Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

6557-) Ubeydullah şöyle dedi: Bana Habîb ibnu Abdirrahmân, Hafs ibn Âsım'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları (kıyâmet gününde) gölgelendirecektir: Biri (lisânen yahut kalben) Allah'ı anıp da iki gözü yaş akıtan kişidir..." buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Allah Saygısından Dolayı Ağlamak Bâbı
6558-) Bize Cerîr, Mansûr'dan; o da Rıb'î'den; o da Huzeyfe (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden önce geçen ümmetlerden bir kişi vardı. Amelinin kötülüğünü düşünerek ailesine şöyle vasiyet etti: Ben öldüğüm zaman sizler benim cesedimi alın ve beni küçük küçük zerrelere parçalayın da sıcak bir günde denize serpip dağıtın! dedi. Ölünce ailesi ferdleri onu dediği şekilde yaptılar. Allah onun zerrelerini topladıktan sonra, ona: Seni bu yaptığın işe sevkeden nedir? diye sordu. O kul da: Beni bu işi yapmaya sevkeden, ancak Sen 'den korkmamdır, dedi. Bunun üzerine Allah onu mağfiret eyledi!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Allahtan Korkma Nın Fadlı Bâbı
6559-) Bize Katâde, Ukbe ibnu Abdilgâfir'den; o da Ebû Saîd (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle zikretmiştir: "Sizden önce geçenler içinde yahutsizden önceki ümmetlerden bir adam vardı. Allah ona mal ve evlâd getirmişti, yân? ona mal vermişti." ki: "Kendisine ölüm yaklaşınca oğullarına: Ben sizler için hangi çeşit bir baba oldum? dedi. Oğulları: Sen bize hayırlı bir baba oldun, dediler. O da: Şu muhakkak ki, bu baba, Allah yanında bir hayır biriktirmemiştir, dedi." bu "Lem yebteir..." sözünü, "Allah yanında bir hayır biriktirmedi" diye tefsir etmiştir. "Baba şöyle devam etti: Bu baba, Allah huzuruna vardığında Allah onu azâb edecektir. Bunun için bakınız! Ben öldüğüm zaman siz beni yakınız, kapkara kömür olduğum zaman beni ezip öğüterek ufalayınız -yahut: Beni iyice inceltiniz-. Sonra şiddetli esen bir rüzgâr olduğu zaman benim zerrelerimi rüzgâra verip uçurunuz, dedi ve oğullarından bu söylediklerini yapacaklarına dâir: Rabb'ime yemîn olsun ki, yapacağız! diye kesin ahd ve mîsâklarım aldı. Sonra oğulları onun kendilerine söylediği bu işleri yaptılar. Allah Taâlâ o kimseye "Ol!" buyurdu, o da hemen bir adam olup ayakta durdu. Sonra Allah ona: Ey kulum, bu yaptığın vasiyete seni sevkeden nedir? diye sordu. zât: Sen'in mahâfetin -yahut: Sen'den korkmaktır-, dedi. Allah: Kusuru -yahut: Elden kaçan fırsatı- Allah'ın merhamet etmesi telâfi eder, buyurdu." et-Teymî yahut Katâde şöyle dedi: Ben bu hadîsi Ebû Usmân'a tahdîs ettim. O da: Ben bunu Selmân el-Fârisî'den; o da Peygamber'den tahdîs ediyordu. Ancak o şunu ziyâde etti: "O adam: Benim zerrelerimi denize serpin, dedi" yahut Ebû Saîd'in tahdîs ettiği gibi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Allahtan Korkma Nın Fadlı Bâbı
6560-) Muâz da şöyle dedi: Bana Şu'be tahdîs etti ki, Katâde: Ben Ukbe'den işittim, demiş; Ukbe de: Ben Ebû Saîd'den işittim; o da Peygamber'den, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Allahtan Korkma Nın Fadlı Bâbı
6561-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Benim meselim ve beni kendisiyle Allah'ın peygamber gönderdiği şeyin meseli, şu kimsenin meseli gibidir: O bir kavme, geldi de: Ben şurada gözlerimle bir ordu gördüm (onlar beni soydular, ben kaçtım). Ben çıplak bir korkutucuyum. Hemen kurtulmaya, hemen kaçmaya bakın! dedi. haber üzerine kavimden bir taife ona itaat edip sözünü tutarak bütün gece vakaar ve haysiyetleriyle kaçıp kurtuldular. bir taife de onu yalanladılar. Bunun üzerine sabahleyin ansızın ordu onları basıp hepsini öldürdü".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Masiyetlerden Vazgeçme Nin Vucûbu Bâbı
6562-) Bize Ebu'z-Zinâd, Abdurrahmân'dan tahdîs etti. O da Ebu'z-Zinâd'a Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den işittiğini tahdîs etmişti. Ebû Hureyre de Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan şöyle buyururken işitmiştir: "Benim meselimle insanların meseli, ancak şu adamın meseli gibidir: O bir ateş yaktı da, ateşin ışığı etrafını aydınlattığı zaman küçük kelebekler ve ateşin içine düşer olan şu hayvanlar ateşin içine düşmeğe başladılar. O adam da bu hayvancıkları geri çekmeye başladı. Fakat hayvanlar ona gâlib gelip hepsi de ateşin içine düşüyorlardı. İşte ben de sizlerin izâr bağlarınızdan tutuyor ve sizleri ateşten çekip kurtarmaya çalışıyorum, insanlar ise ateşe giriyorlar!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Masiyetlerden Vazgeçme Nin Vucûbu Bâbı
6563-) Âmir eş-Şa'bî şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Amr'dan işittim, şöyle diyordu:Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Müslüman, dilinden ve elinden müslümânların selâmette kaldığı kimsedir. Muhacir de Allah'ın nehyettiği şeyleri terkedendir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Masiyetlerden Vazgeçme Nin Vucûbu Bâbı
6564-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle der idi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Benim bilmekte olduğum hakikatleri sizler bilir olsaydınız, muhakkak az güler, çok ağlardınız" buyurdu. ibn Mâlik (radıyallahü anh) de: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Benim bilmekte olduğum şeyleri sizler bilir olsaydınız, elbette az güler, çok ağlardınız" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: Benim Bilmekte Olduğum Hakikatleri Sizler Bilir Olsaydınız, Muhakkak Az Güler Çok Ağlardınız Kavli Bâbı
6566-) Bana Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Ateş, şehvet perdeleriyle perdelenip örtüldü. Cennet de nefsin hoşlanmadığı mükellefiyetlerin zorluklarıyle perdelenip örtüldü" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Cehennem, Şehvet Perdeleriyle Örtülmüştür”
6567-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Cennet sizin herbirinize, kendi ayağındaki ediğin tasmasından daha yakındır. Ateş de bunun gibi yakındır" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: “cennet Sizin Herbirinize Kendi Nalınının Tasmasından Daha Yakındır. Ateş De Bunun Gibi Yakındır.
6568-) Bize Şu'be, Abdulmelik ibn Umeyr'den; o da Ebû Seleme'den; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Şâir sınıfının söylediği en doğru beyit: küllü şey'in mâ halâllâhe bâtılu küllü naîmin lâ mâ hâlete zâilu) başka herşey bâtıldır, her ni'met çaresiz zail olucudur) beytidir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: “cennet Sizin Herbirinize Kendi Nalınının Tasmasından Daha Yakındır. Ateş De Bunun Gibi Yakındır.
6569-) Bana Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; oda Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizden biriniz yaratılış, mal ve evlâd hususunda kendisinden üstün kılınmış kimselere baktığı zaman (üzülmesin), hemen kendisinden aşağı (hâlli) kimselere baksın" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: İnsan Dünyâ Nimeti Hususunda Kendinden Aşağıda Olan Kimseye Baksın Da, Kendinin Üstünde Olana Bakmasın.
6570-) Bize Ebû Recâ el-Utâridî, İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Azîz ve Celîl olan Rabb'inden rivayet ettiği bir hadîsinde şöyle dedi: "Şübhesiz Yüce Allah (eşyadaki) güzellikleri ve çirkinlikleri takdir edip yazdı. Sonra güzellerin güzelliğini, fenaların ve kötülerin de çirkinliklerini beyân edip açıkladı. Her kim bir güzel iş yapmak diler de onu yapamazsa, Allah o kimse hesabına kendi dîvânında (meleklerine) tam bir hasene (sevabı) yazdırır. Eğer o kimse güzel bir iş yapmak ister ve yaparsa Allah o kimse lehine kendi dîvânında on hasene sevabından yediyüz misline ve daha çok emsaline kadar hasene sevabı yazdırır. Bir kimse de çirkin bir iş yapmayı kasdeder ve onu işlemezse, Allah kendi dîvânında onun lehine tam bir hasene sevabı yazdırır. Eğer o kimse fena bir iş yapmak ister de o fenalığı yaparsa, Allah onun aleyhine bir tek kötülük yazdırır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bir Güzellik İşlemeyi Yâhud Bir Çirkinlik Yapmayı Kasdeden Kimse Bâbı
6571-)  Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Sizler muhakkak birçok ameller yapmaktasınız ki, onlar sizin gözlerinizde kıldan incedir. Şu muhakkak ki, bizler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zamanında onları helak edici günâhlar sayardık. Abdillah el-Buhârî: Enes, bu "Mûbikaat" sözüyle "Muhlikât"ı kasdediyor, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Günâhların Küçük Görülenlerinden Sakınılması Bâbı
6572-)  Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (radıyallahü anh) şöyle dedi:Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber harbinde müşriklerle mukaatele etmekte olan bir adama baktı. O adam savaştaki yeterlilik bakımından müslümânlann en büyükleri derecesinde idi. Ona baktı da: "Her kim cehennem ehlinden bir adama bakmak isterse, şu adama baksın!" buyurdu. bu sözü üzerine sahâbîlerden bir zât hiç ayrılmaksızın o adamı ta'kîb edip gözledi. O adam sonunda yaralanınca çabuk ölmek isteyerek kendi kılıcının sivri ucunu iki memesinin arasına koydu. Sonra üzerine dayanıp yüklendi, kılıç iki küreği arasından dışarı çıktı (ve öldü). Onun bu işi Peygamber'e ulaşınca: "Kul, insanların görüşünde cennet ehlinin amelini yapar, Halbuki o, muhakkak ateş ehlindendir. Yine kul insanların görüşünde ateş ehlinin amelini yapar, Halbuki o, cennet ehlindendir. Ameller ancak (ölüm sırasındaki) sonlarına göre değerlendirilir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Ameller Ölüm Sırasındaki Sonlarına Göre Değerlendirilir Ve Onlardan Korkulacak Olanlar?
6573-) Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir bedevî Arab Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Yâ Rasûlallah! İnsanların hangisi hayırlıdır? diye sordu. Rasûlüllah: "Canıyla, malıyla (Allah yolunda) cihâd eden adamdır ve bir de vâdilerden bir vâdî içinde (yalnızlığa çekilerek) Rabb'ine ibâdet eden ve insanları şerrinden rahat bırakan adamdır" buyurdu. hadîsi ez-Zuhrî'den rivayet etmekte Şuayb'e, ez-Zubeydî, Süleyman ibn Kesîr ve en-Nu'mân mutâbaat etmişlerdir. Ve Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Atâ ibn Yezîd'den yahut Ubeydullah'tan; o da Ebû Saîd'den; o da Peygamber'den olmak üzere söyledi. İbnu Musâfir, Yahya ibn Saîd üçlüsü de İbn Şihâb'dan; o da Atâ ibn Yezîd'den; o da Peygamber'in bâzı sahâbîlerinden; onlar da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den söylediler.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Yalnız Yaşamak Kötü Topluluklara Karışmaktan Rahatlıktır
6574-)  Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "İnsanlar üzerine Öyle (sıkıntılı) bir zaman gelir ki, onda müslümân kişinin hayırlı malı koyun sürüsüdür. Müslümân o koyun sürüsünü dağ başlarına ve yağmur düşen vadilere götürür, böylece dîni yüzünden olacak fitnelerden kaçar kurtulur!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Yalnız Yaşamak Kötü Topluluklara Karışmaktan Rahatlıktır
6575-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem- bir A'râbî'nin sorusuna cevâb olarak): ''Emânet zayi' edildiği zaman kıyâmeti bekle!" buyurdu. A'râbî: Emâneti zayi' etmek nasıl olur yâ Rasûlallah? diye tekrar sorunca: "İş ehli olmayan kimseye havale edilip dayandırıldığı zaman kıyâmeti bekle!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İnsanlardan Emânetin Kaldırılması Bâbı
6576-) Huzeyfe (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bize iki hâdise haber verdi. Bunlardan birisini gördüm, öbürüsünü görmeyi gözlüyorum. Rasûlüllah bana (emânetin nasıl indirildiğini şöyle) haber verdi: "Emânet (yânı dîn duyguları, adalet ve emniyet umdeleri ilk önce) sâlih kimselerin gönüllerinin derinliğine indi. (Böylece emânet fıtrî oldu.) Sonra o kullar Kur'ân 'dan bilgi aldılar, sonra sünnetten bilgi aldılar (bu da kesbî oldu)." bize emânetin geri kaldırılmasını da haber verip şöyle buyurdu: " (Fıtrî ve kesbî duygular sahibi olan) bilgili kişi, bir uyku uyur. O uyurken emânet kalbinden silinip alınır da, emânetin eseri (izi, yeri), rengi uçuk bir nokta hâlinde yanık yeri gibi kalır. Sonra o bilgin kişi bir uyku daha uyurken, emânetin (geri kalan kısmı da) alınır. Bunun eseri ve yeri de balta sallayan bir işçinin avucundaki kabarcık gibi kalır (bir zaman sonra o da söner gider). Şu hâlde (o mübarek) emânet, senin ayağına düşürdüğün bir ateş parçasının düştüğü yeri şişirip senin onu bir kabarcık şeklinde görmen gibidir. Halbuki bu kabarcıkta (bedenin hayâtı üzerinde te'sîrli) birşey yoktur (bir zaman sonra söner gider). Şu vaziyette halk birbirleriyle alışveriş etmek ve medenî münâsebette bulunmak için (müşkil bir günün) sabahına erişmiş bulunur. Hiçbir kimse emâneti edâ etmek imkânım bulamaz. Şöyle ki, bazen 'Fulân oğulları içinde emîn bir kimse vardır (emâneti ona verelim)' denilir. Bazen birisinin lehine: 'O ne akıllıdır, ne tedbirlidir; o ne zerâfetli zâttır, o ne kahramandır!' diye şehâdet olunur. Halbuki hakkında propaganda yapılan şahsın kalbinde hardal dânesi kadar îmândan bir eser yoktur. " dedi ki: Bana öyle bir zaman karşı geldi (öyle bir zamanda yaşadım) ki, o (saâdetli ve emânetli) devirde ben kiminle alışveriş edeceğim diye tasalanmazdım. Çünkü medenî münâsebette bulunacağım kimse müslümânsa, onu İslâm Dîni (bana hıyanet etmekten) men' ederdi. Eğer Hristiyân (ve Yahûdî) ise, onu bulunduğu yerin vâlîsi hıyanetten men ederdi. (Bu suretle o devirde umûmî bir emniyet vardı.) Bu gün ise, ben fulân ve fulândan başka kimse ile alışveriş edemez oldum!.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İnsanlardan Emânetin Kaldırılması Bâbı
6577-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim: "İnsanlar ancak yüz deve gibidirler; içlerinde hemen hemen kâmil sıfatlı, kullanışlı bir tane iyi binek devesi bulamazsın!" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: İnsanlardan Emânetin Kaldırılması Bâbı
6578-) Seleme ibn Kuheyl şöyle demiştir: Ben Cundeb ibn Abdillah'tan işittim. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, diyordu. dedi ki: Ben (bu zamanda) Cundeb'den başka kimseden "Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" derken işitmedim. Cundeb'e yaklaştım ve onun şöyle demekte olduğunu işittim: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):''Kim (işlediği hayrı şöhret için) insanlara duyurursa, Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Kim de (herhangibir hayrı) gösterişçe yaparsa, Allah da onun gösterişçiliğini meydana çıkarır" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Amellerde Gösteriş Yapma Ve İşitilip Şöhret Kazanma Düşkünlüğü Nün Kötülüğü Bâbı
6579-)  Bize Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) tahdîs etti. Muâz ibn Cebel(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bineği üzerinde iken Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in arka tarafına binmiş, O'nunla aramda ancak semerin ağacı olup beraber yol aldığımız sıra bana: "Yâ Muâz!" diye nida etti. Ben: Lebbeyke yâ Rasûlallahi ve sa'deyke(= Buyur yâ Rasûlallah, tekrar tekrar emrine hazırım, tekrar tekrar yardıma hazırım)! dedim. bir müddet yürüdü. Sonra yine: "Yâ Muâz!" diye seslendi. Ben: Buyur yâ Rasûlallah, tâate hazırım, yardıma hazırım! dedim. Sonra bir müddet daha yürüdü. Sonra yine: "Yâ Muâz ibne Cebel!" diye seslendi. Ben: Buyur yâ Rasûlallah, itaatine ve yardım etmeye hazırım! dedim. "Allah'ın kulları üzerinde ne hakkı vardır bilir misin?" diyre sordu. Ben: Allah ve Rasûlü en bilendir, dedim. "Allah’ın kulları üzerinde sabit olan hakkı, kulların Allah'a itaat ve ibâdet etmeleri ve Allah'a hiçbirşeyi ortak kılmamalarıdır" buyurdu. bir süre daha yürüdü. Sonra: "Yâ Muâz ibne Cebel!" dedi. yine: Lebbeyke yâ Rasûlallahi ve sa'deyke! dedim. "Kullar bu tevhîd ve ibâdeti yaptıkları zaman, kulların Allah üzerindeki hakları nedir bilir misin?" diye sordu. Allah ve Rasûlü en bilendir! dedim. "Kulların Allah üzerindeki hakkı, Allah'ın onları azâb etmemesidir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Allaha Tâat Yolunda Nefsîyle Mücâhede Eden Kimse Nin Fazileti Bâbı
6580-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Adbâ ismi verilen bir dişi binek devesi vardı. (Koşuda ve seferde) onun önüne geçilmezdi. Bir ara genç bir yük devesi üstünde bir bedevî geldi.(Yapılan koşuda) bu yük devesi Adbâ'yı geçti. Ve bu geçiş, müslümânlar üzerine ağır geldi ve: Adbâ'nm önüne geçildi! dediler. üzerine Rasûlüllah: "Allah'ın dünyâdan yükselttiği herbir şeyi muhakkak alçaltması hakk bir kaanûndur!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Tevazu, Yani Alçak Gönüllü Olma Nın Fazileti Bâbı
6581-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah şöyle buyurdu: Her kim beni tanıyan ve ihlâs ile bana ibâdet eden bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harb i'lân ederim. Kulum bana, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili olan birşeyle yaklaşamaz. Kulum bana nafile ibâdetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet ben onu severim. Ben kulumu sevince de artık onun işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı mesabesinde olurum (ve bu organlarıyle meydana gelmesini arzu ettiği bütün dileklerini veririm). Diliyle de her ne isterse muhakkak onları da kendisine ihsan ederim. Bana sığınmak isteyince de muhakkak kulumu sığındırır, korurum. Ben yapmasını dilediğim hiçbirşey hakkında, mü'minin ölümü karşısındaki tereddüdüm gibi tereddüt etmedim. Fakat bunda kulum ölümden hoşlanmıyordu, ben de kuluma acı gelen şeyi sevmiyordum ".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Tevazu, Yani Alçak Gönüllü Olma Nın Fazileti Bâbı
6582-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) iki parmağını (şehâdet parmağı ile orta parmağını) uzatıp işaret ederek: "Kıyâmet günü ile ben şu ikisi gibi ba's olundum" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin İki Parmağıyle İşaret Edip: Ben Ve Kıyâmet Şu İkisi Gibi Yakın Gönderildim Kavli İle Azîz Ve Celîl Allahın Şu Kavli Bâbı:
6583-) Bize Şu'be, Katâde'den; o da Ebu't-Teyyâh'tan; o da Enes (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Kıyâmet günü ile ben işte şu iki parmak gibi yanyana ba's olundum" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin İki Parmağıyle İşaret Edip: Ben Ve Kıyâmet Şu İkisi Gibi Yakın Gönderildim Kavli İle Azîz Ve Celîl Allahın Şu Kavli Bâbı:
6584-) Bize Ebû Bekr ibn Ayyâs, Ebû Husayn'dan; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), iki parmağını kasdederek: "Ben ve kıyâmet, şu iki parmak gibi birbirine yakın olarak gönderildim" buyurmuştur. hadîsi Ebû Husayn'dan rivayet etmesinde İsrâîl ibn Yûnus, Ebû Bekr'e mutâbaat etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin İki Parmağıyle İşaret Edip: Ben Ve Kıyâmet Şu İkisi Gibi Yakın Gönderildim Kavli İle Azîz Ve Celîl Allahın Şu Kavli Bâbı:
6585-) Bize Ebu'z-Zinâd, Abdurrahmân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Güneş batıdan doğuncaya kadar kıyâmet kopmaz- Güneş batıdan doğduğu zaman, insanların hepsi onu görürler de toptan hepsi îmân ederler. İşte bu, “... Rabbi’nin âyetlerinden biri geldiği gün, daha evvelden îmân etmiş veya îmânında bir hayır kazanmış olmayan hiçbir kimseye (o günkü) imânı asla fayda vermez...”(el-En'âm: 158)olduğu zamandır. Muhakkak ki, kıyâmet şübhesiz kopacaktır; öyle bir hâlde ki, alım-satım için satıcı ile müşteri aralarında kumaşlarını yaymış olacaklar da alım-satım yapamadan ve kumaşlarını da düremeden ansızın kopacaktır. Yine muhakkak kıyâmet kopacaktır. Şöyle ki: Kişi sağımlı devesinin sütünü sağıp getirdiği hâlde, onu tadıp içmeden ansızın kopacaktır. Yine kıyâmet şübhesiz kopacaktır. Öyle bir hâlde ki, kişi su havuzunu sıvayıp tamir edecek, fakat kıyâmet ansızın kopacak da havuzun suyunu kullanmak nasîb olmayacaktır. Kıyâmet muhakkak kopacak; öyle bir çabuklukta ki, sizden herhangi biriniz yemek yerken, lokmasını ağzına kaldıracak, fakat kıyâmet ansızın kopacak da o lokmasını yiyemeyecektir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Güneşin Garbdan Doğması
6587-) Bize Ebû Usâme, Bureyd'den; o da Ebû Burde'den; o da Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmayı sevmezse, Allah da onunla buluşmayı istemez" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: “allaha Kavuşmayı Arzu Eden Kimseye Allah Da Kavuşmasını Sever.
6588-)  İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu’l-Müseyyeb ile Urvetu'bnu'z-Zubeyr, ilim ehlinden birçok adamlar içinde haber verdiler ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) sıhhatte iken: "Hiçbir peygamberin ruhu, cennetteki durağını görmedikçe kabzolunmaz. Sonra (ölümle hayât arasında) muhayyer kılınır" buyurur dururdu. ruhu kabzolunmak zamanı gelince, başı benim dizimin üstünde bulunduğu bir sırada kendisine bir süre baygınlık geldi. Sonra ayıhnca gözünü tavana doğru dikti. Sonra: "Yâ Allah, en yüksek refiki isterim" diye duâ etti. Bunun üzerine ben: "Artık Rasûlüllah şimdi bizleri ihtiyar etmiyor" dedim. Ve bildim ki, Rasûlüllah’ın bu duası sıhhatli zamanında bize söyleyegeldiği haber (in kendisinde tecellîsi)dir. Peygamber’in tekellüm ettiği en son kelime, işte bu "Allâ-humme er-Refîkal-Alâ" duası oldu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: “allaha Kavuşmayı Arzu Eden Kimseye Allah Da Kavuşmasını Sever.
6591-) Ebû Katâde Rıb'î el-Ensârî (radıyallahü anh) şöyle tahdîs ederdi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yânından bir cenaze geçirilmişti. Bunun üzerine Rasûlüllah: "Kendisi rahatlayan veya kendisinden kurtulunmuş olandır" buyurdu. Yâ Rasûlallah! Rahatlayan veya kendisinden rahatlanan nedir? diye sordular. "Mü'min olan kul, dünyânın yorgunluklarından ve ezalarından Azîz ve Celîl olan Allah'ın rahmetine gidip istirahat eder. Fâcir olan kula gelince ondan da diğer kullar, şehirler, ağaçlar ve hayvanlar kurtulup istirahat ederler" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Ölümün Aklı Giderici Şiddetleri Bâbı
6592-) Muhammed ibn Amr ibn Halhala şöyle demiştir: Bana Ma'bed ibn Ka'b, Ebû Katâde'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):" (Ölmekle) istirahat eden ve kendisinden istirahat edilendir. Mü'min dünyâ yorgunluğundan istirahat eder" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Ölümün Aklı Giderici Şiddetleri Bâbı
6593-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ölüyü üç şey ta'kîb edip kabre kadar gider de ikisi tekrar geri döner, biri orada onunla beraber kalır: Ölüyü ailesi, malı ve ameli ta'kîb eder. Neticede ailesi ve malı geriye döner de, kendisiyle beraber sâdece ameli kalır ".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Ölümün Aklı Giderici Şiddetleri Bâbı
6594-) Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Sizden biriniz vefat ettiği zaman, sabah akşam ona oturacağı yer arz olunup gösterilir. Ateşten olan ve cennetten olan oturağı gösterilir de ona tâ diriltileceği vakte kadar: İşte burası senin durağındır! denilir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Ölümün Aklı Giderici Şiddetleri Bâbı
6595-) Âişe (r. anha):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizler ölülere sövmeyiniz. Çünkü onlar önden göndermiş oldukları amellerin karşılıklarına ulaşmışlardır" buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Ölümün Aklı Giderici Şiddetleri Bâbı
6596-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biri müslümânlardan, biri de Yahûdîler'den olan iki adam birbirleriyle sövüştüler. Müslüman, Yahudi'ye: Muhammed'i âlemler üzerine seçip tercih eden Allah'a yemîn ederim ki! dedi. de müslümâna hitaben: Musa'yı âlemler üzerine seçip tercih eden Allah'a yemîn ederim ki! dedi. Hureyre dedi ki: Yahûdî bu yemini yaptığı sırada müslümân öfkelendi de Yahudi'nin yüzüne bir tokat vurdu. Bunun üzerine Yahûdî, RasûIullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına gitti de, kendisinin ve müslümân kişinin işinden olup biten şeyleriRasûlüllah'a haber verdi. Bunun üzerine Rasûlüllah: "BeniMûsâ üzerine daha hayırlı kılmayınız! Çünkü insanlar kıyâmet gününde hep çarpılıp bayılacaklardır. (Onlarla beraber ben de çarpılıp bayılırım.) Fakat ben ilk ayılan kimseler içinde olurum. O anda Musa'yı Arş'ın bir tarafına sıkıca tutunmuş hâlde görürüm. Bilmiyorum, Mûsâ da bayılanların içinde idi de benden evvel mi ayıldı yahut bayılmaktan Allah'ın müstesna kıldığı kimselerden mi idi?".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Sûra Üfürülmesi Bâbı
6597-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bayılıp düşecekleri zaman insanlar hep bayılıp düşerler. Kalkışta ben, ayağa kalkanların ilki olurum. Bir de görürüm ki, Mûsâ Arş'a sıkıca tutunmuş durmaktadır. Artık ben Mûsâ da bayılanların içinde miydi (yahut değil miydi) bilemiyorum." hadîsin aslını Ebû Saîd de Peygamber'den rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Sûra Üfürülmesi Bâbı
6598-) ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allah (kıyâmet günü) bütün yer tabakalarını kabzasına alır, gökleri de sağ eli içine dürer büker. Sonra (mahşer halkına): İşte ben kâinatın Melik'iyim! Yeryüzünün melikleri nerede? diye hitâb eder" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Allah Kıyâmet Günü Bütün Yer Tabakalarını Kabzeder
6599-) Ebû Saîdel-Hudri (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kıyâmet gününde bütün Arz, tandırda pişirilen bir tek ekmek (gibi) olur. Cebbar olan Allah, onu kudret eliyle evirir çevirir (düzelinceye kadar) altüst eder. Sizin biriniz yolculukta bazlamasını (tandıra koyup pişirinceye kadar) evirip çevirdiği gibi. (Bu muazzam ekmek, uzun müddet mahşerde bekleyen) cennet ehli için yolcu konuk azığı olarak hazırlanır." Saîd dedi ki: Bu sırada bir Yahûdî geldi de: Yâ Ebâ'l-Kaasım! Rahman Sana mübarek kılsın! Cennet ehlinin kıyâmet günü yol azığının ne olduğunu Sana haber vereyim mi? dedi. "Evet" buyurdu. Yahûdî: Rasûlüllah'ın söylediği gibi, Arz bir tek ekmek yapılır! dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah bize baktı. Sonra (taaccüb edip hoşlanarak) son dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü. Sonra Yahûdî: Sana cennet ehlinin ekmeklerinin katığını da haber vereyim mi? dedi" ve şöyle devam etti: Cennet ehlinin katıkları Bâlâm ve Nûn'dur, dedi. Bunlar nedir? diye sordular. Yahûdî: Öküzle balıktır! Bu iki hayvanın ciğerlerinin en nefis uç parçalarını cennet ehlinden yetmiş bin kişi yiyecektir, diye cevâb verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Allah Kıyâmet Günü Bütün Yer Tabakalarını Kabzeder
6600-) Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Kıyâmet günü insanlar, beyaz, duru beyaz ve kepekten arınmış undan yapılan çörek gibi bir saha üzerinde toplanırlar." ibn Sa'd'ın yahut başka birisinin rivayetinde: "O sahada bir kimseye delâlet edecek, yol gösterecek (dağ taş gibi) hiçbir alâmet yoktur" demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Allah Kıyâmet Günü Bütün Yer Tabakalarını Kabzeder
6601-)  Bize Vuheyb, Abdullah ibn Tâvûs'tan; o da babası Tâvûs ibn Keysân el-Yemânî'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: (mahşerde) üç fırka olarak toplanırlar. Birinci fırka gelecek hayâtı özleyen, (geride kalan dünyâ hayâtından) nefret eden zümredir. (Bunlar azık ve binekleri bol olanlardır). İkinci fırka ikisi bir deve, üçü bir deve, dördü bir deve, onu bir deve üzerinde sevkolunurlar. Bunların bakıyyesini (ki üçüncü fırkadır) bir ateş hasredip toplar. Onlar nerede istirahat ederlerse o ateş de beraberlerinde istirahat eder, onların geceledikleri yerde onlarla beraber geceler, onların sabahladıkları yerde beraberlerinde sabahlar. Ve onlarla beraber yürüyüp onların akşamladıkları yerde onlarla beraber akşamlar".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Toplanma Nasıl Olacaktır?
6602-) BizeEnes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Bir adam: Ey Allah'ın Peygamberi! Kâfir kıyâmet günü yüzü üzerinde nasıl haşr olunur? diye sordu. aleyhi ve sellem): "Dünyâda onu iki ayağı üzerinde yürüten Allah, kıyâmet gününde yüzü üzerinde yürütmeye kudretli değil midir?" diye cevâb verdi. Katâde: Evet, Rabb'imizin izzetine yemîn ederim ki, kudretlidir! demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Toplanma Nasıl Olacaktır?
6603-) Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti. Amr ibn Dînâr şöyle demiştir: Ben Saîd ibn Cubeyr'den işittim. Ben İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan işittim. Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Muhakkak ki, sizler Allah 'a yalınayaklılar, çıplaklar, yayalar ve sünnetsizler olarak kavuşacaksınız" buyuruyordu, demiştir. ibn Uyeyne: Bu hadîs, bizim İbn Abbâs'ın Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğini saymakta olduğumuz hadîslerdendir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Toplanma Nasıl Olacaktır?
6604-) Bize Sufyân ibn Uyeyne, Amr'dan; o da Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, O, minber üzerinde hutbe yapıyor: "Muhakkak ki, sizler Allah'a yalınayaklılar, çıplaklar, sünnetsizler olarak kavuşacaksınız" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Toplanma Nasıl Olacaktır?
6605-) Bize Şu'be, el-Mugîre ibnu'n-Nu'mân'dan; o da Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bizim aramızda ayağa kalktı da hutbe yaparak şöyle buyurdu: "Muhakkak sizler yahnayaklılar, çıplaklar olarak toplanacaksınız. ' yaradışa nasıl başladıksa, üzerimizde hakk bir va'd olarak yine onu iade edeceğiz. Hakikatte failler biziz!'(el-Enbiyâ: 104) içinde kıyâmet gününde ilk olarak elbise giydirilecek kimse İbrahim'dir. Şu da muhakkak ki ümmetimden birtakım adamlar getirilecek de onlar yakalanıp sol tarafa (cehennem tarafına) götürülecekler. Hemen ben: Yâ Rabb! Onlar benim sahâbîlerimdir! derim. Allah bana: Sen onların senden sonra dînde ne bid'atler meydana getirdiklerini bilmezsin! der. de Allah'ın sâlih kulunun (Meryem oğlu İsâ'nın) dediği gibi (şöyle) derim: 'Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir murâkıb idim. Fakat vaktâ ki Sen beni (içlerinden) aldın, üstlerinde murakıb ancak Sen kaldın. Ve zâten Sen herşeye hakkıyle şâhidsin. Eğer kendilerine azâb edersen, şübhe yok ki, onlar Sen’in kullarındır. Eğer onları mağfiret edersen, yine şübhesiz ki, mutlak gâlib ve yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da Sen'sin!'(el-Mâide: 117-118)." ki: "Bunun üzerine bana: Bunlar ökçelerine basarak geri dönmüş mürtedler olmakta devam etmişlerdir, denilir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Toplanma Nasıl Olacaktır?
6606-) Abdullah ibn Ebî Muleyke şöyle demiştir: Bana el- Kaasım ibn Muhammed ibn Ebî Bekr tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizler yahnay aklılar, çıplaklar, sünnetsizler olarak toplanacaksınız" buyurdu. dedi ki: Ben de: Yâ Rasûlallah! Erkekler ve kadınlar birbirlerine (avret yerlerine) bakarlar?! dedim. "Haşr işi, onların bunu düşünmelerinden bile çok şiddetli ve çetindir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Toplanma Nasıl Olacaktır?
6607-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz (kırk kişi kadar bir topluluk) bir kubbenin içinde Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bulunuyorduk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sizler cennet ehlinin dörtte biri olmanıza razı olur musunuz?" buyurdu. Evet! dedik. Peygamber: "Cennet ehlinin üçte biri olmanıza razı olur musunuz?" diye sordu. tekrar: Evet! diye cevâb verdik. Peygamber: "Cennet ehlinin yarısı olmanıza razı olur musunuz?" buyurdu. yine: Evet! dîye cevâb verdik. Peygamber: "Muhammed'in nefsi elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, ben sizin cennet ehlinin yarısı olmanızı kuvvetle ümîd ediyorum. Şu da muhakkak ki, cennete müslümân nefisten başkası girmeyecektir. Sizler şirk ehline nisbetle siyah öküzün derisi üzerindeki beyaz kıl mesabesinden başka değilsiniz. Yâhud da sanki kırmızı öküzün derisi üzerindeki siyah kıl mesabesinde!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Toplanma Nasıl Olacaktır?
6608-) Bana kardeşim Abdulhamîd, Süleyman ibn Bilâl'den; o da Sevr'den; o da Ebû'l-Gays'tan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: günü ilk çağrılacak kimse Âdem Peygamber'dir. Zürriyeti ona arz olunup görürler. Onlara: Bu, babanız Âdem 'dir! denilir. Âdem: Lebbeyke ve sa'deyke (yâ Rabb) der. Allah ona: Zürriyetinden cehennem kaafilesini çıkar (gönder) buyurur. Yâ Rabb! Ne kadar çıkarayım? der. Her yüz kişiden doksandokuzu çıkar! buyurur". Yâ Rasûlallah! Bizlerin herbir yüz kişisinden doksandokuz kişi alındığı zaman, bizden ne kadarı geri kalacak? dediler. "Benim ümmetim, diğer ümmetler içinde siyah öküzdeki beyaz kıl gibidir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Bâb: Toplanma Nasıl Olacaktır?
6609-) Ebû Saîd (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allahü Taalâ: Yâ Âdem! buyurur. Adem hemen cevâb olarak: Yâ Rabb, mükerreren icabet eder, her emrini yerine getirmeye dâima kıyam eylerim. Ve her hayır Sen'in iki elinde(emir ve nehyinde)dir, der. Taâlâ: Ateşe girecekleri (halk arasından) çıkarıp gönder! der. Yâ Rabb, ateşe gönderileceklerin mikdârı ne kadardır? Diye sorar. Taâlâ: Her bin kişiden dokuzyüz doksandokuzu! diye cevâb verir. Âdem'e böyle buyurduğu sıra,(bunun verdiği şiddetli korkudan) çocuğun ihtiyarlayacağı 'Ve her gebe kadının çocuğunu düşüreceği zamandır. Ve onda mahşer halkını sarhoşlar hâlinde görürsün. Halbuki onlar hiç de sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın azâbı çok Şiddetlidir' (el-Hacc: 2)". bu haber ağır geldi de: Yâ Rasûlallah! Bu (binde bir) kişi hangimizdir? diye sordular. üzerine Rasûlüllah: "Size müjdeler olsun! Muhakkak ki, sizden bir kişiye mukaabil Ye'cûc ve Me'cûc'den bin kişi (cehenneme gönderilecektir)” buyurdu. da: "Nefsim elinde bulunan Allah'ayemîn ederim: Ben sizlerin cennet ehlinin üçte biri olmanızı kuvvetle tama' etmekteyim" buyurdu. dedi ki: Bunun üzerine bizler Allah'a hamdettik ve tekbîr getirdik. Sonra Rasûllulah: "Nefsim elinde olan Allah'a yemîn ederim ki, ben sizlerin cennet ehlinin üçte biri olmanızı kuvvetle tama' etmekteyim" buyurdu. dedi ki: Bunun üzerine biz yine Allah'a hamdettik ve tekbîr getirdik. Bundan sonra Rasûlüllah: "Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, ben sizlerin cennet ehlinin yarısı olmanızı kuvvetle tama' etmekteyim. Çünkü ümmetlere nisbetle sizin meseliniz, siyah öküzün derisi üzerindeki beyaz kıl gibidir. Yâhud da eşeğin ön ayaklarının iç taraflarında bulunan dâire şeklindeki mühre gibidir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
6610-) Bize İbnu Avn, Nâfi'den; o da İbn Omer(radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"İnsanlar Âlemlerin Rabbi için ayağa kalkacakları gün, onlardan herbiri kulaklarının yarılarına kadar kendi terleri içinde ayağa kalkacaklar" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kıtabu'r-rıkaak
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı: