Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
6306-)
İbrâhîm ibn Tahmân da Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Safvân ibn Suleym'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan söyledi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh): Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Küçük büyüğe, yürüyen oturana, az da çoğa selâm verir" buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Küçüğün Büyüğe Selâm Vermesi Bâbı
6309-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne, ez-Zuhrî'den; o da Atâ İbn Yezîd el-Leysî'den; o da Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir müslümânın dîn kardeşinden üç günden fazla küs durup ayrılması halâl olmaz: Bu küsler birbirleriyle karşılaşırlar da şu, ondan yüz çevirir, bu da ondan yüz çevirir. Halbuki bunların hayırlısı, önce selâm vermeye başlayandır". Bu hadîsi ez-Zuhrî'den üç kerre işittiğini zikretmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Tanıdığa Ve Tanınmayan Kimseye Selâm Vermek Bâbı
6311-)
Bize Ebû Mıclez tahdîs etti ki, Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb bintu Cahş ile evlendiği zaman, insanlar Zeyneb'in odasına girip düğün aşı yediler. Sonra da oturup konuşuyorlardı. Peygamber kalkmaya hazırlanır gibi vaziyet alarak bunların kalkıp gitmelerine işaret etti. Fakat onlar kalkmadılar. Peygamber onların kalkmadıklarını görünce, kendisi kalktı. Kendisi kalkınca oturanlardan da birkısmı kalktı. Topluluğun bakıyyesi oturup kaldı. Peygamber(diğer kadınlarının odalarına gidip hâl hatır sorduktan sonra) Zeyneb'in odasına girmek için geldiği hâlde, topluluk hâlâ'oturuyorlardı. (Peygamber tekrar Âişe'nin odasına doğru gitti.) Sonra onlar (durumu anladılar da) kalkıp gittiler. Ben onların kalkıp gittiklerini Peygamber'e haber verdim. Peygamber geldi ve Zeyneb'in odasına girdi. Ben de içeriye girmeye davrandım. Peygamber benimle kendisi arasına kapı perdesini indirdi. Yüce Allah şu âyetleri indirdi: îmân edenler, (bundan sonra)Peygamber'in evlerine yemeğe da'vet olunmaksızın, vaktine de bakmaksızın girmeyin. Fakat da'vet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yiyince dağıtın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu, Peygamber'e eza vermekte, O sizden utanmaktadır. Allah ise hakkı açıklamaktan çekinmez. Bir de O 'nun zevcelerinden lüzumlu birşey istediğiniz vakit perde ardından sorup isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz için, hem onların kalbleri için daha temizdir..."(el-Ahzâb: 53). Abdillah el-Buhârî: Bu hadîste,Peygamber'in kalkıp dışarı çıktığı zaman oturup kalanlara izin vermediği fıkhı vardır. Ve yine bunda, Peygamber'in onların kalkmalarını isteyerek kalkmağa davranmasında, böylece ta'rîz etmenin cevazı hükmü de vardır, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Peygamber Kadınlarının Erkeklerden Perde Arkasına Çekilmeleri Hakkındaki Hicâb Âyetinin İnmesi Bâbı
6312-)
İbn Şihâb şöyle dedi: Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr haber verdi ki, Peygamber'in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Omer ib-nu’l-Hattâb, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a: Kadınlarını perde arkasına alsan!(Çünkü onlarla iyi de, kötü de konuşuyor), der dururdu. dedi ki: Rasûlüllah bunu yapmadı. Peygamber'in kadınları geceden geceye Menâsı' denilen tarafa doğru ihtiyâçlarını gidermek için dışarıya çıkarlardı. Bir kerresinde Sevde bintu Zem'a, ihtiyâcı için dışarı çıkmıştı. Şevde, uzun boylu bir kadındı. Omer ibnu'l-Hattâb mecliste otururken onu görünce: Yâ Sevde, ben seni tanıdım, demişti. bu sözü, Hicâb emrinin indirilmesini çok istemekte olduğu için söylemişti. dedi ki: Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allah, Hicâb Âyeti'ni indirdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Peygamber Kadınlarının Erkeklerden Perde Arkasına Çekilmeleri Hakkındaki Hicâb Âyetinin İnmesi Bâbı
6313-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti: ez-Zuhrî: Ben bu hadîsi, senin burada bulunuşun gibi şekksiz olarak ezberledim, demiştir. Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in evindeki pencerelerin birinden bir adam içeriye doğru bakmıştı. O sırada Peygamber, beraberindeki mıdrâ denilen demir bir tarakla başını (tarayıp) kaşıyordu. O kişiye: "Eğer senin böyle mahrem yere bakar olduğunu daha önce bilseydim, muhakkak şu demir tarağı gözünün içine saplardım. İzin isteme, ancak gözün görmesinden dolayı vazife kılınmıştır!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: İzin İstemek Gözden Dolayı Meşru Kılınmışdır
6314-)
Bize Hammâd ibn Zeyd, Ubeydullah ibn Ebî Bekr'den; o da Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hücrelerinin birinden içeriye uzanıp baktı. Peygamber de mışkas denilen uzunca ok demiri veya demirleriyle o adama doğru kalktı. dedi ki: Ben Peygamber'e bakıyordum, sanki Peygamber o adamı dürtmek için, onun görmez tarafından yanaşıyor gibiydi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: İzin İstemek Gözden Dolayı Meşru Kılınmışdır
6317-)
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Ensâr'ın meclislerinden bir mecliste (oturmakta) idim. Bu sırada Ebû Mûsâ sanki birşeyden korkmuş gibi geldi de: (Omer beni çağırtmıştı.) Ben Omer'in yanına girmek için üç kerre izin istedim, bana izin verilmeyince geri döndüm. Omer bana: Seni bize gelmenden men' eden nedir? dedi. Ben: Senin yanına girmek için üç kerre izin istedim, bana izin verilmeyince geri döndüm. Çünkü Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizden biriniz üç kerre izin istediği zaman kendisine izin verilmezse, hemen geri dönsün" buyurdu, dedim. Omer: Vallahi bu rivayet ettiğin hadîs üzerine muhakkak bir beyyine getireceksin! dedi. Sizlerde bunu Peygamber'den işitmiş bir kimse var mı? dedi. ibn Ka'b: Vallahi senin beraberinde bu şehâdeti kavmin en küçüğü bile yerine getirir, dedi. kavmin en küçüğü idim. Ebû Mûsâ ile beraber kalkıp gittim ve Omer'e, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in bunu söylediğini haber verdim. ibnu'l-Mubârek de şöyle dedi: Bana İbn Uyeyne haber verdi. Bana Yezîd ibn Husayfe, Busr'dan tahdîs etti. Busr: Ben bu hadîsi Ebû Saîd'den işittim, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Selâm Vermenin Ve İzin İstemenin Üç Kerre Oluşu Bâbı
6318-)
Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den; o da Ebû Râfi'den; o da Ebû Hureyre'den söyledi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): çağırılma ve isteme, onun iznidir (tekrarlamaya muhtaç olmaz)" buyurmuştur. Mucâhid ibn Cebr haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah'ın beraberinde evine girdim. Kendisi bir kap içinde süt buldu da bana: "Yâ Ebâ Hırrl Suffa ehline git ve onları bana çağır!" buyurdu. Hureyre dedi ki: Ben hemen Suffa ehline gidip onları çağırdım. Hepsi geldiler, içeri girmeye izin istediler.Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) onlara izin verdi, onlar da içeri girdiler.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: İnsan Bir Eve Çağırıldığı Zaman Geldiğinde İçeri Girmeden Evvel İzin İster Mi İstemez Mi?
6320-)
Bize Şu'be, Seyyâr'dan; o da Sabit el-Bunânî'den; oda Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten haber verdi ki, Enes bir kerresinde çocukların yanına uğrayıp onlara selâm vermiş ve:. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), çocuklara böyle selâm verirdi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Çocuklara Selâm Vermek Bâbı
6322-)
Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Ebû Seleme Abdurrahmân'dan haber verdi ki, Âişe (r. anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Âişe! Şu (yanımdaki) Cibril'dir, o sana selâm okuyor!" buyurdu. dedi ki: Ben de: Ona da selâm ve Allah'ın rahmeti olsun! - Rasûlüllah'ı kasdederek- Sen bizim görmediğimiz şeyleri görüyorsun! dedim. hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Ma'mer'e, Şuayb mutâbaat etmiştir. Yûnus ile en-Nu'mân ibn Râşid ez-Zuhrî'den rivayetlerinde "Ve berekâtuhu ( = Ve Allah'ın bereketleri)" kısmını da söylemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Erkeklerin Kadınlara, Kadınların Da Erkeklere Selâm Vermeleri Bâbı
6324-)
Bize Ubeydullah, Saîd ibn Ebî Saîd el-Makburi'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Bir adam mescide girdi. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) da mescidin bir tarafında oturuyordu. O zât (iki rek'at) namaz kıldıktan sonra gelip Rasûlüllah'a selâm verdi.Rasûlüllah da ona: "Ve aleyke's-selâm (= Sana da selâm olsun) Sen geri dön de yeniden namaz kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın!" buyurdu. üzerine adam dönüp (yine kıldığı gibi) namaz kıldı. Sonra geldi, yine selâm verdi. Rasûlüllah da: "Ve aleyke's-selâm (Selâm senin üzerine de olsun). Dön de yine namaz kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın!" buyurdu. zât ikincide yahut ondan sonraki seferde: Yâ Rasülallah, bana (doğrusunu) öğret! dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Namaza kalkmak istediğinde güzelce abdest al, sonra kıbleye dönüp ihram tekbîri al. Sonra ezberinde bulunan Kur'ân'dan sana kolay gelenini oku. Sonra rukû'a varıp bedenin yatışmış oluncaya kadar dur. Sonra başını kaldırıp ayakta büsbütün doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye varıp tâ mutmain oluncaya kadar kal. Sonra başını kaldırıp tâ mutmain oluncaya (yani bedenin tamâmiyle sükûna kavuşuncaya) kadar otur. Sonra yine secdeye varıp bedenin sükûna varıncaya kadar secdede kal. Sonra başını secdeden kaldırıp bedenin sükûna kavuşuncaya kadar otur. Sonra bu fiilleri namazının bütününde böylece yap!". Usâme Hammâd ibnu Usâme de son lafızda (yani "Sükûna kavuşuncaya kadar otur" lafzında) bunun yerine "Dümdüz doğruluncaya kadar otur" şeklinde söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Selâm Verene Aleykes-selâm Selâm Sana Diye Karşılık Veren Kimse Bâbı
6325-)
Buradaki senedde Ebû Hureyre (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): başını secdeden kaldır da bedenin sükûna kavuşuncaya kadar otur!" buyurdu, demişir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Selâm Verene Aleykes-selâm Selâm Sana Diye Karşılık Veren Kimse Bâbı
6326-)
Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) ona, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendisine hitaben: "Cibril sana selâm gönderiyor" buyurunca: Onun üzerine de selâm ve Allah'ın rahmeti olsun! diye cevâbladığını tahdîs etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: Bir Şahıs Diğerine Fulân Kimse Sana Selâm Gönderiyor Dediği Zaman Ne Denilir?
6328-)
Abdullah ibn Ka'b şöyle demiştir: Ben babam Ka'b ibn Mâlik'ten işittim, o Tebûk gazvesinden özürsüz geri kaldığı zamanki hâlini şöyle anlatıyordu: Ve Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) müslümânlan bizimle konuşmaktan nehyetmişti. Ben Rasûlüllah'a geliyor ve O'na selâm veriyordum da gönlümde benim selâmımı alıp dudaklarını hareket ettiriyor mu yahut almıyor mu diye söyleniyordum. Nihayet elli gece tamâm oldu. Sabah namazını kıldırdığı zaman Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Allah'ın bizlerin tevbelerimizi kabul ettiğini bildirdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bir Günâh İşleyen Kimseye Selâm Vermeyen Ve Tevbe Ettiği İyice Belli Oluncaya Kadar, Onun Selâmına Da Karşılık Vermeyen Kimse; Ve Âsînin Güvenilecek Tevbesi Ne Zamana Kadar Meydana Çıkar? Bâbı
6329-)
Âişe (r.anha) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna Yahûdîler'den bir topluluk girdi de: es-Sâmu aleyke (Ölüm üzerine olsun)! dediler. Bu çirkin sözü ben anladım da: Ölüm ve la'net sizin üzerinize olsun! diye karşılık verdim. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Yavaş ol yâ Âişe! Muhakkak ki, Allah herşeyde rıfk ile, yumuşaklıkla muamele etmeyi sever!" buyurdu. de: Yâ Rasûlallah, onların dediklerini işitmedin mi? dedim, Rasûlüllah: Ben de onlara: 'O sizin üzerinize olsun' demişimdir!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: Zimmet Ehli Olan Kimselere Selâm Nasıl Karşılanır?
6330-)
Bize Mâlik, Abdullah ibn Dinar'dan; o da Abdillah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Yahudiler size selâm verdikleri zaman, onların biri ancak 'es-Sâmu aleyke (Ölüm sana olsun)' der; sen de bunu karşılarken "Ve aleyke (O senin üzerine de olsun)' de!" buyurmuş.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: Zimmet Ehli Olan Kimselere Selâm Nasıl Karşılanır?
6331-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kitâb ehli olanlar size selâm verdikleri zaman sizler (onlara karşılık verirken) 'Ve aleykum( Sizin üzerinize de)' deyiniz!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: Zimmet Ehli Olan Kimselere Selâm Nasıl Karşılanır?
6332-)
Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) beni, ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm'ı ve Ebû Mersed el-Ganevî'yi gönderdi. Bizim üçümüz de süvârî idik. Bizlere: "Şimdi gidiniz, Hah bustânına kadar ilerleyiniz. Orada müşriklerden bir kadın vardır, onun yanında Hâtıb ibn Ebi Beltea'dan Mekke müşriklerine hitaben yazılmış bir sahîfe bulunmaktadır (onu, alıp bana getiriniz)" buyurdu. dedi ki: Biz, Rasûlüllah'ın bize söylediği yerde, devesi üzerinde yol almakta olan o kadına eriştik. Alî dedi ki: Biz kadına: Beraberindeki mektûb nerede? dedik. Kadın: Benim yanımda hiçbir mektûb yoktur! dedi. onun devesini çöktürüp eşyası içinde mektubu aradık, fakat hiçbirşey bulamadık. Arkadaşlarım Zubeyr ile Ebû Mersed: Biz bir mektûb görmüyoruz, dediler. Alî dedi ki: Ben kadına: Vallahi Rasûlüllah'ın yalan söylediğini hiç bilmiş değilim. Kendi ismiyle yemîn edilmekte olan Allah'a yemîn ediyorum ki, ya mektubu muhakkak meydana çıkarırsın, yahut da ben senin elbiselerini senden soyacağım! dedim. dedi ki: Kadın benden bu ciddiyeti görünce elini izârının düğüm yerine uzattı -kendisi bir kumaşı beline fûta olarak bağlamış hâldeydi- ve oradan mektubu çıkardı. dedi ki: Biz de mektubu Rasûlüllah'a getirdik. Rasûlüllah, Hâtıb ibn Ebî Beltea'ya: "Yâ Hâtıb! Bu yaptığın işe seni sevkeden nedir?" buyurdu. Hâtıb da şöyle cevâb verdi: Bende Allah'a ve Rasûlü'ne mü'min olmaktan başka sıfat yoktur. Ben dînimi değiştirmedim, tebdîl de etmedim. Ben Mekkeliler'in yanında bir minnet ve ni'met elim bulunsun da Allah o ni'met sebebiyle Mekke'deki ailemi ve malımı korusun istedim. Sahâbîlerinden herbirinin orada muhakkak ailesini ve malını Allah'ın onun sebebiyle koruyacağı bir kimsesi vardır. (Benim ise koruyacak hiçbir kimsem yoktur!) dedi.' bu savunması üzerine Rasûlüllah orada bulunanlara: "Hâtıb doğru söyledi. Artık onun hakkında hayırdan başka birşey söylemeyiniz!" buyurdu. dedi ki: Unıer ibnu'l-Hattâb: Şu muhakkak ki, o Allah'a, Rasûlü'ne ve mü'minlere hainlik yapmıştır. Beni bırak da onun boynunu vurayım! dedi. dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah: "Yâ Omer! (Hatib Bedir gazvesinde hazır bulundu.) Sana ne bildirecek: Belki Allah Bedir'de hazır bulunanların yüksek ve samîmî mücâhedelerine muttali' olmuştu da: 'Ey Bedir mücâhidleri! Bundan böyle ne dilerseniz işleyiniz! Ben cenneti size vâcib kıldım' buyurmuştur!" dedi. dedi ki: Bunun üzerine Omer'in iki gözü yaş akıttı da: Allah ve Rasûlü en bilendir! dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Müslümanlar Aleyhine Kendisinden Bir Zarar Endîşe Edilen Kişinin İşi Tamâmiyle Meydana Çıksın Diye, Onun Mektubuna Bakıp Araştıran Kimse Bâbı.
6333-)
ez-Zuhrî şöyle dedi: Bana Ubeydullah ibn Abdillah ibn Utbe haber verdi. Ona da İbn Abbâs haber verdi; ona da Ebû Sufyân ibn Harb şöyle haber vermiştir: Kendileri Şam'da tacirler olarak Kureyş'ten bir topluluk içinde bulunurlarken, Hıraklıyus'un adamları ona gelmişler... Hadîsi böyle zikretti. Sufyân dedi ki: Sonra Hırakl, Rasûlüllah'ın mektubunu istedi. Mektûb onun huzurunda okundu. Mektûbda şunlar vardı: "Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle! Allah'ın Kulu ve Elçisi Muhammed'den Rûmlar'ın büyüğü Hırakl’e! Selâm doğruya uyanlara! Amma ba'du (Sözün bundan sonrası şudur):...".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: Kitâb Ehline Mektûb Nasıl Yazılır?
6334-)
el-Leys şöyle dedi: Bana Ca'fer ibn Rabîa, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), İsrâîl oğulları'ndan bir adamı zikretti ki, o bir ağaç parçasını alıp onun içini oymuş da bu oyuğa bin dînâr ile kendisinden arkadaşına yazılmış bir sahîfe koymuştur. ibn Ebî Seleme de babasından söyledi ki, o da Ebû Hureyre'den işitmiş: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Bir adam bir ağaç parçasını deldi de, içine borcu olan parayı koydu ve bir de 'Fulân kimseden fulân kimseye’ diye bir sahîfe yazıp koydu” buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: Mektuba Kimin İsmiyle Yazanın Mı, Yoksa Göndebilenîn İsmiyle Mi Başlanır?
6335-)
Bize Şu'be, Sa'd ibn İbrahim'den; o da Ebû Umâme ibn Sehl ibn Huneyf ten; o da Ebû Saîd (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Kurayza kabilesi muhâribleri Evs kabilesinin seyyidi Sa'd ibn Muâz'ın hükmüne razı olup kalelerinden indiler. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Sa'd'a haber gönderdi. Sa'd (bir merkeb üzerinde) geldi. Yanına yaklaşınca, Peygamber Ensâr'a: "Haydi ulunuza ayağa kalkınız -yahut: Hayırlınıza ayağa kalkınız-!" buyurdu. Peygamber'in yanına oturdu. Peygamber, Sa'd'a: "Şu Kurayza oğulları senin hükmüne razı olup indiler!" buyurdu. da: Ben bunların harb edenlerinin öldürülmelerine, kadınlar ve çocuklarının da esîr edilmelerine hükmediyorum, dedi. " (Ey Sa'd!) Yemin ederim ki, sen Melik olan Allah'ın hükmettiği ile hükmettin!" buyurdu. Abdillah el-Buhârî: Arkadaşlarımdan biri bana evvelinden "Senin hükmüne" kadar bu hadîsi, senediyle Ebû'l-Velîd'den; o da Ebû Saîd'in kavlinden (yânı kendi takririnden) olmak üzere anlattı, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Seyyidinize Ayağa Kalkınız! Kavli Bâbı
6336-)
Bize Hemmâm ibn Yahya tahdîs etti ki, Katâde şöyle demiştir: Ben Enes (radıyallahü anh)'e: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahâbîleri arasında musâfaha, yani el sıkışıp tokalaşmak var mıydı? diye sordum. Evet vardı, diye cevâb verdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Musâfaha Yânı El-ele Tutuşup Tokalaşmanın Meşrûluğu Bâbı
6337-)
Hayve ibnu Şurayh el-Basrî şöyle demiştir: Bana Ebû Ukayl Zuhre ibnu Ma'bed tahdîs etti ki, kendisi dedesi Abdullah ibn Hişâm'dan şöyle dediğini işitmiştir: Bizler Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde idik. Peygamber, Omer ibnu'l-Hattâb'ın elini tutmuş hâldeydi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Musâfaha Yânı El-ele Tutuşup Tokalaşmanın Meşrûluğu Bâbı
6338-)
Mucâhid ibn Cebr şöyle derdi: Bana Abdullah ibnu Sahbara Ebû Ma'mer tahdîs edip şöyle dedi: Ben İbnu Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) elim O'nun eli içinde olduğu hâlde teşehhüdü bana öğretti. Rasûlüllah bana Kur'ân'dan bir sûre öğretir gibi şu teşehhüdü öğretiyordu: lillâhi ve's-salavâtu ve't-tayyibâtu. es-Selâmu aleyke eyyuhe'n-Nebiyyu ve rahmetu’llâhi ve berekâtuhû. es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdi’llâhi’s-sâlihîn. Eşhedu en lâ ilahe ille’llâhu ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasûluhu". biz Rasûlüllah aramızda iken böyle söylerdik, ruhu kabzolunduktan sonra "es-Selâmu ale’n-Nebiyyi" demeğe başladık. İbn Mes'ud, "Ale'n-Nebiyyi" demeyi kasdediyor, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: İki Eli Tutup Musâfaha Etmek Bâbı
6342-)
Bize Zeyd ibn Vehb el-Cuhenî tahdîs edip şöyle dedi: bize Ebû Zerr Cundeb el-Gıfârî(radıyallahü anh) Rebeze'de tahdîs edip şöyle dedi: Ben bir yatsı vaktinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber Medine'nin dışındaki Harre denilen kara taşlık yerde yürüyordum. Bizim karşımıza Uhud Dağı çıkınca, Peygamber: "Yâ Ebâ Zerr! Ben Uhud'un benim için altın olmasını ve bu kadar çok altından benim yanımda borç ödemek için hazırlamakta olduğum bir dînâr bulunduğu hâlde üzerimden bir gece yahut üç gece geçmesini arzu etmem, muhakkak bu altınları Allah'ın kullarına şöyle, şöyle, şöyle harcar infâk ederdim" buyurdu . dedi ki: Ebû Zerr "Şöyle, şöyle, şöyle"sözlerini söylerken eliyle bize sağa, sola ve önüne doğru işaretler yapıp harcama yönlerini gösterdi. Sonra yine: "Yâ Ebâ Zerr!" diye seslendi. Ben: Lebbeyke ve sa'deyke yâ Rasûlallah! dedim. O: "Malca çok zengin olanlar vardır ki, onlar sevâbca çok azdırlar. Ancak mallarını şöyle, şöyle (Allah'ın kullan yolunda) harcayanlar müstesnadırlar" buyurdu. Rasûlüllah bana: "Yâ Ebâ Zerr! Ben Sana dönünceye kadar sen yerinde dur, hiçbir yere ayrılma!" buyurdu ve gidip nihayet gözümden kayboldu. sırada ben bir ses işittim de Rasûlüllah'ın bir tehlikeye uğratılmasından endîşe ettim ve O'nun yanına doğru gitmek istedim. Sonra Rasûlüllah'ın bana: "Yerinden hiç ayrılma"sözünü hatırladım da yerimde bekledim. Rasûlüllah gelince: Yâ Rasûlallah!Ben bir ses işittim de Sen'in bir tehlikeye uğratılmış olmandan endîşe ettim, yanına gelmek istedim, sonra bana "Yerinden ayrılmadan bekle" sözünü hatırladım da yerimde dikeldim, dedim. bana: "Bu, Cibril idi. Bana geldi de: Ümmetimden her kim Allah'a hiçbirşeyi ortak kılmaksızın ölürse cennete girer! diye haber verdi" buyurdu. Yâ Rasûlallah! O kul zina etse ve hırsızlık yapsa da mı (cennete girecek)? dedim. "Zina etmiş olsa da, hırsızlık yapmış olsa da!" buyurdu. Râvî el-A'meş şöyle dedi: Ben Zeyd ibn Vehb'e hitaben: Bana bu hadîsin râvîsi Ebu'd-Derdâ olduğu haberi ulaştı, dedim. üzerine Zeyd: Şehâdetle yemîn ederim ki, bu hadîsi bana Rebeze köyünde muhakkak Ebû Zerr Cundeb tahdîs etti, dedi. Ve bana Ebû Salih de Ebu'd-Derdâ'dan, bunun benzerini tahdîs etti, dedi. Şihâb da el-A'meş'ten yaptığı rivayetinde "O altının üç gün yanımda kalmasını istemezdim" şeklinde söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Çağırana Lebbeyke Ve Sadeyke Sözleriyle Cevâb Veren Kimse Bâbı
6344-)
Bize Sufyân es-Sevrî, Ubeydullah'tan; o da Nâfi'den; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir kişinin oturduğu yerinden kaldırılmasını ve oraya başka birisinin oturmasını nehyetmiş: "Ve lâkin yer açınız ve genişleyip genişletin" buyurmuştur. İbn Omer de bir kişinin oturduğu yerden kaldırılıp da sonra onun yerine başkasını oturtmayı kerîh görürdü, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Mucâdile:
6346-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh): Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'i Ka'be'nin bir tarafında eliyle şöyle ıhtıbâ ederek otururken gördüm, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: El İle Ihtıbâ Oturuşu Bâbı
6347-)
Ebû Bekre Nufey' (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Size büyük günâhların en büyüğünü haber vereyim mi?" dedi. Evet haber ver yâ Rasûlallah! dediler.Rasûlüllah: "Allah'a ortak tanımak ve ana-babaya isyan etmektir" buyurdu. Müsedded tahdîs etti. Bize Bişr bunun benzerini tahdîs etti. şu ziyâde vardır: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir yere dayanır hâldeydi, hemen oturdu da: "Dikkat edin! Bir de yalan sözdür" buyurdu. Bunu o kadar çok tekrar ediyordu ki, bizler: Keski sussaydı, dedik.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Arkadaşının İki Eli Arasına Dayanan Kimse Bâbı
6351-)
Ebû Kılâbe şöyle demiştir: Bana Ebû'l-Melîh haber verip şöyle dedi: Ben senin baban Zeyd ile beraber Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh)'ın yanına girdik. O bize şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e benim oruç tutuşum zikredilmiş. Bu sebeble benim yanıma girdi. Ben de O'na, içi hurma ağacının lifleriyle doldurulmuş deriden bir yastık attım. Kendisi yer üzerine oturdu da o yastık benimle kendisi arasında kaldı. Rasûlüllah bana: "Her aydan üç gün oruç tutman sana kâfi gelmiyor mu?" buyurdu. Yâ Rasûlallah (bundan daha çoğuna gücüm yeter)! dedim. " (Öyleyse her aydan) beş gün tut!" buyurdu. Ben: Yâ Rasûlallah (bundan çoğuna da gücüm yeter)! dedim. " (Her aydan) yedi gün oruç tut!" buyurdu. Ben: Yâ Rasûlallah (daha fazlasına gücüm yeter)! dedim. " (Her aydan) dokuz gün oruç tut!" buyurdu. Ben: Yâ Rasûlallah (daha çoğuna gücüm yeter)! dedim. " (Her aydan) onbir gün oruç tut!" buyurdu. Ben: Yâ Rasûlallah (bundan çoğuna güç yetiririm)! dedim. "Dâvûd Peygamber'in orucundan fazla oruç yoktur, o da senenin yarısıdır: Bir gün oruç tutmak, bir gün tutmamaktır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Üzerine Dayanıp Yaslanması İçin Kendisine Yastık Atılan Kimse Bâbı
6352-)
İbrâhîm en-Nahaî şöyle demiştir: Alkame Şam'a gitti, (Şam'daki) mescide varıp iki rek'at namaz kıldı da: Allah'ım! Bana burada iyi bir meclis arkadaşı ihsan eyle! diye duâ etti. Ebu'd-Derdâ'nın yanına varıp oturdu. Ebu'd-Derdâ ona: Sen kimlerdensin? diye sordu. Alkame: Küfe ahâlîsindendim (oradan geldim)! diye cevâb verdi. Ebu'd-Derdâ: Rasûlüllah'ın sırrının (gizli haberlerinin) sahibi olan ve kendisinden başkası o sırdan bilmeyen kimse, yani Huzeyfe, sizin içinizde değil mi? Yâhud Allah'ın, Rasülü'nün diliyle, yani duası üzerine şeytânın şerrinden kurtardığı kimse, yani Ammâr, sizin içinizde değil mi? YâhudRasûlüllah'ın misvak ve yastığının sahibi olup bunları taşıyan kimse, yani İbn Mes'ûd, sizin içinizde değil mi? Abdullah ibn Mes'ûd "Ve'l-leyli izâ yağşâ ve'n-nehâri izâ tecellâ"dan sonrasını nasıl okurdu? dedi. "Ve'z-zekeri ve'l-ünsâ" şeklinde okur (onun kıraatinde "Ve mâ halaka" yoktur), dedi. Şu Şamlılar bana "Ve mâ halaka'z-zekerâ ve'l-ünsâ" kırâatinde ısrar ediyorlar, en sonu beni Rasûlüllah'tan işitmiş olduğum kıraatten şübheye düşürmeye yaklaşıyorlar! Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Üzerine Dayanıp Yaslanması İçin Kendisine Yastık Atılan Kimse Bâbı
6353-)
Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh): Biz öğle yemeğini cumua namazından sonra yer, gündüz uykusu ve istirâhatini de cumua namazından sonra yapardık, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Gündüz Uykusu Ve İstirahatının Cumua Namazından Sonra Olması Bâbı
6361-)
Bana Mâlik, Nâfi 'den; oda Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Üç kişi bir arada bulundukları zaman, bunlardan ikisi, üçüncüyü bırakıp da gizli konuşmasınlar" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: Üç Kişi Bir Arada Bulunurken, Bunlardan İkisi, Üçüncüyü Bırakıp Gizli Konuşmaz.
6362-)
Süleyman ibn Tarhân et-Teymî şöyle demiştir: Ben Enes ibn MâIik (radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bana bir sırr söyledi. Artık ben o sırrı, Peygamber'den sonra da kimseye haber vermedim. Yemîn olsun annem Ümmü Suleym de onu benden sordu da ben o sırrı ona da haber vermedim.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Sırrı Koruyup Saklamak Bâbı
6373-)
İbnu İdrîs de babası İdrîs ibn Yezîd'den; o da Ebû İshâk'tan; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs'tan: "Ben Peygamber kab zolunduğunda sünnet edilmiş hâlde idim" şeklinde söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Büyüdükten Sonra Da Sünnet Olmak Ve Koltuk Altlarının Kıllarını Gidermek Bâbı
6374-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizden her kim yemîn eder de yemininde (müşriklerin yemîni gibi) 'Lât ve Uzzâ hakkı için' derse (bunun keffâreti olarak) hemen 'Lâ ilahe illellâh' desin. Arkadaşına 'Gel seninle kumar oynayalım ' diyen kimse de (oynayacağı kumar bedelini) fakirlere sadaka versin!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-isti’zân
Konu: Bâb: İnsanı Allaha Tâatten Alıkoyduğu Zaman Her Eğlence Bâtıldır. Arkadaşına: Gel Seninle Kumar Oynayalım Diyen Kimsenin Hükmü? Ve Yüce Allahın Şu Kavli:
6378-)
Ve bana Halîfe ibn Hayyât söyledi: Mu'temir şöyle demiştir: Ben babam Süleyman et-Teymî'den işittim; o da Enes ibn Mâlik'ten ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her peygamber bir istek istedi -yahut şöyle buyurdu:- Her peygamberin bir duası vardır, onunla dua etti de duası kabul olundu. Ben ise duamı kıyâmet gününde ümmetime şefaat için ayırdım".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Bâb: Her Peygamber İçin Kabul Edilmiş Bir Dua Vardır
6379-)
Buşeyr ibn Ka'b el-Adevî şöyle demiştir: Bana Şeddâd ibn Evs (radıyallahü anh) tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Seyyidu'l-istiğfâr (yânı istiğfar dualarının ulusu) Allah'tan şöyle mağfiret dilemektir: ente Rabbî lâ ilahe illâ ente, halaktenî ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve va'dike mastata'tu. Eûzu bike min şerri mâ sana'tu. Ebûu leke bi-nîmetike aliyye ve ebûu bi-zenbî fağfir lî. Fe-innehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ente. Allah! Benim Rabb'im Sen'sin. Sen'den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Sen'in kulunum ve gücüm yettiği kadar ezelde Sana verdiğim ahd ve va'd üzere sabitim. İşlediğim günâhların şerrinden Sana sığınırım. Bana ihsan eylediğin ni'metlerini i'tirâf ederim, günâhımı da i'tirâf ederim. Benim günâhlarımı mağfiret eyle! Şu muhakkak ki, günâhları Sen'den başkası mağfiret edemez!)" buyurdu ki: "Bu seyyidu'l-istiğfâr duasını her kim kalbiyle sevâb ve faziletine kesin inanarak gündüz okur da o gün akşama girmeden önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir. Her kim de sevâb ve faziletine kesin inanarak bunu geceleyin okur da sabaha girmeden evvel ölürse, o kimse de cennet ehli zümresindendir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: İstiğfarın En Faziletli Olanı Bâbı
6382-)
Buradaki iki senedde Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh) şöyle demiştir: aleyhi ve sellem):"Allah, kulunun teybe etmesiyle, herhangi birinizin çöl bir arazîde kaybetmiş olduğu devesine ansızın tesadüf edivermesi anındaki sevincinden daha çok sevinir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Tevbe Bâbı
6383-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin onbir rek'at namaz kılardı. Fecr tulü' ettiği zaman da hafif iki rek'at daha kılar, sonra müezzin ikaameti haber vermek üzere gelinceye kadar sağ yanı üzerine yatardı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Sağ Yan Üzerine Yatmak Bâbı
6390-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Ben Süleyman ibn Ebî Müslim'den işittim; o da Tâvûs'tan; o da İbn Abbâsradıyallahü anhüma'tan ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin uyanıp kalktığı zaman teheccüd namazı kılar, şu duayı söylerdi: lekel-hamdu. Ente nûru's-semâvâti ve'l-Ardı ve men fîhinne. Ve leke'l-hamdu ente kayyımu's-semâvâti ve’l Ardı ve men fîhinne. Ve lekel-hamdu. Ente'l-hakku ve va'duke hakkun ve kavluke hakkun ve likaauke hakkun ve’l-cennetu hakkun ve'n-nâru hakkun ve's-sâatu hakkun. Ve'n-nebiyyûne hakkun ve Mühammedun hakkun. Allâhumme leke eslemtu ve aleyke tevekkeltu ve bike âmentu ve ileyke enebtu ve bike hâsamtu ve ileyke hâkemtu. Fağfir lî mâ kaddemtu ve mâ ahhartu ve mâ esrertu ve mâ a’lentu. Ente’l-mükaddimu ve ente’l-muahhıru. Lâ ilahe illâ ente -ev lâ ilahe ğayruke-. " = Yâ Allah, hamd Sana mahsûstur. Göklerin, Yer'in ve bunlardaki herkesin nuru Sen'sin! Göklerin, Yer'in ve bunlardaki herkesin kayyımı (yani işlerini tedbîr eden) ancak Sen'sin! Hamd ancak Sana mahsûstur. Hakk Sen'sin. Va'din de haktır, sözün de haktır. Sana kavuşmak da haktır. Cennet de haktır, ateş de haktır. Kıyâmet saati de haktır. Bütün peygamberler de haktır. Muhammed de haktır! Yâ Allah! (Emrini ve nehyini kabul edip) kendimi yalnız Sana teslim ettim. Yalnız Sana güvenip dayandım. Yalnız Sana îmân ettim. Yalnız Sana döndüm. Senin burhanlarına tutunarak düşmanlarla mücâdele ettim. Aramızda yalnız Sen'i hakem kıldım! Evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa çıkardığım bütün günâhlarımı benim lehime mağfiret eyle! Öne geçirici ancak Sen'sin, sona bırakıcı da ancak Sen'sin! (İbâdete lâyık) tanrı yok, yalnız Sen varsın -yahut: Sen'den başka (ibâdete lâyık) hiçbir tanrı yoktur-.].
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Geceleyin Uykudan Uyandığı Zaman Okunması Müstehâb Olacak Duâ Bâbı
6391-)
Bize Şu'be, el-Hakem ibn Uyeyne'den; o da Abdurrahman ibn Ebî Leylâ'dan; o da Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Fâtıma aleyha's-selâm el değirmeni çevirmekten dolayı eline rahatsızlık geldiğinden şikâyet etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir hizmetçi istemek üzere, Peygamber'in evine geldi, fakat evde Peygamber'i bulamadı. Bu dileğini Âişe'ye zikretti. Peygamber gelince Âişe, Fâtima'nın isteğini kendisine haber verdi. dedi ki: Biz yataklarımıza girmiş hâlde idik ki, Peygamber bize geldi. Ben kalkmağa davrandım. Rasûlüllah: "Yerinde kal!" buyurdu, ve ikimizin arasına oturdu. Hattâ ben göğsümün üstüne dokunan iki ayağının serinliğini hissettim. Rasûlüllah: "İyi dinleyiniz! Size benden istediğiniz hizmetçiden daha hayırlı olan birşeye delâlet ediyorum: İkiniz döşeğinize girdiğiniz -yahut: İkiniz yataklarınızda yerinizi alıp yattığınız- zaman otuzüç kerre Allâhu Ekber, otuzüç kerre Subhânallahu, otuzüç kerre de Lâ ilahe ille'llâh söyleyerek tevhîd ediniz. İşte bunları söylemek, ikiniz için bir hizmetçiden daha hayırlıdır" buyurdu. o da Hâlid el-Hazzâ'dan gelen rivayete Muhammed ibn Sîrîn: Tesbîh, otuzdörttür, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Uyuma Sırasında Allâhu Ekber Ve Subhânallah Demek Suretiyle Tekbîr Ve Tesbîh Etmek Bâbı
6392-)
el-Leys tahdîs edip şöyle demiştir: Bana Ukayl, İbn Şihâb'dan tahdîs etti. Bana Urve, Âişe (r.anha)'den şöyle haber verdi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) yatağında yerini aldığı zaman iki eline Muavvize Sûreleri'ni okuyup nefes eder ve elleriyle bedenine meshederdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Uyuma Sırasında Allaha Sığınmak Ve Okumak Bâbı
6393-)
Bize Zuheyribn Muâviye tahdîs etti. Bize Ubeydullah ibn Omer tahdîs etti. Bana Saîd ibnu Ebî Saîd el-Makburî, babasından tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: biriniz döşeğine gireceği zaman izârının iç tarafıyle döşeğini silksin. Çünkü o kimse, kendisinin ardından döşeğine hangi mahlûkun girdiğini bilmez- Silktikten sonra şu duayı söyler: Rabbi, veda'tu cenbî, ve bike erfeuhû, İn emsekte nefsî ferhamhâ, Ve in erseltehâ fahfezhâ bimâ tahfezu bihî ibâdeke's- sâlihîn. Rabb'im, ancak Sen'in isminle yan tarafımı yatağıma koydum. Sen'in isminle de kaldırırım. (Ey Rabb'im!) Eğer canımı tutup alacaksan, nefsime merhamet ihsan eyle! Eğer salıverip hayâtta bırakacaksan, hayâtımı sâlih kullarını muhafaza ettiğin himayenle muhafaza eyle!)" rivayet etmekte Ebû Demre ile İsmâîl ibn Zekeriyyâ da Zuheyr ibn Muâviye'ye mutâbaat etmişlerdir. Yahya ibn Saîd ile Bişr de Ubeydullah'tan; o da Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den söylediler. Bu hadîsi İmâm Mâlik ile İbnu Aclân da Saîd el-Makburî'den; o da Ebû Hureyre'den; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den olmak üzere rivayet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Bâb:
6394-)
Bize Mâlik, ibn Şihâb'dan; oda Ebû Abdillah el-Agarr ile Ebû Seleme ibn Abdirrahmân'dan; onlar da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs ettiler ki,Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Rabb'imiz Tebâreke ve Taâlâ her gece, gecenin son üçte biri kaldığı zaman (keyfiyeti bizce bilinmez bir hâlde) dünyâ semâya iner ve: Bana kim dua eder ki, onun duasını kabul edeyim! Benden kim bir hacetini ister ki, ona dileğini vereyim! Benden kim mağfiret ister ki, ona mağfiret edeyim! buyurur"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Gece Yarısında Duâ Etme Nin Fazileti Bâbı
6395-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) hacetini gidermek için halâya gireceği zaman: "Allâhumme, innî eûzu bike minel-hubusi ve’l-habâisi ( = Yâ Allah, ben bütün habislerden ve habîselerden Sana sığınırım)"duasını söylerdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Hacetini Gidermek İçin Halâya Giriş Sırasında Söylenecek Duâ Bâbı
6396-)
Bize Abdullah ibn Bureyde, Buşeyr ibn Ka'b'dan; o da Şeddâd ibn Evs'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Seyyidu'l-istiğfâr şudur: ente Rabbî Lâ ilahe illâ ente. Halaktenî. Ve ene abduke ve ene ala ahdike ve va'dike mastata 'tu. Ebûu leke bi-ni'metike ve ebûu leke bi-zenbî. Fağfir lî. Fe-innehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ente. Eûzu bike min şerri mâ sana'tu! = Yâ Allah! Benim Rabb'im Sen'sin. Sen'den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Sen'in kulunum. Ben gücümün yettiği derecede Sen'in ahdin ve va'din üzere sabitim. Ben Sen'in ihsan ettiğin ni'metlerini i'tirâf ediyor ve günâhlarımı da i'tirâf ediyorum. Bana mağfiret eyle! Şu muhakkak ki, günâhları Sen'den başkası mağfiret edemez. Ben işlediğim işlerin şerrinden Sana sığınıyorum!) akşama girerken bu duayı söylediği zaman, o gece ölürse cennete girer -yahut: Cennet ehlinden olur-. Bu duayı sabaha girerken söylediği zaman da o gününde ölürse, o da Öteki gibi cennet ehlinden olur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: İnsanın Sabaha Ulaştığı Zaman Söyleyeceği Duâ Bâbı
6397-)
Huzeyfe ibnu'l-Yemân (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) uyumak istediği zaman: "Bismike Allâhumme! Emûtu ve ahyâ(Yâ Allah, ancak Sen'in isminle yatar, Sen'in isminle ölür ve dirilirim)" der idi. Uykusundan uyandığı zaman da: "el-Hamdu lillâhi’llezî ahyânâ ba'de mâ emâtenâ ve îleyhi'n-nuşûru (= Bizi öldürmesinin ardından dirilten ve son dirilme de ancak kendisine olan Allah'a hamd olsun)" der idi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: İnsanın Sabaha Ulaştığı Zaman Söyleyeceği Duâ Bâbı
6398-)
Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin yatağında yerini aldığı zaman: "Allâhumme, bismike emûtu ve ahyâ" der idi. Uyandığı zaman da: “el-Hamdu lillâhi’llezî ahyânâ ba'demâ emâtenâ ve ileyhi’n-nuşûru!" der idi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: İnsanın Sabaha Ulaştığı Zaman Söyleyeceği Duâ Bâbı
6399-)
Bize İmâm el-Leys ibn Sa'd haber verip şöyle dedi: Bana Yezîd ibn Ebî Habîb, Ebû'l-Hayr'dan; o da Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Ebû Bekr es-Sıddîk (radıyallahü anh),Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e: (Yâ Rasûlallah!) Bana bir duâ öğret de ben onu namazımda okuyayım! dedi. da ona: ''Kul: Allâhumme, innî zalemtu nefsi zulmen kesîran ve lâ yağfiruz-zunûbe illâ ente. Fağfir lî mağfiraten min indike ve'rhamnî. İnneke ente'l-ğafûru'r-rahîmu (= Yâ Allah! Şübhesiz ben kendime çok zulmettim. Günâhları mağfiret edecek de ancak Sen'sin. Öyle ise kendi Rahîmiyyet makaamından gelen bir mağfiret ile bana mağfiret ve bana merhamet eyle! Şübhesiz çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyici Sen'sin! de)." buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Namazda Duâ Bâbı
6400-)
Amr ibnu’l-Hâris, Yezîd'den; o da Ebû'l-Hayr'dan söyledi ki; o da Abdullah ibn Amr'dan: Ebû Bekr, Peygamber'e şöyle dedi derken işitmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'd-daavat
Konu: Namazda Duâ Bâbı