Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

6622-) Bana Muhammed b. Râfî' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. İbn Râfi: Haddesenâ, Abd ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Abdürezzak haber verdi. ki): Bize Ma'mer, İbn Tâvus'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Kureyş Kadınlarının Faziletlerine Dair Bir Bab
6623-) Bize Ma'mer de Hemmam b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Deveye binen kadınların en hayırlısı Kureyş kadınlarının elverişlisidir. Küçüklüğünde çocuğa karşı en şefkatli, kocasına elindeki İş hususunda en ziyade riayetkar (o) dır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Kureyş Kadınlarının Faziletlerine Dair Bir Bab
6624-) Bana Ahmed b. Osman b. Hakim El-Evdî rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yani İbn Mahled) rivâyet etti. ki): Bana Süleyman (bu zat İbn Bilâl'dır) rivâyet etti. ki): Bana Süheyl, babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen tamamiyle Ma'mer'in bu hadîsi gibi rivâyette bulundu. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya»'da tahric etmiştir. Deveye binen kadınlardan nıurad; Arab kadınlarıdır. İbaredeki zamirlerin müzekker getirilmesi ya lâfız yahut cins veya şahıs kastedildiğindendir. Hadîs-i şerif Kureyş kadınlarının fazileti ile onlardaki şefkat, evlât terbiyesi, yetim çocuklara güzel bakmak, kocalarının malım emin bir şekilde muhafaza etmek, nafaka hususunda tedbirli davranmak gibi hasletlerin faziletine delildir. Ebû Hüreyre'nin: «Meryem binti İmran hiç deveye "binmemiştir.» sözü, onun bu umuma dâhil olmadığına işaret içindir. Yani Kureyş kadınlarının Hazret-i Meryem'den efdal olduğu anlaşılmamalıdır. Hadîsden murad Kureyş kadınlarının şâir Arab kadınlarından üstün olduklarını anlatmaktır. Bundan onların bütün dünya kadınlarından üstün olmaları lâzım gelmez demek istemiştir. nâm eserin sahibi İbn Mülakk'm: «Ebû Hüreyre'nin bu sözünden ve Buhârî'nin onu Hazret-i Meryem kıssasında zikretmesinden, Hazret-i Meryem'in Hadîce ile Fâtıme'den faziletli olduğu mânâsı çıkarılır. Çünkü onlar deveye binmekle tahsis edilen Arablardandır.» diyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Kureyş Kadınlarının Faziletlerine Dair Bir Bab
6625-) Bana Haccâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bize Ab-düssamed rivâyet etti. ki): Bize Hammad (yani İbn Seleme) Sâ-bit'ten, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Ubeyde b. Cerrah ile Elû Talha arasında kardeşlik akdetmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ashabı Radıyallahü Anhüm Arasında Kardeşlik Akdetmesi Bâbı
6626-) Bana Ebû Ca'fer Muhammed b. Sabbâh rivâyet etti. ki) ; Bize Hafs b. Gıyas rivâyet etti. ki): Bize Âsimi Ahvel rivâyet etti. ki) ; Enes b. Mâlik'e: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: ahidleşme yoktur!..» buyurduğunu sen duydun mu? denildi. Enes: Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi evinde Kureyş'le Ensâr arasında muahede yapmıştır, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ashabı Radıyallahü Anhüm Arasında Kardeşlik Akdetmesi Bâbı
6627-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abde b. Süleyman, Asım'dan, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kureyş ile Ensâr arasında Medine'deki evinde muahede yapmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ashabı Radıyallahü Anhüm Arasında Kardeşlik Akdetmesi Bâbı
6628-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr ile Ebû Üsâme Zekeriyya'dan, o da Sa'd b. İbrahim'den, o da babasından, o da Cübeyr b. Mut'ım'den naklen rivâyet ettiler. Cübeyr Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ahidleşme yoktur. Cahiliyyet devrinde olan herhangi bir ahidleşmeyi islâm ancak şiddet yönünden artırmıştır.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Kefâle» ile «Kitâbu’l-i'tisam»'da; Dâvud «Kitâbu'l-Ferâiz»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. İki -kişinin birbirlerine yardımda bulunacaklarına ve birbirlerini takviye edeceklerine dâir ittifak etmeleridir. Cahiliyyet devrinde Arab kabileleri başkalarıyle çarpışmak ve onlara baskı yapmak için birbirleriyle muahede yaparlardı. Bu türlü ittifak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: ahidleşme yoktur.» hadîsiyle yasak edilmiştir. Fakat yine cahiliyyet devrinde mazluma yardım ve silâ-i rahim gibi şeyler için de ittifak yapılırdı. Bunlar hayır ve hakka yardım için yapıldığından İslâmi-yette de meşru olarak kalmışlardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in devrinde olan herhangi bir ahidleşmeyi İslâm ancak şiddet yönünden artırmıştir.» buyurarak bu nevi ittifakın neshedilmediğini anlatmak istemiştir. Taberi: «Bugün ittifak ve sözleşme caiz değildir. Çünkü hadîsdeki kardeşlik ve bu kardeşlikle birbirine mirasçı olmak gibi şeyler hep neshedilmişlerdir.» demiştir. Nevevî de şunları söylemiştir: «Mirasa taallûk eden şeylerde cahiliyyet ittifakına muhalefet göstermek cumhûr-u ulemâya göre müstehabdır. Fakat İslâm'da kardeşlik ve Allah'a taat hususunda ittifak, dinde yardımlaşmak, hakkı ikâme için dayanışmak bakidir. Neshedilmemiştir...» birbirine zıt gibi görünen bu rivâyetlerden anlaşılan mânâ budur. Yani «İslâmda ahidleşme yoktur.» hadîsinden murad şer'an memnu olan miras ittifakı gibi şeylerdir, Cahiliyyet devrinden beri yapılagelen herhangi bir ittifakı İslâm'ın ancak kuvvetlendireceğini bildiren hadîs ise meşru' olan kardeşlik ve din hususunda yardımlaşma ittifakıdır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Ashabı Radıyallahü Anhüm Arasında Kardeşlik Akdetmesi Bâbı
6629-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim ve Abdullah b. Ömer b. Ebân hepsi Hüseyn'den rivâyet ettiler. Ebû Bekr dedi ki: Bize Hüseyn b. Ali El-Cu'fî, Mücemma' b. Yahya'dan, o da Saîd b. Ebî Bürde'den, o da Ebû Bürde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) İle birlikte akşam namazını kıldık. Sonra otursak da onunla beraber yatsıyı da kilsak a! dedik ve oturduk. Derken yanımıza çıktı ve: hâlâ burada mısınız?» dedi. (Biz) şu cevâbı verdik: Ya Resûlallah! Seninle birlikte akşam namazını kıldık. Sonra: Oturalım da seninle binlikte yatsıyı da kılalım, dedik. ettiniz!» Yahut «İsabet ettiniz!» buyurdular. Müteakiben başım semâya kaldırdı. Çok defalar başını semâya kaldırırdı ve: semânın emniyetidir. Yıldızlar gitti mi semâya vadolunan gelir. Ben ashabını için bir emniyetim. Ben gittim mi, ashabınıa vadolunan-tar gelir. Ashabını da ümmetim için bir emniyettir. Ashabını gitti mi ümmetime vadolunan şeyler gelir.» buyurdular. ve Eman aynı mânâya olup, emniyet ve korkusuzluk demektirler, Hadîsden murad şudur ; Yıldızlar kaldıkça semâ da bakidir...Kıyâmet gelip yıldızlar saçılınca, semâ da bozulup yarılacak ve yok olacaktır. Ben ashabını için bir emniyetim. Ben gittikten sonra ashabınıa vadolunan fitneler ve harbler, bedevilerin irtidâdı ve kalblerin birleşemeyip ihtilâfı gibi önceden açıkça haber verilmiş olan şeyler gelecektir. Nitekim bunların hepsi olmuştur. gittikten sonra ümmete vadedilen şeylerin gelmesinden murad dinde bid'atların, fitnelerin zuhuru, kıyâmet alâmetlerinin görünmesi, Mekke ile Medine'nin hürmetlerinin ayaklar altına alınması ve sairedir ki, bunların hepsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mucizelerindendir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bekası Ashabı İçin Emniyet, Ashabının Bekası Da Ümmet İçin Emniyet Olduğunu Beyan Bâbı
6630-) Bize Ebû Hayseme Züheyr b. Harb ile Ahmed b. Abdete'd-Dabbî rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. ki): Amr, Câbir'i, Ebû Saîdi Hudrî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verirken işitmiş. (Şöyle buyurmuşlar): üzerine öyle bir zaman gelecek; insanlardan bir cemâat gaza edecekler de kendilerine: İçinizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gören var mı? denilecek. Onlar da: Evet! cevâbını verecekler. Bunun üzerine kendilerine fetih müyesser kılınacak. Sonra insanlardan bir cemâat gaza edecek kendilerinei İçinizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sahâbîlik etmiş bir kimseyi gören var mı? denilecek. Evet! diyecekler. Yine kendilerine fetih müyesser kılınacak. Sonra insanlardan bir cemâat gaza edecek ve kendilerine: İçinizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sahâbilik eden bir kimsenin arkadaşım gören var mı? denilecek. Onlar da: Evet! cevâbını verecekler. Bu sebeple kendilerine fetih müyesser kılınacaktır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6631-) Bana Saîd b. Yahya b. Saîd El-Emevî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc, Ebû'z-Zübeyr’den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. ki): Ebû Saîd-i Hudrî zu'm edip dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: üzerine zaman gelecek; kendilerinden bir ordu gönderilecek do: Bakın aranızda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir kimse bulabilecek misiniz? denilecek. Böyle bir zât bulunacak ve kendilerine onun sebebiyle fetih müyesser olacak. Sonra ikinci bir ordu gönderilecek yine: Acaba bunların arasında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabını gören var mı? diyecekler ve onun sebebiyle kendilerine fetih müyesser olacak. Sonra üçüncü ordu gönderilecek ve: Bakın aralarında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabını görenleri gören bulabilecek misin? denilecek. Sonra dördüncü ordu gönderilecek ve yine: Bakın içlerinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabını gören, birini gören, birîni gören, biri var mı? denilecek. Böyle bir zat da bulunacak ve kendilerine onun sayesinde fetih müyesser olacak.» hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Cihâd» ile «Alâmâtü'n-Nübüvve» ve «Fedâilü's-Sahâbe» bahislerinde tahric etmiştir. veya Fiyâm: İnsanlardan bir cemâat demektir. Lâfzından müfredi yoktur. şerif: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı kendi suretinde kimse görmemiştir.» diyen bazı mutasavvıfenin sözlerini reddetmektedir. Bu hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir mucizesi ve ashab ile tabiînin faziletlerine delil vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6632-) Bize Kuteybe b. Saîd İle Hennâd b. Seriy rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû'l-Ahvas, Mansûr'dan, o da İbrahim b. Yezid'den, o da Abîdete's-Selmânî'den, o da Abdullab'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): en hayırlısı benden sonra gelen asırdır. Sonra onlarm peşinden gelenler. Daha sonra onlarm peşinden gelenlerdir. Sonra öyle bir kavm gelecektir ki, onlardan birinin şehâdeti yeminini, yemini de şehâdetini geçecektir.» buyurdular. hadîsinde karnı zikretmemiştir. Kuteybe ise: «Sonra bir takım kavmler gelecektir.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6633-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet ettiler. İshâk: Ahberanâ, Osman ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Cerîr Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Abîde'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: İnsanların hangisi en hayırlıdır? diye soruldu: asrımdır. Sonra onların peşinden gelenler, daha sonra onların peşinden gelenlerdir. Sonra bir kavm gelecektir ki, onlardan birinin şehadeti yeminini, yemini de şehâdetinİ geçecektir.» buyurdular. «Biz çocukken ahid ve şehâdetlerden bizi men ederlerdi.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6634-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H. yine Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Her iki râvi Mansûr'dan Ebû'l-Ahvas'la Cerîr'in isnadlariyle onların hadîsi mânâsımla rivâyette bulunmuşlardır. Onların hadîsinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e soruldu» cümlesi yoktur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6635-) Bana Hasen b. Ali El-Hulvân! de rivâyet etti. ki): Bize Ezher b. Sa'd Es-Semmân, İbn Avn'den, o da İbrahim'den, o da Abde'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): en hayırlısı benim asrımdır. Sonra onların peşinden gelenler, daha sonra onların peşinden gelenlerdir.» (Abdullah) Üçüncüde mi, yoksa dördüncüde mi bilemiyorum: sonra (kötü) bir nesil gelecek. Birinin şehadeti yeminini, yemini de şehâdetini geçecektir.» buyurdular (demiş).

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6636-) Bana Ya'kub b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym, Ebû Bişr'den rivâyet etti. H. İsmail b. Salim de rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym haber verdi, ki): Bize Ebû Bişr, Abdullah b. Şekîk'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): en hayırlıları, içlerinde benim gönderildiğim asırdır. Sonra onların peşinden gelenlerdir.» buyurdu. Üçüncüyü zikretti mi, etmedi mi Allah bilir: sonra bir kavm gelecektir ki, semizliği sevecekler, çağırılmadan şâhidlik yapacaklardır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6637-) Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Nâfi de rivâyet etti. ki): Bize Gunder Şu'be'den rivâyet etti. H. Haccâc b. Şâir dahi rivâyet etti. Bize Ebül-Velid rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. Her iki râvi Ebû Bişr'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Yalnız Şu'be'nin hadîsinde «Ebû Hüreyre: İki defa mı söyledi, üç defa mı bilemiyorum, dedi.» cümlesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6638-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr hep birden Gunder'den rivâyet ettiler. îîmü Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Ben Ebû Cemre'den' dinledim. ki): Bana Zehdem b. Mudarrib rivâyet etti. ki): İmran b. Husayn'i rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) en hayırlılarınız benim asrimdır. Sonra onların peşinden gelenler. Daha sonra onların peşinden gelenler, daha sonra onların peşinden gelenlerdir.» buyurmuşlar. İmran: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi asrından sonra iki defa mı dedi, üç mü bilemiyorum demiş: sonra bir kavm gelecek ki, şâhid çağrılmadıkları halde şehâdet edecekler. Hıyanet edecekler. Emniyet olunmayacaklar. Nezredecekcek, yerine getirmeyecekler. Aralarında şişmanlık zuhur edecektir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6639-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. H. Abdurrahman b. Bişr El-Abdî de rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Şu'be'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Bunların hadîsinde: asrından sonra iki asır mı, yoksa üç mü söyledi bilemiyorum, dedİ.» ibaresi vardır. Şebâbe'nin hadîsinde: «Dedi ki Zehdem b. Mudarrib'den dinledim. Bana at üzerinde bir hacet için gelmişti. Bana rivâyet etti ki: Kendisi Imran b. Husayn'dan dinlemiş» ibaresi; Yahya ile Şebâbe'nin hadîsinde ise: «j^âV^j^j-i^ı, Behz'in hadîsinde de İbn Ca'fer'in

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6640-) Bize Kuteybe b. Saîd ile Muhammed b. Abdi'l-Melik El-Umevî de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. Her iki râvİ Katâde'den, o da Zürâra b. Evfâ'dan, o da Imran b. Husayn'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsi: ümmetin en hayırlıları içlerinde benim gönderildiğim asırdır. Sonra onların peşlerinden gelenlerdir.» şeklinde rivâyet etmişlerdir. Ebû Avâne'nin hadîsinde Zehdem'in Imran'dan rivâyet ettiği hadîsde olduğu gibi: «Üçüncüyü zikretti mİ, etmedi mi Allah bilir, dedi.» ziyadesi vardır. Hişâm’ın Katâde'den rivâyet ettiği hadîsinde de: «Kendilerinden yemin istenmediği halde yemin ederler.» ziyadesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6641-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ve Suca' b. Mahled rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Hüseyn (bu zât İbn Ali El-Cu'ü'dir) Zâide'den, o da Süddî'den, o da Abdullah El-Behî’den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e insanların en hayırlıları kimlerdir? diye sordu: benim bulunduğum asırdır. Sonra ikinci, daha sonra üçüncü (asırdır).» buyurdular, b. Mes'ud rivâyetini Buhârî «Kitâbu'ş-Şehâdât» ile «Kitâbu’l-Fedâil»'de; Tirmizî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de; «Şurut» ve «Ahkâm» bahislerinde; Imran b. Husayn rivâyetini Buhârî «Kitâbu'ş-Şehâdât» ile «Kitâbu fadlı's-Sahabe»'de; Nesâî «Nüzûr» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Kamdan murad bir zamanda yaşayan insanlardır. İbn’l-Enbârî'nin beyânına göre hadîsden muzaf hazfedilmiştir. Hadîs: «İnsanların en hayırlıları benim asrımın insanlarıdır» manasınadır. İbn Tînn: «Benim asrım tâbirinin mânâsı, benim ashabını demektir. Maksad onu gören veya sözünü işitenlerdir.» diyor. Ulemâ bu kelimenin üzerinde pek çok sözler söylemişlerdir. Bâzılarına göre karn yüz senedir. Bir takımları seksen, diğerleri kırk, daha başkaları altmış sene olduğunu söylemişlerdir. Hattâ yirmi, otuz ve yetmiş sene olduğunu söyleyenler de vardır. Rivâyetlerin mecmuundan anlaşılıyor ki, müslümanların yaşadıkları en hayırlı devirler sahabe, tâbinî ve tebei tabiîn devirleridir. Bir rivâyette bu üç devirden sonra yalanın alıp yürüyeceği bildirilmiştir. Buradaki rivâyetlerde o devirden itibaren, çağrılmadan mahkemeye gelip şe-hâdet edecek insanlar zuhur edeceği, bunların bazısının evvelâ şehadet edip, sonra yemin vereceği; bazılarının da evvelâ yemin edip, sonra şâ-lıhidlik yapacağı ve keza bir takım insanların nezredîp nezrini yerine getirmeyeceği ve aralarında semizlik, şişmanlık, hıyanet zuhur edeceği bildirilmektedir. Bittabi bunlar dînen makbul şeyler değildir. Bu rivâyetler mezkûr insanları zemmetmektedirler. Bilhassa hem şâhidlik etmek, hem de yemin vermek çirkin bir şeydir. Onun için râvilerden İbrahim El-Hanzalî: «Biz çocukken ahid ve şehadetlerden bizi men ederlerdi.» demiştir. Bundan murad; Allah'a ahdolsun, Allah'a söz veriyorum, Allah şahidim olsun ve Eşhedübillah gibi sözlerdir. Yani; bir kimse bir şeyi yapacağına söz verirken bunları kullanmamalıdır. Çocuklara yasak edilmesi, bunu âdet edinip eğri veya doğru her şeye yemin etmesinler diyedir. diyor ki: «Ulemâ en hayırlı devrin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanı olduğuna ittifak etmişlerdir. Maksad onun ashabıdır. Evvelce de beyân ettiğimiz gibi, cumhûr-u ulemânın kabul ettiği sahih kavle göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i velev bir an gören müslüman onun ashabındandır. (İnsanların en hayırlıları) rivâyeti umumu üzere bırakılmıştır. Ondan murâd asrın bütünüdür. Bundan sahâbîyi Peygamberlerden üstün çıkarmak lâzım gelmediği gibi, kadınların da Meryem, Âsiye vesâireye tercihi icab etmez. Maksad "bir asrı bütünüyle başka bir asra tercihdir.» Kötü nesil manasınadır. Luğat ulemâsına göre half başkasının yerine ivaz ve bedel olan demektir. Hayırda da, serde de kullanılır. Yalnız hayırda kelime hem half, hem de halef şeklinde okunabilir. Halef okunması-daha makbuldür. Cumhûra göre şer mânâsında yalnız half şeklinde kullanılır. Mamafih burada da halef şeklinde telâffuz edilebileceği rivâyet olunmuştur. murad; şişmanların çok olmasıdır. Yoksa bütün insanların şişmanlıyacağını haber vermek değildir. Burada zemmedilen şişmanlık kasden besleyici şeyler yiyerek semizlemektir. Yaradılıştan şişman olanlar bu hükümde dâhil değildirler. Bazıları buradaki semizlikten mal toplamak kastedildiğini, bir takımları da elinde olmadığı halde bir şeyi varmış gibi göstererek kendini şerefli ve itibarlı saydırmak mânâsına geldiğini söylemişlerdir. rivâyetlerde: sonra bir kavm gelecek ki; şâhid olarak çağrılmadıkları halde şehadet edecekler.» buyuruluyor. Halbuki bir hadîsde ; en hayırlısı kendisinden şahitlik istenmeden gelip şehadet edendir.» buyurulmuştur. Zahirlerine bakılrsa bu iki hadîs birbirlerine zıttır. Ulemâ onların aralarını şöyle bulmuşlardır. Çağrılmadan gelen şahidin zemmolunması, dava sahibi bildiği halde onu mahkemeye davet etmediği içindir. Fakat dava sahibinin şâhidliğini bilmediği bir kimse kendiliğinden gelerek mahkeme huzurunda şehadet eder veya dava sahibine müracaatla: Ben bu davaya şahidim, beni de mahkemeye çağır, derse bu şâhidlik çirkin değil, bilâkis memduh ve makbuldür. Yalnız haddi şer'i gibi gizlenmesinde maslahat görülen hususatda, çağrılmadığı halde mahkemeye gelerek şâhidlik etmek doğru değildir. Cumhûr ulemânın kavli budur. Burada başka bir takım kaviller de vardır. Fakat zayıf oldukları için bunları nakle lüzum görmedik. Adak, demektir. Bir kimsenin adağım yerine getirmesi bil-ittifak vâcibdir. Ulemânın bu hususdaki kavillerini nezir Bâbında görmüştük. Âişe rivâyetinin senedine Darekutnî itiraz etmiş ve «Abdullah El-Behî, Âişe'den değil, Urve'den, o da Âişe'den rivâyet etmiştir.» demişse de; Kâdî îyâz bu itirazı vârid görmemiş Abdullah'ın doğrudan doğruya Hazret-i Âişe'den rivâyeti sahih olduğunu söylemiştir. Nitekim Buhârî de onun Hazret-i Âişe'den rivâyetini tahric etmiştir. rivâyetler Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir mucizesini tazammun etmektedirler. Çünkü bütün haber verdikleri aynen zuhur etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabenin Fazileti, Sonra Onların Ardından Gelenlerin, Sonra Onların Ardından Gelenlerin Faziletleri Bâbı
6642-) Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Muhammed b. Râfi': Haddesenâ, Abd ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Abdürezzâk haber verdi, ki): Bize Ma'mer, Zührî'den naklen haber verdi. ki): Bana Salim b. Ab-dillah ile Ebû Bekr b. Süleyman haber verdiler ki, Abdullah b. Ömer şunu söylemiş: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatının sonunda bir gece yatsı namazını kıldırdı. Selâm verince ayağa kalkarak: gecenize ne dersiniz? Hiç şüphe yok ki, bundan itibaren yüz senenin başında yeryüzünde olanlardan hiç bir kimse kalmayacaktır.» buyurdu. Ömer ki: Halk konuştukları lâflar arasında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu yüz sene hakkındaki sözü hususunda hataya düştüler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak bugün yeryüzünde olanlardan kimse kalmayacak, dedi. Bununla o asır halkının geçip gideceğini kasdetti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6643-) Bana Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivâyet etti. ki): Bize Ebû’l-Yeman haber verdi. ki): Bize Şuayb haber verdi. Bu hadîsi Leys dahi Atdurrahman b. Hâlid b. Müsafir'den rivâyet etti. Her iki râvi Zührî'den, Ma'mer'in isnadiyle onun hadîsi gibi rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6644-) Bana Harun b. Abdillah ile Haccac b. Şâir rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): İbn Cürayc şunu söyledi: Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, Câbir b. Abdillah'ı şöyle derken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i vefatından bir ay önce: bana kıyâmeti mi soruyorsunuz? Onun ilmi ancak Allah indindedir. Allah'a yemin ederim! Yeryüzünde doğmuş hiç bir nefis yoktur ki, üzerine yüz sene gelsin!» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6645-) Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekr rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc bu is-nadla haber verdi. Fakat: «Ölümünden bir ay önce» kaydını zikretmedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6646-) Bana Yahya b. Habîb ile Muhammed b. Abdi’l-A'la ikisi birden Mu'temir'den rivâyet ettiler. İbn Habîb dedi ki: Bize Mu'temir b. Süleyman rivâyet etti. ki): Ben babamdan işittim. ki): Bize Ebû Nadra, Câbir b. Abdillah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki, bunu vefatından bir ay önce yahut o civarda söylemiş: doğmuş hiç bir nefis yoktur ki: Üzerine yüz sene gelsin de, o gün sağ bulunsun!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6647-) Sikâye sahibi Abdurrahman'dan dahi Câbir b. Abdillah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet olunmuştur. bunu ömrün kısalması diye tefsir etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6648-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Harun rivâyet etti. ki): Bize Süleyman Et-Teymı iki ısnadla birden bu hadîsin mislini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6649-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid, Dâvud'dan rivâyet etti. Lâfız onundur, H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Hayyan, Dâvud'dan, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi).: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Tebûk'den dönünce kendisine kıyâmeti sordular. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sene gelmez ki, yeryüzünde bugün doğmuş bir nefis kalmış olsun!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6650-) Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Ebû’l-Velid haber verdi. ki): Bize Ebû Avâne H'usayn'dan, o da Sâlim’den, o da Câfeir b. Abdillah'dan naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): hiç bir nefis yoktur ki, yüz seneye erişsin!» buyurdular. ki: Biz bunu onun yanında müzakere ettik. Bu ancak o gün yaratılmış her nefistir. b. Ömer rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-ilim» ile «Kitâbu's-Salât»'da tahric etmiştir. rivâyetleri birbirini tefsir etmektedir. Bu rivâyetlerden maksad, o akşam doğan bir çocuğun yüz seneden fazla yaşamıyacağını beyândır. Daha sonra doğan bir çocuğun yüz seneden fazla yaşayıp yaşamayacağına dâir söz yoktur. Yaratılmış, doğmuş demektir. Bu kayıt meleklerle cinlere şâmil değildir. «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsle ümmetinin ömürleri kısa olacağını anlatmak istemiştir» demişlerdir, (aleyhisselâm)’ın vefat ettiğini söyleyenler bu hadîslerle istidlal etmişlerdir. Cumhûra göre Hızır (aleyhisselâm) sağdır. Onlar bu hadîsleri te'vil ederek Hızır (aleyhisselâm)'ın o gün su üzerinde olduğunu yahut hadîsin umumundan tahsis edildiğini söylemişlerdir. hadîsin umumunda Hazret-i İsâ ile İblîs'in dahil olup olmadığı hususunda suâl açmış, cevabını da vermiş ise de, Allâme Aynî bu suâl ve cevapları yersiz bularak şunları söylemiştir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yeryüzünde yaşayanlardan muradı ümmetidir. Karineler buna delâlet etmektedir. Yeryüzünde yaşayan müslüman, kâfir bütün insanlar onun ümmetidir. Müslümanlar ünınıet-i icabeti, kâfirlerse ümmet-i davetidir. İsâ ile Hızır (aleyhisselâm) ümmetden sayılmazlar. Şeytana gelince: O âdemoğullarından değildir.» rivâyetler dahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Peygamberliğine delâlet eden mucizeyi tazammun etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «hiç Bir Yüz Sene Gelmez Ki, Yeryüzünde Bugün Doğan Bir Kimse Kalsın» Hadisi Bâbı
6651-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Muhammed b. Ala' rivâyet ettiler. Yahya: Ahberanâ, Ötekiler: Haddesenâ tâbirlerim kullandılar. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye A'meş’den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sövmeyin! Ashabınıa sövmeyin! Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, biriniz Uhud (dağı) kadar altın infâk etse, onların bir ölçeğine veya onun yansına erişemez.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabe Radıyallahü Anhüme Sövmenin Haram Kılınması Bâbı
6652-) Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Cerîr A'meş'den, o da Ebû Sâlih’den, o da Ebû Said'den naklen rivâyet etti. ki): Hâlid b. Velid ile Abdurrahman b. Avf arasında bir şey vardı. Hâlid ona sövdü. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimseye sövmeyin! Çünkü bîriniz Uhud (dağı) kadar altın infak etse, onların bir ölçeğine veya yansına erişemez.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabe Radıyallahü Anhüme Sövmenin Haram Kılınması Bâbı
6653-) Bize Ebû Saîd El-Eşec ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' A'meş'den rivâyet etti. H. Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rİ-vâyet etti. H. İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Ebî Adiy rivâyet etti. Bu râviler hep birden Şu’be'detı, o da A'meş'den naklen Cerîr ile Ebû Muâviye'nin isnadı ile onların hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Şu'be ile Vekî'in hadîsinde Abdurrahman b. Avf ile Hâlid b. Velîd'in zikri geçmemiştir. hadîsin Ebû Saîd rivâyetini Buhârî «Kitâbu'fedâil-ü Eshab-in-Nebî»'de; Ebû Dâvud ile İbn Mâce «Kitâbu's-Sünnet»'de; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu'l-Menâkib»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Ebû Hüreyre rivâyeti hakkında Ebû Ali El-Ceyyânî Şöyle deditir: «Ebû Mesüd'u Dimeşkî bunun vehm olduğunu söylüyor. Doğrusu Ebû Muâviye'nin A'meş'den, onun da Ebû Salih'den, onun da — Ebû Hüreyre'den değil — Ebû Said-i Hudrî'den rivâyet etmiş olmasıdır. Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Ebû Küreyb ve başkaları böyle rivâyet etmişlerdir. Darekutnî'ye bu hadîsin isnadı sorulmuş da: Onu A'meş rivâyet ediyor. Ama ondan muhtelif şekilde rivâyet edilmiştir. Zeyd b. Ebî Ümeyye, A'meş'den, o da Ebû Salih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmigtir. Ebû Avâne'den de muhtelif şekilde rivâyet edilmiştir. Hadîsi Affân ile Yahya b. Hammad, Ebû Avâne'den, o da A'meş'den bu gekilde rivâyet etmişlerdir. Müseddid ile Ebû Kâmil ve Şeybân ise Ebû Avâne'den rivâyet etmişler ve Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd'den demiglerdir. Nasr b. Ali dahi; Ebû Dâvud ile Haraşî'den, onlar da A'meş'den diye rivâyet et-miçtir. A'meş'in rivâyetlerinin doğrusu Ebû Salih'den, onun da Ebû Saîd'den rivâyet olunanıdır. Bu hadîsi Zaide, Asım'dan, o da Ebû Salih'den, o da Ebû Hüreyre'den rivâyet etmişse de, doğrusu Ebû Salih'in Ebû Saîd'den rivâyet etmiş olmasıdır, demiştir.» diyor ki: «Fitnelere karışmış olsun olmasın ashâb-ı kirâma sövmek haramdır; haram kılman kötülüklerdendir. Çünkü onlar müctehiddirler. Sahabenin faziletleri bahsinde izah ettiğimiz gibi, onlar . bu harbler hususunda te'vilcidirler. Kâdî Iyâz onlardan birine sövmenin büyük günahlardan sayıldığını söylemiştir. Bizim mezhebimizle cumhûra göre ashaba söven öldürülmez; ta'zir olunur. Mâlikîler’den bazıları Öldürüleceğine kail olmuşlardır.» de görüldüğü vecihle müd, okkadan küçük bir ölçektir. Fi-renkler nazarında ise on sekiz litrelik kapdır. Hadîsin mânâsı: Sizden biriniz Uhud dağı kadar altın tasaduuk etse, bunun sevabı ashabınıdan birinin yarım müd zahireden kazanacakları sevaba erişemez demektir. Kâdî Iyâz: «Bu da gösterir ki, Aşhâb-ı kirâm kendilerinden sonra gelen bütün insanlardan daha faziletlidirler. Onların sadakalarının daha faziletli olması zaruret zamanında ihtiyaç ve sıkıntı içinde oldukları halde - vermelerindendîr. Başkalarının hâli böyle değildir. Onların cihad vesâir tâatları da hep böyle olmuştur...» diyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sahabe Radıyallahü Anhüme Sövmenin Haram Kılınması Bâbı
6654-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Hâşim b. Kaâsım rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Muğire rivâyet etti. ki): Bana Saîd El-Cüreyrî, Ebû Nadra'dan, o da Useyr b. Câ-bir'den naklen rivâyet etti ki, Kûfeliler Ömer'e gelmişler. İçlerinde Üveys'-le alay eden bir adam varmış. Ömer: Burada Karanîlerden kimse var mı? diye sormuş. Hemen bu adam geîmiş. Ömer: Şüphesiz ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Yemen'den Uveys denilen bir adam gelecek. Yemen'de bir annesinden başka kimse bırakmıyor. Kendisinde beyazlık vardı. Allah'a duâ etti de onu kendisinden giderdi. Yalnız bir dinar veya dirhem yeri kadar kaldı. İmdi ona sizden kim rastlarsa sizin için istiğfar ediversin!» buyurdular, demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Üveysül-karani Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6655-) Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Affân b. Müslim rivâyet etti. ki): Bize Hâmmad (bu zât İbn Seleme'dir) Saîd-î CÜreyrî'den bu isnadla Ömer b. Hattâb'dan naklen rivâyet etti. Ömer Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: tabiînin en hayırlısı Uveys denilen bir adamdır. Onun bir validesi vardır. Kendisinde beyazlık vardı, imdi kendisine emredin de sizin için istiğfarda bulunsun.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Üveysül-karani Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6656-) Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzali ile Muhammed b. Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. İshâk ; Ahberanâ, ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bana babam, Katâde'den, o da Zürâra b. Evfâ'dan, o da Üseyr b. Câbir'den naklen rivâyet etti. Üseyr Şöyle dedi: Ömer b. Hattâb kendisine Yemenlilerin imdadı geldiği vakit onlara: Üveys b. Âmir aranızda mı? diye sorardı. Nihayet Üveys'e rastladı. Ve: Sen Üveys b. Âmir misin? diye sordu. (O da): cevâbını verdi. Murad kabilesinden sonra Karen'den mi? dedi. Üveys: Evet! cevâbını verdi. Sende baras illeti vardı. Ondan iyüeştin de yalnız bir dirhem yeri jar kaldı öyle mi? dedi. Üveys: Evet! cevâbını verdi. Validen var mı? diye sordu. Üveys: Evet! cevâbını verdi. Ömer: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Uveys b. Âmir Yemenlilerin İmdat bölüğü ile gelecek. Kendisi Muraddan sonra Karendendir. Onda baras illeti vardı. Bu derdden iyileşti. Ancak bir dirhem yeri kadar kaldı. Bİr validesi vardır. Ona çok mutîdir. Allah'a yemin etse, kendisini mutlaka yemininde sâdık çıkarır. Sana istiğfar etmesine imkân bulursan bunu yap!» buyururken işittim. Benim için istiğfar ediver! dedi. O da Ömer için İstiğfarda bulundu. Ömer ona: Nereye gitmek istiyorsun? diye sordu. Üveys: Kûfe'ye! dedi. Senin için oranın valisine mektub yazayım mı? dedi, Üveys: İnsanların el-ayak takımı arasında olmam benim için daha makbüldür, evâbını verdi. ki: Ertesi yıl gelince Kûfe'nin eşrafından bir adam hacca gitti. Ömer'e rastlamış. Ömer kendisine Üveys'i sormuş. O zât: Ben onu evi perişan, eşyası az bir halde bıraktım, demiş. Ömer: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: Uveys b. Âmir Yemenlilerin imdat bölüğü ile gelecek. Kendisi Muraddan sonra Karendendir. Onda baras illeti vardı. Bu derdden iyileşti. Ancak bir dirhem yeri kadar kaldı. Bir validesi vardır. Ona çok mutîdir. Allah'a yemin etse, kendisini mutlaka yemininde sadk çıkarır. Sana istiğfar etmesine imkân bulursan bunu yap!» buyururken işittim, demiş. O zât Üveys'e gelerek: Benim için istiğfar et! dedi. Üveys: Sen hayırlı bir yolculuktan yeni geliyorsun, benim için sen istiğfar et! dedi. O zât yine: Yenim için istiğfar et: dedi. Üveys (tekrar): Sen hayırlı bir yolculuktan yeni geliyorsun. Benim için sen istiğfar et! Ömer'e rastladın mı? dedi. O zât: Evet! cevâbını verdi. Bunun Üzerine onun için istiğfar etti. Halk da onun kim olduğunu anladı. Müteakiben çekib gitti. ki: Elbisesi çizgili bir kumaştı. İnsan onu gördükçe: Acaba Üveys bu kumaşı nerden buldu? diyordu. Üveys'in babası Âmir'dir. Meşhur olan budur. Bazıları Amr olduğunu söylemişlerdir. Künyesi Ebû Amr'dır. Sıffın harbinde şehid edildiği söylenir. Kendisi Murad kabilesinin bir kolu olan Karen'e mensubdur. Doğrusu budur. Cevheri'nin «Sıhah»'ında Karanü'l Menâzil denilen meşhur bir dağa mensûb olduğu bildirilmiştir. Bu yer Necdliler'in Hac için ihrama girdikleri mahaldir. Nevevî bu iddianın fahiş bir hata olduğunu söylüyor. gelen imdat kafilesinin içinde Hazret-i Üveys'le alay eden birinin bulunmasından anlaşılıyor ki, Üveys hâlini gizler, Allahü teâlâ ile kendi arasındaki sırrı kimseye sezdirmezmiş. Ariflerin ve hâlis evliyanın yolu budur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Üveysül-karani Radıyallahü Anh’in Faziletlerinden Bir Bab
6657-) Bana EbÛ't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Harmele haber verdi. H. Harun b. Saîd El-Eylî de rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Harmele (bu zât İbn Imrân Et-Tücîbî'dir) Ahdurrahman b. Sümâsete'l-Mehrî'den rivâyet etti. ki): Ben Ebû Zerr'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): öyle bir yer fethedeceksiniz ki, orada kîrat söylenir. O yerin ahâlisi hakkında birbirinize hayr tavsiyesinde bulunun! Çünkü onların bir zimmet ve rahim (hörmet)'i vardır. Bir kerpiç yeri hakkında kavga eden iki adam gördünüz mü hemen oradan çık!» buyurdular. ki: Ebû Zer Şurahbîl b. Hasene'nin oğulları Rabîa ile Abdurrahman, bir kerpiç yeri hakkında kavga ederken yanlarına uğramış da hemen oradan çıkmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mısırlılar Hakkındaki Vasiyyeti Bâbı
6658-) Bana Züheyr b. Harb ile Ubeydullah b. Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vehb b. Cerîr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Mısırlı Harmele'yi, Ahdurrahman b. Şümâ-se'den, o da Ebû Basra'dan, o da Ebû Zer'den naklen rivâyet ederken işittim. Ebû Zer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): muhakkak Mısır'ı fethedeceksiniz. Mısır öyle bir yerdir ki; orada kîrat söylenir. Orasını fethettiğiniz zaman ahâlisine İyi muamelede bulunun. Çünkü onların bir zimmet ve rahim (hakk)'ı vardır, —Yahut bir zimmet ve sıhriyeti vardır. — Orada iki adamın bir kerpiç yeri hakkında kavga ettiklerini görürsen hemen oradan çık!» buyurdular. Zer ki: Sonra Abdurrahman b. Şurahbil b. Hasene ile kardeşi Rabîa'y1 hir kerpiç yeri için kavga ederlerken gördüm de oradan çıktım. Dinar ve dirhemle şâir paraların cüzlerinden biridir. , Mısırlıların bu kelimeyi çok kullandıklarını söyler. Tahâvîde «Müşkilü’l-Âsâr» adlı kitabında şunları söylemiştir. «Bununla Mısırlıların sövmekte ve birbirlerine kötü söz işittirmek "hususunda kullandıkları bir kelimeye işaret olunmuştur. Onlar filâna kıratlar Verdim derler. Bununla ona kötü söz söyledim; sövdüm demek isterler; Birbirinize tavsiye edin yahut vasiyetimi kabul edin mânâlarına gelir. Kîrat meselesi ile vasiyet arasındaki münâsebet olsa olsa Mısırlıların ağızları bozuk, sövüp-sayan, kötü şeyler söyleyen bir. millet olmalarıdır. Onlara müsamahakâr davranın; kötü sözleri, sizi de onlara kötü muameleye alıştırmasın, demek istemiştir. Hürmet ve hak demektir. Burada ondan murad. ahid ve emândır. Rahim'den murad neseben akrabalıktır. Çünkü İsmail (aleyhisselâm)'in annesi Hâcer Mısırlıdır. Evlilik sebebiyle meydana gelen akrabalıktır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in oğlu İbrahim'in annesi Mâriye Mısırlı idi. şerif, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'iri birkaç mucizesini ihtiva etmektedir. Bunlardan biri ümmetimin ileride kuvvet bularak Acemleri vesâir zâlim milletleri kahredeceklerini haber vermesi; ikincisi Mısır'ı fethedeceklerni, üçüncüsü iki adamın bir kerpiç yeri için kavga edeceklerini haber vermesidir. Bunların hepsi olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Mısırlılar Hakkındaki Vasiyyeti Bâbı
6659-) Bize Saîd b. Mensur rivâyet etti. ki): Bize Mehlî b. Meymûn, Ebû'l-Vâzı'dan, o da Câbir b. Aror Er-Râsibî'den naklen rivâyet etti. ki): Ebû Berze'yi şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Arab kabilelerinden birine bir adam gönderdi. Onlar bu zâta sövmüşler ve kendisini dövmüşler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek haber verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Uman ahâlisine gitseydin. Sonra sövmezler ve seni dövmezlerdi.» buyurdular.. Bahreyn'de bir şehirdir. Kâdi Iyâz bazılarının bu kelimeyi Amman şeklinde tesbit ettiklerini söylemişse de Nevevî bunun yanlış olduğunu bildirmiştir. Sünûsi diyor ki: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Aman halkının iffetli, bilgili Ve tahkik, tespit sahibi insanlar olduğunu anlatmak istemiştir. Aman'ın Yemen'den sonra b-eîen şehir olması çok muhtemeldir. Çünkü o yer halkı daha nâzik kalbli insanlardır. şerif Amanlılar’ın faziletine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Umanlıların Fazileti Bâbı
6660-) Bize Ukbe b. Mükrem El-Ammî rivâyet etti. ki): Bize Ya'kub (yani İbn İshâk El-Hadramî) rivâyet etti. ki): Bize Esved b. Şeyban, Ebû Nevfel'den naklen haber verdi. ki): Abdullah b. Zübeyr'i Medine'nin dağ yolunda gördüm. Kureyş ve halk yanından geçmeye başladılar. Nihayet Abdullah b. Ömer da yanına uğradı. Ve başında durarak: Selâm sana Ebâ Hubeyb! Selâm sana Ebâ Hubeyb! Selâm sana Ebâ Hubeyb! Beri bak, vallahi ben seni bu işten men ediyordum! Vallahi ben seni bu işten men ediyordum! Vallahi ben seni bu işten men ediyordum! Vallahi benim bildiğime göre sen hakîkaten çok oruç tutan, çok namaz kılan, akrabaya çok yardım eden bir adamdın. Vallahi en kötüsü sen olan bir ümmet en hayırlı bir ümmetdir, dedi. Abdullah b. Ömer oradan ayrıldı. Abdullah'ın durması ve konuşması Haccâc'ın kulağına varmış. Hemen İbn Zübeyr'e adam gönderdi ve dalından indirilerek yahûdîlerin kabristanına konuldu. Sonra annesi Esma binti Ebî Bekr'e haber gönderdi. Fakat o gelmekten imtina etti. Haccâc kendisine tekrar birini göndererek: Ya gelirsin yahut seni saçlarından sürükleyecek birini mutlaka gönderirim, dedi, Esma yine imtina etti. Ve şunları söyledi: Vallahi bana saçlarımla beni sürükleyecek bir kimse göndermedikçe, ben senin yanına varmam! Bunun üzerine Haccâc: Bana ayakkabılarımı gösterin! dedi. Ve ayakkabılarım aldı. Sonra koşarak yola düştü ve Esmâ'nın yanına girdi. (Ona): Allah'ın düşmanına ne yaptığımı gördün mü? dedi. Esma: Gördüm ki, ona dünyasını berbad ettin. Ama o da sana âhiretini berbâd etti., Duydum ki ona, ey iki kuşaklının oğlu! dermişsin. Vallahi iki kuşaklı benim. Bunların biri ile hayvanların üzerinden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yiyeceği ile Ebû Bekr'in yiyeceğini kaldırırdım. Diğeri bir kadına lâzım olan kuşaktır. Dikkat et ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: kabilesinde bir yalancı ve bir can alıcı vardır.» demişti. Yalancıyı gördük. Can alıcıya gelince, bunun ancak sen olacağını zannediyorum, dedi. Bunun üzerine Haccâc onun yanından kalktı, bir daha da kendisine müracaat etmedi. Hubeyb; Abdullah b. Zübeyr'in künyesidir. Buhârî'nin ve diğer ulemânın beyânlarına göre İbn Zübeyr'in üç künyesi varmış. Bunlar Ebû Hubeyb, Ebû Bekr ,ve Ebû Bükeyr'dir. Haccâc-i Zâlim bir çarpışmada Abdulları b. Zübeyr'i şehid etmiş ve cesedini Medine'nin dağ yollarından, birinde tepesi üstü bir ağaca asınıştı. Gelip geçen halk bunu görüyordu. Nihayet Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) da oradan geçerken asılı cesedi -görmüş-ve ona selâm vererek, hakkında sitayişkâr sözler söylemiştir. «Seni bundan menederdim» sözünden maksadı: Seni bu adamla uğraşmaktan ve kendisiyle uzun uzadıya münazaa ve münakaşaya dalmaktan men ederdim. Beni dinlemedin. İşte bu hal başına geldi, dernektir. Çok oruç tutan; Kavvâm: Çok namaz-kılan mânâsına gelir- Taberânî: «İbn Zübeyr'bütün sene oruç tutar; günleri birbirine eklerdi. Geceleri de namazla ihya eder, çok defa vitir namazında bütün Kur'ânı hatmederdi.» demiştir. Yine Taberânî'nin beyânına göre Haccâc tarafdarları İbn Zübeyr'i kendi görüşlerine göre ümmetin en kötüsü olduğu için asınışlardır. İbâdete bu kadar düşkün olan bir zât, mensub bulunduğu ümmetin en kötüsü olursa, şüphesiz o ümmetin bütün fertleri hayırlı demektir. Bundan dolayıdır ki, İbn Ömer (radıyallahü anh): «Vallahi en kötüsü sen olan bir ümmet, en hayırlı bir ümmetdir.» demiştir. Bu söz Haccâc ve tarafdarlarına karşı bir reddiyedir. Karnın cem'idir. Karn boynuz demektir. Buradaki boynuzlardan murad örülmüş saçlardır. Kemer kuşak demektir. Kadın iş yaparken eteğine basınamak için beline kuşak gibi bir şey bağlayarak elbisesini onunla toplar. Hazret-i Esmâ'ya iki kuşaklı denilmesi bir rivâyete göre birbiri üzerine iki kuşak sardığı içindir. Esah olan rivâyete göre ise kuşağını ikiye yararak bir parçasını beline sardığı, öteki parçasiyle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ve Hazret-i Ebû Bekr'in yiyeceklerini hayvan Üzerinden taşıdığı içindir. Esma'nin «Gördük...» dediği yalancı Muhtar b. Ebî Ubeyd Es-Sakafî'dir. Bu adam çok yalan söylermiş. Yaptığı yalanların en çirkini kendisine Cebrail (aleyhisselâm)’in geldiğini iddia etmesidir. Can alıcıdan murad da Haccâc b. Yûsuf'dur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sakifin Yalancısının Ve Onu Helâk Edenin Beyanı Bâbı
6661-) Bana Muhammed b. Râti' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Abd; Ahberanâ, İbn Râfi' ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer Ca'fer El-Cezelî'den, o da Yezid b. Esam'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ülker yıldızında olsa ona Acem'den bir adam —yahut Acem evlâdından demiş— gidecek, hattâ eline alacaktır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Acemlerin Fazileti Bâbı
6662-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdü’l-Aziz (yani İbn Muhammed) Sevr'den, o da Ebû'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında oturuyorduk. Anîden üzerine Cum'a sûresi iniverdi: diğer bir takım gönderdi ki, (faziletçe) birincilere yetişememişlerdi." Cuma Suresi, Âyet: 3. âyetini okuyunca bir adam: Kim onlar yâ Resûlüllah! dedi. Fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) orta iltifat etmedi. Hatta adam kendisine bir, iki veya üç defa sordu. Aramızda Sehnân-i Fârisî de vardı. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) elini Selman’ın üzerine koydu. Sonra: Ülker yıldızında olsa, bunlardan bazı kimseler onu elde edecektir.» buyurdu. hadîsi Buhârî «Sûretü'l-Cum'a» tefsirinde tahric etmiştir. tâbiri, Arablarca Arab olmayan müslümanlara itlâk edilirse de, burada ondan murad; Farsler yani İranlılardır. Nitekim Türkçemizde biz de onlara Acemler deriz. şerif Acemlerin faziletini bildirmektedir. Acemlerden bu fazilete nail olan ilk zât Hazret-i Selmân-ı Fârisî'dir, Hazret-i Selmân’ın diyanet ve faziletleri müstakil bir kitap dolduracak kadar çok ve meşhurdur. Biz buracıkta Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: bizdendir. Ehl-i Beyt'tendir.» buyurduğunu hatırlatmakta iktifa edeceğiz. Hazret-i Ali’nin de: «Selmân, Lokman gibidir.» dediği rivâyet olunur. Çok yaşamış, bir rivâyette Hazret-i Osman'in hilâfeti zamanında otuzbeş veya otuzaltı tarihinde Medâyin'de vefat etmiştir. Hazret-i ömer'in hilâfeti zamamda vefat ettiğini söyleyenler de vardır. Künyesi Ebû Abdullah idi. Selmân-ı Hayr namiyle şöhret bulmuştur. Kendisini İslâm'a nisbet eder: «Ben İslâm'ın oğlu Sel-mân'im!» dermiş. âcizânemce bu hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe Hazretlerine işaret buyurmaktadır. Nedense görebildiğim Müslim ve Buhârî şerhlerinin hiç birinde bundan bahseden olmamıştır. Nihayet Seyyid-i Muhammed Habibullah’ın «Zâtü'l-Müslim» adlı eserinde hülâsasını arzettiğim şu malûmata rastladım: «Bu hadîsin fazileti bilûmum Fâris evlâdına şâmil ve şüphesiz meşhur sahâbî Selmân-ı Fars'i bu faziletin başında olmakla beraber yine şüphesiz ki, bunda İmâm Ebû Hanîfe Nu'man b. Sabit (rahimehüllah)’in da büyük menkabesi vardır. Hattâ hadîsden onun kastedilmiş olması mümkündür. Nitekim «Müslim»’in bir rivâyetinden bu mânâ zahirdir... arasında Selmân-ı Fârisî'den sonra İmâm Ebû Hanîfe kadar ilmiyle, re'yinin isâbetiyle ve dîninin metânetiyle şöhret bulan başka biri yoktur... bu hadîs-hakkında sadece şunları söylemiştir: «Hadîs-i şerîfde Acemlerin faziletine ve yerine göre mecazla mübalağanın kullanılmaları caiz olduğuna açık delil vardır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Acemlerin Fazileti Bâbı
6663-) Bana Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfız Muhammed'indir. Abd: Ahberanâ, İbn Râfi' ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar, (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Sâlim'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İnsanları kişinin içlerinde işe yarar bir tane bulamadığı yüz deve gibi bulacaksınız.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu'r-Rikak»'da tahric etmiştir. Râhıle: Binmek ve yük taşımak için seçilmiş iyi cins deve demektir. Nevevî'ye göre hadîsin mânâsı: İnsanlar birbirine müsavidir. Ne-seb itibariyle hiç birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Hepsi yüz deveden müteşekkil deve sürüsü gibi birbirine benzerler, demektir. Ezheri'ye göre ise hadîsden murad; dünyâda zühdü, takvası kâmil, kalbi âhirete müteveccih insan pek azdır. Bu deve sürüsünün içinde işe yarar takımının az bulunmasına benzer, demektir. «Bana öyle geliyor ki, iyi cins deve ile temsile en münâsib olan şekil, başkalarının verdiği ağırlık ve sıkıntılara tahammül eden ve üzerine aldığı işi yapan adamdır. Böylesi hakikaten az bulunur.» demiştir. Aynî diyor ki: «Ulemâ bu hadisin mânâsında ihtilâf etmişlerdir. Bazıları bununla âhir zamanda gelecek kötü nesillerin kastedildiğini söylemiş, bir takımları ihtimal hadîsden bütün insanlar kastedilmiş, içlerinde yüzde bir nisbetinde mü'min bulunacağına işaret olunmuştur, demişlerdir.» Bu hususta daha başka sözler de söylenmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin: «insanlar, İçlerinde Binilecek Bir Tane Bulamadığın Yüz Deve Gibidir.» Hadisi Bâbı
6664-) Bize Kuteybe b. Saîd b. Cemil b. Tarifes-Sakafî ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerîr, Umara b. Ka'kaâ’dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Benim güzel sohbet etmeme insanların en lâyık olanı kimdir? diye sordu. buyurdular. Sonra kimdir? dedi. «Sonra annendir!» buyurdu. Sonra kimdir? dedi. annendir!» buyurdu. Sonra kimdir? dedi. «Sonra babandır!» buyurdu, hadîsinde: «Benim güzel sohbet etmeme en lâyık kimdir?» cümlesi vardır. İnsanları anmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye, Babaya İyilik Ve Onların Buna En Haklı Layık Bâbı
6665-) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' El-Hemdânî rivâyet etti, ki): Bize İbn Fudayl babasından, o da Umara b. Ka'kaâ'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir adam: Ya Resûlallah! Benim güzel sohbet etmeme en lâyık kimdir? diye sordu, sonra annen, sonra annen, sonra babandırl Sonra sana en yakın, en yakın olanlardır!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye, Babaya İyilik Ve Onların Buna En Haklı Layık Bâbı
6666-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize mâra ile İbn Şübrüme'den, onlar da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi diyerek Cerîr'in hadîsi gibi rivâyet etmiş. Şunu da ziyâde eylemiştir: «Bunun üzerine: Baba hakkı için sana mutlaka haber verilecektir!» buyurdular.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye, Babaya İyilik Ve Onların Buna En Haklı Layık Bâbı
6667-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Talha rivâyet etti. H. Ahmed b. Hiraş da rivâyet etti. ki): Bize Habban rivâyet etti. ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. Her iki râvi İbn Şübrüme'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. hadîsinde: «Kime iyilik edeyim.» Muhammed b. Talha'nın hadîsinde ise: «Tarafımdan güzel sohbet edilmeye insanların hangisi en lâyıktır.» cümleleri vardır. Sonra râvi Cerîr'in hadîsi gibi nakletmiştir. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Edeb»'de; İbn Mâce «Kitâbu'l-Vasâyâ»'da tahric etmişlerdir, sahabeden murad; sohbet yani bir kimsenin hizmetinde bulunmaktır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelen adamın Muâviye b. Hayyide olduğunu söylemişler. «Çünkü Buhârî (El-Edebü'l-Müfred) adlı eserinde onun hadîsini rivâyet etmiştir.» demişlerse de, Aynî bu babda birçok hadîsler vârid olduğunu, hepsinin buradaki rivâyete benzediğini, binâenaleyh gelenin Muâviye olduğu tayin edilemiyeceğini söylemiştir. şerîf akrabaya iyilikte bulunmaya teşvik etmekte, bunların başında annenin geldiğini, sonra baba ve derecelerine göre diğer yakınların onu takip ettiğini bildirmektedir. Ulemâ bunun sebebini şöyle izah ederler: Annenin başta gelmesi; çocuğu uğrunda birçok meşakkatlere katlanmasından, onu doğururken, emzirirken ve terbiye ederken pek çok yorulmasındandır. «Elmirkat» nâm eserde şöyle deniliyor: «Kur'ân-ı Kerîm»'de: Annesi onu meşakkatle taşımış, meşakkatle doğurmuştur. Onun ana karnında bulunmasıyle sütten ayrılması müddeti otuz aydır, bu-yurularak annenin bu üç hakkına işaret olunmuştur. Yani; üç şey mukabilinde üç şey anneye mahsusdur ki, bunlar da; hamilelik çilesi, doğurma meşakkati ve emzirme mihnetidir. Bundan dolayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) anneye hizmeti üç defa tekrar etmiştir. Muhasibi iyilik ve hizmet hususunda annenin, babadan önce geldiğine ulemânın ic-mâını nakletmiştir. Fakat Kâdî Iyâz’ın beyânına göre bu babda ulemâ arasında hilaf vardır. Cumhûr annenin üstünlüğüne kail olmuş, bazıları iyilik ve hizmet Bâbında anne ile babanın müsavi derecede hak sahibi olduklarını söylemişlerdir. Bu kavil İmâm Mâlik'e de nisbet edilmiştir. Fakat Nevevî bu sarih hadisler karşısında doğrunun birinci kavil olduğunu söylemektedir. Kâdî Iyâz diyor ki: «İyilik hususunda anne ile babanın haklarının başkalarından daha kuvvetli olduğuna ulemâ ittifak etmişlerdir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: en yakının! En yakının!» buyurmasına bakarak dedelerle kardeşler arasında tereddüt göstermişlerdir...» (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: Baban hakkı için...» sözünden yeminin hakikati kastedilme-miştir. Bu kelime sözü perçinlemek için dile gelivermiştir. evvelce de görmüştük.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye, Babaya İyilik Ve Onların Buna En Haklı Layık Bâbı
6668-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî', Süfyân'dan, o da Habîb'den naklen rivâyet etti, H. Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Yahya (yani İbn Saîd El-Kattân) Süfyân ile Şu'be'den rivâyet etti. (Demişler ki): Bize Habîb, Ebû'l-Abbâs'dan, o da Abdullah b. Amr'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e cihâd için izin istemeye geldi. Bunun üzerine (ona): sağ mı?» diye sordu. Adam: Evet! dedi. halde onlar hakkında cihâd et!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye, Babaya İyilik Ve Onların Buna En Haklı Layık Bâbı
6669-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Habib'den rivâyet etti. ki): Ben Ebû'l-Abbâs'dan dinledim. ki): Ben Abdullah b. Amr b. Âs'ı şöyle derkçn işittim: adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ç geldi... yukarıki hadîsin mislini anlatmıştır. der ki: «Ebû'l-Abbâs’ın ismi, Sâib b. Ferrûh El-Mekkî'dir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye, Babaya İyilik Ve Onların Buna En Haklı Layık Bâbı
6670-) Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize İbn Bişr Mis'ar'dan naklen haber verdi. H. Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Muâviye b. Amr, Ebû İshâk'dan rivâyet etti. H. Kâsım b. Zekeriyyâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Hüseyn b. Aliy El-Cu'fî Zâide'den rivâyet etti. Her iki râvi A'meş'den ve hepsi Habîb'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye, Babaya İyilik Ve Onların Buna En Haklı Layık Bâbı
6671-) Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr b. Haris, Yezîd b. Ebî Habîb'den naklen haber verdi. Ona da Ümmü Seleme'nin âzâdlısı Nâim rivâyet etmiş ki, Abdullah b. Amr b. Âs şunu söylemiş: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam gelerek: Sana hicret ve cihâd şartı ile bey'at ediyorum. Ecri Allah'dan dilerim; dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): babandan sağ biri var mı?» diye sordu. Adam: Evet! Hattâ ikisi de! cevâbını verdi. «Allah'dan ecir diler misîn?» dedi. Adam: Evet! cevâbını verdi, halde hemen annenle babana dön! Ve onlara güzel sohbette bulun!» buyurdular, hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Cihâd» ile «Kitâbü'l-Edeb»'de; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî de «Kitâbü'l-Cihâd»'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen zâtın Câhime b. Abbâs b. Mirdâs olması muhtemel görülmüştür.' Çünkü bir hadîsde bu zât: cihâd hakkında istişare için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim de (bana): var mı?» diye sordu. Evet! dedim de ona ikram et!» Zira cennet onun ayaklarının att;ndad;ri» demiştir. husûsda daha başka hadîsler de vardır. «Öyle ise onlar hakkında mücahede et!» sözünden zahirî mânâ kastedilmemiştir. Çünkü cihâdın zahiri mânâsı başkasına zarar vermeyi tazammun eder. Burada maksad cihâdın külfetidir ki o da mal sarfetmek ve bedenen yorulmaktır. Binâenaleyh hadîsin mânâsı. Anne ve babanı razı etmek için malını sarfet ve bedenini yor, demek olur. Hadîs-i şerif, anneye-babaya itaatin şiddetle lüzumuna, haklarının büyüklüğüne, onlara itâattan dolayı kazanılacak sevabın çokluğuna delildir. Ulemâdan bazıları bu hadîsle istidlal ederek ana-baba hakkının cihâddan daha üstün olduğunu... Her ikisi veya birisi müslüman olduğu takd'irde, onlardan izinsiz cihâda gitmenin caiz olmadığını söylemişlerdir. Müşrik olurlarsa izinleri şart değildir. Ancak düşman müslürnanların karşısına gelir de, onunla çarpışmak zaruret hâlini alırsa, onlardan izinsiz cihâd etmek caiz olur. isyanın büyük günahlardan sayıldığını iman bahsinde görmüştük.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye, Babaya İyilik Ve Onların Buna En Haklı Layık Bâbı