Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı

814-) Bize Ebu'l-Yemân tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şuayb, ez-Zuhrî'den haber verdi. O şöyle demiştir: Bana Saîd İbnu'l-Müseyyeb ile Atâ ibn Yezîd el-Leysî haber verdiler. Onlara da Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Bâzı insanlar: Rasûlallah, kıyâmet gününde biz Rabb'imizi görecek miyiz? Diye sordular. "Ayın ondördüncü gecesi görmeye mâni olucu hiç bir bulut yokken kamerde şekk ve ihtilâf eder misiniz?" dedi. Hayır, yâ Rasûlallah, dediler. Rasülullah tekrar: "Ya görmeye mâni' olucu hiçbir bulut yokken güneşi görmekte şekk ve ihtilâf eder misiniz?" dedi. Hayır, yâ Rasûlallah, dediklerinde; Rasülullah şöyle buyurdu: "İşte O'nu siz böyle göreceksiniz. Kıyâmet gününde insanlar bir araya toplanacak da Allah: "Her kim her neye tapıyor idiyse, onun ardına düşsün" buyuracak (yahut: Allah'ın emriyle bu sözü diyen diyecek). Artık kimi güneşin, kimi kamerin, kimi tâgûtların ardına düşecek. Yalnız bu ümmet, içlerinde münafıkları da olduğu hâlde (yerinde durup) kalacak. Allah onlara (tanıdıklarından başka bir surette) gelecek de: Ben sizin Rabb'inizim, buyuracak. Onlar (Rabblerini o tecellî ile tamyamayacakları için: Senden Allah'a sığınırız) Rabb'imiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır. Rabbimiz bize geldiğinde biz O'nu tanırız, diyecekler. Allah onlara (bu defa tanıdıkları surette) gelecek de: Ben Rabb'inizim, buyuracak. Onlar da: Sen bizim Rabb'imizsin, diyecekler. Allah da onları da'vet buyuracak. Cehennemin ortasına sırat (yani köprü) kurulur. Ümmetini (onun üstünden) en evvel geçirecek, ben olacağım. O gün rasûllerden başka hiçbir kimse (korku ve dehşet dolayısiyle) kelâm edemez. Rasüllerin de o günkü kelâmı: Allâhumme sellim, sellim (Yâ Allah selâmet ver, selâmet ver) olacaktır. sa'dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa'dân dikenlerini gördünüz mü?" Sahâbîler: Evet, dediler. Rasülullah şöyle devam etti: "İşte bu çengeller sa'dân dikenlerine benzer. Ancak şu var ki, ne kadar büyük olduklarını ancak Allah bilir. İşte bunlar insanları (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi (kötü) ameli dolayısiyle helak olur. Kimi hardal gibi ezim ezim ezildikten sonra kurtulur. Nihayet Allah, ateş ehlinden kimlere rahmet buyurmayı dilemiş ise(onları çıkaracak. Dünyâda iken)Allah 'a ibâdet etmiş olanları çıkarmalarını meleklere emredecek. Onlar da onları çıkaracaktır. Melekler onları sucûd izlerinden (yani secde uzuvlarmdaki izlerden) tanıyacaklardır. Ve işte onlar öylece çıkarılacaklardır. Allah secde izini yemeyi, ateşe haram kılmıştır. Binâenaleyh Âdem oğlu 'nun bütününü ateş yer de, yalnız sucûd izini yiyemez. ateşten kavurulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine hayât suyu dökülecek de, sel uğrağında biten reyhan tohumları nasıl çabuk biterse, yeniden öylece biteceklerdir. Sonra Allah, kulları arasında hüküm ve kazayı sona erdirir. Ancak cennet ile cehennem arasında yüzü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o cennete girecek ateş ehlinin sonuncusu olacaktır. O kimse "Yâ Rabb, yüzümü şu ateşten döndür; kokusu beni zehirleyip duruyor; yalazı beni yakıp duruyor", diyecek. Allah ona: "Bu senin dediğin yapılacak olursa, acaba başka şey istemeyecek misin?" buyuracak. O ise: "İzzetine yemin olsun ki hayır" diyecek ve Allah 'a, ilâhî meşîetin ilgili bulunduğu ahd ve mîsâkı verecek. Ondan sonra Allah onun yüzünü cehennem cihetinden cennet tarafına çevirecek. Yüzünü cennete doğru döndürünce, cennetin güzelliğini görecek. Allah'ın dilediği kadar bir müddet sükût ettikten sonra: "Yâ Rabb! Beni cennetin kapısına yanaştır" diyecek. Allah ona: "Evvelce istediğinden başka hiçbir şey istemeyeceğine ahd ve mîsâk vermiş değil miydin?" diyecek. O da: "Yâ Rabb! Mahlûkaatının en bedbahtı ben olmayayım"diyecek. Bunun üzerine yine Allah: "Bunu da sana verirsem, başka bir şey istemeyecek misin?" diyecek. O da: "İzzetine yemîn olsun ki, hayır; bundan başka hiçbir şey isteyecek değilim" cevâbını verecek. Ve Rabb'ine dilediği ahd ve mîsâkı verdikten sonra, Rabb'i onu cennetin kapısına yanaştıracak. O kimse cennet kapısına varıp da ondaki revnak ve letafeti ve içindeki nadrat ve sevinci görünce, yine Allah 'in dilediği kadar bir müddet sükût edecek. Sonra: "Yâ Rabb! Beni içeriye sok" diyecek. Allahü Taâlâ da: "Allah lâyıkını versin behey Adem oğlu, sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden başka birşey istemeyeceğine ahd ve mîsâk vermiş değilmiydin?" buyuracak. O da "Yâ Rabb! Beni mahlûkaatın en bedbahtı kılma" diyecek. Nihayet Azîz ve Celîl olan Allah ona gülecek ve cennete girmesine izin verecek. Oraya alırken de ona: "Temenni et" buyuracak. O da uzun temennilerde bulunacak. Nihayet dilekleri kesilince Azîz ve Celîl olan Allah: "Şunu da, şunu da, şunu da, bunu da iste" buyuracak ki, istenecek şeyleri Azîz ve Celîl olan Rabbi aklına getirecek. Nihâyet bu türlü dileklerinin hepsi de kesilince, Allah Taâlâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" buyuracaktır." Ebû Hureyre'den rivayet edenlerden biri olan Atâ ibn Yezîd el-Leysî der ki: Ebû Hureyre bunu rivayet ederken Ebû Saîd Hudrî de oturuyor ve Ebû Hureyre'nin dediklerinden hiçbir şeyi değiştirmeyi lüzumlu görmüyordu. Tâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senin" sözüne gelince) Ebû Saîd Hudrî, Ebû Hureyre'ye: "Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), Azîz ve Celîl olan Allah: Bunlar ve daha on misli senindir buyuracaktır”, demişti dedi. Ebû Hureyre: Rasûlüllah'tan yalnız "leke zâlike ve maahu misluhu = bunların hepsi ve bir o kadar dahası hep senindir" buyurduğunu belledim, dedi. Ebû Saîd ise: "Bunların hepsi ve on misli de senindir" buyurduğunu ben işittim, dedi ".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Secde Etmenin Fazileti Bâbı
815-)  Bana Bekr ibnu Mudâr, Ca'fer'den; o da İbnu Hurmuz'dan; o da Buhayne'nin oğlu Abdullah ibn Mâlik'ten tahdîs etti. (O, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldığı zaman, secde esnasında koltuklarının aklığı görünecek derecede pazularının arasını açar (bedenini yerden uzak tutar)dı. de: Bana Ca'fer ibn Rabîa bunun benzeri olan hadîsi tahdîs etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Erkek Musalli Secde Halinde Pazularını Açar Ve Karnını Uyluklarından Uzaklaştırır
816-) Bize Mehdî, Vâsıl'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Huzeyfe'den tahdîs etti. Huzeyfe(radıyallahü anh), bir defasında rukû'unu ve sucûdunu tam yapmayan bir kimse görmüş; o kimse namazını bitirince Huzeyfe ona: Sen namaz kılmış olmadın, demiştir. Râvî Ebû Vâil dedi ki: Ebû Huzeyfe'nin şunu da söylediğini sanıyorum: Sen bu hâl üzere ölecek olsan, Muhammed(sallallahü aleyhi ve sellem)'in sünneti üzere olmayarak ölmüş olacaksın.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Musalli Sucûdu Tam Yapmadığı Zaman
817-)  (İbn Abbâs -radıyallahü anh- şöyle demiştir:) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yedi uzuv üzerine secde etmekle, saçları ve elbiseyi toplamamakla emrolundu.(O yedi uzuv:) Alın, iki el, iki diz ve iki ayaktır.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Yedi Kemik Üzerine Secde Etmek Bâbı
818-) Bize Şu'be, Amr'dan; o da Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma 'tan tahdîs etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Bizler yedi kemik üzerine secde etmekle, elbise ve saçı (dürümü bozulmasın yahut tozlanmasın diye) toplamamakla emrolunduk" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Yedi Kemik Üzerine Secde Etmek Bâbı
819-)  Bize İsrâîl, Ebû İshâk'tan; o da Abdullah ibn Yezîd el-Hatmî'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bize yalancı olmayarak Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) tahdîs edip şöyle dedi: Bizler Peygamber'in ardında namaz kılardık. Peygamber Semiallâhu limen hamideh dediğinde, Peygamber alnını yere koymadıkça, hiçbirimiz (secdeye varmak için) belini bükmezdi

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Yedi Kemik Üzerine Secde Etmek Bâbı
820-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ben, biri alın - (alnını gösterirken) eliyle burnunu da işaret etti -, iki el, iki diz, iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik (yâni yedi organ) üzerine secde etmekle emrolundum. Namaz kılarken elbiseyi ve saçları (dürümü bozulmasın yahut tozlanmasın diye) toplamaktan da nehyolundum".

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Burun Üzerine De Secde Etmek Bâbı
821-) Bize Mûsâ tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya, Yahya ibn Ebî Kesîr'den; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Ebû Saîd Hudrî'ye gittim de: Bizimle hurmalığa doğru çıkmaz mısın, orada konuşalım? dedim. Çıktı. Râvîdedi ki: Ben ona Kadir Gecesi hakkında Peygamber'den işittiğini bana tahdîs et, dedim. O şöyle dedi: ramazânın ilk on gününde i'tikâf etti. Biz de O'nunla beraber i'tikâf ettik. Sonra O'na Cibril geldi de: Aradığın şey önündedir, dedi.Rasûlüllah ortadaki on gün için de i'tikâf etti. Bizler de O'nunla beraber i'tikâf ettik. Yine O'na Cibrîl geldi ve: Aradığın şey önündedir, dedi. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ramazânın yirminci gününün sabahında ayağa kalktı, bir hutbe îrâd ederek şöyle buyurdu: "Peygamber'le beraber kim i'tikâf ediyorsa (i'tikâf yerine) dönsün. Çünkü bana Kadir Gecesi gösterildi. Fakat sonra unutturuldum. Kadir Gecesi son on gün içindeki tek sayılı gecededir. Ben (rü'yâda) kendimi çamur ve su içinde secde eder hâlde gördüm ". Râvî dedi ki: Mescidin tavanı hurma ağacından idi. Biz gökde bir şey görmüyorduk. Akabinde bir bulut parçası geldi. Yağmura mazhar kılındık. Peygamber bize namaz kıldırdı. Ben Rasûlüllah'ın alnı üzerinde ve burnunun ucunda çamur izini gördüm. Bu çamur ve su izi, Peygamber'in gördüğü rüyânın tasdiki, yani te'vîlidir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Çamur İçinde İken De Burun Üzerinde Secdeetmek Bâbı
822-) Sehl ibn Sa'd(radıyallahü anh) şöyle demiştir: İnsanlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber namaz kılarlardı. Öyle hâlde ki, bâzıları bellerindeki futaları dar ve küçük oldukları için, boyunlarına bağlamışlardı. Bundan dolayı cemâate gelen kadınlara: Erkekler tamâmiyle doğrulup oturmadıkça başlarınızı secdeden kaldırmayınız, denilirdi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Elbisenin Düğümlenmesi Ve Bağlanması
823-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yedi kemik üzerine secde etmekle,(namaz kılarken) elbisesini ve saçlarını top lamamakla emrolundu ,

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namaz Kılan Kimse Saçları Avuçlayıp Toplamaz
824-) Bize Ebû Avâne, Amr'dan; o da Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs'tan tahdîs etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):"Ben yedi şey üzerine secde etmekle emr olundum. Ben (namazda) saçları ve elbiseyi toplamam" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namaz Kılan Kimse, Namaz İçinde Elbisesini Toplamaz
825-) Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), rukû'unda ve sucûdunda Subhâneke Allâhumme, Rabbena ve bi-hamdike, Allâhumme ığfir li (-Ey bizim Rabb'imiz olan Allah, seni kendi havl ve kuvvetimle değil, hamde lâyık olan tevfik ve hidâyetinle sana mahsûs olan hamd ile tesbîh ederim. Yâ Allah, bana mağfiret et) demeyi çokça yapardı. Peygamber bunu demekle Kur'ân'ın emrine imtisal ediyordu, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Secde Halinde Tesbih Ve Dua Etmek Bâbı
826-)  Mâlik ibnu'l-Huveyris(radıyallahü anh) arkadaşlarına: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın namazını size göstereyim mi? dedi. Bunu söylerken henüz namaz vakti değildi. Mâlik ayakta durdu. Sonra rukû'a varıp tekbîr aldı. Sonra başını kaldırdı. Azıcık durduktan sonra secdeye vardı. Sonra başını kaldırıp azıcık durdu. Ve şeyhimiz Amr ibn Seleme'nin namazı gibi kıldırdı. Râvî Eyyûb Sahtiyanı dedi ki: Amr ibn Seleme, başkalarının yapageldiklerini görmediğimiz bir şeyi yapıyordu. Yani üçüncü ile dördüncü rek'atlar arasında otururdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazda İki Secde Arasında Biraz Beklemek Bâbı
827-) Ebû Kılâbe rivayetine devam ederek, Mâlik'in şöyle dediğini haber verdi: Biz Peygamber'in yanına geldik ve bir müddet ikaamet ettik. Bize: "Ehlinizin yanına dönseniz-'Fulân namazı fulân vakitte, fulân namazı da fulân vakitte kılınız. Namaz vakti geldiğinde biriniz ezan okusun, en yaşlınız size imâm olsun"' buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazda İki Secde Arasında Biraz Beklemek Bâbı
828-) el-Berâ şöyle demiştir:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in rukû'u, iki secde arasındaki oturması birbirine takriben musâvî idi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazda İki Secde Arasında Biraz Beklemek Bâbı
829-) Enes(radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bize nasıl namaz kıldırır idiyse, onu gördüğüm şekilde size namaz kıldırmaktan vazgeçmeyeceğim, dedi. Sabit ibn Eşlem el-Bunânî, namazın ta'rîfi olmak üzere şöyle dedi: Enes, sizi yaparken görmediğim bir şey yapardı: Başını rukû'dan kaldırdığı vakit, gören secde etmeyi unuttu diyecek kadar ayakta dururdu. İki secde arasında da yine gören unuttu diyecek kadar otururdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazda İki Secde Arasında Biraz Beklemek Bâbı
830-) Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Ben Katâde'den işittim, o da Enes ibn Mâlik'ten. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Secdede i'iidâl üzere bulununuz. Hiç biriniz kollarını (secde esnasında) köpeğin kolunu yayması gibi yaymasın" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namaz Kılan Kimse Secde Esnasında Kollarını Yere Yayıp Döşemez
831-) Bize Mâlik ibnu'l-Huveyris el-Leysî (radıyallahü anh) haber verdi ki, kendisi Peyamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle namaz kılarken görmüştür: Peygamber namazının tek rek'atlarında olduğu zamanlarda(bir müddet) dümdüz oturmadıkça(sonraki rek'at için) ayağa kalkmazdı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazının Tek Rekatlarında Olduğu Zamanlarda Bir Müddet Dümdüz Oturup, Sonra Ayağa Kalkan Kimse Bâbı
832-) Ebû Kılâbe şöyle demiştir: Mâlik ibnu'l-Huveyris (radıyallahü anh) bize geldi de, bizim şu (Basra'daki) mescidimizde bize namaz kıldırdı. Gelince: Namaz kılmak istemediğim hâlde sizlere namaz kıldıracağım. Lâkin sizlere Peygamber'i nasıl namaz kılar gördüğümü göstermek istiyorum, dedi: Eyyûb dedi ki: Ben, Ebû Kılâbe'ye: Mâlik'in namazı nasıl oldu (yani nasıl kıldırdı)? diye sordum. Bizim şu şeyhimiz, yani Amr ibn Seleme'nin namazı gibi dedi(ki o şeyh, birinci rek'atta sucûddan başını kaldırdıktan sonra ayağa kalkmadan evvel otururdu). Eyyûb: Bu şeyh,(i'tidâlden başka olarak her intikaalde) tekbîri tamamlar, ikinci secdeden başını kaldırdığında biraz oturur ve yere dayandıktan sonra ayağa kalkardı, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namaz Kılan Kimse Rekattan Kalktığı Zaman Yere Nasıl Dayanır?
833-)  Bize Fulayh ibn Süleyman, Saîd ibnu'l-Hâris'ten tahdîs etti. O, şöyle demiştir: Ebû Saîd Hudrî(radıyallahü anh) bize namaz kıldırdı da, bu namazda secdeden başını kaldırırken, (ikinci) secdeye varırken, bu secdeden başını kaldırırken, ikinci rek'attan ayağa kalkarken tekbîrleri açıktan aldı ve: Peygamber'i namazı böyle kılar gördüm, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namaz Kılan Kimse İki Secdeden Üçüncüye Kalkarken Tekbir Alır
834-)  Bize Gaylân ibnu Cerîr, Mutarrıf'tan tahdîs etti. O, şöyle demiştir: Ben, İmrân ibn Husayn(radıyallahü anh) ile birlikte(Cemel vak'asından sonra) Alî ibn Ebî Tâlib'in arkasında bir namaz kıldım. Emîru'l-Mü'minîn Alî, secdeye varırken, secdeden kalkarken, ikinci rek'attan kıyama kalkarken hep Allâhu Ekber diye tekbîr aldı. Alî namazdan selâm verip çıktığı zaman, İmrân benim elimden tuttu da: Yemîn olsun bu zât bize, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kıldırdığı namazı kıldırdı - yahut şöyle: Vallahi bu zât bana Muhammed'in namaz kıldırışını hatırlattı -, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namaz Kılan Kimse İki Secdeden Üçüncüye Kalkarken Tekbir Alır
835-) Abdullah ibn Omer'in oğlu şöyle haber vermiştir: Kendisi, Abdullah ibn Omer'in namazda teşehhüd için oturduğunda bağdaş kurduğunu görmüş. (Abdullah dedi ki:) Ben de Bâbam Abdullah ibn Omer gibi bağdaş kurdum. Ben o günlerde yaşça küçüktüm. Bâbam Abdullah ibn Omer beni bu oturuştan nehy etti ve: Namazdaki sünnet ancak sağ ayağını dikmen, sol ayağını da bükmendir, dedi. Oğlu ona: Sen bunu yapıp duruyorsun, deyince; İbn Omer: (Evet, yapıyorum) çünkü ayaklarım beni taşımıyor, cevâbını vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Teşehhüdde Oturma Sünneti Bâbı
836-) Bize Yahya ibn Bukeyr tahdîs edip şöyle dedi: Bize el-Leys, Hâlid'den; o da Arar ibn Halhala'nın oğlu Muhammed'den; o da Amr ibn Atâ'nın oğlu Muhammed'den tahdîs etti. H Ve yine bize el-Leys ibn Sa'd, Yezîd ibn Ebî Habîb'den ve Yezîd ibn Muhammed'den; onlar da Muhammed ibn Amr ibn Halhala'dan; o da Muhammed ibn Amr ibn Atâ'dan tahdîs etti. Muhammed ibn Atâ şöyle demiştir: Peygamber'in sahâbîlerinden bir takım zevat ile beraber otururken, Peygamber'in namazını konuştuk. Ebû Humeyd es-Sâidî şöyle dedi: Rasûlüllah'ın namazını en iyi belleyeniniz ben idim. Ben O'nu görürdüm ki, iftitâh tekbîrini aldığında ellerini omuzlan hizasına getirir. (Sonra Kur'ân'dan bir mikdâr okurdu). Rukû'a vardığında elleriyle dizlerini tutardı. Sonra belini (kamburlaştırmadan) büker, başını kaldırdığında kemiklerinden her biri yerli yerine gelinceye kadar doğrulur. Secde ettiğinde kollarını yere yaymaksızın ve biribirine yanaştırmaksızın koyup, ayaklarının parmaklarını kıbleye karşı getirir. İlk iki rek'at başında (teşehhüd için) oturduğunda, sol ayağının üzerine oturup sağ ayağını diker. Son rek'atta oturduğunda ise, sol ayağını ileri alıp ve diğerini dikip, mak'adesi üstüne oturur idi. el-Leys ibn Sa'd da, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; Yezîd ise Muhammed ibn Halhala'dan; İbnu Halhala ise İbn Atâ'dan işitmiştir. Ebû Salih, el-Leys ibn Sa'd'dan "Kullu fakaarin" şeklinde söyledi. Ve Abdullah ibnu'l-Mubârek, Yahya ibn Eyyûb'dan söyledi. O şöyle demiştir: Bana Yezîd ibnu Ebî Habîb tahdîs etti. Ona da Muhammed ibn Amr "Kullu fakaarin (= Her sırt kemiği)" şeklinde tahdîs etmiştir'.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Teşehhüdde Oturma Sünneti Bâbı
837-)  ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Abdulmuttalib oğulları'nın azadlısı olan Abdurrahmân ibn Hürmüz tahdîs etti. Ve Zuhrî bir kerre de Rabîa ibnu'l-Hâris ibn Abdilmuttalib'in azadlısı diye söyledi (ki bu iki nisbet arasında münâfât yoktur). Ezd Şenûe'den ve Abdu Menâf oğulları'nın halîflerinden olan Abdullah ibn Buhayne —ki Peygamber'in sahâbîlerinden idi— şunu nakletti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) bir defa onlara öğle namazı kıldırmış. Bu namâzda'ilk iki rek'attan sonra teşehhüde oturmaksızın(secdeden üçüncü rek'ata) kalkmış. İnsanlar da O'na uyarak birlikte ayağa kalkmışlar. Namazı bitirip de -halk,-selâm vermesini bekledikleri sırada- oturduğu yerde tekbîr alıp, selâm vermeden(yanılmaktan dolayı) iki kerre secde etmiş ve sonra selâm vermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem İkinci Rekattan Üçüncüye Kalktığı Ve Geriye Dönmediği İçin, Birinci Teşehhüdü Vacib Görmeyen Kimse Bâbı
838-) Abdullah ibnu Mâlik ibnu Buhayne (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir kerre Rasûlüllah bizlere öğle namazı kıldırdı. Üzerinde oturmak vazifesi varken ayağa kalkıverdi. Nihayet namazının sonunda bulunduğu zaman oturduğu yerden iki secde yaptı.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Üç Ve Dört Rekatlı Namazlarda Birinci Oturuşta Teşehhüd Okumak Bâbı
839-) Abdullah ibn Mes'ûd(radıyallahü anh) şöyle dedi: Peygamber'in arkasında namaz kıldığımız vakitlerde es selâmu ala Cibrîle ve Mîkâîyle, es-Selâmu alâ fulânin ve fulânin {Cibrîl'e ve Mikâîl'e selâm olsun. Fulân ve fulân meleklere selâm olsun) derdik.Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize döndü de şöyle buyurdu: "Selâm Allah'ın kendisidir. Herhanginiz namaz kıldığında et-Tahıyyâtu lillâhi ve's-salâvâtu ve't-tayyıbâtu. Es-Selâmu aleyke eyyuhen-nebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtuhu. Es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhis-sâlihıyn (Tahiyyetler Allah'a dönücü ve O'na mahsûstur. Salâvât Allah içindir; tayyibât da O'na mahsûstur. EyPeygamber, selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun. Bize ve Allah'ın sâlih kullarına selâm olsun),desin. Zîrâ bu ibâdu'llâhis-sâlihıyni dediğinizde, gökte olan ve yerde olan her sâlih kula râci’ olmuş olur. (Bundan sonra da:)Eş-hedu en lâ ilahe ille'llâh ve eşhedu enne Muhammeden ahduhu ve rasûluhu(Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka hakk ma'bûd yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir), deyiniz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Sonuncu Oturuşta Teşehhüd Okumak Bâbı
840-) Bize Urve ibnu'z-Zubeyr,Peygamber'in zevcesi Âişe'den haber verdi. Âişe (r.anha) ona şöyle haber vermiştir:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazın içinde (yani sonunda) : "Allâhumme innî eûzu bike min azâbil-kabri. Ve eûzü bike min fitnetil-Mesîhi’d-Deccâl Ve eûzu bike mine'l-mahyâ vel-memâti. Allâhumme innî eûzu bike minel-me'semi vel-mağrami( Yâ Allah, ben kabir azabından Sana sığınırım. Deccâl Mesih fitnesinden de Sana sığınırım. Hayâtın ve ölümün fitnelerinden de Sana sığınırım. Yâ Allah, ben günâh işlemekten ve borçlu olmaktan da Sana sığınırım)" diye duâ ederdi. Bir sözcü kendisine: Borçtan Allah'a sığınmayı neden çok söylüyorsun? Dedi. Bunun üzerine Peygamber:« İnsan borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur; söz verir de sözünde duramaz" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Teşehüdden Sonra Selâmdan Önce Dua Etmek Bâbı
841-) Yine ez-Zuhrîden: Şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi ki, Âişe: Ben Rasûlüllah'tan, namazının içinde Deccâl fitnesinden Allah'a sığınmakta olduğunu işittim, demiştir. ibn Yûsuf şöyle dedi: Ben Halef ibn Âmir'den işittim;,o, şeddesiz el-Mesîh ile şeddelenmiş el-Messîh isimleri hakkında: Bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur; bunların biri Îsâ aleyhi's-selâm, diğeri de Deccâldir, diyordu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Teşehüdden Sonra Selâmdan Önce Dua Etmek Bâbı
842-)  Bize el-Leys, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Ebu'l-Hayr'dan; o da Abdullah ibn Amr'dan; o da Ebû Bekr es-Sıddîk'dan tahdîs etti. Ebû Bekr, Rasülullah'a: Bana bir duâ öğret de, namazımın içinde (yani sonunda) onunla duâ edeyim, demiş. Rasûlüllah da: "Allâhumme innî zalemtu nefsi zulmen kesîran. Ve lâ yagfiru'z-zunûbe illâ ente. Fağfir lî mağfiraten min indike ve'rhamnî. İnneke ente'l-gafûru'rrahîmu (—Yâ Allah, şübhesiz ben kendime çok zulüm ettim. Günâhları mağfiret edecek de ancak sensin. Öyle ise kendi rahîmiyyet katından gelen bir mağfiret ile bana mağfiret ve bana rahmet eyle. Şübhesiz ki. Gafur ve Rahîm, ancak Sen'sin) de" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Teşehüdden Sonra Selâmdan Önce Dua Etmek Bâbı
843-) Bana Şakîk, Abdullah ibn Mes'ûd'dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Peygamber'in beraberinde namaz içinde bulunduğumuzda, es-Selâmu ala İlâhi min ibâdihi, es-Selâmu alâfulânin vefulânin(= Allah'a kullarından selâm olsun. Fulân ve fulân meleklere de selâm olsun) der idik. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: 'Allah'a selâm olsun demeyin. Çünkü Selâm, Allah'ın kendisidir. Lâkin şöyle deyiniz: Et-Tahıyyâtu ve's-salâvâtu ve't-tayyibâtu. Es-Selâmu aleyke eyyuhen-nebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuhu. Es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhis-sâlihıyn.Zîrâ sizler bu İbâdi''llâhi''s-sâlihıyn "ı söylediğiniz zaman, gökte olan her kula -yahut gök ile yer arasındaki her sâlih kula- râci' olmuş olur. (Sonra da:) Eşhedu enlâ ilahe ille'llâh ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasûluhu deyiniz.Sonra musallî ençok beğendiği duayı seçer de onunla niyazda bulunur" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Teşehhüdden Sonra Selâmdan Önce Vacib Olmaksızın Tercih Olunacak Dua Bâbı
844-)  Bize Hişâm, Yahya'dan; o da Ebû Seleme'den tahdîs etti. O, şöyle demiştir. Ben (Kadir gecesini) Ebû Saîd'e sordum. O, şöyle dedi: Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı su ve çamur içinde secde eder hâlde gördüm. Hattâ (namazdan çıktığımızda) Rasûlüllah'ın alnında çamur izini gördüm.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazı Kılıp Tamamlanıncaya Kadar Alnını Ve Burnunu Eliyle Silmeyen Kimse Bâbı
845-) Bize ez-Zuhrî, Hind bintu'l-Hâris'ten tahdîs etti. Ümmü Seleme (radıyallahü anha) şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) :Namâzdan- selâm verdiğinde, selâmını tamamladığı zaman kadınlar hemen kalkarlar , Rasûlüllah da ayağa kalkmadan evvel azıcık dururdu. Şihâb şöyle demiştir: Öyle sanıyorum ki -Allah en iyi bilendir- Rasûlüllah'ın bu bekleyip eğlenmesi, kadınlar, cemâatin namazdan çıkmış olanları kendilerine yetişmezden evvel savuşmuş bulunsunlar içindir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazın Sonunda Selâm Vermek Bâbı
846-) Itbân(radıyallahü anh): Biz Peygamber'le birlikte namaz kıldık. 0 selâm verdiği vakit, biz de selâm verdik, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: İmamla Namaz Kılan Kimse İmam Selâm Verirken Selâm Verir
847-)  Bize Ma'mer, ez-Zuhrî'den haber verdi. O, şöyle demiştir: Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî haber verdi ve Rasûlüllah'ı hatırladığını, evlerinde bulunan bir kovadan ağzına su alıp püskürdüğünü hatırladığını söyledi. Bu Mahmûd şöyle dedi: Ben Itbân ibn Mâlik el-Ensârî'den sonra Salim oğulları'nın birinden işittim.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: İmamın Selâmına Karşılık Olmak Üzere Üçüncü Bir Selâmı Tekrar Etmeyen Ve Namazın İki Selâmı İle İktifa Eden Kimse Bâbı
848-) Itbân şöyle dedi: Ben kendi kavmim olan Salim oğulları'na namaz kıldırır idim. Peygamber'e geldim de: Gözlerimi inkâr eder oldum. Seller benimle kavmimin mescidi arasında engel oluyor. Gönlüm arzu etti ki, Sen bize gelsen ve benim evimde bir yerde namaz kıldırsan, ben de o yeri bir mescid edinsem, dedim. Rasûlüllah:"İnşâallah (bunu)yaparın?" dedi. Ertesi sabah Rasûlüllah, beraberinde Ebû Bekr olarak, gündüz şiddetlendikten sonra bana geldi. Peygamber içeri girme izni istedi. Ben de izin verdim. Eve girdiğinde oturmadı, hemen: "Evinizin neresinde namaz kıldırmamı isliyorsun?" dedi. Akabinde Itbân Peygambere, namaz kıldırmasını arzu ettiği münâsib bir yeri gösterib işaret etti. Orada Peygamber namaza durdu. Biz de arkasında saff olduk. Selâm verdiği vakit, biz de selâm verdik.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: İmamın Selâmına Karşılık Olmak Üzere Üçüncü Bir Selâmı Tekrar Etmeyen Ve Namazın İki Selâmı İle İktifa Eden Kimse Bâbı
849-) İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle haber vermiştir: İnsanlar farz namazdan çıkınca yüksek sesle zikretmek (tâ) Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in zamanında var idi. aynı senedle İbn Abbâs: Ben bu sesi işitir işitmez, bununla (yani zikr seslerinin yükselmesiyle) insanların namazdan çıktıklarını bilirdim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazdan Sonra Zikr Etmek Bâbı
850-) Bize Alî ibnu Abdillah haber verip şöyle dedi: Bize Sufyân (ibn Uyeyne) tahdîs edip şöyle dedi: Bize Amr (ibn Dînâr) tahdîs edip şöyle dedi: Bize Ebû Ma'bed, İbn Abbâs'tan haber verdi. İbn Abbâsradıyallahü anhüma: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namazı bitirdiğini tekbîrden anlardım, demiştir. ibnu'l-Medînî dedi ki: Bize Sufyân, Amr'dan tahdîs etti. Amr ibn Dînâr: Ebû Ma'bed, İbn Abbâs'ın azadlı kölelerinin en doğru sözlüsüdür, demiştir. Alî ibnu'l-Medînî: Ebû Ma'bed'in ismi Nâfiz'dir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazdan Sonra Zikr Etmek Bâbı
851-) Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Fakirler Peygamber'e geldiler de: Servet sahihleri en yüksek dereceleri ve devamlı ni'meti alıp gittiler. Onlar bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, bizim oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Onların artık malları var da onunla hacc ediyorlar, umre yapıyorlar, cihâd ediyorlar, sadaka veriyorlar, dediler. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Size bir şey haber vereyim mi ki, siz, onu yaptığınız takdirde hem (bu hususlarda) sizi geçmiş olanlara yetişesiniz, hem de sizden sonraya kalanlardan hiçbir kimse size yetişemesin ? Ve içlerinde bulunduğunuz cemâat içinde en hayırlı (ümmet) siz olasınız ? Meğer ki (onların içinde size tavsiye ettiğim amelin) benzerini yapan biri bulunsun. Her farz namazdan sonra otuzüç kerre tesbîh eder, tahmîd eder, tekbîr alırsınız”. dedi ki: Aramızda ihtilâf ettik: Bâzımız otuz üç kerre tesbîh, otuz üç kerre tahmîd eder, otuz dört kerre tekbîr alırız, dedi. Bunun üzerine (sormak için) yanına döndüm. O: Subhânallâhı, vel-hamdulillahi ve Allâhu Ekber ta'bîrlerinden her biri otuz üçer oluncaya kadar söylersin dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazdan Sonra Zikr Etmek Bâbı
852-) Bize Sufyân es-Sevrî, Abdulmelik ibn Umeyr'den; o da Mugîre ibn Şu'be'nin kâtibi Verrâd'dan tahdîsetti. Verrâd şöyle dedi: Mugîre ibn Şu'be, Muâviye'ye yazdığı bir mektûbda bana şöyle imlâ etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) her farz namazdan sonra: "Lâ ilahe ile’llâhu vehdehu la şerike lehu. Lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdu ve huve alâ külli şey 'in kadîr. Allâhumme la mania limâ a'tayte velâ mu'tiye lima mena’te velâ yenfau ze’l-ceddi minke’l-ceddu (= Yegâne Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur.'Hamd O'na mahsûstur. Her şeye kudreti yeten de O'dur. Yâ Allah, Sen'in verdiğine mâni' olabilecek hiç yok; vermediğini verebilecek de hiç yok. Zenginlik sahibinin zenginliği ve bahtı, Sen'in lûtfun ve ihsanın yerine geçip de kendisine fâide veremez)" der idi. Ve Şu'be, Abdulmelik'ten de bu hadîsi rivayet etti. Ve yine Şu'-be, el Hakem'den; o da el-Kaasım ibnu Muhaymira'dan; o da Verrâd'dan olmak üzere bu hadîsi rivayet etti. el-Hasen el-Basrî: Bu "el-Ceddu", zenginliktir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazdan Sonra Zikr Etmek Bâbı
853-)  Bize Ebû Raca, Semûre ibn Cundeb (radıyallahü anh)'den tahdîs etti. O:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir namaz kıldığı zamân(selâm verdikten sonra) yüzünü bize doğru döndürürdü, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: İmam Selâm Verdiği Zaman İnsanlara Yönelir
854-)  Zeyd ibn Hâlid el-Cuhenî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hudeybiye'de geceleyin yağan yağmurdan sonra bize sabah namazı kıldırdı. Namazdan çıkınca yüzünü cemâate döndürdü de:"Azız ve Celîl olan Rabb'imzin ne buyurduğunu bilir misiniz?" dedi. Sahâbiler: Allah ve Rasûlu en bilendir, dediler. Rasûlüllah dedi ki: "Allah: Kullarımdan kimi bana mü'min, kimi kâfir(olarak) sabaha erişti. Her kim Allah 'ın fadl ve rahmeti ile üzerimize yağmur yağdı dedi ise, işte o baha îmân etmiş, yıldıza îmân etmemiştir. Her kim de fulân ve fulân yıldızın nev'i (yâni batıp doğması) ile üzerimize yağmur yağdı dediyse işte o, bana îmân etmemiş, yıldıza îmân etmiştir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: İmam Selâm Verdiği Zaman İnsanlara Yönelir
855-) Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece yatsı namazını gecenin bir kısmına kadar geriye bıraktı. Nihayet namazı kıldırdığı zaman yüzünü bizlere döndürdü de: "İnsanlar namazı kılmış ve uyumuşlardır. Sizler ise namazı beklediğiniz müddetçe bir (nevi') namaz içinde olmakta devam etmişsinizdir" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: İmam Selâm Verdiği Zaman İnsanlara Yönelir
856-) Ve Bize Adem şöyle dedi: Bize Şu'be ibn Haccâc, Eyyûb Sahtiyânî'den; o da Nâfi'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: İbn Omer farzı kıldığı yerde, sünnetleri de kılardı. (onu izleyerek) Kaasım ibn Muhammed de bunu yaptı. Hureyre'den, onun Peygamber'e ref ettiği zikr olunan "İmâm farz kıldığı yerde nafile kılmaz" sözü ise, sahîh değildir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Selâmdan Sonra İmamın Kendi Namaz Yerinde Biraz Eğlenmesi Bâbı
857-) Bize Ebu'l-Velîd tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbrâhîm ibn Sa'd tahdîs edip şöyle dedi: Bize ez-Zuhrî, Hâris'in kızı Hind'den; o da Ümmü Seleme'den tahdîs etti. Ümmü Seleme (radıyallahü anha): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), (namazdan) selâm verdiği zaman yerinde azıcık beklerdi, demiştir. Şihâb: Öyle zannediyorum ki, Peygamber'in bu beklemesi, -Allah en iyi bilendir- namaz kılıp da gitmekte olan kadınların çıkmaları (savuşmaları) içindir, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Selâmdan Sonra İmamın Kendi Namaz Yerinde Biraz Eğlenmesi Bâbı
858-) İbn Ebî Meryem de şöyle dedi: Bize Nâfi' ibn Yezîd haber verip şöyle dedi: Bana Ca'fer ibn Rabîa haber verdi. Ona İbn Şihâb yazıp şöyle demiştir: Bana Fırâs oğulları'na mensûb bulunan Haris kızı Hind, Peygamber'in zevcesi Ümmü Seleme'den tahdîs etti. Bu Hind, Ümmü Seleme'nin arkadaşlarından idi. Ümmü Seleme: Rasûlüllah selâm verirdi de, mihrâbdan ayrılmazdan evvel kadınlar mescidden çıkar ve evlerine girerlerdi, demiştir. İbnu Vehb dedi ki: Yûnus'tan; o da İbn Şihâb'dan. O: Bana Hind el-Firâsiyye haber verdi, demiştir. Usmân ibn Omer dedi ki: Bize Yûnus, Zuhrî'den haber verdi. O: Bana Hind el-Firâsiyye tahdîs etti, demiştir. ez-Zubeydî şöyle dedi: Bana ez-Zuhrî haber verdi. Ona da Hind bintu'l-Hâris el-Kuraşiyyetu haber vermiştir. Bu kadın Ma'bed ibnu'l-Mıkdâd'ın nikâhı altında idi. Bu Ma'bed de Zuhre oğulları'nın yeminli dostu idi. Hind de Peygamber'in zevcelerinin yanlarına girer çıkardı. Şuayb, Zuhrî’den söyledi. O: Bana Hind el-Kuraşiyye tahdîs etti, demiştir. İbnu Ebî Atîk da şöyle dedi: ez-Zuhrî'den, Yahya ibn Saîd tahdîs etti. Onu İbn Şihâb'dan; o da Kureyş'ten bir kadından; o kadın da Peygamber'den tahdîs etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Selâmdan Sonra İmamın Kendi Namaz Yerinde Biraz Eğlenmesi Bâbı
859-) Ukbe ibnu'l-Hâris(radıyallahü anh) şöyle demiştir; Medine'de Peygamber'in arkasında ikindi namazı, kıldım. Peygamber selâm verdi. Sonra kalktı, acele acele ve cemâatin omuzları üstünden aşarak, kadınlarına mahsûs hücrelerden birine gitti. İnsanlar, Peygamber'in bu sür'atli gidişinden ürktüler. Biraz sonra cemâatin yanına çıktı. Ve onların, kendinin sür'atli gidişinden hayret ettiklerini görünce: " (Namâzda iken) bizde biraz altın olduğunu hatırladım. Onun beni alıkoymasını istemedim de taksim edilmesini (ve dağıtılmasını) emrettim" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: İnsanlara Namaz Kıldırıp Da Bir İhtiyacı Hatırlayan Ve İnsanları Omuzları Üzerinden Geçerek Giden Kimse Bâbı
860-) Abdullah ibn Mes'ûd(radıyallahü anh) şöyle dedi: Herhangi biriniz(namazdan çıkarken) muhakKak sağ tarafına dönmek, üzerine vâcibdir zannederek şeytâna namazından bir hisse ayırmasın. Yemîn olsun, ben Peygamber'in sol tarafa döndüğünü çok kerreler görmüşümdür.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Namazdan Çıkınca Sağa Ve Sola Bükülüp, Sağdan Ve Soldan İşine Gitmek Bâbı
861-) İbn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber gazvesinde "Her kim şu yeşillikten yânı sarımsaktan yediyse, mescidimize yaklaşmasın" buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Çiğ Sarımsak, Soğan Ve Pırasa Yemek Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
862-) Bize İbn Cureyc haber verip şöyle dedi: Bana Atâ haber verip şöyle dedi: Ben Câbir ibn Abdillah'tan işittim, şöyle dedi: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) sarmısağı kasdederek: "Her kim bu yeşillikten yerse mescidlerimize namaza gelmesin" buyurdu. Râvî Atâ ibn Ebî Rebâh dedi ki: Câbir'e (yahut Abdulmelik ibn Cureyc dedi ki: Atâ'ya): Acaba hangi sarmısağı kasdediyor? Dedim. Zannıma göre sarmısağın ancak çiğini kasdediyordu, dedi. Mahled ibn Yezîd(193), İbn Cureyc'den olmak üzere şöyle dedi: Ancak kokusunu murâd etti, cevâbını verdi (demiştir).

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Çiğ Sarımsak, Soğan Ve Pırasa Yemek Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
863-) Bize Sâid ibn Ufeyr tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbnu Vehb, Yûnus'tan, o da İbn Şihâb'dan tahdîs etti. Atâ dedi ki, Câbir ibn Abdillah şöyle söyledi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her kim sarmısak yahut soğan yemiş bulunursa bizden -yahut mescidimizden- uzak dursun ve evinde otursun". aynı senedle gelen hadîste, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına içinde taze sebzeler bulunan bir tencere getirildi. Peygamber onda hoş olmayan bir koku duydu. Ne olduğunu sordu. İçinde olan sebzelerin ne olduğu kendisine haber verildi. Bunun üzerine sahâbîlerin yanında bulunanlardan birine(işaret ederek), ona: "Götürünüz" buyurdu.(O sahâbî de Peygamber'in) böyle yaptığını görünce, onu yemek istemedi. Bunun üzerine Peygamber: "Sen bundan ye, zîrâ ben senin munâcât etmediklerinle munâcât ederim" buyurdu. Ahmed ibn Salih, ibn Vehb'den olmak üzere "Utıye bi-kıdrın fîhîhadirâtun" yerine, "Utıye bi-bedrin fîhî hadırâtun"demiştir. İbn Vehb: "Bedr"den maksadı "Tabakan fîhî hadırâtun(İçinde yeşil sebzeler bulunan tabak)" dur demiştir. el-Leys ile Ebû Safvân, Yû-nus'tan bu kıdr kıssasını zikretmediler(de, sâdece ilk hadîsle yetindiler). yahut şeyhi Saîd ibn Ufeyr yahut da İbnu Vehb:) Bu kıdr kıssası Zuhrî'nin(mudrec olan) sözünden mi, yahut zikredilen hadîsin içinde mi rivayet edilmiştir, bilmiyorum, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-ezân
Konu: Çiğ Sarımsak, Soğan Ve Pırasa Yemek Hakkında Gelen Hadisler Bâbı