Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

2749-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize tu b. Yunus haber verdi ki): Bize A'meş, Müslim. Batin'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)’dan naklen rivâyet ettiki bir kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: «Annem, üzerinde bir ay oruç borcu olduğu halde vefat etti.» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Ne denin? Annenin, üzerinde (başka) bir borç olsaydı onu ödermiydin?» buyurmuş, Kadın: «Evet.» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Öyle ise Allah borcu ödenmeye daha lâyıktır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2750-) Bana Ahmed b. Ömer El-Vekiî rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin b. Aliy, Zaide'den, o da Süleyman'dan, o da Müslim-i Batin'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhüma) dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs şöyle dedi: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: «Ya Resûlüllah! Annem, üzerinde bir aylık oruç borcu olduğu halde vefat etti, onun nâmına bu orucu ben kaza edeyim mi?» diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şayet annenin (başka) bir borcu olsa onun nâmına Öder miydin?» buyurdu. O -sât: «Evet» cevabını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «öyle İse Allah borcu ödenmeye daha lâyıktır.» buyurdular. (Râvi) Süleyman ki): «Hakem ile Selemetü'bnü Küheyl hep birden, Müslim bu hadisi rivâyet ederken biz oturuyorduk, Mücâhid'i bu hadîsi İbn Abbâs'dan naklederken dinledik, dediler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2751-) Bize Ebû Saîd-i Eşecc rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid-i Ahmer rivâyet etti. ki):Bize A'meş, Selemetâ'bnü KÜheyl ile Hakem b. Uteybe ve Müslim-i Batin'den, onlar da Satd b. Cübeyr ile Mücâhid ve Atâ'dan onlar da İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsi rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2752-) Bize İshak b. Mansûr ile İbn Halef ve Abd b. Humeyd hep birden Zekeriyyâ b. Adiyy'den rivâyet ettiler. Abd ki): Bana Zekeriyyâ b. Adiyy rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Amr, Zeyd b. Ebî Üneyse'den naklen haber verdi. ki): Bize Hakem b. Uteybe, Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)’dan naklen rivâyet eyledi, İbn Abbâs şöyle dedi: Bir kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: «Ya Resûlüllah, Annem, üzerinde adak orucu olduğu halde vefat etti. Onun namına ben oruç tutabilir miyim » diye sordu, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ne dersin? Annenin üzerinde (başka) bir borç olsa da onu ödeseydin, onu nâmına geçer miydi?» buyurdu. Kadın: «Evet» cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Öyle ise annen nâmına oruç tut,» buyurdular. hadîsi Buhârî, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Kitabu's-Savm»da, Ebû Dâvud «Kitâbu'l-Eymân ve'n-Nüzûr»da tahric etmişlerdir. muhtelif rivâyetleri vardır. Rivâyetlerin bâzılarında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam geldiği,diğer bâzılarında gelenin kadın olduğu bildirildiği gibi bâzı rivâyetlerde vefat eden kadının bir aylık oruç borcu, bazılarında iki ay peşi peşine oruç borcu, bir rivâyette de nezir orucu borcu olduğu bildirilmektedir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen erkek ve kadının isimleri malum değildir. Vak'anın müteaddit defalar vukubulmuş olması muhtemeldir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2753-) Bana Aliyyu'bnÜ Hucr Es-Sa'dî rivâyet etti. ki): Bize Aliyyu'bnü Müshir Ebû'l-Hasen, Abdullah b. Atâ'dan, o da Abdullah b. Büreyde'den o da babası (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: defa ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında otururken ona bir kadın gelerek: «Ben anneme bir câriye tasadduk ettim. Halbuki annem vefat etti dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ecrin Sabit olmuştur. Cariyeyi de miras sana iade etmiştir, buyurdu. Kadın: «Ya Resûlallah, Annemin üzerinde bir ay oruç borcu vardı, onun nâmına bu orucu ben tutabilir miyim ? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onun namına oruç tut, buyurdu. Kadın: Annem hiç hacc etmedi, onun nâmına ben hacc edebilir miyim ? ctedi. Resûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem): Onun namına haccet, buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2754-) Bu hadîsi Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr, Abdullah b. Atâ'dan, o da Abdullah b. Büreyde'den, o da babası (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. Babası: «Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında oturuyordum» diyerek İbni Müshir hadisi gibi rivâyette bulunmuş. Yalnız o «İki ayın orucu» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2755-) Bize Abd b. Hameyd rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk haber yerdi ki): Bize Sevr!, Abdullah b. Atâ'dan, o da İbn Büreyde'den, o da babası (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Babası: kadın, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi...» diyerek yukardaki hadîsin mislini rivâyet etmiş ve: «Bir ayın orucu» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2756-) Bana, bu hadîsi İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsa, Süfyan'dan, bu isnadla haber verdi. Ve: «İki ayın orucu» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2757-) Bana İbn Ebî Halef rivâyet etti. ki): Bize İshak b. Yûsuf rivâyet etti. ki): Bize Abdülmelik b. Ebî Süleyman, Abdullah b. Ata' El-Mekki'den, o da Süleyman b. Büreyde'den, o da babası (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. Babası: kadın, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi...» diyerek yukarkilerin hadîsleri gibi rivâyette bulunmuş ve: «Bir ayın orucu.» demiştir. hadîs dahi ölen bir kimse nâmına oruç tutulacağına, haccedilebileceğine kaail olanların delillerindendir. Ulemâ hacc mes'elesinde de ihtilâf etmişlerdir. göre velinin Ölen kimse nâmına haccetmesi lâzımdır. şerif bir kimsenin tesadduk ettiği bir şeyi mîras olarak alabileceğine delâlet etmektedir. göre başkası nâmına haccetmek, âciz şartıyla caizdir. Yani kötürüm olup iyileşme ümîdi bulunmayan bir kimse ile vefat eden nâmına haccetmek caizdir. İyâz, Malikîler'in ölen bir kimse nâmına oruç tutmak ve haccetmek hususunda bu hadîslerle istidlal edemediklerini, çünkü hadîslerin muztarîb olduklarını söyleyerek itizarda bulunmuştur. Kâdî'nin itizarım kabul etmemiş: «Bu itizar batadır. Hadîsde izdırâb yok, ihtilâf vardır...» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ölen Bir Kimse Namına Orucun Kazası Bâbı
2758-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Amru'n - Nâkıd ve Zubeyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû'r - Zinad'dan o da A'rac'dan o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet ettiler. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe: tâbirini kullandı, Amr «Hadisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vardırarak.», Züheyr ise: (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen.» dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): oruçlu iken bir yemeğe davet olunursa: «Ben oruçluyum deyiversin.» buyurmuşlar. şerîf Özür beyânına hamlolunmuştur. Yani yemeğe davet olunan bir kimse oruçlu bulunursa, halini bildirmek ve özür dilemek için hane sahibine «Ben oruçluyum.» demelidir. beyânına göre oruçlu bulunmak davete icabet içrn özür sayılmaz. Lâkin davete icabet ettikten sonra orucu bozmak lâzım değildir. Yememek için oruç Özür teşkil eder. Oruçlu olmayan kimsenin ise hem davete icabeti hem de verilen yemek ziyafetine fi'len iştirak etmesi lâzımdır. oruç tutan davetliye oruç tutmak güç geliyorsa iftar etmesi müstehab olur. Aksi takdirde orucu bozmamalıdır. Fakat tutulan oruç farz veya vâcib oruçlardan ise onu bozmak haramdır. şerif icabında namaz ve oruç gibi nafile ibâdetlerin söylenebileceğine delildir. Hacet yokken bu gibi ibâdetleri gizli yapmak mü3te-habdır. bu hadîs, din kardeşleriyle hoş geçinmenin, ara bulmanın, kalp yatıştırmanın ve icabında güzel bir şekilde itizarda bulunmanın lüzumuna işaret etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Yemeğe Davet Edilen Oruçlunuın Ben Oruçluyum, Demesi Gerektiği Bâbı
2759-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû'z - Zinâd'dan o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’dan rivâyeten tahdîs eyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir gün oruçlu olarak sabahlarsa kötü söz söylemesin ve cahillik etmesin. Şayet biri kendisine söğer yahut döğerse: Ben oruçluyum, ben oruçluyum, deyiversin.» buyurmuşlar. hadîsi Buhari, Ebû Dâvud ve Nesâî «Kitâbu's-Savm» da tahrîc etmişlerdir. rivâyetinde: yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki oruçlunun nefesi Allah ındinde misk kokusundan daha güzeldir. (Teâla Hazretleri): Oruçlu yeyip içmesini ve şehvetini benim İçin terketmektedir. Oruç benim için tutulur, onun mükafatını verecek olan da benim. İyi amel on misli katlanacaktır (buyurmuştur)» ziyâdesi de vardır. bâbda Tirmizî'nin yine Hazret-i Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiği bir hadîsde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Rabbiniz diyor ki: her iyi amel, on mislinden yediyüz misline kadar katlanır. Oruç benim için tutulur, onun mükâfatını verecek de benim. Oruç cehenneme karşı bir kalkandır. Hiç şüphe yok ki oruçlunun ağız kokusu Allah ındinde misk kokusundan daha güzeldir. Sizden birinize oruçlu iken bir kimse cahillik ederse Ben oruçluyum, deyiversin» buyrulmuştur. «Bu hadis hasen sahih ve bir vecihden garîbdir.» demiştir. mezkûr hadîsi Tirmizî'nin tahric ettiği vecihden yalnız kendisi rivâyet etmiştir. bu babda Muâz b. Cebel, Sehl b. Sa'd, Ka'b b. Ucrâ, Selametü'bnü Kayser ve Beşîr b. Hasâsiyye (radıyallahü anh) hazeratından da hadîsler rivâyet olunduğunu söylemiştir: hadîsini Tirmizî, İbn Mâce ve «Sünen-i Kübrâ» nâm eserinde Nesâî tahric etmişlerdir. Hazret-i Muâz şöyle demektedir: «Bir seferde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber idim. Bir gün yolda giderken kendisine yaklaşarak: Bana bir amel söyle ki onu yaptığım takdirde cennete girmeme sebep olsun, dedim. Sonra Resûlüllah Sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç bir kalkandır,» buyurdular... «Bu hadîs hasen sahîhdir.» demiştir. Sehl b. Sa'd hadîsini yine Tirmizî ile İbn Mâce tahric etmişlerdir. Mezkûr hadisde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Reyyân adı verilen bir kapı vardır. Bu kapıdan oruçlular davet edilecektir. Oruç tutanlar zümresinden olanlar ondan gireceklerdir. Ondan giren ebediyyen susamıyacaktır.» buyurmuşlardır. hadîsi Süleyman b. Bilâl tarikiyle Buhârî ve Müslim dahi rivâyet etmişlerdir. b. Ucrâ hadîsini Tirmizî tahric etmiştir. Bu hadîste: mükemmel bir kalkandır.» buyurulmuştur. hadîs hakkında «Hasen garîb» tabirini kullanmıştır. Kayser hadîsini Taberanî «El-Kebîr» nâm eserinde rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîsde Selâme (radıyallahü anh) Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimse Allah'ın rızâsını dileyerek bir gün oruç tutarsa, Allah o kimseyi uçan karga gibi cehennemden uzaklaştırır...» buyururken işittim, demektedir. hadîsini Bağavî ile Taberâni «Mu'cem» lerinde rivâyet etmişlerdir. Hadisi şerifde Allahü teâla hazretlerinden rivâyeten: benim İçin tutulur, onun mükâfaatını verecek olan da benim.» buyurulmaktadır. bu bâbda Ebû Saîd-i Hudrî, Ali b. Ebî Tâlib Âişe , İbn Mes'ud,Osman b. Ebî-Âs, Enes, Câbir, Ebû Ubeyde, Huzeyfe, Ebû Umâme ve Ukbetü'bnü Âmir (radıyallahü anh) hazerâtuıdan hadîsler rivâyet olunmuştur. Saîd (radıyallahü anh) hadîsini Müslim ile Nevaî tahric etmişlerdir. Hadîs-i şerif kitabımızda bundan üç-dört hadîs sonra gelecektir. Ali hadisini Nesâî rivâyet etmiştir. Mezkûr hadisde: Allah: Oruç benim için tutulur, onun mükâfaatını verecek olan da benim, buyuruyor.» denilmektedir. Âişe hadîsini yine Nesâî tahric etmiştir. Bu hadîsde: Cehenneme karşı bir kalkandır.» ibaresi vardır. Mes'ud hadîsini İbni Hibban «Tabakatü'l-Muhaddisin» nâm eserinde rivâyet etmiştir. Aynı hadîsi Nesâî dahi mevkuf olarak rivâyet eder. Onda dahi: bir kalkındır.» cümlesi vardır. b. Ebi'l-Âs hadîsini Nesâî ile İbn Mâce rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsde Hazret-i Osman: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı: Oruç sizden birimizin cenge karşı kullandığı kalkan gibi bir kalkandır, buyururken işittim.» demektedir. (radıyallahü anh) hadîsini İbn Mâce rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîsde dahi: cehenneme karşı bir kalkandır.» cümlesi vardır. hadisini İbn Hibbân «Sahih» inde, Hâkim «Müstedrek» inde rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsde de: bir kalkandır» denilmektedir. Ubeyde hadîsini Nesâî rivâyet etmiştir. Yukarki cümleler bu hadîsde dahi zikredilmiştir. hadîsini İmâm Ahmed b. Hanbel«MÜsned»inde rivâyet etmiştir. Hazret-i Huzeyfe şunları söylemiştir: (sallallahü aleyhi ve sellem)'i göğsüme yaslandırdım da, buyurdu ki: Allah'dan başka Allah yoktur. Her kimin ölürken son sözü bu olursa cennete girer. Her kim Allah'ın rızasını dileyerek bir gün oruç tutarsa son nefeste bunu söyler ve cennete girer. Ve her kim Allah'ın rızâsını dileyerek bir sadaka verirse son nefesinde bu sözü söyler ve cennete girer.» İmâme hadîsini İbn Adiyy «El-Kâmil» adlı eserinde rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah o kimse ile cehennem arasında derinliği yerle gök arası kadar bir hendek halk eder.» buyurmuşlardır. Âmir hadîsini Nesâî tahric etmiştir. Bu hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim Allahü teâlâ'nın yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah cehennemi o kimseden yüz yıllık yol mesafesinde ırak eyler.» buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçlunun Dilini Tutması Bâbı:
2760-) Bana Harmeletü'bnü Yahya Et- Tücîbî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yunus, İbn Şİhab'dan naklen haber verdi ki, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ı şunu söylerken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şöyle buyururken işittim: (azze ve celle) Âdem oğlunun her ameli kendinindir. Yalnız oruç müstesna, o benimdir. Onun mükâfaatını verecek olan da benim, buyurdu. Muhammedin nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu Allah ındinde misk kokusundan güzeldir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Fazileti Bâbı:
2761-) Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb ile Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muğîra yani El-Hizâmi, Ebû'z-Zinâd'dan o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre: (sallallahü aleyhi ve sellem): Oruç bir kalkandır, buyurdular.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Fazileti Bâbı:
2762-) Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Ata', Ebû Sâhil-i Zeyyât'tan naklen haber verdi ki, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ı şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurudular: (azze ve celle) Âdem oğlunun her ameli kendinindir. Yalnız oruç müstesna. Çünkü o benimdir, onun mükâfaatını verecek olan da benim, buyurmuştur. Oruç bir kalkandır. Birinizin oruç tuttuğu bir gün olursa, o gün kötü söz söylemesin ve gürültü çıkarmasın. Şayet kendisine birisi so-ğer yahut kavga ederse: Ben oruçlu bir kimseyim, deyiversin. Muhammedin nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu kıyâmet günü Allah ındinde misk kokusundan daha güzel olacaktır. Oruçlu için sevineceği iki ferah vardır. ettiği vakit iftarına sevinir, bir de Rabbine kavuştuğu vakit orucuna sevinir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Fazileti Bâbı:
2763-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye ile Veki A'meş'den rivâyet ettiler. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Cerir, A'meş'den rivâyet etti. H. Ebû Saîd-i Eşecc dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Ebû Salih'den, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): oğlunun her ameli katlanır. Bir iyilik on mislinden yediyüz misline kadar katlanır. Allah (azze ve celle) (Yalnız oruç müstesna, Çünkü o, benimdir, onun mükâfaatını verecek olan da benim. Kulum sehvetiyle taamını benim için bırakıyor.) buyurmuştur. Oruçlu için İki ferah vardır: Biri iftar zamanındaki sevinci, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Emîn olun oruçlunun ağız kokusu Allah ındinde misk kokusundan daha güzeldir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Fazileti Bâbı:
2764-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Fudeyl, Ebû Sinan'dan, o da Ebû Salih'den o da Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd (radıyallahü anhûma)'dun naklen rivâyet etti. Demişler ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): (azze ve celle) Muhakkak oruç benimdir, onun mükâfaatını verecek can da benini.) buyurmaktadır. Gerçekten oruçlu için iki ferah vardır. İftar ettiği vakit bir ferah, Allah'a kavuştuğu vakit de bir ferah. nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki oruçlunun ağız kokusu, Allah ındinde misk kokusundan daha güzeldir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Fazileti Bâbı:
2765-) Bu hadîsi hana İshak b. Ömer b. Selit El-Hüzeli dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdülâzîz yani İbn Müslim rivâyet etti. ki) Bize Dırâr b. Mürrâ yani Ebû Sinan bu isnâdla rivâyette bulundu, dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'a kavuştuğu ve Allah mükâfaatını verdiği vakit sevinir.» buyurdu. örtü, demektir. mânâsına gelen «Mİcen» de bundan alınmıştır. dahi insanlara görünmedikleri için kendilerine bu isim verilmiştir. birinci hadîsinde zikri geçen «Cahillik etmesin» tâbirinden murâd: Akılsızlık, istihza ve yaygara gibi câhiliyet devrine mahsus fiillerden birini yapmasın, demektir. «Bu sözden câhiliye fiillerinin oruçtan başka ibâdetlerde caiz olduğu anlaşılmamalıdır. Maksat bunların oruçta daha ziyade memnu olduğunu anlatmaktır» diyor. (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlunun kendisine söğüp saymak suretiyle sataşanlara «Ben oruçluyum» demekle mukaabele edilmesini emir buyurmuştur. hususta ulemadan üç kavil rivâyet olunur; Kavle göre: Oruçlu olan bir kimse bu sözü diliyle söyleyecek ve bilmeyenlere kendisinin oruçlu olduğunu ve oruç sayesinde kötü sözlerden sahilce işlerden korunduğunu bildirecektir. Kavle göre: Bu sözü içinden söyleyecek yani nefsini kötülüklere kötülükle muameleden menedecektir. Kavle göre: Farz oruçla nafile arasında fark vardır. Faz oruç tutan kimse bu sözü diliyle söyleyecek, nafile oruç tutan diliyk; söyle-miyerek sadece kalbinden geçirecektir. göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu emr-inin dille söylemeye de, kalbinden geçirmeye de ihtimâli vardır. Dille söylendiği takdirde oruçluya sataşan kimse ekseriya yaptığına pişman olur ve eziyetten vazgeçer, kalbinden geçirdiği takdirde ise oruçlu kendisini kötülüklere muhatap olmaktan meneder. Şafiî'ye göre Hadîs-i Şerifi iki mânâya birden hamletmek gerekir. veya Hulüf: Oruç tutan kimsenin ağız kokusu, demektir. Bu kelime yalnız bu mânâda kullanılmıştır. diyor ki: «Oruçlunun ağız kokusunun Allah ındinde misk-kokusundan daha güzel olması mecaz ve istiaredir. Zira bazı kokuları güzel bulup beğenmek hayvanların sıfatlarındandır. Hayvanların hoş gördüğü şeylere meyletmek, pis gördüklerinden kaçınmak tabiatları ik-tizâsıdır. Allahü teâlâ hazretleri bu gibi şeylerden münezzehdir. Lâkin biz insanların âdetimiz güzel kokulara yaklaşmak olduğundan, oruç için güzel koku istiare edilmiştir.» İyaz'a göre oruç tutanlara Teâla hazretleri âhirette mükâfatta bulunacak onların ağızları misk kokusundan daha güzel kokacaktır. göre bu sözden murâd: Allah'ın rizâsı ve sevabıdır. takımları «Oruçlu ağzın miskden daha güzel kokması meleklere nisbetledir.» demişlerdir. İmâm Kuduri ile Malikiler-den İbn Arabî ve Şâfiîler'den Ebû Osman Sâbûni, Ebû Bekir İbn Sem'âni buradaki güzel kokunun Allah'ın rizâsı ve kabulünden ibaret olduğuna kat'iyyetle söylemişlerdir. murâd bazılarına göre cima' şehvetidir. Fakat bil'umum şehvetler mânâsına alınması daha doğrudur. Bu takdirde hadisde yiyip içmenin şehvet üzerine atfedilmesi hassın âm üzerine atfı kabilinden olur. Buhârî'nin rivâyetinde evvelâ yeyip içme zikredilmiş, şehvet onun üzerine atfedilmiştir. Ona göre cümle âmmın has üzerine atfı demek olur. ki hadîsin bazı rivâyetlerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Teâla hazretlerinin kelâmını nakletmektedir. Böyle hadislere «Hadîs-i Kutsi» denildiğini kitabımızın başında görmüştük: diyor ki: «Bu da Allah'ın kelâmı olduğuna göre Kur'ân ile bunun farkı vardır? dersem ben de derim ki: Kur'ân'in Lâfzı mucizdir. Hem Kur'ân Cibrîl (aleyhisselâm) vasıtasıyla indirilmiştir. Küdsi hadîs ise hem mu'ciz değil, hem vasıtasız sadır olmuştur, böyle hadîse «Hadîs-i Kudsi» yahut «Hadîs-i İlâhi» derler. hepsi böyledir. Zâten Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendiliğinden bir şey söylemez? dersen ben de derim ki: Aralarındaki fark Kutsi hadisin Allah'a izafe edilerek ondan rivâyet olunmasıdır. Sâir hadisler öyle değildir. Şöyle de bir fark yapılabilir: Kutsî hadis Allahü teâla'ya nisbet edilen ve onun zâtı ile celâl ve cemâl sıfatlarına tealluk eden hadisdir.» bu babda şunları söylemiştir: «Kur'ân Cebrail (aleyhisselâm)’ın i'caz için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e indirdiği lâfızdır. Hadisi kutsî: Bu lâfzin mânsını ya ilham suretiyle yahut uykuda Allah'ın resulüne haber vermesi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de o mânâyı kendi sözleriyle ümmetine tebliğ buyurmasıdır Sair hadisleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'a izafe etetmemig, ondan rivâyet buyurmanuştır. mükâfatını verecek olan da benim.» cümlesi oruçluya verilecek sevabın çokluğunu beyân etmektedir. Zira kerim olan bir zat mükâfatı bizzat kendisi vereceğini va'd ederse bu o mükâfatın büyüklüğüne delildir. Kirmânî: »Zamirin öne alınması ya tahsis yahut te'kid içindir.» demiştir. Gerçi burada ikisine de ihtimal varsa da zahir olan mânâ birincisidir. bu cümle oruçlunun mükâfatını «Ben veririni, başkası değil.» mânasına gelir şâir ibâdetler böyle değildir. Onlarm mükâfatlarını vermek bâzan meleklere havale edilir, «Oruç benimdir, onun mükâfatını verecek olan da benim.» cümlesinin mânası üzerinde çok sözler söylemişlerdir. Hulâsa olarak bu cümleden murad, başka ibâdetlerde olduğu gibi oruçta riya bulunmamasıdır. Çünkü oruç, fiille anlaşılmayan bir ibâdettir. Bir kimsenin oruçlu olup olmadığını başkaları bilemez. Zührî'nin ınürsol olarak rivâyet ettiği bir hadis bu mânayı teyid etmektedir. Mezkûr hadis Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): riya yoktur.» buyurmuşlardır. Ayni hadisi Beyhakı başka bir tarikden mevsûl olarak rivâyet etmiştir. Bazıları: «Oruca fi'len riya girmez, fakat bazen sözle riya karışır. Meselâ: Oruç tutan kimse oruçlu olduğunu habeı verir ve bu suretle ona da riya karışabilir. Şâir ibâdetlere ise fi'len riya karışır.» demişlerdir. göre, mezkûr cümlenin manası: «Oruca verilecek sevabın mikdarım ve kaç kat olacağını yalnız Allah bilir. Sâir ibâdetler böyle değildir. Onlara verilecek sevaba bazı insanlar lauttali' olabilir.» demektir. İmâm-ı Mâlik'in El-Muvatta'» da rivâyet ettiği bir hadis bu mânayı teyid eder. Zira mezkûr hadiste: «Güzel amel on mislinden 700'e kadar Allah'ın dilediği miktarda katlanır. Allahü teâlâ: Yalnız oruç müstesna, çünkü o benimdir, onun mükâfatını da ben vereceğim, buyurmuştur.» denilmektedir. Abdil Berr'e göre, bu cümleden murâd: «Oruç benim için en makbul ve her ibâdetten Önce gelen bir taattır.» demektir. Zira Teâla hazretleri «Oruç benimdir» buyurarak onu kendi zatına izafe etmiştir. Bu onun şâir ibâdetlerden daha faziletli olduğunu göstermeye kâfidir. Ebû Ümame (radıyallahü anh)’den ınerfuan rivâyet ettiği bir hadîste: boşlama, çünkü onun dengi yoktur.» buyurulmuştur. Bazıları başka bir hadiste: olun ki, amellerinizin en hayırlısı namazdır.» buyurulmasına bakarak aralarında muaraza görür gibi olmuşsa da hakikatte bu iki hadîs arasında hiç bir muânza yoktur. Zira Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunları-muhatablarmın suallerine göre söylemiştir. Nitekim yine bu kabilden olmak üzere bir hadiste: en hayırlısı az bile olsa devamlısıdır.» buyurmuştur. göre, orucun Allah'a izafesi teşrif içindir. Nitekim bütün âlem Allahü teâla'nın mülkü olduğu halde Kur'ân-ı keri m'de «Allah'ın demesi» buyurulmuştur. orucun mükâfatı âdetle mukayese değildir. Allah'ü Zülcelâl onun mükâfatını hadsiz ve hesapsız verecektir. beyânına göre oruçlunun iftar zamanı sevinmesi kendisine iftar mubah kılınarak açlıkla susuzluktan kurtuluduğu içindir. Bu sevinç tabii bir şeydir. Hadisten anlaşılan zahiri mânâ da budur. Bazıları oruçlunun ibâdetini sakatlamadan tamamladığı için sevindiğini söylemişlerdir. birindeki: «Orucuna sevinir.» cümlesinden murâd orucunun sevabına sevînmesidir. Bazıları: «Bundan murâd, orucunun kabul olduğuna sevinmesidir.» demişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Fazileti Bâbı:
2766-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bu Hâlid b. Mahled yani Katavâni, Süleyman b. Bilâl'den rivâyet etti. (Demiş ki) Bana Ebû Hâzim, Sehl b. Sa'd (radıyallahü anh)'dan. naklen rivâyet eyledi. Sehl Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir kapı vardır ki ona Reyyân derler. Kıyâmet gününde bu kapıdan oruçlular girecekler, onlarla birlikte başka hiç biri girmiyecektir. Oruçlular nerede denilecek. Müteakiben bu kapıdan gireceklerdir Oruçluların sonu girdi mi kapı kapanacak bir daha ondan hiç bir kimse gîremi-ycçektir.» buyurdular. hadîsi Buhârî dahi «Kitâbu's-Savm» da tahric etmiştir. cennetin dışında olduğu halde «Cennete açılan bir kapı» denilmeyip: bir kapı vardır ki...» buyurulması Cennette olan nimetlerle rahatın kapıda da bulunduğunu anlatmak içindir. Bu suretle o kapıdan girmeye daha beliğ bir surette teşvik buyurulmuştur. gere «Cennette açılan bir kapı» denilmemesi bu kapının, Cennetin sekiz kapısından maada olduğuna işaret içindir. Cennetin sekiz kapısından maada namaz kapısı, cihad kapısı, sadaka kapısı ve rahmet kapısı gibi birçok kapıları bulunduğu sahih hadîslerle rivâyet olunmuş-tur. Ancak ulemânın beyanına göre bu kapılar cennetin sekiz büyük kapısında dahildirler. Zira büyük kapıların iki kanadı arasında beşyüz yıllık mesafe bulunduğu rivâyet olunmuştur. bazı nüshalarında: «Oruçluların önde olanları girdi mi kapı kapanır.» denilmişse de bu rivâyet yanlıştır. Bâzı Müslim sarihleri onun bir vehimden ibaret olduğunu söylemişlerdir. Üstadı Zeyn'ün-Din'den naklen ulemâdan bâzılarının bu hadisle Müslüm'in tahric ettiği Hazret-i Ömer Hadisinin aralarını bulmakta müşkilât çektiklerini söylüyor. Hazret-i Ömer hadisinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz mübalegali bir şekilde yahut tertemiz abdest alır da sonra Allah'dan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve resulü olduğuna şehâdet ederim derse o kimseye cennetin sekiz kapısı birden açılır. Onların hangisinden isterse girer.» buyurmuştur. zevata göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) abdest alıp şehâdet getiren kimsenin cennet kapılarının hangisinden isterse girebileceğini haber vermiştir. Bu sıfatta olan bir kimse oruca ehliyet kazanmadan, meselâ: Oruç ayına erişmeden ölmüş yahut nafile oruç tutmamış olabilir. Şu halde Bâbımız hadîsinde beyân buyrulan Reyyân kapısının oruçlulara tahsisi müşkıldir ? bu zavata iki vecihle cevâb verildiğini söylüyor. Şöyle ki: Abdest alıp şehâdet getiren kimseye oruç kapısından girmekden sarf-ı nazar ettirilir de ondan girmek istemez, diğer kapıların hangisinden isterse girer. ümer (radıyallahü anh) hadisinin lâfızlarında ihtilâf vardır, Tirmizî'nin rivâyetinde: kimse için cennetten sekiz kapı açılır. Bu kapıların hangisinden dilerse girer.» buyurulmuştur. Mezkûr rivâyet Cennet kapılarının sekizden çok olduğunu göstermektedir. Oruç kapısı bu sekizde dâhil olmayabilir. Bu takdirde iki hadîs arasında hiç bir muâraza yoktur. şerif orucun ve oruç tutanların tazîletine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Orucun Fazileti Bâbı:
2767-) Bize Muhammed b. Rumh b. El-Muhacir rivâyet etti. ki): Bana Leys, İbn'l-Had'dan o da Süheyl b. Ebî Sâhil'den, o da Numau b. Ebî Ayyaş'dan o da Ebû Saîd-i Hudri (radıyallahü anhüma)’dan naklen haber verdi. Ebû Saîd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yolunda bir gün oruç tutan hiç bir kul yoktur ki, o gün sebebi ile Allah onun yüzünü yetmiş sene cehennemden ırak etmesin» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Zarar Gelmemek Ve Bir Hak Zayı Etmemek Şartıyla Oruca Takati Olan Kimse İçin Allah Yolunda Oruç Tutmasının Fazileti Bâbı
2768-) Bize bu hadîsi Kuteybetü'bnü Saîd dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdülâziz yani Derâveıdi, Süheyl'den bu isnadla rivâyette bul

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Zarar Gelmemek Ve Bir Hak Zayı Etmemek Şartıyla Oruca Takati Olan Kimse İçin Allah Yolunda Oruç Tutmasının Fazileti Bâbı
2769-) Bana İshâk b. Mansûr ile Abdurrahman b. Bişr El-Abdi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc Yahya b. Saîd ile Süheyl b. Ebî Sâlih'den naklen haber verdi: Onlar da Nu'man b. Ebî Ayyaş Ez-Zürâki'yi Ebî Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet ederken işitmişler, Ebû Saîd Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim Allah yolunda bir gün oruç tutarsa Allah o kimsenin yüzünü yetmiş yıl cehennemden ırak eyler, buyururken işittim. hadîsi Buhârî ile Tirmizî «Kitâbu'l-Cihâd»da, Nesâî ile İbn Mâce «Kitâbu's-Savm» da muhtelif râvilerder. tahric etmişlerdir. (631 — 676) ile diğer bir takım ulemâ cehennemden uzaklaştırmayı " mesafe mânasına almamış, hadîsden murâd: Cehennemde yakmamak olduğunu söylemişlerdir. Mamafih hakikat mâ'nanın murâd olmasına bir mâni yoktur. buradaki rivâyeti, oruçlunun yalnız yüzünün Cehennemden uzaklaştırılmasını iktizâ ediyor, Bir çok rivâyetlerde ise bizzat oruçlunun Cehennemden uzaklaştırılacağı bilidrilmektedir. Şayet yüzden murâd zât ise mâna birdir. Fakat yüzden murad hakikati ise cehennem oruçlunun Cehennemden uzaklaştırılacağı bildirilmektedir. Şayet yüzden murâd daha ziyâde uzak kalacağı anlaşılır. Bunun sebebi oruçlunun susuzluk çekmesidir. Suyun yeri de ağızdır. Güz mevsimi domek ise de araplar kinaye tarikiyle onu seneye itlâk ederler. Cehennemden ne nıikdar uzaklaştırılacağı hususunda Ukbetü'bnü Amir, Amr b. Anbese, Abdullah b. Süfyan, Enes b. Mâlik, Ebu Umame, Ebû'd-Derdâ, Câbir, Utbetü'bnü Nezr, Selâmet ü'bnü Kayse, Ebû Hüreyre, Sehl b. Muâz ve Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) hazerâtından muhtelif hadîsler rivâyet olunmuştur. hadîslerin bâzılarında oruçlunun Cehennemden yüz sene, diğer bâzılarında beşyüz senelik yol mesafesinde uzaklaştırılacağı bildirilmiştir. Bu rivâyetlerin arasını bulmak için yetmiş sene rivâyeti tercih edilir. Çünkü yetmiş sene rivâyetinde B-uhâri ile Müslim ittifak etmişlerdir. Binaenaleyh en sahîh rivâyet odur. Şöyle de denilebilir: Allahü teâla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize evvelâ cehennemden uzaklaştıracağı en kısa mesafeyi bildirmiş sonra tedricî surette daha uzun mesafeleri beyân buyurmuştur. Mesafenin uzun veya kısalığı oruç tutanların hallerine nisbetle de olajbilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Zarar Gelmemek Ve Bir Hak Zayı Etmemek Şartıyla Oruca Takati Olan Kimse İçin Allah Yolunda Oruç Tutmasının Fazileti Bâbı
2770-) Bize Ebû Kâmil, Fudayl b. Hüseyin rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâhid b. Ziyâd rivâyet etti. ki): Bize Talhatü'bnü Yahya b. Ubeydillah rivâyet etti. Dedi ki: Bana Âişe binti Talha, Ümmü'l-Müminin Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi: Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bana: Ya Âişe, yanınızda (Yiyecek) bir şey var mı? diye sordu. Ben: Ya Resûlüllah, hiç bir şeyimiz yok, dedim. Resûlüllah Öyle işe ben oruçluyum, dedi ve dışarı çıktı. Az sonra bize bir hediyye getirdiler - Yahut ziyaretçiler geldiler - Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dönüp geldiği vakit ben . Ya Resûlallah, Bize bir hediyye getirdiler. Yahut ziyaretçiler geldi - de sana (o hediyeden) bir parça sakladım, dedim. Ne imiş o? diye sordu. Hays yemeği, dedim. Getir onu, buyurdular. Ben de hemen yemeği getirdim ve yedi. Sonra: Ben oruçlu olarak sabahlamışım, buyurdular. ki: «Ben bu hadîsi mücâhide rivâyet ettim de mücâhid şunu söyledi. Bu iş malından sadaka çıkaran ve isterse veren, dilerse vermeyen bir kimse mesabesindedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Nafile Orucu Gündüzün Zevalden Önce Niyet Etmenin Ve Nafile Oruc Tutan Kimsenin Özürsüz Orucunu Bozmasının Cevazı Bâbı:
2771-) Bize Ebû Bekr b. Abî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Veki', Talhatü'bnü Yahya'dan, o da halası Âişe binti Talha'dan, o da Ümmü'l-Mü'minîn Âişe'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Bir gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına girdi ve: Yanınızda (yiyecek) bir şey var mı? diye sordu. Biz: Hayır, cevâbını verdik. Öyle ise ben oruçluyum, buyurdu. Sonra başka bir gün yine yanımıza geldi (bu sefer): Ya Resûlallah, Bize hays yemeği hediye geldi, dedik, Resûlüllah Onu bana göster. Vallahi oruçlu olarak sabahlandım, dedi ve yedi. Hays hurmaya yağ ve keş karıştırılarak yapılan bir nevi yemektir. «Muhtelif şeyler birbirine katılarak yapılan tirittir.» demiştir. Ziyaretçiler demektir. Bir iki şeye az ve çok kimselere itlâk edilebilir. ziyaretçiler geldi.» cümlesinden murad: Beraberlerinde hediye de getirdiler, demektir. Bu cümle «onların gelmesi sebebiyle bize hediye getirildi.» mânasına da gelebilir. diyor ki: «Bu iki rivâyet bir hadîstir, ikinci rivâyet birinciyi tefsir etmekte ve birinci rivâyetteki kıssanın iki günde cereyan ettiğini bildirmektedir. Kâdi İyâz ile diğer hadîs ulemâsının kavilleri de budur.» Kadîs-i şerif nafile Gruca gündüzün zevalden önce niyetlenmeyi caiz görenlerin delillerindendir. Bunu caiz görmeyenler, hadîsi te'vil etmiş ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in oruca geceden niyetlendiğini fakat takat getiremiyeceğini anlayınca: bir şeyiniz var mı?»diye sorarak orucunu bozmak istediğini söylemişlerdir, «Bu te'vil fasit ve ihtimalden uzak bir tekellüden ibarettir...» demiştir. Şafiîler'le onlara muvafakat eden ulemâya göre nafile orucu bozmak caizdir. Çünkü böyle bir oruca iptidaen niyet etmek hususunda kul muhayyerdir. Devam hususunda dahi hüküm budur. Ashâb-ı kirâm'dan bir cemaatla İmâm Ahmed, İshak ve diğer bazı ulemânın mezhepleri de budur. Ancak bu orucu bozmayarak tamamlamak, onlara göre de müstehabdır. îmâm A'zam, İmâm Mâlik, Hasan-i Basrî, Medhûl ve îbrâhim Nehaî'ye göre nafile orucu bozmak caiz değildir. Özürsüz bozulduğu takdirde kazası lâzım gelir. Abdilberr, bir özürden dolayı nafile orucu bozana kaza lâzım gelmeyeceği hususunda ulemanın ittifak ettiklerini söylememiştir. A'zam'dan meşhur olan rivâyete göre ziyafete iştirak etmek Özür sayılır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Nafile Orucu Gündüzün Zevalden Önce Niyet Etmenin Ve Nafile Oruc Tutan Kimsenin Özürsüz Orucunu Bozmasının Cevazı Bâbı:
2772-) Bana Amr b. Muhammed En-Nâkıd rivâyet etti. ki) ; Bize İsmail b. İbrahim, Hişâmi Kurdusî'den, o da Muhammed b. Sırin'den o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim oruçlu iken unutur da, yiyip İçerse orucunu tamamlasın. Zira onun ancak Allah doyurmuş ve sulamıştır.» buyurdular. hadîsi bütün Kütüb-i Sitte sahipleri ile İbn Hibban az çok lafız farkıyla tahrîc etmişlerdir. bu babda Ebû Saîd ile Ümmü İshâk dan da rivâyetler bulunduğunu kaydetmiştir. Saîd hadîsini Dârakutni tahric etmiştir. Metni şöyledir kim Ramazanda unutarak orucunu bozarsa, ona kaza yoktur. Çünkü onu Allah doyurmuş, sulam ıştır.» İshak hadîsini İmâm Ahmed rivâyet etmiştir. Bu hadîs-i şerifde şöyle denilmektedir İshak, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanındaydı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir kap tirit getirdiler. Onunla beraber Ümmü İshâk da tiritten yedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında Zülyedeyn de vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ümmü İshâk'a etli bir kemik verdi. Zülyedeyn: Yâ Ümmü İshak bundan ye, dedi. (Ümmü İshak Dedi ki): Ben o anda oruçlu olduğumu hatırladım. Âdeta elim tutuldu. Elimi ne uzatabiliyor ne de çekebiliyordum. Bunun üzerine Peygamber Sana ne oldu? diye sordu. Ben oruçlu idim, unuttum, dedim. Zülyedeyn: sonra şimdi mi aklına geliyor? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Bana): Orucunu tamamladı. Bu ancak Allah'ın sana gönderdiği bir rızıktır,» buyurdular. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: ancak Allah doyurmuş, sulamıştır.» buyurması, unutarak yeyip içen kimsenin niçin orucu bozulmadığını ta'lildir. Zira' rızkı veren Allah'dır, bu babda kula bir şey nisbet edilmez. yiyip içmekte kulun bir te'siri yoktur . muhalifi delil kabul edenler bu hadîsle istidlal ederek harama rızık denilemeyeceğine kaail olmuşlardır. Mu'tezile'nin mezhebi budur. Mes'ele usûl-i fıkıh ilminde münâkaşa edilmiştir. şerif unutarak yeyîp içmenin ve cima' etmenin orucu bozmadığına kaail olan ekseri ulemânın delilidir. A'zam, İmâm Şafiî ve Dâvûd- Zahiri'-nîn mezhepleri de budur. ile İmâm Mâlik'e göre unutarak yiyip içmek orucu bozar. Böylesine keffâret lâzım gelmezse de kaza icap eder. Evzaî ve Leys. cima'da kaza lâzım geleceğine, unutarak yemek bir şey icab etmediğine kaail olmuşlardır. Ahmed b. Hanbel'e göre unutarak cima' edene hem kaza hem keffâret lâzımdır. Unutarak yiyene bir şey lâzım gelmez.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Unutan Kimsenin Yeyip İçmesi Île Cimanın Orucu Bozmaması Bâbı
2773-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Zürey, Saîd-i Cüreyri'den, o da Abdullah b. Şakîk'den naklen haber verdi. Abdullah şunları söylemiş: Âişe (radıyallahü anhâ)'ya: (sallallahü aleyhi ve sellem) ramazandan başka malum bir ay oruç tutar mıydı?» diye sordum. Âişe: «Vallahi o vefatına kadar Ramazandan başka malum bir ay oruç tutmadı. Ama hiç bir ay'ı da ondan oruç payını almadan kamilen oruçsuz geçirmedi.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2774-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize Kehmez, Abudullah b. Şakîk'den naklen rivâyet eyledi. Abdullah Şöyle dedi: Âişe: (radıyallahü anha)'ya: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün bir ay oruç tutar miydi?» diye sordum. Âişe: «Onun vefatına kadar Ramazandan başka bütün bir ay oruç tuttuğunu, bütün bir ayı da oruçsuz geçirdiğini bilmiyorum.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2775-) Bana Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrâm rivâyet etti. ki):Bize Hanıma d, Eyyûb ile Hişam'dan, onlar da Muhammed'den, o da Abdullah b. Şakîk'den naklen rivâyet ettiler. Hammâd: Zannederim Eyyûb bu hadîsi Abdullah b. Şakîk'den işitmiş, dedi. Abdullah şunları söylemiş. Âişe (radıyallahü anha)'ya Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in orucunu sordum da: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o kadar çok oruç tutardı ki biz artık hep oruç tutacak hep oruç tutacak, derdik. Bazen de orucu Öyle bırakırdı ki artık hiç tutmayacak hiç tutmayacak, derdik. Medine'ye geleli Ramazandan başka ben onun bütün bir ay oruç tuttuğunu görmedim.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2776-) Bize Kuteybe rivâyet etti. ki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan o da Abdullah b. Şakîk'den naklen rivâyet etti. Abdullah: Âişe (radıyallahü anha)’ye sordum...» diyerek yukarki hadisin mislini rivâyet etmiş, yalnız isnâdda Hişam ile Muhammedi zikretmemiştir. ;

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2777-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlike, Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı Ebû'n-Nadr'dan dinlediğim, onun da Ebû Se-lemete'bni Abdır rahman'dan, onun da Ümmü'l-Mü'minin Âişe (radıyallahü anha)’dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) o derece oruç tutardı ki biz: Bu artık orucu bırakmaz, derdik. (Bazen de) orucu öyle terkederdi ki: Artık bu oruç tutmaz, derdik. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Rama-zan'dan başka hiç bir ay'ı kamilen oruçla geçirdiğini görmedim. Şaban ayı kadar hiç bir ayda çok oruç tuttuğunu da görmedim.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2778-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Ebû Bekir ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, İbn Ebî Lebîd'den o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet etti: Ebû Seleme şöyle dedi: Âişe (radıyallahü anha)'ya Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in orucunu sordum da şunları söyledi: (sallallahü aleyhi ve sellem) o kadar çok oruç tutardı ki biz: Artık hep oruç tutacak derdik. (Bazen) orucu o kadar bırakırdı ki: Artık hiç tutmayacak, derdik. Ben onun hiç bir ayda şaban ayındakinden daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Şaban ayını bütün tutardı. Onda orucu pek az bırakırdı.» hadîsi Buhârî, Ebû Dâvud ve Nesâî «Kitabu's-Sam» da, Tirmizî «Şemail»de tahriç etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bazen peşi peşine bir çok günler oruç tutup, bazen de birçok günler oruç tutmaması nafile ibâdetler malûm vakitlere bağlı olmadığı içindir. Onlar ne zaman irâde ve iıegât bulunursa o zaman yapılırlar. hadîsten anlaşılıyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazandan maada hiç bir ay'ı tam olarak oruçla geçirmemiştir. Gerçi Ebû Dâvud'un Hazret-i Ümmü Seleme'den rivâyet ettiği bir hadiste: Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bir nın zarfında hiç bir ay'ı tam olarak oruçla geçirmezdi. Yalnız Şaban müstesna. Onu Ramazana eklerdi.» denilmiştir. dahi bu mânada bir hadîs rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîsler Bâbımız hadîsine muarız gibi görünürlerse de Tirmizî'nin rivâyetine göre İbn Mübarek: dilinde bir kimse bir ayın ekserisini oruçla geçirirse, o ayı oruçla geçirdi, demek caizdir. Filân bütün gece namaz kıldı, derler halbuki o adamın o gece yemek yemesi ve bâzı işleriyle meşgul olması ihtimâl dahilindedir.» demiştir. diyor ki:«İbn Mübarek, iki hadîsin mânaca bir olduklarım söylüyordu.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir sene Şaban ayını kamilen oruçla geçirdiğini, bir sene de Şabanın bazı günlerinde oruç tuttuğunu söylemişlerdir. Şabanın evvelinde, bazen sonunda bazen de hem evvelinde hem sonunda oruç tutardı.» diyenler de vardır. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Şaban ayında çok oruç tutmasının sebebi: O ayda ibâdetler Allah'a arzolunduğu içindir-. Nitekim Nesâî'nitı Hazret-i Üsâme'den rivâyet ettiği bir hadîsde şöyle buyurmaktadır. Resûlallah, Senin hiç bir ayda şabandaki kadar oruç tuttuğunu görmüyorum, dedim, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Bu ay amellerin Rabbü'l-Alemin hazretlerine arzolunduğu aydır. Binaenaleyh ben amellerimin, oruçlu olduğum halde arzedilmesini isterim,» benzer bir hadîs Hazret-i Âişe'den de rivâyet olunmuştur. Hazret-i Enes'den rivâyet ettiği bir hâdisde şöyle denilmektedir: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Ramazandan sonra hangi ayda oruç tutmak efdaldır? diye soruldu, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ramazanı ta'zim için Şaban ayında, cevâbını verdi.» Battal'ın rivâyetine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) her ay üç gün oruç tutarmış. Bazı aylarda meşguliyeti sebebiyle bu orucu tutamadığı olur, bu suretle biriken üçer günü Şaban ayında birden tutarmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Dâvud (aleyhisselâm) orucu tuttuğunu, o oruçtan kalan günlerini Şaban ayında tamamladığını söylemişlerdir. Taberî bu babda ulemâdan altı kavil rivâyet etmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) her ay üç gün oruç tutardı, tutamadıklarını Şaban ayında tamamlardı. Şabanda çok oruç tutması, ramazanı ta'zim içindi. Şabanda çok oruç tutması ameller Allah'a o ayda arzolunduğu idindir. Şaban ayında halk gafil bulunduğu için onlara örnek olmak üzere çok oruç tutardı. Sene içinde öleceklerin isimleri Şaban ayında neshedildiği için o ayda çok oruç tutardı. Nitekim bir hadisde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Âişe, Bu ay, ölüm meleğinin ruhlarını kabzedeceği kimselerin isimlerini yazdığı aydır. Ben ismimin oruçlu olduğum halde kaydedilmesini isterim.» buyurmuştur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri kazaya kalan oruçlarını şaban ayında tutarlardı. Bu sebeple Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de oruç tutardı. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin Ramazandan başka hiç bir ay'ı tam olarak oruçla geçirmemesi, farz olduğu zannedilmesin diyedir. Müslim'in rivâyet ettiği bir hadîsde: sonra en faziletli oruç ayı şeprullah Muharremdir.» buyurulmugtur. hadîs Bâbımız hadîsine muarız gibi görünürse de hakikatta muarıza yoktur. İhtimâl Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) muharre-löîn faziletini son ömründe anlamış ve onda oruç tutmaya imkân bulamamıştır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Şaban ayında fazla oruç tuttuğunu gösteren rivâyetler çoktur. Bunların bir kısmı bütün Şaban ayını oruçla ayını oruçla geçirdiğini, bir takımı da şabanın yansına kadar oruç tuttuğunu ifade etmektedirler. Şabanın yarısına kadar oruç tuttuğunu bildiren hadislerin men. sûh olduklarını söylemişlerdir. Te'vil edenler de olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2779-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Muâz b. Hişâm haber verdi ki): Bana babam, Yahya b. Ebi Kesir'den rivâyet etti. ki): Bize Ebû Seleme, Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi . (sallallahü aleyhi ve sellem) senenin hiç bir ayında şaban uyındakinden daha fazla oruç tutmaz, ve: Amellerden gücünüzün yetebileceğini yapın. Çünkü siz bıkma-dıkça Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz, buyurur bir de şunu söyledi: Allah ındinde amelin en makbulü sahibinin az da olsa davam üzere işlediği ameldir.» hadîsi Buhârî ile Nesai «Kitâbu's-Savm» da tahric etmişlerdir, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: gücünüzün yetebileceğini yapın.» emri, bütün ibâdetlerde vücûda zarar vermemek şartıyla devam edebileceğiniz mikdârı iltizâm edin, pek ziyâde derine dalmayın, mânâsına gelir. asıl mânası «Allah aslâ bıkmaz.» demekse de bıkmak, sevinmek gibi şeyler kula mahsûs sıfatlar olduğundan Teâla Hazretleri hakkında bunların hakikatini murâd etmek muhal yani imkânsızdır. Binâenaleyh hadisin te'vili vâcib olur. muhakkıklan bu cümleye «Size bıkkınlık muamelesi yapıp da sizden sevap ve rahmetini esirgemez.» mânâsını vermişlerdir. göre cümlenin mânâsı «Siz bıktığınız vakit o bıkmaz.» demektir, «Bu cümlenin mânâsı: Siz bıksanız da bıkmasanız da Allah ebediyen bıkmaz, demektir.» mütâlâasında bulunmuştur. amelin izdivaç mânâsına geldiğini söyliyenler de vardır. Bu taktirde: istemekten bıkmadıkça Allahü teâlâ sizden fazl-u keremini esirgemez.» denilmiş gibi olur. göre Allah'a bıkkınlık itlâkı ceza vermemesinden kinayedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2780-) Bize Ebû'r-Rabi' El-Zehrâni rivâyet etti.. ki): Bize Ebû Avâne, Ebû Bişr'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet eyledi. İbn Abbâs şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazandan başka hiç bir zaman bütün bir ay oruç tutmazdı. Oruç tuttuğu zaman öyle tutardı ki insan: Hayır vallahi, bu artık orucu bırakmaz, der, tutmadığı zaman da insan: Hayır vallahi, bu artık oruç tutmaz, diyecek kadar orucu terkederdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2781-) Bize Muhammed b. Beşşâr ile Ebû Bekir b. Nâfi', Gunder'den, o da şu'be'den, o da Ebû Bişr'den naklen bu isnâtla rivâyette bulundular. (Bu hadîste) İbn Abbâs: «Medine'ye geleli peşi peşine bir ay (oruç tutmadı)» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2782-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Hâkim El-Ensâri rivâyet etti. ki): Saîd b. Cübeyr'e Receb orucunu sordum «Biz o zaman Receb ayında bulunuyorduk, şu cevâbı verdi: İbn Abbâs (radıyallahü anhûma)'yi şunları söylerken işittim: — Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bazen) biz: Bu artık orucu bırakmaz, deyinceye kadar oruç tutar, bazen de: bu artık oruç tu tınaz, deyinceye kadar orucu terkederdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2783-) Bana bu hadîsi Aliyyyü'bnü Hucr dahi rivâyet etti. ki): Bize Aliyyü'bnü Müshır rivâyet etti. H. İbrahim b. Mûsa da rivâyet etti. ki): Bize İsa b. Yûnus haber verdi. Bu râvilerin her ikisi Osman b. Hâkim'den bu isnâdda bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2784-) Bana Züheyr b. Harb ile İbn Ebî Halef rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti. ki): Bize Hammâd, Sâbit'ten o da Enes (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2785-) Bana bu hadisi Ebû Bekir b. Nâfi' dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Beliz rivâyet etti. ki): Bize Hammad rivâyet etti. ki): Bize Sabit, Enes (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bazen bu artık devamlı oruç tutacak, denilecek kadar oruç tutar, bazen de: Artık hiç oruç tutmaz, hiç oruç tutmaz, denilecek kadar orucu terkedermiş. Abbâs hadîsini Buhârî «Kitabu's-Savm»da, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Şemail» de tahrîc etmişlerdir. diyor ki: «Hadîsin zahirinden anlaşıldığına göre Saîd b. Cübeyr'in bu sözünden muradı: Receb ayında oruç tutmak yasak edilmediği gibi mendub da olmadığına istidlaldir. Ona göre Receb ayı Şâir aylar hükmündedir. O ya da oruç tutmak ne yasak edilmiş ne de mendûb kılınmıştır. Yalnız orucun aslı mendûb bir ibâdettir. Ama Ebû Dâvud'un «Sünen» inde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in haram aylarda oruç tutmaya teşvik buyurduğu rivâyet olunmuştur. Receb de o aylardan biridir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ramzandan Başka Zamanlardaki Orucu Ve Hiç Bir Ayı Oruçdan Hali Bırakmanın Müstahab Olması Bâbı:
2786-) Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki: Ben, Abdullah b. Vehbi, Yunus'dan, o da İbn Şihab'dan naklen rivâyet ederken işittim. H. Harmeletü'bnü Yahya dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dau nakleu haber verdi. ki): Bana Saîd b. El-Müseyyeb ile Ebû Selemete'bni Abdirrahmân haber verdiler ki, Abdullah b. Amr b. As şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e benim: «Yaşadığım müddetçe mutlaka geceleyin namaz kılacağım ve gündüzleyin oruç tutacağım.» derdiğimi haber vermişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bunu sen mî söylüyorsun?» diye sordu. Kendisine: Evet, ben bunu söyledim ya Resûlüllah.» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ama senin buna gücün yetmez. Sen kimi oruç tut, İçimi tutma, kah uyu, kah namaz kıl. Bir de her aydan üç gün oruç tut. Çünkü yapılan bir hayırlı amele mukabil on misli sevap verilir. Bu üç gün oruç bütün senenin orucu gibidir.» buyurdu. «Ben bundan daha ziyâdesine takat getirebilirim» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) « (öyle ise) bir gün oruç tut, bir gün tutma. Bu, Dâvud (aleyhisselâm)’in orucudur. En âdilâne oruç da budur.» buyurdu. «Ben, bundan daha ziyâdesine takat getiririm,» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): « (Artık) bundan efdalı olamaz.» buyurdular. b. Amr (radıyallahü anhûma): «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in söylediği: her ay üç günü kabul etseydim benim için ailem ile malımdan daha makbul olurdu.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2787-) Mim Abdullah b. Muhammed Er-Rûmi rivâyet etti. ki); Bize Nadr b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize îkrime yani İbn Aınınar rivâyet etti. ki): Bize Yahya rivâyet etti. ki) ; Ben ve Abdullah b. Yezîd, beraberce giderek Ebû Seleme'ye vardık ve kendisine bir haberci gönderdik. Ebû Seleme yanımıza çıktı, bir de baktık evinin kapısı yanında bir mescid var. Ebû Seleme yanımıza çıkıncaya kadar o mescîdde bulunduk. Ebû Seleme: «îçciiye, i-ırstıek isterseniz buyurun. İsterseniz burada oturun,» dedi. Biz: «Hayır, burada oturalım da sen bize hadis rivâyet et.» dedik. Ebû Seleme şunları söyledi: «Bana Abdullah b. Amr b. Âs (radıyallahü anhûma) rivâyet etti, ki): Ben bütün sene oruç tutuyor, her gece Kur'ân okuyordum. (Hatırlayamıyor) ya Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e beni söyledilerler yahut bana haber gönderdi de yanına gittim. Bana: «Ben, senin bütün sene oruç tutardığını ve her gece Kur'ân okurduğunu haber almadım mı sanıyorsun?» dedi. Ben: «Hay hay yâ Nebiyyallah (Muhakkak haber almışsındır.) Ama ben bununla hayırdan başka bir şey murâd etmedim, dedim. Resûlüllah «Şüphesiz ki her aydan üç gün oruç tutman sana kâfidir» buyurdu. Ben: «Yâ Nebiyyallah! Ben, bundan daha fazlasına takat getiririm, dedim. Efendimiz: «Fakat zevcenin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirlerinin senin üzerinde hakkı vardır, vücûdunun da senin üzerinde hakkı vardır. Binâenaleyh sen Nebiyyullah Dâvud (aleyhisselâm)'in orucunu tut. Çünkü o insanların en ziyâde ibâdet edeniydi» buyurdu. Ben: «Yâ Nebiyyallah, Dâvud orucu nedir? diye sordum: «Dâvud Aleyhisselâm bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Bir de her ay Kur'ân'ı hatim et» buyurdu. Ben: «Yâ Nebiyyallah! Ben bundan daha fazlasına takat getiririm, dedim. «O halde Kur'ân'ı her yirmi günde bir kere hatmeyle» buyurdu. «Yâ Nebiyyallah! Ben bundan daha fazlasına takat getirebilirim, dedim. «öyle İse onu her on günde bir hatim et» buyurdu. «Yâ Nebiyyallah! Ben bundan daha fazlasına takat getirebilirim, dedim. «O halde onu her hafta hatim et. Ama bundan öteye de geçme. Çünkü zevcenin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirlerinin de senin üzerinde hakkı vardır. Vücudunun dahi senin üzerinde hakkı vardır» buyurdular. ki: «Ben (ibâdet isteğinde) şiddet gösterdim, bana da şiddet gösterildi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bana: Sen bilmezsin, belki ömrün uzun olur, dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dediğine geldim. İhtiyarlayınca: Keşki Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gösterdiği ruhsatı kabul etseydim, diye hayıflandım.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2788-) Bana bu hadîsi Züher b. Harb dahi rivâyet etti ki): Bize Ravh b. Ubade rivâyet etti. ki): Bize Hüseyn El-Mual-lim, Yahya b. Ebî Kesîr'den bu isnadla rivâyette bulundu. O her aydan üç gün sözünden sonra: «Çünkü senin için her hasene mukaabilinde onun oc misli (mükâfat) vardır. Bütün sene orucu işte budur.» ibaresini ziyâde etmiştir. Yine bu hadîsde: «Nebiyyullah Dâvûd'un orucu nedir? dedim. Senenin yarısıdır, cevâbını verdi» cümlesi vardır. hadîsde Kuran okumaya dair bir şey söylememiş, «Ziyaretçilerinin senin üzerinde hakkı vardır» dememiş, fakat (onun yerine): ki senin üzerinde çocuklarının da hakkı vardır.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2789-) Bana Kansim b. Zekeriyyâ rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsa, Seyhan'dan, o da Yahya'dan, o da Beni Zühri’nin azatlısı Muhammed b. Abdirrahman'dan. o da Ebû Seleme’den: Muhammed: Zannederim ben bunu Ebû Seleme'den işittim, demiş; o da Abdullah b. Amr (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: Her ay Kur'ân'ı hatmeyle, buyurdu. Ben kendimde (fazla) kuvvet buluyorum, dedim, öyle İse onu yirmi günde hatmet, buyurdu. Ben kendimde (bundan daha fazla) kuvvet buluyorum, dedim. O halde onu her yedi günde bir oku, ama bundan fazlasına uzanma, buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2790-) Bana Ahmed b. Yûsuf El-Ezdi rivâyet etti. ki): Bize Amr b. Ebî Seleme Evzaî'den kıraat sureti ile rivâyet etti. ki): Bana Yahya b. Ebî Kesir, İbni’l-Hakem b. Sevbân'dan, rivâyet etti. ki): Bana Ebû Selemete'bnü Abdirrahman, Abdullah b. Amr b. As (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet eyledi. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Abdallah! Filân gibi olma, geceleyin namaz kılardı, şimdi gece namazını terk etti.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2791-) Bana Muhammed b. Râfi’ rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Ben Atâ'dan dinledim. Kendisine Ebû'l-Abbâs'ın haber verdiğini söylüyordu. O da Abdullah b. Amr b. Âs (radıyallahü anhûma)'yı şöyle derken işitmiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) benim arka arkaya oruç tutar, bütün gece namaz kılardiğımı duymuş. Bunun üzerine ya bana birini gönderdi yahut kendisine tesadüf ettim. Ben senin oruç tutar ve hiç bırakmazlığını, bütün gece namaz kılardığını haber almadım mı sanıyorsun? Ama böyle yapma. Zîra gözünün hakkı vardır, nefsinin hakkı vardır, ailenin dahi hakkı vardır. Binâenaleyh kimi oruç tut kimi tutma. Hem namaz kıl, hem uyu. Bİr de her on günde bir oruç tut. (Tutmadığın) dokuz günün ecri de senin olur, buyurdu. Ben kendimi bu. dan daha fazlasına muktedir görüyorum ya Nebiyyallah, dedim. . O halde Dâvud aleyhisselântın orucunu tut, buyurdu. Dâvud (aleyhisselâm) nasıl oruç tutardı yâ Nebiyyallah? dedim. Bİr gün oruç tutar, bir gün tutmaz, düşmanla karşılaştığı zaman da kaçmazdı, buyurdu. Bu hasleti bana kim tekeffül eder yâ Nebiyyallah, dedim. (Burada) Râvi Ata’: Ebedi orucu nasıl anlattı bilemiyorum demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Ebedî oruç tutan kimse oruç tutmuş değildir, ebedî oruç tutan, oruç tutmuş değildir, ebedî oruç tutan oruç tutmuş değildir, buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2792-) Bu hadîsi bana Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekr rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc bu isnâdla haber verdi. Ve kendisine Ebul-Abbâs Şair'ir haber verdiğini söyledi. der ki: Ebû'l-Abbâs Sâib b. Ferruh Mekke'lüerden sika ve âdil zâttır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2793-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Habîb'den, o da Ebû'l-Abbâs'dan, o da Abdullah b. Amr (radıyallahü anhûma)'dan işitmiş olmak üzere rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ey Abdullah b. Amr, sen hakîkaten bütün sene oruç tutuyor, bütün gece namaz kılıyorsun ama bunu yapmaya devam edersen gözler obalır ve zayıflar. Ebedî oruç tutan, oruç tutmuş değildir. Bir ayın üç gününde oruç tutmak, o ayı bütün tutmaktır, buyurdu. Ben bundan daha fazlasına takat getirebilirim, dedim. öyle ise Dâvud (aleyhisselâm) orucunu tut, bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Ama düşmanla karşılaştığı zaman da kaçmazdı, buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2794-) Bize bu hadisi Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Bîşr, Mis'âr'dan rivâyet etti. ki): Bize Habîb b. Ebî Sabit, bu isnâdla rivâyette bulundu. O: «Nefis bîtab düşer» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2795-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Anir'dan, o da Ebû'l-Abbâs'dan, o da Abdullah b. Amr (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet eyledi. Amr Şöyle dedi: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Senin geceleyin namaz kılardığını, gündüzleyin de oruç tutardığını ben haber almadım mı sanıyorsun? dedi. Ben bunu yapıyorum, dedim. Ama sen bunu yaparsan gözlerin oba lir, nefsin bîtab düşer. Gözünün bir hakkı vardır, nefsinin hakkı vardı, ailenin de bir hakkı vardır. Kimi namaz kıl, kimi uyu, kâh oruç tut, kâh tutma, buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2796-) Bize Ebü Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan, o da Amr b. Evs'den, o da Abdullah b. Amr (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Şübhesiz ki Allah ındinde en makbul oruç Dâvud orucudur. Allah ındinde en makbul namaz da Dâvud aleyhisselâmın namazıdır. Hazret-i Dâvud gecenin yarısını uyku ils geçirir, üçte birinde namaz kılar, altıda birinde (yine) uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı, buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2797-) Bana Muhammed b. Kâfî’ rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Amr b. Dinar haber verdi. Ona da Amr b. Evs, Abdullah b. Amr b. Âs (radıyallahü anhûma)'dan naklen haber vermiş, ki peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah ındinde en makbul oruç, Dâvud orucudur. Hazret-i Dâvud senenin yarısını oruçla geçirirdi. Allah azze ve celle ındinde en makbu! namaz da Dâvud aleyhisselârnın namazıdır. Gecenin yansını uyku ile geçirir, sonra namaz kılar, sonra gecenin nihâyetinde (yine) uyurdu. Gecenin yansından sonra üçte birini namazla geçirirdi, buyurdu. İbn Cüreyc ki: «Amr b. Dinar'a: yarısından sonra üçte birini namazla geçirirdi) sözünü Amr b. Evs mi söylüyordu? Evet, cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı
2798-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillah, Halid'den, o da Ebû Kilabe'den naklen haber verdi. ki): Bana Ebırl-Melik haber verdi. ki): Babamla birlikte Abdullah b. Amr’ın yanına girdim de, bize benim oruç tuttuğumun Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söylendiğini anlattı. Derken Efendimiz yanıma girdi. Ben hemen kendilerine içi hurma lifi ile doldurulmuş, deriden mamul bir yastık koydum. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yere oturdu. Yastık ikimizin arasında kaldı. Bana hitaben: «Sana her aydan üç gün oruç tutmak yetmiyor mu?» dedi. «Ya Resûlallah bu kadarı bana yetmez» diyecek oldum. (Sözümü keserek): «Beş gün tut,» buyurdu. Ben: «Ya Resûlallah,» dedim. «Yedi gün tut,» buyurdu. Ben yine: «Ya Resûlallah, ...» dedim. «Dokuz gün tut,» buyurdu. Tekrar: «Ya Resûlallah, ...» dedim. «Onbir gün tut,» buyurdu. Yine: Ya Resûlallah, ...» dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Dâvûd (aleyhisselâm) orucunun fevkinde oruç yoktur. Bu oruç senenin yarısıdır. Bir gün oruç tutmak, bir gün tutmamaktan ibarettir,» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruçdan Zarar Görecek Yehut Oruç Sebebi İle Bir Hak Zayi Edecek Olan Kimse Île Bayram Ve Teşrik Günlerinde Oruç Tutanı, Devamlı Oruçdan Nehiy Ve Bir Gün Oruç Tutup Bir Gün Bırakmanın Faziletini Beyan Bâbı