Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

5970-) Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Cehdam haber verdi. ki): Bize İsmail (bu zât bizce İbn Cafer'dir.) Ömer b. Nâfi'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Bir gün Abdullah b. Ömer kendine ait bir yıkıntının yanında bulunuyordu. Derken bir yılan parıltısı gördü ve bu yılanı takib ederek öldürün, dedj, Ebû Lübâbete'l-Ensârî: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i evlerde olan küçük yılanların Öldürülmesini yasak ederken işittim. Yalnız ebterle iki çizgilisi müstesna. Çünkü onlar gözü kör eder ve kadınların karınlarındaki ceninleri araştırırlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5971-) Bize Harun b. Saîd el-Eylî de rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâme rivâyet etti. Ona da Nâfi' rivâyet etmiş ki: İbn Ömer, Ömer b. Hattâb'ın evinin yanındaki köşkte bir yılan gözetirken yanına Lübâbe uğramış... Leys b. Sa'd'ın hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5972-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe Ebû Küreyb ve İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya ile İshâk ahberana; ötekiler haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte mağarada idik. Ona mürselât sûresi indirilmiş, biz de bu sûreyi onun ağzından taze taze alıyorduk. Birden üzerimize bir yılan çıktı: öldürün.» dedi. Biz de öldürmek için davrandık, fakat yılan bizden önce kaçtı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sizi onun şerrinden koruduğu gibi, onu da sizin şerrinizden korudu.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5973-) Bize Kuteybe b. Said ile Osman b. Ebî Şeybe de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerîr A'meş'den bu isnadla bu hadisin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5974-) Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Hafs (yani İbn Gıyas) rivâyet etti. ki): Bize A'mes İbrahim'den, o da Esved'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'da ihramlı bir hacıya bir yılanı öldürmesini emir buyurmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5975-) Bize Ömer b. Hafs b. Gıyas rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize A'meş rivâyet etti. ki): Bana İbrahim, Esved'den, o da Abdullah’dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Bir defa Hazret-i Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le birlikte bir mağarada iken... Cerîr'ie Ebû Muâviye'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5976-) Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Mâlik b. Enes, Sayfî'den —Bu zât bizce İbn Eflah'ın âzâtlısıdır— naklen haber verdi. ki): Bana Hişam b. Zühre'nin azatlısı Ebû's-Sâib haber verdi ki: Kendisi Ebû Saîd'i Hudrî'nin evinde yanına girmiş. ki): Onu namaz kılarken buldum ve oturarak namazını bitirinceye kadar onu bekledim. Derken evin bir tarafında çatıdaki çubuklar arasında bir kıpırtı işittim de bakındım. Ne göreyim bir yılanmış. Hemert öldürmek için üzerine sıçradım. Fakat Ebû Said bana otur diye işaret etti. Ben de oturdum. Namazdan ayrıldıktan sonra hânesindeki bir eve işaret ederek: Şu evi görüyor musun? dedi, Evet! cevâbını verdim. Bunda bizden yeni evlenmiş bir genç vardı. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte hendek gazasına çıktık. Bu genç günün yarısında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den izin alarak evine dönüyordu. Bir gün yine ondan izin aldı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: silâhım ali Çünkü Kureyza'nın sana düşmanlık edeceğinden korkarım.» dedi. Adam da silâhını aldi. Sonra evine döndü. Bir de ne görsün karısı iki kapının arasında ayakta değil mi! Hemen süngüsü ile onu vurmak için üzerine yürüdü. Kıskançlığı kabarmıştı. Kadın ona: Yapma! Süngünü çek! Eve gir de beni dışarıya ne çıkardı bir gör! dedi. O da girdi. Bir de baktı ki büyük bir yılan!.. Döşeğin üzerine kıvrılmış yatıyor! Hemen süngü ile yılanın üzerine vararak onun işini bitirdi. Sonra dışarı çıkarak süngüyü avluya dikti. Derken yılan üzerine atıldı. Artık hangisi çabuk öldü. yılan mı, yoksa genç mi? Bilinemedi, Biz hemen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bunu kendisine anlattık ve: Allah'a dua et, onu bizim için diriltsin! dedik. «Arkadaşınız için istiğfar edin!» buyurdu. Sonra şunu ilâve etti: Medine'de müslümen olmuş cinler vardır. Onlardan birini görürseniz, kendisine üç gün ihtarda bulunun. Şâyet bundan sonra size (yine) görünürse onu Öldürün! Çünkü o bir şeytandır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5977-) Bana Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Vehb b. Cerîr b. Hâzim rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Esma' b. Ubeyd'i Sâib denilen bir adamdan rivâyet ederken dinledim. Bizce bu zât Ebû Sâib'dir. ki): Ebû Saidi Hudri'nin yanına girdik. Otururken bir ara yatağının altında bir kıpırtı işittik de baktık. Ne görelim!.. Bir yılanmış!.. hadîsi kıssasıyle Mâlik'in Sayfî'den rivâyet ettiği badis gibi nakletmiştir. O bu hadîste şunu da söylemiştir: «Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bu evlerin yılan sakinleri vardır. Onlardan birini görürseniz üzerine üç defa zorlama yapın; giderse ne âlâ.. Aksi takdirde onu Öldürün! Çünkü o bir kâfirdir.» dedi. Yanındakilere de: arkadasınîzı defnedin.» buyurdu.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5978-) Bize Zübeyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, İbni Aclan'dan rivâyet etti. ki): Bana Sayfî, Ebû's-Sâib'den, o da Ebû Saîdi Hudrî'den naklen rivâyet etti. ki): Ebû Saîd'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki Medine'de cinlerden müslüman olmuş bir taife vardır, imdi her kim bu yılanlardan bir şey görürse ona üç defa İhtarda bulunsun, ondan sonra kendisine görünürse artık onu öldürsün. Çünkü o bir şeytandır.» buyurdular. rivâyetlerden İbn Ömerle Ebû Lübâbe hadîsim Buhârî «Bed'ü-l-Halk» bahsinde; İbn Mes'ûd hadîsini «Mürselât Sûresinin Tefsirinde tahric etmiştir. iki tufyeli demektir. Tufye mukl denilen yemişin yaprağıdır. Bu yemişin yaprağı üzerinde iki çizgi bulunurmuş. Yılanın da sırtında iki beyaz çizgi bulunduğu için benzetme sureliyle ona tufyeli yılan denilmiştir. Biz çizgili yılan demekle iktifa ettik. Kısa kuyruklu son derece zehirli bir yılandır. Gebe bir kadın bu yılana bakar bakmaz çocuğunu düşürürmüş. İhtimal bunun sebebi kadının birdenbire korkmasıdır. Maamafih Hattâbî ile diğer bazı ulemânın beyânına göre gerek çizgili yılanın, gerekse ebterin gözlerinde Cenâb-ı Hak öyle bir hassa halketmiştir ki bir bakışta insanı kör ederlermiş. Küçük yılan demektir. Bazıları ince ve hafif, bir takımları da ince beyaz yılan demek olduğunu söylemişlerdir. çizgili yılanın kadınların karnınd'aki ceninleri araştırmalarından murad onları düşürtmeleridir. Yani çocuk düşürtmeye -mecazen araştırma denilmiştir. Maamafih Allahü teâlâ’nın kendilerinde yarattığı bir hassa sebebiyle hakikaten araştırma yapmaları da mümkündür. diyor ki: «Medine'nin yılanları bu hadislerde beyân edildiği şekilde ihtar verilmeden öldürülmez. Fakat ihtar verilir de yine gitmezlerse Öldürülürler. Sair yerlerin ve evlerin yılanlarını ise ihtarsız Öldürmek menduptur. Çünkü bu babda birçok sahih hadisler vardır. Medine yılanlarının İhtarsız öldürülememesi hadîste beyân buyurulduğu üzere yılan şeklindeki cinlerden bir taifenin Medine'de müslümanlığı kabul ettiğindendir.» bir cemâat hadîsteki nehyin umûmî olduğuna, binâenaleyh nerede olursa olsun evlerde yaşıyan yılanların ihtarsız Öldürülemiyeceğine kail olmuşlardır. Kırlarda yaşayanlar ise onlara göre de ihtarsız Öldürülür, İmâm Malik'e göre mescidlerde bulunanlar öldürülür. İhtarın keyfiyeti hakkında İbn Habib Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: Süleyman b. Dâvûd'un aldığı söz hakkı için bize eziyet vermemenizi ve bize görünmemenizi dilerim.» dediğini rivâyet etmiştir. defa zorlamaktan murad İmâm Mâlik'e göre: Seni Allah ve âhiret günü aşkına bize görünmemeye ve eziyet vermemeye zorluyorum, demektir. İhtardan sonra yılan yine görünmekte devam ederse evlerde yaşayan yılan veya rnüslüman olan cin olmadığı anlaşılır. Bunun şeytan olduğu bildirildiğinden öldürülmesinde beis yoktur. rivâyetlerden ihramlı bir kimsenin yılan öldürebileceği, yılanın Harem-i Şerîfde de öldürülmesi caiz olduğu anlaşılmaktadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Yılanların Ve Onlardan Başkalarının Öldürülmesi Bâbı
5979-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd, İshâk b. İbrahim ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler, İshâk ahberanâ; ötekiler had-desenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Abdu'l-Hamid b. Cüheyr b. Şeybe'den, o da Saîd b. Miiseyyeb'den, o da Ümmü Şerik'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona kertenkeleleri Öldürmesini emir buyurmuş. Ebî Şeybe'nin hadîsinde (Ona tâbiri yoktur. Sâdece) emir buyurdu, denilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kertenkele Öldürmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5980-) Bana Ebu't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize İbni Vehb haber verdi. ki): Bana İbn Cüreyc haber verdi. H. Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef dahi rivâyet etti. ki): Bize Ravh rivâyet etti. (Ded; ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti, ki): Bize Muhammed b. Bekir haber verdi. ki): Bize İbni Cüreyc haber verdi. ki): Bana Abdül-Hamid b. Cüreyc b. Şeybe haber verdi. Ona da Saîd b. Müseyyeb haber vermiş. Ona da Ümmü Şerik haber vermiş ki; kendişi kertenkeleleri öldürmek hususunda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den emir istemiş, o da onların Öldürülmesini emir buyurmuş. Şerik Benî Âmir b. Lüey kabilesi kadınlarından biridir. İbn Ebî Halet ile Abd b. Humeyd'in hadîsleri lâfız itibariyle birdir. İbn Vehb'in hadîsi de ona yakındır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kertenkele Öldürmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5981-) Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzak haber verdi, ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Âmir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen haber verdi ki; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kertenkelenin Öldürülmesini emir buyurmuş ve ona fasıkcık adını vermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kertenkele Öldürmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5982-) Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kertenkele için fâsıkçık demiş. şunu ziyâde etmiştir. Âişe: Ben onun kertenkeleyi Öldürmeyi emrettiğini işitmedim demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kertenkele Öldürmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5983-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ha-lid b. Abdülah, Süheyl'den, o da bahasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim bir kertenkeleyi ilk vuruşta öldürürse ona şu ve şu kadar sevâb vardır. Ve her kim onu ikinci vuruşta Öldürürse, birinciden aşağı olmak üzere ona şu kadar sevab vardır. Ve her kim onu üçüncü vuruşta öldürürse ona da ikinciden aşağı olmak üzere şu ve şu kadar sevab vardır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kertenkele Öldürmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5984-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti, ki) . Bize Cerîr rivâyet etti. H. Muhammed b. Sabbah dahi rivâyet etti. ki): Bize İsmail (yani İbn Zekeriyya) rivâyet etti. H. Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Veki' Süfyan'dan rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Hâlid'in Süheyl'den rivâyet ettiği hadîs manâsıyla rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız Cerîr müstesna! Çünkü onun hadîsinde: kim bir vuruşta bir kertenkele öldürürse ona yüz sevab yazılır, ikincide bundan daha aşağı, üçüncüde ondan daha aşağı yazdır.» ifâdesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kertenkele Öldürmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5985-) Bize Aluhammed b. Sabbah da rivâyet etti. ki): Bize İsmâil (yani İbn Zekeriyya) Süheyl'den rivâyet etti. ki): Bana kız kardeşim Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: vuruşta yetmiş sevab vardır.» buyurmuşlar, Âişe hadîsini Buhari «Bcd'ül-Halk» bahsinde tahrîc etmiştir. Kertenkele demektir. Biraz daha büyüğüne Arablar Sam ebras derler. Ulemâ kertenkelenin eziyet verici haşerattan sayıldığında ittifak etmişlerdir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in onun öldürülmesini emir buyurması bundandır. Bir vuruşta öldürmenin çok sevablı. ikinci vuruşta Öldürmenin ondan daha az sevablı olması bu hususta dikkat göstermeye teşvik içindir. Çünkü bir vuruşta öldürülemezse kaçabilir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hilde ve haremde öldürülen zararlı hayvanlar gibi buna da fâsıkcık adı vermiştir. Fâsık yoktan çıkandır. Bu hayvanlar da fazla zarar yapmak ve eziyet vermek suretiyle âdeta diğer haşerâtın içinden çıkmışlardır. İmâm Ahmed'in Hazret-i Âişe'den rivâyet ettiği bir hadîste şöyle denilmektedir: «Âişe'nin evinde dayalı bir süngü vardı. Bu kendisine soruldu da şunları söyledi: Biz onunla kertenkele öldürürüz. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verdi ki: İbrahim (aleyhisselâm) ateşe atıldığı vakit yeryüzündeki bütün hayvanlar onu söndürmeye çalışmış, yalnız kertenkele istisna teşkil etmiştir. Çünkü o ateşi üfürmüştür. Bu sebeple Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun öldürülmesini emir buyurdu.» Yine Hazret-i Âişe'den rivâyet olunduğuna göre Beyt-i Makdis yandığı vakit kertenkeleler ateşi üfürmüşlerdir. Bu hadîsler kertenkelenin fıtratında kötülük olduğunu beyân için vârid olsa gerektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kertenkele Öldürmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5986-) Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele b. Yahya rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da Saîd b. Müseyyeb ile Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, onlar da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: Peygamberlerden birini bir karınca ısırmış da emir vererek karınca yuvasını yaktırmış. Bunun üzerine Allah ona: Seni bir karınca ısırdı diye ümmetlerden tesbihde bulunan bir ümmeti helâk mı ettin? diye vahy buyurmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Karınca Öldürmenin Yasak Edilmesi Bâbı
5987-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Muğîre yani İbn Abdirrahman El-Hızâmî Ebû'z-Zînad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: biri bir ağacın altına indi de kendisini bir karınca ısırdı. O da eşyasını emrederek ağacın altından çıkarttı. Sonra emir verdi ve karınca yuvası yakıldı. Bunun üzerine Allah ona bir tek karınca yak-saydın ya! diye vahy buyurdu.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Karınca Öldürmenin Yasak Edilmesi Bâbı
5988-) Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmam: Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettikleri şunlardır diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: biri bir ağacın altında indi de kendisini bir karınca ısırdı. O da eşyasını emrederek ağacın altından çıkarttı. Ve emir vererek karınca yuvası ateşte yakıldı. Bunun üzerine Allah ona: Bir tek karınca yaksaydın ya! diye vahy buyurdu.» hadîsi Buhârî «Kitâbü'î-Cihad»'da; Ebû Dâvud «Edeb» bahsinde; Nesâî ile İbn Mâce «Kitâbü's-Sayd»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. yakan peygamberin Mûsa (aleyhisselâm) olduğu söylenir. beyânına göre bu hadîs o peygamberin şeriatında karınca öldürmenin caiz olduğuna ve yakmak suretiyle öldürmenin de meşru' bulunduğuna hamledilmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak o peygamberi öldürmek veya yakmak işini neden yaptı diye muaheze etmemiş, bir karıncadan fazlasını yaktığı için mes'ul tutmuştur. tek karınca yaksaydın ya!» cümlesinden murad yalnız seni ısıran karıncayı yaksaydın ya! Cinayeti İşleyen oydu. diğerlerinin kabahati yoktu, demektir. şeriatımızda diri diriye bir hayvanı yakmak caiz ceğildir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'dan başka kimse azâb edemez.» buyurmuştur. Bu hadis meşhurdur. Karıncayı yakmadan öldürmek de caiz değildir. Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîste: (sallallahü aleyhi ve sellem) dört hayvanın öldürülmesini yasak etti. Bunlar: Karınca, arı, hüdhüd ve göçgen kuşudur.» denilmiştir. Mezkûr hadîsi Ebû Dâvud, Buhârî'nin şartı üzere sahîh bir isnadla rivâyet etmiştir. Şerif karıncanın ve bütün hayvanların tesbih ettiğine delildir, İbn Tin: «Bu da karıncayı yakmak caiz değildir diyenlere delildir.» diyor. İbn Habib karınca yakmayı caiz görmüştür. Karınca ve diğer canlıları yakmak ancak zaruret icab ettiği takdirde caiz olabilir. Bugün birçok yerlerde tarlalardaki anızın yakılması dinen düşünülecek bir mes'eledir. Zira yanan anızla birlikte milyonlarca karınca ve-sâir haşerâtm da telef olduğunda şüphe yoktur. İşittiğimze göre bundan elde edilen raide cüz'i bir gübre yerini tutması imiş. Binâenaleyh zaruret derecesini bulmayan bu işe dinen cevaz verilemez.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Karınca Öldürmenin Yasak Edilmesi Bâbı
5989-) Bana Abdullah b. Muhammed b. Esma’ Ed Dubâî rivâyet etti. ki) Bize Cüveyriye b. Esma', Nâfi'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadın bir kedi sebebiyle azâb o'unmuştur. Kediyi ölünceye kadar hapsetmiş ve onun sebebiyle cehenneme girmiştir. Onu hapsettiği müddetçe ne doyurmuş, sulamiş, ne de yerin haşerâtından yemesine müsaade etmiştir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kedi Öldürmenin Haram Edilmesi Bâbı
5990-) Bana Nasr b. Alî El-Cehdamî de rivâyet etti. ki) ; Bize Abdü’l-A'lâ, Ubeydüllah b. Ömer'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'le Saîd El-Makburî'den, onlar da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mânâsı gibi rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kedi Öldürmenin Haram Edilmesi Bâbı
5991-) Bize bu hadîsi Harun b. Abdillah ile Abdullah b. Cafer Mân b. İsa'dan, o da Mâlik'den, o da Nâfî'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu mânâda rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kedi Öldürmenin Haram Edilmesi Bâbı
5992-) Bize Ebû Küreyb dahi rivâyei etti. ki): Bize Ab-de, Hişam'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kadın doyurup, sulamadığı ve yerin haşerâtından yemesine müsaade etmediği bir kedi sebebiyle azâb olunmuştur.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kedi Öldürmenin Haram Edilmesi Bâbı
5993-) Bize yine Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. ki): Bize Hişam bu isnadla rivâyette bulundu. iki ravinin hadîsinde «Onu bağladı...» cümlesi vardır. Ebû Muâviye'nin hadîsinde (Haşâşilerd yerine) Haşarati’l-Erd denilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kedi Öldürmenin Haram Edilmesi Bâbı
5994-) Bana Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Abd ahberana; İbn Râfi' ise baddesena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer haber verdi. ki): Zührî şunu söyledi: Bana da Humeyd b. Abdirrahman Ebû Hüreyre'den o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Hişam b. Urve'nin hadîsi mânâsında rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kedi Öldürmenin Haram Edilmesi Bâbı
5995-) Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdür-rezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarkilerin hadîsi gibi haber verdi. hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Enbiyâ»’da tahric etmiştir. Hadîs-i Şerif kedi öldürmenin ve aç susuz kediyi hapsetmenin haram olduğuna delildir. Kedi sebebiyle azâb olunan kadının müslüman olup olmadığı ihtilaflıdır. «Hadîsin zahirine göre bu kadın müslümandır. Cehenneme girmesi kedi sebebiyledir.» diyor. Kâdi Iyâz: «Caiz ki bu kadın kâfirmiş ve küfründen dolayı azâb edilmiştir. Kedi sebebiyle ise bu azabın üzerine azâb ziyâde edilmiştir. Çünkü bunu kadın hak etmiştir...» demektedir. Kadının işlediği mâsiyet esas itibariyle küçük günahlardan İse de ısrarla devam ettiği için büyük günah olmuştur. Kadının ebedî cehennemde kalacağını gösteren bir delil yoktur. Hadîs-i şerif hayvanın nafakası sahibine vâcib olduğuna delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Kedi Öldürmenin Haram Edilmesi Bâbı
5996-) Bize Kuteybe b. Saîd Mâlik b. Enes'den kendisine Ebû Bekr'in azatlısı Sümeyy tarafından, Ebû Salih Es-Semman'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen okunanlar meyânında rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: defa bir adam yolda giderken şiddetle susamış ve bir kuyu bularak içerisine inmiş, su içmiş. Sonra çıkmış. Bir de baksa bir köpek dilini çıkarmış soluyor. Susuzluktan çiğili toprağı yiyor. Bu adam kendi kendine bu köpeğin susuzluğu benim susuzluğum derecesini bulmuş, demiş. Ve kuyuya inerek mestini su ile doldurmuş, sonra onu ağzıyle tutarak yukarıya çıkmış ve köpeği sulamış. Allah da ona şükretmiş ve onu affetmiş.» Ya Resûlallah! Gerçekten bu hayvanlarda bizim için bir ecir var mı? diye sormuşlar. bir yaş karaciğer hakkında ecir vardır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Dokunulmaz Hayvanları Doyurup Sulamanın Fazileti Bâbı
5997-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid El-Ahmer. Hişâm'dan, o da Muhammed'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: bir kadın sıcak bir günde bir köpeğin su kuyusu etrafında dolaştığını görmüş. Hayvan susuzluktan dilini sarkıtmışmış. Ve ona mesti ile su çıkarmış da; kadına mağfiret buyurulmuş.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Dokunulmaz Hayvanları Doyurup Sulamanın Fazileti Bâbı
5998-) Bana Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize Abdillah b. Vehb haber verdi, ki) . Bana Cerîr b. Hazim Eyyûbu Sahtiyaniden, o da Muhammed b. Sirîn'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Şöyle dedi::Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): defa bir köpek bir su efrafında dolaşıyordu Az daha susuzluk onu öldürüyordu. Anîden onu Benî îsrâil fâhişelerinden bir fahişe gördü. Hemen mestini çıkararak onunla köpeğe su çekti ve hayvanı suladı Bu sebeple de kendisine mağfiret olundu.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Müsâkat», «Mezâlim», «Edeb» ve «Enbiya» bahislerinde; Ebû Dâvud «Kitâbü'l-Cihâd»'da tahric etmişlerdir. bir yaş karaciğer hakkında ecir vardır.» cümlesinden murad Her canlıyı doyurup sulamakta ve yardımda bulunmakta sevab vardır demektir. Canlıya yaş karaciğer denilmesi Ölünün cismi ve ciğerleri kuruduğu içindir. diyor ki: "Bu hadiste muhterem olan hayvana iyilikte bulunmaya teşvik vardır. Muhterem hayvan öldürülme; emredilmeyendir. Öldürülmesi emrolunan hayvan hakkında ise şeriatın emrine imtisal olunur. Öldürülmesi emredilen harbi kâfir, mürted, kudu köpek hadîste sayılan beş fasik hayvan ve bu mânâda olanlardır. Muhterem hayvanı sulamak ve doyurmak gibi iyiliklerde bulunmakla sevap hasıl olur. Bu hususta hayvanın sâhibli olup olmaması, kendinin veya başkasının olması müsavidir.» «Bu hadis bütün hayvanlar hakkında âmmdır.» demiş. Ebû Abdü’l-Melik ise onun Beni îsrâil'e ait olduğunu söylemiş, müslümanlıkta köpeklerin öldürülmesi emrolunduğunu hatırlattıktan sonra hadîsin bazı zararsız hayvanlar hakkında vârid olduğunu iddia etmiş: «Çünkü domuz gibi öldürülmesi emrolunan hayvan zararı artsın diye su vererek kuvvetlendirilemez.» demiştir. Allâme aynî Ebû Abdü’l-Melik'e cevab vermiş hadisin Benî İsrail âit olduğu iddiasını delilsiz bir iddia olarak vasıflandırmış. Köpeklerin öldürülmesi emrinin de neshedildiğini hatırlatmış, bunun bazı zararlı hayvanlara mahsus oluşu iddiasını da tehakküm saymıştır. Son sözü Nevevî'ye nakleden Aynı şunları söylemiştir: Nevevîye de şaşarım, hadîsin muhterem hayvanlar hakkında umumi olduğunu iddia ediyor. Bu dahi delilsiz bir davadır. Hadisin aslı Allah mahlûklarına şefkat göstermeye mebnidir. Şefkat göstermezse zararlı hayvanı öldürmeye münâfi değildir. Böyle bir hayvanı evvelâ sular, sonra öldürür. Çünkü biz Öldürmeyi bile güzel yapmakla me'muruz. şükretmesinden murad, onun amelini kabul buyurması, sevab yazması ve affetmesidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Selâm
Konu: Dokunulmaz Hayvanları Doyurup Sulamanın Fazileti Bâbı
5999-) Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh ile Harmele b. Yahya rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan rivâyet etti. ki): Bana Ebû Seleme b. Abdirrahman haber verdi. ki): Ebû Hüreyre şunu söyledi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: (azze ve celle): Âdemoğlu dehre sövüyor, halbuki dehr benim. Gece ve gündüz benim yed-i kudretimdedir.» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Dehre Sövmenin Yasaklanması Bâbı
6000-) Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim ile İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Ömer'indir. İshâk ahberanâ; İbn Ebî Ömer ise haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Süfyan Zührî'den, o da İbn Müseyyeb’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: (azze ve celle): Âdemoğlu bana eza veriyor, dehre sövüyor. Halbuki dehir benim. Gece ile gündüzü döndürürüm.» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Dehre Sövmenin Yasaklanması Bâbı
6001-) Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer Zührî’den, o da İbn Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: (azze ve celle): Âdemoğlu bana ezâ ediyor. Vay dehrin musibetine! diyor. Sizden biriniz sakın: Vay dehrîn musibetine! demesin. Çünkü dehîr benim, gecesini gündüzünü döndürürüm, dilediğim zaman ikisini de tutarım.» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Dehre Sövmenin Yasaklanması Bâbı
6002-) Bize Kuteyhe rivâyet etti. ki) ; Bize Muğîre b. Abdirrahman, Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sizden biriniz: Vay dehrin musibetine! demesin. Çünkü dehr ancak Allah'dır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Dehre Sövmenin Yasaklanması Bâbı
6003-) Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etu. ki): Bize Cerîr Hişâm'dan, o da İbn Sîrîn'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: soğmeyin! Çünkü dehr ancak Allah'dır.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Tevhid» ve «Tefsir» bahislerinde Ebû Dâvud «Kîtâbü'l-Edeb»'de; Nesâî «Tefsir»'de tahrîc etmişlerdir. aslında bu âlemin müddetidir. Bilâhare her çok müddete dehr denilmiştir. Zaman bunun hilâfmadır. Çünkü müddetin azma da, çoğuna da zaman denilebilir. Hadîs-i şerifte dehrden murad gece ile gündüzü döndüren ve bütün işleri bunların içinde çeviren Allah'dır. Şu halde: söğmeyin...» demek dehrin yaratanına söğmeyin mânâsına gelir. Câhiliyyet devrinde Arabların basına bir musibet gelirse, onu dehre izafe ederlerdi. Hattâ Kur'ân-ı Kerim'de beyân buyrulduğu vecihle: ancak dehr helâk eder." Sûre demişler ve zamana söğmüşlerdi. Çünkü dehrin Allah tarafından yaratıldığını bilmezler, onu ezelî ve ebedi sanırlardı. Bundan dolayı kendilerine dehriye denilmiştir. bana ezâ ediyor...» cümlesi hakkında Kurtubî şunları söylemiştir: «Bunun mânâsı: Bana öyle söz söylüyor ki: Bu söz eziyyet duyan bir kimseye söylense bundan müteezzi olur. Allah eziyet duymaktan münezzehtir. Bu siz burada mecazdır. Bundan maksat onu kim söylerse Allah'ın gazabına maruz olur. demektir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Dehre Sövmenin Yasaklanması Bâbı
6004-) Bize Haccâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Eyyûb'dan, o da İbn Sîrîn’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bîriniz dehre söğmesin. Çünkü dehr ancak Allah'dir. Ve sizden biriniz üzüme kerm demesin. Çünkü kerm müslüman kişidir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Üzüme Kerm Demenin Keraheti Bâbı
6005-) Bize Amrü'n-Nâkid ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân Zührî'den, o da Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti: demeyin! Çünkü kerm mü'minin kalbidir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Üzüme Kerm Demenin Keraheti Bâbı
6006-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerîr Hişam'dan, o da İbn Sîrin'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti: kerm adı vermeyin! Çünkü kerm müslüman kişidir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Üzüme Kerm Demenin Keraheti Bâbı
6007-) Bize (yine) Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Âli b. Hafs rivâyet etti. ki): Bize Verkâ', Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz kerm demesin. Çünkü kerm ancak mü'minin kalbidir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Üzüme Kerm Demenin Keraheti Bâbı
6008-) Bize İbn Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdü'r-Rezzâk rivâyet" etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şunlardır diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Ki: Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz üzüme kerm demesin! Çünkü kerm ancak müslüman kişidir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Üzüme Kerm Demenin Keraheti Bâbı
6009-) Bize Ali b. Haşrem rivâyet etti. ki): Bize İsâ (yani İbn Yûnus) Şu'be'den, o da Simâk b. Harb'dfen, o da Alkame b. VâiT-den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi: demeyin! Lâkin habele (yânı üzüm) deyin!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Üzüme Kerm Demenin Keraheti Bâbı
6010-) Bu hadîsi bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Ömer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Simak'dan rivâyet etti. ki): Ben Alkame b. Vâil'i babasından rivâyet ederken dinledim ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): demeyin! Lâkin İneb ve hable deyin!» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Edeb»'de tahrîc etmiştir. Ineb üzüm; hable yahut habele üzüm çotuğu yani bağı demektir. Kerm de aynı mânâya gelir. Ancak Arablar bu kelimeyi hem üzüm, hem bağ. hem de şa-rab mânâlarında kullanırlardı. Bir de şarab cömertliğe sevk ettiği için ona kerm demişlerdi. Bundan dolayı şeriat bu kelimeyi üzüme ve üzüm ağacına isim yapmayı mekruh saymıştır. Çünkü Arablar bu kelimeyi işitmekle çok defa şarab hatırlarına gelir, nefisleri kabarabilir, hatta içebilirlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu isme ancak müslüman bir adamın yahut mü'min kalbin lâyık olduğunu bildirmiştir. Zira Kerm, keremden alınmıştır. Mü'minirı kalbine kerm demesi; içinde îmân, hidâyet, nur, takva ve bu ismi hak eden sıfatlar bulunduğundandır. Müslüman kişi de böyledir. Lügat ulemâsının beyânına göre Arablar cömert adam ve cömert kadın mânâsına «Racülün kermün» ve «İmraetün kermün», «Nis-vetün kermün» derler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Üzüme Kerm Demenin Keraheti Bâbı
6011-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucur rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize İsmail, (bu zat İbn Cafer'dir.) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz abdim ve emem demesin! Hepiniz Allah'ın abdleri ve hepinizin kadınları Allah'ın emeleridir. Lâkin benim ğulamım, benim cariyem, benim fetâm, benim fetâtım desin!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Köle, Cariye, Efendi Ve Seyyid Kelimelerini Kullanmanın Hükmü Bâbı
6012-) Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Cerîr A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz benim abdim demesin! Zira hepiniz Allah'ın abdlerisiniz, Velâkin fetam desin! Köle ds Rabbim demesin, lâkin seyyidim desin!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Köle, Cariye, Efendi Ve Seyyid Kelimelerini Kullanmanın Hükmü Bâbı
6013-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. Ebû Saîd El-Eşecc de rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. iki râvi A'meş'den bu İsnad ile rivâyette bulunmuşlardır. İkisinin hadîsinde de: efendisine mevlâm demesin!» cümlesi vardır. Ebû Muâviye'nin hadîsinde: sizin mevlânız Allah (azze ve celle)'dir.» ziyâdesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Köle, Cariye, Efendi Ve Seyyid Kelimelerini Kullanmanın Hükmü Bâbı
6014-) Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer Hemmam b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmâm ; Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Rabb'ime su ver, Rabbini doyur, Rabbine ışık getir, demesin. Yine sizden biriniz: Rabbim demesin! Seyyidim, mevlâm desin! Ve biriniz: Abdim, emem demesin! Fetam, fetâhm, ğulâmım, desin!» buyurdular. hadîsi Buhari «Itk» bahsinde tahrîc etmiştir. ve eme, kul mânâsına gelirler. Biri erkeğe, diğeri kadına isim olmuştur. Oğlan ve hizmetçi; fetât, genç kız demektir. Mürebbî, sâhib, Mâlik ve Allah manasınadır. beyânına göre bu hadîslerden iki şey murad edilmiştir. Birincisi: Başkasının malı olan bir köle veya cariyenin sahibine rabbim dememesi gerekir. Çünkü rab olmanın hakikati Allah'a mahsustur. Gerçi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kıyâmet alâmetlerini beyân ederken: rabbini yahut rabbesini doğurmasıdır.» demiştir. Fakat bu cevazı bildirmek içindir. Nehiyden murad bu sözün kullanılmaması ve Met hâline getirilmemesidir. Nadiren kullan ilmi süt. Bir de bu kelimenin mutlak olarak kullanılması nehyedilmiştir. Yoksa başka bir şeye izafetle kullanılmasında beis yoktur. Rabbüsselem, Rabbülmal gibi terkibler hakkında söz yoktur. Kölenin sahibine seyvidim, yani efendim demesi yasak edilmemiştir. Çünkü seyyid kelimesi Allah'a mahsus değildir. Ve Allah hakkında Rab kelimesi gibi kullanılmamıştır. Hatta Kâdî Iyâz İmâm Mâlik'in dualarda Allah hakkında Seyyidim denilmesini mekruh gördüğünü nakletmiştir. Allahü teâlâ'ya Kur'ân-ı Kerîm'de ve mütevâtîr hadîslerde Seyyid denilmemiştir. Şu halde kölenin sahibine seyyidim, efendim demesinde bir işkâl veya iktibas yoktur. Kölenin sahibine mevlâm diye hitab etmesinde dahi beis yoktur. Zira Mevlâ kelimesinin on altı kadar mânâsı vardır. Mâlik, sâhib ve yardımcı mânâları da bunlardandır. Gerçi Bâbımızın üçüncü rivâyetinde «Köle de sahibine mevlâm demesin!» ibaresi göze çarpıyorsa da Kâdî Iyâz bu cümlenin A'meş'den rivâyetinde râvilerin. ihtilâf ettiklerini, bâzılarının onu hiç anmadıklarını söylemiş: «En doğrusu bu cümleyi hazfetmektir.» demiştir. Bir kimsenin sahibi bulunduğu köle ve cariyesine abdim, emem (yani kulum) demesi mekruhtur. Çocuğum, kızım, gencim gibi sözler kullanacaktır. Zira Rab kelimesinde olduğu gibi, abd kelimesine dahi müstehak olan yalnız Allah'dır. Yani kulluk Allah'a yapılır. Bir de bu kelimede mahlûka yaraşmayan ta'zim mânâsı vardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'ın kullarısınız buyurarak bu kelimeyi niçin yasak ettiğini bildirmiştir. Oğlum, kızım gibi kelimelerde böyle bir mânâ yoktur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Köle, Cariye, Efendi Ve Seyyid Kelimelerini Kullanmanın Hükmü Bâbı
6015-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H. Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. iki râvi Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etmişlerdir. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biriniz: Nefsim pis oldu, demesin! Lâkin: Nefsim kötüleşti, desin!» buyurdular. Ebû Küreyb'in hadîsidir. Ebû Bekr. ise: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den» dedi. «Lâkin» kelimesini anmadı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: İnsanın: Nefsim Habis Oldu, Demesinin Mekruh Olusu Bâbı
6016-) Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye bu isnadla rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: İnsanın: Nefsim Habis Oldu, Demesinin Mekruh Olusu Bâbı
6017-) Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da Ebû Ümâme b. Sehl b. Huneyf'den, o da babasından naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Nefsim pis oldu, demesin! Nefsim kötüleşti, desin buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Edeb»'de; Nesâî «Elyevm vel-leyle»'de tahrîc etmişlerdir. ulemâsına göre «habuset» ile «Iâgiset» kelimeleri arasında mânâca fark yoktur. Her ikisi de pis ve çirkin oldu mânâsına gelir. Lâkin hubus lâfzı çirkin görüldüğü için kullanılmaması tavsiye buyurulmuştur. Çünkü Arablar lâfızda edebe riâyet ederler, çirkin söz kullanmazlardı. göre «lâgıset»'in mânâsı daraldı, demektir. Gerçi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazına kalkamayan için: «Habis nefisi» tenbel» demişse de bu söz müphem bir şahıs için verilen bir haber mâhiyetinde olduğundan söylenmesi mahzurlu değildir. Râgıb: «Habis kelimesi îtikadda bâtıl, sözde yalan, fiilde çirkin mânâlarına kullanılır.» demiştir. İbn Battal da buradaki nehyin vucub için değil, edeb ve nezâket Bâbında olduğunu söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: İnsanın: Nefsim Habis Oldu, Demesinin Mekruh Olusu Bâbı
6018-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme Şu'be'den rivâyet etti. ki): Bana Huleyd b. Cafer, Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîdi Hudrî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: İsrail'den kısa bir kadın iki uzun kadınla birlikte yürüyormuş, bu sebeple odundan iki ayak ve altından kapalı kilitli bir yüzük edinmiş. Sonra içine misk doldurmuş. Misk kokuların en güzelidir. Ve bu iki kadının arasında geçmiş gitmiş, onu tanıyamamışlar. Eliyle de şöyle yapmış.» Şu'be elini silkmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Misk Kullanmak, Miskin En Güzel Koku Olması, Fesleğeni Ve Güzel Kokuyuı Reddetmenin Keraheti Bâbı
6019-) Bize Amru'n-Nakid rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Hârûn Şu'be'den, o da Huleyd b. Cafer ile Müstemir'den rivâyet etti. (Demişler ki): Bize Ebû Nadrâ'yı Ebû Saîdi Hudrî'den rivâyet ederken dinledik ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî İsrail'den yüzüğüne misk dolduran bir kadın anlatmış. Misk kokuların en güzelidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Edeb, Terbiye Vesaire...
Konu: Misk Kullanmak, Miskin En Güzel Koku Olması, Fesleğeni Ve Güzel Kokuyuı Reddetmenin Keraheti Bâbı