Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
6471-)
Bize Ebû Kureyb Muhammed b. Ala' rivâyet etti; ki): Bize Ebû Üsâme, Süleyman b. Muğîra'dan, o da Sâbit'den, o da Enes’den naklen rivâyet etil Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ümmü Eymen'e gitti. Onunla birlikte ben de gittim. Ümmü Eymen kendisine içinde meşrubat bulunan bir kab verdi. Oruçlu olduğu güne mi rastladı, yoksa onu arzu mu etmedi bilmiyorum. Derken Ümmü Eymen ona bağırıp çağırmaya ve atıp tutmaya başladı. hadîsden murad şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) takdim edilen süt veya şerbeti herhangi bir sebepten dolayı içmemiş, Hazret-i Ümmü Eymen de kendisine kızarak söylenmiştir. Bu yaptığı ona nazı geçtiği içindir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i elinde o büyütmüş ve terbiye etmiştir. Binâenaleyh oğlu yerindedir. Bir annenin icabında oğluna darılması ve sert konuşması çok görülemez. Bir hadîs-i gerîfde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Eymen, annemden sonra benim annemdir.» buyurmuştur. Ümmü Eymen aslen Habeşli olup Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fm babasının cariyesi idi. Vaktiyle Abdullah, Habeşî namında bir zâtla evlenmiş, onun vefatından sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Zeyd b. Harise (radıyallahü anh) ile evlendirmişti. Bu izdivacdan Hazret-i Üsame b. Zeyd doğmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) naklettiğimiz hadîsde de görüldüğü vecihle kendisine bir anne gibi hormet ederdi. (radıyallahü anh) Hadîs-i şerif müsafirin oruç vesaire gibi bir özrü bulunursa kendisine getirilen yiyecek ve içecekten imtina edebileceğine delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ümmü Eymen Radıyallahü Anhnın Faziletlerinden Bir Bab
6472-)
Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bana Amc b. Âsim El-Kilâbî haber verdi. ki): Bize Süleyman b. Muğîre Sâ-bit'ten, o da Enes'den naklen rivâyet etti, Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatından sonra Ebû Bekr (radıyallahü anh) Ömer'e: Haydi Ümmü Eymen'e gidelim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu nasıl ziyaret ediyordu ise, biz de ziyaret edelim, dedi. (Ebû Bekr Dedi ki) Ona vardığımızda ağladı. Ebû Bekr'le Ömer: Niye ağlıyorsun? Allah'ın nezdindeki (makamı) Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) için daha hayırlıdır, demişler. Ümmü Eymen: Ben Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) için Allah indindeki (mertebesi), nin daha hayırlı olduğunu bilmiyorum diye ağlamıyorum. Velâkin Semâdan vahy kesildi de ona ağlıyorum, demiş; böylece her ikisini ağlamaya heyecanlandırmış. Onunla birlikte onlar da ağlamaya başlamışlar. ,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ümmü Eymen Radıyallahü Anhnın Faziletlerinden Bir Bab
6473-)
Bize Hasen El-Hulvâni rivâyet etti, ki): Bize Amr b. Âsim rivâyet etti. ki): Bize Hemmâm, İshâk b. Abdillah'dan, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zevcelerinden başka hiç bir kadının yanına girmezdi. Yalnız Ümmü Süleym müstesna! Çünkü onun yanına girerdi. Bu husûsda kendisine söz edildi de: ona acıyorum. Kardeşi benimle birlikte öldürüldü.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Cihad»'da tahric etmiştir. bahsinde görüldüğü vecihle Hazret-i Enes'in validesi Ümmü Süleym ile teyzesi Ümmü Hıram Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ya neseb yahut süt cihetinden teyzeleri idi. Onun için yanlarına girerdi. İbn Tin buradaki tahsisin devam üzere girmek mânâsına olduğunu söylemiş: «Yoksa bazan Ümmü Hıram‘in yanına da girerdi.» demiştir. İhtimal ki, Ümmü Süleym Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte iken öldürülen Hıram b. Milhan'in anne baba bir kardeşi imişdir. Hazret-i Hıram, Bi'ri Maûne vak'asında şehid edilmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onun hakkında (benimle beraber) demesi, benim askerimle birlikte yahut din uğrunda benimle beraber idi manasınadır. Çünkü kendisi Bi'ri Maune vak'asında bulunmamıştı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Enes B. Malik’in Anne Ümmü Süleym İle Bilal Radıyallahü Ânha’ın Faziletlerinden Bir Bab
6474-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Bişr (yani İbn Seriy) rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme, Sâbit'ten, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: girdim de bir ayak sesi İşittim. Ve: Bu kim? dedim. Bu Enes b. Mâlik'in annesi Gumeysâ binti Milhan'dır, dediler.» Enes'in validesine Rumeyda dahi denilir, İbn Abdil-Berr «Rumeysa ile Gumeysa Ümmü Seym'dir» demiştir. Bu kelimeler aşağı yukarı müteradif olup, çapaklı mânâsına gelirler. şerif Hazret-i Ümmü Süleym'in menkabesine delildir. Ümmü Süleym'in ismi ne olduğu ihtilaflıdır. Bazıları Rumeyle, bazıları Rumeyse, bir takımları da Müleyke olduğunu söylemişlerdir. Kız kardeşi Ümmü Hıram'ın ise ismi bilinememektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Enes B. Malik’in Anne Ümmü Süleym İle Bilal Radıyallahü Ânha’ın Faziletlerinden Bir Bab
6475-)
Bana Ebû Ca'fer Muhammed b. Ferec rivâyet etti. ki): Bize Zeyd b. Hubab rivâyet etti. ki): Bana Abdû’l-Aziz b. Ebî Seleme haber verdi. ki): Bize Muhammed b. Münkedir, Câbir, Abdillah'dan naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: cennet gösterildi, Ebû Talha'nın karısını gördüm. Sonra önümde bir tıkırtı işittim. Bir de baktım Bilâl'mış.» hadîs-i şerif de Hazret-i Bilâl-i Habeşî’nin faziletine delildir. Bilâl aslen köle olup, ilk iman edenlerdendir. Sahibi Ümeyye b. Halef tarafından pek çok ezâ cefâ gördüğünden, Hazret-i Ebû Bekr kendisini satın alarak âzâd etmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in müezzini idi. İslâm'da ilk ezanı o okumuştur. Birçok hadîsler rivâyet etmiş ve hicretin yirminci yılında şam'da vefat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Enes B. Malik’in Anne Ümmü Süleym İle Bilal Radıyallahü Ânha’ın Faziletlerinden Bir Bab
6476-)
Bana Muhammed b. Hatim b. Meymûn rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Mugîre Sabit'ten, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Ebû Talha'nnı Ümmü Süleym'den bir oğlu vefat etti de Ümmü Süleym ailesi efradına . Ebû Talha'ya ben söylemedikçe oğlundan bahsetmeyin! dedi. Müteakiben Ebû Talha geldi, O da kendisine akşam yemeği getirdi. Ebû Talha yedi içti. Sonra Ümmü Süleym ona bundan önce yaptığının en güzeliyle zinet-lendî. O da kendisine yakınlık etti. Ümmü Süleym onun kendisine cim'a edip doyduğunu görünce şunu söyledi: Yâ Ebâ Talha! Ne dersin? Bir kavm, bir aileye "emânet verseler de, sonra emânetlerini isteseler. Onları vermeyebilirler mi? Ebû Talha: Hayır! dedi. Öyleyse oğlunu hesaba kat! dedi. Bunun üzerine Ebû Talha kızdı. Ve: Beni pisleninceye kadar bıraktın, sonra bana oğlumu haber verdin! (Öyle mi) dedi. Hemen kalkıp giderek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vardı. Ve olanı ona haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): geceniz hakkında Allah size bereket İhsan etsin!» buyurdu. Derken Ümmü Süleym hâmile kaldı. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferde idi. Ümmü Süleym de beraberinde bulunuyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferden Medine'ye geldiği vakit oraya geceleyin girmezdi. Medine'ye yaklaştılar. Ümmü Süleym'i doğum sancısı tuttu. Bu sebeple Ebû Talha onun başında kaldı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gitti. Ebû Talha şöyle diyordu: Sen pekâlâ bilirsin yâ Rahbi! Ki Resûlün çıktığı zaman onunla beraber çıkmak, girdiği zaman da onunla beraber girmek benim hoşuma gider. Fakat şu gördüğün şeyle kapandım kaldım. Ümmü Süleym: YA Ebâ Talha, duyduğum sancıyı duymaz oldum. Git! dedi. Biz de gittik. Geldikleri zaman Ümmü Süleym'i (yine) doğum sancısı tuttu ve bir oğlan doğurdu. Annem bana: Yâ Enes! Bu çocuğu yarın sabah sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürmedikçe kimse emziremez, dedi. Sabahlayınca Enes çocuğu yüklendi. Ve onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdim. Ona elinde lir dağlama âleti olduğu halde rastladım. Beni görünce: Ummü Süleym doğurdu!» buyurdular. Evet! dedim. Hemen dağlama âletini bıraktı. Ben de çocuğu getirerek kucağına koydum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'nin Acva (hurma) sıhdan bir hurma istedi ve onu eriyinceye kadar ağzında çiğnedi. Sonra çocuğun ağzına çaldı. Çocuk onu yalanmaya başladı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); hurmayı sevmelerine bakın!» buyurdu. Çocuğun yüzüncü sildi. Ve ona Abdullah ismini verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebû Talhatel-ensari Radıyallahü Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6477-)
Bize Ahmed b. Hasen b. Hırâş rivâyet etti. ki): Bize Amr b. Âsim rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Muğira rivâyet etti. ki): Bize Sâbit rivâyet etti. ki): Bana Enes b. Mâlik rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ebû Talha’nın bir oğlu vefat etti... hadîsi yukarki gibi nakletmiştir. hadîsin izahı «Kitâbu'l-Edeb»'de görülmüştü. Ümmü Süleym'in emaneti misal alması, ilim ve faziletinin kemâline iman ve olgunluğunun büyüklüğüne delildir. Bu çocuğun kuşla oynayan ve sonra vefat eden Ebû Umeyr olduğu söylenir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebû Talhatel-ensari Radıyallahü Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6478-)
Bize Ubeyd b. Yeîş ile Muhammed b. Alâ' El-Hcnıdânî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Ebû Hayyan'dan rivâyet etti. H. Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hayyan Et-Teymî, Yahya b. Saîd'den, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazı zamanında Bilâl'e: Bilâl! Bana İslâm'da sence en ziyâde menfaati umulan bir âmelini söyle. Çünkü ben bu gece cennette önümde senin ayakkablarının tıkırtısını işinim.» buyurdular. Bilâl: Ben İslâm'da gecenin veya gündüzün bir saatında tertemiz paklanarak, o temizlikle Allah'ın bana takdir ettiği kadar namaz kılmamdan kendimce daha menfaati umulan bir amel işlemedim, dedi, Bilâl'in devam üzere kıldığı bu namaza «Şükrü-l-Vudu'» yani abdestin şükrü namazı derler. Bu namaz Hanefîler'e göre müstehab, Şâfiîler'e göre sünnettir. Şâfiîler'ce bu namazı kerahet vakitlerinde kılmak dahi mubahtır. Çünkü İmâm Şafiî'-ye göre bir sebeple kılınan namaz her vakit caizdir. Hadîs-i şerîf Hazret-i Bilâl’in faziletlerine delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Bilal Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6479-)
Bize Mincab b. Haris Et-Temîmî İle Sehl b. Osman, Abdullah b. Âmir b. Zürârete'l-Hadrâmi Süveyd b. Said ve Velid b. Şucâ' rivâyet ettiler. Sehl ile Mincab: Ahberanâ; Ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ali b. Mûshir, A'meş'den, o da İbrâhim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Şu âyet: edip sâlih ameller işleyenlere, Allah'dan korkup imanlarında devam ettikleri müddetçe yedikleri şeyler hususunda bir günah yoktur Sûre-i Mâide, Âyet: 93. ilah..." indiği vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: bunlardan olduğun bana söylenildi.» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6480-)
Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî ile Muhammed b. Râ-fi' rivâyet ettiler. Lâfız İbn RâÜ'indir. İshâk: Ahberanâ; İbn Râfi' ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Zaide babasından, o da Ebû İshâk'dan, o da Esved b. Yezîd'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. Ebû Mûsa şöyle dedi: Ben ve kardeşim Yemen'den geldik. Hayli zaman yanına çok girip, ona devam ettikleri için biz İbn Mes'ûd ile annesini ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ehl-i beytinden sanıyorduk.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6481-)
Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize İbrahim b. Yûsuf, babasından, o da Ebû İshâk'dan naklen rivâyet etti ki: Ebû İshâk Esved'i çöyle derken işitmiş: Ebû Mûsa'yı dinledim: Ben ve kardeşim Yemen'den geldik... diyordu. râvi yukarki hadîsin mislini nakletmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6482-)
Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman Süfyân'dan, o da Ebû İshâk'dan, o da Esved'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim. Ben Abdullah'ı onun ehl-i beytinden sanıyordum. Yahut buna benzer bir şey söylemiştir. hadîsi' Buhârî «Fadâil-i Ashab» ile «Meğâzî» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Menâkıb»'de tahric etmişlerdir. Mûsa (radıyallahü anh)'ın beraberindeki kardeşi ihtimal ki, Ebû Bürde'dir, şerîfde İbn Mes'ud ile annesine âit zamir cemi' olarak kullanılmıştır. Çünkü ikinin cem'i caizdir. Yalnız cumhûra göre cem'in en azı üçtür. Bu takdirde iki kişi için cemi' zamirini kullanmak mecaz olur, Maamafih cem'in en azı ikidir, diyenler de olmuştur. Onlara göre buradaki zamir hakikattir. Ebû Mûsa ile kardeşinin Yemen'den döndükten sonra hayli zaman Abdullah İbn Mes'ûd ve annesini Ehl-i Beytten sanmaları, hadîsde de görüldüğü vecihle onun yanına çok gidip geldikleri içindir, İbn Mes'ud (radıyallahü anh), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ayakkabılarını giydirir, Önünde ve beraberinde yürür; yıkandığı vakit ona perde tutardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yanıma girmek için senin iznin, perdenin kaldırılması ve karaltımı hisseimendir. Seni men edinceye kadar bu böyle devam edecek.» buyurmuştu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6483-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Besşâr rivâyet ettiler. Lâfız İlmi Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû İshâk'dan rivâyet etti. ki): Ebû’l-Ahvas'i dinledim. Şunları söyledi. İbn Mes'ûd vefat ettiği vakit Ebû Mûsa ile Ebû Mes'ud'un yanında bulundum. Biri diğerine: Bunun kendinden sonra bir mislini bıraktığım sanır mısın? dedi. O da: Sen böyle dedinse (ben de derim ki) Bize perde çekildiği vakit ona (içeriye girmeye) izin veriliyordu. Bİz bulunmadığımız vakit o bulunuyordu, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6484-)
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyei etti. ki): Bize Kutbe (bu zat İbn Abdi'l-Aziz'dir) A'meş'den, o da Mâlik b. Hâris'den, o da Ebû'l-Ahvas’dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah'ın arkadaşlarından birkaç kişi ile birlikte Ebû Mûsa'nın evinde bulunuyorduk, onlar bir mus-hafa bakıyorlardı. Derken Abdullah ayağa kalktı. Bunun üzerine Ebû Mes'ud: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Allah'ın indirdiklerini kendinden sonra şu kalkan zattan daha iyi bilen birini bıraktığını bil miyorum, dedi. Ebû Mûsa da: Beri bak! Sen böyle dedinse gerçekten bizim bulunmadığımız vakit o bulunur; bize perde kapandığı vakit ona izin verilirdi, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6485-)
Bana Kaâsım b. Zekeriyya da rivâlyet etti. ki): Bize Ubeydullah (bu zât İbn Mûsa'dır) Şeyban'dan o da A'meş'den, o da Mâlik b. Hâris'den, o da Ebû'l-Ahvas'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ebû Mûsa'ya geldim de Abdullah ile Ebû Mûsa'yı buldum. H. Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ebî Ubeyde rivâyet etti. ki): Bize babam A'meş'den, o da Zeyd b. Vehb'den naklen rivâyet etti. Zeyd Şöyle dedi: Ebû Huzeyfe ve Ebû Mûsa ile birlikte oturuyordum. Ve râvi hadîsi nakletmiştir. Ama Kutbe'nin hadîsi daha tamam ve daha çoktur. hadîsdeki muhavereden murad Hazret-i Abdullah b. Mes'ud'un misli gelmeyen bir zat olduğunu anlatmaktır. Ebû Mes'ud: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendinden sonra Allah'ın indirdiği Kur'ân'ı, İbn Mes'ud'dan daha iyi bilen bir kimse bıraktığını bilmiyorum.» demiş. Ebû Mûsa (radıyallahü anh) da onu tasdik sadedinde: «Hakikaten öyle! Biz bulunmadığımız vakit o Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında bulunur; bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girmeye müsaade edilmediği vakit ona müsaade olunurdu. Onun böyle hususiyetleri ve meziyetleri vardır.» demek istemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6486-)
Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet etti. ki): Bize Abde b. Süleyman haber verdi. ki): Kize A'meş, Şekîk'den, o da Abdullah'dan naklen, rivâyet etti ki: Abdullah Şöyle dedi: kim bir şeyi gizlerse, kıyâmet gününde gizlediği şeyle gelir." Sûre-i Âl-i Imran, Âyet: 161. Sonra şunları söylemiş: Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz. Gerçekten ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetmiş küsur sûre okumuşumdur. Ve gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı bilirler ki ben Allah'ın kitabını onların en iyi bileniyim. Kendimden daha iyi bilen birini bilsem mutlaka ona giderdim. ki: Sonra beh Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabının halkalarında oturdum. Ama bunu ona reddeden ve kendisini ayıplayan birini işitmedim. Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Fedâilü'l-Kur'ân» bahsinde tahric etmişlerdir. buradaki rivâyeti muhtasardır. İbn Mes'ud (radıyallahü anh)'ın: «Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz?» sözünden itibaren hazfler yapılmıştır. Hadîsin mânâsı şudur: Hazret-i Abdullah İbn Mes'ud'un Mushaf-ı Cumhûrun mushafanı uymuyordu. Arkadaşlarının mushafları da onun mushafı gibiydi. Halk bunu kabul etmediler. Ve İbn Mes'ud'a kendi mushafım terkedip cumhûrun mus-hafına uymasını emrettiler. Hattâ yakmak için mushafım istediler. Bunu başkalarına da yapmışlardı. İbn Mes'ud razı olmadı. Ve arkadaşlarına: «Mushaflarımzı gizleyin. Her kim gizlerse kıyâmet gününde gizlediği şeyle gelir. Yani; siz mushaflarımzı gizlerseniz, kıyâmet gününde onlarla gelirsiniz. Bu şeref de size yeter.» dedi. Sonra red ve inkâr yoluyla: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ağzından aldığım mushafı-mı bırakıp da kimin kıraatini almamı emrediyorsunuz.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6487-)
Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyef etti. ki): Bize Kutbe A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Kendinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim, Allah'ın kitabından hiç tir sûre yoktur ki, onun indiği yeri en iyi bilen ben olmayayım. Ve hiç bir âyet yoktur ki, ne hususta indirildiği en iyi bilen ben olmayayım. Develerin ulaşabileceği yerde Allah'ın kitabını benden daha iyi bilen biri olduğunu bilsem mutlaka binip ona giderdim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6488-)
Bize E'uû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. ki): Bize A'meş Şekîk'den, o da Mesrûk'dan naklen rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Amr'a gelerek onunla hadîs söyleşirdik. —İbn Nümeyr onun yanında demiş. — Bir gün Abdullah b. Mes'ud'u andık da şöyle dedi: Gerçekten Öyle bir zât andınız ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim bir şeyden sonra onu hâlâ severim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: dört kişiden alın! İbn Ummi Abd'den —söze bundan başladı— Muâz b. Cebel'den, Übey b. Ka'b'dan ve Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim'den.» ;
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6489-)
Bize Kuteybe b. Saîd ile Züheyr b. Harb ve Osman b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da Ebû Vâh'den, o da Mesrûk'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah b. Amr'ın yanında idik. Bir ara Abdullah b. Mes'ud'dan bir hadîs andık da Abdullah şöyle dedi: Bu zat yok mu! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den söylerken işittiğim bir şeyden sonra onu hâlâ severim. Onu şöyle buyururken işittim: dört kişiden okuyun: İbn Ummi Abd'den —söze ondan başladı—, Ubey b. Ka'b'dan, Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim'den ve Muâz b. Cebel'den.» harfi Züheyr zikretmemiştir ki, o da: «Söylerken» dir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6490-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye A'meş'den, Cerir ile Vekî'in isnâdiyle rivâyet etti. Ebû Bekr'in, Ebû Muâviye'den rivâyetinde, Muâz'ı Übey'den ön ce zikretmiştir. Ebû Küreyb'in rivâyetinde ise Übey Muâz'dan öncedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6491-)
Bize İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Ebî Adiy rivâyet etti. H. Bişr b. Hâlid de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yani İbn Ca'fer) haber verdi. iki râvi Şu'be'den, o da A'nıeş'den naklen yukarkilerin isnadıyle rivâyette bulunmuşlar. Fakat Şu'be'den rivâyetlerinde bu dört kişinin tea-sîkında ihtilâf etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6492-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan, o da İbrahim'den, o da Mesruk'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah b. Araf'ın yanında İbn Mes'ud'u andılar da şunu söyledi. Bu öyle bir zattır ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: dört kişiden okuyun: İbn Mes'ud'dan, Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim'den, Ubey b. Ka'b'dan ve Muâz b. Cebel'den.» buyururken işittikten sonra onu hâlâ severim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6493-)
Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu isnadınla rivâyette bulundu. Şunu da ziyade etti. «Şu'be dedi ki: Bu iki kişi ile başladı ama hangisinden başladığını bilmiyorum.» hadîsleri Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Fedâilu'l-Kur'ân» bahsinde tahric etmişlerdir. İbn Ümmi Abd'den murad Abdullah İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dır. Ulemânın beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabına Kur'ân-ı Kerîm'i bu dört zattan okumalarını tavsiye buyurması Kur'ân‘in lâfızlarını en iyi zabdettikleri ve onu en güzel şekilde okudukları içindir. Yoksa ashab içinde Kur'ân'in mânâlarını onlardan daha iyi bilenler vardı. Yahut bu dört zât Kur'ân-ı Kerîm'i bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den Öğrendikleri için onları tavsiye buyurmuştur. Şâir ashâb-ı kirâm onu birbirlerinden Öğrenirlerdi. Bu dört zât kendilerini Kur'ân öğretmeye verdikleri için onları tavsiye etmiş olması hattâ vefatından sonra bunların millete Kur'ân hocası olacaklarım bildirmek için tavsiyede bulunmuş olması da caizdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Mesud İle Annesi Radıyallahü Anh Faziletlerinden Bir Bab
6494-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den rivâyet etti. ki): Enes'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Kur'ân'ı dört kişi topladı. Bunların hepsi Ensârdandı: Muâz b. Cebel, Übey b. Ka'b, Zeyd b. Sabit ve Ebû Zeyd. ki: Enes'e: Bu Ebû Zeyd kim? diye sordum. Amcalarımdan biri! cevabını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Übey B. Kab Ve Ensardan Bir Cemaat Radıyallahü Anhüm’ın Faziletlerinden Bir Bab
6495-)
Bana Ebû Dâvud Süleyman b. Ma'bed rivâyet etti. ki): Bize Amr b. Âsim rivâyet etti. ki): Bize Hemmam rivâyet etti ki): Enes b. Mâlik'e: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Kur'ân'ı kim topladi? diye sordum. Dört kişi, hepsi ensârdan: Übey b. Ka'b, Muâz b. Cebel, Zeyd b. Sâbit ve ensârdan Ebû Zeyd künyesini taşıyan bir zat! detîi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Übey B. Kab Ve Ensardan Bir Cemaat Radıyallahü Anhüm’ın Faziletlerinden Bir Bab
6496-)
İnam rivâyet etti Bize Heddâb b. Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Hem-. ki): Bize Katâde, Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti ki.: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ubey'ye: Allah (azze ve celle) sana Kur'ân okumamı bana emir buyurdu.» demiş. Übey: Benim adımı sana Allah mı andı? diye sormuş. (Evet!) Senin adını bana Allah andı.» buyurmuşlar. Bunun üzerine Übey ağlamaya başlamış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Übey B. Kab Ve Ensardan Bir Cemaat Radıyallahü Anhüm’ın Faziletlerinden Bir Bab
6497-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler, (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Katade'yi Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet ederken dinledim. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Übey b. Ka'b'a: Allah sana Beyyine Sûresi'ni okumamı bana emir buyurdu.» dedi. Übey: Adımı da söyledi mi? diye sordu. buyurdular. Bunun üzerine Übey ağladı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Übey B. Kab Ve Ensardan Bir Cemaat Radıyallahü Anhüm’ın Faziletlerinden Bir Bab
6498-)
Bu hadîsi bana Yahya b. Habîb rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yani; İbn Haris) rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Katâde'den rivâyet etti. ki): Enes'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Übey'e şöyle buyurdular... yukardaki hadîsin mislini nakletmiştir. rivâyetleri Buhârî «Menâkıhu'l-Ensâr» ve «Tefsir» bahislerinde; Tirmizî «Menâkıb»'de; Nesâî «Menâkıb» ve «Tefsir» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. beyânına göre bazı mülhidler bu hadîsi göstererek Kur'ân-ı Kerîm'in tevatürüne dil uzatmışlardır. Bunlara iki vecihle cevâb verilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Übey B. Kab Ve Ensardan Bir Cemaat Radıyallahü Anhüm’ın Faziletlerinden Bir Bab
6499-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdurrezzâk haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki: Câbir b. Abdillah'i şöyle derken işitmiş: Sa'd b. Muâz’ın cenazesi ashabın huzurlarında iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): için Rahman'ın arşı sarsıldı.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Said B. Muâz Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6500-)
Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. İdris El-Evdî rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Ebû Süfyân'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): b. Muâz'ın vefatı için Rahman’ın arşı sarsılmıştır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Said B. Muâz Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6501-)
Bize Muhammed b. Abdillah Er-Ruzzî rivâyet etti. ki): Bize Abdu'l-Vehhab b. Atâ’ El-Haffâf, Sa'd'dan, o da Katade'den naklen rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti ki, onun — yani Sa'd'ın— cenazesi konduğunda Ncbiyyullalı (sallallahü aleyhi ve sellem): için Rahman’ın arşı sarsılmıştır.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu Menâkibu'l-Ensar'da tahric etmiştir. Sa'd, Evs kabilesinin reisi idi. Nitekim Sa'd b. Ubade de Hazrec'in büyüğü idi. Bedir, Uhud ve Hendek gazalarında bulunmuş, Hendek gazasından bir ay sonra harbde aldığı yaradan vefat etmiştir. . bu hadîsin te'vilinde ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı zahirî mânâsına almış ve Arş-ı Alâ'nın Sa‘d'in ruhu geliyor diye sevincinden sallandığını söylemişlerdir. Onlara göre Allahü teâlâ arşa akıl ve temyiz bahsetmiş, sallanma bu suretle olmuştur. Buna bir mâni de yoktur. Nitekim Teâlâ Hazretleri: taşlardan Bazıları hakikaten Allah korkusundan aşağı düşerler." Süre-i Bakara, Âyet: 74. buyurmuştur. «Hadîsin zahirinden anlaşılan budur. Muhtar olan da budur.» diyor. Mazirî bu kavli naklettikten sonra şunları söylemiştir: «Akıl cihetinden bu inkâr edilemez. Çünkü arş hareket ve sükûnu kabul eden bir cisimdir. Lâkin bununla Sa'd'a bir fazılet hâsıl olmaz. Meğer ki: Allahü teâlâ arşın hareketini melekler için Sa'd'ın ölümüne bir alâmet kılmış ola.» bazıları arşın sallanmasını, onu taşıyan meleklerin titreşmesi mânâsına almışlardır. Onlara göre cümleden muzaf hazf edilmiştir, murad olan arşın sallanması değil, ehl-i arşın hareketidir. Buradaki salanmadan maksad sevinç ve kabuldür. Harbi: «Bu söz Hazret-i Sa'd’ın efâtı meselesini büyültmekden kinayedir. Arablar büyük bir şeyi, ondan daha büyüğüne nisbet ederler. Meselâ: Filânın ölümü için dünya karardı; onun için kıyâmet koptu derler.» şeklinde mütalâada bulunmuştur. hadîsden murad Hazret-i Sa'd'in tabutu sallandı manasınadır, demişlerse de Nevevî bu sözün bâtıl olduğunu söylemiştir. Filhakika ;ahîh rivâyetler bunu reddetmektedir. İhtimal ki, bu zevata Müslim'in îvâyet ettiği bu hadîsler ulaşmamıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Said B. Muâz Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6502-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ittiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû İshâk'dan rivâyet etti. ki): Bera'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ipek bir hülle hediye edildi de ashabı ona dokunarak yumuşaklığına şaşmaya başladılar. Bunun üzerine: bunun yumuşaklığına mı şaşıyorsunuz? Sa'd b. Muâz'ın cennetteki mendilleri bundan daha hayırlı ve daha yumuşaktır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Said B. Muâz Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6503-)
Bize Ahmed b. Ab'dete'd-Dabbi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bana Ebû İshâk haber verdi. ki): Bera' b. Âzib'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ipek bir elbise getirdiler... râvi hadîsi nakletmiştir. Sonra İbn Ahde şöyle deditir: Bize Ebû Dâvud haber verdi. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bana Katâde, Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bunun benzerini yahut mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Said B. Muâz Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6504-)
Bize Muhaınmod b. Amr b. Cebele rivâyet etti. ki): Bize Ümeyye b. Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu hadîsi iki isnadla birden Ebû Dâvûd'un rivâyeti gibi tahdîs etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Said B. Muâz Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6505-)
Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yûnus b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize Şeyban Katade'den rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti ki, gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ince ipekden bir cübbe hediyye edilmiş. Halbuki kendisi ipekden nehy buyuruyormuş. Halk buna şaşmışlar. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Sa'd b. Muâz'ın cennetteki mendilleri bundan daha güzeldir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Said B. Muâz Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6506-)
Bize bu hadîsi Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Salim b. Nûh rivâyet etti. ki): Bize Ömer b. Âmir, Katade'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki, Dûmetü'l-Cendel'in Ükeydir'i Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir hülle hediyye etmiş. yukarki hadîs gibi anlatmış, yalnız bu hadîsde «İpekden nehy buyuruyormuş» cümlesini anmamıştır. rivâyetleri Buhârî «Kitâbu Menâkıbu'l-Ensar» ile «Kitâbu’l-Hil c»'de tahric etmiştir. İki parçadan müteşekkil elbisedir. Ekser ulemaya göre burada hülle tâbiri doğru değildir. Fakat hüllenin yeni yapılmış bir tek elbise mânâsına geldiğini söyleyenler de vardır. Siyer kitaplarında bunun bir kaftan olduğu rivâyet edilmiştir. İnce ipek mânâsına gelir. Kalınına istebrak derler. İbn în istebrakm sündûsden daha makbul olduğunu söylemiş: «Çünkü is-ıbrak dibanın kalımdır. İpeğin kalını ise incesinden daha makbuldür, demiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mendilleri Hazret-i Sa'd'a tahs buyurması ihtimal ki, hediye edilen ipek, onun mendilleri cinsinden tduğu içindir. Yahut gelen elbiseye şaşanlar ensardan olduğu için: Sizin reisinizin mendilleri bundan daha hayırlıdır, demiştir. Hazret-i Sa’d bu cins elbiseyi sevdiği için onu tahsis buyurmuş olması da mümkündür. Nitekim Hazret-i Cibrîl'in başında ipekten bir sarık olduğu halde onun cenazesine iştirak ettiği rivâyet olunmuştur. Medine ile Şam arasında bir kaladır. Şam'a daha yakındır. Bazıları bunun Tebûk'e yakın bir ler olduğunu söylerler. Ükeydir b. Abdil-Melik bu kal'an hükümdarı idi. febûk harbinde Hâlid b. Velid'in ökeydir'i esir aldığı ve bu hülleyi onun Üzerindeki eşyadan ganimet plarak elde ettiği rivâyet olunur. Bu hülle altın işlemeli bir ipek kaftanmış. Hülle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hediye edilince Ükey-idir'i serbest bırakarak memleketine göndermiş ve onu vergiye bağlamıştır. Vâkıdî, Ükeydir'in müslümanlığı kabul ettiğini, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in de kendisine mektub yazdığım kaydeder. bu Hadîs-i şerifin cennette Sa'd b. Muâz (radıyallahü anh)’ın yüksek mertebe sahibi olduğuna delil sayarlar. Hadîs-i şerîf Hazret-i Sa'd'in cennetlik olduğuna, oradaki en basit elbisesinin dünya elbiselerinden daha kıymetli olacağına da delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Said B. Muâz Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6507-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Affân rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti. ki): Bize Sabit, Enes'den rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud (harbi) günü bir kılıç alarak: benden kim alacak?» diye sormuş. Ashab hemen ellerini açmışlar. Onlardan her biri: Ben! Ben! diyormuş. onu hakkıyle kim alacak?» buyurmuş. Bunun üzerine cemâat vaz geçmişler. Derken Ebû Dücâne Simak b. Hareşe: Onu hakkıyle ben alırım! demiş. «Onu hem aldı ve hem onunla müşriklerin başlarını yardı.» demiş. (sallallahü aleyhi ve sellem): hakkıyle kim alacak?» diye sorunca Ashâb-ı kirâm’ın gerileyip istemekten vaz geçmeleri, kılıcın hakkının onunla mertçe harbetmek olduğunu anlamalarındandır. Filhakika Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözüyle ölünceye yahut feth müyesser oluncaya kadar çarpışmayı kasdetmiştir. şerîf Hazret-i Ebû Dücâne'nin şecaat ve faziletlerine delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebû Dücane Simak B. Hareşe Radıyallahü Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6508-)
Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî ile Amru'n-Nâkıd ikisi birden Süfyân'dan rivâyet ettiler. Ubeydullah dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. ki): İbn Münkedir'i şöyle derken işittim: Ben Câbir b. Abdillah'i dinledim, şunu söylüyordu: Uhud harbi olunca babamı örtülü olarak getirdiler. Uzuvları kesilmişti. Ben elbiseyi kaldırmak istedim de, kavmim beni menetti. Sonra tekrar elbiseleri kaldırmak istedim; kavmim beni yine men etti. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elbiseyi kaldırdı. Yahut emretti de kaldırıldı. Arkacığından ağlayan yahut feryad eden bir kadın sesi işitti. Ve: bu?» diye sordu. Amr'ın kızıdır. Yahut Amr'ın kız kardeşidir, dediler. ağlıyor! İşte melekler, kaldırılıncaya kadar onu kanatlarıyle gölgelendirip duracaklar.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cabirin Babası Abdullah B. Amr B. Hıram Radıyallahü Anh’ın Faziletlerinden Bir Bab
6509-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Vehb b. Cerîr rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Uhud günü babam vuruldu. Ben onun yüzünden elbiseyi açmaya ve ağlamaya başladım. Cemâat da beni men etmeye başladılar. Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni men etmiyordu. Fâtıme binti Amr da ağlamaya başladı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ağlıyor musun? Yahut ona ağlama! Siz onu kaldırıncaya kadar melekler kanatlarıyle onu gölgelendirip duracaklar.» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cabirin Babası Abdullah B. Amr B. Hıram Radıyallahü Anh’ın Faziletlerinden Bir Bab
6510-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Havlı b. Ubâ-de rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. H. Ishâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer rivâyet etti. Her iki râvi Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir'den naklen bu hadîsi rivâyet etmişlerdir. Şu kadar var ki, İbn Cüreyc'in hadîsinde melâike ile kadının ağlayışı zikredilmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cabirin Babası Abdullah B. Amr B. Hıram Radıyallahü Anh’ın Faziletlerinden Bir Bab
6511-)
Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef rivâyet etti. ki): Bize Zekeriyya b. Adîy rivâyet etti. ki): Bize Ubeydillah b. Amr, Abdu'l-Kerîm'den, o da Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: Uhud günü babam burnu, kulakları kesilmiş olarak getirildi. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna konuldu... râvi yukardakilerin hadîsi gibi anlatmıştır. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Cenâiz»'de tahric etmiştir. Bir insanın kollarını, bacaklarını yahut burnunu ve kulaklarını kesmektir. son rivâyetinden anlaşıldığına göre Uhud harbinde Hazret-i Abdullah b. Amr b. Hıram şehid edilmiş ve burnu ile kulakları kesilmiştir. Hazret-i Câbir bundan son derece müteessir olarak ağlamış ve yüzünü açarak babasının elim manzarasını görmek istemişse de kavmi kabilesi buna mâni olmuşlar. Derken halası Fâtıme binti Amr da feryad ederek ağlamaya başlamıştır. Râvi Hazret-i Câbir'in binti Amr mı, yoksa Uhtü Amr mı dediğinde şekketmiştir. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), Fâtıme'nin ağladığını görünce: niçin ağlıyorsun? Yahut: Ona ağlama!..» buyurmuştur. Râvi burada da şekketmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sözü bir tesellidir: Böyle melekler üzerine-kanat germiş yüksek mertebeli bir zâta ağlamak değil, bu kerametinden dolayı sevinmek gerekir, demek istemiştir. Kâdî Iyâz diyor ki: «İhtimal meleklerin' kanat germeleri Allah'ın fadl ve rızasını ve kendisine hazırladığı ikramı müjdelemek için üşüştüklerindendir. Onlar bunu ya Hazret-i Abdullah'a ikram için sevinçlerinden yapmış yahut güneşin sıcağından cenazesi kokmasın diye üzerine gölge olmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cabirin Babası Abdullah B. Amr B. Hıram Radıyallahü Anh’ın Faziletlerinden Bir Bab
6512-)
Bize İshâk b. Ömer b. Selit rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme, Sâbit'den, o da Kinine b. Nuaym'dun, o da Ebû Berze'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gazalarından birinde bulunuyormuş. Derken Allah kendisine ganimet vermiş ve ashabına: kaybınız var mı?» diye sormuş. Ashab ; Evet; Filân, filân ve filân! (aranmaktadır) demişler. Sonra (yine): «Bir kaybiniz var mı?» diye sormuş. Ashab: Evet! Filân, filân ve filân! (aranmaktadır) demişler. Sonra tekrar: «Bir kaybınız var mı?» diye sormuş. (Bu sefer): Hayır! demişler. ben Cüleybîb'i kayıp görüyorum, onu hemen arayın!» buyurmuş. Onu Ölenlerin içinde aramışlar ve kendi öldürdüğü yedi kişinin yanı başında bulmuşlar. Sonra (düşmanlar) onu öldürmüşler. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek onun baş ucunda durmuş ve şöyle buyurmuş: kişi öldürdü. Sonra onu öldürdüler. Bu bendendir. Ben de ondanım! Bu bendendir, ben de ondanım!» Müteakiben onu iki kolunun üzerine koymuş. Kendisinin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kollarından başka kolu yokmuş. Ona bir kabir kazmış ve kabrine koymuş. Ebû Berze yıkamaktan bahsetmemiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ; kaybınız var mı?» diye sorması hakikî istifham değil, askerler arasına karıştığı için ehemmiyet vermedikleri bir gazinin şanını büyültmek içindir. Çünkü herkes vurulan yakını ile meşguldü. Allahü teâlâ Hazret-i Cüleybib'in yedi kişi öldürdüğünü bildirerek onun kadri kıymetini yükseltince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ben Cüleybîb'i kayıp görüyorum, onu hemen arayın.» buyurmuş. Bu sözüyle onun her kayıptan daha büyük olduğuna, onun kaybıyle gelecek musibetin her musibeti geride bırakacağına işaret etmiştir. Sonra ona ikram olsun diye mübarek kollarını yaymış, bu suretle ona dokunmak bereketine nail olmak istemiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: bendendir, ben de ondanım!» buyurması, ikisinin yollarının bir olduğunu ve Allah'a taat hususunda ittifak ettiklerini mübalâğalı bir şekilde ifade etmek içindir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cüleybib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerinden Bir Bab
6513-)
Bize Heddâb b. Hâlid-El-Ezdî rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Muğîre rivâyet etti. ki): Bize Humeyd b. Hilâl, Abdullah b. Sâmid’den naklen haber verdi. ki): «Ebû Zer şunları söyledi: Kavmimiz Gıfâr’ın arasından çıktık. Onlar haram ayı helâl yapıyorlardı. Ben, kardeşim Üneys ve annemiz (birlikte) çıktık. Ve bir dayımıza misafir olduk. Dayımız bize ikram ve ihsanda bulundu. Derken kavmi tize hased ederek: Sen ailenin yanından çıktığın vakit Üneys onlara muhalefet etti, dediler. Sonra dayımız geldi. Ve kendisine söyleneni bize ifşa etti. Ben de: Bize geçen iyiliğin yok mu, onu muhakkak surette berbad ettin. Bundan sonra sana yaklaşmak yok, dedim. Hemen develerimizi yanaştır dik ve üzerlerine bindik. Dayımız elbisesine sarınarak ağlamağa başladı. Biz yolumuza devam ettik. Nihayet Mekke kenarına indik. Derken Üneys bizim develerimizle onların misli develer nâmına şiir yarışma girdi. Ve her iki taraf kâhine gittiler. O Üneys'i daha hayırlı bulmuş. Bunun üzerine Üneys yanımıza develerimizle, bir misli de beraberlerinde olduğu halde geldi. Ebû Zer: Ey kardeşim oğlu! Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e kavuşmamdan üç sene önce namaz kıldım, dedi. Kime? diye sordum. Allah'a! dedi. Nereye doğru dönüyorsun? dedim. Rabbim beni nereye çevirirse oraya doğru! Yatsıyı kılıyorum, gecenin sonu geldi mi, tâ güneş üzerime vuruncaya kadar bir örtü gibi seriliyorum, dedi. dedi ki: Benim Mekke'de bir hacetim var. Bana baş göz ol! Müteakiben Üneys yola düştü. Nihayet Mekke'ye varmış. Tanıma dönmekte biraz gecikti. Sonra geldi. Ne yaptın? dedim. Mekke'de senin dininde bir adama rastladım. Kendisini Allah gönderdiğini söylüyor, dedi. Ya Halk ne söylüyor? diye sordum. Şâir, kâhin, sihirbaz diyorlar, cevâbını verdi. Üneys de şâirlerden biriydi. dedi ki: Ben gerçekten kâhinlerin sözünü dinledim ama onunki kâhinlerin sözü değil. Onun sözünü şâir nevilerine tatbik ettim, fakat benden sonra ona şiir demeye kimsenin dili varmaz. Vallahi o hakikaten doğrucu, kâhinler de gerçekten yalancıdırlar. Ebû Zer dedi ki: O halde bana baş göz ol, tâ ki gidip göreyim, dedim ve Mekke'ye geldim. Mekkelilerden zayıf bir adam buldum. Ve: Kendisine sapık dediğiniz zât nerededir? diye sordum. Bana işaret etti. Al sapığını! dedi. Az sonra vadinin sakinleri bütün topaç ve kemiklerle üzerime hücum ettiler. Hattâ bayılarak düştüm. Kalktığım vakit dikili taşlar gibi kıpkırmızı idim. Hemen zemzeme giderek üzerimden kanları yıkadım ve suyundan içtim. Yemin olsun kardeşim oğlu otuz günle gece arası durdum. Zemzem suyundan başka yiyeceğim yoktu. Ama se-mizledim. Hattâ karnımın büküntüleri kıvrıldı. Karnımda açlık zafiyeti hissetmedim. Bir ara Mekkeliler ay aydınlığı bir gecede ansızın uyudular. Kabe'yi kimse tavaf etmiyordu. Onlardan iki kadın sâf. ve Nâile'ye dua ediyorlardı. Tavafları esnasında yanıma geldiler. Ben: Bunların birini diğerine nikâh edin, dedim. Fakat onlar sözlerinden vaz geçmediler. Ve yanıma geldiler. Odun gibi şey, yalnız ben kinaye söylemiyorum, dedim. Bunun üzerine kadınlar velvele kopararak gittiler. Bizim neferlerimizden biri burada olsaydı ya! diyorlardı. Az sonra karşılarına Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr çıktı. Yukardan iniyorlardı. (On ara): «Size ne oldu?» diye sordu. Dinsiz Kâ'be İle örtülerinin arasındadır, dediler. «Size ne söyledi?» diye sordu. O bize ağzı dolduran sözler söyledi, dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek Hacer (i esved) i öptü. Ve arkadaşı ile birlikte Kâ'be'yi tavaf etti. Sonra namaz kıldı. Namazını bitirince (Ebû Zerr Dedi ki): Onu İslâm'ın selâmı ile ilk selâmlayan ben oldum. Ve selâm sana ya Resûlallah! dedim. da... Allah'ın rahmeti de...:» buyurdu. Sonra: «Sen kimsin?» diye sordu. Gıfâr'dan'ım, dedim. Bunun üzerine eli ile uzanarak parmaklarını alnına koydu. Ben kendi kendime: Benim Gıfâr'a mensub olmamı kerih gördü, dedim. Ve elini tutmaya kalkıştım. Arkadaşı derhal beni men etti. Onu benden iyi biliyordu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başını kaldırdı ve: zamandan beri buradasın?» diye sordu. Ben: Gecesi gündüz otuz günden beri buradayım, dedim. «O halde seni kim doyuruyordu? dedi. Zemzem suyundan başka yiyeceğim yoktu ama semizledim. Hattâ karnımın kıvrımları kırıldı. Karnımda bir açlık zaafı da görmüyorum, dedim. gerçekten mübarektir. O hakîkaten doyurucu yemektir.» buyurdular. Ebû Bekr: Ya Resûlallah ! Bu gece onu doyurmak için bana izin ver! dedi. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr gittiler. Ben de onlarla beraber gittim. Ebû Bekr bir kapı açtı ve bize Tâif'in kuru üzümünden avuçlamaya başladı. Bu Mekke'de yediğim ilk yemek oldu. kaldığım kadar kaldım ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim de: gerçekten hurmalık bir yerin semti gösterildi. Onun Medine'den başka bir yer olacağını sanmıyorum. Sen kavmine benden (bir şeyler) tebliğ eder misin? Ola ki, Allah senin vasıtanla onları faydalandırır. Ve onlar hakkında sana ecir verir.» buyurdular. Sonra Üneys'e geldim. Ne yaptın? diye sordu. Şunu yaptım ki; ben gerçekten müslüman oldum ve tasdik ettim, dedim. Ben senin dinine karşı değilim; çünkü ben do müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi. Bunu müteâkib annemize geldik. O da: Ben sizin dininize karşı değilim; çünkü ben de müslüman oldum ve tasdik ettim, dedi. Bunun üzerine hayvanlara bindik ve kavmimiz Gıfâr'a geldik. Onların da yarısı müslüman oldu. Kendilerine Eymâ' b. Rahadate'l-Gıfâri İmâm oluyordu. Reisleri idi. da: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldiği vakit müslüman oluruz, dediler. Az sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldi. Onların kalan yarısı da müslüman oldular. Eşlem kalilesi dahi gelerek: Ya Resûlallah! Bunlar bizim kardeşlerimizdir. Onlar ne üzerine müslüman oldularsa, biz de müslüman oluruz, dediler. Ve müslümanliğı kabul ettiler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah ona mağfiret buyursun! Eşlem! Allah ona da selâmet versin!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebû Zer Radıyallahu Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6514-)
Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet etti. ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. ki): Bize Süleyman b. Muğîra rivâyet etti. ki): Bize Humeyd b. Hilâl bu isnadla rivâyette bulundu. O: «Dedim ki, o halde bana baş göz ol da gidip göreyim» cümlesinden sonra şunu ziyade etti. ki): Evet! (Olur!) Hem Mekkelilerden korunur Çünkü onlar o zâta buğzederler. Kendisini suratsız karşılarlar.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebû Zer Radıyallahu Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6515-)
Bize Muhammed b. Müsennâ El-Anezî rivâyet etti. ki): Bana İbn Ebî Âdiy rivâyet etti. ki): Bize İbn Avn, Humeyd b. Hilâl'den, o da Abdullah b- Sâmit'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Zer: Ey kardeşim oğlu! Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'în gönderilmesinden iki sene önce namaz kıldım, dedi. Abdullah Dedi ki ; O halde nereye dönüyordun? diye sordum. Allah'ın beni döndürdüğü yere... dedi. râvi hadîsi Süleyman b. Muğıra'nın hadîsi gibi rivâyet etti. Bu hadîsde o şunu da söyledi: üzerine her ikisi kâhinlerden bir adama gittiler. Kardeşim Üneys ona galebe çalıncaya kadar kâhini methetmekte devam etti. Bunun üzerine onun develerini aldık ve kendi develerimize kattık.» şunu söyledi: « ki: Az sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek beyti tavaf etti. Ve makamın arkasında iki rekât namaz kıldı. Müteakiben yanına vardın Gerçekten onu İslâm'ın selâmiy-le selâmlayan ilk insan benim: Selâm sana ya Resûlallah! dedim. «Sana da selâm! Sen kimsin?» buyurdu.» onun hadîsinde: «Sen kaç zamandır buradasın? diye sordu. Ben: On beş gündür! cevabını verdim» cümlesi vardır. Bu hadîsde: «Ebû Bekr bu gecenin ziyafeti için bana bağışla dedi» cümlesi de vardır. Deve sürüsü demektir. Bazen koyun sürüsüne de ıtlak olunur. Münâfera: Karşılıklı öğünme ve muhakeme olunmaktır. İki kişiden her biri diğerinden üstün çıkmak için Öğünür; sonra üçüncü birini hakem tayin ederler. O hangisinin üstün olduğuna hüküm verirse, bahsi o taraf kazanmış olur. Arablar bunu şiirde yaparlar, kazanan tarafa verilmek üzere her iki taraf ortaya Ödüller koyarlardı. Kazanan şâir iki tarafın ödüllerini de alırdı. Hazret-i Üneys hatırı sayılır bir şâirmiş. Hakemlik için baş vurdukları kâhin de şâirmiş. Hazret-i Üneys'in kiminle şiir müsabakasına girdiği malûm değildir. Yalnız hadîsin ikinci rivâyetinden anlaşıldığına göre kâhini metheden şiirler söylemiş ve bahsi kazanmıştır. Hasını da kendisi gibi bir sürü deve ortaya koyduğu için bansi kazanan Üneys kendi sürüsüyle beraber onun develerini de alıp gelmiştir. Bundan sonra mallarının başında biraderini bırakarak bir işle Mekke'ye gitmiş, orada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zuhurunu işitmiş. Mekke halkının onun hakkında şâir, kâhin ve sâhir gibi sözler sarfettiklerini işittikten sonra kendisiyle görüşmüş ve bu söylenenlerin tamâmiyle yalan olduğunu anlamıştır. Demek oluyor ki,'büyük bir şâir olan Üneys, Kur'ân-ı Kerim'in şiir olmadığım kat'î bûrette ispat etmiştir. Dininden dönüp başka bir dine giren demektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) putperestlikte Mekkeliler'e muvafakat letmediği için ona sâbii diyorlardı. taşlar gibi kıpkırmızı idim...» tâbirinden murad kana boyanmıştım, demektir. Câhiliyyet devrinde Arablar taştan putlar dikerler on-'lann karşısında kurban keserler; sıçrayan kanlardan putlar kıpkırmızı kesilirdi. Yediği dayaktan kanlar içinde kalan Ebû Zer (radıyallahü anh) hâlini bunlara benzeterek anlatmıştır. .' ile Naile: Birer puttur. İbn Necih'in rivâyetine göre vaktiyle îsaf nâmında bir adamla Naile adında bir kadın Şam'dan kalkarak hacca gitmişler. Tavaf esnasında erkek kadını öpmüş ve oracıkta ikisi de taş olmuşlar. İslâmiyet gelinceye kadar da birer put alarak Harem-i Şerif'de kalmışlar. Nihayet, müslümanlar tarafından oradan atılmışlar. Hazret-i Ebû Zerr'in gördüğü kadınlar bunlara ibâdet ediyormuş. Bittabi İslâmiyet yeni zuhur ettiği için putlar henüz orada imişler. Hazret-i Ebû Zer'in kadınlara evvelâ: «Bunları birbirine nikahlayın!» diyerek onları tahkir etmiş. Sonra daha ağır konuşarak: «Odun gibi şey...» demiştir. Şey, demektir. Bu kelime her şey hakkında kullanılabilirse de ekseriyetle fere ve zekerden (yani; erkekle kadının tenasül uzuvlarından) kinaye olur. Şu halde Hazret-i Ebû Zer'in sözü fercin içine sokulmuş odun gibi mânâsına gelir. Bununla o îsaf ve Nâile'ye sövmek istemiştir. Kadınlar bunu duyunca feryadı basınış: «Ah! Bizim adamlarımızdan biri burada olsaydı, biz yapacağımızı bilirdik!» demek istemişlerdir. Velvele ve çığlaklar içerisinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e tesadüf edince kendilerine: öldü size?» diye sormuş. Onlar da ; «Ka'be ile Örtülerinin arasında sapık bir adam bize ağza alınmaz sözler söyledi.» diye dert yanmışlardır. «Ağzı dolduran söz»'den murad; ağza alınmaz söz, daha çirkini bulunmayacak kadar kötü sözdür. şerif Hazret-i Ebû Zerr'in faziletine delildir. Onun aracılığı ile bütün kavmi müslüman olmuş, sonra onlara bakarak Eşlem kabilesi de İslâm'a girmiştir. Buna pek ziyade memnun olan Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), Gıfar ve Eşlem kabilelerine ayrı ayrı dua etmiş: Allah mağfiret buyursun! Esleme de Allah selâmet versin!» buyurmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebû Zer Radıyallahu Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6516-)
Bana İbrahim b. Muhammed b. Ar'arate's-Sâmî ile Muhammed b. Hâtıra rivâyet ettiler. Hadîsin siyakı, itibariyle birbirlerine yakındırlar. Lâfız İbn Ilâtim'indir. (Dediler ki): Bize Abdurrahman b. Mehdi rivâyet etti. ki): Bize Müsennâ b. Saîd, Ebû Cemre'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Mekke'de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bi'seti Ebû Zerr'in kulağına gelince kardeşine: Hayvanına bin, şu vadiye git ve kendisine semâdan haber getirdiğini söyleyen şu adam hakkında bana bilgi topla. Konuştuğunu dinle, sonra tana getir! demiş. Kardeşi yola koyulmuş ve Mekke'ye gelmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in söylediklerini dinlemiş, sonra Ebû Zerr'e dönerek: Onu, iyi ahlâkı emrederken ve öyle bir söz söylerken gördüm ki, söz şiir değildir, demiş. Ebû Zerr: Muradım hususunda tana şifâbahş olamadın, demiş. Hemen azığım almış ve içinde su bulunan bir tulumunu yüklenerek Mekke'ye gelmiş. Mescid'e vararak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i aramış. Kendisini tammıyormuş. Onu sormaktan da çekinmiş. Nihayet akşamı bulmuş ve yatmış. Derken onu Ali görmüş ve bir yabancı olduğunu anlamış. Onu g'örünce peşine düşmüş ama birbirlerine hiç bir şey sormamışlar. Tâ ki, sabah olmuş. Sonra (Ebû Zerr) tulumcağızını ve azığını yüklenerek mescide çekilmiş. O gün de Öyle devam etmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) göremiyormuş. Nihayet akşam olmuş. O yine yattığı yere dönmüş. Derken yanına Ali uğramış ve: Bu adama konağım bilme zamanı gelmedi mi? diyerek onu kaldırmış. Ve beraberinde götürmüş. Birbirlerine hiç bir şey sormuyorlarmış. Üçüncü gün gelince aynı şekilde hareket etmiş. Ali yine onu kaldırarak beraberinde götürmüş. Sonra ona: Bana anlatmıyacak mısın? Seni bu beldeye getiren nedir? demiş. Ebû Zerr: Beni irşâd edeceğine ahd-ü misak verirsen (dediğini) yaparım, demiş. O da söz verme işini yapmış. Bunun üzerine Ebû Zerr ona (niçin geldiğini) haber vermiş. Ali: Gerçekten o haktır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) odur. Sabahladığın vakit beni tâkib et! Ben senin için korkulacak bir şey görür- su dökermişim gibi yapacağım; geçip gidersem arkamdan gel ve benim girdiğim yere gir! demiş. Ebû Zerr de öyle yapmış ve Ali'yi takip ederek yola düşmüş. Nihayet Ali, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kanına girmiş. Onunla birlikte Ebû Zerr de girmiş. Artık onun söylediğini dinlemiş ve oracıkta müslüman olmuş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: dön de emrim sana gelince onlara haber ver.» buyurmuş. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, onların arasında bunu haykıracağım, demiş ve çıkarak mescide gelmiş. Müteakiben var sesiyle: Şehâdet ederim ki, Allah'dan taşka ilâh yoktur. Ve Muhammed Allah'ın Resûlüdür, diye bağırmış. ayaklanmışlar ve onu döşeğe düşürünceye kadar dövmüşler. Derken Abbâs gelerek üzerine kapanmış ve: Yazıklar olsun size! Bunun Gıfâr kabilesinden olduğunu ve tacirlerinizin Şam'a giden yolu bunlardan geçtiğini bilmez miydiniz? diyerek kendisini onlardan kurtarmış. Ertesi gün yine bunun gibi yapmış. Küifâr ayaklanarak yanına gelmişler ve kendisini dövmüşler. Yine Abbâs Üzerine kapanmış ve onu kurtarmış. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Menâkıb»‘ın bir iki yerinde tahric etmiştir. ki: Bundan önceki Abdullah b. Saraid rivâyetiyle bu rivâyet arasında, araları bulunamayacak kadar ihtilâf vardır. Abdullah'in rivâyetinde Ebû Zer (radıyallahü anh)'in, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i geceleyin Kâbe'yi tavaf ederken gördüğü ve otuz gün orada kaldıktan sonra orada müslüman olduğu, bu müddet zarfında zemzem suyundan başka bir gıda bulamadığı bildirilmektedir. İbn Abbâs rivâyetinde ise yanında suyu ve yiyeceği olduğu anlaşılıyor. Ve kendisini Hazret-i Ali b. Ebi Tâlib üç gece misafir ediyor. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürerek orada müslüman oluyor. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından çıktıktan sonra da yüksek sesle müslümanlığını ilân ediyor. Bunun üzerine müşrikler kendisini feci şekilde döğüyorlar. iki rivâyetin senetleri sahihtir. İhtimal ki, Hazret-i Ebû Zer, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Kâ'be'nin yanında gördüğünde müslüman olmuş, Hazret-i Ali bunu görmemiştir. Bu hâl ikinci defa Kâ'be'ye geldiğinde Hazret-i Ali ile buluşuncaya kadar gizli kalmış, sonra Ali (radıyallahü anh) onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürmüş ve Hazret-i Ebû Zer imanını yenilemiştir. Ancak bu ihtimal zayıftır. «Müslim» sarihlerinden. «Hadîs sarihlerinden bu çatılmaya tenbihde bulunan kimse görmedim.» diyor. şârihi Aynî dahi iki rivâyet arasındaki fazla müğayo-rete temas etmiş: «Lâkin İbn Abbâs rivâyetini kısadan kesmiştir, denilmek suretiyle aralarını bulmak mümkündür.» demiştir. Hazret-i Ali’nin: «Bu adamın evini bilmesi Zamanı gelmedi mi?» sözü: Muayn bir yeri olduğunu bilmiyor mu? manasınadır. Yahut bu sözüyle onu evime davet ettiğini anlatmak istemiştir. Zer (radıyallahü anh) ile babasının adları hususunda çok ihlâf vardır. Bazıları Cündeb b. Cünâde'dir; bir takımları erir b. Cündeb'dir demiş; Cündeb b. Seken olduğunu söyleyenler bulunmuş; daha başka isimlerden bahsedilmiş ise de, meşhur olan ismi Cündeb b. Cünâde'dir. Hazret-i Ebû Zer otuz iki tarihinde Medine köylerinden Rabeze'de vefat etmiş, renazesini tesadüfen oradan geçmekte olan İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) kaldırmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebû Zer Radıyallahu Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6517-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillah, Beyan'dan, o da Kays b. Ebî Hâzim'den, o da Cerir b. Abdillah'dan naklen haber verdi. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cerir B. Abdillah Radıyallahü Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6518-)
Bana Abdul-Hamid b. Beyân da rivâyet etti. ki) ; Bize Hâlid, lieyân'dan naklea rivâyet etti. ki): Kays b. Ebî Hâzim'i şunu söylerken işittim. Cerir b. Abdillah dedi ki, Müslüman olduğumdan beri Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem) beni yanına girmekten men etmemiş, Beni gördüğü ıaman da mutlaka gülmüştür.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cerir B. Abdillah Radıyallahü Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6519-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Veki' ile Ebû Üsâme, İsmail'den rivâyet ettiler. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki) ; Bize Abdullah b. İdris rivâyet etti. ki): Bize İsmail, Kays'dan, o da Cerir'den naklen rivâyet etti. Cerir şoyîc demiş: Müslüman olduğumdan beri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) teni yanına girmekten men etmemiş, beni gördüğü zaman da mutlaka yüzüme gülümsemiştir. Nümeyr, İbn İdris'den rivâyet ettiği hadîsinde şunu ziyâde etmiştir: «Hakikaten at üzerinde duramadığımı kendisine şikâyet ettim de eliyle göğsüme vurdu ve: Allahım bunu sâbit kıl! Bunu hâdî Mehdî eyle! diye dua etti.» hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Cihâd» ve «Kİtâba'l-Edeb»'de; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de; İbn Mâce «Sünnet» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Cerir'in: «Beni gördüğü zaman da mutlaka gülmüştür.» sözünden muradı; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gülümsemesidir. Nitekim ikinci rivâyette sarahaten tebessüm buyurduğu bildirilmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu ona bir lütuf ve ikram olmak üzere yapmıştır. Kendisini hiç bir zaman geri çevirmeyip, daima evine kabul1 buyurması da ayrı bir ikramdır. Bu rivâyetler Hazret-i Cerîr'in faziletine delildirler. (radıyallahü anh), Yemenli'dir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile görüşmek üzere yola çıktığı vakit. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); Yemenlilerin en hayırlısı geliyor...» buyurarak onun gelmekte olduğunu ashabına haber vermiş ve yine onun hakkında: kavmin büyüğü size geldiği vakit ona ikram edinl» buyurmuştur. Cerîr (radıyallahü anh), Übbî'ye göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatından kırk gün evvel müslüman olmuştur. Fakat Kastalânî bunun söz götürdüğünü söylemiş. Cerîr'in veda haccında bulunduğunu kaydettikten sonra: «Bu ise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatından seksen günden fazla önce idi.» demiştir. Hazret-i Cerîr kavminin reisi idi. Bundan dolayı Ömer (radıyallahü anh) kendisine: «Cahiliyette de, İslâm'da da reis olmakta devam ettin.» demiştir. Başkasına doğru yolu gösteren; Mehdi: Kendisi doğru yolu bulan mânâsına gelir. (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözüyle onun mükemmel bir insan olmasına dua etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cerir B. Abdillah Radıyallahü Anhın Faziletlerinden Bir Bab
6520-)
Bana Abdu’l-Hamid b. Beyân rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Beyan, Kays'dan, o da Cerîr'den naklen haber verdi. Cerîr Şöyle dedi: Cahiliyet devrinde Zülhalasa denilen bir ev vardı. Ona Yemen'in Kâ'be'si ve Şam'ın Kâ'be'si denilirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): beni bu Zülhalasadan ve Yemen'in Şam'ın kâbesinden kurtarır mısın?» dedi. Hemen Ahmes kabilesinden yüzelli kişi ile ona gittim. Ve evi yıktık, yanında bulduklarımızı da öldürdük. Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek kendisine haber verdim de, bize ve Ahmeslilere duâ buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Cerir B. Abdillah Radıyallahü Anhın Faziletlerinden Bir Bab