Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

1903-) Alî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizim yanımızda (şerîat hükümlerinden yazılı) olan şey, yalnız Allah'ın Kitâbı'dır, bir de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den (yazdığım) şu sahifedir: "Medine şuraya kadar Âir Dağı arası Harem'dir. Kim Medine'nin bu Harem sahası içinde bir bid'at çıkarırsa yahut bir bid'atçıyı barındırırsa Allah'ın azâbı, meleklerin laneti ve bütün insanların nefreti onun üzerine olsun. Ondan ne bir sarf ve ne de bir adl (yani farz ve nafile)kabul olunmaz. Müslümanların emânı birdir(Bir müslimin kâfire emânı, bütün müslümanlarca sahihtir; muteberdir). Kim bir müslümana verdiği ahdi bozarsa Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Ondan ne bir sarf ve ne de bir adl kabul olunmaz. Her kim de kendi velililerinin ve efendilerinin izni olmaksızın başka bir kavmi velî ve efendi edinirse, bu kimse üzerine de Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların la'neti yağsın. Bu kimseden de ne bir sarf ve ne de bir adl kabul olunmaz".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medinenin Haremi Bâbı
1904-) Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben bir beldeye (hicret edip konaklamakla) emr olundum ki, o belde, diğer beldeleri yer (yânı onun ahâlîsi diğer beldelerin halkını yener).O beldeye Yesrib diyorlar. Halbuki o el-Medîne'dir (tam ve kâmil bir medeniyet merkezidir). O, şerrli insanları, demirci körüğünün demirin kirini giderdiği gibi, sürüp dışarıya atar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medinenin Fazileti Ve Onun Şerrli İnsanları Dışarıya Süreceği Bâbı
1905-) Ebû Humeyd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde Tebûk'ten döndük. Nihayet Medîne üzerine yukarıdan baktığımızda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "İşte Tabe!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb: El-medîne Tabe’dir”
1906-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle der idi: Ben Medine'den ceylânları otlar hâlde görmüş olsam, onları korkutup ürkütmem. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Medine'nin iki kara taşlı tepesi arası haramdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medinenin İki Lâbesi İki Kara Taşlık Tepesi Bâbı
1907-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "(Bir zaman gelecek ki, o zamanki)nesiller Medine'yi şu üzerinde bulunduğu hayr ve bereketlerine rağmen terk edecekler de, Medine'de rızkını arayan âfiyetli hayvanlardan, yânı canavarların ve kuşların âfiyetlilerinden başka kimse bulunmayacaktır. Medine'ye en son gelen ve koyunlarına sayha ederek giren, Muzeyne kabilesinden iki çoban olacaktır. Bunlar da Medine'yi bomboş, vahşetli bir belde bulacaklar ve nihayet Seniyyetu'l-Vedâ mevkiine vardıkları zaman bunlar da yüzleri üstüne düşeceklerdir (yânı öleceklerdir)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medineden Yüz Çevirip Uzaklaşan Kimse Bâbı
1908-) Sufyân ibn Ebî Zuheyr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Yemen fethedilecek; Yemen fâtihlerinden bir topluluk gelecek, hayvanlarını Medine'ye sevk edecek; ailelerini ve kendilerine uyanları yükleyecekler (Yemen'e) taşıyacaklardır. Halbuki bunlar bilselerdi Medîne kendileri için hayırlıdır. Şâm da fethedilecek; ora fâtihlerinden de bir topluluk gelecek, hayvanlarını Medine'ye sevk edecekler; ailelerini ve bunlara uyan kimseleri yükleyecek, Şam'a göç edeceklerdir. Halbuki Medîne bunlar için daha hayırlıdır, eğer bilir olsalardı. Irak da fethedilecektir, Irak fâtihlerinden bir topluluk da gelecek, hayvanlarım sürüp gelecekler; ailelerini ve bunlara uyanları yükleyip Irak'a gideceklerdir. Halbuki Medîne kendileri için hayırlıdır, bunlar bilir olsalardı (Medine'den ayrılmazlardı)".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medineden Yüz Çevirip Uzaklaşan Kimse Bâbı
1909-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yılan kendi yuvasına toplandığı gibi, îmân (ehli de muhakkak) Medine'ye toplanacaktır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: İmân Medineye Toplanır”
1910-) Âişe bintu Sa'd şöyle demiştir: Ben, Bâbam Sa'd (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Medine ahâlîsine kötülük plânlayacak olan herhangi kişi, muhakkak tuzun su içinde erimesi gibi eriyecektir" buyuruyordu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medîne Ahâlîsine Kötülük Yapmak İsteyen Kimse Bâbı
1911-) Bize İbnu Şihâb tahdîs edip şöyle dedi: Bana Urve ibn Zubeyr haber verdi de: Ben Usâme(radıyallahü anh)'den işittim, şöyle söyledi dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'nin taştan yapılmış yüksek binalarına yukarıdan baktı da: "Sizler benim görmekte olduğum tehlikeleri görebiliyor musunuz? Ben evlerinizin aralarına dökülecek fitne ve felâket yerlerini, şiddetli yağmur sellerinin açtığı yarlar gibi görüyorum" buyurdu. hadîsi Zuhrî'den rivayet etmekte Sufyân ibn Uyeyne'ye Ma'mer ibn Râşid, Süleyman ibn Kesîr mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Medinenin Taştan Yapılmış Büyük Binaları Bâbı
1912-) Bana İbrâhîm ibnu Sa'd, Bâbası Sa'd ibn İbrahim'den; o da dedesi İbrâhîm ibn Abdirrahmân ibn Avf tan; o da Ebû Bekre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Medine'ye Deccâl Mesih'in (değil kendisi) korkusu (bile) giremeyecektir. O fitne günlerinde Medine'nin yedi kapısı olacak, her kapı önünde (koruyucu)iki melek bulunacaktır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb: Deccâl Medineye Girmez
1913-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); "Medine'nin giriş çıkış deliklerinde, yâni kapıları önünde bir takım melekler vardır. Medine'ye tâûn hastalığı da, Deccâl de giremez" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb: Deccâl Medineye Girmez
1914-) Bana Enes ibnu Mâlik(radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Beldelerden her bir beldeyi muhakkak Deccâl (orduları) çiğneyecektir, yalnız Mekke ile Medine bu istiladan müstesnadır. Medine'nin giriş çıkış deliklerinden her birisi üzerinde muhakkak orayı korumakta olan saff saff melekler bulunur. Sonra meleklerin bu suretle muhafazasında bulunan Medine şehri, ahâlisiyle beraber üç defa sarsılır ve Allah Medine'deki herbir kâfir ve münâfıkı(Medine dışına)çıkarıp atar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb: Deccâl Medineye Girmez
1915-)  İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibn Abdillah ibn Utbe haber verdi ki, Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: aleyhi ve sellem) bizlere Deccâl(ın fiil ve hâllerin)den uzun bir hadîs tahdîs etti. Bize tahdîs etmiş olduğu o hadîs içinde şunları söylemişti: Medine kapılarından içeri girmesi kendisine haram kılınmış olduğu hâlde gelir ve Medine'nin etrafındaki bâzı çoraklı, çakıllı arazilere iner. O gün Medine halkının en hayırlısı olan bir kimse yahut insanların hayırlısından olan bir kimse Deccâl'e karşı çıkar ve: ederim ki, sen muhakkak Rasûlüllah'ın bize hadisinde haber vermiş olduğu o Deccâl'sın, der. Bunun üzerine Deccâl, etrafındaki şaki kimselere; Şimdi ben bu adamı öldürür, sonra diriltirsem re'yiniz nedir? Benim (ilâhlık) iddiamda şüphe eder misiniz? Diye sordu. kötü kimseler: Hayır, şüphe etmeyiz, derler. o kişiyi hemen öldürür, sonra da diriltir. Ve onu diriltir diriltmez, o kimse: Vallahi benim, senin Deccâl olduğun hakkındaki bugünkü kanâatim, muhakkak bundan evvelki imânımdan daha kuvvetlidir, der. defa Deccâl maiyyetine: Bu adamı öldürünüz! Artık ben bundan sonra onu öldürmeye musallat (yânı muktedir) kılınmam! Der".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb: Deccâl Medineye Girmez
1916-) Câbir (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'e bir A'râbî geldi de, İslâm üzere O’nunla bey'atlaştı. O adam ertesi günü kızmış kararmış olarak tekrar geldi ve: Benim bey'atımı çöz, dedi. Peygamber bu teklîfi kabul etmekten üç defa imtina etti. Sonunda: "Medine şehri demirci körüğü gibidir; kirlisini, kötüsünü dışarı atar da hâlis temiz olan kalır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb: Medine Pis Ve Kötü Olanı Dışarıya Atar
1917-) Abdullah ibn Yezîd şöyle demiştir: Ben Zeyd ibn Sâbit(radıyallahü anh)'ten işittim, o şöyle diyordu:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud harbine çıktığı zamân, sahâbîleri arasından bir takım insanlar yoldan geri dönünce; Sahâbîlerinden bir fırka: Bu dönenleri öldürelim, dediler; bir fırka da: Hayır, onları öldürmeyelim, dediler. Bu ihtilâf üzerine; "Siz hâlâ niçin münafıklar hakkında -Allah onları kazandıkları (bunca günâhlar) yüzünden tepesi aşağı getirdiği hâlde- iki zümre oluyorsunuz? Allah'ın saptırdığını siz mi doğru yola getirmek istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir yol bulamazsın"(en-Nisâ: 88) âyeti indi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Medine(kötü) adamları, ateşin, demirin pisliğini dışarıya atışı gibi, dışarıya atar" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb: Medine Pis Ve Kötü Olanı Dışarıya Atar
1918-) Ben Yûnus ibn Yezîd'den işittim; o da ibn Şihâb'dan; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Allahım! Mekke'ye bahşettiğin bereket ve hayrın iki mislini Medine şehrine müyesser kıl!" diye duâ etmiştir. hadîsi Yûnus'tan rivayet etmekte Cerîr ibn Hâzım'a Usmân ibn Omer mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb
1919-) Bize İsmâîl ibnu Ca'fer, Humeyd'den; o da Enes(radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferden geldiği zaman Medine'nin yüksek duvarlarına bakıp görünce, devesini(sür'atle yollanması için) salıverirdi. Eğer deveden başka bir hayvan üzerine binmiş olursa, Medine’ye sevgisinden dolayı binitini harekete getirirdi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb
1920-) Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ensâr'dan Selime oğulları (uzak olan yurtlarından) Mescid'in yakınına göçüp gelmek istedilerdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'nin (etrafının) boş ve ıssız bırakılmasını çirkin gördü ve onlara: "Ey Selime oğulları! Sizler ayak izlerinizin sevabını hesaba almıyor musunuz?" buyurdu. Bunun üzerine onlar da Mescid'e uzak olan yerlerinde ikaamet ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Medine Etrafının Boş Ve Issız Bırakılmasını Hoş Görmemesi Bâbı
1921-)  Bana Hubeyb ibnu Abdirrahmân, Hafs ıbnu Âsım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Benim evimle minberim arasındaki saha cennet bahçelerinden bir bahçedir; minberim de havzım üzerindedir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb Bu, Geçen Bâbdan Bir Fasıl Gibidir
1922-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîne'ye hicret edip geldiğinde, Bâbam Ebû Bekr ile Bilâl sıtmaya tutuldular. Ebû Bekr, kendisini sıtma nevbeti tuttuğunda şu beyti söylerdi: "Kullu'mruin musabbahun fi ehlihî Ve'l-mevtu ednâ min şirâki na'lihî" insana kendi ailesi içinde sabahın hayırlı olsun denilmiştir. Halbuki ölüm insanoğluna pabucunun tasmasından daha yakındır). Habeşî de kendisinden humma nevbeti sıyrılınca, şu beyitleri terennüm edip, sesini yükselterek söylerdi: leyte şı'ri hel ehîtenne leyleten Bi'Vâdin ve havli ızhırun ve celîlu Ve hel eriden yevmen miyâhe Mecennetin Ve hel yebduvenne lî Şâmetun ve Tafîlu bilebilseydim! Mekke vadisinde etrafımı ızhır ve celîl otları sarmış olduğu hâlde bir gece olsun geceler miyim? Bir gün gelip de Ukâz'daki Mecenne sularının başına varır mıyım? Mekke'in Şâme ve Tafîl dağları acaba bir kerre daha bana görünürler mi?). Bilâl: "Yâ Allah! Şeybe ibn Rabîa'ya, Utbe ibn Rabîa'ya ve Umeyye ibn Halefe la'net et! Nitekim onlar bizleri (zulm edip) arazîlerimizden çıkardılar da, veba arazîsine gelmeye mecbur ettiler" diye beddua ederdi. aleyhi ve sellem) bunları işittikten sonra: "Ey Allahım! Bizlere Mekke'yi sevdirdiğin gibi yahut ondan daha fazla Medine'yi de sevdir. Ey Allahım! Sâ’ ve müdd ile ölçülen rızıklarımızda bizim için bereket ihsan eyle! Ey Allahım! Medine'nin havasını bizim için tashih edip hastalıklardan salim kıl! Hummasını ve sıtmasını da Cuhfe'ye naklet!" diye dua buyurdu. duasının kabul olunduğuna işaret ederek): Biz Medîne'ye hicret edip geldiğimizde, Medine Allah'ın en vebalı, en hastalıklı arazîsi idi, demiştir. Yine Âişe: Medine'nin Buthân sahrâsındaki vâdîden acı bir su akar idi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb Bu, Geçen Bâbdan Bir Fasıl Gibidir
1923-) Bize el-Leys, Hâlid ibn Yezîd'den; o da Saîd ibnu Ebî Hilâl'den; o da Zeyd ibnu Eslem'den; o da Bâbası ve Omer'in azâdlısı olan Eslem den tahdîs etti ki, Omer (radıyallahü anh):"Yâ Allah! Bana kendi yolunda şehîdlik nasîb et ve benim ölümümü de Rasûl'ün Muhammed'in beldesinde yap!" diye duâ etmiştir. Zuray' de Ravh ibmı'l-Kaasım'dan; o da Zeyd ibnu Eslem'den; o da annesinden; o da Omer'in kızı Hafsa'dan olmak üzere söyledi ki, Hafsa da: Ben Omer'den, bunun benzeri bir duayı işittim, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Fadâilu'l-medine
Konu: Bâb Bu, Geçen Bâbdan Bir Fasıl Gibidir
1925-) Talha ibnu Ubeydillah(şöyle demiştir): Bir A'râbî başının saçları dağınık hâlde Rasûlüllah’a geldi ve: Yâ Rasûlallah! Allah benim üzerime namazdan neyi farz kıldı, bana haber ver! Dedi. "Beş vakit namazı (farz etti), ancak senin kendiliğinden bir şey kılman olabilir" buyurdu. zât: Allah benim üzerime oruç tutmaktan neyi farz kıldı, bana haber ver! dedi. "Ramazân ayını farz kıldı, ancak senin kendiliğinden bir mikdâr oruç tutman olabilir" buyurdu. zât: Allah'ın benim üzerime zekâttan farz kıldığı şeyi bana haber ver! Dedi. o zâta İslâm'ın ibâdet yollarını (zekâtı, miktarlarını, haccı ve hükümlerini) haber verdi. A'râbî: Sana(hakkı) ikram eden Allah'a yemîn ederim ki, ben kendiliğimden gönüllü hiçbir şeyi yapmam. Allah'ın benim üzerime farz kıldığı şeylerden de hiçbir şeyi eksik yapmam, dedi. sözü üzerineRasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): doğru söylediyse felah buldu"; yahut da: "Eğer doğru söylüyorsa cennete girdi" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Ramazân Orucunun Vucûbu Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
1926-) Ibn Ömer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) âşûrâ orucu tuttu ve âşûrâ orucunu tutmayı emretti. Ramazân orucu farz kılınınca, âşûrâ orucu tutmak terk olundu. (Râvî dedi ki:) Abdullah ibn Omer âşûrâ orucunu tutmazdı, ancak tutmakta olduğu nafile oruca tesadüf etmesi olabilirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Ramazân Orucunun Vucûbu Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
1927-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Kureyş, Câhiliyet devrinde âşûrâ günü oruç tutardı. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Medine'ye gelince insanlara- bu âşûrâ orucunu tutmayı emretti. Nihayet ramazân orucu farz kılınınca Rasûlüllah: "Âşûrâ orucunu tutmak isteyen, onu yine tutsun; isteyen de yesin" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Ramazân Orucunun Vucûbu Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
1928-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den(şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Oruç bir kalkandır. Oruçlu kimse kötü söz söylemesin ve cahillik yapmasın (yani Cahiliyet fiillerinden birşey yapmasın). Eğer herhangi bir kimse kendisiyle dövüşmeye yahut söğüşmeye girişirse, ona iki defa 'Ben oruçluyum' desin. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlu ağızın kokusu, Yüce Allah katında misk kokusundan daha temizdir. Yüce Allah: Oruçlu kimse benim için yemesini, içmesini, cinsî arzusunu terk eder. Oruç, doğrudan doğruya bana edilen (riya karışmayan) bir ibâdettir. Onun ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Halbuki diğer güzel amellerin hepsi on misli ile ödenir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruç Tutmanın Fazileti Bâbı
1929-) Huzeyfe(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ömer ibnu'l-Hattâb: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den fitne hakkındaki hadîsi kim ezberinde tutuyor? dedi. Huzeyfe dedi ki: Ben onu Peygamber'den işittim: "İnsanın ehli, malı, komşusu yüzünden uğrayacağı fitneye namaz kılması, oruç tutması, sadaka vermesi keffâret olur" buyuruyordu. Ömer: Sormakta olduğum, bu fitne değildir. Ben denizin dalgalanışı gibi dalgalanacak olan büyük fitneden soruyorum, dedi. Huzeyfe: Muhakkak bunun önünde kilidli bir kapı vardır, dedi. Omer: O kapı açılacak mı, yoksa kırılacak mı? dedi. Huzeyfe: Kırılır, dedi. Omer: Bu kırık kapı kıyâmet gününe kadar kilidlenmemeye lâyıktır, dedi. Şakîk dedi ki: Biz Mesrük'a: Huzeyfe'ye sor bakalım; Omer kapının kim olduğunu biliyor muydu? dedik. Huzeyfe'ye sordu. Huzeyfe: Evet; Omer, yarından evvel bu gecenin geleceğini bildiği gibi biliyordu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Oruç Tutmak Günahlara Keffârettir
1930-) Sehl (radıyallahü anh)'den:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennette er-Reyyân denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyâmet gününde yalnız oruç tutanlar girer; ondan oruç tutanlardan başka hiç kimse girmez. (Kıyâmet gününde:) Oruç tutanlar nerede? Denilir. Oruç tutanlar kalkarlar ve o kapıdan girerler. Onlardan başka hiçbir kimse buradan girmez. Onlar girdiği zaman kapı kapatılır, artık bu kapıdan hiçbir kimse girmez"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Er-reyyân Kapısı Oruç Tutanlar İçindir
1931-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her kim Allah yolunda çift sadaka verirse, cennet kapılarından: Ey Allah'ın kulu! (Buraya gel!) Bu kapı hayırlıdır! diye çağırılır. Çok namaz kılanlardan olan kimse de (cennetin) namaz kapısından çağrılır. Cihâd ehlinden olan kimse de cihâd kapısından çağrılır. Oruç tutanlardan olan kimse de er-Reyyân kapısından çağırılır. Sadaka sahiblerinden olan kimse de, sadaka kapısından çağırılır." üzerine Ebû Bekr: Bâbam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Bu kapılardan çağırılan kimse üzerine bir zarar var mıdır? Bir kişi bu kapıların hepsinden da'vet olunur mu? diye sordu. hepsinden da'vet olunur. Ve ben, senin onlardan olmanı ümîd ediyorum" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Er-reyyân Kapısı Oruç Tutanlar İçindir
1933-) İbnu Şihâb şöyle dedi: Bana Temîmîler'in azâdlısı olan İbnu Ebî Enes haber verdi ki, ona da Bâbası Mâlik ibn Ebî Âmir, Ebû Hureyre'den işittiğini tahdîs etmiştir: Ebû Hureyre şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ramazân ayı girdiği zaman gök kapıları açılır ve cehennem kapıları kapatılır, şeytânlar da zincirlenir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Ramazân Mı, Yahut Ramazân Ayı Mı Denilir?
1934-)  İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Ramazânı (yani hilâlini) gördüğünüz zaman oruç tutun. Şevval hilâlini gördüğünüz zaman da iftar edin(bayram yapın).Eğer size (gökyüzü bulutlu olmaktan dolayı) hilâl gizli kalırsa, artık ramazân hilâlini (otuza tamamlamakla) takdir ve hesâb ediniz". ibn Sa'd'den rivayet eden diğer râvî şöyle demiştir: Bana Ukayl ibn Hâlid ile Yûnus ibn Yezîd tahdîs ettiler ki, Rasûlüllah:"Ramazân hilâlini..." buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Ramazân Mı, Yahut Ramazân Ayı Mı Denilir?
1935-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan umarak Kadir Gecesi'nde kalkar ibâdet ederse, geçmiş günâhları onun lehine mağfiret olunur. Her kim de ramazân orucunu inanarak ve mükâfatını ancak Allah'tan umarak tutarsa, onun geçmiş (küçük) günâhları mağfiret olunur" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Ramazân Orucunu İnanarak, Sevabını Allahtan Umarak Ve Tam İhlâsla Niyet Ederek Tutan Kimse Bâbı
1936-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hayırda insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman da ramazânda Cibril'in kendisine çokça kavuştuğu zamandadır. Cibril aleyhi'sselâm ramazânın her gecesinde O'nunla buluşur, gündüz geceden sıyrılıp çıkıncaya kadar -veya ramazan ayı çıkıncaya kadar- Peygamber Kur'ân'ı ona arz ederdi. Cibril, Peygamber'e kavuştuğu zaman da Peygamber hayırda, eserken maniaya uğramayan rüzgârdan daha cömert olurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin En Cömert Olduğu Zaman Ramazân Ayı Olurdu
1937-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "'Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah için hiçbir ihtiyâç yoktur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Oruçta İken Yalan Söylemeyi Ve Yalan İle Amel Etmeyi Terk Eylemeyen Kimse Bâbı.
1938-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh).şöyle diyordu:RasûlulIah(sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki: "Allah: 'Âdem oğlunun işlediği her hayır iş kendisi içindir, fakat oruç böyle değildir. Oruç sırf benim için edilen bir ibâdettir. Onun mükâfatını da ben veririm" buyurdu. Oruç bir kalkandır. Herhangi birinizin oruç günü olduğu zaman artık o kimse kötü söz ve fiil yapmasın, düşmanlık - veya bağırma- da yapmasın. Eğer bir kimse ona söver yahut onunla döğüşürse, derhâl: Ben oruçlu bir kimseyim, desin. Muhammed'in nefsi elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, oruçlu ağzın (açlık) kokusu Allah indinde misk kokusundan daha hoş ve daha temizdir. Oruçlunun sevinip neş'eleneceği iki sevinci vardır: Birisi orucu bozduğu zaman sevinir, öbürüsü de Rabb'ına kavuştuğu zaman orucu(nun mükâfatı) ile sevinir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: İnsan Sövüldüğü Zaman Ben Oruçluyum Der Mi?
1939-) Alkame şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Mes'ûd'un beraberinde yürüdüğüm sırada Abdullah(radıyallahü anh) şöyle dedi: Bizler Peygamber'in beraberinde bulunuyorduk.Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim evlenmeye güç yetirirse evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan en çok men eden, ferci de (yani ırzı da) en sağlam muhafaza, eyleyendir. Kimin evlenmeye gücü yetmezse oruç tutsun. Çünkü oruç, oruçlu için şehvet kırıcıdır" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bekârlığın Baskısıyla Nefsinin Harama Düşmesinden Endîşe Eden Kimsenin Oruç Tutması Bâbı
1940-) Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) 'den(o, şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazânı zikretti de şöyle buyurdu: "Hilâli görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilâli görmedikçe iftar etmeyiniz. Eğer hilâl size karşı bulutla örtülürse, hilâl için takdir (yânı hesâb) yapınız"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Ramazân Hilâlini Gördüğünüz Zaman Oruç Tutun, Şevval Hilâlini Gördüğünüz Vakit De İftar Edin Bayram Yapın Sözü Bâbı
1941-) Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) 'den(o, şöyle demiştir): Rasülullah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir ay, yirmi dokuz gecedir. Hilâli görmedikçe oruç tutmayınız. Eğer hilâl size karşı bulutla örtülürse, şa'banın sayısını otuz güne doldurup tamamlayın" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Ramazân Hilâlini Gördüğünüz Zaman Oruç Tutun, Şevval Hilâlini Gördüğünüz Vakit De İftar Edin Bayram Yapın Sözü Bâbı
1942-) Cebele ibnu Suhaym şöyle dedi: Ben İbn Omer (radıyallahü anh) 'den işittim: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) -iki elinin on parmağını açıp iki kerre işaret ederek-: "Ay şöyle şöyledir" buyurdu, üçüncü işarette ise baş parmağını yumdu, diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Ramazân Hilâlini Gördüğünüz Zaman Oruç Tutun, Şevval Hilâlini Gördüğünüz Vakit De İftar Edin Bayram Yapın Sözü Bâbı
1943-) Muhammed ibn Ziyâd tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yahut da Ebu'l-Kaasım(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ramazân hilâlini gördüğünüz vakit (oruca niyet edip) oruç tutunuz. Ve şevval hilâlini gördükten sonra da iftar (yânı bayram) yapınız. Eğer üzerinize hilâl gizlenir ise, şa'bân ayının günlerinin sayısını otuza tamamlayın".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Ramazân Hilâlini Gördüğünüz Zaman Oruç Tutun, Şevval Hilâlini Gördüğünüz Vakit De İftar Edin Bayram Yapın Sözü Bâbı
1944-) Ümmü Seleme(radıyallahü anha)'den(o, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay kadınlarının yanına girmemeye yemîn etmişti. Yirmi dokuz gün geçince günün evvelinde yahut sonunda(Âişe'nin yanına) geldi. Kendisine: Sen bir ay(yanımıza) girmeyeceğine yemîn etmiştin? Denildi. üzerine Peygamber: - '"Ay yirmi dokuz gün olur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Ramazân Hilâlini Gördüğünüz Zaman Oruç Tutun, Şevval Hilâlini Gördüğünüz Vakit De İftar Edin Bayram Yapın Sözü Bâbı
1945-) Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarının yanına girmemeye yemîn etti.Rasûlüllah'ın bir ayağı yerinden ayrılmıştı (yani çıkmıştı). Rasûlüllah yirmi dokuz gece yüksekçe bir yerde ikaamet etti. Sonra aşağıya indi. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Sen bir ay (eve girmemeye) yemîn etmiştin? dediler. üzerine Rasûlüllah: "Ay, yirmi dokuz gün olur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Ramazân Hilâlini Gördüğünüz Zaman Oruç Tutun, Şevval Hilâlini Gördüğünüz Vakit De İftar Edin Bayram Yapın Sözü Bâbı
1946-) Ebû Bekre (radıyallahü anh)den(şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "İki ay eksik olmazlar: Bunlar iki bayram ayı olan ramazân ile zu'l-hicce'dir" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: İki Bayram Ayları Noksan Olmazlar
1947-) Abdullah ibn Omer şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Biz Arab kavmi, ümmî bir topluluğuz. Yazı yazmaz ve (yıldız) hesabı yapmayız- Ay, bazen şöyledir, bazen böyledir". Râvî dedi ki: Peygamber bununla, bir defa ay yirmi dokuz, bir defa da otuzdur demek istiyor.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: Biz Yazı Yazmaz Ve Yıldız Hesabı Yapmayız Sözü Nü Beyân Bâbı
1948-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den:(O, şöyle demiştir):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizin hiçbiriniz bir günün yahut iki günün orucuyla ramazânın önüne geçmesin. Ancak i'tiyâd edindiği orucunu tutmakta bulunan bir kimse olması müstesnadır. O kimse ramazânın önündeki bu günün orucunu tutsun".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Bâb: Hiçbir Kimse Bir Günün Ve İki Günün Orucuyla Ramazânın Önüne Geçmesin.
1949-) el-Berâ ibnu Âzib(radıyallahü anh) şöyle dedi:(Oruç ilk farz olduğu sırada) Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahâbîleri arasında bir kimse oruç tutar da iftar zamanında iftar edemez ve uyursa, o kimse ne gecesinde ne gündüzünde tâ akşama girinceye kadar bir şey yiyemezdi. Ensâr'dan Kays ibnu Sırme oruçlu olduğu bir gün iftar vakti olunca evine gelmiş ve kanısına: Yanınızda yiyecek var mı? diye sormuştu. Hayır yoktur, fakat gider senin için ararım, demişti. Kays o gün arazîsinde çalışıyordu. Yorgunluğundan uyku ona galebe etmiş, iftar zamanını uyku ile geçirmişti. Karısı ona gelip, Kays'ın uykuda olduğunu görünce: Vay sana yazık oldu, dedi. olup gün yarıya varınca Kays'a bir baygınlık geldi. Bu durum Peygamber'e söylendi. Bunun üzerine şu âyet indi: "Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za’f göstermekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allah’ın hakkınızda yazdığını isteyin... "(el-Bakara: 178). âyetin inmesi üzerine sahâbîler çok sevindiler. Müteakiben de: "(Bütün gece, sâdık) fecr olan ak iplik kara iplikten size seçilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın..." (el-Bakara: 178) kelâmı indi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Zikri Ulu Olan Allahın Şu Kavli Bâbı
1950-) Adiyy ibn Hatim (radıyallahü anh) şöyle demiştir: "Sîze beyaz iplik siyah iplikten seçilinceye kadar yiyiniz içiniz..."(el-Bakara: 187) âyeti indiği zaman ben hemen bir siyah, bir de beyaz ip edindim ve bunları yastığımın altına koydum. Geceleyin zaman zaman bunlara bakmaya başladım. Fakat bunlar bana birbirinden seçilmiyordu. Kuşluk vakti Rasûlüllah'a gittim ve bunu kendisine zikrettim. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu kara iplik ile ak iplik, gecenin karanlığı ile gündüzün aklığından ibarettir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
1951-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: "Size beyaz iplik siyah iplikten seçilinceye kadar yiyiniz içiniz..." (el-Bakara: 178) âyeti indiğinde "Mine'l-fecri (Fecrden)" kaydı inmemişti. Birtakım adamlar oruç tutmak istediklerinde bunlardan birisi ayağına beyaz iplik ve siyah iplik bağlamış ve bunların görülmesi kendisine belirinceye kadar yemekten vazgeçmemişti. Bunun üzerine Allah sonradan "Minel-fecri (Fecrden)" kaydı ve beyânını indirdi de, böylece sahâbîler Yüce Allah'ın "Beyaz iplik ve siyah iplik" kavliyle ancak gece ve gündüzü kastettiğini öğrendiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
1952-)  Nâfi', İbn Omer'den;

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Sakın Sizleri Bilâl’in Ezanı Sahurunuzdan Men Etmesin Kavli Bâbı
1953-) Bir de el-Kaasım ibn Muhammed (106) Âişe (r.anha)'den (şöyle demiştir): Bilâl geceleyin ezan okur idi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): “Ümmü Mektûm oğlu ezan okuyuncaya kadar yiyiniz, içiniz- Çünkü Ümmü Mektûm oğlu fecr tulû' etmedikçe ezan okumaz" buyurdu. el-Kaasım: Bu ikisinin ezanı arasında ancak şunun (Ümmü Mektûm oğlu'nun) çıkması ve bunun (Bilâl'in) inmesi kadar zaman vardı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Sakın Sizleri Bilâl’in Ezanı Sahurunuzdan Men Etmesin Kavli Bâbı
1954-) Sehl ibn Sa'd(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ailem içinde sahur yemeğini yer idim de, sonra Rasûlüllah'ın beraberinde secdeyi, yani sabah namazını yetiştirebilmek için benim bir sür'atim(yani acele edişim) olurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu's-savm
Konu: Sahuru Geciktirmek Bâbı