Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

6730-) Zehdem ibn Mudrib şöyle demiştir: Huzâa'dan bir fırka olan şu Cerm boyu ile Tayy kabilesinden olan el-Eş'arîler arasında bir sevgi ve kardeşlik vardı. Biz,(Usmân tarafından Küfe Vâlîsi ta'yîn olunduğu zaman) Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin yanında bulunduk. O sırada ona, içinde tavuk eti bulunan bir yemek ikram olundu. Yanında Teymullah oğulları'ndan kırmızı renkli bir adam vardı. Bu zât, Mevlâ'lardan bir kimse gibi idi. Vâlî onu yemeğe da'vet etti. O zât: Ben tavuğu pis birşey yerken gördüm de, ondan tiksindim ve artık onun etinden yememeğe yemîn ettim, dedi. Mûsâ ona şöyle dedi: Kalk, yaptığın yemîn hakkında ben sana bir hadîs tahdîs edeyim: (Rasûlüllah, Tebûk seferi hazırlığında bulunurken) ben Eş'arîler'den bir cemâat içinde Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldim de bize binecek ve eşyamızı yükleyecek develer vermesini istiyorduk.Rasûlüllah:"Vallahi ben sizleri develere yükleyemem, benim yanımda sizleri üzerine yükleyecek deve yoktur" dedi. Bir süre geçince Rasûlüllah'a bir mikdâr ganimet devesi getirildi. Bunun üzerine Rasûlüllah bizden sorup: "Eş'arîler cemâati nerede?" dedi. Akabinde bize hörgüçleri beyaz beş tane deve verilmesini emretti. Biz yanından bu develerle gittiğimizde, kendi aramızda: Biz ne yaptık! Rasûlüllah bizleri develere yükleyemeyeceğine, yanında yükleyecek develer bulunmadığına yemîn etmişti. Sonra O bizlere deve verip yükledi Biz Rasûlüllah'a yeminini unutturduk. Vallahi biz ebediyyen felah bulmayız! dedik. Bu düşünce üzerine hemen kendisine döndük ve O'na: Biz Sana, bizlere deve verip yüklemen için gelmiştik de Sen bizleri yüklemeyeceğine ve yanında yükleyecek deve bulunmadığına yemîn etmiştin (şimdi bize develer verdin)? dedik. Rasûlüllah:"Sizlere develer verip yükleyen ben değilim, lâkin sizleri develere Allah yüklemiştir. Vallahi ben birşeye yemin eder de akabinde yemîn ettiğim şeyden başkasını daha hayırlı görürsem, muhakkak o hayırlı olan işi yaparım da yeminimden keffâretle çözülür kurtulurum" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Babalarınızın İsmiyle Yemîn Etmeyiniz
6731-) Bize Ma'mer ibn Râşid, ez-Zuhrî'den; o da Humeyd ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim yemîn eder de yemininde 'Lât ve Uzzâ hakkı için' derse (bunun keffâreti olmak üzere) hemen 'Lâ ilahe ille'llâh' desin. Ve herhangidir kimse de arkadaşına 'Gel seninle kumar oynayalım' derse (o da ma'siyet sözden dolayı) fakirlere sadaka versin!".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Lât İle, Uzzâ İle Ve Tâğûtlarla Yemîn Edilmez
6732-) Bizeel-Leys, Nâfi'den, o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) altından bir mühür yüzük yaptırdı. Bunu parmağına takar ve kaşını, yani yazılı olan tarafını elinin içine getirirdi. Bunu görünce insanlar da birtakım yüzükler yaptırdılar. Sonra Rasûlüllah minber üzerine oturdu, elinden bu mühür yüzüğü çekip çıkardı da: "Ben bu mühür yüzüğü takınıyor ve bunun yazılı kaşını da elimin içine getiriyordum" buyurdu ve o yüzüğü attı. da: "Vallahi ben bunu ebediyyen takmam!" buyurdu. Bunun üzerine insanlar da kendi yüzüklerini çıkarıp attılar.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Her Ne Kadar Yemîn Edilmeyecek De Olsa Yapacağı Yâhud Yapmayacağı Bir İş Üzerine Yemîn Eden Kimse Bâbı
6733-) Sabit ibnu'd-Dahhâk (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İslâm milletinden yani İslâm Dîni'ninden başkasıyle yemîn eden kimse, söylediği o dîn sahibi gibidir. Her kim dünyâda kendisini birşeyle öldürürse, cehennem ateşinde intihar ettiği nesne ile azab olunur. Mü'mine la'net etmek, onu öldürmek gibidir. Her kim de bir mü 'mine kâfirlik isnâd ederse, bu da onu öldürmek gibidir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: İslâm Dîninden Başka Bir Dînle Yemîn Eden Kimse Bu Yeminle Kâfir Olur Mu, Olmaz Mı? Bâbı
6734-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) tahdîs edip Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "İsrâiloğulları'nda (abraş, kel ve kör) üç kişi vardı. Allah bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi... ikinci defa abraş olan kimseye geldi de: Ben yolcu garîb bir kimseyim, yol üzerinde iken benden yaşama ve memleketime ulaşma sebebleri kesilmiştir. Bu gün benim için muradıma ulaşabilmek ancak evvelâ Allah'ın yardımı iledir, sonra da senin yardımın iledir." (Şimdi ben, sana güzel bir renk, güzel bir vücûd ve birçok mal veren Allah rızâsı için senden bir deve isterim ki, bu seferimde onun üzerinde muradıma ve vatanıma erişebileyim, dedi...) dedi ve hadîsin tamâmını zikretti...

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Konuşması Arasında Allahın Dilediği Ve Benim Dilediğim Sözünü Söylemez
6735-) el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bizlere, bize karşı yemîn eden kimsenin yeminini kabul etmemizi emretti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın: Allaha Yeminlerinin Bütün Hızıyla And Ettiler Ki, Eğer Kendilerine İstedikleri Gibi Bir Âyet Gelirse, Herhalde Ona İnanacaklar. De Ki: Âyetler Ancak Allah Nezdindedir... El-enâm: Kavli Bâbı
6736-) Bize Âsim el-Ahvel haber verdi: Ben Ebû Usmân'dan işittim; o Usâme'den şöyle tahdîs ediyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın bir kızı haber gönderdi. Rasûlüllah'ın beraberinde Usâme ibn Zeyd, Sa'd ibn Ubâde, Ubeyy ibn Ka'b bulunuyorlardı. Kızı: Oğlum ölmeye yaklaştı, hemen bize geliniz! diyordu. Rasûlüllah kızına selâm söylüyor ve: "Allah'ın aldığı ve verdiği herşey kendisine âiddir. Ve herşeyin Allah katında ta'yîn edilmiş bir ömrü vardır. Sabret ve sabrın sevabını Allah'tan bekle!" buyuruyordu. kızı tekrar haber yollayıp, bu sefer yemîn vererek muhakkak gelmesini istedi. Bunun üzerine Rasûlüllah kalktı, biz de O'nunla beraber kalktık. Rasûlüllah kızının evine varıp oturunca hasta çocuk kendisine verildi. Rasûlüllah çocuğu kucağına oturttu. Çocuğun nefsi gidip geliyor, can çekişiyordu. Rasûlüllah'ın iki gözü yaş döküyordu. ibn Ubâde: Yâ Rasûlallah! Bu yaş, bu ağlama nedir? dedi. Rasûlüllah: "Bu (sessiz) ağlama ve gözyaşı, Allah'ın kullarından dileyeceği kimselerin gönüllerine koyduğu (ilâhî) bir rahmettir. Allah ancak kullarından merhametli olanlara merhamet eder -yahut: Allah bunu ancak kullarından merhametli olan gönüllere ihsan eder-" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın: Allaha Yeminlerinin Bütün Hızıyla And Ettiler Ki, Eğer Kendilerine İstedikleri Gibi Bir Âyet Gelirse, Herhalde Ona İnanacaklar. De Ki: Âyetler Ancak Allah Nezdindedir... El-enâm: Kavli Bâbı
6737-) Bana Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da İbnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlardan üç çocuğu ölen kimseye cehennem ateşi dokunmaz, ancak Allah'ın yemini yerini bulacak kadar görür".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın: Allaha Yeminlerinin Bütün Hızıyla And Ettiler Ki, Eğer Kendilerine İstedikleri Gibi Bir Âyet Gelirse, Herhalde Ona İnanacaklar. De Ki: Âyetler Ancak Allah Nezdindedir... El-enâm: Kavli Bâbı
6738-) Harise ibnu Vehb el-Huzâî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim: "Size cennet ehline delâlet edip bildireyim: Her zaif olan, insanlar tarafından zaîf görülen (mütevazı') mü'mindîr. O şayet Allah üzerine birşeye yemîn etse, Allah muhakkak onu yemininde gerçek çıkarırdı. Size cehennem ehlini de bildireyim; Onlar da her katı yürekli, kibirli ve hileci, ululuk taslayan kimselerdir" buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın: Allaha Yeminlerinin Bütün Hızıyla And Ettiler Ki, Eğer Kendilerine İstedikleri Gibi Bir Âyet Gelirse, Herhalde Ona İnanacaklar. De Ki: Âyetler Ancak Allah Nezdindedir... El-enâm: Kavli Bâbı
6739-)  Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamberce: İnsanların hangisi hayırlıdır? diye soruldu. Peygamber: "İnsanların hayırlısı, benim asrımdır. Sonra onlara yakın olanlardır, sonra onlara yakın olanlardır. Sonra bir kavim gelir ki, onlardan birinin şehâdeti yemininin önüne geçer, yemini de şâhidliğinin önüne geçer" buyurdu. İbrahim en-Nahaî: Bizim şahidlerimiz (yani büyüklerimiz), bizler oğlanlar hâlinde iken bizlere şehâdet ve ahd ile yemîn etmemizi nehyederlerdi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Eşhedu Billahi Yâhud Şehidtu Billahi Ben Şunu Muhakkak Yapacağım Yâhud Yapmayacağım Dediği Zaman Bu Söz Yemîn Olur Mu?
6740-)  Bize İbnu Ebî Adiyy, Şu'be'den; o da Süleyman'dan ve Mansûr'dan; onlar da Ebû Vâil'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Her kim bir müslümân kişinin-yahut: bir kardeşinin- malını koparıp almak için yalan bir yemîn ederse, kıyâmet gününde Allah'a, kendisine öfkelenmiş olarak kavuşur" buyurdu. üzerine Allah, Rasülü'nü tasdîk olarak şu "Hakikat, Allah'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar; onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur... "(Âlu İmrân: 77) âyeti indirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: İnsanın: Azîz Ve Celîl Olan Allahın Ahdi” Üzerime Olsun, Muhakkak Şöyle Yapacağım Demesi Bâbı
6741-) Süleyman ibn Mıhrân, kendi hadîsinde şöyle dedi: el-Eş'as ibnu Kays meclise uğradı da: Abdullah size ne tahdîs ediyor? diye sordu. Oradakiler ona bu hadîsi söylediler. Bunun üzerine el-Eş'as: Bu âyet, benim ve benim bir sahibim hakkında aramızda olan bir kuyu ihtilâfı üzerine inmiştir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: İnsanın: Azîz Ve Celîl Olan Allahın Ahdi” Üzerime Olsun, Muhakkak Şöyle Yapacağım Demesi Bâbı
6742-) Bize Katâde, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cehennem dâima: Daha ziyâde var mı? der durur. Nihayet Rabbu'l-İzzet (= İzzetin Rabbi) olan Allah ona ayağını koyar. Bunun üzerine cehennem: İzzetine yemîn ederim ki, yetişir, yetişir! der. Ve bâzısı bâzısına toplanıp dürülür". Şu'be de Katâde'den rivayet etti.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Allahın İzzeti İle, Sıfatları İle Ve Kelimeleri İle Yemîn Etmek Bâbı
6743-) Buradaki iki senedde ez-Zuhrî şöyle demiştir: Ben, Urve ibnu'z-Zubeyr'den, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den, Alkame ibnu Vakkaas'tan, Ubeydullah ibn Abdillah'tan bu hadîsi işittim. Onlar da bunu Peygamber'in zevcesi Âişe'den işitmişlerdir. İftira ehli onun için söyledikleri iftirayı söyledikleri ve sonra Allah onu bundan berî kıldığı zaman, kendisi bu hadîsi anlatmış, bunlar da kendisinden işitmişlerdir. Bu dört kişiden herbiri bana bu hadîsten bir kısmını tahdîs etti: aleyhi ve sellem) -mescidde- ayağa kalktı da, bu iftirayı ilk evvel ortaya çıkaran Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl’den ötürü söz söylemekte ma'zûr tutulmasını istedi. (Ve "Ehlim hakkında bana ezâ eden bu adam hususunda bana kim yardım eder de benim için ondan intikaam alır?" dedi.)... ibn Hudayr ayağa kalktı da Sa'd ibn Ubâde'ye hitaben: "Le amrullâhi le naktulennehu ( - Allah'ın bekaa ve ebediyetine yemîn ederim ki, biz onu muhakkak öldürürüz)! Dedi...

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Kişinin Le-amrullâhi = Allahın Bekaasına Yemîn Ederim Ki, Muhakkak Şöyle Yapacağım” Demesi Bâbı
6744-) Hişâm şöyle demiştir: Bana babam Urve haber verdi ki, Âişe (r. anha):“Allah sizi yemînlerinizdeki lağv ile sorumlu tutmaz..." âyeti, kişinin "Hayır vallahi, evet vallahi" sözleri hakkında indirildi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Allah, Sizi Yemînlerinizdeki Lağvden Dolayı Sorumlu Tutmaz. Fakat Sizi Kalblerinizin Azmedip Kazandığı Yeminler Yüzünden Sorumlu Tutar. Allah Çok Mağfiret Edicidir, Halîmdir El-bakara:
6745-)  Bize Zurâre ibnu Ebî Evfâ, Ebû Hureyre'den tahdîs etti. Ebû Hureyre bunu Peygamber'e yükseltiyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah ümmetim için gönüllerinin vesveselerinden -yahut: nefislerinin konuştuğu şeylerden- kendileri bunları fiilen yapmadıkları yahut dilleriyle konuşmadıkları müddetçe vazgeçip affetmiştir" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6746-) Abdullah ibn Amr ibni'l-Âs (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etmiştir: aleyhi ve sellem) kurban bayramının birinci günü (Minâ'da devesi üzerinde) hutbe yaparken, bir adam O'na doğru kalktı ve: Yâ Rasûlallah! Ben şu ve şu işleri şu ve şu işlerden evvel zannediyordum, dedi. diğer biri ayağa kalktı ve: Yâ Rasûlallah! Ben şu ve şu işleri; şu üç işi (tıraş olma, kurban kesme, cemre taşlama işlerini) şöyle zannediyordum, dedi. sorular üzerine Peygamber: "Yap, bu gün bu işlerin öne geçirilmesi ve geri bırakılmasından dolayı hiçbir günâh yoktur" buyurdu. Peygamber'e o gün (taş atmak, kurban kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi birinci gün işlerinden öne geçirilmiş veya geri bırakılmış) her ne şey sorulduysa, cevâbında muhakkak: "Yap, günâhı yok" buyurdu, demiştir. Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Bir adam Peygamber'e: Ben cemreye taş atmamdan önce Ka'be'ye gidip ziyaret tavafını yaptım, dedi. aleyhi ve sellem): " (Yap) bunda sana bir günâh yok!" buyurdu. Diğer bir adam: Ben kurban kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Peygamber ona da: "Bunda sana günâh yok!" buyurdu. Bir başka kimse: Ben cemre taşlamadan evvel kurban kestim, dedi. Peygamber: "Bunda sana hiçbir günâh yoktur!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6748-)  Bize Ubeydullah ibn Omer, Saîd ibn Ebî Saîd'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidin bir tarafında oturmakta iken bir adam mescide girdi de namaz kıldı. Sonra gelip Rasûlüllah'a selâm verdi. Rasûlüllah(selâmını aldı da) ona: "Dön yeniden namaz kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın" buyurdu. kimse dönüp (evvelce kıldığı gibi tekrar) namaz kıldı. Sonra gelip selâm verdi. Rasûlüllah: "Senin üzerine de selâm olsun! Geri dön de yine namaz kıl. Çünkü sen namaz kılmış olmadın!" buyurdu. dönüp yine namaz kıldı da) üçüncü defasında: Yâ Rasûlallah! Bana doğrusunu öğret! dedi. Rasûlüllah: "Namaza kalkmak istediğinde güzelce abdest al. Sonra kıbleye dönüp ihram tekbîrini al. Sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku. Sonra rükû 'a varıp bedenin yatışıncaya kadar dur. Sonra başını kaldır, ayakta büsbütün doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var, tâ sükûnete varıncaya kadar dur. Sonra başını kaldır, dümdüz oturuncaya ve sükûnete varıncaya kadar otur. Sonra yine secde et, sükûnete varıncaya kadar secdede kal. Sonra başını kaldır, dümdüz oluncaya kadar kalk. Sonra bunu namazın bütününde böylece yap!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6749-) Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Uhud harbinde müşrikler evvelâ bozguna uğratıldılar, bu bozgunluk onlarda biliniyordu. Bu sırada İblîs (müslümânlara): Ey Allah'ın kulları, arka tarafınızda bulunanlardan sakının! diye bağırdı (Bununla müslümânların birbirlerini öldürmelerini istiyordu). üzerine Öndekiler, arkadakileri müşrikler sanarak geri döndüler. Onlarla arkadakiler arasında çetin bir vuruşma oldu. Bu sırada Huzeyfe ibnu'l-Yemân baktı ki, orada babası var ve müslümânlar onu müşriklerden sanarak öldürecekler. Huzeyfe onlara: O babamdır, o babamdır (öldürmeyin)! diye bağırdı. Âişe dedi ki: Vallahi ondan ayrılmadılar, nihayet onu öldürdüler. Huzeyfe de (onların onu tanıyamadıkları özrünü kabul ederek): "Allah sizleri mağfiret eylesin. (O merhamet edenlerin en merhametlisidir)"(Yusuf: 92) demekle yetindi. Urve: Vallahi Huzeyfe'de tâ Allah'a kavuşuncaya kadar babasının öldürülmesinden dolayı bir hüzün bakiyyesi mevcûd olmakta devam edip durmuştur, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6750-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Her kim oruçlu olduğu hâlde unutarak yerse, orucunu (bozmayıp) tamamlasın. Çünkü ona ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6751-) Abdullah ibn Buhayne (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir defasında bize öğle namazı kıldırdı. Bu namazda ilk iki rek'atten sonra teşehhüde oturmaksızın -secdeden üçüncü rek'ate- kalktı ve namazına devam etti.(İnsanlar da O'nunla beraber namaz kılmaya devam ettiler.) Namazını bitirmeye yaklaşıp insanlar selâm vermesini bekledikleri sırada, oturduğu yerden tekbîr alıp selâm vermeden önce yanılma secdesi yaptı. Sonra başını secdeden kaldırdı, sonra tekrar Allâhu Ekber diye tekbîr alıp secdeye vardı. Sonra başını kaldırıp selâm verdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6752-) Bize Mansûr, İbrâhîm en-Nahaî'den; o da Alkame ibn Kays'tan; o da İbn Mes'ûd(radıyallahü anh)'dan şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) onlara öğle namazı kıldırdı da namazda artma yahut eksilme meydana geldi. Mansûr: Ben, İbrâhîm mi vehmetti yahut Alkame mi vehmetti, bilmiyorum, demiştir. İbn Mes'ûd dedi ki: Yâ Rasûlallah! Namaz kısaldı mı yahut Sen mi unuttun? diye soruldu. "Bu soru neden?" dedi. Sahâbîler: Şöyle şöyle kıldırdın da ondan! dediler. Mes'ûd dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah cemâate iki secde yaptırdı. Sonra: "Bu iki secde, namazında fazla yahut eksiklik yapan kimse içindir. Bu kimse (zihninde) doğru olanı araştırıp ("Doğrudur" diye verdiği karara göre) namazından kalan kısmı tamamlar. Sonra iki secde eder" buyurdu .

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6753-) Saîd ibn Cubeyr şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs'a: Bize (şu âyetten yahut mutlak olarak) tahdîs et, dedim. O da şöyle dedi: Bize Ubeyy ibn Ka'b tahdîs etti ki, kendisiRasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan şöyle dediğini işitmiştir: o zâta: Unuttuğum şeyden dolayı beni muâhaze etme, şu arkadaşlığımızda bana güçlük yükleme, dedi”(el-Kehf: 7). "Vakıada Musa'nın bu ilk muhalefeti dalgınlık eseri idi. Yine gittiler..." dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6754-) Ebû Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Bana Muhammed ibn Beşşâr şöyle yazdı: Bize Muâz ibn Muâz tahdîs etti. Bize İbnu Avn tahdîs etti ki, eş-Şa'bî şöyle demiştir: el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh), yanlarında kendi konukları olduğunu, kendisi bayram namazından dönmeden önce konukların et yemeleri için hayvanı boğazlamalarını ailesine emrettiğini söyledi. Bunun üzerine ailesi bayram namazından önce hayvanı kestiler. Akabinde hayvanı namazdan önce kestiklerini Peygamber'e zikrettiler.Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de ona, kesmeyi tekrar etmesini emretti. O da: Yâ Rasûlallah! Yanımda erken doğmuş dişi bir süt oğlağı var ki, o iki et davarından daha hayırlıdır, dedi. İbnu Avn, Şa'bî hadîsinin burasında dururdu. Ve Muhammed ibn Sîrîn'den bu hadîsin benzerini tahdîs eder de yine bu mekânda dururdu (yani tamamlamayı terkederdi). Ve bu gelişkin dişi çebisin kurban edilmesi ruhsatı el-Berâ'dan başkasına sirayet etti mi, etmedi mi, bilmiyorum! derdi. hadîsi Eyyûb es-Sahtıyânî, İbn Sîrîn'den; o da Enes'ten; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivayet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6755-) Esved ibn Kays şöyle demiştir: Ben Cundeb ibn Becelî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle dedi: Ben kurban bayramı günü Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda bulundum. Bayram namazını kıldırdı. Sonra hutbe yaptı da: "Her kim namazdan evvel kestiyse, onun yerine bir daha kessin! Her kim de kesmemişse, Allah 'in ismiyle (teberrük ederek) kessin!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: İnsan Yeminlerde Unutarak Yeminini Bozsa Keffâret Vâcib Olur Mu Olmaz Mı?
6756-) Bize Firâs tahdîs edip şöyle dedi: Ben eş-Şa'bî'den işittim; o da Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh)'dan ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Büyük günâhlar: Allah'a ortak kılmak, ana-babaya isyan etmek, insan öldürmek, gamûs yemini yapmaktır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Gamûs Yemini Bâbı
6757-) Bize İbnu Ebî Adiyy, Şu'be'den; o da Süleyman'dan; o da Mansûr'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir müslümân kişinin -yahut: bir kardeşinin- malını koparıp almak için yatan bir yemîn ederse, Allah 'a, kendisine gadablı olduğu hâlde kavuşur". üzerine Allah, Rasûlü'nün bu teblîğini tasdik olarak "Hakîkat Allah 'a olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar: Onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur..."(Âlu İmrân: 77) âyetini indirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
6758-) Süleyman ibn Mihrân kendi hadîsinde şöyle dedi: el-Eş'as ibn Kays meclise uğradı da: Ebû Abdirrahmân size ne tahdîs ediyor? diye sordu. Oradakiler ona: Şöyle şöyle olan hadîsi söyledi, dediler. üzerine el-Eş'as: Bu âyet benim hakkımda indi. Şöyle ki: Bir amca oğlumun arazisinde bana âid bir kuyu vardı. (Bu kuyuda ihtilâf ettik.) Ben Rasûlüllah'a gidip da'vâmı arzettim. Rasûlüllah: " (Kuyunun sana âid olduğuna dâir) beyyinen hazır olsun yahut onun yemini olur" buyurdu. Ben: Yâ Rasûlallah! Bu takdirde o zât bu kuyunun kendisinin olduğuna yalan yere yemîn eder, dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah:"Her kim müslümân bir kişinin malını koparıp almak için yalancı olduğu hâlde bir yemîni sabr üzerine (yani kendini yalana habseden bir yemîn üzerine) yemîn ederse, o kimse kıyâmet gününde Allah'a, Allah kendisine gadab etmiş olduğu hâlde kavuşacaktır"buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
6759-) Ebû Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Arkadaşlarım Eş'arîler (Tebûk seferinde) kendilerine binek ve yük hayvanı istemek üzere beni Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e gönderdiler... Peygamber: "Vallahi ben sizleri hiçbir hayvana bindiremem!" buyurdu. O sırada ben kendisini öfkeli bir hâlde bulmuştum... (Kederli bir hâlde geri döndükten bir süre sonra ben Bilâl tarafından Peygamber'in yanına çağrıldım.) Bu sefer Peygamber'e geldiğimde bana: "Arkadaşlarına git ve onlara: Allah yahut Rasûlüllah sizleri develere yükleyecektir! de!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Mâlik Olmadığı Şey Hususunda, Masiyet Hususunda Ve Öfke Hâlinde Yapılan Yemîn İn Hükmü Bâbı
6760-)  Bize Yûnus ibn Yezîd el-Eylî tahdîs edip şöyle dedi: ez-Zuhrî'den işittim, şöyle dedi: Ben Urve ibnu'z-Zubeyr'den, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den, Alkame ibn Kays'tan, Ubeydullah ibn Utbe'den Peygamber'in zevcesi Âişe'nin hadîsini, yânı iftira sâhiblerinin kendisi aleyhinde söylediklerini söyledikleri zaman, Allah'ın Âişe'yi onların dedikodularından temize çıkarıp berî kılması hadîsini işittim. Bu dört zâtın herbiri bana bu hadîsten bir kısmını tahdîs ettiler. Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Allah "O uydurma haberi getirenler içinizden bir zümredir. Onu sizin için bir şerr sanmayın. Bil’akis o sizin için bir hayırdır... "(en-Nûr 11- 21) âyetlerini; bu on âyeti indirdi. Bunların hepsi benim berâetim hakkındadır. İşte Allah benim berâetim hakkında bu âyetleri indirince, babam Ebû Bekr es-Sıddîk hısımlığından dolayı, nafaka vermekte bulunduğu Mıstah ibn Usâse hakkında: Kızım Âişe'ye bu iftirayı söyledikten sonra vallahi ben Mıstah'a ebediyyen birşey vermem! diye yemîn etti. üzerine Allah: "Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar hısımlarına, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere vermelerinde kusur etmesin, affetsin..." (en-Nûn 22) âyetini indirdi. âyetin inmesi üzerine Ebû Bekr: Vallahi ben Allah'ın beni mağfiret etmesini muhakkak severim, dedi ve Mıstah'a veregeldiği nafakayı tekrar vermeğe başladı. Ben bu nafakayı ondan ebediyyen koparmam! dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Mâlik Olmadığı Şey Hususunda, Masiyet Hususunda Ve Öfke Hâlinde Yapılan Yemîn İn Hükmü Bâbı
6761-) Zehdem ibn Mudrıb şöyle demiştir: Biz Ebû Mûsâ el- Eş'arî (radıyallahü anh)'nin yanında bulunuyorduk. Kendisi şöyle dedi: Ben Eş'arîler'den bir topluluk içindeRasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldim. Ben O'nu bu sırada öfkelenmiş hâlde buldum. Kendisinden bizleri develere yüklemesini istedik. Rasûlüllah bizleri.yüklemiyeceğine yemîn etti. Bir müddet sonra da: "Vallahi inşâallah ben birşeyeyemîn eder ve sonra ondan başkasını yemîn ettiğim şeyden daha hayırlı görürsem, muhakkak o hayırlı olanı yapar, yeminimi de keffâretle çözer kurtulurum " buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Mâlik Olmadığı Şey Hususunda, Masiyet Hususunda Ve Öfke Hâlinde Yapılan Yemîn İn Hükmü Bâbı
6762-) Müseyyeb ibn Hazen (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Tâlib'e ölüm alâmetleri geldiği zaman Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına girdi de: "Lâ ilahe üle'ttâh kelimesini söyle ki, bununla Allah katında senin için hüccet getireyim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Bir Şahıs Vallahi Bugün Kelâm Etmem Dediği Ve Akabinde Namaz Kıldığı, Yâhud Kurân Okuduğu, Yâhud Subhânallah Yâhud Allâhu Ekber Yâhud El-hamdu Lillâhi Yâhud Lâ İlahe İllellâhu Dediği Zaman, Bunun Yemîni Kendi Niyeti Üzere Olur
6763-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh):Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Subhânallâhi ve bi-hamdihi, Subhânallâhi’l-azîm dile hafif, mizanda ağır, Rahmân'a sevgili iki kelimedir"buyurdu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Bir Şahıs Vallahi Bugün Kelâm Etmem Dediği Ve Akabinde Namaz Kıldığı, Yâhud Kurân Okuduğu, Yâhud Subhânallah Yâhud Allâhu Ekber Yâhud El-hamdu Lillâhi Yâhud Lâ İlahe İllellâhu Dediği Zaman, Bunun Yemîni Kendi Niyeti Üzere Olur
6764-) Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bir kelime söyledi, ben de diğer bir kelime söyledim. O: ''Allah'a birşeyi menend kılarak ölen kimse ateşe girdirilecektir" buyurdu. de şu diğer kelimeyi söyledim:"Allah'a hiçbirşeyi menend kılmayarak ölen kimse cennete girdirilir”.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Bir Şahıs Vallahi Bugün Kelâm Etmem Dediği Ve Akabinde Namaz Kıldığı, Yâhud Kurân Okuduğu, Yâhud Subhânallah Yâhud Allâhu Ekber Yâhud El-hamdu Lillâhi Yâhud Lâ İlahe İllellâhu Dediği Zaman, Bunun Yemîni Kendi Niyeti Üzere Olur
6765-) Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ailelerinin yanlarına bir ay girmemeye yemîn etti. Ayağı da çıkmıştı. Yirmidokuz gece yüksekçe bir şerbetlikte ikaamet etti. Sonra ailelerinin yanına indi. Yâ Rasûlallah! Sen bir ay ailelerinin yanlarına girmemeye yemîn etmiştin? dediler. "Ay, yirmidokuz da olur!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Ay Yirmidokuz Günde Tamam Olduğu Halde Ailesinin Yanına Bir Ay Girmeyeceğine Yemin Eden Kimse Bâbı
6766-) Bana babam, Ebû Hazım, Sehl ibn Sa'd (radıyallahü anh)'dan şöyle haber verdi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahâbîsi olan Ebû Useyd, evlendi de Peygamber'i düğün aşma da'vet etti. Yeni gelin olan karısı da da'vetlilere hizmet etmekte idi. Sehl, kendilerine hadîs söylemekte olduğu topluluğa: Sizler o gelinin Peygamber'e ne içirdiğini bilir misiniz? diye sordu da şöyle dedi: Kadın geceden tevr denilen bir kap içinde bir mikdâr hurma ıslattı, sabah olunca işte bu tatlı şırayı O'na içirdi. aleyhi ve sellem)'in zevcesi Sevde (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bizim bir davarımız vardı, öldü, biz de onun derisini tabakladık. Sonra biz o tabaklanmış derinin içinde eskiyinceye kadar nebîz şırası kurmakta devam ettik.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Nebîz İçmemeye Yemîn Eden Kimse, Tılâ Yâhud Seker Yâhud Asîr Denilen İçkileri İçse, İnsanların Bâzısının Kavlinde Ebû Hanîfenin Kavlinde –bunlar Onun Yanında Nebîzlerden Olmadıkları İçin- Yemininde Hânis Olmaz
6768-) Bize Sufyân ibn Uyeyne, Abdurrahmân ibn Âbis'ten; o da babası Abis ibn Rabîa en-Nahaî'den tahdîs etti ki, Âişe (r. anha): Muhammed'in ailesi, kendisi Allah'a kavuşuncaya kadar üç gün üst üste katıklandırılmış buğday ekmeğinden karnını doyurmadı, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Bir Şahıs Katık Yememeye Yemîn Eder De Ekmekle Hurma Yerse Katık Yemiş Olur Mu Ve Hangi Şeyler Katıktan Sayılır?
6769-) İbn Kesîr şöyle dedi: Bize Sufyân haber verdi. Bize Abdurrahmân, babasından tahdîs etti ki, Abis, Âişe'ye bu hadîsi söylemiştir (yani Âişe'ye kavuştuğu zaman bunu kendisinden sormuştur).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Bir Şahıs Katık Yememeye Yemîn Eder De Ekmekle Hurma Yerse Katık Yemiş Olur Mu Ve Hangi Şeyler Katıktan Sayılır?
6770-) Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ebû Talha, Ümmü Suleym'e hitaben: Ben bu defa Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'ın sesini zayıf olarak işittim, kendisinde bir açlık olduğunu biliyorum, yanında yiyecek birşey var mı? dedi. Suleym: Evet var, dedi ve arpadan yapılmış birkaç tane ekmek külçesi çıkardı. Sonra kendi baş örtüsünü aldı da onun bir kısmı ile ekmekleri sarıp dürdü. (Sonra bohçayı benim elbisemin altına gizledi.) Sonra beni Rasûlüllah'ın yanına gönderdi. Ben de gittim. Rasûlüllah'ı mescidde oturur hâlde buldum. Beraberinde insanlar vardı. Ben onların yanına varıp dikildim. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Seni Ebû Talha mı gönderdi?" diye sordu. Ben: Evet, dedim. üzerine Rasûlüllah beraberinde bulunanlara hitaben: "Kalkınız!" buyurdu. da kalkıp yürüdüler, ben de aralarında yürüdüm. Nihayet Ebû Talha'ya geldim ve durumu ona haber verdim. Ebû Talha, (annem) Ümmü Suleym'e: Yâ Ümme Suleym! Rasûlüllah insanlarla gelmektedir. Halbuki yanımızda onları doyurabileceğimiz birşey yoktur, dedi. Suleym: Allah ve Rasûlü en iyi bilendir, dedi. Ebû Talha gitti, nihayetRasûlüllah'a kavuştu. Rasûlüllah, Ebû Talha ile beraber geldi ve ikisi içeriye girdiler. Rasûlüllah: "Yâ Ümme Suleym! Yanında ne varsa getir!" buyurdu. O da bu ekmekleri getirdi. dedi ki: Rasûlüllah emretti, bu ekmekler parmak ile küçük küçük parçalara bölündü. Ümmü Suleym bunun üzerine kendine âid yağ tulumundan biraz yağ sıktı ve onu bulayıp katık yaptı. Sonra Rasûlüllah o katık hakkında Allah'ın söyletmek istediği şeyleri söyledi (yani duâ etti). Sonra: "On kişi için izin ver!" buyurdu. Talha on kişiye izin verdi. Onlar doyuncaya kadar yediler ve sonra dışarı çıktılar. Sonra: "On kişiye daha izin ver!" buyurdu. Talha onlara da izin verdi. Onlar da doyuncaya kadar yediler. Sonra dışarı çıktılar. Rasûlüllah: "On kişiye daha izin ver!" buyurdu. böylece topluluğun hepsi de yediler ve doydular. Halbuki bu topluluk yetmiş yahut seksen kişi idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Bir Şahıs Katık Yememeye Yemîn Eder De Ekmekle Hurma Yerse Katık Yemiş Olur Mu Ve Hangi Şeyler Katıktan Sayılır?
6771-) Ben Omer ibnu'l-Hattâb (radıyallahü anh)'dan işittim, şöyle diyordu: Ben RasûIullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Amellerin (kıymeti) ancak niyete göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise, eline geçecek olan ancak odur. Her kimin hicreti Allah'a ve Rasûlü'ne yönelik ise, hicreti Allah'a ve Rasûlü'ne varıcıdır. Her kimin de hicreti nail olacağı dünyâya (dünyâ malına) veya evleneceği bir kadından dolayı ise, onun hicreti de, hicretine sebeb olan şeyedir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yemînlerde Niyet İn Esâs Olduğu Bâbı
6772-) ibn Şihâb şöyle demiştir: Bana Abdurrahmân ibn Abdillah ibn Ka'b ibn Mâlik haber verdi. Bu Abdullah, babası Ka'b ibn Mâlik'in gözleri görmez olduğu zaman oğulları arasında onun yedicisi idi Abdullah: Ben, babam Ka'b ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten -Tebûk gazvesinde geri kalması kıssası hakkındaki uzun- hadîsini işittim: (Savaştan) geri bırakılan (ve haklarındaki hüküm geciken) üç kişiye (tevbelerini kabul etti- Âyet: 106-) yeryüzü bunca genişliğine rağmen, onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan, yine Allah'tan başka sığınacak hiçbir yer olmadığını anladılar. Sonra Allah onları da eski hâllerine dönsünler diye tevbeye muvaffak buyurdu... " (et-Tevbe: 118) âyetinin şükrü olmak üzere hadîsinin sonunda: (Yâ Rasûlallah!) Allah ve Rasûlü'nün rızâsı yolunda hâlis bir sadaka olmak üzere malımın hepsinden sıyrılıp çıkmam tevbemdendir (yani malımın hepsini sadaka etmek istiyorum), dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem): "(Hayır!) Malının bir kısmını kendinde tutup alıkoy, bu senin için daha hayırlıdır" buyurdu...

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Bir Şahıs Malını Nezr Veya Tevbe Vechi Üzere Hediye Ve Sadaka Ettiği Zaman Bunu Yerine Getirdiği Yâhud Talîk Ettiğinde, Bu Nafiz Olur Mu, Olmaz Mı?
6773-)  Bize Haccâc ibn Muhammed el-Mıssîsî tahdîs etti ki, İbn Curecy şöyle demiştir: Atâ ibn Ebî Rebâh, Ubeydu'bnu Umeyr’den şöyle derken işittiğini söyledi: Ben Âişe (r.anha)'den işittim, şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Zeyneb bintu Cahş'ın yanında eğlenir ye onun yanında bal şerbeti içerdi. Bunun üzerine ben ve Hafsa, birbirimizle şöyle sözleştik: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ikimizden hangimizin yanına girerse: "Ya Rasûlallah! Megâfîr mi yedin; Sen'de megâfîr kokusu duyuyorum?" desin diye söz birliği yaptık. İkimizden birimizin yanına girince, O'na bu sözü söyledi. Peygamber: "Hayır, ben megâfîr yemedim. Yalnız Zeyneb bintu Cahş'ın yanında bal şerbeti içmiştim. Artık bir daha onu içmem!" diye yemîn etti. üzerine: "Ey Peygamber, sen zevcelerinin hoşnûdluğunu arayarak Allah 'ın sana halâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun... Eğer her ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz (ne alâ), çünkü hakîkaten sizin kalbleriniz kaymıştır. Onun aleyhinde birbirinize arka verirseniz, hiç şübhesiz Allah bizzat onun yardımcısıdır. Cebrail de, mü 'minlerin sâlih olanları da. Bunların ardından bütün melekler de ona yardımcıdır..." (et Tahrîm: 1-5) âyetleri indi. Bu "Eğer ikiniz tevbe ederseniz" kavlindeki hitâb, Âişe ile Hafsa'yadır. Buradaki "Hani Peygamber zevcelerinden gizli bir söz söylemişti... " (Âyet: 3) fıkrası da, Peygamber'in: Hafsa'ya: "Fakat ben bal şerbeti içmiştim, artık onu bir daha içmem!" dediği ve bunun gizli kalmasını istediği sözüne işarettir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bab: Bir Şahıs Bir Yemeği Kendine Haram Kıldığı Zaman?
6774-) Buhârî geçen senedle şöyle dedi: Ve bana İbrâhîm ibn Mûsâ, Hişâm ibn Yûsuf'tan:"Bir daha bal şerbeti içmem. İşte yemîn de ettim. Artık sakın bunu başka bir kimseye haber verme!" diye tenbîh buyurdu, diye söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bab: Bir Şahıs Bir Yemeği Kendine Haram Kıldığı Zaman?
6775-)  Bize Saîd ibnu’l-Hâris tahdîs etti ki, kendisi ibn Omer (radıyallahü anh) 'den işitmiştir; o şöyle diyordu: Onlar nezretmekten nehyolunmadılar mı? Şübhesiz Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Muhakkak ki, nezr, hiçbir şeyi mukadderin önüne geçirmez, kaderden geriye de bırakmaz. Ancak nezr sebebiyle cimriden (fakirler lehine) mal çıkarılır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Nezri İşlemeye Vefa Etmek Ve Yüce Allahın Onlar Adağını Yerine Getirirler... Ed-dehr: Kavli Bâbı
6776-) Bize Abdullah ibnu Murre, Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) nezrden nehyetmiş ve: "Şu muhakkak ki, nezr hiçbirşeyi geri çevirmez. Lâkin nezr sebebiyle cimri kimseden mal çıkarılır" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Nezri İşlemeye Vefa Etmek Ve Yüce Allahın Onlar Adağını Yerine Getirirler... Ed-dehr: Kavli Bâbı
6777-) Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Nezr, Âdem oğluna, kendisine takdir edilmemiş birşey getirmez. Lâkin nezr onu kendisi için takdir edilmiş olan kadere sürükler. Ve bu nezr sebebiyle Allah cimriden mal çıkarır. Artık o kimse, nezrine sebeb olan iş üzerine, daha önceden vermez olduğu malı getirip verir".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Nezri İşlemeye Vefa Etmek Ve Yüce Allahın Onlar Adağını Yerine Getirirler... Ed-dehr: Kavli Bâbı
6778-) Zehdem ibnu Mudarnb tahdîs edip şöyle dedi: Ben İmrân ibn Husayn (radıyallahü anh)'dan işittim; o, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in şöyle buyurduğunu tahdîs ediyordu: "Sizin en hayırlılarınız, benim içinde bulunduğum nesildir. Sonra onlara yakın olanlardır. Sonra, onlara yakın olanlardır". Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendi asrından sonra hayırlı karn olarak iki karn mı, yoksa üç karn mı zikretti, bilmiyorum, demiştir. Peygamber devamla: "Sonra bir kavim gelir ki, onlar nezrederler ve nezrlerini yerine getirmezler; hıyanet ederler ve kendilerine i'timâd edilmez; bunlar şâhidlik yapmaları istenmediği hâlde şâhidlik ederler. Bunlar arasında (bol bol yemek içmek hayâtın gayesi olduğundan) şişmanlık ve semizlik meydana çıkacaktır".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Yaptığı Nezri Yerine Getirmeyen Kimsenin Günâhı Bâbı
6779-) Bize Mâlik, Talha ibn Abdilmelik'ten; o da el-Kaasım'dan; o da Âişe (r.anha)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Her kim Allah 'a itaat etmeyi nezrederse, Allah'a itaat etsin. Her kim de Allah'a karşı ma'siyet işlemeyi nezrederse, sakın Allah'a âsî olmasın!" buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Tâat Yolunda Nezr Ve Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı;
6780-) Bize Ubeydullah ibn Omer, Nâfı'den; o da İbn Omer (radıyallahü anh) 'den haber verdi ki, Omer (radıyallahü anh): Yâ Rasûlallah! Ben Câhiliyet devrinde Mescidi Harâm'da bir gece i'tikâf etmeyi nezretmiştim (ne yapayım)? dedi. aleyhi ve sellem): "Nezrini yerine getir!" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Bâb: Bir Şahıs İslâma Girmeden Önce Bir İnsanla Konuşmamaya Nezr Veya Yemîn Etse De Sonra İslâma Girse Üzerine Vefa Vâcib Olur Mu Yâhud Olmaz Mı?
6781-) Abdullah İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle haber vermiştir: Sa'd ibn Ubâde el-Ensârî, anasının üzerinde bir nezr olduğunu, fakat bunu yerine getiremeden vefat ettiğini Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e söyleyip fetva istedi. Peygamber de ona: Anası adına o nezri kaza edip yerine getirmesi fetvasını verdi. ez-Zuhrî: Bu (yani vârisin mevrûs üzerindeki nezri ödemek) dînde meşru' bir kaanûn oldu, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-eyman Ve'n-nuzûr
Konu: Üzerinde Bir Nezr Olduğu Hâlde Ölen Kimse Bâbı