Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

4266-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti, ki): Bize Abbâd b. El-Avvâm, Huşa yn'dan, o da Şa'bî'den naklen rivâyet etti. Şa'-bf: Ben Nu'mân b. Beşîr'den işittim, demiş. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4267-) Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Ebul-Ahvas, Husayn'dan, o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: malının bir kısmını bana tesadduk etti. Bunun Üzerine annem Amra biati Ravâha; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şâhid göstermedikçe ben razı olamam, dedi. Babam da sadakama şâhid yapmak İçin beni Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürdü. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: bütün çocuklarına yaptın mı?» diye sordu. Babam: Hayır: cevabını verdi. Efendimiz: korkun, çocuklarınız arasında adalet gösterin!» buyurdular. Bunun üzerine babam döndü ve o sadakayı geri aldı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4268-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Alî b. Müshir, Ebû Hayyân'dan, o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Begümden naklen rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4269-) Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hayyân Et-Teymî, Şa'bî'den rivâyet etti. ki): Bana Nu'mân b. Beşîr rivâyette bulundu ki, annesi Binti Revâba babasına malından oğluna hibe edilen bâzı şeyleri sormuş. Babası onu bir sene bekletmiş. Sonra aklına pişmanlık gelmiş. Ama kadın: Oğluma hibe ettiğin şeye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şâhid tutmadıkça ben razı olamam, demiş. (Nu'mân diyor ki: üzerine babam elimden tuttu. O gün ben çocuktum. Beni Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürerek: Yâ Resûlallah, bunun annesi Binti Revâha, oğluna yaptığım hibeye seni şâhid tutmamı diledi, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Beşîr, bundan başka çocuğun var mı?» diye sordu. Evet, cevabını alınca: buna yaptığın kadar bağışta bulundun mu?» dedi. Baham (yine) hayır, cevâbını verince: halde beni şâhid tutma! Zîrâ ben adaletsizliğe şâhid olamam!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4270-) Bine İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki) ; İsmail, Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den rivâyet etti. Şöyle demi;: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) babama: başka oğulların var mı?» diye sordu. O: Evet! dedi. İse onların her birine bana verdiğin gibi verdin mi?» dedi. Hayır! dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem).; halde ben dürüst ve âdil olmayan bir iş üzerine şâhid olmam.» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4271-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Asım El-Ahvel’den, o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), babasına: «Beni adaletsizliğe şahid tutma!» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4272-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdülvehhâb ile Abdülâlâ rivâyet ettiler. H. İshâk b. İbrahim ile Ya'kûb Ed-Devraki de hep birden İbn Uleyye'den rivâyet ettiler. Lâfız Yâkûb'undur. ki: Bize İsmail b. İbrahim, Dâvûd b. Ebî Hind'den, o da Şa'bî'den, o da Nu'mân b. Beşîr'den naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi: beni alarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) götürdü re: Resûlüllah! Şahid ol ki, ben Nu'man'a malımda şunu ve şunu bağışladım, dedi. Bunun üzerine Efendimiz: hepsine Nu'man'a bağışladığın kadar bağışta bulundun mu?» diye sordu. Hayır! deyince: ise buna benden başkasını şahid yap!» buyurdu. Sonra; İyilik yapma hususunda oğullarının müsâvî olmalarını diler misin?» diye sordu. Babam: Hay hay! cevâbını verdi. «O halde olmaz!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4273-) Bize Ahmed b. Osman En-Nevfelî rivâyet etti. ki): Bize Ezher rivâyet etti. ki): Bize İbn Avn, Şa'bî'den, o da Nu’mân b. Beşîr'den rivâyet etti. Şöyle dedi: bana bir bağışta bulundu. Sonra şahid yapmak için beni Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürdü. Fahr-i Kâinat Efendimiz: bütün çocuklarına verdin mi?» diye sordu. Babam: Hayır! cevâbını verdi. dilediğin kadar, onlardan iyilik dilemez misin?» buyurdu. Babam: Hay hay (dilerim) dedi. halde ben şâhid olmuyorum.» buyurdular. İbn Avn diyor ki: Ben bunu Muhammed'e anlattım da: Biz ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in-: arasında müsavat yapın.» buyurduğunu rivâyet ettik, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4274-) Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Zübeyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû'z-Zübeyr, Câbir'den naklen rivâyette bulundu. ki): karısı; Oğluma köleni bağışla, hem bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şâhîd getir, demiş. Bunun üzerine Beşîr Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek şunları söylemiş: Filânın kızı benden, oğluna kölemi bağışlamamı istedi ve: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şâhid yap, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): çocuğun kardeşleri var mı?» diye sormuş. Beşîr: Evet, demiş. verdiğinin mislini onların hepsine verdin mi?» buyurmuş. Hayır, cevâbını alınca: iş yaramaz; ben ancak hak üzerine şâhid olurum »buyurmuşlar. hadîsini Buhârî «Hibe» ve «Şehâdât» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Buyû'»da; Tirmizî ile İbn Mâce Ahkâm »da; Nesâî «Nihâi» ve «Kaza» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Nu'man’ın babası Beşîr b. Sa'd, annesi de meşhur sahâbî Abdullah b. Ravâha'nın kız kardeşi Amra binti Ravâha'dır. buradaki rivâyetlerinin bâzısında Hazret-i Nu'man'a babasının bir köle bağışladığı, bâzısında da malının bir kısmını verdiği bildiriliyor. Bu bir kısımdan murâd da köle olabilirse de Taberâni (260-360) ile İbn Hibbân (-354)’in Şa'bî'den rivâyet ettikleri bir hadîste şöyle denilmektedir: Kûfe'de hutbe îrâd ederek dedi ki: Babam Beşîr b. Sa'd, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek şunları söylemiş: (Karım) Amra binti Ravâha bir oğlan doğurdu; adım Nu'mân koydum. Bu kadın Çocuğa en iyi malımdan bir bahçeği vermedikçe onu büyütmeye razı olmuyor. Bana: Bu işe Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şâhid yap, dedi... anlaşıldığına göre bağışlanan mal köle değil bahçedir. Fakat İbn Hibbân bu iki rivâyeti ayrı ayrı iki vak'aya hamlederek aralarım bulmuştur. Şöyle ki: Nu'mân (radıyallahü anh) doğduğu zaman kendisine bir bahçe verilmiş; büyüdükten sonra da köle bağışlanmıştır. Bazıları bu tevcihe i'tirâz ederek: «Beşir b. Sa'd gibi büyük bir zât nasıl olur da aynı meseleyi unutarak ikinci defa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sorar.» demişlerse de Aynî bunda asla şaşacak bir şey olmadığını, dünya düşünceleriyle âhiret tasalarının insana birçok şeyleri unutturabileceğini söylemiş; insan sözünün unutmak mânâsına gelen nisyândan alındığını söyleyenler bulunduğunu hatırlatmıştır. rivâyet'erin birinde Hazret-i Nu'man'ın: «Babam elimden tuttu; ben o zaman çocuktum...» dediği; diğerinde İse: «Babam beni kucağına alarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gördü» şeklinde beyanda bulunduğu görülüyor. Aynî bu iki rivâyetin arasını bulmuş ve: «Yolun bir kısmında babası kolundan tutmuş; küçük olduğu için bir kısmında da kucağına almıştır.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Hibede Evlattan Bazılarını Üstün Tutmanın Keraheti Bâbı
4275-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, onun da Câbir b. Abdirrahmân'dan naklettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir kimseye ve çocuklarına ömürlük bir milk verilirse o milk verilen kimsenindir; verene dönmez; çünkü o öyle bir şey vermiştir ki, onda miraslar câri olmuştur.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4276-) Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybe de rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti ki, Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: kim bir adama ve çocuklarına ömürlük bir mülk verirse, kendi sözü o milkteki hakkını kesmiştir. Artık o milk Ömürlük olarak verilen kimseye ve çocuklarına aittir.» buyururken işittim. Yahya hadisinin başında: bir kimseye bir ömürlük verilirse, artık o milk onun ve çocuklarının olur.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4277-) Bana Abdurrahman b. Bişr El-Abdî rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzak haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana İbn Şihâb umrâ ve ümranın yolu hakkında Ebû Seleme b. Abdirrahmân hadîsinden naklen haber verdi; ona da Câbir b. Abdillâh El-Ensârî haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir adam bir kimseye, kendine ve çocuklarına ömürlük bir milk verir de: Bunu sana ve sizden bir kişi kaldığı müddetçe çocuklarına verdim, derse; artık o milk verilen kimsenin olur; sahibine, dönmez; çünkü o Öyle bir şey vermiştir ki onda miraslar câri olmuştur.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4278-) Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfız Abd'indir. (Dediler ki): Bize Abdürrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ebû Seleme'den, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cevaz verdiği umrâ: senin ve çocuklarının olsun!» demekle yapılır. Fakat: milk yaşadığın müddetçe senin olsun!» derse milk, sahibine döner: bununla fetva verirdi.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4279-) Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk, İbn Ebî Zi'b'den, o da İbn Şihâb'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahmân'dan, o da Câbir'den —ki İbn Abdillâh'dir— naklen rivâyette bulundu ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ve çocuklarına ömürlük milk verilen kimse hakkında: Bu milk kati olarak onundur; veren için o milk hususunda şart ve istisna caiz değildir.» diye hüküm vermiş. Seleme: «Çünkü bu adam öyle bir şey verdi ki, onda miraslar câri olmuş; ve miraslar onun şartmı kesmiştir.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4280-) Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. ki): Bize Hişâm, Yahya b. Ebî Kesîr'den rivâyet etti. ki): Bana Ebû Seleme b. Abdirrahmân rivâyet etti. ki): Ben Câbir b. Abdillâh'ı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kime hibe edildi ise onundur.» buyurdu; derken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4281-) Bize bu hadîsi Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bana babam, Yahya b. Ebî Kesîr'den rivâyet etti. ki): Bize Ebû Seleme b. Abdirrahmân, Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyette bulundu ki, Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsin mislini söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4282-) Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû'z-Zübeyr, Câbir'den Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ref ederek rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4283-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Ebû Hay seme, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi, Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): elinizde tutun;-onları batırmayın; zîra kim bir örn urluk verirse, o mitle ölü iken de, diri iken de verilen kimsenin ve çocuklarının olur!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4284-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Ebi Osman rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim, Vekî'dan, o da Süfyân'dan naklen rivâyet etti. H. Abdülvâris b. Abdissamed de rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden, o da Eyyûb'dan naklen rivâyet etti. râvilerin hepsi Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Ebû Hayseme hadîsi mânâsında rivâyette tutunmuşlardır. hadisinde şu ziyâde vardır: ki): Ensâr muhacirlere ömürlük vermeğe başladılar. Bunun üzerine Resûlülah (sallallahü aleyhi ve sellem): elinizde tutun!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4285-) Bana Muhammed b. Râfi' ile İshâk b. Mansûr da rivâyet ettiler. Lâfız İbn Râfü'ndir. (Dediler ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr, Câbir'den naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: bir kadın bir bahçesini bir oğluna ömürlük verdi. Sonra oğlu öldü. Arkasından kadın da öldü ve geride bir çocuk bıraktı; bu çocuğun umrâ sahibesinin oğullan olan kardeşleri vardı. Umrâ sahibesinin oğlu bahçe bize dönecek, dedi. Ömürlük verilenin oğulları: Hayır, bahçe hayâtında1 memâtında babamızındı, dediler; ve Osman'ın azadlısı Tarık'ın huzuruna dâvaya çıktılar. Tarık Câbir'i çağırdı. Câbir umrânm (verilen) sahibine aid olduğuna Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerine şehâdet etti. Târik da böylece hüküm verdi. Sonra Abdülmelik'e mektup yazarak ona bu meseleyi ve Câbir'in şâhidliğini haber verdi. Abdülmelik: Câbir doğru söylemiş demiş. Bunun üzerine Târik hükmünü yürürlüğe koydu. Bu bahçe bugüne kadar Ömürlük verilenin oğullarına ait kalmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4286-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. İshâk (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ebû Bekir: Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan, o da Süleyman b. Yesâr’dan naklen rivâyet etti ki, Târik, Câbir b. Abdîllâh'ın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen söylediklerine istînad ederek ura-rânın mirasçıya aîd olduğuna hüküm vermiş; dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4287-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Katâde'yi Atâ'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyetet bulunurken dinledim. (Efendimiz): caizdir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4288-) Bize Yahya b. Habîb El-Hârisî rivâyet etti. ki): Bize Hâlid yani İbn'l-Hâris rivâyet etti. ki): Bize Saîd, Katâde’den, o da Ata'dan, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulundu ki: sahibine mirastır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4289-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Nadr b. Enes'den, o da Beşîr b. Nehîk'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'-'den naklen rivâyet etti: caizdir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4290-) Bana bu hadîsi Yahya b. Habîb de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid yani İbn’l-Hâris rivâyet etti. ki): Bize Said, Katâde'den Jm isnâdla rivâyette bulundu; yalnız o ya: «Ehline mirastır.» yâhud: «Caizdir.» dedi. (radıyallahü anh) hadîsini Buhârî «Hibe» bahsinde; Ebû Dâvûd «Buyû'»da; Tirmizî ile İbn Mâce «Ah-kâm»da; Nesâî «Umrâ»da; Ebû Hüreyre rivâyetini Ebû Dâvûd «Buyû'»da; Nesâî «Umrâ'»da muhtelif râvilerden tah-rîc etmişlerdir. Bir haneyi veya yeri birine ömrü boyunca vermektir; ve: «Evimi filâna ömrüm boyunca verdim» yâhud «Evimi sana ömrün boyunca verdim» gibi sözlerle yapılır. Umrâ câhiliyyet devrinden kalma bir muameledir. Araplar bir yeri veya haneyi ömür boyunca birine verir; o adam öldükten sonra tekrar gerisi geriye alırlardı. İslâmiyet bunu iptal etmiş; bu şekil muamelelerin hakikî bir bağış olduğunu binâenaleyh ömürlük verilen mal, sağlığında nasıl o kimsenin oluyorsa öldüğünde; de mirasçılarına kalacağını, ilk sahibine asla iade edilmeyeceğini bildirmiştir. cahiliyyet devrinden kalma buna benzer bir muamele daha vardır ki, ona da «rukbâ» derler. Rukûb ve murakabeden alınma bir sözdür. Araplar «Şu evimi sana irkab ettim; ben senden önce ölürsem ev senin; sen benden evvel ölürsen benim olacak» diyerek bir nevi' ahş-veriş muamelesi yaparlardı. Buna rukbâ denilmesi her iki taraf birbirinin ölümünü murakabe ettiğindendir. Tirmizî: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabından ve daha başkalarından bâzı ilim sahipleri umrâ gibi rukbânın da caiz olduğunu söylemişlerdir.» diyor. Filhakika İmâm Ahmed'le İshâk'in mezhepleri budur. Bir takım ulemâ ise umrâ ile rukbanın arasında fark görerek umrâyı tecviz etmiş; rukbâyı etmemişlerdir. Hanefîler'den «El-Hidâye» sahibi Merginânî (-593): «Umrâ caizdir. Sağlığında, verilen kimsenin malı olduğu gibi, öldükten sonra da mirasçılarına intikal eder.» diyor. Ashâb-ı kirâmdan Cabir , İbn Abbâs, Abdullah b. Ömer ve Alî b. Ebî Tâlib (radıyallahü anh) ile Kâdî Şureyh, Mücâhid, Tâvûs ve Sevrî'nin kavilleri de budur. Yine «El-Hidâye» sâhibi rukbâ hakkında şunları söylemiştir: «Rukbâ Ebû Hanîfe ile İmâm Muhammed ve İmâm Mâlik'e göre bâtıldır. Ebû Yûsuf caiz olduğunu söylemiştir; İmâm Şafiî ile med b. Hanbel'in mezhepleri de budur.» göre umrâ üç kısımdır. Birincisi: «Şu haneyi sana ömürlük verdim; öldüğünde mirasçılarının yahut çocuklarının olsun!» diyerek yapılandır. Bu şekil bilûmum ulemâya göre sahihtir. Nevevî bunun sıhhatinde hilaf olmadığım söyler. Bu uzun bir cümle ile yapılmış hibe demektir. Ölünce ev mirasçılarına kalır. Mîrasçı yoksa Beytül-mâle kalır. Bağışlayana iade edilmez, İmâm Mâlik iade edilir demiştir. Yalnız burada malın kendine mi yoksa menfaatine Mâlik olunduğu ihtilailıdır, ki az sonra bunu da göreceğiz. Umrâyı yapan kimsenin mirasçı veya evlâd zikretmeksizin «Şu evi sana ömürlük verdim.» diyerek mutlak bırakılandır. Bu hususta dört kavil vardır. Bunların esah olanına göre umrâ sahihtir; o şahıs öldükten sonra ev mirasçılarına kalır. İmâm A'zam'la İmâm Ahmed, Süfyan-ı Sevrî, Ebû Ubeyd ve yeni mez-Ahmed b. Hanbel'in mezhepleri de budur.» kavil, ümranın yalnız hayatı müddetince sahih olmasıdır. Öldüğünde umrâyı yapana, şayet o ölmüşse mirasçılarına iade edilir. Bu da şafiî'nin eski kavli olduğu rivâyet edilir. kavil: Ümranın ariyet (Ödünç) olmasıdır. Bu kavle göre umrâ istenildiği zaman geri alınabilir, öldüğü zaman ilk sahibinin mirasçılarına iade edilir. üçüncü kısmı: Çocuk veya mirasçı zikretmeden: «Şu evi sana ömürlük verdim; sen ölürsen bana, ben ölürsem mirasçılarıma iade olunacak» diyerek yapılanıdır. Bu kısım ihtilaflıdır. Mutlak olarak yapılan umrâya bâtıldır denirse, bu evleviyetle bâtü olur. Sahihtir denirse bu hususta şâfiîler'in iki kavli vardır. Bir kavle göre sahih değildir. İkinci kavle göre umrâ sahih, şart bâtıldır. Ekseriyetle Şâfiiyye uleması bunu tercih etmişlerdir. Ahmed: «Mutlak yapılan umrâ sahih, muvakkat olanı sahih değildir.» demiştir. bağışlanan kimseye intikal eden malın kendisi midir yoksa sadece menfaati midir? meselesinde ihtilâf edilmiştir. Cumhûra göre umrâ malın kendini temliktir. Binâenaleyh bağışlanan kimse o malı satmak, hibe etmek gibi tasarrufa ta Mâliktir. İmâm A'zam’la, İmâm Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'in mezhepleri budur. İmâm göre umrâ malın sadece menfaatini temliktir. Şu halde kendisine umrâ yapılan kimse mirasçı bırakmadan ölürse mal ilk sahibine iade edilir; beytülmâle verilmez. ekseri hadîslerde hâne ve arazî hakkında varid olmuşsa da Râfiî'nin akardan başka köleyi de misâl getirmesine bakılırsa hükmün hâne ve arazîden başka şeylere de şâmil olduğu anlaşılır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: elinizde tutun!» ümranın sahih ve geçerli bir hibe olduğunu gösterir. Bu cümle Şâfiîler'le onlara muvafakat edenlerin delilidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Bağışlar
Konu: Umra Bâbı
4291-) Bize Ebû Hayseme Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ El-Anezî, rivâyet ettiler. Lâfız İbn'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Yahya —bu zât İbn Saîd El-Kattan'dır— Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): etmek istediği bir şeyi bulunup da üzerinden iki gece geçen bir müslümanin hakkı ancak vasıyyetinin yanında yazılı bulunmasıdır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Bab
4292-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abede b. Süleyman ile Abdullah b. Nümeyr rivâyet ettiler. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. iki râvi Ubeydullah'dan bu isnatla rivâyette bulunmuşlardır. Ancak ikisi de: edeceği bir şeyi olan» demiş; «Vasıyyet etmek istediği» dememişdir,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Bab
4293-) Bize Ebû Kâmil El-Cahderî de rivâyet etti. ki): Bize Hammâd yani İbn Zeyd rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. ki): Bize îsmâil yani İbn Uleyye rivâyet etti. Bu râvilerin ikisi de Eyyûb'dan rivâyet etmişlerdir. H. Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize İbnİ Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Hârûn b. Saîd El-Eylî dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâme b. Zeyd El-Leysî haber verdi. H. Muhammed b. Bâfi' de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Hişâm yani İbn SaM haber verdi. râvilerin hepsi Nazi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)- den naklen Ubeydullah hadîsi gibi rivâyette bulunmuş; ve hepsi: «Vasiyyet edecek bir şeyi varsa- demişlerdir. Yalnız Eyyûb'un hadîsinde istisna vardır; çünkü o Yahya'nın Ubeydullah'dan rivâyet ettiği gibi: etmeyi dilediği» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Bab
4294-) Bize Hârûn b. Ma'rûf rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr —bu zât İbn'l-Hâris'tir— İbn Şihâb'dan, o da Sâlim'den, o da babasından naklen haber verdi ki, Sâlim'in babası Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: etmek istediği bir şeyi bulunup da üzerinden üç gece geçen bir müslümanın hakkı ancak vasıyyetinin yanında yazılı bulunmasıdır.» buyururken işitmiş. b. Ömer diyor ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bunu söylediğini işiteli vasiyyetim yanımda olmaksızın üzerimden bir gece geçmiş değildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Bab
4295-) Bana bu hadîsi Ebû't-Tâhir ile Harmele de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Abdülmelik b. Şuayb b. Leys dahi rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden naklen rivâyet etti. ki): Bana Ukayl rivâyet etti. H. İbn Ebî Ömer ile Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer haber verdi. râvilerin hepsi Zührî'den bu isnâdla Amr b. E!-Haris'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. hadîsi Buhârî, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Vasâyâ» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Vasiyyet: Lügatte eklemek mânâsına gelir. Ölümden sonraya izafe edilen bir temliktir. Bu temlike vasiyyet denilmesi sağ iken yapılan bir şeyi öldükten sonrakine eklediği içindir. Şâfiî'ye göre bu hadîsin mânâsı: «Müslüman için en akla uygun ve ihtiyat olan şey vasiyyetinin yazılı olarak yanında bulunmasıdır.» demektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Bab
4296-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize İbrahim b. Sa'd, İbn Şihâb'dan, o da Amir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen haber verdi. Şöyle dedi: haccında (ıztırabından) Öle yazdığım bir sızı dolayısiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni dolaşmağa geldi. Bu münasebetle dedim ki: Ya Resûlallah! Ağrılarım gördüğün dereceye geldi. Ben mal sahibiyim. Bir tek kızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini tesadduk edeyim mi? cevabını verdi. O hâlde yarısını tesadduk edeyim mi? Üçte bîrini!.. Üçte bir de çok a!.. Çünkü sen mirasçılarını zengin bırakırsan bu, onları muhtaç, âleme el açar vaziyette bırakmandan daha hayırlıdır. Eğer sen bir yiyecek infak eder de onunla Allah’ın rızasını dilersen, ondan dolayı mutlaka mükâfat görürsün; karının ağzına attığın lokma dolayısiyle bile!..» buyurdu. (Ben): Yâ Resûlallah, arkadaşlarım (ayrıldık) dan sonra ben (burada) kalacak mıyım? dedim. sen geri kalır da kendisiyle Allah'ın rızâsını dilediğin bir is yaparsan mutlaka o iş sebebiyle derecen ve yüksekliğin artar! Belki de uzun zaman geri kalırsın da senden bir takım insanlar faydalanır; bir takımları da zarar görür. Allahım, ashabınıın hicretini tamama erdir; onları geri döndürme! Lâkin zavallı Sa'd b. Havledir...» buyurdular. Mekke'de vefat ettiği için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun hakkında taziyede bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4297-) Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân Uyeyne rivâyet etti. H. Ebû't-Tâhir ile Harmele de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb baber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bîze Abdürrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. râvilerin hepsi Zührî'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4298-) Bana İshâk b. Mansur da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvûd El-Haferî, Süfyân'dan, o da Sa'd b. İbrahim'den, o da Âmir b. Sa'd'dan, o da Sa'd'dan naklen rivâyet etti. Sa'd: (sallallahü aleyhi ve sellem) beni dolaşmaya yanıma girdi...» diyerek Zührî'nin hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuş; fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Sa'd b. Havle hakkındaki sözünü zikretmemiş; yalnız: Sa'd kendisinden hicret ettiği bir yerde ölmekten çekiniyordu.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4299-) Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. Mûsâ rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Simâk b. Harb rivâyet etti. ki): Bana Mu'ab b. Sa'd, babasından rivâyet etti. Şöyle dedi: da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e haber gönderdim. (Geldi). Beni bırak, malımı istediğim gibi taksim edeyim; dedim. Razı olmadı. Yarısını (bârı) dedim. Yine razı olmadı. Üçte birini? dedim. Üçte birden sonra sükût buyurdular. sonra artık üçte bir caiz (görülür) oldu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4300-) Bana Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşsar da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Simak'den bu isnâdla bu hadîsin tenzerini rivâyet etti. Ama: «Ondan sonra artık üçte bir caiz (görülür) oldu.» cümlesini zikretmedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4301-) Bana Kâsım b. Zekeriyyâ da rivâyet etti. ki) ; Bize Hüseyn b. Alî, Zâide'den, o da Abdülmelik b. Umeyr'den, o da Mus'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyette bulundu. Şöyle dedi: tün malımı vasiyyef edeyim mi? dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem) beni dolaştı. (Kendisine): Bütün malımı vasiyyet edeyim mi? dedim. «Hayır!» cevâbını verdi. Yarısını? dedim. (Yine): cevâbını verdi. Bunun üzerine: Üçte birini olur mu? dedim. «Evet, üçte bir de çok a!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4302-) Bize Muhammed b. Ebî Ömer El-Mekkî rivâyet etti. ki): Bizs Es-Sekafî, Eyyûb Es-Sahtiyânî'den, o da Amr b. Saîd'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân El-Hımyerî'den, o da Sa'd oğullarının üçünden, onların hepsi de babalarından nakletmiş olmak üzere rivâyette bulundu ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de Sa'd'ın yanına onu dolaşmağa girmiş. Derken Sa'd ağlamış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ağlıyorsun?» diye sorunca: Kendisinden hicret ettiğim bir yerde Sa'd b. Havle'nin öldüğü gibi ölmekten korktum da... cevâbını vermiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa: Sa'd'e şifâ ver! Allahım, Sa'd'e şifâ ver!» diye duâ etmiş. Sa'd: Yâ Resûlallah, benim çok malım var, fakat bana yalnız kızım mirasçı oluyor; bütün malımı vasiyyet edeyim mi? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hayır!» cevâbını vermiş. Ya üçte ikisini? demiş. (Yine): «Hayır!» cevâbını almış. Öyle ise yarısını? demiş. (Yine): «Hayır!» buyurmuş. Üçte biri? demiş. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): biri olur. O da çok a!.. Zira senin malından verdiğin sadaka sadakadır. Ama çoluk çocuğuna verdiğin nafaka da bir sadaka; karının senin malından yediği miktar da bir sadakadır. Şüphesiz ki aileni hayırla (yahut maişetle) bırakman, onları âleme el açar vaziyette bırakmandan dahc hayırlıdır.» buyurmuş ve eliyle işaret etmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4303-) Bana Ebû'r-Rabi El-Atekî de rivâyet etti. ki): Bize Hammâd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb; Amr b. Saîd'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân El-Hımyeri'den, o da Sa'd oğullarının üçünden naklen rivâyette bulundu. (Bunlar) Sakafî hadîsi gibi: Mekke'de hastalandı da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) unu dolaşmağa geldi...» demişler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4304-) Bana Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdülâlâ rivâyet etti. ki): Bize Hişâm, Muhammed'den, o da Humeyd b. Abdirrahmân'dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Sa'd b. Mâlik'in çocuklarından üçü rivâyet etti. Her biri kardeşinin rivâyeti gibi rivâyette bulundu; ve Amr b. Saîd'in Humeyd El-Hımyerî'den rivâyet ettiği hadîs gibi: «Sa'd Mekke'de hastalandı da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu dolaşmağa geldi...» dedi. hadîsi Buhârî «Cenâiz», «Megâzî», «Deavât», »Hicret», «Tıbb», «Ferâiz», «Vesâyâ» ve «Nefakaat» bahislerinin on yerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce «Vasâyâ»da; Nesâî »Vasâyâ», «Işretü'n-Nisâ» ve «El-Yevm ve'Meyle»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin dolaşmağa gittiği hasti Hazret-i Sa'd b. Ebî Vakkâs (radıyallahü anh)'dır. Hadisin metninde tasrîh edildiği vecihle vak'a Haccetü'l-Vedâ'da yani hicretin onuncu yılında Mekke'de geçmiştir. Süfyân b. Uyeyne bu vak'anın Mekke fethedildiği gün cereyan ettiğini söylemişse de doğru değildir. Beyhakî: «Süfyan cemaate muhalefet ederek Mekke fethedildiği gün, dedi ama doğrusu veda' haccında geçmiştir.» diyor. buradaki rivâyetlerinden de anlaşılıyor ki, Hazret-i Sa'd vaktiyle terk ettiği eski vatanında ölmekten korkarak ağlamıştır. Bunun sebebi, Mekke'de ölmenin hicretine yahut hicretinin sevabına dokunacağından korkmasıdır. Yahut Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashabı gittikten sonra Mekke'de kalmaktan korkmuştur. Çünkü ashâb-ı kirâm terk ettikleri bir yere tekrar dönmekten çekinirlerdi. (radıyallahü anh) zengindi. Bahsettiği bir tek mirasçısı, kızı Âişe (radıyallahü anha)'dır. Fakat bu sözle o başka çocuğu ve yakın mirasçısı olmadığını anlatmak istemiştir. Yoksa ferâiz ilmine göre «afia-be» sayılacak mirasçıları vardı. Bazıları: «Bu sözden maksat, malûm hisse sahibi mirasçı bırakmadığını anlatmaktır.» demişlerdir; hattâ kadınları kasdettiğini söyleyenler de olmuştur. Hazret-i Sa'd bu sözü erkek çocukları doğmazdan evvel söylemiştir. göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Sa'd'in yanında birini bırakmış ve şayet Sa'd (radıyallahü anh) Mekke'de ölürse oraya defnetmemesini kendisine tenb'îh buyurmuştur. sonunda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: zavallı, Sa'd b. Havle'dir.» buyurduğu görülüyor. Bu zâtın kıssası ihtilaflıdır. Bâzılarına göre zavallı sayılması Mekke'den hicret etmeyip orada öldüğü içindir. Buhârî'nin beyanına göre Bedir harbine iştirak etmiş; sonra Mekke'ye giderek orada vefat etmiştir. Hişâm bu zâtın ikinci hicrette Habeşistan'a gittiğini, Bedir harbine ve diğer gazalara iştirak ettiğini ve hicretin onuncu yılı Haccetü'l-vedâ'da Mekke'de vefat ettiğini kaydetmektedir. Başka bir kavle göre Sa'd b. Havle (radıyallahü anh) hicretin yedinci yılında akdedilen barış sırasında Medîne'yi terk ederek ayrılmıştır. Bu kavle bakılırsa zavallılığının sebebi, kendi arzusu ile Mekke'ye dönerek orada ölmesidir. Birinci kavle göre ise sebep mut-îak surette Mekke'de ölmesidir; zîrâ muhacirlikten kazandığı tam sevab elden gitmiştir. hadîsin Humeyd b. Abdirrahmân tarikiyle Sa'd (radıyallahü anh) oğullarının üçünden nakledilen rivâyeti mürseldir. Çünkü Hazret-i Sa'd'in oğulları tâbiîndendirler. Muttasıl olan ilk rivâyetten sonra İmâm Müslim'in bu mürsel rivâyeti kitabına alması, bu babta râvilerin ihtilâfını göstermek içindir. Kâdî Iyâz diyor ki: «Bu ve buna benzer şeyler, Müslim'in kitabının başında yeri geldikçe bildireceğini va'dettiği illetlerdendir. Bâzı kimseler, onun bu gibi hadîsleri münferiden tahrîc ettiğini ve îzâh edemeden öldüğünü zannetmişlerdir. Doğrusu şudur ki: Bu şerhin başında da anlattığımız gibi, Müslim bu illetleri kitabının muhtelif yerlerinde zikretmiştir. Bu hilaf bu rivâyetin doğruluğuna ve hadîsin esas itibariyle sıhhatine dokunmaz; zîra hadîsin aslı Humeyd'in Sa'd oğullarından naklettiğinden başka rivâyetlerle sabit olmuştur. Müslim'in bazı ta'rîkle-rinde Sa'd oğularından meysul rivâyeti de sabit olmuştur...» hadîs hem muttasıl hem mürsel olarak rivâyet edilirse sahih kavle göre ona muttasıl hükmü verilirdiğini kitabımızın başında görmüştük. cümlesindeki birinci «sülüs»ü mansub ve merfû' okumak caizdir. Mansub okunması (iğrâ1) yahut fiil takdirine göredir. «Üçte birini ver!» mânâsına gelir. Merfû' okunması fi'linin faili olması sebebiyledir; yahut (sülüs) mübtelâ olup haberi atılmıştır. Bunu haber kabul edip mübtedasını mahzuf saymak dahi caizdir, ifâdesindeki (lokma) kelimesinin sonu dahi merfu', mansub ve mecrur okunabilir. Merfû' okunduğu takdirde (hattâ) ibtidâiye olup haberi cümlesidir. Mecrûr okunursa (hattâ) harfi cerr; mansub okunursa atıf harfi olur. rivâyetin sonundaki: «Sa'd Mekke'de vefat ettiği için. . taziyede bulundu.» cümlesi râvinin sözüdür. Bu sözü söyleyen bazılarına göre Hazret-i Sa'd b. Ebî Vakkaas'dır. Zührî'nin sözü olduğunu iddia edenler de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4305-) Bana İbrahim b. Mûsâ Er-Râzî rivâyet etti. ki): Bize îsa yani İbn Yûnus haber verdi. H. Ebü Bekir b. Ebî Şey be ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. râvilerin hepsi Hişâm b. Urve'den, o da babasından, o da İbnİ Abbâs'dan naklen rivâyette bulunmuşlardır. İbn Abbâs şöyle dedi: üçte birden dörtte bire inmelidirler. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir olur... Üçte bir de çok a!..» buyurdular. Vekî'în hadîsinde: bir de büyüktür yahut çoktur.» denilmiştir. hadîsi Buhârî, Nesâî ve İbn Mâce «Vasâyâ» bahsinde taline etmişlerdir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) bu hükmü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üçte biri çok diye vasıflandırmasından almıştır. Vekî'in rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in «Kesir» mi yahut «Kebîr» mi dediğinde râvi şekketmiştir. üçte birini vasiyyet etmenin caiz olduğuna icmâ' vardır. Ashâb-ı kirâmdan Zübeyr (radıyallahü anh) malının üçte birini vasiyyet etmiştir. Vasiyyetin dörtte birden mi yoksa beşte bir veya altıda birden mi yapılması hususunda ihtilâf edilmiştir. Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) malının beşte birini vasiyyet etmiş; ve: «Allahü teâlâ mü'minlerin ganimetlerinden beşte bire razı oldu.» demiştir. Ömer (radıyallahü anh) dörtte birini vasiyyet etmiştir. Hattâ İshâk: «İbn Abbâs'dan rivâyet olunduğu vecihle dörtte biri vasiyyet etmek sünnettir.» demiştir. Hazret-i Ali'nin: «Beşte biri vasiyyet etmem bence dörtte birden daha makbul; dörtte biri vasiyyet etmem de üçte birden daha makbuldür.» dediği rivâyet olunur. Bir takımları altıda birin vasiyyet edilmesini, diğerleri onda biri tensîb etmişlerdir. İbrâhîm Nehaî , mirasçılardan birinin hissesi kadar vasiyyetin kerîh görülürdü-ğünü bu sebeple altıda bir, üçte birden daha muteber sayıldığını söylemiştir. malı az olan kimsenin hiç vasiyyet etmemesini muvafık görmüşlerdir. Bu kavil Hazret-i Ali, İbn Abbâs ve Âişe (radıyallahü anhûma) hazerâtından rivâyet olunmuştur. ekserisine göre bir kimsenin malının üçte birinden fazlasını vasiyyet etmesi caiz değildir. Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh) «Bir kimsenin mirasçısı olmasa bile malının üçte birinden fazlasını vasiyyet etmesi caiz değildir.» demiştir. İmâm Mâlik, Evzâî, Şafiî ve Hasen b. Hayy'ın mezhepleri budur. Şerîk b. Abdillâh , Mesrûk ve İshâk üçte birden fazlasının vasiyyet edilebileceğine kail olmuşlardır. Bu kavil İbn Mes'ûd ile Ubeyde (radıyallahü anhûma) hazeratından rivâyet olunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Üçte Biri Vasiyyet Bâbı
4306-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Alî b. Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail —ki İbn Ca'fer'dir— Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyette bulundu ki, bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Babam Öldü, mal da bıraktı, fakat vasiyyet etmedi; acaba onun nâmına ben tasadduk etsem günahlarına keffaret olur mu? demiş. cevâbını vermişler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Sadaka Sevaplarının Mevtaya Ulaşması Bâbı
4307-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Hişâm b. Urve'den rivâyet etti. ki): Bana babam, Âişe'den naklen haber verdi ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Annem ansızın öldü. Zannederim konuşmuş olsa tesadduk ederdi. Onun nâmına tesadduk etsem bana ecir var mıdır? diye sormuş. buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Sadaka Sevaplarının Mevtaya Ulaşması Bâbı
4308-) Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. ki): Bize Hişâm, babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Yâ Resûlallah, annem ansızın öldü; vasiyyet -de etmedi. Zannederim konuşmuş olsa tesadduk ederdi. Acaba onun namına ben tesadduk etsem ona ecir olur mu? diye sormuş. buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Sadaka Sevaplarının Mevtaya Ulaşması Bâbı
4309-) Bize bu hadisi Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsame rivâyet etti. H. Ümeyye b. Bistâm da rivâyet etti. ki): Bize Yezîd yani İbn ZÜrey' rivâyet etti. ki): Bize Ravh —ki İbn'l-Kâsım'dir— rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Ca'-fer b. Avn rivâyet etti. râvilerin hepsi Hişâm b. Urve'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Ebû Üsâme ile Ravh'ın hadîslerinde, Yahya b. Saîd'in dediği gibi; «Bana ecir var mıdır?» denilmiş; Şuayb ile Ca'fer'in hadîslerinde ise İbnİ Bİşr'in rivâyeti gibi: «Acaba ona ecir var mıdır?» ifadesi kullanılmıştır. rivâyetlerden Hazret-i Âişe hadîsini Buhârî «Cenâiz» bahsinde tahrîc etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'e suâl soran zât Sa'd b. Ubâde (radıyallahü anh)'dir. Nitekim Hazret-i İbn Abbâs'dan rivâyet olunan bir hadîste ismi tasrîh edilmiştir. Muhtelif rivâyetlerden anlaşıldığına göre aynı mânada bir suâli bir kadın da sormuştur. öldü demektir. İftilât: Ansızın vuku' bulan şeydir. Bundan sonra gelen (nefs) kelimesi merfû' ve. mansûb olarak rivâyet edilmiştir. Merfû' okunduğu zaman nâib-i fail, mansub okunduğunda ise fi'lin ikinci mef'ûlü olur. sahibinin: «Konuşsa tesadduk ederdi.» demesi, annesinin hayır işine yahut vasiyyete son derece hırslı olduğunu bildiği içindir. ölümün müslüman için rahatlık olduğuna dâir hadîs vârid olduğu gibi, gazab ve intikam ölümü olduğunu bildiren hadîs de vardır. Aynî bu iki rivâyetin arasını bulmuş ve: «Rahatlık olduğunu bildiren rivâyet Ölüme hazırlıklı olanlar hakkındadır; gazab ve intikam ise taksirat sahiplerine hamlolunur.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Sadaka Sevaplarının Mevtaya Ulaşması Bâbı
4310-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe yani İbn Saîd ve İbn Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail —ki İbn Ca'fer'dir— Alâ'-' dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): öldüğü vakit bütün amelleri ondan kesilir. Yalnız üç şeyden: sadaka-i cariyeden, faydalanılan ilimden ve kendisine duâ eden sâlih evlâddan kesilmez.» buyurmuşlar. beyanına göre bu hadîsin mânâsı: Üç şeyden maada bütün ameller ölümle sona erer; yeni yeni sevâb yazılmaz olur, demektir. Bu üç şeyden sevabın kesilmemesi bunlara meyyit sebep olduğundandır. Zîra evlâd doğrudan doğruya onun kesbidir. Talîm veya tasnif suretiyle geriye bıraktığı ilimle sadakai câriye yani vakıf da öyledir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Öldükten Sonra İnsana Erişecek Sevab Bâbı
4311-) Bile Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize Süleym b. Ahdar, İbn Avn'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Ömer'e Hayber'de bir yer isabet etti de, o yer hakkında emrini almak için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gitti ve: Ya Resûlallah, tana Hayber'den bir yer isabet etti. (Şimdiye kadar) bana bundan daha kıymetli mal Mç isabet etmedi. Bunun hakkında bana ne emir buyurursun? dedi. Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): aslını vakfeder; yeri tesadduk eylersin!» buyurdu. üzerine Ömer o yeri aslı satılmamak ve satın alınmamak, mîrâs olarak alınmamak ve bağışlanmamak şartiyle tesadduk etti. Ömer fakirle, akraba, köleler, Allah yolunda olanlar, yolcular ve müsafirler arasında tesadduk ta bulundu. O yere velî olana mâruf suretiyle ondan yemekte yahut mal sahibi olmaya kalkışmamak şartiyle bir dostuna yedirmekte bir beis olmayacaktı. İbn Avn diyor ki: Ben bu hadîsi Muhammed'e rivâyet ettim. «Mal sahibi olmaya kalkışmamak» dediği yere geldiğimde Muhammed: «Mal toplamağa kalkışmamak» (olacak) dedi. Avn: «Bu kitabı okuyan bana haber verdi ki, bu hadîste: «Mal toplamağa kalkışmamak» cümlesi varmış; demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Vakıf Bâbı
4312-) Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Zaide rivâyet etti. H. İshâk da rivâyet etti. ki): Bize Ezher Es-Semmân haber verdi. H. Muhammed b. El-Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adiy rivâyet etti. râvilerin hepsi İbn Avn'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Yalnız İbn Ebî Zaide ile Ezher'in hadîsleri: «Yahut mal sahibi olmaya kalkışmayan bir dostuna yedirmekte...» cümlesinde biter. Ondan sonrası zikredilmemiştir. İbn Ebî Adiyy'in hadîsinde Süleym'in zikrettiği «Ben bu hadîsi Muhammed'e rivâyet ettim ilâh...» sözü vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Vakıf Bâbı
4313-) Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvûd El-Haferî, Ömer b. Sa'd'dan, o da Süfyân'dan, o da İbn Avn'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Ömer'den naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi: Hayber arazîsinden bir parça yer isabet etti de, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Bana öyle bir yer isabet etti ki, (şimdiye kadar) bana bundan daha makbul ve daha nefîs bir mal isabet etmiş değildir; dedim... bu hadîsi yukarkilerin hadîsi gibi rivâyet etti. «Ben bu hadîsi Muhammed'e» cümlesini ve ondan sonrasını zikretmedi. hadîsi Buhârî «Şurût» ve «Vasâyâ» bahislerinde; Nesâî «Ahbâs»da tahrîc etmişlerdir. şerif Hazret-i Ömer'in Hayber arazîsinden hissesine düşen kıymetli bir yeri vakfettiğini gösteriyor. Bu yer hurmalık olup ismi «Semğ» imiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile istişare ederek onun emrini aldıktan sonra yerin aslını vakfetmiş; ve yeri fakirlere, akrabasına, kölelere yani başlarını çözerek hürriyetlerine kavuşturmak için mükâteb olan kölelere, Allah yolunda olanlara yani hac kafilesinden geri kalmış çaresiz hacılara yahut ordudan geri kalmış gâzîlere, yolculara, müsafirlere tesadduk etmiş. Vakfın mütevellisine onun gelirinden mâruf suretiyle yani mu'tâd olan haddi aşmamak şartiyle yemeye ve yedirmeye müsaade etmiştir. Bu hadîs vakfın delîllerindendir. Vakıf lügatte: Hapsetmek mânâsına gelir. de: Malûm bir malı malûm bir sıfatla hapsetmektir ki, o da hadîs-i şerifte beyan olunduğu vecihle malın aslını hapsedip gelirini tesadduk etmekle olur. Tafsilât fıkıh kitaplarındadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Vakıf Bâbı
4314-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdi, Mâlik b. Miğvel'den, o da Talha b. Mûsarrifden naklen haber verdi. Şöyle dedi: b. Ebi Evfa'ya: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey vasiyyet etti mi? diye sordum da «Hayır!» cevâbını verdi. O halde müslümanlara vasiyyet neden farz oldu yahut: Neden vasiyyetle emrolundular? dedim. Allah (azze ve celle)’in kitabını vasiyyet etti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Vasiyyet Edecek Bir Şeyi Bulunmayan Kimsenin Vasiyyeti Terk Etmesi Bâbı
4315-) Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. iki râyi Mâlik b. Miğvel'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Şu kadar var ki, Vekî'ia hadîsinde: «O halde halka vasiyyet nasıl emrolundu? dedim.» İbn Nümeyr hadîsinde ise: «Müslümanlara vasiyyet nasıl farz kılındı? dedim» cümleleri vardır. hadîsi Buhârî «Vâsâya», «Megâzî» ve «Fedâilül-Kur'ân»da; Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Vasâyâ»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. ki, Hazret-i Abdullah b. Ebî Evfâ: «Bir şey vasiyyet etti mi?» sorusuna «Hayır!» diye cevap vermiştir; çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz mal bırakmamıştır. Hazret-i Abdullah'ın cevâbını zahire göre umumî mânâda anlayan râvi Talha suâlini tekrarlayarak: «O hâlde müslümanlara vasiyyet neden farzoldu?» sormuş; o da Allah'ın kitabını vasiyyet ettiğini söylemiştir. Abdullah'in buradaki vasiyyet sualinin birincisine «Hayır!» cevâbını vermekle bâzı şiîlerin iddiasını reddetmek istediğini söyleyenler de vardır. Bunlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hilâfeti Hazret-i Alî'ye vasiyyet ettiğini iddia etmişlerdir. Bu hususta Hazret-i Alî'ye: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) halka söylemediği bir şeyi sana vasiyyet etti mi?» diye sorulmuş. O da: «Çekirdeği yaran ve canlıyı yaratan Allah'a yemin ederim ki, bizde Allah'ın kitabiyle şu sa-hifeden başka bir şey yoktur.» cevâbını vererek bu gizli vasiyyet isnadından teberrî etmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç bir kimseye mal vasiyetinde bulunmamıştır. Zîra arkasında mal bırakmamıştı. Bu ciheti: Peygamberler mîras bırakmayız; bıraktığımız mallar sadakadır.» hadîsiyle îzâh buyurmuşlardı. Gerçi Hayber ve Fedek'de hissesine düşmüş arazîsi vardı, fakat onları sağlığında müslümanlara tesad-duk etmişti. kitabı, ehli beyti, müşriklerin Arap yarımadasından çıkarılması hususlarındaki vasiyyetleri ise buradaki soruda dahil değildir. Binâenaleyh hadîslerin arasında münâfât yoktur. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Allah'ın kitabını vasiyyet etmesinden murâd: Onunla ameldir. Filhakika Teâlâ Hazretleri: bu kitapta hiç bir şeyi noksan bırakmadık.;" Âyet-i Kerîme. buyurmuştur ki, bundan murâd: Bazı şeylerin doğrudan doğruya delilden anlaşılması, bazılarının da istinbat (yani ulemanın mânâ çıkarması) yolu ile bilinmesidir. sahibinin: «O halde müslümanlara vasiyyet neden farz oldu?» maksadı: başına ölüm geldiğinde şayet geride mal bırakırsa vasiyyet farz olur." Sûre-i Nisa. âyet-i kerîmesidir. Bu âyet cumhûru ulemâya göre mensuhtur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Vasıyyet
Konu: Vasiyyet Edecek Bir Şeyi Bulunmayan Kimsenin Vasiyyeti Terk Etmesi Bâbı