Sahîh-i Buhârî Hadis Kitabı
4269-)
eş-Şeybânî şöyle demiştir: Ben Abdullah ibn Ebî Evfâ (radıyallahü anh)'dan şunu işittim: Hayber günü bizlere bir açlık isabet etti. Şübhesiz eşek etiyle dolu tencereler muhakkak kaynıyordu. dedi ki: Bâzısı pişmişti. Bu sırada Peygamber'in nidâcısı geldi de: Eşek etlerinden hiçbirşey yemeyiniz ve o etleri dökünüz! Diye nida etti. İbnu Ebî Evfâ devamla dedi ki: Bizler kendi aramızda; Peygamber bu etlerden ancak henüz beşte bir hissesi alınmadığı için nehyetmiştir diye konuştuk. Sahâbîlerden bâzısı da: Peygamber bunlardan kesin olarak nehyetti; çünkü bu eşekler pislik yiyorlardı, dediler.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4270-)
Adiyy ibn Sabit, el-Berâ ile Abdullah ibn Ebî Evfâ (radıyallahü anh) haber verdi ki, onlar (Hayber'de) Peygamber'in beraberinde bulunurlarken birtakım eşek sürüleri ele geçirmişler. Akabinde onları pişirmişler. Bu sırada Peygamber'in nidâcısı: Tencereleri dökünüz! Diye nida etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4271-)
Adiyy ibn Sabit tahdîs edip şöyle demiştir: Ben el-Berâ'dan ve İbn Ebî Evfâ(radıyallahü anh)'dan işittim, onlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den tahdîs ediyorlardı: Kendileri tencereleri (ocaklar üzerine) dikmişlerken, Peygamber: "Tencereleri dökünüz!" buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4272-)
Buradaki senedde de el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh): Biz Peygamber'in beraberinde gazveye gittik, demiş ve geçen hadîsin benzerini söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4273-)
el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber gazvesinde bizlere evcil eşek etlerini çiğ olarak ve pişmiş olarak atmamızı emretti. Sonra bir daha onları yemeyi emretmedi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4273-)
el-Hâris kızı Ümmü’l-Fadl (radıyallahü anh): Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)den akşam namazında "el-Murselâti urfen" Sûresi'ni okurken işittim. Bundan sonra ruhunu Allah kabz edinceye kadar bir daha bize namaz kıldırmadı, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Hastalığı Ve Ölümü İle Yüce Allahın Şu Kavli Bâbı:
4274-)
İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Bunlar insanların yük taşıma hayvanları olduğu için, bunları yemek sebebiyle yük hayvanlarının yok olup gitmelerini istemediği için mi Rasûlüllah bundan nehyetti yahut Hayber gününde mutlak olarak evcil eşek etlerini haram mı kıldı, bilmiyorum, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4275-)
Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber günü süvari gazilerin atları için iki pay, yayalara bir pay verdi, demiştir. Râvî Ubeydullah ibn Omer şöyle demiştir: Bu hadîsi Nâfi' tefsir edip şöyle dedi: Mücâhidin beraberinde bir atı olursa, ganimet malından ona üç pay verilir (birisi gâzînin, ikisi atının payıdır). Eğer gâzînin atı yoksa, onun yalnız bir payı vardır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4276-)
Cubeyr ibn Mut'ım (radıyallahü anh), Saîd ibnu’l-Müseyyeb'e haber verip şöyle demiştir: Ben ve Usmân ibn Affân, Peygamber'in yanına yürüdük ve kendisine: Hayber'in size âid olan beşte bir ganîmet hissenizden Muttalib oğulları'na verdiniz de bizi bıraktınız. Halbuki bizler ve onlar nesebce nisbetimiz yönünden(yani Abd Menâf a intisâbda) bir tek soyda birleşiyoruz, dedik. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hâşim oğulları 'yle Muttaîib oğulları bir soydur" buyurdu. Cubeyr: Peygamber, Abdi'ş-Şems oğulları'yle Nevfel oğullarına birşey taksim etmedi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4277-)
Bize Bureyd ibnu Abdillah, Ebû Burde'den tahdîs etti ki, Ebû Mûsâ(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz(Eş'arîler) Yemen'de iken Peygamber'in meydana çıkışı(yahut hicrete çıkışı) haberi bize erişti. Biz de, ben ve iki kardeşim -ki biri Ebû Burde, öbürü Ebû Ruhm'-dür; ben kardeşlerimin en küçükleri idim- kavmimiz Eş'arîler'den -Ebû Mûsâ yâ elli küsur demiş, yahut da şöyle söylemiştir:- elliüç yahut elliiki kişi içinde Peygamber'in yanına doğru muhacirler olarak Yemen'den çıktık. Biz bir gemiye bindik. (Havanın muhalefetiyle) gemimiz bizi Habeşe Hükümdarı en-Necâşî'nin memleketi sahiline attı. Orada Ca'fer ibn Ebî Tâlib'e kavuştuk. Bir müddet onunla beraber Habeşistan'da kaldık. Nihayet hepimiz topluca yola çıkıp Medîne'ye geldik. Ve Peygamber'e Hayber'i fethettiği sırada kavuştuk. Ordudaki mücâhidlerden bâzı insanlar bize, yani gemi ile gelenlere: Hicret şerefini kazanmakta biz sizi geçtik! diyorlardı. kerre de Esma bintu Umeys -ki bizimle Habeşistan'dan gelenlerden idi- Peygamber'in kadını Hafsa'yi -ki o da vaktiyle bir muhacir kaafilesi için Habeşistan'a hicret etmişti- ziyaret etti. Esma, Hafsa'nın yanında iken Omer de kızı Hafsa'nın odasına girdi. Omer, Esmâ'yı görünce Hafsa'ya: Bu kadın kimdir? diye sordu. Hafsa: Umeys kızı Esmâ'dır, dedi. Omer: Bu kadın Habeşli Esma mıdır? Bu kadın deniz yolcusu Esma mıdır? dedi(ve böyle tekrar tekrar latife etti). da: Evet, diye tasdik etti. Omer, Esmâ'ya: Medine'ye hicret faziletinde biz sizi geçtik! Biz Rasûlüllah'a sizden daha lâyık, daha yakın bulunuyoruz, dedi. bu sözlerden öfkelenerek şöyle müdâfaada bulundu: Hayır, siz hiç öyle değilsiniz. Vallahi Rasûlüllah ile hicret eden sizlerin Rasûlüllah açlarını doyurdu, câhillerini va'z edip okuttu. Biz ise Habeşistan'da müslümânlara uzakların ve öfkelilerin yurdunda yahut toprağında bulunuyorduk(yani müslümânlara kînle, düşmanlıkla dolu bir yurtta, bir toprakta bulunuyorduk). Bütün bu sıkıntıları biz, Allah'ın ve Rasûlü'nün rızâsı uğrunda yüklendik. Ey Omer! Allah adına yemîn olsun ki, bütün bu dediklerini gidip Rasûlüllah'a söyleyinceye kadar ne bir lokma yemek yiyeceğim, ne de bir yudum su içeceğim. Ey Omer! Biz uzak illerde eziyet olunuyorduk ve korku içinde yaşıyorduk. Bu hakikatleri şimdi gidip Peygamber'e zikredeceğim ve O'na soracağım. Ey Omer, Peygamber'e bunları söylerken yemîn olsun ben ne yalan söylerim, ne de haktan meylederim. Bu konuşmamızı bir kelime bile artırmam.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4278-)
Bu sırada Hafsa'nın odasına Peygamber geldi. Esma: Ey Allah'ın Peygamberi, Omer şöyle şöyle söyledi, diye nakletti. de: "Sen ona ne cevâb verdin?" diye sordu. Esma Ben de şöyle şöyle cevâb verdim, diye müdâfaasını da anlattı. Bunun üzerine Peygamber: "Bu hususta Omer bana sizden daha lâyık ve yakın değildir. Omer ve Omer'le (Medîne'ye) hicret eden arkadaşları için bir hicret sevabı vardır. Ey gemi yoldaşları, sizin için ise iki hicret sevabı vardır (Birisi Necâşî'ye hicret, öbürüsü Medîne'ye, Peygamber'in yanına hicret)". şöyle demiştir: Bu hâdise ve Peygamber'in gemi halkı hakkındaki bu yüksek şehâdeti üzerine bir de gördüm ki, bunu işiten Ebû Mûsâ el-Eş'arî ve bütün yoldaşlarımız, birbiri ardınca takım takım ziyaretime geliyorlar ve bu hadîsi sevinçle benden soruyorlardı. Bir derecede ki, dünyâ malından arzu edilen hiçbirşey, Peygamber'in Habeşe Muhacirleri hakkındaki bu yüksek şehâdeti derecesinde onların gönüllerinde çok ferah ve yüksek te'sîrli olamazdı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4279-)
Ebû Burde dedi ki: Esma şöyle demiştir: Yemîn ederim, ben Ebû Musa'yı gördüm ki, o, bu hadîsi benden tekrar tekrar nakletmemi istiyordu. Ebû Burde, Ebü Musa'dan söyledi ki: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şübhesiz ben Eş'ârtler cemâatinin geceleyin evlerine girdikleri zaman okudukları Kur'ân seslerini pekiyi tanırım. Sefer hâlinde de onların ordu içindeki konak yerlerini de gece vakti Kur'ân seslerinden tanırım. Velev ki ben Eş'arîler'in indikleri bu konak yerlerini gündüz görmemiş olsam bile. Eş'arîler'den hakîm bir kimse de vardır ki, o, bir süvârî veya bir düşman müfrezesine kavuştuğu zaman onlara: Arkadaşlarım size burada kendilerini beklemenizi emreder (böylece onları korkutur)".
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4280-)
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz(Eş'arîler, Ca'fer ve arkadaşlanyle beraber Habeşe'den) Peygamber Hayber'i fethettikten sonra huzuruna geldik. Fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimetten bize de bir pay ayırdı. Halbuki Hayber fethinde hazır bulunmayan bizden başka hiçbir kimseye pay ayırmamıştır.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4281-)
Abdullah ibn Mutî'in himayesinde bulunan Salim Ebû’l-Gays, Ebû Hureyre(radıyallahü anh)'den şöyle derken işitmiştir: Biz Hayber'i fethettik. Fakat altın ve gümüş ganimeti almadık; ancak sığır, deve ve hurma bahçeleri ganimet aldık. Sonra Rasûlüllah'ın maiyyetinde olarak Vâdî'l-Kurâ'ya gittik. Rasûlüllah'ın beraberinde Mıd'am(yahut Kerkere) adiyle çağrılan, kendisine Dıbâb oğullarının hediye ettiği siyah bir kölesi vardı. İşte bu köle, Rasûlüllah'ın yolculuk eşyasını deveden indirdiği sırada ona, nereden geldiği bilinmeyen bir ok geldi ve bu köleye isabet etti. Bunun üzerine insanlar: Şehîdlik ona mübarek olsun, dediler. Rasûlüllah da: "Hayır, nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, onun Hayber günü taksimleri yapılmamış olan ganimetlerden aldığı semle (yani ince kadifeden ihram) kendi üzerinde tutuşup yanmaktadır" buyurdu. bir adam Peygamber'in bu sözünü işitince bir yahut iki tane ayakkabı tasması getirdi de: Bu, benim kendiliğimden almış olduğum birşeydir, dedi. Rasûlüllah: "Ateşten bir -yahut iki- ayakkabı tasması!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4282-)
Zeyd, babası Eslem'den haber verdi ki, o, Omer ibnu'l-Hattâb(radıyallahü anh) şöyle derken işitmiştir: Dikkat edin! Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, eğer insanların sonra gelecek nesillerine bir seviyede, hiçbirşeyleri olmayarak bırakacak olmasaydım, bana fethedilen herbir memleket arazîsini muhakkak Peygamber'in Hayber'i taksim ettiği gibi taksim ederdim. Fakat ben fethedilen memleketleri (hemen şimdiki gâzîler arasında taksîm etmeyip) ileriki nesillere gelirini taksim edecekleri birer hazîne olarak bırakıyorum.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4283-)
Bize İbnu Mehdî, Mâlik ibn Enes'ten; o da Zeyd ibn Eslem'den; o da babası Eslem'den tahdîs etti ki, Omer (radıyallahü anh): Müslümanların sonradan gelecek nesilleri (ni düşünmek) olmasaydı, müslümânlara fethedilen herbir memleket arazîsini, Peygamber'in Hayber'de yaptığı gibi gâzîler arasında taksim ederdim, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4284-)
Bize Sufyân ibn Uyeyne tahdîs edip şöyle dedi: Ben ez-Zuhrî'den işittim, şu hâlde ki, ona İsmâîl ibn Umeyye soruyordu. O şöyle dedi: Bana Anbesetu'bnu Saîd şöyle haber verdi: Ebû Hu-reyre (radıyallahü anh) Hayber'de Peygamberce geldi de ganimet malından atiyye vermesini istedi. Saîd ibnu'l-Âs oğulları'ndan biri(yani Ebân ibn Saîd): Yâ Rasûlallah, ona atiyye verme, dedi. Bunun üzerine Ebû Hureyre: Bu adam Nu'mân ibn Kavkal'ı öldüren kişidir, dedi. Ebân ibnu Saîd de: Vay şu dağ kediciğine şaşılır ki, o (Yemen'in) Kadûmu'd-Da'n Dağı'ndan yuvarlanıp geldi... Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4285-)
Ve ez-Zubeydî'den zikrolunur ki, ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Anbesetu'bnu Saîd haber verdi. O, Ebû Hureyre'den işitmiştir. Ebû Hureyre, Saîd ibnu’l-Âs'ı haber veriyordu. Şöyle dedi: Rasûlüllah, Ebân'ı Medîne'den Necd tarafına doğru bir seriyye başında kumandan olarak göndermişti. Hureyre devamla dedi ki: Nihayet Ebân ve arkadaşları, Hayber'i fethetmesinin ardından(henüz Hayber'de iken) Peygamber'in huzuruna geldiler. Atlarının yularları muhakkak hurma Iîfi idi. Hureyre dedi ki: Ben: Yâ Rasûlallah, bunlara, yani Ebân ve beraberindeki arkadaşlarına ganîmetten mal ayırma! dedim. Ey dâl(yani sidr) ağacının başından yuvarlanıp gelen dağ kedisi, sen Rasûlüllah'a bu sözü nasıl söylüyorsun? dedi. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yâ Ebân, otur!" buyurdu da onlara ganîmetten pay ayırmadı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4286-)
Bana dedem Saîd ibn Amr şöyle haber verdi: Ebân ibn Saîd, -Peygamber Hayber'i fethetmesinin ardından- Peygamber'in yanına geldi ve selâm verdi. Ebû Hureyre bu anda: Yâ Rasûlallah,(Uhud günü) İbn Kavkal'ı öldüren işte budur! Deyiverdi. Ebân da Ebû Hureyre'ye hitaben: Sana şaşarım, Kadûmu Da'n Dağ'ndan yuvarlanıp gelen dağ kedisi! Bu öyle dağ kedisi ki, Allah'ın benim elimle şehîdlik ikram ettiği ve beni onun eliyle öldürüp horlamasından men' ettiği bir adamla (yani İbn Kavkal'ı öldürmemle) beni kötülüyor! Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4287-)
Bize tmâm el-Leys ibn Sa'd, Ukayl (ibn Hâlid el-Eylî)'den; o da Muhammed ibn Şihâb'dan; o da Urve'den; o da Âi-şe (radıyallahü anh)'den (onun şöyle dediğini) tahdîs etti: Peygamber'in kızı Fâtıma aleyhi's-selâm Ebû Bekr'e haber gönderip, ondan Allah'ın, küffâr mallarından kendisine harbsiz olarak verdiği Medîne civarındaki Nadîr oğulları arazîsi Fedek hurmalıkları ve Hayber hurmalıklarının beşte birinin bakıyyesinden isabet eden mallardan Rasûlüllah'ın mîrâsını istiyordu. Ebû Bekr şöyle dedi: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Biz(peygamberler) vâris olunmayız. Biz ne mal bırakırsak sadakadır" buyurdu. Ancak Muhammed ailesi bu maldan yerler (bundan fazla tasarruf hakları yoktur). Vallahi ben Rasûlüllah’ın bu sadaka malları üzerinde kendi hayâtı zamanında yürürlükte olan işlerden hiçbirşeyi değiştirmem. Ben muhakkak Rasûlüllah'ın bu mallar üzerindeki muamelesi gibi muamele yaparım, dedi. Ebû Bekr, o mallardan Fâtıma'ya herhangi birşey vermeyi kabul etmedi. Bunun üzerine Fâtıma bu hususta Ebû Bekr'e darıldı da, ondan ayrılıp gitti. Vefat edinceye kadar Fâtıma, Ebû Bekr'le konuşmadı. Fâtıma, Peygamber'den sonra altı ay yaşadı. Fâtıma vefat edince kocası Alî, onu Ebû Bekr'e bildirmeden geceleyin üzerine cenaze namazı kılıp defnetti. Fâtıma'nın hayâtında insanlar tarafından Alî'ye bir saygı, bir sevgi ciheti vardı (Fâtıma'yı teselli için meşguliyeti, bey'attan geri kalmasına sebeb sayılmıştı). Fâtıma vefat edince Alî, insanlardan bu saygı cihetini bulamadı da Ebû Bekr'le barışmayı ve onunla bey'atlaşmayı aradı. Bundan önceki altı ay içinde Ebû Bekr'e bey'at etmemişti. Alî, Ebû Bekr'e haberci gönderip: Bize gel, -Omer'in gelmesini istemediği için de- fakat yanında başka bir kimse gelmesin! dedi. Omer de (bu Ebû Bekr'e ulaşınca): Hayır, vallahi onların yanına tek başına girmeyeceksin, dedi. Ebû Bekr de: Sen Alî ve beraberindekilerin bana ne yapacaklarını sanıyorsun? Vallahi ben onlara elbette gideceğim, dedi. Ebû Bekr onların yanına girdi. Bunun üzerine Alî, şehâdet kelimelerini telâffuz etti de Ebû Bekr'e şunları söyledi: Bizler senin faziletini tanımış ve Allah'ın sana verip, sana doğru sevkeylediği hiçbir hayırda sana karşı hased etmemişizdir. Lâkin sen bize karşı bu halîfelik içinde istibdâd ettin (yani bizimle istişare etmeyip, kendi bildiğine gittin). Bizler ise Rasûlüllah'a yakınlığımızdan dolayı bu işte müşavereden bir pay görüyorduk! bunları söyleyinceye kadar Ebû Bekr'in iki gözü yaş akıttı. Bu sefer Ebû Bekr konuşunca şöyle dedi: Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, muhakkak Rasûlüllah'ın hısımlarına hizmet etmek bana kendi hısımlarıma hizmet etmemden daha sevimlidir. Amma şu, Peygamber'in geride bıraktığı mallardan dolayı sizinle aramda olan çekişmeye gelince, ben o mallarda hayırdan hicbirşey eksiltmedim ve Rasûlüllah'ın o mallarda yapmakta olduğunu gördüğüm herhangibir işi terketmeyip mutlakaa yapmışımdır, dedi. konuşma akabinde Alî, Ebû Bekr'e: Bey'at için sana va'd zevalden sonradır, dedi. Bekr öğle namazını kılınca minbere çıktı, şehâdet kelimelerini telâffuz etti de Alî'nin durumunu, bey'atten geri kalışını zikretti ve Alî'nin, kendisinden özrünün kabulünü istediği sebeble, Alî'nin özrünü kabul edip gecikmesini bağışladı. Sonra Alî istiğfar ve teşehhüd etti de, Ebû Bekr'in hakkını büyüttü(ve onunla bey'atleşti). Ve kendisinin yapmış olduğu şeye, ne Ebû Bekr'e karşı bir hased ve ne de Allah'ın Ebû Bekr'in üstün kıldığı fazîletini inkâr ve tanımamazlık düşüncesinin sevketmediğini söyledi ve şunu ilâve etti: Lâkin bu devlet başkanlığı içinde kendimiz için istişareden bir pay görüyorduk. Fakat Ebû Bekr bize karşı istibdâd etti, yani bize danışmayıp, kendi bildiğiyle hareket etti. Bu sebebden biz de gönüllerimizde darılmıştık! bu sözleriyle müslümânlar sevindiler de: Îsabet ettin(yâ Alî)! Dediler ve Alî, bey'at işine böyle güzellikle döndüğü zaman, müslümânlar Alî'ye yakın oldular.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4288-)
Âişe (r. anha): Hayber fetholunduğu zaman artık şimdi hurmadan doyarız dedik, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4289-)
İbn Omer (radıyallahü anh) de: Bizler Hayber'i fethettiğimiz zamana kadar doymuş değildik, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayber Gazvesi Bâbı
4290-)
Bana İmâm Mâlik, Abdulmecîd ibn Süheyl'den; o da Saîd ibnu'l-Müseyyeb'den; o da Ebû Saîd el-Hudrî ile Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den şunu tahdîs etti: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem), sahâbîlerden bir kişiyi Hayber üzerine harâc me'mûru ta'yîn etti. Sonra bu zât Hayber'den cenîb (denilen en iyi cins) hurma ile geldi. Rasûlüllah ona: "Hayber'in bütün hurmaları böyle midir?" diye sordu. O sahâbî: Hayır, vallahi yâ Rasûlallah, hepsi böyle değildir. Biz bu en iyi hurmadan bir sâ' ölçeğini,(âdî hurmanın) iki sâ'ı ile yine bu iyi hurmadan iki sâ'ı, üç sâ' âdî hurma ile değiştirir alırız, dedi. "Böyle yapma! Âdî hurmayı para ite sat, sonra bu para ile cenîb (nev'i iyi hurma) satın al!" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber’in Fetihten Sonra Meyveleri Geliştirip Taksimi İçin Hayber Ahâlîsi Üzerine Bir Kişi Tayîn Etmesi Bâbı
4291-)
Ve Abdulazîz ibnu Muhammed, Abdulmecîd'den; o da Saîd'den söyledi ki, Saîd'e, Ebû Saîd el-Hudrî ile Ebû Hureyre: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'e Ensâr'dan Adiyy oğulları'nın kardeşini (Sevâd ibn Gaziyye'yi) gönderdi de, onu Hayber halkı üzerine emîr yaptı, diye tahdîs etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber’in Fetihten Sonra Meyveleri Geliştirip Taksimi İçin Hayber Ahâlîsi Üzerine Bir Kişi Tayîn Etmesi Bâbı
4292-)
Ve Abdulmecîd'den; o da Ebû Salih es-Semmân'dan; o da Ebû Saîd ile Ebû Hureyre'den geçen hadîsin benzerini rivayet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber’in Fetihten Sonra Meyveleri Geliştirip Taksimi İçin Hayber Ahâlîsi Üzerine Bir Kişi Tayîn Etmesi Bâbı
4293-)
Bize Cuveyriye ibn Esma, Nâfi'den tahdîs etti ki, Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh): Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem), Hayber arazîsini Yahûdîler'e orada çalışmaları ve o topraklarda ekin ekmeleri ve oradan çıkan mahsûlün yarısı Hayberliler'e âid olmak üzere onlara verdi, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Hayber Ahâlîsiyle Arazîde Çalışmaları Anlaşması Yapması Bâbı
4294-)
Bana Saîd(ibn Ebî Saîd el-Makbûrî) tahdîs etti ki, Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Hayber fetholunduğu zaman Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem)'a içi zehirli(kızartılmış) bir koyun hediye edildi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hayberde Bulunduğu Sırada Peygamber İçin İçine Zehir Katılmış Olan Koyun Un Hâli Bâbı
4295-)
Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -Rumlar üzerine gönderdiği- bir ordunun başına Usâme ibn Zeyd'i kumandan yaptı. Bâzı kimseler Usâme'nin kumandanlığı hususunda i'tirâz dedikoduları yaptılar. Bunun üzerine Rasûlüllah (bir hutbe yaptı da): "Eğer siz Usâme'nin kumandanlığı hususunda kötüleme yapıyorsanız, sizler bundan önce onun babası Zeyd ibn Hârise'nin kumandanlığına da dil uzatmıştınız. Allah'a yemin ediyorum ki, Zeyd kumandanlığa elbette lâyıktı. Ve o bana, insanların en sevimlilerinden biri olduysa, hiç şübhesiz şu Üsâme de babasından sonra bana insanların en sevimlilerindendir" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Zeyd İbn Harise Gazvesi Bâbı
4296-)
el-Berâ ibn Âzib (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem)-altıncı hicret yılı- zu’l-ka'de ayı içinde umre yapmak üzere yola çıktı. Fakat Mekke müşrikleriPeygamber'i Mekke'ye girmeye bırakmalarını kabul etmediler. Nihayet Peygamber Mekkeliler'le gelecek senede üç gün Mekke'de kalmak üzere, Hudeybiye'de bir barış anlaşması yaptı. Müslümanlar barış anlaşmasını yazdıkları zaman "Bu, Muhammed Rasûlüllah'ın üzerinde sulh olduğu anlaşma maddeleri yazısıdır" başlığım yazmışlardı. elçileri: Biz senin risâletini ikrar etmiyoruz. Eğer biz senin Allah'ın Rasûlü olduğunu bilir ve tasdik eder olsaydık, seni hiçbirşeyden men' etmezdik. Lâkin sen Muhammed ibn Abdillah'sın, dediler. onlara cevaben: "Ben Allah'ın Rasûlü 'yüm ve Muhammed ibn Abdillah'ım!" buyurdu. sonra kâtib olan Alî'ye: "Rasûlüllah lâfzını sil!" buyurdu. Alî: Hayır, vallahi ben Seni (n ''Rasûlüllah" unvanım) ebediyyen silmem! dedi. üzerine Rasûlüllah, kitabı aldı. Rasûlüllah kendisi yazı yazmayı güzel yapamıyordu. Akabinde: "Bu, Muhammed ibn Abdillah'ın üzerinde sulh olduğu anlaşma maddeleri yazısıdır" diye yaz (dır)dı:
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hudeybiye Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Bâbı
4297-)
İbn Omer (radıyallahü anh) 'den(şöyle demiştir): Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) umre yapmak niyetiyle(Medîne'den) çıktı. Fakat Kureyş kâfirleri Rasûlüllah ile Ka'be arasına engel oldular. Bunun üzerine Rasûlüllah da Hudeybiye'de kurbanını kesip başım tıraş etti (böylece ihramdan çıktı). Ve müşriklerle "Gelecek sene umre yapmak, Mekke ahâlîsi üzerine yalnız kınında kılıçlar taşımak ve Mekke'de ancak Mekkeliler'in arzu ettikleri müddet kadar (yani üç gün) ikaamet etmek" şartları üzerine barış anlaşması yaptı. (Buna göre Rasûlüllah ertesi sene umre etti ve) Mekkeliler'le barış anlaşmasında kararlaştırdığı gibi, Mekke'ye girip üç gün ikaamet etti. Mekke'de üç gün ikaametinî tamamlayınca, Mekkeliler Rasûlüllah'ın Mekke'den çıkmasını söylediler. O da Mekke'den çıktı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hudeybiye Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Bâbı
4298-)
Mucâhid ibn Cebr şöyle demiştir: Ben, Urvetu'bnu'z-Zubeyr ile beraber(Medine'de) mescide girdim. Abdullah ibn Omer'i Âişe'nin hücresine dayanmış oturuyor bulduk. Sonra Urve, İbn Omer'e: Peygamber kaç defa umre yaptı? diye sordu. İbn Omer: Birisi receb ayında olmak üzere, dört umre yaptı, dedi. Bu sırada biz, Âişe'nin kendi odasında dişlerini misvâklayış sesini işittik. Urve, teyzesi Âişe'ye: Ey Mü'minlerin Anası! Ebû Abdirrahmân (ibn Omer)'in söylemekte olduğunu işitiyor musun? İbn Omer "Peygamber dört umre yaptı, bunların biri receb ayı içindedir" diyor? Dedi. üzerine Âişe: ibn Omer, Peygamber'in yaptığı umrelerin hepsinde şâhid ve hazır bulunmuştur. Halbuki Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) receb ayında kesin olarak umre yapmamıştır, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hudeybiye Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Bâbı
4299-)
İsmâîl ibn Ebî Hâlid: Abdullah ibn Ebî Evfâ (radıyallahü anh)'yı şöyle derken işitmiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -anlaşma hükmü ile gerçekleştirilecek olan- umreyi yaptığı zaman, bizler O'nu müşrik oğlanlarından ve müşriklerden Rasûlüllah'a herhangibir ezâ vermesinler diye, setredip koruduk.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hudeybiye Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Bâbı
4300-)
Bize Hammâd-ki o İbnuZeyd'dir-Eyyûb'dan; o da Saîd ibn Cubeyr'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) sahâbîleriyle beraber (hüküm umresi için Mekke'ye) geldi. Müşrikler kendi aralarında: Şu muhakkak ki, size Yesrib hummasının zayıflattığı bir topluluk geldi, dediler. (bunu işitince) sahâbîlere, tavafın ilk üç şavtında(dolaşmasında) koşmalarını,(Yemen cihetindeki) iki köşe arasında tabiî yürümelerini emretti. Rasûlüllah'ı, tavafın bütün şavtlarında (yani yedi dolaşmada) koşmalarını emretmeye mâni' olan şey ancak sahâbîlerine olan şefkat isteğidir. Hammâd ibnu Seleme şunu ziyâde etti: Eyyûb'dan; o' da Saîd ibn Cubeyr'den; o da ibn Abbâs'tan; o şöyle demiştir: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) barış anlaşmasıyle emâna girdiği yılında Mekke'ye geldiği zaman müşriklerin, sahâbîlerin kuvvetlerini görmeleri için, sahâbîlerine: "Koşunuz!" emrini verdi. Bu tavaf sırasında müşrikler Kuaykıân Dağı tarafında bulunuyorlardı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hudeybiye Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Bâbı
4302-)
Buradaki senedle İbn Abbâs radıyallahü anhüma:Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisi de ancak müşriklere kuvvetini göstermek için bu suretle Beyt'i tavaf ve Safa ile Merve arasını sa'y etti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hudeybiye Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Bâbı
4303-)
Bu senedle İbn Abbâs radıyallahü anhüma: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Meymûne'yi ihrâmlı iken Mekke'de nikâh edip ihramdan çıktıktan sonra zifaf yaptı. Sonraları Meymûne, Mekke yakınındaki Şerif mevkiinde vefat etti, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hudeybiye Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Bâbı
4304-)
Ebû Abdillah dedi ki: İbn İshâk şunu ziyâde etti: Bana İbnu Ebî Necîb ve Ebân ibn Salih, Atâ'dan ve Mucâhid'den tahdîs ettiler ki, ibn Abbâs: Peygamber’le Meymûne ilk hüküm umresinde evlendi, demiştir. devamı dokuzuncu cilddedir misk "(et-Tatfîf: 26) olması niyâzıyle Cildin Sonu
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Hudeybiye Andlaşması Hükmü İle Yapılan Umre Bâbı
4305-)
Saîd ibn Ebî Hilâl şöyle demiştir: Ve bana Nâfi' haber verdi; ona da İbn Omer, Mûte günü Ca'fer'i öldürülmüş hâlde gördüğünü bildirip, şöyle haber vermiştir: Ben Ca'fer'in vücûdunda süngü ve kılıç darbesi olarak elli yara saydım. Bu elli yaradan hiçbirisi arkasında değildi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Şâm Toprağından Olan Mûte Gazvesi Bâbı
4306-)
Abdullah ibn Omer(radıyallahü anh) şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mûte gazvesinde Zeyd ibn Hârise'yi kumandan ta'yîn etti de: "Eğer Zeyd öldürülürse Ca'fer komutandır. Ca'fer de öldürülürse Abdullah ibn Revaha komutandır" buyurdu. ibn Omer: Bu gazvede ben de mücâhidler içinde bulundum. Biz Ca'fer ibn Ebî Tâlib'i(şehîd edildikten sonra) aradık da, onu şehîdler arasında bulduk. Onun bedeninde doksan küsur süngü ve ok yarası tesbît ettik.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Şâm Toprağından Olan Mûte Gazvesi Bâbı
4307-)
Bize Hammâd ibn Zeyd, Eyyûb'dan; o da Humeyd ibn Hilâl'den; o da Enes (radıyallahü anh)'ten şöyle tahdîs etti: Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyd'in, Ca'fer'in ve Abdullah ibn Revâha'nın şehîd edildiklerim, insanlara onların haberleri gelmeden önce bildirdi. Peygamber: "Zeyd sancağı eline aldı, vuruldu. Sonra Ca'fer aldı, o da vurulup şehîd oldu. Sonra bayrağı İbnu Revâha aldı, o da vurulup şehîd oldu" buyurdu. bunları bildirirken iki gözü yaş döküyordu. Sonra Peygamber: "Nihayet sancağı Allah'ın kılıçlarından bir kılıç (olan Hâlid ibn Velîd) aldı; neticede Allah mücâhidlere fethi müyesser kıldı" buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Şâm Toprağından Olan Mûte Gazvesi Bâbı
4308-)
Ben Yahya ibn Saîd el-Ensârî'den işittim, o şöyle dedi: Bana Abdurrahmân ibn Saîd'in kızı Amre haber verip şöyle dedi: Ben Âişe(r.anha)'den işittim, şöyle diyordu: Zeyd ibnu Hârise'nin Ca'fer ibn Ebî Tâlib'in ve Abdullah ibn Revâha'nın öldürüldükleri haberi geldiği zaman Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturdu, kendisinde hüzün ve keder biliniyordu. devamla dedi ki: Ben de kapının Rasûlüllah'ın görüleceği bir aralığından kendisine bakıyordum. Bu sırada Rasûlüllah'a birisi geldi ve: Ey Rasûlallah! Ca'fer'in kadınları... dedi ve onların ağlamalarını zikretti. da o kimseye, kadınları çığlıkla ağlamaktan nehyetmesini emretti. dedi ki: O adam gitti, sonra ikinci defa geldi ve: Ben kadınları nehyettîm, dedi de, onların kendisine itaat etmediklerini zikretti. dedi ki: Rasûlüllah yine kadınları men' edin diye buyurdu. O zât yine gitti, sonra geldi de: Vallah kadınlar bize galebe ettiler, dedi. Âişe: Rasûlüllah o adama: "Bu kadınların ağızlarına toprak saç!" buyurdu. Âişe dedi ki: Ben o adama: Allah senin burnunu topraklasın (zelîl etsin)! Vallahi sen ne sana verdiği emri yerine getirdin, ne de Rasûlüllah'ı bulunduğu meşakkati ve hüznü içinde kendi hâline bıraktın! Diye çıkıştım.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Şâm Toprağından Olan Mûte Gazvesi Bâbı
4311-)
Hâlid ibnu'l-Velîd'den işittim, o şöyle diyordu: Yemîn ederim ki, Mûte gazvesi gününde elimde dokuz kılıç kırıldı ve elimde yalnız Yemen'e mensûb ağzı enli bir kılıç dayandı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Şâm Toprağından Olan Mûte Gazvesi Bâbı
4312-)
en-Nu'mân ibn Beşîr (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Abdullah ibnu Revâha bir hastalığı sırasında bayıldı da kızkardeşi ve en-Nu'mân ibn Beşîr'in anası olan Amre, onu öldü sanarak: "Vah benim dağım dayanağım! Vah şuyum, vah buyum!" diye, İbn Revâha'nın birtakım vasıflarını sayarak ağlamaya başladı. İbn Revâha o baygınlıktan ayrıldığı zaman kızkardeşi Amre'ye: Sen benim hakkımda birşey söyledikçe (bir melek tarafından) bana: Sen böyle misin? Denildi, dedi (de ağlamasını nehyetti).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Şâm Toprağından Olan Mûte Gazvesi Bâbı
4313-)
en-Nu'mân ibn Beşîr (radıyallahü anh): Abdullah ibn Revâha bayıldı, deyip geçen hadîsi söyledi. Bunda şunu ziyâde etti: Abdullah ibn Revâha (Mûte gazvesinde) öldüğü zaman kızkardeşi Amre ona ağlamadı.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Şâm Toprağından Olan Mûte Gazvesi Bâbı
4314-)
Ebû Zabyân haber verip şöyle demiştir: Ben Zeyd'in oğlu Usâme (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi (Cuheyne kabilesinden) el-Huraka üzerine gönderdi. Bizler o kavme sabah baskını yapıp, onları bozguna uğrattık. Ensâr'dan bir mücâhidle ben, onlardan (Mirdas ibn Amr ve İbnu Nehîk el-Fedekî denilen) bir adama kavuştuk. Onu çevirdiğimizde: Lâ ilahe ille'llah, dedi. söz üzerine Ensârî arkadaşım ondan el çekti. Fakat ben mızrağımı ona sapladım ve onu öldürdüm. Medine'ye geldiğimizde bu iş Peygamber'e ulaştı. Bunun üzerine Peygamber: "Yâ Usâme! Sen o adamı Lâ ilahe ille’llah demesinin ardından mı öldürdün?" buyurdu. O bu sözü ölümden korunmak için söyledi, dedim. Peygamber ise "Onu niçin öldürdün?" sorusunu hiç durmadan tekrar ediyordu. O kadar ki ben, keski bu günden önce İslâm'a girmiş olmayaydım diye temenni ettim.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber’in Zeydın Oğlu Usâmeyi Cuheyne Kabilesinden Hurakalara Göndermesi Bâbı
4315-)
Yezîd ibnu Ebî Ubeyd şöyle demiştir: Ben Seleme ibnu'l-Ekva'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber yedi gazvede bulunup düşmanla cenk ettim. Peygamber'in hazırlayıp gönderdiği seriyyelerden dokuz seriyye içinde de gazveye gittim. Bu seriyyelerden birinde başımızda Ebû Bekr kumandan idi. Bir kerre de Usâme ibn Zeyd kumandan idi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber’in Zeydın Oğlu Usâmeyi Cuheyne Kabilesinden Hurakalara Göndermesi Bâbı
4316-)
Ve Omer ibnu Hafs ibn Gıyâs şöyle dedi: Bize babam, Yezîd ibn Ebî Ubeyd'den tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: Ben Seleme'den işittim, şöyle diyordu: Ben Peygamber'in beraberinde yedi gazve yaptım. Peygamber'in göndermekte olduğu seriyyeler içinde de dokuz gazveye gittim. Bir kerresinde başımızda Ebû Bekr, bir kerresinde de Usâme kumandan idi.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber’in Zeydın Oğlu Usâmeyi Cuheyne Kabilesinden Hurakalara Göndermesi Bâbı
4317-)
Seleme ibnu’l-Ekva' (radıyallahü anh): Ben Peygamber'in beraberinde yedi kerre gazveye gittim. Bir kerre de Peygamber'in başımıza kumandan yaptığı Usâme ibn Zeyd ibn Hârise'nin maiyyetinde gazveye çıktım, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber’in Zeydın Oğlu Usâmeyi Cuheyne Kabilesinden Hurakalara Göndermesi Bâbı
4318-)
Seleme ibnu’l-Ekva': Ben Peygamber'in beraberinde yedi kerre gazveye gittim, dedi de Hayber, Hudeybiye, Huneyn günü ve Kared günü gazvelerini zikretti. Yezîd ibn Ebî Ubeyd: Ben gazvelerden kalan üçünü unuttum, demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Peygamber’in Zeydın Oğlu Usâmeyi Cuheyne Kabilesinden Hurakalara Göndermesi Bâbı
4319-)
Amr ibn Dînâr şöyle demiştir: Bana el-Hasen ibn Muhammed haber verdi ki, kendisi Ubeydullah ibnu Ebî Râfi'den şöyle derken işitmiştir: Ben Alî (radıyallahü anh)'den işittim, şöyle diyordu: Rasûlüllah beni, ez-Zubeyr'i ve el-Mıkdâd'ı gönderdi de: "Gidiniz, Hah bustânına kadar ilerleyiniz. Oraya vardığınızda mahfe içinde, yanında mektûb bulunan yolcu bir kadın vardır. Kadından o mektubu alıp bana getiriniz" buyurdu. dedi ki: Bizler, atlarımız bizi koşturarak gittik, Sonunda o bustâna vardık. Hakîkaten biz orada mahfe içinde bir kadın bulduk. Şu mektubu çıkar, dedik. Benim yanımda hiçbir mektûb yoktur! Diye inkâr etti. kadına: Çaresiz ya sen mektubu çıkaracaksın, yahut biz elbiseni soyup bulacağız! Dedik. çaresiz mektubu saç örgüsü arasından çıkardı. Akabinde biz mektubu alıp Rasûlüllah'a getirdik. Mektûbda "Hâtıb ibn Ebî Beltaa'dan Mekke müşriklerine" unvanı yazılı olduğu, içinde Rasûlüllah'ın harb hazırlığı yaptığını onlara bildirmekte olduğu görüldü. üzerine Rasûlüllah: "Yâ Hâtıb, bu ne iştir?" diye sordu. Hâtıb şöyle cevâb verdi: Yâ Rasûlallah! Bana karşı acele etme! Ben Kureyş'e yapıştırılıp bağlanmış bir kişi idim. -Bu sözüyle: Ben onlara yeminle bağlanmış bir kimse idim; onların kendilerinden değildim, demektedir.-Senin beraberinde Muhâcirler'den olan kimselerin Mekke'de ailelerini ve mallarını koruyacak birçok hısımları vardır.(Benim ise böyle koruyacak kimsem yoktur.) Neseb cihetinden olan bu boşluğu, Mekkeliler arasında bir el(yani minnettarlar) edinerek doldurmak ve bu suretle hısımlarımı korumak istedim. Ben bu işi dînimden dönme olarak da, İslâm'a girdikten sonra kâfirliğe rızâ olarak da yapmadım! bu savunması üzerine Rasûlüllah orada bulunanlara: "Dikkat edin! Hâtıb size karşı muhakkak doğru söyledi" buyurdu. bir türlü öfkesini yenemeyen) Omer: Yâ Rasûlallah, beni bırak da şu münâfıkın boynunu vurayım! Dedi. "Şu muhakkak ki, Hâtıb, Bedir gazvesinde hazır bulundu. Sana ne bildirir? Belki Allah Bedir'de hazır bulunan kimselerin yüksek cehdlerine muttali' oldu da: Sizler bundan böyle istediğinizi yapın, ben sizler için âhirette mağfiret etmişimdir, buyurdu" dedi. üzerine Allah şu sûreyi indirdi: “Ey îmân edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dostlar edinmeyin. Kendilerine sevgi yüzünden onlara (Peygamber'in maksadını) ulaştırırsınız! Halbuki onlar Hak 'tan size gelene küfretmişlerdir. Peygamberi de, sizi de Rabb'iniz olan Allah'a îmân ediyorsunuz diye çıkarıyorlardı onlar. Eğer siz benim yolumda savaşmak, benim rızâmı aramak için çıkmışsanız (bunu yapmazsınız). Onlara hâlâ mahabbet mi gizliyeceksinizl Halbuki ben sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da çok iyi bilenim. İçinizden kim bunu yaparsa, muhakkak ki yolun tâ ortasından sapmış olur..." (el-Mümtehine: 1).
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Mekkenin Fethi Ve Hâtıb İbn Ebî Beltaanın Peygamberin Bu Gazvesini Mekkelilere Haber Vermek İçin Gönderdiği Mektûb Gazvesi
4320-)
İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibnu Abdillâh ibn Utbe haber verdi ki, ona da İbn Abbâs: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) ramazân ayı içinde Mekke fethi gazvesine çıktı, diye haber vermiştir. ez-Zuhrî(geçen senedle): Ben İbnu ‘l-Müseyyeb' den bunun benzerini (yânı fetih gazvesi ramazânda oldu hadîsini) söylerken işittim, demiştir. yine geçen senedle Ubeydullah ibn Abdillah (ibn Utbe ibn Mes'ûd); ona, İbn Abbâs'ın: Rasûlüllah(sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke fethi gazvesine çıktığı zaman tâ Kudeyd ile Usfân arasındaki Kedîd Suyu'na ulaşıncaya kadar oruç tuttu. Orada orucunu bozdu ve artık ramazân ayı çıkıncaya kadar oruç tutmamakta devam etti, dediğini haber vermiştir.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî, Kitabu'l-megâzî
Konu: Mekke Fethi Gazvesi Ramazânda Oldu Bâbı