Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
7529-)
Bize el-Leys, Hâlid ibn Yezîd’den; o da Saîd ibn Ebî HiIâl’den; o da Zeyd ibn Eslem'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan tahdîs etti. Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz: Yâ Rasûlallah, kıyâmet gününde bizler Rabb'imizi görecek miyiz? diye sorduk. "Sizler gökyüzünde bulut olmadığı zaman Güneş'i ve Ay'ı görmek için birbirinizle sıkışıp darlığa düşer misiniz?" buyurdu. Hayır sıkışmayız, dedik. Rasûlüllah: "Şübhesiz sîzler Güneş ile Ay'ı görmekte birbirinizle sıkışıp darlığa düşmediğiniz gibi, o gün Rabb'inizi görmekte de hiç birbirinizle sıkışıp darlığa düşmeyeceksiniz" buyurdu. şöyle devam etti: "Herbir kavmin dünyâda ibâdet edegeldiği şeye gitmesi için bir nidâcı nida eder. Bunun üzerine salîb sahibleri, yânı salibe tapanlar salîbleriyle, putların sahibleri olan putperestler putlarıyle, herbir ma'budun sahibleri de kendi ma'bûdlarıyle giderler. Nihayet iyi olsun, fâcir olsun, hakk üzere kalan kitâb ehlinin bakıyyeleri olsun, Allahu Taâlâ'ya ibâdet etmekte olanlar kalır. Sonra cehenneme getirilirler, cehennem onlara gösterilir ki, sanki cehennem onların nazarında yalımları birbirini kırıp geçiren bir serâbdır. Yahudiler'e: Sizler kime tapardınız? diye sorulacak. Onlar: Biz Allah'ın oğlu Uzeyr'e tapardık, diyecekler. Bunun üzerine onlara: Siz yalan söylüyorsunuz. Allahu Taâlâ hiçbir eş, hiçbir oğul edinmiş değildir. Şimdi söyleyiniz, istediğiniz nedir? denilecek. Yehûd taifesi de: Yâ Rabb! Bize su içirmeni istiyoruz, diyecekler. Onlara: Haydi içiniz! denilecek de onlar birbiri ardınca cehennemin içine dökülecekler. Hrıstiyanlar'a hitaben: Sizler kime tapıyordunuz? diye sorulacak. Onlar da: Biz Allah'ın oğlu Mesih'e tapardık, diyecekler. Bunun üzerine onlara: Siz yalan söylüyorsunuz. Allahu Taâlâ hiçbir eş, hiçbir oğul edinmiş değildir. Şimdi söyleyiniz: Ne istiyorsunuz? denilecek. da: Bize su içirmeni istiyoruz, diyecekler. Onlara da: Haydin su içiniz! denilecek de birbiri ardınca cehennemin içine dökülecekler. iyi olsun, fâcir olsun, Allah 'a ibâdet etmekte olanlar kalır. da: İnsanlar hep gittikleri hâlde sizleri habseden nedir? denilecek. Onlar: Biz şimdikinden ziyâde kendilerine muhtâc iken onlardan dünyâda ayrılmıştık. (Şimdi nasıl olur da onların arkasına-takılırız?) Biz bir münâdînin: Her kavim vaktiyle ibâdet ettiği ne idiyse ona kavuşsun! diye nida ettiğini işittik. Ondan dolayı bizler Rabb'imizi bekleyip duruyoruz! diyecekler". ki: "Meydanda kalan mü'minlere Cebbar olan Allah, onlara ilk defa gördükleri tanıdıkları suretten başka bir surette gelecek de: Ben sizin Rabb'inizim! buyuracak. Onlar da: Sen bizim Rabb'imizsin! diyecekler. O'nunla peygamberlerden başkası kelâm edemez. Taâlâ: Rabbinizi tanıyabilmek için aranızda bir alâmet var mıdır? diye suâl edecek. Evet, sâk'tır! demeleri üzerine Rabb Taâlâ, sâk'ını keşfedip açacak. üzerine her mü'min Allah'a secde eder. Allah'a riya ve şöhret için secde eden kimseler kalır. Onlar da secde etmeye davranırlar. Fakat onların sırtı tek bir tahta gibi kaskatı bir tabakaya döner. Sonra köprü getirilir de cehennemin ortasına kurulur". Yâ Rasûlallah! Köprü nedir? dedik. Şöyle buyurdu: "Ayakların kayacağı bir yerdir ki, üzerinde başları eğri demirden çengeller, dikenler; sert, keskin enli şeyler vardır. Bunların Necd'de olan ve sa'dân denilen dikenler gibi uçları kıvrık, eğri dikenleri vardır. Müminlerin kimi onun üzerinden göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi iyi cins yürük atı ve develeri gibi sür'atle geçerler. Bunların kimi sapsağlam, olduğu gibi kurtulur. Kimi tırmıklar içinde perişan olmuş olarak salıverilir. Kimi de cehennem ateşi içine sapır sapır düşerler. Nihayet sonuncuları sürüklene sürüklene geçer, kurtulur. Bugünkü günde apâşîkâre olmuş hakkını kurtarmak için hiçbirinizin yalvarıp yakarması, o dehşetli günde âsî mü'min kardeşleri arasından çıkıp necat bulan mü 'mirilerin kalanlar için Cebbâr Zu'l-Celâl hazretlerine yalvarıp yakarmasına benzemez. Diyeceklerdir ki: Ey bizim Rabb'imiz, bu kalanlar bizim kardeşlerimizdir. Onlar bizimle beraber namaz kılar, oruç tutar, her türlü iyi işlerde bulunurlardı. Taâlâ: Haydin gidin, kalbinde bir dinar ağırlığınca İmân ve yakin olan her kimi bulursanız, çıkarınız! buyuracak. Taâlâ onların suretlerini yakmayı ateşe haram edecektir. Artık bu şefaatçiler -yahut kurtarılacak olanlar- kimi ayağının üstüne, kimi de yarı inciğine kadar ateşe gömülerek içeriye dalmış bulunacaklar. Tanıdıklarını çıkarıp dönecekler. Allahu Taâlâ: Haydin bir daha gidin, kalbinde zerre ağırlığınca imân ve yave yakîn olan her kimi bulursanız, onları da çıkarınız! buyuracak. böyle olanlardan tanıdıklarını çıkarıp dönecekler. Yine Allah Taâlâ: Haydin bir daha gidin, kalbinde zerre aırlığınca îmân ve yakın olan her kimi bulursanız, çıkarınız! buyuracak. böyle olanlardan tanıdıklarını çıkaracaklar". Saîd (radıyallahü anh) der ki: Eğer bu dediğime inanmıyorsanız, "Şübhesiz ki, Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Zerre mikdârı) bir iyilik olursa, onu kat kat artırır. Kendi canibinden (başkaca da) pek büyük bir mükâfat verir” (en-Nisâ: 40) âyetini okuyunuz. peygamberler, melekler, mü'minler şefaat etmiş bulunacaklar. Derken Cebbar Muteâl Hazretleri: Artık sıra benim şefaatime geldi! Buyuracak da ateşten bir kabza tutacak, yânı bir kısım insanı toplayacak da simsiyah yanmış olan birtakım kavimleri dışarı çıkaracak, akabinde bunlar cennetin yolları üzerinde olup ‘Hayat Nehri' denilen bir nehrin içine atılacaklardır. Onlar o nehrin iki tarafında seyl uğrağında biten yabanî reyhân tohumlarının çabucak bittiği gibi biteceklerdir. Sizler o yabanî reyhan tohumlarını taşın yanında, ağacın yanında görmüşsünüzdür. Onlardan güneşte olanları yeşildir, gölgede olanları da beyazdır. Sonra onlar 'Hayat Nehri'nden beyaz, parlak inciler gibi çıkacaklar, boyunlarına kendileriyle tanınacakları altın, gümüş nev'inden hâtemler takılır ve cennete girerler. Cennet ahâlîsi: İşlenmiş hiçbir amelleri, geçmiş hiçbir hayır ve haseneleri olmadığı hâlde Allah 'in cennete girdirdiği âzâdlıkları işte bunlardır! diyeceklerdir. onlara: Gözünüzün görebildiği sizindir, bir o kadarı daha sizindir! denilecektir". geçen senedle şöyle dedi:) Ve bize Haccâc ibnu Minhâl şöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya tahdîş etti. Bize Katâde, Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Mü’minler kıyâmet gününde habsolunacaklar ve nihayet bu habsolunma sebebiyle kederlenecekler. Derken: İçinde bulunduğumuz şu durumdan bizleri kurtarıp rahatlatması için Rabb'imize şefaat istesek, diyecekler. Âdem Peygamber'e gelecekler ve: Sen insanların babası olan Âdem'sin, Allah seni kendi eliyle yarattı, seni cennetine yerleştirdi, meleklerini sana secde ettirdi, ve herbir şeyin isimlerini sana öğretti. Bulunduğumuz şu durumdan bizleri kurtarması için Rabb'in katında bizlere şefaat etmeni istiyoruz, diyecekler". ki: "Âdem vaktiyle işlemiş olduğu o yasaklanmış ağaçtan yeme günâhını zikrederek: Ben buna ehil değilim, lâkin sizler Allahu Taâlâ'nın bütün Yer halkına göndermiş olduğu ilk peygamber olan Nûh’a gidiniz, diyecek. onlar Nûh 'a gelecekler. O da evvelce işlemiş olduğu ilimsiz olarak Rabb'inden isteme günâhını(Nûh: 26)zikrederek: Ben buna ehil değilim. Lâkin sizler Halîlu'r-Rahmân olan İbrâhîm Peygamber'e gidiniz, diyecek." ki: "Akabinde insanlar İbrahim'e gelecekler. O da vaktiyle yalan şeklinde söylemiş olduğu üç sözünü zikrederek: Ben buna ehil değilim. Lâkin sizler Allah 'ın kendisine Tevrat verdiği, kelâm ettiği ve fısıldaşarak konuşmak için kendisine yaklaştırdığı bir kul olan Musa'ya gidin, diyecek." ki: "Akabinde insanlar Musa'ya gelecekler. Oda vaktiyle işlemiş olduğu insan öldürme günâhını zikrederek: Ben buna ehil değilim. Lâkin sizler Allah'ın Kulu, Rasûlü, Allah'ın Ruhu ve Kelimesi olan İsâ'ya gidin, diyecek". ki: "Bunun üzerine insanlar İsâ'ya gelecekler, O da: Ben bunun ehli değilim, fakat sizler, Allah'ın geçmiş ve geri kalmış günâhlarını mağfiret etmiş olduğu bir kul olan Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e gidin, diyecek. üzerine insanlar bana gelecekler. Ben gider, O'nun cenneti içinde Rabb'imin huzuruna girme izni isterim. Bana izin verilir. Rabb'imi gördüğüm zaman O'nun için secdeye kapanırım. Allah beni bırakmak istediği kadar bu vaziyette bırakır. Sonra: Başını kaldır yâ Muhammedi Söyle, sözün dinlenir; şefaat et, şefaatin kabul edilir; iste, sana verilir! buyurur". şöyle dedi: "Ben secdeden başımı kaldırırım da Rabb'imin bana öğreteceği sena ve tahmîd ile Rabb 'ime sena ve hamd ederim. Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır koyar. Ben O'nun dârından (yani cennetindeki buluşma yerinden) dışarı çıkarım da o insanları cennete sokarım". şöyle dedi: Ben yine Enes'ten işittim, şöyle diyordu: "Ben(dârından) çıkarım da artık o insanları ateşten çıkarır ve cennete girdiririm. Sonra döner, O'nun cenneti içinde Rabb'imin huzuruna izin isterim. Bana izin verilir. Ben Rabb 'imi gördüğüm zaman secdeye kapanırım. Allah beni o vaziyette bırakmak istediği kadar bırakır. Sonra: Kalk, Muhammed! Söyle, sözün dinlenir; şefâat et, şefaatin kabul edilir; iste, sana verilir! buyurur". dedi ki: "Ben başımı kaldırır, Rabb'imin bana öğreteceği sena ve tahmîd ile Rabb'ime sena eder, hamdeylerim". ki: "Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır ta'yîn buyurur. Akabinde ben çıkarım da o insanları cennete koyarım". şöyle dedi: Ben Enes'ten şöyle derken işittim: "Ben çıkarım. Akabinde o insanları ateşten çıkarır, cennete girdiririm. Sonra üçüncü defa dönerim de cennetinde Rabb'imin huzuruna izin isterim. Bana izin verilir. Ben Rabb'imi görünce secdeye kapanırım. Allah beni o vaziyette bırakmak istediği kadar bırakır. Sonra: Kalk, Muhammed! Söyle, sözün işitilir. Şefaat et, şefaatin kabul olunur, iste, isteğin verilir! buyurur". dedi ki: "Bunun üzerine ben başımı secdeden kaldırır, Rabb'imin bana öğreteceği sena ve tahmîd ile Rabb'ime sena ve hamdederim. Sonra şefaat ederim. Bana bir sınır ta'yîn buyurur. Akabinde çıkar, o sınır içindeki insanları cennete girdiririm". şöyle dedi: Ben Enes'ten işittim, şöyle diyordu: "Akabinde ben çıkarım da o insanları ateşten çıkarır, cennete girdiririm. Nihayet ateşte Kur'ân 'ın habsettiği, yani kendilerine hulûd (devamlı azâb) vâcib olan kimselerden başkası kalmaz". ki: Sonra şu âyeti okudu: "... Ümîd edebilirsin, Rabb İn seni bir Makaamı Mahmûd'a gönderecektir"(el-lsrâ: 79). İşte, Peygamberinize va'd edilmiş olan "el-Makaamu’l-Mahmûd" budur!.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7531-)
İbn Şihâb şöyle dedi: Bana Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Hevâzin ganimetlerini taksim ettiği zamân- Ensâr'a haber gönderip, onları yuvarlak bir Arab çadırı içinde topladı. (Konuşmasının sonunda) onlara: "Sizler Allah'a ve Rasûlü'ne kavuşuncaya kadar sabrediniz. Şübhesiz ben havz başında olacağım" buyurdu ".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7532-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) gecenin bir kısmında teheccüd namazı kıldığında şu duayı söylerdi. Allah! Hamd Sana mahsûstur. Gökleri, yerleri görüp gözetmekten hiç gafil olmayan yalnız Sen 'sin. Hamd Sana mahsûstur. Göklerin, yerlerin ve içlerinde olanların Rabb'i yalnız Sen'sin. Hamd Sana mahsustur. Göklerin yerlerin ve bunların içinde olanların nuru Sen'sin. Hakk Sen'sin. Hakk olan sözündür. Hakk olan va'dindir. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kıyâmet gününün geleceği haktır! Allah! Emir ve nehyini kabul edip kendimi yalnız Sana verdim. Yalnız Sana imân ettim. Yalnız Sana güvendim, tevekkül ettim. Yalnız Sana inâbe ve rucû' ettim. Hasma karşı hüccet getirme kuvvetimi Sen'den aldım. Hakkı inkâr eden ile kendimin arasına Sen'i hakem ettim. Evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa vurduğum ve Sen'in benden daha iyi bilmekte olduğun bütün günâhlarımı Sen mağfiret et. Sen 'den başka hiçbir ilâh yoktur!". Abdillah el-Buhârî şöyle dedi: Kays ibn Sa'd ile Ebu'z-Zubeyr, Tâvûs'tan "Kayyımu" yerine "Kayyâmu"diye söylediler, de: "el-Kayyûm", herşey üzerine kaaim olandır, dedi. ibnu’l-Hattâb: "Lâ ilahe illâ huve'l-Hayyu’l-Kayyûm" da "el-Kayyâm " şeklinde okudu. Bunların ikisi de (yani "Kayyûm " ve "Kayyâm") medhdir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7533-)
Adiyy ibn Hâtim (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Sizden herbir kimseye Rabb'i arada bir tercüman ve Rabb’ini görmekten perdeleyen bir hicâb olmaksızın, muhakkak kelâm edecektir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7534-)
Abdullah ibn Kays (radıyallahü anh)'tan (şöyle demiştir):Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İki cennet vardır ki, bunların kapları ve içlerinde bulunan eşyaları gümüştendir. Diğer iki cennet daha vardır ki, bunların kapları ve içlerinde bulunan şeyler de altındandır. Adn cennetindeki cennetliklerle bunların Rabb’lerine bakmaları arasında Allah'ın vechi üzerinde bulunan kibriyâ ve azamet perdesinden başka birşey bulunmayacaktır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7535-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her kim yalan bir yemîn ile müslümân bir kimsenin malım koparıp alırsa, o, Allah'a kendisine karşı öfkeli olduğu hâlde kavuşacaktır". ibn Mes'ûd dedi ki: SonraRasûlüllah, zikri ulu olan Allah'ın Kitâbı'ndan bu hadîsin doğrulayıcısını okudu: "Hakikat, Allah’a olan ahidlerine ve yemînlerine bedel az bir bahâyı satın alanlar; işte onlar; Onlar için âhirette hiçbir nasîb yoktur. Allah kıyâmet gününde onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir azâb vardır” (Âlu İmrân: 77).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7536-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan; o da Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Üç nevi' kimse vardır ki, Allah kıyâmet gününde onlara kelâm etmez ve onlara bakmaz: Birisi, malı üzerine yalancı olarak bu mala, almak isteyen müşteriden daha çok bedel verdiğine yemîn eden kimse, ikincisi, ikindiden sonra müslümân bir kimsenin malını koparıp almak için yalan bir yeminle yemîn eden. Üçüncüsü, ihtiyâcından fazla olan suyu insanlardan men' eden kimse. Allah kıyâmet gününde ona: Sen ellerinle imâl etmediğin fazla suyu men' ettiğin gibi, bugün ben de senden fadlımı men' ediyorum! buyuracaktır" .
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7537-)
Bize Eyyûb, Muhammed ibn Sîrîn’den; o da İbn Ebî Bekre'den; o da Ebû Bekre(radıyallahü anh)’den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem- Veda Haccı'ndaki hutbesinde) şöyle buyurmuştur: "Zaman, Allah'ın gökleri ve yerleri yarattığı günkü (ilk) vaziyetine dönmüştür. Bir yıl, (ay ölçüsüyle) oniki aydır. Bunlardan dördü haram (yasak) aylardır ki, üçü arka arkaya zu'l-ka'de, zu'l-hicce, muharrem'dir. (Dördüncüsü) Mudar'ın ayı olan receb’dir. O, cumâ-da'l-âhir ile şa’bân arasındadır". sonra Rasûlüllah: "Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Biz: Allah ve Rasûlü en bilendir! dedik. sükût etti. Biz Rasûlüllah bu aya eski adından başka bir ad verecek sandık. Sonra: "Zu'l-hicce ayı değil midir?" buyurdu. Evet zu'l-hicce’dir! dedik. "Bu içinde bulunduğunuz hangi beldedir?" buyurdu. Allah ve Rasûlü en bilendir! dedik. sustu. Hattâ biz Rasûlüllah'ı Mekke'ye eski isminden başka bir isim verecek sandık. Sonra Rasûlüllah: "Mekke beldesi değil midir?" buyurdu. Biz: Evet Mekke'dir! dedik. Rasûlüllah: "Bu gün hangi gündür?” diye sordu. Biz: Allah ve Rasûlü en bilendir! dedik. yine sükût etti. Hattâ biz, eski adından başka bir ad verecek sandık. Rasûlüllah: "Nahr günü (kurban kesim günü) değil midir?" buyurdu. Biz: Evet, Nahr günüdür! dedik. mukaddimelerden) sonra Rasûlüllah: "Şu hâlde, iyi biliniz ki, kanlarınız ve mallarınız-Muhammed ibn Sîrîn: Ebû Bekre şunu da söyledi sanıyorum, demiştir:- ve ırzlarınız birbirinize bu ayınızda, bu beldenizde, bu gününüzün haram oluşu gibi haramdır (Her türlü saldırıdan korunmuştur). Muhakkak ki, siz Rabb'inize kavuşacaksınız. Rabb'iniz sizlere istediğiniz amellerinizden soracaktır. (Ey insanlar!) Aklınızı başınıza toplayınız da, benden sonra birbirinizin boynunu vuracak surette sapıklara dönmeyiniz! (Ey insanlar!) Dikkat edin: Bu sözlerimi burada hazır bulunanlar, hazır bulunmayan müstakbel nesillere tebliğ edip ulaştırsın! Olabilir ki, kendisine tebliğ ulaşan bâzı kimse, burada bulunup işiten bir kısım kimseden daha iyi anlayıp bellemiş olur!" ibn Sîrîn bu hadîsi zikrettiği zaman: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) doğru söyledi, der idi (çünkü dinleyenlerden çoğu, üstâdlarından daha iyi anlayıp belleyicidirler). Bundan sonra Rasûlüllah: edin: Tebliğ ettim mi? Dikkat edin: Tebliğ ettim mi?" diye iki kerre sordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı
7538-)
Usâme ibn Zeyd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'in kızlarından birinin bir oğlan çocuğu ölmek üzere hasta idi. Peygamber'in kızı, Peygambere, yanına gelmesi için haber gönderdi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de kızma: "Allah'ın almak ve Allah'ın vermek istediği herşey, kendisine âiddir. Ve herşeyin ilâhî ilimde ta'yîn edilip isimlendirilmiş bir eceli vardır. Kızım sabretsin ve bu sabrın Allah yanında sevabı olduğunu hatırlasın!" diyerek cevâb yolladı. sefer kızı (Zeyneb) tekrar haber gönderip, Peygamber'in muhakkak gelmesi için yemîn etti. Bu haber üzerine Rasûlüllah kalktı. O'nun beraberinde ben de kalktım. Muâz ibn Cebel, Ubeyy ibn Ka'b ve Ubâdetu'bnu's-Sâmit de kalktılar. Kızının evine girdiğimiz zaman, çocuğu Rasûlüllah'a uzatıp verdiler. Çocuğun nefesi göğsünde gidip geliyordu. dedi ki: Zannediyorum o "Çocuk eski kırbaya dönmüştü" dedi. üzerine Rasûlüllah ağladı. Sa'd ibnu Ubâde: (Yâ Rasûlallah!) Ağlıyor musun? dedi. "Allahu Taâlâ, kullarından ancak merhametli olanlara merhamet eyler" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Şübhe Yok Ki, İyi Hareket Edenlere Allahın Rahmeti Çok Yakındır El-arâf; Kavli Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
7539-)
Bize babam İbrâhîm, Salih ibn Keysân'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyer(radıyallahü anh)’den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennetle cehennem, Rabb'lerinin huzurunda çekiştiler. Şöyle ki: Cennet: Yâ Rabb! Bana ne oldu ki, bana insanların yalnız zaîfları ve (halkın gözünde) düşük olanları girer! dedi. de: Ben büyüklenen kimselere tercih, yani tahsis olundum! dedi. Yüce Allah, cennete: Sen benim rahmetimsin, buyurdu. Cehennem 'e de: Sen benim azabımsın, kullarımdan azâb etmek istediklerimi seninle azâb ederim. İkinizden herbirinizin dolmak hakkı vardır, buyurur". ki: "Cennete gelince (o da dolar.) Şübhesiz Allah, halkından hiçbir kimseye zulmetmez. Allah cehennem için (boşluklarını doldurmak üzere) yeniden dileyeceği kimseler yaratır da bunlar oraya atılırlar. Cehennem üç kerre: Daha ziyâde var mı? der. Allah ona ayağını basar ve cehennem dolar. Cehennemin bâzısı bâzısına reddolunup toplanır da: Yetişir, yetişir, yetişir! der".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Şübhe Yok Ki, İyi Hareket Edenlere Allahın Rahmeti Çok Yakındır El-arâf; Kavli Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
7540-)
Bize Hişâm ed-Destevâî, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)ten tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Âsîlerden) birtakım kavimlere işlemiş oldukları günâhlar sebebiyle onlara bir ukûbet olmak üzere bir siyahlık isabet edecektir. Sonra Allahu Taâlâ onları rahmetinin fazlı ile cennete girdirir. Onlara 'Cehennemlikler' denilir". ibn Yahya da: Bize Katâde tahdîs etti. Bize Enes, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)’den tahdîs etti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Şübhe Yok Ki, İyi Hareket Edenlere Allahın Rahmeti Çok Yakındır El-arâf; Kavli Hakkında Gelen Hadîsler Bâbı
7541-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah'a Yahûdî âlimlerinden biri geldi de: Yâ Muhammed! Şübhesiz Allah (kıyâmet günü) göğü bir parmağı üzerine, yeri bir parmağı üzerine, dağları bir parmağı üzerine, ağaçları ve nehirleri bir parmağı üzerine ve diğer mahlûkları da bir parmağı üzerine kor. Sonra eliyle: Melik ancak benim! buyurur, dedi. Bunun üzerineRasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) güldü ve: "Onlar Allah’ın kadrini, O'na lâyık olacak bir surette hakkıyle takdir edemediler.,"(el- En'âm: 91, el-Hacc: 74, ez-Zumer: 67) âyetini söyledi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Şübhesiz Ki, Allah Gökleri Ve Yeri Zeval Bulmalarından Tutmaktadır... Fâtır: Kavli Bâbı
7542-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Ben bir gece teyzem Meymûne'nin yanında geceledim. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de o gece teyzemin yanında idi. Maksadım Rasûlüllah'ın geceleyin kıldığı namazın nasıl olduğunu görmek istiyordum. Rasûlüllah bir müddet eşi Meymûne ile konuştu, sonra uyudu. Gecenin son üçte biri yahut yarısı olduğu zaman, Rasûlüllah oturdu ve semâya doğru baktı da şu âyeti okudu: "Hakikat, göklerin ve Yerin yaratılışında gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde temiz akıl sahibleri için ibret verici demler vardır" (Âlu İmrân: 190). sonra kalktı, dişlerini misvaklayarak abdest aldı. Sonra onbir rek'at namaz kıldı. Sonra Bilâl sabah namazı için ezan okudu. Rasûlüllah iki rek'at daha namaz kıldı. Bundan sonra mescide çıkıp insanlara sabah namazını kıldırdı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Göklerin, Yerin Ve Bunlardan Başka Mahlûkların Yaratılmaları Hakkında Gelen Şeyler Bâbı
7543-)
Bize Mâlik, Ebu’z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allah mahlûkaatı yaratmayı hükmettiği(yani tamamladığı) zaman, Arş'nın üstünde, yanında bulunan bir kitâbda tesbît edip: Şübhesiz benim rahmetim, gadabımın önüne geçmiştir, diye yazdı" buyurmuştur. ibn Vehb şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Mes'ûd' (radıyallahü anh)'dan işittim: Bize kendisi doğru söyleyici, kendisine de doğru bildirilen Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle tahdîs etti: "Sizden herbirinizin yaratılışı, ana ve baba maddeleri, anasının karnında kırk gün ve kırk gece toplanır. Sonra o maddeler o kadar zaman içinde katı bir kan pıhtısı hâlini alır. Sonra yine o kadar zaman içinde mudğâya, yani bir çiğnem ete dönüşür.Sonra ona bir melek gönderilir de, ona dört kelâmı yazmasına izin verilir. Melek de (ezelde takdîr olunan mukadder hükümlerden), onun rızkını, ecelini, işini, şakî ve saîd olduğunu yazar. Sonra ona ruh üfler. Sizden herhangibiriniz kendisi ile cennet arasında ancak bir zira' mesafe oluncaya kadar cennet ehlinin ameli ile amel eder. Sonunda (meleğin ana karnında yazdığı) yazı onun önüne geçer de bunun üzerine o kişi cehennem ehlinin ameliyle iş yapar ve cehenneme girer. Yine sizden biriniz kendisiyle cehennem arasında bir zira' mesafe oluncaya kadar hep cehennem ehlinin işini işler, sonunda (meleğin ana karnında yazdığı) yazısı onun önüne geçer de artık cennet ehlinin işini yapar ve cennete girer".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: And Olsun Ki, Gönderilen Kullarımız Hakkında Bizim Geçmiş Bir Sözümüz Vardır” Es-sâffât: 171
7545-)
Bize Amr ibnu Zerr tahdîs etti: Ben babam (Zerr ibn Abdillah ibn Zurâre el-Hemedânî)'den işittim, o Saîd ibn Cubeyr'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan olmak üzere şöyle tahdîs ediyordu: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Cibril! Senin bizi şu ziyaretinden daha çok ziyaret etmene ne mâni' oluyor?" diye sormuştu. üzerine şu âyet indi: "Biz (elçiler) senin Rabb’inin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde, ardımızda ve ikisinin arasında ne varsa hepsi O'nundur. Senin Rabb’in unutkan değildir"(Meryem: 64). Abbâs: İşte bu kelâm, Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem)’e cevâb oldu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: And Olsun Ki, Gönderilen Kullarımız Hakkında Bizim Geçmiş Bir Sözümüz Vardır” Es-sâffât: 171
7546-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben (bir gün)Rasûlüllah'la beraber Medine'deki tarlalar içinde yürüyordum. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) hurma dalından bir deyneğe dayanıyordu. Derken Yahûdîler'den bir topluluğa uğradı. Onların birtakımı diğer takımına: O'na ruhtan sorun, dedi. Bir takımı da: O'na ruhtan sormayın, dediler. Rasûlüllah'a ruhtan sordular. Rasûlüllah deyneği üzerine dayanarak dikeldi. Ben arkasında bulunuyordum. Ve ben Kendisine vahy indirilmekte olduğunu düşündüm. Sonunda Rasûlüllah"Sana ruhu sorarlar. De ki: Rûh, Rabb’imin ermindendir. Size az bir ilimden başkası verilmemiştir” (el-İsrâ: 85) âyetini söyledi. üzerine onların bâzısı, diğerlerine: Biz size, O'na birşey sormayınız! demiştik, dediler.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: And Olsun Ki, Gönderilen Kullarımız Hakkında Bizim Geçmiş Bir Sözümüz Vardır” Es-sâffât: 171
7547-)
Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A’rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Azîz ve Celîl olan Allah, ancak kendi yolunda cihâd etmek düşüncesi ve (Kur'ân'da gelen) kelimelerinin tasdiki niyeti kendisini cihâda çıkarıp da kendi yolunda cihâd eden mücâhide; ya (şehîdlik suretiyle) onu cennete girdirmeyi veya sevâb ve ganimetle beraber içinden çıktığı meskenine salimen döndürmeyi tekeffül etmiştir”.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: And Olsun Ki, Gönderilen Kullarımız Hakkında Bizim Geçmiş Bir Sözümüz Vardır” Es-sâffât: 171
7548-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: Kimi adam hamiyyet için (yani şerefini korumak için) mukaatele eder, kimisi yiğitlik derecesi için mukaatele eder, kimisi de gösteriş için mukaatele eder. Şu hâlde bunların hangisinin mukaatelesi Allah yolundadır? diye sordu. aleyhi ve sellem): "Her kim Allah'ın kelimesi (yani Tevhîd kelimesi) daha yüce olsun diye kıtal ederse, işte onunkisi Allah yolundadır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: And Olsun Ki, Gönderilen Kullarımız Hakkında Bizim Geçmiş Bir Sözümüz Vardır” Es-sâffât: 171
7549-)
el-Mugîre ibn Şu'be (radıyallahü anh) şöyle demiştir; Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Ümmetimden bir kavim, Allah'in emri kendilerine gelinceye (kıyâmet kopuncaya) kadar dâima insanlar üzerine gâlib ve yüksek olmakta devam edecektir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Biz Bir Şeyi N Olmasını Dilediğimiz Zaman, Sözümüz Ancak ‘ol!’ Dememizden İbarettir; O Da Derhâl Oluverir En-nahl: Kavli Bâbı
7550-)
Muâviye (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Ümmetimden, dâima Allah'ın emrini yerine getirmekte sabit, kendilerini yalanlayanların ve muhaliflerinin zarar veremeyeceği bir ümmet var olmakta devam edecektir. Tâ Allah'ın emri gelinceye (kıyâmet kopuncaya) kadar, onlar hep bu doğru yol üzerinde sabit bulunacaklardır". ibn Yuhâmir: Ben Muâz ibn Cebel'den işittim. "Onlar (yani Allah'ın emrini ayakta tutan ümmet) Şam'dadır" diyordu, dedi. üzerine Muâviye ibn Ebî Sufyân: Bu Mâlik ibnu Yuhâmir, Muâz ibn Cebel'den: "Bunlar Şam'dadırlar" derken işittiğim söylemektedir, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Biz Bir Şeyi N Olmasını Dilediğimiz Zaman, Sözümüz Ancak ‘ol!’ Dememizden İbarettir; O Da Derhâl Oluverir En-nahl: Kavli Bâbı
7551-)
Bize Nâfi' ibnu Cubeyr tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Museylimetu'l-Kezzâb Medine'ye geldiğinde: Eğer Muhammed, kendisinden sonra beni halef kılarsa, kendisine uyarım! dedi. kavmi olan Benû Hanîfe kabîlesinden kalabalık bir hey'etle gelmişti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Museylime'nin yanına hatîbi Sabit ibn Şemmâs ile beraber gitmişti. Rasûlüllah'ın elinde hurma dalından bir deynek bulunuyordu.) Peygamber, kavmi içinde oturan Museylime'nin tam karşısında durdu (onunla İslâm hakkında konuştu. Museylime, peygamberlikten bir hisse verilmesini istedi).Rasûlüllah: " (Değil peygamberlikten bir pay;) şayet sen benden elimdeki şu deynek parçasını istesen, onu bile sana vermem! Sen de Allah'ın senin hakkındaki hüküm ve takdirini tecâvüz edemezsin, (O hüküm yalancı, maktul ve cehennemlik olmandır.) Eğersen bana ve Hakk'a arka dönüp muhalefet edersen, Allah seni muhakkak helak edecektir..." buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Biz Bir Şeyi N Olmasını Dilediğimiz Zaman, Sözümüz Ancak ‘ol!’ Dememizden İbarettir; O Da Derhâl Oluverir En-nahl: Kavli Bâbı
7552-)
Abdullah ibn Mesûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben bir kerresinde Peygamber'le beraber Medine'nin bâzı tarlaları içinde yürüyorduk. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunan hurma dalından bir deyneğine dayanıyordu. Derken biz Yahudiler'den bir topluluk üzerine tesadüf ettik. Onlardan birtakımı diğer takımına: O’na ruhtan sorun, dedi. Bir takımı da: O’na birşey sormayın. Belki bunun hakkında hoşlanmayacağınız bir cevâb getirir, dedi. ise: Biz O’na muhakkak soracağız, dediler. Bunun üzerine onlardan biri ayağa kalktı da: Yâ Ebâ'l-Kaasım, rûh nedir? diye sordu. aleyhi ve sellem) sükût etti. Ben kendisine vahy verilmekte olduğunu bildim. Sonunda: "Sana ruhu sorarlar. De ki: Rûh, Rabb'imin ermindendir. Onlara az bir ilimden başkası verilmemiştir”(el-İsrâ: 85) âyetini söyledi. el-A'meş: Bizim kıraatimizde böyle " Ve mâ ûtû (Onlara verilmedi)" şeklindedir, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Biz Bir Şeyi N Olmasını Dilediğimiz Zaman, Sözümüz Ancak ‘ol!’ Dememizden İbarettir; O Da Derhâl Oluverir En-nahl: Kavli Bâbı
7553-)
Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A’rec’den; oda Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah, ancak evinden kendi yolunda cihâd etmek ve (Kur’ân'da gelen) kelimelerini tasdik etmek niyeti çıkarıp da kendi yolunda cihâd eden mücâhid için, şehîdlik suretiyle onu cennete girdirmeyi yahut nail olduğu sevâb ve ganimetle beraber evine salimen döndürmeyi tekeffül etmiştir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı: De Ki: Rabbimin Sözleri İçin Denizler Mürekkeb Olsa Ve Bir O Kadar Daha Yardımcı Olarak İlâve Etsek, Rabbimin Sözleri Tükenmeden, O Denizler Tükenir El-kehf: 109;
7554-)
Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh),Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: "Sizler Allah 'a dua ettiğiniz zaman, duada istemeyi kesin yapın. Sakın herhangibiriniz: Allah'ım, dilersen bana ver! diye söylemesin. (Azimle, kesinlikle istesin.) Çünkü Allah'ı icbar edecek hiçbir kuvvet yoktur!".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7555-)
Alî ibn Ebî Tâlib (radıyallahü anh) haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece kendisine ve Rasûlüllah'ın kızı Fâtıma'ya gece ziyareti yapıp, onlara hitaben: "Sizler gece namazı kılmaz mısınız?" buyurmuştur. Ali şöyle dedi: Ben: Yâ Rasûlallah! Nefislerimiz Allah'ın elindedir. Bizi uyandırmak dilerse uyandırır, dedim. Rasûlüllah'a böyle cevâb verince, bana hiçbir cevâb vermeyerek, hemen geri döndü. Sonra ben yüzünü bizden çevirirken, O’nun elini dizine vurarak: "... İnsan ne kadar da çok cidalcidir"(el-Kehf: 54) buyurduğunu işittim.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7556-)
Bize Hilâl ibn Ali, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebü Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Mü'min kişinin benzeri, bir sap üzerinde biten taze ekin gibidir. Rüzgâr ona hangi taraftan gelirse onu eğer de yaprağı diğer tarafa döner meyleder (fakat o yıkılmaz). Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mü'min kişi de böyledir. O da belâ sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Haktan yüz çeviren kâfir kişinin benzeri ise sert ve dümdüz duran çam ve dağ servisi gibidir. Nihayet Allah onu dilediği zaman (bir seferde) kırar devirir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7557-)
ez-Zuhrî’den (şöyle demiştir): Bana Salim ibn Abdillah haber verdi ki, Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’tan(şu temsîli) işittim. Kendisi minber üzerinde şöyle buyuruyordu: "Sizden evvel gelen ümmetlere nisbetle sizin dünyâda bekaanız (bütün güne nisbetle) ikindi namazından güneşin batmasına kadar (olan müddet gibi)dir. Tevrat ehline Tevrat verildi. Onlar gün yarı oluncaya kadar Tevrat'la amel ettiler. Sonra çalışmaktan âciz oldular. Kendilerine birer kırat birer kırat (olan gündelikleri) verildi. Sonra İncil sahiblerine İncîl verildi. Onlar da ikindi namazı vaktine kadar İncil'le amel edip çatıştılar. Sonra âciz kaldılar (ve çalışmaktan vazgeçtiler). Onlara da birer kırat birer kırat (olan ücretleri) verildi. Sonra sizlere Kur'ân verildi. Sizler de Kur'ân'la güneş batıncaya kadar çalıştınız. Bundan dolayı size de ikişer kırat ikişer kırat (olarak ücret) verildi. Bunun üzerine Tevrat ehli: Ey Rabb'imiz! Bunlar bizden daha az çalıştılar ve bizden daha çok ücret aldılar! dediler. Taâlâ: Ben sizin ücretlerinizden herhangi birşey eksik verip size zulmettim mi? buyurur. Hayır (gündeliğimizden eksik vermedin), derler. Allah da: İşte bu benim fadlımdır ki, ben onu dileyeceğim kimselere veririm! buyurur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7558-)
Ubâde ibnu's-Sâmit (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben (Akabe gecesinde bey'at eden) nakîbler topluluğu içinde Rasûlüllah ile bey’at ettim.Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben sizlerle şu şartlar üzerine bey'at ediyorum: (ibâdette) hiçbirşeyi ortak etmemek, hırsızlık yapmamak, zina eylememek, çocuklarınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla kimseye iftira etmemek, hiçbir ma'rûf işte bana isyan etmemek üzere. verdiği bu ahd ve sözünde kim durursa, onun mükâfatı Allah'ın zimmet ve fadlı üzerinedir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyâda yakalanıp cezalanırsa, bu ikaab ona bir keffârettir ve bir günâh temizleyicidir. Bunlardan birini yapıp da yaptığı fiili Allahu Taâlâ gizlerse, onun bu işi Allah'a kalır. Allah isterse ona azâb eder, isterse onu mağfiret eyler".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7559-)
Bize Vuheyb, Eyyüb'dan; o da Muhammed ibn Sîrîn'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şöyle tahdîs etti: Allah'ın Peygamberi Süleyman Aleyhi'sselâmın altmış tane kadını vardı. Ben bir gecede kadınlarım üzerine dolaşırım da onlardan herbir kadın muhakkak Allah yolunda savaşacak birer süvârî oğlan çocuğu doğurur diye (inşâallah demeden) yemîn sözü söyledi. Hakîkaten kadınları üzerine dolaştı. Fakat kadınlardan hiçbiri doğurmadı, yalnız bir kadın eksik doğumlu bir oğlan çocuğu doğurdu. Allah'ın Peygamberi Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer Süleyman Peygamber inşâallah diyerek yemininde bir istisna yapsaydı, kadınlardan herbir kadın muhakkak gebe kalır ve Allah yolunda savaşacak birer süvârî doğururdu” buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7560-)
Bize Hâlid el-Hazzâ, İkrime'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan şöyle tahdîs etti: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir A'râbî'nin yanına, ona hasta ziyareti yapmak üzere girdi ve: "Hastalığın zararsız geçmiş olsun, günâhlarını temizleyici bir keffârettir inşâallah'" duasında bulundu. Abbâs dedi ki: A'râbî: Günâhları temizleyici bir keffârettir. Fakat bu öyle geçici bir hastalık değildir. Bu yaşlı bir ihtiyar hasta üzerinde harareti kaynayan ve onu kabirleri ziyaret ettirecek olan humma hastalığıdır! dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de: "Şu hâlde peki (öyle olsun)" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7561-)
Bize Huşeym ibn Buşeyr, Husayn ibn Abdirrahmân'dan; o da Abdullah ibn Ebî Katâde'den; o da babası Ebû Katâde (radıyallahü anh)'den şöyle haber verdi: Bir seferde sahâbîler sabah namazını kılmaktan güneş çıkıncaya kadar uyuyakaldıktan zaman, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem):"Şübhesiz Allahu Taâlâ istediği zamanda sizin ruhlarınızı kabzetti, yine istediği zamanda onları geri çevirdi"buyurdu. sahâbîler hacetlerini yerine getirdiler ve abdestlerini aldılar. Güneş doğup bembeyaz olduğu (yani yükseldiği) zaman Peygamber kalktı ve sahâbîlere (cemâatle o geçen) namazını kıldırdı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7562-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Müslümanlardan bir adamla Yahûdîler'den bir adam birbiriyle sövüştü. Müslüman: Muhammed'i âlemler üzerine seçip tercih eden Allah'a yemîn ederim ki, dedi. Bunu, yapmakta olduğu bir yeminde söyledi. Yahûdî olan kimse de: Musa'yı âlemler üzerine seçip tercîh eden Allah'a yemîn ederim ki, dedi. bu sırada elini kaldırıp Yahudi'nin yüzüne bir tokat vurdu. Bunun üzerine Yahûdî, Rasûlüllah'a gitti. Kendisinin ve müslümân zâtın işinden olup biten şeyleri Rasûlüllah'a haber verdi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Beni Mûsâ üzerine hayrlıdır demeyiniz. Çünkü insanlar kıyâmet gününde hep düşüp bayılacaklar. (Ben de bayılacağım.) Fakat ilk ayılan ben olacağım. O anda ben Musa'yı Arş'ın bir tarafına sıkıca tutunmuş bulacağım. Bilmiyorum, Mûsâ da bayılanların içinde idi de benden evvel mi ayıldı, yahut baygınlıktan Allah'ın istisna ettiği kimselerden mi oldu?" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7563-)
Bize Şu'be, Katâde'den haber verdi ki, Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Medine'ye Deccâl gelecek, fakat meleklerin onu bekleyip korumakta olduklarını bulacak. Artık inşâallah Medine'ye Deccâl de, tâûn da yaklaşmayacaktır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7564-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her peygamberin(kabul edilecek) bir duası vardır. Ben duamı inşâallah kıyâmet günü ümmetime şefaat etmek için saklamak istiyorum".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7565-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben uyurken kendimi bir kuyu başında gördüm. Onun suyundan Allah'ın çekmemi istediği kadar su çektim. Sonra kovayı benden Ebû Kuhâfe'nin oğlu Ebû Bekr aldı. O da kuyudan bir yahut iki kova su çekti. Onun çekişinde bir zayıflık ve güçlük vardı. Allah Ebû Bekr'i mağfiret eylesin. Sonra kovayı Omer aldı. Ve alınca bu kova Omer'in elinde büyük bir kovaya dönüştü. Ben, halk içinde Omer'in gördüğü işi görebilecek kuvvette ve mükemmellikte kâmil bir kişi göremedim. En sonu insanlar o meydanı develerin sulak ve eylek yeri edindiler".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7566-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine birşey isteyen geldiği zaman -Ebû Mûsâ bazen de şöyle demiştir: Kendisine birşey isteyen yahut da bir hacet sahibi geldiği zaman- etrafında bulunan sahâbîlerine: " (Bu kimsenin ihtiyâcının görülmesi hususunda) şefaat ediniz (bana delâlet ediniz), böylece sizlere de ücret ve sevâb verilir. Bununla beraber Allahu Taâlâ, Rasûlü'nün dili ile (yani O'nun duâ ve istirhamı üzerine) dilediği şeyi yerine getirip infaz eder" buyururdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7567-)
Hemmâm ibn Münebbih, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den işitti ki,Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizin herhangi biriniz duasında: 'Allah'ım, dilersen beni mağfiret eyle! Dilersen bana merhamet eyle! Dilersen bana rızık ver!’ demesin. Azim ve kesinlikle (Yâ Rabb, beni mağfiret et, bana merhamet eyle! diye) duâ etsin. Çünkü Allah, dileyeceği herşeyi yapar, O'nu zorlayacak hiçbir kuvvet yoktur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7568-)
Bize el-Evzâî tahdîs etti. Bana İbn Şihâb, Ubeydullah ibn Abdillah ibn Utbe ibn Mes'ûd'dan; o da ibn Abbâs'tan tahdîs etti. İbn Abbâs radıyallahü anhüma ile Hurr ibnu Kays ibn Hısn el-Fezârî, Mûsâ’nın sâhibi hakkında: "O, Hıdır mıdır?" diye mücâdele ettiler. sırada onların yanından Ubeyy ibn Ka'b el-Ensârî geçti. ibn Abbâs, Ka'b'ı çağırdı da: Ben ve şu arkadaşım, Mûsâ Peygamber'in buluşmak için yolunu sorup istemiş olduğu sahibi hakkında münâkaşa ettik. SenRasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan onun hâlini zikrederken birşey işittin mi? dedi. ibn Ka'b: Ben Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan işittim, şöyle buyuruyordu: "Mûsâ Peygamber İsrail oğullarından bir topluluk içinde bulunduğu sırada ona bir adam geldi de: Senden daha âlim bir kimse biliyor musun? diye sordu. da: Hayır bilmiyorum, dedi. Bu cevâbı üzerine Musa'ya: Evet, benim kulum Hadır (Hızır) vardır (o senden bâzı hususlarda daha âlimdir), diye vahy verildi. üzerine Mûsâ Peygamber o daha âlim olan kul ile buluşma yolunu istedi. Allah da ona (Hızır'ın mekânı ve buluşma yerine alâmet olmak üzere) balığı bir âyet, bir nişan kıldı. Ve Musa'ya: Yâ Mûsâ, balığı kaybettiğin zaman hemen geri dön. Çünkü sen o kula orada kavuşacaksın! denildi. Mûsâ balığın kaybolduğu denizin içinde balığın izini ta'kîb edecek idi. Yola devam ettiler. Bir yerde Musa'nın hizmetçisi olan genç, Musa'ya: Ne dersin? Kayanın yanında barındığımız zaman (balığın denize düşüp hareket ettiğini görmüştüm;) ben balığı unuttum. Onu zikretmemi bana unutturan ancak şeytândır, dedi. Zâten istediğimiz bu idi, dedi. üzerine kendi izlerine baka baka geriye döndüler. Sonunda taşın yanında Hadır'ı buldular. Hadır'la Musa'nın işinden Allah'ın el-Kehf Sûresi'nde hikâye ettiği şeyler oldu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7569-)
Bize Yûnus, ibn Şihâb'dan; o da Ebû Seleme ibn Abdirrahmân'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) -Veda Haccı'nda Minâ'dan Mekke'ye inmek istediğinde-: "Yârın inşâallah Kinâne oğulları yurduna ineriz ki, orada Kureyş ile Kinâne oğulları küfr üzerine ahid yapmışlardı" buyurmuştur. Kinâne oğulları hayfı demekle, Muhassab mevkiini kasdediyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7570-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Tâif ehlini muhasara etti de onları fethedemeyince: "İnşâallah yarın Medîne'ye döneceğiz” buyurdu. Müslümanlar: Onların kalelerini fethetmeden nasıl döneriz?! dediler. (Bu i'tirâz üzerine) Peygamber: "Öyle ise yarın harbe hazır olun!" buyurdu. gün harbe giriştiler. (Düşmanın çetin müdâfaa harbi yapmasından) sahâbîlere çok yaralar isabet etti. Bunun üzerine Peygamber: "İnşâallah yarın döneceğiz!" buyurdu. defa bu dönme kararı sahâbîleri sevindirmiş gibi oldu. Rasûlüllah da sahâbîlerin bu sevinmelerinden gülümsedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Meşîe Ve İrâde Hakkındadır:
7571-)
Bize Alî ibn Abdillah tahdîs etti. Bize Sufyân ibn Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan; o da İkrime'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) bu hadîsi Peygamber'e ulaştırır: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allahu Taâlâ semâdaki meleklere bir emrin infaz olunmasını hükmettiği zaman düz bir taş üstünde hareket ettirilen zincir sesi gibi heybetli olan bu ilâhî hükme, melekler tamâmiyle boyun eğerek (korku ile) kanatlarını birbirine vururlar. Gönüllerinden bu korku gidince melekler, Cebrail ve Mîkâîl gibi Mukarreb Meleklerde: Rabb'iniz ne söyledi? diye sorarlar. Mukarreb Melekler de: Allah ancak hakkı buyurdu. Allah yücedir. Allah büyüktür!
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: “nezdinde Kendisine İzin Verdiği Kimselerden Başkasının Şefaati Fayda Etmez. Nihayet Kalblerinden Korku Giderildiği Zaman Rabbiniz Ne Buyurdu? Derler. Hakkı Söyledi Derler. O Çok Yüce, Çok Büyüktür” Sebe: Kavli Bâbı
7572-)
Alî ibn Medînî ve Sufyân ibn Uyeyne’den başkası "Fâ"nın fethasıyle "Safavânin" diye söylemişlerdir. ibnu'l-Medînî şöyle dedi: Ve bize Sufyân tahdîs etti. Bize Amr, Îkrime'den; o da Ebû Hureyre'den bu hadîsi tahdîs etti. şöyle dedi: Amr şöyle dedi: Ben İkrime'den işittim: Bize Ebû Hureyre tahdîs etti. ibn Medînî şöyle dedi: Ben Sufyân'a söyledim. O: Ben İkrime'den işittim, dedi; o da: Ben Ebû Hureyre'den işittim dedi, dedim. O da: Evet (hadîs böyle de geldi), dedi. Alî dedi ki: Ben Sufyân'a: ' Bir insan Amr'dan; o da İkrime'den; o da Ebû Hureyre'den rivayet etti ki, o bunu Peygamber'e yükseltiyordu. Peygamber "Fuzzia" şeklinde okumuştur, dedim. Amr da böyle okudu. O bunu îkrime'den böyle mi işitti, yâ-hud kendisi nefsinden böyle mi okudu, bilmiyorum? dedi. Bu, bizim kirâatimizdir, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: “nezdinde Kendisine İzin Verdiği Kimselerden Başkasının Şefaati Fayda Etmez. Nihayet Kalblerinden Korku Giderildiği Zaman Rabbiniz Ne Buyurdu? Derler. Hakkı Söyledi Derler. O Çok Yüce, Çok Büyüktür” Sebe: Kavli Bâbı
7573-)
Ibn Şihâb'dan (şöyle demiştir): Bana Ebû Seleme ibn Abdirrahmân haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle der idi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah Kur'ân’ı tegannî etmekte olan bir peygamberi dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemedi". Hureyre'nin bir arkadaşı: "Tegannî" ile "Kur'ân'ı aşikâre okumakta olan" demeyi kasdeder, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: “nezdinde Kendisine İzin Verdiği Kimselerden Başkasının Şefaati Fayda Etmez. Nihayet Kalblerinden Korku Giderildiği Zaman Rabbiniz Ne Buyurdu? Derler. Hakkı Söyledi Derler. O Çok Yüce, Çok Büyüktür” Sebe: Kavli Bâbı
7574-)
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Azîz, Celîl Allah kıyâmet günü: Yâ Âdem! diye nida eder. Âdem de: Lebbeyke ve sa’deyke (= Yâ Rabb, emrine tekrar tekrar icabet ve emrini yerine getirmeye dâima hazırım) diyecek. Âdem'e bir ses ile: Allah sana zürriyetinden cehenneme gidecek bir topluluğu çıkarmanı emrediyor! diye nida edecek".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: “nezdinde Kendisine İzin Verdiği Kimselerden Başkasının Şefaati Fayda Etmez. Nihayet Kalblerinden Korku Giderildiği Zaman Rabbiniz Ne Buyurdu? Derler. Hakkı Söyledi Derler. O Çok Yüce, Çok Büyüktür” Sebe: Kavli Bâbı
7575-)
Âişe (r. anha): Ben, Peygambef (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınlarından hiçbirisi hakkında Hadîce'ye karşı kıskançlığım derecesinde kıskanç değildim. Yemîn olsun, Rabb'i Peygamber'e, Hadîce’ye cennette bir ev ile müjde vermesini emretmiştir, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: “nezdinde Kendisine İzin Verdiği Kimselerden Başkasının Şefaati Fayda Etmez. Nihayet Kalblerinden Korku Giderildiği Zaman Rabbiniz Ne Buyurdu? Derler. Hakkı Söyledi Derler. O Çok Yüce, Çok Büyüktür” Sebe: Kavli Bâbı
7576-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah Tebâreke ve Taâlâ bir kulu sevdiği zaman Cibril'e: Allah fulân kulu sevmiştir, onu sen de sev! diye nida eder. Cibril de o kulu sever. Sonra Cibril gök halkına: Allah fulân kulu sevmiştir, sizler de onu sevin! diye nida eder. Gök ahâlîsi de o kulu severler. Ve Yer ahâlîsi arasında da o kimse için (gönüllerine) bir kabul konulur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Rabbin Cibril İle Kelâmı Ve Allahın Meleklere Nidâsı Bâbı
7577-)
Bana Amr ibnu'l-Hâris, Yezîd ibn Ebî Habîb'den haber verdi ki, Ebû’l-Hayr Mersed ibn Abdillah, Abdullah ibn Amr (radıyallahü anh)'den işitti. Ebû Bekr (radıyallahü anh)Peygamber’e: Yâ Rasûlallah, bana bir duâ öğret de onunla namâzım (ın sonun)da duâ edeyim, dedi. aleyhi ve sellem) da ona: "Allâhumme innî zalemtu nefsî zulmen kesîran velâ yağfiru'z-zunûbe illâ ente. Fağfir lî min indike mağfîraten. Inneke ente'l-ğafûru’r-rahîm(= Yâ Allah, şübhesiz ben kendime çok zulmettim. Günâhları mağfiret eden de ancak Sen'sin. Öyle ise kendi rahîmiyet makaamından gelen bir mağfiret ile bana mağfiret ve rahmet eyle. Şübhesiz Gafur, Rahîm Sen'sin) de!" buyurdu. demiştir): Bana Urve tahdîs etti; ona da Âişe (r.anha) tahdîs edip şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: " (Ben Tâif ten, eli boş dönüşümde Karnu Seâlib mevkiinde semâya baktım, bir bulut beni gölgelendirmekte idi, buluta baktım, içinde Cibrîl bulunduğunu gördüm.) Cibril bana nida edip şöyle dedi: Allah, kavminin Sen'in hakkında dediklerini muhakkak işitti. Ve onların Sen'in da'vetini reddetmelerini ve İslâm'ı kabul etmemelerini de işitti... (Allah Sana şu Dağlar Meleği'ni gönderdi...)".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Ve Kânellâhu Semîan Basîran - Allah Hakkıyle İşitici, Kemâliyle Görücüdür En-nisâ: 134,kavli Bâbı
7577-)
Bize Kuteybe ibn Saîd, Mâlik'ten; o da Ebu'z-Zinâd'dan; o da el- Ârec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Her gün) birtakım melekler geceleyin, diğer birtakım melekler de gündüzleyin birbirinin akabinde size gelirler. Bunlar ikindi ile sabah namazlarında bir yere gelip birleşirler. Sonra (evvelce) içinizde kalmış olanlar semâya çıkarlar. Rabb'leri kullarının hâllerini en iyi bilirken (yine) o meleklere: Kullarımı ne hâlde bıraktınız? diye sorar. da: Onları namaz kılarlarken bıraktık, nitekim namaz kılarlarken bulmuştuk, cevâbını verirler".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Rabbin Cibril İle Kelâmı Ve Allahın Meleklere Nidâsı Bâbı
7578-)
Bize Şu'be, Vâsıl el-Ahdeb'den tahdîs etti ki, el-Ma'rûr şöyle demiştir: Ben Ebû Zerr (Cundeb ibn Zurâre -radıyallahü anh)’den işittim,Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cibrîl bana geldi ve: Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmayarak ölen her kişi cennete girer! diye müjdeledi. Ben: Yâ Cibril, bu kimse hırsızlık yapsa, zina etse de mi? diye sordum. (Evet.) Hırsızlık yapmış ve zina etmiş olsa da (cennete girer)/ diye cevâb verdi".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Rabbin Cibril İle Kelâmı Ve Allahın Meleklere Nidâsı Bâbı
7579-)
el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yâ fulan! Yatağına girdiğinde şu duayı şöyle: Kendimi Sana teslim ettim. Yüzümü Sana çevirdim, işimi Sana ısmarladım, sırtımı Sana dayadım. Seni dilerim ve Sen'den korkarım. Sen'den başka sığınacak, Sen'den başka kurtaracak yoktur. Kurtulma ve koruma ancak Sana âiddir. Ben Sen'in indirdiğin Kitâb'na inandım ve gönderdiğin Peygamber'ine îmân ettim! sen o gecende ölecek olursan, fıtrat (yani îslâm Dîni) üzere ölürsün, eğer sabaha çıkarsan, sevaba isabet etmiş olursun".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Bununla Beraber Allah Sana İndirdiği Kur’ân İle Şâhidlik Eder Ki, O Bunu Kendi İlmiyle İndirmiştir. Melekler De Şâhidlik Ederler. Hakîkî Şâhid Olmak Bakımındansa, Allah Yeter En-nisâ: Kavli Bâbı