Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
6506-)
Kays ibn Ebî Hazım şöyle demiştir: Ben (bir hastalığında Habbâb'ı ziyarete gitmiştim) Habbâb o gün karnında yedi kerre dağlama tedavisi yapmıştı. İşte o gün Habbâb'dan işittim, o şöyle dedi: Eğer Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi ölümü dua etmekten nehyetmiş olmayaydı, muhakkak ben ölümü çağırırdım. Muhammed'in sahâbîleri (nden bir kısmı) ölüp gittiler. Dünyâ onlardan (onların âhiret saadetlerinden) bir şey eksiltmedi. (Çünkü darlık içinde yaşadılar.) Bizler ise dünyâdan o kadar çok mala kavuştuk ki, bugün biz onu topraktan (yânı bina yapmaktan) başka koyacak (sarfedecek) yer bulamıyoruz!
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı
6507-)
Kays şöyle demiştir: Ben Habbâb'ın yanına geldim; o, kendisine âid bir duvar yapmakla meşgul idi. Şöyle dedi: Bizden evvel geçip giden arkadaşlarımız var ki, dünyâ onların (âhiret saadetlerinden) hiçbirşey eksiltmedi. Bizler ise onların ardından öyle çok şeye (mala) kavuştuk ki, biz onu topraktan başka koyacak yer bulamıyoruz!
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı
6508-)
Buradaki râvî de: Habbâb ibnu'l-Erett (radıyallahü anh): Biz Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber hicret ettik dedi, diyerek, onun bu hadîsini nakletmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dünyâ Nimetleri Ve Güzelliklerinden Ve Bunlara Aşırı Rağbetten Sakınılması Bâbı
6509-)
Usmân ibn Affân'ın hizmetçisi Humran ibn Ebân haber verip şöyle dedi: Usmân oturaklarda otururken ben ona abdest suyunu getirdim. Kendisi abdest aldı ve abdest alışı güzel yaptı. Sonra şöyle dedi: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu mecliste otururken abdest aldığını ve abdest almayı güzel yaptığını gördüm. Sonra: "Kim benim şu abdest alışım gibi abdest alır, sonra mescide gelir de iki rek'at namaz kılar, sonra oturursa, onun geçmiş günâhları mağfiret olunur" buyurdu. Usmân: Peygamber"Aldanmayınız (yani mağfirete aldanıp da günâh kazanmaya cür'et etmeyiniz)" buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
6510-)
Mirdâs el-Eslemî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bu ümmetin sâlih kulları birbiri ardınca bu hayâttan gider, geriye arpanın yahut hurmanın çalkantı kozalakları gibi değersizleri kalır ki, Allah onlara hiçbir değer vermez." Abdillah el-Buhârî: "Hufâle"ve "Husâle"denilir (yânîbu iki kelime bir ma'nâyadır), demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Sâlih Kimselerin Ölümleriyle Bu Hayâttan Gitmeleri Bâbı
6511-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Altın, gümüş ve iyi cins elbise kulu olan kişiler kahrolsun! Böyle kişiye verilirse memnun olur, verilmezse (Allah'ın takdirine kızar) razı olmaz!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Mal Fitnesinden Sakınılması Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı;
6512-)
Atâ ibn EbîRebâh şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan işittim, şöyle diyordu: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Âdem oğlunun iki vâdî dolusu malı olsa, muhakkak bir üçüncüsünü ister. Âdem oğlunun iç boşluğunu (hırslı gönlünü) topraktan başka birşey dolduramaz. Allah (ihtirastan) tevbe eden kişinin tevbesinı kabul eder".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Mal Fitnesinden Sakınılması Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı;
6513-)
İbn Cureyc haber verip şöyle demiştir: Ben Atâ'dan işittim, şöyle diyordu: Ben İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan işittim, şöyle diyordu: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Âdem oğlunun bir vâdî gibi -yahut: dolusu-malı olsa, muhakkak kendisine onun bir mislinin daha olmasını arzu eder. Âdem oğlunun aç gözünü ancak toprak doldurur. Allah tevbe eden kimsenin tevbesini kabul eder." Abbâs: Ben bu lafız, tilâveti neshedilmiş Kur'ân mıdır yahut değil midir, bilmiyorum! demiştir. da: Ben (Mekke'de) minber üzerinde Abdullah ibnu'z-Zubey'rden: "Ben bu lafız Kur'ân'dan mı yahut değil mi, bilmiyorum" derken işittim, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Mal Fitnesinden Sakınılması Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı;
6514-)
Bize Abdurrahmân ibnu Süleyman ibni'l-Gasîl tahdîs etti ki, Abbâs ibnu Sehl ibn Sa'd şöyle demiştir: Ben Abdullah ibnu'z-Zubeyr'den Mekke'de minber üzerinde hutbe yaparken işittim; o şöyle diyordu: Ey insanlar! Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "EğerÂdem oğluna altın ile dolu bir vâdî verilseydi, o kendisine ikinci bir vâdî verilmesini arzu ederdi. Şayet kendisine ikinci bir vâdî verilse, üçüncüsünü isterdi. Âdem oğlunun iç boşluğunu ancak toprak kapatır. Allah da (hırstan) tevbe eden kimsenin tevbesini kabul eder".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Mal Fitnesinden Sakınılması Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı;
6515-)
İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Âdem oğlunun altından bir vâdîsi olsa o kendisinin iki vâdîsi olmasını ister. Onun ağzını topraktan başka birşey asla dolduramaz. (Hırstan) tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder."
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Mal Fitnesinden Sakınılması Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı;
6516-)
Buhârî şöyle dedi: Ve bize Ebû'l-Velîd söyledi: Bize Hammâd ibn Seleme Sabit el-Bunânî'den; o da Enes'ten tahdîs etti ki, Ubeyy ibn Ka'b (radıyallahü anh):"el-Hâkümü't-tekâsüru"Sûresi ininceye kadar biz "Lev kâne li'bniÂdeme" sözünü Kur'ân'dan bir âyet sanırdık, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Mal Fitnesinden Sakınılması Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı;
6517-)
Hakîm ibn Hızâm (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den istedim; O da bana verdi. Sonra yine istedim, O da bana verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Bundan sonra: "Bu mal... " buyurdu. râvî Sufyân ibn Uyeyne: Hakîm şöyle dedi, demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Yâ Hakîm! Şübhesiz bu mal yeşildir, tatlıdır. Her kim bu malı nefis güzelliği ile hırssız olarak alırsa, o mal kendisi için bereketli, meymenetli kılınır. Kim de bunu nefis düşkünlüğü ile, hırsla alırsa, mal alan için bereketli kılınmaz. O ihtiraslı kişi yiyip yiyip de hiç doymayan (köpek açlığı hastalığına tutulmuş) kimse gibi olur. Yüksek el, alçak elden hayırlıdır!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Bu Dünyâ Malı Yeşildir, Tatlıdır Yani Yeşil Ve Tatlı Ot Gibi Çekicidir Kavli Bâbı
6518-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) "Hanginize mirasçısının malı, kendi malından daha çok sevimlidir?" diye sordu. Yâ Rasûlallah! Bizden herbir kişiye muhakkak kendi malı daha sevimlidir! dediler. "Çünkü kişinin kendi malı, ölümünden Önce hayır yoluna harcayıp önden gönderdiği malıdır. Mirasçının malı da kişinin hayra sarfetmeyip ölünceye kadar geri bıraktığı malıdır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İnsanın Kendi Malından Hayır Yollarına Harcayıp Önden Gönderdikleri, Kendisinindir Bâbı
6519-)
Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben gecelerden bir gece dışarı çıktım. Baktım ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) da, yanında hiçbir insan olmayarak, tek başına yürüyor. Zerr dedi ki: Ben O'nu, beraberinde kimsenin yürümesini istemiyor sandım. Zerr dedi ki: Ay'ın gölgesinde yürümeye başladım. Rasûlüllah dönüp beni gördü de: "Kimdir o?" diye sordu. Ebû Zerr'dir, Allah beni Sana feda eylesin! dedim. O: "Yâ Ebâ Zerr! Gel!" diye çağırdı. Zerr dedi ki: Ben de O'nun beraberinde bir müddet yürüdüm. O: "Malı devamlı çoğaltanlar kıyâmet gününde sevabı azaltanlardır, ancak Allah'ın kendisine bir hayır (yani mal) verdiği, onun da bu malı sağına, soluna, önüne, arkasına veren ve bu malda hayır yapan kimse böyle değildir." Zerr dedi ki: Sonra Rasûlüllah beni, etrafı taşlık bir meydanda oturttu da: "Ben sana dönünceye kadar burada otur!" buyurdu. Ebû Zerr dedi ki: Sonra kara taşlık arazî içinde ben kendisini görmez oluncaya kadar gitti. Ve bana dönmesi epey gecikti ve gecikmeyi uzattı. Sonra ben O'nun gelmekte olduğunu işittim. Gelirken: "Hırsızlık yapsa ve zina etse de mi?" sözlerini söylüyordu. Ebû Zerr dedi ki: Rasûlüllah gelince sabredemeyip: Ey Allah'ın Peygamberi, Allah beni Sana feda etsin. Sen taşlık yerin kenarında birisiyle konuşuyordun, fakat ben Sana cevâb veren bir kimse işitmedim, dedim. "Bu, Cibril aleyhi's-selâmdır. Harre'nin yanında bana geldi de: Ümmetini müjdele: Her kim Allah 'a hiçbirşeyi ortak kılmayarak (tevhîd inancıyle) ölürse, cennete girer, dedi. Ben: Yâ Cibril! O kimse hırsızlık yapsa ve zina etse de mi? dedim. Evet, dedi. Ben yine: Hırsızlık yapsa ve zina etse de mi? dedim. O da: Evet; şarâb içmiş olsa da, dedi".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Mallarını Allah Yolunda Harcamayıp Çoğaltanlar, Sevâblarını Azaltanlardır
6520-)
Nadr ibn Şumeyl şöyle dedi: Bize Şu'be tahdîs etti. Ve bize Habîb ibnu Ebî Sabit, el-A'meş, Abdulazîz ibnu Rufey' üçlüsü de tahdîs edip: Bize Zeyd ibnu Vehb bu hadîsi tahdîs etti, dediler. Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Ebû Salih'in Ebû'd-Derdâ'dan olan hadîsi mürseldir, sahîh olmaz. Biz sâdece bunun ondan rivayet edildiğini tanıtmak istedik. Sahîh olan, Ebû Zerr'in hadîsidir. Abdillah'a Atâ ibn Yesâr'ın, Ebu'd-Derdâ'dan olan hadîsi soruldu. Abdillah yine: O da mürseldir, sahîh olmaz. Sahîh olan, Ebû Zerr'in hadîsidir, dedi. Buhârî: Siz Ebu'd-Derdâ'nın şu "İnsan ölüm sırasında Lâ ilahe ille'llah sözünü söyleyip öldüğü zaman" hadîsinin üzerine ibtâl çizgisi vurunuz (çünkü o, mürsellerdendir), dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Mallarını Allah Yolunda Harcamayıp Çoğaltanlar, Sevâblarını Azaltanlardır
6521-)
Ebû Zerr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben (bir kerresinde) Medine'nin Harre mevkiinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde yürüyordum. Uhud Dağı bizim karşımıza çıkınca, Peygamber: "Yâ Ebâ Zerr!" diye seslendi. Ben: Lebbeyke yâ Rasûlallah! (Buyur!) dedim. Rasûlüllah: "Benim yanımda şu Uhud Dağı kadar altın olup da, ondan benim yanımda bir dînâr altın bulunduğu hâlde üzerimden üç gün geçmesi beni sevindirmez. Ancak borç için hazırlamakta olduğum mikdâr altın müstesnadır. Beni sevindiren, ancak o kadar çok altını Allah'ın kulları uğrunda şöyle, şöyle ve şöyle verip dağıtmamdır!" buyurup sağına, soluna ve arkasına eliyle verme işaretleri yaptı. yürüdü. Yine: "Malları çok olanlar kıyâmet gününde sevâbları az olanlardır, ancak sağına, soluna, arkasına şöyle, şöyle ve şöyle verip hayır yollarına harcayanlar müstesnadır. Bu cömert insanlar da ne kadar azdırlar!" buyurdu. bana: "Ben senin yanına gelinceye kadar olduğun yerde dur, oradan ayrılma!" buyurdu. gecenin karanlığı içinde görünmez oluncaya kadar gitti. Bu sırada ben yüksekçe bir ses işittim de Peygamber'e bir musibet arız olmuş olmasından korktum ve hemen O'nun yanına gitmek istedim. Fakat O'nun bana "Ben sana gelinceye kadar yerinden ayrılma!" diye tenbîhlediği sözünü hatırladım da yerimden ayrılmadım. Nihayet benim yanıma geldi. Ben: Yâ Rasûlallah, bir ses işittim de üzerine korkup endişelendim, diye vaziyeti kendisine zikrettim. "O sesi sen de işittin mi?" buyurdu. Ben de: Evet işittim, dedim. Rasûlüllah: "O, Cibril'di; bana geldi de: Ümmetinden Allah'a hiçbirşeyi ortak kılmayarak Ölen kimse cennete girer, dedi. Ben: O kimse zina etse ve hırsızlık yapsa da mı? diye sordum. Cibril: Zina etse ve hırsızlık yapsa da! diye cevâb verdi!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Peygamber’in: Ben Uhud Dağı Kadar Altınım Olmasını Arzu Etmem Sözü Bâbı
6522-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Benim Uhud Dağı kadar altınım olsa, ondan yanımda bir parça şey bulunduğu hâlde üzerimden üç gecenin geçmemesi beni sevindirir, ancak bir borç ödemek için ayırıp hazır tutmakta olduğum mikdâr hâriçtir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Peygamber’in: Ben Uhud Dağı Kadar Altınım Olmasını Arzu Etmem Sözü Bâbı
6523-)
Bize Ebû Salih, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)"Zenginlik mal çokluğundan meydana gelir değildir. Lâkin asıl zenginlik, insanın gönül zenginliğidir" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Asıl Zenginlik Kalb Zenginliğidir
6525-)
el-A'meş tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû Vâil'den işittim, şöyle dedi: Bizler Habbâb (radıyallahü anh)'a hasta ziyaretine gitmiştik. O şöyle dedi: Bizler Allah rızâsını isteyerek Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'le beraber Medine'ye hicret ettik. Artık ecir ve mükâfatımız (va'di gereği) Yüce Allah üzerine vâki' olmuştur. Biz Muhâcirler'den bâzı kimseler bu hicretin dünyâ ücretinden (ganimetlerden) hiçbirşey almadan geçip gittiler. İşte onlardan biri de Mus'ab ibn Umeyr'dir. Mus'ab, Uhud günü şehîd edildi ve arkasında çizgili yün bir kumaştan başka birşey bırakmadı. Biz o tek kumaş ile onu kefenlemeye çalıştık. Başını örttüğümüz zaman ayakları meydana çıkıyor, ayaklarını örttüğümüzde başı meydana çıkıyordu. (Bu yokluk karşısında)Peygamber bize şehidin başını örtmemizi ve ayaklarının üstüne de ızhır otundan bir mikdâr koymamızı emretti. Biz Muhâcirler'den kimi de hicretin meyvelerini toplama zamanına ulaştı ve o şimdi bu meyveleri toplamaktadır!.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Fakirliğin Fazileti Bâbı
6526-)
Bize Ebû Recâ, İmrân ibn Husayn (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ben (Mi'râc gecesi) cennete üzerinden baktım da, cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme de baktım. Cehennemdekilerin çoğunu da kadınlar gördüm!" buyurmuştur. hadîsi rivayet etmekte Ebû Recâ'ya Eyyûb es-Sahtıyânî ile Avf el-A'rabî mutâbaat etmişlerdir. ile Hammâd ibnu Necîh de Ebû Recâ'dan; o da İbn Abbâs'tan olmak üzere söylemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Fakirliğin Fazileti Bâbı
6527-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ölünceye kadar yüksek bir masa üzerinde yemek yemedi, yine ölünceye kadar inceltilmiş (hâlis buğday unundan) yufka ekmeği de yemedi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Fakirliğin Fazileti Bâbı
6528-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti. Öyle bir hâlde ki, o zaman benim rafımda herhangi bir ciğer sahibinin yiyeceği yarım vesk arpadan başka birşey yoktu. Ben, bana âid olan bu raf içindeki arpadan yemeğe devam ettim. Nihayet bunu yemek bana uzun geldi de, ben o arpayı ölçtüm, sonra tükendi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Fakirliğin Fazileti Bâbı
6529-)
Ebû Nuaym Fadl ibn Dukeyn, bu hadîsin yarısından bir kısmını tahdîs etti. Bize Omer ibnu Zerr tahdîs etti. Bize Mucâhid ibn Cebr tahdîs etti ki, Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle der idi: Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemîn ederim ki, muhakkak ben (bazen) açlıktan karnımı yere dayardım, bazen de açlıktan karnıma taş bağlardım. Bir gün ben (Rasûlüllah ile sahâbîlerinin mescidden) çıkıp gittikleri yol uğrağı üzerine(aç ve mecalsiz) oturdum. Bu sırada Ebû Bekr geçti. Ona Allah'ın Kitâbı'ndan bir âyet sordum.Bu soruşum ancak (beni doyurmak üzere) kendisini ta'kîb etmemi istemesi içindi. Fakat geçti gitti; ümîd ettiğim çağırmayı yapmadı. Sonra Omer uğradı. Ona da Allah'ın Kitâbı'ndan bir âyet sordum. (Maksadım âyeti öğrenmek değildi, çünkü âyeti ben iyi biliyordum.) Yine Omer'in (beni doyurmak üzere) benim kendisini ta'kîb etmemi istemesi içindi. Omer de geçti gitti, benim ümîd ettiğim çağırmayı yapmadı. Sonra bana Ebû'l-Kaasım (sallallahü aleyhi ve sellem) uğradı ve beni gördüğü zaman, bendeki hâlsizliği ve yüzümdeki açlık alâmetini anladı da gülümsedi. Sonra bana: "Yâ Ebâ Hırr!" dedi. Ben de: Lebbeyke yâ Rasûlallah ( = Buyur, emrine hazırım yâ Rasûlallah)! dedim. "Ardımsıra gel!" buyurdu, yürüdü. de O'nu ta'kîb ettim. Eve girdi. Ben de izin istedim. Bana da izin verildi. Rasûlüllah girdiğinde bir bardak içinde süt buldu. "Bu süt nereden geldi?" diye sordu. Onu Sana fulân kimse yahut fulân kadın hediye etti dediler. Rasûlüllah da bana: "Yâ Ebâ Hırr!" diye seslendi. Ben de: Buyur yâ Rasûlallah, emrine hazırım! dedim. "Haydi Suffa ehline git de onları bana çağır!" buyurdu. Hureyre dedi ki: Suffa ehli, İslâm konuklan idiler. Sığınacak aileleri, malları ve dayanacak bir kimseleri yoktu.Rasûlüllah bir sadaka geldiğinde, sadaka malını onlara gönderirdi. Kendisi sadaka malından birşey almazdı. Bir hediye geldiğinde de bunu Suffa ehline gönderirdi. Hediyeden kendisi de alır ve Suffa ehlini onda ortak yapardı. Hureyre dedi ki: Suffa ehlini (süt ziyafetine) çağırmak bana fena geldi. (Kendi kendime) dedim ki: "Suffa halkı içinde şu bir bardak süt nedir ki! Lâyık olan, şu sütten bana bir yudum isabet etmeli idi de kuvvet kazanmalı idim. Da'vet edilmelerine me'mûr olduğum Suffa halkı şimdi gelip onlara dağıttığında, bu bir bardak sütten bana ne düşecek?" diye endişeleniyordum. Allah'a ve Rasûlü'ne itaatten başka çâre yoktu. Bu sebeble gittim, Suffa halkını da'vet ettim. Geldiler, izin istediler, izin verilmesi üzerine evin içinde baştan başa yerlerini aldılar. Bunun üzerine Rasûlüllah bana: "Yâ Ebâ Hırr!" diye seslendi. Ben de: Buyur yâ Rasûlallah! Emrine hazırım! dedim. Rasûlüllah: "Şu süt bardağını al, konuklara ver!" buyurdu. de bardağı alıp vermeğe başladım. Bir kişiye veriyordum, o kanıncaya kadar içiyordu, sonra bardağı bana veriyordu. Ben de bardağı alıp diğer bir kişiye veriyordum. O da kanıncaya kadar içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Bu suretle bütün halk kana kana içip bardağı bana vererek tâ Rasûlüllah'a kadar gelip dağıtım işi sona erdi. Artık da'vetlilerin hepsi süte kanmışlardı. süt bardağını Rasûlüllah aldı, elinde tutarak bana bakıp gülümsedi ve: "Yâ Ebâ Hırrl" buyurdu. Ben de: Emret yâ Rasûlallah, emrine hazırım! dedim. Rasûlüllah: "Süt içmedik bir ben, bir de sen kaldın!" buyurdu. Ben de: Doğru buyurdun yâ Rasûlallah! dedim.Rasûlüllah bana: "Haydi otur da iç!" buyurdu. Ben de oturup içtim. Rasûlüllah tekrar: "İç!" buyurdu. Ben de içtim. Rasûlüllah tekrar: "İç!" diye emrediyordu (Ben de içiyordum). En sonu: Yâ Rasûlallah! İçemiyeceğim! Seni hakk ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, süt gidecek bir yol bulamam! dedim. "Öyle ise bardağı bana ver!" buyurdu. Ben de verdim. Rasûlüllah da Allah'a hamd etti ve Besmele çekip geri kalan sütü içti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6530-)
Bize Kays ibn Ebî Hazım tahdîs edip şöyle dedi: Ben Sa'd ibn Ebî Vakkaas (radıyallahü anh)'tan işittim, şöyle diyordu. Muhakkak ki, ben Allah yolunda ilk ok atan Arab mücâhidiyim. Ben kendimizi pek iyi bilirim ki, biz, Allah yolunda gaza ettiğimiz sıra huble ağacı ve şu semer ağacı denilen dikenli bâdiye ağaçlarının yapraklarından (ve yemişlerinden) başka yiyeceğimiz yoktu. Ve herbirimiz muhakkak davarların gübre çıkarışı gibi hiç birbirine karışmayan kuru gübre çıkarır olmuştuk. Sonra görüyorum ki, Esed oğulları kabilesi bana İslâm hükümleri ve âdabı üzerine öğretme ve doğrultma yapar oldular. (İslâm'daki öncülüğümle beraber dîn rükünlerini bana Esed oğulları öğretmeğe kalkarsa) o takdirde ben ziyan etmiş, geçmişte yaptığım çalışmalarım da zayi' olmuş gitmiştir!.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6531-)
Âişe (r. anha): Medine'ye geldiğinden vefatı zamanına kadar Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in aile halkı üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden karnını doyurmadı, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6532-)
Âişe (r. anha): Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in aile ferdleri bir günde iki öğün yemek yemedi; yediği iki öğünden biri muhakkak hurma idi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6533-)
Âişe (r. anha):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın döşeği tabaklanmış deriden idi, içi de hurma lifi dolu idi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6534-)
Bize Katâde tahdîs edip şöyle dedi: Biz (Basra'da) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'in yanına giderdik, ekmekçisi yanıbaşında ayakta dururken bize: Yiyiniz, ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in Allah'a kavuşuncaya kadar ne inceltilmiş hâlis buğday unundan yapılmış yufka ekmeği gördüğünü, ne de gözüyle kızartılmış davar gördüğünü bilmiyorum, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6535-)
Âişe (r. anha): Üzerimize ay gelir geçerdi de evimizde yemek pişirecek bir ateş yakmazdık. Bizim yemeğimiz, sâdece hurma ile sudan ibaretti. Ancak bize bir parça et verilmesi müstesna, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6536-)
Âişe (r. anha), Urve'ye hitaben: Ey kızkardeşimin oğlu! Biz Peygamber ailesi iki ay içinde üç hilâl görürdük de RasûIullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın evlerinde bir ateş yakılmazdı, demişti. de: Teyzeciğim, sizleri ne yaşatırdı? diye sorunca da: İki siyah şey: Hurma ile su! diye cevâb verip şunu ilâve etmiştir: Ancak Rasûlüllah'ın Ensâr'dan birtakım komşuları vardı. Bu komşuların da sağımlı develeri olurdu. Onlar evlerinden bu sağımlı develerden sağıp geri vermek üzere Rasûlüllah'a ariyet verirlerdi de, böylece onların sütlerini bize içirirlerdi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6537-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allâhumme urzuk âle Muhammedin kûten (= Yâ Allah! Muhammed ailesine geçinecek kadar rızk ihsan eyle)" diye duâ ederdi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ve Sahâbîlerinin Yaşayışları Nasıldı Ve Onların Kendilerini Dünyâ Nimetlerı Ve Lezzetlerinden Uzaklaştırmaları
6538-)
Eş'as şöyle dedi: Ben babam Ebû’s-Sa'saa'dan işittim, şöyle dedi: Ben Mesrûk'tan işittim, şöyle dedi: Ben Âişe (r.anha)'ye: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e amelin hangisi daha sevimli idi? diye sordum. Âişe: (Yapıcısının devam ettiği) devamlı amel! dedi. Mesrûk dedi ki: Ben Âişe'ye: Rasûlüllah(gece namazına) ne zaman kalkardı? dedim. Oda: Rasûlüllah, horoz sesini işittiği zaman kalkardı, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6539-)
Âişe (r. anha):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın en çok sevdiği amel, sahibinin üzerinde devam eder olduğu ameldi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6540-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizden hiçbirinizi asla kendi ameli kurtaramaz!" buyurdu. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Seni de mi amelin kurtaramaz? diye sordular. "Evet, beni de kendi amelim kurtaramaz. Ancak Allah beni rahmetiyle bürüyüp korur. Sizler doğru yolu tutun, ifrat etmeyin, gündüzün ilk ve son saatlerinde yürüyün, gecenin sonundan da bir mikdâr faydalanın. Ve sizler (her hâl ve hareketinizde) i'tidâle tutunun, i'tidâle tutunun ki, maksadınıza eresiniz" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6541-)
Bize Süleyman ibn Bilâl, Mûsâ ibn Ukbe'den; o da Ebû Seleme ibn Abdirrahmân'dan; o da Âişe (r.anha)'den tahdîs etti ki,Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):“Doğru yolu tutunuz, (işleriniz ve ibâdetlerinizde) ifrat etmeyiniz. Şunu iyi biliniz ki, sizlerden hiçbirinizi kendi ameli cennete girdiremiyecektir. Amellerin Allah'a en sevgili olanı da, az olsa bile en devamlı yapılanıdır" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6542-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Bir kerresinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Amellerin hangisi Allah'a daha sevimlidir? diye soruldu da, "Az olsa da en devamlı yapılanıdır"buyurdu ve: "Sizler amellerden takat yetirebileceğiniz kadarını üzerinize alınız!" tavsiyesini de ilâve etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6543-)
Alkame şöyle demiştir: Ben mü'minlerin anası Âişe (r.anha)'ye: Ey mü'minlerin anası! Peygamber'in ameli nasıl idi? O herhangi bir şeyi günlerden birine tahsîs eder miydi? diye sordum. Hayır, tahsîs etmezdi. O'nun ameli devamlı olurdu. Sizin hanginiz Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in güç yetirmekte olduğu kadar amele güç yetirebilir? Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6544-)
Bize Mûsâ ibn Ukbe, Ebû Seleme ibn Abdirrahmân'dan; o da Âişe (r.anha)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Doğru yolu tutunuz, amellerde ifrata gitmeyiniz, (ameller üzerine sevâbla) müjdeleyip sevdiriniz. Şu muhakkak ki, hiçbir kimseyi kendi ameli cennete girdiremez" buyurdu. Seni de mi kendi amelin girdiremez yâ Rasûlallah? diye sordular. "Evet beni de, ancak Allah beni bir mağfiret ve bir rahmetle bürüyüp korumuştur" buyurdu. üstadı) Alî ibn Abdillah el-Medînî: Ben bu hadîsi Ebu'n-Nadr'dan; o da Ebû Seleme'den; o da Âişe'den senediyle bilmekteyim, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6545-)
Affân ibn Müslim de şöyle dedi: Bize Vuheyb tahdîs etti ki, Mûsâ ibn Ukbe şöyle demiştir: Ben Ebû Seleme'den işittim; o da Âişe'den ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Doğru yolu tutunuz, müjdeleyip sevdiriniz" buyurmuştur. ibn Cebr de (en-Nisâ: 8; el-Ahzâb: 70 âyetlerindeki "Kavlensedîden" hakkında:) "Sedâd"ve "Sedîd", "Doğru" ma'nâsınadır, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6546-)
Hilâl ibn Alî şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bizlere namaz kıldırdı, sonra minbere çıktı ve eliyle mescidin kıble tarafına işaret edip göstererek şöyle buyurdu: "Şimdi sizlere namaz kıldırdığımdan beri mescidin şu kıble duvarı önünde cennet ve ateş, misâllendirilmiş olarak bana gösterildi. Ben hayır ve şerrde bugünkü gibisini görmedim, ben hayır ve şerrde bugünkü gibisini görmedim!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İfrat Ve Tefrit Arasındaki Doğru Yolu Tutmak Ve Salih Amele Devam Etmek Bâbı
6547-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Allah, (kullarının birbirine rahmet edegeldikleri) rahmeti yarattığı gün, onu yüz rahmet olarak yarattı da kendi yanında doksan dokuz rahmeti tutup alıkoydu, geri kalan tek bir rahmeti de bütün mahlûkları arasına salıverdi. Eğer kâfir, Allah yanında bulunan rahmetin hepsini bilir olsaydı, cennetten ümidini kesmezdi. Eğer mü'min de Allah yanındaki azabın hepsini bilir olsaydı, ateş azabından emîn olmazdı!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Korkmakla Beraber Ümîdli Olmak İkisinden Birine Sıkışıp Kalmamak Bâbı
6548-)
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Ensâr'dan bâzı kimseler Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan(mal) istediler. Onlardan isteyen herbir kimseye Rasûlüllah muhakkak verdi de, nihayet yanındaki mallar tükendi. Elleriyle infâk ettiği şeylerin hepsi tükendiği zaman, onlara şöyle buyurdu: "Yanımda bulunan hayırdan (yânı maldan) hiçbirşeyi sizlerden alıkoymuyorum. Şu muhakkak ki, kim (istemeyip) iffetli kalmak isterse, Allah onu iffetli kılar. Kim de sabretmeye çalışırsa, Allah ona da sabır ihsan eder. Kim insanlardan müstağni olmak isterse, Allah onu müstağni kılar. Sizlere sabırdan daha hayırlı ve sabırdan daha geniş hiçbir atıyye asla verilmemiştir!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Allahın Haramlarından Sabretmek Ve Azîz, Celîl Olan Allahın Şu Kavli Bâbı: Ancak Sabredenlere Ecirleri Hesâbsız Ödenecektir Ez-zumer: ]
6549-)
el-Mugîre ibn Şu'be (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) iki ayağı şişinceye yahut kabarıncaya kadar gece namazı kılardı. Kendisine(Allah Sen'in gelmiş, gelecek bütün günâhlarını mağfiret ettiği hâlde bu yorucu ibâdetin sebebi nedir?) denildiğinde: "Ben çok şükredici bir kul olmayayım mı?" diye cevâb verirdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Allahın Haramlarından Sabretmek Ve Azîz, Celîl Olan Allahın Şu Kavli Bâbı: Ancak Sabredenlere Ecirleri Hesâbsız Ödenecektir Ez-zumer: ]
6550-)
Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Husayn ibn Abdirrahman'dan işittim, şöyle dedi: Ben Saîd ibn Cubeyr'in yanında oturuyordum. O İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan söyledi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ümmetimden yetmişbin kişi cennete hesaba çekilmeden girerler, onlar efsun yapmazlar, uçan hayvanlarla uğursuzluk olacağı görüşüne gitmezler ve her hususta Rabb'lerine güvenip dayanırlar" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Kim Allaha Güvenip Dayanırsa O, Kendisine Yetişir... Et-talâk:
6551-)
Bize birden çok kimseler haber verdi. Onlardan biri Mugîre ibn Mıksem, biri fulân kimse, üçüncüsü de bir adamdır. Bunların üçü de eş-Şa'bî'den; o da el-Mugîre ibn Şu'be'nin kâtibi olan Verrâd'dan şöyle dediğini naklettiler. Muâviye ibn Ebî Sufyân, el-Mugîre'ye: Benim için Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işitmiş olduğun hadîsi yaz! diye mektûb yazıp yolladı. Verrâd dedi ki: Bunun üzerine el-Mugîre de Muâviye'ye şunları yazdı: Ben Rasûlüllah'ın namazdan çıkması akabinde üç kerre şunları söyler olduğunu işittim; "Lâ ilahe ille'llâhu vahdehu lâ şerike lehu, lehu'l-mulku ve lehu’l-hamdu, ve huve ala kullî şey 'in kadîr''. Ve yine Rasûlüllah, "Kîle ve kaale ( = Denildi ve dedi)" den, çok çok suâl sormaktan, mal telef etmekten, analara itaatsizlik etmekten, kızları diri diri gömmekten nehyederdi, diye yazdı. Huşeym'den: Bize Abdulmelik ibnu Umeyr haber verip şöyle dedi: Ben Verrâd'dan işittim; o bu hadîsi el-Mugîre'den; o da Peygamber'den olmak üzere tahdîs ediyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dedikodunun Çirkin Görülmesi Bâbı
6552-)
Bize Amr ibnu Alî tahdîs etti, kendisi Ebû Hâzım'dan işitmiştir. O da Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Her kim iki çene kemiği arasındaki dilini ve iki budu arasında bulunan organını (şerrden korumayı) bana te'mîn ederse, ben de ona cenneti te'mîn ederim!" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dili Uygunsuz Konuşmaktan Korumak Bâbı
6553-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah'a ve son güne îmân eden hayır söylesin yahut sussun. Allah'a ve son güne îmân eden komşusuna ezâ etmesin. Allah'a ve son güne îmân eden, konuğuna ikram etsin!"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dili Uygunsuz Konuşmaktan Korumak Bâbı
6554-)
Ebû Şurayh el-Huzâî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsi tebliğ ederken (benim iki gözüm yüzünü gördü) iki kulağım söylediklerini işitti ve kalbim de ezberledi. Peygamber: "Konukluk üç gündür. Onlardan biri gelip geçici olandır" buyurdu. Konuğun caize olanı, yani gelip geçici olanı nedir? denildi. Peygamber: " (Onun gelip geçicisi) bir gün ve bir gecedir. Kim Allah'a ve son güne îmân ediyorsa, konuğuna ikram etsin. Kim Allah'a ve son güne îmân ediyorsa hayır söylesin yahut sükût etsin!'' buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dili Uygunsuz Konuşmaktan Korumak Bâbı
6555-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh),Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işitmiştir: "Kul bazen içinde ne olduğu belli olmayan (yani kötülüğünü ve ne sabit olacağını düşünmeden) bir söz söyler de, o söz sebebiyle ateşin içinde, güneşin doğduğu yer ile battığı yer arasından daha uzak bir derinliğe kayıp gider!"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dili Uygunsuz Konuşmaktan Korumak Bâbı
6556-)
Bize Abdurrahmân ibnu Abdillah, yânı İbn Dînâr, babası Abdullah'tan; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir kul, Allah'ın hoşnûd olduğu kelimelerden bir kelimeyi ehemmiyet vermiyerek söyler de Allah o kimseyi bu kelime sebebiyle birçok derecelere yükseltir. Bir kul da Allah'ı öfkelendirecek kelimelerden bir kelimeyi, hiç ehemmiyet vermeden söyler de, kendisi o kelime sebebiyle cehennemin içine düşer!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Dili Uygunsuz Konuşmaktan Korumak Bâbı