Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
4819-)
Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Cerîr b. Hâzim rivâyet etti. ki): Bize Hasen rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Semûra rivâyet etti. ki): Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Abdurrahman! Emirliği isteme! Çünkü isteyerek sana verilirse onunla baş başa bırakılırsın! İstemeden sana verilirse onun uğrunda yardım görürsün.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Emir Olmayı İstemenin Ve Buna Hırs Göstermenin Yasak Edilmesi Bâbı
4820-)
Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillâh Yûnus'dan rivâyet etti. H. Alî b. Hucr Es-Sadî dahi rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin Yûnus'la Mansûr'dan ve Humeyd'den rivâyet etti. H. Ebû Kâmil El-Cahderî de rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Siraâk b. Atiyye ile Yûnus b. Ubeyd'den ve Hişâm b. Hassandan naklen rivâyet eyledi. râvilerin hepsi Hasen'den, o da Abdurrahmân b. Semura'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Cerîr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Eymân ve'n-Nüzûr» ile «Ahkâm» ve «Keffârât» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Harâo'da; Tirmizî «Eymân»'da; Nesâî «Kaza» ve «Siyer» bahislerinde muhtelif râvi-' lerden tahrîc etmişlerdir. Emirlik, hâkimlik demektir. Hadîste geçen «ükilte» kelimesi birçok nüshalarda bu şekilde rivâyet edilmişse de Kâdî Iyâz bunun yanlış olduğunu söylemiştir. Doğrusu «vükilte»'dir. Vükilte: Terk edilirsin mânâsına gelir. Hadîsten murâd şudur: Valilik, kaymakamlık gibi bir hükümet işi isteme! Çünkü güç bir iştir. Onu herkes yapamaz. Eğer nefsim arzu ediyor diye istersen o işde yalnız başına bırakılır; Allah'ın yardımını görmezsin, ama istemeden sana verilirse kabul et; bu takdirde Allah sana yardım eder. şerif hükümete ait bir vazife İstemenin mekruh olduğuna delildir. Burada allâme Aynî: «Mücerred istemek mekruh ise rüşvet vererek iş başına geçmeye çalışanın hali nice olur?» demiş; ve rüşveti verene de, alana da Allah'ın lanet edeceğini bildiren hadisi hatırlatmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Emir Olmayı İstemenin Ve Buna Hırs Göstermenin Yasak Edilmesi Bâbı
4821-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. El-Alâ' rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Büreyd b. Abdillâh'dan, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): ve amcam oğullarından iki zât. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girdik. O iki zâtın biri: Yâ Resûlallah! Bizi Allah (Azze ve Ceıle)'nin seni hâkim kıldığı yerlerden bazısına hâkim yap! Dedi. Öteki de Lunun gibi bir şey söyledi. Bunun üzerine Efendimiz: biz bu işe ne onu isteyen bîrini tayîn ederiz; ne de ona hırs gösteren birini!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Emir Olmayı İstemenin Ve Buna Hırs Göstermenin Yasak Edilmesi Bâbı
4822-)
Bize Ubeydullah b. Saîd ile Muhammed b. Hatim rivâyet ettiler. Lâfız İbn Hâtim'indir. (Dediler ki): Bize Yahya b. Saîd El-Kat-tân rivâyet etti. ki): Bize Kurre b. Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Humeyd b. Hilâl rivâyet etti. ki): Bana Ebû Bürde rivâyet etti. ki): Ebû Mûsâ şunu söyledi: Yanımda Eşarîlerden iki zât olduğu halde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Biri sağımda diğeri solumda idi. Bunların ikisi de vazife istediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) misvaklanıyordu. Bunun üzerine: diyorsun yâ Ebâ Mûsâ?» yûhut «Yâ Abdallah b. Kays!» dedi. lîen de: Seni hak (dîn) ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, bunlar kalplerinde olanı bana söylemediler. Ben bunların vazife İsteyeceklerini bilemedim, dedim. Ama dudağının altında misvakînin yükseldiğini (hâlâ) görür gibiyim. Ya «Ien» edatı ile yahut «lâ» ile (konuşarak): işimize, isteyeni tâyin etmeyiz! Lâkin sen git yâ Ebâ Mûsâ!» yahut «Yâ Abdallah b. Kays!» dedi. Ve onu Yemen'e gönderdi. Sonra onun peşinden Muâz b. Cebel'i yolladı. Muâz onun yanına varınca: (Ebû Mûsâ ona) Buyur etti; ve ona bir yastık serdi. Bir de baktı ki, Ebû Mûsa'nın yanında bağlı bir adam var! Bu kim? diye sordu. Ebû Mûsâ: Bu bir Yahûdi idi; müslüman oldu. Sonra tekrar kendi dînine, kötülük dînine döndü ve yahudî oldu, dedi. Muâz: Bu adam öldürülünceye kadar oturmam! Allah'ın ve Resûlünün hükmü budur, dedi. Ebû Mûsâ: Otur! Evet! Dedi. Muâz: O öldürülünceye kadar oturmam! Allah'ın ve Resûlünün hükmü budur! Dedi. Bu üç defa tekerrür etti. Nihayet onun öldürülmesini emretti; ve öldürüldü. Sonra (Muâz'la Ebû Mûsâ) geceleyin namaz kılmayı müzâkere ettiler, de biri (yani Muâz): Bana gelince: Ben hem uyurum hem namaza kalkarım. Uykum esnasında da namazımda umduğumu umarım! Dedi. hadîsi Buhârî «Kitâbu istitâbeti'l-Mürteddîn» ile «İcâre» ve «Ahkâm» bahislerinde tahrîc etmiştir. Ebû Mûsâ El-Eş'arî'nin ismi Abdullah b. Kays'dır. Râvi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Efendimizin: Ebâ Mûsâ» mı yoksa «Yâ Abdullah b. Kays» mı dediğinde şekk ettiği gibi «Ien» edatı ile mi yoksa «lâ» ile mi söz ettiğinde de şekk etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ebû Mûsâ ile Muâz b. Cebel'in ikisini de Yemen'e ayrı ayrı vilâyetlere vali göndermiştir. Muhtelif rivâyetlerden anlaşılıyor ki, orada birbirlerini zaman zaman ziyaret ederlermiş. Ebû Mûsâ (Aleyhisselâmj'ın Hazret-i Muâz'in altına yastık koyması ona ikram içindir. Araplar fazla ikram etmek istedikleri müsafirlerini yastık üzerine oturturlardı. Taberâ-n î'nin rivâyetine göre Hazret-i Muâz Yahûdi'nin bağlı olduğunu görünce Ebû Mûsâ'ya: «Be kardeşim, sen insanlara işkence için mî gönderildin? Biz ancak onlara dinlerini öğretmek, faydalı şeyleri emretmek için gönderildik!» demiş. Fakat Yahûdi'nin irtidâd ettiğini anlayınca: «Muhammed'i hak (dîn) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, onu ateşle yakmadıkça yerimden ayrılmam!» demiştir. Bunun üzerine odun getirilerek ateş yakılmış; ve yahudî ateşe atılmış. Kitabımızın rivâyeti ile bu rivâyetin arası şöyle bulunur: Yahutî evvelâ boynu kılıçla kesilerek öldürülmüş; sonra cesedi ateşte yakılmıştır. Bundan anlaşılır ki, Hazret-i Ebû Mûsâ ile Muâz (radıyallahü anh)'ın mezheblerine göre ibret için ateşle ta'zîb caizdir. Hazret-i Alî'nin zındıkları yaktığı rivâyet olunmuştur. Dâvûdî diyor ki: «Hazret-i Alî'nin zındıkları yakması hatâ değildir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cemâate: filân ve filâna rastlarsanız onları ateşle yakın!» buyurmuştu; sonradan: rastlarsanız öldürün! Zîra Allah'ın azabı ile ceza vermek doğru değildir.» buyurdular. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) rizâ halinde olsun, gadab halinde olsun ancak hakkı söyler. Teâlâ Hazretleri: hevadan söz söylemez. " buyurmuştur. üç defa tekerrür etti.» cümlesi Hazret-i Muâz’ın sözünün tetimmesidir. Yani «Bu adam öldürülmedikçe oturmam!..» sözünü üç defa tekrarlamıştır. Ebû Dâvûd'un bir rivâyetinde Muâz'la Ebû Mûsâ'nin ikisi de sözlerini üçer defa tekrarladıkları bildirilmiştir. Bu takdirde bu söz râvinin olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Emir Olmayı İstemenin Ve Buna Hırs Göstermenin Yasak Edilmesi Bâbı
4823-)
Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki): Bana babam Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki): Bana Leys b. Sa'd rivâyet etti. ki): Bana Yezîd b. Ebî Habîb, Bekir b. Amr'dan, o da Haris b. Yezîd El-Hadrami’den, o da İbn Huceyrate'l-Ekberden, o da Ebû Zerr'den naklen rivâyet etti. Ebû Zerr Şöyle dedi ; Yâ Resûlallah! Beni vâlî yapmıyor musun? Dedim. Bunun üzerine eli ile omuzuma vurdu. Sonra: Ebâ Zerr! Sen zayıfsın. Bu vâlîlik bir emânettir. Gerçekten kıyâmet gününde o kepazelik ve pişmanlıktır. Yalnız onu hakkı İle alarak o hususta üzerine düşeni yapan müstesna!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Zaruret Yokken Emir Olmanın Keraheti Bâbı
4824-)
Bize Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim, ikisi birden El-Mukrî’den rivâyet ettiler. Züheyr ki): Bize Abdullah b. Yezîd rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Ebî Eyyûb, Ubeydullah b. Ebî Ca'fer El-Kuraşî'den, o da Salim b. Ebî Salim El-Ceyşânî'den, o da babasından, o da Ebû Zerr'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ebâ Zerr! Gerçekten ben sonİ zayıf görüyorum. Ben senin için kendime sevdiğim şeyi severim. Sakın İki kisî üzerine hâkim olma! Ve sakın yetîm malına velî olma!» buyurmuşlar. hadîs-i şerif devlet vazifesi istemekten kaçınmak hususunda büyük bir kaidedir. Bilhassa böyle bir vazifeyi görmekten âciz olanlar için pek mühim bir tenbîhtir. zikri geçen kepazelik ve pişmanlık, vazifeye ehil olmayanlar, yahut ehil olup da âdilâne iş görmeyenler hakkındadır. Böyleleri kıyâmet gününde rezil edilecek ve yaptıklarına pişman olacaklardır. Vazifeye ehil olup da dürüstlükle iş görenlere ise büyük fazilet vardır. Eu babta birçok sahîh hadîsler ve icmâ-ı ümmet vardır. Ancak pek mühim ve tehlikeli olduğu için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz ondan sakınmayı tavsiye buyurmuş; seleften birçok ulema da tazyiklere ma'rûz kaldıkları halde eziyyete katlanmayı vazife kabulüne tercih etmişlerdir. İmâm A'zam’ın kadılığı kabul etmediği için hapsedilerek her gün bir sopa ilâvesi ile dövüldüğü ve hapishanede dayaktan öldüğü meşhurdur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Zaruret Yokken Emir Olmanın Keraheti Bâbı
4825-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İb-nü Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr’dan (yani İbn Dinar'dan), o da Amr b. Evs'den, o da Abdullah b. Amr'dan naklen rivâyet etti. İbn Nümeyr ile Ebû Bekir: (Onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ref ederek) dediler. Züheyr'in hadîsinde ise şu ibare vardır: ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, adaletle iş görenler, Allah katında nurdan minberler üzerinde Rahman (azze ve celle)'nin yemininde olacaklardır. Onun her İki yedi sağdır. Bunlar, hükümlerinde ve aileleri ile mütevellisi oldukları kimseler hakkında adalet gösterenlerdir.» buyurdular. Adaletle iş gören demektir. Kaasit ise: Zulmedendir. Yani bu kelime «if'âl» Bâbından kullanılırsa adalet, «sülâsî mücerred» olarak kullanılırsa zulüm mânâsına gelir. hâkimlerin kıyâmet gününde nurdan minberler üzerinde bulunmaları Kâdî Iyâz'a göre hakikat da olabilir; yüksek mevkilerden kinaye de Nevevî ise bu sözün hakikat mânâsında kullanılmış olmasını daha zahir görmekte ve: «Onlar hakîkaten minberler üzerinde olacaklardır. Onların menzilleri de yüksektir.» demektedir. hâkimlerin bir de Allahü teâlâ'nın yemininde olacakları bildiriliyor. Sağ taraf, sağ el gibi mânâlara geldiği gibi, yine bu hadîste zikredilen «yed» de el demektir. Binâenaleyh tercemede: sağ tarafında olacaklardır.» «Onun her iki eli sağdır.» demek icâb ederdi. Fakat hadîs-i şerîf sıfat hadîslerinden olduğu için buradaki «yemin» ve «yed» kelimeleri müteşâbih (yani bu dünyâda mânâsını anlamaya imkân ve ümîd bulunmayan) kelimelerdendir. Müteşâbih-ler hakkında ulemânın ihtilâf ettiklerini evvelce görmüştük. Burada da bir nebze işaret edelim: Bazıları: «Biz bu gibi kelimelere inanır; te'vîli hakkıhda söz etmeyiz; mânâlarını bilmeyiz. Yalnız zahirî mânâlarının murâd olmadığına i'tikad ederiz. Onların Allah'a lâyık mânâları vardır. Ama o mânâları yalnız Allah bilir.» demişlerdir. Selef ulemânın ve bâzı kelâm âlimlerinin mezhepleri budur. takım ulemâ ise müteşâbihlerin yerine göre te'vil edileceğine kaildirler. Ekseri kelâm ulemâsının sözleri budur. Bu takdirde Kâdî Iyâz «yemîn»'den iyi hâl ve yüksek mertebe kasdedilmiş olacağını söylemiştir. İbn Arafe'nin beyanına göre Araplar iyi ve makbul işi sağa, zıddını da sola nisbet ederlermiş. Yemin yünın yani uğur ve bereketten alınmıştır. her iki yedi sağdır.» cümlesi, buradaki «yemîn» kelimesinden uzuv mânâsı kasdedilmediğne tenbîhtir. Zira el, sağ gibi şeyler Allahü teâlâ hakkında imkânsızdır. hükümlerinde ve aileleri ile mütevellisi oldukları kimseler hakkında adalet gösterenlerdir.» cümlesinin mânâsı: Bu fazilet, üzerine aldığı hilâfet, valilik, hâkimlik yahut yetîm malında, vakıf ve emsalinde müvellîlik gibi hukukta adalete riâyet edenlere mahsustur, demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4826-)
Bana Hârûn b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. ki): İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Harmele, Abdurrahmân b. Şümâse'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): bir şey sormaya geldim. Sen kimlerdensin? Diye sordu. Ben de: Mısırlılardan bir adamım! Dedim. Müteakiben Âişe: Bu gazanızda sizinkinin size karşı muamelesi nasıldı? Diye sormuş. O da: Kendisinden bir fenalık görmedik. Bizden birimizin devesi ölse hemen ona deve verir; kölesi ölse köle verir; yiyeceğe mufatâc olsa yiyecek verirdi. Demiş. Bunun üzerine Âişe şunu söylemiş: Beri bak! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim bir şeyi sana haber vermekten, onun kardeşim Muhammed b. Ebî Bekr'e yaptıkları beni men'edemez! Şu evimde: Bir kimse ümmetimin umurundan bir vazîfe alır da onlara zorluk gösterirse sen de ona zorluk göster! Bir kimse ümmetimin umurundan bir vazife alır da onlara hoş muamele ederse, sen de ona hoş muamele eyle!» buyurdular. "
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4827-)
Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize İbn Mehdî rivâyet etti. ki): Bize Cerîr b. Hâzim, Harmeletü'l-Mısrî'den, o da Abdurrahmân b. Şümâse'den, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. Âişe'nin ismini vermeden muamelesini sorduğu kumandan Amr b. Âs (radıyallahü anh) dır. Kardeşi Muhammed b. Ebî Bekr'i onun öldürdüğüne işaret ederek: «Kardeşim Muhammed b. Ebî Bekr'e yaptıkları...» demiştir. şudur: Hazret-i Alî (radıyallahü anh) Muhammed b. Ebî Bekr'i Mısır'a vâlî ta'yîn etmişti. Muâviye (radıyallahü anh) tarafından üzerine Amr b. Âs gönderildi. 38. Hicrî tarihinde aralarında vuku' bulan muharebede Muhammed b. Ebî Bekir yenildi. Ve hasınının eline esîr düşerek gaddârâne şehîd edildi. Bu katlin nasıl yapıldığı ihtilaflıdır. Bazıları harbde vurulduğunu söylemiş; bir takımları esîr edilerek öldürüldüğünü bildirmişlerdir. Harpten sonra na'şının bir eşek İaşesi içinde bir harabede bulunarak yakıldığını iddia edenler de vardır. Hazret-i Âişe'nin bu vak'aya pek üzüldüğü: «O benim kardeşim ve âhiret oğlum idi.» diyerek bir daha ölünceye kadar pişmiş et yemediği, rivâyet olunur. şerif, fazilet sahibi bir kimsenin faziletinin anılması gerektiğine, buna düşmanlık, güceniklik gibi şeylerin mâni' olmamasına ve keza insanlara hoş muamele edilmesi lâzım geldiğine delildir. Bu mânâda hadîsler çoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4828-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H, Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, Nâfi’den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki, şöyle buyurmuşlar: çobansınız; ve hepiniz sürüsünden mes'üldür. İnsanlara hükmeden emîr bir çobandır; o sürüsünden mes'üldür. Kişi ailesi fertlerine çobandır. O da onlardan mes'üldür. Kadın kocasının evine ve çocuklarına çobandır; o da onlardan mes'üldür. Köle, sahibinin malına çobandır; o da ondan mes'üldür. Dikkat!.. İmdi hepiniz çobansınız; ve hepiniz sürüsünden mes'üldür.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4829-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. H. İbn Numeyr dani rivâyet etti, ki) ; Bize babam rivâyet etti. H. İbn'l-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yani İbn’l-Hâris) rivâyet etti. H. Ubeydullah b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Yahya (yani El-Kattan) rivâyet etti. Bunların hepsi Ubeydullah b. Ömer'den rivâyet etmişlerdir. H. Ebur-Rabî' ile Ebû Kâmil dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize İsmail rivâyet etti, bunların hepsi Eyyûb'dan rivâyet etmişlerdir. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebi Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk (yani İbn Osman) haber verdi. H. Harun b. Saîd El-Eylî dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâme rivâyet eyledi. râvilerin hepsi Nafi’den, o da İbn Ömer'den naklen, Leys'in Nâfi'den rivâyeti gibi rivâyette bulunmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4830-)
Ebû İshâk dedi ki: Bize de Hasen b. Bişr rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den bu hadîsi, Leys'in Nâfi'den rivâyeti gibi rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4831-)
Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybe b. Saîd ve İbn Hucr, hep birden İsmail b. Ca'fer'den, o da Abdullah b. Dinar'dan, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet ettiler. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki... H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4832-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbnü Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Salim b. Abdillâh'dan, o da babasından naklen haber verdi. Babası Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim... hadisi, Nâfi'in İbn Ömer'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında rivâyet etmiştir. hadîsinde: Zannederim: babasının malında çobandır; ve sürüsünden mes'üldür.» buyurdu; dedi, ibaresini ziyade etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4833-)
Bana Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb de rivâyet etti. ki): Bana amcam Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana bir adam (adım söyledi) ve Amr b. Haris, Bükeyr'den, o da Büsr b. Saîd'-. den naklen haber verdiler; ona da Abdullah b. Ömer, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu mânâ ile rivâyet etmiş. hadîsi Buhârî «İstikraz», «Cumua» ve «Itk» bahislerinde tahrîc etmiştir. «Râî» çoban demektir. Burada ondan murâd: Koruyucu, emniyetli ve elinin altında olanların iyi halde olmasına dikkat eden kimsedir. şerif bir kimsenin idaresi altında bulunanlara karşı adaletli olması gerektiğine delildir. Adaletle muamele ederse pek mükâfata nail olur. Aksi takdirde idaresi altında bulunanların her biri ondan hakkım isteyecektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4834-)
Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Eşheb, Hasen’den rivâyet etti. ki): Ubeydullah b. Ziyâd, Ma'kıl b. Yesâr El-Müzenî'yi ölüm döşeğinde iken dolaştı da Ma'kıl şunu söyledi: sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim bir hadîsi söyleyeceğim. Benim için (daha) hayât olduğunu bilsem (onu) sana söylemezdim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: bir sürüye çoban yaptığı hiç bir kul yoktur ki, öldüğü gün sürüsüne hıyanet etmiş olarak ölsün de Allah ona cenneti haram kılmasın!» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4835-)
Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey', Yûnus'dan, o da Hasan'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: Ma'kıl b. Yesâr hasta iken İbn Ziyâd onun yanına girdi... Ebû'l-Eşbeb'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuş; şunu da ziyâde eylemiştir: «Bunu bana bu günden evvel söylemeli değil mi idin? Dedi. Sana söylemedim (işte) yahut): Sana söyleyecek değildim! cevâbını verdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4836-)
Bize Ebû Gassân El-Mismai ile İshâk b. İbrâhîm ve Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet ettiler. (İshâk: Bize haber verdi, tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti; dediler.) ki): Bana babam, Katâde'den, o da Ebû'l-Melîh'den naklen rivâyet etti ki, hastalığında Ma'kıl b. Yesâr'ın yanına Ubeydullah b. Ziyâd girmiş. Ma'kıl ona: Ben sana bir hadis söyliyeceğim! ölüm hâlinde olmasam onu sana söylemezdim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: bir âmir müslümanların işini üzerine alır; sonra onlar için çalışıp samimiyet göstermezse onlarla birlikte cennete giremez!» buyururken işittim, demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4837-)
Bize Ukbe b. Mükrem El-Ammî de rivâyet etti. ki): Bize Yâkûb b. İshâk rivâyet etti. ki): Bana Sevâde b. Ebî'l-Esved haber verdi. ki): Bana babam rivâyet etti, ki Ma'kıl b. Yesar hastalanmış da, Ubeydullah b. Ziyâd onu dolaşmaya gelmiş... Hasen'in Ma'kıl'den rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulundu. hadîsi Buhârî «Ahkâm» bahsinde tahrîc etmiştir. şerh ve îzâhi «îman» bahsinde geçmişti. Hulâsası şudur: Hıyaneti helâl i'tikad eden kâfir olur; ve ebediyyen cennete giremez. Fakat helâl itikad etmezse dînden çıkmaz; ancak cennete ilk giren bahtiyarlarla beraber olamaz. Bu gecikme ona bir cezadır. Cezası ya cehennemde yanmakla, ya hesab anında yahut başka yerde verilir. Ma'kıl'in: «Benim için (daha) hayât olduğunu bilsem (onu) sana söylemezdim» sözü o ana kadar bu hadîsi söylemekten çekindiğini gösteriyor. Buna sebep kendisine bir fenalık yapılacağından korkması olabilir. Öleceğini anlayınca bildiği bir şeyi müslümanlardan gizlemiş olmamak için söylemiştir. Çünkü ilmin başkalarına teblîği emrolunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4838-)
Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Cerîr b. Hâzim rivâyet etti. ki): Bize Hasan rivâyet etti ki: Âiz b. Amr Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashâbındandı— Ubeydullah b. Ziyâd'ın yanına girerek şunları söylemi;: Ey oğulcuğum! Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Şüphesiz çobanların en kötüsü insafsız deve bakıcılarıdır. Sakın onlardan olma!»buyururken işittim. Bunun üzerine (Ubeydullah) ona: Otur! Sen ancak Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının kepeğindensin! Demiş. O da: Onların kepeği var mı idi ki? Kepek ancak onlardan sonra hem de onlardan başkalarında oldu! cevabını vermiş. ki vâlî Ubeydullah Hazret-i Aiz'in nasihatinden alınarak kendisini küçümsemiş, fakat Âiz (radıyallahü anh)'dan akar sulan durduracak kadar fasîh ve yerinde bir cevâp almıştır. Filhakika sahâbe-i kirâmın hepsi bu ümmetin büyükleri, seçkinleri ve kendilerinden sonra gelenlerin efdalleridir. Onların hepsi âdil olup içlerinde kepeğe ayrılacak tek kimse yoktur. Hadîsi karıştırarak rivâyet eden râviler onlardan sonra zuhur etmiştir. Binâenaleyh kepeğe çıkarılacak râvileri ashâb zamanında değil, onlardan sonraki devirlerde aramak îcâb eder. şerifteki kepek sözü, un kepeğinden istiare edilmiş olup mertebesi düşük, aşağı dereceli kimse mânâsında kullanılmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Âdil Hükümdarın Fazileti, Zalim Olanın Cezası; Tebaya Karşı Yumuşak Davranmaya Teşvik Ve Onlara Meşakkat Vermekten Nehi Bâbı
4839-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Is-mâîl b. İbrahim, Ebû Ha yy ân'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda ayağa kalkarak hıyaneti andı. Onu büyüttü; onun hâlini de büyüttü. Sonra şöyle buyurdu: sizden birinizi kıyâmet günü, boynunda böğürmesi olan bir deve olduğu halde gelerek: Yâ Resûlallaht Beni kurtar! Derken, kendimi de: Senin için bir şeye Mâlik değilim; ben sana tebliğ ettim; diye cevap verirken bulmayayım! Sakın sizden birinizi kıyâmet günü boynunda kişneyişi olan bir at olduğu halde gelerek: Yâ Resûlallah! Beni kurtar' Derken, kendimi de: Senin için hiç bir şeye Mâlik değilim; ben sana tebliğ ettim; diye cevap verirken bulmayayım! Sakın sizden birinizi kıyâmet günü boynunda meleyişi olan bir koyun olduğu halde gelerek: Yâ Resûlallah! Beni kurtar! Derken, kendimi de: Senin için hiç bir şeye Mâlik değilim; ben sana tebliğ ettim; diye cevap verirken bulmayayım! Sakın sizden birinizi kıyâmet günü boynunda çığlığı olan bir kimse olduğu hâlde gelerek: Yâ Resûlallah! Beni kurtar! Derken, kendimi de: Senin için hiç bir şeye Mâlik değilim; ben sana tebliğ ettim! diye cevap verirken bulmayayım! Sakın sizden birinizi kıyâmet günü, boynunda dalgalanan giysiler olduğu halde gelerek: Yâ Resûlallah! Beni kurtar! Derken, kendimi de: Senin için hiç bir şeye Mâlik değilim; ben sana tebliğ ettim! Diye cevap verirken bulmayayım! ÇcVmi sHden birinizi kıyâmet günü, boynunda altın gümüş olduğu halde gelerek: Yâ Resûlallah! Benİ kurtar! Derken, kendimi de: Senin için hiç bir şeye Mâlik değilim; ben sana tebliğ ettim. Diye cevap verirken bulmayayım!»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hıyanetin Ağır Şekilde Haram Kılınması Bâbı
4840-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrahîm b. Süleyman, Ebû Hayyân'dan rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Ebû Hayyan ile Umara b. Ka'kaa'dan, bunların hepsi Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen İsmail'in Ebû Hayyân'dan rivâyet ettiği hadîs gibi rivayette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hıyanetin Ağır Şekilde Haram Kılınması Bâbı
4841-)
Bana Ahmed b. Saîd b. Sahr Ed-Dârimî de rivâyet ettiJ, ki): Bize Süleyman b. Harb rivâyet etti, ki): Bize Hammâd (yani İbn Zeyd) Eyyûb'dan, o da Yahya b. Saîd'den, o da Ebû Zür'a b. Amr b. Cerîr'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) hıyaneti anarak onu büyüttü. râvi hadîsi kıssa eylemiştir. Hammâd: «Bilâhare Yahya'yı bu hadîsi rivâyet ederken işittim. Bize Eyyûb'un kendisinden rivâyet ettiği gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hıyanetin Ağır Şekilde Haram Kılınması Bâbı
4842-)
Bana Ahmed b. Hasan b. Hırâş da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ma'mer rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâris rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb, Yahya b. Saîd b. Hayyân'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarıkilerin hadîsi gibi rivâyette bulundu. hadîsi Buhârî «Zekât» ve «Cihâd» bahislerinde tahrîc etmiştir. şerif gdfeûl yani hıyanetin şiddetle haram olduğuna delildir. Gulûlün aslı hıyanet demekse de sonradan ganimete hıyanet mânâsında kullanılmıştır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîste: «Sakın ganimet malını hıyanetle yeyip de kıyâmette benden yardım istemeyin! Zira size bu hususta hiç bir yardım yapamam! Demek istemiştir. Anlaşılıyor ki, ganimet malından aşırılan her şey kıyâmet gününde aşıranın boynunda asılı olarak gelecektir. Bundan murâd: «Kimseyi bütün mahşer halkı huzurunda rezîlü rüsvay etmektir. Hadîs-i şerif: kim ganimeti aşırırsa, kıyâmet gününde aşırdığı şeyle gelecektir." Sûre-i Âl-i Imrân, âyet: 161. âyet-i kerîmesinin tefsir ve izahıdır. Iyâz'ın beyanına göre bu şiddet ve gadabı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz evvel emirde gösterecektir; çünkü emirlerine muhalefet edilmiştir. Sonra bütün günahkârlara şefaat edecektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hıyanetin Ağır Şekilde Haram Kılınması Bâbı
4843-)
Bize Ebü Bekir b. Ebi Şeybe ile Amru'n-Nâkıd ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekir'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Urve'den, o da Ebû Humeyd Es-Saıdî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) Esd (kabilesin)'den İbn’l-Lütbiyye denilen bir adamı me'mur yaptı. (Amır'la İbn Ebî Ömer: Sadaka üzerine me'mur dediler.) (Bu zât vazifeden) geldiği zaman: Bu sizin; bu da benim; bana hediyye edildi, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) minber üzerinde ayağa kalkarak Allah'a hamdü sena etti. Ve şunları söyledi: gönderdiğim bir me'mûra ne oluyor ki: Bu sizin; bu da bana hediyye edildi; diyor! Babasının yahut anasının evinde otursa da kendisine hediyye edilecek mi, edilmiyecek mi baksa idi ya! Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz o sadakadan bir şey ele geçirirse kıyâmet gününde onu boynunda taşıyarak getirecektir. Böğürmesi olan bir deve, yahut öğürmesi olan bir inek veya mele-yen bir koyun!.. ellerini kaldırdı. Hattâ koltuklarının beyazmı gördük. Sonra iki defa: Tebliğ ettim mi?» buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Memurlara Hediyyelerin Haram Kılınması Bâbı
4844-)
Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrazzâk baber verdi. ki): Bize Ma'mer, Zühri’den, o da Urve'den, o da Ebû Humeyd Es-Sâıdî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) Ezd (kabilesin)'den bir adam olan İbn'l-Lütbiyye'yi sadaka üzerine me'mur tâyin etti. Sonra İbn'l-Ltitbiyye (zekât) malı (nı) getirerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e verdi. Ve: Bu sizin malınız; şu da bana verilen bir hediyyedir, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona: ve ananın evinde otursan da sana hediyye edilecek mi, edil-miyecek mi baksa idin yâ!» buyurdular. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbe okumak için ayağa kalktı... sonra râvİ, Stifyan'ın hadisi gibi rivâyettel bulunmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Memurlara Hediyyelerin Haram Kılınması Bâbı
4845-)
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bize Hişâm, babasından, o da Ebû Humeyd Es-Saîdî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) Ezd (kabilesin)'den İfenü’l-Ütbiyye denilen bir adamı Benî Süleym'in sadakalarına rae'mur tâyin etti. Geldiği zaman onu hesaba çekti. Adam: Şu sizin malınız; bu da hediyyedir, dedi. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Babanın ve ananın evinde otursaydın ya doğrucu isen hediyyen sana gelsin!» buyurdu. Sonra bize hutbe okudu. Ve Allah'a hamdü sena etti. Sonra şunları söyledi: sonra (malûm ola ki)! Ben sizden bir adamı Allah'ın benim idareme verdiği yerlerden bir vazifeye ta'yîn ediyorum da, gelerek: Şu sizin malınız; bu da bana verilen bir hediyyedir; diyor. Babasının ve anasının evinde otursaydı ya doğrucu İse hediyyesi kendisine gelsin! Vallahi eğer sizden biriniz hakkı olmaksızın ondan bir şey alırsa kıyâmet gününde Allahü teâlâ'ya, onu taşır hâlde kavuşur. Sizden birinizin böğüren bir deve yahut böğürmesi olan bir inek veya meleyen bir koyun taşıyarak Allah'a kavuştuğunu ben mutlaka bileceğim!» ellerini kaldırdı. Hattâ koltuklarının beyazı göründü. Ve: «Allahım! Tebliğ etlim mî?» dedi. (Bunu) gözüm gördü; kulağım işitti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Memurlara Hediyyelerin Haram Kılınması Bâbı
4846-)
Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Abde ile İbn Nümeyr ve Ebû Muâviye rivâyet ettiler. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Ab-dürrahîm b. Süleyman rivâyet etti. H. İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Bunların hepsi Hişâm'dan bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. ile İbn Nümeyr'in hadîslerinde Ebû Üsâme'nin dediği gibi: «Geldiği zaman onu hesaba çekti.» cümlesi vardır. Nümeyr hadîsinde ise: «Vallahi iyi bilin! Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki, sizden biriniz o sadakadan bir şey alırsa...» ibaresi vardır. Süfyan'in hadîsinde: « ki: Gözüm gördü, kulağım işitti. Zeyd b. Sâbit'e de sorun! Çünkü benimle beraber orada idi.» ibaresini ziyade etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Memurlara Hediyyelerin Haram Kılınması Bâbı
4847-)
Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Şeybânî'den, o da Abdullah b. Zekvân'dan —ki bu zât Ebû'z-Zinâd'dır— o da Urve b. Zübeyr'den naklen haber verdi ki. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sudaka üzerine bir adamı me'mûr tâyîn etmiş. O da birçok şeyler getirmiş. Ve: Şu sizin! Bu da bana hediyye edildi... demeye başlamış... Râvi yukarıki hadîs gibi rivâyet etmiştir. Urve ki: Humeydes-Sâıdî'ye: Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den mi işittin? diye sordum. Ağzından kulağıma! Dedi.» hadîs Buhari «Zekât», «Hibe», «Ahkâm», «Nüzûr» ve «Ter-kü’l-Hıyel» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Kitâbü'l-Cirâh»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. geçen sadakadan murâd zekâttır. Yani zekât toplamak için. tâyîn olunan me'mura verilen hediyye ona haramdır. Bu bir nevi' gulül-dür. Me'mur onu kabul etmekle vazifesinde hıyanet ve sû-i isti'mal yapmış olur. Onun için de cezası ganimet aşıran kimsenin cezası gibi olacak, me'mur hediyye olarak aldığı şeyi yüklenerek mahşer yerine getirmek sureti ile kepaze edilecektir. şerifte verilen bu hediyyenin haram kılınmasının sebebi me’mûriyet olduğu bildiriliyor. Yani me'mûra verildiği için ona haramdır. Memurdan başkasına verilen hediyye ise haram değil, bilâkis müstehaptır. üçüncü rivâyetindeki: «Meleyen bir koyunu taşıyarak Allah'a kavuştuğunu ben mutlaka bileceğim!» cümlesi bâzı nüshalarda: «Sakın... meleyen bir koyun taşıyarak Allah'a kavuştuğunu görmeyeyim!» rivâyet olunmuştur. Nitekim bundan önceki bâbtaki rivâyetler de buna benzer şekilde idi. Kâdî Iyâz: «Bu rivâyet daha meşhurdur; ama evvelkisi «Sahîh-i Müslim»in ekseri râvilerinin rivâyetidir.» demiştir. «Bunu gözüm gördü; kulağım işitti.» demekten maksadı: Ben bunu yüzde yüz biliyorum; bildiğimde kat'iyyen şüphem yoktur, demektir. Karaltı mânâsına gelir. Burada ondan maksat: Bariz şahıslar, birçok eşya ve hayvanlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Memurlara Hediyyelerin Haram Kılınması Bâbı
4848-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Veki' b. Cerrah rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Ebî Hâlid, Kays b. Ebî Hâzim'den, o da Adiy b. Amirate'l-Kindî'den naklen rivâyet etti. ki): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: herhangi bir kimseyi biz me'mur ta'yîr» eder de bir iğneyi veya fazlasını bizden gizlerse bu hıyanet olur; kıyâmet gününde onu getirir!» üzerine Ensârdun siyah bir zât kalkarak onun yanına gitti. Onu hâlâ görür gibiyim. Ve: Yâ Resûlallah! Vazifeni benden kabul eyle! Dedi. Efendimiz: «Sana ne oldu?» diye sordu. Seni şöyle şöyle derken işittim! Dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; ben onu şimdi söylüyorum: Sizden kimi bir zekât işine memur tayın edersek onun azını çoğunu getirsin! Ondan kendisine ne verilirse alır; ne yasak edilirse vaz geçer!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Memurlara Hediyyelerin Haram Kılınması Bâbı
4849-)
Bu hadîsi bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babamla Muhammed b. Bişr rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi: Bize İsmail bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti; demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Memurlara Hediyyelerin Haram Kılınması Bâbı
4850-)
Bu hadîsi bize İshâk b. İbrahim El-Hanialî de rivâyet etti. ki): Bize Fadl b. Mûsâ haber verdi. ki): Bize İsmâî! b. Ebî Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Kays b. Ebî Hâzini haber verdi. ki): Ben Adiy b. Amîrate'l-Kindî'yi şunu söylerken işittim: Ben Resûlüllah'i şöyle buyururken işittim... yukarıkilerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. hadîs dahi hüküm itibârı ile yukarıki rivâyetler gibidir. Râvile-rinden Adiy b. Amîra hakkında Kâdî Iyâz: «Hadîs ricalinden kendisine Umeyra denilen bir kimse bilmiyoruz; bilâkis hepsi Amîra'dır.» demiştir. Buna mukabil Nesâî'nin rivâyetinde hem Umeyra hem de Amîra vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Memurlara Hediyyelerin Haram Kılınması Bâbı
4851-)
Bana Züheyr b. Harb ile Hârûn b. Abdillâh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: îmân edenler! Allah'a itaat edin! Resûlüne ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin!" Sûre-i Nisa', âyet: 59. âyeti Abdullah b. Huzâfe b. Kays b. Adiy Es-Sehmî hakkında inmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu bir seriyyede göndermiş. Bana bunu Ya'lâ b. Müslim, Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. hadîsi Buhârî «Tefsir» bahsinde; Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Cihâd»'da; Nesâî «Bey'at», «Siyer» ve «Tefsîr»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Âyet-i kerîme'de zikredilen ülül-emir onbir şekilde tefsir ve îzâh olunmuştur:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4852-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Muğîra b. Abdirrahman El-Hızânıî, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'ruc'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. bana itaat ederse Allah'a itaat etmiş; ve her kim bana İsyan ederse Allah'a isyan etmiş olur. Bir de kim âmire itaat ederse bana itaat etmiş; kim âmire isyan ederse bana isyan etmiş olur!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4853-)
Bu hadîsi bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize İbn Uyeyne, Ebû'z-Zinâd'dan bu isnâd ile rivâyet etti. Ama «kim âmire isyan ederse bana isyan etmiş olur!» cümlesini anmadı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4854-)
Bana Harmele b. Yahya dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, kendisine haber veren İbn Şİhâb'dan naklen haber verdi. ki): Bize Ebû Seleme b. Abdirrahmân, Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: bana İtaat ederse Allah'a itaat etmiş; her kim bana isyan ederse Allah'a isyan etmiş olur; ve kim benim emîrîme itaat ederse bana itaat etmiş; her kim benim emîrime İsyan ederse bana isyan etmiş olur!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4855-)
Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Mekkî b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc, Ziyâd'dan, o da İbn Şİhâb'dan, naklen rivâyet etti ki, ona da Ebû Seleme b. Abdirrahmân haber vermiş ki, kendisi Ebû Hüreyre'yİ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular... diyerek tamamiyle yukarıki hadisin mislini rivâyet ederken dinlemiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4856-)
Bana Ebû Kâmil El-Cahderî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Yâlâ b. Atâ'dan, o da Ebû Alkame'den naklen rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hüreyre ağzından ağzıma rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den dinledim. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4857-)
Bana Ubeydullah b. Muâz dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. Her iki râvi demişler ki: Bize Şu'be, Ya'lâ b. Atâ'dan rivâyet etti. Ö da Ebû Alkame'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den nakleden Ebû Hüreyre'den yukarıkilerin hadîsi gibi dinlemiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4858-)
Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebhih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarıkilerirı hadîsi gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4859-)
Bana Ebû't-Tahir dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb, Hayve'den, naklen haber verdi ki, ona da Ebû Hüreyre'nin âzâd-hsi Ebû Yûnus rivâyet etmiş. ki): Ebû Hüreyre'yi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bunu rivâyet ederken işittim. Ama: «Kim emîre itaat ederse» dedi. «Benim emîrime» demedi. mâ m'in Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiği hadîsinde de böyledir. hadîsi Buhârî «Ahkâm» bahsinde tahrîc etmiştir. Hadîs-i Şerif: Peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur!" Sûre-i Nisa', âyet: 80. âyet-i kerîmesinden alınmıştır. Çünkü Cenâb-ı Hak Peygamberine itaat olunmasını emir buyurmuştur. Binâenaleyh ona itaat eden Allah'a da itaat etmiş olur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de âmire itaati emretmiştir, (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin âmirlere itaate son derece ehemmiyet vererek bunu kendine yapılan itaat mertebesine yükseltmesine sebep olarak Hattâbî şunları söylemiştir: «Gerek Kureyş, gerekse onların peşinden gelen Araplar emirlik nedir bilmezler; kendi kabileleri reislerinden başka kimseyi tanımazlardı. İslâmiyet gelerek kendilerine emirler tâyin edilince bunu hazmedemediler. Hattâ bâzısı itaatten çekindi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) âmirlere itaat etmenin kendisine yapılan itaate, isyanın da kendisine yapılan isyana bağlı olduğunu bildirerek onları âmirlerine itaate teşvik buyurmuş; bu suretle tefrikanın önüne geçmiştir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4860-)
Bize Saîd b. Mansûr ile Kuteybe b. Saîd ikisi birden Ya'kûb'dan rivâyet ettiler. Saîd ki): Bize Ya'kûb b. Abdirrahmân, Ebû Hâzim'den, o da Ebû Salih Es-Semmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet eyledi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): varlığında; neşatlı zamanında, kederli zamanında ve dünya işlerinin sana tercih edildiğinde dinleyip itaat etmelisin!» buyurdular. ve mekrah kelimeleri mimli masdar yahut ismi zaman veya ismi mekândırlar. Biz bunları ismi zaman olarak terceme ettik. yahut üsra veya isra: Dünya işlerinde yalnız kendini düşünüp tercih etmektir. Hadîsin mânâsı: «Âmirler, kendilerinde olan haklarınızı vermeyip benimseseler bile siz yine onları dinleyip itaat edin!» demektir. Bâbın bütün hadîsleri âmire itaat hakkındadır. Sebebi de müslümanların birliğini korumaktır. Çünkü tefrika dîn ve dünyalarının fesadına bâdı olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4861-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn İdris, Şu'be'den, o da Ebû İmrân'dan, o da Abdullah b. Sâmit'den, o da Ebû Zerr’den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Dostum bana dinleyip itaat etmemi vasiyyet etti. Velevki (âmir) kolları, bacakları kesilmiş bir köle olsun!
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4862-)
Bize Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H. İshâk dahi rivâyet etti. ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. Bu râviler hep birden Şu'be'den, o da Ebû İmrân'dan bu isnâdla rivâyette bulunmuşlar: Ve ikisi de hadîste: «Velev kolları, bacakları kesilmiş Habeşli bir köle olsun!» demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4863-)
Bize bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû İmrân'dan bu isnâdla İbn İdrîs'in dediği gibi «Velev kolları, bacakları kesilmiş bir köle olsun!» şeklinde rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4864-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Yahya b. Husayn'dan rivâyet etti. ki): Nenemden rivâyet ederken işittim. O da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i veda' haccında hutbe okurken dinlemiş: sizi Allah'ın kitabı ile yöneten bir köle bile vali tâyîn edilse onu dinleyin ve itaat edin!» buyuruyormuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4865-)
Bu hadîsi bize İbn Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer ile Abdurrahmân b. Mehdî, Şu'be'den bu isnâdla rivâyet ettiler. O «Habeşli bir köle olsa da!» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4866-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Vekî' b. Cerrah, Şubeden bu isnâdla rivâyet etti. O: «Kolları, bacakları kesilmiş Habeşli bir köle bile olsa!» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4867-)
Bize Abdurrahmân b. Bişr de rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu isnâdla rivâyette bulundu. Ama «Kolları, bacakları kesilmiş Habeşli» ibaresini anmadı da, onun Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i Mina'da veya Arafât'da dinlediğini ziyade etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı
4868-)
Bana Seleme b. Şebîb de rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti. ki): Bize Ma'kıl, Zeyd b. Ebî Üneyse'den, o da Yahya b. Husayn'dan, o da nenesi Ümmü'l-Husayn’dan naklen rivâyet etti. ki): Onu şunları söylerken işittim: haccında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le beraber hacc ettim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çok sözler söyledi. Sonra onu: sizi Allah'ın kitabı ile yönetecek kolları bacakları kesilmiş —zannederim siyah dedi— bir köle vâlî tâyin edilse, onu dinleyin ve itaat buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Hükümdarlara Masiyetten Başka Hususta İtaatin Vacib, Masiyet Hususunda İtaatin Haram Kılınması Bâbı