Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

4116-) Bize İshâk b. İbrâhîm rivâyet etti. ki): Bize Şuayb b. İshâk haber verdi. ki): Bize Evzâî rivâyet etti. ki): Bana Yahya b. Ebî Kesir rivâyet etti. ki): Bana Ebû Seleme b. Abdirrahmân rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Köpeklerin Öldürülmesini Emir; Bu Emrin Neshedildiğini, Av, Ekin, Hayvan Ve Emsali Şeyler İçin Beslenenler Müstesna Olmak Üzere Köpek Edinmenin Haram Kılındığını Beyan Bâbı
4117-) Bize Ahmed b. Münzir rivâyet etti. ki): Bize Abdüssa-med rivâyet etti. ki): Bize Harb rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebî Kesir bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Köpeklerin Öldürülmesini Emir; Bu Emrin Neshedildiğini, Av, Ekin, Hayvan Ve Emsali Şeyler İçin Beslenenler Müstesna Olmak Üzere Köpek Edinmenin Haram Kılındığını Beyan Bâbı
4118-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdül-vâhid yani İbn Ziyâd, İsmâîl b. Sümey'den rivâyet etti. ki): Bize Ebû Rezîn rivâyet etti. ki): Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işittim.: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimse av ve koyun köpeği olmayan bir köpek edinirse, amelinden her gün bir kîrât eksilir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Köpeklerin Öldürülmesini Emir; Bu Emrin Neshedildiğini, Av, Ekin, Hayvan Ve Emsali Şeyler İçin Beslenenler Müstesna Olmak Üzere Köpek Edinmenin Haram Kılındığını Beyan Bâbı
4119-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Malik'e, Yezîd b. Husayfa'dan dinlediğim, ona da Sâib b. Yezid'in haber verdiği, onun da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabından Şenûe kabilesine mensûb bir zât olan -Süfyân b. Ebî Züheyr'den dinlediği şu'hadîsi okudum. Süfyân Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: kimse kendisine ekin veya hayvan beklemeğe faydası olmayan bir köpek edinirse, amelinden her gün bir kîrât eksilir.» buyururken işit-tim. «Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sen mi işittin?» diye sormuş. Süfyân: mescidin Rabbına yemîn olsun ki, evet!» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Köpeklerin Öldürülmesini Emir; Bu Emrin Neshedildiğini, Av, Ekin, Hayvan Ve Emsali Şeyler İçin Beslenenler Müstesna Olmak Üzere Köpek Edinmenin Haram Kılındığını Beyan Bâbı
4120-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail, Yezîd b. Husayfa'dan rivâyet etti. ki): Bana Sâib b. Yezîd haber verdi ki, yanlarına Süfyân b. Ebî Züheyr eş-Şeneî gelmiş de: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yukarıki hadîs gibi îrâdda bulundu.» demiş. Ebû Hüreyre ve Süfyân b. Ebî Züheyr rivâyetlerini Buhârî «Müzârea» ve «Bed'ü’l-Halk» bahislerinde; Süfyân rivâyetini Nesâî ile İbn Mâce «Kitâbü's-Sayd» da tahrîc etmişlerdir. Deve, sığır ve koyun gibi hayvanların hepsine verilen bir isimdir; ekseriyetle koyun hakkında kullanılır. Aslında çift tırnaklı ve tabanlı hayvanlara verilen isimdir. Burada mâşiyeden kinayedir. Ava alıştırılmış; Öğretilmiş manasınadır. Bu kelime hadîsin muhtelif rivâyetlerinde: «dâriyen, dârî, dârin, dâriyetin» şekillerinde kullanılmıştır. Dâriyen şeklinin îrâbı hakkında söz yoktur. Dârî ile dârin şekilleri (mâşiye) üzerine atı'f suretiyle mecrûr olup mevsûfun sıfatına izafeti kabîlindendirler. Bu takdirde «dârî» deki yânın hazf edilmemesi meşhurun hilâfınadır. Bazıları buradaki «dârî» kelimesinin «sâid» yani avcıya sıfat olduğunu söylemişlerdir; yani avcıya istiare yolu ile «dârî» denilmiştir. rivâyetine gelince: Burada hazif olduğu söylenmiştir. yani «Ancak talimli köpekler sahibinin köpeği» takdirindedir. Lügatte beş arpa ağırlığı, yarım dâmk ve bir şeyin, yirmi dörtte biri gibi mânâlara gelir. Burada Allah'ın bildiği bir mikdâr manasınadır. Hadîsten murâd: Köpek edinen kimsenin amellerinden bir cüz'ünün sevabı eksilmesidir. bâzı, rivâyetlerinde köpek edinen kimsenin ecrinden bir kîrât, diğerlerinde iki kîrât eksileceği bildiriliyor. Ulema bu iki muhtelif rivâyetin arasını muhtelif şekillerde te'lîf etmişlerdir. Bazıları kîrât farkının insanlara eziyet hususunda birbirinden farklı iki nevi' köpeğe nis-betle yapılmış olması ihtimâli üzerinde durmuşlardır. Bunlara göre iki kîrât» fazla eziyet veren köpeğin sahibine aittir. Bir takımları: «İki kîrât kasaba ve köylere, bir kîrât kır ve çöllere mahsustur.» demiş; daha başkaları iki nevi' kıratın ayrı ayrı iki zamana ait olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu takdirde evvelâ bir kîrâttan bahsedilmiş; bilâhare iki kîrât azalacağı bildirilmek suretiyle hüküm daha ağırlaştırılmıştır. niçin eksiltüeceği de ihtilaflıdır. Bâzılarına göre buna sebep, köpek bulunan haneye meleklerin girmemesidir. Bu hususta: KÖpe-ğin yoldan geçenlere saldırması, yasak olan bir şeyi irtikâb ettikleri için sahiplerine bir ceza olması, köpeğin çok necaset yemesi, fena kokması, bazı köpeklerin şeytan olması, sahibinin haberi yokken kaplara ağzını sokması gibi birçok ihtimâller üzerinde durulmuştur. ecrin geçmişe mi yoksa geleceğe mi âit olacağında ve keza kıratın mahallinde ihtilâf olunmuştur. Bazıları: «İki kîrâttan biri gündüz, diğeri gece amellerine aittir.» demiş; diğerleri, bir kîrât farzdan, bir kîrât da nafile ibâdetten eksiltileceğim söylemişlerdir. edinmenin caiz olup olmaması hususunda şâfiîler'den Nevevî şunları söylüyor: "Bizim mezhebimize göre ihtiyaç yokken köpek edinmek haramdır. Ama av. ziraat ve hayvan muhafazası gibi şeyler için edinilmesi caizdir. Evleri, sokakları ve bunlara benzer yerleri muhafaza için edinilip edinilemeyeceği hususunda iki vecih vardır. Birinci veçhe göre caiz değildir. Çünkü hadîslerin zahirleri ziraat, av ve çoban köpeğinden maadasını sarahaten yasak etmektedir. Esah olan veçhe göre bu üç nevi' köpeğe kıyâsen diğerlerini edinmek de caizdir; bu hususta hadîslerden anlaşılan illetle amel olunur ki, o da ihtiyaçtır. köpek yavrusu edinerek av, ziraat ve hayvan muhafazası hususatında terbiye etmek caiz midir? Bu bâbda dahi iki vecih vardır. Esah olan veçhe göre câizdir. Kemâl b. Hümâm «Fethü'l-Kadîr» adlı eserinde: «Köpeği av yahut hayvan, ev ve ziraat muhafazası için edinmek bilicmâ' caizdir; lâkin hırsız yahut düşman korkusu olmadıkça onu haneye sokmamalıdır...» diyor. Bazıları, edinilmesi caiz olan köpeğin temizliğine bu hadîslerle istidlal etmişlerdir. Çünkü insanların arasında bulunduğu hâlde ondan korunmak son derece güç bir iştir. Onlara göre köpeği edinmeğe izin vermek, ondan maksud olan hususâtı tamamlayan şeyler için de izin sayılır. Fakat bu zevâtm görüşleri, köpeğin ağzını soktuğu kabın yedi defa yıkanmasını emreden hadîse muarızdır. Hadîs-i şerîf hayırlı işlere teşvik, sevabı eksiltecek işlerden sakınmayı tenbîh etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Köpeklerin Öldürülmesini Emir; Bu Emrin Neshedildiğini, Av, Ekin, Hayvan Ve Emsali Şeyler İçin Beslenenler Müstesna Olmak Üzere Köpek Edinmenin Haram Kılındığını Beyan Bâbı
4121-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Alî b. Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail yani İbn Ca'fer, Humeyd'den rivâyet etti. ki): Enes b. Mâlik'e hac camın kazancı soruldu da şunları söyledi: (sallallahü aleyhi ve sellem) kan aldırdı. Ondan Ebû Taybe kan aldı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona iki Ölçek zahire verilmesini emir buyurdu. Sahipleri ile de konuştu; onlar da haracının bir kısmını indirdiler. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (Kan hareketinden dolayı) Kendisiyle en iyi tedavi gördüğünüz şey hacâmettir; yahut: Hacâmet sizin en İyi iâçlarınızdandır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Hicamet Ücretinin Helal Oluşu Bâbı
4122-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Mervân yani Fezârî, Hıuneyd'den naklen rivâyet etti. ki): Enes'e Hac-câmın kazancı soruldu... ve yukarıki hadîsin mislini nakletmiş. Yalnız o: «Kendisiyle en iyi tedavi gördüğünüz şey hacâmet ve hind buhurudur. Hem çocuklarınıza (boğazlarını) sıkmak suretiyle işkence etmeyin!» şeklinde söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Hicamet Ücretinin Helal Oluşu Bâbı
4123-) Bize Ahmed b. Ha sen b. Hırâş rivâyet etti. ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Humeyd'den rivâyet etti. Humeyd Şöyle dedi: şunu söylerken işittim: (sallallahü aleyhi ve sellem) faizim haccâm bir (âzâdlı) kölemizi çağırdı da kan aldırdı; ve kendisine bir ölçek yahut bir veya iki müdd (zahire) verilmesini emir buyurdu. Hem onun hakkında konuştu. Bu sebeple kölenin vergisi hafifletildi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Hicamet Ücretinin Helal Oluşu Bâbı
4124-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Affân b. Müslim rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Mahzûmî haber verdi. Her iki râvi Vüheyb'den rivâyet etmişlerdir. (Vüheyb ki: Bize Tâvûs, babasından, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kan aldırmış; haccâma da ücretini vermiş ve burnuna ilâç çekmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Hicamet Ücretinin Helal Oluşu Bâbı
4125-) Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfız Abd'indir. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Âsım'dan, o da Şa'bî'den, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Benî Beyaza kabilesinin (âzâdlı) bir kölesi kan aldı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun ücretini verdi. Efendisi ile de konuştu. Bunun üzerine efendisi onun vergisini hafifletti. Eğer (haccâm ücreti) haram olsaydı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona ücret vermezdi.» hadîsleri Buhârî «Büyü'», «İcâre» ve «Tıbb» bahislerinde tahrîc etmiştir. Bu bâbda Tahâvî ile Ebû Ya'lâ, Hazret-i Câbir'den, Tahâvî, Hazret-i Ali'den hadîsler rivâyet etmişlerdir. Kan aldırmak demektir. Hıcâmet ücreti hakkında ulemânın ihtilaf1 ettiklerini «Kâhinin ücreti...» Bâbında görmüştük. Bu hadîsler kan aldırmanın mubah ve en iyi tedâvî çarelerinden biri olduğunu bildirmektedir. Gerçi Tahâvî'nin Müzenî'den rivâyet ettiği bir hadîste: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kan alıcının kazancının helâl olup olmadığını sordu da, ondan yemesini yasak etti. Sonra tekrar sordu; yine yasak etti. Sonra tekrar sordu; yine yasak etti. Sa'd müracaatında devam edince nihayet: Onu su taşıdığın deveye alaf parası yap yahut kölelerine yedir.» buyurdular, deniliyor hadîs yek nazarda hıcâmet ücreti helâl değilmiş zannım veriyorsa da Tahâvî'nin beyanına göre hakikatte onun helâl olduğuna de-lîldir. Çünkü bir kimsenin kendine helâl olmayan bir şeyi kölesine ve hayvanına yedirmesi de helâl değildir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) köleler hakkında: kendi yediğinizden yedirin!» buyurmuştur. Hazret-i Muhay-yısa'ya hıcâmet parasını hayvan ve kölelerine sarfetmesini mubah kılınca bu husustaki yasağı neshettiği anlaşılmış; bu suretle hıcâmetten kazanılan paranın hem kendine hem de başkalarına helâl olduğu sübut bulmuştur. Tahâvî: «İmâm A'zam'la İmâm Ebû Yûsuf ve Muhammed'in kavilleri de budur.» diyor. (sallallahü aleyhi ve sellem)'den. kan alan zât Benî Beyaza kabilesinden Muhaysa b. Mes'ûd'un âzâdlı kölesi Ebû Taybe'dir. İsmi ekser-i ulemâya göre Nâfidir. Dînâr ve Meysere olduğunu söyleyenler de vardır. 143 sene yaşadığı rivâyet edilir. Hadîste cemi' sîgasiyle: «Sahipleriyle de konuştu...» denilmesi ya birkaç kişinin müşterek malı olmasından yahut mecâzendir. Nitekim: «Bu adamı filân oğullan vurdurdular.» denir; halbuki vuran içlerinden bir kişidir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Benî Beyâza âzâdlısı Ebû Hind Sinan veya Sâlim'in de kan aldığı rivâyet olunur. Köle sahibinin kölesini her gün ödemeye mecbur tuttuğu vergidir. Buna muhârece de derler. Köleyi başkalarına ücretle çalışmak ve her gün yahut her hafta kazancının muayyen bir miktarını sahibine vermek, geri kalanı kendinin olmak şartiyle serbest bırakmaktır. Darîbe ve ecr dahi harâc mânâlarına gelir. çocuklarınıza (boğazlarını) sıkmak suretiyle işkence etmeyin!» cümlesinden murâd: Boğazları ağıran çocukları, gırtlaklarını sıkmakla değil, Hind buhuru denilen nebatla tedâvî edin, demektir. Bu tedâ-vînin şekli: Hastayı sırt üstü yatırarak burnuna ilâcı akıtmaktır. Hastalık aksırıkla çıkar. beyanına göre burada hıtâb, Hicazlılar'la sair sıcak memleket in sanlarına dır. Çünkü o yerlerde yaşayanların kanlan sıvı olduğundan vücuttan çıkan harareti emmek için bedenin dışına mey-ledermiş. Aynî şöyle diyor: «Bundan da hitabın ihtiyarlara değil, gençlere olduğu mânâsı çıkar. Zîra ihtiyarların bedenlerinde hararet azdır. Taberî, İbn Şîrîn'in: Bir adam kırk yaşına vardı mı artık kan aldırmaz; dediğim sahîh senetle rivâyet etmiştir. Bazıları bu sözü ihtiyacı olmayanlara hamletmiş, bir takımları da doktorların bunun aksini iddia ettiklerini söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Hicamet Ücretinin Helal Oluşu Bâbı
4126-) Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî rivâyet etti. ki): Bize Abdülâlâ b. Abdilâlâ Ebû Hemmâm rivâyet etti. ki): Bize Saîd el-Cüreyrî,' Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. ki) ; Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Medîne'de hutbe okurken dinledim: cemâati Allah şaraba ta'rîzde bulunuyor; galiba onun hakkında bir emir indirecek. Binâenaleyh kimde ondan bir şey varsa hemen satsın da faydalansın!» buyurdu. Az zaman sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allahü teâlâ şarabı haram kılmıştır, tmd! kimin elinde ondan bir şey bulunduğu halde bu âyet kendisine ulaşırsa, artık ne içsin, ne de satsın!» buyurdular. Bunun üzerine yanlarında şarap bulunan bazı kimseler (bu emri) Medine yolunda telekkî ettiler ve onu derhal döktüler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4127-) Bize Süveyd b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Hafs b. Meysera, Zeyd b. Eslem'den, o da Mısırlı bir zât olan Abdurrahmân b. Va'le'den naklen rivâyet etti ki, kendisi Abdullah b. Abbâs'a gelmiş. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4128-) Bize Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Mâlik b. Enes ve başkası Zeyd b. Eslem'den, o da Mısırlı Abdurrahmân b. Va'lete's-Sebeî'den naklen haber verdi. Kendisi Abdullah b. Abbâs'a üzümden sıkılan (şarab)’in hükmünü sormuş da İbn Abbâs şunu söylemiş: adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e; bir tulum şarap hediyye etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): misin ki, Allah bunu haram kılmıştır?» buyurdu. Adam: Hayır, cevâbını verdi ve hemen birine birşeyler fısıldadı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ne fısıldadın?» diye sordu. Adam: Şarabı satmasını emrettim; dedi. içilmesini haram kılan (Allah), satılmasını da haram kılmıştır.» buyurdular. Bunun üzerine adam tulumu açarak içindeki (akıp) gitti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4129-) Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Süleyman b. Bilâl, Yahya b. Saîd'd en, o da Ab Tahman b. Va'le'den, o da Abdullah b. Abbâs'dan, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4130-) Bize Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler, Züheyr (Bize rivâyet etti) tâbirini kullandı. İshâk: Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da Ebû'd-Duhâ'dan, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen haber verdi, dedi. Âişe şunu söylemiş: sûresinin sonundaki âyetler inince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çıkıp onları halka okudu. Sonra şarap ticâretini yasak etti.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4131-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb ve İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. İshâk (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Muâviye, A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti, dediler. Âişe şöyle dedi: sûresinin sonunda ribâ hakkındaki âyetler indirilince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescide çıkarak şarap ticâretini haram kıldı.» hadîsin Hazret-i Âişe rivâyetini Buhârî «Salât», «Büyü'» ve «Tefsir» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Buyû'»da; Nesâî «Büyü'» ve «Tefsir» bahislerinde; İbn Mâce «Eş'ribe»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. elinde ondan bir şey bulunduğu halde bu âyet kendisine ulaşırsa...» ifâdesindeki âyetten murâd: Mâide süresindeki: îmân edenler! Şarap, kumar, putlar ve fal okları ancak ve ancak şeytan işi pis şeylerdir..." Sure-i Mâide, âyet: 90 âyet-i kerîmesidir. İçki bu âyetle haram kilınmıştır. Hazret-i Âişe (radıyallahü anha)’nın işaret ettiği Bakare âyeti faiz hakkındadır. Bu âyet-i kerîme'de: yiyenler kabirlerinden ancak şeytanın çarptığı bir kimsenin kalktığı gibi kalkacaklardır. Buna sebep onların: Alış-veriş ancak faiz gibidir, demeleridir. Halbuki Allah alış-verişi helâl, faizi haram kılmıştır." Sure-i Bakare, âyet: 275 buyurulmaktadır. âyeti faiz âyetinden hayli zaman önce inmiştir. Faiz âyeti ya en son inen âyettir; yahut son âyetlerden biridir. Şu halde içkinin ticâreti ya şarab haram edildikten bir müddet sonra yasak edilmiştir; yahut içilmesi ve ticâreti aynı zamanda haram kılınmış; bilâhare İ'âiz âyeti inince içki ticâretinin yasak edildiği te'kîd ve mübâlega ile duyurulmuş olmak için tekrar haber verilmiştir. O mecliste içki ticâretinin yasak edildiğini bilmeyen kimseler bulunması sebebiyle tekrarlanmış olması da muhtemeldir. «Zahire bakılırsa bu mesele şarabın haram edilmesinden az bir müddet sonra henüz içki yasağı şöhret bulmadan olmuştur.» diyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4132-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Atâ' b. Ebî Rabâh'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti ki, Câbir fetih yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Mekke'de: Allah ve Resûlü, şarap, İaşe, domuz ve putların satılmasını haram kılmıştır.» buyururken işitmiş. Bunun üzerine: Yâ Resûlüllah, ölü hayvan yağlarına ne buyurursun? Bunlarla gemiler boyanır; deriler yağlanır; halk onlardan kandil yapar! demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): o haramdır.» cevâbını vermiş ve o esnada: yahudîlerin belâsını versin! Allah (azze ve celle) onlara ölü hayvan yağlarını haram edince yağı erittiler; sonra saftılar da parasını yediler.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap, Laşe, Domuz Ve Putları Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4133-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şey be ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Abdülhamîd b. Ca'fer'den, o da Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Ata'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Câbir: Ben fetih yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, demiş. H. Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk yani Ebû Âsim, Abdülhamîd'den rivâyet etti. ki): Bana Yezîd b. Ebî Habîb rivâyet etti. ki): Bana Ata', Câbir b. Abdillâh'ı şunları söylerken işittiğini yazdı: «Ben fetih yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Leys hadîsinin mislini îrâd buyururken dinledim.» hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Buyû'», «Kitâbü'l-Megâzî» ve «Kitâbü't-Tefsîr»de; Ebû Dâvûd; Tirmizî ve Nesâî «Buyû'»da; İbn M'âce «Ticârât-da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hadîsin metninden de anlaşıldığı vecihle hadîs-i şerif hicretin sekizinci yılı ramazanında Mekke'nin fethi esnasında şerefsadır olmuştur. bazılarına göre hadîste beyân buyurulan şeyler ihtimâl daha evvel haram kılınmış; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o zamana kadar duymamış olanların işitmesi için burada onları tekrarlamıştır. esas nüshalarınde ve Nesâî île İbn Mâce'nin «Sünen»lerinde fi'li müfred olarak kullanılmıştır. Ebû Davûd'un «Sünen»inde -fi'li kullanılmış, fakat denilmemiştir. Bâzı kitaplarda ise fiil tesniye sîgasiyle kullanılarak denilmiştir. Kıyas olan da budur. Nitekim İbn Merdeveyh de tefsirinde bu şekilde rivâyet etmiş; birçok sahîh rivâyetlerde fiil tesniye sîgasiyle kullanılmıştır. rivâyetin vechi şudur: Allahü teâlâ'nın emri Resûlü zîşân’l-nın da emri demektir; çünkü o ancak Allah'ın emrettiği şeyi emreder; binâenaleyh emir birmiş gibidir; bu sebeple fiil müfred kullanılmıştır. haramdır.» cümlesindeki zamir, bazılarına göre satışa râcidir. Bu takdirde mânâ: «Ölü hayvan yağlarının satışı haramdır.» demek olur. İmâm Şafiî'nin kavli budur. Bir takım ulema buradaki zamiri intifâa irca' etmişlerdir. Onlara göre cümlenin mânâsı: «Ölü hayvan yağlarından faydalanmak haramdır.» demektir. Bu zevat ölü hayvandan faydalanmayı esas itibariyle caiz görmezler; meğer ki caiz olduğuna delîl buluna. Nitekim tabaklanan derinin temiz olacağı hakkında delil hadîs vardır. hadîste Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e üç şey sorulmuştur: Ölü hayvan yağları ile gemilerin yağlanması, Derilerin yağlanması ve Bunların kandillerde yakılması. kirâmın «Bu yağlar satılabilir mi?» diye sormaları bunun caiz olduğunu zannettikleri içindir; çünkü böyle bir satışta birçok faydalar vardır. Nasıl ki ehlî eşeklerin etleri yenmese bile satılması birçok menfaatlerden dolayı mubah kılınmıştır. Fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem),ıkendilerine cevap vererek meselenin zannettikleri gibi olmadığını haber vermiş; Ölü hayvan yağlarının satışının da, parasının da haram olduğunu bildirmiştir; çünkü bu yağlar kanla şarap gibi satışı ve satış bedeli haram olan necis şeylerdendir. yağları kandillerde, gemi ve deri yağlamalarında kullanmak satıp da paralarını yemek kabilinden değildir; zira yağ olarak sürülen bir şey, pislik bulaşan eşya gibi su ile yıkanıp temizlenebilir. Atâ'b. Ebî Rebâh ile ulemâdan bir cemaatin kavilleri budur. Sahâbe-i kirâmdan Ali, İbn Abbâs ve İbn Ömer (radıyallahü anhûm) hazerâtınm kavillerine göre içine fare düşen yağı kandilde yakmak caizdir. diyor ki: «Yememek ve bedende kullanmamak şartiyle bu yağlardan kandil, pis zeytin yağından sabun yapmak, pis baldan arılara yedirmek, murdar Ölen hayvanı köpeklere yedirmek gibi meseleler ihtilaflıdır. Bizim mezhebe göre bunların hepsi caizdir. Iyâz bu Kavli Mâlik, Şafiî, Sevrî, Ebû Hanîfe ve arkadaşlarından da nakletmiş tir.» hayvan ile putları satmanın caiz olmadığına icmâ-ı ümmet vardır; çünkü bunlardan istifade edilmez; binâenaleyh mukabillerinde para vermek malı israf olur; bunu şeriat yasak etmiştir. Bu ta'lüe bakarak Şâfiîler'le Hanefîler'den Bazıları putlar kırılır da istifâde edilir hale getirilirse parçalarını satmak caizdir demişlerdir. Münzir: «Madem ki, ulemâ ölü hayvanı satmanın haram olduğuna ittifak etmişlerdir, o halde dâr-ı harbden bir kâfirin leşi de aynı hükümdedir.» diyor. Filhakika ulemâ bu hadîsle istidlal ederek insan ölüsünün mutlak surette satılamayacağına kail olmuşlardır. Müs-iümanın cenazesi şeref ve faziletinden dolayı satılamaz; hatta saçından, derisinden ve hiç bir uzvundan faydalanmak caiz değildir. gelince: Hendek harbinde Nevfel b. Abdillâh b. Muğîre müslümanlar tarafından öldürülüp elde edilince müşrikler onu satın almak istemiş, fakat Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): onun cesedine ve cesedinin kıymetine ihtiyacımız yoktur.» buyurarak bu satışı reddetmiş; cesedi karşılıksız müşriklere terk etmiştir. Hatta siyer ulemasından İbn Hişâm'ın beyanına göre müşrikler Nevfel'in cesedine mukabil Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e on bin dirhem vermek istemişlerdi. bu hadîsle insan Ölüsünün pis olduğuna istidlal etmişlerdir. Ancak müslümanın ne dirisinin, ne de ölüsünün pis olamayacağını bildiren sahîh bir hadîs Bâbımız hadîsinin umumunu tahsis etmiştir. Mezkûr hadîsi Hâkim «El-Müstedrek»inde İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet etmiştir. Bu hadîs hakkında Hâkim: «Buhârî ve Müslim'in şartları üzere sahihtir; yalnız onlar bunu tahrîc etmemişlerdir.» demektedir. , insan ve hayvan pislikleri gibi faydalı necasetlerin satılıp satılamayacağı hususunda ihtilâf edildiğini, Şafiî’ye göre caiz olmadığını söylemiş: «Bunu İmâm Mâlik ile Kûfeliler ve Taberî caiz görmüşlerdir.» demiştir. Bir takım ulemâ bu meseleyi müşteriye caiz, satıcıya memnu' görmüş, müşteri buna mecbur olduğu için satıcıdan daha ma'zur sayıldığım söylemişlerdir. Bu kavil bâzı Şâfiîler'den rivâyet olunmuştur. hadîsi Ölü hayvanın et, kıl, tırnak, diş ve deri gibi cüzlerinin de necis olduğunu söyleyenlerin delilidir. İmâm Şafiî ile İmâm Ahmed'in kavilleri budur. A'zam ile İmâm Mâlik'e göre kıl, tırnak, boynuz ve kemik gibi içine hayât girmeyen âzâ ölümle pis olmaz, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fildişinden bir tarağı vardı. Fil, eti yenilmeyen bir hayvandır; binâenaleyh bu da gösterir ki, diş ve kemik gibi şeyler temizdir. Hazret-i İbn Abbâs'tan rivâyet ettiği bir hadîste: (sallallahü aleyhi ve sellem) ölü hayvanın yalnız etini haram kıldı; deri, kıl ve yünde ise beis yoktur.» denildiği gibi, yine Dârekutnî'nin Hazret-i Ümmü Seleme (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettiği bir hadîste de Ümmü Seleme (radıyallahü anh): «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: şartiyle ölü hayvan;n derisinde; su ile yıkanmak şartı ile yün, kıl ve boynuzlarında bir beis yoktur» buyururken işittim.» demektedir. sanemin cem'idir. Cevheri'nin beyanına göre sanem ile vesen aynı mânâya gelirler; put demektirler. Diğer lügat uleması bu iki kelime arasında mânâ itibariyle fark görmüş: «Vesen: Cüssesi olan puttur; sanem ise sadece resmedilendir.» demişlerdir. Bu hususta daha başka sözler de söylenmiştir. Bazan vesen: Haç mânâsına dahi kullanılır. şer'î usûle riâyetle kesilmeyip eceliyle ölen hayvandır. Eceliyle ölen hayvan bilicmâ' yenmez. Bundan yalnız balık ile çekirge istisna edilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap, Laşe, Domuz Ve Putları Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4134-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İs-hak b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Amr'dan, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. ki): Ömer Semura'nın şarap sattığını duydu da şunu söyledi: Allah Semura'nın belâsını versin! Bilmedi mi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yahudîlere lanet etsin, kendilerine İç yağlar; hatam kılındı da onları eriterek sattılar.» buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap, Laşe, Domuz Ve Putları Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4135-) Bize Ümeyye b. Bistam rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. ki): Bize Ravn yani İbn Kasım, Amr b. Di-nâr'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap, Laşe, Domuz Ve Putları Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4136-) Bize İshak b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki): Bana İbn Şihâb, Saîd b. el-Müseyyeb'den naklen haber verdi. Saîd de ona Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulunmuş ki: yahudîlerin belâsını versin! Allah kendilerine İç yağlarını haram kıldı; onlarsa bu yağları satıp paralarını yediler.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap, Laşe, Domuz Ve Putları Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4137-) Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Saîd b. Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yahudîlerin belâsını versin! Kendilerine iç yağı haram kılındı da onu satıp parasını yediler.» buyurdu. Abbâs (radıyallahü anh) hadîsini Buhârî «Büyü1» ve «Benî İsrail» bahislerinde; Nesâî «Zebâyıh» ve «Tefsîr»de; İbn Mâce «Eşribe»de muhtelif râvilerden tahrîc ettikleri gibi, Ebû Hüreyre hadîsini de Buhârî «Kitabü’l-Buyû'»da aynı isnadla tahrîc etmiştir. Abbâs (radıyallahü anh) hadîsinde bahsi geçen Semûra , ashâb-ı kirâmdan Semûra b. Cündüb'tür. Şarabın haram kılındığı her tarafta şuyû' bulduğu halde Hazret-i Semûra gibi bir sahâbî-i celîlin onu nasıl satabildiği meselesi üzerinde durulmuş; neticede şaraptan sirke yapmak suretiyle onun ismini değiştirdiği kanaatine varılmıştır; nitekim ölü hayvanın iç yağı haram kılınınca yahudîler bu yağı eriterek satmışlar; ve bir nevi' te'vîlde bulunmuşlardı. Kurtubî ve diğer bazı ulemâ Hazret-i Semûra'nın şarap satmasının üç vecihle îzâh ve tefsir edildiğini söylerler,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Şarap, Laşe, Domuz Ve Putları Satmanın Haram Kılınması Bâbı
4138-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nâfi’den dinlediğim, onun da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): misline olmadıkça altını altınla satmayın! Birini diğerinden zî-yade yapmayın! Misli misline olmadıkça gümüşü de gümüşle satmayın! Birini diğerinden ziyade yapmayın! Bunlardan halen mevcut olmayanı mevcut olanla satmayın!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Riba Bâbı
4139-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, Nâfi’den naklen haber verdi ki, İbn Ömer'e Benî Leys (kabilesin)’den bir zât Ebû Saîd-i Hudrî'nin bunu Kuteybe'nin rivâyetinden naklederdiğini söylemiş. Bunun üzerine Abdullah (İbn Ömer) beraberinde Nâfi' olduğu hâlde (Ebû Saîd'e) gitmiş. İbn Rumh hadîsinde (şöyle denilmektedir): Nâfi' dedi ki: Bunun. üzerine Abdullah, yanında ben ve Leysî olduğumuz halde Ebû Saîdi Hudrî'ye giderek yanına girdi; ve: Bana şu zâtın haber verdiğine göre sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’m, misli misline olmadıkça gümüşü gümüşle ve misli misline olmadıkça altını altınla satmaktan nehî buyurduğunu haber veri yormuşsun! dedi. Saîd, iki parmağı ile gözlerine ve kulaklarına işaret ederek: Şu iki gözüm görmüş ve kulaklarım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: altınla satmayın; gümüşü de gümüşle satmayın! Ancak misli misline olursa o başka! Birini diğerinden ziyâde yapmayın! Bunlardan mevcut olmayanı mevcut olanla satmayın! Ancak peşin olarak satın!» buyururken işitmiştir; dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Riba Bâbı
4140-) Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Cerîr yani İbn Hâzim rivâyet etti. H. Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdilvehhâb rivâyet etti. ki): Ben Yahya b. Saîd'den dinledim. H. yine Muhammed b. el-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adiy, İbn Avn'dan naklen rivâyet eyledi. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den, Leys'in Nâfi'den, onun da Ebû Saîd-i Hudrî'den, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulundular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Riba Bâbı
4141-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Yâkûb yani İbn Abdirrahmân El Kaarî, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): altınla, gümüşü gümüşle satmayın! Ancak tartısı tartısına, misli misline, birbirlerine tamamen müsâvî olurlarsa o başka!» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî, Tirmizî ve Nesâî dahi «Büyü1» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. etmeyin demektir. Bu fiil zıd manâlı kelimelerden olup, yerine göre «noksan» mânâsına da kullanılır. olmayanı mevcut olanla satmayın!» cümlesinden murâd: satış meclisinde her iki tarafın kabzı yani teslim ve tesellümüdür. diyor ki: «Altını altınla yahut gümüşle veresiye satmanın ve keza buğdayı buğdayla veya arpa ile veresiye satmanın haram kılındığı hususunda ulemânın ittifakı vardır. Ribâ illetinde müşterek olan her şey arasında hüküm böyledir...» hadîsi şerîf ribânın haram olduğuna delildir. İslâm ulemâsı ribâ-nın haram olduğuna ittifak etmişlerdir; yalnız bâzı teferruatta ihtilâfları vardır. Teâlâ Hazretleri: Allah alış-verişi helâl, ribâyı haram kılmıştır." buyurmuştur. Ribâ hakkındaki hadîsler meşhurdur. Bu hadîslerde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) altı şeyde yani altın, gümüş, buğday, arpa, hurma ve tuzda ribânın haram olduğunu nassan beyân buyurmuştur. Kıyası delîl olarak kabul etmeyen Zâhirîler'e göre bu altı şeyden başkasında ribâ yoktur. Şâir ulemâ ise ribânın yalnız bu altı şeye münhasır olmayıp, illette müşterek bulunan ve bu suretle aynı mânâyı taşıyan şeylere de şâmil olduğunu söylemişlerdir. beyan buyurulan altı şeyde ribânın haram kılınmasına sebep olan illetin ne olduğunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İmâm A'zam'a göre altınla gümüşte illet vezn (tartı), diğer dört şeyde keyl yani ölçüdür. Binâenaleyh hüküm bakır ve demir gibi tartılan her şeye ve kireç, darı gibi ölçekle satılan şeylere şâmildir. Şâ'riî: «Altınla gümüşte illet bunların semen cinsi olmalarıdır.» der. Şu halde bunlardan ribâ sair mevzûnâta geçemez; çünkü illette müşareket yoktur. Geriye kalan dört şeyde ise illet bunların mat'.ûm yani yiyecek olmalarıdır. Binâenaleyh illet bunlardan diğer bütün mat'ûmâta geçer. Mâlik altınla gümüş meselesinde İmâm Şafiî ile beraberdir. Diğer dört şeyde ona illet yemek için iddihâr edilmeleridir. Şu halde kuru üzüm de ribâ hususunda hurma gibidir. Fasulye ve mercimek gibi hububat buğday ve arpa mânâsında oldukları için ribâ hükmü onlara da geçer. Ahmed, Saîd b. El-Müseyyeb ve eski kavlinde İmâm Şafiî altınla gümüşten maada dört şeyde illetin mat'um mevzun yahut mat'um mekîl olduğuna kaildirler. Şu halde onlara göre ayva ve karpuz gibi şeylerde ribâ yoktur; zîra bunlar ölçek ve tartı İle satılmazlar. dahil olan şeylerden illette müşterek olmayanları birbirleriyle veresiye ve fazlalıkla satmak bütün ulemaya göre caizdir. Meselâ, altınla buğday satılabilir. Fakat ribâya giren şeylerin biri veresiye olmak şartiyle yahut biri diğerinden fazla olmak üzere satış caiz değildir. Ahmed ile İshak'ave diğer bâzı ulemâya göre altınla pazarlık edilen bir malı gümüşle yahut, gümüşle pazarlık edileni altınla satın almak caizdir. Ashâb-ı kirâmdan bazıları ve diğer bir takım ulema bunu kerîh görmüşlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Riba Bâbı
4142-) Bize Ebû't-Tâhir ile Hârûn b. Saîd El-Eylî ve Ahmed b. Îsâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Mahrame, babasından naklen haber verdi. ki): Ben Süleyman b. Yesâr'i kendisinin Mâlik b. Ebî Âmir'e, Osman b. Affân’dan naklen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dînârı iki dînara, bir dirhemi dahi iki dirheme satmayın!» buyurduğunu dinlediğini rivâyet ederken işittim. altın para, dirhem de gümüş paradır, Hadîs-i şerif hüküm i'tibâriyle yukarıki rivâyetler gibidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Riba Bâbı
4143-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Rurah dahi rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da Mâlik b. Evs b. el-Hadesân'dan naklen haber verdi ki, şunu söylemiş: Ben «Altınla dirhem bozduracak var mı? diye (seslene) rek geldim. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattâb'ın yanında bulunan Talha b. Ubeydillâh: Göster bize altınını! Sonra hizmetçimiz geldiği vakit bize gel de sana gümüşünü verelim! dedi. Bunun üzerine Ömer b. El-Hattâb: Vallahi olamaz! Ya bunun gümüşünü (peşin) verirsin yahut altınını iade edersin! Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gümüş satın almak ribâdır; meğer ki, ikisi de peşîn ola! Buğdayla buğday satın atmak ribâdır; meğer ki ikisi de peşîn ola! Arpa ile arpa satın almak ribâdır; meğer ki peşîn ola! Hurma ile hurma satın almak ribâdır; meğer ki ikisİ de peşîn ola!» buyurdular, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4144-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İshâk, İbn Uyeyne'den, o da Zührî'den naklen bu isnadla rivâyette bulundular. hadisi Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesai «Buyû'» bahsinde; İbn Mâce «Ticârât»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir kelimesi med ve kasırla yani hai çekerek ve çekmiyerek iki Şekilde okunmuştur. Çekerek okunması daha meşhurdur. Bu kelimenin aslı «Hâke» olup, al şunu, manasınadır. Malı alan da aynı kelimeyi söyler. Şu halde kelimenin sonundaki hemze kâfdan bedel olarak değiştirilmiştir. Bu takdirde kelime «Hâe» ve «Hâi» şekillerinde okunabilir. yani sonuna hemze getirmeksizin kelimeyi çekmeden okuyanlara göre vezni «Hâfe» gibidir. Müfredinde «Hâ», tesniyesinde «Hâ-â», ceminde «Hâû» denilir. Bazıları bu kıraate göre kelimenin tesniye cemi ve müennes yapılamayıp, bu şekillerin her birinde «Hâ» diye okunacağını iddia etmişlerdir. Bu takdirde kelime «sus» mânâsına gelen «Sah» gibi bir ses ismi olur. Kâdî Iyâz'ın beyanına göre bu kelimede üçüncü bir kıraat daha vardır ki «Hâeke» denilir; mânâsı iki tarafın kabzı yani mallan ellerine almasıdır. şerîf ribâ malları satılırken her iki malda aynı ribâ illeti bulunursa, tekabuz yani her iki tarafın teslim alması şart olduğuna delildir. Meselâ: Altın verip altın almak isteyen kimse karşısındakine «Şunu al», o da «Ver» diyerek ikisi de almak istedikleri malı tesellüm edeceklerdir. cümlesi zarf olmak üzeri mahallen mansubtur. Müstesna minh mukadder olup: şeklinde takdir edilir. Bu şekildeki diğer cümlelerin i'rabı hep böyledir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4145-) Bize Ubeydullah b. Ömer el-Kavârîrî rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd Eyyûb'dan, o da Ebû Kılâbe'den naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi: Müslim b. Yesâr'ın bulunduğu bir halkada oturuyordum. Derken Ebû'l-Eş'as geldi. Cemaat: Ebû'l-Eş'as (geliyor) Ebû'l-Eş'as dediler... Ebul-Eş'as oturdu. Ben kendisine: Ey kardeşimiz (bize) Ubâde b. Sâmit'in hadîsini naklet, dedim. Hay hay dedi (ve şunları söyledi: Bir gazaya çıktık; ordunun başında Muâviye vardı. Birçok ganimetler aldık. Aldığımız ganimetler arasında bir gümüş kap da vardı. Muâviye bu kabı halkın bağışları arasında satmasını bir adama emretti. Halk bu alış-verişe koşuştular. Derken Ubâde b. Sâmit bunu duyarak ayağa kalktı ve şunları söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i altına mukabil altın, gümüşe mukabil gümüş, buğdaya mukabil buğday, arpaya mukabil arpa, hurmaya mukabil hurma, tuza mukabil tuz satmayı yasak ederken işittim; ancak misli misline peşin olarak satılırsa o başka... Her kim ziyade verir veya alırsa muhakkak ribâ yapmıştır... üzerine halk aldıklarını geri verdiler. Bu iş Muâviye'nin kulağına vardı. Hemen hitabede bulunmak üzere ayağa kalkarak şunları söyledi: Bazı kimselere ne oluyor ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir takım hadisler rivâyet ediyorlar!.. Biz de onu görüyor, sohbetinde bulunuyorduk, ama bunları ondan işitmedik. Derken Ubâde kalktı ve kıssayı tekrarladı. Sonra: Muâviye hoşlanmasa da (yahut Muâviye çatlasa da) biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiklerimizi mutlaka söyleyeceğiz. Ordusunun içinde onunla bir karanlık gece (bile) beraber bulunmamak umurumda değil!.. Bunu yahut benzerini söyledi, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4146-) Bize İshâk b. İbrahim ile İbn Ebî Ömer beraberce Abdülveh-hâb es-Sekafî'den, o da Eyyûb'dan bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4147-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amr En-Nâkıd ve İshak b. İbrâhîm rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Şeybe'nindir. İshak «Bize haber verdi» tâbirini kullandı. Ötekiler: «Bize Vekî' tahdîs etti» dediler. ki): Bize Süfyân, Hâlid el-Hazzâ'dan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû’l-Eş'as'dan, o da Ubâde b. Sâmit'den naklen rivâyet etti, Ubâde şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mukabilinde altın, gümüş mukabilinde gümüş, buğday mukabilinde buğday, arpa mukabilinde arpa, hurma mukabilinde hurma ve tuz mukabilinde tuz misli misline, birbirine müsavi olarak peşin satılırlar. Ama bu sınıflar değişirse peşin olmak sortiyle istediğiniz gibi satın!» buyurdular. Buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4148-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Vekî' rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Müslim el-Abdî rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Mütevekkil En-Nâcî, Ebû Saîd El-Hudrî’den rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mukabil altın, gümüşe mukabil gümüş, buğdaya mukabil buğday, arpaya mukabil arpa, hurmaya mukabil hurma, tuza mukabil tuz misli misline peşin satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa muhakkak ribâ yapmıştır. Alanla veren bu hususta müsavidir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4149-) Bize Amr en-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. ki): Bize Süleyman er-Rab'î haber verdi. ki): Bize Ebû'l-Mütevekkil En-Nâcî, Ebû Saîd El-Hudrî'den rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mukabil altın misli misline satılır...» buyurdular ve râvi yukarıki hadîsin, mislini rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4150-) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. El-Alâ ile Vâsıl b. Abdilâ'la rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl, babasından, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mukabilinde hurma, buğday mukabilinde buğday, arpa mukabilinde arpa ve tuz mukabilinde tuz misli misline peşin satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa, muhakkak ribâ yapmıştır. Ancak cinsleri değişirse o başka!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4151-) Bana bu hadîsi Ebû Saîd el-Eşecc de -rivâyet etti. ve dedi ki): Bize el-Muhâribî, Fudayl b. Gazvân'dan bu isnâd ile rivâyette bulundu, yalnızla, » kaydını zikretmedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4152-) Bize Ebû Küreyb ile Vâsıl b. Abdilâ'lâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn FudayI, babasından, o da İbn Ebî Nu'm'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; mukabilinde altın, tartısı tartısına, misli misline; gümüş mukabilinde gümüş dahi tartısı tartısına, misli misline satılır. Her kim ziyade verir veya alırsa bu (yaptığı) ribâdır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4153-) Bize Abdullah b. Mesleme El-Ka'nebî rivâyet etti. ki): Bize Süleyman yani İbn Bilâl, Mûsâ b. Ebî Temîm'den, o da Said b. Yesâr'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dînâr mukabilinde satılır; aralarında fazlalık yoktur. Dirhem de dirhem mukabilinde satılır; aralarında fazlalık yoktur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4154-) Bana bu hadîsi Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Ben Mâlik b. Enes'i: «Bana Mûsâ b. Ebî Temim bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi.» derken işittim. rivâyetlerde kendilerinde, ribâ yani faiz cereyan eden mallar nassan beyan buyurulmuştur. Bunlar: Altın, gümüş, buğday, arpa, kuru hurma ve tuzdur. Sair malların bunlara kıyas edilip edilemeyeceği hususunda ulemânın kavillerini az yukarıda görmüştük. Burada şunu da ilâve edelim ki, illetde müşterek olmayan ribâ malları fazlalıkla ve keza veresiye satılabilir. Meselâ; altınla buğday, gümüşle arpa bütün ulemânın ittifakiyle bu şekilde satılabilir; fakat ribâ malları cinsi cinsine olursa biri peşin, diğeri veresiye ve keza biri noksan, diğeri fazla olarak sa-tılamadığı gibi, teslim ve tesellüm yapılmadan satış meclisinden ayrılmak da caiz değildir. Satılan malların cinsleri muhtelif olursa, peşin teslim edilmek şartiyle fazlalık caizdir. Meselâ; bir Ölçek buğday iki ölçek arpa mukabilinde satılabilir. b. Sâmit (radıyallahü anh) hadîsi buğdayla arpanın ayrı ayrı iki cins olduğuna delildir, ki İmâm A'zam, İmâm Şafiî, Sevri ve diğer birçok ulemânın mezhepleri de budur. Mâlik, Leys , Evzâî, Medine ve Şam ulemâsının mütekaddimleri bunları bir cins saymışlardır. Bu kavil Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'dan da menkuldür. kim ziyade verir veya alırsa, muhakkak ribâ yapmıştır.» cümlesinden murâd: Ziyâdeyi veren de alan da haram olan faizciliği yapmış ve Allah'a âsi olmuş sayılırlar demektir. rivâyetlerde geçen «yeden bi yedin» yani peşinen tâbiri bütün ulemâya göre teslim ve tesellümün şart olduğuna delildir. Bu hususta yalnız İsmail b. Uleyye muhalefet etmiş, cinsi cinsine satılmayan mallarda teslim ve tesellüm yapılmadan satış meclisinden ayrılmanın caiz olduğunu söylemiştir. Nevevî bunun hadîslere ve ic-ma'a muhalif olduğunu kaydettikten sonra: «İhtimal o bu hadîsi duymamıştır; duymuş olsa muhalefet etmezdi.» diyor. Hadîs-i şerîf sahabenin sünneti teblîge ne derece büyük ihtİmâm gösterdiklerine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı
4155-) Bize Muhammed b. Hatim b. Meymûn rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amır'dan, o da Ebû'l-Minhâl'den naklen rivâyet etti. ki): Benim bir ortağım bir gümüşü mevsime (yahut hacca) kadar veresiye sattı. Müteakiben bana gelerek haber verdi. Ben: Bu caiz olmayan bir iştir; dedim. O: Ama ben bunu pazarda sattım da bana kimse caiz olmayacağını söylemedi; dedi. Ben hemen Berâ' b. Âzib'e giderek (meseleyi) sordum. Şu cevabı verdi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldiğinde biz bu ahş-verişi yapıyorduk. Bunun üzerine şöyle buyurdular: mal peşin olarak satılıyorsa onda bir beis yoktur; fakat veresiye satılan ribâdır.» (Berâ'): Sen bir de Zeyd b. Erkam'a git, zîra o benden daha büyük tacirdir; (Dedi.) Ona giderek sordum. O da bunun gibi söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Altını Gümüş Mukabilinde Veresiye Satmanın Yasak Edilmesi Bâbı
4156-) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Habîb'den naklen rivâyet etti ki Habîb, Ebû'l-Minhâl'i şöyle derken işitmiş: Berâ' b. Âzib'e sarfı sordum. Zeyd b. Erkam'a sor; o benden daha iyi bilir, dedi. Bunun üzerine Zeyd'e sordum. O da: Berâ'a sor; o benden daha iyi bilir, dedi. Sonra ikisi birden: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gümüşü altın mukabilinde veresiye satmayı yasak etti; dediler. hadîsi Buhârî «Büyü'» ve «Hicret» bahislerinde; Nesâî «Buyû'»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. şerif ashâb-ı kirâmın tevazu', insaf ve hakşinaslıklarına delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Altını Gümüş Mukabilinde Veresiye Satmanın Yasak Edilmesi Bâbı
4157-) Bize Ebû'r-Rabî' el-Atekî rivâyet etti. ki): Bize Abbâd b. Avvâm rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebî İshâk haber verdi. ki): Bize Abdurrahman b. Ebî Bekra, babasından rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gümüşe mukabil gümüş, altına mukabil altın satmayı yasak etti; meğer ki, misli misline ola. Bize altın mukabilinde nasıl istersek gümüş; ve gümüş mukabilinde nasıl istersek altın almayı emir buyurdular. Bir adam râviye satış peşin mi olacak? diye sormuş; o da: Ben böylece işittim, cevâbını vermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Altını Gümüş Mukabilinde Veresiye Satmanın Yasak Edilmesi Bâbı
4158-) Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti, ki): Bize Yahya b. Salih haber verdi. ki): Bize Muâviye, Yahya'dan —ki İbn Kesîr'dir— o da Yahya b. Ebî İshâk'dan naklen rivâyet etti. Ona da Abdurrahman b. Ebû Bekra haber vermiş ki, Ebû Bekra: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize yasak etti... diyerek yukarıki rivâyetin mislini nakletmiş. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Büyû'» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hadîste geçen «misli misline» tâbirinden murâd: İkisinin de miktarca birbirine müsavî olmalarıdır. Cinsler değişince istedikleri gibi alıp satmalarını emir buyurması ibâha ifade eder; yani istediğiniz gibi alıp satabilirsiniz demektir. hadîs ribâ mallarının peşin ve birbirine müsavî olmak şartiyle birbiri mukabilinde satılabileceğine; cinsler değişik olursa, peşin teslim edilmek şartiyle istenildiği şekilde satılabileceğine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Altını Gümüş Mukabilinde Veresiye Satmanın Yasak Edilmesi Bâbı
4159-) Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Ebû Hânî El-Havlânî haber verdi ki, kendisi Alî b. Babâh el-Lahmî'yi şunu söylerken işitmiş: Fadâle b. Ubeyd El-Ensârî'yi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Hayber'de bulunduğu sırada içinde boncuk ve altın bulunan bir gerdanlık getirdiler. Bu gerdanlık satılık ganimet mallarındandı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emir buyurdular ve gerdanlığın içinden sâdece altını çıkarıldı. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına: mukabil altın tartısı tartısına (satılır).» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: İçinde Boncuk Ve Altın Bulunan Gerdanlığın Satışı Bâbı
4160-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys, Ebû Şucâ' Saîd b. Yezîd'den, o da Halid b. Ebî İmi ân'dan, o da Haneş Es-San'ânî'den, o da Fadâle b. Ubeyd’den naklen rivâyet etti. Fadâle şöyle dedi: gazası günü on iki dinara, içinde boncuk ve altın bulunan bir gerdanlık satın aldım; ve bunun boncuğunu, altınını ayırarak on iki dinardan daha fazla kıymeti olduğunu anladım. Müteakiben bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e anlattığımda: ayırmadan satılmaz.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: İçinde Boncuk Ve Altın Bulunan Gerdanlığın Satışı Bâbı
4161-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Mübarek, Saîd b. Yezid'den bu isnâdla bu hadisin benzerini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: İçinde Boncuk Ve Altın Bulunan Gerdanlığın Satışı Bâbı
4162-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Ebî Ca'fer'den, o da Cülâh Ebû Kesîr'den naklen rivâyet etti. ki): Bana Haneş es-San'ânî, Fadâle b. Ubeyd'den, rivâyet etti. Şöyle dedi: gazası günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bulunuyor; yahudîlerden bir okıyye altını iki-üç dinara satın alıyorduk. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mukabilinde altını ancak tartısı tartısına satın!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: İçinde Boncuk Ve Altın Bulunan Gerdanlığın Satışı Bâbı
4163-) Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb, Kurre b. Abdirrahman El-Ma'âfirî ile Amr b. El-Hâris ve başkalarından naklen haber verdi; onlara da Âmir b. Yahya El-Ma'âfirî, Haneş'den naklen haber vermiş ki, Haneş Şöyle dedi: gazada Fadâle b. Ubeyd ile beraber bulunuyorduk. Derken bana ve arkadaşlarıma içinde altın, gümüş ve cevher bulunan bir gerdanlık isabet etti. Ben bunu satm almak isteyerek Fadâle b. Ubeyd'e sordum. Şu cevabı verdi: Bunun altınını çıkar da bir kefeye koy, kendi altınını da bir kefeye koy. Sonra sakın misli mislinden fazla bir şey alma! Zira ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: kim Allah'a ve âhiret gününe îmân ediyorsa sakın misti mislinden fazla bir şey almasın!» buyururken işittim. Müslim'in mu'temed nüshalarında gerdanlık ifadesiyle beyân olunmuştur. Birçok nüshalarda ise denilmiştir. Hatta Kâdî Iyâz ekseri üstadlannin nüshalarında bu şekilde zikredildiğini, fakat Ebû Alî El-Gasiânî'nin arkadaşında bu ifadenin kitabımızdaki şekilde tashih edilmiş gördüğünü, doğrusunun da bu olduğunu söyler. Fadâle (radıyallahü anh) hadîsiyle istidlal ederek: Başka bir şeyle karışık olan altın, gümüş az olsun çok olsun ayrılmadıkça satılamaz; ayrıldıkta altın tartısı tartısına yani kendi ağırlığınca; gümüş dahi aynı şekilde satılır; buğday ve tuz gibi sair ribâ mallarının hükmü de budur; derler. Bu kavil ashâb-ı kirâmdan Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) ile oğlundan nakledilmiştir. Selef ulemâsından bir cemaat ile İmâm Ahmed, İshâk ve Mâlikîler'den Muhammed b. El-Hakem'in mezhepleri budur. A'zam'a göre başka madenle karışık bulunan altım, miktarca ondan daha fazla altın mukabilinde satmak caizdir. Bu'fazlalık altınla karışık bulunan diğer maden veya taşa mukabil verilir. Satılan karışık altınla safî altın birbirlerine müsâvî olursa akid caiz değildir. Safî altın karışıktan az olduğu takdirde dahi hüküm budur. Sevrî ile Hasen b. Salih bu meselede İmâm A'zam'la beraberdirler. diğer bir takım ulema karışık altın üçte bir veya daha az nisbette olmak şartiyle hâlis altın mukabilinde satılabilir; bu tekdirde satılan madendeki karışık altın o madene tâbi' olur; derler. Mâlikîler'den Hammâd b. Ebî Süleyman: «Karışık altını safî altın mukabilinde mutlak surette satmak caizdir; safî altının az veya çok yahut karışık olana müsavi olması hükmen müsavidir.» demiş ise de bu kavil hadîsin sarahati karşısında hatâ sayılmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: İçinde Boncuk Ve Altın Bulunan Gerdanlığın Satışı Bâbı
4164-) Bize Hârûn b. Ma'rûf rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr haber verdi. H Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki) ; Bize İbn Vehb Amr b. Hâris'den naklen haber verdi. Ona da Ebû'n-Nadr, ona da Büsr b. Saîd, Ma'mer b. Abdillah'dan naklen rivâyet etmiş ki, Ma'mer uşağını bir ölçek buğdayla (pazara) göndererek: Bunu sat da arpa al, demiş, Uşak gitmiş bir ölçek ve biraz da ziyade zahire almış. Ma'mer'e geldiğinde bunu ona haber vermiş. Ma'mer kendisine: Bunu neye yaptın? Git bu zahireyi iade et! Sakın mislinden fazla bir şey alma! Zîra ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: mukabil zahire misli misline satılır.» buyururken işitirdim. O gün bizim zahiremiz arpa idi; demiş. Kendisine: Ama bu (arpa) o buğdayın misli değildir, demişler. benzemesinden korkarım.» cevâbını vermiş. Yudâriu: Benzer ve müşterek olur manasınadır. Buradaki benzeyişten murâd: îkisi bir cins sayılarak faiz hükmüne girmeleridir. Mâlik bu hadîsle istidlal ederek buğdayla arpayı bir cins saymıştır. Ona göre biri fazla olmak üzere buğdayla arpa birbiri mukabilinde satılamaz. Cumhûra göre ise buğdayla arpa ayrı ayrı iki cinstirler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): muhtelif olunca nasıl isterseniz öyle satın!»- buyurmuşlardır. Zaten Ma'mer (radıyallahü anh) hadîsinde buğdayla arpanın bir cins sayıldığına dair sarahat yoktur. Hazret-i Ma'mer takvasından dolayı ihtiyat göstermiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Zahirenin Misli Misline Satılması Bâbı
4165-) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Süleyman yani İbn Bilâl Abdülmecîd b. Süheyl b. Abdirrahman'dan naklen rivâyet eti. O da Saîd b. El-MÜseyyeb'i, Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd'den naklen rivâyet ederken dinlemiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Adiy El-Ensari'nin kardeşini Hayber'e Vali göndermiş. O zât (oradan) a'lâ hurma getirmiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: butun hurmaları böyle midir?» diye sormuşlar. Hayır! Vallahi yâ Resûlallah! Biz bunun bir ölçeğini bayağı hurmanın iki ölçeği ile satın alıyoruz; demiş. (sallallahü aleyhi ve sellem): yapmayın! Ve lâkin misli misline alın! Yahut bunu satın; karşılığı İle ötekinden alın! Tartı da böyledir!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Müsâkaat
Konu: Zahirenin Misli Misline Satılması Bâbı