Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

1737-) Bize Vuheyb, Eyyûb'dan; o da Ebû Kılâbe'den; o da Enes'ten tahdîs edip(ve inşâallah biraz sonra tamâmı gelecek olan) bu hadîsi kısaltılmış olarak zikretti. Enes (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yedi tane deveyi ayakta oldukları hâlde kendi eliyle nahr etti. Medine'de de iki tane alacalı ve boynuzlu koçu yine kendi eliyle kesti, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanını Bizzat Kendi Eliyle Kesen Kimse Bâbı
1738-) Ziyâd ibnu Cubeyr şöyle demiştir: Ben (Minâ'da) ibn Umer'i gördüm. O, kurbanlık devesini cöktürmüş de kesmekte olan bir kimsenin yanına geldi ve o kimseye: Deveyi ayağa kaldır da ayakta ve ayağı bağlanmış olarak kes. Devenin bu suretle kesilmesi Muhammed'in sünnetidir, dedi . Şu'betu'bnu'l-Haccâc: Yûnus, bana Ziyâd haber verdi dedi, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Develerin Bağlanmış Olarak Kesilmesi Bâbı
1739-) Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Veda Haccına çıkmadan evvel- öğle namazını Medine'de dört rek'at kıldı. İkindiyi de Zu’l-Huleyfe'de (kısaltarak) iki rek'at kıldı. Ve geceyi orada geçirdi. Sabah olunca binek devesine bindi de tehlîl ve tesbîh etme­ğe başladı. Müzdelife'deki Beydâ üzerine yükselince hacc ile umreyi beraberce telbiye etti. Mekke'ye girdiği zaman (beraberinde kurbân­ları bulunmayan sahâbîlerine) ihramdan çıkmalarım emretti. Bu haccda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi eliyle ayakta oldukları hâlde yedi tane deve kesti. Medine'de de (bir kurbân bayramında) alacalı boynuzlu iki koç kurbân etti . İsmâîl, Eyyûb'dan; o da Ebû Kılâbe'den tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne'de öğle namazını dört rek'at kıldı, ikindiyi de Zu’l-Huleyfe'de iki rek'at kıldı, demiş­tir . yine Eyyûb'dan; o da bir'adamdan; o da Enes'ten gelen rivayette: Sonra sabaha girinceye kadar orada geceledi. Sabah namazını kıldı. Sonra da binek devesine bindi. Devesi O'nu Beydâ'ya dümdüz yükselttiği zaman umre ile hacca niyet edip telbiye etti, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Develerin Ayakta Oldukları Halde Kesilmesi Bâbı
1742-) Sufyân es-Sevrî dedi ki: H ve bana Abdulkerîm, Mucâhid'den; o da Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ'dan tahdîs etti ki, Alî(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana kurbân develerine, üzerinde gözetleyici olmamı ve bunların kesilme ücretleri hususunda kurbândan (ücret olarak) hiçbir parça vermemekliğimi emreyledi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Kesiciye Kurbandan Hiçbirşey Verilmez
1743-) İbn Cureyc şöyle demiştir: Bana el-Hasen ibnu Müs­lim ile Abdulkerîm el-Cezeri haber verdiler ki, onlara da Mucâhid haber vermiştir. Ona da Abdurrahmân ibn Ebî Leylâ haber vermiş­tir. Ona da Alî (radıyallahü anh) haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona, kendi kur­banlık develerine âid işleri görmesini, kurbân develerinin hepsini, etlerini, derilerini, çullarını taksim etmesini ve kesilme ücretleri hu­susunda kesiciye kurbândan hiçbirşey vermemesini emretmiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Kurban Derileri Sadaka Edilir
1744-) Bize Seyf ibnu Ebî Süleyman tahdîs edip şöyie dedi: Mucâhid'den işittim, şöyle diyordu: Bana İbnu Ebî Leylâ tahdîs etti. Ona da Alî(radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Veda Haccı'nda- yüz deve kurbânı hediye etti. Bana onların etlerini taksîm etmemi emretti, ben de etleri taksim ettim. Sonra çullarını taksîm etmemi emretti. Ben onların çullarını da taksîm ettim. Sonra kurbânların derileriyle ilgili emri de verdi, ben derilerini de taksîm ettim .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Kurban Develerinin Çulları Sadaka Edilir
1745-) İbn Cureyc şöyle demiştir: Bize Atâ tahdîs etti. O, Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan şöyle derken işitmiştir: Biz Minâ'da kal­dığımız üç günden fazla bir zamanda, kurbân develerimizin etinden yemezdik.(Üç günden arta kalan eti sadaka yapardık.) Sonra Pey­gamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize ruhsat verdi de: "Kurbân etlerinizi yiyiniz ve(kavu­rup) azık yapınız" buyurdu. Bu müsâade üzerine biz de yedik ve azık edindik. İbn Cureyc dedi ki: Ben Atâ'ya: Câbir, Medine'ye gelince­ye kadar dedi mi? diye sordum. Atâ: Hayır (Câbir Medine'ye gelin­ceye kadar demedi), dedi . Abdurrahmân kızı Amre tahdîs edip şöyle de­di: Ben Âişe(radıyallahü anha)'den işittim, şöyle diyordu: Biz, Rasûlullah'ın beraberinde -Veda Haccı'na- zu'l-ka'deden beş gün kala(Medine'den) çıktık. Biz(bu aylarda umre değil) yalnız hacc edilir zannediyorduk. Nihayet Mekke'ye yaklaştığımız zaman Rasûlullah beraberinde kurbanı bulunmayanlara emretti. Onlar Beyt'i tavaf, (sallallahü aleyhi ve sellemafa ile Merve ara­sını sa'y) ettiklerinde, bundan sonra ihramdan çıkarlardı. Âişe dedi ki: Kurbân bayramının bifinci günü bir sığır eti ile yanımıza girildi. Bu et nedir? diye sordum. getiren kimse tarafından: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendi kadınları adına kurbân kesti, denildi. Yahya ibn Saîd dedi ki: Ben bu hadîsi el-Kaasım (ibn Muhammed ibn Ebî Bekr)'a zikrettim de el-Kaasım: Amre sana bu hadîsi olduğu gibi tastamam getirmiştir, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurban Etinden Sahibinin Yiyeceği Ve Sadaka Yapacağı Mikdar Bâbı
1747-) Bize Mansûr ibn Zâzân, Atâ'dan haber verdi ki, İbn Abbâs(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, kurbânı kesmeden önce saçını tıraş eden ve bunun benzeri (meselâ taş atmadan önce ifâda tavafı gibi) bir iş yapan kimsenin hükmü soruldu. Peygamber: "Darlık yok, darlık yok" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanı Tıraştan Önce Kesme Nin Hükmü Bâbı
1748-) Bize Ebû Bekr ibnu Ayyaş, Abdulazîz ibn Rufey'den; o da Atâ'dan haber verdi ki, İbn Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adam Peygamber'e: Ben cemreye taş atmadan önce Ka'be'ye farz olan ziyaret tavafını yaptım, dedi. "Hiçbir darlık yok" buyurdu. şahıs veya diğer biri: kurbânımı kesmeden önce başımı tıraş ettim, dedi. peygamber: yok" buyurdu. cemreye taş atmadan kurbânımı kestim, dedi. "Darlık (ve günâh) yok" buyurdu . Abdurrahîm ibn Süleyman er-Râzî dedi ki îbnu Hüseyni şöyle dedi: Bana Atâ, îbn Abbâs'tan; o da Peygamber'den haber verdi. Ve el-Kaasım ibnu Yahya (öl. 197) şöyle dedi: Bana İbnu Huseym, Atâ'dan; o da İbn Abbâs'tan; o da Peyamber'den tahdîs etti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanı Tıraştan Önce Kesme Nin Hükmü Bâbı
1749-) Ve Affân (ibn Müslim es-Saffâr): Ben Vuheyb'in şöyle dediğini zannediyorum: Bize Abdullah ibnu Huseym, Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs'tan; o da Peygamber'den. Ve Hammâd(ibn Seleme), Kays ibn Sa'd ile Abbâd ibn Mansûr'dan; onlar da Atâ'dan; o da Câbir ibn Abdillah'tan; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere bu hadîsi söyledi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanı Tıraştan Önce Kesme Nin Hükmü Bâbı
1750-) Bize Hâlid el-Hazzâ, İkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e birisi tarafından soruldu. O soran zât: Ben güneşin ortadan meyli ile batması arasındaki zamana girişimin ardından cemreye taş attım, dedi. "Darlık yoktur" buyurdu. (O zât veya başkası:) Ben kurbânımı kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Peygamber: "Darlık yoktur" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanı Tıraştan Önce Kesme Nin Hükmü Bâbı
1751-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben(Yemen'den dön­düm de) Rasûlullah Bathâ'da iken O'nun yanma geldim. Rasûlullah bana: "Hacca niyet ettin mi?" dedi. Evet, niyet ettim, dedim. "Hangi nevi' hacca niyet edip ihrama girdin?" dedi. Peygamber'in ihrama girişi gibi bir ihrama girişle Lebbeyk diye cevâbladım. "Güzel yaptın. Şimdi git Bey t'i tavaf et, Safa ile Merve ara­sım sa'y eyle" buyurdu. bunları yaptıktan sonra Kays oğulları kadınlarından bir kdına geldim. Kadın başımın saçını tarayıp ayıkladı (yânı beraberim­de kurbân olmadığı için umre yapıp ihramdan çıktım). Sonra hacc niyetiyle ihrama girip telbiye ettim. Artık sonraları ben, tâ Umer'in halifeliğine kadar insanlara bununla, yani hacca kadar umre ile temettü' yapmakla fetva veriyordum. Nihayet Umer halîfe olunca bunu kendisine zikrettim. Umer: Allah'ın Kitabını alırsak, o bize (başlanmış olan umre ile haccı), tamamlamayı emrediyor (el-Bakara: 196). Allah Elçisi'nin sünnetini alırsak, şübhesiz Allah Elçisi kurbân kesileceği yere ulaşıp kesilinceye kadar, ihramdan çıkmamıştır, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurbanı Tıraştan Önce Kesme Nin Hükmü Bâbı
1752-) Bize Mâlik, Nâfi'den; o da İbn Umer'den haber ver­di ki, Hafsa(radıyallahü anh): Yâ Rasûlallah! İnsanların hâli nedir ki, onlar umre ile ihramdan çıktılar da sen umrenden dolayı ihramdan çıkmadın? diye sordu. "Ben başımın saçlarını toplayıp keçeleştirdim, kurbânıma da Ka'be nâmına gerdanlık taktım. Artık ben kurbânımı kesmedikçe ih­ramdan çıkamam" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İhrama Girme Sırasında Başının Saçlarını Yapışkan Bir Şeyle Toplayıp Keçeleştiren Ve İhramdan Çıkışta Da Saçlarını Kestiren Kimse Bâbı
1754-) Bize Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den haber verdi ki, o şöyle, demiştir: aleyhi ve sellem): Allah! Başlarını tıraş edenlere rahmet eyle!" diye duâ etti. Yâ Rasûlallah! Saçlarını kısaltanlara da (radıyallahü anhahmet et deyiver), dediler. yine: "Yâ Allah! Saçlarını kestirenlere merhamet eyle!"diye duâ etti. de tekrar: Yâ Rasûlallah! Saçlarını kısaltanlara da rahmet buyursan! dediler. bu defa: "Saçlarını kısaltanlara da merhamet eyle" diye duâ etti . el-Leys dedi ki: Bana Nâfi' şöyle tahdîs etti: Rasûlullah bir yâhud iki kerre "Allah saçlarını kestirenlere merhamet eylesin!" diye duâ etmiştir. Ubeydullah da şöyle dedi: Nâfi' bana tahdîs edip: Rasûlul­lah dördüncü defa da 'Saçlarını kısaltanlara da merhamet eyle" de­miştir, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İhramdan Çıkış Sırasında Saçları Kestirmek Ve Kestirmeyip Kısaltmak Bâbı
1755-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Allahım! Saçlarını tıraş edenlere mağfiret eyle!" diye duâ etti. Saçlarını kısaltanlara da (diye ilâve ediver), dediler. "Ey Allahım! Saçlarını tıraş edenlere mağfiret eyle!" diye duâ etti. Saçlarını kısaltanlara da! dediler. bu duayı üç kerre söyledi de (dördüncüsünde): "... Saçlarını kısaltanlara da mağfiret eyle!" dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İhramdan Çıkış Sırasında Saçları Kestirmek Ve Kestirmeyip Kısaltmak Bâbı
1756-) Bize Cuveyriye ibnu Esma, Nâfi'den tahdîs etti ki, Abdullah(ibn Umer): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve sahâbîlerinden bir taife tı­raş olup saçlarını kestirdiler. Sahâbîlerin bâzısı da saçlarını sâdece kı­salttılar, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İhramdan Çıkış Sırasında Saçları Kestirmek Ve Kestirmeyip Kısaltmak Bâbı
1757-) Bize Ebû Âsim, İbnu Cureyc'den; o da el-Hasen ibn Müslim'den; o da Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs'tan tahdîs etti ki, Muâviye(radıyallahü anh): Ben Rasûlullah'ın başındaki saçından bir parçasını mışkas (denilen enli ok veya bıçak) ile kesip kısalttım, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: İhramdan Çıkış Sırasında Saçları Kestirmek Ve Kestirmeyip Kısaltmak Bâbı
1758-) Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs etti. Bana Kureyb haber verdi ki, ibn Abbâs(radıyallahü anh) Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye geldiği zaman (be­raberlerinde kurbanlık sevketmemiş bulunan) sahâbîlerine Beyt'i ta­vaf ve Safa ile Merve arasında sa'y etmelerini, sonra da ihramdan çıkmalarını, saçlarım kestirmelerini yâhud da kısaltmalarını emretti, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Temettü Haccı Yapan Kimsenin Umreyi Yapmasının Ardından İhramdan Çıkışında Saçlarını Kısaltması Bâbı
1760-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Biz Veda senesi Peygamber'in beraberinde hacc yaptık. Kurbân bayramının birinci günü ifâda tavafını yaptık. Bu tavafın ardından Safiyye bintu Huyey hayz oldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Safiyye'den herhangi bir erkeğin kendi kadınından is­teyeceği şeyi istedi. Âişe dedi ki: Yâ Rasûlallah, Safiyye hayızlıdır, dedim. Peygamber:" (İfâda tavafını yapıncaya kadar) o bizi seferimizden habsedicidir" dedi. Yanında bulunanlar Yâ Rasûlallah! Safiyye bayramın birinci günü ifâda tavafını yaptı, dediler. haber üzerine Peygamber: "Öyleyse haydi yola çıkın!" buyurdu . ibn Muhammed'den; Urve'den; el-Esved'den; onlar da Âişe'den: Safiyye bayramın birinci günü ifâda tavafını yaptı, di­ye zikrolunmaktadır .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Kurban Bayramının Birinci Günü Kabeye Farz Olan Ziyaret Tavafını Yapmak Bâbı
1761-) Abdullah ibnu Tâvûs, Bâbası Tâvûs ibn Keysân'dan; "o da îbn Abbâs'tan tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Veda Haccı'nda Minâ'da kurbân kesmek, tıraş olmak, cemre taşlamak,(bunlardan herhangi birini) öne geçirmek ve geriye bırakmak hakkında söylen­diğinde, Peygamber: "Darlık yok" buyurmuştur .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Hacı, Akabe Cemresini Akşama Girdikten Sonra Yani Öğleden Sonra Veya Geceleyin Taşladığı, Yahud Unutarak Veya Bilmeyerek Kurban Kesmeden Önce Tıraş Olduğu Zaman Üzerine Darlık Yoktur
1762-) Bize Hâlid el-Hazzâ', İkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Veda Haccı'nda Minâ'da, bayramın birin­ci gününde Peygamber'e suâller soruluyordu da, Peygamber de "Dar­lık yok" buyuruyordu. Bir adam Peygamber'e: Ben kurbân kesmeden önce tıraş oldum, diye sordu. Peygamber: "Kurbânını kes, günâhı yok" buyurdu. Ve yine: Ben akşama girişimin ardından (yani öğleden sonra veya geceleyin) cemre taşladım, dedi. "Günâh yok" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Hacı, Akabe Cemresini Akşama Girdikten Sonra Yani Öğleden Sonra Veya Geceleyin Taşladığı, Yahud Unutarak Veya Bilmeyerek Kurban Kesmeden Önce Tıraş Olduğu Zaman Üzerine Darlık Yoktur
1763-) Abdullah ibn Amr'dan (o, şöyle demiştir): Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Veda Haccı'nda (Minâ'da) durdu. İnsanlar kendisinden sormaya başladılar. Bir adam: Ben bilemedim de kurbân kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Rasûlullah: "Kurbânını kes, günâhı yok" buyurdu. Diğer biri geldi ve: Ben bilemedim de cemreyi taşlamadan önce kurbânımı kestim, dedi. ona da: "Cemreyi taşla, darlık yok" buyurdu. gün taş atmak, kurbân kesmek, tıraş olmak, ta­vaf etmek gibi birinci günün işlerinden) öne geçirilmiş veya geriye bırakılmış hiçbirşey sorulmadı ki, cevâbında "Yap, darlık (günâh) yok" buyurmasın .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Cemre Yanında Binek Üzerinde Fetva Vermek Bâbı
1764-) Abdullah ibn Amr ibni’l-Âsî (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiş­tir: Kendisi, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) nahr günü(bineği üzerinde) hutbe yaparken yanında hazır bulunmuştur. Hutbe akabinde birisi Peygamber'e doğru kalktı da: Ben şu iş, şundan evvel yapılacak sanıyordum, dedi. Sonra bir diğer kimse ayağa kalktı ve: Ben şu iş, bu işten öncedir sanıyordum. Kurbân kesmeden önce tıraş oldum; cemre taşlamadan evvel kurbân kestim, dedi. Ve bunun gibi şeyler söyledi. aleyhi ve sellem): "Bunları yap, bu fiillerin hepsi için hiçbir darlık yoktur" bu­yurdu. gün Peygamber'e hiçbir şeyden sorulmadı ki, cevâbında "Yap, darlık yoktur" buyurmasın .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Cemre Yanında Binek Üzerinde Fetva Vermek Bâbı
1765-) İbn Şihab şöyle demiştir: Bana İsa ibnu Talha ibn Ubeydillah tahdîs etti. O, Abdullah ibn Amr ibn Âs'tan işitmiştir. Abdullah(radıyallahü anh), Rasûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem) dişi devesi üzerinde durdu, deyip geçen hadîsi olduğu gibi zikretmiştir . hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Ma'mer ibn Râşid, Sa­lih ibn Keysân'a mutâbaat etmiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Cemre Yanında Binek Üzerinde Fetva Vermek Bâbı
1766-) Bize İkrime, İbn Abbâs'tan tahdîs etti (o, şöyle demiştir): Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) nahr günü (Minâ'da) insanlara hitabe yaptı da bu hitabede: "Ey insanlar! Bu gün hangi gündür?" diye sordu. İnsanlar: kıtal) haram olan gündür, dediler. Rasûlullah: "Bu hangi beldedir?" diye sordu. kıtal) haram olan beldedir, dediler. "Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Haram aydır, dediler. "Şübhesiz kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız bu belde içinde, bu ayda, bu günün harâmlığı kadar biribirinize haramdır" buyurdu ve bu sözleri birkaç defa tekrar etti. Sonra başını yukarı kaldırdı da: "Ey Allahım, tebliğ ettim mi? ey Allahım, tebliğ ettim mi?"dedi. İbn Abbâs bu hadîsi böyle naklettikten sonra: Nefsim yed’inde olan Allah'a yemin ederim ki, bu sözler muhakkak Rasûlullah'm ümmetine vasiyetidir. Binâenaleyh burada hâ­zır bulunan kimse hâzır bulunmayana (ve müstakbel nesillere) bunu tebliğ etsin: "Benden sonra biribirinizin boyunlarına vurarak kâfir­lere dönmeyiniz" dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mina Günlerinde Hutbe Bâbı
1767-) Bana Amr (ibn Dînâr) haber verip şöyle dedi: Ben Câbir ibn Zeyd'den işittim, şöyle dedi: Ben îbn Abbâs'tan işittim, şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, Arafat'ta hutbe yapıyor­du . hadîsi Amr ibn Dînâr'dan rivayet etmekte Sufyân ibn Uyeyne, Şu'betu'bnu Haccâc'a mutâbaat etti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mina Günlerinde Hutbe Bâbı
1768-) Muhammed ibn Sîrîn şöyle demiştir: Bana Ebû Bekre'nin oğlu Abdurrahmân, Bâbası Ebû Bekre'den haber verdi. Ve bir de benim nefsimde bu Abdurrahmân'dan daha faziletli olan bir kimse, Humeyd ibnu Abdirrahmân bana yine Ebû Bekre'den haber verdi. Ebû Bekre (Nufey' ibnu'l-Hâris ibn Kelede -R-)'şöyle demiştir: aleyhi ve sellem) nahr günü bizlere hitâb edip: "Bu gün hangi gündür, biliyor musunuz?" buyurdu. Biz: Allah ve Rasûlü en iyi bilendir, dedik. sükût etti. O derecede ki, biz Peygamber onu başka bir isim­le isimlendirecek sandık. Rasûlullah: "Nahır günü (yâni kurbân kesme günü) değil mi?” buyurdu. Bizler: Evet, kurbân kesme günüdür, dedik. "Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Biz: Allah ve Rasûlü en bilendir, dedik. yine sükût etti. O derecede ki biz ona isminden başka bir isim takacak sandık. Rasûlullah: "Zu'l-hicce ayı değil mi?" buyurdu. Evet, zu'l-hicce ayıdır, dedik. "Bu hangi beldedir?" diye sordu. yine: Allah ve Rasûlü en bilendir, dedik. sustu; o derecede ki, biz ona isminden başka bir isim verecek sandık. "Haram olan Belde değil mi?" buyurdu. Evet, Haram Belde'dir, dedik. Bunun üzerine: "Muhakkak ki kanlarınız, mallarınız bu beldeniz içinde, bu ayınızda, bu gününüzün harâmlığı gibi biribirinize, Rabb'inize ka­vuşacağınız güne kadar haramdır. Dikkat edin! Bunları size tebliğ et­tim mi?" dedi. Evet, tebliğ ettin, dediler. Rasûlullah: "Yâ Allah! Şâhid ol!" dedi. Sonra: "Burada hâzır bulunanlar, hâzır bulunmayanlara tebliğ etsin. Bâzan kendisine tebliğ edil­miş olan kimse, burada bulunup işiten kimseden daha iyi anlayıp belleyici olur. Benden sonra biribirinizin boyunlarına vuracak kâfir­lere dönmeyiniz!" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mina Günlerinde Hutbe Bâbı
1769-) Abdullah ibnu Umer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Minâ'daki hutbesinde: "Bilir misiniz bu gün hangi gündür?" buyurdu. Sahâbîler: Allah ve Rasûlü en bilendir, dediler. Bunun üzerine Peygamber: "Şübhesiz bu, haram bir gündür. Yine bilir misiniz bu hangi beldedir?" buyurdu. Allah ve Rasûlü en bilendir, dediler. Peygamber: "Haram beldedir. Bilir misiniz bu hangi aydır?" buyurdu. Sahâbîler: Allah ve Rasûlü en bilendir, dediler. Peygamber: "Haram aydır" buyurdu da şöyle devam etti: "Şübhesiz Allah kanlarınızı, mallarınızı, ırzlarınızı bu ayınız içinde, bu beldeniz için­de, bu gününüzün harâmlığı gibi biribirinize haram kılmıştır" . Hişâm ibnu’l-Gâzî (157) dedi ki: Bana Nâfi İbn Umer'den haber verdi. O, şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu suretle yapmış ol­duğu haccında nahr gününde cemrelerin arasında durdu da: "Bu bü­yük haccdır" buyurdu. Bundan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Allah! Şâhid ol!" demeye başladı ve insanlara veda etti. Sahâbîler: Bu hacc, veda hacadır, dediler .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mina Günlerinde Hutbe Bâbı
1770-) Bize îsâ ibnu Yûnus, Ubeydullah'tan; o daNâfi'den; o da Ibn Umer (radıyallahü anh)'den Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) -su içirme sahihlerine Minâ ge­celerinde Mekke'de geceleme hususunda- ruhsat vermiştir, diye tahdîs etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Su İçirme Vazifesi Sahibleri Yahud Onlardan Başkaları Mina Geceleri Süresinde Mekkede Gece Geçirirler Mi?
1771-) Bize İbnu Cureyc haber verip şöyle dedi: Bana Ubeydullah, Nâfi'den; o da İbn Umer'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) izin verdi, diye haber verdi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Su İçirme Vazifesi Sahibleri Yahud Onlardan Başkaları Mina Geceleri Süresinde Mekkede Gece Geçirirler Mi?
1772-) Buhârî şöyle dedi: Bize Muhammed ibn Abdillah ibn Numeyr tahdîs edip şöyle dedi. Bize Bâbam Abdillah tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ubeydullah tahdîs edip şöyle dedi: Bana Nâfi İbn Umer'den tahdîs etti ki, o: Abbâs ibn Abdilmuttalib(radıyallahü anh) hacılara su ve şerbet dağıtmak vazifesinden dolayı Minâ gecelerinde Mekke'de ikaamet et­mek üzere Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den izin istedi. Peygamber de ona izin ver­di, demiştir. hadîsi rivayet etmekte Muhammed ibn Abdillah ibn Numeyr'e, Ebû Usâme Hammâd ibn Usâme el-Leysî, Ukbe ibnu Hâlid ve Ebû Damre Enes ibnu Iyâd mutâbaat etmişlerdir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Su İçirme Vazifesi Sahibleri Yahud Onlardan Başkaları Mina Geceleri Süresinde Mekkede Gece Geçirirler Mi?
1773-) Vebere şöyle demiştir: Ben îbnu Umer'e: Ben(teşrîk günlerindeki) cemreleri ne zaman atayım? Diye sordum. Umer: îmâmın, yânı hacc emîrinin atmağa başladığı zaman, sen de cemreleri atarsın, dedi. suâli ona tekrar ettim, îbn Umer: Biz(radıyallahü anhasûlullah zamanında) vakti gözetler dururduk da, gü­neş semânın ortasından batıya meyl ettiğinde cemreleri atardık, dedi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Cemreleri Taşlama Vakti Bâbı
1774-) Bize Sufyân (es-Sevrî), el-A'meş'den; o da İbrâhîm en-Nahaî'den tahdîs etti ki, Abdurrahmân ibn Yezîd: Abdullah ibn Mes'ûd, Akabe cemresini vâdînin ortasından(aşağıdan yukarıya doğru) attı, dedi. Abdurrahmân ibn Yezîd dedi ki: Ben İbn Mes'ûd'a: Yâ Ebâ Abdarrahmân! Bir takım insanlar bu Akabe cemre­sini vâdînin üstünden(aşağıya doğru) atıyorlar, dedim. İbn Mes'ûd: Kendinden başka hiçbir hakîkî ma'bûd olmayan Allah'a yemîn ederim ki, benim taş attığım şu mevki', üzerine el-Bakara Sûresi indirilmiş olan kimsenin durup taş attığı makaamdır, dedi . Abdullah ibnu'l-Velîd: Bize Sufyân es-Sevrî, el-A'meş'ten bu hadîsi tahdîs etti, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Akabe Cemrelerinin Vadinin Ortasından Aşağıdan Yukarıya Doğru Atılması Bâbı
1775-) Bize Şu'be, el-Hakem'den; o da İbrâhîm en-Nahaî'den; o da Abdurrahmân ibn Yezîd'den tahdîs etti ki, Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh), Büyük Cemre'ye yani Akabe cemresine vardı­ğında Beyt'i sol tarafına, Minâ'yı da sağına alıp (cemre atılacak yere yönelerek) yedi tane çakıl taşı atmıştır. Sonra da: Kendisine el-Bakara Sûresi indirilmiş olan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de cemreye işte böyle taş attı, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Cemrelere Yedişer Taş Atmak Bâbı
1776-) Bize el-Hakem, İbrâhîm'den; o da Abdurrahmân ibn Yezîd'den tahdîs etti ki, bu Abdurrahmân, îbn Mes'ûd'un beraberinde hacc yapmış ve onu Beyt'i soluna, Minâ'yı sağına alıp, Büyük Cemre'ye yedi tane çakıl taşı atarken görmüştür. İbn Mes'ûd taşları böyle attıktan sonra: İşte bu taş attığım yer, üzerine el-Bakara Sûresi indirilmiş olan kimsenin durduğu yerdir, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Akabe Cemresine, Beyti Soluna Alıp Da Taş Atan Kimse Bâbı
1777-) Bize el-A'meş tahdîs edip şöyle dedi: Ben Haccâc ibn Yûsuf'tan işittim; o minber üzerinde: İçinde el-Bakara zikrolunan sûre, içinde Âlu İmrân zikrolunan sûre, içinde kadınlar zikrolunan sûre di­yordu (da el-Bakara Sûresi, Âlu İmrân Sûresi, en-Nisâ Sûresi şeklin­de söylemiyordu). Dedi ki: Ben Haccâc'ın bu söyleyiş şeklini (hangisinin doğru olduğunu öğrenmek için) İbrâhîm en-Nahaî'ye zik­rettim. İbrâhîm şöyle dedi: Bana Abdurrahmân ibn Yezîd tahdîs et­ti. O, îbn Mes'ûd'un beraberinde hacc etmiş; İbn Mes'ûd Akabe cemresini taşladığı zaman vâdînin içine girmiş, orada bulunan ağa­cın hizasına geldiğinde onu yanlamış ve oradan yedi tane çakıl taşı­nı, herbirini atışla beraber tekbîr getirerek atmıştır. Bundan sonra da: Kendisinden başka hakk ilâh olmayan Allah'a yemîn ederim ki, üze­rine el-Bakara Sûresi indirilmiş olan Zât, işte tam burada dikilip at­mıştır, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Hacı, Herbir Çakılı Atışıyle Beraber “allahu Ekber” Diye Tekbîr Getirir
1778-) Bize Yûnus ibn Yezîd, ez-Zuhrî'den; o da Sâlim'den, İbn Umer'in şöyle yapar olduğunu tahdîs etti (sallallahü aleyhi ve sellemalim şöyle demiştir): İbn Umer, el-Cemretu'd-Dünyâ'ya yedi çakıl taşı atar, her çakıl atışı­nın ardından Allâhu Ekber diye tekbîr getirirdi. Bundan sonra İbn Umer ileriye geçip, vâdînin ortasındaki düzlüğe girer ve orada kıble­ye yönelip (Cemreyi arkasına alarak) uzun bir dikeliş yapar ve iki eli­ni yukarıya kaldırarak duâ eder. Bundan sonra orta cemreye taş atar. Bundan sonra İbn Umer vâdînin kuzey cihetine doğru yürür, (bura­da da birincideki gibi) vâdînin içindeki düzlüğe girer, burada da kıb­leye karşı yönelmiş olarak uzun süre dikelir, ellerini kaldırarak duâ eder, uzunca dikelirdi. Bundan sonra(ilerleyip) Akabe cemresine ge­lir, vâdînin içinden ona da yedi taş atardı, fakat onun yanında (duâ için) durmazdı. Atıştan sonra oradan döner ve: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i hacc menseklerini işte böyle yapar gördüm, der idi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Hacı, Akabe Cemresinden Başka Olan Diğer Birinci Ve İkinci Cemreleri Taşladığında Onların Yanındaki Düzlüğe Girer, Kıbleye Yönelmiş Olarak Orada Uzunca Bir Süre Dikelir Vakfe Yapar
1779-) Abdullah'ın oğlu Salim şöyle demiştir: Abdullah ibn Umer el-Cemretu'd-Dünyâ'ya yedi tane çakıl taşı atar ve herbir çakıl taşını atmasından sonra Allâhu Ekber... diye tekbîr getirirdi. Sonra buradan ilerler, vâdînin ortasındaki düzlüğe girer, orada kıbleye yö­nelmiş olarak uzun bir dikelme yapar, iki ellerini kaldırır, duâ eder­di. Bundan sonra el-Cemretu’l-Vustâ'ya yine böyle taş atar, akabinde vâdînin kuzey tarafına doğru yürür, düzlüğe girer, yine kıbleye yö­nelmiş olarak uzun bir dikelme yapar, iki elini kaldırır, duâ ederdi. Bundan sonra Akabe cemresine gelir, vâdînin içinden onu da taşlar, fakat onun yanında vakfe yapmazdı. Ve: Ben Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı işte böyle yapar gördüm, der idi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Cemretud-dünya İle Cemretul-vusta Yanında Dua İçin Elleri Kaldırmak Bâbı
1780-) . Ve Muhammed şöyle dedi: Bize Usmân ibnu Umer tahdîs edip şöyle dedi: Bize Yûnus ibn Yezîd, ez-Zuhrî'den şöyle ha­ber verdi: aleyhi ve sellem) Minâ Mescidi'ne yakın olan cemreye taş attığı zaman, ona yedi çakıl taşı atar ve her bir çakılı attıkça da Allâhu Ekber.. diye tekbîr getirirdi. Sonra önüne doğru ilerler de kıbleye yönelmiş ve iki elini yukan kaldırmış olarak duâ eder ve bu duruşu uzatırdı. Sonra ikinci cemreye gelir, ona da yedi çakıl taşı atar ve her bir çakılı attıkça Allâhu Ekber diye tekbîr getirirdi. Sonra vâdî­nin sol tarafına doğru iner, orada da kıbleye dönmüş ve iki elini kal­dırmış olarak vakfe yapar, duâ ederdi. Sonra Akabe yanındaki cemreye gelir, ona da herbir taşla beraber tekbîr getirerek yedi tane çakıl taşı atar, sonra onun yanında(duâ için) durmaksızın oradan ayrılırdı. dedi ki: Ben Salim ibn Abdillah'tan işittim; o, bu hadî­si aynen Bâbası Abdullah ibn Umer'den; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere tahdîs ediyordu. Ve İbn Umer de böyle yapardı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Mina Tarafındaki Birinci Ve İkinci Cemreler Yanında Dua Etmek Bâbı
1781-) Bize Abdurrahmân ibnu'l-Kaasım tahdîs etti. O, kendi zamanının en faziletli âlimi idi. O, Bâbası el-Kaasım ibn Muhammed ibn Ebî Bekr'den işitmiştir. Bu el-Kaasım da kendi zamanının en fa­ziletlisi idi(yedi meşhur tabiî fakîhinden biri idi). O şöyle der idi: Ben Âişe (radıyallahü anha)'den işittim. O şöyle diyordu: Ben Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a iki elimle şu iki hâlinde güzel koku sürdüm: Biri ihrama girmek istediği zaman, biri de (Cemre ve tıraşın ardından) ihramdan çıktığı zaman. ifâda tavâfı yapmadan önce, Âişe, Rasûlullah'a bu iki zamânda elleriyle güzel koku sürdüğünü söylerken, her iki elini birden uzatmıştır .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Nahr Günü Akabe Cemrelerini Taşladıktan Sonra Güzel Koku Sürünmek Ve İfada Tavafından Önce Tıraş Olmak Bâbı
1783-) Bize İbnu Vuheyb, Amr ibnu'l-Hâris'ten; o da Katâde'den haber verdi. Ona da Enes ibn Mâlik tahdîs edip: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Minâ'dan hareketle Muhassab mevkiine geldi ve burada öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarını kıldı. Sonra bu Muhassab'da bir mıkdâr uyudu. Daha sonra bineğine binip Beyt'e doğru hareket etti ve Beyt'e veda tavafı yaptı, demiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Veda Tavafı Nın Hükmü Bâbı
1784-) Bu hadîsi rivayet etmesinde Amr ibnu'l-Hâris'e, el-Leys mutâbaat edip şöyle dedi: Bana Hâlid (ibn Yezîd es-Seksekî), Saîd ibn Ebî Hilâl'den; o da Katâde'den tahdîs etti ki, ona da Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den tahdîs etmiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Veda Tavafı Nın Hükmü Bâbı
1785-) Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Peygamber'in zevcesi olan Huyeyy kızı Safiyye (nahr günü ifâda tavafını yaptıktan sonra) hayızlandı. Ben onun hayızlanmasını Rasûlullah'a zikrettim. Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O bizi yolumuzdan habsedici bir kadın mı oldu?" Onun yanındakiler: Safiyye ifâda tavafını yapmıştır, dediler. Rasûlullah: "O takdirde bizi habsetmesi yoktur" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Kadın, Haccın Rüknü Olan İfada Tavafını Yapmasının Ardından Hayızlandığı Zaman?
1786-) (Ikrime şöyle demiştir): Medine ahâlîsi İbn Abbâs'a, ifâda tavafını yapmış da sonra hayz olmuş kadının durumunu sordular. İbn Abbâs onlara: İfâda tavafını yapmış da sonra hayz olmuş bulunan kadın, Mekke'den memleketine hareket eder, dedi, Biz senin sözünü almayız; Zeyd ibn Sâbit'in sözünü de bırakmayız, dediler. Abbâs: Medine'ye vardığınız zaman, bu mes'eleyi başından geçmiş kimselere sorunuz, dedi. geldiklerinde bu mesveleyi sordular. Sordukları kimseler içinde Ümmü Süleym de vardı. Ümmü Süleym onlara Safiyye'nin hadîsini zikretti . hadîsi Hâlid el-Hazzâ ile Katâde de İkrime'den rivayet etmiş­lerdir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Kadın, Haccın Rüknü Olan İfada Tavafını Yapmasının Ardından Hayızlandığı Zaman?
1787-) Bize Abdullah ibnu Tâvûs, Bâbası Tâvûs ibn Keysân'dan tahdîs etti ki, îbnu Abbâs(radıyallahü anh): İfâda tavafını(hayızdan evvel) yaptığı zaman böyle hayızlı için (veda tavafını terkedip) memleketine dönmesine ruhsat verildi, demiştir. ibn Keysân aynı senedle dedi ki: Ben İbn Umer'den işit­tim, o da:(Evvelâ) hayızlı kadın(temizlenip veda tavafını yapma­dıkça) memleketine hareket edemez, diyordu. Bundan bir zaman sonra da yine İbn Umer'den işittim ki, o, bu sefer: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (ifâda tavafını yapmış olan) hayızlı kadınlara veda tavafını terke müsâade buyurdu, diyordu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Kadın, Haccın Rüknü Olan İfada Tavafını Yapmasının Ardından Hayızlandığı Zaman?
1789-) Bize Ebû Avâne, Mansûr ibnu'l-Mu'temir'den; o da İbrâhîm en-Nahaî'den; o da el-Esved ibn Yezîd'den; o da Âişe'den tahdîs etti. Âişe ' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Peygamber'in beraberinde haccdan başka bir niyetimiz olduğunu bilmeksizin, Medine'den yola çık­tık. Nihayet Peygamber Mekke'ye geldi, Beyt'i tavaf etti, Safa ile Merve arasında da dolaşıp sa'y etti. Fakat beraberinde kurbân bulun­duğu için kendisi ihramdan çıkmadı. Kadınlarından ve sahâbîlerinden O'nun yanında bulunan herkes de tavaf ve sa'ylerini yaptılar. Bunlardan beraberinde kurbânı bulunmayan kimseler ihramdan çı­kıp halâl oldular. (Ben) Âişe ise hayz oldu. Haccımızdan olan bütün menseklerimizi, yânı hacc işlerimizi yerine getirdik. Nihayet Hasbe gecesi, yani Muhassab mevkiinde bulunduğumuz gece -ki o, dağılma gecesidir- olunca Âişe: Yâ Rasûlallah! Benden başka olan sahâbîlerinin hepsi bir hacc ve bir umre ile dönüyorlar,(ben ise bir tek hacc ile dönüyorum), dedi. ' 'Mekke 'ye geldiğimiz gecelerde sen Beyt'i tavaf etmedin mi?'' diye sordu. Hayır, etmedim, diye cevâb verdim. Rasûlullah: "Öyle ise kardeşin Abdurrahmân ile beraber Ten'îm mevkii­ne kadar çık. Oradan umre niyetiyle ihrama girip telbiye et. (Tavaf ve sa'y edip umreni tamamladığında) buluşma yerin şu ve şu yerler­dir (yani buralarda buluşalım)", dedi. üzerine ben Abdurrahmân'in beraberinde Ten'îm'e ka­dar çıktım ve oradan umre niyetiyle ihrama girip telbiye eyledim . günlerinde) Safiyye bintu Huyeyy de hayz olmuştu. Peygamber: "Akra, halka (Kesici, kökten kazıyıcı kadın)Muhakkak ki sen bizleri yolumuzdan habsedicisin! Sen nahr günü ifâda tavafını yapmadın mı?" dedi. Evet ifâda tavafını yaptım, dedi. Bunun üzerine Peygamber: " Öyleyse (hayızh için veda tavafını terkde) be's yoktur; hay­di yola çık!" buyurdu . dedi ki: Ben (umremi tamamladıktan sonra) Peygamber’e Muhassab'da Mekke ahâlîsi üzerine doğru çıkar halde kavuştum, ben de aşağıya doğru üzerlerine iniyordum. Yâhud ben yukarı çıkıyorken O aşağıya iniyordu. Müsedded kendi Müsned'indeki rivayetinde: Peygamber: "Sen(Mekke'ye geldiğimiz gecelerde) tavafı yapmadın mı?" diye sordu­ğunda, ben: Hayır, yapmadım, dedim şeklinde söylemiştir. hadîsi Mansûr'dan "Hayır, yapmadım" kavliyle rivayet etmesinde Müsedded'e, Cerîr ibnu Abdilhamîd mutâbaat etmiştir .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Bâb: Kadın, Haccın Rüknü Olan İfada Tavafını Yapmasının Ardından Hayızlandığı Zaman?
1790-) Bize Sufyân es-Sevrî tahdîs etti ki, Abdulazîz ibnu Rufey' şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'e: Peygamber'den hatırladığın bir şeyi bana haber ver; zu'l-hiccenin sekizinci günü olan terviye gününde öğle namazını nerede kıldı? diye sordum. Minâ'da kıldı, diye cevâb verdi. Ben yine Enes'e: Minâ'dan memleketlere dağılma günü ikindi namazını nerede kıldı? diye sordum. Enes: Abtah(yani Muhassab)'da kıldı. Sen emirlerinin yapmakta oldukları gibi yap! dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Minadan Memleketlere Hareket Edip Dağılma Gününde İkindi Namazını El-abtahda Kılan Kimse Bâbı
1791-) Katâde, Enes ibn Mâlik'ten tahdîs etmiştir. Enes ibn Mâlik de Katâde'ye Peygamber'den şöyle tahdîs etmiştir: Peygam­ber(sallallahü aleyhi ve sellem) -Minâ'dan hareket edip Muhassab mevkiine geldi ve burada öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarını kıldı ve yine bu Muhassab'da bir mikdâr uyudu. Daha sonra bineğine binip Beyt'e doğru hareket etti ve Beyt'e (veda) tavafı yaptı .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Minadan Memleketlere Hareket Edip Dağılma Gününde İkindi Namazını El-abtahda Kılan Kimse Bâbı
1792-) Âişe (radıyallahü anha): Muhassab bir konaklama yeridir ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buraya, Medine'ye dönüş için çıkışının kolay olmasından dolayı iner, konaklardı, demiştir. Âişe, buraya inerdi sözüyle, Abtah'ı kasteder .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Muhaasab Mevkiinde Konaklamanın Hükmü Bâbı
1793-) Bize Amr (ibn Dînâr), Atâ'dan tahdîs etti ki, İbn Abbâs (radıyallahü anh): Muhassab menzilinde konaklamak hacc menseklerinden birşey değildir. Muhassab ancak Rasûlullah'ın (zevalden sonra istirahat için) inip konakladığı bir yerdir, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbuz-zekât
Konu: Muhaasab Mevkiinde Konaklamanın Hükmü Bâbı