Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

6611-) Bize Süleyman ibn Hilâl, Sevr'den; o da İbn Zeyd'den; o da Ebû'l-Gays'tan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kıyâmet günü insanlar mahşer yerinde (sıkışmaktan, şiddetten, güneşin yaklaşmasından) terleyecektir. Öyle bir derecede ki, dökülen ter yetmiş zira' derinliğinde yere geçecek ve onların ağızlarına yükselip gemliyecek, hattâ kulaklarına ulaşacaktır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
6612-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kıyâmet günü insanlar arasında verilen ilk hüküm, kan da'vâları hakkındadır" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Kıyâmet Gününde Kısas Bâbı
6613-)  Bana Saîd el-Makburî, Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kimin yanında kardeşine âid haksız alınmış bir hakk varsa, o haksızlıktan dolayı hakk sahibiyle halâllaşsın. Muhakkak olan şu ki, kıyâmette hiçbir dînâr ve hiçbir gümüş yoktur. Kardeşinin hakkı için kendi hasenelerinden alınmadan evvel, dünyâda onunla halâllaşsın. Âhirette zâlimin o hakkı karşılayacak haseneîeri bulunmazsa, kardeşinin seyyielerinden alınır da o zâlimin üzerine atılır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Kıyâmet Gününde Kısas Bâbı
6614-) Bize Yezîd ibn Zuray' tahdîs edip şu''Biz onların göğüslerindeki kîni söküp atacağız.." (el-A'râf 43; el-Hıcr: 47) âyetini okudu ve şöyle dedi: Bize Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den; o da Ebu'l-Mutevekkil en-Nâcî!den tahdîs etti ki, Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kıyâmet günü mü'minler (sırattan geçerek) ateşten kurtulurlar da cennetle ateş arasındaki bir köprü üzerinde durdurulurlar. Orada, dünyâda iken aralarında meydana gelmiş haksızlıklar birbirlerinden kısas yapılır. Nihayet haksızlıklardan temizlendikleri ve pampâk oldukları zaman onlara cennete girmelerine izin verilir. Muhammed'in nefsi elinde bulunan Allah 'a yemin ederim ki, o mü'minlerden herbiri cennetteki menziline, dünyâdaki meskeninden daha doğru yol bulur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Kıyâmet Gününde Kısas Bâbı
6616-) Bize Yahya ibn Saîd, Usmân ibnu'l-Esved'den tahdîs etti: Ben İbnu Ebî Muleyke'den işittim, şöyle dedi: Ben Âişe (r.anha)'den işittim, şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, dedi. ve Usmân ibnu'l-Esved'e bu hadîsi İbnu Ebî Muleyke'den; o da Âişe'den; o da Peygamber'den senediyle rivayet etmesinde İbnu Cureyc, Muhammed ibn Suleym, Eyyûb es-Sahtıyânî, Salih ibn Rüstem dörtlüsü de mutâbaat etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Kim Hesaba Çekilirse Azâb Edilmiş Olur Bâbı
6617-) Bize Abdullah ibn Ebî Muleyke tahdîs etti. Bana el- Kaasım ibnu Muhammed tahdîs etti: Bana Âişe (r.anha) tahdîs etti. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kıyâmet günü hesaba çekilen bir kimse, başka değil, muhakkak helak olur" buyurdu. Yâ Rasûlallah! Allahü Taâlâ: "O vakit kitabı sağ eline verilen kimseye gelince; o kolayca bir hesâb ile hesaba çekilecek” buyurmuş değil mi? dedim. üzerine Rasûlüllah: "Bu (senin söylediğin) ancak bir arzdır. Kıyâmet günü ince hesaba çekilecek kimse muhakkak azâb olunur" buyurdu. “Buradaki senetlerden biriyle” bize said ibn ebî Arûbe Katade’den tahdise etti. Bize Enes İbn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle tahdis etti: Allah’ın Peygaberi (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle der idi: “Kıyâmet günü kâfir kişi getirilir de ona - reyini haber ver: Senin yer dolusu altının osaydı şu azabtan kurtulmak için onu feda eder miydin? Diye sorulur. O da: feda ederim! der. Bunu üzerine ona: senden, bundan daha kolay olan şey (yani tevhid) istenilmişti! Denilir.” Adiyy ibn Hâtim (radıyallahü anh) şöyle edemiştir: Peygamser (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “ Sizlerden her bir kişiye kıyâmet gününde Allah muhakkak kelam söyleyecektir. Öyle bir halde ki, kendisiyle Allah arasında hiçbir tercüman bulunmaz. Sonra o kimse bakar, fakat önünde hiçbir şey göremez. Sonra önüne bakar, kendisini ateş karşılar. Szlerden her kim bir tek hurma yarısı ile olsun ateşten korunmaya gücü yeterse bunu yapsın!”. Âmeş dedi ki: Bana Amr ibn Murre, Hayseme’den tahdis etti ki, Adiyy ibn Hâtim şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ateşi zikretti de kendinizi koruyunuz” buyurdu. Sonra yüzünü döndürüp çekti. Sonra: korunununuz!” buyurdu. yüzünü bulunduğu yönden çevirip çekti. Bunu üç defa yaptı. Hatta biz kendisini ateşe bakıyor zannettik. Sonra yine : Bir hurma yarısı ile de olsa ateşten korununuz. Bunu da bulamayan, güzel bir sözle kendini ateşten korusun!”buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Kim Hesaba Çekilirse Azâb Edilmiş Olur Bâbı
6621-) Husayn ibn Abdirrahmân şöyle dedi: Ben Saîd ibn Cubeyr'in yanında idim, şöyle dedi: Bana İbn Abbâs radıyallahü anhüma tahdîs edip şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bütün ümmetler bana arz olunup gösterildi. Bir peygamber, yanına bir ümmet alıp geçiyordu. Bir peygamber, beraberinde bir toplulukla geçiyordu. Bir peygamber, beraberinde on kişiyle geçiyordu. Bir peygamber, beraberinde beş kişiyle geçiyordu. Bir peygamber de yalnız başına geçiyordu. Ben uzakta büyük bir karaltı gördüm de: Yâ Cibril! Bunlar benim ümmetim mi? diye sordum. O: Hayır değildir, lâkin şu ufka bak! dedi. oraya bakınca çok büyük bir karaltı gördüm. İşte bunlar senin ümmetindir. Bunların yetmiş bin olan öncüleri, üzerlerinde hiçbir hesâb ve azâb yoktur, dedi. Niçin bunlara hesâb ve azâb yoktur? dedim. Cibril: Onlar ateşle dağlama tedavisi yapmazlar, rukye yapmazlar, eşya ve kuşlarla uğursuzluk inancına gitmezler, onlar ancak Rabb'lerine dayanıp güvenirlerdi, dedi". bunu söyleyince Ukkâşe ibn Mıhsan kendisine doğru ayağa kalktı da: (Yâ Rasûlallah!) Beni onlardan kılması için Allah'a duâ ediver! dedi. "Yâ Allah! Bunu onlardan kıl!" diye duâ etti. Sonra O'na diğer bir adam kalktı da o da: Beni de onlardan kılması için Allah'a duâ ediver! dedi. "Bu hususta Ukkâşe senden öne geçti" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Ümmetimden Yetmiş Bin Cennete Hesaba Çekilmeden Girecektir.
6622-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb tahdîs etti; ona da Ebû Hureyre (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Ümmetimden bir zümre (cennete) girer ki, onlar yetmişbindir. Onların yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki parlaması gibi parlar". Hureyre dedi ki: Bunun üzerine Ukkâşe ibnu Mıhsân el-Esedî, üstünde bulunan kaplan postu gibi siyah beyaz çizgili elbiseyi kaldırarak ayağa kalktı ve: Yâ Rasûlallah! Beni onlardan kılması için Allah'a duâ ediver! dedi. "Yâ Allah, bunu onlardan kıl!" diye duâ etti. Sonra Ensâr'dan bir adam ayağa kalktı ve: Yâ Rasûlallah! Beni de onlardan kılması için Allah'a duâ ediver! dedi. "Bunda Ukkâşe senin önüne geçti!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Ümmetimden Yetmiş Bin Cennete Hesaba Çekilmeden Girecektir.
6623-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Muhakkak ki, ümmetimden yetmiş bin yahut yediyüzbin (bunların hangisini söylediğinde Ebû Hazım şekk etmiştir) -kişi veya zümre hesâb ve ikaab görmeksizin ilk defa olarak cennete- girecektir. Bunlar birbirlerine tutunmuşlar olarak, bâzısı bâzısına tutmuş vaziyette cennete girerler. Bu ilk zümrenin sondakileri cennete girinceye kadar öndekileri girmez(yani, bir saff hâlinde hepsi birden gireceklerdir). Bunların yüzleri, bedir gecesinde ayın ışığı üzeredir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Ümmetimden Yetmiş Bin Cennete Hesaba Çekilmeden Girecektir.
6624-) Bize Nâfi', İbn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşur: "Cennet ehli cennete, cehennem ehli de cehenneme girdikleri zaman, sonra bir i'lâncı ayağa kalkar da aralarında: Ey ateş ehli, artık ölüm yoktur! Ey cennet ehli, artık ölüm yok, ebedîlik vardır! diye nida eder".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Ümmetimden Yetmiş Bin Cennete Hesaba Çekilmeden Girecektir.
6625-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennet ehline hitaben: Ey cennet ehli, artık ebedîlik vardır, ölüm yoktur! Ateş ehline hitaben de: Ey ateş ehli, artık ebedîlik vardır, ölüm yoktur! denilir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Ümmetimden Yetmiş Bin Cennete Hesaba Çekilmeden Girecektir.
6626-) Bize Avf, Ebû Recâ'dan; o da İmrân'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Cennete çıktım da ahâlîsinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm; cehenneme çıktım, onun ahâlîsinin çoğunu da kadınlar olarak gördüm" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6627-) Bize Süleyman et-Teymî, Ebû Usmân'dan; o da Usâme'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşun "Ben cennetin kapısı önünde durdum, oraya girenlerin çoğu fakirler idi. Zenginlik sahibleri(fakirlerle beraber cennete girmekten) alıkonulmuşlardı. Lâkin ateş ehli, ateşe girmeye emrolunmuşlardı. Ben cehennemin kapısı önünde de durdum. Oraya girenlerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6628-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennet ehli cennete, cehennem ehli de cehenneme ayrılıp gidince, ölüm (mefhûmuna bir koç suretinde vücûd verilerek) getirilir. Tâ cennetle cehennem arasında yatırılır. Sonra kesilir. Sonra bir nidâcı: Ey cennet ehli, artık ölüm yoktur! Ey cehennem ehli, ölüm yoktur! diye nida eder. Cennet ehlinin ferahına bir ferah daha ziyâde olunur. Cehennem ehlinin hüzün ve kederine bir hüzün daha artırılır!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6629-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle haber verdi: ve Yüce Allah cennet ehline: Ey cennet ehli! diye hitâb eder. Onlar da: Ey Rabb'imiz, buyur, emrini yapmaya hazırız, ubûdiyyette dâimiz! derler. Allah: Bu hâlinizden râzı mısınız? buyurur. Onlar da: Rabb'imiz, nasıl razı olmayalım? Sen bize, halkından hiçbir kimseye vermediğin bunca ni'metleri ihsan eyledin! derler. Ben size bunlardan daha şerefli bir ni'met vereceğim! buyurur. Yâ Rabb! Bunlardan daha üstün hangi ni'met var ki? derler. Sizden râzı ve hoşnûd olmaklığımın şerefi size lâyık kılındı. Artık bundan sonra ebedî olarak size darılmayacağım! buyurur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6630-)  Humeyd et-Tavîl, şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle diyordu: Harise ibn Surâka Bedir harbinde vurulup şehîd oldu. O genç bir oğlandı. Annesi er-Rubeyy' bintu'n-Nadr, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Yâ Rasûlallah! Hârise'nin benim yanımdaki menzilesini bilmektesindir. Eğer o cennette ise, onun acısına sabrederim ve sabrımın sevabını Allah'tan umarım. Eğer (cennette değil de) diğer bir yerde ise, yapacağım ağlamayı görürsün (yahut ne yapmamı re'y edersin)? dedi. "Yazık sana! Sen aklını mı kaçırdın? Cennet bir tane midir? Cennet, şübhesiz birçok cennetlerdir. Şu muhakkak ki, senin oğlun elbette Firdevs Cenneti'ndedir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6631-)  Bize el-Fudayl, Ebû Hâzım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): " (Kıyâmet gününde) kâfirin iki omuzu arası, sür'atli birsüvârî yürüyüşü ile üç günlük mesafedir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6632-) el-Buhârî dedi ki: Ve İshâk ibn İbrâhîm şöyle dedi: Bize el-Mugîre ibnu Seleme haber verdi. Bize Vuheyb, Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Cennette bir ağaç vardır ki, bir süvârî, onun gölgesinde yüz sene yürür de, onun gölgesini geçip bitiremez" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6633-) Ebû Hazım şöyle dedi: Ben bu hadîsi en-Nu'mân ibn Ebî Ayyâş'a tahdîs ettim de o şöyle dedi: Bana Ebû Saîd tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Cennetin içinde şübhesiz öyle bir ağaç vardır ki, iyi cins, ta'lîmli ve çok sür'atli bir atın binicisi yüz yıl onun gölgesinde yürür de yine onun gölgesini kesip bitiremez" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6634-)  Bize Abdulazîz, Ebû Hâzım'dan; o da Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak benim ümmetimden yetmişbin yahut yediyüzbin (kişi veya zümre hesâb ve ikaab görmeksizin ilk defa olarak) cennete girecektir." -Bu iki sayının hangisini söylediğini Ebû Hazım bilemiyor.- dedi ki: "Bunlar sımsıkı saff olmuşlar, birbirlerine tutunmuşlardır. Bu ilk zümrenin sondakileri cennete girinceye kadar, öndekileri girmeyecektir (yani saff hâlinde hepsi birden gireceklerdir). Bunların yüzleri, ayın ondördüncü gecesindeki kamerin sureti üzere parlaktırlar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6635-)  Bize Abdulazîz, babası Ebû Hazım Seleme ibn Dînâr'dan; o da Sehl (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennet ehli cennette kendilerinden yükseklerdeki köşkleri (mesafe uzaklığından dolayı) güçlükle görebilirler. Sizin gökyüzündeki yıldızı güçlükle görür olduğunuz gibi!" şöyle dedi:) Babam Ebû Hazım şöyle dedi: Ben bu hadîsi en-Nu'mân ibn Ebî Ayyâş'a tahdîs ettim, o: Ben şehâdet ediyorum ki, Ebû Saîd'den işittim, o bu hadîsi tahdîs ediyor ve bunda şu ziyâdeyi getiriyordu: "Nasıl ki gündüz doğu ve batı ufkundaki ışıklı kalan parlak yıldızı -aradaki mesafe uzunluğundan dolayı- zorlukla görebilirsiniz!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6637-)  Bize Şu'be tahdîs etti ki, Ebû İmrân şöyle demiştir: Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'den işittim, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Yüce Allah kıyâmet gününde ateş ehlinin en hafif azâblısına hitaben: Eğer senin Arz'daki herşeyden malın olsa, bu azaba karşılık fidye verir miydin? buyurur. kul: Evet, fidye verirdim, der. Yüce Allah: Sen Âdem'in sulbünde iken ben senden bundan daha kolay olanını istemiştim: Bana hiçbirşeyi ortak kılmamanı istemiştim. Fakat sen bana ortak kılmana devam edip durdun! buyurur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6638-) Bize Hammâd ibn Zeyd, Amr ibn Dînâr'dan; o da Câbir (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Şefaatle ateşten sanki seârîr gibi çıkarlar" buyurdu. dedi ki: Ben Amr'a: "es-Seârîr" nedir? diye sordum. Amr: "ed-Dağâbîs"dir, dedi. ibn Dînâr'ın dişleri düşmüş, bu sebeble ağzı da düşmüştü (Bu sebeble noktalı şîn ile olan kelimeyi böyle üç noktalı sâ ile telâffuz etmişti). dedi ki: Ben Amr ibn Dînâr'a: Yâ Ebâ Muhammedi Sen Câbir ibn Abdillah'tan: Ben Peygamber'den işittim, O "Şefaatle (bir kavim) ateşten çıkar" buyururken işittim, dediğini bizzat işittin mi? diye sordum. Evet bunu söylerken kendisinden bizzat işittim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6639-) Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Bir kavim, kendilerine cehennem ateşi dokunduktan sonra sıîmaları kırmızımsı siyah bir renkte olarak cehennemden çıkacak ve cennete girecekler de cennet ehli bunlara 'Cehennemlikler" diye isim vereceklerdir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6640-) Bize Amr ibnu Yahya, babası Yahya ibn Umâre'den; o da Ebû Saîd eI-Hudrî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennet ehli cennete, dûzah ehli dûzaha girdikten sonra Yüce Allah: Kimin kalbinde bir hardal tanesi ağırlığınca îmân varsa, ateşten çıkarınız! diye ferman buyuracaktır. üzerine (bu gibiler) simsiyah yanmış ve kömüre dönmüş oldukları hâlde çıkacaklar da hemen hayât nehrinin içine atılacaklar ve orada seyl uğrağında -yahut seylin kokmuş kara çamuru içinde- kalan yabanı reyhan tohumları nasıl sür'atle biterse öylece bitecekledir". Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Görmez misiniz, bu tohumlar(ne güzel) sapsarı olarak ve iki tarafına salınarak çıkıp sürerler!" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6641-) Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû İshâk'tan işittim, şöyle dedi: Ben en-Nu'mân ibn Beşîr (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: BenPeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Kıyâmet gününde cehennem ehlinin azâbca en hafif ceza göreni o kimsedir ki, onun iki ayağı altının çukurlarına iki ateş parçası konulacak, bunların te'sîriyle onun beyni (tencere gibi) kaynayacaktır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6642-) En-Nu'mân ibn Beşîr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Şübhesiz kıyâmet gününde ateş ehlinin en hafif azâblısı şöyle bir adamdır ki, onun iki ayağı altının çukurlarında iki ateş parçası vardır da, bunların sıcaklığından onun beyni bakır tencere ve dar boğazlı olup içinde su ısıtılan kumkuma adındaki ma'denı kabın kaynaması gibi kaynayacaktır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6643-) Bize Şu'be, Amr ibn Murre'den; o da Hayseme'den; o da Adiyy ibn Hâtim(radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ateşi zikredip yüzünü geri çekti ve bakındı da, ondan taavvuz edip Allah'a sığındı. Sonra yine ateşi zikretti, yüzünü geri çekip sakındı, yine ateşten taavvuz edip Allah'a sığındı. Sonra: "Sizler tek hurmanın yarısıyle, bunu da bulamayan güzel bir sözle olsun ateşten korununuz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6644-) Bize Abdulazîz ibnu Ebî Hazım ile ed-Derâverdî, Yezîd ibn Abdillah'tan; o da Abdullah ibnu Habbâb'dan; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, o, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işitmiştir: Rasûlüllah, yanında amcası Ebû Tâlib anıldı da: "Umarım ki, benim şefâatim kıyâmet gününde amcama fayda verir. Şefaatimle amcam, topuklarına ulaşabilen ateşten bir çukura konulur da o çukurdan dimağının aslı kaynar" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6645-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kıyâmet gününde insanları toplar. Onlar: İçinde bulunduğumuz şu sıkıntılı durumdan bizleri kurtarması için Rabb'imize karşı şefaat istesek! derler. Âdem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelirler ve: Sen, Allah'ın kendi eliyle yarattığı, sana kendi ruhundan hayât verdiği, meleklere emredip de meleklerin senin için secde ettikleri kimsesin. Sen bizim için Rabb'in huzurunda şefaat et! derler. de: Ben buna ehil değilim, der ve o işlemiş olduğu hatîesini zikreder. Siz, Allah'ın gönderdiği ilk resul olan Nuh'a gidin, der. onlar Nuh'a gelirler. Nûh; işlemiş olduğu hatîesini anar da: Ben buna ehil değilim. Siz, Allah'ın kendisini bir haltl edindiği İbrâhîm (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidin, der. onlar İbrahim 'e gelirler. İbrâhîm de, işlediği hatîesini anarak: Ben buna ehil değilim. Siz Îsa'ya gidin, der. Akabinde Îsa'ya gelirler: O da: Ben buna ehil değilim, siz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidin. Allah O'nun geçmiş ve geri kalmış bütün günâhlarını mağfiret buyurmuştur! der. üzerine insanlar bana gelirler. Ben Rabb'imin huzuruna izin isterim. O'nu görünce hemen secdeye kapanırım. Allah dilediği kadar beni bu vaziyette bırakır. Sonra Allah tarafından bana: Başını kaldır! iste, sana verilir; söyle, sözün dinlenir; şefaat et, şefaatin kabul olunur! buyurulur. secdeden başımı kaldırır ve Rabb'imin bana öğreteceği bir tahmîd ile Rabb'ime hamd ederim. Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır ta'yîn buyurur. Sonra ben insanları ateşten çıkarır ve cennete girdiririm. Sonra döner yine evvelki gibi secdeye kapanırım. Böylece nihayet üçüncü yahut dördüncü defada: Yâ Rabb! Ateş içinde Kur'ân 'ın habsettiklerinden başka (yani ebedîlik vâcib olanlardan başka) kimse kalmıyor! derim". Bu "Kur'ân’ın habsettikleri" sözünün yanında, yânı üzerine "Hulûd" (yânı ebedîlik) vâcib olanlar sözünü söylerdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6646-) Bize İmrân ibnu Husayn (radıyallahü anh) tahdîs etti ki,Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Muhammed'in şefaati ile bir kavim ateşten çıkar da cennete girerler. Onlar 'Cehennemlikler' diye isimlendirilirler" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6647-) Bize İsmâîl ibn Ca'fer, Humeyd'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Hârise'nin anası Rubeyy' bintu'n-Nadr, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi. Oğlu Harise ibn Surâka Bedir harbinde, atanı bilinmeyen serseri bir ok isabeti ile öldürülmüştü. Geldi de: Yâ Rasûlallah! Sen oğlum Hârise'nin kalbimdeki mevkiini bilmişsindir. Eğer oğlum cennette ise ben (onun acısına sabredip) ağlamam. Cennette değilse, ona nasıl ağlama yapacağımı görürsün! dedi. Rasûlüllah da ona: " (Ey kadın!) Sen aklını mıyitirdin? Cennet bir tane midir? Şübhesiz ki, cennet birçok cennetlerdir (birçok derecelerdir) Ve muhakkak ki, senin oğlun elbette en yüksek olan Firdevs cennetindedir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6648-) Ve yine Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Sabahleyin veya akşamleyin herhangibir zamanda Allah yolunda bir yürüyüş hiç şübhesiz dünyâdan ve dünyâdaki şeylerin hepsinden hayırlıdır. Ve elbette cennette herhangibirinizin yayının arası kadar veya ayağının yeri kadar olan bir kısım dünyâdan ve dünyâdaki herşeyden hayırlıdır. Şayet cennet ehli kadınlardan bir kadın Arz'a çıkmış olaydı, muhakkak yer ile gök arasını aydınlatır ve ikisi arasını güzel bir koku doldururdu. Ve elbet o kadının nasîfi, yânı baş örtüsü dünyâdan ve dünyâdaki herşeyden hayırlıdır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6649-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) dedi ki: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennete girecek herbir kişiye, dünyâda iken kötü amel yapmış olduğu takdirde cehennemdeki oturağı kendisine muhakkak gösterilecektir. Bu da şükrünün artması içindir. Cehenneme girecek herbir kimseye de, dünyâda iken güzel işler işlemiş olaydı cennetten olacak oturağı kendisine muhakkak gösterilecektir. Bu da kendisi aleyhine bir hasret olması içindir!"

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6650-)  Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir kerre: Yâ Rasûlallah! Kıyâmet gününde Sen'in şefaatin en ziyâde kime olacak? diye sordum, aleyhi ve sellem): "Yâ Ebâ Hureyre! Hadîs (bellemek) için sende gördüğüm hırsa göre, bu hadîsi senden evvel kimsenin bana sormayacağını zâten tahmîn ediyordum. Kıyâmet gününde halk içinde şefaatime en ziyâde mazhar olacak kimse, kalbinden ve gönlünden hâlis ve samîmi olarak 'La ilahe ille’llâh' diyen kimsedir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6651-) Bize Cerîr, Mansûr'dan; o da İbrahim'den; o da Abîde'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben ateş ehlinin cehennemden son çıkacak ve cennet ehlinin cennete son girecek olanını bilip duruyorum. Bu bir kimsedir ki, cehennemden emekliye emekliye çıkar. Yüce Allah ona: Git, cennete gir! buyurur. kimse cennete varır, ona öyle bir hayâl gelir ki, cennet dopdoludur (herkes kendilerine âid yerlerini almış, açık bir yer kalmamıştır). Dönüp: Yâ Rabb! Ben cenneti dopdolu buldum! der. Allah yine: Git, cennete gir! buyurur, kimse cennete varır. Yine cennet ona dopdolu gibi hayâl ettirilir. Dönüp: Yâ Rabb! Cenneti ben dopdolu buldum! der. Allah ona: Git, cennete gir! Dünyâ kadar ve dünyânın on misli kadar yer senindir -yahut: Dünyânın on misli kadar yer senindir-! buyurur. kul: Sen yegâne Melik olduğun hâlde benimle alay mı ediyorsun -yahut: Bana gülüyor musun-? der". dedi ki: (Bu ilâhî va'di o kimse alaya hamlettiğinden dolayı) VallâhîRasûlüllah'ın gerideki dişleri belirinceye kadar güldüğünü gördüm. Sahâbîler arasında: Cennet ehlinin en aşağı menzil sahibi, işte bu kimsedir! denilirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6652-)  Abbâs (radıyallahü anh)Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Sen amcan Ebû Tâlib'e herhangi birşeyle fayda verdin mi? diye sordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Cennetin Ve Ateşin Sıfatları Babı
6653-)  Buradaki iki senedde Ebû Hureyre (radıyallahü anh) haber verip şöyle demiştir: Bir defasında birtakım insanlar: Yâ Rasûlallah! Kıyâmet gününde biz Rabb'imizi görecek miyiz? diye sordular. aleyhi ve sellem): "Önünde görmeye engel hiçbir bulut yokken güneşi görmeniz hususunda itişip kakışma suretiyle bir zarar ve sıkışıklığa düşer misiniz?" diye sordu. Hayır yâ Rasûlallah, dediler. Rasûlüllah tekrar: "Önünde engel hiçbir bulut yok iken ayın ondördüncü gecesi kameri görmek hususunda itişip kakışma suretiyle bir zarar ve sıkışıklığa uğrar mısınız?" diye sordu. Hayır yâ Rasûlallah (bunda da sıkışıklık yapılmaz), deyince Rasûlüllah: "İşte şübhesiz sizler O'nu kıyâmet gününde böyle apaçık, sıkışıksız olarak göreceksiniz. Allah bütün insanları bir araya toplayacak da: Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün! buyuracak (yahut Allah'ın emriyle bu sözü diyen diyecek). Artık güneşe tapmakta olan güneşin ardına düşer; kamere tapmakta olan kamerin ardına düşer; tâğûtlara tapmakta olanlar onların ardına takılıp gidecek. Yalnız bu ümmet, içlerinde münafıkları da olduğu hâlde yerinde durup kalacak. Allah onlara, evvelce tanıdıklarından başka surette gelip: Ben sizin Rabb'inizim! buyuracak. Onlar (Rabb'lerini o tecellî ile tanıyamadıkları için); Biz Sen 'den Allah 'a sığınırız, Rabb'imiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır, (yerimizden ayrılmayız). Rabb'imiz bize geldikte, biz O'nu tanırız! diyecekler. Allah onlara bu defa da tanıdıkları surette gelip: Ben sizin Rabb'inizim! buyuracak. Onlar da: Sen bizim Rabb'imizsin! diyecekler. Ve (O'nun daVeti üzerine) O'na tâbi' olacaklar. Ve cehennem köprüsü kurulur". buyurdu ki: "Ümmetini onun üstünden en evvel geçirecek, ben olacağım. O gün rasûllerin duaları 'Allâhumme! Sellim sellim(= Yâ Allah, selâmet ver, selâmet ver)’ (den ibaret) olacaktır. Sırat Köprüsü 'nde sa 'dân dikenlerine benzer birçok çengeller vardır. Sizler sa'dân dikenlerini gördünüz mü?" Evet görmüşüzdür yâ Rasûlallah! dediler. Rasûlüllah devamla dedi ki: "İştebu çengeller sa'dân dikenlerine benzerler. Ancak şu var ki, ne kadar büyük olduklarını yalnız Allahü Taâlâ bilir, tşte bu çengeller insanları (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi kötü ameli sebebiyle helak olur. Kimi hardal gibi ezik ezik ezildikten sonra kurtulur. Nihayet Allahü Taâlâ kulları arasında hüküm ve adaletini tamamlayıp sırf ilâhî rahmeti olarak, nâr ehlinden dilediklerini cehennemden çıkarmayı irâde ettiğinde meleklerine, ilâhî rahmete nâiliyetleri murâd olanlardan Allah'a birşeyi ortak edinmemişleri, ‘Lâ ilahe ille 'ilâh’ diye şehâdet etmişleri cehennemden çıkarsınlar diye ferman buyuracaktır. Melekler bunları cehennemde, üzerlerindeki sucûd izleri, alâmetleriyle tanıyıp çıkaracaklardır. Allah Âdem oğlu'ndan sucûd eserini yemeyi ateşe haram kılmıştır. Melekler onları ateşten kavrulup kapkara olarak çıkaracaklar. Sonra üzerlerine hayât suyu denilen bir su dökülecek de sel uğrağında biten yabanî reyhan tohumları nasıl çabuk biterlerse (yeniden) öyle biteceklerdir. Ve onlardan yüzü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o: Yâ Rabb! Beni şu ateşin kokusu zehirleyip duruyor, yalını beni yakıp duruyor, benim yüzümü bu ateşten döndür! diyecek. kimse mütemadiyen yüzünü ateşten çevirmesi için Allah'a duâ edip duracak. Sonunda Allah ona: Senin istemekte olduğun şeyi sana verirsem, ondan başka bîrşey daha istemen olacak mı? buyuracak. kul: İzzetineyemîn ederim ki, Sen'den, ondan başkasını istemem! diyecek. onun yüzünü ateşten döndürecek. Sonra bunun ardından o kul: Yâ Rabb, beni cennetin kapısına yanaştır! diyecek. Allah: Sen ondan başka birşey istemeyeceğine azmedip kesin söz vermiş değil miydin? Yazık sana ey Âdem oğlu! Sen ne kadar sözünde durmaz, ahdine vefa etmez kişisin! buyuracak. kul Allah'a devamlı duâ edip duracak. Allah: Bu isteğini sana verirsem, ondan başkasını ister misin? buyuracak. kul: Hayır, izzetine yemîn ederim ki, ondan başka birşey istemem! deyip, ondan başka hiçbir şey istemeyeceğine dâir Allah'a birçok ahidler ve mîsâklar verecek. üzerine Allah onu cennetin kapısına yaklaştıracak. O kimse cennet kapısına yanaşıp da ondaki güzellikleri görünce Allah'ın dilediği kadar bir müddet sükût edecek. Sonra: Yâ Rabb! Beni cennetin içine girdir! diyecek. Sonra Allah da: Sen ondan başka hiçbirşey istemeyceğine kesin söz vermiş değil miydin? Yazık sana ey Âdem oğlu! Sen ne sözünde durmaz kimsesin! buyuracak. Yâ Rabb! Beni mahlûkaatının en bedbahtı kılma! diyecek ve bu söz üzerine duâ ve niyazını tekrar ede ede nihayet Allah Taâlâ ona Gülecek. Allah ona gülünce de, o kimseye, cennete girmesine izin vermiş olacaktır. Cennete girdiği zaman da o kula: Fulân şeyden temenni et! Denilir, o da temenni edecek. Sonra ona: Fulân şeyden de temenni et! denilecek. da uzun uzun temennilerde bulunacak. Nihayet bütün temennileri kesilince, Allah Taâlâ ona: Bunların hepsi ve bir o kadar dahası da hep senindir.’ buyuracaktır". Hureyre: Bu kimse, cennet ehlinin cennete en son girecek kişisidir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Sırat, Cehennem Köprüsüdür
6654-) Hadîsi Ebû Hureyre'den rivayet edenlerden birisi olan Atâ ibn Yezîd el-Leysî dedi ki: Ebû Hureyre bunu rivayet ederken, Ebû Saîd el-Hudrî de Ebû Hureyre'nin beraberinde oturuyor ve Ebû Hureyre'nin dediklerinden hiçbir şeyi değiştirmeye lüzum görmüyordu. Tâ "Bunların hepsi senin ve bir o kadar dahası da hep senindir" sözüne gelince, Ebû Saîd, Ebû Hureyre'ye: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan"Bunların hepsi ve daha on misli de senindir, buyuracaktır" derken işittim, dedi. Hureyre de: Ben Rasûlüllah'tan yalnız "Bunlar ve beraberinde bir misli daha senindir" buyurduğunu belledim, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Sırat, Cehennem Köprüsüdür
6656-) Ve bana Amr ibnu Alî tahdîs etti. Bize Muhammed ibn Ca'fer tahdîs etti. Bize Şu'be tahdîs etti ki, el-Mugîre ibn Mıksem şöyle demiştir: Ben Ebû Vâil Şakîk'tan işittim; o da Abdullah ibn Mes'ûd'dan ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben sizin havz üzerine ilk erişeniniz ve sizin orada karşılayıcınızım. Ve muhakkak orada benim yanımda sizlerden birtakım adamlar kaldırılacaklar. Sonra onlar muhakkak benim önümden sürüklenecekler (de havzdan uzaklaştırılacaklardır). Ben: Yâ Rabbî Onlar benim sahâbîlerim! derim. Bana: Sen onların Sen 'den sonra (dînde) ne bid'atler çıkardıklarını bilmezsin! denilecektir". hadîsi Ebû Vâil'den rivayet etmekte Âsim, el-A'meş'e mutâbaat etmiştir.Ve Husayn da Ebû Vâil Şakîk'tan; o da Huzeyfe'den; o da Peygamber'den olmak üzere söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6657-) BanaNâfi', İbn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Önünüzde bir havuz vardır ki,(büyüklüğü) Cerbâ ile Ezruh arası gibidir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6658-) Bize Ebû Bişr ile Atâ ibnu's-Sâib, Saîd ibn Cubeyr'den haber verdi ki, İbn Abbâsradıyallahü anhüma: Kevser, Allah Taâlâ'nın O'na, yani Rasûlü'ne ihsan buyurmuş olduğu çok hayırdır, demiştir. Bişr dedi ki: Ben Saîd ibn Cubeyr'e: Birçok kimseler Kevser'in cennette bir nehir olduğunu söylüyorlar, dedim. üzerine Saîd ibn Cubeyr: Cennetteki o nehir de Allahü Taâlâ'nın O'na ihsan buyurduğu hayırdandır, cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6659-) Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Benim havzım(açıları müsâvî olarak) bir aylık yol genişliğindedir. Onun suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten daha hoştur. Bardakları da gökyüzünün yıldızları gibi çoktur. Her kim ondan içerse, o kimse artık ebediyyen susamaz".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6660-)  İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz havzımın (sahası) mikdârı Eyle ile Yemen'in San'â şehri arasındaki mesafe gibidir. Muhakkak ki, havzda semânın yıldızları sayısınca ibrikler vardır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6661-) Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben cennette yürüdüğüm sırada bir nehir gördüm, iki tarafında inciden oyulmuş kubbeler vardı. Yâ Cibril! Bu nedir? diye sordum. Cibril: Bu nehir, Rabb'inin Sana vermiş olduğu Kevser'dir, diye cevâb verdi. Ben gördüm ki, onun toprağı -yahut kokusu- keskin ve temiz misk idi". Buhârî'nin üstadı Hudbe ibnu Hâlid'dir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6662-) Bize Abdulazîz, Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sahâbîlerimden birtakım insanlar muhakkak havz başında benim yanıma geleceklerdir. Nihayet ben onları görüp tanıdığım zaman onlar benim önümden çekilip götürülürler. Ben: Onlar benim sahâbîlerim! derim. (Allah tarafından vazîfeli melek) bana: Sen onların, Senden sonra (havzdan mahrûmluğa sebeb olacak ma'siyetlerden) neler meydana getirdiklerini bilmezsin! der".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6663-) Bize Muhammed ibn Mutarrıf tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ebû Hazım tahdîs etti ki, Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben sizin havz başında öncünüzüm. Benim yanıma gelen ondan içer, ondan içen de ebediyyen susamaz. Ve muhakkak benim yanıma birtakım kavimler gelecekler ki, ben onları tanırım, onlar da beni tanırlar. Sonra benimle onların arasına bir perde konulur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6664-) Ebû Hazım şöyle dedi: Ben bu hadîsi kendilerine tahdîs ederken bunu benden en-Nu'mân ibnu Ebî Ayyaş işitti de: Sen bu hadîsi Sehl'den bu şekilde söylerken işittin mi? diye sordu. de: Evet böylece işittim, dedim. Bunun üzerine en-Nu'mân: Ben Ebû Saîd el-Hudrî üzerine şehâdet ediyorum ki, muhakkak ben de ondan bu hadîsi işitmişimdir. O bu hadîste şunları da ziyâde ederek, Peygamber'in şöyle buyurduğunu söylüyordu: "Ben; Onlar bendendirler, derim. Bana: Sen onların Sen'in ardından neler ortaya çıkardıklarını bilmezsin, denilir. Ben de: Benden sonra dînde değiştirme yapanlar uzak olsunlar, uzak olsunlar! derim". "Suhkan", "Bu'den ( = Uzak olsunlar)" ma'nâsınadır. "Sahîkun", "Baîdun ( = Uzak olun)", "Sahakahu" ve "Eshakahu", "Eb'adehu", yani "Onu uzaklaştırdı" şeklinde söylenir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6665-) Ve Ahmed ibnu Şebîb ibn Saîd el-Habatî şöyle dedi: Bize babam Şebîb, Yûnus ibn Yezîd'den; o da İbn Şihâb'dan; o da Saîd ibnu’l-Müseyyeb'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre şöyle tahdîs ederdi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kıyâmet günü benim yanıma sahâbilerimden bir zümre gelecek de onlar benim havzımdan geri döndürülüp kovulacaklardır. Ben de: Yâ Rabb! (Onlar benim) sahâbîlerim! derim. Senden sonra onların ne bid'atler ortaya çıkarmış oldukları hakkında Sen 'in hiçbir ilmin yoktur. Muhakkak onlar arkaları üzere dönüp gerisin geri dînden çıkmışlardır, buyurur".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb
6666-) Saîd ibnu'l-Müseyyeb, Peygamber'in sahâbîlerinden şöyle tahdîs ediyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Havz başına sahâbîlerimden birtakım adamlar gelecekler de havzdan uzaklaştırılıp kovulacaklardır. Ben de: Yâ Rabb! Onlar benim sahâbîlerimdir! derim. Bana: Sen'in ardından onların (dînde) çıkardıkları bid'atler hakkında Sen'in hiçbir bilgin yoktur. Onlar arkalarına dönüp gerisin geri dînden çıkmış kimselerdir, buyurur". ez-Zuhrî'den söyledi ki, Ebû Hureyre, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den "Yuclevne (Uzaklaştırılırlar)" lafzıyle tahdîs ederdi. Ukayl de "Yuhalleûne" şeklinde hemzeli olarak söylemişir. ez-Zubeydî de ez-Zuhrî'den; o da Muhammed ibn Alî'den; o da Ubeydullah ibn Ebî Râfi'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere bu hadîsi böyle rivayet edip söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Âhirette Peygambere Âid Olacak Havz Ve Yüce Allahın: Biz Hakikatte Sana Kevseri Verdik El-kevser- Kavli Hakkında Bâb