Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

1305-) Bu hadisi bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ubeyd b. Saîd El-Emevî haber verdi. ki): Bize Süfyân, Mansûr'dan bu isnâdla rivâyet etti ve: «Doğruyu araştırsın!» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1306-) Bize bu hadisi Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu’be, Mansûr'dan bu isnâdla rivâyet etti ve: «Bunların hangisinin doğruya Üe^t yakın olduğunu araştırsın!» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1307-) Bize bu hadîsi Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Fudayl b. Iyâz, Mansûr'dan bu isnâdla haber verdi ve: «Doğru görüleni araştırsın!» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1308-) Bu hadîsi bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Abdülâzîz b. Abdissamed, Mansûr'dan bu zevatın isnadı ile rivâyet etti Ve: «Doğruyu araştırıversin!» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1309-) Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anherî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şube, Hakem'den, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Öğle namazını beş rek'ât kılmış. Selam verdiği vakit kendisine: Namaza ziyâde mi edildi? demişler. Efendimiz: «Ne o?» buyurmuş. Ashâb: Namazı beş rek'ât kıldın... demişler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iki secde yapmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1310-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize İbn İdrîs, Hasen b. Ubeydullah'dan, o da İbrahim'den, o da Alkame'den naklen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendilerine Öğle namazını beş rek'ât kıldırdığını rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1311-) Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Cerîr, Hasen b. Ubeydullahdan, o da İbrâhîm b. Süveyd'den naklen rivâyet etti. İbrâhîm Şöyle dedi: Bize Alkame Öğle namazını beş rek'ât kıldırdı. Selâm verince cemaat: Ebâ Şibil! Namazı beş rek'ât kıldırdın!- dediler. Alkame: Hayır! Ben bunu yapmadım! dedi. Cemaat: Yook... Öyle yaptın! dediler. Ben de cemaatın tarafında idim ve çocukdum. Ben dahi: Hay hay beş rek'ât kıldırdın! dedim. Alkame bana: Sende mi bunu söylüyorsun. Gidi şaşı gözlü?... dedi. Ben: Evet! cevâbını verdim. Bunun üzerine hemen kıbleye dönerek iki secde yaptı; sonra selâm verdi. Daha sonra şunu söyledi: Abdullah (İbn Mes'ûd) dedi ki: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazı beş rek'ât kıldırdı. Namazdan çıkınca cemaat kendi aralarında kargaşalık çıkardılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ne oluyor?» dedi. Cemaat: Yâ Resûlallah! Acaba namaza ziyâdemi edildi? dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): cevâbını verdi. Cemaat: Namazı beş rek'ât kıldında!.. dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kıbleye döndü ve iki secde yaptı. Sonra selam verdi. Sonra: ancak sizin gibi bir insanım; sizin unuttuğunuz gibi unuturum» buyurdular. Nümeyr kendi hadisinde: «Biriniz unuttuğu vakit iki secde yapıversinl» cümlesini ziyâde eyledi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1312-) Bize bu hadîs'i Avn b. Sellâm El-Kûfî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Bekir En-Nehşelî, Abdurrahmân b. Esved'den, o da babasından, o da Abdullah'dan naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (namazı) beş rek'ât kıldırdı. Bunun Üzerine biz: Ya Resûlallah namaza ziyâde mi yapıldı? dedik. Resûlüllah «Ne o?» buyurdular. Ashâb: Namazı beş rek'ât kıldırdın!» dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ben ancak sizin gibi bir insanım. Sizin hatırladığınız gibi hatırlar; unuttuğunuz gibi unuturum.» buyurdular. Sonra iki secde-i sehiv yaptılar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1313-) Bize Mincâb b. Haris Et-Temimi rivâyet etti. ki): Bize İbn Müshir, A'meş’den, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırdı da yâ ziyâde yaptı yâ noksan bıraktı. (İbrahim: Bu vehim bendendir demiş) bunun üzerine: Yâ Resûlallah! Namaza bir şeymi ziyâde edildi? denildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ancak sizin gibi bir insanım; sizin unuttuğunuz gibi unuturum. Bîriniz unuttuğu vakit oturduğu yerden iki secde yapı versin!» buyurdu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Kıbleye) dönerek iki secde yaptı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1314-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. ki: Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Hafs ile Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Âlkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iki secde-i sehvi selâm ve kelâmdan sonra yapmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1315-) Bana Kâsım b. Zekeriyyâ rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin b. Alî El-Cufî, Zâide'den, o da Süleyman'dan, o da İbrahim'den, o da Âlkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah şeyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde namaz kıldık. (Namazda) yâ ziyâde yaptı, yâ noksan! (İbrahim: Allah'a yemin olsun ki bu tereddüd ancak benim tarafımdan gelmişdir; demiş). Bunun Üzerine biz: Ya Resûlallah! Namaz hakkında yeni bir şeymi zuhur etti?» dedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): cevâbını verdiler. Biz. yaptığını kendisine söyleyince: kimse (Namazında) ziyâde veya noksan yaparsa iki secde ediversin!» buyurdu. Sonra iki secde yapdı. hadîslerinin İbn Mes'ûd rivâyetini Buhârî «Namaz» ve «Nüzûr» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Nesâİ ve. İbn Mâce dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. namazm öğle mi yoksa ikindi mi olduğu ve keza yapıdananr. lışlığın ziyâdemi, noksanını kılmak suretiyle meydana geldiği İhtilaflıdır husûsda şüphe eden râvî îbrâhîm Nehaîdir. Bu zât fakîh îbrâhîm b. Yezîd En-Nehaî değil, b. Süveyd El-A'ver En-Nehaî'dır. Hazret-i Alkame'nin şaşı gözlü diye çattığı zât budur. Talhatü'bnü Mûsarrif tarikinden tahrîc ettiği rivâyetde kılınan namazın ikindi olduğu ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dördüncü rek'âtda oturmayıp beşinciye kalktığı onu bitirdikten sonra oturduğu beyân . ediliyor. Şû'be'nin, Hammâd'dan onun da îbrâhîm Nehaî'den rivâyet ettiği tarîkde ise namazuı Öğle olduğu ve beş rek'ât kılındığı beyân edilmektedir. Fahr-i Alem (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığı hatânın asla farkına varmamış olmalı ki «Ne o?» diye sormuş. Ortada birşey olup olmadığını anlamak istemişdir. Namazda hatâ ettiği kendisine ihbar edilince hemen kıbleye karşı teşehhüd hey'etinde oturmuş ve iki secde-i sehiv yapmışdır. Namazdan sonra ashâb-ı kirâmına dönerek kısa bir hitabede bulunmuş ezcümle; hakkında bir değişme vuku bulsa elbetde ben onu size haber veririm. Lâkin ben de sizin gibi insanım. Sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum; Unuttuğum zaman bana hatırlatın, ilâh...» şeklinde tâlimâtda bulunarak namaz hususunda bir değişiklik olmadığına, ancak kendisinin yanıldığına işaret buyurmuş; sonra secde-i sehiv yapmışdır. zaman ona hatırlatmak bittabi tesbîh veya benzeri bir şey ile olacakdır. konuşmak, namazı bozduğu hâlde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in konuştukdan sonra secde-i sehiv yapması namazda konuşmak haram kılınmazdan Önceki zamanlara yânı islâmın ilk devirlerine hâmlolunmuşdur. Lûgatda yakînin zıddıdır. Istılâhda ise bilinen ve bilinmeyen tarafları müsâvî olan şeydir. Yânı şekk ilimle cehlin arasında olup hiç birine meyletmeme hâlidir. Bir taraf kuvvetli gelirde diğerine tercih edilirse ona zann derler. Kalp iki tarafdan birine iyice yatışır da diğerinden vazgeçerse ona da ekber-i zann ve reyi gâlib derler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1316-) Bana Amrûn - Nâkıd ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Amr dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. ki: Ben Muhammed b. Sîrîn'i şöyle derken işitdim: Ben Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitdim: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gün devrildikden sonra kılınan namazlardan birini, yâ öğleyi yâ ikindiyi kıldırdı da iki rek'âtda selâm verdi. Sonra mescidin kıblesindeki bir hurma kütüğüne gelerek Çizgin bir tavırla ona dayandı. Cemaatın içinde Ebû Bekir ile Ömer de vardı. Bunlar konuşmakdan çekindiler. Cemaatın aceleci takımı dışarı çıktılar. (Ve kendi kendilerine gâlibâ) namaz kısaltıldı; dediler. Derken Zülyedeyn ayağa kalkarak: Yâ Resûlallah! Namaz kısaltıldımı yoksa unuttun mu?» 4edi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sağa ve sola bakarak: ne diyor?» buyurdu. Ashâb: Doğru söyledi. Çünkü sen ancak iki rek'ât namaz kıldın! Cevâbını verdiler. Bunun üzerine iki rek'ât namaz kıldı ve selâm verdi. Sonra tekbîr alarak secde etti. Sonra yine tekbir alarak secdeden başını kaldırdı. Sonra tekbîr alarak secdeye gitti. Sonra yine tekbir alarak başını secdeden kaldırdı. İbn Şîrîn ki: «İmrân b. Husayn'dan haber aldığıma göre o: «Selâm da verdi» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1317-) Bize Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî rivâyet etti, ki): Bize Hammâd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb, Muhammed'den, o da' Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre: «Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gün devrildikden sonra kılınan iki namazdan birini kaldırdı...» diyerek Süfyân hadîsi mânâsında rivâyetde bulunmuş. doğru mu söyledi?» buyurdu,. Cemaat: Evet Ya Resûlallah! Dediler. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazdan kalan mikdârı tamamladı. Selam verdikten sonra da oturduğu yerden iki secde yaptı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1319-) Bana Haccâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bize Hârûn b. İsmail El - Hazzâz rivâyet etti. ki): Bize Alî (yani İbn Mübarek) rivâyet etti. ki): Bize Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ebû Seleme rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hüreyre rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazından iki rek'at kılarak selam vermiş. Müteakiben kendisine Benî Süleym'den bir adam gelerek: Ya Resûlallah namaz mı kısaltıldı yoksa sen mi unuttun?» ve hadîsi rivâyet etmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1320-) Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ, Şeyban'dan, o da Yahya'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre: defa ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde öğle namazını kılıyordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Yanlışlıkla) iki rek'âtda selam verdi. Bunun üzerine Benî Süleym'den bir zât ayağa kalktı...» diyerek hadîs'i olduğu gibi rivâyet etmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1321-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Uleyye'den rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize İsmail b. İbrâhîm, Hâlid'den, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû'l - Mühelleb'den, o da İmrân b. Husayn'dan naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindiyi kıldırmış ve üç rek'âtda selâm vermiş. Sonra evine girmiş. Arkasından Hırbâk denilen ve ellerinde bir parça uzunluk bulunan bir adam kalkarak ona varmış ve: Resûlallah!» diyerek yaptığını kendisine anlatmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızgın bir hâlde cübbesini sürükleyerek dışarıya çıkmış ve cemaatın yanına gelerek: doğru mu söyledi?» demiş. Ashâb: Evet! Cevâbını vermişler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir rek'ât daha kılmış; sonra selam vermiş; sonra iki secde yapmış; sonra selam vermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1322-) Bize İshâk b. İkrahım rivâyet etti. ki): Bize Abdül-vehhâb Es-Sekafî haber verdi. ki): Bize Hâlid —ki Hazzâ'dır — «Ebû Kılâbe'den, o da Ebû'l - Mühelleb'den, o da İmrân b. Huşa yn'den naklen rivâyet etti. Imrân Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindinin üç rek'atında selam verdi. Sonra kalkarak hücreye girdi. Arkasından elleri uzunca bir adam kalkarak: Namaz kısaltıldı mı Ya Resûlallah? dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızgın bir hâlde dışarıya çıktı ve bıraktığı rek'âtı kıldı. Sonra selam verdi. Sonra iki secde-i sehvi yaptı; sonra selam verdi. hadîsini Buhârî «Namaz» ve «Edeb» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir." hadîs usûl-ü fıkıh ilminde bile kendisinden bahsedilen meşhur bir hadîsdir. Tahâvî onu onüç tarîkden rivâyet etmedir. Bâbımızdaki rivâyetlerinin bâzısında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e «Namaz kısaltıldı mı?» diye soran zâtın. Zülyedeyn isminde biri olduğu, bazılarında onun yerine Bsnî Süleym'den bir adam denildiği, birisinde de Hirbâk adında bir zât olduğu zikrediliyorsa da bunların hepsinden murâd Zülyedeyn'dir. Bu zâtın ismi Hirbâk b. Abdi Amr'dır. Kendisine hem Zülyedeyn, hem de Züşşimâleyn lâkabı verilmişdir. Zülyedeyn esâs ittibârı ile iki el sahibi de-mekdir. Bu zât'a bu lâkabın verilmesi, ellerinin biraz uzun olmasındandır. Züşşimâleyn dahi iki sol sahibi demekdir. Hazret-i Hirbâk sol eliyle dahi sağ eli gibi suhuletle çalışabildiği için kendisine bu lâkabın verildiği söylenir. Kendisi Benî Süleym kabîlesindendir. Medine'ye yakın bir yere yerleşmişdi. Bir de Benî Zühre kabilesinin müttefiki olan Züşşimâleyn vardır. Onu bununla karıştırmamak îcâb eder. O Züşşimâleyn Bedir harbinde katledilmişdir. Bu bâbda Kâdi İyaz, Müslim şerhinde şunları söyler: hadîsine gelince: Müslim, İmran b. Husayn hadîsinde isminin Hirbâk olduğunu, ellerinde uzunluk bulunduğunu zikretmişdir. Diğer bir rivâyette elleri uzun bir adam denilmiş; Ebû Hüreyre hadîsinde ise Benî Süleym kabilesinden bir adam olduğu beyân edilmişdir... Ubeyd b. Umeyr hadîsinde ismi tefsir edilerek: Benî Süleym'in kardeşidir; denilmişdir. Zührî'nin rivâyetinde: Züşşimâleyn, Benî Zühre'den bir adamdır; denilmişdir. Bu sözden dolayı Hanefîler Zülyedeyn hadîsinin İbn Mes'ûd hadîs'i ile nesh edildiğine kail olmuş ve: Çünkü Züşşimâleyn siyer ulemâsının beyânı vecihle Bedir harbinde öldürülmüşdür. Bu adam Benî Süleym'dendir. Hadîsde zikredilen Zülyedeyn'de odur; demişlerdir. bu sözü doğru değildir. Gerçi Züşşimâleyn Bedir harbinde öldürülmüşdür. Fakat onun ismi Hirbâk değil, Umeyr b. Abdi Amr'dır. Kendisi Huzfia kabilesinden olup Benî Zühre'den birinin müttefikidir. Ebû Hüreyre rivâyeti de buna delâlet etmektedir... Halbuki Ebû Hüreyre Hayber'de müslüman olmuşdur. Hayber vak'ası Bedir gazasından iki sene sonra vuku bulmuşdur. Binaenaleyh burada mevzubahis olan Zülyedeyn veya Züşşimâleyn Bedir'deki Züşşimâleyn değildir. Bazıları Zührî'nin bu husûsdaki sözünü onun bir vehmi olarak kabul etmiş, bir takımları vak'anın ayrı ayrı İM yerde cereyan ettiğine kail olmuşlardır ki sahîh olan da budur. Çünkü her iki hâdisenin sıfatlan başka başkadır. Hirbâk hadîsinde Züşşimâleyn, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üç rek'âtda selam verdiğini söylüyor. Zülyedeyn hadîsinde ise iki rek'atta selam verdiği bildiriliyor. Keza Hirbâk hadisinde namazın ikindi olduğu; Zülyedeyn hadîsinde ise öğle namazı olduğu tasrîh ediliyor. Müslim bunların hepsini zikretmişdir.» Kâdı îyâz'ın sözü burada sona erdi. Ömer dahi: «Zülyedeyn Bedir harbinde öldürülen Züşşimâleyn değildir. Buna delil Ebû Hüreyre hadîsidir. Zührînin bu hadiside Zülyedeynin'dir, Züşşimâleyn olduğunu söylemesine kulak asılmaz.» demişdir. iddialara Buhârî sarihlerinden Aynî (762 - 855) şu cevâbı vermektedir: derim ki: bunların hepsine birden verilecek cevap şudur: Bu makamda Nesâî'nin kitabında da Zülyedeyn ile Züşşimâleyn'in bir kimse oldukları bu iki sözün ikisininde söylediğimiz vecîhle Hırbâk'in lâkabı oldukları bildirilmektedir. Nesâî hadîs'i şöyle rivâyet eder: Muhammed b. Râfî' haber verdi. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Zühıî'den, o da Ebû Selemete'bnü Abdurrahmân ile Ebû Bekir b. Süleyman b. Ebî Hayseme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize öğleyi yahut ikindiyi kıldırdı da iki rek'âtda selam verdi. Ve namazdan çıktı. Bunun üzerine Züşşimâleyn b. Amr kendisine: Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi unutdun? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ne diyor?» buyurdu. Ashâb: Doğru söyledi Ya Resûlallah! dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Noksan bıraktığı rek'âtları onlara tamamladı.» senedi sahih ve muttasıldır. Bu hadîsde Züşşimâleyn ile Zülyedeyn'in ayni zât olduğu tasrîh edilmektedir. Yine Nesâî diyor ki: Harun b. Mûsâ El - Feravî Ebü Damûre, Yûmıs'dan, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet etti. ki: Bana Ebû Seleme, Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) unutarak iki rek'âtda selâm verdi. Bunun üzerine Züşşimâleyn: Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi unuttun Yâ Resûlallah? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): doğru mu söyledi?» diye sordu. Ashâb: , Evet! Cevâbını verdiler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkarak namazı tamamladı. hadîsin senedi dahi sahîhdir. Bunda da Züşşimâleyn ile Zülyedeyn'in aynı kimse olduğu tasrîh edümişdir. b. Ebî Enes bu husûsda Zührî'ye tâbi olmuşdur. Nesâî şöyle diyor: İsa b. Hammâd haber verdi. ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da İmrân b. Ebî Enes'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün namaz kıldırmış ve iki rek'âtda selam vermiş. Sonra çıkıp gitmiş. Arkasından Zülyedeyn kendisine yetişerek: Yâ Resûlallah! Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi unuttun? demiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Namaz da kısaltılmadı, ben de unutmadım,» buyurmuş. Zülyedeyn: Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki bilakis (Bir şey oldu) demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): doğru mu söyledi?» buyurmuş Ashâb: Evet! cevâbını vermişler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) cemaata iki rek'at namaz kıldırmış. «Bu sened dahi Müslim'in şartı üzere sahîh'dir. Bu hadîsin bir benzerini de Tahâvî tahrîc etmişdir. Bu suretle Zührî'nin bu husûsda yalnız kalmadığı anlaşılmış olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e muhatap olan zât Züşşimâleyn'dir. Bunu söyleyen vehme kapılmış değildir. Hadîsin Buhârî veya Müslim'de bulunmaması sahîh olmamasını îcâb ettirmez. Böylece Zülyedeyn ile Züşşimâleyn'in ayni zât olduğu meydana çıkar. Bu hüküm Zülyedeyn ile Züşşimâleyn ayrı ayrı iki kimsedir., demek-den daha iyidir. Çünkü burada iki şahıs olduğunu kabul etmek aslın hi-. lâfına hareket olur.» (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Zülyedeyn'e cevaben: «Ne unuttum, ne de namaz kısaltıldı.» buyurmuşdur. Müslim'-in bir rivâyetinde bu cümlenin yerine: «Bunların hiçbiri olmadı.» denü-mişdir. Nevevî'nin beyânına göre bu cevap iki suretle te'vîl olunur. Birinci te'vîle göre cümlenin mânâsı: söylediklerin mecmu' hâlinde vâki olmadı.» demekdir. Binaenaleyh bir tanesinin olması mümkündür. te'vîle göre mânâ: «Benim zannıma göre bunların ikisi de olmadı; ben namazı dört rek'ut olarak tamamladım.» demekdir. Doğru olan te'vil de budur. Bunun doğruluğuna delîl hadîsin Buhârî'deki rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin: da kısaltılmadı, ben de unutmadım.» buyurmuş olmasıdır. diyor ki: «Bu makamda hâsıl-ı tahrik şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Ne ben unuttum, ne namaz kısaltıldı.» buyurması bunların hiçbiri olmadı mânâsına gelir ki, bu söz nefy-i umûmdur...» Aynî müddeâsını uzun uzadıya îzâh etmekde, ezcümle şöyle demektedir: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Bunların hiçbiri olmadı.) buyurunca Zülyedeyn: Bâzısı oldu, diye cevap vermişti. Malûmdur ki bir şey'in bâzı fertlere sabit olması mecmûdan nefye değil, o fertlerin bütününden nefye münâfîdir. Hazret-i Zülyedeyn'in (Bâzısı oldu) sözü mûcibe-i cûz'iyyedir. Onun nakîzi da sâlibe-i külliyyedir. Eğer Zülyedeyn Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sözünden selb-i külli mânâsını anlamasaydı onun mukabilinde îcâb-ı cüz'îyi getirmezdi. Burada bir kaide daha vardır: Her ne zaman küll lâfzı nefiy yerinde bulunursa hassaten nefyî îcâb eder. Mefhûm-u muhalifi ile de o fiilin bâzı fertlere sabit olduğunu bildirir. Netekim «Kavmin hepsi gelmedi; ve «Paraların hepsini almadım.» cümlelerinde hâl böyledir. Fakat ne zaman nefiy «küll» lâfzının yerinde bulunursa mânânın her fertden selbini iktizâ eder. îşte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in «Bunların hiçbiri olmadı.» sözü bu kabildendir.» (sallallahü aleyhi ve sellem) «Zülyedeyn doğru mu söyledi?» deyince, bir rivâyetde: «Ashâb; Evet! dediler.»; Ebû Dâvûd'un rivâyetinde: «Evet diye işaret ettiler.» denilmişdir. Bu iki rivâyetin arası bulunmak için ashabın bâzısının başları ile evet işareti yaptıkları, bâzılarının da evet sözünü söyledikleri ileri sürülebilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1323-) Bana Züheyr b. Harb ile Ubeydullah b. Saîd ve Muhammed b. El- Müsennâ hep birden Yahya El - Kattân'dan rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Yahya b. Saîd, Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki: Bana Nâfî', İbn Ömer'den naklen şöyle haber verdi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur'ân-ı okur; içinde secde bulunan Ur sAte de okur ve secde ederdi. Biz de onunla beraber secde ederdik. Hattâ bâzılarımız alnını koyacak yer bulamazdı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1324-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Ömer, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. ki: Çok defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur'ân'ı okur. Secde âyetine tesadüf ettiği zaman bize de secde ettirirdi. Biz onun yanına o kadar tişüşür-dtik ki namazda olmadığı hâlde birimiz secde edecek yer bulamazdı. hadîsi Buhârî «Sucûdü'l - Kur'ân» bahsinde; Ebû Dâvûd da «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerif secde-i tilâvetin meşru olduğuna delildir. Secde-i tilâvetin meşru olduğunda bütün ulemâ müttefikdir. Ancak sıfatı hususunda ihtilaf vardır. Hanefîler'e göre secde âyetini okuyana da, dinleyene de secde etmek vâcipdir. Secde etmezlerse günahkâr olurlar. Sonra bu vûcûb bazen mühletli bazan mühletsiz olur. Namaz hâricinde okuyan ve dinleyenlere secde etmek «müvessa'» yani mühletle vâcibdir. Bunlar Ömürlerinin sonlarına kadar o secdeyi geciktirmekle günahkâr olmazlarsa da secdeyi âyetin okunduğu zamandan fazla geciktirmek tenzîhen mekrûhdur. âyeti namazda okunmuşsa secdenin «mudayyak» yani mühletsiz yapılması vacip olunur. Bu takdirde okunan secde âyeti ile yapılacak secde arasında üç âyetden daha fazla âyet okuyacak kadar vakit geçmemek lâzımdır. secde âyeti sûrenin ortasında ise efdal olan, onu okur okumaz secde etmek, sonra kalkarak sûreyi tamamlamak ve arkasından namazın rükû'unu sücûdunu yapmakdır. öyle yapmaz da secde âyetini okuduS-dan sonra üç âyet okuyacak kadar zaman geçmeden rükû' eder ve bu rükû' ile secde-i tilâvetin edasını niyet eylerse bu da kâfidir. Namaz içinde âyeti ile secde arasında üç âyet okuyacak kadar veya daha fazla vakit geçerse artık bu secde namaz içindeki rükû' ve secdeleri ile edâ olunma-yıp yine namaz içinde ayrıca secde etmek sureti ile kaza olunur. Namaz içinde kaza edilmediği takdirde namazdan sonra da kaza edilemez. Çünkü artık vakti geçmişdir. Ancak namazdan selam verdikten sonra henüz namaza münâft bir fiilde bulunmadan derhâl kaza ederse caiz olur. âyeti sûrenin sonunda bulunuyorsa secde fçin namazın rükû’-unda niyet etmek ve rükû'un zınınında o secdeyi de edâ etmek efdal olur. Böyle yapmaz da secde âyeti için ayrıca secde ederse ayağa kalktığı zaman o sûreden sonra gelen sûreden bir kaç âyet okuduktan sonra namazın rükû' ve sücûduna gitmek efdal olur. başka bütün ulemâya göre secde-i tilâvet sünnetdir. ile Şâfîîler'e göre secde için âyetin kasden dinlenmesi şart değildir. Rast gele işidenlere de, secde etmek gerekir. Yalnız Şâfiîler'e göre rast gele işiden bir kimseye, secde etmek kasden dinleyene olduğu kadar kuvvetle sünnet değil, müstehâbdır. Battal (—444)'e göre bu hadîs hayır ve hasenat yapmak için harîs olmaya delildir. Ayrıca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin fiillerine tabî olmanın lüzumuna da delâlet etmektedir. beyânına göre secde âyetini okuyanla, dinleyen kimse namaz hâricinde iseler her ikisinin beraberce secde etmeleri şart değildir. Biri diğerinden evvel veya sonra, uzun veya kısa secde edebilir. Hattâ âyeti okuyan hiç secde etmese bile dinleyen secde edebilir. Bu bâbda okuyan kimsenin abdestli veya abdestsiz, erkek, kadın veya çocuk olmaları hüküm itibârı ile müsavidir. Şâfiîler'den zayıf bir rivâyete göre secde âyetini çocuk, kâfir veya abdestsiz bir kimse okursa işitenlere secde etmek müstehâb olmaz ise de sahîh olan kavil birincisidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1325-) Bize Muhammed b. El - Mfisennâ ile Muhammed b. Beg-şâr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû İshâk'dan rivâyet etti. ki: Ben EsvedÜ Ab-dullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken dinledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) necim iaresini okumuş ve arkasından secde etmiş. Beraberindekiler de onunla birlikde secde etmişler. Yalnız ihtiyar bir adam bir avuç çakıl veya toprak alarak onu alnına kaldırmış ve: «Bana bu kadar yeter.» demiş. «Vallahi o adamı sonraları gördüm. Kâfir olarak olduruldu!..» demiş. hadisi Bûhârî «Sücûdü'l - Kur'ân» bahsinin müteaddid yerlerinde ve «Kitâbü'l - Megâzî» ile «Kitâbü't - Tefsir» de; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî de «Namaz» bahsinde; ayrıca Nesâî «Kitâbti't - Tefsir» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Buhârî’nin rivâyetinde içersinde Necm sûresi okunan bu namazın Mekke'de kılındığı tasrîh edilmektedir. ismi tasrih edilmeyen ancak çakıl veya toprak alarak alnına götürdüğü bildirilen ihtiyardan murâd bir rivâyete göre Ummey-yetü'bnü Halef'dir. Başka bir rivâyette Velîd b. El-Mugîra olduğu bildiriliyorsa da bu rivâyet söz. götürür. Çünkü Velîd b. El-Mugîra öldürülmemişdir. Bu adamın Utbetü'bnü Rabîa ve Saîdü'bnü’l-Âs olduğu dahi söylenmektedir. Bedir harbinde o adamın müşrik olduğu hâlde öldürüldüğünü gören zât, Abdullah b. Mes'ûd (radıyallahü anh) dır. İbn Abbâs rivâyetinde Necm süresindeki secde âyeti okununca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ve yanında bulunan müslumanlarla müşriklerin, insücinnin hep birlikde secde ettikleri bildiriliyor. İbn Abbâs kıssası ile İbn Mes'ûd rivâyetinin, bir hâdise olduğu anlaşılmaktadır. Nevevî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde secde eden müslümanlarla, müşriklerden, insücinden murâd orada hâzır bulunanlardır; demişse de Aynî kelimelerin başlarındaki Elîflâmların cinse delâlet ettiklerini, binâenaleyh orada hâzır bulunsun bulunmasın bütün insücinne mü'min ve müşrike şâmil olduklarını yani bunların hepsinin secde etmiş olması gerektiğini söylemişdir. Necm süresindeki secde âyetine varınca bütün insücinnin, ağaçların hattâ mürekkeple kalemin dahi secde ettiğini bildiren rivâyetlerde vardır. Bunların isnâdlan sahîhdir. Müşriklerin secde etmesi bâzı ulemânın beyânına göre sürede Lât ve Uzzâ gibi putlarının zikri geçmesindendir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1326-) Biye Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybetü'bnü Saîd ve İbn Hücr rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya (Bize haber verdi.) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize İsmail — ki İbn Câ'fer'dir — Yezîd b. Husay-fe'den, o da İbn Kuseyt'dan, o da Atâ' b. Yesâr'dan naklen rivâyet etti... dediler. Atâ', kendisinin Zeyd b. Sabit'e (Namazda) İmâmla bir-likde cemaata kıraat lâzım mı, değil mi diye sorduğunu İbn Kuseyt'e haber vermiş. Zeyd b. Sabit: bir namazda İmâm ile beraber kıraat yokdur» demiş. Ve kendisinin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Necm sûresini okuduğunu fakat secde etmediğini söylemiş. hadîsi Buhârî «Sücûdü'l - Kur'ân- bahsinin bir iki yerinde; Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında «Hasen sahih bir hadîsdir.» demişdir. şerif cemaatla kılınan namazlarda cemaata kıraat lâzım değildir... diyenlerin delîllerindendir. Ayrıca Necm süresindeki secde âyetinin secde îcâb etmeyeceğine de delâlet etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1327-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Esved b. Süfyân'ın âzâdlısı, Abdullah b. Yezid'den dinlediğim, onun da Ebû Selemete'bnÜ Abdirrahmân'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Ebû Seleme ile arkadaşlarına Ebû Hüreyre İnşikâk sûresini okumuş da secde etmiş. Secdeyi yaptıkdan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sûrede secde ettiğini kendilerine haber vermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1328-) Bana İbrahim b. Mûsâ rivâyet etti. ki): Bize İsa, Evzâl'den naklen haber verdi. H. ki: Bize Muhammed b. El - Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adîy, Hişâm'dan rivâyet etti. Evzâi ile Hişâm’ın ikisi birden Yahya b. Ebi Kesirden, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yukarki hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1329-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amrûn Nâkıd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Eyyûb b. Mûsa'dan, o da Ata' b. Mîna'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde înşikâk ve Alâk sûrelerinde secde ettik, demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1330-) Bize Muhammed b. Rumh rivâyet etti. ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Safvân b. Süleym'den, o da Ben! Mah-zûm'un âzâdlısı Abdurrahmân El - A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) înşikâk ve Alâk sûrelerinde secde etti.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1331-) Bana Harmeletü'bnü Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr b. Haris, Ubeydullah b. Ebi Ca'fer'den, o da Abdurrahmân El - A'râc'dan, o da Ebû Hüreyre'den o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yukarki hadîsin mislini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1332-) Bize Ubeydulah b. Muâz ile Muhammed b. Abdi’l-A'lâ rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize El - Mu'temir, babasından, o da Bekir den, o da Ebû Râfİ'den naklen rivâyet etti. Ebû Râfi' Şöyle dedi: Ebû Hüreyre ile beraber yatsı namazını kıldım, da İnşikak sûresini okudu ve secde etti. Kendisine: Bu secde ne oluyor? dedim. Ebû Hüreyre: «Ben onu Ebû'l-Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem)'in arkasında yapmışımdır. Binaenaleyh ona kavuşuncaya kadar da yapmakda devam edeceğim!» cevâbını verdi. Abdi'l - A'lâ: «Binaenaleyh ben o secdeyi yapmakda devam ediyorum;» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1333-) Bana Amru'n - Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Îsâ b. Yûnus rivâyet etti. H. ki: Bize Ebû Kâmil de rivâyet etti. ki): Bize Yezîd (yani İbn Zürey) rivâyet etti. H. ki: Bize Ahmed b. Abde dâhi rivâyet etti. ki): Bize Sü-leym b. Ahdar rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Teymî'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız bunlar: «Ebû'l-Kâsım (sallallahü aleyhi ve sellem)’in arkasında- dememişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1334-) Bana Muhammed b. El -Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Atâ' b. Ebî Meymûne'den, o da Ebû Râfi'den naklen rivâyet etti. Ebû Râfi’ Şöyle dedi: Ebû Hüreyre'yi İnşikâk sûresini okuduğunda secde ederken gördüm de: Bu sûrede secde mi ediyorsun? dedim. Ebû Hüreyre: Evet! Ben Halîlim (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu sûrede secde ederken gördüm. Binaenaleyh ona kavuşuncaya kadar bunda secde edip duracağım! dedi. «Ben: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı mi görmüş.» dedim. Ata': «Evet!» cevâbını verdi. hadîsi Buhârî «Ezan» bahsinin bir iki yerinde ve «Sücûdü'l-Kur'ân» da; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Namaz» bahislerinde müteaddid râvîlerden tahrîc etmişlerdir. şerif muhtelif rivâyetlerile İnşikak ve Alâk sûrelerindeki secde âyetleri okunduğunda secde edileceğine delâlet etmektedir. bâzı rivâyetlerinde ismi geçen râvî Abdurrahman El-A'rac burada tasrîh edildiği vecîhle Benî Mahzûm kabilesinin azadlısıdır. Tam ismi Abdurrahman b. Sa'd, künyesi Ebû Ahmed'dir. Bu zât az hadîs rivâyet etmişdir. Bir de çok hadîs rivâyet eden Abdurrahman El-A'rac vardır. Önün ismi Abdurrahman b. Hürmüz, künyesi Ebû Dâvûd'dur. Kendisi Rabîatü'bnü Haris'in âzâdlısıdır. Bazıları bu iki A'rac'in bir şahıs olduğunu söylemişlerse de Dâre Kuntî (306 - 385): «A'rac'lar ikî tanedir. Her ikisi de Ebû Hüreyr»'den rivâyet ederler. Biri meşhur olup adı Abdurrahman b. Hürmüz'dür. İkincisi Benî Mahzûm'un âzâdlısı Abdurrahman b. Sa'd'dır.» demişdir. «Doğrusu da budur.» diyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Secde-i Tilavet Bâbı
1335-) Bize Muhammed b. Ma'mer b. Ribl EL - Kaysî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hîşâm El-Mahzûmî, Abdülvâhid'den —ki İbn Ziyâd'dır — rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Hakim rivâyet etti. ki): Bana Amir b. Abdillah b. Zübeyr, babasından rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda oturduğu vakit sol ayağını uyluğu ile baldırın araşma koyar, sağ ayağım yere döşerdi. Sol elini sol dizinin üzerine, sağ elini de sağ uyluğunun üzerine koyar; parmağı ile işaret de ederdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Nasıl Oturulacağı, Ellerin Uyluklar Üzerine Nasıl Konacağı Bâbı
1336-) Bize Kuteybe rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Ac-lân'dan rivâyet etti. H. ki: Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki: Bize Ebû Hâlid El - Ahmar, İbn Aclân'dan, o da Âmir b. Abdillah b. Zübeyr'den, o da babasından naklen rivâyet etti. ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) teşehhud duasını okumak için oturduğu vakit sağ elini sağ uyluğunun üzerine, sol elini de sol uyluğunun Özerine koyar şehâdet parmağı ile işaret ederdi. Baş parmağını da orta parmağı üzerine koyardı. Sol ovucunu dizinin üzerine şarkı tirdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Nasıl Oturulacağı, Ellerin Uyluklar Üzerine Nasıl Konacağı Bâbı
1337-) Bana Muhammed b. Bâfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Abd (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. İbn Râfi’ ise (bize Abdürrezzâk rivâyet etti) dedi. Abdürrezzâk: Bize Ma'mer, Ubeydullah b. Ömer'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda oturduğu Vakit ellerini dizleri üzerine koyar, baş parmakdan sonra gelen parmağını kaldırırda onunla duâ eder, sol elini yayarak sol dizinin üzerine koyarmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Nasıl Oturulacağı, Ellerin Uyluklar Üzerine Nasıl Konacağı Bâbı
1338-) Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Yûnus b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme, Eyyûb’dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) teşehhudde oturduğu vakit sol elini sol dizinin Özerine koyar; sağ elini de sağ dizinin üzerine koyar ve elliüç İşareti yaparmış. Şehâdet parmağı ile de işaret edermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Nasıl Oturulacağı, Ellerin Uyluklar Üzerine Nasıl Konacağı Bâbı
1339-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki: Mâlikle, Mfta-lim b. Ebî Meryem'den dinlediğim, onun da Ali b. Abdirrahmân El -Muâvî'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Alî Şöyle dedi: Beni, Abdullah b. Ömer namazda çakıl taşları ile oynarken gördü. Namazdan çıkınca beni (bundan) nehiy ederek: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl yapıyordu ise sen de öyle yap! dedi. Ben: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl yapıyordu ki? dedim. Namazda oturduğu vakit sağ elini sağ uyluğunun üzerine koyar; bütün parmaklarını yumar; baş parmakdan sonra gelen parmağı ile işaret ederdi. Sol elini de sol uyluğunun üzerine koyardı... dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Nasıl Oturulacağı, Ellerin Uyluklar Üzerine Nasıl Konacağı Bâbı
1340-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Müslim b. Ebî Meryem'den, o da Alî b. Abdirrahmân El-Muâvî'den naklen rivâyet etti. Ali: «İbn Ömerin yanı başında namaz kıldım...» diyerek Mâlik'in hadisi tarzında rivâyetde bulunmuş. Yalnız «Süfyân dedi ki: Yahya b. Saîd bize bu hadisi Müslim'den rivâyet etmişti. Sonra onu, bana Müslim de rivâyet etti.» ifâdesini ziyâde etmiştir. hadîsler namaz kılarken nasıl oturulacağını; ellerin nereye ve nasıl konacağını; parmakların vazifesini göstermektedir. hadîsden anlaşılıyor ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda oturduğu zaman sol ayağını, sağ ayağının uyluğu ile baldırı arasına sokar, sağ ayağını yere döşeyerek onun üzerine otururmuş, Ellerini de uylukları üzerine koyarmiş. diyor ki: «Râvînin zikrettiği bu oturuş şekli teverrükdür. Lâkin (Sağ ayağını yere döşerdi.) demesi müşkildir. Çünkü sünnet vecihle oturuşda sağ ayak bütün ulemânın ittifakı ile dikilecekdir. Buhârî ile diğer hadîs İmâmlarının sahîhlerindeki hadîslerde bunu göstermektedir. Kâdı îyâz (radıyallahü anh) şöyle demektedir: Fakîh Ebû Muhammed El-Huşenî: (Bu sözün doğrusu sol ayağını yere döşedi; demekdir.) mutâlâsında bulunmuşdur. Kâdı, Fakîh Ebû Muhammed'in bu sözünü beğenmemişdir. Çünkü namaz kılan kimsenin sol ayağını sağ ayağının uyluğu ile baldırı arasına sokacağı bu rivâyette beyân edilmişdir. Kâdı bu bâbda şöyle dedidir: «Me'mûldür ki bu işin doğrusu sağ ayağı dikmekdir. Bu bâbdaki rivâyet sahîhdir. Sağ ayağı döşemenin mânâsı: onu parmakları üzerine dikmeyip ayağını yatırmakdır. Netekim ekseri ahvâlde böyle yapılır.» zikrettiği bu son te'vîl muhtar olan kavildir. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bunun da caiz olduğunu göstermek için böyle oturmuşdur. Her ne kadar parmaklan dikerek oturmak müstehab ise de terki caizdir. Bu te'vîlin bahusus namaz Bâbında nazîrleri çokdur. Mezkûr te'vîl sahih rivâyetlerle sabit olmuş; Müslim'in bütün nüshalarında ittifakla kabul edilmiş bir rivâyeti hatâya nisbet etmekden evlâdır. Namazdaki teşehhüdlerde iftirâş sureti ile mi yoksa teverrük şeklinde mi oturmanın efdal olduğu hususunda ulemânın ihtilâf ettiklerini evvelce görmüşdük. Mâlik ile ulemâdan bir kısmının mezheplerine göre namazda her iki oturuşda teverrük sureti ile oturmak efdaldır. Delilleri bu hadîslerdir. Hanîfe ile ulemâdan Bazıları iftirâş sureti ile oturmayı efdal görmüşlerdir. Şafiî ile ulemâdan bir taifeye göre namazda ilk oturuşda iftirâş; ikinci oturuşda teverrük sureti ile oturulur. Bunların delilleri «Sahîh-i Buhârî» de rivâyet edilen Ebû Humeyd-i Sâidî hadîsidir. Mezkûr hadîs iki teşehhüd arasında fark olduğunu sarahaten göstermektedir. Şafiî (rahimehüllah) (Teverrük veya iftirâş hususunda vârid olan hadîsler mutlakdır; bunlar da teverrükün veya iftirasın her iki teşehhüddede mi yoksa yalnız birin demi yapılacağı bildirilmemişdir. Bu ciheti Ebû Humeyd ile arkadaşları beyân etmiş ve İftirasın ilk oturuşda, teverrükün ise son oturuşda yapılacağını beyân etmişlerdir. Binaenaleyh bu mücmeli onların beyânına hamletmek îcâb eder.) demiş-dir.» Nevevî'nin izahatı burada bitti. hadîsde beyân buyurulan bu oturuş şekli Nevevî'nin dediği gibi teverrük denilen oturuş olabilir. Ancak teverrükü başka türlü tarif ve îzâh edenler de vardır. Bir tarife göre teverrük: Namaz kılan kimsenin butlarını yahut bir budunu yere sererek oturmasıdır. Başka bir tarife göre teverrük butlarını yere sererek ayaklarını da sağ tarafından çıkararak oturmakdır. İmâm Mâlik'in efdal olarak kabul ettiği tever-rükden murâd da budur. Hanefî mezhebine göre namazda kadınların oturuşu teverrükdür. Teverrük kadınlar hakkında müstehabdır. Erkekler hakkında müstehâb olan oturuş şekli onlara göre iftiraşdır. Sol ayağını yere döşeyerek onun üzerine oturmak ve sağ ayağını dikerek parmaklarını kıbleye çevirmekdir. uylukların üzerine koymak bu işin müstehâb olduğuna delildir. Filhakika bütün ulemâ elleri dizlerin üzerine yahut biraz daha geriye uylukların üzerine koymanın müstehâb olduğunda müttefikdirler. Bazıları otururken avuçları ile diz kapaklarını tutarmış gibi onları avuçlarının içine almanın lüzumuna kail olmuşlardır. Elleri dizler üzerine koymanın hikmeti onları abesle iştigâlden men'etmek içindir. şehâdet parmağı ile işaret mes'elesine gelince: Bu husûsda hem rivâyetler hem de ulemânın kavilleri muhtelifdir. bâzılarına göre teşehhüd duasında sıra tam tevhide geldiği zaman tevhidin «Lâ ilahe» kısmı söylenirken sağ elin şehâdet parmağı yukarıya kaldırılır; «illallah» denilirken indirilir. Parmak kaldırılacağı zaman sağ elin parmaklan yumulur. Hanefîler'den İmâm Muhammed'den rivâyet olunan işaretin keyfiyeti, sağ elin baş «parmağı ile orta parmağını halka yapmak, diğer iki parmağını yumarak şahadet parmağını kaldırmakla olur. Bazıları parmakların yumulmadan işaret edileceğine; bir takımları da baş parmağı diğer parmakların altına getirmek sureti ile şahadet parmağı kaldırılacağını söylemişlerdir. Şehâdet parmağının kaldırılmasına lüzum görmeyenler de bulunmuşsa da onların kavilleri sahih rivâyetlere muhâlifdir. Keydânî namazda parmak kaldırmanın haram olduğunu söylemişse de Aliyy ü’l-Kaarî kendisine pek şiddetli bir cevap vermiş ve yaptığının büyük bir hata olduğunu söyledikten sonra: «Eğer Keydanî hakkında hüsnü zan olmasa idi açık açık küfür ve irtidad etmiş sayılırdı...» demiştir. akdetmek.» araplarca mâruf olan bir sayma usûlüne işâretdir. Onlar bunu hesap ondalıklarında kullanmayı İstılah edinmişlerdir. Elliüç adedini göstermek için sağ elin baş parmağını şehâdet parmağının altına uzatır, öteki parmaklan yumarlarmış. parmağı ile işaret yapılırken tevhidi yani Allah'ın birliğini ve ihlâsı niyet etmek gerekir. bâzısında şehâdet getirirken şehâdet parmağı kaldırıl-dıkdan mâda hareket ettirileceği de ifâde olunmuşdur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Nasıl Oturulacağı, Ellerin Uyluklar Üzerine Nasıl Konacağı Bâbı
1341-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Şu'be'den, o da Hakem île Mansûr'dan, onlar da Mücâhid'den, o da Ebû Ma'mer'den naklen rivâyet etti ki: Mekke'de emirlik yapım bir zât (Namazdan çıkarken) iki defa selam verirmiş. Bunun üzerine Abdullah b. Mes'ûd: zât, bu doğru sünneti nereden elde etti?» demiş. kendi hadîsinde: «Hakîkaten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu yapardı.» demişdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazdan Çıkmak İçin Namazın Sonunda Selam Verme Ve Bunun Keyfiyeti Bâbı
1342-) Bana Ahmed b. Hanbel rivâyet etti. ki): Bile Yahya b. Saîd, Şu'be’den, o da Hakem'den, o da Mücahid'den, o da Ebû Mâmer'den o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Şu'be (bir defasında bu hadîsi Abdullah b. Mes'ûd'a ref ederek) şunu söylemiş: Hakikaten bir emir veya bir zât (namazdan çıkarken) iki kere selâm vermiş de Abdullah: zât, bu doğru sünneti nereden elde etti!., demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazdan Çıkmak İçin Namazın Sonunda Selam Verme Ve Bunun Keyfiyeti Bâbı
1343-) Bize îsbâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âmir-i Akadî haber verdi. ki): Bize Abdullah b. Ca'fer, İsmail b. Muhammed'den, o da Amir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. ki: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i sağına soluna selam verirken görürdüm, hattâ yanağının beyazlığını bile görürdüm.» hadîsler namazdan çıkarken selâm vermenin keyfiyet ye hükmünü bildirmektedirler. Ulemânın bu bâbdaki beyanâtını bilmünasebe Buladan önceki bahislerde görmüşdük. Fâidederi hâlî kalmaz ümîdi ile mezkûr beyanâtı burada da hulâsa ediyoruz:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazdan Çıkmak İçin Namazın Sonunda Selam Verme Ve Bunun Keyfiyeti Bâbı
1344-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan rivâyet etti. ki: Bana, bunu Ebû Mâbed, İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. (Bir zaman sonra da onu inkâr etti.) İbn Abbâs: Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazının bittiğini tekbirle anlardık.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazdan Sonra Zikir Bâbı
1345-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize SÜfyân b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan, o da İbn Abbâs'ın âzâdlısı Ebû«Mâbed'den naklen rivâyet etti ki: Onun İbn Abbâs'dan haber verdiğini işitmiş. İlmi Abbâs: «Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in namazının bittiğini ancak tekbîrle anlardık.» demiş. Amr diyor ki: «Ben bunu Ebû Mâhed'e söyledim, takat o inkâr etti. Ve: Ben buj hadîsi sana rivâyet etmedim; dedi. Hâlbuki onu bana daha Önce haber vermişdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazdan Sonra Zikir Bâbı
1346-) Bize Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekr haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. H. ki: Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. Lâfız onundur. ki: Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Amr b. Dinar haber verdi. Ona da İbn Abbâs’ın âzadlısı Ebû Mâbed haber vermiş; ona da İbn Abbâs haber vermiş ki: Cemaatın farz namazdan çıkınca yüksek sesle zikirde bulunması Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde varmış. Mâbed şunu da söylemiş: «İbn Abbâs: Ben cemaatin namazdan çıktıklarını bu sesi işitdi-ğim zaman bununla bilirdim; dedi.» hadîsi Buhârî «Ezan» bahsinde; Ebû Dâvûd da «Kİ-tabü's - Salât» da tahrîc etmişlerdir. ki hadîsi evvelâ Ebû Mâbed rivâyet etmiş; bir müddet sonra kendisi rivâyet ettiğini inkâi etmişdir. Müslimin bu hadîsle ihticâc etmesi onu sahih kabul ettiğine delildir. Yani râvî kendi rivâyet ettiği bir hadîsi bir müddet sonra inkâr eder; fakat bu hadîsi ondan mevsuk râvîler rivâyet etmiş bulunursa o hadîs sahîhdir. «Hadîs İmâmları ile fukahâ ve Usûl-u fıkıh İmâmlarından müteşekkil cumhûr-u ulemânın mezhebi budur.» diyor. Bu zevata göre râvînin unutması veya şüpheye düşmesi sebebi ile inkâr ettiği yahut «Hatırımda değil.» veya: «Bunu sana rivâyet ettiğimi hatırlamıyorum» dediği bir hadîsle ihticâc olunabilir. Bu bâbda muhalefet eden yalnız Hanefîler'den Kerhî'dir. Ona göre böyle bir hadîsle ihticâc olunamaz. râvî hadîsi kat'î sûretde inkâr eder; kendisinden rivâyetde bu-Junanların yalan söylediklerini bildirir; ve bu hadîsi asla rivâyet etmediğini söylerse o hadîsle bütün ulemâya göre ihticâc caiz değildir. Abbâs (radıyallahü anh)'m: «Farz namazdan çıkınca cemaatın yüksek sesle zikirde bulunması Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde vardı.» demesi Cumhûr-u Ulemâya göre merfû hadîs hükmündedir. Zâten hadîsin diğer rivâyetleri mevsûldür.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazdan Sonra Zikir Bâbı
1347-) Bize Hârûn b. Sâid ve Harmeletü'bnü Yahya rivâyet ettiler. Hârûn (Bize rivâyet etti) tâbirini kullandı. Harmele ise (Bize İbn Vehb haber verdi) dedi. İbn Vehb: Bana Yûnus b. Yezid, İbn Şihâb’dan naklen haber verdi; demiş. İbn Şihâb: Bana Urvetü'bnÜ Zübeyr rivâyet etti ki Âişe şunları söylemiş; demiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma girdi, yanımda Yahûdilerden bir kadın vardı. Bu kadın: Biliyormusun ki siz kabirlerde fitneye dûçâr olacaksınız? diyordu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) irkilerek: dûçâr olacaklar ancak ve ancak Yahûdilerdir.» buyurdu. Böy lece bir kaç gece geçirdik. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bana: siz kabirlerde fitneye dûçâr olacaksınız) diye vahiy geldi.» buyurdu. ki: «Ben bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hep kabir azabından Allah'a sığındığını işitdim.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Kabir Azabından Allaha Sığınmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1348-) Bana Hârûn b. Saîd ile Harmeletü'bnü Yahya ve Amrü'bnü Sevvâd rivâyet ettiler. Harmele: (Bize Haber verdi) tâbirini kullandı, ötekiler: (Bize İbn Vehb rivâyet etti) dediler. İbn Vehb ki: Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Humeyd b. Abdirrahmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebü Hüreyre: «Ben bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i (Hep) kabir azabından sığınırken işitdim» demi;.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Kabir Azabından Allaha Sığınmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1349-) Bize Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim her biri Cerîr'den rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Cerir, Mansûr'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe söyle demiş: Medine Yahûdilerinden iki koca kan girdi ve: ölüler gerçekden kabirlerinde azâb olunurlar; dediler. Ben kendilerini tekzip ettim, onları tasdik etmeye gönlüm razı olmadı. Müteakiben çıkıp gittiler ve yanıma Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) girdi. Kendisine: Ya Resûlallah! Medine Yahûdilerinden iki kocakarı yanıma geldiler de ölülerin kabirlerinde azâb gördüklerini söylediler: dedim.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): söylemişler! Hakîkaten onlar öyle azâb görürler ki o azabı hayvanlar (bile) işitir.» buyurdular. ki: «Artık bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hiç bir namazda kabir azabından Allah'a sığınmadığını görmedim!»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Kabir Azabından Allaha Sığınmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1350-) Bize Hennâd b. Serîy rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Ahvas, Eş'as’dan, o da babasından o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den bu hadîsi rivâyet etti. Bu hadîsde: Bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç bir namaz kılmadı ki (o namazda) kendisini kabir azabından Allah'a sığınırken işitmiş olmıyayım: dedi» ibaresi de vardır. hadîsi Buhârî «Kitâbül - Cenâiz» ve «Kitâbü't - Deavât» da; Nesâî «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. beyânına göre vak'a iki defa geçmişdir. Birincide Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdi karısının sözüne karşı: fitneye ancak ve ancak Yahûdiler duçar olacaklardır.» buyurmuş. İkincide ayni Yahûdi karısı bir arkadaşı ile gelerek Hazret-i Âişe'ye yine kabirin fitne ve azabından bahsetmiş; Âişe (radıyallahü anha) yine kabul etmemiş; sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek kendisine bu bâbda vahy nâzil olduğunu ve kabir azabının vâkî bir hakîkat olduğu bildirildiğini söylemiştir. vak'âdan önce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmeti için kabir azabı olup olmadığım bilmezdi. Bunu İmâm Ahmed'in «Müsned» inde Buhârî'nin şartı üzre sahîh bir isnâdla rivâyet ettiği Hazret-i Âişe hadîsinden anlıyoruz. Saîd b. Amr b. Saîd El-Emevî tarîki ile rivâyet olunan mezkûr hadîsin ifâde ettiği hakikat şudur: «Bir Yahûdi kadını Âişe (radıyallahü anha)'ya hizmet edermiş. Hazret-i Âişe bu kadına her ne zaman bir iyilikde bulunursa kadın kendisine (Allah seni kabir azabından korusun!) diye dua edermiş. Nihayet Âişe (radıyallahü anha); Yâ Resûlallah! Kabirde azâb var mıdır? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Yahûdiler yalan söylemişlerdir. Kıyâmet gününden önce hiçbir azâb yokdur! buyurmuş. Bu vak'anın üzerinden Allah'ın dilediği mikdar zaman geçtikten sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün öğle zamanı dışarıya çıkarak alabildiğine yüksek sesle: Ey insanlarl Kabir azabından Allah'a sığının! Çünkü kabir azabı hak'dir; diye nida etmiş.» ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz mü'minler hakkındaki kabir azabını son zamanlarda Medîne-i Münevvere'de öğrenmiş; ve bundan son derece korunmaları lâzım geldiğini ümmetine talîm buyurmuşdur. Lugatda imtihan etmek, denemek, dalâlet, küfür, rezalet, azâb, ibret ve mihnet gibi birçok mânâlara gelir. Kabir fitnesinden murâd: kabir hayâtı ve oradaki meleklerin suâli ve kabir azabıdır. Bu bâbda bir çok hadîsler vârîd olmuşdur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Kabir Azabından Allaha Sığınmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1351-) Bana Amriı'n - Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ya'kûb b. İbrahim b. Sa'd rivâyet etti. ki: Bize babam, Sâlih'den, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet etti. Demiş ki: Bana Urvetü'bnü Zübeyr haber verdi ki: Âişe şöyle dedi: Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) namazında deccâlm fitnesinden Allah'a sığınırken işitdim.» hadîsi Buhârî «Namaz» bahsinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendilerinden Allah'a sığındığı şeyler ile birlikde; dec-câlın fitnesine âid kısmını ise ayrıca tahrîc etmişdir. Hadîsin bütünü bundan sonra gelecekdir. namazda okunacak dualar hususunda ihtilâf etmişlerdir. İmâm Â'zam (80-150) ile İmâm Ahmed b. Hanbel (164- 241)'e göre namazda ancak me'sûr yahut Kur'ân-ı Kerîm'e muvafık olan dualar okunur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): şu namazımız insan sözlerinden hiç birine gelmez. O ancak tesbîh, tekbîr ve Kur'ân okumakdan ibâretdir.» buyurmuşdur. İbn Ebî Şey be bu kavli, Ebû Hüreyre, Tâvûs ve Muhammed b. Şîrîn'den de rivâyet etmişdir. İmâm Şafiî (150-204) ile İmâm Mâlik namazda gerek din, gerekse dünya umuruna âid olan ve namaz okunan, insan sözüne benzer duaları okumak caizdir. Bunlardan okumakla namaz bozulmaz. İbn Hazm'e göre, Hazret-i Âişe hadîsindeki is-tiâzeyi okumak farzdır. Çünkü Müslim'in rivâyetine nazaran Tâvûs , oğlunun onu okumadığını anlayınca ona namazı yeniden kılmasını emretmişdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda İken Kendisinden Allaha Sığınılacak Şeyler Bâbı
1352-) Bize Nasır b. Aliy El - Cehdamî ile İbn Nümeyr, Ebû Küreyb ve Züheyr b. Harb hepsi birden Vckî'den rivâyet ettiler. Ebû Küreyb dedi ki: Bize Vekî' rivâyet etti. ki): Bize Evzâi Hassan b. Atıyye'den, o da Muhammed b. Ebî Âişe'den, o da Ebû Hüreyre’den bir de yine Evzâî, Yahya b. Ebf Kesîr'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): teşehhud yaptığı zaman dört şeyden Allah'a sığınsın: Allah'ım ben cehennem azabından, kabir azabından, hayât ve memat fitnesinden ve mesîh-i deccâlın fitnesi şerrinden sana sığınırım desin!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda İken Kendisinden Allaha Sığınılacak Şeyler Bâbı
1353-) Bana Ebû Bekir b. İshâk rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l - Yemân haber verdi. ki): Bize Şuayb, Zührî'den naklen haber verdi. ki: Bana Urvetu’bnü Zübeyr haber verdi; ona da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe haber vermiş ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda: Rab! Ben kabir azabından sana sığınırım. Mesîh-i deccalin fitnesinden de sana sığınırım. Hayât ve memat fitnesinden de sana sığınırım. ben günahdan ve borçdan sana sığınırım.» diye duâ ederdi. Âişe ki: Biri kendisine: «Borçdan ne kadar da çok Allah'a sığınıyorsun Ya Resûlallah!» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): insan borçlandımı konuşur ve yalan söyler; vâd eder; sözünde durmaz.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda İken Kendisinden Allaha Sığınılacak Şeyler Bâbı
1354-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti. ki): Bana Evzâî rivâyet etti. ki): Bize Hassan b. Atiyye rivâyet etti. ki): Bana Muhammed b. Ebî Âişe rivâyet etti ki kendisi Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): son teşehhüdü bitirdikten sonra dört şeyden Allah'a sığınsın: Cehennem azabından, kabir azabından, hayât ve memat fitnesinden, bir de mesih-i deccâlın fitnesinden!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda İken Kendisinden Allaha Sığınılacak Şeyler Bâbı
1355-) Bu hadîsi bana Hakem b. Mûsâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Hikl b. Ziyâd rivâyet etti. H. ki: Bize Aliy b. Haşrem dahi rivâyet etti. ki): Bize İsa (yani İbn Yûnus) haber verdi. Bu râvîlerin hepsi Evzâî'den bu isnadla rivâyet etmişlerdir. Bu hadîsde (Evzâî): «Sizden biriniz teşehhüdü bitirdikten sonra» demiş «son» kelimesini zikretmemişdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda İken Kendisinden Allaha Sığınılacak Şeyler Bâbı