Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
7476-)
Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: BizlerPeygamber'in maiyyetinde bir seferde bulunduğumuzda yüksek bir yere çıktığımız zaman yüksek sesle tekbir getirirdik. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Nefislerinize acıyınız (yavaş tekbîr getiriniz). Çünkü sizler ne bir sağırı çağırıyorsunuz, ne de bir gaibe sesleniyorsunuz. Muhakkak ki sizler iyi işiten, mükemmel gören ve size çok yakın olan Allah'a dua ediyorsunuz" buyurdu. Mûsâ dedi ki: Sonra Peygamber, benim üzerime geldi. O sırada ben gönlümden "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi( = Her çâre ve kuvvet ancak Allah ile olur)" diyordum. bana: "Yâ Abdallah! Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi sözünü söyle, çünkü o, cennet hazînelerinden bir hazînedir” buyurdu. "Ben sana cennet hazînelerinden birine delâlet edeyim mi?" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Ve Kânellâhu Semîan Basîran - Allah Hakkıyle İşitici, Kemâliyle Görücüdür En-nisâ: 134,kavli Bâbı
7479-)
Câbir ibn Abdillah es-Selemî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîlerine işlerin hepsinde Kur'ân'dan bir sûre öğretir gibi istihare duasını öğretir, şöyle buyururdu: "Sizin herbiriniz bir işe kasdettiği zaman- o kimse farz olmaksızın (nafile olarak) iki rek'at namaz kılsın. Sonra şu duayı söylesin: innî estehîruke bi-ilmike, ve estekdiruke bi-kudretike, ve es'elüke min fadlike, fe-inneke takdiru velâ akdiru, ve ta’lemu velâ a’lemu, Ve ente Allâmu'l-Ğuyûb. fe-in kunte ta'lemu haza’l-emre, summe tusemmîhi bi-aynihi, hayran lî fî âcili emrî ve âcilihi, ev kaale fî dînî ve maaşî ve akıbeti emrî, fakdurhu lî, ve yessirhu lî, Summe bârik lî fîhi. ve kunte ta'lemu ennehu şerrun lî fî dînî ve maâşî ve akıbeti emrî, ev kaale fî âcili emrî ve êcilihi, fasrifnî anhu, vakdur liye’l-hayra haysu kâne, summe raddinî bihî.) = Yâ Allah, bildiğin için ben Sen'den hayırlısını isterim. Ve gücün yetiştiğinden beni kudretlendirmeni isterim. Bunu Sen'in fadlından istiyorum. Çünkü Sen takdîr edersin, ben takdîr edemem; Sen bilirsin, ben bilemem. Şübhesiz Sen Allâmu'l-Guyûb'sun ( = Şuurumuzdan uzak olan bütün gaybleri pek yakından bilicisin)! Allah, şu işin benim için dünyâ işimde ve âhiret işimde yahut dînim, yaşayışım ve işimin akıbeti hakkında hayırlı olduğunu bilmekte isen, onu benim için takdîr et ve onu bana kolaylaştır. Sonra bu işte bana bereket ihsan eyle! Allah, bu işin benim için, dînim, yaşayışım ve işimin akıbeti hususunda -yahut şöyle der:- dünyâ işimde ve âhiret işimde bir şerr olduğunu bilmekte isen beni ondan çevir ve bana her nerede ise hayrı takdîr et. Sonra beni o hayırda razı kıl!].
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Kul: Huvel-kaadiru = De Ki; O Kaadirdir... El-enâm: Kavli Bâbı
7480-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) çok defa "Gönülleri çevirip döndüren Allah'a and ederim ki, yapmam!" diye yemîn ederdi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Mukallibul-kulûb Sözü Ve Yüce Allahın: Biz Onların Gönüllerini Ve Gözlerini Çeviririz... El-enâm: Kavli Bâbı
7481-)
Bize Ebu'z-Zinâd, el-A’rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasfllullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'a hâss, yüzden bir eksik olarak doksandokuz isim vardır. Bu isimleri her kim sayarsa cennete girer" buyurmuştur. 12),"Hafıznâhu"(yani "Onu hıfzettik") ma'nâsınadır, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Deniz Avı Yapmak Ve Onu Yemek -kendinize De, Yolcuya Da Bir Fâide Olmak Üzere- Sizin İçin Halâl Edildi... El-mâide: Kavli Bâbı
7482-)
Bana Mâlik, Saîd ibn Ebî Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Biriniz yatağına geldiği zaman, elbisesinin kenârıyle üç kerre yatağım silkelesin. Sonra şöyle duâ etsin; Rabbi vada'tu cenbî ve bike erfauhu. in emsekte nefsi feğfîr lehâ ve in erseltehâ fehfazhâ bimâ tahfazu bihi ibâdeke's-sâlihîn!” Rabb'im, ancak Sen'in isminle yan tarafımı yatağıma koydum. Sen'in isminle de kaldırırım. Rabb'im eğer nefsimi tutacak olursan (yani canımı alacak olursan) ona mağfiret eyle! Eğer tekrar hayâta salıverecek olursan, hayâtımı sâlih kullarını muhafaza etmekte olduğun korumanla koru!)". Abdulazîz el-Uveysî'ye Mâlik'ten rivayetinde Yahya ibn Saîd el-Kattân ile Bişr ibnu'l-Mufaddal da Ubeydullah'tan; o da Saîd ibn Ebî Saîd'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den olmak üzere mutâbaat etmişlerdir. Zuheyr, Ebû Demre, İsmâîl ibn Zekeriyyâ üçlüsü de Ubeydullah'tan; o da Saîd ibn Ebî Saîd'den; o da babası Ebû Saîd Keysân'dan; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den rivayette bir râvî ziyâde etmişlerdir. hadîsi İbn Aclân da Saîd ibn Ebî Saîd'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber'den rivayet etti. Muhammed ibn Aclân'a Muhammed ibnu Abdirrahmân, ed-Derâverdî ve Usâme ibnu Hafs üçlüsü mutâbaat etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın İsimleriyle İstemek Ve Bunlarla Allaha Sığınmak Bâbı
7483-)
Huzeyfe (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) yatağına girdiği zaman "Allahumme bismike ahyâ ve emûtu (Allah'ım, Sen'in isminle dirilir ve ölürüm -uyanır ve uyurum-)"der, sabaha girdiği zaman da "el-Hamdu li’llâhi'llezi ahyânâ ba'de mâ emûtenâ ve ileyhi'n-nuşûr (Hamd bizleri öldükten sonra dirilten ve öldükten sonra -ba's için- dirilmemiz de -böylece- O'na âid olan Allah'a mahsûstur)"diye hamdederdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın İsimleriyle İstemek Ve Bunlarla Allaha Sığınmak Bâbı
7485-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûhıllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Eğer sizden biriniz (cinsî münâsebet için) eşine gelmek istediği zaman 'Bismillâhi. Allâhumme cennibnâ'ş-şeytâne vecennibi’ş-şeytâne mâ razaktena (Bismillah, Allah'ım, beni şeytândan uzaklaştır, şeytânı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl)' derse, sonra onların bu münâsebetinden bir çocuk takdir olunursa, o çocuğa ebeden şeytân zarar veremez".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın İsimleriyle İstemek Ve Bunlarla Allaha Sığınmak Bâbı
7486-)
Adiyy ibn Hatim (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sorup: Öğretilmiş köpeklerimi avın üzerine salıveriyorum, dedim. Peygamber: "Sen av öğretilmiş olan köpeklerini Allah'ın ismini zikredip de av üzerine saldığında onlar avı senin için tutmuşlarsa, sen o av etini ye. Sen mi'râd denilen demirli okunu ava attığında avı yaralamışsa, onu da ye!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın İsimleriyle İstemek Ve Bunlarla Allaha Sığınmak Bâbı
7487-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Sahâbîler: Yâ Rasûlallah, şu mıntıkada müşriklik zamanları yakın bulunan birtakım kavimler var, onlar bizlere etler getiriyorlar. Bizler onların bu hayvanları keserlerken üzerlerine Allah'ın ismini zikrediyorlar mı yahut etmiyorlar mı bilmiyoruz? dediler. aleyhi ve sellem) onlara: "Sizler kendiniz o etler üzerine Allah'ın ismini zikredin de onları yiyin!" buyurdu. râvîlerinden Ebû Hâlid el-Ahmer'e Muhammed ibn Abdirrahmân, ed-Derâverdî ve Usâme ibn Hafs üçlüsü mutâbaat etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın İsimleriyle İstemek Ve Bunlarla Allaha Sığınmak Bâbı
7488-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kurban bayramında Allah'ın ismini söyleyerek ve tekbîr getirerek iki koç kurbanı kesti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın İsimleriyle İstemek Ve Bunlarla Allaha Sığınmak Bâbı
7489-)
Bize Şu’be, el-Esved ibn Kays'tan tahdîs etti ki, Cundeb (radıyallahü anh): Bir kurban bayramı gününde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında hazır bulunduğunu, Peygamber’in evvelâ bayram namazı kıldırdığım, bundan sonra hutbe yapıp şöyle buyurduğunu haber vermiştir:"Her kim namaz kılmadan evvel kurban kestiyse, onun yerine bir daha kessin. Her kim de kesmemişse Allah 'in ismiyle teberrük ederek kessin!"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın İsimleriyle İstemek Ve Bunlarla Allaha Sığınmak Bâbı
7490-)
Bize Verkaa, Abdullah ibn Dinar'dan tahdîs etti ki, İbn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Babalarınız isimleriyle yemin etmeyiniz. Her kim yemin etmek zorunda kalırsa, Allah ismiyle yemin etsin" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın İsimleriyle İstemek Ve Bunlarla Allaha Sığınmak Bâbı
7491-)
ez-Zuhrî'den (şöyle demiştir): Bana Zuhre oğulları'nın yeminli dostu olan Amr ibnu Ebî Sufyân ibn Esîd ibn Câriye es-Sakafî haber verdi. Bu zât Ebû Hureyre'nin arkadaşlarından idi. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)(Uhud'dan sonra Adal ve el-Kâre kabilelerinden bir topluluk: Yâ Rasûlallah, bizde İslâm var, bizimle beraber sahâbîlerinden bizlere dîni öğretecek kimseler gönder, demeleri üzerine) on kişi gönderdi. Bu gönderilenlerden biri Hubeyb el-Ensârî idi.. dedi ki: Bana Ubeydullah ibn Iyâd haber verdi ki, ona da el-Hâris’in kızı Zeyneb şöyle haber vermiştir: O kabîleler zulmedip Hubeyb'i öldürmeye ittifak ettiklerinde Hubeyb, avret yerlerinin kıllarını temizlemek için bu kızdan bir ustura emânet alıp kullanmıştır. Onlar Hubeyb'i öldürmek üzere Harem'den çıkardıkları zaman, Hubeyb şu beyitleri söylemiştir: lestu ubâlî hîne uktelu müslimen, eyyi şıkkın kâne lillâhi masra'î, zâlike fî Zâti'l-İlâhî ve in yese', alâ evsâli şılvın mumezza'i, müslümân olarak öldürülürken Allah için düşüşümün arzın hangi şıkkında olmasına aldırmam! Çünkü bu öldürülmem Allah'ın zâtı (yani O'na tâat ve O'nun rızâsını isteme) yolundadır. Eğer O isterse parçalanmış cesedin her bir eklemi ve kemikleri üzerine bereketler ihsan eder!) Hubeyb (iki rek'at namaz kılmış) sonra onu Ukbe ibnu'l-Hâris Ten'îm mevkiinde öldürmüş ve asmıştır. Peygamber, Hubeyb ve arkadaşlarının musibete uğradıkları gün sahâbîlerine onların haberini bildirmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Zât, Sıfatlar Ve Allahın İsimleri Hakkında Zikredilen Şeyler Bâbı
7492-)
Bize el-A'meş, Şakîk'ten; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)’dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Mü’minleri Allah'tan ziyâde fenalıklardan koruyan bir kimse yoktur. Mü'minlerin en büyük himaye edicisi olduğu içindir ki, Allah bütün fenalıkları haram kılmıştır. Bir de Allahu Taâlâ'dan ziyâde medhedilmeyi seven kimse de yoktur. (Bunun için Allah kendisini Kur’ân’da birçok sıfatlarla övmüştür)".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu: Allah Sizi Kendinden Sakındırıp Korkutur Âlu İmrân: Kavli Bâbı
7493-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den(o şöyle demiştir):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allahu Taâlâ mahlûkları yarattığı (ve onların mukadderatını ta'yîn buyurduğu) zaman kendi ulûhiyetine âid olmak üzere de bir kitabını yazdı. (Zâtına âid ahd ve mîsâkı içine alan) bu mektubu da kendi Arş'ına koydu. (Bunda şu vardır:) Benim rahmetim gazabıma galebe eder".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu: Allah Sizi Kendinden Sakındırıp Korkutur Âlu İmrân: Kavli Bâbı
7494-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah şöyle buyurur: Ben kulumun beni zannı yanındayım (irâdem kulumun beni anlayışına göre ilgilenir). Kulum beni andığı zaman ben muhakkak onunla beraber bulunurum. O beni gönlünde gizlice zikrederse, ben de onu bu suretle nefsimde (yani Zâtımda) zikrederim. Eğer o beni bir cemâat içinde zikrederse, ben de onu bu cemâat ferdlerinden daha hayırlı bir cemiyet içinde anarım. Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu: Allah Sizi Kendinden Sakındırıp Korkutur Âlu İmrân: Kavli Bâbı
7495-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: "Allah size üstünüzden bir azâb göndermeye kaadirdir" (el-En'âm: 65) âyeti inince, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Rabb'im, Sen'in zâtına sığınırım" dedi. Yâhud"Ayaklarınızın altından bir azâb göndermeye kaadirdir" cümlesinin ardından: "Rabb'im, Sen'in zâtına sığınırım" Dedi, Yâhud "Fırkalarınızı birbirine katıp bâzınızın hıncını bâzınıza tattırmaya kaadirdir" cümlesinden sonra da Peygamber:"Bu daha kolaydır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Allah Tebâreke Ve Taâlânın: Kullu Şeyin Hâlikun İllâ Vechehu-onun Zâtından Başka Herşey Helak Olucudur El-kasas: Kavli Bâbı
7496-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında Deccâl zikrolundu. Bunun üzerine Peygamber:"Şübhesiz Allah sizin üzerinize gizli olmaz. Çünkü Allah sakat gözlü değildir" buyurdu ve eliyle kendi gözüne işaret etti. "Mesih Deccâl ise, sağ gözü sakattır. Sanki onun gözü, salkımındaki emsalinden dışarı çıkmış iri bir üzüm tanesi gibidir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Sana Karşı Ey Mûsâ Gözümün Önünde Yetiştirilmen İçin Kendimden Bir Sevgi De Bırakmıştım Tâhâ: Kavli Bâbı
7497-)
Bize Katâde haber verip şöyle dedi: Ben Enes (radıyallahü anh)'ten işittim, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allahu Taâlâ'nın gönderdiği herbir peygamber, kendi kavmini muhakkak o pek yalancı şaşı Deccâl'den haber verip sakındırmıştır. Çünkü o sakat gözlüdür. Rabbiniz ise sakat gözlü değildir (yani doğru yolu irşâd eyler). Yalancı Deccâl'in iki gözü arasında ‘Kâfir’ yazılmıştır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Sana Karşı Ey Mûsâ Gözümün Önünde Yetiştirilmen İçin Kendimden Bir Sevgi De Bırakmıştım Tâhâ: Kavli Bâbı
7498-)
Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs etti. Bana Muhammed ibn Yahya ibn Habbân, ibnu Muhayrîz'den tahdîs etti ki, Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) Musta'lık oğulları gazvesinde kâfirlerden pekçok esîr cariyeler elde ettiklerini ve bu kadınlardan cima yapmak suretiyle, fakat gebe kalmaksızın faydalanmalarını istediklerini,Peygamber'e azl'in hükmünü (yânı cima sırasında inzalden önce zekeri çekerek menîyi fercden dışarı akıtmanın hükmünü) sorduklarını haber verdi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bunu yapmamanızda bir be's yoktur. (Azl yapmamanız vâcib kılınmamıştır.) Fakat Allah kıyâmet gününe kadar yaratacak olduğu kimseleri muhakkak yazmıştır” buyurdu. ibn Cebr: Râvî Kazaa'dan söyledi ki, o: Ben Ebû Saîd'den azl hakkında işittim, o: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yaratılması takdir edilmiş olan hiçbir nefis hâriç olmamak üzere muhakkak Allah onların hepsini yaratacaktır" buyurdu, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Huvellâhu Hâlıkul-bâriul-musavviru El-haşr: Kavli Bâbı
7499-)
Bize Hişâm ed-Destevâî, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah kıyâmet gününde mü'minleri böylece toplar. bulunduğumuz şu durumumuzdan bizleri kurtarması için Rabb'imize şefaat istesek, derler. Âdem Peygambere gelirler ve: Yâ Âdem! İnsanların sıkıntıda olduklarını görmüyor musun? Allah seni kendi eliyle yarattı, meleklerini sana secde ettirdi... ve herşeyin isimlerini sana öğretti. Bulunduğumuz şu durumdan bizleri kurtarması için Rabb'inden bizlere şefaat et! derler. Ben buna ehil değilim, der ve onlara, işlemiş olduğu o ağaçtan yeme hatîesini zikrederek: Lâkin sizler Nuh'a gidin. Çünkü o, Allah 'ın bütün yeryüzü ahâlîsine göndermiş olduğu ilk rasûldür! der. Nûh 'a gelirler, ondan şefaat isterler. O da: Ben buna ehil değilim, der ve vaktiyle işlediği, kavmi aleyhine duâ etmesi hatîesini zikrederek: Fakat siz Halîlu'r-Rahmân olan İbrâhîm 'e gidin, der. İbrahim'e gidip ondan şefaat isterler. O da: Ben buna ehil değilim, der ve onlara, vaktiyle işlediği hatâlarını ("Ben hastayım, putları onların büyükleri kırdı” ve zevcesi için "O benim kızkardeşimdir" demesini) zikrederek: Lâkin sizler, Allah 'in kendisine Tevrat vermiş ve kendisiyle konuşmuş olduğu bir kul olan Musa'ya gidin, der. Musa'ya giderler. O da: Ben buna ehil değilim, der ve onlara, vaktiyle işlediği (nefis öldürme) hatâsını zikreder: Fakat sizler Allah'ın kulu, rasûlü, kelimesi ve ruhu olan Îsa'ya gidin, der. Îsa'ya gelip (ondan şefaat isterler), İsâ da onlara: Ben buna ehil değilim. Fakat siz geçmiş ve geri kalmış günâhları mağfiret olunmuş bir kul olan Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidin, der. üzerine insanlar bana gelirler. Ben de akabinde gider Rabb'imin huzuruna izin isterim. Bana huzura girmem için izin verilir. Ben Rabb'imi görünce hemen O'nun için secdeye kapanırım. Allah beni bu vaziyette bırakmak istediği kadar bırakır. Sonra Allah tarafından bana: Başını kaldır, Muhammedi söyle, sözün dinlenir; iste, Sana verilir; şefaat et, şefaatin kabul olunur! denilir. bana öğrettiği birçok hamdlerle Rabb'ime hamdederim. Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır (yânı belli bir kavim) ta'yîn edilir. Ben onları cennete girdiririm. Sonra tekrar dönerim. Rabb'imi görünce secdeye kapanırım. O beni bu vaziyette bırakmak istediği kadar bırakır. Sonra Allah tarafından: Başını kaldır, Muhammed! Söyle; sözün işitilir; iste, sana verilir; şefaat et, şefaatin kabul olunur! denilir. yine Rabb'imin bana öğretmiş olduğu birçok hamdlerle Rabb 'ime hamdederim. Sonra şefaat ederim. Bana yine bir sınır ta’yîn edilir. Ben onları da cennete koyarım. Bundan sonra yine döner, Rabb'imi görünce secdeye kapanırım. Rabb'im beni o vaziyette bırakmak istediği kadar bırakır. Sonra: Kalk yâ Muhammed! Söyle, sözün işitilir; iste, sana verilir; şefaat et, şefaatin kabul olunur! denilir. yine Rabb'imin bana öğretmiş olduğu birçok hamdlerle Rabb'ime hamdederim. Sonra şefaat ederim. Benim için yine bir sınır konulur. Ben o sınır içindekileri de alır, cennete korum. Sonra döner ve Rabb'ime: Yâ Rabbî! Ateşte Kur'ân'ın habsettiklerinden ve kendisine hulûd vâcib olanlardan başka kimse kalmadı, derim". ibn Mâlik dedi ki:Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Lâ ilahe ille’llah diyen ve kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır (yani îmân) bulunan kimseler ateşten çıkar. Bundan sonra Lâ ilahe ille’llah diyen ve kalbinde bir buğday tanesi ağırlığı kadar hayır bulunan kimseler ateşten çıkar. Daha sonra Lâ ilahe ille’llah diyen ve kalbinde bir tek zerre ağırlığı kadar hayır olan kimseler ateşten çıkar" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Buyurdu: Ey İblis, İki Elimle Yânı Bizzat Yarattığıma Secde Etmenden Seni Hangi Şey Men Etti? Kibirlenmek Mi İstedin? Yoksa Yücelerden Mi Oldun? Sâd: Kavli Bâbı
7500-)
Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın eli dopdoludur, harcamak onu eksiltmez, O gece ve gündüz dâima cömerttir, akar durur". Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah'ın gökleri ve Yer'i yarattığı günden beri infâk ve in 'âm ettiği nîmetlerin mâhiyetini bana bildirebilir misiniz? Şübhesiz bunca harcama O'nun elindeki nîmetlerden hiçbirşey eksiltmemiştir". Rasûlüllah: "Çünkü O'nun tahtı su (hudûdsuz ni'met deryası) üzerine kurutmuştur (Hûd: 7).O'nun diğer elinde adalet terazisi vardır ki, onun gözü alçalır, yükselir (bu suretle insanların kimine çok, kimine az verir)" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Buyurdu: Ey İblis, İki Elimle Yânı Bizzat Yarattığıma Secde Etmenden Seni Hangi Şey Men Etti? Kibirlenmek Mi İstedin? Yoksa Yücelerden Mi Oldun? Sâd: Kavli Bâbı
7501-)
Bana amcam el-Kaasım ibn Yahya, Ubeydullah'tan; o da Nâfi'den; o da ibn Omer(radıyallahü anh) ’den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Şübhesiz Allah kıyâmet gününde bütün Arz'ı avucuna alır, gökler de O'nun sağ elinde olur. Sonra: Melik ancak benim! buyurur". hadîsi Saîd ibn Dâvûd da imâm Mâlik'ten rivayet etmiştir. Omer ibnu Hamza da: Ben Sâlim'den işittim, demiştir. Salim de: Ben ibn Omer'den işittim; Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsi söylemiştir, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Buyurdu: Ey İblis, İki Elimle Yânı Bizzat Yarattığıma Secde Etmenden Seni Hangi Şey Men Etti? Kibirlenmek Mi İstedin? Yoksa Yücelerden Mi Oldun? Sâd: Kavli Bâbı
7502-)
Ebû'l-Yemân da şöyle dedi: Bize Şuâyb, ez-Zuhrî’den haber verdi: Bana Ebû Seleme haber verdi ki, Ebû Hureyre: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allahu Taâlâ bütün Yer tabakalarını avucuna alıp dürer" buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Buyurdu: Ey İblis, İki Elimle Yânı Bizzat Yarattığıma Secde Etmenden Seni Hangi Şey Men Etti? Kibirlenmek Mi İstedin? Yoksa Yücelerden Mi Oldun? Sâd: Kavli Bâbı
7503-)
Sufyân es-Sevrî'den (şöyle demiştir): Bana Mansûr ve Süleyman ibn Mıhrân el-A'meş; ikisi de İbrâhîm en-Nahaî'den; o da Abîde'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan şöyle tahdîs etti: Peygamber’e bir Yahûdî geldi de: Yâ Muhammed, Allah gökleri bir parmağında, Yer tabakalarını bir parmağında, dağları bir parmağında, bütün ağaçları bir parmağında, öbür mahlûkları da (beşinci) bir parmağında tutar, sonra: Melik ancak benim (bütün kâinatın hükümdarı ancak benim)! der, dedi. haber üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ağzının sonundaki dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra da: "Allah'ın kadrini O'na lâyık olacak bir sûrette hükkıyle takdir edemediler... " [el-En'âm: 91; el-Hacc: 74; (ez-Zumer: 67) âyetini okudu. ibn Saîd el-Kattân bu hadîsi söyledi de bunda şunu ziyâde etti: Fudayl ibnu Iyâd, Mansür'dan; o da İbrahim'den; o da Abîde'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd'dan: "Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), Yahûdî âliminin (Tevrat'tan naklettiği) bu sözünden hoşlanarak ve onu tasdîk ederek, sondaki dişleri görülünceye kadar güldü” fıkrasını ziyâde etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Buyurdu: Ey İblis, İki Elimle Yânı Bizzat Yarattığıma Secde Etmenden Seni Hangi Şey Men Etti? Kibirlenmek Mi İstedin? Yoksa Yücelerden Mi Oldun? Sâd: Kavli Bâbı
7504-)
Abdullah ibnu Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Kitâb ehlinden bir adam Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi ve: Yâ Ebâ'l-Kaasım! Şübhesiz Allah gökleri bir parmağında, yer tabakalarını bir parmağında, bütün ağaçlan bir parmağında, suları ve toprakları bir parmağında, öbür mahlûkları da (beşinci) parmağında tutar, sonra: Melik ancak benim, Melik ancak benim! buyurur, dedi. Mes'ûd dedi ki:) Bu söz üzerine ben Peygamber'i gördüm ki, O son dişleri görülünceye kadar güldü, sonra: "Allah’ın kadrini, O'na lâyık olacak bir surette hakkıyle takdir etmediler...”(ez-Zümer: 67, El-Enâm: 91) âyetini okudu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Buyurdu: Ey İblis, İki Elimle Yânı Bizzat Yarattığıma Secde Etmenden Seni Hangi Şey Men Etti? Kibirlenmek Mi İstedin? Yoksa Yücelerden Mi Oldun? Sâd: Kavli Bâbı
7505-)
Bize Abdulmelik ibn Umeyr, el-Mugîre'nin kâtibi olan Verrâd'dan tahdîs etti ki, el-Mugîre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ensâr'dan Hazrec'in seyyidi Sa'd ibn Ubâde: Eğer ben karımın yanında (yabancı) bir erkek görsem, onu kılıcımın geniş yüzü ile değil, keskin tarafı ile vurur öldürürdüm, dedi. bu sözü Rasûlüllah'a ulaştı da Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sa'd ibn Ubâde'nin bu gayret ve hamiyyetinden hayret mi ediyorsunuz? (Hayret etmeyiniz!) Vallahi ben elbette Sa'd'den daha kıskancım. Allah da benden daha kıskançtır. İşte Allah'ın bu gayretinden dolayıdır ki, Allah açık, kapalı bütün çirkin işleri haram kılmıştır. Allah'tan daha çok hücceti seven hiçbir kimse de yoktur. İşte bundan dolayıdır ki, Allah birçok mübeşşirler ve munzirler göndermiştir. Bir de Allahu Taâlâ'dan fazla medh ve senayı seven kimse de yoktur. İşte bundan dolayıdır ki, kendisine itaat edenlere cenneti va'd etmiştir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Allahtan Daha Kıskanç Hiçbir Şahıs Yoktur Kavli Bâbı
7506-)
Bize Mâlik, Ebû Hâzım'dan haber verdi ki, Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem- bir kadınla evlenmek isteyen) bir erkeğe: "Kur'an'dan ezberinde birşey var mı?” diye sordu. O zât: Evet, ezberimde şu sûre, şu süre vardır, diye birtakım sûrelerin isimlerini saydı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb De Ki: Şâhid Olmak Bakımından Hangi Şey Daha Büyük? De Ki: Benimle Sizin Aranızda Allah, Hakkıyle Şâhiddir El-enâm: 19
7507-)
İmrân ibnu Husayn (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında idim. O sırada Temîm oğulları'ndan bir topluluk geldi. Peygamber onlara: "Müjdeyi kabul edin ey Temîm oğulları!" buyurdu. Onlar: Sen bizi müjdeledin. Şimdi bize (Beytu'l-mâl'den dünyalık da) ver! dediler. sırada Yemen halkından birtakım insanlar içeriye girdiler. Peygamber bu sefer onlara: "Ey Yemenliler! Temîm oğulları madem ki müjdeyi kabul etmek istemediler, islâm 'in o hayır ve saadet müjdesini sizler kabul ediniz!" buyurdu. Kabul ettik (yâ Rasûlallah)! Esasen bizler Sen'in yanına dîn hususunda iyi anlayışlar kazanalım ve Sen'den bu işin (yani yaratılışın) evvelinde neler olduğunu soralım diye geldik! dediler. " (Ezelde) Allah vardı ve Allah'tan başka birşey yoktu. Ve Allah’ın Arşı su üzerinde bulunuyordu. Sonra Allah gökleri ve Yer'i yarattı. Sonra Allah (levhde) kâinatın tamâmını takdir ve tesbît edip yazdı..." buyurdu. tam bu sırada bana bir adam geldi de: Yâ İmrân! Yetiş, deven kaçıp gitti! dedi. hemen deveyi aramak üzere gittim. Bu sırada benimle devem arasını serâb kesiyordu. Allah'a yemîn ederim ki, keski devem gitmiş olsaydı da ben yerimden kalkmasaydım (ve Peygamber'in sözlerini dinleseydim) diye arzu ettim!.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7508-)
Bize Ma'mer, Hemmâm'dan haber verdi: Bize Ebû Hureyre (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz Allah'ın sağ eli dopdoludur, harcamak onu eksiltmez. O, gece gündüz dâima çok cömert olup devamlı verir durur. Allah 'ın gökleri ve Yer'i yarattığı günden beri infâk ve in'âm eylediği nimetlerinin mâhiyetini bana bildirebilir misiniz? Şu muhakkak ki, O'nun sağ elindeki ni'metler hiç eksilmez. O'nun Arşı su üzerindedir (hudûdsuz nimet deryası üzerine kurulmuştur). O'nun diğer elinde defeyz yahut kabz (yani tutma) vardır ki, (bir kısım kavimleri) yükseltir, (diğer bâzılarını da) alçaltır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7509-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Zeyd ibn Harise geldi, zevcesi Zeyneb bintu Cahş'tan şikâyet ediyordu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de Zeyd, zevcesini boşamak istedikçe ona: "Yâ Zeyd! Allah'tan kork, zevceni üzerinde tut (boşama)" diyordu. Eğer Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'ın Kitabından birşey gizlese idi, şu "Sen zevceni uhdende tut. Allah 'tan kork! diyordun da, Allah 'ın açığa çıkarıcı olduğu şeyi içinde gizliyor, insanlardan korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha çok lâyıktı”(el-Ahzâb: 37) âyetini gizlerdi, demiştir. şöyle dedi: Zeyneb bintu Cahş,Peygamber'in diğer kadınlarına karşı öğünür, iftihar eder: Sizleri Peygamber ile kendi ahâlîleriniz, hısımlarınız evlendirdi. Halbuki beni O'nunla yedi kat göklerin üstünden Yüce Allah evlendirdi! der idi. Sabit el-Bunânî'den gelen rivayette: "Allah'ın açığa çıkarıcısı olduğu şeyi içinde gizliyor, insanlardan korkuyordun.,." âyeti Zeyneb ile Zeyd ibn Hârise'nin işi hakkında indi, ziyâdesi gelmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7510-)
Bize İsâ ibnu Tahmân tahdîs edip şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)’ten işittim, şöyle diyordu: Hicâb âyeti (el-Ahzâb: 53) Zeyneb bintu Cahş'ın evlenmesinde indi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) o gün Zeyneb'in düğün yemeği olarak insanlara et ve ekmek yedirdi. Zeyneb dePeygamber'in diğer kadınlarına karsı öğünüp iftihar ederdi ve: Şübhesiz Allahu Taâlâ beni Peygamber ile göklerde nikâh etti. (Çünkü “Zevvecnâkehâ=Biz seni Zeyneb ile evlendirdik” (-el-Ahzâb: 37-buyurdu) derdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7511-)
Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah bütün mahlûkları yaratmayı hükmettiği zaman, Arş'nın üstünde, yanında bulunan bir kitâbda tesbît edip şunu yazdı: Şübhesiz benim rahmetim gadabımı geçmiştir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7512-)
Bana Atâ ibn Yesâr, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a ve O'nun Rasûlü'ne îmân eder de namaz kılar ve ramazânda oruç tutarsa, onu cennete koymak (sâdık olan va'di gereğince) Allah üzerine bir hakk olur. O kimse ister Allah yolunda muhacir olsun, isterse içinde doğduğu toprağında otursun". üzerine sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Bu müjdeyi insanlara haber vermeyelim mi? dediler. "Şübhesiz cennette yüz derece vardır. Allah onları kendi yolunda cihâd eden mücâhidler için hazırladı. Her iki derecenin arasındaki mesafe, gökle Yer arasındaki mesafe gibidir. Sizler Allah'tan (cennet) istediğiniz zaman, O'ndan Firdevs'i isteyin. Çünkü o, cennetin en üstünü ve en yüksek olanıdır. Firdevs'in üstünde Rahmân'ın Arş'ı vardır. Cennetin ırmakları Firdevs'ten fıskırıp akarlar" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7513-)
Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben mescide girdim, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) oturmaktaydı. Güneş batınca bana: "Yâ Ebâ Zerr! Bu Güneş nereye gider bilir misin?" diye sordu. Ebû Zerr dedi ki: Ben: Allah ve Rasûlü en bilendir, dedim.Rasûlüllah: "Güneş gider, secde hâlinde izin ister de kendisine izin verilir. Sanki ona 'Nereden geldin ise oraya dön!' denilir. O da battığı taraftan doğar" buyurdu. sonra Rasûlüllah"Zâlike mustakarrun lehâ (Bu onun karar yeridir)"âyetini okudu. Bu okuyuş, Abdullah ibn Mes'ûd'un okuyuşunda böyledir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7514-)
Zeyd ibn Sabit (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Ebû Bekr bana haber gönderip çağırttı ve bana Kur'ân'ın cem’i için ardına düşüp gereği gibi araştırmamı emretti. Artık ben Kur'ân'ı gereği gibi araştırdım. Nihayet et-Tevbe Sûresi'nin sonunu Ebû Huzeyme el-Ensârî'nin beraberinde (yazılı) buldum, bu âyetten ondan başka kimsenin yanında yazılı olarak bulmadım: "And olsun, size kendinizden öyle bir rasül gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. Üstünüze çok düşkündür. Mü 'minlere çok re'fetli, çok merhametlidir..." Berâe'nin sonuna kadar (128-129. âyetler).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7515-)
Bize Yahya ibn Bukeyr tahdîs etti. Bize el-Leys, Yûnus'tan bu hadîsi tahdîs etti; bunda "Ebû Huzeyme el-Ensârî'nin beraberinde buldum” demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7516-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) keder ve şiddet zamanında şu duayı söylerdi: ilâhe illellâhu el-Azîmu'l-Halîm, ilahe ille'llâhu Rabbu'l-Arşı'l-Azîm, ilahe ille'llâhu Rabbu's-semâvâti ve Rabbu'l-Ardı, Rabbu’l-Arşı’l-Kerîm. lâyık hiçbir ilâh yoktur, ancak azamet ve vakaar sahibi Allah vardır. İbâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur, ancak büyük Arş'ın sahibi Allah vardır. İbâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur, ancak göklerin Rabb'i, Yer'in Rabb'i ve kerîm Arş'ın Rabb'i olan Allah vardır.)'.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7517-)
Bize Sufyân es-Sevrî, Amr ibn Yahya'dan; o da babası Yahya ibn Umâre'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyâmet gününde insanlar (o günün şiddetinden) bayılıp düşecekler. O anda ben kendimi Mûsâ'yayakın bulacağım. Mûsâ Arş'ın direklerinden birisine tutunmuş bulunacak”.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7518-)
Ve el-Mâcişûn da Abdullah ibnu'l-Mugaffel'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre'den söyledi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):" (Onlarla beraber ben de bayılacağım.) Ben ilk ayıltılan olurum. O anda ben Musa'yı Arş'a yapışmış bulurum" demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Onun Arşı Su Üstünde İdi; O, Büyük Arşın Sahibidir Et-tevbe: El-müminûn: En-neml: Bâbı
7519-)
Bana Mâlik, Ebu'z-Zinâd’dan; o da el-A'rec’den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: " (Her gün) birtakım melekler geceleyin, diğer birtakım melekler de gündüzleyin birbirlerini müteâkib size gelirler. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında buluştuktan sonra, içinizde kalmış olanlar semâya yükselirler. Rabb'leri (namaz kılmış kullarının) hâllerini en iyi bilir iken, yine o meleklere: Kullarımı ne hâlde bıraktınız? diye sorur. Onlar da: Onları namaz kılarlarken bıraktık, nitekim namaz kılarlarken bulmuştuk, cevâbını verirler”.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: O, Derecelerin Sahibi Allahtandır, Melekler De, Rûh Da Oraya Mesafesi Ellibin Yıl Olan Bir Günde Yükselip Çıkar El-meâric: 3-kavli Bâbı
7520-)
Ve Hâlid ibnu Mahled şöyle dedi: Bize Süleyman tahdîs etti. Bana Abdullah ibnu Dînâr, Ebû Salih'ten tahdîs etti ki, Ebû Hureyre şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her kim halal kazancından bir tek hurma değerinde birşey sadaka verirse -ki Allahu Taâlâ'ya halâl olandan başkası yükselmez- şübhesiz Allah onu sağ eliyle kabul eder. Sonra o tek hurma kadar sadakayı, dağ gibi oluncaya kadar, sizin birinizin beygir yavrusunu dikkatle büyüttüğü gibi, sadaka sahibi için büyütür". hadîsi Verkaa da Abdullah ibn Dinar'dan; o da Saîd ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den:"Allah'a ancak halâl olan yükselir" lafzıyle rivayet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: O, Derecelerin Sahibi Allahtandır, Melekler De, Rûh Da Oraya Mesafesi Ellibin Yıl Olan Bir Günde Yükselip Çıkar El-meâric: 3-kavli Bâbı
7521-)
Bize Saîd ibn Arûbe, Katâde'den; o da Ebû'l-ÂIiye'den; İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan şöyle tahdîs etti: Allah'ın Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) keder sırasında şu kelimelerle duâ ederdi: ilâhe illellâhu el-Azîmu'l-Halîm, ilahe ille'llâhu Rabbu'l-Arşı'l-Azîm, ilahe ille'llâhu Rabbu's-semâvâti, Rabbu’l-Arşı’l-Kerîm!.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: O, Derecelerin Sahibi Allahtandır, Melekler De, Rûh Da Oraya Mesafesi Ellibin Yıl Olan Bir Günde Yükselip Çıkar El-meâric: 3-kavli Bâbı
7522-)
Bize Kabîsa tahcüs etti. Bize Sufyân es-Sevrî, babası Saîd ibn Mesrûk'tan; o da Ebû Nuaym'dan yahut Ebû Nu'm'dan -râvî Kabîsa şekk etmiştir- tahdîs etti. Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir parça altın gönderildi de, kendisi bu altını dört kimse arasında taksîm etti, demiştir. Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) Yemen'de bulunduğu sırada Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e toprağı içinde altın ma'deni göndermişti. Peygamber bu altını el-Akra’ ibnu Habis el-Hanzalî, sonra Mucâşi' oğullarından biri ve Uyeyne ibn Bedr el-Fezârî ile Alkame ibnu Ulâse el-Âmirî arasında, sonra Kilâb oğulları'ndan biri ile Zeyd el-Hayl et-Tâî arasında, sonra Nebhân oğulları'ndan biri arasında taksîm etti. Bu taksîm sebebiyle Kureyş ile Ensâr öfkelendiler ve: Rasûlüllah bizleri terkediyor da Nech ahâlîsinin seyyidlerine veriyor! dediler. Rasûlüllah: "Ben ancak (İslâm'da sebat etmeleri için) onları alıştırıyorum!" buyurdu. sırada iki gözü çökük, alnı yüksek, sakalının kılları bol, elmacık kemikleri çıkık, başı tıraşlı bir kişi geldi de: Yâ Muhammed, Allah'tan kork! dedi. Bunun üzerine Peygamber: "Ben Allah'a âsî olduğum takdirde, O'na kim itaat eder? O beni Yer halkı üzerine emîn kılıyor, sizler beni emîn saymıyor musunuz?" buyurdu. topluluktan bir adam Peygamber’e i'tirâz edeni öldürmek istedi. Zannederim ki, o öldürmek isteyen kişi Hâlid ibnu'l-Velîd idi. Peygamber onu bundan men' etti. Sonra o Peygamber'e i'tirâz eden adam arkasına dönüp gittiği zaman, Peygamber şöyle buyurdu: "Şunun soyundan öyle bir kavim türeyecektir ki, onlar Kur'ân okuyacaklar, fakat Kur'ân onların boğazlarından öteye geçmiyecek. Onlar -ok avı delip çıktığı gibi- islâm'dan çıkacaklar; onlar İslâm ahâlîyi öldürecekler de putlar ehlini bırakacaklardır. Eğer ben onların zamanına erişmiş olsaydım, muhakkak onları Âd kavminin öldürülüşü gibi öldürürdüm!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: O, Derecelerin Sahibi Allahtandır, Melekler De, Rûh Da Oraya Mesafesi Ellibin Yıl Olan Bir Günde Yükselip Çıkar El-meâric: 3-kavli Bâbı
7523-)
Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber'e "Güneş de kendi karargâhında cereyan etmektedir..." (Yâsîn: 37) âyetini sordum. aleyhi ve sellem): "Onun mustakarrı Arş'ın altındadır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: O, Derecelerin Sahibi Allahtandır, Melekler De, Rûh Da Oraya Mesafesi Ellibin Yıl Olan Bir Günde Yükselip Çıkar El-meâric: 3-kavli Bâbı
7524-)
Cerîr ibn Abdillah el-Becelî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir gece Peygamber'in yanında oturuyorduk. Ayın ondördüncü gecesi idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kamere baktı da şöyle buyurdu: "Şu Ay'ı görmekte nasıl birbirinize gösterebilmek için sıkışıp üstüste yığılmanıza hacet kalmaksızın hepiniz zahmetsizce görüyorsanız, Rabb'inizi de öylece göreceksiniz. Artık Güneş'in doğumundan da, batışından da evvelki namazların hiçbirinden alıkonmamak elinizden gelirse, ona çalışınız".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7525-)
Cerîr ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):“Şübhesiz sizler Rabb'inizi göz görüşü ile göreceksiniz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7526-)
Cerîr ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ayın ondördüncü gecesi bizim yanımıza çıktı da şöyle buyurdu: "Şübhesiz sizler şu Ay'ı görmekte nasıl sıkışıp üstüste yığılmanıza hacet kalmaksızın, hepiniz zahmetsizce görüyorsanız, kıyâmet gününde Rabb'inizi de öylece göreceksiniz.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7527-)
Bize îbrâhîm ibn Sa'd, ibn Şihâb'dan; o da Atâ ibn Yezîd el-Leysî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: İnsanlar: Yâ Rasûlallah, bizler kıyâmet gününde Rabb'imizi görecek miyiz? diye sordular. Bunun üzerine Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Ayın ondördüncü gecesi Ay'ı görmek için itişip kakışmaya, birbirinize zahmet vermeye hacet görür müsünüz?" diye sordu. Sahâbîler Hayır yâ Rasûlallah! dediklerinde, tekrar: "Ya Güneş'in önünde hiçbir bulut yokken görmek için itişip kakışmaya, birbirinize zahmet vermeye hacet görür müsünüz?" diye sordu. Sahâbîler yine; Hayır yâ Rasûlallah! deyince, Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Şübhesiz sizler O'nu işte böyle açık göreceksiniz. Allah, kıyâmet gününde insanları toplayacak da: Her kim her neye tapıyor idiyse, onun ardına düşsün! buyuracak. Güneş'e tapmakta olan Güneş'in ardına; Ay'a tapmakta olan Ay'ın ardına; tâgûtlara tapmakta olanlar da tâgûtların arkalarına düşüp gidecek. Ve yalnız bu ümmet, içlerinde şefaatçileri -yahut: münafıkları- da olduğu hâlde yerinde durup kalacak -Râvî İbrâhîm bu iki kelimede şekk etti-; Allah onlara (evvelce tanıdıklarından başka bir surette) gelip: Ben sizin Rabb'inizim! buyuracak. Onlar Rabb'lerini o tecellî ile tanıyamadıkları için: Allah'a sığınırız), Rabb'imiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır (yerimizden ayrılmayız)! Rabb'imiz bize geldiğinde biz O'nu tanırız! diyecekler. Taâlâ onlara bu defa tanımakta oldukları suret üzere gelecek de: Ben sizin Rabb'inizim! buyuracak. Onlar da: (Hakikat) Sen bizim Rabb 'imizsin! diyecekler ve (Allah'ın da'vet etmesi üzerine) O'na tâbi’ olacaklar. de ortasına sırat (yani köprü) kurulur. Ben ümmetimi onun üstünden geçirecek ilk kimse olacağım. O gün rasûllerden başka hiçbir kimse (korku ve dehşetten dolayı) tekellüm edemez. Rasullerin de o günkü duası: "Allâhumme sellim sellim (Allah'ım, selâmet ver, selâmet ver)!' olacaktır. Cehennemden sa'dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa'dân dikenlerini hiç görmüşlüğünüz var mı?" Evet yâ Rasûlallah, dediler. Rasûlüllah şöyle devam etti: "İşte bu çengeller sa'dân dikenlerine benzer. Ancak şu var ki, ne kadar büyük olduklarını yalnız Allahu Taâlâ bilir. İşte bunlar insanları (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Artık insanlardan kimisi helak olur, kötü ameliyle kalır -yahut: Kötü ameli dolayısıyle helak olur-, kimisi de hardal gibi ezim ezim ezildikten sonra yahut cezasını gördükten yahut buna benzer bir hâlde kurtulur. Nihayet Allahu Taâlâ kulları hakkında hüküm ve kaza adlini icrâ ve tamam edip de sırf ilâhi rahmeti olarak cehennem ehlinden dilediklerini cehennemden çıkarmak istediğinde meleklere ilâhi rahmete nâiliyetleri murâd olanlardan Allah'a birşeyi ortak edinmemişleri, ‘Lâ ilahe ille'llâh' diye şehâdet etmişleri cehennemden çıkarsınlar diye emredecektir. Melekler bunları cehennemde üzerlerindeki sucûd izlerinden tanıyacaklardır. Ateş Âdem oğlunun bütününü yer de yalnız sucûd eserini yiyemez. Allahu Taâlâ sucûd eserini yemeyi cehennem ateşine haram kılmıştır. Bunlar ateşten kavrulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine hayât suyu dökülecek de onun altında seyl uğrağında biten yabani reyhan tohumları nasıl çabuk biterse, yeniden öylece bitecekler. Allah Taâlâ kulları arasında hüküm ve kazayı sona erdirir. Ancak cennet ile cehennem arasında yüzü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o cennete girecek cehennem ehlinin sonuncusu olacaktır. O kimse: Yâ Rabb! Yüzümü şu ateşten döndür. Çünkü kokusu beni zehirleyip duruyor, alevi beni yakıp duruyor, diyecek. adam mütemadiyen Allah'a, Allah'ın dilemesi kadar duâ ve niyazda bulunacak. Sonunda Allah ona: Bu senin dediğin sana verilecek olsa, acaba başka şey daha istemiyecek misin? buyuracak. ise: İzzetineyemîn olsun ki, hayır; bundan başka Sen'den birşey daha istemem! diyecek ve Rabb'ine, ilâhî ma'siyeti taalluk eden birçok ahidler ve misâklar verecek. sonra Allahu Taâlâ onun yüzünü cehennem cihetinden (cennet tarafına) çevirecek. Yüzünü cennete doğru döndürünce cennetin güzelliğini görecek. (Lâkin hemen istekten utanıp) Allah'ın dilediği kadar bir müddet sükût ettikten sonra: Yâ Rabb! Beni cennetin kapısına yanaştır, diyecek. da ona: Evvelce istediğinden başka ebediyyen hiçbirşey istemiyeceğine ahidlerini ve mîsâklarını vermiş değil miydin? Allah lâyıkını versin be hey Âdem oğlu! Sen ne kadar sözünde durmaz kimsesin! buyuracak. O da: Ey Rabb'im! der ve Allah'a devamlı duâ eder. Allah: Bu sana verilirse, bundan başka birşey istemiyecek misin? diyecek. da: İzzetine yemîn ederim ki, hayır; bundan başka birşey istemem! diyecek ve yine Rabb'inin dilediği bir çok ahidler ve mîsâklar verecek. ardından Rabb'i onu cennetin kapısına yanaştıracak. O kimse cennet kapısına varıp dikildiği ve cennet ona açılıp genişlediği, o da cennetin içindeki güzel ve bol ni'metleri, sevinci görünce (yine utanıp) Allah'ın dilediği kadar bir müddet sükût edecek. Sonra: Yâ Rabb! Beni cennetin içine sok! diyecek. Allah da ona: İstediğin sana verildiği takdirde, ondan başka hiçbirşey istemiyeceğine ahidlerini ve mîsâklarını vermiş değil miydin? der ve: Sana veyl olsun ey Âdem oğlu! Sen ne kadar sözünde durmaz kimsesin! buyurur. üzerine o kimse: Ey Rabb 'im! Mahlûklarının en bedbahtı ben olmayayım, diyecek, durmadan dua ve niyaza devam edecek. Allah Taâlâ ona gülecek. Ona gülünce de:' Cennete gir! buyuracak. kul cennete girince Allah ona: Temenni et! buyuracak. da Rabb'inden ister ve temenni eder. Nihayet Allah ona: Şunu da, bunu da iste! diye buyurarak, istenecek şeyleri onun aklına getirecek. bu dileklerinin hepsi kesilince, yine Allah ona: Bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir! buyuracak."
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7528-)
Hadîsi Ebû Hureyre'den rivayet edenlerden biri olan Atâ ibn Yezîd şöyle dedi: Ebû Hureyre bunu rivayet ederken Ebû Saîd el-Hudrî de oturuyor ve Ebû Hureyre'nin dediklerinden hiçbirşeyi değiştirmeğe lüzum görmüyordu. Tâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" sözüne gelince, Ebû Saîd Hudrî (radıyallahü anh), Ebû Hureyre'ye: Rasûlüllah:"Allah, bunların hepsi ve daha on misli senindir, buyuracaktır", demişti, yâ Ebâ Hureyre! dedi. Hureyre de: Ben şehâdet ederim ki, Rasûlüllah'tan yalnız "Bu ve bunun on misli senindir" ezberledim, dedi. Saîd Hudrî de: Ben de şehâdet ederim ki, ben Rasûlüllah'tân, O'nun "Bunun hepsi ve on misli de senindir" buyurduğunu ezberledim, dedi. Hureyre: İşte bu adam, cennet ehlinin cennete en son girecek olanıdır, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı