Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

5410-)  el-Leys tahdîs edip şöyle dedi: Bana Abdurrahmân ibnu Hâlid ibni Musâfir, İbn Şihâb'dan; o da İbnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sadakanın hayırlısı, zenginliğin sırtına dayanmakta olan sadakadır. (Ey mü'min!) Sen sadaka vermeye, nafakası üzerine vâcib olanlarla başla" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Ehl Ve Iyâl Üzerine Harcama Yapmanın Vucûbu Bâbı
5411-)  Bize Vekî' haber verdi ki, İbn Uyeyne şöyle demiştir: ibn Râşid bana şöyle dedi: Sufyân es-Sevrî bana: Sen ailesi için onların bir senelik azığını, yahut senenin bir kısmında yiyecekleri azığı toplayan kimse hakkında birşey işittin mi? diye sordu. Bana bu hususta birşey gelmedi, dedi. bir hadîs zikretti ki, o hadîsi bize İbn Şihâb ez-Zuhrî, Mâlik ibn Evs'den; o da Omer (radıyallahü anh) 'den olmak üzere şöyle tahdîs etmişti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) -kendine mahsûs olan- Benu'n-Nadîr hurma mahsûlünü satardı ve ailesi için, onların bir senelik azığını habsederdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: İnsanın, Ailesinin Bir Senelik Yiyeceği Olan Nafakayı Ayırıp Habsetmesi Ve Iyâlin Nafakalarının Nasıl Olacağı Bâbı
5412-) ibn Şihâb şöyle demiştir: Bana Mâlik ibnu Evs ibn Hadesân haber verdi. (ez-Zuhrî dedi ki:) Cubeyr ibn Mut'um’in oğlu Muhammed bana onun hadîsinden bir kısmını zikretmişti. Ben gittim, nihayet Mâlik ibn Evs'in yanına girdim ve ona bu hadîsten sordum. Bunun üzerine Mâlik ibn Evs de bana şöyle dedi: (Bana Omer ibnu'l-Hattâb'ın elçisi geldi, seni Mü'minlerin Emîri çağırıyor, dedi; onunla beraber) gittim, nihayet Omer'in huzuruna girdim. (Biz onun yanında otururken) Omer'in kapıcısı Yerfa' geldi de: Ey Mü'minlerin Emîri! Usmân, Abdurrahmân ibn Avf, Zubeyr, Sa'd ibn Ebî Vakkaas geldiler, senden izin isterler, dedi. Evet, deyip onların içeriye girmelerine izin verdi. dedi ki: Onlar içeri girdiler, selâm verip oturdular. Biraz eylendikten sonra Yerfa' yine geldi ve Omer'e: Abbâs ile Alî hakkında da iznin var mı? dedi. Omer: Evet, deyip onlara da izin verdi. da girdiler, selâm verip oturdular. Abbâs: Ey Mü'minlerin Emîri, benimle şu Alî arasında hükmet, dedi. Rasûlü'ne fey' olarak tahsîs ettiği Nadîr oğulları hurmalığından dolayı Abbâs ile Alî arasında ihtilâf vardı, birbirine sert sözler söylemişlerdi.) bulunan topluluk Usmân ile arkadaşları: Ey Mü'minlerin Emîri! Bunların aralarında hüküm ver de, birini diğerinden rahat ettir (yani gönüllerini huzur ve sükûna erdir), dediler. üzerine Omer: Yavaş olunuz, acele etmeyiniz! Gök ve yer emriyle, iradesiyle duran Allah hakkı için size sorarım: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini de kasdederek: "Biz(peygamberler topluluğu) vâris olunmayız. Bizim bıraktığımız her mal sadakadır" buyurduğunu biliyor musunuz? dedi. ile arkadaşları: Evet, Rasûlüllah böyle buyurdu, diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Omer Alî ile Abbâs'a döndü de: Allah hakkı için size de sorarım:Rasûlüllah'ın böyle buyurduğunu sizler de biliyor musunuz? dedi. ile Abbâs: Evet böyle buyurmuştur, diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Omer: Şimdi ben size bu malın hukukî vaziyetini bildireyim: Şübhesiz Allah Taâlâ bu fey'de tasarrufu Rasûlü'ne tahsîs buyurdu, ondan başka kimseye bu hakkı vermedi. Allah, Kur'ân'da: "Allah'ın onlar (ın malların)dan Rasûlü 'ne verdiği fey'e gelince; siz bunun üzerine ne ata, ne deveye binip koşmadınız. Fakat Allah rasûllerini dileyeceği kimselere musallat eder. Allah herşeye kaadirdir" (el-Haşr: 6) buyurmuştur. Binâenaleyh bu malda tasarruf hakkı sâdece Rasûlüllah'a hâss olmuştur. Vallahi bu mala sizden başka kimse (ortak olup) toplamadı ve sizin zararınıza kimse tasarrufu kendisine seçip almadı.Muhakkak bu fey' mallarının gelirini sizlere vermiş ve aranızda taksîm edip yaymıştır. Nihayet fey'den o malın aslı mahfuz kaldı. Rasûlüllah bu maldan ailesinin bir senelik nafakasını ayırıp verir, onları infâk ederdi. Sonra bundan arta kalanı alırdı ve onu Allah'ın malının konulacağı yere kordu(yani müslümânların umûmî işlerine sarfederdi). Rasûlüllah hayâtında bu malı böyle kullandı. Şimdi size Allah adiyle soruyorum: Bunun böyle olduğunu biliyor musunuz? dedi. bulunanlar: Evet, diye tasdik ettiler. Omer, Alî ile Abbâs'a hitaben de: Size de Allah adiyle soruyorum: Sizler de bunu böyle biliyor musunuz? dedi. ile Abbâs da: Evet, diye tasdik ettiler. Omer devamla şöyle dedi: Sonra Allah-ü Taâlâ, Peygamberi'ni vefat ettirdi. Ebû Bekr: "Ben Allah Rasûlü'nün velîsiyim" deyip bu mallara el koydu ve onları Rasûlüllah’ın kullandığı gibi kullandı. dedi ki:) Omer, Alî ile Abbâs'a dönerek: Sizler (o zaman hazırdınız; Ebû Bekr'in böyle muamele ettiğini hatırlarsınız.) Şimdi ise Ebû Bekr'in şöyle şöyle yaptığını (sizleri Peygamber'in mirasından men' ettiğini) iddia ediyorsunuz. Allah bilir ki, Ebû Bekr bu hareketinde doğru idi, lûtufkârdı, akıl ve zekâ sahibi idi, hakka uymuştu. Sonra Allah Ebû Bekr'i vefat ettirdi. Ben de; "Rasûlüllah'ın ve Ebû Bekr'in velîsiyim ve vekiliyim" dedim ve emirliğimin ilk iki yılında bu mala el koydum. Ve onu Rasûlüllah ile Ebû Bekr'in kullandığı gibi kullanıp idare ediyordum. Sonra ikiniz beraberce bana geldiniz, sözleriniz bir, işiniz derli toplu idi (yani ararızda niza' yoktu. Sizinle görüştüm. Sonra ayrı ayrı geldiniz. Yâ Abbâs! Sen bana geldin, benden kardeşinin oğlundan isabet edecek hisseni istiyordun. (Alî'yi kasdederek:) Bu da gelip benden eşinin babasından düşen mîrâs payını istiyordu. Bunun üzerine ben sizlere: Rasûlüllah"Biz peygamberler vâris olunmayız; bizim bıraktığımız mal sadakadır" buyurduğu cevâbını verdim. Müteakiben bu malı size vermeyi ve sizin elinizle idare etmeyi düşündüm ve: İsterseniz bu hurmalıkları size vereyim. Allah'ın ahdi ve andı boynunuzda olmak üzere siz, bu malı Rasûlüllah'ın, Ebû Bekr'in ve Halîfe yapıldığım zamandan beri benim bu mallardaki amelimiz gibi amel edip idare edersiniz. Şayet bu şartla kabul etmezseniz, artık bu mallar hususunda bana birşey söylemeyiniz, dedim. teklifim üzerine siz de: Bu şartla o mallan bize ver! dediniz. de bu şartla o malları ikinize teslim ettim. dedi ki: Sonra Omer, oradaki topluluğa hitaben:) Sizlere Allah hakkı için soruyorum: Ben o malları bu ikisine bu şartla teslim ettim mi? dedi. Evet (bu şartla teslim ettin), diye tasdîk ettiler. dedi ki: Bunun üzerine Omer, Alî ile Abbâs'a döndü ve onlara da: Allah hakkı için size de soruyorum: Ben bu malları size bu şartla teslim ettim mi? dedi. de: Evet, diye tasdîk ettiler. Omer: (Aranızda çıkan ihtilâf üzerine) şimdi benden bunun hâricinde bir hüküm vermemi mi istiyorsunuz? Gök, yer izniyle, iradesiyle duran Allah'a yemin ederim ki, ben kıyâmet kopuncaya kadar bunun hâricinde bir hüküm vermem. Eğer siz malları bu şartla idareden âciz olduysanız, onları bana geri veriniz. Ben onları sizin hesabınıza yeterlilikle idare ederim! dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: İnsanın, Ailesinin Bir Senelik Yiyeceği Olan Nafakayı Ayırıp Habsetmesi Ve Iyâlin Nafakalarının Nasıl Olacağı Bâbı
5414-)  Hemmâm ibn Münebbih şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kadın, kocasının kazancından, onun izni olmaksızın infâk ettiği zaman, o infâkın sevabının yarısı kocaya âid olur" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Kocası Başka Yerde Olduğu Zaman Kadının Ve Çocuğunun Nafakası Bâbı
5417-)  (el-Esved ibn Yezîd şöyle demiştir:) Ben Âişe'ye: 'Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) evinde ne işler yapardı? diye sordum. Âişe: Kendi ev halkının hizmetinde bulunurdu. Ezanı işitince (namaz kıldırmak üzere mescide) çıkardı, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Erkeğin Bizzat Ailesi İçinde Hizmet Etmesi Bâbı
5422-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'e bir adam geldi de: Helak oldum, dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Neden helak oldun?" dedi. Ramazânda oruçlu iken ailemle cinsî münâsebet yaptım, dedi. aleyhi ve sellem): " (Keffâret olarak) bir köle âzâd et" buyurdu. Adam: Bende köle alacak mal yoktur, dedi.Peygamber: "Öyleyse arka arkaya iki ay oruç tut" buyurdu. Adam: Ben bu oruca güç yetiremem, dedi.Peygamber: "Altmış fakiri doyur" buyurdu. Adam: Ben o kadar insanı doyuracak şeyi bulamam, dedi. Derken Peygamber'e içi hurma dolu bir zenbîl getirildi. Bunun üzerine Peygamber: "Hani o soran kimse nerededir?" buyurdu. Adam: İşte benim, buradayım, dedi. Peygamber: "Bu hurmayı al da yoksullara sadaka et" buyurdu. Adam: Benden daha fakır bir yoksula mı vereceğim yâ Rasûlallah? Seni hakk ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, Medine'nin kara taşlı iki tarafı arasında benim ailemden daha muhtâc bir aile yoktur, dedi. üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü. Ve: "O takdirde siz buna (başkasından) daha haklısınız" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Bâb: Fakîr Kimsenin Kendi Aile Ferdlerini Nafakalandırması Bâbı
5423-) Hişâm, babası Urve'den; o da Ebû Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da annesi Ümraü Seleme'den şöyle haber vermiştir:(Ümmü Seleme -radıyallahü anh- şöyle demiştir:) Yâ Rasûlallah! Ebû Seleme'nin çocukları hakkında benim onları infâk etmemden dolayı bana sevâb var mıdır? Ben onları şöyle şöyle muhtâc hâlde bırakıcı değilim. Çünkü onlar benim de oğullarımdırlar, dedim. aleyhi ve sellem): "Evet, sana onlar üzerine yaptığın harcamanın ecri, sevabı vardır" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Bâb:
5424-)  Bize Sufyân ibn Uyeyne, Hişâm ibn Urve'den; o da babasından; o da Âişe (r.anha)'den şöyle tahdîs etti: Utbe kızı Hind: Yâ Rasûlallah! Şübhesiz (kocam) Ebû Sufyân cimri bir adamdır. Onun malından bana ve oğullarıma yetecek kadar almamda bana günâh olur mu? dedi. aleyhi ve sellem): "Örfe göre (onun malından sana ve oğullarına yetecek mikdârı) al!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'n-nafakaat
Konu: Bâb:
5427-) Bize Sufyân es-Sevrî, Mansûr'dan; o da Ebû Vâil'den;o da Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Açları doyurun, hastaları ziyaret edin, esirleri hürriyete kavuşturun" buyurmuştur. Sufyân: "el-Ânî", "Esîr"dir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Ve Yüce Allahın Şu Kavilleri:
5428-) Bize Muhammed ibn Fııdayl, babası Fudayl ibn Gazvân'dan; o da Ebû Hâzım'dan tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh), Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem)'in ailesi, kendisi kabzolununcaya kadar üç gün (üstüste) yemekten doymadı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Ve Yüce Allahın Şu Kavilleri:
5429-) Ve yine Ebû Hâzım'dan, Ebû Hureyre şöyle demiştir: Bana şiddetli bir açlık isabet etmişti. Yolda Omer ibnu'l-Hattâb'a kavuştum. Kendisinden Allah'ın Kitâbı'ndan bir âyeti bana okumasını istedim. Omer evine girdi ve o âyeti bana okudu. Evden ayrılıp uzak gitmeden meşakkat ve açlıktan dolayı yüzüm üstüne düştüm. Bu baygınlık sırasında bir de gördüm ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) baş ucumda dikilmiş: "Yâ Ebâ Hureyre!" dedi.. de: Buyur yâ Rasûlallah, emrine hazırım, her saadet Sen'indir! elimi tuttu, beni kaldırdı ve bendeki açlığı anladı. Beni evine götürdü. Hemen benim için büyük bir bardak süt emretti. Ben ondan içtim. Sonra: "Tekrar iç yâ Ebâ Hureyre!" buyurdu. Tekrar bir bardak daha içtim. Sonra yine: "Tekrarla!" buyurdu. de tekrarlayıp bir daha içtim. Artık karnımın vaziyeti düzeldi, karnım bir ok gibi dümdüz oldu. Hureyre devamla dedi ki: Bir müddet sonra Omer'e kavuştum, başımdan geçen bu vak'ayı ona zikrettim de: Yâ Omer! Allah benim karnımı doyurmağa senden daha lâyık bir zâtı me'mûr etti. Vallahi ben senden bana bir âyet okuyup öğretmeni istemiştim. Halbuki ben o âyeti senden daha düzgün okumakta idim, dedim. üzerine Omer: Vallahi (yâ Ebâ Hureyre), seni evime koyup doyurmak benim için kırmızı develerim olmasından daha sevimlidir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Ve Yüce Allahın Şu Kavilleri:
5430-) el-Velîd ibn Kesîr, Vehb ibn Keysân'dan işittiğim haber verdi. O da Omer ibn Ebî Seleme'den işitmiştir ki, o şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah'ın terbiyesi altında bir oğlandım. Yemek yerken elim, yemek tabağının her tarafında dolaşır dururdu. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Ey oğul! (Yemeğe başlarken Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm diye) Allah'ın adını an, sağ elinle ye ve sana yakın olan taraftan ye!" buyurdu. sonra benim yemek yiyiş tarzım hep bu oldu (yani ben her zaman Besmele ile, sağ elimle, önümden yemek yedim).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Yemeğe Başlama Sırasında Bismillâhi’r-rahmânir-rahîm Demek Ve Sağ Elle Yemek Bâbı
5432-) Bize Mâlik, Vehb ibn Keysân Ebû Nuaym el-Mueddib'den haber verdi ki, o şöyle demiştir: Rasülullah'a bir yemek getirildi, beraberinde üvey oğlu Omer ibn Ebî Seleme de vardı. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Allah'ın isminian ve sana yakın olan taraftan ye!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Kendisine Yakın Olan Taraftan Yemek Bâbı
5433-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Bir terzi, hazırladığı bir yemeğe Rasûlüllah'ı da'vet etti. dedi ki: Ben de Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde gittim. (Terzi, ekmek ile içinde kabak ve kuru et parçaları bulunan çorba takdîm etti.) Yemek sırasında ben Rasûlüllah'ı tabağın etrafından kabakları araştırırken gördüm. Enes: Artık o günden i'tibâren ben kabağı sevmekten ayrılmadım, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Arkadaşının Beraberinde Yemek Yerken Ondan Bir Hoşlanmama Hissetmediği Zaman, Tabağın Etrafında El Gezdirip Yemek Araştıran Kimse Bâbı
5434-) Bize Şu'be, Eş'as'tan; o da babası Ebu's-Sa'saa'dan; o da Mesrûk'tan haber verdi ki, Âişe (r. anha):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) temizlenmesinde, ayakkabı giymesinde, saçını taramasında muktedir olduğu müddetçe sağdan başlamayı severdi, demiştir. veya Eş'as ibn Ebi's-Sa'saa, Vâsıt beldesinde bu zamandan önce "Bütün işlerinde" ziyâdesini söylemişti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Yemekte Ve Zikredilecek Diğer İşlerde Sağdan Başlama Bâbı
5435-) Bana Mâlik, İshâk ibn Abdillah ibn Ebî Talha'dan tahdîs etti ki, o da Enes ibn MâIik (radıyallahü anh)'ten şöyle derken işitmiştir: Ebû Talha, Ümmü Suleym'e: Ben bu defa Rasûlüllah'ın sesini zaîf olarak işittim, kendisinde açlık olduğunu biliyorum, yanında yiyecek bir şey var mı? dedi. Suleym, arpadan yapılmış birkaç tane ekmek külçesi çıkardı. Sonra kendi baş örtüsünü çıkardı da onun bir kısmiyle ekmekleri sarıp dürdü. Sonra bohçayı benim elbisemin altına gizledi. Örtünün bir kısmını da bana ridâ yaptı. Sonra beni Rasûlüllah'a gönderdi. dedi ki: Ben de bunu götürdüm.Rasûlüllah'ı mescidde, beraberinde insanlar olduğu hâlde buldum. Ben onların yanına varıp dikildim. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Seni Ebû Talha mı gönderdi?" diye sordu. Ben: Evet, dedim. Rasûlüllah: "Yemek sebebiyle mi?" dedi. Ben: Evet, dedim. üzerine Rasûlüllah, yanında bulunanlara: "Kalkınız!" buyurdu. yürüdü, ben de aralarında yürüdüm. Nihayet Ebû Talha'ya geldim (ve durumu ona haber verdim). Ebû Talha, annem Ümmü Suleym'e: Yâ Ümme Suleym! Rasûlüllah insanları getirmektedir. Halbuki yanımızda onları doyurabileceğimiz taam yoktur, dedi. Suleym: Allah ve Rasûlü en iyi bilendir! dedi. dedi ki: Müteakiben Ebû Talha gitti, nihayet Rasûlüllah'a kavuştu. Ebû Talha, Rasûlüllah ile beraber geldi, ikisi içeriye girdiler. Rasûlüllah: "Yâ Ümme Suleym! Yanında ne varsa getir!" buyurdu. O da bu ekmekleri getirdi. Rasûlüllah emretti, ekmekler parmak ile küçük küçük parçalara bölündü. Ümmü Suleym bunun üzerine yanında bulunan yağ tulumundan biraz yağ sıktı ve onu bulayıp katık yaptı. Sonra Rasûlüllah o katık hakkında Allah'ın söyletmek istediği şeyleri söyledi. Sonra: "On kişi için izin ver!" buyurdu. Talha on kişiye izin verdi. Onlar doyuncaya kadar yediler, sonra dışarı çıktılar. Sonra Rasûlüllah tekrar: "On kişiye daha izin ver!" buyurdu. Talha onlara da izin verdi. Onlar da doyuncaya kadar yedikten sonra dışarıya çıktılar. Sonra Rasûlüllah tekrar: "On kişiye daha izin ver!" buyurdu. Talha on kişiye daha izin verdi, onlar da doyuncaya kadar yedikten sonra dışarı çıktılar. Sonra Rasûlüllah: "On kişiye daha izin ver!" buyurdu. Talha onlara da izin verdi, onlar da doyuncaya kadar yedikten sonra dışarıya çıktılar. Böylece cemâatin hepsi yediler ve doydular. Halbuki bu topluluk seksen kişi idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Doyuncaya Kadar Yiyen Kimse Bâbı
5436-) Abdurrahmân ibn Ebî Bekr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz bir seferde Peygamber'in maiyyetinde yüzotuz kişi bulunduk. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizden birinizin yanında yiyecek birşey var mıdır?" diye sordu. sırada bir kişinin yanında bir sâ' yahut buna benzer bir kap erzak bulundu. Bu hemen yoğurulup hamur yapıldı. Sonra başı açık, perişan, uzun boylu bir müşrik kişi, bir koyun sürüsünü sürüp geldi.Peygamber ona: "Bunlarsatılık mı, yoksa atıyye -yahut: hediyye- midir?" diye sordu. Çoban: Hayır (atıyye ve hediyye değil), satılıktır, diye cevâb verdi. dedi ki: Rasûlüllah ondan bir koyun satın aldı. Koyun kesildi. Peygamber(evvelâ) ciğer takımının pişirilmesini emretti. Allah'a yemîn ederim ki, yüzotuz içinden hiçbirisi eksik kalmadı, muhakkak Peygamber bu hayvanın ciğerinden bir parça kesip orada hazır bulunuyorsa hemen verdi, hâriçte bulunanların hissesini de onlar için alıkoydu. Sonra koyunun eti pişirilince iki kaba koydu. Biz hepimiz bu iki kaptan yedik ve doyduk. İki kapta biraz et arttı. Ben kalan eti deveye yükledim. Abdurrahmân ibn Ebî Bekr'in dediği söz gibi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Doyuncaya Kadar Yiyen Kimse Bâbı
5437-) Bize Mansûr, annesi (Safiyye bintu Şeybe ibn Usmân el-Hacebî)den; o da Âişe (r.anha)'den: "Biz esvedeyn ( = iki kara) denilen hurma ile sudan doyup kandığımız zaman Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti" dediğini tahdîs etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Doyuncaya Kadar Yiyen Kimse Bâbı
5438-) Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti. Yahya ibn Saîd şöyle dedi: Ben, Buşeyr ibn Yesâr'dan işittim, şöyle diyordu: Bize Suveyd ibnu'n-Nu'mân (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Biz, Rasûlüllah'ın beraberinde Hayber'e doğru sefere çıktık. Sahbâ'ya vardığımızda -Yahya: Bu Sahbâ, Hayber'den yarım günlük yoldadır, demiştir- Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) yiyecek istedi. Kendisine kavuddan başka birşey getirilmedi. İşte biz onu su ile karıştırıp bulamaç yaptık ve ondan yedik. Sonra su istedi, ağzını çalkaladı, bizler de ağızlarımızı su ile çalkaladık. Akabinde bizlere tekrar abdest almadan akşam namazını kıldırdı. ibn Uyeyne: Ben bu hadîsi Yahya ibn Saîd'den evvel de, sonra da işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb:
5439-) Katâde şöyle demiştir: Biz Enes'in yanında idik. Onun yanında da kendisi için ekmek yapan bir kimse vardı. Enes (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'a kavuşuncaya kadar hâlis buğday unundan yapılmış ince yufka ekmek ve kızartılmış körpe kuzu kebâbı yemedi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: İnceltilmiş Yufka Ekmeği Yemek, Masa Üzerinde Ve Sofra Üzerinde Yemek Yenilmesi Bâbı
5440-) Bize Muâz ibn Hişâm tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam Hişâm ed-Destevâî tahdîs etti. Yûnus ibn Ebu'l-Furât şöyle demiştir: Alî -ki o el-İskâf’tır- Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten söyledi. Enes: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in "sükkürrüce" (denilen küçük yemek tahtası) üzerinde yemek yediğini bilmiyorum. Onun için hâlis buğday unundan yufka ekmek yapıldığını da hatırlamıyorum. Onun yüksek yemek masası üzerinde yemek yediğini de bilmiyorum, dedi. Katâde'ye: Onlar ne üzerinde yemek yerlerdi? denildi. Katâde: Onlar (Peygamber ailesi ve sahâbîlerin çoğu) sofralar üzerinde yemek yerlerdi, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: İnceltilmiş Yufka Ekmeği Yemek, Masa Üzerinde Ve Sofra Üzerinde Yemek Yenilmesi Bâbı
5441-) Bize Humeyd et-Tavîl haber verdi ki, kendisi Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten şöyle derken işitmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) -Hayber'den dönüş yolculuğu sırasında, Hayber'le Medîne arasında üç gün- durup, Safiyye bintu Huyey ile evlendi. Ben de müslümânları düğün aşına da'vet ettim.Peygamber, sofraların yayılmasını emretti. Sofralar yayıldı. Üstlerine hurma ve akt denilen kuru yoğurtlu yiyecek, bir de tereyağı konuldu. Amr ibn Ebî Amr, Enes'ten: Peygamber, Safiyye ile evlendi. Sonra deriden sofraların içinde hurma, yağ karışımı olan hays yemeği yaptı... şeklinde söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: İnceltilmiş Yufka Ekmeği Yemek, Masa Üzerinde Ve Sofra Üzerinde Yemek Yenilmesi Bâbı
5442-) Bize Hişâm, babası Urve'den ve Vehb ibn Keysân'dan tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: Şâm ehli, yânı Haccâc ibn Yûsuf'un ordusu Abdullah ibnu'z-Zubeyr'i ayıplıyorlar ve: Ey Zâte'n-Nitakayn'in oğlu (= Ey iki kuşaklı kadının oğlu)! diyorlardı. üzerine annesi Esma, oğluna hitaben: Ey oğulcuğum! Onlar seni İki Nitâklılık'la ayıplıyor. Sen bu iki nitâk nedir bilir misin? O ancak benim nitâkımdır ki, ben onu iki parçaya böldüm de birisiyle Rasûlüllah'ın su kırbasının ağzını bağladım, diğeriyle de sofrasını bağladım, demiştir. dedi ki: Şâm ehli İbn Zubeyr'i "Nitakayn" sözüyle ayıpladıkları zaman İbnu'z-Zubeyr: Ve’l-ilâhi îhen (= îlâh'a yemîn ederim ki, evet doğru söylüyorsunuz; ben iki nitâklı kadının oğluyum) şekaatun zâhirun anke âruhâ" sözlerini söylerdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: İnceltilmiş Yufka Ekmeği Yemek, Masa Üzerinde Ve Sofra Üzerinde Yemek Yenilmesi Bâbı
5443-) Bize Ebû Avâne, Ebû'l-Bişr'den; o da Saîd ibn Cubeyr’den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan şöyle tahdîs etti: İbn Abbâs'ın teyzesi olan Ümmü Hufeyd bintu'l-Hâris ibn Hazn,Peygamber'e bir mikdâr kurutulmuş yoğurt, tereyağı ve birkaç keler hediye etmişti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onları getirtti de sofrası üzerinde bunlar yenildi. Fakat kendisi onlardan hoşlanmaz bir tavırla kelerleri bıraktı. Eğer bu kelerler haram olsaydı Peygamber'in sofrası üzerinde yenilmez ve Peygamber onların yenilmesini emretmezdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: İnceltilmiş Yufka Ekmeği Yemek, Masa Üzerinde Ve Sofra Üzerinde Yemek Yenilmesi Bâbı
5444-)  Suveyd şöyle haber vermiştir: Kendileri (Hayber dönüşünde) es-Sahbâ mevkiinde konaklamışlar -ki burası Hayber'den bir akşam üzeri yürüyüşü uzaklığındadır-. Namaz vakti geldi. Peygamber mevcûd yiyeceği istedi. Sevîkten başka yiyecek birşey bulamadılar. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ondan bulamaç yaptırdı, biz de O'nun beraberinde sevîk bulamacı yaptık. Bunları yiyip içtikten sonra Peygamber su istedi, ağzını çalkaladı. Sonra tekrar abdest almaksızın bize namaz kıldırdı, biz de namaz kıldık.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Sevîk Bâbı
5445-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Umâme ibnu Sehl ibn Huneyf el-Ensârî haber verdi. Ona da Abdullah ibn Abbâs haber vermiştir. Ona da "Allah’ın Kılıcı" denilen Hâlid ibnu'l-Velîd şöyle haber vermiştir: Kendisi Rasûlüllah ile beraber Meymûne'nin yanına girdi. Bu Meymûne hem Hâlid'in, hem de İbn Abbâs'ın teyzesidir. Onun yanında kızartılmış vaziyette birkaç keler buldu. Bu kelerleri Meymûne'nin kızkardeşi Hufeyde bintu’l-Hâris, Necd'den getirmişti. Meymûne bu kelerleri Rasûlüllah'a takdim etti. Rasûlüllah'a bir yiyecek takdim edilip de o yiyecekten kendisine bahsedilmemesi ve yemeğin isminin kendisine söylenmemesi hemen hemen vâki' olmazdı. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) elini kelere uzattı. Bu anda orada hazır bulunan kadınlardan biri: Rasûlüllah'a takdim ettiğiniz yemeğin ne olduğunu kendisine haber verin! dedi. O kelerdir yâ Rasûlallah! dediler. hemen kelerden elini kaldırdı. Bunun üzerine Hâlid ibnu'l-Velîd: Keler haram mıdır yâ Rasûlallah? diye sordu. Rasûlüllah: "Hayır, lâkin o benim kavmimin arazîsinde bulunmaz, ben de kendimi ondan tiksiniyor hissederim" buyurdu. Ben keleri kendime çekip yedim,Rasûlüllah bana bakıp duruyordu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem, Önüne Konulan Yiyeceğin İsmi Söylenip De Kendisi Onun Ne Olduğunu Bilmedikçe Yemezdi
5446-) Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd’dan; o da el-A'rec'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"İki kişinin yemeği üç kişiye yeter, üç kişinin yemeği de dört kişiye yeter" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Bir Kişinin Yiyeceği, İki Kişiye Yeter
5447-) Bize Şu'be, Vâkıd ibn Mufıammed'den tahdîs etti ki, Nâfi' şöyle demiştir: İbn Omer, beraberinde yemek yemek üzere sofrasına bir fakîr getirilmedikçe yemek yemezdi. Ben bir gün onunla beraber yemek yiyecek bir adamı yanına girdirdim. Fakat adam çok yemek yedi. Bunun üzerine İbn Omer: Yâ Nâfi'! Bu adamı bir daha yanıma sokma! Çünkü ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Mü'min bir mi'desine koymak için yer, kâfir ise karnındaki yedi bağırsağını doldurmak (karnını şişirmek) için yer" buyuruyordu, dedi. bir mi'dede yer" konuda Ebû Hureyre'nin Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir hadîsi de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: “mümin Bir Tek Mideye Koymak İçin Yer...”
5448-) İbnu Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)"Mü'min tek mi'deye koymak için yer, kâfir yahud münafık -Abdetu: Ben Ubeydullah'ın bu iki kelimeden hangisini söylediğini bilmiyorum, dedi - ise karnındaki yedi bağırsağı doldurmak (karnını şişirmek) için yer" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: “mümin Bir Tek Mideye Koymak İçin Yer...”
5449-) İbnu Bukeyr de: Bize Mâlik, Nâfi'den; o da İbn Omer'den; o da Peygamber'den bu hadîsin benzerini tahdîs etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: “mümin Bir Tek Mideye Koymak İçin Yer...”
5450-)  Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti ki, Amr ibn Dînâr: Mekke ahâlîsinden Ebû Nehîkın çok yiyen obur bir kimse idi. ibn Omer (radıyallahü anh) ona: Şübhesiz Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Muhakkak ki, kâfir yedi mi'deyi doldurmak için yer" buyurdu, dedi. üzerine Ebû Nehîk de ibn Omer'e: Ben Allah'a ve Rasûlü'ne inanıyorum, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: “mümin Bir Tek Mideye Koymak İçin Yer...”
5451-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Müslim bir mi'deyi doldurmak üzere yer, kâfir ise yedi mi'deyi doldurmak üzere yer" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: “mümin Bir Tek Mideye Koymak İçin Yer...”
5452-) Bize Şu'be, Adiyy ibn Sâbit'ten; o da Ebû Hâzım'dan; o da Ebû Hureyre'den şöyle tahdîs etti: Bir adam çok yemek yerdi. Sonra müslümân oldu da az yemek yer oldu. Bu adamın hâli Peygarnber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e zikrolunduğunda: "Mümin bir mi'deyi doldurmak üzere yer, kâfir ise yedi mi'deyi doldurmak üzere yer" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: “mümin Bir Tek Mideye Koymak İçin Yer...”
5453-) Bize Mıs'ar tahdîs etti ki, Alî ibnu'l-Akmer şöyle demiştir: Ebû Cuhayfe (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ben dayanarak yemek yemem" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bir Yanı Üzerine Dayanarak Yemek Yemenin Hükmü Bâbı
5454-) Bize Cerîr, Mansûr'dan; o da Alî ibnu'l-Akmer'den haber verdi ki Ebû Cuhayfe(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber'in yanında idim. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) mecliste bulunan Bir adama: "Ben bir yere dayanmış olarak yemek yemem" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bir Yanı Üzerine Dayanarak Yemek Yemenin Hükmü Bâbı
5455-) Hâlid ibnu'l-Velîd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'e kızartılıp kebâb yapılmış keler getirildi. Peygamber ondan yemek için elini ona doğru uzattı. Bu anda kendisine o kebâbın keler olduğu söylendi. Bunun üzerine Peygamber elini ondan tuttu. Hâlid: O, haram mıdır? dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Hayır, fakat o benim kavmimin arazîsinde bulunmaz, onun için ben kendimi ondan hoşlanmıyor hissederim" buyurdu. üzerine Hâlid, Rasûlüllah bakıp dururken o keleri yedi. İmâm Mâlik, İbn Şihâb'dan ("Meşviyyin" yerine aynı ma'nâda olan) "Mahnûzin" lafzıyle söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Kızartılmış Et Ve Yüce Allahın: And Olsun Elçilerimiz, İbrahime Müjde İle Gelip Selâm’ Dediler. O Da: Selâm Dedi Ve Eğlenmeden Gidip Onlara Kızartılmış Bir Buzağı Getirdi” Hûd: Kavli Bâbı
5456-) İbn Şihâb şöyle dedi: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' el-Ensârî şöyle haber verdi:Peygamber'in sahâbîlerinden ve Bedir'de hazır bulunan Ensâr'dan Itbân ibn Mâlik (radıyallahü anh) bir gün Rasûlüllah'a geldi de: Yâ Rasûlallah! Ben gözlerimi inkâr ettim (yani gözlerimde hayır kalmadı). Halbuki ben kavmime namaz kıldırıyorum. Yağmurlar yağdığı vakit onlarla benim aramızda olan dere akar da mescidlerine gidip onlara namaz kıldıramaz oluyorum. Yâ Rasûlallah, gönlüm ister ki, bana gelip evimde namaz kıldırasın da Sen'in namaz kıldırdığın yeri namazgah edineyim, dedi. "înşâallah bunu yapacağım" buyurdu. dedi ki: Ertesi sabah Rasûlüllah ile Ebû Bekr gün yükseldiği vakit bana geldiler. Peygamber içeri girmeye izin istedi. Ben de girmesine izin verdim. Eve girince oturmadı. Sonra bana: "Evinin neresinde namaz kılmamı istersin?" dedi. de O'na evin bir tarafını işaret ettim. Peygamber hemen namaza durup tekbîr aldı. Biz de arkasında durup saff olduk. İki rek'at namaz kıldırdıktan sonra selâm verdi. Biz Peygamber'i, kendisi için pişirdiğimiz bir hazîre çorbasını yemesi için alıkoyduk. Yurdun ahâlîsinden birçok kimseler (Peygamber'in gelişini haber alarak birer birer) eve gelip doldurdular. İçlerinden biri: Mâlik ibnu'd-Duhşun nerede? diye sordu. Orada hazır olanlardan biri: O, Allah'ı ve Rasûlü'nü sevmeyen bir münafıktır, dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ona: “Böyle deme! Görmüyor musun ki Lâ ilahe ille’llah (Muhammed Rasûlüllah) diyor. Ve bununla Allah rızâsını kasdediyor" buyurdu. söyleyen kişi de: Allah ve Rasûlü en bilendir, dedi. dedi ki: Biz; (Yâ Rasûlallah!) Bizler onun yüzünün, yani teveccühünün ve nasihatinin münafıklara olduğunu görüyoruz, dedik. üzerine Rasûlüllah: "Şübhesiz ki, Yüce Allah, Allah'ın rızâsını arayarak Lâ ilahe ille’llah diyen kimseyi ateşe haram etmiştir" buyurdu. Şihâb ez-Zuhrî: Sonra ben Salim oğulları'ndan biri ve onların şeriflerinden olan el-Husayn ibn Muhammed el-Ensârî'ye Mahmûd'un bu hadîsinden sordum da o bu hadîsi tasdîk edip doğruladı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Hazîre Çorbası Bâbı
5457-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Teyzem Meymûne, Peygamber'e birkaç tane keler, ekıt ve süt hediye etti. Kelerler Peygamber'in sofrası üzerine konuldu. Eğer keler yemek haram olsaydı, O'nun sofrası üzerine konulmazdı. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) sütü içti, ekıtı yedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Ekıt Yani Yağı Alınıp Kurutulmuş Yoğurt Bâbı
5458-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz cumua günü gelince pek sevinir, ferahlanırdık. Şöyle ki: Bizim ihtiyar bir hanım ninemiz vardı. Bu kadın her cumua günü silk (yani çöğündür) denilen bitkinin köklerinden toplar, bunları kendine âid bir tencere içine kor, bunun içine arpa taneleri de katarak pişirirdi. Biz cumua namazını kılınca bu kadını ziyaret ederdik. O da hazırladığı bu yemeği bize ikram ederdi. İşte biz cumua günü olunca o kadının hazırladığı bu yemekten dolayı sevinir, ferahlanırdık. Biz kuşluk yemeğini cumua namazından sonra yer, gündüz uykusunu da ancak cumuadan sonra uyurduk. Vallahi bu yemeğin içinde ne iç yağı, ne de et yağı vardı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Silk Yânı Çoğundur Otu Ve Arpa Bâbı
5459-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kürek kemiğindeki eti yedi, sonra tekrar abdest almadan kalkıp namaz kıldırdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Eti Ağızla Isırıp Koparmak Ve Eti Çömlekten Çekip Çıkarmak Bâbı
5460-) Ve yine Eyyûb'dan ve Âsim ibn Süleyman'dan; o da İkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) tencere içinden eliyle kemikli bir et çekip çıkardı ve onu yedi, sonra tekrar abdest almaksızın namaz kıldırdı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Eti Ağızla Isırıp Koparmak Ve Eti Çömlekten Çekip Çıkarmak Bâbı
5461-) Bize Abdullah ibnu EbîKatâde, babasından tahdîs etti. O: Biz Hudeybiye yılındaPeygamberin maiyyetinde Mekke tarafına doğru sefere çıktık... demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Kol Kemiği Üzerindeki Eti Kemirip Yemek Bâbı
5462-) Ebû Katâde (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir gün Mekke yolu üzerindeki bir konak yerinde Peygamber'in sahâbîlerinden birtakım insanlarla beraber oturuyordum. Rasülullah da ön tarafımızda konak yapmıştı. Topluluğun hepsi umre niyetiyle ihrama girmişler, ben ise ihrama girmemiştim. Onlar bir yaban eşeği görmüşler. Ben ayakkabımı dikmekle meşgul iken onlar o hayvanı bana bildirmediler. Benim onu kendiliğimden görmüş olmamı arzu etmişlerdi. Ben döndüm ve o hayvanı gördüm. Hemen atıma doğru kalkıp onu eyerledim. Sonra bindim. Bu sırada kamçımı ve mızrağımı yerde unutmuşum. Hatırlayıp oradakilere; Kamçımı ve mızrağımı bana alıp uzatıverin, dedim. Onlar: Hayır vallahi, biz sana o hayvan aleyhine hiçbirşeyle yardım etmeyiz, dediler. öfkelendim ve inip bunları kendim aldım. Sonra binip yaban eşeği üzerine sür'atle koşturdum ve onu vurdum. Sonra ölmüş olarak hayvanı getirdim. Et piştikten sonra onun üzerine üşüşüp yiyorlardı. Sonra bu eti kendileri ihrâmlı iken yemeleri hususunda şübheye düştüler. Böylece yola koyulduk. Ben beraberimde ondan bir kol kemiği ayırmıştım. Rasûlüllah'a eriştik ve kendisine bunun hükmünü sorduk. "Beraberinizde ondan birşey var mı?'' buyurdu. kendisine yanımda sakladığım kolu uzatıp verdim. Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlı olduğu hâlde o koldaki etlerin hepsini kemirip yedi. hadîsin râvîlerinden Muhammed ibnu Ca'fer: Ve bana Zeyd ibnu Eslem, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Katâde'den olmak üzere bunun benzerini tahdîs etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Kol Kemiği Üzerindeki Eti Kemirip Yemek Bâbı
5462-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ca'fer ibnu Amr haber verdi ki, ona da babası Amr ibnu Umeyye, kendisinin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i elinde pişmiş koyun küreğinden et kesip yediğini gördüğünü haber vermiştir. O sırada Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza çağırıldı. Elinden eti ve et kesmekte olduğu bıçağı bıraktı da yeniden bir abdest almaksızın kalkıp namaza durdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Etin Bıçakla Kesilmesi Bâbı
5464-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) hiçbir yemeği hiçbir zaman ayıplamamış, yermemiştir. O eğer iştahı varsa yemeği yerdi, hoşlanmazsa bırakır yemezdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Hiçbir Yemeği Ayıplamadı
5465-) Bize Ebû Gassân tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ebû Hazım tahdîs etti ki, kendisi Sehl ibn Sa'd'a: SizPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında (elenmiş undan yapılmış) arı-beyaz ekmek gördünüz mü? diye sormuş. da: Hayır görmedik! diye cevâb vermiş. yine Sehl'e: Siz arpayı (değirmende öğütüldükten sonra) eler miydiniz?ı demiş. da: Hayır demezdik. Fakat (kabuğu gitsin diye) üflerdik, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: El Değirmeninde Yarılmış Arpayı Kabuklarını Ayırmak İçin Üfürüp Savurma Bâbı
5466-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün sahâbîleri arasında hurma taksîm etti. Herbir insana yedişer hurma verdi. Bana da yedi hurma verdi. Bunların birisi ağacında olgunlaşmadan kurumuş koruk hurma idi. Fakat bu hurmaların içinde bana ondan sevimlisi yoktu. Çiğnerken o (sakız gibi dayanır) ağzımda çabuk erimezdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yemekte Oldukları Şeyler Bâbı
5467-) Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben kendimiPeygamber'in yanında yedi kişinin yedincisi olarak gördüm. Bizim selem denilen dikenli çöl ağacı yaprakları ve yemişlerinden (veya asma yapraklarından) başka yiyecek birşeyimiz yoktu. Hattâ bunu yediğimizden herhangi birimiz davar gübresi gibi gübre çıkarır olmuştu. Böyle iken sonra Esed oğulları kabilesi beni İslâm üzerine edeblendirir oldular! (Yani İslâm hükümlerini bana öğretmeye kalkışır oldular, eğer onların Omer'e şikâyet ettikleri gibi ben onların öğretmesine muhtâc olduysam) o takdîrde ben çok zarar etmişimdir ve çalışmalarım boşa gitmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yemekte Oldukları Şeyler Bâbı
5468-)  Ebû Hazım şöyle demiştir: Ben Sehl ibn Sa'd'a: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) beyaz ekmek yedi mi? diye sordum. Sehl: Rasûlüllah, Allah kendisim peygamber gönderdiği zamandan -Allah O'nun ruhunu alıncaya kadar beyaz ekmek görmedi, dedi. Ebû Hazım dedi ki: Ben Sehl'e: Rasûlüllah'ın zamanında sizin elekleriniz var mıydı? dedim. Sehl: Allah O'nu peygamber gönderdiği zamandan ruhunu alıncaya kadar Allah Elçisi elekten geçirilmiş un görmedi, dedi. Hazım dedi ki: Ben: Elenmemiş arpa ununu sizler nasıl yerdiniz? dedim. Sehl: Biz onu öğütür, üflerdik de ondan uçan kabuklar uçar, kalanını da hamur yoğurup yerdik, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yemekte Oldukları Şeyler Bâbı
5469-) Bize İbnu Ebî Zi'b, Saîd el-Makburî’ den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre bir kerre önlerinde kebâb yapılmış bir koyun bulunan bir cemâate uğramıştı. Onlar Ebû Hureyre'yi kebâb yemeğe da'vet etmişler, fakat o kebâb yemeyi kabul etmeyip: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şu dünyâdan arpa ekmeği ile karnı doymadan çıkıp gitti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-et'ıme
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yemekte Oldukları Şeyler Bâbı