Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
7580-)
Abdullah ibn Ebî Evfa (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Ahzâb gününde (müşrikler aleyhine) şöyle duâ etti: "Yâ Allah! Ey Kitâb'ı indiren, ey hesabı çabuk olan Allah'ım! Şu toplanıp gelmiş düşman kabilelerini dağıt, onların topluluklarım kır, irâdelerini sars!"
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Bununla Beraber Allah Sana İndirdiği Kur’ân İle Şâhidlik Eder Ki, O Bunu Kendi İlmiyle İndirmiştir. Melekler De Şâhidlik Ederler. Hakîkî Şâhid Olmak Bakımındansa, Allah Yeter En-nisâ: Kavli Bâbı
7581-)
el-Humeydî şunu ziyâde etti: Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti. Bize İbnu Ebî Hâlid tahdîs etti. Ben Abdullah ibn Ebî Evfâ'dan işittim; ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Bununla Beraber Allah Sana İndirdiği Kur’ân İle Şâhidlik Eder Ki, O Bunu Kendi İlmiyle İndirmiştir. Melekler De Şâhidlik Ederler. Hakîkî Şâhid Olmak Bakımındansa, Allah Yeter En-nisâ: Kavli Bâbı
7582-)
Bize Müsedded, Huşeym'den; o da Ebû Bişr'den; o da Saîd ibn Cubeyr'den; o da Ibn Abbâs (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti. O: "...Namazında pek bağırma, sesini o kadar kısma da. ikisinin arası bir yol tut” (el-lsrâ: 110) âyeti, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de gizli yaşamakta iken indirildi. Fakat Rasûlüllah, sahâbîleriyle namaz kıldığı zaman Kur'ân okurken sesini yükseltir, müşrikler ise O'nun sesini işitirler de hem Kur'ân'a, hem Kur'ân'ı indirene, hem de Kur'ân kendisine gelmiş olana söverlerdi. Yüce Allah: "Namazında pek bağırma, sesini o kadar kısma da", yani, "Namazında kıraatini çok açıklama, sonra müşrikler işitirler. Ve sesini sahâbîlerinden gizli de yapma. Sonra onlara işittiremezsin. Bunun ikisi arası bir yol tut, pek bağırmayarak onlara işittir ki, onlar Kur'ân'ı Sen'den alabilsinler" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Bununla Beraber Allah Sana İndirdiği Kur’ân İle Şâhidlik Eder Ki, O Bunu Kendi İlmiyle İndirmiştir. Melekler De Şâhidlik Ederler. Hakîkî Şâhid Olmak Bakımındansa, Allah Yeter En-nisâ: Kavli Bâbı
7583-)
ez-Zuhrî bize Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: "Yüce Allah: Âdem oğlu dehre söverek beni ezalarıdırır. Halbuki ben dehr’im (yani dehrin yaratanıyım). Her emir benim elimdedir. Geceyi gündüzü ben arka arkaya getiririm! buyurdu".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7584-)
Bize el-A'meş, Ebû Salih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Azîz ve Ce-lîl olan Allah şöyle buyurur: Oruç benim içindir. Onun mükâfatını ancak ben veririm. Oruçlu kişi şehvetini, yemesini, içmesini benim için terkeder. Oruç bir kalkandır. Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri iftar ederkenki sevinç, biri de(kıyâmet günü) Rabb'ine kavuşurkenki sevinç. Yemîn olsun ki, oruçlu ağzın açlık kokusu Allah katında misk kokusundan daha temizdir”.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7585-)
Bize Ma'mer ibn Râşid, Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "EyyûbPeygamber çıplak olarak yıkandığı sırada üzerine altından birçok çekirgeler düştü. Eyyûb da avuç avuç alıp elbisesinin içine atmağa başladı. Rabb'i ona: Yâ Eyyûb! Ben seni şu görmekte olduğun şeylerden zengin kılmamış mı idim? diye nida edince: Evet yâ Rabb (beni zengin kılmıştın). Lâkin Sen'in bereketinden müstağni kalacağım yok! cevâbını verdi”.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7586-)
Bana Mâlik, ibn Şihâb'.dan; o da Ebû Abdillah el-Egarr'dan; o da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)’den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Rabb'imiz Tebâreke ve Taâlâ her gece, gecenin son üçte biri kaldığında dünyâ semâsına iner de: Bana kim duâ eder ki, onun duâsına icabet edeyim! Benden kim hacet ister ki, dileğini vereyim! Benden kim mağfiret ister ki, onu mağfiret edeyim! buyurur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7587-)
Bize Ebu'z-Zinâd tahdîs etti. Ona da el-A'rec tahdîs etmiştir. O da Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den işitmiştir. O da Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'tan:"Bizler (dünyâda) en sonra gelenleriz, kıyâmet gününde ise en başa geçecek olanlarız” buyururken işitmiştir. "Bize Ebû'l-Yemân tahdîs etti" isnâdıyle gelen hadîsin sonunda: Allah: "Ey kulum, sen infâk et, ben de sana infâk edeyim" buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7589-)
Bize İbnu Fudayl, Umâre'den; o da Ebû Zur’a dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti: (Cibril, Pegamber'e geldi ve:) "İşte şu Hadice'dir. Sana içinde bir yiyecek bulunan bir kap yahut içinde bir içecek şey bulunan bir kap getirdi. Ona Rabb'i tarafından selâm söyle ve kendisini, cennette gürültü ve yorulmak bulunmayan inciden yapılmış bir beytle müjdele! dedi".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7590-)
Bize Ma'mer ibn Râşid, Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den haber verdi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Allahu Taâlâ: Ben iyi kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşer kalbine gelmeyen birtakım ni'metler hazırladım, buyurdu".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7591-)
Bize Süleyman el-Ahvel haber verdi ki, ona da Tâvûs haber vermiştir. O da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan şöyle derken işitmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceden bir kısmında teheccüd namazı kıldığında şöyle derdi: her hamd Sen'in içindir. Sen göklerin ve Yer'in nûrusun. Hamd Sana mahsûstur. Sen göklerin ve Yer'in daimî tedbîr edicisisin. Hamd Sana mahsûstur. Sen göklerin, Yer'in ve bunlardaki herşeyin Rabb'isin. Sen Hakk'sın. Va'din de haktır. Sen'in sözün de ancak haktır. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem de haktır. Peygamberler de haktır. Kıyâmetin kopması da haktır. Allah'ım! Ben kendimi yalnız Sana teslîm ettim. Yalnız Sana îmân ettim. Yalnız Sana güvenip dayandım. Yalnız Sana yöneldim. Yalnız Sana dayanarak mücâdele ettim. Aramızda yalnız Seni hakem kıldım. Benim önceden işlediğim, sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve açıktan işlediğim bütün günâhlarımı mağfiret eyle. İbâdete lâyık ilâh ancak Sen'sin. Sen'den başka hiçbir ilâh yoktur”.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7592-)
Bize Yûnus ibn Yezîd el-Eylî tahdîs edip şöyle dedi; Ben ez-Zuhrî'den işittim, şöyle dedi: Ben Urve ibnu'z-Zubeyr'den, Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den, Alkame ibn Vakkaas'tan ve Ubeydullah ibn Abdillah'tan, iftira ehlinin Peygamberin zevcesi Âişe hakkında dediklerini dedikleri ve Allah'ın da iftiracıların dediklerinden onu temize çıkardığı zamanki hadîsini işittim. Bunlardan herbiri bana Âişe'den tahdîs ettiği hadîsten bir taifeyi tahdîs etti. Âişe (r.anha) hadîsinin sonunda şöyle demiştir: Allah'a yemîn ederim ki, Allah'ın benim berâetim hakkında tilâvet edilecek bir vahy indireceğini hiç zannetmezdim. Ve elbette benim şânım, benim nefsimde Allah'ın benim hakkımda tilâvet edilecek bir emirle tekellüm etmesinden çok hakîr idi. Fakat ben Rasûlüllah'ın uykuda bir ru'yâ görmesini ve Allah'ın beni o ru'yâ ile temize çıkaracağını ümîd ediyordum. Nihayet Yüce Allah şu on âyeti indirdi: "O uydurma haberi getirenler içinizden bir zümredir. Onu sizin için bir şerr sanmayın. Bilâkis o, sizin için bir hayırdır. Onlardan herkese kazandığı günâh vardır. Onlardan büyüğünü üzerine olan adam: en büyük azâb onundur.,," (en-Nûr: 11-21).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7593-)
Bize el-Mugîre ibnu Abdirrahmân, Ebu’z-Zinâd’dan; o da el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlul-lah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Yüce Allah(kullarının hasene ve seyyielerini yazmağa me'mûr olan meleklerine) her zaman şöyle buyurur: Kulum fena bir iş yapmak istediğinde hemen bu irâdesini defterine yazmayınız, tâ bu irâdesinigerçekleştirip o fiili yapıncaya kadar bekleyiniz. Eğer o fenalığı yaparsa, o yaptığı fenalığın bir mislini yazınız. Eğer benden çekinerek yapmaz, bırakırsa, bu defa onun hesabına bir hasene yazınız- Bir de kulum bir güzel iş yapmak ister de (herhangibir sebeble) yapamazsa, ona bu güzel niyetine mükâfat olarak bir hasene yazınız. Eğer yaparsa, yaptığı o işin mükâfatını on mislinden yediyüz katına kadar yazınız".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7594-)
Bana Süleyman ibn Bilâl, Muâviye ibn Muzerrid'den; o da Saîd ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Allah Taâlâ, mahlûkları yaratıp bunu tamamladığı zaman, rahim (hısımlık) ayağa kalktı. Yüce Allah ona: Ne dersin? buyurdu. Yâ Rabb! Bu kıyam ve ilticam, hısımlığı kesmekten Sana sığınmak makaamıdır (Sana sığınıyorum), dedi. Allah: Ey rahim, sen razı olmuyor musun? Seni ekleyip hakkını veren kimseye ben de ihsanımı ekleyip mükâfatını vereyim, seninle ilgiyi kesip hakkını tanımayanı ben de ilgiyi azaltıp cezalandırayım! buyurdu. de: Evet razıyım, dedi. Taâlâ da: İşte rahimin hakkını gözetenlerle gözetmeyenlerin hâli böyle olacaktır! buyurdu". sonra Ebû Hureyre: "Demek, idareyi ve hâkimiyeti ele alırsanız, hemen yeryüzünde fesâd çıkaracak, akrabalık münâsebetlerinizi bile parçalayıp keseceksiniz, öyle mi?" (Muhammed: 22).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7595-)
Zeyd ibn Hâlid (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber'in duâsıyle yağmura kavuştuk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki: "Allahu Taâlâ: Kullarımdan kimi bana kâfir, kimi de bana mü'min olarak sabahı etti... buyurdu".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7596-)
Bana Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec’den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Allahu Taâlâ: Kulum bana kavuşmayı arzu ettiği zaman, ben de ona kavuşmayı arzu ederim. Kulum bana kavuşmayı istemediği zaman ben de ona kavuşmayı istemem! buyurdu".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7597-)
Bize Ebu'z-Zinâd, el-A'rec'den; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem):"Allahu Taâlâ: Ben, kulumun beni zannı yanındayım, buyurdu” demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7598-)
Bize Mâlik, Ebu'z-Zinâd'dan; o da el-A'rec'den; o Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Aslâ hiçbir hayır yapmamış olan bir adam (kendi ailesine hitaben: Bu vücûd) öldüğü zaman siz onu yakın. Sonra külünün yarısını kara tarafına (rüzgârla) tozutup uçurun, yarısını da deniz içine doğru tozutun. Allah 'a yemîn ederim ki, eğer Allah onu ele geçirmeğe kaadir olursa, onu muhakkak âlemlerden hiçbir kimseye tatbik etmediği bir azabla azablandıracaktır, dedi. kimse öldüğü zaman emrettiği işleri yaptılar.) Neticede Allah denize emretti, deniz kendisinde bulunan kül zerrelerini topladı. Allah karaya emretti, o da hemen kendisinde bulunan zerreleri topladı. Sonra Allah o kimseye; Bunu niçin yaptın? diye sordu. O zât: Sen'den korktuğumdan dolayı yâ Rabb! Halbuki Sen en iyi bilensin! dedi. üzerine Allah o kimseyi mağfiret eyledi".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7599-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyurdu: "Bir kula (bilmeyerek) bir günâh isabet edip veya bilerek bir günâh işleyip de. Yâ Rabb, ben (bilerek) bir günâh işledim, yahut (bilmeyerek) ben bir günâha uğramış oldum, kusurumu af ve mağfiret eyle! diye (günâhını i'tirâf ve) niyaz ederse, o kulun Rabb'i: Demek ki kulum (dilerse) günâhını affedecek, (dilerse) cezalandıracak muhakkak bir Rabb’i olduğunu bildi. Şu hâlde ben de kulumu mağfiret ettim! buyurur. bu kul Allah'ın dilediği kadar bir zaman (günahsız) yaşar. Sonra bir günâh daha isabet edip veya bir günâh işleyip de; Yâ Rabb! Ben (bilerek) bir günâh işledim, yahut (bilmeyerek) bir günâha uğradım. Kusurumu afv ve mağfiret eyle! diye niyaz ederse, o kulun Rabb'i: Demek ki, kulum günâhını affedecek veya cezalandıracak bir Rabb'i bulunduğunu gereği gibi bildi. Şu hâlde ben de bu kulumu mağfiret ettim! buyurur. bu kul Allah 'in dilediği kadar bir zaman günahsız yaşar. Sonra bir günâha isabet edip veya günâh işleyip de: Yâ Rabb! Ben bir günâh işledim veya bir günâha uğradım, kusurumu afv ve mağfiret eyle! diye niyaz ederse, o kulun Rabb'i: Demek ki, kulum günâhını affedecek veya cezalandıracak bir Rabb'i bulunduğunu gereği gibi bildi. Şu hâlde ben de bu kulumu mağfiret ettim! buyurur. bu kul Allah 'in dilediği kadar bir zaman günahsız yaşar. Sonra bir günâha isabet edip veya günâh işleyip de: Yâ Rabb! Ben bir günâh işledim veya bir günâha uğradım, kusurumu afv ve mağfiret eyle! diye Allah'a yalvarırsa, o kulun Rabb'i: Demek ki, kulum günâhını affedecek veya cezalandıracak bir Rabb'i olduğunu bildi, ben de üç defa kendisini afv ve mağfiret ettim. Artık (günâh işlediğinde tevbe etmesini bilen) bu kulum dilediği işi işlesin! buyurur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7600-)
Bize Katâde, Ukbe ibnu Abdilgâfır'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh)’den tahdîs etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) geçmiş insanlar içinde yahut sizden evvelki milletler içinde bir adamı zikretti de bir kelime söyledi. Yâni "Allah o adama mal ve evlâd verdi. Nihayet ona vefat zamanı yaklaştığında, oğullarına hitaben: Ben size nasıl bir baba oldum? diye sordu. Sen bize hayırlı bir baba oldun, dediler. Şu muhakkak ki, bu baba Allah yanında önden bir hayır göndermedi yahut bir hayır biriktirmedi. Şübhesiz Allah(tevhîdden başka hiçbir hayrı olmayan) bu zâtı ele geçirdiğinde, ona azâb edecektir. Şimdi bakınız! Ben öldüğüm zaman sizler beni kömür oluncaya kadar yakınız. Sonra beni ezip öğütünüz -yahut: beni toz yapınız, dedi- Sonra rüzgârı şiddetli esen bir gün olunca, benim tozlarımı bu şiddetli rüzgârın içinde uçurup dağıtın! dedi". Peygamberi şöyle dedi: "O adam, Rabb 'ime yemin olsun, bu dediklerimi muhakkak yapacaksınız diye, oğullarından mîsâklarını, yani taahhüdlerini aldı. Onlar da babaları öldükten sonra onun vasiyet ettiği işleri yaptılar. Sonra onun tozlarını rüzgârı şiddetli esen bir günde uçurup dağıttılar. Azîz ve Celîl olan Allah o tozlara 'Ol!'emrini verdi. Derhâl o tozlar ayakta dikilen bir adam oluverdi. Allah: Ey kulum! Sen 'in bu yaptığın işleri yapmana seni sevkeden nedir? diye sordu. zât: Sen'in korkun, yahut Sen'den korkmaktır, dedi. Allah: Kusuru, elden kaçan fırsatı Allah'ın merhamet etmesi telâfi eder -yahut diğer bir kerre de: Kusuru, elden kaçan fırsatı Allah korkusundan başkası telâfi edemez-, buyurdu". şöyle dedi: Ben bu hadîsi Ebû Usmân en-Nehdî’ye tahdîs ettim de o: Ben bunu Selmân el-Fârisî'den işittim. Şu kadar var ki, o bunda "Beni deniz içine tozutup dağıtınız" fıkrasını ziyâde etti yahut onun tahdîs ettiği gibi söyledi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7601-)
Bize Mûsâ tahdîs etti. Bize Mu'temir tahdîs edip "Lem yebteir-Hayır göndermedi" dedi. Halîfe de şöyle dedi: Bize Mu'temir tahdîs etti de "Ve lem yebteiz" kelimesini söyledi. Katâde bunu "Biriktirmedi" diye tefsîr etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onlar Allahın Kelâmını Değiştirmelerini İsterler... El-feth: Kavli Bâbı
7602-)
Bize Ebû Bekr ibnu Ayyaş tahdîs etti ki, Humeyd et-Tavîl şöyle demiştir: Ben Enes (ibn Mâlik- radıyallahü anh)’ten işittim, şöyle dedi: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Kıyâmet günü olduğunda (Allah tarafından) umûmî şefaate ben me'mûr edilirim. Yâ Rabbi, kalbinde hardal tanesi kadar îmânı olanları cennete koy! diye niyaz ederim. cennete girerler. Sonra ben: Yâ Rabbi, kalbinde hardal tanesinden daha az îmânı olanları da cennete koy! diye şefaat ederim". ibn Mâlik: ("Az bir şey" dediği sırada) ben Rasûlüllah'ın parmaklarına bakar gibi idim (O, parmaklarını birbirine yumarak azlığa işaret ediyordu), demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Kıyâmet Gününde Peygamberlerle Ve Diğerleriyle Kelâm Etmesi Bâbı
7603-)
Bize Ma'bed ibnu Hilâl el-Anezî tahdîs edip şöyle dedi: Biz Basra ahâlîsinden birkaç kişi bir araya toplandık da Enes ibn Mâlik'i ziyarete gittik. Bizimle beraber Sabit el-Bunânî de gitmişti. Sâbit bize Enes’ten "Büyük Şefaat Hadîsi"ni sorduracaktı. Enes Basra'ya iki fersah mesafede bulunan Zaviye mevkiindeki kasrında ikaamet ediyordu. Ziyaretimiz Enes'in Duhâ namazı kıldığı bir zamana tesadüf etmişti. Biz içeri girmeye izin istedik. Bize izin verdi. Verilen izin üzerine biz Enes ibn Mâlik'in huzuruna girdik. bir minder üzerinde oturuyordu. Girerken biz Sâbit'e, Şefaat Hadîsi'nden önce hiçbirşey sormamasını tenbîh etmiştik. O da: Yâ Ebâ Hamza! Bu Basralı kardeşlerimiz size Şefaat Hadîsi'ni sormaya geldiler, dedi. üzerine Enes: Bize Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) tahdîs edip şöyle buyurdu: günü olduğu zaman insanlar birbiri üzerine dalgalanıp çalkalanırlar. Nihayet Âdem'e gelirler de: Rabb 'in huzurunda bize şefaat et! derler. O da: Ben buna ehil değilim. Fakat sizler İbrahim'e gidin. Çünkü o, Halîlullah'tır der". ki: "Sonra İbrahim'e gelirler. O da: Ben buna ehil değilim. Fakat siz Mûsâ 'ya gidin. Çünkü o Kelîmullah'tır (yânı Allah'ın kelâm ettiği peygamberdir), der. insanlar Musa'ya gelirler. O da: Ben buna ehil değilim. Lâkin sizler Îsa'ya gidin. Çünkü o Allah'ın Ruhu ve Kelimesi'dir, der. gelirler. O da: Ben buna ehil değilim. Lâkin siz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gidin, der. bana gelirler. Ben de: Ben onun için (yaratılmış)imdir, derim. gider, Rabb'imin huzuruna izin isterim. Bana izin verilir. Bana şimdi hatırlayamadığım, Kendisine yapacağım birtakım hamdler ilham eder. Ben bu hamdlerle hamdederim ve Kendisine secdeye kapanırım. Bana: Yâ Muhammed! Başını kaldır, söyle, sözün dinlenir; iste, isteğin sana verilir; şefaat et, şefaatin kabul edilir! buyurulur. üzerine ben: Yâ Rabb! Ümmetimi, ümmetimi! diye şefaat dilerim. Bana: Git, kalbinde bir arpa ağırlığı kadar îmân bulunan kimseleri oradan çıkar! denilir. de gider bunu yaparım. yine Rabb'ime döner, bu hamdlerle hamdederim. Sonra Rabb'ime secdeye kapanırım. Bana: Yâ Muhammedi başını kaldır, söyle, sözün dinlenir; iste, sana verilir; şefaat et, şefaatin kabul olunur! denilir. üzerine ben: Yâ Rabbi! Ümmetimi, ümmetimi! diye şefaat dilerim. Bana: Git, kalbinde bir zerre ağırlığınca yahut hardal tanesi kadar îmân bulunanları oradan çıkar! denilir. gider, bunu yaparım. Sonra döner yine bu hamdler ile Rabb'ime hamd ederim. Sonra O’na secdeye kapanırım. Bana: Yâ Muhammedi Başını kaldır, söyle, sözün dinlenir; iste, isteğin sana verilir, şefaat et, şefaatin kabul edilir! buyurulur. üzerine ben: Yâ Rabbi! Ümmetimi, ümmetimi! diye şefaat dilerim. Bana: Git, kalbinde bir hardal tanesi ağırlığından daha az, daha az, daha az îmân bulunan kim varsa, onları da ateşten çıkar! buyurur. hemen gider bunu yaparım”. şöyle dedi: Akabinde biz Enes'in yanından çıktığımızda ben arkadaşlarımızdan bâzısına: Biz Hasen el-Basrî'nin yanına uğrasak. O, Ebû Halîfe et-Tâî'nin evinde (Haccâc'ın zulmünden) gizlenmiş bir hâlde bulunmaktadır, dedim. ibn Mâlik'in bize tahdîs ettiği hadîsle Hasen'in yanına vardık. Ona selâm verdik. Bize izin verdi. Biz ona: Yâ Ebâ Saîd! Biz kardeşin Enes ibn Mâlik'in yanından geldik. Şefaat hakkında bize tahdîs ettiği hadîsin benzerini hiç duymamıştık, dedik. Devam edin, hadîsi söyleyin! dedi. de ona bu hadîsi tahdîs ettik. Hadîs bu son noktaya ulaşınca Hasen bize: Devam edin, daha söyleyin! dedi. Biz de ona: Enes bize daha fazla artırmadı, dedik. O da bize şunları söyledi: Yemîn olsun o bunu bana yirmi sene önce tahdîs etmişti. Kendisi o günlerde bütün hafızasını ve kuvvetini toplamış hâldeydi. Şimdi ise bir kısım şeyi terketmiştir. O bunu unuttu mu yoksa güvenip dayanırsınız diye sizlere tahdîs etmeyi kerîh mi gördü, bilmiyorum, dedi. de ona: Yâ Ebâ Saîd! Bize sen tahdîs et, dedik. Bunun üzerine güldü ve: "İnsan aceleden yaratılmıştır"(el-İsrâ: 11; el-Enbiyâ: 37). Bunu size sâdece o hadîsi tahdîs etmeyi isteyerek zikrettim, dedi ve şöyle devam etti: Enes bana bu hadîsi size tahdîs ettiği gibi tahdîs etti. Bundan sonra Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: "Sonra ben dördüncü defa yine Rabb'ime döner, bu hamdler ile O'na tekrar hamdederim. Sonra O'na secde ederek kapanırım. Bunun üzerine bana: Yâ Muhammed, başını kaldır ve söyle; sözün dinlenir; iste, sana verilir; şefaat et, şefaatin kabul edilir! buyurulur. de: Yâ Rabb, bana izin ver de 'Lâ ilahe ille'llah'diyen bütün Tevhîd Ehli hakkında şefaat edeyim! diye niyaz ederim. üzerine Yüce Allah: İzzetim, Celâlim, Kibriyâm, Azametim hakkı için ben Lâ ilâhe ille’llah diyen Tevhîd Ehli'nin hepsini muhakkak surette cehennemden çıkaracağım! buyuracaktır".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Kıyâmet Gününde Peygamberlerle Ve Diğerleriyle Kelâm Etmesi Bâbı
7604-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cehennem ehlinin cehennemden en son çıkacak ve cennet ehlinin cennete en son girecek olan kimse, Öyle bir adamdır ki, cehennemden emekleye emekleye çıkar. Rabb'i ona: Git, cennete gir! buyurur. da: Rabb'im, cennet dopdoludur, der. ona bunu üç kerre söyler. Her defasında kul Allah'a, 'Cennet doludur' diye tekrar eder. Bunun üzerine Yüce Allah: Sana dünyânın benzeri on misli kadar yer vardır! buyurur".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Kıyâmet Gününde Peygamberlerle Ve Diğerleriyle Kelâm Etmesi Bâbı
7605-)
Adiyy ibn Hatim (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ''Sizden hiçbir kimse müstesna olmamak üzere, muhakkak Rabb'i kendisiyle arasında bir tercüman olmaksızın kelâm edecektir. O kimse sağına bakar önden gönderdiği amelinden başka birşey göremez. Soluna bakar, önden gönderdiğinden başka birşey göremez. Önüne bakar, yüzünün karşısında ateşten başka birşey göremez. Onun için sizler şimdiden bir tek hurmanın yarısı ile olsun ateşten korunun!" şöyle dedi: Bana Amr ibnu Murre, Heyseme'den bunun benzerini tahdîs etti. Bunda " (Bunu da bulamazsa) velev ki güzel bir kelime ile olsun ateşten korunsun!'” fıkrasını ziyâde etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Kıyâmet Gününde Peygamberlerle Ve Diğerleriyle Kelâm Etmesi Bâbı
7606-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Yahûdîlerden bir âlim geldi ve şöyle dedi: Şu muhakkak ki, kıyâmet günü olduğu zaman Allah gökleri bir parmak üzerine, yerleri bir parmak üzerine, suları ve toprakları bir parmak üzerine, diğer bütün mahlûkları da bir parmak üzerine kor. Sonra bunların hepsini hareket ettirir. Sonra: Melik ancak benim, Melik ancak benim! buyurur. Mes'ûd dedi ki: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)’i bu sözlerden hoşlanarak ve Yüce Allah'ın şu kavlini tasdîk olarak yan dişleri meydana çıkıncaya kadar gülerken gördüm. Sonra Peygamber:"Allah'ı hakk olduğu veçhile takdir etmediler. Halbuki kıyâmet günü Arz toptan O'nun bir kabzasıdır. Gökler de O'nun sağ eliyle toplanıp dürülmüşlerdir. O, müşriklerin katmakta devam ettikleri ortaklardan münezzehtir, çok yücedir"(ez-Zumer: 67) âyetini sonuna kadar okudu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Kıyâmet Gününde Peygamberlerle Ve Diğerleriyle Kelâm Etmesi Bâbı
7607-)
Bize Ebû Avâne, Katâde'den; o da Safvân ibn Muhriz'den şöyle tahdîs etti: Bir adam ibn Omer'e: Allah'ın mü'min kulu ile gizli konuşması hakkında Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'tan nasıl buyururken işittin? diye sordu. Omer dedi ki: Rasûlüllah şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz Rabb'ine yaklaşır da Rabb'i onun üzerine perdesini kor ve: Fulân ve fulân günâhları işledin mi? diye sorar. de: Evet Rabb'im işledim! der. Rabb'i yine ona: Fulan ve fulân günâhları da işledin! buyurur, Mü'min de: Evet, diyerek tasdik eder. Rabb’i ona işlediği günâhlarını ikrar ve i'tirâf ettirir. Sonra Yüce Allah: Ben senin bu günâhlarını dünyâda iken (halktan) gizledim. Bu gün de onları senin lehine mağfiret ediyorum! Buyurur”.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Kıyâmet Gününde Peygamberlerle Ve Diğerleriyle Kelâm Etmesi Bâbı
7608-)
Âdem ibn Ebî Iyâs şöyle dedi: Bize Şeybân tahdîs etti. Bize Ka-tâde tahdîs etti. Bize Safvân ibn Muhriz tahdîs etti ki, İbn Omer: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Kıyâmet Gününde Peygamberlerle Ve Diğerleriyle Kelâm Etmesi Bâbı
7609-)
Bize Humeyd ibn Abdirrahmân, Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Âdem ile Mûsâ birbirlerine karşı hüccet getirip çekiştiler. Mûsâ Peygamber, Âdem'e: Âdem!) Sen zürriyetini cennetten çıkarmış olan Âdemsin! dedi. de Musa'ya: Allah 'ın seni elçilikleri ve kelâmı ile seçip tercih eylediği Musa'sın. Sonra sen beni, benim yaratılmamdan önce üzerime takdir olunan bir işten dolayı azarlayıp kınıyorsun! dedi." ta'kîben Peygamber:"Böylece Âdem, Musa'ya (delîl ve burhanla) gâlib geldi" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Allah, Musaya Hitâb İle Konuştu En-nisâ: Kavli Bâbı
7610-)
Bize Katâde tahdîs etti ki, Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kıyâmet gününde mü'minler toplanırlar ve: İçinde bulunduğumuz şu sıkıntılı durumdan bizleri kurtarıp rahat ettirmesi için Rabb'imizden şefaat istesek! derler. Âdem'e gelirler ve ona: Sen beşerin babası Âdem 'sin. Allah seni kendi eliyle yarattı; melekleri senin için secde ettirdi ve sana herşeyin isimlerini öğretti. Bulunduğumuz şu durumdan bizleri kurtarması için Rabb'imiz yanında bizlere şefaat et! derler. de: Ben buna ehil değilim, der ve onlara vaktiyle işlemiş olduğu hatîesini zikreder".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Allah, Musaya Hitâb İle Konuştu En-nisâ: Kavli Bâbı
7611-)
Şerîk ibnu Abdillah şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh)'ten işittim, o, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)’ın Kâ'be mescidinden geceleyin yürütüldüğü geceyi şöyle söylüyordu: Kendisine o hususta vahy edilmeden evvel Rasûlüllah el-Mescidu’l-Harâm'da uyurken yanına üç nefer melek geldi. Onların birincisi: (Yatmakta olan üç kişinin) hangisi O'dur (yani Muhammed'dir)? diye sordu. Onların ortasındakidir, O onların hayırlısıdır, dedi. O üç neferin sonuncusu da: (Semâya çıkarılmak için) üç kişinin hayırlısını alın! dedi. Vâki' olan bu kıssa bu gecede oldu (bu gecede başka şey vâki' olmadı).Peygamber o üç kişiyi bundan sonra görmedi. Nihayet onlar diğer bir gecede Peygamber’in gözü uyur ve kalbi görür hâlde iken, O'nun yanına geldiler. Peygamber'in kalbi uyumuyordu. Bütün peygamberler de böyledir; onların gözleri uyur da kalbleri uyumaz. Bu gelen üç kişi Peygamber'le kelâm etmediler, nihayet O'nu taşıdılar ve Zemzem Kuyusu'nun yanına koydular. O üç kişiden Muhammed'in işini Cibrîl üzerine aldı. Cibril, O'nun göğsü ile gerdanı arasını yardı. Nihayet göğsünü ve içini yarmayı bitirince, Cibrîl kendi eliyle Zemzem Suyu'ndan alıp orayı yıkadı ve içini tertemiz yaptı. Sonra Peygamber'in yanına altından bir leğen getirildi, Onun içinde de yine altından yapılmış su içecek bir kap daha vardı. Bu leğenin içi îmân ve hikmetle doldurulmuştu. Cibrîl bununla Peygamber'in göğsünü ve boğazının içindeki etleri, yani boğazındaki damarları doldurdu. Sonra göğsünü kapattı. Sonra O'nu dünyâ semâsına çıkardı. Onun kapılarından bir kapıya vurdu. Semâ ahâlîsi ona: Kimdir o? dediler. Ben Cibril'im, dedi. Semâ ehli: Beraberindeki kimdir? dediler. Cibrîl: Berâberimdeki Muhammed'dir, dedi. İçerideki sorucu: O'na da'vet gönderilmiş midir? dedi. Cibrîl: Evet gönderilmiştir, dedi. İçeridekiler: O'na merhaba ve ehlen! Dediler. semâ ehli Muhammed'i bu da'vetinden dolayı müjdeliyorlardı. Semâ ehli Allah'ın O'nunla Yer hakkında ne yapmak istediğini Cibrîl diliyle onlara bildirinceye kadar bilmiyorlardı. Dünyâ semâsında Âdem'i buldu. Cibrîl, Peygamberce: Bu, baban Âdem'dir, ona selâm ver, dedi. Peygamber, Âdem'e selâm verdi, Âdem de selâmını alıp mukaabele etti ve: Merhaba ve ehlen benim oğlum, Sen ne iyi oğulsun! dedi. Bir de Peygamber dünyâ semâsında devamlı akmakta olan iki nehirle karşılaştı da: Bu iki nehir nedir yâ Cibrîl? dedi. Cibrîl: Bu ikisi Nîl ile Furat'ın asıllarıdırlar, dedi. Peygamberi dünyâ semâsında yürüttü. Bu arada Peygamber diğer bir nehirle karşılaştı ki, onun üzerinde inciden ve zebercedden yapılmış bir saray vardı. Eliyle nehrin suyuna vurdu, bir de gördü ki, o, en iyi cins misktir. Cibril'e: Bu nedir yâ Cibrîl? diye sordu. Cibrîl: Bu, Rabb'inin Sen'in için hazırlamış olduğu Kevser'dir, dedi. Bundan sonra Cibrîl O'nu ikinci semâya yükseltti. Orada da melekler ona, birinci semâdaki meleklerin sordukları gibi: Bu kimdir? dediler. Cibrîl: Ben Cibril'im! dedi. Beraberindeki kimdir? dediler. Muhammed'dir, dedi. O'na da'vet gönderilmiş midir? dediler. Evet gönderilmiştir, dedi. O'na merhaba ve ehlen! dediler. sonra Cibrîl, O'nu üçüncü semâya yükseltti. Oradakiler de ona birinci ve ikinci semâdaki meleklerin söyledikleri gibi sorup, cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl, O'nu dördüncü semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona önceki semâlardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl O'nu beşinci semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona, önceki semâlardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl, O'nu altıncı semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha öncekilerin dedikleri sözler gibi söylediler. Bundan sonra Cibrîl O'nu yedinci semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha evvelkilerin sözleri gibi söylediler. Herbir semâda isimlerini söylediği peygamberler vardı. Ben onlardan ikinci semâda İdrîs'i, dördüncü semâda Harun'u, beşinci semâda ismini ezberleyemediğim bir diğerini, altıncı semâda İbrâhîm'i, yedinci semâda da Musa'yı, Allah'ın onu kelâmıyle tafdîl etmesi sebebiyle ezberledim. Ey Rabb'im! Benim üzerime yükseltilen(yânı Sen'in benim üzerime yükselttiğin herhangi) kimsenin varlığını zannetmemiştim, dedi. Cibril, Muhammed'i, ancak Allah'ın bilmekte olduğu şeylerle bu katın üstüne çıkardı. Nihayet Sidretu'l-Müntehâ'ya geldi. Rabbu'l-îzzet olan Cebbar da yaklaştı ve tedellî etti (daha çok yaklaşmak istedi) de nihayet (bu suretle O, Peygamber'e) iki yay kadar yahut daha yakın oldu da ‘Allah, kuluna vahyettiğini etti' (en-Necm: 8-9). Allah O'na vahyettiği şeyler içinde, ümmetinin üzerine her gün ve gecede elli vakit namazı da vahyetti. Sonra oradan aşağıya indi, nihayet Musa'nın yanına ulaştı. Mûsâ O'nu biraz alıkoydu ve: Yâ Muhammed! Rabb'in Sana neyi ahdetti(yânı Sana neyi emr ve tavsiye etti)? diye sordu. Rabb'im bana her gün ve gecede elli namaz emretti, dedi. Mûsâ: Sen'in ümmetin buna güç yetiremez, geri dön de Rabb'in Sen'den ve ümmetinden bunu hafifletsin! dedi. üzerine Peygamber, Cibril'e yöneldi de, sanki bu konuda Cibril'le istişare etmek istiyor gibiydi. Cibril kendisine: Evet, istersen bunu iste! diye işaret etti. Cibril O'nu Cebbâr'ın huzuruna doğru yükseltti. Peygamber dedi ki: "Cebbar olan Allah, evvelki durduğu makaamında idi: Ey Rabb'im! Hafiflet, çünkü ümmetim buna (bu elli vakit namaza) güç yetiremez! dedi". Allah elliden on namazı indirdi. Sonra Peygamber, Mûsâ'nın yanına döndü. Mûsâ O'nu alıkoymakta ve O'nu Rabb'ine geri döndürmekte devam etti. Nihayet elli namaz beş namaz oldu. Sonra Mûsâ O'nu bu beş namazın yanında da durdurup: Yâ Muhammed! Vallahi ben kavmim İsrâîl oğulları'na bundan daha azı ile döndüm de onlar zaîf olup bunu da terkettiler. Sen'in ümmetin cesedler, kalbler, bedenler, gözler, kulaklar bakımından daha zaîftir. Geri dön de Rabb'in Sen'den bunun hepsini hafifletsin! dedi. onun kendisine işaret etmesi için Cibril'e yöneldi. Cibril bunu kerîh görmüyordu. Cibril O'nu beşinci defa sırasında da yükseltti. Peygamber: Ey Rabb'im! Şübhesiz benim ümmetim cesedleri, kalbleri, işitmeleri, bedenleri zaîf kimselerdir. Bizlerden daha da hafiflet! Diye niyaz etti. üzerine Cebbar olan Allah: Yâ Muhammed! diye nida etti. Peygamber: Lebbeyke ve sa'deyke yâ Rabb! diye icabet etti. Şu bir hakikat ki, Ben'im nezdimde söz(hüküm ve kaza) tebdîl olunmaz! Bu, senin ve ümmetin üzerine Ana Kitâb'da farzettiğim gibidir! buyurdu. yine: Her bir hasene on misliyle karşılanır. Bu, Ümmü'l-Kitâb'da elli vakittir ve bu senin ve ümmetin üzerine beş vakittir! buyurdu. Musa'nın yanına döndü. Mûsâ O'na: Nasıl yaptın? dedi. Peygamber ona: Allah bizden hafifletti. Bize herbir haseneye on misli ile karşılık verdi, dedi. Ben İsrâîl oğulları'nı bundan daha azı dönüp tecrübe ettim, onlar bunu da terkettiler. Sen yine Rabb'ine dön de Sen'den yine hafifletsin! dedi. Yâ Mûsâ! Ben vallahi Rabb'ime çok gidip gelmemden dolayı utandım, dedi. de O'na: Allah'ın ismiyle in! dedi. Peygamber, Mescidu'l-Harâm içinde uykusunda iken uyandı, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Allah, Musaya Hitâb İle Konuştu En-nisâ: Kavli Bâbı
7612-)
Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: "Yüce Allah cennet ehline: Ey cennet ehli! diye hitâb eder. Onlar da: Lebbeyke Rabbena ve sa’deyke ( = Emrine tekrar tekrar hazırız ve ubudiyette devamlıyız, hayır ancak Sen'in ellerindedir) derler. Allah: Şu hâlinizden razı mısınız? buyurur. Cennettekiler: Ey Rabb'imiz, nasıl razı olmayalım. Sen bize, halkından hiçbir kimseye vermediğin bunca ni'metleri ihsan buyurdun! derler. Dikkat edin! Ben size bunlardan daha yüksek bir nî’met vereceğim! buyurur. Ey Rabb'imiz! Bu ni'metlerden daha kıymetli nasıl bir ni'met olabilir ki? derler. Sizden râzı ve hoşnûdluğumu size halâl kılar ve bundan sonra ebeden sizlere darılmam! Buyurur”.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Cennet Ehli İle Kelâmı Bâbı
7613-)
Bize Hilâl, Atâ ibn Yesâr'dan; o da Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) birgün huzurunda çöl halkından bir kimse bulunduğu hâlde sahâbîlerine şöyle tahdîs ediyordu: "Cennet ehlinden bir kimse (cennette) zirâat etmek üzere Rabb'inden izin istedi de, Rabb'i ona: (Ey kulum!) Sen arzu ettiğin hâl içinde değil misin? diye sordu. kimse: Evet Rabb'im. Fakat ben zirâat etmeyi seviyorum! dedi. (Ona izin verdi.) O kul çabuk davrandı, tohum ekti, tohumu hemen meydana çıkmağa, bitkisi gözünü kırpıncaya kadar kısa zamanda büyümeğe, doğrulmağa, biçilmek devrine erişmeğe ve toplanmağa ulaştı.(Zirâatin bu tavırları sür'atle geçti.) Dağlar misâli mahsûl oldu. Bunun üzerine Yüce Allah ona: Ey Âdem oğlu! Al işte! Muhakkak ki seni hiçbirşey doyurmaz! buyurur." üzerine huzurunda bulunan bedevî Arab: Yâ Rasûlallah! Bu zirâatçiyi ya Kureyşli yahut Ensârî bir kimse bulursun. Çünkü Kureyş ile Ensâr, zirâat sahibleridirler. Bizlere gelince, biz (çöl halkı) zirâat sahibleri değiliz, dedi. Rasûlüllah(bedevinin bu sözüne) güldü.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Azîz Ve Celîl Olan Rabbin Cennet Ehli İle Kelâmı Bâbı
7614-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben Peygamber’e: Allah indinde hangi günâh en büyüktür? diye sordum. "Allah seni yarattığı hâlde Allah'a benzer bir eş uydurmandır” buyurdu. Ben: Hakîkaten bu elbette büyük günâhtır, dedim. Sonra hangi günâh (büyüktür)? diye sordum. Rasûlüllah: "Seninle beraber yemek yemesinden korkarak çocuğunu öldürmendir" buyurdu. Bundan sonra hangisidir? diye sordum.Rasûlüllah: "Komşunun halîlesiyle zinâlaşmandır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: ... O Hâlde Kendiniz Bilip Dururken Allaha Eşler Koşmayin El-bakara: Kavli Bâbı
7615-)
Abdullah ibn Mes'ûd (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Beyt'in yanında Sakîf kabilesine mensûb iki kişi ile bir Kureyşli yahut iki Kureyşli ile bir Sakîfli birleştiler. Bunlar karınlarının yağı çok, kalblerinin anlayışı az olan kimselerdi. Bunlardan biri diğerlerine: Allah'ın bizim söyleyeceğimiz herşeyi işitir olduğunu düşünür, zanneder misiniz? diye sordu. biri: Eğer açıktan söylersek işitir, gizlersek işitmez, dedi. Diğeri de: Eğer açıktan söylediğimizde işitiyor idiyse, o takdîrde O gizlediğimiz zaman da işitir, dedi. üzerine Yüce Allah şu "Siz ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de derileriniz kendi aleyhinize şâhidlik eder diye düşünüp sakınır mısınız?" âyetini indirdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
7616-)
Ibn Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Sizler kitâb ehli olanlara onların kitâblarından nasıl suâl sorarsınız? Halbuki sizin yanınızda tahrîf ve tebdîlden hâlî ve kendisine başka birşey karışmamış olarak okumakta olduğunuz semavî kitâbların Allah'a zamanca en yakın bulunan Allah Kitabı vardır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7617-)
ez-Zuhrî’den (o şöyle demiştir): Bana Ubeydullah ibnu Abdillah haber verdi ki, Abdullah İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)şöyle demiştir: Ey müslümânlar topluluğu! Sizler kitâb ehli olanlardan herhangi birşeyi nasıl sorarsınız? Halbuki Allah'ın, Peygamberiniz(sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine indirmiş olduğu, Allah'a lâfız, nuzûl ve Allah'tan haberlerin hâlisi olarak en yenisi ve başka şeyle karışmamış olanı, sizin Kitâb'ınızdır. Halbuki Allah sizlere Kur'ân'ında ve Rasûlü'nün diliyle, Kitâb ehli olanların Allah'ın kitâblarını tebdil etmiş ve tağyîr edip başkalaştırmış olduklarını ve onların bu kitâblan kendi elleriyle yazıp, onlar sebebiyle az bir bahâyı satın almaları için: "Bu Allah'ın katındandır" dediklerini tahdîs edip bildirmiştir. Size gelmiş olan ilim, sizleri onlara sormaktan nehyetmiyor mu? Hayır vallahi, bizler onlardan hiçbir kimsenin, Allah'ın sizlere indirmiş olduğu Kitâb'dan birşey soranını görmemişizdir!.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın Şu Kavilleri Bâbı:
7618-)
Bize Ebû Avâne, Mûsâ ibn Ebî Âişe'den; o da Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Yüce Allah'ın "Onunla dilini hareket ettirme" kavli hakkında şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) indirilen âyetlerin zabtı yüzünden güçlük çeker, bundan dolayı çok kerreler dudaklarını kımıldatırdı. Saîd ibn Cubeyr dedi ki: Bunu söylerken İbn Abbâs bana: İşte bak, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) dudaklarını nasıl kımıldatıyor idiyse, ben de sana öylece kımıldatıyorum, dedi. ibn Cubeyr de: Ben de sana İbn Abbâs'ın dudaklarını nasıl kımıldatıyor idiyse, dudaklarımı öylece kımıldatıyorum, dedi ve dudaklarını hareket ettirdi, dedi. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allah O'na "Onu acele etmen için dilini onunla depretme. Onu (göğsünde) toplamak, onu (dilinde akıtıp) okutmak şübhesiz bize âiddir. Öyleyse biz onu okuduğumuz vakit, sen onun kıraatine uy. Sonra onu açıklamak da hakikat bize âiddir”(el-Kıyâme: 16-19) âyetlerini indirdi. Abbâs "Cemuhu”yu: "Onu senin göğsünde toplamak bize âiddir. Sonra sen onu okursun. Biz onu Cibril'in diliyle okuduğumuz vakit sen onun okuyuşuna tâbi' ol" demektir, dedi. İbn Abbâs: "Sen onu dinle ve sus. Sonra onu sana okutmak da bize âiddir" buyurdu, dedi. İşte artık bundan sonra Cibril aleyhi's-selâm kendisine geldiği zaman susup onu dinler, Cibril gidince, getirmiş olduğu âyetleri nasıl okutmuşsa, Peygamber de öylece okurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Onu Acele Etmen İçin Dilini Onunla Depretme El-kıyâme: Kavli Ve Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Üzerine Vahy İndirilirkenki Fiili Bâbı
7619-)
Bize Ebû Bişr, Saîd ibn Cubeyr'den haber verdi ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma:"...Namazında pek bağırma, sesini o kadar kısma da, ikisi arası bir yol tut" (el-İsrâ: 110) kavli hakkında şöyle demiştir: Bu âyet indiği sırada Rasûlüllah Mekke'de gizli yaşıyordu. Fakat sahâbîlerine namaz kıldırdığı zaman Kur'ân okurken sesini yükseltiyordu. Müşrikler ise Kur'ân'ı duyunca hem Kur'ân'a, hem onu indirene, hem de Kur'ân kendisine gelene küfrediyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah, Peygamberi'ne:"Namazında kıraatini çok açıktan yapma! Sonra müşrikler işitirler de Kur'ân'a söverler. Kıraatini sahâbîlerinden pek de gizleme. Sonra onlara işittiremezsin. Bunun ikisi arası bir yol tercîh et!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Sözünüzü Gizli Tutun, İster Onu Açığa Vurun. Çünkü O, Sinelerin Özünü Bile Hakkıyle Bilendir. Yaratıp Duran Allah Mı Bilmeyecekmiş? O Lâtiftir, Her Şeyden Haberdârdır El-mülk: 13-kavli Bâbı
7620-)
Bize Ebû Usâme, Hişâm'dan; o da babası Urve ibnu'z-Zubeyr'den tahdîs etti ki, Âişe (r. anha): Bu "Namazında pek bağırma, sesini o kadar kısma da, ikisi arası bir yol tut"(el-lsrâ: 110) âyeti, duâ hakkında indi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Sözünüzü Gizli Tutun, İster Onu Açığa Vurun. Çünkü O, Sinelerin Özünü Bile Hakkıyle Bilendir. Yaratıp Duran Allah Mı Bilmeyecekmiş? O Lâtiftir, Her Şeyden Haberdârdır El-mülk: 13-kavli Bâbı
7621-)
Bize İbnu Şihâb, Ebû Seleme'den haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Kur'ân'la tegannî etmeyen (yani Kur'ân okurken sesini güzelleştirmeyen) bizden değildir" buyurdu. Hureyre'den başkası "Kur'ân'ı açıktan okur" fıkrasını ziyâde etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Sözünüzü Gizli Tutun, İster Onu Açığa Vurun. Çünkü O, Sinelerin Özünü Bile Hakkıyle Bilendir. Yaratıp Duran Allah Mı Bilmeyecekmiş? O Lâtiftir, Her Şeyden Haberdârdır El-mülk: 13-kavli Bâbı
7622-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Hasedleşmek ancak şu iki kimse hakkında olur: O kimseye hased (yani gıbta) olunur ki, Allah ona Kur'ân (ilmi) vermiştir, o da gecenin saatlerinde, gündüzün (muayyen) zamanlarında Kur 'ân okur. Onu kıskanan kimse de: Keski şu adama verilen Kur'ân ni'meti gibi bana da verilmiş olsaydı ve onun yapmakta olduğu gibi ben amel etseydim, der. Şu kimseye de gıbta olunur ki, Allah ona da mal vermiştir, o da malını hakk yolda harcamaktadır. Onu kıskanan kimse de: Keski şuna verilen mal gibi bana da verilse idi de, ben de o malda onun yapmakta olduğu gibi hakk yolda harcama yapsaydım! der".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Peygamber’in: Bir Kimse Ki, Allah Ona Kur’ân İlmi Vermiştir De; O, Gece Saatlerinde Ve Gündüz Vakitlerinde Onunla Kaaim Olur. Bir Kimse De: Keşki Şuna Verilen Kurân Nimeti Gibi Bana Da Verilmiş Olsaydı, Ben De Onun Yapmakta Olduğu Gibi Yapaydım, Der Kavli Bâbı
7623-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs etti ki, ez-Zuhrî, Sâlim'den; o da babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den söyledi ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Hased ancak iki kimse hakkında caiz olur: Biri, Allah 'ın kendisine Kur'ân (ilmi) verdiği; o da gece saatlerinde ve gündüz zamanlarında Kur 'ân'ı okur. Diğeri de, Allah 'ın kendisine mal verdiği; o da gece saatlerinde ve gündüz saatlerinde o malı (hakk yolunda) harcar". Alî ibn Abdillah: Ben Sufyân'dan bu hadîsi birçok kerreler işittim, fakat onun "Bize haber verdi" ta'bîrini zikrederken işitmedim, demiştir. Bununla beraber bu da onun sahîh hadîsindendir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Peygamber’in: Bir Kimse Ki, Allah Ona Kur’ân İlmi Vermiştir De; O, Gece Saatlerinde Ve Gündüz Vakitlerinde Onunla Kaaim Olur. Bir Kimse De: Keşki Şuna Verilen Kurân Nimeti Gibi Bana Da Verilmiş Olsaydı, Ben De Onun Yapmakta Olduğu Gibi Yapaydım, Der Kavli Bâbı
7624-)
Bize Bekr ibnu Abdillah el-Muzenî ile Ziyâd ibnu Cubeyr ibn Hayye, Cubeyr ibnu Hayye'den tahdîs etti ki, el-Mugîre ibn Şu'be (radıyallahü anh) -Kisrâ'nın âmili Bundâr'ın tercümanına-: Bize Peygamber'imiz, Rabb'imizin elçiliğinden olarak: "Bizden cihâdda öldürülen cennete gider" buyurdu, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Ey Rasul, Rabbinden Sana İndirileni Tebliğ Et. Eğer Yapmazsan Allahın Elçiliğini Tebliğ Etmiş Olmazsın... El-mâide: Kavli Bâbı
7625-)
Bize Sufyân es-Sevrî, İsmail'den; o da eş-Şa'bî’den; o da Mesrûk'tan tahdîs etti ki, Âişe (r. anha): Sana her kim "Muhammed birşeyi gizledi” diye tahdîs ederse..., demiştir. bize Muhammed (ibn Yûsuf veya başkası) şöyle dedi: Bana Ebû Âmir el-Akadî tahdîs etti. Bize Şu'be, Ismâîl ibn Ebî Hâlid'den; o da eş-Şa’bî’den; o da Mesrûk'tan tahdîs etti ki, Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Her kim sana "Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) vahyden herhangi birşey gizledi" diye tahdîs edip söylerse, sen onu tasdîk etme. Çünkü Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ey Peygamber, Rabb’inden sana indirileni teblîğ et. Eğer yapmazsan, Allah’ın elçiliğini teblîğ etmiş olmazsın” (el-Mâide: 67).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Ey Rasul, Rabbinden Sana İndirileni Tebliğ Et. Eğer Yapmazsan Allahın Elçiliğini Tebliğ Etmiş Olmazsın... El-mâide: Kavli Bâbı
7626-)
… Abdullah ibn Mes’ud (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir adam: Yâ Rasülallah! Yüce Allah katında günâhın hangisi en büyüktür? diye sordu. Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah seni yarattığı hâlde Allah'a bir ortak uydurup dua etmendir" buyurdu. O zât: hangi (günâh en büyüktür)? diye sordu. Rasûlüllah: "Seninle beraber yemek yemesinden korkarak çocuğunu öldürmendir" buyurdu. O kimse: Bundan sonra hangisi? dedi. Rasûlüllah: "Komşunun halîlesi olan zevcesiyle zina edişmendir" buyurdu. dedi ki: Yüce Allah bunların tasdîki olan şu âyetleri indirdi : “Onlar ki Allah’ın yanına başka bir ilâh daha katıp tapmazlar. Allah 'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunları yaparsa, cezaya çarpar. Kıyâmet günü de azâbı katmerleşir ve o azabın içinde hor ve hakir ebedî bırakılır" (el-Furkaan: 68-69).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Ey Rasul, Rabbinden Sana İndirileni Tebliğ Et. Eğer Yapmazsan Allahın Elçiliğini Tebliğ Etmiş Olmazsın... El-mâide: Kavli Bâbı
7627-)
Bize Salim, İbn Omer (radıyallahü anh) 'den şöyle haber verdi:Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden evvel geçen ümmetlere nisbetle sizin (dünyâdaki) bekaa müddetiniz (bütün güne nisbetle) ikindi namazından güneşin batmasına kadar olan müddet gibidir. Tevrat ehline Tevrat verildi. Onlar Tevrat'la gündüzün yarısına kadar çalıştılar. Sonra çalışmaktan âciz oldular. Fakat kendilerine yine birer kırat birer kırat (olarak gündelik) ücret verildi. Sonra İncîl ehline de İncîl verildi. Onlar da ikindi namazı kılmıncaya kadar İncîl ile amel edip çalıştılar. Sonra onlar da çalışmaktan âciz oldular. Onlara da birer kırat birer kırat (olan gündelik ücret) verildi. Sonra size Kur'ân verildi. Sizler de onunla güneş batıncaya kadar çalıştınız. Sizlere de ikişer kırat ikişer kırat (olarak gündelik ücret) verildi. Bunun üzerine Tevrat ehli ile İncîl ehli olanlar; Bunların amelleri bizden daha az, ücretleri daha çoktur, dediler. Taâlâ; Ben sizin hakkınızdan birşeyi eksik verip size zulmettim mi? diye sordu. Hayır (bir haksızlık etmedin), dediler. Allah; İşte bu benim fadlımdır ki, ben onu dileyeceğim kimselere veririm ! buyurdu ".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allah’ın ... Eğer Doğru Söyleyiciler İseniz, Tevratı Getirin De Onu Okuyun Âlu İmrân: Kavli İle Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Şu Kavli Bâbı:
7628-)
Bize Abbâd ibnu’l-Avvâm, eş-Şeybânî'den; o da el-Velîd ibnu'l-Ayzâr'dan; o da Ebû Amr eş-Şeybânî’den; o da İbnu Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan şöyle haber verdi: Bir adam Peygamber’e: Amellerin en faziletlisi hangisidir? diye sordu. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Vakti içinde kılınan namazdır ve ana-babaya itaattir. Sonra Allah yolunda cihâd etmektir” buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Bâb: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Namaza Amel İsmini Verdi Ve: Namazda Fâtihatul-kitâbı Okumayanın Namazı Yoktur” Buyurmuştur.
7629-)
Bize Amr ibnu Tağlib (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi:Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir mal geldi de ondan birtakım kimselere verdi de, diğer bâzılarına vermedi. Sonra haber aldı ki, atıyyesiz bıraktığı kimseler kendisine serzeniş etmişler. Bunun üzerine Rasûlüllah(bir hutbe yapıp) şöyle buyurdu: "Ben bir kimseye atıyye veriyor, bir kimseye de atıyye vermiyorum. Atıyye vermeyip terketmekte olduğum kimse bana atıyye vermekte olduğum kimseden daha sevimlidir. Ben birtakım kimselere kalblerinde sabırsızlık ile hırs ve tama’ olduğu için kendilerine mal veririm. Bâzı kimseleri de Allahu Taâlâ'nın, kalblerinde yarattığı gönül zenginliği ve cibilli hayra havale ederim (de mal vermem). Amr ibn Tağlib de bunlardan biridir". Amr ibn Tağlib: Rasûlüllah'ın bu (taltîfkârâne) sözüne bedel benim kırmızı develerim olmasını arzu etmem, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Hakikat İnsan Hırsına Düşkün Yaratılmıştır» Kendisine Şer Dokundu Mu Feryadı Basandır. Ona Hayır Dokununca Da Çok Cimridir El-meâric: 19-kavli Bâbı
7630-)
Bize Şu'be, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Rabb'inden şöyle rivayet ediyordu: Rabb'i şöyle buyurmuştur: "Kul bana bir karış yaklaştığı zaman, ben de ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaştığı zaman, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek geldiği zaman, ben ona koşarak varırım ".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbut-tevhîd
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Ve Onun Cibrilin Aracılığı Olmaksızın Rabbinden Rivayet Etmesini Zikretme Bâbı