Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

7437-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki) . Bize Gunder, Şu'be'den rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Mansur'dan, o da Rıb'i b. Hıraş'dan, o da Ebû Bekra'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): müslümandan biri din kardeşine silâh çekerse, bunların ikisi de cehennemin kenarındadırlar. Biri diğerini öldürürse, ona hep birden girerler.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: İki Müslümanın Kılıçlarıyle Karşı Karşıya Gelmeleri Bâbı
7438-) Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den rivâyet etti. Hemmam: Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettikleri şunlardır diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): büyük fırka çarp'şarak aralarında büyük bir harb olmadıkça kıyâmet kopmayacaktır. Halbuki bunların davaları birdir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: İki Müslümanın Kılıçlarıyle Karşı Karşıya Gelmeleri Bâbı
7439-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ya'kub (yani; İbn Abdirrahman) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çoğalmadıkça kıyâmet kopmayacaktır.» buyurmuş. Ashab: Here nedir ya Resûlallah? diye sormuşlar. katil!» buyurmuşlar. Bekre rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-iman»'da Ebû Hüreyre rivâyetini de «Kitâbı'l-Menâkıbn'de tabric etmiştir. müslümanın kılıçlarıyle yüz yüze gelmelerinden murad; birbirlerine vurmalarıdır. Bu çarpışma esnasında Ölürlerde ikisinin de cehennemlik olmi te'vil yoluvla değil de, sırf asabiyet. Öfke vesaire gibi sebeple çarpıştıkları zamana hamledilmiştir. Cehennemlik olmalarından murad; bu cezayı haketmeleridir. Teâlâ Hazretleri dilerse cezalarını verir, dilerse kendilerini af buyurur, ehl-i hakkın mezhebi budur. kirâm arasında cerevan eden harbler bu kabilden değildir. Onlar müctehîd ve müteevvildirler. Maksatları dünya menfaati veya asabiyet gibi bir şey değil. her fırka kendinin haklı olduğuna inanmış, muhalifinin âsî olduğuna kani olmuştur. Müctehidlerin ise hakka isabet edenine-iki sevab, edemeyenine bir sevab verileceği malûmdur. Hatâ eden müctehid ma'zur olduğu için günahkâr sayılmaz. büyük fırkanın harbedeceğini haber veren Ebû Hüreyre hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mucizelerindendir. Bu mucize ilk asırda zuhur etmiştir. Bazıları iki fırkadan Hazret-i Ali ile Muâviye'nin askerleri kastedildiğini söylemişlerdir. «Davaları bir» sözünden murad; ikisi de müslüman yahut ikisi de haklı olduğunu iddia ediyor, demektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: İki Müslümanın Kılıçlarıyle Karşı Karşıya Gelmeleri Bâbı
7440-) Bize Ebû'r-Rabî El-Atakî ile Kuteybe b. Saîd ikisi birden Hammad b. Zeyd'den rivâyet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. ki) ; Bize Hammad, Eyyûbdan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû Esma'dan, o da Sevban'dan naklen rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Allah bana yeri topladı da, onun doğusunu batısını gör düm. Hİç şüphe yok ki, ümmetim bana toplanan yerlerin mülküne ulaşacaktır. Bana kırmızı ve beyaz iki define de verildi. Ben Rabbimden ümmetim için onu kıtlık senesiyle helâk etmemesini diledim. Bir de onların üzerine kendilerinden başka bir düşman musallat edip de onların köküne kibrit suyu damlatmamasını istedim. Rabbim: Yâ Muhammed! Ben bir hüküm verirsem, o geri çevrilmez. Ben üm metin için sana onları umumî kıtlıkla helâk etmeyeceğime ve üzerlerin kendilerinden başka olup, köklerine kibrit suyu damlatacak bir düşma musallat etmeyeceğime söz verdim. Velev ki, üzerlerine yerin her tarafır dakiler —yahut yerin memleketleri arasındakiler demiştir— toplanmış o şunlar. Tâ ki, birbirlerini helâk edip, birbirlerini esir alıncaya kadar buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Bu Ümmetin Birbirleri Sebebiyle Helâk Olması Bâbı
7441-) Bana Züheyr b. Harb ile İshak b. İbrahim, Muhammed b. Müsen-nâ ve İbn Beşşar da rivâyet ettiler. (İshak: Ahberana; ötekiler: Hadde-sena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Muâz b. Hişam rivâyet etti. ki): Bana babam, Katâde'den, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû Es-ma'er-Rahabf den, o da Sevban'dan naklen rivâyet etti ki: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allahü teâlâ benim için yerin topladı. Hatta doğusunu, batısını gördüm. Bana iki defineyi (yani; kırmızıyla beyazı da verdi)...» buyurmuşlar. râvi, Eyyûb'un Ebî Kılâbe'den rivâyet ettiği hadîs gibi anlatmıştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Bu Ümmetin Birbirleri Sebebiyle Helâk Olması Bâbı
7442-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize babain rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Hakim rivâyet etti. ki): Bana Âmir b. Sa'd babasından naklen lıater verdi ki: (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün yayladan geldi. Benî Mua-viye'nin mescidine uğradığı vakit, İçeri girerek, orada iki rek'at namaz kıldı. Onunla birlikte biz de kıldık ve Rabbine uzun uzun dua etti. Sonra bize döndü de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: üç şey istedim. Bana ikisini verdi. Birini vermedi. Rabbimden ümmetimi açlıkla helâk etmemesini istedim, onu bana verdi. Ondan ümmetimi suda boğmakla belâk etmemesini diledim, bunu da verdi. Felâketlerini kendi aralarında vermemesini diledim. Bunu bana vermedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Bu Ümmetin Birbirleri Sebebiyle Helâk Olması Bâbı
7443-) Bize bu hadîsi İbn Ebi Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Mervân b. Muâviye rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Hakim El-Ensârî rivâyet etti. ki): Bana Âmir b. Sa'd, babasından naklen haber verdi ki, babası Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte ashabından bir taife içinde gelmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Muâviye'nin mescidine uğramış... İbn Nümeyr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. ve beyaz definelerden murad; Acem şahı Kisra ile Roma imparatoru Kayser'in altın ve gümüş hazineleridir. hadîsler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mucizelerindendir. Ümmetinin ekseriyetle doğuya ve batıya uzanacağına işaret buyurmuş. Öyle de olmuş. Müslümanlar doğu ile batı arasında bir Okyanusdan diğerine kadar hüküm ve saltanat tesis etmişlerdir. Doğu ile batıya nisbetle şimale ve cenuba o kadar fazla ilerlememişlerdir. asıl ve cemaat demektir. Kuvvet ve mülk mânâsına da kullanılır. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in duası bereketiyle Teâlâ Hazretleri onun ümmetine umûmî kıtlık vermemiştir. Bazı yerlerde zaman zaman kıtlık olmuşsa da umûmî İslâm beldelerine nisbetle bunun ehemmiyeti yoktur. hic bir devirde sel, su baskını deniz faciası gibi umûmî su felâketlerine de uğramamışlardır. Yalnız Teâlâ Hazretleri Resûl-i Ekreminin üçüncü dileğini kabul etmediği için İslâm âlemi asırlar boyunca kendi aralarından zuhur eden büyük bir felâketle penceleşegelmişlerdir. Bu felâket tefrikadır. Teâlâ Hazretleri Müslümanlara «Tefrikaya düşmeyin...» buyurduğu halde, müslümanlar bu emrin tam tersine hareket etmiş, bu suretle parçalana parçalana bugünkü hâle gelmişlerdir. Bu tefrika devam etmektedir. Bilâkis gün geçtikce biraz daha artmakta ve yeni yeni tefrika filizleri çıkmaktadır. Bundan dolayıdır ki, bir grup değil bir memleket halkı, beraberce sofraya oturan bir ev halkı dahi bir fikir etrafında birleşemez hâle gelmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Bu Ümmetin Birbirleri Sebebiyle Helâk Olması Bâbı
7444-) Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivâyet etti. ki): Bize İbnû Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi ki: Ebû İdris El-Havîânî şöyle diyormuş. Huzeyfe b. Yeman dedi ki: Vallahi ben kendimle kıyâmet arasında vuku bulacak her fitneyi insanların en iyi bileniyim. Ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu hususta bana gizlice bildirdiği, benden başka hiç bir kimseye söylemediği bir sırdan başka bir şey yoktur. Lâkin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim de bulunduğum bir mecliste fitnelerden bahsederken söyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fitneleri sayarken şöyle buyurdular: üç tanesi hemen hemen hiç bir şey bırakmayacaklardır. Onlardan yaz rüzgârları gibi bir takım fitneler vardır ki, bazıları küçük, bazıları büyüktürler.» bu cemaatın benden gayri hepsi gitmiştir, demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kıyâmet Kopuncaya Kadar Olacak Şeyleri Haber Vermesi Bâbı
7445-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim de rivâyet ettiler. Osman: Haddesena; İshak ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Şakîk'den, o da Huzeyfe'den naklen haber verdi. Huzeyfe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda öyle bir kalkış kalktı ki, o kalkışında kıyâmete kadar olacak şeylerden söylemedik bir şey bırakmadı. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bunları benim şu arkadaşlarım bilir. Caiz ki ben bunlardan bir şey unutmuş olurum da, arkadaşımı görür hatırlarım. Nasıl ki, bir adam kirinden ayrıldığı vakit, onun yüzünü hatırlar, sonra gördüğünde onu tanır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kıyâmet Kopuncaya Kadar Olacak Şeyleri Haber Vermesi Bâbı
7446-) Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti, ki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da A'meş'den naklen bu isnadla: «Onları unutan unuttu...» cümlesine kadar rivâyet etti. Sonrasını anmadı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kıyâmet Kopuncaya Kadar Olacak Şeyleri Haber Vermesi Bâbı
7447-) Bize Muhammed b. Beşşâr dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyeİ etti. H. Ebû Bekr b. Nâfi’ de rivâyet etti. ki): Bize Gunder rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Adiy b. Sâbit'den, o da Abdullah b. Yezîd'den, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti ki, Şöyle dedi: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kıyâmet kopuncaya kadar olacak her şeyi haber verdi. Bunlardan hiç bir şey yoktur ki, ona sormuş olmayayım Yalnız ona Medînelileri Medine'den ne çıkaracak? diye sormadım.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kıyâmet Kopuncaya Kadar Olacak Şeyleri Haber Vermesi Bâbı
7448-) Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bana Veh b. Cerir rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kıyâmet Kopuncaya Kadar Olacak Şeyleri Haber Vermesi Bâbı
7449-) Bana Ya'kub b. İbrahim Ed-Devrakî ile Haccâc b. Şâir hep birden Ebû Âsım'dan rivâyet ettiler. Haccac dedi ki: Bize Ebû Âsim rivâyet etti. ki): Bize Azra b. Sâbit haber verdi. ki): Bize Ilbâ b. Ahmer haber verdi. ki): Bana Ebû Zeyd (yani; Amr b. Ahtab) rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize sabah namazını kıldırdı ve minbere çıkarak tâ öğle vakti gelinceye kadar bize hutbe okudu. Müteakiben inerek namazı kıldırdı. Sonra (yine) minbere çıktı ve bize ikindi vakti gelinceye kadar hutbe okudu. Sonra inerek namazı kıldırdı. Sonra tekrar minbere çıktı ve bize güneş kavuşuncaya kadar hutbe okudu. Artık bize olmuş ve olacak her şeyi haber verdi. Bunları en iyi bilenimiz, en helleyişli olammızdır. Huzeyfe hadîsini Buhârî «Kitâbu'l-Kader»'de tahric etmiştir. bazıları Hazret-i Huzeyfe'nin sözündeki «illâ»'nın hazfı lâzım geldiğini söylemişlerdir. Çünkü bu kelime cümleden atılmazsa mânâsı: «Ben sır biliyorum...» demek olur. Halbuki Huzeyfe hazretleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fitneleri bir meclisde cemaat arasında söylediğinden bahsetmektedir. Binâenaleyh hem cemaat arasında konuşmuş, hem de Hazret-i Huzeyfe'ye sır olarak söylemiş mânâsına gelir ki, bu iki söz birbirini nakzeder. Cümleden illâ atılırsa mânâ düzelir. Ve şöyle olur: «Bana gizli bir şey söylemedi, hepimize birden anlattı.» Nitekim Hazret-i Huzeyfe'nin hadîsin sonunda: «Onları belleyen belledi, unutan unuttu.» demesi de bu mânâyı teyid eder. Bu babdaki ilmin ona mahsus olması arkadaşları dünyadan gittiği ve kendisinden başka bilen kalmadığı içindir. Bununla beraber Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Huzeyfe'ye başka bir yerde sır söylemiş olabilir. Bu takdirde Huzeyfe (radıyallahü anh): İşittiklerimin hepsini size anlatmama bir mâni yoktur. Yalnız bana sır olarak söyledikleri müstesna demek istemiştir. ikinci rivâyetindeki temsil hakkında Kâdî Iyâz sunarı söylemiştir. Bazıları bu cümlede râviler tarafından yapılma bir bozukluk olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu şöyledir: Nasıl ki, bir adam uzun kaman birinden ayrıldığı vakit onun yüzünü hatırlamaz, sonra onu gördüğünde tanır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Kıyâmet Kopuncaya Kadar Olacak Şeyleri Haber Vermesi Bâbı
7450-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ile Muhammed b. Alâ' Ebû Küreyb hep birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. İbn Alâ' dedi ki: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. ki): Bize A'meş Şakîk'dan, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ömer'in yanında idik: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fitne hakkındaki hadîsini hanginiz söylediği gibi ezberinde tutuyor? dedi. Ben! dedim, Sen hakikaten cür'etkârsın, nasıl buyurdu? dedi. Ben: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim,dedim: adamın fitnesi ailesiyle malında, kendinde, çocuklarında ve kom-şusundadır. Ona oruç, namaz, sadaka, İyiliği emir ve kötülükten nehiy keffâret olur.» Bunun üzerine Ömer: Ben bunu kastetmiyorum. Benim muradım ancak deniz dalgası gibi dalgalanacak olandır, dedi. Ben: Bundan sana ne ya Emire’l-Mü'minin! Şüphesiz seninle onun arasında kapalı bir kapı var, dedim. Bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı? dedi. Hayır! Bilâkis kırılacak, dedim. Bu ebediyen kapanmamaktan daha münasibdir, dedi. diyor ki: Bunun üzerine biz Huzeyfe'ye ; Ömer bu kapının kim olduğunu biliyor muydu? diye sorduk. Evet! Yarından önce bu akşam geldiğini bildiği gibi! Ben ona saçma değil, hadîs söyledim, cevâbını verdi. ki: Artık biz Huzeyfe'ye bu kapının kim olduğunu sormaktan çekindik, de Mesrûk'a: Ona sen sor dedik. Mesrûk da sordu. Huzeyfe: Ömer'dir! cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Deniz Dalgası Gibi Dalgalanacak Fitne Bâbı
7451-) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Saîd El-Eşec de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. Osman b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Cerir rivâyet etti. H. İshak b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize İsa b. Yûnus haber verdi. H. İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. İsâ rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi A'meş'den bu isnadla Ebû Muâviye'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. İsa'nın A'meş'den, onun da Şakîk’dan rivâyet ettiği hadîsde: «Huzeyfe'yi şöyle derken işittim, dedi.» ibaresi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Deniz Dalgası Gibi Dalgalanacak Fitne Bâbı
7453-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Hatim de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muâz b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize İbn Avn Muhammed'den rivâyet etti. ki): Cündeb şunu söyledi: Cerea günü (oraya) geldim. Bir de baktım bir adam oturuyor. Burada bugün mutlaka kan dökülecektir, dedim. O adam: Asla vallahi! dedi. Ben: Bilâkis hay hay vallahi! dedim. O: Asla vallahi! dedi. Ben: Bilâkis hay hay vallahi! dedim. O: Asla vallahi- Bu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bana söylediği bir hadîsidir, dedi. Ben: Bugünden beri sen ne kötü arkadaşsın. İşitiyorsun ki, sana muhalefet ediyorum. Madem ki, bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittin. Beni niye nehyetmiyorsun, dedim. Sonra: Bu kızmak niye? dedim ve ona dönerek sordum. Ne göreyim. O adam Huzeyfe imiş. Huzeyfe rivâyeti îman bahsinde geçmişti. Cündeb (radıyallahü anh) rivâyetindeki Cerea gününden murad: Kulelilerin vali karşılamaya çıktıkları gündür. Kûfe'ye yakın bir yerdir. Hazret-i Osman (radıyallahü anh) Kûfelilere Said b. El- Âsî'yi vali göndermiş. Onlar bunu kabul etmeyerek Ebû Mûs'al-Eş'arî'nin gönderilmesini istemişler. (radıyallahü anh) da onu göndermişti. cümlesi şeklinde de rivâyet edilmiştir. Bu takdirde cümlenin mânâsı: İşitiyorsun ki, sana yemin ediyorum, demek olur. Nevevî bunların ikisinin de doğru olduğunu, ancak aralarında yemin tekerrür ettiği için noktasız rivâyetin daha münasib düştüğünü söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Deniz Dalgası Gibi Dalgalanacak Fitne Bâbı
7454-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ya'kub (Yani Abdirrahman El-Kaârî) Süheyl'den, o da babasından, o da re'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyâmet kopmayacak-onun için harb edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öl-onlardan her adam, keşke kurtulan ben olsaydım, diyecektir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fırat Nehri Altın Bir Dağ Üzerinden Açılmadıkça Kıyâmetin Kopmayacağı Bâbı
7455-) Bana Ümeyye b. Bistâm da rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey’ rivâyet etti. ki): Bize Ravh, Süheyl'den, bu isnadla hadîsin benzerini rivâyet etti. O şunu da ziyâde eyledi: «Babam: Onu görürsen sakın yaklaşma, dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fırat Nehri Altın Bir Dağ Üzerinden Açılmadıkça Kıyâmetin Kopmayacağı Bâbı
7456-) Bize Ebû Mes'ûd Sehl b. Osman rivâyet etti. ki): Bize Ukbe b. Hâlid Es-Sekûnî, Ubeydullah'dan, o da Hubeyb b. Abdirrahman'dan, o da Hafs b. Âsım'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): altın bir define üzerinden açılması yakındır. İmdi orada kim bulunursa, ondan bir şey almasın.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fırat Nehri Altın Bir Dağ Üzerinden Açılmadıkça Kıyâmetin Kopmayacağı Bâbı
7457-) Bize Sehl b. Osman rivâyet etti. ki): Bize Ukbe b. Hâlid, Ubeydullah'dan, o da Ebû’z-Zinad'dan, o da Abdurrahman El-A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; altın bir dağ üzerinden açılması yakındır, imdi orada kim bulunursa, ondan bir şey almasın!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fırat Nehri Altın Bir Dağ Üzerinden Açılmadıkça Kıyâmetin Kopmayacağı Bâbı
7458-) Bize Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyin ile Ebû Ma'n Er-Rakâşî rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Ma'n'ındır. (Dediler ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. ki): Bize Abdü’l-Hamid b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bana babam Süleyman b. Yesar'dan, o da Abdullah b. Haris b. Nevfel'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Übey b. Ka'b ile birlikte duruyordum. Ubey: Dünyalık arama hususunda insanların boğazları muhtelif olmakta devam ediyor, dedi. Ben: Evet! dedim. Übey dedi ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken işittim: nehrinin altın bir dağ üzerinden açılması yakındır. İnsanlar bunu işitince, ona yürüyecekler ve onun yanında bulunan: İnsanların bundan bir şey almasına müsaade edersek, bunun hepsi götürülür, diyecektir. Müteakiben onun için harb edecekler ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecektir.» Kâmil kendi hadîsinde şöyle dedi: «Abdullah dedi ki: Ben Übey b. Ka'b ile birlikte Hassan kal'asının gölgesinde durdum.» hadîsi Buhârî «Kitabu’l-Fi'ten»'de; Ebû Dâvud «Menâhim" bahsinde; Tirmizî «Kitâbu sifatu'l-Cennet»'de tahric etmişlerdir. dağdan murad; definedir. Fırat nehrinin açılması, suyunun çekilmesiyle olacaktır. bu hadîsdeki boğaz kelimesinden büyüklerin ve reislerin kastedildiğini söylemişlerdir. Bâzılarına göre bundan murad; cemaatlardır. Kâdî Iyâz bu kelimenin cüz'ü zikir küllü murad kabilinden mecazı mürsel olabileceğini söylemiştir. kelimesi, utum gibi, kal'a mânâsına gelir. ki, Fırat nehrinde define çıktığını işitenler, onu almak için koşacaklar ve birbirleriyle harbedeceklerdir. Bu harbde çarpışanların yüzde doksan dokuzu öldürülecek ve her ölen, keşke ben kurtulsam da defineyi ben alsam diyecektir. başında bulunanların ondan bir şey almamaları tenbih edildiğine göre, onun alınması mümkün bir yerde bulunacağı yahut maden halinde değil de, para veya külçe şeklinde olacağı anlaşılıyor. Alınmasının nehiy Duyurulması define birçok belâlara sebep olacağı içindir. Aynî: «Bu bir mucizedir.» diyor. İbn Tin'e göre, define müslümanların hakkı olduğu için alınmayacaktır. Fakat bu söze itiraz edilmiş, definenin müslümanlara âid olup olmadığı malûm değildir, denilmiştir. Nehyin asıl sebebi fitne ve çarpışmadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fırat Nehri Altın Bir Dağ Üzerinden Açılmadıkça Kıyâmetin Kopmayacağı Bâbı
7459-) Bize Ubeyd b. Yaîş ile İshak b. İlrâhim rivâyet ettiler. Lâfız Ubeyd'indir. (Dediler ki): Bize Hâlid b. Hâlid'in azatlısı Yahya b. Âdem b. Süleyman rivâyet etti. ki): Bize Züheyr, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dirhemini ve kafîzini, Şam müddünü, dinarını, Mısır'da kilesini ve dinarını men edecektir. Başladığınız yere döneceksiniz, başladığınız yere döneceksiniz, başladığınız yere döneceksiniz!» buyurdular. Buna Ebû Hüreyre'nin eti ve kanı şahittir. Iraklıların, müdd Şamlıların birer nevî ölçekleridir. Erdeb, Mısırlıların kilesidir. Iraklıların ve diğerlerinin istenileni vermemelerinden murad; ne olduğu hususunda iki meşhur kavil vardır. Bunların birine göre Iraklılar müslüman olduğu için cizye denilen vergi sakıt olacak, bu sebeple onu vermeyeceklerdir. Nitekim bu olmuştur. Daha meşhur olan ikinci kavle göre bundan murad; âhir zamanda Acemlerle Romalıların bu memleketleri istilâ etmesi ve müslümanların bu işine mâni olmalarıdır. Filhakika Müslim'in biraz aşağıda gelecek bir hadîsine göre Iraklılara ve Şamlılara kafîz ve dirhem gelmeyeceği, bunu Acemlerle Romalıların men edeceği tasrih edilmektedir. «Bu bizim zamanımızda Irak'ta olmuştur, şimdi mevcuttur.» diyor. Bazı ulemaya göre ha-dîsden murad; âhir zamanda Iraklılarla diğerlerinin dinden dönerek zekâtlarını vermemeleridir. Bir takımları da: «Âhir zamanda küffâr kuvvet bulacak ve ödemekte oldukları cizye, haraç gibi vergileri vermekten imtina edeceklerdir.» demişlerdir. yere döneceksiniz...» cümlesi: «İslâmiyet garib başladı ve dönerek yine başladığı gibi olacaktır.» hadîsi mânâsındadır. Bu. hadîsi «Kitâbu'l-iman»'da görmüştük.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fırat Nehri Altın Bir Dağ Üzerinden Açılmadıkça Kıyâmetin Kopmayacağı Bâbı
7460-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Mu-alla b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Bilâl rivâyet etti. ki): Bize Süheyl babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: A'mâk'a yahut Dâbık'a inmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Onların karşısına Medine'den o gün yeryüzü halkının en iyilerinden bir ordu çıkacaktır. Askerler saf bağladıkları vakit Romalılar bizimle, bizden esir alınanların arasını serbest bırakın: Onlarla harbedelim, diyecekler. Müslümanlar da: Hayır! Vallahi sizinle din kardeşlerimizin arasını serbest bırakamayız. Cevabını vereceklerdir. Müteakiben onlarla harbedecekler ve üçte biri münhezim olup, Allah ebediyen kendilerine tevbe İlham etmeyecektir. Üçte biri de öldürülecek, Allah ındinde şehitlerin en faziletlisi olacaklardır. Üçte biri ise fethedecek, ebediyen fitneye duçar olmayacaklardır. Müteakiben İstanbul fethedilecektir. Gaziler kılıçlarını zeytin ağaçlarına asınış, ganimetleri taksim ederken anîden içlerinde şeytan: Gerçekten Mesih aileleriniz hakkında sizin yerinizi aldı, diye nâra atacak. Onlar da çıkacaklardır, bu Bâtıldır. Şam'a geldikleri vakit ise çıkacaktır. Gaziler harbe hazırlanır, saflarını düzeltirlerken namaz ikâme olunacak ve Meryem'in oğlu İsa (aleyhisselâm) İnerek onların yanına gitmek isteyecektir. Allah'ın düşmanı onu gördüğü vakit tuzun suda eridiği gibi eriyecektir. Onu bıraksa kendiliğinden helâk olacak, lâkin Allah onu yed-i kudretiyle tepeleyerek kanını onlara süngüsünde gösterecektir. ile Dâbık yahut Dâbak Şam'da Halep yakınlarında İki yerdir. Hadîsdeki «Sübû» kelimesi «Sebev» şeklinde de rivâyet olunmuştur. Bu takdirde cümlenin mânâsı bizimle, bizden esir aldıklarınızın arasını serbest bırakın, demek olur. Iyâz: «Doğrusu bu kelimenin sübû şeklinde okunmasıdır. Ekser râvîler de onu bu şekilde rivâyet etmişlerdir.» demişse de «Her iki rivâyet de doğrudur. Çünkü onlar evvelâ esir alınmış, sonra kâfirleri esir etmişlerdir. Zamanımızda bu mevcuttur. Hattâ Şam ve Mısır'dala İslâm askerlerinin ekserisi esir edilmiş. Sonra bugün Allah'a hamdolsun küffârı esir almaktadırlar...» diyor. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in A'mâka mı yoksa Dâbıka mı buyurduğunda sekteden râvîdir. Hadîsin siyakından da anlaşılacağı vecihle üçte biri münhezim olacak askerler müslümanlardır. Bunlar bozulup kaçtıkları için Allah kendilerine tevbe ilham etmeyecek, firarda ısrar edeceklerdir. Mesih aileleriniz hakkında sizîn yerînîzî aldı...» cümlesinden murad; memleketinizde bıraktığınız aileleriniz Deccal'ın eline geçti demektir ki, bunun yalan ve bâtıl olduğu hadîs-i şerifte tasrih edilmiştir. îsa hakkında kullanılan «emme» fiili İmâm oldu mânâsına değil, müslümanlara uymak, Peygamberlerinin sünnetini ele almak için yanlarına gitmek istedi, manasınadır. bu fiildeki mansûb zamirin Deccalla tâbilerine ait olduğunu söylemişlerdir. Bu takdirde cümlenin mânâsı: Hazret-i îsa inerek Deccal'la tâbilerini ihlâk için kastedecektir, demek olur. fethedilmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu mucizesi de yerini bulmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: İstanbul’un Fethi, Deccalın Çıkması Ve Meryem Oğlu İsanın İnmesi Hakkında Bir Bab
7461-) Bize Abdû'l-Melik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki) Bana Abdullah b. Vehb rivâyet etti, ki): Bana Leys b. Sa'd haber verdi. ki): Bana Mûsa b. Uley babasından rivâyet etti. ki): Müstevrid El-Kureşî Amr b. Âs'ın yanında şunu söyledi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Romalılar insanların en çoğu olduğu halde kopacaktır» buyururken işittim. Bunun üzerine Amr ona: Söylediğine dikkat et. dedi. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğimi söylüyorum, dedi. Amr: Sen böyle diyorsun ama onlarda dört haslet vardır:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetin Romalılar İnsanların En Çoğu Olduğu Zaman Kopacağı Bâbı
7462-) Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivâyet etti. ki) Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Ebû Şüreyh rivâyet etti. Ona da Abdul-Kerim b. Haris rivâyet etmiş ki, Müstevrid El-Kuraşî Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Romalılar insanların en çoğu olduğu halde kopacaktır.» buyururken işittim. Râvî ki: Bu, Amr İbn Âs'ın kulağına ulaştı da: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dendir diye söylediğin bildirilen bu hadîsler nedir? dedi. Müstevrid ona: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittiğimi söyledim, cevabını verdi. Bunun üzerine Amr: Sen böyle diyorsun ama, onlar fitne anında insanların en halîmi, musîbet anında insanların en muslini, fakirleriyle zayıfları için insanların en hayırlılarıdır, dedi. hadîs hakkında Darekutnî, Müslim’e itiraz etmiş ve: «Râvî Abdû'l-Kerim, Müstevrid'e yetişmemiştir. Binâenaleyh hadîs mürseldir.» demişse de Nevevî bu itirazı yersiz bulmuştur.'Çünkü İmâm Müslim hadîsi birinci rivâyette Uley b. Rabahman, o da babasından, o da Müstevrid'den muttasıl olarak rivâyet etmiştir. îkinci rivâyeti ancak mütâbaat için getirmiştir. Mütâbaatda ana hadîslerde aranan şartlar aranmaz. Hadîs ulemasının muhakkıklarına göre mürsel bir hadîs başka bir yoldan muttasıl olarak rivâyet edilirse, o hadîs hüccet olur. Ve muttasıl rivâyetinden anlaşılır, ki mürsel rivâyeti de şahindir. Bu suretle ayrı ayrı iki sahih hadîs hükmüne girerler. Amr‘ın Romalılar hakkında sözleri muvacehesinde Taberî söyle demektedir: «Bu dört makbul haslet ihtimal onun yetiştiği Romalılarda varmıştır. Bugün ise onlar insanların en uğursuzu ve tamamiyle bu sıfatların zıddınadırlar.» Übbî: «Hazret-i Amr Romalıları değil, bu sıfatlan methetmiştir. Bu sıfatları onların çoğalmasına sebep oldukları İçin anmış olması da ihtimaldir.» diyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetin Romalılar İnsanların En Çoğu Olduğu Zaman Kopacağı Bâbı
7463-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Ali b. Hucur ikisi birden İlmi Uluyye'den rivâyet etliler. Lâfız İbn Mucur'undur. (Dediler ki): Bize İsmail b. İbrahim, Eyyûb'dan, o da Humeyd b. Hilâl'den, o da Ebû Katadele'l-Adevî'den, o da Küseyr b. Câbir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Kûfe'de kızıl bir rüzgar esti. Derken işi gücü sâdece ya Abdellah b. Mes'ud kıyâmet yeldi demek olan bir adam geldi, bunun üzerine Abdullah oturdu, dayanmıştı ve şunu söyledi: Miras taksim edilmez olmadıkça ganimetle ferahlanma bulunmadıkça kıyâmet kopmaz, dedi. Sonra eliyle şöyle yaptı (eliyle Şam tarafına doğru işaret etti) da dedi ki: Düşman ehl-i İslâm için (ordu) topluyor. Ben: Romalıları mı kastediyorsun? dedim. Evet! İşte o harbinizde şiddetli bir hücum olacak. Müslümanlar ölüm için bir öncü fırka kuracak. Öyle ki, gâlib olmadıkça geri dönmeyecek, tâ gece aralarına girinceye kadar çarpışacaklar, nihayet onlar da, bunlar da dönecek, hiç bir taraf gâlib gelmeyecek, öncü fırka bitecektir. Sonra müslümanlar tekrar Ölüm için bir öncü fırkası kuracak. Öyle ki, gâlip gelmeden geri dönmeyecek ve tâ gece aralarım ayırıncaya kadar çarpışacaklar. Onlar da, bunlar da geri dönecekdir. Hiç biri galib gelmeyecektir. Bu fırka da bitecektir. Sonra müslümanlar ölüm için bir öncü fırkası teşkil edecek, Öyle ki, galip gelmedikçe geri dönmeyecek ve akşama katlar çarpışacaklar. Nihayet onlar da, bunlar da geri dönecek. Hiç biri galip gelmeyecektir. Öncü fırka bitecektir. Dördüncü gün gelince düşmanlara karşı ehl-i İslâm'ın bakıyyesi ilerleyecek, Allah düşmanlar üzerine hezimeti halkedecek ve düşmanları — ya misli görülmeyen yahut misli görülmedik demiştir— bir şekilde tepeleyeceklerdir. O derece ki, yanlarından kuş geçecek, onlar Ölü olarak yere serilmeden geride bırakmıyacaktır. Bir babanın oğulları birbirlerini sayacak, yüz kişi oldukları halde onlardan yalnız bir adam kaldığını göreceklerdir. Şu halde hangi Simime te sevinilecek yahut hangi miras taksim edilecektir. Onlar bu halde iken aniden bundan daha büyük bir musibet işitecekler. Kendilerine: Deccal zürriyetiniz hususunda sizin yerinizi aldı, diye bir yaygaracı gelecek, hemen ellerindeki şeyleri atacaklar ve yola koyulacaklar, öncü olarak on süvari göndereceklerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): onların isimlerini, babalarının isimlerini, atlarının renklerini pek âlâ biliyorum. Onlar o gün yeryüzünde en iyi süvarilerdir. Yahut o gün yeryüzünde en iyi süvarilerdendir.» buyurdular. Ebî Şeybe kendi rivâyetinde: «Üseyr b. Câbir'den naklen.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Deccal Çıktığı Vakit Romalıların Birçok Maktuller İçinde Gelmesi Bâbı
7464-) Bana Muhammed b. Ubeyd El-Gubarî de rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Zeyd, Eyyûb'dan, o da Humeyd b. Hilâl'den, o da Ebû Katâde'den, o da Yüseyr b. Câbir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): İbn Mes'ud'un yanındaydım, derken bir kızıl rüzgâr esti... hadîsi yukarki gibi anlatmıştır. Ama İbn Uleyye'nin badîsi daha tamam ve daha doyurucudur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Deccal Çıktığı Vakit Romalıların Birçok Maktuller İçinde Gelmesi Bâbı
7465-) Bize Şeyban b. Ferrûh da rivâyet etti. ki): Bize Süleyman (yani; İbn Muğîra) rivâyet etti. ki): Bize Humeyd (yani; İbn Hilâl) Ebû Katâde'den, o da Üseyr b. Câbir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah b. Mes'ud'un evinde idim. Ev doluydu. Derken Kû-fe'de kızıl bir rüzgâr esti... râvî İbn Uleyye hadîsi gibi rivâyet etmiştir. hadîsten maksad şudur: Harb tehlikesi olduğunu sezen bir adam Hazret-i Abdullah b. Mes'ud'a gelerek kıyâmet kopuyor, demiş. O da: Bu bir şey değil, asıl kıyâmet Şamlılarla Romalılar arasında vuku bulacak dehşetli muharebede kopacaktır, demiştir. Yani; öyle bir harb olacak ki, kalan mirası taksim edecek mirasçı bulunmayacak, alınan ganimete sevinecek kimse kalmayacaktır. Bu harbde müslümanlar Ölüm var, dönüm yok diyen en yiğit askerlerinden fırkalar teşkil ederek düşmanın üzerine sevkedecekler, fakat bu fırkalar eriyip bitecek, üç defa yenisini gönderdikleri halde yine bir netice elde edemeyeceklerdir. Nihayet ehl-i İslâm'ın kalan gazilerine Teâlâ Hazretleri zafer nasib edecek, misli görülmedik bir harb yaparak düşmanı kıracaklar, harbi kazanacaklardır. Bu harb o kadar şiddetli olacak ki, çarpışan küffarın yanından kuşlar geçse, az sonra bunların yere serilmiş olduklarını göreceklerdir. Bir babanın yüz oğlu olsa, bu harbde yalnız biri sağ kalacaktır. Yani; harbden kurtulanlar yüzde bir nisbetinde olacaklardır. İşte Hazret-i İbn Mes'ud'un miras taksim edilmez olmadıkça, ganimetle ferahlanma bulunmadıkça sözlerinden muradı bu neticedir. İki taraftan o kadar insan kırılacak ki, mirasa konacak mirasçı kalmayacak, alınan ganimeti taksim edecek gâzî kalmayacaktır. Bu yetmemiş gibi üstelik Deccal’ın çıktığı haberi gelecek, bunun üzerine gaziler aldıklarını bırakarak onun karşısına yürüyeceklerdir. sarihlerinden Übbî diyor ki: «Harbeden Öncü fırka bitecektir sözüne bir bak! Bunun mânâsı hakikaten yok olacaktır demekse, bundan sonraki iki taraf da galib gelmeden dönecektir, cümlesiyle bunun arası nasıl bulunur? Meğer ki, bu sözden o fırkanın mensub olduğu ordu kastedilmiş olsun! Zîra bir fırkanın bitmesinden bütün ordunun mağlûb olması lâzım gelmez. Yani; iki tarafın fırkaları bitecek, fakat orduları kalacaktır.» «debre» kelimesi «dâire» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Debre zafer ve nusret mânâlarına gelir. Bu kelime hezimet mânâsına da kullanılır. Dâire de aşağı yukarı zafer manasınadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Deccal Çıktığı Vakit Romalıların Birçok Maktuller İçinde Gelmesi Bâbı
7466-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Cerir Abdülmelik b. Umeyr'den, o da Câbir b. Semura'dan, o da NâfiJ b. Utbe' den naklen rivâyet etti. Nâfi' Şöyle dedi: Bir gazada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’lc birlikte idik. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bati tarafından üzerlerinde yün elbiseler bulunan bir kavim geldi. Ve kendisine bir tepenin yanında tesadüf ettiler. Onlar ayakta Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturuyordu. Nefsim bana dedi ki: Şunlarm yanına git de onlarla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in araşma dur. Ona bir baskın yapmasınlar! Sonra (kendi kendime) belki onlarla bir sır konuşur, dedim ve yanlarına vararak onlarla Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arasına durdum. Nâfi' Şöyle dedi: Müteakiben ondan dört kelime belledim, bunları elimde sayarım! yarımadasında gaza edeceksiniz. Allah onu size fethedecektir. Sonra iran'a gaza edeceksiniz. Allah onu sîze fethedecektir. Sonra Romalılarla gaza edeceksiniz. Allah orasını da size fethedecektir. Sonra Deccal'la gaza edeceksiniz. Allah onu da fethedecektir.» buyurdular. diyor ki: «Bunun üzerine Nâfi': Yâ Câbir! Biz Romalılar fet-hedilmedikçe Deccal’ın çıkacağını zannetmiyoruz, dedi.» yarımadasının sınırlarını evvelce görmüştük. Kısacası İmâm Mâlik'den bir rivâyete göre Arab yarımadası Mekke, Medîne, Yemâme ve Yemen'den ibarettir. şeriften murad; bu yarımadanın kalan yerlerini yahut hiç bir kâfir kalmamak şartiyle bütününü elde edeceksiniz, demektir. Taberî: «Burada hitap yalnız mevcutlara değil, hem onlara hem diğer sahabeye ve kıyâmete kadar Allah yolunda harbedecekleredir.» diyor. Hadîs-i şerîf Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mucizelerindendir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Deccaldan Önce Müslümanların Elde Edeceği Fütuhat Bâbı
7467-) Bize Ebû Hayseme Züheyr b. Harb ile İshak b. İbrahim ve İbnû Ebi Ömer El-Mekkî rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (İshak: Ahberana; ötekiler: Haddesena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne Fırat El-Kazzaz'dan, o da Ebû't-Tufeyl'den, o da Huzeyfe b. Esîd El-Gıfârî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Biz müzâkere ederken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza çıkageldi. Ve: müzâkere ediyorsunuz?» diye sordu. Ashab: Kıyâmeti anıyoruz, dediler, ondan önce on alâmet görmedikçe, o kopmayacaktır.» buyurdu. Ve dumanı, Deccal'i, dâbheyi, güneşin battığı yerden doğuşunu, İsa b. Meryem (aleyhisselâm)'ın inişini, Ye'cûc ve Me'cûc'ü ve biri doğuda, biri batıda, biri de Arab yarımadasında olmak üzere üç yerin batacağını, bunların sonu Yemen'den çıkıp insanları haşrolunacakları yere sürecek bir ateş olacağım anlattı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetten Önce Zuhur Edecek Alametler Hakkında Bir Bab
7468-) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Fırat El-Kazzâz'dan, o da Ebû't-Tufeyl'den, o da Ebû Serîha Huzeyfe b. Esid'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yüksek bir yerde idî. Biz de ondan aşağıda bulunuyorduk. Bize uzanarak: müzâkere ediyorsunuz?» diye sordu. Kıyâmeti, dedik. Şöyle buyurdular: ki on alâmet zuhur etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Doğuda bir yer batması, batıda bir yer batması, Arab yarımadasında bir yer batması, duman, Deccal, dabbetü'l-arz, Ye'cûc ve Me'cûc, güneşin battığı yerden doğması ve Aden toprağının sonundan bir ateş çıkarak, insanları yolcu eden bir ateş.» ki: Bana Abdu’l-Aziz b. Rufey de Ebû't-Tufeyl'den, o da Ebû Serîha'dan, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i anmayarak bunun mislini rivâyet etti. (Bu iki râviden biri onuncuda) «İsâ b. Meryem (Aleyhîsselâm)’in inişi...» Diğeri: «insanları denize atacak bir rüzgâr...» demişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetten Önce Zuhur Edecek Alametler Hakkında Bir Bab
7469-) Bize bu hadîsi Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yani; İbnû Cafer) rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Fırat'dan rivâyet etti. ki): Ben Ebû't-Tufeyli Ebû Serihâ’dan rivâyet ederken dinledim. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yüksek bir yerde idi. Biz de o yerin altında konuşuyorduk: râvî hadîsi yukarki gibi nakletmiştir. ki: Zannederim: « (Bir yere) indikleri vakit onlarla beraber iner, istirahat ettiği vakit onlarla istirahat eder.» de dedi. şöyle dedi: Bana bir zât dahi bu hadîsi Ebû't-Tufeyl'den, o da Ebû Serîha'dan naklen rivâyet etti. Ama onu Ref eylemedi. Bu iki zattan biri: «İsâ b. Meryem'in nüzulü... Diğeri: «Onları denize atacak bir rüzgâr...» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetten Önce Zuhur Edecek Alametler Hakkında Bir Bab
7470-) Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ da,rivâyet etti. ki) . Bize Ebû'n-Nu'man Hakem b. Abdillah El-Iclî rivâyet etti. ki): Bize Şu’be Fırat'dan rivâyet etti. ki): Ben Ebû't-Tufeyl'e Ebû Serîha'dan rivâyet ederken dinledim. (Şöyle dedi): Konuşuyorduk, derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerimize uzandı... Muâzla İbn Ca'fer'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetten Önce Zuhur Edecek Alametler Hakkında Bir Bab
7471-) İbn Müsennâ dedi ki: Bize Ebû'n-Nu'man Hakem b. Abdillah rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Abdü’l-Aziz b. Rufey'den, o da Ebût'-Tufeyl'den, o da Ebû Serîha'dan naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. «Onuncusu İsâ b. Meryem'in inmesidir...» dedi. Bu hadîsi Abdü’l-Aziz ref etmemiştir, demiş. hadîs hakkında Darekutnî, İmâm Müslim'e itiraz etmiş ve: «Fırat'tan başkası sahîh bir yolla onun Ebû't-Tufe'den merfu' olarak rivâyet etmemiştir. Abdû’l-Aziz b. Rufey' ile Abdû'l-Melik b. Meysere onu mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir.» demiştir. Rufey' rivâyetini Müslim de mevkuf olarak tahric etmiştir. Fakat bu mevkufiyyet hadîse dokunmaz, çünkü Abdu'l-Aziz b. Rufey' mevsuk bir hafızdır. Onun mu'temed bir râvî! olduğuna hadîs İmâmları ittifak etmişlerdir. Mevsuk râvînin ziyâdesi ise makbuldür. Hadîs-i şerîf dumanın kıyâmete yakın zuhur ederek kâfirlerin canlarını alacağım, mü'minleri ise nezleye tutulmuş gibi yapacağım söyleyen zatın kavlini te'yid etmektedir. Mes'ele Bed'ül-Halk bahsinde geçmiş, İbnû Mes'ud hazretleri bunu kabul etmeyerek: «Bu dumandan murad; kıtlık zamanında açlıktan Kureyş'in gökyüzünde duman varmış gibi görmelerinden ibarettir.» demişti. Ulemâdan bir cemâat İbnû Mes'ud (radıyallahü anh)’ın kavlini tercih etmiş; Hazret-i Huzeyfe ile İbn Ömer ve Hasan-ı Basrî ikinci kavle zâhib olmuşlardır. Hazret-i Huzeyfe bu kavli Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet etmiş, dumanm yeryüzünde kırk gün kalacağını söylemiştir. Dumanın iki defa görünmesi de ihtimal dahilindedir, iki rivâyetin arası bu suretle bulunmuş olur. çıkacağı Kur'ân-ı Kerîm'de haber verilmiştir. Müfessirler bunun Safa dağından çıkacak büyük bir hayvan olduğunu söylemişlerdir. Bazıları dâbbetü’l-arzın biri Mehdi, diğeri Hazret-i İsâ zamanında, üçüncüsü de güneş batıdan doğduktan sonra olmak üzere üç defa çıkacağını söylemişlerdir. Hazret-i Abdullah b. Amr'dan bir rivâyete göre dâbbetü’l-arz Deccal hadîsinde zikri geçen cessasedir. Yemen'de meşhur bir şehirdir. Marûdi'nin beyânına göre Aden Udûn'dan alınmıştır. Udun, bir yerde ikâmet etmektir. Yemen hükümdarı Tübba' suçluları bu şehirde hapsettiği için ona bu isim verilmiştir. Yemen'den çıkan ateş insanları haşredecektir. Bundan sonra görülecek hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) toprağından Büsra'daki develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateş çıkmadıkça kıyâmet kopmayacaicter.» buyurmuştur. Kâdî Iyâz insanları bir yere toplayarak ateşin bu olduğunu söylemiş: insanları toplamak için bunlar ayrı ayrı iki ateştir. Yahut ilk çıkışı Yemen'den olacak kuvveti ve zuhuru Hicâz'da müşahede edilecektir.» demişse de Nevevî bunu kabul etmemiş: «Hadîsde Hicaz ateşinin haşre müteâllik olduğu bildirilmemiştir. O, başlı başına bir kıyâmet alâmetidir. Zamanımızda altıyüzelli dört tarihinde Medine'de bir ateş çıkmıştır. Bu ateş pek büyük olup, Medine'nin doğusundaki taşlığın arkasından zuhur etmiştir. Onun hakkında bütün, Şam'da ve şâir beldelerde tevâturen ilim sabit olmuştur. Bana da Medî-nelilerden onu gören haber verdi.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetten Önce Zuhur Edecek Alametler Hakkında Bir Bab
7472-) Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti, ki): Bize haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab’dan naklen İbn Vehb haber verdi. ki): Bana İbn Müseyyeb haber verdi. Ona da Ebû Hüreyre haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: «hicaz Toprağından Bir Ateş Çıkmadıkca Kıyâmet Kopmayacaktır» Hadisi Bâbı
7473-) Bana Abdû'l-Melik b. Şuayb b. Leys de rivâyet etti. ki): Bize babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Hâlid, İbn Şihâb'dan rivâyet etti ki, Şöyle dedi: İbn Müseyyeb dedi ki: Bana Ebû Hüreyre haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): toprağından Bûsra'daki develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateş çıkmadıkça kıyâmet köpmayacaktir.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Kitâ'bu'l-Fiten»'de tahric etmiştir. Bûsra, Havran nâmıyle de meşhur bir şehir olup, Dimesk le üç konak mesafededir. «Et-Tezkira» adlı eserinde Medîne'de böyle bir ateşin çıktığından bahsetmektedir. Ateş altıyüzellidört senesinde büyük bir zelzeleden sonra zuhur etmiş, çaijamba gecesi başlıyarak cuma gününün kuşluk vaktine kadar devam etmiştir. Bu ateş Büsra dağlarından da görülmüştür. Nevevî'nin yukarda bahsettiği ateş de budur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: «hicaz Toprağından Bir Ateş Çıkmadıkca Kıyâmet Kopmayacaktır» Hadisi Bâbı
7474-) Bana Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Esved b. Âmir rivâyet etti. ki): Bize Züheyr, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ihaba yahut Yehâba ulaşacaktır!» buyurmuşlar. Züheyr ki: Süheyl'e: Burası Medine'den ne kadar tutar? diye sordum. Şu kadar ve şu kadar mildir, dedi. yahut Yehâb, Medîne'ye birkaç mil mesafede bir yerdir. şerif Medine'nin son derece genişleyerek evlerinin tâ bu yere kadar uzanacağını bildirmektedir. Übbî: «Medine'nin evlerinin bu yere varması vuku bulmuş bir mu'cizedir. Taberî bu mucizenin Benî Ümeyye hükümeti zamanında vuku bulduğunu, sonra evler azalarak o yerin çoraklaştığını söylemektedir.» diyor. Medine misli görülmedik bir şekilde büyümüş ve sür'atle büyümektedir. 1939'da Medîneye iki mil mesafede bulunan Küba ile Medine arasında geniş bir ekinlik bulunuyordu. Tarlaların bir ucu tâ mescid-i zil-kıbleteyne varıyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ilk cuma namazını kıldığı Mescid-ı Benî Salim b. Avf ile Hazret-i Osman'in yüzüğünü düşürdüğü kuyu tarlalar içinde bulunuyorlardı. Bugün buraları tamamıyle ev olmuş, bir karış hâli yer kalmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetten Önce Medinenin Meskenleri Ve Mamur Edilişi Hakkında Bir Bab
7475-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ya'kub (yani; İbn Abdirrahman) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); yağmursuz kalmanız değildir. Lâkin kıtlık size tekrar tekrar yağmur verilecek yerin hiç bir şey bitirmemesidir.» buyurmuşlar. hadîsdeki seneden murad; kıtlıktır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakikî kıtlığın kuraklıktan değil, fazla yağmurdan ileri geldiğini beyân buyurmaktadır. Filhakika sürekli yaşlığın tahribatı kuraklıktan daha beterdir. Çünkü kurak senelerde az çok yine mahsul elde edilir. Fakat yaşlık uzun zaman devam ederse, bir taraftan sellerin basınası, bir taraftan mahsulâtın çürümesi sebebiyle umûmî kıtlık meydana gelir. Yeryüzünde mahsul namına bir şey kalmaz.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Kıyâmetten Önce Medinenin Meskenleri Ve Mamur Edilişi Hakkında Bir Bab
7476-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti, H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, Nâfi’den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i doğuya dönmüş olduğu halde şöyle buyururken işitmiş: Hiç şüphe yok ki, fitne şuradadır. Dikkat! Hiç şüphe yok ki, fitne şurada! Şeytanın boynuzunun doğduğu yerdedir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fitnenin Doğudan Şeytanın İki Boynuzunun Doğduğu Yerden Zuhuru Bâbı
7477-) Bana Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî ile Muhammed b. Müsennâ da rivâyet ettiler. H. Ubeydullah b. Saîd dahi rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi Yahya El-Kattan'dan rivâyette bulunmuşlardır. Kavârîrî dedi ki: Bana Yahya b. Saîd, Ubeydullah b. Ömer'den rivâyet etti. ki): Bana Nâfi İbn Ömer'den rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hafsa'nın kapısı yanında durmuş ve eliyle doğu tarafına işaret ederek: şurada, şeytanın boynuzunun doğduğu yerdedir.» buyurmuş; bunu iki veya üç defa söylemiştir. b. Saîd kendi rivâyetinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'nin kapısı yanında durmuş.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fitnenin Doğudan Şeytanın İki Boynuzunun Doğduğu Yerden Zuhuru Bâbı
7478-) Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da Salim b. Abdillah'dan, o da babasından naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) doğuya dönmüş olduğu halde: işte, fitne buradadır! Hâ işte, fitne buradadır! Hâ işte, fitne bu arada, şeytanın boynuzunun doğduğu yerdedir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fitnenin Doğudan Şeytanın İki Boynuzunun Doğduğu Yerden Zuhuru Bâbı
7479-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize b. Ammâr'dan, o da Sâlim'den, o da İbn Ömer'den naklen (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'nin evinden çıktı da doğuyu kastederek: başı şu taraftan, şeytanın boynuzunun doğduğu yerdendir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fitnenin Doğudan Şeytanın İki Boynuzunun Doğduğu Yerden Zuhuru Bâbı
7480-) Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize İshak (yani; İbn Süleyman) rivâyet etti. ki): Bize Hanzale haber verdi. ki): Ben Sâlim'i şöyle derken işittim. Ben İbn Ömer'i şunu söylerken dinledim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i eliyle doğu tarafına işaret ederek üç defa: işte, fitne buradadır. Hâ işte, fitne burada, şeytanın İki boynuzunun doğduğu yerdedir.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fitnenin Doğudan Şeytanın İki Boynuzunun Doğduğu Yerden Zuhuru Bâbı
7481-) Bize Abdullah b. Ömer b. Eban ile Vâsıl b. Abdi’l-A'la ve Ahmed b. Ömer El-Vekiî rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebân'ındır. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl babasından rivâyet etti. ki): Ben Salim b. Abdillah b. Ömer'i şöyle derken işittim: Ey Iraklılar! Size küçüğü soracak ve sizi büyüğe bindirecek değilim! Ben babam Abdullah b. Ömer'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: ki, fitne şu taraftan gelecektir.» buyururken dinledim ve eliyle doğu tarafına işaret ederek: iki boynuzunun doğduğu yerden!» buyurdular. Halbuki siz birbirinizin boyunlarını vuruyorsunuz. Mûsa, Fir'avn hanedanından Öldürdüğü şahsı ancak hata suretiyle öldürmüş; bunun üzerine Allah (Azze ve Cell'e) kendisine: bir nefis öldürdün de, biz seni üzüntüden kurtardık ve seni adamakıllı imtihan ettik." Sûre-i Tahâ, âyet: 40 buyurmuştur. b. Ömer kendi rivâyetinde: «Sâlim'den» dedi. «İşittim» demedi. hadîsi Buhârî ile Tirmizî «Kitabu’l-FHen»'de tahric etmişlerdir. «Şeytanın boynuzlarından murad; başının iki tarafıdır.» demiş. Bâvûdî ise şeytanın hakikaten boynuzlan olduğunu söylemiştir. Bâzılarına göre hadîsdeki boynuzdan murâd; kuvvettir. Bu takdirde hadîsin mânâsı: «Güneş şeytanın kuvvet bulduğu zaman doğar...» demek olur. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in doğu tarafa işaret buyurması o zaman doğuluların ekseriyetle kâfir olmasındandır. Nitekim şimdi de en azılı küffâr oradadır. Fitnenin doğudan zuhur etmesi aynı zamanda Cemel ve Sıffın vak'alarına da işaret olmuştur. Kezâlik Haricîler Necid, Irak ve daha Öteye doğru şark taraflarında zuhur etmiş; Müslümanların başına en büyük fitne olmuşlardır. Resûlüllali (sallallahü aleyhi ve sellem) bunları vukuundan evvel bilmiş, haber vermiştir. Hadîs-i şerîf onun mucizelerinden biridir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Fitnenin Doğudan Şeytanın İki Boynuzunun Doğduğu Yerden Zuhuru Bâbı
7482-) Bana Muhammed'h. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Abd: Ahberanâ; İbn Râfi' ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Abdûrrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Züh-H'den, o da İbn Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): etrafında Devs kadınlarının kıçları titremedikçe kıyâmetî kopmayacaktır.» buyurmuşlar. cahîliyet devrinde Devs kabilesinin taptıkları Tebâlede'bulunan bir putmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Devs Kabilesi Zül-halasaya İbadet Edinceye Kadar Kıyâmet Kopmayacağı Bâbı
7483-) Bize Ebû Kâmil El-Cahderî ile Ebû Ma'n Zeyd b. Yezid Er-Rakâşî rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Mâ'n'ındır. (Dediler ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Hamîd b. Ca'fer, Esved b. Alâ'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. ki): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken işittim: ile Uzza'ya tapılmadıkça, gece İle gündüz gitmeyecektir.» üzerine ben: Ya Resûlallah! Ben zannederdim ki Allah: dinini müşrikler hoşlanmasa da bütün dinlerin fevkine çıkarmak için Resûlünü hidayet ve hak dini ile gönderen odur." Sûre-i Tevbe, âyet: 33; Sûre-i Saf, âyet: 61 âyetini indirdiği vakit bu iş tamam olmuştur, dedim. ki, bundan Allah'ın dilediği olacaktır. Sonra Allah güzel bir rüzgâr gönderecek ve kalbinde hardal tanesi kadar iman olan herkesi öldürecek, yalnız hayırsız olanlar kalacaktır. Bunlar da babalarının dinine döneceklerdir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Devs Kabilesi Zül-halasaya İbadet Edinceye Kadar Kıyâmet Kopmayacağı Bâbı
7484-) Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Bekir (bu zat El-Hanefî'dir) rivâyet etti. ki): Bize A'bdü'l-Hamid b. Ca'fer bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Fiten»'de tahric etmiştir. kadınlarının kıpırdamasından murad; bazılarına göre Zül-Halasa denilen putun etrafında tavaf ederken kıçlarının birbirlerine çarpmasıdır. Devs kabilesinin yaşadığı yerde bulunan bir puttur. Bu kabile Yemen'de Tebâle denilen yerde yaşarlarmış. Darb-ı mesel olmuş bir tebâle daha vardır. Arablar: «Bu iş hacılara Tebâleye gitmekten ehvendir.» derler. O Tebâle Tâif'dedir. Hadîs-i şerif Devs kabilesinin bir gün gelip tekrar putperestliğe döneceğini haber vermektedir. rivâyetteki gece ile gündüzün gitmesinden murad; zamanın bitmesidir. Yani; Lât ve Uzza adlarındaki putlara tapılmadıkça kıyâmet kopmayacaktır, demektir, Hadîs-i şerifin izahı iman bahsinde geçmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Devs Kabilesi Zül-halasaya İbadet Edinceye Kadar Kıyâmet Kopmayacağı Bâbı
7485-) Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den —ona okunanlar meyanında — o da Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): adam birinin kabrinin yanından geçerken, keşke onun yerinde ben olaydım, demedikçe kıyâmet kopmayacakîır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Bir Adam Birinin Kabrinin Yanından Geçerken Musibetten Dolayı Ölenin Yerinde Olmayı Temenni Etmedikçe Kıyâmet Kopmayacağı Bâbı
7486-) Bize Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Eban b. Salih ile Muhammed b. Yezîd Er-Rufâî rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebân'ındır. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl, Ebû İsmail'den, o da Ebû Hâzîm'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir adam birinin kabrinin yanından geçerek üzerinde yuvarlanmadıkça ve keşke bu kabir sahibinin yerinde ben olaydım, demedikçe dünya bitmeyecektir. Halbuki bu sözü ona söyleten din değil, ancak belâ olacaktır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Bir Adam Birinin Kabrinin Yanından Geçerken Musibetten Dolayı Ölenin Yerinde Olmayı Temenni Etmedikçe Kıyâmet Kopmayacağı Bâbı
7487-) Bize İbn Ebî Ömer El-Mekkî rivâyet etti. ki): Bize Mervân, Yezid'den, (bu zât İbn Keysân'dır), o da Ebû Hâzım'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ; yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, İnsanlara öyle zaman gelecek, kâtil ne için öldürdüğünü bilmeyecek; maktul de neden dolayı öldürüldüğünü bilmeyecektir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Fitneler Ve Kıyâmet...
Konu: Bir Adam Birinin Kabrinin Yanından Geçerken Musibetten Dolayı Ölenin Yerinde Olmayı Temenni Etmedikçe Kıyâmet Kopmayacağı Bâbı