Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

3712-) Ebû Bekr Allah'a hamd ve sena etti de şöyle dedi: Dikkat edin! Kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim Allah'a ibâdet ediyorsa, bilsin ki Allah, ölmeyecek olan diridir. Yüce Allah O'na: “Muhakkak sen de öleceksin, onlar da elbet ölecekler” (ez-zumer 30) buyurdu. Allah şöyle buyurdu: "Muhammed bir rasûlden başka (birşey) değildir. Ondan evvel daha nice rasûller gelip geçmiştir. Şimdi O, ölür yahut öldürülürse ökçelerinizin üstünde (geriye) mi döneceksiniz? Kim iki ökçesi üzerinde (ardına) dönerse, elbette Allah'a hiçbir şeyle zarar yapmış olmaz. Allah şükredenlere mükâfat verecektir"(Âlu İmrân: 144). dedi ki: Bunun üzerine insanlar sessizce ağlamağa başladılar. Râvî dedi ki: Bu sırada Ensâr, Benû Sâide sakîfesinde, Sa'd ibn Ubâde'nin yanında toplanmışlar ve: Bizden (Ensâr'dan) bir emîr, sizden (Muhâcirler'den) bir emîr olsun, diyorlarmış. haber alan Ebû Bekr es-Sıddîk, Omer ibnu'l-Hattâb ve Ebû Ubeydetu'bnu'l-Cerrâh onların yanına gittiler. Omer konuşmaya davrandı. Ebû Bekr onu susturdu. Omer: Vallahi ben bu davranışımla ancak benim hoşuma giden ve Ebû Bekr'in ulaşamayacağından korktuğum bir konuşmayı hazırlamak istedim, der idi. Ebû Bekr konuştu. O, insanların en belîğ söz söyleyeni olarak konuştu ve sözleri içinde: Biz (Kureyşli)ler emirler, sizler ise vezirlersiniz, dedi.. Bunun üzerine Habbâb ibnu'l-Munzir: Hayır vallahi bunu yapmayız. Bizden bir emîr, sizden bir emir olsun, dedi. üzerine Ebû Bekr: Hayır. Lâkin biz(Kureyşli)ler emirleriz, sizler vezîrler(yani müsteşârlar)sınız. Kureyş yurtça Arablar'ın ortası (yani en şereflisi), haseblerce (yani huylar ve fiillerce) de en çok ve en hâlis Arab olanlarıdır. Bu sebeble Omer'e yahut Ebû Ubeyde'ye bey'at ediniz, dedi. Hayır, biz sana bey'at ediyoruz. Çünkü sen bizim seyyidimiz, hayırlımız ve Rasûlüllah'a en sevgili olammızsın, dedi. Omer, Ebû Bekr'in elini tutup ona bey'at etti, ardından insanlar da ona bey'at ettiler. Bu sırada Ensâr'dan biri: Siz Sa'd ibn Ubâde'yi öldürüyordunuz, dedi. de: Onu Allah öldürsün, diye beddua etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3713-) Abdullah ibn Salim, ez-Zubeydî'den söyledi: Abdurrahmân ibnu'l-Kaasım şöyle demiştir: Bana el-Kaasim haber verdi ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber'in(başı benim dizimde bulunduğu bir sırada üzerine bir baygınlık geldi. Sonra ayılınca) gözü açılıp evin tavanına doğru dikildi. Sonra üç defa: "Allah'ım beni er-Refîku'l-A’lâ zümresine kat" diye duâ etti. el-Kaasım ibn Muhammed, ölümle ilgili olan bu hadîsi (yani Omer'in "Rasûlüllah ölmedi" sözünü, Ebû Bekr'in "O öldü" sözünü ve iki âyetin okunmasını) tamâmiyle nakletti. Âişe şöyle demiştir: Ebû Bekr ile Omer'in hutbelerinden her bir hutbe ile Allah muhakkak menfâat ihsan etmiştir. Yemîn olsun Omer bir takım adamların ellerini keseceğini söylemesiyle insanları korkutmuştur. Ve muhakkak onların içinde münafıklık olacaktı. Allah onları bununla hakka döndürdü.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3714-) Sonra muhakkak Ebû Bekr insanlara hidâyet (yânı doğru yolu) göstermiş ve onlar da (onun sözü ve zikrolunan âyeti okuması sebebiyle), âyeti okuyarak çıkıp gitmişlerdir:"Muhammed bir rasûlden başka (birşey) değildir. Ondan evvel daha nice rasûller gelip geçmiştir. Şimdi O ölür yahut öldürülürse, ökçelerinizin üstünde (geriye) mi döneceksiniz? Kim iki ökçesi üzerinde (ardına) dönerse, elbette Allah'a hiçbir şeyle zarar yapmış olmaz. Allah şükredenlere mükâfat verecektir"(Âlu İmrân: 144).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3715-) Muhammed ibnu'l-Hanefiyye şöyle demiştir: Ben babam Alî ibn Ebî Tâlib'e: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan sonra insanların en hayırlısı hangisidir? diye sordum. Babam: Ebû Bekr'dir, dedi. Ben: Sonra kimdir? Dedim Babam: Sonra Omer'dir, dedi. "Usmân" denilmesinden korktum da: Omer'den sonra sensin, dedim. Babam: Ben müslümânlardan bir adam olmaktan başka birşey değilim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3716-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yaptığı seferlerin birinde beraberinde yola çıktık. Ya Beydâ'ya, ya da Zâtu'l-Ceyş'e vardığımızda(yanımda ariyet olan) bir gerdanlığım koptu. Onun aranması için Rasûlüllah bekledi. İnsanlar da O'nunla beraber beklediler. Halbuki bir su yanında değillerdi; beraberlerinde de su yoktu. İnsanlar Ebû Bekr'e gelip: Âişe'nin yaptığını görüyor musun? Rasûlüllah'ı da, O'nunla beraber insanları da (yollarından) alıkoydu. İnsanlar su başında değiller, yanlarında su da yok! dediler. Bekr yanıma geldi. Rasûlüllah başını dizimin üzerine koyup uyumuştu. Ebû Bekr: Sen Rasûlüllah'ı da, insanları da yolundan alıkoydun. Su başında değiller, yanlarında da su yok! dedi. dedi ki: Ebû Bekr beni azarladı ve Allah'ın, onun söylemesini istediği şeyleri söyledi, eli ile de böğrümü dürtmeye başladı. Beni kıpırdamaktan Rasûlüllah'ın dizim üzerinde bulunmasından başka hiçbirşey men' etmiyordu. Rasûlüllah sabah oluncaya kadar uyudu, hiç su yoktu. İşte bunun üzerine Allah, Teyemmüm (el-Mâide:6) âyetini indirdi. İnsanlar teyemmüm ettiler. Useyd ibn Hudayr(radıyallahü anh): Yâ Ebâ Bekr hanedanı! Bu sizin ilk bereketiniz değildir, dedi. (Sonra, gideceğimiz sırada) üzerine bindiğim deveyi kaldırdık ve gerdanlığı altında bulduk, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3717-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): (Ey müstakbel müslümânlar!) Sahâbîlerime sövmeyiniz. Sizden biriniz Uhud Dağı kadar altın sadaka verse, sahâbîlerden birinin iki avuç (hurma) sadakasına erişemez; bunun yarısına da ulaşamaz" buyurdu hadîsi el-A'meş'ten rivayet etmekte Şu'be'ye, Cerîr, Abdullah ibn Dâvûd, Ebû-Muâviye ve Muhâdır mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3718-) Saîd ibnu'l-Müseyyeb şöyle dedi: Bana Ebû Mûsâ el- Eş'arî haber verdi ki, kendisi evinde abdest alıp sonra dışarıya çıkmış. (Ebû Mûsâ devamla şöyle dedi:) Evden çıkınca: Bu günümde muhakkak Rasûlüllah'tan ayrılmayacağım ve muhakkak O'nun maiyyetinde olacağım diye ahdettim. dedi ki: Ebû Mûsâ bu niyetle Mescid'e geldi ve Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'i sordu. Mescidde bulunanlar: Peygamber Mescid'den çıktı ve şu tarafa yönelip gitti, dediler. de Mescid'den çıkıp Peygamber'i sora sora izi üzerinde arkasından gittim. Nihayet Peygamber'i Erîs Kuyusu'na (kuyunun bulunduğu bostana) girmiş buldum. Ben de kapının yanına oturdum. Bu bostanın kapısı hurma dalından yapılmıştı. Nihayet Rasûlüllah hacetini yerine getirip abdest aldı. Ben de kalkıp O'nun yanına vardım. Gördüm ki, Rasûlüllah Erîs Kuyusu'nun ağzındaki bileziğin (yahut kuyu ağzının etrafına örülmüş düz taşların) ortasına oturmuş ve (serinlemek için) iki baldırını açarak kuyuya sarkıtmıştı. Ben Rasûlüllah'a selâm verdim. Sonra geri dönüp kapının yanına oturdum. Ve kendi kendime: Artık bugün ben muhakkak Rasûlüllah'ın kapıcısı olacağım, karar verdim. sırada Ebû Bekr geldi, kapıyı çaldı. Ben: Kimdir o? diye sordum. Ebû Bekr! dedi. Biraz bekle, dedim, Sonra gittim ve: Yâ Rasûlallah! Şu bekleyen Ebû Bekr,(yanınıza gelmek için) izin istiyor, dedim. "Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele" buyurdu. Hemen geri döndüm ve Ebû Bekr'e: Gir! Hem Rasûlüllah seni cennetle müjdeler, dedim. Bekr içeriye girdi ve kuyu bileziğinde Rasûlüllah'ın sağ tarafında O'nun yanına oturdu. Ve Rasûlüllah'ın yaptığı gibi baldırlarını açarak ayaklarını kuyuya sarkıttı. Sonra ben dönüp(kapı yanındaki yerime) oturdum. Ben,(evden çıkarken) kardeşimi abdest alıp arkamdan bana yetişmek üzere bırakmıştım. Kardeşimi kasdederek: Allah fulân kuluna hayır kasdederse, şimdi o da buraya gelir, diye hatırladım. sırada bir insan kapıyı salladı. Kimdir o? dedim. Omer ibnu'l-Hattâb'dır! diye cevâb verdi. Yavaş ol, biraz bekle, dedim. Rasûlüllah'a geldim, kendisine selâm verip: (Yâ Rasûlallah!) Şu bekleyen Omer ibnu'l-Hattâb'dır, izin istiyor, dedim. "Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele" buyurdu. : Geldim ve Omer'e: Gir, Rasûlüllah seni cennetle müjdeledi, dedim. de girdi ve kuyu ağzındaki bilezikte Rasûlüllah'ın sol tarafına oturdu. O da iki ayağını kuyuya sarkıttı. Sonra ben kapı yanındaki yerime dönüp oturdum. Yine (kardeşimi hatırlayarak): Allah fulân kimseye hayır ve saadet dilerse, o da buraya gelir, (bu saadete erişir), dedim. bir insan geldi, kapıyı hareket ettirdi. Kimdir o? dedim. Usmân ibnu Affân'dır, dedi. Yavaş ol, biraz bekle, dedim. Rasûlüllah'a gelip haber verdim. Rasûlüllah: "Ona izin ver ve kendisine, erişecek belâ ve imtihan üzerine onu cennetle müjdele" buyurdu. de geldim ve Usmân'a: Gir, Rasûlüllah sana erişecek belâ ve musibet üzerine cennetle müjdeledi, dedim. da girdi. Fakat kuyu bileziğini dolmuş buldu da Rasûlüllah'ın karşısında başka tarafa oturdu. Şerîk ibn Abdillah şöyle dedi: Saîd ibnu'l-Müseyyeb: İkisinin Peygamber'in beraberinde, Usmân’ın da karşılarında oturmuş olmasını ben onların kabirleriyle te'vîl ettim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3719-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir defasında Ebû Bekr, Omer ve Usmân ile birlikte Uhud Dağı'na çıkmıştı. Orada bulundukları sırada dağ onları salladı. Bunun üzerine Peygamber: "Ey Uhud, sabit ol! Bil ki senin üstünde bir peygamber, bir sıddîk (çok doğru seciyeli bir zât), iki de şehîd bulunuyor" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3720-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben (ru'yâmda)bir kuyu başında bulunup ondan su çekerken yanıma Ebû Bekr ile Omer geldiler. Ebû Bekr kovayı aldı da bir yahut iki kova su çekti. Onun su çekmesinde bir zayıflık vardı. Allah ona mağfiret eylesin! Sonra kovayı Ebû Bekr'in elinden Hattâb oğlu aldı. Kova onun elinde büyük bir kovaya dönüştü. Artık ben insanlardan Omer'in yaptığı işi yapacak kuvvette kâmil bir kişi göremedim. Nihayet insanlar o kuyu başını develerin sulak ve eylek yeri edindiler". Vehb ibn Cerîr: "el-Atanu", develerin çöküp eylenme yeri demektir, nihayet develer suya kandılar da orada eylenip kaldılar demektir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3721-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Ben, Omer ibnu'l-Hattâb tâbutu üzerine konmuş olduğu hâlde onun için Allah'a duâ eden cemâatin içinde ayakta dikildim. Bu sırada bir adam arkamda dirseğini omuzum üzerine koymuş da şöyle diyordu: (Yâ Omer!) Allah sana merhamet etti. Ben muhakkak Allah'ın seni iki dostunla(Peygamber ve Ebû Bekr'le) beraber bulunduracağını kuvvetle umuyordum. Çünkü ben, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan çok defa bir düzeye: "Ben, Ebû Bekr ve Omer'le şöyle oldum; ben Ebû Bekr ve Omer'le şöyle yaptım; ben Ebû Bekr ve Omer'le şuraya gittim" derken işitir dururdum. Bunun için ben, Allah'ın seni muhakkak iki dostunla beraber bulunduracağını kuvvetle ümîd ederdim. Abbâs dedi ki:) Bir de dönüp baktım ki, bu sözleri söyleyen Alî ibn Ebî Tâlib(radıyallahü anh)'dir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3722-) Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Amr'a müşriklerin Rasûlüllah'a yaptıkları işkencenin en şiddetlisini sordum. Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben günün birinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Ka'be'nin Hıcr'ında namaz kılarken yanına Ukbe ibn Ebî Muayt'ın geldiğini gördüm. Ukbe, Peygamber'in ridâsını toplayıp boynuna koydu ve O'nu şiddetli bir boğuşla boğmağa başladı. Tam bu sırada Ebû Bekr geldi ve nihayet onu Peygamber'den uzaklaştırdı da: "Siz bir adamı, Rabbim Allah'tır demesiyle öldürür müsünüz? Halbuki O size Rabbinizden apaçık mu 'cizeler de getirmiştir..." (el-Mü'min: 28) âyetini söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Bâb
3723-) Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben (ru'yâmda) kendimi cennete girmiş gördüm. Orada Ebû Talha'nın karısı Rumeysâ ile karşılaştım. Bir de gürültüsüz, sakin bir ayak sesi işittim. Ve: Kimdir bu? diye sordum. Cibril: Bilâl'dır! diye cevâb verdi. bir de büyük bir köşk gördüm. Avlusunda bir câriye vardı. Ben: Bu köşk kimindir? dedim. Cibril: Omer'indir! dedi. içine girmek ve bakmak istedim. Fakat yâ Omer, senin kıskançlığını hatırladım.” de: Anam babam sana feda olsun yâ Rasülallah! Sana karşı mı kıskanacağım? dedi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3724-) İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb haber verdi ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Rasûlüllah'ın huzurunda bulunduğumuz sırada O bize şöyle dedi: "Ben uyurken kendimi cennette gördüm. O sırada bir kadın bir köşkün yanında abdest almakta idi. Ben(yanımdaki meleklere); Bu köşk kimindir? diye sordum. Onlar: Ömer'indir, dediler. Omer'in kıskançlığını hatırladım da hemen yüzümü arkama çevirdim”. Omer (sevincinden) ağladı da: Yâ Rasûlallah, Sana karşı mı kıskançlık edeceğim, dedi".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3725-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Hamza, babası Abdullah ibn Omer ibni'l-Hattâb(radıyallahü anh)'dan haber verdi ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben uyurken(yani ru'yâmda bir bardak) süt içtim. O kadar içtim ki, şimdi bile onun kanıklığını tırnaklarımda cereyan ediyor görüyorum. Sonra (artığımı içmesi için bardağı) Omer'e sundum". Yâ Rasûlallah, bu ru'yânızı ne ile te'vîl edip yordunuz? diye sordular. "ilim ile yordum" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3726-) Sâlim'in oğlu Ebû Bekr, babası Sâlim'den; o da Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben ru'yâmda kendimi bir kuyu başında makaralı bir kova ile (yahut genç bir dişi deve ile çekilen kovayla) su çekiyorum gördüm. O sırada Ebû Bekr geldi ve zayıf bir çekişle kuyudan bir yahut iki kova su çekti. Allah Ebû Bekr'e mağfiret eylesin! Sonra Omer ibnu'l-Hattâb geldi ve o küçük kova büyük bir kovaya dönüştü. Artık ben Omer'in gördüğü işi işleyebilecek kuvvette kâmil bir kişi göremedim. Nihayet insanlar suya kandılar ve orayı develerin sulak ve eylek yeri edindiler". Cubeyr: "el-Abkarîyy", halıların veya altın sulu eşyanın en güzelidir, demiştir. Yahya ibn Ziyâd el-Ferrâ da: Pek çok ince tüyleri olan en iyi halılar, yaygılardır, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3727-) Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Omer ibnu'l- Hattâb, Rasûlüllah'ın huzuruna girmek için izin istedi. Halbuki Rasûlüllah'ın yanında Kureyş kabilesinden birtakım kadınlar vardı, Rasûlüllah ile konuşuyorlardı. Sesleri de Rasûlüllah'ın sesinden yüksek bir tonda olarak, çok söyleniyorlardı. Omer ibnu'l-Hattâb izin isteyince bu kadınlar hemen kalktılar ve sür'atle perdeye gittiler. Rasûlüllah, Omer'in gelmesine izin verdi. Omer içeriye girdiği sıradaRasûlüllah (kadınların bu hâline) gülüyordu. Bunun üzerine Omer: Yâ Rasûlallah! Allah seni bütün ömründe güldürüp sevindirsin! dedi (ve sebebini sormuş oluyordu). aleyhi ve sellem): "Yanımda bulunan şu kadınların hâline taaccüb ettim: Onlar senin sesini işitince acele perdeye koştular" buyurdu. üzerine Omer de: Yâ Rasûlallah! Sen onların ta'zîmine daha lâyıksın! dedi ve kadınlara hitaben de: Ey nefisleri düşman olan kadınlar! Rasûlüllah'a ta'zîm etmeyip de benden mi çekiniyorsunuz? dedi. da: Evet senden çekiniyoruz! Çünkü sen Rasûlüllah'tan daha yoğun sözlü ve daha katı yüreklisin, dediler. (bir münâkaşa hâlini alması) üzerine Rasûlüllah: "Sus ey Hattâb oğlu! Nefsim elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki, sen bir yolda giderken şeytân asla sana yaklaşamaz. O muhakkak senin yolundan başka bir yola yönelip gider" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3728-) Bize Muhammed ibnu'l-Müsennâ tahdîs etti. Bize Yahya (ibn Saîd el-Kattân), İsmâîl'den tahdîs etti. Bize Kays tahdîs edip şöyle dedi: ibn Mes'ûd: Omer İslâm'a girdiğinden beri bizler (dînde) azîzler(yani gâlibler) olmakta devam ettik, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3729-) İbnu Ebî Muleyke, İbn Abbâs'tan şöyle derken işitmiştir: Omer,(vefat ettiğinde) seririnin üzerine konuldu. O yerden kaldırılmadan önce insanlar O'na duâ ederek ve cenaze namazı kılarak O'nun etrafını çepeçevre kuşattılar. Ben de Omer'in tâbutu etrafındaki insanların içinde bulundum. Beni hiçbir şey korkutmadı, ancak şu olay beni ürpertti: Bir adam benim omuzumu tuttu. Baktım ki o, Alî'dir. Alî, Omer'e rahmet okudu ve: Yaptığı işlerin benzeriyle Allah'a kavuşmak istediğim senden daha sevgili hiçbir kimseyi arkanda bırakmadın. Allah'a yemîn ederim ki, ben Allah'ın muhakkak seni (hücrede veya cennette) iki dostunla beraber bulunduracağını kuvvetle zannediyor idim. Ve çünkü ben bildim ki, kendim bizzat Peygamber'den çok defa bir düzeye şöyle buyururken işitirdim: "Ben, Ebû Bekr ve Omer'le gittim. Ben, Ebû Bekr ve Omer'le girdim. Ben Ebû Bekr ve Omer'le çıktım".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3730-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kerresinde Uhud'a çıktı. Beraberinde Ebû Bekr, Omer ve Usmân da vardı. Orada bulundukları sırada dağ debelenip onları salladı. Bunun üzerine Peygamber ayağı ile dağa vurdu da: "Yâ Uhud! Sabit dur! Çünkü senin üzerinde ancak bir Peygamber, bir sıddîk ve iki de şehîd vardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3731-) Zeyd ibn Eslem tahdîs etti ki, (Omer'in âzâdlısı olan) babası Eslem şöyle demiştir: Bir kerre Abdullah ibnu Omer, benden Omer'in hâl ve şânına dâir bâzı menkabeler anlatmamı istedi. Ben de hatırladığım bâzı şeyleri ona haber verdim. Bunun üzerine İbn Omer: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müstesna olmak üzere ben, Omer derecesinde güzel huylu hiçbir kimse kat'î surette görmedim. Rasûlüllahın ruûhunun alınmasından Omer ibnu'l-Hattâb'ın hayâtının son bulmasına kadar Omer, insanların en ciddîsi ve en cömerdi idi, diye beni te'yîd etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3732-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten(şöyle demiştir): Bir kimse Peygamber'e kıyâmetten sordu da: Kıyâmet ne zaman kopacak? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona: "O saate, o güne ne hazırladın?" diye sordu. O kimse: Hiçbirşey hazırlamadım. Yalnız ben Allah'ı ve Rasûlü'nü severim, dedi. da: "Öyle ise sen sevdiklerinle berabersin" diye müjdeledi. Enes: Peygamber'in bu "Sen sevdiklerinle beraber olacaksın" müjdesiyle sevindiğimiz gibi hiçbirşeyle sevinip ferahlanmadık, demiştir. Enes ibn Mâlik: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, Ebû Bekr'i, Omer'i seviyorum. Onlara olan bu sevgim sebebiyle (kıyâmette) onlarla beraber olacağımı umuyorum. Hernekadar ben onların hayır işlerine benzer hayır ve ibâdet işlememiş isem de! demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3733-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Muhakkak sizden önce gelip geçen ümmetler içinde(Allah tarafından) kendilerine haber ilham olunan kimseler bulunurdu. Eğer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa, şübhesiz (bulunacaktır) o da Omer'dir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3734-) Zekeriyyâ ibnu Ebî Zaide Sa'd'dan, o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den olmak üzere şunu ziyâde etti. Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "And olsun İsrâîloğullarından sizden evvel gelip geçen insanlar içinde öyle kimseler vardı ki, onlar peygamberler(derecesinde) olmadıkları hâlde kendilerine haber ilham olunurdu. Eğer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa, o da Ömer'dir". Abbâs radıyallahü anhüma: "Ne bir nebi, ne de mukaddes" demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3735-) Saîd ibnu'l-Müseyy eb ile Ebû Seleme ibn Abdirrahmân şöyle demişlerdir: Biz Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittik, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bir çoban koyun sürüsü içinde bulunduğu sırada sürüye kurt saldırdı ve ondan bir koyun aldı. Çoban onun arkasına düştü; nihayet koyunu o kurttan kurtardı. Bunun üzerine kurt çobana yöneldi de: Sürünün benden başka çobanı bulunmayacak olan o yırtıcı hayvanlar gününde koyunu benden kim kurtarır? dedi". (kurdun konuşmasına şaşarak): Subhânallah, dediler. Bunun üzerindePeygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ben kurdun böyle konuştuğuna inanıyorum. Ebû Bekr ile Omer de böyle inanırlar" buyurdu. Peygamber "Ebû Bekr ile Omer de böyle inanırlar" dediği zaman orada Ebû Bekr ile Omer mevcûd değillerdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3736-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Ben uyuduğum sırada (ru'yâmda) birtakım insanlar gördüm. Onlar bana arz olundular. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi memelere ulaşıyor, kimi de bundan daha az yere ulaşıyordu. Omer de bana arz olundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı". Yâ Rasûlallah, bunu ne ile te'vîl(yani ta'Bir) ettin? diye sordular. "Dîn ile" cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3737-)  Bize Eyyûb es-Sahtıyânî, İbnu Ebî Muleyke'den tahdîs etti ki, el-Mısver ibn Mahrame (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Omer vurulduğu zaman elemlenmeye, endîşelenmeye başladı. Hemen(pek sevdiği) İbn Abbâs yanına gelerek endîşesini gidermek ve teselli etmek maksadıyle: Ey Mü'minlerin Emîri! Eğer bu vurulmadan ölüm olursa, vaziyetten o kadar endîşe etme! Yemin olsun, muhakkak sen Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a yâr ve hemdem oldun ve O'na pek güzel dostluk ettin. Sonra Rasûlüllah'tan -O, senden hoşnûd olarak- ayrıldın. Ondan sonra Ebû Bekr'e arkadaş oldun. Ona da pekiyi yoldaş oldun. Sonra Ebû Bekr'den de -o, senden hoşnûd ve razı olarak- ayrıldın. Sonra Peygamber'in ve Ebû Bekr'in bunca arkadaşlarına dost oldun; bunlara da pek güzel dostluk ettin. Eğer sen (bu defa ) sahâbîlerden ayrılırsan, muhakkak onlar senden hoşnûd ve râzı oldukları hâlde ayrılacaksın! Dedi. üzerine Omer: Rasûlüllah ile sohbet ve O'nun hoşnûdluğu hakkında zikrettiğin o güzel hâtıralar Yüce Allah'ın bana bahşettiği bir minnet ve ihsanıdır. Ebû Bekr'in sohbeti ve onun benden hoşnûdluğu hakkında zikrettiğin hâtıralar da yine hiç şübhesiz zikri ulu olan Allah'ın bir minnet ve ihsanıdır ki, onu bana bahşetmiştir. Senin şu anda bende görmekte olduğun ıztırab ve endîşeme gelince, o senin için ve senin en yakın ve en sâdık dostların içindir. Vallâhî şayet benim şu yer dolusu altınım olaydı azîz ve celîl olan Allah'ın azabından kurtulmak için o azâbı görmeden önce bu altınları (hiç tereddüd etmeden) muhakkak feda ederdim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3738-) Hammâd ibn Zeyd şöyle demiştir: Bize Eyyûb, Abdullah ibn Ebî Muleyke'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs: Ben Omer'in yanına girdim, demiş ve bu sözleri söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3739-) Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: BenPeygamber'in beraberinde Medine bustânlarından bir bustânın içinde idim. Bir adam geldi de kapının açılmasını istedi. Peygamber: "Ona kapıyı aç da kendisini cennetle müjdele" buyurdu. o kimseye kapıyı açtım. Gördüm ki, o Ebû Bekr'dir. Ve kendisini Peygamber'in söylediği şeyle müjdeledim. Bu müjde üzerine Ebû Bekr Allah'a hamdetti. Sonra bir adam daha gelip o da kapının açılmasını istedi. Peygamber: "Ona kapıyı aç ve kendisini cennetle müjdele" buyurdu. Ben kapıyı açtım ve Omer'le karşılaştım. Ona da Peygamber'in söylediği şeyi haber verdim. O da Allah'a hamdetti. Sonra bir kimse daha kapının açılmasını istedi. Peygamber yine bana: "Ona kapıyı aç ve kendisine isabet edecek belâ ve imtihana "karşı onu cennetle müjdele" buyurdu. Usmân olduğunu gördüm ve ona daRasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın söylediklerini haber verdim, O da Allah'a hamdetti, sonra: (Gelecek musibetlere karşı) yardımına sığınılacak olan ancak Allah'tır, dedi. ibn Hişâm: Biz Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bulunuyorduk. Peygamber(o topluluk içinde) Omer ibnu’l-Hattâb'ın elini tutuyordu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Küreyş Kabilesinin Adiyy İbn Kab Şubesine Mensûb Olan Ebû Hafs Omer İbnul-hattâb Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3741-) Bize Hammâd, Eyyûb'dan; o da Ebû Usmân'dan; o da Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti(O, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir bustâna girdi de bana bustânın kapısını bekleyip korumamı emretti. Derken bir adam geldi, izin istiyordu. Peygamber: "Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele" buyurdu. Kapıyı açınca Ebû Bekr'le karşılaştım. diğer biri geldi, izin istiyordu.Peygamber yine: "Ona izin ver ve kendisini cennetle müjdele" buyurdu. Gördüm ki o da Omer'miş. Sonra başka biri geldi, o da izin istiyordu. Peygamber biraz sustu, sonra: "Ona izin ver ve kendisine isabet edecek belâ ve imtihan üzerine cennetle müjdele" buyurdu. Kapıyı açınca Usmân ibn Affân ile karşılaştım.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3742-) Hammâd şöyle demiştir: Ve bize Âsim el-Ahvel ile Alî ibnu'l-Hakem tahdîs ettiler; bunlar Ebû Usmân'dan işitmişlerdir. O, Ebû Musa'dan, yukarıki hadîsin benzerini tahdîs ediyordu. Âsim bu hadîste şunu ziyâde etmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) içinde su olan bir yerde oturmuş idi, iki diz kapağı yahut bir diz kapağı açılmıştı. Usmân oraya girince Peygamber hemen açık olan yerini örttü.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3743-) İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi. Ona da Ubeydullah ibn Adiyy ibni'l-Hıyâr haber verdi ki, Mısver ibn Mahrame ile Abdurrahmân ibnu'l-Esved ibn Abdi Yegûs, Ubeydullah ibn Adiyy'e: Seni ana bir kardeşi el-Velîd(ibn Ukbe ibn Ebî Muayt) için Usmân'la konuşmandan men' eden nedir? İnsanlar el-Velîd hakkında ithamı çoğaltmışlardır, dediler. dedi ki:) Bunun üzerine ben Usmân'a gitmeyi kasdettim. Namaza çıktığı zaman ona: Benim sana bir hacetim var, o hacet sana nasihattir, dedim. Usmân: Ey insan! dedi. Ma'mer ibn Râşid dedi ki: Ben sanıyorum ki, Usmân: Senden Allah'a sığınıyorum, dedi. üzerine ben Usmân'ın yanından ayrıldım da Mısver ile Abdurrahmân'ın yanına döndüm. Bu sırada Usmân'ın elçisi çıkageldi (Usmân beni çağırmış). Ben Usmân'ın yanına vardım. Usmân bana: Senin nasihatin nedir? dedi. Ben Usmân'a hitaben: Şübhesiz ki münezzeh olan Allah, Muhammed'i hakk ile gönderdi ve O'na Kitâb'ı indirdi. Sen de Allah'a ve Rasûlü'ne icabet edenlerden oldun. İki kerre hicret ettin. Allah Elçisi'yle sohbet ve arkadaşlık yaptın ve O'nun yolunu görüp bildin. İnsanlar(sîretinin kötülüğü sebebiyle) Velîd'in hâli hakkında çok söz etmişlerdir, dedim Sen Rasûlüllah'a yetiştin (O'ndan hadîs işittin) mi? dedi. Ben: Hayır, O'ndan hadîs işitmedim, lâkin O'nun ilminden bana, perdesi arkasındaki bakire kıza ulaşmakta olan yaygın ilim ulaşmıştır, dedim. şöyle dedi: Emmâ ba'dü = Sözün bundan sonrasına gelince: Şübhesiz Allah, Muhammed'i hakk ile peygamber göndermiş, ben de Allah'a ve Rasûlü'ne icabet eden kimselerden olmuşumdur. Ve Peygamber'le gönderilmiş olan bilgilere îmân etmiş, senin de söylediğin gibi iki defa hicret etmişimdir. Rasûlüllah'la sohbet etmiş ve O'na bey'at eylemişimdir. Allah'a yemîn ederim ki, Allah O'nu vefat ettirinceye kadar ben O'na isyan etmedim ve O'nu hiçbir zaman aldatmadım. O'ndan sonra Ebû Bekr geldi. Ona da isyan etmedim ve aldatmadım. Sonra Omer geldi. Ona da isyan etmedim ve aldatmadım. Sonra ben halîfe seçildim. Öyle olunca benim sizin üzerinizde, onların hakkı gibi hakkım olmadı mı? dedi. Ben: Evet, oldu, dedim. Usmân: Öyleyse sizlerden bana ulaşan şu uydurma haberler nedir? Amma Velîd'in durumundan zikrettiğin şeye gelince, inşâallah biz onun hakkında haklı karârı alacağız, dedi. Alî'yi çağırdı da Velîd'e deynekleme cezası vurmasını emretti. Alî de el-Velîd ibn Ukbe'ye seksen deynek vurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3744-) Bize Abdulazîz ibnu Ebî Seleme el-Mâcişûn, Ubeydullah'tan; o da Nâfi'den; o da ibn Omer'den tahdîs etti ki, İbn Omer (radıyallahü anh): "Bizler Peygamber'in hayâtı zamanında(sahâbîler arasındaki fazilet derecelerini görüşürdük de), sahâbîlerden hiçbirisini fazilette Ebû Bekr'e denk tutmazdık. Sonra Omer'e, sonra Usmân'a da müsâvî ve muâdil kimse bulmazdık. Bunlardan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in diğer sahâbîlerini bırakırdık. Onların arasında fazilet farkı aramazdık" demiştir. hadîsi Abdulazîz'den rivayet etmekte Abdullah ibn Salih, Şâzân'a mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3745-) Bize Usmân -ki o İbnu Mevheb'dir- tahdîs edip şöyle dedi: Mısırlılar'dan bir adam geldi, Beyt'i hacc eyledi, bu sırada oturmakta olan bir topluluk gördü de: Bu topluluk kimlerdir? dedi. Oradakilerden biri: Bunlar Kureyş'tir, dedi. O zât bu sefer: Bunların içinde şeyh kimdir? dedi. Abdullah ibn Omer'dir, diye cevâb verdiler. zât: Ey Omer'in oğlu! Ben senden birşey soracağım, onu bana tahdîs et: Uhud günü Usmân (harbe katılmayıp) kaçmıştır, bilir misin? diye sordu. Omer: Evet, diye cevâb verdi. Usmân'ın Bedir gününde kaybolup harbde hazır bulunmadığını bilir misin? dedi. Omer: Evet biliyorum, dedi. kimse: Usmân'ın Rıdvan Bey'atı'nda kaybolup Hudeybiye'de hazır bulunmadığını biliyor musun? dedi. İbn Omer: Evet biliyorum, diye tasdik etti. kimse (sorularına aldığı tasdik cevâblarını fikrine uygun bulup tahsîn ederek): Allâhu Ekber, dedi. üzerine İbn Omer(bu adamın yanlış düşüncelerini düzeltmek üzere): Gel, sana hakikati beyân edeyim: Uhud harbi günü Usmân'ın kaçmasına gelince; ben çok iyi bilir, sana da bildiririm ki, Allah Uhud'da bulunmamak kusurunu afv ve bundan doğan günâhını mağfiret etmiştir. Bedir gazasından kaybolması ise, Usmân'ın nikâhında Rasûlüllah'ın kızı Rukayye vardı. Rukayye Bedir seferi sırasında ağır hasta idi. Rasûlüllah Usmân'a: "Ey Usmân! Senin için Bedir'de hazır bulunan bir gâzî sevabı ve bir gâzînîn ganimet payı vardır" buyurup izin vermesi sebebiyledir. Rıdvan Bey'atı'ndan kaybolmasına gelince(Mekke'ye vazîfe ile gönderilmiş olmasındandır). Eğer Mekke vadisinde Usmân'dan ziyâde şeref ve nufüz sahibi bir kimse bulunsaydı, muhakkak Rasûlüllah Usmân'ın yerine onu gönderirdi. Rasûlüllah, Usmân'ı gönderip, o Mekke'ye gittikten sonra Rıdvan Bey'atı yapılmıştı. Usmân'ın bu şerefli bey'attan mahrum olmaması için, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sağ eline işaret ederek: "İşte bu, Usmân'ın elidir" buyurup onunla sol eli üzerine vurdu da "İşte bu Usmân için bey'attır" buyurdu. ibn Omer, Mısırlı sorucuya(bu açıklamaları verdikten sonra): Sana verdiğim bu cevâblarla beraber, artık şimdi gidebilirsin, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3746-) Saîd'den; o da Katâde'den tahdîs etti ki, Enes (radıyallahü anh) onlara tahdîs edip şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde Ebû Bekr, Omer ve Usmân olduğu hâlde Uhud Dağı'na çıkmıştı. Orada bulundukları sırada dağ deprendi. Peygamber hemen: "Ey Uhud sakin ol!" buyurdu. Enes: Zannediyorum ki Peygamber ayağı ile dağa vurdu da: "Senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk ve iki şehîdden başkası yoktur" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinden Ebû Amr Usmân İbnu Affân Radıyallahü Anhın Menkabeleri Bâbı
3747-) Amr ibnu Meymûn şöyle demiştir: Ben, Omer ibnu'l- Hattâb'ı vurulmasından birkaç gün önce Medine'de görmüştüm: Huzeyfe ibnu'l-Yemân ile Usmân ibn Huneyf'in yanı başlarında durdu da: Nasıl yaptınız? Irak ahâlîsine takat yetiremeyecekleri harâc yüklemiş olmanızdan korkuyor musunuz? dedi. Biz Irak arazîsine onların tâkat yetirebilecekleri, büyük bir fazlalık olmayan bir vergi yükledik, dediler. Arazîye takat yetiremeyecekleri bir harâc yüklemiş olmanızdan iyi düşünüp sakınınız, dedi. ibn Meymûn dedi ki: Huzeyfe ile İbnu Huneyf: Hayır, biz oraya takatlerinin üstünde vergi yüklemedik, dediler. üzerine Omer: Eğer Allah beni selâmette kılarsa, muhakkak ben Irak ahâlîsinin dullarını benden sonra ebediyyen bir erkeğe muhtâc olmayacakları hâlde bırakacağım, dedi. ibn Meymûn şöyle dedi: Omer'in üzerinden sâdece dördüncü gece geçti. Nihayet dördüncü gecenin sabahında Omer vuruldu. Vurulduğu sabah ben Mescid'de saff içinde dikeliyordum. Benimle Omer arasında Abdullah ibn Abbâs bulunuyordu. Omer'in âdeti iki saff arasından geçerken "Saffları düzeltiniz" diye emreder, nihayet safflarda imtizâmsızlık görmeyince mihraba geçer, iftitâh tekbîrini alırdı. Cemâatin toplanması için ekseriya ilk rek'atte Yûsuf Sûresi'ni yahut en-Nahl Sûresi'ni yahut da bunlara benzer uzunlukta bir sûre okurdu. O sabah da bu suretle mihraba geçip tekbîr aldı. Müteakiben ben Omer'in: "Köpek beni öldürdü (yahut köpek beni yedi)" dediğini işittim. anda (Ebû Lû'lû Fîrûz denilen mecûsî) bir Acem genci Omer'i hançerlemişti ve elinde iki yüzlü bir hançerle kaçmaya ve geçtiği safflarda sağlı sollu râst geldiği kimseleri vurmaya başlamıştı. Nihayet bu suretle onüç kimseyi hançerledi. Bunlardan yedisi öldü. Bu kanlı vaziyeti gören müslümânlardan birisi borus denilen geniş başlığını cânînin boynuna atıp geçirdi. Kâfir köle yakalandığını anlayınca kendini hançerleyerek intihar etti. yaralanınca Abdurrahmân ibn Avf'ın elinden tutup, onu mihraba geçirdi. ibnu Meymûn şöyle dedi: Omer'e yakın bulunan herkes benim görmekte olduğum bu işi (yânı kölenin Omer'i hançerlemesini) muhakkak görmüştür. Amma mescidin kenarlarında bulunan kimselere gelince onlar birşey bilmiyorlardı. Ancak onlar Omer'in namaz içindeki sesini kaybetmişlerdi. Onlar bundan taaccüb ederek: Subhânallah, Subhânallah, diyorlardı. cemâate hafif bir namaz kıldırdı. Namazdan çıkınca Omer, İbn Abbâs'a: Ey Abbâs oğlu! Git gör bakalım, beni kim vurdu? Dedi. Abbâs bir müddet dolaştıktan sonra geldi ve: Mugîre ibn Şu'be'nin kölesidir, dedi. Şu san'atkâr mı? Dedi. Abbâs: Evet, diye tasdîk etti. Allah onun canını alsın! Ben ona iyilik emretmiştim. Allah'a hamd olsun ki, benim ölümümü müslümânlık iddiasında bulunan bir kimsenin eliyle yaptırmadı! dedi. Omer, İbn Abbâs'a hitaben şunları söyledi: Sen ve baban Abbâs, ikiniz Medine'de kâfir kölelerin çok olmasını arzu ediyordunuz. sahâbîler içinde ençok kölesi olan kimse idi. Bunun üzerine İbn Abbâs, Omer'e: İstersen yaparım, yani eğer istersen Medine'deki köleleri öldürürüz, dedi. İbn Abbâs'a: Yanlış söyledin. Onları sizin dilinizle konuşmaları, sizin kıblenize namaz kılmaları ve haccınızı hacc yapmalarından sonra öldürebilir misin? dedi. ibn Meymûn devamla dedi ki: Sonra Omer kendi evine taşındı. Biz de beraberinde gittik. Durum öyle idi ki, sahâbîlere ve Medîne halkına bundan önce bu derece elem verici bir musibet erişmemişti. Bâzı kimse yaralarında tehlike yoktur diyor, bâzı kimse de ben Omer üzerine korkuyorum diyordu. Yaralar tedaviye başlandığı sırada bir'mikdâr nebîz getirildi. Omer onu içti, fakat hemen karnından dışarı çıktı. Sonra süt getirildi. Omer onu da içti, fakat bu da karnındaki yaradan çıkmaya başladı. Bunun üzerine herkes, Omer'in bu yaralardan öleceğini bildiler. Biz de Omer'in yanına girdik. Artık insanlar takım' takım geldiler de Omer'in iyiliklerini söylüyor, onu övüyorlardı. Bu sırada Omer'in yanına Ensâr'dan genç bir insan geldi de: Ey Müzminlerin Emîri! Allah'ın sana olan lutûf ve insaniyle sevin: Rasûlüllah'la sohbetin ve iyice bilmekte olduğun İslâm'daki kıdemin (bunca yüksek hizmetlerin) vardır. Sonra halîfe oldun, hep adalet ettin. Bu beşerî faziletlerden sonra şehîdlik rütbesi vardır! Dedi. Bu halifelik işinin bana bir kefâf olmasını, yani ne aleyhime ikaabi, ne de lehime sevabı olmasını arzu ettim, dedi. genç arkasını dönüp giderken Omer onun izârının uzunluğundan dolayı yerde sürünüyor olduğunu gördü de: Şu genci bana geri getirin, dedi. O genç gelince, ona: Ey kardeşim oğlu! Elbiseni yerden kaldır. Çünkü bu kaldırma elbisen için daha bekaa verici(yahut daha temiz kılıcı), Rabb'ın için de daha takvâlı olur, dedi. sonra Omer oğluna hitaben şunları söyledi: Ey Omer'in oğlu Abdullah! Üzerimde olan borçlara bak! dedi. hesâb ettiler ve borcunu seksen bin yahut buna yakın buldular. Omer şöyle devam etti: Eğer Omer ailesinin malı bu borca yeterse, borcu onların mallarından öde! Eğer Omer'in malı borca yetmezse Adiyy ibn Ka'b oğulları'ndan mal iste. Eğer onların malları da yetmezse Kureyş kabilesinden mal iste ve onlardan öteye, yani daha başkalarına gitme Bu mallarla benim borcumu öde! Mü'minlerin Anası Âişe'ye git de ona: Omer sana selâm söylüyor, de: "Mü'minlerin Emîri" ta'bîrini söyleme. Çünkü ben bu gün Mü'minlerin Emîri değilim. Ve Âişe'ye: Omer ibnu'l-Hattâb iki arkadaşının yanına gömülmek için senden izin istiyor, de! dedi. Omer, Âişe'ye gitti, ona selam verip yanına girmeye izin istedi. Sonra Âişe'nin yanına girdi, onu oturmuş(Omer için) ağlıyor buldu. İbn Omer, Âişe'ye: Omer ibnu'l-Hattâb sana selâm ediyor ve iki arkadaşının beraberinde gömülmesi hususunda izin istiyor, dedi. Ben burayı kendim için düşünüyordum. Fakat bu gün elbette Omer'i nefsime üstün tutarım, dedi. dönüp gelince, Omer'e: İşte Abdullah ibn Omer gelmiştir, denildi. Omer: Beni kaldırın, dedi. kimse Omer'i kendisine dayadı. Omer, Abdullah'a: Yanında ne haber var? diye sordu. Abdullah: Ey Mü'minlerin Emîri, yanımda senin arzu etmekte olduğun şey vardır. Âişe (iki arkadaşınla gömülmene) izin verdi, dedi. el-Hamdü lillâh(Allah'a hamd olsun)! Bu gün benim için dostlarımın yanına gömülmekten başka daha ehemmiyetli hiçbir iş ve arzu yoktur. Ben ölünce cenazemi hücreye taşıyınız. Sonra Âişe'ye teslim ediniz. Sen Âişe'ye: Omer ibnu'l-Hattâb senden izin diler, de. Eğer Âişe benim oraya gömülmem için izin verirse, beni oraya girdiriniz. Şayet Âişe beni reddederse, sizler benim cesedimi müslimânlarm kabirlerine götürüp gömünüz, diye vasiyet etti. sırada mü'minlerin anası Hafsa geldi. Beraberinde birtakım kadınlar yürüyordu. Biz onları görünce kalktık. Hafsa babasının huzuruna girdi ve yanında bir müddet ağladı -bir nüshada: Bir müddet eylendi-. Erkekler Omer'in yanına girme izni istediler. Hafsa da kendi ev halkına âid olan bir yere girdi. Biz o içeri mekândan onun ağlamasını işittik. Gelen erkekler Omer'e: Ey Mü'minlerin Emîri, vasiyet et, yerine birini halef seç de onu bize tavsiye et, dediler. Mü'minlerin bu halifelik işine Rasûlüllah'ın kendilerinden razı olarak vefat ettiği şu neferler yahut şu topluluktan daha lâyık bir kimse bulmuyorum, dedi ve Alî, Usmân, ez-Zubeyr, Talha, Sa'd ibn Ebî Vakkaas, Abdurrahmân ibn Avf diye isimlerini saydı. Omer şunu da söyledi: Abdullah ibn Omer de sizlerle hazır bulunup nezâret eder. Fakat ona bu halifelik işinden hiçbirşey yoktur(yani onun re'y hakkı olmayacaktır). -Omer'in, oğlunun re'y hakkı olmamasından kınlan gönlünü, o şûrada hazır bulunmasını söylemesi- ibn Omer'i teselli hey'etinde olmuştur. devamla: Eğer emirlik Sa'd'a isabet ederse, o bu işin ehli ve yeridir. Îsabet etmezse, sizden hanginiz emîr yapılırsa Sa'd'ın yardımını istesin (ondan istifâde etsin). Çünkü ben Sa'd'ı Küfe Valiliğinden ne aczi, ne de hıyanetinden dolayı ayırdım, dedi. devamla şunları söyledi: Benden sonraki halîfeye ilk Muhâcirler'i tavsiye ederim. Bu ilk Muhacirlerin haklarının tanınmasını ve onlara yapılan hürmetin muhafaza edilmesini tavsiye ederim. Ve yine benden sonraki halîfeye Ensâr'a da hayırlı olmasını tavsiye ederim. O Ensâr ki, Peygamber'in ve Muhâcirler'in Medine'ye gelmelerinden önce Medine'yi yurt ve îmân evi edinmiş olan kimselerdir. İşte onların iyilerinin iyilikleri kabul olunmalı, kötülerinin kötülüğü ve kusurları affedilmelidir. Ben yeni halîfeye bütün memleketler halklarına da hayırla muamele etmesini tavsiye ederim. Çünkü onlar İslâm'ın yardımcılarıdır, mal toplayıcılardır, çoklukları ve kuvvetleriyle düşmanı öfkelendirenlerdir. Onlardan ancak kendi nzâlarıyle mallarının fazlası alınmalıdır. Ve yine ben yeni halîfeye, bedevilere de hayırla muamele etmesini tavsiye ederim. Çünkü bedeviler Arab'ın aslı ve İslâm'ın maddesidirler. Onların mallarının(en iyilerinden değil de) etraf olanlarından alınıp fakirlerine verilmesini tavsiye ederim. Ve yeni halîfeye Allah'ın zimmetini ve Rasûlüllah'ın zimmetini tavsiye ederim: Allah'ın ve Rasûlü'nün ahd ve emâmnda olan(Yahûdî, Hristiyan..) her topluluğun ahd ve emânlarmın yerine getirilmesini tavsiye ederim. Bütün ferdlerin ve grupların hakları verilmeli, vazifeleri ve işleri görülmelidir. Onlara bir düşman saldırdığında, onların arkalarından ve önlerinden müdâfaa edilmeleri için harb yapılmalı ve kendileri ancak takat yetirecekleri cizye vergisi ile mükellef kılınmalıdırlar. şöyle devam etti:) Omer vefat edince, onu evinden çıkardık(onun namazını Suheyb kıldırdı). Sonra yürüyerekonu Âişe'nin hücresine getirdik. Abdullah selâm verdikten sonra Âişe'ye: Omer ibnu'l-Hattâb senden izin ister, dedi. Âişe: Onu içeriye girdiriniz, dedi. hücrenin içine girdirildi ve orada iki arkadaşının yanında kabrine konuldu. gömülmesi işi bitirilince, o şûra hey'eti toplandı. Bu toplantıda Abdurrahmân ibn Avf, ihtilâfı azaltacak ve seçimi kolaylaştıracak şu amelî teklifi söyledi: Seçmedeki re'yinizi kendinizden gönül hoşluğu ile üç kişiye veriniz! dedi. teklif üzerine ez-Zubeyr: Ben seçim işimi, yani re'yimi Alî'ye tahsis ettim, dedi. Talha da: Ben seçim işimi Usmân'a tahsis ettim, dedi. Sa'd ibn Ebî Vakkaas: Ben seçim işimi Abdurrahmân ibnAvf'a tahsis ettim, dedi. Bunun üzerine Abdurrahmân, Alî ile Usmân'a da: Arkadaşlar, hanginiz devlet başkanlığı adaylığından feragat ederse bu seçim işiyle meşgul olmayı ona verelim. Allah ve müslümânlar ona murâkıb ve şâhiddir. Onlar işin kendisinde(yahut kendi i'tikaadında) bu işe kimin daha elverişli olduğunu şübhesiz daha iyi görür ve bilirler, dedi. ile Usmân sükût ettiler. Bunun üzerine Abdurrahmân iki arkadaşına: Öyleyse bu seçim işiyle uğraşmayı bana havale ediyor musunuz? (Çünkü ben size rekaabet edecek değilim.) Allah üzerimde şâhiddir ki, ben sizin efdalinizi seçmekte kısaltma, yâni eksiklik yapmayacağım (adaletten ayrılmayacağım), dedi. da: Evet (bu seçim işini sana havale ediyoruz), dediler. (Abdurrahmân üç gün üç gece uyku bile uyumaksızın bütün halk tabakalarıyle temas ederek umûmî arzuyu anladı.) Bunun üzerine son akdedilen toplantıda Alî'nin elini tutarak: Yâ Alî, kat'î bilirsin ki, senin Rasülullah'a hısımlığın ve islâm'da kıdemin vardır. Allah, üzerinde murâkıbdır. Yemîn olsun eğer ben seni emîr seçersem, İslâm ümmeti üzerinde muhakkak adalet edersin. Yine yemîn ederim ki, eğer Usmân'ı seçersem, muhakkak sen onun da sözlerini dinler ve elbette emirlerine itaat edersin, dedi. Abdurrahmân ibn Avf, diğerine yani Usmân'a dönerek, Alî'ye söylediğinin benzerini ona da söyledi. Abdurrahmân onların her ikisinden de bu suretle mîsâk (yani çok sağlam söz ve ahd) aldıktan sonra, Usmân'a: Yâ Usman elini kaldır! Dedi ve Usmân'a bey'at etti. de Usmân'a bey'at etti.(Sonra kapılar açıldı.) Medîne ahâlîsi de girdiler ve Usmân'a bey'at ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Omer İbnul-hattâbdan Sonra Beyat Kıssası Ve Hilafet İşinde Sahâbîlerin Usmân İbn Affân In Başkalarından Öne Geçirilmesi Üzerinde İttifak Etmeleri Bâbı
3748-) Bize Abdulazîz, Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber günü: "Bayrağı yarın bir kişiye vereceğim ki, Allah fethi onun iki eliyle müyesser kılacaktır" buyurmuştur. dedi ki: Bunun üzerine orada bulunan sahâbîler o gecelerini bayrağın onlardan hangisine verileceği hayâline dalıp huzursuzlukla geçirdiler. İnsanlar sabaha girince Rasûlüllah'ın huzuruna gittiler. Hepsi bayrağın kendisine verilmesini umuyorlardı. Fakat Rasûlüllah: "Alî ibn Ebî Tâlib nerededir?" diye sordu. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah, onun iki gözü ağrıyor, dediler. Rasûlüllah: "Ona haber gönderin de onu bana getirin" buyurdu. gelince, Rasûlüllah onun gözlerine tükürdü ve ona şifâ duası yaptı. Akabinde Alî'nin gözleri iyileşti, hattâ onda hiçbir ağrı yokmuş gibi oldu. Hemen bayrağı Alî'ye verdi. Bunun üzerine Alî: Yâ Rasûlallah, Hayber Yahûdîleri ile onlar da bizim gibi (müslümân) oluncaya kadar vuruşacak mıyım? dedi. "Tâ Hayberliler'in sahasına ininceye kadar hey'etin üzere sükûnetle yürü. Sonra onları İslâm'a girmeye da'vet et. Ve onlara İslâm'da üzerlerine vâcib olacak Allah haklarını haber ver. Allah'a yemin ederim ki, senin sayende Allah'ın bir tek kişiye hidâyet vermesi senin lehine, senin kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensûb Olan Ebul-hasen Alî İbnu Ebî Tâlib Radıyallahü Anhin Menkabeleri Bâbı
3749-)  Selemetu'bnu’l-Ekva' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Alî, Hayber'de gözünde rahatsızlık olduğu için Peygamber'den geride kalmış idi. Alî kendi kendine: Ben göz rahatsızlığı sebebiyle Rasûlüllah'tan geriye kalır mıyım? Diyerek dışarı çıktı ve Peygamber'e yetişti. Allah'ın, sabahında fetih ihsan ettiği gecenin akşamı olunca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yemîn olsun, İslâm bayrağını yarın muhakkak bir kimseye vereceğim ki (yahut yarın bayrağı bir adam alacak ki), Allah ve Resûlü onu sever yahut o kimse Allah'ı ve Rasûlü'nü sever. Allah ona fetih ihsan edecektir" buyurdu. gün Alî ile karşılaştık. Halbuki biz, göz rahatsızlığından dolayı onun gelmesini ummuyorduk. Sahâbîler: İşte Alî geldi, dediler. bayrağı ona verdi. Allah Hayber'in fethini ona müyesser kıldı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensûb Olan Ebul-hasen Alî İbnu Ebî Tâlib Radıyallahü Anhin Menkabeleri Bâbı
3750-) Ebû Hazım Seleme ibn Dînâr'dan ( o şöyle demiştir): kimse Sehl ibn Sa'd(radıyallahü anh)'a geldi de: Medîne Emîri şu Fulân kişi minber yanında Alî'yi razı olunmayan birşeyle zikrediyor, dedi. Ebû Hazım dedi ki: Sehl: Bu emîr Alî için ne söyledi? der. Râvî Ebû Hazım dedi ki: Emîr, Alî'ye Ebû Turâb diyor, deyince Sehl ibn Sa'd güldü de: Vallahi bu lakabı Alî'ye muhakkak Peygamber isim yapmıştır ve Alî'ye bundan daha sevgili bir isim de olmamıştır, dedi. Hazım dedi ki: Ben(bu unvanı Peygamber'in Alî'ye nasıl verdiğini öğrenerek) lezzet almak istedim de, Sehl ibn Sa'd'a bu hadîsi sordum ve: Yâ Ebâ Abbâs, bu isim verme işi nasıl oldu? dedim. da şöyle anlattı: Bir kerre Alî, Fâtıma'nın yanına girmiş, sonra bir şeyden Fâtıma'ya darılarak dışarı çıkmış ve Mescid'de yatmıştı. Bu sırada Fâtıma'nın yanına Peygamber gelip: "Amcan oğlu nerede?" diye sorduğunda Fâtıma: Mescid'dedir, dedi. Bunun üzerine Peygamber Mescid'e çıktı ve Alî'yi, sırtından ridâsı düşmüş, sırtına toprak bulaşmış bir hâlde yatıyor buldu. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Alî'nin sırtından topraklan eliyle silkmeye başladı ve iki kerre: "Otur yâ Ebâ Turâb! Otur yâ Ebâ Turâb!" buyuruyordu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensûb Olan Ebul-hasen Alî İbnu Ebî Tâlib Radıyallahü Anhin Menkabeleri Bâbı
3751-) Sa'd ibnu Ubeyde şöyle demiştir: İbn Omer'in yanına bir adam(yani Nâfi' ibnu'l-Ezrak) geldi de, ona Usmân'dan sordu. İbn Omer, Usmân'ın güzel amellerinden zikretti de o kimseye: Belki Usmân'ın işlerinden sana zikrettiğim şeyler, sana kötü geliyordur, dedi. kimse: Evet kötü geliyor, dedi. İbn Omer: Allah senin burnunu topraklandırıp horlasın, dedi. Sonra o kimse İbn Omer'e Alî'den sordu. ibn Omer, Alî'nin güzel amellerini zikretti de: Alî budur, evi de Peygamber'in evlerinin en güzelidir(yahut ortasındadır), dedi. yine:. Belki benim Alî'den söylediğim şeyler sana kötü geliyordur, dedi. adam: Evet (kötü geliyor), dedi. Bunun üzerine İbn Omer ona: Allah senin burnunu toprağa sürtüp horlasın. Git de benim hakkımda neye gücün yeterse yap! Dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensûb Olan Ebul-hasen Alî İbnu Ebî Tâlib Radıyallahü Anhin Menkabeleri Bâbı
3752-) Bize Şu'be, el-Hakem'den tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: İbnu Ebî Leylâ'dan işittim, şöyle dedi: Bize Alî şöyle tahdîs etti: Fâtıma aleyhi's-selâm değirmen taşı çevirmenin te'sirinden elinde meydana gelen rahatsızlıktan şikâyet etti. O sırada Peygamber'e birtakım esirler gelmişti. O esirlerden bir hizmetçi istemek üzere Peygamber'in evine gitti, fakat Peygamber'i evde bulamadı; Âişe'yi buldu ve ona ne için geldiğini haber verdi. Peygamber geldiğinde Âişe, Fâtıma'nın gelişini Peygamber'e haber verdi. dedi ki: Bunun üzerine Peygamber bize geldi ve bizi yataklarımıza girmiş hâlde buldu. Ben hemen ayağa kalkmaya davrandım. Peygamber derhâl: "Yerinizde durunuz" buyurdu ve ikimizin arasına oturdu; hattâ ben göğsüm üstüne dokunan iki ayağının serinliğini hissettim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "İyi dinleyiniz! Ben size, sizin benden istediğiniz esîr hizmetçiden daha hayırlı birşey öğreteceğim: Siz (geceleyin) yatağınıza girdiğinizde otuzdört defa Allâhu Ekber; otuzüç kerre Subhânallah dersiniz. Otuz üç kerre de el-Hamdülillah dersiniz. İşte bunları söylemeniz sizlere hizmetçiden hayırlıdır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensûb Olan Ebul-hasen Alî İbnu Ebî Tâlib Radıyallahü Anhin Menkabeleri Bâbı
3753-) Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), hitaben: "Senin bana bağlılığın, Harun'un Musa'ya bağlılığı derecesinde olmandan razı olmuyor musun?" buyurdu

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensûb Olan Ebul-hasen Alî İbnu Ebî Tâlib Radıyallahü Anhin Menkabeleri Bâbı
3754-)  Bize Şu'be, Eyyûb es-Sahtıyânî'den; o da Ibn Sîrîn'den; o da Abîde es-Selmânî'den haber verdi ki, Alî (radıyallahü anh) Irak ahâlîsine: Bundan evvel hüküm veregeldiğiniz gibi hüküm veriniz. Çünkü ben (Ebû Bekr ve Ümer, üzerinde çekişme ve fitneye götürücü) ihtilâfı çirkin görüyorum. Tâ ki, insanların bir cemâati olsun yahut da ben arkadaşlarımın öldüğü gibi ölürüm, demiştir. ibn Sîrîn(Râfızîler tarafından) Alî üzerine rivayet edilen (Şeyhayn'e muhalefet) haberlerinin çoğunu yalandan ibaret görür idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Kureyş Kabilesinin Hâşimî Koluna Mensûb Olan Ebul-hasen Alî İbnu Ebî Tâlib Radıyallahü Anhin Menkabeleri Bâbı
3755-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den(şöyle demiştir): İnsanlar: Ebû Hureyre çok(hadîs rivayet) ediyor, deyip duruyorlar. Halbuki ben, karnımın doyması mukaabilinde boğaz tokluğuna Rasûlüllah'tan hiç ayrılmaz idim. Hattâ ben mayalı (yahut katıklık) ekmek yemez, yeni ve güzel elbise giymezdim. Bana hiçbir erkek ve hiçbir kadın da hizmet etmezdi. Ben(bazen) açlıktan karnıma taş bağlardım. Şu muhakkak ki, ben (bazen) yanımda yânı ezberimde bulunan âyetleri bir kimseye -o beni evine götürsün de beni doyursun diye, sırf bu maksadla- okutmak isterdim. Fakirler için insanların en hayırlısı Ca'fer ibn Ebî Tâlib idi. O bizleri evine götürürdü ve evinde bulunan şeyleri bize yedirir idi. Hattâ şu da muhakkak ki, o bize bazen içinde hiçbirşey bulunmayan yağ tulumunu çıkarır idi de, biz de onu yarar ve etrafında bulunan yağ kırıntılarını yalar idik.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Cafer İbn Ebî Tâlib El-hâşimî Radıyallahü Anh’nin Menkabeleri Bâbı
3756-)  eş-Şa'bî_şöyle demiştir: İbn Omer (radıyallahü anh), Abdullah ibn Ca'fer'e selâm verdiği zaman: es-Selâmu aleyke ey iki kanatlı adamın oğlu! der idi. Abdillah el-Buhârî:(ibn Omer'in sözündeki) "İki kanat", iki tarafın hepsidir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Cafer İbn Ebî Tâlib El-hâşimî Radıyallahü Anh’nin Menkabeleri Bâbı
3757-) Enes (radıyallahü anh)'ten(o, şöyle demiştir): Halk kıtlığa uğradıklarında Omer ibnu'l-Hattâb, Abbâs ibnu Abdümuttalib ile (tevessül ederek) yağmur duası yapar ve: "Yâ Allah, bizler(hayâtta iken) Peygamberimiz ile tevessül ederek senden niyazda bulunurduk da sen bize yağmur ihsan ederdin. Bizler (şimdi de) Peygamberimizin amcası ile tevessül ederek senden niyaz ediyoruz; bize (yine) yağmur ihsan et!" diye duâ ederdi. Bu duayı edince insanlara yağmur verilirdi, demiştir

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Abbâs İbn Abdîlmuttalib Radıyallahü Anhin Zikri Bâbı
3758-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Âişe (r.anha)'den şöyle tahdîs etti: (Rasûlüllah'ın vefatı üzerine) Fâtıma, Ebû Bekr'e haber gönderdi de Allah'ın kendi Rasülü'ne fey' (yani harbsiz ganimet) olarak bahşettiği ve Peygamber'in de mü'minlere sadaka yaptığı Medine yakınındaki Benû Nadîr, Fedek hurmalıkları ile Hayber hurmalıklarının beşte birinin kalanından isabet eden Peygamber'in mirasını istiyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Hısımlarının Menkabeleri Ve Peygamberin Kızı Fâtıma Aleyhis-selâmın Menkabesi Bâbı
3759-) Ebû Bekr: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Biz Peygamber cemâati vâris olunmayız. Bizim bıraktığımız mal, sadakadır (mülkiyet Beytu'l-Mâl'e âiddir)" buyurdu. Şimdi Muhammed ailesi ancak bu maldan, yani mülkiyeti Allah'ın olan bu vakıf maldan yerler. Onların yenilecek mikdâr üzerine artırma yapma hakları yoktur. Vallahi ben, Peygamber'in bu sadakaları (vakıf malları) üzerine kendi zamanında yürürlükte olan uygulamadan hiçbir şeyi değiştirmem. Rasûlüllah'ın bu mallar üzerindeki muamelesi gibi muamele ederim, dedi. vefatından sonra) Alî de bunun böyle olduğuna şehâdet ettikten sonra: Yâ Ebâ Bekr! Esasen biz senin fazîletini tanıyıp bilmişizdir, dedi de kendisinin Rasûlüllah'a olan yakınlığını ve kendilerine âid bulunan haklarını zikretti. üzerine Ebû Bekr de konuştu ve: Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, bana Rasûlüllah'ın hısımlarına hizmet etmek, kendi hısımlarıma yardım etmekliğimden daha sevimlidir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Hısımlarının Menkabeleri Ve Peygamberin Kızı Fâtıma Aleyhis-selâmın Menkabesi Bâbı
3760-) Vâkıd şöyle demiştir: Ben babamdan (yani Muhammed ibn Zeyd ibn Abdillah ibn Omer'den) işittim; o İbn Omer'den tahdîs ediyordu ki, Ebû Bekr (radıyallahü anh): "(Ey insanlar), siz Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem)'e hürmetinizi, O'nun ev halkı hususunda da gözetip muhafaza ediniz" demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Hısımlarının Menkabeleri Ve Peygamberin Kızı Fâtıma Aleyhis-selâmın Menkabesi Bâbı
3761-) İbnu Ebî Muleyke'den: O da el-Mısver ibn Mahrame (radıyallahü anh)'den: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Fâtıma benden bir parçadır. Her kim onu öfkelendirirse, şübhesiz beni öfkelendirmiş olur" buyurmuştur

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Hısımlarının Menkabeleri Ve Peygamberin Kızı Fâtıma Aleyhis-selâmın Menkabesi Bâbı
3762-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat sebebi olan hastalığı sırasında kızı Fâtıma'yı yanına çağırdı ve ona gizli birşey söyledi. Fâtıma ağladı. Sonra bir daha çağırıp Fâtıma'ya yine gizli birşey söyledi. Bu defa da Fâtıma güldü.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu Fadâili Ashâbi'n-nebî
Konu: Rasûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemın Hısımlarının Menkabeleri Ve Peygamberin Kızı Fâtıma Aleyhis-selâmın Menkabesi Bâbı