Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

5470-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ne yüksek masa üzerinde, ne sükkürrüce denilen sofra tahtasında yemek yedi.Peygamber'e hâlis buğday unundan yufka ekmeği de yapılmadı, demiştir. râvîsi Yûnus ibn Ebi'l-Furât: Ben Katâde'ye: Sizler ne üzerinde yerdiniz? dedim. Katâde: Deri sofralar üzerinde yerdik, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yemekte Oldukları Şeyler Bâbı
5471-) Âişe (r. anha): Muhammed ailesi, Medine'ye hicret edip geldikleri zamandan Peygamber'in rûhu alınıncaya kadar arka arkaya üç gün buğday ekmeği ile karınlan doymadı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yemekte Oldukları Şeyler Bâbı
5472-) Bizeel-Leys,Ukayl'den; oda İbn Şihâb'dan; o da Urve'den; o da Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha)'den tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: Bir ev halkından birisinin vefatı üzerine ta'ziye için kadınları toplandıkları, sonra dağıldıkları, yalnız hâne halkı ve hısımları kaldıklarında Âişe emretti: Bir çömlek içinde telbîne bulamacı pişirildi. Sonra tirit yapılıp, telbîne onun üzerine döküldü. Sonra Âişe: Haydi bundan yiyiniz! Çünkü ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan"Telbîne hastanın kalbine rahatlık verir, hüznün bir kısmını da giderir" buyururken işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Telbîne Bulamacı Bâbı
5473-) Bize Şu'be, Amr ibn Murre el-Cemelî'den; o daMurre el-Hemdânî'den; o da Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Erkeklerden bir çokluk kemâle erdi. Kadınlardan ise îmrân'ın kızı Meryem ile Fir'avn'ın karısı Âsiye'den başkası kemâle ermedi. Âişe'nin kadınlar üzerindeki fadlı, tirid yemeğinin diğer yemekler üzerindeki fadlı gibidir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Serîd Yani Tirid Yemeği Bâbı
5474-) Bize Hâlid ibn Abdillah, Ebû Tuvâle'den; o da Enes (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Âişe'nin (ümmetimde bulunan) kadınlar üzerindeki üstünlüğü, tiridin diğer yemekler üzerindeki üstünlüğü gibidir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Serîd Yani Tirid Yemeği Bâbı
5475-) Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber O'nun bir terzi olan genç adamının yanına girdim. O terzi Peygamber'e içinde serîd yemeği bulunan bir kâse takdim etti. dedi ki: Terzi kendi işine yöneldi. dedi ki: Peygamber de önüne konulan o kâsenin etrafından kabak araştırmağa başladı. dedi ki: Ben de O'na kabakları araştırmağa ve bulduklarımı önüne koymağa başladım. Artık ben o günden sonra kabağı sevmekten ayrılmadım, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Serîd Yani Tirid Yemeği Bâbı
5476-) Katâde şöyle demiştir: Biz, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'e gelirdik, ekmekçisi ayakta dikilirken bizlere: Yiyiniz, ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'a kavuşuncaya kadar ne inceltilmiş yufka ekmeği, ne de kılları haşlanarak giderilip kızartılmış kuzuyu gözüyle gördüğünü asla bilmiyorum, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Tüyleri Sıcak Su İle Giderilip Kızartılmış Kuzu, Etli Kürek Kemiği Ve Bir Yan Taraf Eti Bâbı
5477-) Amr ibn Umeyye ed-Damrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ı pişmiş koyun küreğinden et keserek, ondan yediğini gördüm. O sırada namaza çağrıldı. Bıçağı elinden bırakıp kalktı da, tekrar abdest almadan namaz kıldırdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Tüyleri Sıcak Su İle Giderilip Kızartılmış Kuzu, Etli Kürek Kemiği Ve Bir Yan Taraf Eti Bâbı
5478-) Bize Sufyân es-Sevrî, Abdurrahmân ibn Âbis'ten tahdîs etti ki, babası Abis ibn Rabîa en-Nahaî el-Kufi şöyle demiştir: Ben Âişe'ye: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kurbân etlerinin üç günden fazla yenilmesini nehyetti mi? dedim. Âişe: Peygamber bu üç günden fazla kurbân eti yemeği ancak insanların açlık çektiği bir yılda nehyetti de bununla zengin olanın fakîre yedirip doyurmasını istedi. Şu muhakkak ki, biz davar bacaklarını kaldırırdık da bayramdan onbeş gün sonra yerdik, dedi. Âişe'ye: Sizi bunları geciktirmeye zorlayan ne idi? Denildi. Âişe güldü de: Muhammed'in aile halkı, kendisi Allah'a kavuşuncaya kadar üç gün arka arkaya katıklanmış hâlis buğday ekmeği ile doymadı, dedi. İbn Kesîr: Bize Sufyân haber verdi. Bize Abdurrahmân ibn Abis bu hadîsi tahdîs etti, şeklinde söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Selefin, Evlerinde Ve Seferlerinde Et Ve Diğer Yiyecek Maddelerini Biriktirir Olmaları Bâbı
5479-) Bana Abdullah ibn Muhammed el-Musnidî tahdîs etti. Bize Sufyân ibn Uyeyne, Amr ibn Dînâr'dan; o da Atâ ibn Ebî Rebâh'tan tahdîs etti ki, Câbir (radıyallahü anh): Biz Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in zamanında hedy kurbânlarımızın etlerini Medîne'ye kadar azık edinirdik, demiştir. ibn Muhammed el-Müsnidî'ye, Muhammed ibn Selâm da İbn Uyeyne'den rivayet etmekle mutâbaat etmiştir. İbnu Cureyc de dedi ki: Ben Atâ'ya: Câbir "Medîne'ye gelinceye kadar..." sözünü söyledi mi? dedim. Hayır (Câbir "Medîne'ye gelinceye kadar" sözünü söylemedi), dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Selefin, Evlerinde Ve Seferlerinde Et Ve Diğer Yiyecek Maddelerini Biriktirir Olmaları Bâbı
5480-) el-Muttalib ibnu Abdillah ibn Hantab'ın âzâdlısı Amr ibnu Ebî Amr, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -üvey babam- Ebû Talha'ya: "Oğlanlarınızdan bana hizmet edecek bir oğlan ara" buyurdu. üzerine Ebû Talha beni bineğinin arkasına bindirerek çıkardı. Artık ben Rasûlüllah'a hizmet eder oldum. Rasûlüllah bineğinden her inip konaklama yaptığı zamanlarda, kendisinden şu duayı çok söyler olduğunu işitirdim: "Yâ Allah! Ben hemmden, hazenden, acizlikten, tenbellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç ağırlığı ve sıkıntısından ve erkeklerin galebesi ve kahrından sana sığınırım!" dedi ki:) Ben kendisine devamlı hizmet ediyordum. Nihayet Hayber'den dönüyorduk. Peygamber de kendisi için almış olduğu Safiyye bintu Huyey ile dönüyordu. Ben Peygamber'i, bineğinin arka tarafında Safiyye için bir abâ yahut bir örtü ile yer hazırlar, bundan sonra da Safiyye'yi bineğinin arkasına bindirir görüyordum. Biz es-Sahbâ mevki'ine vardığımızda deriden sofralar içinde hays yemeği yaptırdı. Sonra beni gönderdi de, ben birtakım insanları da'vet ettim. Onlar da gelip bundan yediler. İşte bu Peygamber’in Safiyye ile evlenmesi olmuştu. Sonra Medine'ye doğru yollandı. Nihayet kendisine Uhud Dağı görülünce: "Şu Uhud öyle bir dağdır ki, o bizi sever, biz de onu severiz" buyurdu. yukarıdan görünce: "Yâ Allah! Ben Medine'nin iki dağı arasını, ibrahim'in Mekke'yi harem kıldığı gibi harem kılıyorum! Yâ Allah! Sen Medîneliler'e müddleri ve sâ'ları içinde (ölçülen azıklarında) bereket ihsan eyle!" diye duâ etti .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Hays Yemeği Bâbı
5481-) Seyf ibnu Ebî Süleyman tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Mucâhid ibn Cebr'den işittim, şöyle diyordu: Bana Abdurrahmân ibnu Ebî Leylâ tahdîs etti ki, kendileri Medâin'de Huzeyfe'nin yanında bulunmuşlar. Huzeyfe su istemiş. Bir Mecûsî gümüş bir bardakla su getirmiş. Bardağı onun elinin içine koyunca Huzeyfe bardağı içindeki su ile fırlatıp atmış ve: Ben seni bu bardakla su getirmekten birkaç defa sözle nehyetmiş olmayaydım, şimdi sana bu fiilî muameleyi yapmazdım, diyerek şöyle devam etmiştir: Lâkin ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Sizler harîr ve dibâc denilen kumaşlardan elbise giymeyiniz, altın ve gümüş kaplardan da su içmeyiniz, bunların çanak ve tabakları içine konulan yemekleri de yemeyiniz. Çünkü bunlar dünyâda onlara âid süs eşyalarıdır, âhirette de bizim zinetlenme vâsıtalarımız olacaktır" buyuruyordu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Gümüşle Kaplanmış Kap İçinde Yemek Yeme Nin Hükmü Bâbı
5482-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kur'ân okuyan mü'minin meseli, kokusu güzel, tadı güzel portakalın meseli gibidir. Kur'ân okumayan mü'minin meseli de tadı tatlı, fakat kokusu olmayan hurma meseli gibidir. Kur'ân okuyan münâfıkın meseli, kokusu güzel, tadı acı olan reyhâne otunun meseli gibidir. Kur'ân okumayan münâfıkın meseli de kokusu olmayan ve tadı da acı olan hanzalalanın(yani Ebû Cehil karpuzunun) meseli gibidir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Taam Sözünün Zikrî Bâbı
5483-) Bize Abdullah ibnu Abdirrahmân, Enes(radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Âişe'nin diğer kadınlar üzerindeki fadlı, seridin, yâni tiridin diğer yemekler üzerindeki fadlı gibidir"buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Taam Sözünün Zikrî Bâbı
5484-) Bize Mâlik, Sumeyy'den; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sefer, azâbdan bir parçadır. O sizden herbirinizin uykusunu, taamını men' eder (intizâmını bozar). Onun için yolcu, yöneldiği sefere âid işini bitirince ailesine dönmeye acele etsin" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Taam Sözünün Zikrî Bâbı
5485-) Bize İsmâîl ibnu Ca'fer, Rabîatu'r-Re'y'den tahdîs etti ki, o da el-Kaasım ibn Muhammed'den şöyle derken işitmiştir; Berîre hakkında üç tane sünnet (yani kaanûn) meydana gelmiştir: Âişe onu satın alıp hürriyete kavuşturmak istedi, fakat sâhibleri: Velâ hakkı bize âid olacaktır, dediler. onların bu şartını Rasûlüllah'a zikretti. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'ye: "Eğer sen onların ileri sürdükleri bu şartı onlar lehine şart kılmış olsan da, şübhesiz velâ hakkı ancak hürriyete kavuşturanındır" buyurdu. el-Kaasım dedi ki: Berîre hürriyete kavuşturuldu da kocasının nikâhı altında kalmak yahut da ondan ayrılmak hususunda muhayyer kılındı. Ve bir gün Rasûlüllah Âişe'nin evine girdi. O sırada ateş üzerinde bir tencere (de et) kaynamakta idi. Rasûlüllah kuşluk yemeği istedi. Kendisine biraz ekmekle evde bulunan katıklardan bir katık getirildi. Rasûlüllah: "Ben ateş üzerinde et yemeği görmedim mi?" dedi Evet yâ Rasûlallah, et gördünüz, fakat o, Berîre'ye sadaka olarak verilmiş ettir. Berîre onu bize hediye etti, dediler. üzerine Rasûlüllah: "O, Berîre'ye sadaka, bize de Berîre'den hediyedir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Ekmekle Beraber Yenilen Katık Bâbı
5486-) Hişâm şöyle demiştir: Bana babam Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, Âişe (r. anha): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) helvayı ve balı severdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Helva Ve Balın Zikri Bâbı
5487-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den karnımın tokluğuna ayrılmazdım. Ben o zaman mayalı ekmek yemiyor ve ipek giymiyordum. Bana Fulân erkek ve Fulâne kadın da hizmet etmiyordu. Ben açlıktan karnıma çakıl taşı bağlıyordum. Ben âyeti ezbere bildiğim hâlde bazen bir kimseden bana o âyeti okutmasını isterdim, bunu o kişi beni evine götürsün de doyursun diye yapardım. O zaman fakirler için insanların en hayırlısı Ca'fer ibnu Ebî Tâlib idi. O bizleri(yânı Suffe talebelerini) evine götürürdü de evinde bulunan yiyecekleri bize yedirirdi. Hattâ bize, içinde hiçbirşey bulunmayan kırbadan küçük bir tulumu çıkarırdı da biz onun içini dışına çevirir ve onda kalmış olan bakıyyeleri yalardık.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Helva Ve Balın Zikri Bâbı
5488-) Bize Ezher ibnu Sa'd, İbnu Avn'dan; o da Sumâme ibn Enes'ten; o da dedesi Enes(radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah'a terzi olan âzâdlı kölesi geldi. Akabinde Rasûlüllah'a kabak yemeği getirildi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu yemeğe başladı. Ben Rasûlüllah'ı onu yerken gördüğüm zamandan beri kabağı sevmekten vazgeçmedim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Kabak Yemeği Bâbı
5490-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben (hizmet eden) bir oğlan çocuğu idim, Rasûlüllah'ın beraberinde yürürdüm. Bir günRasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine âid olan terzi bir oğlanın yanına girdi. O da Rasûlüllah'a, içinde kabaklı bir yemek bulunan bir yemek kabı getirdi. Rasûlüllah ondaki kabakları araştırmağa başladı. dedi ki: Ben Rasûlüllah'ın bu kabak araştırmasını görünce tabağın etrafından kabakları O'nun önüne toplamaya başladım. dedi ki: O ev sahibi (Peygamberle yemek yemedi de) kendi işi üzerine yöneldi. Enes: Ben Rasûlüllah'ın yaptığı bu kabak araştırma işini gördükten sonra, kabağı sevmekte devam edip durdum, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bir Kimseye Bir Yemek Ziyafeti Verip De Kendi İşine Yönelen Kimse Bâbı
5491-) İshâk ibnu Abdillah ibn Ebî Talha, Enes ibn Mâlik'ten şöyle derken işitmiştir: Bir terzi Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'i, yapmış olduğu bir yemeğe da'vet etti. Ben de Peygamber'in beraberinde gittim. O zât Peygamber'e arpa ekmeği ile içinde kabak ve kurutulmuş et bulunan çorba takdîm etti. Ben Peygamber'i yemek kabının etrafından kabaklan araştırır hâlde gördüm de artık o günden sonra kabağı sevmekten ayrılmadım.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Çorba Bâbı
5492-) Bize Mâlik ibn Enes, İshâk ibn Abdillah'tan tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e, içinde kabak ve kurutulmuş et bulunan bir çorba getirildi de, Peygamber'i kabaklan araştırıp yerken gördüm, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Kurutulmuş Et Bâbı
5493-)  Âişe (r.anha) şöyle demiştir; Rasûlüllah'ın kurbân etlerini üç günden fazla durdurmayı nehyetmesi, ancak insanların açlık çektiği bir yılda idi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bununla zengin olanın fakîri yedirip doyurmasını istemiştir. Şübhe yok ki, bizler davar bacaklarını onbeş gün sonra kaldırırdık ve (yerdik). Muhammed'in ailesi halkı üç gün (üstüste) katık sürülmüş buğday ekmeğinden doymadı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Kurutulmuş Et Bâbı
5494-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Bir terzi, yapıp hazırladığı bir yemeğe Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ı da'vet etti. dedi ki: Ben de Rasûlüllah’ın beraberinde bu yemeğe gittim. Terzi, Rasûlüllah'a arpadan yapılmış bir ekmek ile içinde kabak ve kurutulmuş et parçalan bulunan çorba takdim etti. dedi ki: Ben Rasûlüllah'ı yemek tabağının etrafında kabakları araştırırken gördüm. Artık o günden i'tibâren ben kabağı sevmekten vazgeçmedim. ibn Abdillah da dedesi Enes'ten: Ben kabakları Rasûlüllah'ın önüne topluyordum, dediğini söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Sofra Veya Masa Üzerindeki Yemekten Birşeyi Arkadaşına Uzatıp Veren Veya Takdîm Eden Kimse Nin Hükmü Bâbı
5496-) Ebû Usmân en-Nehdî şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre'ye, yedi gece konuk oldum. Ebû Hureyre, karısı Busre bintu Gazvân ve hizmetçisi geceyi üçtebirler hâlinde nevbetleşiyorlardı. Şu bir üçtebirde namaz kılıyor, sonra ötekini uyandırıyordu. Usmân dedi ki: Ben Ebû Hureyre'den işittim: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîleri arasında hurma taksim etti de bana yedi hurma isabet etti, bunların biri kapçık hurma idi, diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb:
5498-) Ve Muhammed ibn Yûsuf el-Feryâbî, Sufyân es- Sevrî'den; o da Mansûr ibn Safiyye'den söyledi. O: Bana annem Safiyye tahdîs etti ki, Âişe (r. anha): Biz "İki kara" denilen hurma ile sudan doyup kanmış olduğumuz hâlde, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Taze Hurma, Kuru Hurma Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5499-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Medîne'de bir Yahûdî vardı. O Yahûdî bana her sene ağaçlardaki hurmaları kesip toplama zamanına kadar va'de ile borç para verirdi. Câbir'in Rûme Kuyusu yolunda hurmalı arazîsi vardı. Bir sene Câbir'in hurmalığı alışılan derecede mahsûl vermedi. Borcun ödenmesi gecikti. Bunun üzerine Yahûdî hurma kesme vaktinde geldi. Borcumdan birşey veremiyeceğimi düşünerek, gelecek hurma kesimi zamanına kadar mühlet vermesini istedim. Yahûdî kabul etmedi. Bunun üzerine benim bu müşkil durumum Peygamber'e haber verildi. O da bâzı sahâbîlerine: "Haydi yürüyünüz, gidelim de Câbir için Yahudi'den borcun geri bırakılmasını isteyelim!" buyurdu. Peygamber'le sahâbîleri benim hurmalığıma geldiler. Peygamber, Yahudi'ye borcu geri bırakmasını söylemeye başladı. Yahûdî: Yâ Eba'l-Kaasım! Ben Câbir'e mühlet veremem! diyordu. Yahûdî'nin ısrarını görünce kalktı ve hurmalıkta şöyle bir dolaştı. Sonra geldi. Yahûdî'ye bir daha va'de vermesini söyledi. O yine kabul etmedi. Ben de kalktım.Peygamber'e biraz yaş hurma getirdim ve bunu Peygamber'in önüne koydum. Peygamber hurmayı yedi. Sonra: "Yâ Câbir, senin bustân çardağın nerede?" diye buyurdu. Ben de şurada diye haber verdim. "Haydi orada bana bir yer döşe!" buyurdu. de hemen döşedim. Peygamber çardağa girip biraz uyudu. Sonra uyandı. Ben gidip bir avuç daha hurma getirdim. Ondan da yedi. Sonra kalktı ve Yahûdî'ye bir daha borcu geri bırakmasını konuştu. Yahûdî yine kabul etmedi. Sonra Peygamber kalktı ve hurmalığın içinde ikinci bir defa daha dolaştı. Sonra: "Yâ Câbir, ağaçlardaki hurmaları topla ve Yahudi'ye olan borcunu öde!" buyurdu. toplayıncaya kadar) hurma harmanının başında durdu. İşte bu topladığım hurmalardan Yahûdî'ye olan borcumu verdim. Borcu verdiğim kadar da arta kaldı. Sonra bustândan çıkıp Peygamber'in huzuruna geldim ve bu bereketli vaziyeti O'na muştuladım. Bunun üzerine: "Ben Allah 'ın elçisi olduğuma şehâdet ederim" buyurdu. "Urûşun" ve "Arîşun", "Bina" ma'nâsınadır. İbn Abbâs: "Cennâtin marûşâtin"(el-En'âm: 141), üzümlerden ve diğerlerinden çardak yapılan bahçeler demektir. "Urûşuhâ" (el-Bakara: 259) denilir ki, bu da "Binaları" ma'nâsınadır, demişti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Taze Hurma, Kuru Hurma Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5500-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: BizlerPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında otururken bir hurma ağacı beyni getirildi, bunun üzerine Peygamber: "Ağaçlardan öyle bir ağaç vardır ki, muhakkak onun bereketi, müslimin bereketi gibidir" buyurdu. Peygamber'in hurma ağacını kasteder olduğunu düşündüm de "O, hurma ağacıdır yâ Rasûlallah" demeyi istedim. Sonra dönüp baktım ki, ben oradaki on kişinin onuncusuyum, yani yaşça onların en küçüğüyüm. Bundan dolayı hemen sükût ettim. Akabinde Peygamber: "O, hurma ağacıdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Cummâr Yenilmesi Bâbı
5501-) Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kim her gün sabahları aç karna yedi tane Medine'nin acve hurmasından yerse, o gün içinde o kimseye zehir ve sihir zarar vermez" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Acve Hurmasının Fazîleti Bâbı
5502-) Bize Cebele ibnu Şuhaym tahdîs edip şöyle dedi: Abdullah ibnu'z-Zubeyr'in (Mekke'de halîfe olduğu zaman) yanında bulunuyorduk, bize bir kıtlık yılı isabet etmişti. Abdullah ibnu'z-Zubeyr bizlere rızık olarak hurma veriyordu. Biz hurma yediğimiz sırada yanımızdan Abdullah ibn Omer geçerdi de: Hurmaları ikişer ikişer yemeyiniz. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hurmaları birbirine yaklaştırıp çiftleyerek yemekten nehyetti, derdi. da: İnsanın mü'min kardeşinden (yani sofra arkadaşı ve ortağından) öyle çift yemeye izin istemiş olması müstesnadır, derdi. Şu'be: Buradaki izin isteme fıkrası, ibn Omer'in kavlindendir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Başkalarıyle Hurma Yerken İkişer İkişer Yemenin Hükmü Bâbı
5503-) Sa'd ibn İbrâhîm ibn Abdirrahmân ibn Avf şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Ca'fer'den işittim: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hıyarla yaş hurma yerken gördüm, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Hıyar Yenilmesi Bâbı
5504-) Müfessir Mucâhid ibn Cebr şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Omer'den işittim ki,Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ağaçlardan bir ağaç vardır ki, bereketinin çokluğunda müslümân kimse gibi olur, o da hurma ağacıdır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Hurma Ağacının Bereketi Bâbı
5505-) Abdullah ibn Ca'fer (ibn Ebî Tâlib-radıyallahü anh): Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'i hıyar ile hurma yerken gördüm, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: İki Çeşit Meyveyi Yâhud İki Türlü Yemeği Bir Yemekte Cem Etme Nin Hükmü Bâbı
5507-)  Abdulazîz ibn Suheyb şöyle demiştir: Enes'e: Sen Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den sarmısak hakkında ne işittin? denildi. Peygamber:"Bunlardan yiyenler mescidimize yaklaşmasın” dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Sarmısak Ve Kötü Kokulu Sebzelerden Yemenin Mekruh Olması Bâbı
5508-) İbn Şihâb dedi ki: Bana Atâ, Câbir ibn Abdillah'ın şöyle dediğini tahdîs etti:Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kim sarımsak yahut soğan yediyse bizden ayrılsın yahut mescidimizden ayrılsın" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Sarmısak Ve Kötü Kokulu Sebzelerden Yemenin Mekruh Olması Bâbı
5509-) İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân haber verip şöyle dedi: Bana Câbir ibn Abdillah haber verip şöyle dedi: Biz Rasûlüllah'ın beraberinde Merru'z-Zahrân mevkiinde misvak ağacının meyvesini topluyorduk.Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bize: "Siz bu yabanî yemişin kararanlarını tercih edin. Çünkü onun siyahı, en lezzetlisidir" buyurdu. Sen ağaçlıklarda koyun güder miydin? diye sordu. Rasulullah: "Evet güttüm; peygamberlerden herbir peygamber muhakkak koyun gütmüştür" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Kebâs Bâbı Ki, O Erâk Ağacının Meyvesidir
5510-) Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Ben Yahya ibn Saîd'den; o da Buşeyr ibn Yesâr'dan olmak üzere işittim ki, Suveyd ibnu'n-Nu'mân (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizler Rasûlüllah'ın beraberinde Hayber'e doğru yola çıktık. es-Sahbâ mevkiinde olduğumuzda Rasûlüllah bir yiyecek istedi. Kavuddan başka birşey getirilmedi. Ondan biz de yedik. Akabinde namaza kalktı, ağzını çalkaladı, biz de çalkaladık.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Yemekten Sonra Ağız Çalkalayıp Yıkama Bâbı
5511-) Yahya dedi ki: Ben Buşeyr'den işittim, şöyle diyordu: Bize Suveyd şöyle tahdîs etti: Biz Rasûlüllah'ın beraberinde Hayber seferine çıktık. es-Sahbâ mevkiinde olduğumuz zaman -Yahya: O, Hayber'den yarım günlük uzaklıktadır, demiştir- Rasûlüllah yiyecek istedi. Ancak sevîk, yani kavud getirildi. Biz onu kardık da Peygamber'le birlikte ondan yedik. Sonra Peygamber su istedi. Ağzını çalkaladı, biz de O'nunla ağzımızı çalkaladık. Sonra Peygamber yeni bir abdest almaksızın bize akşam namazını kıldırdı. ibn Uyeyne, Alî ibnu'l-Medînî'ye: Sen bu hadîsi Yahya ibn Saîd'den onun lafzıyle birkaç kerreler naklettin, böylece sanki sen bunu Yahya'dan vasıtasız işitmiş gibi oluyorsun, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Yemekten Sonra Ağız Çalkalayıp Yıkama Bâbı
5512-) Bize Sufyân ibn Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan; o da Atâ'dan; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizden biriniz yemek yediği (ve elini yıkamak mümkin olmadığı) zaman, yemek yediği parmaklarını yalamadıkça yahut yalatmadıkça bir bezle silmesin" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Yemek Yenildiğinde Parmakların Mendille Silinmesinden Önce Yalanmaları Ve Emilmeleri Bâbı
5513-) Muhammed ibnu Fulayh tahdîs edip şöyle demiştir: Bana babam Fulayh ibnu Süleyman el-Medenî, Saîd ibnu'l-Hâris'ten tahdîs etti ki, o, Câbir ibn Abdillah'a ateşte pişmiş şeyler yedikten sonra abdest alınıp alınmayacağını sormuştur. Câbir de: Hayır(abdest almak vâcib olmaz). Bizler Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında böyle ateşte pişmiş yemekleri ancak pek az bulurduk. Bizler böyle yemekler bulduğumuz zaman da bizim silinecek mendillerimiz yoktu. Biz (abdest aldığımızda) ellerimizi, kollarımızı, ayaklarımızı meshederdik. Sonra (böyle yemek yemenin ardından yeniden) abdest almayarak namaza dururduk, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Mendil İn Zikri Bâbı
5514-) Bize Sufyân es-Sevrî, Sevr ibn Yezîd'den; o da Hâlid ibn Ma'dân'dan; o da Ebû Umâme'den şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) yemeğini yiyip sofrasını kaldırdığı sırada şu duayı söylerdi: lillâhi kesîran, tayyiben, mubâreken fîhi gayra mekfiyyin velâ muveddein velâ mustağnen anhu Rabbenâ( = Çok, temiz, bereketli, kâfî görülmeyen ve terkolunmayan ve kendisinden müstağni olunmayarak yapılan hamd, Rabb'imiz olan Allah'a mahsûstur)". Ebû Âsim, Sevr ibn Yezîd'den; o da Hâlid ibn Ma'dân'dan; o da Ebû Umâme'den şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) yemeğini yiyip ayrıldığı sırada -râvî bir kerresinde "Sofrası kaldırıldığı sırada" demiştir- şu duayı söylerdi: kefânâ ve ervânâ gayra mekfiyyin velâ mekfûrin( Kâfî, görülmeyerek ve inkâr edilmeyerek yapılan hamd, bize yetecek derecede ni'metler veren ve bizi suya kandıran Allah'a mahsûstur)"; bir kerresinde de: "el-Hamdu lillâhi Rabbinâ, gayra mekfiyyin velâ muveddeın, velâ mustağnen Rabbena(Kâfî görülmeyerek, terkedilmeyerek ve ey Rabb'imiz, mustağnî olunmayarak yapılan hamd, Rabb'imiz olan Allah'a mahsûstur)"şeklinde söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Yemek Yiyen Kimsenin Yemeğinden Ayrıldığı Zaman Söyleyeceği Duâ Bâbı
5516-) Bize Şu'be tahdîs etti ki, Muhammed ibn Ziyâd şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den işittim ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden birinize hizmetçisi yemeğini getirdiği zaman, eğer efendi onu beraberinde oturtup yedirmeyecekse, bari ona bir çiğnem yahut iki çiğnem, bir lokma yahut iki lokma uzatıp versin. Çünkü pişirme sırasında onun sıcaklığını (onun terkîb, ıslâh) ve hazırlanmasını hizmetçi üzerine almıştır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Alçak Gönüllülük Kasdıyle Hizmetçi Beraberinde Yemek Bâbı.
5517-) Bize Ebû Mes'ûd el-Ensârî (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Ensâr'dan Ebû Şuayb diye künyelenen bir adam ve onun da kasap bir kölesi vardı. Bir gün Peygamber sahâbîleri arasında iken bu zât geldi de Peygamber'in yüzünden açlığını tanıdı.Ve hemen o kasap olan kölesine gitti de: Bana beş kişiye yetecek yemek yap. Çünkü ben Peygamber'i beşin beşincisi olarak da'vet ediyorum, dedi. emir üzerine o köle bir yemekcik yaptı. Sonra Ebû Şuayb, Peygamber'e gelip O'nu yemeğe da'vet etti. Bunun üzerine Peygamber ve arkadaşları o zâtın evine giderlerken kendilerine altıncı bir adam takıldı. Eve vardıklarındaPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Ebâ Şuayb! Bize bir adam takılıp gelmiştir. İstersen ona içeri girmeye izin verirsin, istersen onu terkedersin" buyurdu. Şuayb: Hayır (onu terketmem), ben ona da izin verdim! Dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bir Yemeğe Davet Edilip De Kendisine Başka Biri Takılan Ve: Bu Yanımdaki Bana Takılıp Gelmiş Bir Kişidir Diyen Kimse Bâbı
5518-) İbn Şihâb şöyle demiştir; Bana Ca'fer ibnu Amr ibn Umeyye haber verdi ki, ona da babası Amr ibnu Umeyye ed-Damrî şöyle haber vermiştir: Kendisi Rasûlüllah'ı, elinde pişmiş koyun küreğinden et kesip yerken görmüştür. Bu sırada namaza çağrılmış, Rasûlüllah da elindeki kürek kemiğini ve ondan kesmekte olduğa bıçağı bırakmış, sonra kalkıp, yeni bir abdest almaksızın namaz kıldırmiştır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Yemek Hazır Olduğu Zaman Sizden Biriniz Yemeğinden Acele Kalkmasın Yemesine Devam Etsin
5519-) Bize Vuheyb, Eyyûb'dan; o da Ebû Kılâbe'den; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Yemek ortaya konulduğu ve namaz da ikaamet edildiği zaman, sizler yemeğe başlayınız (sonra namaz kılınız)" buyurmuştur ". yine Eyyûb'dan; o da Nâfi'den; o da İbn Omer'den; o da Peygamber'den bunun benzerini tahdîs etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Yemek Hazır Olduğu Zaman Sizden Biriniz Yemeğinden Acele Kalkmasın Yemesine Devam Etsin
5520-) Ve Eyyûb'dan; o da Nâfi'den: İbn Omer'in bir defa da namazda imâmın okuduğu kıraati işitirken akşam yemeği yediğini rivayet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Yemek Hazır Olduğu Zaman Sizden Biriniz Yemeğinden Acele Kalkmasın Yemesine Devam Etsin
5521-) Bize Sufyân es-Sevrî, Hişâm ibn Urve'den; o da babasından; o da Âişe'den Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in:"Yemek hazır olmuşken namaz ikaamet edildiğinde sizler evvelâ yemeğe başlayınız" buyurduğunu tahdîs etmiştir. Yahya ibn Saîd, Hişâm'dan: "Akşam yemeği konulduğu zaman" şeklinde söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Yemek Hazır Olduğu Zaman Sizden Biriniz Yemeğinden Acele Kalkmasın Yemesine Devam Etsin
5522-) Bize Ya'kûb ibn İbrâhîm tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam İbrâhîm ibn Sa'd, Salih ibn Keysân'dan; o da İbn Şihâb'dan tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Hicâb emrinin inişini herkesten iyi bilirim. Ubeyy ibn Ka'b bile bunu bana sorar idi. (Bu şöyle olmuştu:) Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), Zeyneb bintu Cahş ile evlendiği gün -ki onunla evlenmesi Medine'de olmuştu- güneş yükseldikten sonra insanları yemeğe da'vet etti. Yemekten sonra Rasûlüllah oturdu. Da'vetliler de kalkıp gittikten sonra, bâzı kimseler gitmeyip Rasûlüllah'ın yanında oturdular. Nihayet Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp yürüdü. Ben de beraberinde yürüdüm. Âişe'nin oda kapısına kadar ulaştı. Sonra bu oturan kimselerin çıkıp gittiklerini sanarak geri döndü. Ben de berâberinde döndüm. Geldiğimizde bu misafirlerin hâlâ yerlerinde oturduklarını gördük. Rasûlüllah ikinci defa geri döndü. Ben de beraberinde döndüm. Yine Âişe'nin odasının kapısı önüne erişti. Sonra onların çıkıp gittiklerini sanarak geri döndü. Ben de beraberinde döndüm. Bu sefer onların kalkıp gittiklerini gördük. Bunun üzerineRasûlüllah benimle kendi arasına bir perde gerdi. Bu sırada Hicâb emri indirildi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
5523-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir oğlan doğdu. Ben hemen çocuğu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürdüm. Peygamber ona İbrâhîm adını verdi ve hurma ile çiğnem yapıp ağzına çaldı, yavruya hayır ve bereketle dua etti, sonra bana verdi. Bu İbrâhîm, Ebû Musa'nın en küçük çocuğu idi .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-akıka
Konu: Çocuktan Akîka Kurbânı Kesmeyecek Kimse İçin Çocuğun Doğduğu Günün Sabahında Çocuğa İsim Verilmesi Ve Damağının Tatlı Bir Şeyle Oğulması Bâbı
5524-) Bize Yahya ibn Saîd, Hişâm'dan; o da babası Urve'den tahdîs etti ki, Âişe (r. anha): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir çocuk getirildi. Peygamber o çocuğa çiğnem yapıp damağına ovalarken, çocuk Peygamber'in üzerine bevletti. Peygamber idrarın üzerine su döktü, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-akıka
Konu: Çocuktan Akîka Kurbânı Kesmeyecek Kimse İçin Çocuğun Doğduğu Günün Sabahında Çocuğa İsim Verilmesi Ve Damağının Tatlı Bir Şeyle Oğulması Bâbı