Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
5770-)
Bana Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Uleyye rivâyet etti. Her iki râvi Yûnus'dan rivâyet etmişlerdir. H. Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. ki): Bize Yûnus, Amr b. Saîd'den, o da Ebû Zür'a'dan, o da Cerîr b. Abdillah'dan nahlen haber verdi. Cerîr (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ansızın görmeyi sordum. Bana gözümü (başka tarafa) çevirmemi emretti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ansızın Görme Bâbı
5771-)
Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Alâ haber verdi. İshâk şöyle dedi: Bize Veki haber verdi. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Her iki râvi Yûnus’dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. görmekten murad kasıtsız olarak bir kadını görmektir. Görür görmez başını başka tarafa çevirirse, bunda bir günah yoktur. Fakat bakmaya devam ederse günahkâr olur. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Hazret-i Cerir'e gözünü başka tarafa çevirmesini emir buyurmuştur. Allahü teâlâ hazretleri dahi söyle, gözlerine sahip olsunlar." Süre-i Müminün, Âyet: 30. buyurarak haram bakmayı yasak etmiştir. Kâdî Iyâz'ın beyanına göre ulema bu hadîse bakarak kadının yolda giderken yüzünü örtmesi farz değil, sünnet ve müstehab olduğunu söylemişlerdir. Erkeklerin ise her hâlu kârda ecnebî kadınlara bakmaları haramdır. Ancak şahitlik, tedavi ve evlenmek istemek gibi, sahih ve şer'î bir maksatla bakmalarına cevaz verilmiştir. Bunlarda da ancak hacet miktarı mubah kılınmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ansızın Görme Bâbı
5772-)
Bana Ukbe b. Mükrem rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âsim, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H. Muhammed b. Merzuk da rivâyet etti. ki): Bire Ravh rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki): Bana Ziyad haber verdi. Ona da Abdurrahman b. Zeyd'in azatlısı Sabit haber vermiş ki, kendisi Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): giden yürüyene, yürüyen oturana ve az olan çok olana selâm verir.» buyurdular. hadîsi Buhârî «İstizan» bahsinde tahrîc etmiştir. Tirmizî onu: giden yayaya, yaya giden oturana, az olan çok olana selâm verir...» şeklinde rivâyet etmiş ve: «Bu hadîs sahihtir.» demiştir. Hadis-i şerîf selâmın adabını beyan etmektedir. Selâm vermek sünnet, alması ise farzdır. Selâm verenler kalabalık ise bunlar hakkında selâm sünnet-i kifayecür. Yani içlerinden bazısının selâm vermesiyle bu vazife hepsinden sakıt olur. Selâm verilen kimse bir kişi ise, selâmı alması farz-ı ayn bir cemâat iseler selâmı almak farz-ı kifâye olur. Efdal olan iki cemâat karşılaştığı zaman bütün cemâatin selâm vermesi ve bütün cemâatin selâm almasıdır. İmâm-ı Ebû Yûsuf'dan bir rivâyete göre bütün cemâatin selâm alması farzdır. diyor ki: «İbn Abdilberr ve başkaları selâm vermenin sünnet, almanınsa farz olduğuna müslümanların icmaını nak-letmişlerdir.» en azı «Esselâmüaleyküm» demektir. Selâm verilen kimse bir kişi ise ona en azından «Esselâmüaleyke» denilir. Fakat efdal olan yanındaki meleklere de şamil olması İçin «Esselâmüaleyküm» demektir. Bundan daha mükemmeli: «Esselâmüaleyküm verahmetüllah» daha mükemmeli: ve rahmetullahi ve berakâtüh» dür. Maamafih «Selâmünaleyküm» demek de kâfidir. veren kimsenin «Aleykümselam» demesi mekruhtur. Maamafih sahîh ve meşhur olan kavle göre bununla yine de selâm almayı haketmiş olur. Bâzılarına göre selâm almayı hak eimez. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin: deme, çünkü aleykesselâm ölülerin selâmıdır.» buyurduğu sahih rivâyetle sabit olmuştur. Efdal olan selâm alma şekli: aleykümüsselâmü ve rahmetullahi ve berakâtühü» diyerek (vav) ile başlamaktır. (Vav)’ın hazfı da caiz ise de efdal terkedilmiş olur. Selâmı alan kimse sadece «Ve aleykümüssefâm» yahut «Aleykümüsselâm» dese kâfidir. Fakat sadece «Aleyküm» demesi bilittifak caiz değildir. Selâmın verirken olsun, alırken olsun en aşağı derecesi onu karşısındakine işittirmektir. Bundan aşağısı kâfi değildir. Verilen selâmı hemen almak şarttır. Uzaktan biri vasitaayle yahut mektupla gönderilen selâmı dahi derhal kabul gerekir. Hadîs-i şerifte buyurulan; binek gidenin yürüyene, ayakta olanın oturana ve azın çoğa selâm vermesi müstehab manasınadır. Binâenaleyh aksine hareket edilse caiz, fakat efdalin hilâfına olur. gelince ukmadan bâzılarına göre selâm Allah'ın ismidir. Esselâmu aleyküm dernek Allah'ın ismi sizin üzerinize olsun manasınadır. Bundan da: «Allah'ın muhafazası altında olasınız» mânâsı kasdedilir. Nitekim yine bu mânâda Arablar «Allahumeak- ve «Allahuyeshabük» derler. Diğer bazı ulemaya göre selâm selâmet manasınadır ve cümle, selâmet sizin üzerinize olsun, sizden ayrılmasın manasınadır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: «binek Giden Yürüyene, Az Olan Çok Olanlara Selam Verir» Hadisi Bâbı
5773-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Affân rivâyet etti. ki): Bize Abdül-Vahid b. Ziyad rivâyet etti, ki): Bize Osman b. Hakim, İshâk b. Abdillah b. Ebî Talha'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. ki): Ebû Talha şunları söyledi: Bİz avlu içlerinde oturup konuşuyorduk, derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek başımızda durdu ve: ne oluyor ki, yollarda oturuyorsunuz. Yollarda oturmaktan kaçının!» buyurdular. Biz ancak zararsız şeyler için oturduk müzakere ediyor ve konuşuyoruz, dedik. bırakmıyacaksanız hakkını bâri verin! (Onun hakkı) Gözü yummak, selâmı almak ve güzel sözdür.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yol Üstüne Oturmanın Haklarından Biri Selam Almak Olması Bâbı
5774-)
Bize Süveyd b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Hafs b. Meysera, Zeyd b. Eslem'den, o da Atâ' b. Yesâr'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: oturmaktan sakının!» buyurmuşlar. Ashâb: Ya Resûlallah! Oturmaktan başka çaremiz yoktur. Biz oralarda konuşuyoruz, demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): başka bir şey yapmıyacaksamz, yolun hakkını bari verin!» buyurmuşlar. Ashab: Onun hakkı nedir? diye sormuşlar: yummak, ezayı def etmek, selâmı almak, iyiliği emir ve kötülüğü yasak etmektir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yol Üstüne Oturmanın Haklarından Biri Selam Almak Olması Bâbı
5775-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdü’l-Aziz b. Muhammed El-Medenî rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk, Hişam'dan (yani İbn Sa'd'dan) rivâyet etti. Her iki râvi Zeyd b. Eslem'den bu İsnadla rivâyette bulunmuşlardır. hadîsin şerhi evvelce 2121 numaralı hadîste görülmüştü. Maksat yol üstlerine oturarak muhabbet etmekten vaz geçirmektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunun sebebine de işaret buyurmuştur. Yol üstünde oturup muhabbet etmek çok defa fitneye ve günaha girmeye sebep olur. Oturanlar yoldan geçen kadınlara bakabilir ve onlar hakkında kötülükler düşünebilirler. Sair yoldan geçenleri tahkir veya gıybet edebilirler. Bazen selâm almayı ve emri bil ma'rufa ihmal edebilirler: İşte oralarda oturmak bu gibi şeylerden dolayı yasak edilmiştir. Mutlaka oturmadan olmayacaksa yolun hakkını vermek gerekecektir. Ö da gözü yummak, selâmı almak ve güzel sözdür. Gözü yummaktan maksat harama bakmamaktır. Bugün maalesef ekseriyetle cadde üzerlerinde bulunan kahvelere oturup güzel kadın gözetmek moda haline gelmiştir. Bu maksatla caddelerde, sokaklarda, pazar yerlerinde dolaşanlar sayısızdır. Gerçi kadınların da beğenilmek maksadiyle süslenip püslenip sokaklara çıkmaları moda olmuşsa da, her iki cinsin müslüman olanları unutmamalıdırlar ki, bu yaptıkları haramdır. Günah, hem de büyük günahtır. Çünkü devamlıdır. Güzel sözden maksat din ve dünyaya ait faydalı şeyler konuşmaktır. Bu gibi yerlerde zem, gıybet, koğuculuk ve yalan pek geçer akçe olduğu için bunlardan sakınmalıdır. Yollarda oturanların geçenlere yol göstermesi, onların selâmını alarak kendileriyle terbiye ve nezâket dairesinde konuşmaları dahi güzel sözde dahildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yol Üstüne Oturmanın Haklarından Biri Selam Almak Olması Bâbı
5776-)
Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da İbn Müseyyeb'den naklen haber verdi ki, Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müsluman üzerindeki hakkı beş haslettir.» buyurdular. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Müslümanın Müslümandaki Haklarından Biri Selam Almak Olduğu Bâbı
5777-)
Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Abdurrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da İbn Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müsluman için din kardeşine vâcib olan beş haslet vardır. Selâmı almak, aksırana teşmît, davete İcabet, hastayı dolaşmak ve cenazelerin arkasından gitmek...» buyurdular. ki: Ma'mer bu hadîsi Zührî'den mürsel olarak rivâyet ederdi. Onu bir defa İbn Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den nakletmiş olmak üzere müsned rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Müslümanın Müslümandaki Haklarından Biri Selam Almak Olduğu Bâbı
5778-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail (bu zat İbn Ca'fer'dir), Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müslüman üzerindeki hakkı altıdır.» buyurmuş. (Kendisine): Nedir onlar ya Resûlüllah? denilmiş: rastladığın zaman selâm ver, seni çağırırsa icabet et, senden nasihat dilerse ona nasihat et, aksınr da Allah'a hamdederse ona teşmit et, hastalanırsa onu dolaş, öldüğü vakit de arkasından git.» buyurmuşlardır. hadîsin şerhi «Libâs» bahsinde ve bu bahsin başlarında görülmüştür. Teşmit yahut tesmit, aksırıp da elhamdülillah diyen kimseye yerha-mükellah demektir. Davete icabetten murad ekseriyetle düğün davetidir. Mâni bulunmamak şartıyle bu davete icabet vâcib derecesinde lüzumludur. Çalgı, oyun ve içki gibi şeyler davete icabete mânidirler. Düğünden başka davetlere icabet müstehabdır. Hasta dolaşmak da aynı hükümdedir. Yalnız hastanın yanında fazla oturmamalıdır. Cenazenin arkasından gitmek vazifesi onun namazını kılmakla sona ererse de, kabrine indirilince-ye kadar yanında bulunmak daha faziletlidir. birçok mânâlar ifade eden cemiyetli bir kelime olduğunu evvelce görmüştük. Burada ondan murad öğüttür. Yani din kardeşin senden herhangi bir hususa dair öğüt isterse, kendisine müdahenesiz, yalansız olarak doğru dürüst nasihatta bulun, demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Müslümanın Müslümandaki Haklarından Biri Selam Almak Olduğu Bâbı
5779-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet «tti; ki): Bize Hüşeym, Ubeydullah b. Ebî Bekir'den naklen haber verdi. ki): Enes'i Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, derken işittim. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5780-)
Bana İsmail b. Salim de rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Ebî Bekr, dedesi Enes b. Mâlik’den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); ehl-i kitap olanlar selâm verirlerse ve aleyküm deyiverin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5781-)
Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. H. Yahya b. Habib de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yani İbn Haris) rivâyet etti. iki râvi, bize Şu'be rivâyet etti, demişlerdir. H. Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. Lâfz her ikisinindir. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Katâde'yî, Enes'den naklen rivâyet ederken dinledim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Ehl-i Kitap hize selâm veriyorlar. Onların selâmını nasıl alalım? diye sormuşlar. (O da): aleyküm deyin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5782-)
Bize Yahya b. Yahya İle Yahya b. Eyyûb, Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Lâfız Yahya b. Yahya'nındır. (Yahya b. Yahya: Ahberanâ, ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar, dediler ki): İsmail (bu zât İbn Ca'fer'dir), Abdullah b. Dinar'dan naklen rivâyet etti. O da İbn Ömer'i şunu söylerken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, Yahûdiler size selâm verdikleri vakit, her biri Essâmu aleykum der. Sen de aleyke deyiver!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5783-)
Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman, Süfyân'dan, o da Abdullah b. Dinar'dan, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız o: de ve aleyke deyiverin!» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5784-)
Bana Amru'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Yahûdilerden bir cemâat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girmek için izin istediler ve: Essâmualeyküm, dediler. Âişe de: Bilâkis sam ve lanet sizin üzerinize olsun, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Âişe! Şüphesiz ki, Allah her işte yumuşaklığı sever!» buyurdular. Âişe ; Ne söylediklerini işitmedin mi? dedi. «Ben "ve aleyküm" dedim.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5785-)
Bize bu hadîsi Hasen b. Ali El-Hulvânî ile Ahd b. Humeyd hep birden Ya'kûb b. İbrahim b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. ki): Bize babam Sâlih'den rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Abdürezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. Her iki râvî Zührî'den bu isnadla rivâyet etmişlerdir. Her İkisinin hadîsinde de: «Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem): "aleyküm" dedim.» buyurdular» ibaresi vardır. (Vav)'i anmamışlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5786-)
Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye, Âmeş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ya-hudilerden bir takım insanlar geldi. Ve: Essâmu aleyke yâ Ebâ'l-Kâasım! dediler. (O da): buyurdu. Âişe ki: Ben: Bilâkis sâm ve zâm sizin üzerinize olsun! dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Âişe! Kötü, konuşur olma!» buyurdu. Âişe: Ne söylediklerini işitmedin mi? dedi. O da: onların söylediklerine karşılık vermedim mi (sanıyorsun)? "Ve aleyküm" dedim.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5787-)
Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ya'la b. Ubeyd haber verdi. ki): Bize A'meş bu isnadla rivâyet etti. Yalnız o Şöyle deditir: hemen maksatlarını anladı ve onlara sövdü. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ya Âişe! Çünkü Allah çirkin sözü ve çirkin söz söylemeyi sevmez.» buyurdular.»- da ziyade etmiştir: üzerine Allah (azze ve celle) sana gelirlerse, sana Allah'ın vermediği selâmı verirler. İlâh... âyet-i kerîmesini indirdi.» Sûre-i Mücadele, Âyet: 8.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5788-)
Bana Harun b. Abdillah ile Haccâc b. Şâir rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir b. Abdillah'i şöyle derken işitmiş. Yahûdilerden bâzı kimseler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) e. selâm verdiler. Ve: Essâmü aleyke yâ Ebâ’l-Kâasım, dediler. O da: aleyküm...» buyurdu. Bunun üzerine Âişe hiddetlenmiş olarak: Onların ne söylediklerini işitmedin mi? dedi. İşittim. Onlara cevap da verdim. Onların aleyhine bizim duamız kabul edilir. Fakat bizim aleyhimize onların duası kabul edilmez.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5789-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdülaziz (yani Derâverdi), Süheyl'den, o da babasından, ö da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Hıristiyanlara evvelâ siz selâm vermeyin. Onlardan birine bir yolda rastlarsanız, onu yolun dar yerine sıkıştırın.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5790-)
Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki', Süfyân'dan rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Cerir rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Süheyl'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Veki'in hadîsinde: rastladığınız vakit.» İbn Ca'ler'in, Şu'be'den rivâyet ettiği hadîste: kitap hakkında ded'ı ki...» Cerir'in hadîsinde ise: rastladığınız vakit...» ibareleri vardır. Ama müşriklerden hiç birinin adını söylememişlerdir. Bâbın Enes, Abdullah b. Ömer ve Hazret-i Âişe hadîslerini Buhârî «İstizan» bahsinde tahrîc etmiştir. Bu rivâyetler ehl-i kitap denilen hıristiyanlarla Yahûdilere rastlandığı zaman selâm hususunda nasıl hareket edileceğini onların selâmının nasıl alınacağını yolda onlarla karşılaşıldığı vakit kendilerine nasıl muamele yapılacağını bildirmektedirler. Ehl-i kitap selâm verdikleri vakit selâmlarının alınacağında ulema ittifak etmişlerdir. Yalnız onlara: «Ve aleykümüsselâm...» denilmez, sadece «aleyküm» sözüyle iktifa edilir. Görülüyor ki: Bâbımız rivâyetlerinin bazısında (vav)'la «ve aleyküm», bazısında da (vav)'sız olarak «aleyküm» denileceği bildirilmiştir. (Vav)'la rivâyeti daha çoktur. Bu takdirde cümleye iki türlü mânâ verilir:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kitap Ehli Olanlara Evvela Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Bâbı
5791-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hü şeym, Seyyâr'dan, o da Sabit El-Bûnânî’den, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bazı çocukların yanından geçmiş de onlara selâm vermiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Çocuklara Selam Vermenin Müstehab Oluşu Bâbı
5792-)
Bu Hadîsi bana İsmail b. Salim de rivâyet etti, ki): Bize Hüşeym haber verdi. ki): Bize Seyyar bu isnadla haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Çocuklara Selam Vermenin Müstehab Oluşu Bâbı
5793-)
Bana Amr b. Alî ile Muhammed b. Velîd dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Seyyâr'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Sabit El-Bünânî ile birlikte yürüyordum. Az sonra bir takım çocukların yanına uğrayarak onlara selâm verdi. Sabit şunu anlattı ki: Kendisi Enes'le beraber yürüyormuş. O da bir takım çocukların yanına uğrayarak onlara selâm vermiş, Enes de anlatmış ki, kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte yürüyormuş. O da bir, takım çocukların yanına uğrayarak onlara selâm vermiş. hadîsi Buhârî ile Tirmizî «Kitâbu'l-istizan»'da; Nesâî «Elyevm velleyle» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerif çocuklara selâm vermenin ve tevazu göstererek selâmı herkese ifşa etmenin müstehab olduğuna delildir. Bu hususta bütün ulema müttefiktir. İçlerinde çocuklar bulunan cemaattan bir çocuk selâm alsa, diğerlerinden borç sakıt olur mu, olmaz mı? meselesinde Şâfiîler'den iki kavl rivâyet olunmuştur. Esah kavle göre sakıt olur. Cumhûra göre bir çocuk, bir adama selâm verse alması lâzım gelir. gelince aralarında mahrem bulunmadıkça erkekler kadınlara selâm veremez. Rabîa: «Erkekler kadınlara, kadınlar erkeklere selâm veremez» demiştir. Nevevî bu sözün hata olduğunu söyler. Onun beyânına göre Şâfiiler'le cumhûrun mezhebi şudur: Kadınlar cemâat halinde iseler, erkek onlar selâm, verir. Bir kadınsa, ona başka kadınlar, kendi kocası ve mahremi, câriye ise sahibi selâm verebilirler. Bu hususta kadının güzel veya çirkin olmasının, hükmü yoktur. Kadın yabancı ise kendisinden şehvetlenilmeyecek kadar ihtiyar olduğu takdirde ona selâm vermek, keza onun da erkeğe selâm vermesi'müstehab olur. Birbirlerinin selâmım almak lâzımdır. Kadın genç yahut şehvetlenilecek yaşlılardan ise ecnebi bir erkek ona selâm veremediği gibi, o da erkeğe selâm veremez. Birbirlerine selâm verirlerse cevap beklemeye hakları yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Çocuklara Selam Vermenin Müstehab Oluşu Bâbı
5794-)
Bize Ebû Kâmil El-Câhderî ile Kuteybe b. Saîd her ikisi Abdül-Vâhid'den rivâyet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dediler ki): Bize Abdül-Vâhid b. Ziyad rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. Ubeydillah rivâyet etti. ki): Bize İbrahim b. Süveyd rivâyet etti. ki): Abdurrahman b. Yezid'i dinledim. ki): Ben İbn Mes'ud'u şunu söylerken işittim. Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yanıma girmek için iznin, perdenin kaldırılması ve benim fısıltımı işitmendir. (Bu) Tâ seni nehyedinceye kadar (böyle) gidecektir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Perde Kaldırmak Ve Benzeri Alametleri Îzin Saymanın Cevazı Bâbı
5795-)
Bize feu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ve İshâk b. İbrahim dahi rivâyet ettiler. İshâk: Ahberanâ; ötekiler; Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Abdullah b. İdris, Hasen b. Ubeydillah'dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîs-i şerif bir kimsenin yanına girmek için izin sayılmak üzere konulan alâmete itimad caiz olduğuna delildir. Vali, Kaymakam veya Hâkim gibi bir kimse kapısındaki perdenin kaldırılmasını, umumun girmesi için izin saysa yahut bunu bir taifeye veya sahsa tahsis etse, perdenin kalktığı görüldüğü zaman içeri girmek caizdir. Bir kimse böyle bir alâmeti çocuklarıyle hizmetçilerinin yanına girmeyi için de kullanabilir. Artık perdeyi indirdi mi yanına izinsiz girilemez demektir. Kaldırdığı vakit İzinsiz girilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Perde Kaldırmak Ve Benzeri Alametleri Îzin Saymanın Cevazı Bâbı
5796-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet et tiler. (Dediler ki): Bize Ubeydullah Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Üzerine perde çekildikten sonra Sevde hacetini görmek İçin dışarı çıktı. Kendisi cismen bütün kadınlardan uzun vücutlu bir kadındı. Kendisini tanıyanlara gizli kalmazdı. Onu Ömer b. Hattâb gördü ve: Yâ Sevde! Vallahi bizden gizlenemiyorsun! Nasıl dışarı çıkacağına bir bak! dedi. Bunun üzerine Sevde hemen bozularak geri döndü. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim evimde idi. Kendisi akşam yemeği yiyordu. Elinde bir kemik vardı. Sevde içeri girerek: Ya Resûlallah! Ben dışarı çıktım da, Ömer bana şöyle şöyle (lâf-laf) söyledi, dedi. Az sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahiy geldi. Sonra kendisinden (o ağırlık) kaldırıldı. Kemik hâlâ elinde idi. Onu bırakmamıştı. hal şu ki, size hacetiniz için dışarı çıkmanıza izin verildi.» buyurdular. Bekr'in rivâyetinde: «Cismi bütün kadınlardan uzundu» cümlesi vardır. Ebû Bekr kendi hadîsinde: «Hişâm, yani helaya, dedi.» cümlesini ziyade etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: İnsanın Hacetini Görmek İçin Kadınların Dışarıya Çıkmalarının Mubah Kılınması Bâbı
5797-)
Bu hadîsi bize Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Hişam bu İsnadla rivâyette bulundu. Ve: vücudu bütün insanlardan uzun bir kadındı.» dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında da: «O akşam yemeği yiyordu.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: İnsanın Hacetini Görmek İçin Kadınların Dışarıya Çıkmalarının Mubah Kılınması Bâbı
5798-)
Bu hadîsi bana Süveyd b. Saîd dahi rivâyet etti. ki): Bize Ali b. Müshir, Hişam'dan, bu isnadla rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: İnsanın Hacetini Görmek İçin Kadınların Dışarıya Çıkmalarının Mubah Kılınması Bâbı
5799-)
Bize Abdül-Melik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki): Bana babam dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Hâlid, İbn Şihab'dan, o da Urve b. Zübeyr'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevceleri helaya gitmek istedikleri zaman geceleyin menâsıa çıkarlardı, orası geniş bir yerdi b. Hattab da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Kadınlarını ört! diyordu. Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu yapmıyordu. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Sevde binti Zem'a gecelerden bir gece yatsı zamanı dışarı çıktı. Kendisi uzun bir kadındı. Ömer ona seslendi: Dikkat!.. Seni tanıdık yâ Sevde! (Ömer bunu) tesettür emri indirilsin diye (yaptı). «Bunun üzerine Allah (azze ve celle) tesettürü İndirdi.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: İnsanın Hacetini Görmek İçin Kadınların Dışarıya Çıkmalarının Mubah Kılınması Bâbı
5800-)
Bize Amru'n-Nakıd rivâyet etti. ki): Bize Yâkub b. İbrahim b. Sa'd rivâyet etti. ki): Bize babam, Sâlih'den, o da İbn Şihab'dan bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. hadîsi Buhârî «Taharet» ve «Tefsir» bahislerinde tahrîc etmiştir. Yerler mânâsına gelir. Bu yerlerin şimdiki helaların yerini tuttuğu anlaşılıyor. Hişam: «Kadınların hacetleri için dışarı çıkmasından murad helaya gitmek için çıkmalarıdır. Maişet derdine ait her hacet için çıkmaları değildîr.» demiştir. Bu hadise hicab âyeti inmezden önce vuku bulmuştur. Kirmânî'ye göre iki defa vâki olması muhtemel. Bazıları birinci hicabda ikinci hicabın başka başka şeyler olduğunu söylemişlerdir. Bu meselenin hülâsası şudur ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerini ecnebi erkeklerin görmesi Hazret-i Ömer'in kalbinde nefret uyandırmış. Ona kadınlarını örtmesini söylemiş. Hicab âyeti ininceye kadar bunu birkaç defa tekrar ve te'kid etmiştir. Sonra ezvacı tâbiratın örtünmüş dahi olsalar meydana çıkmamalarını, şahıslarının kafiyen görünmemesini istemiştir. babda zikredilen hadîslerin hepsi tesettüre delâlet etmektedir. Buradaki Hazret-i Âişe hadîsinde sarahaten zikredilmemişse de zınınen yine anlaşılmaktadır. Kâdî Iyâz: «Örtünmenin farz olması Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerine mahsûs hükümlerdendir. Onların yüz ve ellerini örtmeleri bilittifak farzdır. Bu yerleri şahitlik esnasında veya başka hususta açmaları caiz değildir. Helaya gitmek gibi bir zaruret olmadıkça örtünmüş bile obalar şahıslarını göstermeleri caiz değildir. Nitekim Hazret-i Hafsa hadîsinde vârid olduğu üzere Ömer (radıyallahü anh) vefat edince Hafsa'yi şahsı görünmesin diye kadınlar örtmüş; Zeyneb (radıyallahü anh) vefat edince şahsı görülmesin diye naşının üzerine çadır kurulmuştur.» demiştir. Aynî bu sözleri naklettikten sonra şunları söylemiştir: «Başka kadınların kılık kıyafetleri pejmürde olmak sert ve kaba giyinmek, koku sürünmemek, azaları örtülmek ve zinetlenip kırıtmamak, seslerini de kaldırmamak şartiyle muhtaç oldukları işleri için dışarı çıkmalarının caiz olduğunda hilaf yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: İnsanın Hacetini Görmek İçin Kadınların Dışarıya Çıkmalarının Mubah Kılınması Bâbı
5801-)
Bize Yahya b. Yahya ile Alî b. Hucur rivâyet ettiler. Yahya: Ahberana, İbn Hucr ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Hüşeym Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yabancı Bir Kadınla Başbaşa Kalmanın Ve Onun Yanına Girmanin Haram Kılınması Bâbı
5802-)
Bize Muhammed b. Sabbâh ile Züheyr b. Harb da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. ki): Bize Ebû'z-Zübeyr, Câbir'den naklen haber verdi. Câbir (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Sakın bir adam dul bir İcadının yanında gecelemesin, ancak nikâhlısı veya mahremi olursa o başka.» buyurdular. beyanına göre bu hadîste dul kadının zikredilmesi ekseriyetle onun yanına girildiği içindir. Kızlar adeten erkeklerden daha fazla korunur ve kaçarlar. Hadîste kızın zikre dilmeme si bundandır. Bir de ha-dîs-i şerîî tenbih kabilindendir. Âdeten yanına girip çıkmakta pek beis görülmeyen kadın hakkında hüküm bu olunca, kız hakkında da aynı hükmün sabit olacağı evleviyette kalır. Hadîs-i şerîf ecnebi yani nikâhı caiz olan bir kadınla başbaşa kalmanın haram olduğuna mahremleri ile bir arada kalmanın ise mubah olduğuna delildir. Bu hususta ulema müttefiktirler. Mahremden murad: O kadınla evlenmesi ebediyen haram olan erkeklerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yabancı Bir Kadınla Başbaşa Kalmanın Ve Onun Yanına Girmanin Haram Kılınması Bâbı
5803-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habib'den, o da Ebû'l-Hayr'dan, o da Ukbe b. Amir'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); yanına girmekten sakının!» buyurmuş. Bunun üzerine ensardan bir zât: Ya Resûlallah! Kayına ne buyurursun? demiş. ölümdür!» cevâbını vermiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yabancı Bir Kadınla Başbaşa Kalmanın Ve Onun Yanına Girmanin Haram Kılınması Bâbı
5804-)
Bana Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb, Amr b. Haris ile Leys b. Sa'd, Hayve b. Şüreyh ve başkalarından naklen haber verdi ki, bu zevata Yezid b. Ebî Habib bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yabancı Bir Kadınla Başbaşa Kalmanın Ve Onun Yanına Girmanin Haram Kılınması Bâbı
5805-)
Bana yine Ebû’l-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Ben Leys b. Sa'd'ı da şöyle derken işittim. kocanın kardeşi ve kocanın yakınlarından amca oğlu ve emsali gibi benzerleridir. hadîsi Buhârî ile Tirmizî «Nikâh» bahsinde; Nesâî «Kitâbu Işrati'n-Nisa»'da tahrîc etmişlerdir. Damadın babalan ile oğullarından geri kalan akrabasıdır. Tirmizî: «Hamv kocanın babası demek olduğu söylenir. Galiba gelini ile başbaşa kalması mekruh görülmüştür» demiştir. Bu hususta Leys b. Sa'd da şunları söylemiştir: «Lügat ulemâsı ittifak etmiştir ki, hamv: Kadının kocasının babası, amcası, kardeşi, kardeşi oğlu, amcası oğlu ve bunlara benzer akrabasıdır. Hatenler ise: Zevcenin yakınlarıdır. Her ikisinin yakınlarına sıhr denilir.» Ölümdür» cümlesinden murad, ondan fitne ve kötülük gelmesi başkalarından daha fazla mümkündür. Çünkü kimse yadırgamadan kolaylıkla kadının yanına girer çıkar ve onunla başbaşa kalabilir. Binâenaleyh başkalarından daha ziyâde ondan korkulur demektir. diyor ki: «Burada hamvden murad, kocanın babaları ile oğullarından geri kalan akrabasıdır. Babalarla oğullara gelince, onlar karısına mahremdirler. Onlarla bir arada kalması caizdir. Ölümle de vasıf-lanamazlar. Burada murad kardeş, kardeş oğlu, amca, amca oğlu ve bunlara benzer mahrem olmayan kimselerdir. Halkın âdeti bu hususta kayıtsız davranarak tesâhul göstermektir. Bir kimse âdete nazaran kardeşinin kansıyle başbaşa kalır. İşte Ölüm de budur. Böylesi men edilmeye ecnebiden daha lâyıktır. Hadîsin doğru mânâsı da budur...» Iyâz: «Bu hadîsin mânâsı, bir kadının kayınları ile başbaşa kalması, dinde fitne ve helâke sebep olur, demektir. Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ölüm helâkine benzetmiştir. Ve bu söz şiddet makamında söylenmiştir.» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yabancı Bir Kadınla Başbaşa Kalmanın Ve Onun Yanına Girmanin Haram Kılınması Bâbı
5806-)
Bize Harun b. Ma'rut rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti, ki): Bana Amr haber verdi. H. Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb Amr b. Hâris'den naklen haber verdi. Ona da Bekr b. Sevâ de rivâyet etmiş, ona da Abdurrahman b. Cübeyr rivâyet etmiş, ona da Abdullah b. Amr b. Âs rivâyet etmiş ki: Benî Hâşim'den birkaç kişi Esma binti Umeys'in yanına girmişler. Derken Ebû Bekr'i Sıddik, da girmiş. Esma o gün onun nikâhı altında imiş. Ebû Bekr bu zevatı görmüş ve bundan hoşlanmamış. Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlatmış ve: hayırdan başka bir şey görmedim» demiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, Allah Esma'yi bundan beri kılmıştır.» buyurmuş. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde ayağa kalkarak: günümden sonra sakın bir adam beraberinde bir veya iki kişi olmadan, kocası evde bulunmayan bir kadınin yanına girmesin!» buyurmuşlar. Kocası evde olmayan kadın, demektir. Kocasının şehir hâricinde uzak bir yere gitmesiyle evinden çıkıp şehir içinde bulunması arasında hükmen bir fark yoktur. Nitekim bu kıssada Hazret-i Ebû Bekr evinde bulunmamış, fakat şehirden de dışarı çıkmamıştır. diyor ki: «Hadîsin zahirine bakılırsa beraberinde iki üç kimse bulunan bir adam kendisine ecnebi sayılan bir kadınla bir yerde bulunabilecektir. Ulemamıza göre meşhur olan kavl ise bunun haram olmasıdır. Şu halde hadîs salâh ve doğruluklarından dolayı kendilerinden kötülük beklenmeyen bir cemâat, bir kadının yanına girebilir diye te'vîl olunur. Kâdi Iyâz da bu te'vile benzer bir işarette bulunmuştur.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yabancı Bir Kadınla Başbaşa Kalmanın Ve Onun Yanına Girmanin Haram Kılınması Bâbı
5807-)
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme, Sabit El-Bûnânî'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından birinin yanında İmiş. Derken yanından bir adam geçmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu çağırmış, adam da gelmiş ve: filân! Bu benini zevcem filancadır.» buyurmuş. Bunun üzerine o zât: Ya Resûlallah! Her kim hakkında zanna kapılırım da, senin hakkında zanna kapılmam! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, şeytan insanın kanının aktığı yerden akar!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir Kimse Bir Kadınla Başbaşa Görülür De O Kadın Zevcesi Yahut Mahrem Akrabası Olursa, Sü-i Zannı Gidermek İçin: Bu Kadın Filancadır, Demesinin Müstehab Olduğunu Beyan Bâbı
5808-)
Bize Ishâk b. ibrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfızları birbirine yakındır. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ali b. Hüseyin'den, o da Safiyye binti Huyeyy'den naklen haber verdi. Safiyye şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) itikâfa girmişti. Ben de geceleyin onu ziyarete geldim. Ve kendisiyle konuştum. Sonra evime dönmek üzere kalktım. Beni evime götürmek için o da kalktı. evi Üsame b. Zeyd'in hanesinde idi. Derken oradan Ensârdan iki zat geçti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i görünce hızlandılar. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'. olun! Bu kadın Safiyye bînti Huyeyy'dir.» buyurdu. Adamlar: Sübhanallah ya Resûlallah! dediler. - Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şeytan insanın kanının aktığı yerden akar. Ben de sîzin kalblerinize şerr atar diye korktum.» buyurdular. Yahut (şerr yerine) şey dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir Kimse Bir Kadınla Başbaşa Görülür De O Kadın Zevcesi Yahut Mahrem Akrabası Olursa, Sü-i Zannı Gidermek İçin: Bu Kadın Filancadır, Demesinin Müstehab Olduğunu Beyan Bâbı
5809-)
Bana bu hadisi Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. ki): Bize Şuayb, ZÜhrî'den naklen haber verdi. ki): Bize Ali b. Hüseyn haber verdi. Ona da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Safiyye haber vermiş ki: Kendisi ramazanın son on gecesinde mescidde İtikâfı esnasında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ziyarete gelmiş ve onun yanında bir müddet konuşmuş. Sonra evine gitmek üzere kalkmış. Onu götürmek için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de kalkmış... Sonra râvi, Ma'mer'in hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuştur. Yalnız o: «Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, şeytan insanın kanının ulaştığı yere ulaşır.» buyurdu.» demiş; «Akar» dememiştir. Safiyye rivâyetim Buhârî «İtikat», «Edeb», «Ahkâm-ve «Hums» bahislerinde; Ebû Dâvud «Kitâbu's-Savm» ve «Kitâbu’l-Edeb»'de; Nesâî «İ'tikâf»'da; İbn Mâce «Savm» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîr etmişlerdir. rivâyetlerdeki kıssanın ayrı ayrı İki defa vuku bulmuş olması muhtemel olduğu gibi, her iki rivâyetin aynı kıssaya ait olmaları da mümkündür. Bu takdirde birinci rivâyet te'vîl olunur ve geçenler iki idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) biriyle konuştuğu için burada bir adam gösterilmiştir, denilir. Hazret-i Safiyye (radıyallahü anhâ) Hayber reisi Huyeyy b. Ahtab’ın kızıdır. Ümmü Yahya künyesini taşırdı. Iyâz ve başkalarının beyânına göre ulemadan bazıları şeytanın, insanın kanına girip dolaşmasını hakikat mânâya hamletmiş. Ve: Allah ona insanın İçinde ve kanında dolaşacak kuvvet ve kudreti halketmiştir.» demişlerdir. Diğer bazı ulemaya göre bu söz şeytanın çok vesvese verdiği ve insanı çok yoldan saptırdığı için istiare edilmiştir. Sanki şeytan insandan ayrılmamak hususunda onun kanı mesabesindedir. Bir takımları: «Şeytan vesvesesini bedenin ince mesamatına bırakır, oradan vesvese kalbe ulaşır» demişlerdir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e tesadüf eden iki zâtın ensardan Üseyd b. Hudayr ile Abbâd b. Bişr oldukları rivâyet edilir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanındakine işaretle: «Bu Safiyye binti Huyeyy'dir.» Diğer rivâyete göre: «Bu benim zevcemdir.» diye beyânda bulunması üzerine bu zevatın; «Sübhanallah ya Resûlallah!» mukabelesinde bulunmaları hakikat mânâya da hamledilebilir, kinayeye de, Hakikata hamledilirse bu sözden murad: Biz Resûlünün müttehem olmasından Allah'ı tenzih ederiz. O yakışmaz bir fiil ve harekette bulunmaz, demektir. Kinayeye hamledilirse maksad Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sözüne şaştıklarını bildirmektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir Kimse Bir Kadınla Başbaşa Görülür De O Kadın Zevcesi Yahut Mahrem Akrabası Olursa, Sü-i Zannı Gidermek İçin: Bu Kadın Filancadır, Demesinin Müstehab Olduğunu Beyan Bâbı
5810-)
Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den, ona okunanlar meyanında İshâk b. Ahdillah b. Ebî Talha’dan naklen rivâyet etti. Ona da Akîl b. Ebî Talibin azatlısı Ebû Mürre, Ebû Vâkıd El-Leysî'den naklen haber vermiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde cemâat olduğu halde mescidde otururken üç nefer gelivermiş. Onların ikisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelmişler, biri gitmiş. Bu iki kişi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in başında dikilmişler. Biri halkada bir aralık görerek oraya oturmuş. Diğeri cemâatin arkalarına oturmuş. Üçüncüsü ise dönüp gitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oradan ayrılınca: bu üç kişiyi haber vereyim mi? Bunlardan biri Allah'a sığındı, Allah da onu sığındırdı. Diğeri utandı, Allah da ondan istihya etti. Sonuncuya gelince, o yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir Meclise Gelip De Bir Aralık Bulan Kimsenin Oraya Oturacağını, Aksi Takdirde Cemaatin Arkalarına Oturması Lazım Geldiğini Beyan Bâbı
5811-)
Ahmed rivâyet etti. ki): Bize Harb (bu zât İbn Şeddat'tır) rivâyet etti. H. İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. ki) ; Bize Habban haber verdi. ki): Bize Ebân rivâyet etti. Her iki râvi demişler ki: Bize Yahya b. Ebî Kesir rivâyet etti ki: İshâk b. Abdillah b. Ebî Talha kendisine bu isnadda bu mânâda bu hadîsin mislini rivâyet etmiş. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-ilim» ile «Kitâbu's-SalâU'da; Tirmizî «İstizan» bahsinde; Nesâî «Kitâbu'l-ilim»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. hazf vardır. Takdiri şöyledir: Ashâb-ı kirâm: Bu üç kişinin kimler olduğunu haber ver ya Resûlallah! demişler, o da: biri Allah'a sığındı. Allah da onu sığındırdı. Diğeri utandı, Allah da ondan istihya etti. Sonuncuya gelince; o yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi.» diye cevap vermiştir. Görülüyor ki, bu cevaplarda edebiyatçıların mügâkele dedikleri sanat vardır. Verilen cevaplar şekil itibariyle suâle uygun düşüyorsa da mânâ başkadır. Çünkü îva sığındırmak yani evine kabul etmektir. Bu Allahü teâlâ hakkında mütesavver değildir. Binâenaleyh mecazdır. Ve kelimenin lâzimî mânâsı kastedilmiştir ki, o da hayra ulaştırmak istemektir. Yani melzum zikredilmiş, lâzım kasdedilmiştir. Bazıları bunun mânâsı Allah'ın o kimseyi cennetine sığın dır ma sı dır, demişlerdir. Allah'ın istihyası da böyledir. Yani o da Mecâz-ı mürselin melzûmu zikr lâzımı irade nev'indendir. Çünkü utanmak mânâsına gelen haya insana ayıplanacağından korktuğu bir şeyden dolayı âriz olan değişme ve kırgınlıktır. Allahü teâlâ hakkında bu imkânsızdır. Binâenaleyh bununla lâzimî mânâsı olan azabı terk etmek kasdedilmiştir. Allah'ın yüz çevirmesi dahi aynı şekilde mecaz olup bununla Allah'ın gazabı kasdedilmiştir. Böyle zahirî mânâsına hamli mümkün olmayan yerlerde kaide bu gibi lâfızların lâzimî mânâları murad olunmaktır. Hakikî mânâ ile mecazi mânâ arasındaki alâka lüzumdur. Hakikî mânâyı kasdetmekten men eden karine ise akıldır. Çünkü akıl bu gibi şeylerin Allah'dan sâdır olabileceğini tasavvur edemez. Kirmânî buradaki mecazların teşbih olması ihtimâlinden de bahsetmiştir. O halde mânâ şöyle olur: Evine sığındıran, utanan ve yüz çeviren ne yaparsa Allah da onun gibi yapar, demek olur. Yani fiil fiile benzetilmiş olur. yüz çevirmeden murad hiç bir özrü yokken dönüp gitmeye hamledilmiştir. Iyâz şöyle diyor: «Bir kimse Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yüz çevirir de uzaklaşırsa mü'min değildir. Eğer bu zât mü'min olup dünyevî bir hacetini veya zaruri bir işini görmek için gitti ise Allah'ın onu îrazı af ve rahmetini terk etmesiyle olur. Onun bir hasenesini kabul etmez, kötülüğünü affetmez.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir Meclise Gelip De Bir Aralık Bulan Kimsenin Oraya Oturacağını, Aksi Takdirde Cemaatin Arkalarına Oturması Lazım Geldiğini Beyan Bâbı
5812-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Hunıh b. Muhacir dahi rivâyet etti. ki): Bize Leys Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi. biriniz bir kimseyi yerinden kaldırıp, sonra oraya oturmasın!) buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir İnsanı Önceden Oturduğu Mubah Yerinden Kaldırmanın Haram Kılınması Bâbı
5813-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdullar b. Nümeyr haber verdi. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyel etti. H. Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. ki) Bize Yahya (bu zat Kattan'dır) rivâyet etti. H. İbn Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdül-Vahhat (yani Es-sekafî) rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Ubeydullah'dan rivâyel etmişlerdir. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. Lâfız onundur. (Ded ki): Bize Muhammed b. Bişr ile Ebû Üsame ve İbn Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Hişâm'dun, o da babasından, o di Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ien naklen rivâyet etti: adam bir adamı yerinden kaldınp, sonra oraya oturmasın! Lâkir aralanın, genişleyin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir İnsanı Önceden Oturduğu Mubah Yerinden Kaldırmanın Haram Kılınması Bâbı
5814-)
Bize Ebû'r-Rabî' İle Ebû Kâmil de rivâyet ettiler. (Dediler ki) Bize Hammad rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. H. Yahya b. Habîb de rivâyet etti. ki): Bize Ravh' rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. H. iki râvi İbn Cüreyc'den rivâyet etmişlerdir. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk (yani İbn Osman) haber verdi. râvilerin hepsi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Leys'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Fakat hadîste: aralanın, genişleyin...» cümlesini anmamışlardır. İbn Cüreyc hadîsinde: «Ben Cuma gününde mi? dedim. Cuma gününde ve başka günlerde cevabını verdi.» cümlesini ziyade etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir İnsanı Önceden Oturduğu Mubah Yerinden Kaldırmanın Haram Kılınması Bâbı
5815-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdü’l-A'lâ, Ma'mer'den, o da Zührî'den, o da Salimden, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz din kardeşini yerinden kaldırıp, sonra onun yerine oturmasın!» buyurmuşlar. İbn Ömer kendisi için biri yerinden kalkarsa oraya oturmazmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir İnsanı Önceden Oturduğu Mubah Yerinden Kaldırmanın Haram Kılınması Bâbı
5816-)
Bize bu hadîsi Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzak haber verdi. ki): Bize Ma'mer bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir İnsanı Önceden Oturduğu Mubah Yerinden Kaldırmanın Haram Kılınması Bâbı
5817-)
Bize Seleme b. Şebîb rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. ki): Bize Mâkıl (bu zat İbn Ubeydillah'dır), Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti: biriniz Cuma günü din kardeşini yerinden kaldırmasın. Sonra gidip onun yerine oturmasın. Lâkin; aralanın, desin!» buyurmuşlar. Ömer rivâyetini Buhârî «İstizan» bansınde tahric etmiştir. diyor ki: «Bu nehiy tahrim içindir. Bir kimse cuma günü olsun, başka bir günde olsun, namaz veya başka bir şey için mescid-de veya başka bir yerde mubah bir yere oturursa, o yerin hak sahibi odur. Başkasının onu yerinden kaldırması haram olur. Delili bu hadîstir. Yalnız ulemamız fetva vermek yahut Kur'ân veya ulum-u şer'iyye okumak için bir kimsenin alışmış olduğu yeri bundan istisna etmişlerdir. Böylesi o yerde hak sahibidir. O geldiği zaman o yere başkası oturamaz.» Abdullah b. Ömer'in kendisine ayağa kalkan kimsenin yerine oturmaması, kendi vera ve takvasıadandır. Yoksa oturması haram değildir. Hazret-i İbn Ömer burada iki şeyi nazar-ı itibara almış olabilir:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Bir İnsanı Önceden Oturduğu Mubah Yerinden Kaldırmanın Haram Kılınması Bâbı
5818-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti, (Dedi ki» Bize Ebû Avâne haber verdi. Kuteybe şunu Atf söyledi. Bize Abdül'Aziz (yani İbn Muhammed) rivâyet etti. Her iki râvi Süheyl'den, o da haftasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmişler ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ayağa kalktığı vakit. .» Ebû Avane'nin hadîsinde: «Bİr kimse oturduğu yerden kalkar da, sonra oraya dönerse, o kimse, o yerde hak sahibidir.» buyurmuşlardır. beyanına göre bir kimse mescidde namaz veya başka bir ibâdet için bir yere oturur da sonra abdest almak veya ufak bir iş görmek maksadıyle oradan kalkar ve tekrar dönmeyi niyet ederse, o yerdeki hakkı bâtıl olmaz. Oraya başkası oturmuş olsa bile kaldırmaya hakkı vardır. Oturan kimsenin de kalkması icab eder. Delili bu hadîstir. bazıları yerine oturan kimsenin kalkması vâcib değil, müstehabdır, demişlerdir ki, İmâm-ı Mâlik'in mezhebi budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Oturduğu Yerden Kalkıp De Sonra Oraya Dönen Kimsenin, O Yerde Hak Sahibi Olması Bâbı
5819-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Cerir haber verdi. H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Hişam'dan rivâyet etmişlerdir. H. yine Ebû Küreyb rivâyet etti. Lâfızı şudur: Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Hişâm babasından, o da Zeyneb binti Ümmü Seleme'den, o da Ümmü Seleme'den naklen rivâyet »etti ki: Kadın tabiatlı bir adam evde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında bulunuyormuş. Ümmü Seleme'nin kardeşine: Yâ Abdellah b. Ebî Ümeyye! Yaruı Allah size Tâif'i fethederse sana filancanın kızını göstereceğim. Çünkü o kız dörtle gelir, sekizle gider, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu İşitmiş de: «Bunlar sizin yanınıza girmesin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kadın Tabiatlı Kimsenin Yabancı Kadınların Yanına Girmesinin Men Edilmesi Bâbı