Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
5673-)
Bize Fuleyh ibnu Süleyman, Saîd ibnu'l-Hâris'ten; o da Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Ensâr'dan bir zâtın bustânına girdi. Yanında dostu (Ebû Bekr) bulunuyordu. Peygamber bustân sahibine (Ebû'l-Heyseme): "Eğer yanında eski kırba içinde bu gece geceleyip soğumuş su varsa (içeriz), yoksa biz şu sudan(bardaksız) dudağımızla içeriz!" buyurdu. dedi ki: Bu sırada bustân sahibi(ağaçları sulamak için) bustânının bir tarafından öbür tarafına su çeviriyordu. Yine Câbir dedi ki: Bustân sahibi: Yâ Rasûlallah! Yanımda gecelemiş su vardır, çardağa doğru git, dedi. dedi ki: Akabinde onları (Rasûlüllah ile Ebû Bekr'i) çardağa götürdü. Bir bardağın içine su koydu, sonra suyun üzerine de elcil koyunun sütünden sağdı. Bunu Rasûlüllah içti. Sonra kendisiyle beraber gelen zât (yani Ebû Bekr) içti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Süte Su Karıştırıp İçmek Bâbı
5674-)
Bize Ebû Usâme tahdîs edip şöyle dedi: Bana Hişâm, babası Urve'den haber verdi ki, Âişe (r. anha):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) tatlıyı ve balı çok severdi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Tatlı Şerbeti Ve Bal Şerbeti Bâbı
5676-)
Bize Abdulmelik ibn Meysere tahdîs etti. Ben en-Nezzâl ibnu Sebre'den işittim. O, Alî'den şöyle tahdîs ediyordu: Alî(radıyallahü anh) öğle namazını kıldırdı. Sonra insanların hacetleri için Küfe Mescidi'nin geniş yerinde ikindi namazı vakti gelinceye kadar oturdu. Sonra kendisine su getirildi. Ondan içti, yüzünü ve ellerini yıkadı. Râvî, başını ve ayaklarını da zikretti. Abdest aldıktan sonra ayağa kalktı, artan suyu da ayakta dikilerek içti. Sonra: Şübhesiz birtakım insanlar, ayakta dikilirken su içmeyi kerîh görürler. Muhakkak ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şu benim yaptığımın benzerini yaptı, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Ayakta Dikilmiş Olarak İçme Nin Hükmü Bâbı
5677-)
Sufyân, Âsim el-Ahvel'den; o da eş-Şa'bî'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma:Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ayakta dikilerek Zemzem suyundan içti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Ayakta Dikilmiş Olarak İçme Nin Hükmü Bâbı
5682-)
Mu'temir'in babası Süleyman şöyle demiştir: Ben Enes (radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle dedi: Ben bir içki meclisinde amcalarıma fadîh içkisi sunup sâkîlik hizmetini yapıyordum. Ben onların en küçüğü bulunuyordum. Bu sırada "Şarâb haram kılındı" denildi. Bana: Şarâb testilerini devir! dediler. Biz de onları devirip döktük, (Süleyman et-Teymî dedi ki:) Ben Enes'e: Onların içkileri ne idi? diye sordum. Enes: Taze hurma ve alacası düşmüş koruk hurmadır, diye cevâb verdi. Bekr ibnu Enes: Bu fadîh şarâbı, o gün onların içkisi idi dedi de, Enes bunu reddetmedi. Ve bana arkadaşlarımdan biri tahdîs etti ki, kendisi Enes'ten: 'Fadîh, o gün onların hamrı idi" derken işitmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Küçüklerin Büyüklere Hizmet Etmeleri Bâbı
5691-)
Azre ibnu Sabit şöyle dedi: Bana Sumâme ibnu Abdillah haber verip şöyle dedi: Enes (radıyallahü anh) su içtiği kap (dışın)da iki yahut üç kerre nefes alırdı ve: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) üç kerre nefes alırdı, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Birşey İçerken Kabın Dışında İki Nefesle Yâhud Üç Nefesle Dinlene Dinlene İçmek Bâbı
5692-)
Bize Şu'be, el-Hakem ibn Uyeyne'den tahdîs etti ki, Abdurrahmân ibn Ebî Leylâ şöyle demiştir: Huzeyfe (ibnu'l-Yemân -radıyallahü anh- İran fetihleri sırasında) Medâin'de bulunuyordu. Su içmek istedi. Kendisine bir Dihkaan (yani Medâin şeriflerinden birisi) bir gümüş bardakla su getirdi. Huzeyfe kızarak bardağı fırlatıp attı da, şöyle dedi: Ben bu bardağı ilk defa atmadım. Şu kadar ki, ben bu zâtı bana bunun içinde su vermekten nehyetmiştim, fakat o vazgeçmedi. Halbuki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizleri hâlis ipek ve atlastan, altın ve gümüş kaplarda içmekten nehyetti ve:"Bunlar dünyâda kâfirlerindir, âhirette ise sizindir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Altın Kapta İçmenin Hükmü Bâbı
5693-)
Bize Muhammed ibn Ebî Adiyy, Abdullah ibn Avn'dan; o da Mucâhid ibn Cebr'den tahdîs etti ki, İbnu Ebî Leylâ şöyle demiştir: Biz Huzeyfe'nin beraberinde sefere çıktık. Huzeyfe, Peygamber’in şöyle buyurduğunu zikretti: "Altın ve gümüş kaplarda içmeyin, hâlis ipek ve dîbâc (yani atlas kumaş) giymeyin. Çünkü bunlar dünyâda kâfirlerin, âhirette ise sizindir.”
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Gümüş Kap Kullanmanın Hükmü Bâbı
5694-)
Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme'den (o şöyle demiştir): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şu gümüş kaptan birşey içen kişi var ya, muhakkak o kişi karnına ancak (curb curb diye) cehennem ateşini göndermektedir"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Gümüş Kap Kullanmanın Hükmü Bâbı
5695-)
el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere yedi şeyi işlememizi emretti, yedi şeyden de bizleri nehyetti. Bizlere hastayı ziyaret etmeyi, cenaze arkasından gitmeyi, aksırana duâ etmeyi, da'vetciye icabet etmeyi, selamlaşmayı yaymayı, zulme uğramışsa yardım etmeyi, yemîn edenin yemînini kabul edip isteğini yerine getirmeyi emreyledi. Ve yineRasûlüllah bizleri altın yüzükler takmaktan, gümüş kaptan içmekten -yahut: Gümüş kap kullanmaktan-, eyer ve semerler üzerine binicinin altına konulan içi pamuk veya yünle doldurulmuş, ipekten veya atlastan yapılmış küçük minderler kullanmaktan, kassî denilen ince ve kalın ipek kumaşlar giymekten nehyetti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Gümüş Kap Kullanmanın Hükmü Bâbı
5698-)
Âsım el-Ahvel şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'in yanında Peygamber'in kadehini gördüm. Bu kadeh çatlamış hâldeydi, Enes onu gümüşle bağlayıp kenetlemişti. dedi ki: O, Nudâr ağacından yapılmış, enli, güzel bir su bardağı idi. Âsim dedi ki: Enes (radıyallahü anh): Yemîn olsun ben bu kadeh içinde Rasûlüllah'a şundan ve şundan daha çok zaman su vermişimdir, dedi. Âsim şöyle dedi: İbn Sîrîn de şöyle dedi: Bu kadehin üzerinde demirden yapılmış bir halka vardı. Enes ibn Mâlik bu halkanın yerine altından yahut gümüşten bir halka geçirmek istedi. Fakat (üvey babası) Ebû Talha ona: Sakın Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yapmış olduğundan hiçbirşeyi değiştirme! diye tenbîh etti. tenbîh üzerine Enes onu olduğu gibi bıraktı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-eşribe
Konu: Peygamberin Bardağından Ve Kabından İçmek Bâbı
5704-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Mü'min kişinin benzeri, bir sap üzerinde biten ekin gibidir. Hangi taraftan ona rüzgâr esip gelirse, rüzgâr onu eğer. Doğrulduğu zaman rüzgâr belâsı ile yine eğilir (fakat yıkılmayıp doğrulur, doğru kalır). Haktan yüz çeviren fâcir kişinin benzeri de sert ve düz çam gibidir ki, Allah onu dilediği vakit (bir defada) söküp kırıncaya kadar dimdik olmakta devam eder".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Bâb: Hastalığın Keffâret Olması Hakkında Gelen Haberler Ve Yüce Allahın: Kim Bir Kötülük Yaparsa Onunla Cezalanır... En-nisâ: 123
5705-)
Bize Mâlik, Muhammed ibn Abdillah...'tan haber verdi ki, o şöyle demiştir: Ben Ebû'l-Hubâb Saîd ibn Yesâr'dan işittim, o şöyle diyordu: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allah kime hayır murâd ederse ona musibet verir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Bâb: Hastalığın Keffâret Olması Hakkında Gelen Haberler Ve Yüce Allahın: Kim Bir Kötülük Yaparsa Onunla Cezalanır... En-nisâ: 123
5706-)
Bize Şu'be, el-A'meş'ten; o da Ebû Vâil'den; o da Mesrûk'tan haber verdi ki, Âişe (r. anha): Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan ziyâde hastalığı şiddetli olan hiçbir kimse görmedim, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastalığın Şiddeti Fadldandır Bâbı
5707-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in hastalığında vücûdu hummanın hararetinden şiddetle sarsıldığı sırada huzuruna vardım ve: Yâ Rasûlallah, şübhesiz ki, humma hararetinden çok ıztırab çekmektesin! dedim. Yâ Rasûlallah, bu şiddetli hummanın şübhesiz iki kat ıztırabı var, elbette buna karşılık size de iki kat ecr ve mükâfat vardır! diye arzettim. "Evet. Herhangi müslümâna bir ezâ isabet ederse, muhakkak ağacın yapraklarının düşmesi gibi, Allah o müslümândan günâhlarını düşürür" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastalığın Şiddeti Fadldandır Bâbı
5709-)
Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Aç olanı doyurun, hastayı ziyaret edin, esirin esirlik bağlarını çözün" buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hasta Ziyaretinin Vâcibliği Bâbı
5710-)
el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bize yedi şeyi işlememizi emretti ve yedi şeyden de nehyetti: Bizleri altın yüzük takmaktan; harîr, dîbâc, istebrak, kassîyy (denilen ipekli kumaşları) giymekten; binek üzerine içi yün ile doldurulmuş hâlis ipekten küçük minder koymaktan nehyetti. Yine bize cenazelerin ardından gitmemizi, hasta olanı ziyaret etmemizi ve selâm vermeyi yaymamızı emretti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hasta Ziyaretinin Vâcibliği Bâbı
5711-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne, Muhammed ibnu'l-Munkedir'den tahdîs etti ki, o, Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle derken işitmiştir: Ben bir hastalığa tutulmuştum. (Veda Haccı sırasında)Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr es-Sıddîk; ikisi yürüyerek gelip bana hasta ziyareti yapıyorlardı. Onlar beni bayılmış hâlimde buldular. Peygamber abdest aldı, sonra abdest suyundan benim üzerime döktü. Akabinde ben ayıldım vePeygamber'i gördüm: Yâ Rasûlallah! Ben malım hakkında nasıl yapayım? Mallarım hakkında nasıl hükmedeyim? diye sordum. bana hiçbir cevâb vermedi. Nihayet Mîrâs Âyeti (en-Nisâ:ll-12 veyâ 176) indi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Bayılmış Kimseyi Ziyaret Etmek Bâbı
5713-)
(İbn Cureyc şöyle demiştir:) Bana Atâ ibn Ebî Rebâh, Ümmü Zufer denilen bu kadını Ka'be örtüsüne dayanmış hâlde gördüğünü haber verdi ki, o uzun boylu, iri yarı, siyah bir kadınmış..
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Beyin Menfezlerinde Habsolunup Başlıca Organları Hareketlerinden Eksik Olarak Men Eden Rüzgâr Sebebiyle Saraya Tutulan Kimsenin Fadlı Bâbı
5715-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) muhacir olarak Medine'ye geldiği zaman Ebû Bekr ile Bilâl sıtma hastalığına tutuldular. dedi ki: Ben onların yanına girdim de: Ey babacığım, kendini nasıl buluyorsun? Ey Bilâl, sen de kendini nasıl buluyorsun? dedim. dedi ki: Ebû Bekr, kendini humma nevbeti yakaladığı zamân: ımriin musabbahun fî ehlihî Ve’l-mevtu ednâ min şirâki na'lihî Her kişi ailesi içinde mes'ûd sabâhlamıştır, Halbuki ölüm ona ayakkabısının kayışından daha yakındır) beytini söylerdi. de kendisinden humma nevbeti gidince, şunları söylerdi: leyte şi'rî hel ebîtenne leyleten Bi-vâdin ve havlı ızhırun ve celîlu Ve hel eriden yevmen miyâha Mıcennetin Ve hel tebduven lî Şâmetun ve Tafîlu = Ey keski bileydim. Mekke vadisinde etrafımı ızhır ve celîl otları sararak bir gece olsun geceler miyim? Bir gün gelip de Ukâz'daki Mıcenne sularının başına varır mıyım? Mekke'nin Şâme ve Tufeyl dağları acaba bir kerre daha bana görünürler mi?) dedi ki: Ben bu ziyaretim ardındanRasûlüllah'a geldim de, O'na (Ebû Bekr ile Bilâl'ın haberlerini ve sözlerini) haber verdim. Bunun üzerine Rasûlüllah şöyle duâ etti: "Yâ Allah! Mekke'yi bize sevdirdiğin gibi Medine'yi de sevdir, yahut onu daha ziyâde sevdir! Yâ Allah, Medine'nin havasını bizim için sahih ve hastalıktan salim kıl! Müdd ve sâ' ölçeklerinde bizim için bereket ihsan eyle! Hummasını taşı da onu Cuhfe'ye koy!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Kadınların Yabancı Olsalar Bile Erkeklere Hasta Ziyareti Yapmaları Bâbı
5716-)
Âsim ibn Süleyman haber verip şöyle demiştir: Ben Ebû Usmân'dan işittim; o da Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh)'den ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir kızı (Zeyneb)Peygamber'e: Kızımın ölmesi yakın oldu, bizim yanımıza gel! diye haber gönderdi. Sa'd ibn Ubâde ve zannediyoruz Ubeyy ibn Ka'b de Peygamber'in beraberinde bulunuyorlardı. Peygamber de kızına selâm gönderip: "Allah 'ın aldığı ve verdiği herşey kendisine âiddir. Ve herşey Allah yanında (ilâhî ilimde bir müddetle) ta'yîn edilmiştir. Sen Allah katından ecr iste ve sabret!" diyerek cevâb yolladı. defa Zeyneb, Peygamber'e and vererek muhakkak gelmesini istedi. Bu haber üzerine Peygamber kalktı, biz de beraberinde kalktık. (Zeyneb'in evine geldiğimizde) çocuk, Peygamber'in kucağına kaldırılıp verildi. Çocuğun canı çekişmekte ve bir ses işitilmekte idi.Peygamber'in iki gözü yaş döküyordu. Sa'd ibn Ubâde: Yâ Rasûlallah! Bu gözyaşı, bu ağlayış nedir? diye hayretini açıkladı. "Bu gözyaşı bir rahmettir ki, Allah onu kullarından istediği kimselerin kalblerine koymuştur. Allah kendi kullarından ancak merhametli olanlara merhamet eyler" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Çocuklara Hasta Ziyareti Yapmak Bâbı
5718-)
Bize Hammâd ibn Zeyd, Sabit el-Bunânî'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Yahudi'nin bir oğlu Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e hizmet ederdi. Derken bu oğlan çocuğu hastalandı. Peygamber ona hasta ziyareti yapmak üzere gitti. Orada çocuğa: "İslâm Dîni'ne gir!" buyurdu, çocuk da (Şehâdet kelimelerini söyleyip) müslümân oldu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Müşrik Kimseye Hasta Ziyareti Bâbı
5719-)
… Saîd ibnu'l-Müseyyeb de babası el-Müseyyeb ibn Hızn (radıyallahü anh)'dan söyledi ki, Ebû Tâlib'e ölüm alâmeti hazırlandığı zaman Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına gitmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Müşrik Kimseye Hasta Ziyareti Bâbı
5722-)
el-Hâris ibn Suveyd şöyle demiştir: Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şiddetli bir humma ateşi ile yanarken huzuruna girdim de elimle vücûduna dokundum ve: Yâ Rasûlallah! Şübhesiz ki, Sen şiddetli bir humma hastalığiyle yanmaktasın! dedim. üzerine Rasûlüllah: "Evet, hakîkaten ben sizden iki kişinin yanması gibi şiddetli bir humma ile yanmaktayım" dedi. de O'na: Bu iki kat yanmanın.karşılığında muhakkak Sana iki kat ecir vardır, dedim. "Evet" buyurduktan sonra şunu söyledi: "Bir müslümâna hastalık ve daha başka bir ezâ isabet ederse muhakkak Allah onun, ağacın kendi yapraklarını döküşü gibi seyyielerini döker".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Ziyaret Edenin Kendi Elini Hasta Üzerine Koyması Bâbı
5726-)
Câbir ibn Abdillah el-Ensârî (radıyallahü anh): Hastalığımda Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana hasta ziyareti yapmak üzere geldi. Gelirken ne katıra, ne de ata binmiş değildi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Binici Olarak, Yürüyerek, Eşek Üzerinde Arka Tarafa Başka Birini Bindirerek Hasta Ziyaretine Gitmek Bâbı
5728-)
Bize Süleyman ibn Bilâl haber verdi ki, Yahya ibn Saîd şöyle demiştir: Ben el-Kaasım ibn Muhammed'den işittim, şöyle dedi: Âişe (r.anha)(başı ağrıyınca): Vay başım! demişti. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) da: "Eğer sen ölür de ben hayâtta kalırsam, senin için mağfiret isterim, senin için duâ ederim" dedi. üzerine Âişe: Vay başıma gelen musibete! Vallahi öyle sanıyorum ki, muhakkak Sen benim ölümümü istiyorsun! Eğer ben ölürsem, muhakkak Sen o son günün gecesinde kadınlarının birisi ile gerdek olup yaşayacaksın! dedi. bu sözü üzerine Peygamber: " (Yâ Âişe! Endişelenme!) Bil'akisben 'Vay başım!"demeliyim (çünkü senden önce öleceğim). Yâ Âişe, hattâ şimdi Ebû Bekr'e ve oğluna haber göndermeyi ve -halifelik dedikoducularının sözlerinden ve halifelik umanların temennilerinden nefret ederek, nizâyı kesmek için- halifeliği Ebû Bekr'e vasiyyet etmeyi kasdettim -yahut:istedim-. Fakat sonra düşünüp dedim ki, Allah (halifeliği Ebû Bekr'den başkasına vermekten) imtina eder; mü'minler de (Ebû Bekr'den başkasının halîfe olmasını) men' ederler -yahut: Allah (Ebû Bekr'den başkasının halîfe olmasını) men' eder; mü'minler de (Ebû Bekr'den başkasına bey'attan) imtina ederler-".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastanın Ben Hastayım Yâhud Vay Başım Yâhud Hastalığım Şiddetlendi Demesinin Cevazı Ve Eyyûb Aleyhis -selâmın Hakikat Bana Bu Derd Gelip Çattı. Sen İse Acıyanların En Acıyanısın El-enbiyâ: Kavli Bâbı
5729-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) humma hastalığına tutulmuş hâldeyken huzuruna girdim, O'na elimle dokundum da: Sen şiddetli bir humma hastalığıyle yanmaktasın! dedim. Peygamber: "Evet, sizden iki kişinin humma harâretiyle yanması kadar şiddetlidir" buyurdu. Mes'ûd: Sana iki kat ecir vardır! dedi. Peygamber: "Evet, bir müslümâna hastalık ve daha başka bir eza isabet ederse, muhakkak Allah onun seyyielerini (sonbaharda) ağacın kendi yapraklarını atması gibi atar" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastanın Ben Hastayım Yâhud Vay Başım Yâhud Hastalığım Şiddetlendi Demesinin Cevazı Ve Eyyûb Aleyhis -selâmın Hakikat Bana Bu Derd Gelip Çattı. Sen İse Acıyanların En Acıyanısın El-enbiyâ: Kavli Bâbı
5730-)
Bize ez-Zuhrî, Âmir ibn Sa'd'dan haber verdi ki, babası Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Veda Haccı zamanında (Mekke'de) yakalandığım şiddetli bir hastalıktan dolayı Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) hasta ziyareti yapmak üzere bize geldi. Ben: (Yâ Rasûlallah!) Bendeki bu hastalık, görmekte olduğun şu müzmin dereceye ulaştı. Ben ise mal sahibiyim. Bana bir tek kızımdan başkası da mîrâsçı olmayacaktır. Bu durumda ben malımın üçte ikisini sadaka (olarak ayırıp) vereyim mi? dedim. "Hayır (üçte ikinin hepsini sadaka yapma)" buyurdu. Ben: Yarısını sadaka edeyim mi? dedim.Rasûlüllah yine: "Hayır (yarısını da sadaka yapma)" buyurdu. Ben: Üçte bir (olur mu)? dedim. Rasûlüllah: "Üçte bir de çoktur. Senin mirasçılarını zengin kimseler olarak bırakman, onları muhtaçlar ve insanlara(sadaka için) ellerini açar bir hâlde bırakmandan daha hayırlıdır. Allah rızâsını aramak için yapacağın her harcamaya karşılık muhakkak sana ecir verilecektir. Hattâ (yemek yerken hayat yoldaşın olan) kadınının ağzı içine koyacağın lokmadan da sana sevâb verilecektir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastanın Ben Hastayım Yâhud Vay Başım Yâhud Hastalığım Şiddetlendi Demesinin Cevazı Ve Eyyûb Aleyhis -selâmın Hakikat Bana Bu Derd Gelip Çattı. Sen İse Acıyanların En Acıyanısın El-enbiyâ: Kavli Bâbı
5733-)
Bize Sabit el-Bunânî, Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz kendisine (hastalık gibi) bir zarar isabet ettiğinden dolayı sakın ölümü temenni etmesin! Eğer muhakkak temenni etmek zorunda bulunursa: Allah'ım, yaşamak benim için hayır olduğu müddetçe beni yaşat, Ölmek benim için hayırlı olduğu zaman da beni Öldür! desin".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastanın Ölümü Temenni Etmesinin Nehyi Bâbı
5734-)
Kays ibn Ebî Hazım şöyle dedi: Biz kendisine hasta ziyareti yapmak için Habbâb (ibnu'l-Erett -radıyallahü anh)'ın yanına girdik. Habbâb (karnını) yedi yerinden dağlamış hâldeydi. Bu ziyaretimizde Habbâb şöyle dedi: Bizden evvel geçen ve (Peygamber zamanında ölüp) giden arkadaşlarımız vardır ki, dünyâ onların (âhiret saadetlerinden) birşeylerini eksiltmemişti. (Çünkü dünyâda darlık içinde yaşadılar. Bize gelince) şübhesiz biz (fetihler sebebiyle) o kadar dünyalığa kavuştuk ki, bugün biz onu topraktan (köşkler yapmaktan) başka sarfedecek bir yer bulamıyoruz. Eğer Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bizi ölüm temennisinden nehyetmemiş olsaydı, muhakkak ben (şu hastalık ıztırâbından dolayı) ölümü temenni ederdim! dedi ki:) Bir müddet sonra biz Habbâb'ı bir kerre daha ziyaret ettik. O, kendisine âid bir duvar bina etmekle meşguldü. Bize: Müslüman, infâk ve harcama yapmakta olduğu herşey hususunda sevaba nail kılınır, yalnız şu toprak içine sarfetmekte olduğu mal hakkında sevaba nail kılınmaz! Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastanın Ölümü Temenni Etmesinin Nehyi Bâbı
5735-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim: "Hiçbir kişiyi, onun güzel ameli(ve ibâdeti) cennete girdiremez" buyuruyordu. üzerine sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Seni de mi girdiremez? diye sordular. Rasûlüllah şöyle cevâb verdi: "Evet, beni de Allah'ın fadlı ve rahmeti bürümedikçe, yalnız ibâdetim cennete girdiremez. Buna göre sizler iş ve ibâdetinizde ifrat ve tefritten sakınıp doğruyu arayınız ve doğru yoldan gidip Allah'ın yakınlığını isteyiniz. Sakın sizin hiçbiriniz (sâlih olsun, fâsık olsun) ölüm temenni etmesin! Çünkü, o, hayır ve ihsan sahibi ise yaşayıp hayrını, ihsanını artırması umulur. Eğer günahkâr bir kişi ise (yine yaşayıp, günün birisinde) tevbe ederek Allah 'ın rızâsını dilemesi umulur!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastanın Ölümü Temenni Etmesinin Nehyi Bâbı
5736-)
Abbâd ibnu Abdillah ibni'z-Zubeyr şöyle demiştir: Ben Âişe (r.anha)'den işittim, şöyle dedi: Ben, ölüm hastalığında sırtını bana dayamış olduğu hâldePeygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: lî, ve'rhamnî ve elhıknî bi’r-rafîkı’l a’lâ(— Allah'ım bana mağfiret et, merhamet eyle ve beni -yüksek- refika eriştir)" diyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'l-marda Vet-tıbb
Konu: Hastanın Ölümü Temenni Etmesinin Nehyi Bâbı
5742-)
Bize Salim el-Eftus (ibn Aclân el-Harrânî), Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma:"Şifâ üç şeydedir: Bal şerbeti içmekte, kan alma âleti vurmakta, ateşle dağlamakta. Fakat ben ümmetimi (son bir ihtiyâç olmadıkça) ateşle dağlamaktan nehyederim" demiştir. Abbâs bu hadîsi Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e yükseltmiştir. yine bu hadîsi el-Kummî de Leys'ten; o da Mucâhid ibn Cebr'den; o da İbn Abbâs'tan olmak üzere (dağlamayı zikretmeden)Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Şifâ, balda ve kan aldırmadadır" lafzıyle rivayet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Bâb: Şifâ Üç Şeydedir
5743-)
Bize Mervân ibn Şucâ\ Salim el-Eftus'tan; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):“Şifâ üç şeydedir: Kan alma âleti vurmakta, yahut bal şerbeti içmekte yahut ateşle dağlamaktadır. Fakat ben(son bir ihtiyâç ve zaruret olmadıkça) ümmetimi ateşle dağlamaktan nehyederim" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Bâb: Şifâ Üç Şeydedir
5747-)
Bize Sabit el-Bunânî, Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Kendilerinde hastalık bulunan birtakım insanlar (Medine'ye geldiler ve): Yâ Rasûlallah! Bizleri barındır ve doyur! dediler. Sağlıklarına kavuştukları zaman da: Şübhesiz Medine havası ağır bir yerdir, dediler. üzerine Rasûlüllah onları zekât develerinin bulunduğu Harre denilen arazîye yerleştirdi de: "Develerin sütlerini içiniz!" buyurdu. orada tam sağlıklarına kavuşuncaPeygamber'in çobanını öldürdüler ve develeri önlerine katıp götürdüler. Peygamber(bunu haber alınca) arkalarından bir askerî birlik gönderip yakalattı. Peygamber onların (kısas olarak çaprazvârî) ellerini, ayaklarını kestirdi, gözlerine de mil çektirip oydurdu. dedi ki:) Ben onlardan bir adamı gördüm ki, ölünceye kadar diliyle yeri yalayıp ısırıyordu. Sellâm ibnu Miskîn şöyle dedi: Bana şu ulaştı ki, Haccâc ibn Yûsuf, Enes'e: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in tatbîk ettiği en şiddetli ukubeti bana tahdîs et! demiş, Enes de ona bu hadîsi tahdîs etmiştir. Bu el-Hasenu'l-Basrî'ye ulaşınca: Enes'in bu hadîsi Haccâc'a tahdîs etmemiş olmasını arzu ederdim, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Develerin Sütleriyle Devâlanıp Tedâvî Olmak Bâbı
5748-)
Bize Hemmâm ibn Yahya, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Birtakım insanlar (Medine'ye geldiler de) mi'de ağrısından dolayı Medine'de ikaamet etmek istemediler. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onlara zekât develerini güden çobanın yanına gitmelerini, orada develerin sütlerinden ve sidiklerinden içmelerini emretti. Onlar da Peygamber'in çobanına katıldılar da develerin sütlerinden ve sidiklerinden içtiler. Nihayet bedenleri iyileşince çobanı öldürdüler, develeri önlerine katıp götürdüler. Bu yaptıkları Peygamber'e ulaşınca, onları aramak için bir birlik gönderdi. Sonunda bunlar Peygamber'e getirildiler, Peygamber de (kısas olarak) onların ellerini ve ayaklarını (çaprazvârî) kesti, gözlerini de oydu. Muhammed ibn Şîrîn bana, bunun haddlerin (yani bu husustaki dînî cezaların) inmesinden önce olduğunu tahdîs etti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Develerin Sidikleriyle Tedâvî Olmak Bâbı
5750-)
İbn Şihâb şöyle demiştir; Bana Ebû Seleme ve Saîd ibnu'l-Müseyyeb haber verdiler, onlara da Ebû Hureyre (radıyallahü anh) haber vermiştir. Kendisi Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan:"Şu kara tanede samdan (yani ölümden) başka her hastalığa şifâ vardır" buyururken işitmiştir. Şihâb: Sâm ölümdür, kara tane de şûnîz'dir, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Bâb: Kara Tane Ve Faydalarının Zikri:
5752-)
Bize Alî ibnu Mushır, Hişâm'dan; o da babası Urve'den tahdîs etti ki, Âişe(r.anha) telbîne bulamacı yapılmasını emreder ve: O, hasta tarafından sevilmez, (fakat hastalığı için) faydalıdır, der idi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Hasta İçin Telbine Bulamacı Yapılması Bâbı
5753-)
Tâvûs ibn Keysân'dan; o da İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden kan aldırmış, kan alıcıya kan alma ücretini vermiş ve saût denilen burun ilâcını kullanmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Saût Un Hükmü Bâbı
5754-)
Mıhsan kızı Ümmü Kays (radıyallahü anh): Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Şu el-Ûdu'l-Hindî'yi kullanmağa devam ediniz. Çünkü bunun içinde yedi türlü şifâ vardır. Uzre, yani boğaz hastalığı için bu ilâç buruna çekilir. Zâtu 'l-cenb hastalığı için de (su ile) hastaya içirilir" buy uruyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Saût Un Beyânı, El-kustul-hindî Ve El-kustul-bahrî İle Enfiye Gibi Buruna Çekmek Suretiyle Tedâvî Olunmak Bâbı
5755-)
….Bu sırada ben henüz yemek yiyemeyen küçük bir oğlumla Peygamber'in huzuruna girdim. (Peygamber çocuğu kendi kucağına oturttu.) Çocuk O'nun üzerine bevletti. Peygamber su istedi de idrarın değdiği yerin üstüne azar azar akıttı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Saût Un Beyânı, El-kustul-hindî Ve El-kustul-bahrî İle Enfiye Gibi Buruna Çekmek Suretiyle Tedâvî Olunmak Bâbı
5759-)
Âsim ibn Omer ibn Katâde tahdîs etti ki, Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh), başı bir bez ile örtülmüş olarak dönüp gelmiş de, sonra: Kan alma tedâvîsi yaptırmadıkça buradan ayrılmam. Çünkü ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, O: "Kan aldırmakta şifâ vardır" buyuruyordu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Bedende Meydana Gelen Hastalıktan Dolayı Kan Aldırmak Bâbı
5761-)
Ve el-Ensârî (Muhammed ibn Abdillah) şöyle dedi: Bize Hişâm ibnu Hassan haber verdi. Bize İkrime, İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan:Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) başından kan aldırma tedavisi yaptırdı, diye tahdîs etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Baş Üzerinde Kan Alma Tedavisi Bâbı
5763-)
Muhammed ibn Sevâ da şöyle dedi: Bize Hişâm ibn Hassan, İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ihrâmlı iken kendisinde bulunan yarım baş ağrısından dolayı, başından kan aldırdığını haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Yarım Baş Ağrısından Ve Baş Ağrısından Dolayı Kan Aldırma Tedavisi Bâbı
5764-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Eğer sizin devalarınızdan herhangi birşeyde bir hayır mevcûd ise, bal şerbetinde yahut neşter -ameliyat bıçağı- darbesinde yahut da bir ateşle dağlamakta vardır. Fakat ben dağlanmak tedavisini sevmiyorum" buyuruyordu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Yarım Baş Ağrısından Ve Baş Ağrısından Dolayı Kan Aldırma Tedavisi Bâbı
5768-)
Şu'be şöyle dedi: Bana Humeyd ibnu Nâfi', Zeyneb'den; o da annesi Ümmü Seleme (radıyallahü anha)'den şöyle tahdîs etti: Kocası ölen bir kadının gözleri hastalandı. Yakınları bu kadını Peygamber'e söylediler ve kadının göz hastalığı üzerine korkulmakta olduğundan, Peygamber'e göze sürme çekmeyi de zikrettiler. Bunun üzerine Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yemin olsun ki, siz kadınlardan biriniz (Câhiliyet devrinde kocası öldüğünde) evinin içinde en kötü elbiseleri içinde -yahut: kötü elbiseleri içinde evinin en fena bir tarafında- bir sene beklerdi. Bir sene tamâm olup da yanından bir köpek geçtiği sırada kadın yerden bir deve tezeği (alıp kendi omuzundan arkaya) atardı. Hulâsa bu gözleri hasta olan kadın, kocasının vefatından i'tibâren dört ay on gün (el- Bakara: 239) geçmedikçe, gözlerine sürme çekemez" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Göz Hastalığından Dolayı Göze, Sürme Taşı Ve Diğer Sürme Nevileri Sürmek Bâbı
5769-)
Bize Saîd ibnu Mînâ tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu:Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Hastalığın (sahibinden bir başkasına) kendi kendine sirayeti yoktur, eşyada uğursuzluk yoktur. Ükey ve baykuş (ötmesinin te'sîri ve kötülüğü) da yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur. (Bunlar Câhiliyet hurafeleridir.) Fakat (ey mü'min) sen cüzamlıdan, arslandan kaçar gibi kaç!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Cüzam Hastalığı Bâbı
5772-)
Ubeydullah dedi ki: Âişe şöyle dedi: Biz hastalığı içinde yarı baygın ikenPeygamber'e ağzının bir tarafından içeriye bir ilâç vermiştik. O da bize: "Bana ilâç vermeyiniz!" diye işaret etmeye başlamamıştı. Biz, Peygamber'in bunu istememesi, hastanın ilâçtan hoşlanmamasından ibarettir dedik (ve ilâç vermeğe devam ettik).Fakat Peygamber ayılınca: "Ben sizi bana ilâç vermekten men' etmedim mi?" buyurdu. Bu nehyi, hastanın ilâcı sevmemesidir diye düşündük, dedik. Bunun üzerine Peygamber: "Şimdi Abbâs hâriç, bu evde bulunan herkes gözümün önünde bu ilâçtan muhakkak içecektir, içmeden kalkmıyacaktır. Çünkü Abbâs beni ilaçlamanızda sizinle hazır bulunmadı" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Hastanın Ağzının Bir Tarafından Deva Konulması Bâbı
5773-)
Bize Alî ibn Abdillah el-Medînî tahdîs etti. Bize Sufyân ibn Uyeyne, ez-Zuhrî'den tahdîs etti. Bana Ubeydullah ibn Abdillah haber verdi ki, Ümmü Kays bintu Mıhsan (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben küçük bir oğlumla Rasûlüllah'ın huzuruna girdim. Ben bu oğlumu bademcik hastalığından dolayı tedâvîye tâbi' tutmuştum. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Niçin boğaz hastalığına böyle bir tedavi uygulamak suretiyle çocuklarınızın boğazını elle sıkıştırıp acıtıyorsunuz? Şu el-Ûdu'l-Hindî’yi kullanmağa devam ediniz. Çünkü bu Hind bitkisinde yedi türlü şifâ vardır, Zâtu'l-cenb hastalığının ilâcı da ondandır, O(uzre denilen boğaz) hastalığı için buruna çekilir. Zâtu'l-cenb hastalığı için de (su ile) hastaya ağızdan verilip içirilir." dedi ki: Ben ez-Zuhrî'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize iki devayı (yani içirilecek ve buruna çekilecek olan ikisini) beyân etti de, o yediden kalan beş tanesini beyân etmedi. Hadîsin râvîsi Alî ibn Abdillah el-Medînî dedi ki: Ben Sufyân'a: Ma'mer ibn Râşid: "Ben çocuğu boğazından elimle sıkıp ameliyat yaptım" şeklinde söylüyor, dedim. yân: "A'laktu aleyhi" ta'bîrini ezberlemedi, o ancak "A'laktu anhu" şeklinde söylemiştir. Ben bunu ez-Zuhrî'nin ağzından alıp ezberledim, dedi ve Sufyân, kendi damağına elini sokarak, çocuğun, parmakla ağzının içinin sıkılıp oğulmasını vasfetti. Bununla da ancak çocuğun ağzının tavanının, yani damağının parmağiyle yukarı kaldırılmasını gösterip anlatmak istiyordu (oraya bir şey yapıştırıp sürülmesini değil). ''A'lıkû anhu şey'en = Ondan birşeyi(bir belâyı) izâle ediniz" demedi, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Hastanın Ağzının Bir Tarafından Deva Konulması Bâbı
5774-)
ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Ubeydullah ibnu Abdillah ibn' Utbe haber verdi ki, Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)’ın hastalığı ağırlaşıp da ağrısı şiddetlendiği zaman, benim odamda bakılmak üzere diğer zevcelerinden izin istedi. Onlar da izin verdiler. Ondan sonra Peygamber, bir tarafında Abbâs, diğer tarafında bir zât olduğu hâlde ayakları yerde sürünerek çıktı. dedi ki: Ben İbn Abbâs'a: Âişe'nin bu "Diğer bir zât" sözünü haber verdim. İbn Abbâs: Sen Âişe'nin ismini zikretmediği o diğer kişinin kim olduğunu bilir misin? dedi. Hayır, bilmiyorum, dedim. İbn Abbâs: O zât, Alî (ibn Ebî Tâlib)'dir, dedi. dedi ki: Peygamber, Âişe'nin evine girip de ağrısı şiddetlendikten sonra: "Üzerime ağız bağları çözülmedik yedi kırba su dökün, böylelikle bedenimde biraz hafiflik bulup belki insanlara vasiyette bulunabilirim" buyurdu. dedi ki: Bunun üzerine kendisiniPeygamber'in zevcesi Hafsa'nın malı olan bir (bakır yahut ağaç) leğen içine oturttuk. Sonra o kırbaların sularını üzerine dökmeye başladık. Sonunda bize: "Artık yaptınız!" diye işaret etmeye başladı. dedi ki: Ondan sonra insanların yanına çıktı da onlara namaz kıldırdı ve hitâb etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabut-tıbb
Konu: Bâb