Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
2442-)
Câbir ;bn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir sahâbî kendisine âid bir köleyi(ben öldükten sonra hürsün diyerek) müdebber olarak âzâd etmişti. (Sonra bu zât fakır düştü ve kölenin bedeline muhtaç oldu.) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu köleyi aldı da: "Bunu benden kim satın almak ister?" deyip artırmaya koydu. o köleyi Nuaym ibnu Abdillah satın aldı. Peygamber kölenin bedelini aldı da, bu bedeli o muhtaç olan zâta verdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: İflas Etmiş Kimsenin Yahut Fakirin Malını Satıp Da Bedelini Alacaklılar Arasında Bölüştüren Yahut O Bedeli Kendisine Ve Yakınlarına Harcaması İçin Müflise Ve Fakire Veren Kimse Bâbı
2443-)
- el-Leys dedi ki: Bana Ca'fer ibn Rabîa, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti: Rasûlüllah, İsrâîl oğullarından bir kimse zikretti. O kimse İsrâîl oğulları'nın birinden kendisine ödünç vermesini istemiş. O da istediği bin dînârı, belirlenmiş bir müddete kadar ödünç olarak ona teslim etmiş. Kefalet Bâbında geçen uzunca hadîs.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Bâb: Bir Adam, Bir Kimseye Belli Bir Müddete Kadar Ödünç Verdiği Yahut Satış Akdinde Bedel İçin Bir Müddet Tayîn Ettiği Zaman Bu Caizdir.
2444-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Babam Abdullah Uhud'da vuruldu. Arkada çocuklar ve borç bıraktı. Ben alacaklılara babamın borcundan bir kısmını indirmelerini istediğimi ulaştırdım. Onlar benim isteğimi kabul etmediler. Bunun üzerine Peygamber'e geldim de kendisinden alacaklılar yanında bana şefaat etmesini istedim. Peygamber onlardan bu borç indirmeyi istediğinde, onlar yine kabul etmediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Yâ Câbir, hurmanı (toplayıp)herbir nev'i ayrı ayrı sınıflandır: Acve denilen iyi hurmayı bir boy yap; İzku ibn Zeyd denilen nev'ini ayrı bir boy yap; el-Line denilen az değerli olanını da ayrı bir boy yap. Sonra ben sana gelinceye kadar alacaklıları hazır et" buyurdu. Ben Peygamber'in bu emirlerini yaptım. Sonra Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve hurma harmanının üzerine oturdu. Ve bu hurma nev'ilerînden alacaklılardan her bir adamın hakkını ölçtü, nihayet onların haklarını tastamam verdi. Ve hurma sanki ona hiç el sürülmemişçesine olduğu gibi artıp kaldı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Borçtan Bir Kısmının İndirilmesi Hususunda Şefaat Edilmesi Bâbı
2445-)
Ve ben bizim bir saka devemiz üzerinde Peygamberin maiyyetinde gazveye gittim. Deve yoruldu ve beni ordudan geride bıraktı. Peygamber arkasından deveye değnekle vurdu. Peygamber: "Medine'ye kadar sırtı sana âid olarak bu deveyi bana sat" buyurdu. yaklaştığımız zaman ben kendisinden izin isteyip: Yâ Rasûlallah, ben yeni güveyi olmuş bir kimseyim, dedim. "Ne ile evlendin; kızla mı, yoksa dul ile mi?" dedi. Dul ile evlendim. Babam Abdullah vuruldu ve arkasında birçok küçük kız çocukları bıraktı. Bunun için ben onları öğretecek ve onları terbiye edip edeplendirecek dul bir kadınla evlendim, dedim. konuşmadan sonra Rasûlüllah: "Ailene git" buyurdu. ben eve geldim. Ve dayıma deveyi sattığımı haber verdim. Dayım beni kınadı. Ben kendisine devenin yorulmasını, Peygamber'den olan işi vePeygamberin deveye değnekle vuruşunu haber verdim. Peygamber gelince ben kuşluk vakti devemi teslîm etmek üzere kendisine götürdüm. Peygamber bana hem devenin bedelini, hem deveyi, hem de cemâatle beraber olan ganîmet payımı verdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Borçtan Bir Kısmının İndirilmesi Hususunda Şefaat Edilmesi Bâbı
2446-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kimse Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)e: Ben alışveriş işlerinde aldatılıyorum, dedi. Peygamber de ona: "Sen bir şey satın almak istediğin zaman:(İslâm'da) aldatmak yoktur, de" buyurdu. Bundan sonra artık o zât bu sözü söyler oldu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Mal Zayi Etmekten Nehyedilmesi Bâbı
2447-)
Mugîre ibn Şu'be'nin kâtibi Verrâd'dan: Mugîre ibnu Şu'be şöyle demiştir:(Muâviye'ye isteği üzerine şunu yazmıştır:) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah size analara itaatsizlik etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, verilmesi gereken borcunuzu men etmeyi ve alma hakkınız olmayan şeyi almayı haram kıldı. Ve yine Allah sizin için dedikodu etmeyi, çok soru sormayı ve malı zayi etmeyi kerîh gördü".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fî'l-istikrâz
Konu: Mal Zayi Etmekten Nehyedilmesi Bâbı
2449-)
Ben Abdullah ibnu Mes'ûd'dan işittim, şöyle diyordu: bir kimsenin bir âyeti, benim Peygamber'den işittiğim okuyuşun hilâfına okuduğunu işittim. Hemen elinden tuttum ve onu Rasûlüllah'a getirdim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her ikiniz de güzel okudunuz" buyurdu. Şu'be dedi ki: Ben Rasûlüllah'ın şunu da söylediğini zannediyorum: " (Kur'ân hakkında) sakın ihtilâf etmeyiniz. Çünkü sizden evvelki ümmetler kitaplarında ihtilâf ettiler de bu yüzden helak oldular".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Müslümanlar Arasındaki Hukukî Çekişmelerde Dâvâcının Dâvâlıyı Hâkim Huzuruna Getirmesi Ve Müslüman - Yahudi Arasında Meydana Gelen Çekişme Hakkında Zikrolunan Şeyler Bâbı
2450-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biri müslümanlardan, öbürü Yahûdîler'den olan iki kişi birbiriyle sövüştüler. Müslüman olan zât, Yahudi'ye: Muhammed'i âlemler üzerine süzüp seçen Allah'a yemîn ederim ki, demişti. de müslümana hitaben: Musa'yı âlemler üzerine süzüp seçen Allah'a yemîn ederim ki, demiş. üzerine müslüman elini kaldırıp Yahudi'nin yüzüne bir tokat vurdu. Yahûdî hemen Peygamber'in yanına gitti. Kendisinden ve müslümândan meydana gelen işleri Peygamber'e haber verdi. Peygamber o müslümânı çağırttı ve ona olan işten sordu. Müslümân da olanları kendisine haber verdi. Akabinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bana Mûsâ üzerinde hayırlılık vermeyiniz! Muhakkak ki insanlar kıyâmet gününde (o günün korkunçluğundan yıldırım çarpmış gibi) bayılacaklar. Onlarla beraber ben de bayılacağım. Fakat ilk ayılan ben olacağım. O anda ben Musa'yı Arş'ın bir tarafına sımsıkı tutunmuş duruyor görürüm. Bilmiyorum, Mûsâ da bayılanların içinde idi de benden evvel mi ayıldı, yahut baygınlıktan Allah'ın istisna ettiklerinden mi bulundu?". Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturmuş olduğu sırada bir Yahûdî geldi ve: Yâ Eba'l-Kaasım! Sahâbîlerinden bir adam yüzüme vurdu, diye şikâyet etti. "Kim vurdu?" diye sordu. Ensâr'dan bir adam olduğunu söyledi. Rasûlüllah: "Onu çağırınız!" diye emretti. (O adam huzura getirilince:) "Sen bu Yahudi'yi dövdün mü?" diye sordu. O zât da: (Evet.) Bunun çarşıda "Musa'yı bütün beşeriyet üzerine süzüp seçen Allah'a yemin ederim ki" diye yemîn ettiğini işittim. Ben de: Ey habîs! Muhammed üzerine de mi(tercih etti), dedim. O sırada beni ânî bir öfke tuttu da yüzüne vurdum, dedi. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Peygamberler arasında (birini öbüründen) eksiltme hayırlılığı nisbet etmeyiniz. Çünkü kıyâmet gününde insanlar (o günün şiddetinden) bayılacaklar. (Onların beraberinde ben de bayılacağım.) Fakat yerin kendisinden ilk yarılacağı (yani kabri ilk açılan) kimse ben olacağım. O anda ben Mûsâ ile karşılaşacağım, Mûsâ Arş'ın direklerinden bir direğe tutunmuş bulunacak. Bilmiyorum; Mûsâ da bayılanlar içinde bulundu (da benden evvel) mi (ayıldı) yoksa (Sînâ Dağı'ndaki) ilk bayılma ile mi hesâb olundu?".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Müslümanlar Arasındaki Hukukî Çekişmelerde Dâvâcının Dâvâlıyı Hâkim Huzuruna Getirmesi Ve Müslüman - Yahudi Arasında Meydana Gelen Çekişme Hakkında Zikrolunan Şeyler Bâbı
2452-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten(şöyle demiştir): Bir Yahûdî,(Ensâr'dan) bir cariyenin başını iki taş arasında ezmişti. Kadıncağıza: Sana bu cinayeti kim işledi; fulan mı, fulan mı? diye soruldu. Nihayet Yahûdî'nin ismi söylenince câriye başı ile işaret etti. Bunun üzerine Yahûdî yakalandı ve (cürmünü) i'tirâf etmesi üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onunla ilgili emrini verdi. Yahûdî'nin başı da iki taş arasında ezildi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Müslümanlar Arasındaki Hukukî Çekişmelerde Dâvâcının Dâvâlıyı Hâkim Huzuruna Getirmesi Ve Müslüman - Yahudi Arasında Meydana Gelen Çekişme Hakkında Zikrolunan Şeyler Bâbı
2453-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kimse alışveriş işinde dâima aldatılır idi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Sen bir şey almak istediğinde (İslâm'da) aldatmak yoktur, de" buyurdu. Artık o kimse bunu söyler oldu .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Zaîf Akıllı Ve Benzeri Sefih Kişi Adına Satış Yapma Bâbı.
2454-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan: Bir adam kendine âid olan bir kölesini (müdebber olarak) âzâd etti. Onun bu köleden başka hiç malı yoktu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun bu tedbirli azadını reddetti de o köleyi Peygamber'den Nuaym ibnu'n-Nahhâm satın aldı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Zaîf Akıllı Ve Benzeri Sefih Kişi Adına Satış Yapma Bâbı.
2455-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):, "Her kim müslümân bir kimsenin malını koparıp almak için yemininde yalancı olarak and içerse, kıyâmet gününde Allah kendisine öfkeli olduğu hâlde kavuşur" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Hasımların Bâzısının Diğeri Hakkındaki Kelâmı Bâbı
2456-)
Râvî dedi ki: Eş'as ibn Kays el-Kindî şöyle dedi: Vallahi bu iş benim hakkımda olmuştu: Benimle Yahûdî bir adam arasında bir arazî vardı. O bu arazîyi inkâr etti. Ben de onu Peygamber'e getirdim. Rasûlüllah bana: "Senin bir beyyinen var mı?" dedi. Ben: Hayır yok, dedim. Râvî dedi ki: Bu sefer Rasûlüllah Yahudi'ye hitaben: "Yemin et" buyurdu. Râvî dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah, o takdîrde bu adam yemîn eder ve benim malımı alıp götürür, dedim. Bunun üzerine Yüce Allah şu âyeti indirdi: Allah'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar: Onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur. Allah kıyâmet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir azâb vardır"(Âlu İmrân: 77)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Hasımların Bâzısının Diğeri Hakkındaki Kelâmı Bâbı
2457-)
Ka'b ibn Mâlik (radıyallahü anh), Abdullah ibn Ebî Hadred el-Eslemî (radıyallahü anh)'deki bir alacağını mescidde istemiş. Her ikisinin sesleri, evinde bulunan Rasûlüllah işitecek derecede yükselmiş.Rasûlüllah onlara doğru çıkıp, hücrenin perdesini açmış da: "Yâ Ka'b!" diye nida etmiş. Ka'b: Lebbeyk yâ Rasûlallah! Deyince, Rasûlüllah elleriyle işaret ederek: "Alacağından şu kadarını, yâni yarısını bağışla!" buyurmuş. Ka'b hemen: bağışladım yâ Rasûlallah! Demiş. (Bunun üzerine İbnu Ebî Hadred'e) " (Şimdi) kalk o diğer yarıyı öde!" diye emretmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Hasımların Bâzısının Diğeri Hakkındaki Kelâmı Bâbı
2458-)
Abdurrahmân ibn Abd el-Kaarî şöyle demiştir: Ben Omer ibnu'l-Hattâb(radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Hişâm ibn Hakîm ibn Hizâm'ı el-Furkan Sûresi'ni benim okumakta olduğumdan başka lehçe üzerine okurken işittim. Bana o sûreyi Rasûlüllah okutmuş idi. Hemen önüne geçmeyi kurdum. Sonra ona namazdan ayrılıncaya kadar mühlet verdim. Sonra ridâsına sarılıp onu çektim ve kendisini Rasûlüllah'a getirdim ve: Ben bundan el-Furkaan Sûresi'ni Sen'in bana okuttuğun lehçeden başka bir lehçe üzerine okurken işittim, dedim. Rasûlüllah bana: "Onu serbest bırak!" buyurdu; sonra ona hitaben: "Oku!" buyurdu. O da okudu. Rasûlüllah: "Bu sûre işte böyle indirildi" dedi; sonra bana:"Oku" buyurdu. de okudum. Rasûlüllah yine: "Sûre işte böyle indirildi. Şüphesiz ki, Kur'ân yedi harf üzere indirilmiştir. Bu yedi ile indirilmiş olandan, kolay geleni okuyunuz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Hasımların Bâzısının Diğeri Hakkındaki Kelâmı Bâbı
2459-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Yemîn olsun içimden öyle geçti ki namaza (ezan okunmasını)emredeyim de namaza durulsun. Sonra ben o cemâati bırakayım da bu namazda hazır bulunmayan topluluğun evlerine gideyim ve evlerini kendileri içlerinde iken yakıvereyim".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Masiyetler Ve Husûmetler Ehli Olanların, Onların Bu Hallerini Tanıma Ve Tesbîtten Sonra Onları Edeblendirme Yolu Olmak Üzere Evlerden Çıkarılmaları Bâbı
2460-)
Âişe (r.anha)'den(şöyle demiştir):Abd ibn Zem'a ile Sa'd ibn Ebî Vakkaas (fetih gününde) Zem'a'nın cariyesinin oğlu (Abdurrahmân'ın nesebi) hakkında Peygamber'e da'vâ arzettiler. Sa'd ibn Ebî Vakkaas: Yâ Rasûlallah! Kardeşim Utbe ibn Ebî Vakkaas bana Mekke'ye geldiğim zaman Zem'a'nın cariyesinin oğluna bakmamı ve onu almamı vasıyyet etti. Çünkü o çocuk benim oğlumdur dedi, dedi. ibnu Zem'a da: O çocuk benim kardeşimdir ve babamın cariyesinin oğludur; Babamın döşeği üzerinde doğurulmuştur, dedi. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), (hakkında çekişilen bu Abdurrahmân da Ütbe'ye) açık bir benzeme gördü de: "Yâ Abde’bne Zem'a, bu çocuk senin kardeşindir. Çocuk döşek sahibinindir (Zina edene mahrumiyet düşer).Ey Sevde, sen de bundan sonra bu Abdurrahmân'dan perdelen" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Vasînin Ölmüş Kimse Adına Nesebe Katma İsteği Ve Diğer Haklar Hususundaki Dâvâsı Bâbı
2461-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Necd tarafına bir süvârî müfrezesi göndermişti. Bu müfreze Benû Hanîfe kabilesinden Sumâme ibn Usâl denilen bir kişiyi esîr alıp getirdi. Bu zât Yemen'in el-Yemâme beldesi ahâlîsinin seyyididir. Onu mescidin direklerinden bir direğe bağladılar. Rasûlüllah mescide çıktığında Sumâme'ye: "Yâ Sumâme, yanında ne var(gönlünden ne geçiriyorsun)?" buyurdu. Yâ Muhammed, gönlümde hayr (ümîdi) var. [Eğer sen beni öldürürsen, kanlı bir cânîyi öldürmüş olursun. Ve eğer bana (af ni'meti) in'âm edersen, ni'mete karşı şükreden bir kişiye in'âm etmiş olursun. Eğer fidye için mal istersen işte malım; veririm, dedi. Bu konuşmadan sonra Sumâme bağlı olarak kaldı...] Râvî hadîsin tamâmını zikretti. Sonunda Rasûlüllah: "Artık Sumâme'yi salıveriniz!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Bozgunculuğundan Endîşe Edilen Kimselerden İşi Sağlamlaştırma Tedbîri Almak Bâbı
2462-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Necd tarafına bir süvârî birliği gönderdi. Bu birlik Benû Hanîfe kabilesinden Sumâme ibn Usâl denilen bir adamı esîr alıp getirdiler ve onu (Medine) Mescidi'nin direklerinden birisine bağladılar .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Suçlunun Harem İçinde Bağlanması Ve Habsedilmesi Bâbı
2463-)
Ka'b ibn Mâlik el-Ensârî(radıyallahü anh)'nin, Abdullah ibnu Ebî Hadred el-Eslemî (radıyallahü anh) üzerinde bir alacağı vardı. Ka'b ibn Mâlik, İbnu Ebî Hadred'e kavuştu ve ondan ayrılmayıp alacağını istedi. Onlar birbirleriyle söyleştiler. Hattâ sesleri yükseldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların yanına geldi de: ''Yâ Ka'b!" dedi ve eliyle alacağından yarısını indir der gibi işaret etti. üzerine Ka'b, İbn Hadred'deki alacağının yarısını aldı da, diğer yarısını ona terk etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Borç Verenin Alacaklısından Ayrılmayıp Onunla Sabit Ve Dâim Olması Bâbı
2464-)
Habbâb ibn Erett (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Câhiliyet devrinde demirci idim. Benim, Âs ibn Vâil üzerinde (ücret olarak) alacak dirhemlerim vardı. Ona geldim ve ondan alacağımın ödenmesini istedim. O bana: Sen Muhammed'e küfretmedikçe sana olan borcumu ödemem, dedi. de: Vallahi ben, Allah seni öldürüp de sonra seni tekrar diriltmedikçe Muhammed'e küfretmem, dedim. defa o: Öyleyse sen beni, ben ölünceye, sonra(öbür dünyâda) diriltilip de bana mal ve çocuklar verilinceye kadar bırak da, ben sana olan borcumu orada ödeyeyim, deyip eğlendi. akabinde şu âyet indi:"Âyetlerimizi (inkâr ile) kâfir olan ve 'Bana elbet mal verilecektir' diyen adamı gördün mü?..."(Meryem: 78-80)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-husûmât
Konu: Alacağın Ödenmesini İstemek Bâbı
2465-)
Bize Şu'be tahdîs etti. H ve bana Muhammed ibn Beşşâr tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ğunder tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şu'be, Seleme'den tahdîs etti. O söyle demiştir: Ben Suveyd ibn Gafele'den işittim, o şöyle dedi: Ben Ubeyy ibn Ka'b (radıyallahü anh)'a kavuştum da o şöyle dedi: Ben bir kese (bulup) aldım; içinde yüz dînâr vardı. Akabinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim (ve söyledim). "Onu bir sene bildirip ilân et" buyurdu. Ben de bu keseyi bir sene ilân ettim. Fakat onu tanıyan kimseye tesadüf etmedim. Sonra Peygamber'e geldim. Peygamber: "Bir sene (daha) bildir" buyurdu. Onu bir sene daha ilân ettim. Fakat sahibini bulamadım. Sonra üçüncü defa Peygamber'e geldim. Bu sefer Peygamber: "Bu paranın kesesini, sayısını ve kesenin ağız bağını iyi koru. Sahibi gelir (de bunları doğru haber verir) ise keseyi ona ver, gelmezse onunla yararlan" buyurdu. Ben de onunla faydalandım. Hadîsin râvîsi Şu'be dedi ki: Ben bir zaman sonra Seleme ibn Kuheyl'e Mekke'de kavuştum. Seleme bana: Suveyd ibn Gafele, Ubeyy'in bulduğu bu paranın üç yıl mı, yahut bir yıl mı iilân edildiğini söylediğini iyi bilmiyorum, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Buluntu Şeyin Sahibi Gelip De Onun Alâmetini Haber Verdiği Zaman, Buluntuyu Yerden Kaldırıp Almış Olan Kimse, O Buluntuyu Sahibine Verir.
2466-)
Zeyd ibnu Hâlid el-Cuhenî(radıyallahü anh) şöyle demiştir; bir bedevî Peygamber'e geldi ve O'na bulup da kaldırdığı buluntu bir şeyin hükmünü sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onu bir sene i'lân et, sonra bunun çıkınını ve ağız bağını saklayıp koru. Bu müddet içinde birisi gelir de o buluntuyu ve onun sıfatlarını sana haber verirse (onu kendisine ver); kimse gelmez ise kendin onunla nafakalan" buyurdu. Sorucu kişi: Yâ Rasûlallah! Yitik koyunun hükmü nedir? Dedi. Rasûlüllah: "O, ya senin, ya mü'min kardeşinin, yahut da kurdundur (yani bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de sahibini bulamazsan sana aittir; sen almaz da mü'min kardeşin alırsa, o, onu alıp koruyan o mültekıtındır; o da almazsa artık koyun kurdundur)" buyurdu.Bu defa da o kimse: Yitik devenin hükmü nedir? Diye sordu. defa Peygamber'in yüzünün rengi değişti ve: "Kayıp deveden sana ne var? O hayvanın tabanı ve su tulumu berâberindedir. (Sahibi buluncaya kadar) kendisi suya gelir ve ağaç yer" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Yitik Deve Nin Alınıp Alınmayacağı Bâbı
2467-)
Bize Süleyman ibn Bilâl, Yahya ibn Saîd'den; o da el- Munbaıs'ın himayesinde bulunan Yezîd'den tahdîs etti. Yezîd, Zeyd ibn Hâlid (radıyallahü anh)'den şöyle derken işitmiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e buluntu şeyin hükmü soruldu. Zeyd ibn Hâlid kesin olarak söyledi ki: Peygamber sorucuya: "Sen onun çıkınını ve ağız bağını iyice tanı. Sonra onu bir sene bildir, i'lân et" buyurdu.el-Munbaıs'ın âzâdlısı Yezîd şöyle diyordu: Eğer(buluntu) i'tirâf edilmezse, onu bulup almış olan kimse onunla nafakalanır ve buluntu onun yanında bir emânet olmuştur.(Süleyman ibn Bilâl dedi ki:) Yahya ibn Saîd şöyle dedi: İşte bu "Onun yanında bir emânet olmuştur" sözü, Rasûlüllah'ın hadîsi içinde mi, yoksa Yezîd'in kendi tarafından söylediği bir şey mi olduğunu bilmediğim şeydir. Sonra o sorucu: (Yâ Rasûlallah!) Koyun yitiği hakkında nasıl görürsün? dedi. Peygamber: "Onu tut, al. Çünkü o ancak senin yahut mü'min kardeşinin yahut da kurdundur" buyurdu. el-Munbaıs'ın âzâdlısı Yezîd: O, yani koyun yitiği de i'lân edilir, dedi.Sonra sorucu tekrar Peygamber'e: Deve yitiği hakkında nasıl re'y edersin? dedi. Zeyd ibn Hâlid dedi ki: Bunun üzerine Peygamber: "Onu serbest bırak! Çünkü onun ayakkabısı ve su tulumu berâberindedir. Sahibi subaşında onu buluncaya kadar o kendisi subaşına gelir ve ağaçları yer (yani yaradılışı kuvvetlidir, korumaya ihtiyâcı yoktur)" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Koyun Yitiği Nin Hükmünü Beyan Bâbı
2468-)
Zeyd ibn Hâlid (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bir adam geldi de yerde bulunup alınan şeyin hükmünü sordu. Rasûlüllah: "Çıkını ve ağız bağını tanı(yıp koru), sonra da onu bir sene bildirip i'lân et. Eğer sahibi gelirse verirsin. Sahibi gelmezse, artık senin hâlin onunladır" buyurdu. O sorucu kişi: Koyun yitiğinin hükmü nedir? dedi. Rasûlüllah: "O senindir, yahut mü'min kardeşinindir, yahut da kurdundur" buyurdu. O kimse bu defa: Deve yitiğinin hükmü nedir? dedi. Rasûlüllah: "Onu almaya senin ne hakkın var? Onun ayakkabısı ve su tulumu berâberindedir. Sahibi ona kavuşuncaya kadar kendisi suya gelir ve ağaçları yer" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Buluntunun Sahibi Bir Sene İlândan Sonra Bulunmazsa, Artık O Şey Onu Bulup Alanındır.
2469-)
Ve el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bana Ca'fer ibnu Rabîa, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), İsrâîl oğulları'ndan bir adam zikretti. O adam İsrâîl oğullarının birinden ödünç olarak bin dînâr vermesini istedi... hadîsini sevketti. Ona ödünç veren kimse deniz kenarına çıktı da malını getirmiş bir gemi görmek umuduyla bakıyordu. Sahilde bir ağaç parçasıyla karşılaştı. Onu ailesinin evde yakması için aldı. Evde onu parçalayınca içinde paraları ve mektûb sahîfesini buldu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Bir Kimse Denizde Bir Ağaç Parçası Bulduğu Yahut Bir Kamçı Yahut Da Bunun Benzeri Bir Şey Bulduğu Zaman Ne Yapar; Bunları Alır Mı Yoksa Terkmi Eder?
2470-)
Bize Muhammed ibn Yûsuf tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân, Mansür'dan; o da Talha'dan; o da Enes ibn Mâlik'ten tahdîs etti. Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) giderken yolda bir hurmaya rast geldi de:"Bunun sadaka hurması olmasından korkmasaydım muhakkak onu alır yerdim" buyurdu demiştir. Yahya ibn Saîd el-Kattân şöyle dedi : Bize Sufyân es-Sevrî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Mansûr (ibnu'l-Mu'temir) tahdîs etti. Ve Zaide ibnu Kudâme de yine Mansür'dan; o da Talha ibnu Musarrıftan söyledi ki, o: Bize Enes tahdîs etti, demiştir. dedi ki : Ve bize Muhammed ibn Mukaatil tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek haber verip şöyle dedi: Bize Ma'mer(ibn Râşid), Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:"Ben ailemin yanına döner gelirim de döşeğimin üzerine düşen bir hurmayı bularak alır, yemek üzere onu kaldırırım, sonra sadaka(hurması)olmasından korkarım da onu muhakkak surette bırakırım"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Bir Şahıs Yolda Bir Hurma Dânesi Bulduğu Zaman Bunu Alıp Yemesi Caiz Olur.
2473-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) tahdîs edip dedi ki: Azîz ve Celîl olan Allah, Rasûlü'ne Mekke fethini müyesser kılınca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlar içinde ayağa kalktı, Allah'a hamd ve sena etti, sonra şöyle buyurdu: "Muhakkak ki Allah fili Mekke'ye girmekten men' etmiştir. Rasûlünü ve mü'minleri de (bir defa olarak)Mekke ahâlîsine musallat etmiştir. Mekke benden evvel hiçbir kimse için asla halâl olmuyordu. O yalnız bir gündüzün bir saatinde benim için halâl kılınmıştır. Benden sonra da hiçbir kimse için ebediyyen halâl olmayacaktır. Mekke'nin av hayvanları ürkütülmez, dikeni (bile) koparılmaz. Yitiğini kimse (elini uzatıp)alamaz. Meğerki sahibini arayıp bulmak isteyen olsun. Her kimin bir kimsesi öldürülürse o, iki şeyden hangisi kendi hakkında daha hayırlı ise onu isteyebilir (yani iki şey arasında muhayyerdir): Ya kendisine diyet verilir yahut öldüren kimse kısâsen öldürülür". Yâ Rasûlallah! Izhırdan başka. Zîrâ bizler onu kabirlerimizde ve evlerimiz (in inşâsın)da kullanıyoruz, dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Izhırdan başka'' buyurdu. Bunun akabinde Yemenli bir zât olan Ebû Şâh ayağa kalktı ve: Bunları benim için yazınız yâ Rasûlallah! Dedi. Rasûlüllah da: "Bunları Ebû Şâh için yazınız" buyurdu. Râvî Velîd dedi ki: Ben Evzâî'ye: "Benim için yazınız yâ Rasûlallah!" sözü nedir? dedim. Rasûlüllah'tan işitmiş olduğu şu hutbenin yazılmasını istedi, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Mekke Ehlinin Buluntu Eşyası Nasıl İlân Edilir?
2474-)
ibn Omer (radıyallahü anh) 'den: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: kimse diğer birinin hayvanının sütünü onun izni olmaksızın sağmasın. Sizden biriniz yiyecek ve içeceklerinin saklandığı mahzenine gelinmesini, dolabının kırılmasını ve oradaki yiyeceklerinin naklolunmasını ister mi? Hayvanlarının memeleri de insanlar için onların yiyeceklerini muhafaza ederler. Onun için hiçbir kimse diğerinin hayvanının sütünü, onun izni olmak müstesna, asla sağmasın".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Hiçbir Kimsenin Hayvanı İzinsiz Olarak Sağılmaz
2475-)
Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî(radıyallahü anh)'den (şöyle demiştir): Bir adam; bulduğu bir yitiğin hükmünü Rasûlüllah'a sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onu bir sene i'lân et. Sonra onun ağız bağını ve çıkınını iyice tanı. Sonra onunla nafakalan. Eğer sahibi gelirse, onu sahibine eda et" buyurdu. (Ebû Zerr ve Ebu'l Vakt'te: O adam): Yâ Rasûlallah! Koyun yitiğinin hükmü nedir? dediler. Rasûlüllah: "Onu tut. Çünkü o ya senin, ya mü'min kardeşinin, yahut da kurdundur (yani bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de sahibini bulamazsan, sana âiddir. Sen almaz da mü'min kardeşin alırsa onundur; o da almazsa artık koyun kurdundur)" buyurdu. O adam: Yâ Rasûlallah! Yitik devenin hükmü nedir? diye sordu. Zeyd ibn Hâlid dedi ki: Rasûlüllah öfkelendi; Hattâ iki yanağı yahut yüzü kızardı. Sonra: "Ondan sana ne? Sâhibi ona kavuşuncaya kadar o hayvanın ayakkabısı ve su tulumu berâberindedir"buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Buluntu Eşyanın Sahibi Bir Sene Sonra Geldiği Zaman, Bulan Onu Sahibine Verir. Çünkü O, Bulanın Yanında Bir Vediadır.
2476-)
Bize Şu'be, Selemetu'bnu Kuheyl’den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Suveyd ibn Gafele'den işittim, o şöyle dedi: Ben Selmân ibn Rabîa ve Zeyd ibn Sûhân ile beraber bir gazvede bulundum. Derken bir kamçı buldum. Bunlardan biri bana: O kamçıyı at, dedi. Ben: Hayır, atmam, lâkin eğer sahibini bulursam (bunu ona veririm); sahibini bulamazsam onunla faydalanırım, dedim. döndüğümüzde hac yaptık. Akabinde ben Medîne'ye uğradım. Ubeyy ibn Ka'b'a düşürülmüş kamçıyı almanın hükmünü sordum. Ubeyy şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında içinde yüz dînâr olan bir kese buldum. Onu Peygamber'e getirdim. Peygamber: "Bunu bir sene (insanların toplantı yerlerinde)bildir, i'lân et" buyurdu. Ben de bir yıl onu i'lân ettim. Sonra Peygamber'e geldim. Peygamber yine: "Onu bir yıl i'lân et" buyurdu. Ben onu bir yıl daha i'lân ettim, sonra Peygamber'e geldim. Peygamber yine: "Onu bir yıl i'lân et" buyurdu. Ben onu bir yıl i'lân ettim, sonra dördüncü defaPeygamber'e geldim. Peygamber: "Dinarların sayısını, ağız bağını, kabını iyi tanı. Eğer sahibi gelir(se sayısını, çıkınını, ağız bağını haber verirce) - keseyi ona ver - gelmezse onunla yararlan" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Yitiği Bulan Şahıs, Ona Hak Kazanmayan Kimsenin Almaması İçin, Zayi Hâlde Terk Etmeyerek Alır Mı?
2477-)
Bize Abdan tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam Usmân ibn Cebele, Şu'be ibnu’l-Haccâc'dan; o da Seleme ibn Kuheyl'den olmak üzere(yukarıda zikredilen) bu hadîsi haber verdi. Bu rivayette Şu'be şöyle dedi: Ben bir zaman sonra Mekke'de Seleme ibn Kuheyl ile buluştum. Bu sefer Seleme bana: Suveyd, Ka'b'ın bulduğu bu paranın üç yıl mı, yoksa bir yıl mı i'lân edildiğini söyledi, pek iyi bilmiyorum, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Yitiği Bulan Şahıs, Ona Hak Kazanmayan Kimsenin Almaması İçin, Zayi Hâlde Terk Etmeyerek Alır Mı?
2478-)
Zeyd ibn Hâlid (radıyallahü anh)'den (o, şöyle demiştir): Bir çöl bedevisi Peygamber'e gelip, bulunmuş yitik eşyanın hükmünü sordu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bunu bir sene i'lân et. Eğer bunun çıkınını ve ağız bağını sana haber veren bir kimse gelirse (bunu ona ver).Kimse gelmezse bununla sen nafakalan" buyurdu. Bedevi, Peygamber'e deve yitiğinin hükmünü sordu. Bunun üzerine Peygamber'in yüzü değişti ve: "Ondan sana ne? Su tulumu ve ayakkabıları berâberindedir. Kendisi suya gelir ve ağaçları yer. Sahibi onu buluncaya kadar, onu kendi başına bırak!" buyurdu. bu sefer Peygamber'e koyun yitiğini sordu. Peygamber: "O senin yahut mü'min kardeşinin yahut da kurdundur (yani bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de sahibini bulamazsan, sana âiddir. Sen almaz da mü'min kardeşin alırsa, o bulup alanındır; o da almazsa artık koyun kurdundur)" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Buluntu Eşyayı İlân Eden, Fakat Onu Sultana Teslim Etmeyen Veya Yükseltmeyen Kimse Bâbı
2479-)
el-Berâ', Ebû Bekr'den; Ebû Bekr (K) şöyle demiştir: Ben (oranın etrafını araştırıp gözetlemek için) gittim. Derken koyunlarını (bulunduğumuz kayaya doğru) sürmekte olan bir koyun çobanı ile karşılaştım. Ona: Sen kimin çobanısın? dedim. da Kureyş'ten ismini belirttiği bir adamın çobanı olduğunu söyledi. Ben de onu tanıdım. Bu sefer ben ona: Senin koyunlarında sütlüsü var mı? dedim. Evet vardır, dedi. Peki benim için süt sağar mısın? dedim. Evet sağarım, dedi. ona emrettim de koyunlarından birini tuttu. Sonra ona koyunun memesi üzerindeki tozları silkelemesini emrettim. Sonra da ellerini silkeleyip temizlemesini emrettim. Avuçlarından birini diğerine vurup şöylece temizlediğini söyledi. Akabinde benim için bir içimlik mikdâr süt sağdı. Ben Rasûlüllah için deriden bir kab yapmıştım, ağzında bir bez vardı. Sütün üzerine biraz su döktüm, hattâ kabın aşağısı biraz soğudu. Nihayet Peygamberin yanına geldim ve: İç yâ Rasûlallah, dedim. içti, ben de bundan hoşnut oldum.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbun Fi'l-lukata
Konu: Bâb
2480-)
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyâmette mü'minler cehennemden (yani cehennem üzerine kurulmuş sırattan) kurtuldukları zaman cennetle cehennem arasındaki köprüde hapsolunurlar. Burada dünyâda aralarında bulunan (ufak tefek) zulümlerden birbirine hakkını vererek hesaplaşırlar. (Bu küçük günâhlardan da) paklanıp arındıkları zaman bunların cennete girmelerine izin verilir. Muhammed'in nefsi yed’inde olan Allah 'a yemîn ederim ki, o müminlerden herhangi biri cennetteki meskenini dünyâda yaşadığı meskeninden daha iyi bilir ve (kılavuzsuz) bulur" Yûnus ibn Muhammed şöyle dedi: Bize Şeybân, Katâde ibn Diâme'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bize Ebû'l-Mütevekkil tahdîs etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Zulümlerin Kısas Yapılması Bâbı
2481-)
Bana Katâde, Safvân ibn Muhrız el-Mâzinî'den haber verdi. O şöyle demiştir: Ben bir keresinde Abdullah ibn Omer'in elinden tutup giderken birisi geldi de, İbn Omer'e Rasûlüllah'ın necve (yavaşça söz söylemek) hakkındaki beyanâtını nasıl işittin (bunu lütfen bildirir misin)? dedi. İbnu Omer de şöyle dedi: Rasûlüllah'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Muhakkak Allah kıyâmet günü mü'mini yaklaştırır ve onun üstüne şefkat kanadını ve koruma perdesini koyar da onu (mevkıf halkının gözünden) örter ve: (Ey kulum, işlediğin) fulân günâhı biliyor musun? Fulân günâhı biliyor musun? Diye sorar. de: Evet Rabb'im! diye tâ bütün günâhlarını takrir ve i'tirâf ettiği ve içinde helak olduğuna kanâat geldiği zaman Allah: (Ey kulum) aleyhindeki bu günâhları dünyâda halktan gizledim. Bu gün de senin lehine bunları mağfiret ediyorum! Buyurur. Ve mü'minin hasenat defteri (sağından) kendisine verilir. Kâfirlere, münafıklara gelince (onlar için de peygamberlerden, meleklerden birçok) şahitler: İşte bunlar Rabblerine karşı (ortak uydurarak) yalan söyleyenlerdir. Haberiniz olsun ki, Allah’ın la'neti (o) zâlimlerin üzerine olsun derler".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Yüce Allahın: Haberiniz Olsun Ki, Allahın Lâneti Zâlimlerin Üzerindedir” Hûd Kavli Bâbı
2482-)
Salime de Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Müslüman müslümânın (dîn) kardeşidir. Müslüman müslümâna zulmetmez, müslümân müslümânı (tehlikede ve musibette)terk de etmez. Her kim müslim kardeşinin hacetinde bulunursa Allah da onun hacetini yerine getirir. Her kim bir müslümândan bir keder (bir darlık) giderip onu ferahlatırsa, Allah da onun kıyâmet gününün kederlerinden bir kederini giderip ferahlatır. Her kim bir müslümânı (dünyâdaki ayıbından) örterse, Allah da onu kıyâmet gününde örter".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Müslüman Müslümâna Zulmetmez Ve Onu Tehlikede Bırakmaz.
2483-)
Humeyd et-Tavîl, Enes ibn Mâlik'ten işitmiştir. Enes (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Sen kardeşine ister zâlim olsun, ister mazlum olsun; yardım et" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Kardeşine Zâlim İken De, Mazlum İken De Yardım Et”.
2484-)
Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): " (Ey mü'min, sen mü'min) kardeşine zâlim iken de, mazlum iken de yardım et" buyurdu. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Şu mazlum olan kişiye yardım edebiliriz. Fakat o zâlime nasıl yardım ederiz? Diye sordular. Rasûlüllah: "Zâlimin iki elinin üstünü tutarsın (yani onu zulümden men' edersin)" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Kardeşine Zâlim İken De, Mazlum İken De Yardım Et”.
2485-)
el-Eş'as ibn Suleym dedi ki: Ben Muâviye ibn Suveyd'den işittim; o şöyle dedi: Ben el-Berâ ibnu Âzib (radıyallahü anh)'den işittim; o: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bize yedi şey emretti ve yedi şeyden de nehyetti, deyip emrettiği şeyler olarak şunları zikretti: ziyaret etmek,
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Mazluma Yardım Bâbı
2486-)
Ebû Mûsâ (el-Eş'ârî -radıyallahü anh)'dan(şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) "Mü'minin mü'mine dayanışması, parçaları birbirine bağlayıp kuvvetlendiren bina gibidir" buyurdu ve (bu dayanışmayı göstermek için) parmakları arasını birbirine yaklaştırdı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Mazluma Yardım Bâbı
2487-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den(şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Zulüm, kıyâmet gününde zulmetlerdir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Zulüm, Kıyâmet Gününde Zulmetlerdir.
2488-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan (şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz ibn Cebel'i (onuncu hicret yılında) Yemen'e vâlî ve muallim olarak gönderdi ve: "Ey Muâz!(Âsî olsa bile) mazlumun duasından sakın. Çünkü mazlumun duası ile Allah arasında (icabeti men' edici) hiçbir engel yoktur" buyurdu .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Mazlûmun Duasından Korkulması Ve Sakınılması Bâbı
2489-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Üzerinde(bir dîn)kardeşinin nefsine yahut malına tecâvüzden doğmuş bir hakk bulunan kimse, dînâr ve dirhem bulunmayacak (kıyâmet günün)den evvel, bugün dünyâda mazlumdan o hakkı bağışlamasını istesin. (Helâllaşılmadığı takdirde) zâlimin sâlih ameli bulunursa, ondan zâlimin zulmü miktârı alınır (da mazluma verilir). Eğer zâlimin haseneleri bulunmazsa, mazlumun seyyielerinden alınıp zâlim üzerine yükletilir". Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: İsmâîl ibn Ebî Uveys: Makburî ancak kabirler tarafına inmiş olduğu için bu isimle isimlendirildi, dedi. Abdillah dedi ki: Ve seneddeki Saîd el-Makburî(123), Leys oğulları'nın âzâdlısıdır. O Saîd ibnu Ebî Saîd'dir. Ebû Saîd'in ismi ise Keysân'dır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Üzerinde Haksız Alınmış Bir Şey Bulunan Kimse, Bu Şeyi Hak Sahibine Helâl Ettirmeğe Kalksa, Helâl Ettirmenin Sahîh Olması İçin Yaptığı Zulmü Beyân Eder Mi? Yahut Etmez Mi? Bâbı
2490-)
Âişe (r.anha)'den: "Eğer bir kadın kocasının uzaklaşmasından (yatağını terk etmesinden, nafakasında ihmal göstermesinden) yahut (herhangi bir suretle kendisinden) yüz çevirmesinden endîşe ederse, sulh ile aralarını düzeltmekte ikisine de vebal yoktur. Sulh daha hayırlıdır... " (en-Nisâ: 128).Âişe dedi ki: Bir adamın nikâhında bir kadın olur, adam o kadınla(kadının yaşlılığından veya ahlâkının kötülüğünden dolayı) sohbeti çoğaltmak istemez, ondan ayrılmayı ister hâldedir. Kadın adama: Ben sana zevcelik hakları hususundaki hakkımı helâl ediyorum, beni boşamadan yatağımda beni terk edebilirsin, der. İşte bu âyet bunun hakkında inmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Mazlum, Zulmünden Doğan Hakkını Zâlime Helâl Kıldığında, Artık O Hakka Dönme Yoktur.
2491-)
Sehl ibn Sa'd es-Sâidî(radıyallahü anh)'den (şöyle demiştir): Rasûlüllah'a içilecek bir şey getirildi. Kendisi bundan(bir mikdâr) içti. Sağında bir genç vardı. Solunda da yaşlılar bulunuyordu. Bu vaziyette aleyhi ve sellem) o gence: "Ey genç! Kalan içeceği şu yaşlılara vermeme bana izin verir misin?" diye sordu. Genç sahâbî: Hayır, vallahi yâ Rasûlallah! Senden gelen nasibimi hiçbir kimseye ihsan edemem, dedi. cevâb üzerine Rasûlüllah o içeceği gencin elinin içine kuvvetle koydu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Bir Kimse Diğer Bir Kimseye Hakkını Tam Almak Hususunda İzin Verdiği Yahut Halâl Kıldığı, Fakat İzin Verilenin Veya Halâl Kılınanın Mikdârını Beyan Etmediği Zaman?
2492-)
Saîd ibn Zeyd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan işittim: "Kim arzdan bir parça yeri haksız zabtederse (kıyâmet gününde) yerin yedi katı halka gibi onun boynuna geçirilir" buyuruyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Bir Arâzî Parçasını Haksız Zabtedenin Günâhı Bâbı
2493-)
Ebû Seleme ibn Abdirrahmân ibn Avf, kendisiyle kavminden bâzı kimseler arasında bir husûmet meydana geldiğini, bu husûmeti Âişe'ye arz ettiğini, Âişe'nin de ona şunları söylediğini tahdîs edip söyledi: Yâ Ebâ Seleme, yer(gasbetmek)den çekin. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim başkasının arzından bir karış mikdârı (bir yere) tecâvüz ederse, kıyâmet gününde yedi kat yerden (isabet eden toprak) o mütecaviz zâlimin boynuna halka gibi geçirilir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Bir Arâzî Parçasını Haksız Zabtedenin Günâhı Bâbı
2494-)
Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek tahdîs edip şöyle dedi: Mûsâ ibn Ukbe, Sâlim'den; o da Bâbası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim haksız olarak (başkasına ait)yerden bir şey gasp edip alırsa, kıyâmet gününde o gasp edilen arazî ile yedi kat yere batırılır" buyurdu. dedi ki: Ebû Ca'fer ibn Ebî Hatim şöyle dedi: Ebû Abdillah el-Buhârî: Bu İbn Omer hadîsi, Abdullah ibnu'l-Mubârek'in Horasan'daki kitabında yoktu. Onu İbnu'l-Mubârek Basra'da hadîs tâliblerine ve râvîlerine yazdırdı, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Bir Arâzî Parçasını Haksız Zabtedenin Günâhı Bâbı
2495-)
Bize Şu'be, Cebele'den tahdîs etti(o, şöyle demiştir): Biz Medîne' de bâzı Iraklılar'la bulunuyorduk. O sırada bize bir kıtlık isabet etmişti. İbnu Zubeyr de bize hurma yediriyordu. Biz hurma yediğimiz sırada yanımızdan İbnu Omer geçerdi; (bâzı Iraklılar'ın açlık sebebiyle hurmayı ikişer ikişer yediğini görürdü de) bize: "Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) hurmayı bir lokmada çiftleyerek yemekten nehiy buyurdu. Meğer ki sizden biriniz mü'min kardeşine öyle çift yemeye izin vermiş ola" der idi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu’l-mezâlim Ve’l-gasb
Konu: Bir İnsan Diğer İnsana Bir Şey Hakkında İzin Verdiğinde, O Şey Caiz Olur