Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
2548-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da İbn Ebî Enes'den naklen haber verdi; İbn Ebi Enes'e de babası rivâyet etmiş ki kendisi Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ı şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ramazan geldimi rahmet kapılan açılır, cehennem kapılan kapanır ve şeytanlar zincirle bağlanırlar.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazan Ayının Fazileti Bâbı
2549-)
Bana, Muhammed b. Hatim ile Hûlvânî rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ya'kûb rivâyet etti. ki): Bize babam, Sâlih'den, o da İbn Şihâb’dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Nâfi b. Enes, rivâyet etti, ona da babası rivâyet etmiş. Babası, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ı şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): girdimi...» buyurdular. hadîsi yukarki hadîs gibi nakletmiştir. hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Savm» ve «Kitâbu Bed'i'l-Halk»da tahric etmiştir. (467-538)'n in beyânına göre Ramadan: Yandı mânâsına gelen (Rameda) fiilinin mastarıdır. kelimesi bu mastara izafe edilerek (Şehr-u Ramada'n) şeklinde alem olmuşdur. ayına «Ramazan» denilmesi: Müslümanlar o ayda açlık veya susuzluğun hararetinden yandıkları içindir. «Araplar eski lûgattan ayların isimlerini naklederken onla ra zamana göre isim vermişlerdir. Oruç ayına «Ramazan» demeleri şiddetli sıcaklara tesaadüf ettiğindendir.» derler. bâbda daha başka kaviller de vardır. kapılarının açılması, cehennem kapılarının kapanması ve şeytanların bukağılanması hususunda Kâdı îyâz şunları söylemiştir: «Bu hadîsden zahirî mânâsı ve hakikati kastedilmiş olması muhtemeldir. Şu hâlde cennet kapılarının açılması, cehennem kapılarının kapanması ve şeytanların bukağılanması Ramazan ayının girdiğine bir alâmet ve hürmetini ta'zîm olur. Şeytanların bukağılanması: Mü'min-lere eza edememeleri içindir. Maamâfih bu sözlerden murâd: Mecazî mânâları da olabilir: Bu takdirde hadîs-i şerif Ramazan'da sevap ve afvın çokluğuna, şeytanların ezâ ve iğvâların azaldığına işaret olur. Yani şeytanlar bağlanmış gibi olurlar da, bâzı şeylere ve bâzı insanlara tasallut eder; bâzılarına edemezler. ikinci rivâyetinde: (Rahmet kapıları açılır) başka bir rivâyette: azgın takımı bukağılanır.) buyurulmuş olması da bu ihtimâli te'yîd eder. Cennet kapılarının açılmasından murâd: Bu ay'da umumiyetle sâir aylarda görülmeyen oruç, teravih ve şâir hayırât gibi tâatlara Allah'ın fütuhat vermesi de kastedilmiş olabilir. Çünkü bunlar cennete girmeye sebep ve âdeta cennete açılan kapular mesabesindedir. Cehennem kapılarının kapanması ve şeytanların bukağılanması da günahlardan sakınmaktan ibaret olur.» diyor ki: «Bu hadîs muhakkakkikîn-i ulemâ ile Buhârî'nin kaail oldukları sahîh ve muhtar olan mezhebe delilidir. Bu mezhebe göre ay zikre tmeksizin sâdece (Ramazan) demek kerâ-hetsiz olarak caizdir. mes'ele hakkında üç mezheb vardır:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazan Ayının Fazileti Bâbı
2550-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nâfi’den dinlediğim, onun da İbn Ömer (radıyallahü anhüm)'dan, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ı anarak şöyle buyurmuşlar: «Hilâli! görmedikçe oruç tutmayın; onu görmedikçe bayram da yapmayın. Şayet hava bulutlu olursa onun miktarını hesâb edin.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2551-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeyle rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ı anmış da elleriyle işaret ederek: «Ay şöyle, şöyle ve şöyledir...» buyurmuşlar. Üçüncü defasında baş parmağını yummuşlar. Müteakiben: «Ay'ı görmek şartıyla oruç tutun; ay'ı görmek şartıyla bayram yapın. Eğer hava bulutlu olursa o ay için otuz gün taktir edin.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2552-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah bu isnâdla rivâyette bulundu. Ve: bulutlu olursa ay'ı 30 gün üzerinden takdir edin.» diyerek Ebû Üsâme hadîsi gibi rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2553-)
Bize Ubeydullah v. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Ubeydullah'dan bu isnâdla rivâyet etti. Bu rivâyette İbn Ömer şunu da söyledi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan'ı anarak: «Bir ay yirmidokuz gündür. Ay şöyle, şöyle ve şöyledir...» buyurdular. Ömer «ay'ı takdir edin.» dedi «Otuz gür .«'ü söylemedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2554-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail, Eyyûb'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ay yirmidokuz günden ibarettir. Binâenaleyh siz hilâli görmedikçe oruç tutmayın, onu görmedikçe bayram da yapmayın. Eğer hava bulutlu olursa ay’ın miktarını hesab edin.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2555-)
Bana Humeyd b. Mes'adete'l-BahiH rivâyet etti. ki): Bize Bişr b. Mufaddâl rivâyet etti. ki): Bize Seleme yani İbn Alkame, Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma)'dan naklen rivâyet eyledi. İbn Ömer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ay, yirmidokuz gündür. Hilâl'i gördünüzmü oruç tutun; onu gördü nüzmü iftar edin. Eğer hava bulutlu olursa ay'ın miktarın, resâb edin.» buyurdular. Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki): Bana Salim b. Abdillâh rivâyet etti ki, Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma) şunu söylemiş: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Ay'ı gördünüz mü oruç tutun; onu gördünüzmü bayram yapın. Şayet hava bulutlu olursa ay'ın miktarını hesâb edin!» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2557-)
Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybetü'bnü Saîd ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya (Ahterenâ); ötekiler: (Haddesenâ) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize İsmâîl yani İbn Ca'fer, Abdullah b. Dinar'dan rivâyet etti. O da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)’yı şunları söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yirmidokuz gecedir. Onu görmedikçe oruç tutmayın, onu görmedikçe bayram da yapma in. Ancak hava bulutlu olursa o başka. Hava bulutlu olursa siz ayın miktarını hesâb edin.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2558-)
Bize Harun b. Abdillâh rivâyet etti. ki): Bize Kavh b. Ubade rivâyet etti, ki): Bize Zekeriyyâ b. İshâk rivâyet etti. ki): Bize Amr b. Dinar rivâyet eyledi, Kendisi İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'yi şunu söylerke dinlemiş: Ben, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: şöyle, şöyle ve şöyledir...» buyururken işittim; üçüncü defasında baş parmağını yumdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2559-)
Bana Haccâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bize Hasenü'l. Eşyeb rivâyet etti. ki): Bize Şeybân, Yahya'dan rivâyet etti. ki: Bana. Ebû Seleme dâhi haber verdi, kendisi İbn Ömer (radıyallahü anhûma)’yı şöyle derken dinlemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i; yirmidokuz göndür.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2560-)
Bize Sehl b. Osman rivâyet etti. ki): Bize Ziyâd b. Abdillâh El-Bekkâî, Abdülmetik b. Umeyr'den, o da Mûsâ b. Tâlha'dan, o da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: söyle, şöyle ve şöyledir (Yani) on, on ve dokuzdur.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2561-)
Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Cebele'den naklen rivâyet eyledi. Cebele şöyle dedi: Ben, İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'yi şunu söylerken dinledim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şöyle, şöyle ve şöyledir.» buyurdu ve ellerini bütün parmakları ile iki defa biribirine vurdu, üçüncü defada sağ yahut sol baş parmağını kıstı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2562-)
Bize Muhammedü'bnü'l - Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ukbe yani İbn Hureys'den naklen rivâyet eyledi. " ki): Ben, İbn Ömer (radıyallahü anhûma)’yı şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yirmidokuz gündür.» buyurdular. (Hadîsi rivâyet ederken) üç defa ellerini birbirine kapamış, üçüncüde'baş parmağını bükmüş. «Zannederim (ay otuz gündür) dedi ve avuçlarını üç defa birbiri üzerine kapadı.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2563-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Gunder, Şu'be'den naklen rivâyet eyledi. H. Muhammedü'bnü'l-Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. İbn’l-Müsennâ ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Esved b. Kays'dan naklen rivâyet etti. ki: Ben, Said b. Amr b. Saîd'den dinledim, o da İbn Ömer (radıyallahü anhûma)'yı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ederken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ummî bir ümmetiz. Yazıyı hesabı bilmeyiz. Ay şöyle, şöyle ve şöyledir...» buyurmuş; üçüncüde baş parmağını yummuş: de ay şöyle, şöyle ve şöyle olur.» buyurmuş yani otuz çeker demek istemiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2564-)
Bana, bu hadisi Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Mehdi, Süf.'n'dan, o da Esved b. Kays'dan bu isnâdla rivâyette bulundu. Yalnız ikinci ay için «Otuz» tâbirini söylemedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2565-)
Bize Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâhid b. Ziyâd rivâyet etti. ki): Bize Hasen, b. Ubeydillâb, Sa'd b. Ubeyde'den naklen rivâyette bulundu; Şöyle dedi: İbn Ömer (radıyallahü anhûma) bir adamı: «Bu gece ay'in yarı gecesidir.» derken işitti de, ona: Sen, bu gecenin ay'in yarısı olduğunu nereden biliyorsun? Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: şöyle ve şöyledir.» buyurdu ve on parmağı ile iki defa işaret etti, üçüncü defasında dahi bütün parmaklarıyla işarette bulundu. Yalnız baş parmağını tuttu. Yahut geri çekti; dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2566-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbrahim b. Sa'd, İbn Şihâb'dan, o da Saîd b. El - Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hilâl'i gördünüzmü oruç tutun, onu gördünüzmü bayram yapın. Eğer hava bulutlu otursa otuz gün oruç tutun.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2567-)
Bize Abdurrahmân b. Sellâm El-Cumahi rivâyet etti. ki): Bize Rabî' yani İbn Müslim, Muhammed'den —ki İbn Ziyâd'dır.—, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan aklen rivâyet etti ki, Peygamber görmek şartıyla oruç tutun ye onu görmek şartıyla bayram ya-ptn. Şayet hava bulutlu olursa sayıyı tamamlayın.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2568-)
Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki); Bize Şu'be, Muhammed b. Zi yâd'dan naklen rivâyet etti. ki: Ben, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'ı şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): görmek şartıyla oruç tutun ve onu görmek şartıyla bayram yapın. Eğer ay'ı görmenize havanın bulutlanması mâni oluyorsa otuz günü sayın.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2569-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şey be rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr El-Abdİ rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Ömer, Ebû’z-Zînâd'dan o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi; Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hilâlden bahsederek: gördünüzmü oruç tutun ve (yine) onu gördünüzmü bayram yapın. Eğer hava bulutlu olursa otuz günü sayın.» buyurdular. hadîsin her iki rivâyetini Buhari «Küâbu's-Savm» ve «Kitâbu't-Talâk»'ın muhtelif yerlerinde tahric ettiği gibi İbn Ömer rivâyetini Ebû Dâvûd ile Nesâî; Ebû Hüreyre rivâyetini de İbn Mâce «Kitâbu's-Savm-'da rivâyet etmişlerdir. Bu bâbda bir çok ashâb-ı kirâm'dan hadisler rivâyet olunmuştur. Ezcümle:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ay Görülmekle Ramazan Orucunun Farz Olması, Yine Ay Görülmekle Bayram Yapılması, Ayın Başında Veya Sonunda Hava Bulutlu Olursa Ramazan’ın Otuz Gün Üzerinden Tamamlanması Bâbı
2570-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Ebû Bekir ki): Bize Vekî’ Alîyyu'bnü Mübârek'den, o da Yahya b. Ebî Kesir'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem): veya iki gün oruçla Ramazan'ın önüne geçmeyin. Ancak bir adam (âdet edindiği) bir orucu tutuyorsa onu tutsun.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazandan Önce Bir Veya İki Gün Oruç Tutmayın Bâbı
2571-)
Bu hadîsi bize Yahya b. Bişr El-Hariri de rivâyet etti. ki) Bize Muâviye yani İbn Sellâm rivâyet etti. H. İbnü'l-Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âmir rivâyet etti. ki): Bize Hisara rivâyet eyledi. H. ibnü'l-Müsennâ ile İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. Dediler ki: ize Abdülvahhâb b. Abdilmecîd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. H. Züheyy i. Harb dahi rivâyet eyledi. ki): Bize Hüseyin b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize Şeybân rivâyet etti. râvilerin hepsi Yahya b. Efaî Kesir'den bu isnadla yukarki hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. hadîsi bütün kütüb-i sitte sahipleri -KitâbuVSavm-'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. onun hakkında: «Hasen sahih bir hadîstir.» demiştir. bâbda Ebû Dâvûd, Hazret-i Huzeyfe ile İbn Abbâs ve Âişe (radıyallahü anha)'dan; Tirmizî: İbn Abbâs'dan; Beyhakî: Ömer (radıyallahü anh)’dan; Darakutni: Câbir b. Hadîc'den; Taberânî; İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)’dan; İmâm Ahmed ile Taberânî: Alîyyü'bnü Ebî Tâlib (radıyallahü anh)'dan; Taberâni: Tâlk b. Alî (radıyallahü anh) ile Semuratü'bnü Cündeb ve Berâ’ b. Azib (radıyallahü anh) hazerâtından hadisler rivâyet etmişlerdir. şeride istisna edilen hadisden murâd: Bir kimsenin âdet edindiği orucudur. Nezir ve keffâret oruçları da olabilir. Bu gibi oruçları o gün tutmak naşs-ı hadîsle tecviz buyurulmuştur. murâd: Yukarıda görüldüğü vecîhle huistiyanlara benzemekten müslumanları sakındırmaktır. (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına ehl-i kitaba muhalefet etmelerini emir buyururdu. bu emirin hükmü nedir? Tirmizî'nin ulemâdan rivâyetine göre ehl-i kitaba benzemek: kerahet ifâde eder. Fakat mütekaddimin ulemâ ekseriya harama da kerahet ıtlak ederlerdi. Bu bâbda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Zâhirî'ye göre Ramazandan bir veya iki gün evvel oruç tutmak, âdetine tesaadüf etsin etmesin asla caiz değildir. bir taifeye göre Şâbân'in son gününde nafile oruca niyet etmek caiz değildir. âdet edindiği oruç o güne tesaadüf ederse onu tutabilir. Delilleri: Bu hadîstir. kirâm'dan Ömer ü'bnü'l-Hattâb, Alîyyü'bnü'Ebî Tâlib, Âmm. fi/r, Huzeyfe ve İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) hazerâtı ile Tâbiin'den Saîd ü'bnü'l-Müseyyeb, Şa'bî, îbrâhim Nehaî, Hasan-ı Basrî ve İbn Şîrîn'in buna kaail oldukları rivâyet edilir. İmâm Şafiî'nirımezhebide budur. Abbâ's ile Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) farz namazla nafilenin arasını konuşmak, ayağa kalkmak veya ileri geri gitmek suretiyle ayırmayı müstehab gördükleri gibi; burada da şaban'la- Ramazan oruçlarını bir veya iki gün fasıla vermek suretiyle birbirinden ayırmayı emrederlermiş. «Yevm-i şekde oruç tutan, Allah ve Resûlüne isyan etmiştir.» dermiş. yevm-i şekde nafile oruca niyetlenmeyi tecviz etmişlerdir. bâbdaki tafsilâtı az yukarıda görmüştük. şekde oruç tutmalın ne hikmete binâen nehiy buyurulduğu ihtilaflıdır; bâzılarına göre buradaki nehyin hikmeti: Ramazana zindelik ve neşâtla girmek ve Ramazan orucu için kuvvetli bulunmakdır. takımları hükmün Ramazan ayının görülmesine talik buyurulmasına bakarak: «Ay'ı görmezden bir veya iki gün evvel oruç tutan, bu hükme ta'n etmiş olur.» demişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yalnız bir veya iki günü zikretmesi: Ramazandan önce oruç tutanlar ekseriyetle o miktarla iktifa ettikleri içindir. Bu taifeye göre memnu olan günler Sabânın 16 sından başlar. ulemâ'ya göre Şaban'in yarısından sonra nafile oruç tutmak caizdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ramazandan Önce Bir Veya İki Gün Oruç Tutmayın Bâbı
2572-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet et. ki): Bize Abdurrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den naklen haber verdi ki; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay zevcelerinin yanına girmemeye yemin etmiş. Şöyle dedi: Bana Urve, Âişe (radıyallahü anha)’dan naken haber verdi ki, şunları söylemiş: olduğum yirmidokuz gece geçince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evvelâ benden başlayarak yanıma girdi. Ben: Ya Resûlallah! Sen, bizim yaımıza bir ay girmemeye yemin etmiştin, hâlbuki yirmidokuz günde girdin. Ben, bunları sayıyordum; dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ay yirmidokuz gündür;» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ayın Yirmidokuz Gün Olması Bâbı
2573-)
Bize Muhammed b. Kumlı rivâyet etti. ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybetü'bnü Saîd dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Leys, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir (radıyallahü anh)’dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay müddetle kadınlarından ayrılmıştı. Ayın yirmi dokuzun da yanımıza çıktı (kendisine): gün yirmi dokuzdur.» dedik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ay ancak şöyledir» diyerek ellerini üç defa birbirine çarptı. Son defasında parmaklardan birini kıstı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ayın Yirmidokuz Gün Olması Bâbı
2574-)
Bana Hârûn b. Abdillâh ile Haccâc b. Şâir rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccâcü'hnü Muhammed rivâyet etti. Dedi ki.: İbn Cüreyc şunları söyledi: Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi; o da Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anh)'ı şöyle derken işitmiş: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay kadınlarından ayrıldı. Nihayet yirmidokuzuncu günün sabahı yanımıza çıktı. Cemâatdan biri: «Ya Resûlallah! Ancak yirmidokuzuncu günün sabahındayız.» dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ay bazen yirmidokuz gün olur.» buyurdu. Sonra üç defa ellerini birbiri üzerine kapadı. İki defasında ellerinin bütün parmakları ile, Üçüncüsünde ise dokuz parmağı ile işaret etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ayın Yirmidokuz Gün Olması Bâbı
2575-)
Bana Hârûn b. Abdillâh rivâyet etti. ki): Bize Haccâcü'bnü Muhammed rivâyet etti, ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Yahya b. Abdillâh b. Muhammed b. Sayfî haber verdi. Ona da İkrimetü'bnü Abdirrarmân b. Haris haber vermiş; ona da Ümmü Seleme (radıyallahü anha) haber vermiş ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay zevcelerinden bâzılarının yanına girmemeye yemin etmiş. Yirmi-dokuz gün geçince sabahleyin —yahut akşam üzeri— yanlarına girmiş. Kendisine: «Yâ Nebiyyallah! Sen, bizim yanımıza bir ay girmemeye yemin etmiştin.» demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bir ay yirmidokuz gün olur.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ayın Yirmidokuz Gün Olması Bâbı
2576-)
Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ravh haber verdi. H. Muhammedü'bnü'l-Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk yani Ebû Asım rivâyet etti. Ravh ile Dahhâk hep birden İbn Ureye'den bu isnâdla yukarki hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ayın Yirmidokuz Gün Olması Bâbı
2577-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. ki): Bize İsmâîl b. Ebî Hâlid rivâyet eyledi. ki): Bana Muhammed b. Sa'd, Sa'd b. Ebî Vakkaas (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir elini diğerine çarparak: şöyle ve şöyle olur.» buyurdu. Sonra üçüncü çarpışta bir parmak noksan bıraktı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ayın Yirmidokuz Gün Olması Bâbı
2578-)
Bana Kâsım b. Zekeriyyâ rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin b. Alî, Zâide'den, o da İsmail'den, o da Muhammed b. Sa'd'dan, o da babası (radıyallahü anh)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet eyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (elleriyle) on, on ve hir defa da dokuzu işaret ederek: şöyle, şöyle ve şöyledir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ayın Yirmidokuz Gün Olması Bâbı
2579-)
Bana, bu hadîsi Muhammedü'bnü Abdillâh b. Kuhzâz da rîvâyet etti. ki): Bize Alîyyü'bnü Hasen b. Şakîk ile Selemetü'bnü Süleyman rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah yani İbni-Mübârek haber verdi. ki): Bize İsmâîl b. Ebî Hâlid bu isnâdla yukarki iki râvînin hadîsleri mânâsında bir hadîs haber verdi. ki: Bu hadîsi dört sahâbî yani Hazret-i Âişe, Câbir, Ümmü Seleme ve Sa'd b. Ebi Vakkaas (radıyallahü anhûm) rivâyet etmişlerdir. Seleme (radıyallahü anha) rivâyetini Buhârî «Kitâbu's-Savm» ile «Kitâbu'n-Nikâh»'da; Nesâî «İşratü'n-Nisâ»da; İbn Mâce «Kitâbu't-Talâk»'da rivâyet etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir ay kadınlarından ayrılması muhtelif lâfızlarla ifâde olunmuştur. Bâbımız rivâyetlerinden de anlaşılacağı vecihle bunların bâzılarında: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay zevcelerinin yanına girmemeye yeniîn etti.» denilmiş; bâzılarında bunun yerine: ay kadınlarından uzaklaştı,»; Buhârî'nin rivâyetinde: «Kadınlarına bir ay îlâ yaptı.» ifâdesi kullanılmıştır. ilâ da bir nev'î yemin olduğuna göre rivâyetler arasında birbirine münâfaat yoktur. ıstılahında îlâ: Bir kimsenin karısına dört ay yahut daha fazla yaklaşmamaya yemîn etmesi, mânâsına gelirse de, hadisdeki ilâdan murâd bu değil; sâdece yemindir. Zira bir âyet-i kerime şer'an îlâ müddetinin ziyâde ve noksansız dört ay olduğunu beyân etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem) ise bir ay yaklaşımyacağma yemin, etmiştir. Abbâs (radıyallahü anh) «Bir adam karısına bir veya iki yahut üç ay yaklaşmıyacağma yemîn etse, îlâ müddetini söylemedikçe bu yemîn îlâ sayılmaz.» demiştir. Tâvûs, Saîdü'bnü Cübeyr ve Şa'bî'-nin de buna kaail-oldukları rivâyet edilir. Şafiî ile İmâm Ahmed b. Hanbel'e göre dört ay kadına yaklaşmıyacağına yemin ötmek şer'an ilâ sayılmaz. Mutlaka dört aydan fazla bir müddet söylemek îcâb eder. Mâlik, dört ay üzerine bir gün ziyâde edilmesini şart koşmuştur. Fakat ilâ âyeti bu zevatın aleyhlerine delildir. hükmü: Müddet içinde kadına yaklaşıldığı taktirde keffâret îcâb etmektir. Basrî'ye göre keffâret lâzım değildir; ilâ sakıt olur. yapan kimse dört ay içinde karısına yaklaşmazsa, bir talâk boş olur. Ashâb-ı kirâm'dan İbn Mes'ûd, İbn Ömer, İbn Abbâs, Osman ve Alî (radıyallahü anhüm) hazerâtının kavilleri bu olduğu gibi cumhûr-u Tâbiîn'ın mezhepleri de budur. hakkında fıkıh kitaplarında tafsilat vardır. bütün rivâyetlerinde bir ay'in yirmidokuz günden ibaret olduğu bildirilmektedir. Iyâz diyor ki: «Bütün bu rivâyetlerin mânâsı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yirmidokuz günü tamam ettikten sonra döndü, demektir. Buna delil: Hadisin bir rivâyetinde: gün geçtikten sonra); diğer rivâyette: sabahında) yani (yirmidolcuzdan sonra gelen gecenin sabahında) Duyurulmuş olmasıdır, o sabah ise otuzuncu günün sabahıdır. (Ay yirmidokuzdur.) sözünün mânâsı: bazen yirmidokuz çeker, demektir. Nitekim bâzı rivâyetlerde bu şekilde tasrîh buyurulmuştur.» (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yemini zevcelerine güvendiği içindi. Müfessirler Sûre-i Tahrim'in tefsirinde bu yeminin sebebini beyân etmişlerdir. Görmek isteyenler oraya bakabilirler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Ayın Yirmidokuz Gün Olması Bâbı
2580-)
Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya (Anberanâ) dedi; diğerleri (Haddesenâ) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize İsmail yani İbn Ca'fer, Muhammed yani İbn Ebî Harmele'den, o da Küreyb’den naklen rivâyet etti, ki Ümmü'l-Fadl binti Haris kendisini Muâviye nezdinde Şam'a göndermiş. Küreyb Şöyle dedi: Şam'a varıp Ümmü Fadl'ın hacetini gördüm. Ben, Şam'da iken Ramazan hilâli göründü. Hilâl'i cuma gecesi gördüm. Sonra Medine'ye ayın nihâyetinde geldim. Abdullah İbn Abbâs (radıyallahü anhûma) bana bâzı şeyler sordu, sonra hilâlden söz açarak: «Hilâli ne zaman gördünüz» dedi. Ben: «Biz, onu cuma gecesi gördük.» cevâbını verdim; «Onu sen mi gördün?» diye sordu; «Evet. Halk da gördüler ve oruç tuttular. Muâviye de oruç tuttu.» dedim. Bunun üzerine İbn Abbâs: «Ama biz onu cumartesi akşamı gördük. Onun için de ya otuzu tamamlayıncaya yahut hilâli görünceye kadar oruca devam ediyoruz.» dedi. Ben: «Muâviye'nin görmesi ve oruç tutmasıyla iktifa etmiyor musun?» dedim; İbn Abbâs: «Hayır; bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle emir buyurdu.» cevâbını verdi. Yahya b. Yahya, Küreyb'in «İktifa etimyelim mi?» yoksa «İktifa etmiyor musun?» dediğinde şekketmiştir. hadîsi Ebû Dâvûd, Nesâî ve Tirmizî rivâyet etmişlerdir. şerif, hilâlin bir yerde sübût bulmasıyla hükmün oraya münhasır kalacağına delâlet etmektedir. şöyle diyor: «Ulemâmıza göre sahih olan kavil şudur ki: Hilâlin bir yerde görülmesi bütün insanlara teşmil edilemez. Yalnız me-safe-i sefer olmıyan yakın yerlere mahsûs kalır. Ayın ayni zamanda doğduğu yerlere hüküm şâmildir, derler. takımları da: İklim birse hüküm hepsine şâmil, değilse şâmil olamaz; demişlerdir. Ulemâmızdan Bazıları: Ay'ın bir yerde görünmesi, yer yüzünde yaşıyan bütün müslumanlara âmm ve şâmildir; diyorlar. Bu takdirde İbn Abbâs Hazretlerinin Küreyb (radıyallahü anh)'ın haberi ile amel etmemesi haber-i vahit olduğu içindir. Çünkü bu bir şahadettir, bir kişinin haberiyle sabit olmaz. Lâkin zahire bakılırsa İbn Abbâs, onu haber-i vâhid olduğu için değil; uzakta bulunanlar hakkında hüküm isbât etmediği için reddetmiştir.» mes'ele Hanefiîye İmâmları arasında da ihtilaflıdır. Zahiri mezhebe göre bir yerde hilâlin görüldüğü sübût buldumu hüküm bütün insanlara şâmil olur. Binâenaleyh garp'da yaşıyan müslümanların ay'ı görmesiyle, şarkda yaşıyanlara da Ramazan ve Bayram sabit olur. «Bu mes'ele ayın muhtelif zamanlarda doğmasına göre değişir. Çünkü hükme sebep aydır. Hilâl görülmek suretiyle bir kavim hakkında sebebin mevcut ve münrakid olması başkaları hakkında da mün'akid olmasını îcâb etmez. Zîrâ ihtilâf-fmatâli' yani ayın muhtelif zamanlarda doğması nazar-ı itibâra alınır. Nitekim bir kavmin bulunduğu yerde güneş batsa, başkalarının yaşadığı yerde batmasa yalnız güneşin battığı yerlerin halkına akşam namazı farz olur.» demişlerdir. sahibi ile diğer bâzı ulemâ ihtilâf-ı matâli'i muteber tutmuşlardır. Küreyb hadîsinin zahiri de onların kavlini te'yid etmektedir. Ancak Bazıları bu hadisd'ki işaretin İbn Abbâs ile Hazret-i Küreyb arasında cereyan eden konuşmaya âit olduğunu söyliyenler vardır. Bu takdirde hadîsde ihtilâf-ı metâli'in nazar-ı itibâra alınacağına delil kalmaz. «Hidâye- şârihi Kemâl İbn Hümâm (788-861): «Zâhir-i rivâyetle amel etmek ihtiyata daha muvafıktır.» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Her Belde Halkı İçin Ayı Kendileri Görmelerinin Müteber Olduğunu; Bir Beldede Hilali Görürlerse, Onlardan Uzak Olan Yerler İçin Bu Hükmün Sabit Olmadığını Beyan Bâbı
2581-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şey be rivâyet etti. ki): Bire Muhammed b. Fudayl, Husayn'dan, o da Amr b. Mürra'dan, o da Ebû'l-Bahteri'den naklen rivâyet etti. Ebûl-Bahteri Şöyle dedi: Omra yapmak için yola çıktık. «Batn-ı nahle» denilen yere indiğimiz vakit hilâli görmeye çalıştık. Bunun üzerine cemâatdan Bazıları: «Bu ay üç günlüktür.»; diğer Bazıları da: «İki günlüktür.» dediler. Derken İbn Abbâs'a tesaadüf ettik. . (Kendisine): «Biz hilâli gördük. Cemâatdan Bazıları onun üç: ünlük olduğunu, diğer Bazıları iki günlük olduğunu söylediler.» dedik, bni Abbâs: «Onu hangi akşam gördünüz?» diye sordu; «Filân ve filân akşam.» dedik. Bunun, üzerine İbn Abbâs ; «Şüphesiz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah, onu görülmek için ımdâd etmiştir; buyurdular. O, sizin gördüğünüz geceye aittir.» cevâbını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Hilalin Büyük Ve Küçüklüğüne İtibar Olmadığını, Allahü Teâlânın Onu Görülmek İçin İmdâd Ettiğini Hava Bulutlu Olursa Orucun Otuz Gün Üzerinden Tamamlanacağını Beyân Bâbı
2582-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Gunder, Şu'be'den naklen rivâyet etti. H. İbn’l-Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki) ; Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan naklen haber verdi. Amr söyle demiş: Ben, Ebû’l-Buhterî'yi şunu söylerken işittim: Biz (Zât-ı ırk) denilen yerde iken Ramazan hilâlini gördük de İbn Abbâs (radıyallahü anh)'ya sormak için bir adam gönderdik. İbn Abbâs (radıyallahü anh) şunları söylemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki Allah ay'ı görülmek İçin İmdâd etmiştir. Eğer hava buluttu olursa sayıyı tamanlayıverin.» buyurdular. şerif bütün nüshalarda bu şekilde yani birinci rivâyette «medde»; ikinci rivâyette «Emedde» sîgalarıyla rivâyet edilmiştir. İyâz'in beyânına göre ulemâdan Bazıları medde fiilini imtidât yani uzatmak; -Kmedde» fiilini de İmdat vermek mânâsına tefsir etmişlerdir. iyâz: «Bence doğrusu rivâyetin ssâhiri manâsıyla kalmasıdır. Zahirî mânâsı: Allah onun müddetini görülsün diye uzatmıştır; demektir. Zaten her iki fiilin de bu mânâya geldikleri söylenir...» diyor. bazılarının «ay üç günlük» bazılarının da «iki günlüktür» demeleri, onun büyük gördükleri içindir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) ise ayın büyüklüğü küçüklüğü nazar-ı itibâra alınamayacağını, ayın bir gecelik olduğunu bildirmiştir. Zira büyük veya küçük göstermek Allahü teâlâ'ya kalmış bir fiildir. Dilerse hiç de göstermez; bu takdirde oruç günleri otuz üzerinden tamamlanır. diyor ki: «Hilâl güneşin zevalinden sonra görülürse gelecek akşama; zevalden Önce görülürse evvelki akşama âiddir.'Bazıları bunun da gelecek akşama âid olduğunu söylemişlerdir. göre oruçda geçen akşama, bayramda ise ihtiyâtan gelecek akşama âiddir. «Ayı görürseniz oruç tutun!» hadîsinin zahirine bakılırsa ay görüldümü oruç tutmak îcâb eder... O halde görülen ay gelecek geceye haml olunur... Übbî, Mâziri'nin bu son sözüne itiraz etmiş ve: «Bu bâbda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sahih bir hadîs vârid olmamıştır. Yalnız Ömer (radıyallahü anh)’in: zevalden önce görürseniz iftar edin; zevalden sonra görürseniz iftar etmeyin!» dediği rivâyet olunur. Böyle bir kavl Hazret-i Alî'den de nakledilmiştir. Görülen ayın gelecek geceye âid olduğunu bildiren kavl meşhurdur...» demiştir. zevalden önce görülmesi meselesi Hanefiyye İmâmlar, arasında da ihtilaflıdır. Hilâl, ayın otuzuncu günü zevalden önce görülürse İmâm Ebû Yusuf’a göre evvelki geceye âiddir. Binaenaleyh Ramazan başı ise o gün oruç tutmak; Ramazan sonu ise iftar etmek lâzımdır. A'zam'la İmâm Muhammed'e göre ise görülen hilâl mutlak surette gelecek akşama âiddir. Bazıları bu meseledeki hilafın yalnız İmâm Ebû Yûsuf'la imâm Muhammed arasında olduğunu söylemişlerdir. A'zam'dan bir rivâyete göre hilâli güneşin yolu üzerinde görünür yani güneş hilâli ta'kîb ederse, o hilâl evvelki geceye, hilâl güneşin peşinden gidiyorsa gelecek geceye âiddir. Fetva İmâm A'zam’la İmâm Muhammed'in kavline göredir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Hilalin Büyük Ve Küçüklüğüne İtibar Olmadığını, Allahü Teâlânın Onu Görülmek İçin İmdâd Ettiğini Hava Bulutlu Olursa Orucun Otuz Gün Üzerinden Tamamlanacağını Beyân Bâbı
2583-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Zürey Halid'den, o da Abdurrahman b. Ebî Bekrâ'dan, o da babası (radıyallahü anh)'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi: bayram ayı noksan olmazlar, bunlar Ramazan île Zilhicce'dir» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «bayram Ayları Noksan Olmazlar» Hadisinin Manasını Beyan Bâbı:
2584-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir b. Süleyman, İshak b. Süveyd ile Hâlid'den, onlar da Abdurrahman b. Bekrâ'dan, o da Ebû Bekra'dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): bayram ayı noksan olmazlar» buyurmuşlar. hadîsinde: «İki bayram ayı: Ramazan île Zil-Hicce noksan olmazlar» denilmiştir. hadîsi Buhârî Ebû Dâvûd, Tirmiz ve İbn Mâce , «Küâbu's-Savm»'da tahric etmişlerdir. şerif, biri İshak b. Suveyd, diğeri Hâlid El-Hazza' olmak üzere iki terikden rivâyet olunmuştur. tariklerin ikisi de sahih olmakla beraber Buhârî, İshâk b. Süveyd tarikini yalnız başına rivâyet etmiş, Nesâî'den gayrı «Sahih» sahipleri ise onu Halid-i Hazza' tarikinden rivâyet etmişlerdir. İshâk tarîkini tercih etmesi: Bu rivâyet üzerinde ihtilâf edilmediği içindir. beraber bazı raviler hadisin merfu' olup olmadığında şekketmişlerdir. «Bu hadis Abdurrahman b. Ebî Bekrâ'dan mürsel olarak da rivâyet edilmiştir.» demiş, bu sebeple onun sahih değil, hasen olduğunu söylemiştir. cümlesi mahzuf bir müptedanm haberidir. olması da caizdir. Cevzî (5C8-597) bu babda şunları söylemiştir: «Bayram Şevval'de olduğu halde Ramazan'a neden Bayram ayı denilmiştir» şeklinde bir sual varid olursa, bu suale E'rem iki vecihle cevap vermiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin «bayram Ayları Noksan Olmazlar» Hadisinin Manasını Beyan Bâbı:
2585-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. İdrîs, Husayn'dan, o da Şa'bi'den, o da Adiyy b. Hatim (radıyallahü anh)’dan naklen rivâyet etti, Adiyy Şöyle dedi: "Sizin için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçilinceye kadar yiyip için "Sûre-i Bakara âyet 187. âyet-i kerîmesi nâzl olunca Adiyy b. Hâtim peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Resûlüllah Ben, yastığımın altına bir beyaz, biri siyah iki ip koydum. (Bununla) geceyi gündüzden seçiyorum.» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yastığın pek genişmiş, Bu beyaz iplikle siyah iptik gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığından ibarettir.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Savm» ile -Kitabu't-Tefsir» de Ebû Dâvûd «Kİtâbu's-Savm'da, Tirmizî «Kitâbu't-Tefsir» de muhtelif ravilerden tahric etmişlerdir. onun hakkında «Hasen Sahih bir hadistir.» demiştir. Arapların deve bağladıkları iptir. rivâyetinde bunun yerine «Kıldan iki iplik aldım.» denilmiştir. bir rivâyetinde şöyle buyurulmuştur: «Dedim ki Ya Resûlallah, bu beyaz iplikle siyah iplikden murâd nedir? Bunlar hakikaten ıkı iplik midir? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ipliklere baktınsa sen hakikaten pek kalın kafalıymışsın.» buyurdu. ilâve etti: bundan murâd, gecenin karanlığı ile gürdüzün aydınlığıdır.» Dâvûd'un rivâyetinde: «Ben biri beyaz, biri siyah iki ip alarak yastığımın altına koydum da, onlara baktım, fakat ipleri biribirindon seçemedim. Sonra bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlattım da, güldü ve: İse senin yastığın pek geniş ve uzunmuş. Bundan murad: Gece İle gündüzden ibarettir, buyurdu» denilmektedir. Avâne'nin rivâyet ettiği Mutarrif hadîsinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü ve: «Hayır öyle değil, ey kalın kafalı, buyurdular.» denilmiştir. yastığın pek genişmiş.» ifâdesindeki yastık uykudan kinayedir. Maksat «Senin uykun pek çok ve derinmiş.» demektir. yastığın başdan kinaye olduğunu söylerler. Nitekim: «Sen hakîkaten pek kalın kafalıymışsın.» hadîsi de bunu te'yid etmektedir. takımları kalın kafalı tâbirinin ahmaklıktan kinaye olduğunu söylerler. Zira kafanın haddinden fazla büyük ve geniş olması, gabâvet ve ahmaklığa delildir. Nitekim mutedil oluşu da akıl ve âlicenaplık alâmetidir. îyâz diyor ki: « Hazret-i Adiyy'in iki ip alarak yastığının altına koyması âyet-i kerimeden bu mânâyı anladığındandır. Ayni şekilde hareket eden diğer ashab dahi âyetten bu mânâyı anlamışlardır. o zamana kadar beyazlıkla siyahlığın nelerden ibaret olduğunu beyân eden fecir kelimesi henüz nâzil olmamıştı.) kerimesi nâzıl olunca ipliklerden muradın gece ile gündüz olduğunu anladılar. Hadîsin mânâsı şudur: Eğer sen Allah'ın murâd ettiği iki ipliği —ki gece ile gündüzden ibarettirler.— yastığının altına koydunsa, o halde senin yastığın onları örtmüş ve kaplamış olacağından genişlemesi iktizâ eder. hakikaten pek kalın kafalıymışsın .) rivâyeti de aynı mânâya gelir...» ki Kâdî îyâz hadîs-i şerif deki: yastığın pek genismis.» ve «Sen hakikaten pek kalın kafalıymışsın.» rivâyetlerini makaama münâsip bir şekilde te'vil etmiştir. hususta bir çok hadîs ulemâsı da Kâdi Iyâz'la beraberdir. Onlar bu ifâdelerden ahmak ve akılsız mânâsını çıkaranlara itiraz etmişler, bunun zemmölacağım söylemişlerdir. Halbuki ortada zemmi îcab edecek bir söz yoktur. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: «Bu hadîsin zahirine bakılırsa ak iplikle kara iplikten bahsedilen âyet-i kerime nâzıl olurken Hazret-i Adiyy'in orada bulurduğu anlaşılıyor. Bu, onun daha önceden müslüman olmasını iktizâ eder. Halbuki hakikat Öyle değildir. Çünkü âyet-i kerime hicretin ilk zamanlarında inmiş, Adiyy (radıyallahü anh) ise hicretin 9. veya 10. yılında müslüman olmuştur. İbn İshâk ile diğer Siyer ve Meğazi müellifleri vak'ayı bu şekilde tesbit etmişlerdir.» bu suâle dört vecihle cevap vermişlerdir: Hadîs-i şerifde zikri geçen âyet oruç farz kılındıktan sonra nâzil olmuştur. Aynî bu cevabı ihtimalden pek uzak görmektedir. Hazret-i Adiyy’in sözü te'vil olunur. Onun bu sözden muradı: «Ben, Müslüman olduğum vakit bu âyet bana okununca beyaz ve siyah iplerle tecrübeye giriştim.» demektir. Hadisin manası: «Âyetin indiğini duyunca iki ip aldım.» demektir. Hadisde mahzuf kelimeler vardır. Bunlar şöyle takdîr olunur: «Âyet-i kerîme nâzil olup da bir müddet sonra ben Medine'ye gelerek Islâmiyeti kabul ettiğim ve onun şeriatlarını öğrendiğim vakit iki ip aldım.» bu dördüncü vechin en güzel olduğunu söylemektedir. Ahmed b. Hanbel'in rivâyeti de bu tevcihi te'yid eder. tarikiyle gelen bu rivâyette «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buna namazla orucu tâlim ederek Namazı söyle kılacaksın, orucu da şöyle tutacaksın. Güneş kavuştu mu taa ak iplikten kara ipliği seçinceye kadar ye, iç. buyurdu. Ben de iki iplik aldım... ilah...» Duyurulmaktadır. âyetteki kara iplikle ak iplik tabirlerinin gece ile gündüz mânâsına geldiklerini bildiren (fecir) Lâfzının bu âyetten hayli zaman sonra nâzil olduğunu ileri sürerek beyânın nasıl olup da ihtiyaç zamanından geri bırakıldığını, hâlbuki beyân gelinceye kadar teklif devam ettiğini müşkil saymışlardır. bunlara şu cevabı vermişlerdir: kerîme'de «fecir» Lâfzı nâzil olmadan da beyân vardır. Yalnız onu herkes değil, bâzı mütehassıslar anlardı. Beyânın herkesin anlıyacağı derecede açık olması şart değildir. Kaldı ki,âeyt-i kerîme'den maksadın ne olduğunu Hazret-i Adiyy'den başka anlamayan bulunmamıştır. Hattâ ulemâdan basıları câhiliyet devrinde ak iplikle kara ipliğin gündüzle gece mânâsında kullanılmakta şüyu' bulduğunu, bunun beyâna ihtiyâcı olmadığını söylemişlerdir. (631-676) ipliklere hakikat mânâsını verenlerin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in meclislerinde bulunmayan, anlayışı kıt bazı Bedeviler olduklarını söylemiştir. uazıları âyet-i kerîme'deki mecazın istiare mi, yoksa teşbîh kabilinden mi olduğu mes'elesi üzerinde de durmuşlardır.: bunun istiare kabilinden olduğunu söylemiş ve «Biz, bu Bâbın evvelinde bunu Zemehşerî'den naklettik.» demişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2586-)
Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîri rivâyet etti. ki): Bize Fudayl b. Süleyman rivâyet etti: ki): Bize Ebû Hazım n'vâyet etti. ki): Bize Sehl b. Sa'd rivâyet eyledi. ki): Şu (size ak İplik kara İplikten seçilinceye kadar yiyin için) âyı-timı zil olunca bazı kimseler bir beyaz bir de siyah iplik alarak bunları birbirinden seçinceye kadar yemeye devam ederdi. Nihayet Allah (azze ve celle) (Fecirden) kavl-i kerîmini indirerek bundan muradı beyân eyledi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2587-)
Bana Muhammed b. Sehl Et-Temimi İle Ebû Bekir b. İshâk rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Ebî Meryem rivâyet etti. ki): Bize Ebû Gassân haber verdi. ki): Bana Ebû Hâzini, Sehl b. Sa'd (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Sehl şöyle demiş. Şu âyet (yani): ak iplik kara iplikten seçilinceye kadar yiyin, için) kavl-i ilâhisi nâzil olunca bazı kimseler oruç tutmak istedimi her biri ayaklarına bir siyah bir de beyaz iplik bağlarlar da, bu iplikleri birbirinden seçinceye kadar yiyip içmeye devam ederlerdi. Bundan sonra Allah (Fecirin) ayetini indirdi. Bu suretle Allah'ın bu âyetten gece ile gündüzü murâd ettiğini anladılar. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l Savm» ile «Kitâbu't-Tefsir» de Nesâî «Kitabu's-Savm» da muhtelif râvilerden tahric etmiştir. evvelki hadîsde Hazret-i Adiyy'in biri beyaz diğeri siyah ikî ipi yastığının altına koyduğu bildirilmişti. Bu hadîsde Ashâb-ı Kiram'dan bâzılarının iki ipliği ayaklarına bağladıkları görülüyor. Fakat iki rivâyet arasında münâfaat yoktur. Zira bâzılarının iplikleri yastıklarının altına koyması, diğerlerinin ayaklarına bağlaması mümkündür. bir takımları iki rivâyetin arasını bulmak için Ashâb’ın sahur zamanına kadar iplikleri yastıklarının altında unuttukları, sahur zamanında onları ayaklarına bağladıkları ihtimâlinden bahsetmişlerse de, bu ihtimâl uzak görülmüştür. Çünkü o zaman kendileri uyanık bulunacakları için ayaklarına iplik bağlamaya hacet yoktur. Ellerinde onları daha iyi görürler. Manzara demektir. bu kelimeyi «ra'y» ve «ri'iyy» şeklinde rivâyet etmişlerdir. Kâdî îyâz buna itiraz etmiş, hatâ olduğunu söylemiştir. şekilde rivâyet sahih olsa bile mer'i yani görünen mânâsına geleceğini bildirmiştir. (?-656), Hazret-i Adiyy rivâyeti ile bu rivâyetin arasını bulmuş ve: Adiyy rivâyetinin Sehl rivâyetinden sonra vârid olabileceğinden bahisle Hazret-i Adiyy'in, Sehl rivâyetin-deki macerayı işitmemiş olması ihtimalini ileri sürmüştür. yine Kurtubî'nin beyânına göre her iki hadîsin aynı kazıyye hakkında vârid olması muhtemeldir. Yalnız râvilerden bazısı âyetteki «Fecir» kelimesini muttasıl olarak zikretmiş, Bazıları onu âyetten ayırmışlardır. Çünkü bu kelime âyet-i kerîme'nin baş tarafından hayli zaman sonra nâzil olmuştur. bir sene sonra indirildiğini söylerler. rivâyetine göre âyet-i kerîme nâzil olduktan sonra Ashâb-ı Kiram bir müddet fecir doğuncaya kadar yiyip içmeye devam etmişler, sonra Allahü teâlâ hazretleri fecir kaydını indirmekle bu hükmü neshetmiştir. Kâdî îyâz, Tahavî'nin bu sözüne itirazda bulunmuş ve hükmün onun dediği gibi evvelâ sabit olup, sonradan neshedilme-ffifiirıi hadisden muradın bu işi bazı Bedeviler’in te'vil suretiyle yaptıklarını beyândan ibaret olduğunu söylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2588-)
Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybetü'bnü Said de rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Şihâh'dan o da Salim b. Abdîllah'dan, o da Abdullah (radıyallahü anh)’dan, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet eyledi, şöyle buyurmuşlar: geceleyin ezan okur, İmdi siz ibnu Ummü Mektüm'ün ezanını İşitinceye kadar yiyip için.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2589-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbni Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus İbn Şihâb'dan, o da Salim b. Abdillah'dan o da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhûma)’dan naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: Bilâl geceleyin ezan okuyor. Binâenaleyh siz İbn Ummü Mektum'un ezanını isitinceye kadar yiyip için.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2590-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den o da İbn Ömer (radıyallahü anhûma) dan naklen rivâyet eyledi, Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)'în, biri Bilâl, diğeri âmâ İbn Ümınü Mektûm olmak üzere iki müezzini vardı. Bir defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki Bilâl geceleyin ezan okun Binâenaleyh siz İbn Ummü Mektûm ezarf okuyuncaya kadar yiyip için.» buyurdular. ikisinin ezanı arasında, ancak birinin inip dikerinin (minareye) çıkacağı kadar fazla bulunurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2591-)
Bize yine İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti. ki): Bize Kaa-sim, Âişe (radıyallahü anha)'âan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadisin mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2592-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bize Abde haber verdi. H. İbn’l-Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Hâmmad b. Mes'ade rivâyet eyledi. râvilerin hepsi Ubeydullah'dan her iki isnâdla İbn Nümeyr hadisi gibi rivâyette bulundular. hadîsi Buhari «Kitâbu's-Savm»'dan tahric etmiştir. diyor ki: «Bu hadîsin muhtelif lafızlarından anlaşıldığına göre Hazret-i Bila Tin vazifesi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrettiği vakitte geceleyin ezan okumakmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu, namaz kılan namazı kessin, uyuyan uyansın da sahur yemeğini yememişse yesin, diye yapmıştır. bunları Hazret-i İbn Mes'ud, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet etmiştir. Ashâb-ı kirâm, Hazret-i Bilâl’in ezanından sonra sahur yerlerdi. şerif, Abdullah İbn Ümmu Mektûm ezanının Bilâl (radıyallahü anh)'ın ezanına yakın olduğuna delildir. bâzi rivâyetlerinder «İbn Ümmü Mektûm'a: — Sabahladın, sabahladın, denilirdi.» cümlesi vardır. Bu gösteriyor ki: İbn Ümmü Mektûm Hazretleri fecrin doğmasına yakın yahut fecir doğarken ezan okumağa dikkat eder, vakti bildirmek için Hazret-i BilâI'in ezanı ile iktifa etmezmiş. Zira Hazret-i Bilâl ezanını muhtelif vakitlerde okurmuş. hadisde «Birinin inip diğerinin (minareye) çıkacağı kadar fasıla bulunurdu.» denilmesi bazı zamanlardaki müşâhadeye mebnîdir. Çünkü ezam her gece ayni vakitte okusa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun ezanı ile iktifa eder: «İbn Ümmü Mektum ezan okuyuncaya kadar yiyip için.» buyurmaz, «Bilâl ezanı bitirdim, yiyip içmeyi kesin.» emrini verirdi. Ümmü Mektûm ama bir zât idi. Bu sebeple vaktin geldiğini kendisine haber veren bir adamı bulunması muhtemeldir. Çünkü böyle biri bulunmasa vaktin geldiğini ekseriya bilemezdi. Vehb'in, Yûnus tarikiyle İbn Şihâb'dan, onun da Salim'den naklettiği bir rivâyet de bu ihtimali teyid eder. Mezkur hadisde: «İbn Ümmü Mektûm gözü görmez bir zât idi. Cemâat kendisine fecir doğdukta (ezanı oku.) demedikçe ezan okumazdı.» denilmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2593-)
Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. İbrahim, Süleymân-i Teymi'den, o da Ebû Osman'dan, o da İbni Mes'ûd (radıyallahü anh’)'ın naklen rivâyet etti. İbn Mesûd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hiç birinizi Bilâl'ın ezanı -yahut Bilâl'in nidası- sahurundan menetmesin. Çünkü o namaz kılanınıza namazı kestirmek ve uyuyanınızı uyandırmak için geceleyin ezan okur - yahut nida eder.» buyurdu. Ve elini doğrultarak kaldırdı da: şöyle ve şöyle olmakla değil, şöyle oluncaya kadardır.» buyurdu ve iki parmağını araladı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2594-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid yani Ahmar, Süleymân-i Teymi'den bu isnâdla rivâyette bulundu. Yalnız o şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) parmaklarını topladı, sonra onları yere doğru çevirerek: Şu şekilde oldu aydınlık fecir değildir. Fecir şöyle olandır, buyurdu ve İki şahadet parmağını birbiri üzerine koyarak ellerini uzattı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2595-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şey be rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir b. Süleyman rivâyet etti. H. İshak b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Cerîr ile Mu'temir b. Süleyman ikisi birden Süleymân-ı Teymî'den bu isnadla haber verdiler. Mu'temir'ir hadîsi: uyandırır, namaz kılanınızı da namazını kestirir.» cümlesinde sona erer. dedi ki: «Cerir kendi rivâyetinde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) fecri kastederek: olmak eğil, böyle olmaktır. Yani fecir genişliğine görünen aydınlıktır, uzunluğuna zuhur eden aydınlık değildir.» buyurdu. dedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2596-)
Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Ab-dülvâris, Abdullah b. Süvâdete'l-Kuşeyri'den naklen rivâyet eyledi. ki): Bana babam rivâyet etti, o da Semûratü'bnü Cündeb'i şunu söylerken işitmiş: Ben, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: sizden birinizi ne Bilâl'ın nidası ne de yayılmadıkça şu aydınlık sahurdan menetmesin.» buyururken dinledim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2597-)
Bana ZÜheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Uleyye rivâyet eyledi. (Dedi ki): Bana Abdullah b. Sevâde, babasından, o da Semûratü'bnü Cündeb (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem): bizi ne Bilâl-in ezanı ve -Şahabın direk gibi görünen aydınlığına İşaretle- ne de şu beyazlık şu şekilde dağılmadikça aldatmasın.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı
2598-)
Bana Ebû'r-Rabi' Ez-Zehrâni rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Sevadete’l-Kuşeyri, babasından, o da Semuratü'bnü Cündeb (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi, Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); ne Bilâl'ın ezanı ne de ufukda şöyle görünen uzun aydınlık Şu şekilde yayılıncaya kadar sahurunuzdan sizi aldatmasın.» buyurdular. tun iki eliyle göstererek genişliğine zuhur eden aydınlığını anlatmak istediğini hikâye etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Oruç
Konu: Oruca Girişin Fecrin Doğması İle Hasıl Olduğunu, Fecir Doğuncaya Kadar Yemek Ve Sairenin Cevazını, Kendisine Oruca, Namaz Vaktine Ve Saireye Girmek Gibi Hükümler Taalluk Eden Fecrin Sıfatını Beyan Bâbı