Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
5920-)
Bana Muhammed b. Hatim ile Hasen El-Hulvânî de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kub (bu zat İbn İbrahim b. Sa'd'dır.) rivâyet etti. ki): Bize babam Sâlih’den, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Ebû Seleme b. Abdirrahman ve başkası haber -verdi ki: Ebû Hüreyre şöyle dedi: Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması, teşe'üm, karın kurdu ve baykuş yoktur.» buyurdular. Bunun üzerine bedevinin biri: Ya Resûlallah!.. dedi. Yûnus'un hadisi gibi rivâyette bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5921-)
Bana Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Yeman, Şuayb'dan, o ila Zühri'deu naklen haber verdi. ki): Bana Sinan b. Ebî Sinan Ed-Düelî haber verdi ki: Ebû Hüreyre şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bulaşması yoktur.» buyurdu. Bunun üzerine bir Arabînin biri ayağa kalktı... Yûnus ile Salih'in hadîsleri gibi anlatmıştır. Bir de Şuayb'dan, o da Zührî'den naklen rivâyet olunmuştur. Zührî Dedi ki ; Bana Sâî'b b. Yezîd b. Uht-i Nemir rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması, karın kurdu ve baykuş yoktur.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5922-)
Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele rivâyet ettiler. Lâfızda birbirlerine yakındırlar. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi, ki): Bana Yûnus İbn Şihab'dan naklen haber verdi. Ona da Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf rivâyet etmiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması yoktur.» buyurmuş ve yine rivâyet etmiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): develerin sahibi sağlam develerin sahibi üzerine deve getirmez.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5923-)
Ebû Seleme ki: Ebû Hüreyre bunların ikisini de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’dan rivâyet ediyordu. Bir zaman sonra Ebû Hüreyre: bulaşması yoktur.» sözünden sustu da: develerin sahibi, sağlam develerin sahibi üzerine deve getirmez.» sözü üzerinde durdu. Bunun üzerine Haris b. Ebî Zübab (Bu zât Ebû Hüreyre'nin amcası oğludur. Şunu söyledi): Ben seni işitiyordum. Yâ Ebâ Hüreyre! Bize bu hadîsle birlikte başka bir hadis daha rivâyet ediyordun, ondan sustun, diyordun ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması yoktur.» buyurdu. Ebû Hüreyre bunu bilmekten imtina etti. Ve: «Hasta develerin sahibi, sağlam develerin sahibi üzerine deve getirmez.» dedi. Hâris'in bu husustaki görüşünü de kabul etmedi. Nihayet Ebû Hüreyre kızdı ve Ha-heşçe mırıldandı. Müteakiben Haris': Biliyor musun ne dedim? diye sordu. Haris: Hayır! dedi. Ebû Hüreyre: İmtina ettim, dedi. Seleme: Ömrüme yemin olsun Ebû Hüreyre hize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması yoktur.» buyurduğunu rivâyet ediyordu. Bilmiyorum Ebû Hüreyre mi unuttu, yoksa iki sözden biri diğerini nesh mi etti? demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5924-)
Bana Muhammed b. Hatim ile Hasen El-Hulvânî ve Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Abd: Haddesenî; ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ya'kub (yani İbn İbrahim b. Sa'd) rivâyet etti. ki): Bana baham Salih'den, o da İbn Şihab'dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Ebû Seleme b. Abdirrahman haber verdi ki: Ebû Hüreyre'yi rivâyet ederken dinlemiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması yoktur.» buyurmuş, bununla beraber Yûnus'un hadîsi gibi: «Hasta develerin sahihi, sağlam develerin sahihi Üzerine deve getirmez." diye rivâyet ediyormuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5925-)
Bize bu hadîsi Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivâyet etti. ki): Bize Ebû’l-Yeman haber verdi. ki): Bize Şuayı), Zühri’den bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5926-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail (yani İbn Cafer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); bulaşması, baykuş, yıldız batması ve karın kurdu yoktur.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5927-)
Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Ebü'z-Zübeyr, Câbir'den rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5928-)
Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hayseme, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbîr Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması, teşe'üm, ve gûl yoktur.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5929-)
Bana Abdullah b. Hâşim b. Hayvan da rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Yezîd (bu zat Tüsterî'dir.) rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması, gûl ve karın kurdu yoktur.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5930-)
Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki): Bana Elnı'z-Zübeyr haber verdi. Kendisi Câbir b. Abdülah'ı şöyle derken işitmiş: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: bulaşması, karın kurdu ve gûl yoktur.» buyururken İşittim. diyor ki: Ebû'z-Züheyr'i dinledim. Câbir'in kendilerine «Karın kurdu yoktur.» sözünü tefsir ettiğini anlatıyordu. Ebû'z-Zübeyr dedi ki: «Safer karın demektir.» Bunun üzerine Câbir'e: Bu nasıl şey? dediler. Câbir: Karın kurtları olduğu söyleniyordu, dedi. Ama gulu tefsir etmedi. Ebû'z-Zübeyr: «Şu renkten renge giren gûl» dedi. rivâyetlerin bâzılarını Buhârî ile Tirmizî «Kitâbü't-Tibn'da; Nesai «Cenâiz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Hastalık bulaşması demektir. Görülüyor ki Hazret-i Ebû Hüreyre bir müddel «Hastalık bulaşması yoktur.» cümlesini hadis diye rivâyet etmiş, sonra bundan vaz geçmiş. Sâdece «Hasta develerin sahibi sağlam develerin sahibi üzerine deve getirmez.» cümlesini rivâyet etmiştir. Hattâ kendisine müracaat edildiği halde bu cümlenin hadisten olduğunu itiraf edememiştir- Onun için de hadîsin râvilerinden Ebû Seleme: «Bilmiyorum, Ebû Hüreyre mi unuttu, yoksa iki kavilden birİ diğerini nesh mi etti?» demiştir. Ebû Seleme'nin: «Onun bu hadîsten başka bir hadîs unuttuğunu görmedim.» dediği de rivâyet olunur. bu iki sahih hadîsin aralarını bulmak vâcibdir, dememişlerdir. İki hadîsin araları şöyle bulunmuştur: bulaşması yoktur.» hadîsinden murad câhiliyet devrinden kalma itikadı yıkmaktır. O devirde Araplar hastalığın Allah'ın fiilî ile değil de, tabiatı icabı bulaştığına inanırlardı. İşte, hastalık bulaşması yoktur, cümlesiyle bunlara cevap verilmiş, her şeyde oiduğu gibi. hastalığın bulaşmasında da Allah'ın fiili nazar-ı itibara alınacağına; o yaratmazsa mahlûkatın kendi kendine hiç bir şey yapamayacağına tenbih olunmuştur. Kâdi Iyâz'in beyânına göre ulemâ bu cümleden murad, onun söylenmesini veya itikad edilmesini yasaklamaktır. Bir takımları cümlenin haber mânâsında olduğunu söylemişlerdir. Yani hastalık tabiatı icabı kendiliğinden geçmez, demektir. develerin sahibi sağlam develerin sahibi üzerine deve getiremez.» cümlesine gelince: Bundan murad da Allah'ın fiil ve irâdesi ile hâsıl olacak zarardan sakındırmaktir. Çünkü hasta develer sağlamların aracına katıldığı vakit, hastalığı sağlamlarda da halk etmek Allah'ın âdetidir. Cumhûr ulemâya göre bu iki hadîsin araları bu şekilde bulunmuştur. Hazret-i Ebû Hüreyre'nin: bulaşması yoktur.» hadîsini unutması hükme tesir etmez. Çünkü cumhûr ulemâya göre râvinin kendi rivâyet ettiği bir hadîsi unutması, o hadîsin sıhhatine dokunmaz. Bilâkis o hadîsle amel vâcib olur. Bir de aynı hadîsi Ebû Hüreyre'den başka râviler rivâyet etmişlerdir. Bazıları hasta develer hadîsi; hastalık bulaşması yoktur hadîsiyle neshedilmiştir, demişlerse de Neve vî bunun iki vecihle hata olduğunu söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Hastalık Bulaşması, Teşe’üm, Hame, Safer, Yıldız Batması Ve Gul Olmadığı Hasta Develerin Sahibi Sağlam Develerin Sahibi Üzerine Deve Getirmeyeceği Bâbı
5931-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abürrezzâk rivâyet etti. ki):Bize Ma'mer, Zühri'den, o da Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe'den naklen haber verdi ki: Ebû Hüreyre şöyle dedi: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: yoktur. Onun en hayirlısı faldır.» buyururken işittim. Ya Resûlallah! Fal nedir? denildi. hanginizin işittiği güzel sözdür.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5932-)
Bana Abdu'l-Melik b. Şuayb b. Leys dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. ki): Bize Şuayb haber verdi. Her iki râvi Zührî'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. hadîsinde «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den» ibaresi vardır, «işittim» dememiştir. Şuayb'ın hadîsinde İse Ma'mer'in dediği gibi «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim» cümlesi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5933-)
Bize Heddâb b. Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Hemmam b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Katâde, Enes'den naklen rivâyet etti ki: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması ve teşe'üm yoktur. Ama fal güzel söz, iyi söz hoşuma gider.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5934-)
Bize bu hadîsi Muhammed b. Müşenna ile İbn Beşşar da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Câfer haber verdi. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Ben Katâde'yi, Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ederken dinledim: bulaşması ve teşe'üm yoktur. Ama fal hoşuma gider.» buyurmuşlar. Enes ki: Fal nedir? diye soruldu: sözdür.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5935-)
Bana Haccâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bana Mu-alla b. EseNİ rivâyet etti. ki): Bize Abdü’l-Aziz b. Muhtar rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Atik rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Sîrin Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması ve teşe'üm yoktur. Ama güze! falı severim.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5936-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Harun rivâyet etti. ki): Bize Hişâm b. Hassan, Muhammed b. Sîrin'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): buluşması, baykuş ve teşe'üm yoktur. Ama güzel falı severim.» buyurdular. rivâyetleri Buhârî «Kitâbü't-Tıb»'da tahric etmiştir. yukarda da görüldüğü gibi tetayyur teşe'üm yani uğursuzluğa ve kötüye yormağa de lir. Esas itibariyle teşe'üm söz, fiil veya görülen bir şeyin kötüsü, sevilmeyeni mânâsına gelir. Arablar kuşları ve geyikleri ürkütürler, hayvan sağ tarafa giderse onunla tefaerrük eder, işlerine güçlerine veya yolların;, devam ederler, sol tarafa giderse yapacakları şeyden dönerler, teşe'ümde yani uğursuzluk yorumunda bulunurlardı. Bu suretle birçok zamanlar yapa -akları işlerden geri kalırlardı. Şeriat bunu yıkmış, men etmiş, zarar veya fayda hususunda hiçbir tesiri olmadığını haber vermiştir. İşte teşe'üm yoktur hadîsinin mânâsı budur. Başka bir hadîste ; şirkdir.» buyurulmuştur. Yani teşe'ümün fayda veya zarar verdiğine inanmak şirktir, demektir. Çünkü eanitiyyet devri Arabları teşe'ümün tesirine inanırlardı. Bu şirktir. gelince: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu iyi söz, güzel söz diye tefsir buyurmuştur. Ulemânın beyânına göre fal hem sevindirici, hem üzücü hususata olabilirse de ekseriyetle sevinçte kullanılır. Teşe'ümse sadece üzücü ve kötü hususatia olur. Yalnız mecazen bazı yerlerde sevinç mânâsında kullanılır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in falı sevmesi netice itibariyle Allahü teâlâ'dan bir hayır ve fâide ummayı gösterdiği içindir. Çünkü insan kuvvetli veya zayıf bir sebepten dolayı Allah'tan bir fâide beklerse ümit cihetinde hatâ etmiş bile olsa onun bu bekleyişi hayırdır. Fakat Allah'tan tamamiyle ümidini keserse bu kendisi için şer olur. Teşe'ümde suizan ve belâyı beklemek vardır. Meselâ; bacasına baykuş konan adam hanesinden birinin öleceği zannına kapılır ve artık onu için için bekler durur. Falın misâli hastası olan bir kimsenin dışardan birinin: Ey salim sözünü işiterek hayra yorması, inşaallah bizim hasta da selâmete erer demesi yahut ihtiyaç sahibi birinin dışardan bulan mânâsına gelen (Yâ Vâcid) sözünü işiterek hayra yorması ve içinden, inşaallah aradığını buluyorum, demesidir. Buradaki faldan anlaşılan yalnız budur. Yani bir işi hayra yormaktır. Fal denilince zamanımızda her yerde âdet olan avuca bakmak, tasa bakmak, kahve fincanına bakmak veya bu işi sanat edinen falcılara müracaat ederek işlerinin iyi gidip gitmeyeceğine baktırmak gibi hurafeler fal değil, doğrudan doğruya kehânete dâhildir. Bunlara inanmak da küfürdür. Bu batıl itikad bazı çevrelerde o kadar rağbet görmüştür ki: «Fala inanma! Fakat falsız da kalma!» sözü darb-ı mesel olmuştur. Bu hususa din kardeşlerimizin nazarı dikkatlerini celbederiz.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5937-)
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Mâlik b. Enes rivâyet etti. H. Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Mâlike, İbn Şihâb'-dain dinlediğim, onun da Abdullah b. Ömer'in iki oğlu Hamza ile Sâlim'den, onların da Abdullah b. Ömer'den naklen rivâyet ettikleri şu hadîsi okudum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): evde, kadında ve attadır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5938-)
Bize Ebû't-Tâhir ile Harmele b. Yahya da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus İbuİ Şihâb'dan, o da Abdullah b. Ömer'in iki oğlu Hamza ile Sâlim'den, onlar da Abdullah b. Ömer'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bulaşması ve teşe'üm yoktur. Uğursuzluk ancak üç şeydedir. Kadın, at ve evde!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5939-)
Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Zührî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5940-)
Bize Yahya b. Yahya ile Amru'n-Nâkid ve Züheyr b. Harb da Süfyân'dan, o da Zührî'den, o da Sâlim'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5941-)
Bize Amru'n-Nâkıd dahi rivâyet etti. ki): Bize Yâ'kub b. İbrâhim b. Sa'd rivâyet etti. ki): Bize babam Sâlih'den, o da İbn Şihab'dan, o da Abdullah b. Ömer'in iki oğlu Salim ve Hamza'dan, onlar da Abdullah b. Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5942-)
Bana Abdü'l-Melik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd dahi rivâyet etti. ki): Bana babam dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Hâlid rivâyet etti. H. bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Bişr b. Mufaddal, Abdurrahman b. İshâk'dan naklen haber verdi. H. Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. ki): Bize Şuayb haber verdi. râvilerin hepsi Zührî'den, o da Sâlim'den, o da bahasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den uğursuzluk hakkında Mâlik'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlar, Yûnus b. Zeyd'den başka hiçbiri İbn Ömer hadîsinde hastalık bulaşmasını ve teşe'ümü anmamıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5943-)
Bize Ahmed b. Abdillah b. Hakem de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ömer b. Muhammed b. Zeyd'den rivâyet etti. O da babasını İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken dinlemiş: uğursuzluk nâmına doğru bir şey varsa (bu) atda, kadın ve evdedir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5944-)
Bana Harun b. Abdillah da rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Ama (Hak) kelimesini söylemedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5945-)
Bana Ebû Bekr b. İshâk dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Meryem rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Bilâl haber verdi. ki) ; Bana Utbe b. Müslim, Hamza b. Abdillah b. Ömer'den, o da babasından, naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir şeyde uğursuzluk varsa (bu) atda, mesken ve kadındadır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5946-)
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Mâlik Ebû Hâzim'den, o da Sehl b. Sa'd'dan naklen rivâyet etti. Sehl Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uğursuzluğu kastederek: varsa kadında, atta ve meskendedir» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5947-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Fadl b. Dükeyn rivâyet etti. ki): Bize Hişâm b. Sa'd Ebû Hâzim'den, o da Sehl b. Sa'd'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5948-)
Bize bu hadîsi İshâk b. İbrâhim El-Hanzelî dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Haris, İbn Cüreyc'den naklen haber verdi. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. Kendisi Câbir'i Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verirken işitmiş: bir şeyde (uğursuzluk) varsa (o da) hanede, hizmetçide ve attadır.» buyurmuşlar. rivâyetlerden İbn Ömer "hadîsini Buhârî «Küâbü't-Tİb»'da, Sehl hadîsini «Cihad» ve «Siyer» bahsinde; aynı hadîsi Nesâî «İşrâtü'n-NisâVda tahrîc etmişlerdir. bu rivâyetlerde bildirilen üç şeyde uğursuzluk olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. İmâm Mâlik ile bir cemaata göre rivâyetlerden murad: Zahirî mânâlardır. Allahü teâlâ evi zarar veya ölüme sebep halkeder. Muayyen bir kadın ve at yahut hizmetçi de Allah'ın kaza ve kaderiyle bazan helâke sebep olabilir. Hadîsin mânâsı: Bazan bu üç şeyde uğursuzluk hâsıl olur, demektir. Hattâbî ile diğer birçok ulemâ bu rivâyetlerdeki üç şeyin memnu olan teşe'ümden istisna edildiğine kail olmuşlardır. Yani teşe'üm yasaktır. Yalnız içinde oturmaktan hoşlanmadığı ev, beraberce yaşamaktan hoşlanmadığı kadın veya hoşlanmadığı at, hizmetçi gibi şeyler olursa, bunlardan ayrılsın, demektir. Bazıları: «Evin uğursuzluğu; darlığı ve komşularının kötülüğünden ibarettir. Kadının uğursuzluğu doğurmaması, gevezeliği ve şüpheli işler yapmasıdır. Atın uğursuzluğu üzerinde harb edilememesi yahut fiatının pahalılığı; hizmetçinin uğursuzluğu ise kötü ahlâklı olması, kendisine ısmarlanan şeylere kulak asınaması gibi şeylerdir.» demişlerdir. diyor ki: «Bu babda sahîh olan mânâ: Teşe'ümün bütün nevileriyle nefiy ve iptal edilmesidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) in: «Teşe'üm yoktur.» buyurduktan sonra . «Uğursuzluk üç şeydedir.» buyurması câhiliyyet devrinin itikadını hikâyedir. Çünkü o devirde Arablar bu üç şeyde uğursuzluk olduğuna inanırlardı. Yoksa bu hadîs müslümanlarm îtikadınca da bu üç şeyde uğursuzluk vardır mânâsını ifâde etmeze rivâyetlerin bâzısında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: uğursuzluk nâmına bir şey varsa (bu) atta, kadında ve evdedir.» buyurmuş olması bizce bu babdaki ihtilâfa meydan vermeyecek kadar açıktır. Çünkü hadîsin mânâsı şudur: Eğer uğursuzluk nâmına bir şey sabit olsaydı şu üç şeyde sabit olurdu. Lâkin uğursuzluk nâmına bir şey sabit olmamıştır. Binâenaleyh bunlarda da uğursuzluk yoktur. Âişe'nin bu hadîsi işittiği vakit kızdığı ve üzerinden bir elbise parçasının havaya uçtuğu, diğer bir parçasının da yere düştüğü rivâyet olunur. Âişe (radıyallahü anha) yemin ederek şunları söylemiştir; Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e indiren Allah'a yemin olsun ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözleri asla söylememiştir. O ancak câhiliyyet devri insanlarının bunlardan teşe'üm ederdiklerini söylemiştir.» Iyâz’ın beyânına göre bu babda ulemâdan Bazıları şunları söylemiştir: «Hadîslerde geçen bu kısımlar bir araya getirilirse üç'nevi hâsıl olur. Birincisi: Zarar kendisiyle hâsıl olmayan ve âmmenin hâssanın âdetini de teşkil etmeyen kısım ki buna iltifat edilmez. Şeriat da buna kıymet vermeyi yasak etmiştir. Bu tıyera yani teşe'ümdür. İkincisi: Nadiren vuku bulan ve umumî zarara sebep olan kısımdır. Taun gibi. Onun bulunduğu yere gidilmez ve o yerden çıkılmaz. Üçüncüsü hususîdir. Ev, at ve kadın gibi. Ki: Böylelerinden kaçmak mubahtır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Teşe’üm, Fal Ve Kendisinde Uğursusuzluk Olan Şey Bâbı
5949-)
Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele b. Yahya rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf'dan, o da Muâviye b. Hakem Es-Sülemî'den naklen haber verdi. Muâviye şöyle dedi: Ben: Ya Resûlallah! Bir takım şeyleri biz câhiliyyet devrinde yapıyorduk, kâhinlere gidiyorduk, dedim. kâhinlere gitmeyin!» buyurdu. Ben: Teşe'ümde bulunuyorduk, dedim. sizden birinizin nefsinde bulduğu bir şeydir. Sakın size mâni olmasın!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5950-)
Bana Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bana Huceyn (yani İbn Müsennâ) rivâyet etti. ki): Bize Leys Ukayl'den rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim İle Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Şebâ-be b. Sevvâr rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Zi'b rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize İshâk b. İsa haber verdi. ki): Bize Mâlik haber verdi. Bu râvilerin hepsi Zührî'den bu isnadla Yûnus'un hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız Mâlik kendi hadîsinde teşe'ümü zikretmiştir. Ama onda kâhinler zikredilmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5951-)
Bize Muhammed b. Sabbâh ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail (bu zât İbn Uleyye'dir) Haccâc Es-Savvâfdan rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. ki): Bize Evzâî rivâyet etti. Her iki râvi Yahya b. Ebî Kesîr'den, o da Hilâl b. Ebî Meymûne'den, o da Atâ' b. Yesar'dan, o da Muâviye b. Hakem Es-Sülemî'den. o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen, Zührî'nin Ebû Seleme'den, onun da. Muâviye'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Yahya b. Ebî Kesîr'in hadîsinde şu ziyâde vardır: « ki: Ben bizden de bir takım adamlar var ki. hat çiziyorlar, dedim. Buyurdular ki: Peygamberlerden bir Peygamber hat çizerdi. İmdi kimin hattı onunkine uyarsa onun gibi olur.»' gâibden haber verdiğini iddia eden kişidir. Bu hususta kitabımızın namaz bahsinde söz geçmişti. Kâdî Iyâz’ın beyânına göre Arablarda üç kısım kâhinlik vardı. Birinci kısım kâhinin cinlerden bir dostu olup gökyüzünden çaldığı haberleri ona verirdi. Bu kısım Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gönderilmesiyle bâtıl olmuştur. İkinci kısım kâhine cinnî yeryüzünde olup bitenleri uzakta ve yakında vuku bulan gizli şeyleri haber verirdi. «Bu kısmın mevcut olması ihtimalden uzak değildir.» diyor. Mu'tez ile taifesi ile kelâm ulemâsından Bazıları bu iki nevî kâhinliği kabul etmemiş; muhalattan saymışlardır. Bunda muhal sayacak ihtimalden uzak görecek birşey yoktur. Lâkin insanlar bu kâhinleri tasdik ve tekzîb ederler. Yasak olan onları dinlemek ve tasdik etmektir.» diyor. Üçüncü kısım kâhinler müneccimlerdir. Bunlar yıldızlara bakarak bir takım hükümler çıkarmaya çalışırlar. Nevevî bu hususta şunları söylemektedir: «Bu nevîde Allahü teâlâ bazı kimselere bir gûna kuvvet halkeder. Lâkin burada yalan galibdir. Arraflık denilen fen de bunda dâhildir. Arraf: Hâdisâta bir takım mukaddime ve sebeplerle istidlal eden ve hâdisâtm meydana geleceğini bunlarla bildiğini iddia eden kimsedir... kısımların hepsine kehânet denilir. Ve şeriat hepsinin yalan olduğunu meydana çıkarmış, kâhinleri dinleyip, tasdik etmeyi yasak etmiştir.» Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Muâviye'ye': «Bu sizden birinizin nefsinde bulduğu bir şeydir. Sakın sîze mâni ol-masinl» diyerek verdiği cevâbın mânâsı: Âdete göre sizin içinize uğursuzluk diye bir şey siner. Ama siz buna bakmayın, niyet ettiğiniz işten geri kalmayın, demektir. Astronomi ve kozmoğrafya gibi gökteki varlıklardan bahseden ilimlerin kehânetle bir ilgisi yoktur. çizmekten murad reml'dir. Hat çizen Peygamberlerin kim olduğu ihtilaflıdır. Danyal , bir takımları da İdris (aleyhisselâm) olduğunu söylemişlerdir. hattı onunkine uyarsa onun gibi olur.» cümlesinden murad: onun hattına isabet edileceğini haber vermektir. Yoksa onun hattına isabet ederse caiz olur demek değildir. Nitekim remi ve nücûm gibi bâzı fenler bâzı peygamberlere mucize olarak verilmiş, sonra bunlar şeriat tarafından men edilmişlerdir. Hadîsin bu kısmı hakkında namaz bahsinde izahat verilmişti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5952-)
Bize Ahd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer Zührî'den, o da Yahya b. Urve b. Züheyr'den, o da babasından, o da Âİşe'den naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: Ben: Ya Resûlallah! Kâhinler bize bir şey söyler de onu hakikat bulurduk, dedim. doğru olan sözdür, onu cinni kapar da velîsinin kulağına atar; ona yüz tane de yalan katar.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5953-)
Bana Seleme b. Şebîb rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. ki): Bize Ma'kil (bu zât İbn Ubeydil-lah'dır) Zührî'den rivâyet etti. ki): Bana Yahya b. Urve haber verdi ki: Urve'yi şöyle derken işitmiş: Âişe şunu söyledi: Bir takım insanlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kâhinleri sordular, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de onlara: bir şey değildirler.» cevâbını verdi. Ya Resûlallah! Onlar hazan birşey söylüyorlar da hakikat çıkıyor, dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); söz cinlerdendir. Cinni onu kapar da velîsinin kulağına tavuğun gıdaklaması gibi gıdaklar. 8u suretle ona yüz yalandan daha fazlasın? karıştırırlar.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5954-)
Bana Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Muhammed b. Amr, İbn Cüreyc’den, o da İbn Şihab'dan naklen bu isnadla Ma'kıl'ın Zührî'den rivâyeti gibi haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5955-)
Bize Hasen b. Ali El-Hulvânî ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Hasen: Bize Ya'kub rivâyet etti, dedi. Ya'kub ki): Bize babam Sâlih'den, o da İbn Şihab'dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Ali b. Hüseyn rivâyet etti ki: Abdullah b. Abbâs şunları söylemiş: Bana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ensar-dan bir zat haber verdi ki, kendileri bir gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le birlikte otururlarken bir yıldız göçmüş ve ortalık aydınlanmış. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara: bir şey göçtüğü vakit cahiliyye devrinde ne derdiniz?» diye sormuş. Allah ve Resûlü bilir. Biz bu gece büyük bir adam doğdu ve bu gece büyük bir adam öldü derdik, cevâbını vermişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ne bir kimsenin ölümü için göçer, ne de hayatı için. Lâkin Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ bir şey takdir buyurdumu arşı taşıyan melekler tesbih eder. Arkasından onlardan sonra gelen gök ehli tesbih eder. Tâ ki tesbih şu alt semânın sakinlerine ulaşır. Sonra arşı taşıyanların arkasından gelenler arşı taşıyanlara: Rabbiniz ne buyurdu? diye sorarlar. Onlar da ne buyurduğunu kendilerine haber verirler. Böylece semâvât sakinleri birbirleriyle haberleşir, nihayet haber şu alt semâya ulaşır. Ve cinler işitileni kaparak onu velîlerine aktarır ve bu yıldızla taşlanırlar. Olduğu gibi getirdikleri (haber) haktır. Lâkın onlar ona yalan karıştırırlar ve ziyâde ederler.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5956-)
Bize Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Velid b. Müslim rivâyet etti. ki): Bize Ebû Amr'Evzâî rivâyet etti. H. Ebû't-Tâhir ile Harmele de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Seleme b. Şebib dahi rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. ki): Bize Ma'kıl (yani İbn Ubeydillah) rivâyet etti. râvilerin hepsi Zührî'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki Yûnus: «Abdullah b. Abbâs'dan rivâyet olunmuştur. ki): Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından ensar-dan bir takım adamlar haber verdi.» demiştir. Evzâî'nin hadîsinde: «Lâkin ona yalan karıştırırlar ve ziyâde ederler.» Yûnus'un hadîsinde ise: «Lâkin onlar ona ilâve ve ziyâde ederler.» denilmiştir. Yûnus'un hadîsinde şu ziyâde de vardır: «Allah buyurdu ki: Nihayet kalblerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? diye sorarlar. (Onlar da): söyledi, derler." Sebe' Sûresi, Âyet: 23 hadîsinde ise Evzâîrnin dediği gibi: «Lâkin onlar bu habere yalan karıştırır ve ziyâde ederler.» cümlesi vardır. semâdan kaptığı sözü velîsi yani dostu olan kâhine tavuğun gıdaklamasına benzer bir şekilde aktarmasını Hattâbî ile diğer bâzı âlimler şöyle izah etmişlerdir: «Cinnî işittiklerini kâhinin kulağına söylerken onu diğer şeytanlar da işitirler. Nitekim tavuk arkadaşlarına bir şey bulduğunu sesiyle bildirir. Onlar da ona cevâp verirler. Burada bir vecih daha var ki o da şudur: Rivâyet yani şişenin şırıltısı gibi şeklinde olabilir. Bu takdirde cinnî kâhinin kulağına sürahideki suyun çıkardığı ses gibi şırıltılı bir sesle söyler demek olur.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5957-)
Bize Muhammed b. Müsennâ El-Anezî rivâyet etti. . ki): Bize Yahya (yani İbn Saîd) Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da Safiyye'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir zevcesinden, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: kim bir ar rafa gelir de ona bir şey sorarsa, kırk gecelik namazı kabul olunmaz.» buyurmuşlar. kâhinlerden sayıldığını yukarda görmüştük. Esir Arrâf gibi bildiğini iddia eden müneccim -yahut kâhindir. Halbuki bu ilmi Allah kendine tahsis etmiştir, demiş. Hattâbî ve başkaları ise şöyle tarif etmişlerdir: Arrâf, çalınan ve kaybolan malın yerini bulacağını iddia eden kimsedir. bir şey soran kimsenin namazının kabul edilmemesinden murad sevabının yokluğudur. Namazı iade etmesi gerekmez. Nitekim gasbe-dilen bir yerde namaz kılmak mekruhtur. Fakat kazası îcâb etmez. Bu hususta ulemâ müttefiktirler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kehanetin Ve Kahinlere Gitmenin Haram Kılınması Bâbı
5958-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hür şeym haber verdi. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Şerik b. Abdillah ile Hüşeym b. Beşir, Ya'la b. Atâ'dan, o da "Amr b. Şerid'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Sekıf hey'etinin içinde cüzzamlı bir adam vardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: senin bey'atını yaptık, sen don!» diye haber gönderdi. hadîs Buhârî'nin rivâyet ettiği: . aslandan kaçar gibi kaç!» hadîsine muvafıktır. Keza az yukarda geçen: develerin sahibi, sağlam develerin sahibi üzerine deve getiremez.» hadîsine de muhalif değildir. Iyâz'ın beyânına göre cüzzamlı kıssası hakkında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den muhtelif hadîsler rivâyet olunmuştur. Zikrettiğimiz iki hadîsten mâda da Câbir ve Âişe (radıyallahü anhüma)'dan hadîsler rivâyet olunmuştur. Hazret-i Câbir hadîsinde: (sallallahü aleyhi ve sellem) cüzzamlı ile birlikte yemek yedi ve ona: "Allah'a güvenerek ve ona tevekkül ederek ye!" buyurdu.» denilmektedir. Bundan dolayı Hazret-i Ömer'le diğer bazı Selef ricali meczumlu ile beraber yemek yenilebileceğine ve ondan kaçınma hususundaki emrin neshedildiğine kail olmuşlardır. diyor ki: «Ekser ulemânın kail olduğu vecihle sahih olan ve kabulü gereken kavil sudur ki; burada nesih yoktur. Belki iki hadîsin arasını cem etmek ve cüzzamlıdan sakınma emrini vucûba değil de İstihbab ve ihtiyat mânâsına hamletmek gerekir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cüzzamlı ile beraber yemek yemesi ise caiz olduğunu göstermek içindir.» ulemâ bu ve benzeri hadîslerle istidlal ederek kocası cüzzamlı olan kadına nikâhı fesh hususunda muhayyerlik isbat etmişlerdir. Kâdî îyâz'in beyânına göre cüzzamlı bir kimse mescide gitmekten ve kalabahk insanlar arasına karışmaktan men edilir. Yalnız cuma namazına gidebilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Cüzzamlı İle Benzerinden Sakınma Bâbı
5959-)
Bize Ebû Bekr b. Etî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abde b. Süleyman ile İ'cni Nümeyr, Hişam'dan rivâyet ettiler. H. Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Abde rivâyet etti. ki): Bize Hişam babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki çizgili yılanın öldürülmesini emir buyurdu. Çünkü o gözü kapar ve gebeliğe dokunur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5960-)
Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye haber verdi. ki): Bize Hişam bu isnadla haber verdi ve ebterle iki çizgili dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5961-)
Bana Amr b. Muhammed En-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Zührî'den, o da Sâlim'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: ve iki çizgili ile ebteri öldürün. Çünkü onlar cenîni düşürür; gözü kaparlar.» buyurmuşlar. ki: İbn Ömer bulduğu her yılanı öldürüyordu. Derken Ebû Lübâbe b. Abdil-Münzir yahut Zeyd b. Hattâb onu bir yılan kovalarken gördü de gerçekten evlerde yaşayan yılanların öldürülmesi yasak edildi, dedî.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5962-)
Bize Hâcib b. Velid de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Harb Zübeydî'den, o da Zührî'den naklen rivâyet etti. ki): Bana Sâlim b. Abdillah, İbn Ömer'den naklen haber verdi. İbn Ömer Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i köpeklerin öldürülmesini emrederken işittim: köpekleri öldürün, iki çizgili yılanla ebteri de öldürün. Çünkü onlar gözü kapar ve gebelere çocuk düşürtürler.» buyuruyordu. ki: Biz bunu bu iki yılanın zehirlerinden zannediyoruz. Allah daha iyi bilir. şunu söylemiş: Abdullah b. Ömer dedi ki: Artık ben bir yılan gördüm mü onu öldürmeden bırakmaz oldum. Bir gün ben evlerde yaşayan yılanlardan birini kovalarken yanımdan Zeyd b. Hattâb yahut Ebû Lübâbe geçti. Ben (hâlâ) yılanı kovalıyordum. Yavaş ol yâ Abdellah! dedi. Ben: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların öldürülmesini emir buyurdu, dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evlerde yaşayanları öldürmekten nehıy buyurdu, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5963-)
Bana bu hadîsi Harmele b. Yahya da rivâyet etti, ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. H. Hasen El-Hulvânî de rivâyet etti. ki): Bize Ya'kûb rivâyet etti. ki): Bize babam Sâlih'den rivâyet etti. râvilerin hepsi Zührî’den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız Sâlih Şöyle deditir: «Tâ ki beni Ebû Lübâbe b. Abdi'l-Münzir ile Zeyd b. Hattâb gördüler de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evlerde yaşayan yılanları öldürmeyi yasak etti, dediler.» hadîsinde: öldürün!» cümlesi vardır. çizgili ile ebteri...» dememiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5964-)
Bana Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybe b. Saîd dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Leys Nâfi'den rivâyet etti ki, Ebû Lübâbe mescide yaklaşmak için evinde kendisine bir kapı açması hususunda İbn Ömer'le konuşmuş. Derken hizmetçiler bir küçük yılan derisi görmüşler. Abdullah: Onu yakalayın ve öldürün, demiş. Ebû Lübâbe ise: Onu öldürmeyin! Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evlerdeki küçük yılanları öldürmekten nehiy buyurdu, demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5965-)
Bize Şeybân b. Ferruh da rivâyet etti. ki): Bize Cerîr b. Hâzim rivâyet etti. ki): Bize Nâfi' rivâyet etti. ki): İbn Ömer bütün yılanları Öldürüyordu. Nihayet bize Ebû Lübâbe b. Ab-di’l-Münzir El-Bedrî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ev yılanlarını öldürmekten nehiy buyurduğunu söyledi. O da vaz geçti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5966-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Yahya (Bu zât Kattan'dır) Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nâfi' haber verdi. Kendisi Ebû Lübâbe'yi İbn Ömer'den naklen haber verirken işitmiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ufak yılanların öldürülmesini yasak etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5967-)
Bu hadîsi bize İshâk b. Mûsa El-Ensârî de rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Iyâz rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den, o da Ebû Lübâbe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5968-)
Bana Abdullah b. Muhammed b. Esma' Ed-Dubaî de rivâyet etti. ki): Bize Cüveyriye, Nâfi'den, o da Abdullah'dan, naklen rivâyet etti. Ona da Ebû Lübâbe haber vermiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evlerdeki küçük yılanların öldürülmesini yasak etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5969-)
Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Ab-dü’l-Vehhâb (yani Sekafî) rivâyet etti. ki): Yahya b. Saîd'i şunu söylerken işittim: Bana Nâfi' haber verdi. Ki: Ebû Lübâbe b. Abdil-Münzir El-Ensârî —Bu zâtın evi Küba'da idi. Sonra Medine'ye taşındı.— Bir defa beraberinde Abdullah b. Ömer olduğu halde oturmuş kendine bir dehliz açarken ansızın evlerde yaşayan bir yılan görmüşler ve onu öldürmek istemişler. Bunun üzerine Ebû Lübâbe evlerde yasayan yılanları kastederek: Gerçekte bunları öldürmek yasak edildi. Ebter ile iki çizgiliyi öldürmek ise emir buyuruldu, demiş. Bu iki yılanın gözü kör ettikleri, kadınların çocuklarını düşürttükleri söylenir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı