Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
1348-)
Bize Muhammed ibn Beşşâr tahdîs edip şöyle dedi: Bize Gunder tahdîs edip şöyle dedi. Bize Şu'be, Sa'd ibn İbrahim'den; o da Talha ibn Abdillah'tan tahdîs etti. Talha: Ben İbn Abbâs'ın arkasında cenaze namazı kıldım, demiştir. bize Muhammed ibnu Kesîr tahdîs edip şöyle dedi: Bize Sufyân es-Sevrî, Sa'd ibn İbrâhîm'den; o da Talha ibn Abdillah ibn Avf’tan haber verdi. Talha: Ben İbn Abbâs'ın arkasında cenaze üzerine namaz kıldım; bu namazda ibn Abbâs Fâtihatu'l-Kitâb'ı okudu da: Cenaze namazında Fâtihatu'l-Kitâb okumak bir sünnet olduğunu bilsinler dedi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Cenaze Üzerine Kılınan Namazda Fâtihatu’l-kitâb Sûresini Okuma Nın Meşruluğu Bâbı
1349-)
Ben eş-Şa'bî'den işittim, şöyle dedi: Bana, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde, kenarda kalmış bir kabre uğrayan kimse haber verdi. Peygamber onlara imâm olmuş, onlar da Peygamber'in arkasında o mezar üzerine cenaze namazı kılmışlardır. (Süleyman eş-Şeybânî dedi ki:) Ben eş-Şa'bî'ye hitaben: Yâ Ebâ Amr, bu hadîsi sana tahdîs eden(sahâbî) kimdir? Dedim. eş-Şa'bî: Abdullah ibn Ab-bâs (radıyallahü anh)'tır, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Ölü Gömüldükten Sonra Kabir Üzerine Cenaze Namazı Kılınması Bâbı
1350-)
(Ebû Hureyre -radıyallahü anh- şöyle demiştir): Bir zencî adam yahut zencî kadın mescidi süpürür idi. Günün birinde vefat etti. Fakat Peygamber onun ölümünü bilmemişti. Bir gün Peygamber o zâtı andı da: "Bu insan ne yaptı?" diye sordu. Sahâbîler: O öldü yâ Rasûlallah, dediler. Rasûlüllah: "Bana(vefatını) haber vermeli değil miydiniz?" buyurdu. Sahâbîler: O şöyle şöyle oldu diye, onun kıssasını zikrettiler. Râvî dedi ki: Sahâbîler bu sözleriyle o zâtın şânını horladılar (onu küçük ve ehemmiyetsiz gördüler). Rasûlüllah: "Haydin onun kabrini bana gösteriniz" buyurdu. Akabinde onun kabrine vardı ve üzerine namaz kıldı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Ölü Gömüldükten Sonra Kabir Üzerine Cenaze Namazı Kılınması Bâbı
1351-)
Bize Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten tahdîs etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: kabrine konulduğu ve sahihleri geri dönüp gittikleri zaman -ki ölü bunlar yürürken ayakkabılarının sesini muhakkak işitir- ona iki melek gelir. Bunlar ölüyü oturturlar ve ona: Şu Muhammed denilen kimse hakkında ne dersin? Diye sorarlar. mü'min kul: O'nun Allah'ın kulu ve Rasûlüllah olduğuna şehâdet ederim, der. Bunun üzerine melekler tarafından: Ey mü'min, cehennemdeki yerine bak. Allah bu azâb yerini senin için cennetten bir makaama tebdil eyledi, denilir''. (sallallahü aleyhi ve sellem): "O mü'min, cehennem ve cennetteki makaamını birden görür" buyurmuştur. kâfir veyâhud münafık olan ölü (meleklerin suâline): Muhammed hakkında bir şey bilmiyorum. İnsanların O'na diyegeldikleri bir sözü (işitir), ben de onlara uyup söylerdim, diye cevâp verir. iki melek tarafından o kâfir veya munâfıka: Hay sen anlamaz ve uymaz olaydın! Denilir. bu kâfir veya munâfıkın iki kulağı arasına demirden bir topuzla vurulur. O topuzu yiyince kâfir veya münafık şiddetli bir feryâd ile bağırır ki, bu feryadı ins ve cinnden başka, bu ölüye yakın olan her şey işitir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Ölü, Dirilerin Ayakkabılarının Sesini İşitir
1352-)
Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ölüm meleği Mûsâ Peygamber'e gönderildi. Melek Musa'ya gelince, Mûsâ, meleğe bir tokat vurdu. Melek Rabb'ına döndü ve: Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin, dedi. meleğe gözünü (yahut eski kudret ve metanetini) iade etti ve tekrar Musa'ya dön de ona: Elini bir öküzün sırtına koymasını ve elinin örttüğü her bir kıla mukaabil bir yıl ömür verileceğini söyle, dedi. bu ilâhî bahşişi duyunca: Yâ Rabbî! Bundan sonra ne olacak(ölecek miyim, yoksa daha yaşayacak mıyım)? Diye sordu. Sonra öleceksin, buyurdu. Mûsâ: Öyleyse ölüm şimdi gelsin, dedi de Allah'tan bir taş atımı mesafeye kadar kendisini Mukaddes Arz'a yaklaştırmasını(orada ölüp orada gömülmesini) diledi. Hureyre şöyle dedi: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem): "Eğer ben Musa'nın gömüldüğü yerde sizinle beraber bulunsaydım, onun yol kenarında olan ve kızıl bir kum tepesinin yanında bulunan kabrini muhakkak sizlere gösterirdim" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: El-arzu’l Mukaddesede Yahud Onun Gibi Mukaddes Olan Diğer Yerlerde Gömülmeyi Arzu Eden Kimse Bâbı
1353-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin gömülmesinin ardından bir kimsenin mezarı üzerine cenaze namâzı kıldı. Bu namazda kendisi ve sahâbîleri ayakta durdular. Peygamber o kimse hakkında suâl sorup "Bu kimdir?" demişti de, oradakiler: Dünkü günün gecesinde gömülmüş olan Fulân kimsedir diye cevâp vermişlerdi. Bu cevâp akabinde hepsi birden o kabir üzerine cenaze namazı kıldılar.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Cenazeyi Geceleyin Gömme Bâbı
1354-)
Âişe(r.anha) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hasta olduğu zaman kadınlarından bâzısı Habeşistan'da gördükleri bir kiliseyi konuştular. Ona Mâriye(yani Meryem Ana) Kilisesi deniyormuş.(Sonradan Peygamber'in kadınlarından olan) Ümmü Seleme ile Ümmü Habîbe (radıyallahü anh) Habeşistan arazîsine gitmişlerdi. Bu iki kadın o kilisenin güzelliğini ve içindeki suret ve timsâlleri zikrettiler. Bunun üzerine Peygamber başını yukarı kaldırdı da: "Onlar kendilerinden iyi bir kimse çıkıp da vefat ettiği zaman, onun kabri üzerine bir mescit bina ederler, sonra o binaya bu suretleri (yani resimleri)yaparlar. İşte onlar Allah katında mahlûkatın en şerlileridirler" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Üzerine Mescid Kurulması Nın Meni Bâbı
1355-)
Bize Fulayh ibnu Süleyman tahdîs edip şöyle dedi: Bize Hilâl ibnu Alî tahdîs etti. Enes(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz Rasûlüllah'in kızının cenazesinde hâzır bulunup, şuna şâhid olduk: Rasûlüllah kabrin bir tarafına oturmuş hâldeydi. İki gözünün yaş dökmekte olduğunu gördüm.Rasûlüllah: "İçinizde bu gece günâh işlememiş bir kimse var mı?" diye sordu. EbûTalha: Ben varım, dedi. Rasûlüllah: "Bu kızın kabri içine in" buyurdu. Râvî Enes dedi ki: Bu emir üzerine Ebû Talha, Rasûlüllah'ın tazmin kabrine indi ve o kızı lahdine yerleştirip gömdü. Ebû Abdillah el-Buhârî- “Li-yakterifû”( Kazanmaları için)(el-En’am 113) ma'nasınadır. Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Lahdine Yerleştirmek İçin Kadının Kabrine Girecek Kimse Bâbı
1356-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud şehîdlerinden ikişer kişiyi bir örtü (yani bir kabir) içinde birleştiriyordu. Sonra: "Bunların hangisi Kur'ân'ı daha çok öğrenmiştir?" diye soruyordu. Bu çift şehîdlerden biri kendisine işaret edilince, onu kabirdeki lahdin içine önce koyuyordu. Ve sonra: "Ben bu mucâhidler üzerine (yani hayâtlarını Allah yolunda feda ettiklerine) kıyâmet günü bir şahidim" buyurdu ve bu şehîtlerin kendi kanları içinde, yıkanmadıkları ve üzerlerine namaz da kılınmadığı hâlde gömülmelerini emretti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Şehid Üzerine Namaz Bâbı
1357-)
Ukbe ibn Âmir (radıyallahü anh)'den(o, şöyle demiştir): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün çıkıp Uhud şehîdlerine cenaze üzerine kıldığı namazı gibi namaz kıldı. Sonra Medîne'ye dönüp minbere çıktı da:"Ben sizin için havuza ilk erişeniniz olacağım. Sizin hakk yolundaki hizmetlerinize şehâdet ediciyim. Allah'a yemin ederim ki, ben şu anda (cennetteki) havuzumu muhakkak görmekteyim. Ve emîn olunuz ki, bana arz'ın hazînelerinin anahtarları -yâhut arz'ın anahtarları- verilmiştir. Vallahi ben, benden sonra sizin müşrikliğe döneceğinizden hiç korkmam. Lâkin ben sizin ihtiras ile dünyâ hazîneleri hususunda birbirinizle nefsâniyet yarışına düşüp didişmenizden korkarım" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Şehid Üzerine Namaz Bâbı
1358-)
Câbir ibn Abdillah(radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud harbi şehîdlerinden iki kişiyi bir kabirde birleştiriyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bir Kabir İçinde İki Ve Üç Kişinin Gömülmesi Bâbı
1359-)
Câbir(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onları, yani Uhut şehîdlerini kendi kanları içinde gömünüz" buyurdu. Halbuki Peygamber onları yıkatmamıştı da.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Şehidleri Yıkamayı Düşünmeyen Kimse Bâbı
1360-)
Câbir ibn Abdillah(radıyallahü anh)'tan (o, şöyle demiştir): Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud şehîdlerinden iki kişiyi bir örtecek yer içinde, yani bir kabir içinde birleştiriyordu. Sonra: "Bunların hangisi Kur'ân'ı daha çok öğrenmiştir?" diye sorardı. Bu iki şehîdden birine işaret edilince onu kabirdeki lahdin içinde önce geçirir ve: "Ben bu şehîdler üzerine bir şahidim" buyurup, onları yıkamadığı ve üzerlerine cenaze namazı kılmadığı hâlde, şehîdlerin kendi kanları içinde gömülmelerini emreyledi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Lahdin İçinde Öne Geçirilen Kimse Bâbı
1361-)
(Abdullah ibn Mübarek şöyle dedi:) Ve bize el-Evzâî, ez-Zuhrî'den haber verdi ki, Câbir ibn Abdillah şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud şehîdleri için: "Bunların hangisi Kur'ân'ı daha çok öğrenmiştir?" diye sorardı. Kendisine bir adamın daha çok Kur'ân bildiği işaret edilince, Rasûlüllah o adamı kabirdeki lahdin içinde yanındaki arkadaşından öne geçirirdi. Câbir: (Uhud şehîdlerinden olan) Bâbam Abdullah ibn Amr ile amucam Amr ibn Cumûh bir tek çizgili abâ içinde kefenlendirildi, demiştir. Süleyman ibnu Kesîr dedi ki: Bana ez-Zuhrî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Câbir(radıyallahü anh)'den işiten kimse tahdîs etti.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Lahdin İçinde Öne Geçirilen Kimse Bâbı
1363-)
Bize Hâlid el-Hazzâ-, İkrime'den; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti. Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ve Celîl olan Allah Mekke'yi haram kılmıştır. Artık Mekke, benden evvel hiçbir kimse için helâl olmadı; benden sonra da hiçbir kimse için helâl değildir. Mekke bana da bir gündüzün bir saatinde helâl kılınmıştı. Mekke'nin otu koparılmaz, ağacı kesilmez, av hayvanı ürkütülmez, yitiği kimse tarafından el uzatılıp alınamaz. (Mekke'de yitirilen şeyi) ancak onun sahibini araştıracak kimse alabilir". Rasûlüllah'ın bu sözleri üzerine Abbâs: Yâ Rasûlallah, kuyumcular ve kabirlerimiz için ızhır otu müstesna olsun, dedi. Rasûlüllah: "Izhır müstesnadır" buyurdu. Hureyre Peygamber'den rivayet ettiği hadîste o zâtın: "Kabirlerimiz için ve evlerimiz için (ızhır müstesna olsun)" dediğini söyledi. Ebân ibnu Salih, el-Hasen ibn Müslim'den; o da Şeybe'nin kızı Safıyye'den söyledi ki, bu Safıyye: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim, deyip bu hadîsin benzerini(yânı kabirler ve evleri zikrettiğini) rivayet etmiştir. de Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs'tan söyledi ki, Abbâs: Izhır, Mekkeliler'in demircileri, dökümcüleri ve evleri için (zarurî bir ihtiyaç maddesi)dir, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir İçine Izhır Çayırı Ve Kuru Ot Konuluşu Bâbı
1365-)
Bize Sufyân (ibn Uyeyne) tahdîs etti. Amr ibn Dînâr şöyle dedi: Ben Câbir ibn Abdillah(radıyallahü anh)'tan işittim, şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl kendi çukuru içine konulduktan sonra onun çukuruna geldi; onun dışarıya çıkarılmasını emretti. O da dışarıya çıkarıldı. Rasûlüllah onun cesedini kendi iki dizi üzerine koydu da, onun cildi üzerine tükürüğünden üfledi ve ona kendi gömleğini giydirdi. Rasûlüllah'ın kendi gömleğini ona giydirmesinin sebebini Allah en bilendir. Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl, Peygamber'in amucası Abbâs'a bir gömlek giydirmiş idi. Sufyân ibn Uyeyne şöyle dedi: Ebû Hureyre şöyle demiştir : Rasûlüllah'ın üzerinde iki gömlek vardı. Abdullah ibn Ubeyy'in oğlu Abdullah, Rasûlüllah'a: Yâ Rasûlallah, senin cildine dokunan gömleğini bâbama giydir, dedi. ibn Uyeyne şöyle dedi: Peygamber'in kendi gömleğini Abdullah ibn Ubeyy'e giydirmesini, vaktiyle onun Abbâs'a gömlek giydirmiş olmasına bir karşılamadır zannederlerdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Ölü Herhangi Bir Sebebden Ötürü Kabirden Ve Lahidden Çıkarılır Mı?
1366-)
Câbir ibn Abdillah (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Uhud harbi vakti geldiğinde Bâbam Abdullah beni geceleyin çağırdı ve: "Ben Peygamber'in sahâbîlerinden ilk şehîd edilecekler içinde şehîd olacağımı kuvvetle zannediyorum. Ve ben kendimden sonraya Rasûlüllah'ın zâtı müstesna senden daha kıymetli bir kimseyi geride bırakmıyorum. Benim üzerimde bir borç vardır. Binâenaleyh onu öde. Kızkardeşlerine hayr vasiyet etmeyi iste dur" dedi. Sabaha girdik. Bâbam ilk şehîdlerden oldu. Ve bir tek kabir içinde diğer bir şehîdle beraber gömüldü. Sonra gönlüm, onu başka bir kimsenin beraberinde terk etmekten hoşlanmadı. Altı ay geçtikten sonra onu mezarından çıkardım. Bir de gördüm ki o, kulağı müstesna, yenice gömülmüşcesine, mezarına koyduğum gündeki gibi duruyor.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Ölü Herhangi Bir Sebebden Ötürü Kabirden Ve Lahidden Çıkarılır Mı?
1367-)
Câbir (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bâbam Ahdullah ibn Amr'ın beraberinde bir adam gömülmüştü. Benim gönlüm buna razı olmadı, nihayet Bâbamı mezardan çıkardım ve onu tek başına bir kabir içine koydum.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Ölü Herhangi Bir Sebebden Ötürü Kabirden Ve Lahidden Çıkarılır Mı?
1368-)
Câbir(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud şehîdlerinden ikişer kişiyi bir kabirde birleştiriyordu. Sonra: "Bunların hangisi Kur'ân'ı daha çok bellemiştir?" diye soruyordu. Bu çift şehîdlerden biri kendisine işaret edilince, onu kabirdeki lahdin içine önce koyardı. Akabinde: "Ben kıyâmet gününde bu şehîdler üzerine bir şahidim " der, onları yıkamadığı hâlde, bunların kendi kanları ile gömülmelerini emrederdi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir İçinde Bulunacak Lahid Ve Yarık Bâbı
1369-)
Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle haber verdi: Omer ibnu'l-Hattâb, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde bir topluluk içinde İbnu Sayyâd (denilen küçük kâhin)in bulunduğu tarafa gittiler. Ve onu (Ensâr'dan) Megâle oğulları'nın taştan yapılmış sağlam kale binası yanında çocuklarla oynarken buldular. İbnu Sayyâd o sırada henüz bulûğ çağma ermeye yaklaşmıştı. İbn Sayyâd, Peygamber'i bilemedi. Nihayet Peygamber eliyle ona(hafifçe) vurduktan sonra İbnu Sayyâd'a: Benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehâdet eder misin? Dedi. Bunun üzerine ibnu Sayyâd, Rasûlüllah'a baktı ve: Senin Ümmîlerin Rasûlü olduğuna şehâdet ederim, dedi ve Peygamber'e hitaben: Sen de benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehâdet eder misin? Dedi. onun suâline cevâb vermeyi bıraktı da: Ben Allah'a ve (hakk) rasûllerine îmân ettim, dedi. Akabinde İbnu Sayyâd'a: Ne görüyorsun? Diye sordu. Sayyâd: Bana doğru haber de, yalan haber de gelir, dedi. Bu cevâb üzerine Peygamber: iş sana çok karıştırılmış, buyurdu. Bundan sonra Peygamber İbnu Sayyâd'a: Senin için gönlümde bir şey sakladım(şunu bil), buyurdu. Sayyâd: Gönlündeki o şey "Duh"tur, diye cevâb verdi. Bunun üzerine Rasûlüllah: yıkıl git; haddini tecâvüz etme, buyurdu. Peygamber'in onu böyle azarlaması üzerine Omer: Yâ Rasûlallah, beni bırak da şunun boynunu vurayım, dedi. Peygamber: Ona dokunma, eğer bu çocuk o Deccâl ise, sen onu vurmaya me'mûr ve muktedir kılınmadın.Eğer Deccâl değil ise, onu öldürmekte senin için hiçbir hayır yoktur, buyurdu. Salim şöyle dedi: Ben Bâbam Abdullah ibn Omer'den işittim, o şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra bir kerre de Ubeyy ibn Ka'b ile beraber İbnu Sayyâd'ın bulunduğu hurmalığa gitmişti. Rasûlüllah onu gafil yakalamak ve ibn Sayyâd kendisini görmeksizin onun husûsî hayâtını görmek ve onun kâhinliğinden, tabiî olmayan hâlinden ve sözlerinden birşeyler işitmek ve sahâbîlere göstermek istiyordu. Peygamber onu kadife örtüsü içinde yan yatmış bir hâlde gördü. Kadife hırkası içinde genizden gelen anlaşılmaz bir hırıltı vardı. Tam bu sırada bir hurma ağacının arkasına gizlenmiş bulunan İbnu Sayyâd'ın annesi, Rasûlüllah'ı gördü ve hemen: Yâ Safı! İşte Muhammed geldi, diye seslendi. İbnu Sayyâd'ın adıdır. İbnu Sayyâd sür'atle ayağa kalktı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), maiyyetinde bulunan kimselere: Şu kadın oğlunu o hâlde bıraksaydı, o tutarsız saçma sapan sözleriyle, tabiî olmayan hâli ile size ne mal olduğunu açıklardı, buyurdu. Şuayb ibn Ebî Hamza kendi hadîsinde: "Ferafasahu, ramrametun" yahut "zemzemetun" şeklinde söyledi. Ukayl ibn Hâlid ise "Ramrametun" dedi. Ma'mer ibn Râşid ise "Ramzetun" diye söyledi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Sabi Yani Çocuk İslama Girip De Öldüğü Zaman Üzerine Cenaze Namazı Kılınır Mı? Ve Çocuğa İslâma Girmesi Teklîf Edilir Mi?
1371-)
Enes (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Bir Yahûdî çocuğu vardı, Peygamber'e hizmet ederdi. Bir ara çocuk hastalandı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona hasta ziyaretine geldi ve başının yanında oturdu. Ve çocuğa hitaben: "İslâm'a gir" buyurdu.” Çocuk yanında bulunan Bâbasının yüzüne baktı. Bâbası: Ebû’l-Kaasım'a itaat et(yani O'nun emrini kabul et), dedi. Bunun üzerine o çocuk hemen (şehâdet kelimelerini söyleyip) müslümân oldu. Müteakiben Peygamber hastanın yanından çıkarken: "Bu çocuğu cehennem ateşinden kurtaran Allah'a hamdolsun" diyordu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Sabi Yani Çocuk İslama Girip De Öldüğü Zaman Üzerine Cenaze Namazı Kılınır Mı? Ve Çocuğa İslâma Girmesi Teklîf Edilir Mi?
1372-)
Ubeydullah el-Leysî şöyle dedi: Ben ibn Abbâs'tan işittim; o: Ben ve annem Lubâbe, mustad'atînden (yani Medine'ye hicret edemeyip Mekke'de kalan ve orada zaîf bırakılmak istenen müslümânlardan) idik. Ben çocuklar sınıfındaki mustad'aflardan idim, annem ise kadınlar sınıfından olan mustad'aflardan idi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Sabi Yani Çocuk İslama Girip De Öldüğü Zaman Üzerine Cenaze Namazı Kılınır Mı? Ve Çocuğa İslâma Girmesi Teklîf Edilir Mi?
1373-)
İbn Şihâb ez-Zuhrî şöyle demiştir: Her ölen çocuğa, zina eden bir kadına âid olsa bile, cenaze namazı kılınır. Çünkü o çocuk İslâm fıtratı üzere yaratılmış olup, o fıtrat üzere doğurulmuştur. Onun anasıyle Bâbası yahut anası gayrı müslim olsa bile, bilhassa Bâbası müslümân olduklarını iddia ederlerse o çocuk doğum sırasında ağlayarak doğmuş ise, ona namaz kılınır. Böyle hayât emaresi izhâr etmeyerek, yani ağlamayarak doğan çocuğa, eksik ve hamil müddeti tamam olmadan düşük bir cenîn olarak doğduğu için namaz kılınmaz. Çünkü Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şu hadîsi tahdîs edip durmuştur: aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her doğan çocuk muhakkak fıtrat üzere doğar. Sonra anasıyle Bâbası onu Yahûdî yahut Nasrânî yahut Mecûsî yaparlar. Nasıl ki, kusursuz doğurulan her hayvan yavrusu, organları tam olarak doğar. Siz hiç o yavrunun burnunda, kulağında eksik, kesik birşey hisseder misiniz?" sonra Ebû Hureyre: “O hâlde sen yüzünü bir muvahhid olarak dîne, Allah'ın o fıtratına çevir ki, O, insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışına hiçbir şey bedel olamaz. Bu, dimdik ayakta duran bir dîndir. Fakat insanların çoğu bilmezler”(er-Rûm: 30) âyetini söyler idi.. Şihâb ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân haber verdi ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûluilah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: çocuk ancak fıtrat üzere dünyâya getirilir. Bundan sonra anası Bâbası (Yâhûdî ise) onu Yahûdîyaparlar, (Nasrânî ise) onu Nasrânî yaparlar,(Mecûsî ise) onu Mecûsî yaparlar. Nitekim kusursuz doğan bir hayvan yavrusu içinde siz kulağı, dudağı, burnu, ayağı kesik olanını hiç görüyor musunuz?" sonra Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şu âyeti söylerdi: "O hâlde sen yüzünü bir muvahhid olarak dîne, Allah'ın o fıtratına çevir ki, O, insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah 'ın yaratışına (hiçbir şey) bedel olamaz. Bu, dimdik ayakta duran bir dîndir. Fakat insanların çoğu bilmezler" (er-Rûm: 30).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Sabi Yani Çocuk İslama Girip De Öldüğü Zaman Üzerine Cenaze Namazı Kılınır Mı? Ve Çocuğa İslâma Girmesi Teklîf Edilir Mi?
1375-)
İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb, kendi Bâbası Müseyyeb ibn Hazn'dan haber verdi. Müseyyeb ibn Hazn (radıyallahü anh) ona şöyle haber vermiştir: Ebû Tâlib'e ölüm alâmetleri geldiği sırada ona Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve amucasmın yanında Ebû Cehl ibn Hişâm ile Abdullah ibn Ebî Umeyye'yi buldu. Rasûluilah, Ebû Tâlib'e hitaben: "Yâ amuca! Lâ ilahe ille’llah kelimesini söyle de, bununla Allah katında sana şehâdet edeyim" dedi. Cehl ve Abdullah ibn Ebî Umeyye: Yâ Ebâ Tâlib! Abdulmuttalib milletinden yüz mü çevireceksin? Diye men' ettiler. Rasûlüllah bu tevhîd kelimesini amucasına arz etmeye devam ediyordu. O iki kişi de mütemâdiyyen o sözlerini tekrar ediyorlardı. Nihayet Ebû Tâlib bunlara söylediği son söz olarak: O(yani ben), Abdulmuttalib milleti üzeredir, dedi ve Lâ ilahe ille’llah demekten çekindi. aleyhi ve sellem): "İyi bil ki (ey amucam)!Allah'a yemin olsun, ben sana mağfiret dilemekten nehyolunmadığım müddetçe, senin için muhakkak Allah'tan mağfiret isteyeceğim" dedi. Allah bu hususta şu âyeti indirdi: o çılgın ateşin yârânı oldukları muhakkak meydana çıktıktan sonra, artık onların lehine, velev hısım olsunlar, ne Peygamber ne de mü’min olanların istiğfar etmeleri doğru değildir"(et-Tevbe: 113).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb: Müşrik Olan Kimse Ölüm Sırasında Lâ İlahe İllellah Dediği Zaman?
1376-)
Bize Ebû Muâviye, el-A'meş'ten; o da Mucâhid ibn Cebr'den; o da Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs radıyallahü anhüma'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) azâb edilmekte olan iki kabre uğradı da: "Bunlar muhakkak azâb ediliyorlar. Hem de bunlar büyük bir işten dolayı azâb edilmiyorlar. Bunlardan biri idrardan sakınmaz idi. Diğeri de koğuculuk ederdi" buyurdu. Sonra Peygamber yaprakları koparılmış taze bir hurma dalı aldı ve bunu ikiye böldü. Sonra her bir kabre bunlardan birini dikti. Sahâbîler: Yâ Rasûlallah! Bunu niçin yaptınız? Diye sordular. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu dallar kurumayıp taze kaldığı müddetçe, bu iki kabir sahibinden azabın hafiflemesini ümîd ederim" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Üzerine Hurma Dalı Koyma Bâbı
1377-)
Alî ibn Ebî Tâlib şöyle demiştir: Biz bir kerre Bakîu'l-Garkad kabristanında bir cenazede buIunduk. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizim yanımıza gelip oturdu, biz de O'nun etrafında oturduk. Peygamber'in elinde bir deynek vardı. Başını aşağıya doğru eğdi de, elindeki deynekle yere vurmaya başladı. "Sizden hiçbir kimse ve nefeslendirilmiş hiçbir can hâriç olmamak üzere, muhakkak herbirinin cennetten ve cehennemden olan yeri (takdîr edilip) yazılmıştır. Ve herbir kimse muhakkak şakî yahut saîd olarak yazılmıştır" buyurdu. üzerine sahâbîlerden biri: Öyle ise Yâ Rasûlallah, ameli ve ibâdeti bırakıp yazılmış olan kitabımıza dayanamaz mıyız? Bizden saadet ehli olan her kişiyi ilâhî yazı, saadet ehlinin hayr ameline sevkeder (cennetlik olur). Yine bizden şakaavet ehli (olması mukadder) olan her kişiyi de îlâhî yazı, şakaavet ehlinin (şerr) ameline sevkeder(bu da cehenneme girer), dedi. " (Diğer rivayette: Siz amele devam edin, çünkü herkes niçin yaratıldı ise o kendisine kolaylaştırılır)Saadet ehline gelince, onlara saadet amelini işlemek kolaylaştırılır. Şakaavet ehline gelince, onlara da eşkıya zümresinin şerr işlerini işlemek ciheti kolaylaştırılır" buyurdu. Sonra da şu âyeti okudu:"Bundan sonra kim verir ve sakınırsa, o en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız. Amma kim cimrilik eder, kendini müstağni görür ve o en güzeli yalan sayarsa, biz de ona o en güç olanı kolaylaştırırız"(el-Leyli: 5-10)
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Muhaddisin Kabir Yanında Vaz Etmesi Ve Bu Sırada Arkadaşlarının Onun Etrafında Oturmaları Bâbı
1378-)
Bize Hâlid el-Hazzâ, Ebû Kılâbe'den; o da Sabit ibnu'd-Dahhâk (radıyallahü anh)'tan tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem): "Herkim İslâm'dan başka bir dîne yalancı ve kasdedici olarak yemîn ederse, o kimse dediği gibi(yalancı)dır. Kim de kendini demirden yapılmış keskin bir âletle öldürürse, bu kimse de cehennem ateşinde o âletle azâb olunur" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kendi Kendini Öldüren Kimse Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1379-)
Haccâc ibnu Minhâl da şöyle dedi: Bize Cerîr ibnu Hazım tahdîs etti ki, el-Hasen ei-Basrî şöyle demiştir: Bize Cundeb (radıyallahü anh) şu Basra Mescidi'nde Peygamber'den aşağıdaki hadîsi tahdîs etti. Biz o hadîsi unutmadık. Cundeb'in yalan söylemesinden de korkmuyoruz (Çünkü Cundeb çok doğrudur). Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " (Sizden evvel geçen ümmetlerden birinde) yaralı bir adam vardı. (Acısına dayanamayıp) kendisini öldürdü. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allah: Kulum kendi kendisini öldürmeye davranmakla benim hükmüme sabırsızlık etti. Ben de ona cenneti haram kıldım, buyurdu".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kendi Kendini Öldüren Kimse Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1380-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir.Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): " (Dünyâda iken) kendini boğan kimse, ateşin içinde de kendini boğar durur. Kendini dürtüp vuran(ve böylece kendini öldüren)kimse de ateşte kendini dürter durur" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kendi Kendini Öldüren Kimse Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1381-)
Omer ibnu'l-Hattâb(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Abdullah ibnu Ubeyy ibn Selûl öldüğü zaman, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) onun cenazesine namazını kıldırması için çağırıldı. Rasûlüllah kalkıp dikilince ben O'na doğru sıçrayıp fırladım da: Yâ Rasûlallah! Abdullah ibn Ubeyy üzerine cenaze namazı kılacak mısın? Halbuki o, şu, şu, şu ve şu günlerde şöyle şöyle demişti diyerek, Rasûlüllah hakkındaki çirkin sözlerini teker teker sayıyordum. Rasûlüllah gülümsedi de: "Benden geriye çekil yâ Omer!" buyurdu. Ben kendisine karşı sözü çoğaltınca: "Ben muhayyer kılındım da istiğfar etmeyi tercih ettim. Eğer ben yetmişten fazla istiğfar ettiğim takdirde ona mağfiret edileceğini bilir olaydım, muhakkak yetmiş defadan ziyâde mağfiret isterdim" buyurdu. Omer dedi ki: Akabinde Rasûlüllah, Abdullah ibn Ubeyy üzerine namaz kıldı, sonra döndü. Ancak az bir zaman ikaamet etmişti ki, nihayet Berâe sûresinden iki âyet indi: "Onlardan ölen hiçbir kimseye ebedî duâ etme, (defn veya ziyaret için) kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Rasûlü’nü inkâr ile kâfir oldular; onlar fasıklar olarak öldüler" (et-Tevbe: 84). Omer: Ben sonra Rasûlüllah'a karşı olan o günkü cür'etimden dolayı hayret ettim, Allah ve Rasûlü en iyi bilendir, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Münafıklar Üzerine Cenaze Namazı Kılmanın Ve Müşrikler İçin Allahtan Mağfiret İstemenin Mekruh Kılınması Bâbı
1383-)
Ebu'l-Esved ed-Duelî (69) şöyle demiştir: Bir kerre Basra'dan Medine'ye gelmiştim. O sırada Medine'de bir hastalık vâki' olmuştu. Ben Omer ibnu'l-Hattâb'ın yanına oturdum. Bizim topluluğun yanından bir cenaze geçti. Bu cenazenin sahibi oradakiler tarafından hayırla anılıp övüldü. Bunun üzerine Omer: Vâcib oldu, dedi. Sonra diğer bir cenaze daha geçirildi. Yine orada bulunanlar tarafından bu cenazenin sahibi de hayırla anılıp övüldü. Omer yine: Vâcib oldu, dedi. Daha sonra üçüncü bir cenaze geçirildi. Bu sefer orada bulunanlar tarafından bu cenaze şerr ile anılıp kötülüğü söylendi. bu sefer de: Vâcib oldu, dedi. Ebu'l-Esved dedi ki: Ben: Ey Mü'minler'in Emîri! Ne vâcib oldu? Dedim. Omer: Ben, Peygamber'in söylediği gibi söyledim; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Herhangi bir müslümân hakkında dört (mü'min) kişi hayr ile şehâdet ederse, Allah o müsiümân kişiyi cennete girdirir" buyurdu. Biz: Üç kişi şehâdet ederse de böyle mi? diye sorduk. Peygamber: "Üç kişi şehâdet ederse de böyledir" buyurdu. Sonra: İki kişi şehâdet ederse de böyle midir? Dedik. Peygamber: "İki kişi şehâdet ederse de böyledir" buyurdu. Bundan sonra biz Peygamber'e bir şâhidden sormadık.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: İnsanların Ölüyü Hayırla Anıp Övmeleri Bâbı
1384-)
el-Berâu'bnu Âzib (radıyallahü anh)'den tahdîs etti ki, Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Mü 'mine gelinip de mü'min kabri içinde oturtulduğu zaman, (suâllerden)sonra mü'min: Eşhedu en lâ ilahe illellah ve eşhedu enne Muhammeden Rasûlüllah (= Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed muhakkak Allah'ın Rasûlü'dür) diye şehâdet eder. İşte bu şehâdet, Allah'ın şu kavlidir:Allah îmân edenlere dünyâ hayâtında da, âhirette de o sabit sözde dâima sebat ihsan eder (Allah zâlimleri şaşırtır; Allah ne dilerse yapar)"(İbrâhîm:27). Şu'be bu geçen hadîsi tahdîs etti ve bunda şu ziyâde oldu: "Allah îmân edenleri o sabit sözde dâima sabit kılar.., "(İbrâhîm: 27) âyeti, kabir azâbı hakkında indi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azâbı Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1385-)
Salih ibn Keysân şöyle demiştir: Bana Nâfi' tahdîs etti. Ona da İbn Omer haber verip şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kalîb Çukuru'nda cesedler üzerine vardı da onlara: "Rabb'inizin sizlere va'd ettiği şeyi hakk buldunuz mu?" diye seslendi. Bir takım ölü cesedlere mi hitâb ediyorsun? denildi. Bunun üzerine Peygamber: "Sizler bunlardan daha fazla işitir değilsiniz. Fakat bunlar cevâb veremezler" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azâbı Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1386-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ancak:"Bu ölüler, kendilerine söylemekte bulunduğum sözümün hakk ve doğru olduğunu şimdi muhakkak biliyorlar" buyurmuştur. Nitekim Yüce Allah da: "Zîrâ şübhesiz sen ölülere duyuramazsın. (Arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da da'veti işittiremezsin)"(en-Neml: 80) buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azâbı Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1387-)
Âişe (r.anha)'den: Âişe'nin yanına bir Yahûdî kadını girip, kabir azabını zikretmiş; akabinde de Âişe'ye hitaben: Allah seni kabir azabından korusun, diye duâ etmiş. Bunun üzerine Âişe, Rasûlüllah'a kabir azabını sormuş. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da: "Evet, kabir azâbı (hakktır, vardır)" buyurmuştur. Âişe: Ben bundan sonra Rasûlüllah'ın hiçbir namaz kılıp da kabir azabından Allah'a sığınmayı terkettiğini görmedim, demiştir. Râvî Gunder: Kabir azâbı (hakktır), cümlesini ziyâde etmiştir
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azâbı Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1388-)
İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, o Ebû Bekr'in kızı Esmâ'dan işitmiştir. Esma (radıyallahü anh) şöyle diyordu: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) bir kerre hutbe yapmaya kalktı ve kişinin kabirde tâbi' tutulacağı imtihan fitnesini zikretti.Rasûlüllah kabir hâllerini böyle tafsîlâtıyle anlatınca müslümânlar dehşetli bir surette feryâdla ağlaştılar. Râvî Gunder: Kabir azâbı (hakktır), cümlesini ziyâde etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azâbı Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1389-)
Bize Saîd ibn Ebî Arûbe, Katâde'den; o da Enes'ten tahdîs etti. Enes ibn Mâlik (radıyallahü anh) onlara şöyle tahdîs etmiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: kabri içine konulduğu ve arkadaşları ile cemâati geriye dönüp gittikleri zaman -ki ölü bunların yürürken ayakkabılarının çıkardıkları seslerini bile muhakkak işitir- ona iki melek gelir. Bunlar ölüyü oturturlar ve ona: Şu Muhammed adlı kimse hakkında ne der idin? diye sorarlar. soruya muhâtab olan mü'min kul: O'nun Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet ederim, der. Bunun üzerine melekler tarafından: Cehennemdeki oturacak yerine bak. Allah bu azâb yerini senin için cennetten bir oturacak makaama tebdil etti, denilir de o mü'min kul, cehennem ve cennetteki o iki makaamını beraberce görür". "O mü'mine, kabri içinde bir genişlik verileceği bize zikrolundu" dedi ve sonra yine Enes hadîsine döndü. Rasûlüllah şöyle buyurdu: ve kâfir olan kula gelince, ona da: Şu kimse hakkında ne der idin? diye sorulur. O da: Ben O 'nun hakkında birşey bilmiyorum. Ben sâdece insanların O'nun hakkında söyleyegeldikleri sözü söylerdim, diye cevâb verir. üzerine ona: Anlamadın ve uymadın(yahut: Sen hem anlamadın, hem de Kur'ân'ı tilâvet etmedin; yahut da: Anlamaz ve uymaz olaydın)denir ve ona demirden tokmaklarla öyle bir vuruş vurulur ki, derhâl şiddetli bir sayha ile bağırır. Bu bağırışı insan ve cinnlerden ibaret olan iki ağırlıktan başka bu ölüye yakın olan her şey işitir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azâbı Hakkında Gelen Hadisler Bâbı
1390-)
Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Bana Avn ibnu Ebî Cuhayfe, Bâbası Ebû Cuhayfe'den; o da el-Berâ ibnu Âzib'den tahdîs etti ki, Ebû Eyyûb(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), güneş batmış olduğu hâlde Medine'den dışarıya çıkmıştı. Bir ses işitti de: "Yahudi kabilesi, kendi kabirleri içinde azâb olunuyor" buyurdu. ibnu Şumeyl şöyle dedi: Bize Şu'be haber verip şöyle dedi: Bize Avn tahdîs edip şöyle dedi. Ben el-Berâ'dan işittim; o da Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)'dan; o da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azabından Allaha Sığınmak Bâbı
1392-)
Mûsâ ibn Ukbe şöyle demiştir: Bana Hâlid ibn Saîd ibni'l-Âsî'nin kızı Eme tahdîs etti. O da Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)'den, kabir azabından Allah'a sığınırken işitmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azabından Allaha Sığınmak Bâbı
1393-)
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir:Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle duâ ederdi: "Allâhumme innî eûzu bike min azâbi-l kabri ve min azâbin-nâri ve min fitneti’l mahyâ ve'l-memâti ve min fitneti’l- Mesîhi’d-Deccâli (= Yâ Allah! Ben, kabir azabından, ateş azabınızdan, hayât ve ölüm imtihan ve şiddetlerinden ve Deccâl Mesîh fitnesinden sana sığınırım)".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Kabir Azabından Allaha Sığınmak Bâbı
1394-)
İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iki kabrin üzerine uğradı da: "Bu iki kabir muhakkak azâb olunuyorlar. Halbuki büyük bir şeyden dolayı azâb olunmuyorlar" buyurdu. Sonra da: "Evet, biri koğuculuk ederdi, diğeri de idrarından sakınmazdı" buyurdu. Râvî dedi ki: Bundan sonra Rasûlüllah yaş bir deynek aldi, deyneği iki parçaya böldü. Sonra o parçalardan her birini bir kabir üzerine dikti. Sonra da: "Bunlar kurumayıp taze kaldıkları müddetçe belki bu kabir sahiplerinden azâb hafifletilir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Gıybet Ve İdrardan Dolayı Kabir Azâbı Bâbı
1395-)
Bana Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) 'den tahdîs etti ki, Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz öldüğü zaman, ona varıp oturacağı yeri sabah akşam gösterilir. O kimse cennet ehlinden ise cennetten; cehennem ehlinden ise cehennemden olan yeri gösterilir. Ve ona: işte senin oturacağın yer burasıdır, nihayet kıyâmet günü Allah seni buraya gönderecek, denilir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Ölüye, Sabah Akşam Kendi Oturacağı Yerinin Gösterilmesi Bâbı
1396-)
Ebû Saîd el-Hudrî'den şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cenaze tâbuta konulup da erkekler onu omuzlan üzerine yüklendikleri zaman, o cenaze iyi bir kişi ise: Beni (sevabıma) ulaştırınız, ulaştırınız der. Şayet iyi bir kimse değilse: Yazıklar olsun! Bu cenazeyi nereye götürüyorlar? diye seslenir. Cenazenin bu sesini (gafil) insandan başka herşey (her varlık) işitir. Eğer insan bunu işitseydi, muhakkak düşer bayılırdı".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Ölünün, Tabut Üzerinde Taşınırken Söylediği Kelam Bâbı
1397-)
Enes ibn Mâlik(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Günâh işleme çağına ermemiş üç çocuğu ölen hiçbir müslümân (ana Bâba)müstesna olmamak üzere, Allah muhakkak onu, bu çocuklara ihsan eylediği geniş rahmeti ile cennete girdirir".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Henüz Buluğa Ermeden Ölen Müslüman Çocukları Hakkında Söylenmiş Hadisler Bâbı
1398-)
Sabit, el-Berâ(radıyallahü anh)'dan şöyle dediğini işitmiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), çocuğu İbrâhîm vefat ettiği zaman: “ İbrâhîm için cennette muhakkak bir süt annesi vardır" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Henüz Buluğa Ermeden Ölen Müslüman Çocukları Hakkında Söylenmiş Hadisler Bâbı
1399-)
İbn Abbâsradıyallahü anhüma şöyle demiştir: RasûIullah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a müşriklerin ölen çocuklarından soruldu da: "Allah onları yarattığı zamân, onların ne yapacaklarını en iyi bilendir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Müşriklerin Ölen Çocukları Hakkında Söylenmiş Hadisler Bâbı
1400-)
Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle diyordu: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, müşriklerin (ölen) çocuklarından soruldu da: "Allah onların neyi işleyiciler olduklarını en iyi bilendir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Müşriklerin Ölen Çocukları Hakkında Söylenmiş Hadisler Bâbı
1401-)
Ebû Hureyre(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Her doğurulan çocuk, fıtrat üzere doğurulur. Sonra anası ile Bâbası onu Yahudi yaparlar, yahut Nasrânî yaparlar, yahut Mecusi yaparlar. Hayvan yavrusunun eksiksiz tam bir hayvan yavrusu sıfatında doğurulması gibi. Sen o hayvan yavrusu içinde kulağı, dudağı, burnu, ayağı kesik olanını hiç görür müsün?".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Müşriklerin Ölen Çocukları Hakkında Söylenmiş Hadisler Bâbı
1402-)
Semure ibnu Cundeb(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını kılınca yüzünü bize yöneltir ve: "Bu gece sizden kim ru'yâ gördü?" diye sorar idi. Eğer birisi ru'yâ görmüş ise, ru'yâsını Peygamber'e hikâye ederdi. Peygamber de o şahsın ru'yâsı hakkında Allah'ın dilediği şeyleri (yani yorumunu) söylerdi. bir gün bize sordu ve: "Sizden ru 'yâ gören var mıdır?" buyurdu. Biz: Hayır, yoktur, dedik. Peygamber dedi ki: "Lâkin bu gece ben şöyle bir ru'yâ gördüm: Bana iki adam geldi, bunlar elimi tuttular ve beni Mukaddes Arz'a(yani pampâk ve düz bir arazîye) çıkardılar. Orada bir adam oturuyordu. Diğer bir adam da ayakta duruyor, elinde de demirden çatal bir kanca vardı. - Mûsâ ibn İsmail'den rivayet eden bâzı arkadaşlarımız şöyle dedi:- Ayaktaki adam bu çatal kancayı oturanın ağzının sağ tarafına, tâ kafasına kadar sokuyor ve ağzın bu kısmını parçalıyordu. Sonra bu adam onun ağzının diğer tarafını da böyle yapıyor ve bu tarafı da parçalanıyordu. Bu sırada ağzın sağ tarafı iyi olmaya dönüyordu. Bu defa da buraya dönüyor, yine kancayı sokup parçalıyordu. benim yanımdaki iki zâta: Bu adam kimdir ve bu hâl nedir? dedim. Onlar bana:(Sorma)yürü, dediler. Birlikte ileri gittik. Nihayet arka üstü yatmış bir adamın yanına geldik. Bunun baş ucunda da bir adam dikilmiş, elinde yumruk büyüklüğünde bir taş var. Bu taşla yatan adamın başını kırıyordu. Taşı başına her vurduğunda, taş yuvarlanıp gidiyordu. O adam da arkasından taşı almak için koşuyordu. O dönüp gelmeden bunun kırılmış olan başı düzeliyor ve tekrar eski hâline dönüyordu. Öteki adam dönüp gelince, yine başına vurup eziyordu Bu adam kimdir? diye sordum. Onlar: (Hiç sorma)ileri yürü, dediler. Birlikte ileriye gittik. Fırın gibi altı geniş, üstü dar bir deliğe eriştik. Bu deliğin altında ateş yanıyordu. Ateş alevlenip yükseldikçe içindeki insanlar da yükseliyor, hattâ delikten çıkmağa yaklaşıyorlardı. Ateşin alevi sâkinleşince de aşağı dönüyorlardı. Bunun içinde çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. yanımdaki iki zâta: Bunlar kimdir? diye sordum. Onlar da: (Hiç sorma)ileri yürü, dediler. Beraber yürüdük. Nihayet kandan bir nehrin yanına geldik. O nehrin içinde ortasında ayakta bir adam dikiliyordu. Yezîd ile Vehb ibnu Cerîr ibn Hazım şöyle dediler: nehrin kıyısında da bir adam duruyordu. Önünde de bir takım taşlar vardı. Nehrin içindeki adam yüzerek kenara doğru gelip dışarı çıkmak isteyince, kıyıdaki adam onun ağzının içine bir taş atıyor ve onu geriye eski yerine döndürüyordu. Çıkmak için sahile doğru gelmeye her teşebbüs ettikçe, kıyıdaki hemen ağzına bir taş fırlatıyor ve onu eski yerine döndürüyor. Ben yine yanımdaki iki zâta: Bu nedir? diye sordum. Onlar da: Sorma; ileri yürü, dediler. Beraberce yürüdük. Nihayet yeşil bir bahçeye vardık. Bu bahçede büyük bir ağaç vardı. Bu ağacın dibinde de yaşlı bir adamla bir takım çocuklar bulunuyordu. Bu ağaca yakın bir yerde de bir adam vardı ve önündeki ateşi yakmaktaydı. yanımdaki iki zât, benimle beraber ağaca çıktılar. Ve beni bir eve soktular ki, ben asla bundan güzel bir ev görmedim. Burada bir takım yaşlı erkekler, bir takım gençler, bir takım kadınlar ve bir takım çocuklar vardı. Sonra yanımdaki iki adam beni buradan dışarıya çıkardılar. Benimle birlikte ağaca yukarı çıktılar. Ve beni evvelkinden daha güzel ve daha kıymetli bir eve girdirdiler. Burada da bir takım yaşlılar ve gençler vardı. yanımdaki iki zâta: Sizler beni bu gece (iyi)gezdirdiniz. Şimdi bana gördüğüm şeyleri haber verip, bildiriniz, dedim. Onlar: Evet (anlatalım)dediler: Şu ağzının parçalandığını gördüğyn kimseye gelince, o bir yalancı idi; o dünyâda devamlı yalan söylerdi. Bunun yaydığı yalan her tarafa ulaşırdı. İşte bu yalancı, kıyâmet gününe kadar yapılmakta olduğunu gördüğün şekilde azâb olunacaktır. ezilmekte olduğunu gördüğün kimseye gelince, öyle bir adamdır ki, Allah ona Kur'ân öğretmiş, o da(bu ni'metin kıymetini bilmeyerek) bütün gece uyumuş, gündüz de Kur'ân ile amel etmemişti. İşte hayâtında Kur'ân 'dan yüz çeviren bu gafil kimse de, kıyâmet gününe kadar bu suretle azâb olunacaktır. delik içinde gördüğün çıplak kimselere gelince, onlar da bir alay zina edicilerdir. Nehir içinde gördüğün kimse ise, ribâ (yani faiz)yiyicilerdir. Ağacın dibindeki yaşlı kimse İbrahimPeygamber 'dir. İbrahim'in etrafındaki çocuklar ise, insan çocuklarıdırlar.O ateş yakan kimse, cehennemin bekçisi olan Mâlik'tir. Girdiğin birinci ev, bütün mü'minlerin ortak evidir. İkinci gördüğün o muhteşem saray da, şehîdlerin sarayıdır. Ben Cibril'im, bu da (kardeşim) Mîkâîl'dir.(Yâ Muhammed!)Sen başını yukarı kaldır, dedi. Başımı kaldırdım, bir de gördüm ki, üst tarafımda beyaz bulut misâli bir şey! Melekler: İşte burası senin makaamındır, dediler. Ben: Beni bırakınız da şu makaamıma gireyim, dedim. Melekler: Hayır. Senin daha tamamlamadığın kalan bir ömrün vardır. Onu ne vakit tamamlarsan, o zaman menziline girersin, dediler".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Bâb
1403-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Ben Ebû Bekr'in yanına girdim. O: Peygamber'i kaç parça bez ile kefenlediniz? diye sordu. de: Gömlek ile başlık olmaksızın, üç parça beyaz Yemen'in Suhûl beldesinde dokunmuş pamuk bezi içinde, diye cevâb verdi. Ebû Bekr, Âişe'ye: Rasûlüllah hangi gün içinde vefat etmişti? diye sordu. de: Pazartesi gününde, diye cevâb verdi. Ebû Bekr: Bu gün, hangi gündür? diye sordu. Âişe: Bu gün pazartesi günüdür, dedi. Ebû Bekr: Benim vefatımın da şu saatimle bu gece arasında vâki' olmasını ümîd ediyorum, dedi. Ebû Bekr, içinde hasta bulunduğu elbisesine baktı da, onda da bir zağferan lekesi olduğunu gördü ve: Benim üstümdeki bu elbisemi yıkayınız ve buna iki parça bez daha ilâve ediniz de beni bunların içine sarınız, dedi. muhakkak ki bu elbise eskimiştir, dedim. Ebû Bekr: Şübhesiz diri, bunun yenisine ölüden daha lâyıktır. Çünkü yeni bez ancak hayâtında bir müddet bakaa gören kimse içindir, dedi. Bekr, salı gecesi akşamına kadar vefat etmedi. Ve sabaha girmeden önce, geceleyin gömüldü.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitâbu'l-cenâiz
Konu: Pazartesi Günündeki Ölüm Bâbı