Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

5219-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan, o da Atâ'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında biz onlarla Medine'ye giderken azıklamyorduk. hadîsin Câbir rivâyetini Buhârî ile Nesâî «Hacc» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Hazret-i Câbir'in buradaki rivâyetinde «Ben Atâ'a: Câbir; «Nihayet Medine'ye geldik mi?» diye sordu, dedim. Evet! cevâbını verdi.» deniliyor. Eu suâli soran râvi İbn-i Cüreyc'dir. Buhârî'nin rivâyetinde aynı suâle Hazret-i Câbir'in «Hayır!» diye cevap verdiği görülüyor. İki rivâyetin arası şöyle bulunmuştur. Atâ', Buhârî rivâyetinde Câbir'in «Evet!» dediğini unutmuş da «Hayır!» dediğini zannederek cevap vermiş. Müslim'in rivâyetinde Câbir'in sözünü hatırlayarak «Evet!» dediğini bildirmiştir. Iyâz diyor ki: «Ulemâ bu hadîslerle amel hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bir cemaat kurban etlerinin üzerinden üç gün geçtikten sonra artık o etler yenmez. Bu hadîslerin ifade ettiği haram hükmü bâbîdır, demiş. Cumhûr ulemâ ise, kurban etlerinin üç gün sonra dahi yenilebileceğine kail olmuşlardır. Onlara göre nehiy buradaki Câbir hadîsi ve diğer bazı rivâyetlerle neshediîmiştir. Bu nesih sünnetin sünneti neshetmesi kabilindendir. Bir takımları bunun nesh olmadığını söylemiş. Buradaki haram kılınmanın bir illetden dolayı olduğunu, illet ortadan kalkınca haram hükmü de kalktığını iddia etmişlerdir. Onlara göre buradaki illet yardım talebiyle gelen zayıf bedevilerdir. İlk zamanlar müslümanlara üç günden sonra kurban etlerini yemeleri bu zavallılara versinler diye haram kılınmıştı. Bu illet ortadan kalkınca artık yeyip biriktirmeleri emrolunmuştur. Nitekim bu cihet Abdullah b. Vâkıd rivâyetindeki Hazret-i Âişe rivâyetinden de anlaşılmaktadır» Beraberce hafif bir yürüyüş yapan cemaat demektir. Dâffetül-Ârâb bunların Mısır'a gelenleridir. Burada onlardan murad yardım bekleyen zayıf bedevilerdir. etlerinin evvelce yasak edilmesi tahrim için değil, kerahet bildirmek içindi» diyenler de vardır. Bunlara göre kerahet hala bakidir. Fakat üç günden sonra kurban etini yemek haram değildir. Böyle bir illet bugün de zuhur etse, üç günden sonra geriye kalan kurban etleri yine isteyen fakirlere verilir. Hadîs-i şerif aynı mânâya hamledil irdi. Hazret-i Ali ile İbn-i Ömer (radıyallahü anh)’in mezhebleri budur. olan, hadîsin mutlak surette neshedilmesidir. Yani nehiy hadîsinden haram mânâsı kalmadığı gibi, kerahet mânâsı dâhi kaldırılmıştır. Bugün artık kurban etlerini üç gün değil, dilediği zamana kadar biriktirmek ve istediği zaman yemek herkese mubahtır. Hazret-i Câbir hadîsiyle bu bâbm sonunda göreceğimiz Büreyde hadîsi bu hususta açık delildirler. etinin ne kadarı yenilip, ne kadarı tasadduk edileceği de ihtilaflıdır. Alkame'nin İbn-i Mes'ud'dan rivâyetine göre kurban üçe pay edilerek üçte biri yenilecek, üçte biri hediye olarak verilecek, üçte biri de tasadduk edilecektir. Bu kavil Atâ'dan da rivâyet edilmiştir. İmâm Şafiî ile İmâm Ahmed'in ve İshâk’ın mezhebleri de budur. Sevrî kurban etinin ekserisi tasadduk olunur, demiş. Hanefîler'e göre de müstehab olan eti üçe pay etmektir. adayan kimse fakir olsun, zengin olsun o kurbanın etinden yiyemez. Dört mezhebin İmâmları bu meselede müttefiktir. Yalnız İmâm Ahmed'den bir rivâyete göre adak sahibi kurbanından yiyebilir. etinden yemek ekseri ulemâya göre müstehab; Zahiri-ler'e göre vâcibdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5220-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-A'lâ, Cüreyrî'den, o da Ebû Nadradan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5221-) Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-A'lâ rivâyet etti. ki): Bize Saîd Katâde'den, o da Ebû Nadra’dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Medineliler! Kurban etlerini üç geceden fazla yemeyin!» buyurdular. (İbn-i Müsennâ üç gece yerine üç gün, dedi.) üzerine ashab çoluk-çocuk, uşak ve hizmetçileri bulunduğundan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şikâyet ettiler. O da: yedirin, saklayın yahut biriktirin!» buyurdular. İbn-i Müsennâ: Abdu’l-A'lâ şekketmiştir, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5222-) Bize İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âsim, Yezid b. Ebî Ubeyd'den, o da Seleme b. Ekvâ'dan naklen haber verdi ki, Resûlüllah: kim kurban keserse sakın üç geceden sonra evinde ondan bir şey sabahlamasın!» buyurmuşlar. Ertesi sene gelince ashâb: Ya Resûlallah! Yine geçen sene yaptığımız gibi mi yapacağız, demişler. Bunun üzerine Efendimiz: O öyle bir seneydi ki, insanlar onda sıkıntı içindeydi. Ben de (kurban etlerinin) onların arasında s«jy'ı olmasını istemiştim.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5223-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ma'n b. îsa rivâyet etti. ki): Bize Muâviye b. Sâlih Ebû'z-Zahiriyye'den, o da Cübeyr b. Nüfeyr'den, o da Sevban'dan naklen rivâyet etti. Sevbân Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanını kesti. Sonra: «Yâ Sevban! Bunun etini ıslâh et!» buyurdu. Artık Medine'ye gelinceye kadar kendisine ondan yedirmeye devam ettim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5224-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn-i Râfi' de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Zeyd b. Hubab rivâyet etti. H, İshâk b. İbrahim El-Hanzeli dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman b. Mehdi haber verdi. Her iki râvi Muâviye b. Sâlih'den bu isnad ile rivâyette bulunmuşlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5225-) Bana İshak b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Müshir haber verdi. ki): Bize Yahya b. Hamza rivâyet etti. Bana Zübeydi, Abdurrahman b. Zübeyr b. Nüfeyr'den, o da babasından, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in azatlısı Sevban'dan naklen rivâyet etti. Sevbân Şöyle dedi: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Veda' hacemda: eti ıslâh et!» buyurdu. Ben de onu ıslâh ettim. Artık Medine'ye varıncaya kadar ondan yemeye devam etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5226-) Bana bu hadîsi Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî dahi riva yet etti. ki): Bize Muhammed b. Mübarek haber verdi. ki) Bize Yahya b. Hamza bu isnadla rivâyette bulundu. Ama «Veda' hacem da» demedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5227-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Fudayl rivâyet etti. (Ebû Bekr: Ebû Sinan'dan dedi. İbn-i Müsennâ ise: Dırar b. Mürra'dan dedi.) O da Muharib'den, o da İbn-i Büreyde'den, o da babasından naklen rivâyet etmiş. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5228-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Fudayl rivâyet etti. ki) ; Bize Dırar b. Mürre Ebû Sinan, Muharib b. Disar'dan, o da Abdullah b. Büreyde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sîzi kabirleri ziyaretten nehiy ettim. Artık onları ziyaret edin. Sîzi Uç günden fazta kurban etinden nehyettîm. Artık dilediğiniz kadarını elinizde tulün. Sizi tulumdan başka kabtan şerbet İçmekten nehy ettim. Artık bütün kaplardan için. Ama müskir içmeyin» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5229-) Bana Haccâc b. Şâir de rivâyet etîi. ki): Bize Dahhâk b. Mahled, Süfyân'dan. o da Alkame b. Mersed'den, o da İbn-i Büreyde'den, o da babasından milden rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sizi nehy etmiştim...:; buyurmuşlar. hadîsi Ebû Sinan hadîsi mânâsında rivâyet etmiştir. b. Ekva' rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Edahî» de tahrîc etmiştir. Lügat ulemâsına göre bir insana sığınan, ona hizmet ederek iğlerini gören kimseler mânâsına gelir. Cevheri: «Haşem bir kimsenin hizmetçileri ve o kimseye kızanlardır, Bunlara Haşem denilmesi, o kimseye kızdıkları içindir. Haşmet, kızmak mânâsına, gelir. Utanmaya da haşmet denilir...» diyor. Her halde Haşem kelimesi mânâca hademden daha cem'iyetli olacak ki. hadîs-i şerifte ikisi birbirinin üzerine atfedilmişlerdir. Bu atıf âmmdan sonra hâssın zikredilmesi kabilindendir. etr ıslâh eîl» cümlesindeki ıslâhdan murâd; eti bir parça kaynatarak sudan çıkarmak ve kurutarak dayanır hale getirmektir. Bu cümle kurban etini üç günden fazla evinde bulundurmanın ve ondan yiyerek biriktirmenin seferlerde onunla azıklanmanın caiz olduğuna açık delildir. Bu tevekküle mâni değildir. diyor ki: «Bu hadîste mukim için olduğu gibi, yolcu için de kurban kesmenin meşru' olduğuna delil vardır. Bizim mezhebimiz budur. Cumhûr-ı ulemâ da buna kaildir. Nehâi ile Ebû Hanife: Yolcuya kurban yoktur, demişlerdir. Bu kavil Hazret-i Ali’den de rivâyet olunmuştur. İmâm Mâlik ile bir cemaat kurbanın Minâ ile Mekke'deki müsâfire meşru olmadığına kaildirler.» hadisi nasihle mensubun ikisini birden açıklamaktadır. Ulemâ neshin bazan burada olduğu gibi nassan bilindiğini, bazan sahâbinin haber vermesiyle bilindiğini iki hadisin arasını bulmak mümkün olmadığı zaman tarihle neshe hükmedildiğini söylemişlerdir. Bu takdirde sonraki delîl evvelkini nesheder. Bazan icma' da neshe delil olur. Nitekim dördüncü defa şarab içen bir kimsenin öldürülmesi hakkındaki delilin nesh edildiği icma' ile sabittir. Fakat icma' nesh edilemez. ziyareti meselesi cenaze bahsinde görülmüştü. Tulumda şerbet saklama meselesi iman bahsinde geçmiş ise de yakında «Eşribe» bahsinde inşaallah yine görülecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: İslamın İlk Zamanlarında Kurban Etlerini Üç Geceden Sonra Yemekten Nehiy Buyrulduğunu Ve Bunun Neshi Île Dilediği Zamana Kadar Mubah Kılındığını Beyan Bâbı
5230-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amr'un-Nâkid ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Yahya: Bize haber verdi tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti, dediler.) Süfyân Ziihri'den, o da Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamoer (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulunmuştur. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Fera Ve Atire Bâbı
5231-) Bana Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Abd Bize haber verdi tâbirini kullandı. İbn-i Râfi' ise: Bize Abdürrezzâk rivâyet etti, dedi.) Abdürrezzâk: Bize Ma'mer, Zührî'den, o da İbn-i Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi, demiştir. Ebû Hüreyre şunu söylemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ve Atire yoktur.» buyurdular. Râfi' kendi rivâyetinde: «Fera': İlk yavrudur. Arablar hayvanlarının doğurduğu ilk yavruyu keserlerdi.» ibaresini ziyade etmiştir. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Akîka»'da; Tirmizî «Kurban» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Arabların Kecebiyye dedikleri ve Recep ayının onunda kestikleri hayvandır. Bu hayvanın kanını putlarının başlarına serperlermiş. ise burada tefsir edildiği vecihle hayvanın doğurduğu ilk yavrudur. İmâm Şafiî'nin beyanına göre Arablar anasının bereketi ve nesli çoğalsın diye bu yavruyu keserlermiş. Bazı lügat ulemâsına göre Fera' hayvanın doğurduğu ilk yavru olup Arablar bunu. putlarına kurban ederlermiş.« Fera' develeri yüze baliğ olan kimsenin elde ettiği ilk yavrudur. Onu keserlerdi.» diyenler de vardır. Bu tarife göre de doğan ilk yavru mutlaka kurban edilirmiş. «Bu hadîste Fera' ve Atî-re'nin emredildiği sahih olmuştur...» diyorsa da hadîs-i şerifte bunlar emir değil nehiy buyrulmakta, yani yasaklanmaktadır. Bu hadîsten ancak atîre ile fera’nın vaktiyle âdet olan ameller olduğu anlaşılır. Evet, bunları isbat eden başka hadîsler vardır. Meselâ: Ebû-Dâvûd ve başkaları Hazret-i Nebîse'den şu mealde bir hadîs rivâyet etmişlerdi: adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e nida ederek: — Biz cahiliyyet devrinde Recep ayından atîre kurbanı keserdik, dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem): ayda olursa olsun Allah için kurban kesin, Allah'a itaatkâr olun ve kestiğiniz hayvanı fukaraya yedirin.» buyurdu. Adam: Biz cahiliyyet devrinde Fera' kurbanı da kesiyorduk. İmdi bize ne emir buyurursun, dedi. Efendimiz: gezen her sürüde Fera' vardır. İlah...» buyurdular.» Münzir: «Bu hadîs sahihtir» demiştir. Bu babda Beyhakî Hazret-i Âişe'den, Ebû Dâvud, Amr b. Şuayb'dan hadîsler rivâyet etmişlerdir. Beyhakî'nin Haris b. Ömer'den rivâyet ettiği bir hadîste şöyle denilmektedir: (yahut Minâ'da) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Je geldim. Ona bir zat atîreyi sordu da: Atîre kurbanı keser; isteyen kesmez. Dileyen Fera' da keser. Dileyen kesmez.» buyurdular. Şafiî diyor ki: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (Fera' haktır) hadîsinin mânâsı bâtıl değildir. Bu söz Arabcadir. Sual sorana cevap olarak söylenmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in «Fera' ve Atîre yoktur» sözünün mânâsı vâcib olan Fera' ve Atîre yoktur, demektir...» Hazret-i İmâm bu sözleriyle Fera' ve Atîre kurbanlarının müstehab olduğunu anlatmak istemiştir. Fakat Bedrüddin Aynî bu te'vîlin yerinde olmadığını şu sözleriyle beyan etmiştir: «Nesâî'nin bu hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fera' ile Atîre'den nehiy buyurdu şeklinde rivâyet etmiş olması bu te'vîli reddeder.» Iyâz cumhûr-ı ulemâya göre Fera' ve Atîre kurbanlarının nesh edilmiş olduğunu söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Fera Ve Atire Bâbı
5232-) Bize İbn-î Ebî Ömer El-Mekkî rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Abdurrahman b. Humeyd b. Abdirrahman b. Avf'dan rivâyet etti, o da Saîd b. Müseyyeb'i Ümmü Selerae'den naklen rivâyet ederken dinlemîş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): on gün girdi de biriniz kurban kesmek istedi mi artık (kendi) saçından ve cildinden hiç bir şeye dokunmasın!» buyurmuşlar. «Bazıları bu hadîsi merfu' rivâyet etmiyor.» dediler. — Lâkin onu ben merfu' olarak rivâyet ediyorum, cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Kurban Kesmek İsteyerek Zilhicce Ayının Onuns Varan Kimsenin Hayvanın Kılından Veya Tırnaklarından Bir Şey Almasını Yasaklanması Bâbı
5233-) Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân haber verdi. ki): Bana Abdurrahman b. Humeyd b. Abdirrahman b. Avf, Saîd b. Müseyyeb'den, o da Ümmü Seleme'den merfu' olarak rivâyet etti. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): on gün girdiği vakit elinde kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse (bedeninden) asla bir ki! almasın, tek bir tırnak kesmesin.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Kurban Kesmek İsteyerek Zilhicce Ayının Onuns Varan Kimsenin Hayvanın Kılından Veya Tırnaklarından Bir Şey Almasını Yasaklanması Bâbı
5234-) Bana Haccac b. Şâir de rivâyet etti. ki): Bana Yahya b. Kesir El-Anberî Ebû Gassan rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Mâ-Hk b. Enes'den, o da Ömer b. Müslim'den, o da Saîd b. Müseyyeb'den, o da Ümmü Seleme'den naklen rivâyet etti İd, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): hilâlini gördüğünüz vakit bîriniz kurban kesmek isterse, saçlarına ve tırnaklarına dokunmaktan kendini futsun.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Kurban Kesmek İsteyerek Zilhicce Ayının Onuns Varan Kimsenin Hayvanın Kılından Veya Tırnaklarından Bir Şey Almasını Yasaklanması Bâbı
5235-) Bize Ahmed b. Abdullah b. Kakem El-Hâşimî dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Mâlik b. Enes'den, o da Ömer yahut Amr b. Müslim'den bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Kurban Kesmek İsteyerek Zilhicce Ayının Onuns Varan Kimsenin Hayvanın Kılından Veya Tırnaklarından Bir Şey Almasını Yasaklanması Bâbı
5236-) Bana Ubeydullah b. Muâz El-Anberî de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Amr El-Leysî Ömer b. Müslim b. Aramar b. Ükeyme El-Leysî'den rivâyet etti. ki): Saîd b. Müseyyeb'i şunu söylerken işittim: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Ümmü Seleme dinledim. Şunu söylüyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ı kesecek bir hayvanı varsa Zülhicce'nin hilâli yenilendiği vakît tâ kurbanını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından asla bir şey almasın!» buvurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Kurban Kesmek İsteyerek Zilhicce Ayının Onuns Varan Kimsenin Hayvanın Kılından Veya Tırnaklarından Bir Şey Almasını Yasaklanması Bâbı
5237-) Bana Hasen b. Aliy El-Hulvâm rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bana Muhammed b. Amr rivâyet etti, ki): Bize Amr b. Müslim b. Ammâr El-Leysî rivâyet etti. ki): Kurban Bayramının önceğizinde hamamda idik. Orada bâzı kimseler kasık kıllarını temizlediler de hamam sahiplerinden biri: «Saîd b. Müseyyeb bunu mekruh görüyor; yahut yasak ediyor, dedi. Az sonra ben Saîd b. Müseyyeb'e rastlayarak bunu kendisine andım. Saîd: Be kardeşim oğlu! Bu unutulmuş ve terkedilmiş bir hadîstir. Bana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Ümmü Seleme rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular. Muâz'ın Muhammed b. Amr'dan naklettiği hadîs mânâsında rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Kurban Kesmek İsteyerek Zilhicce Ayının Onuns Varan Kimsenin Hayvanın Kılından Veya Tırnaklarından Bir Şey Almasını Yasaklanması Bâbı
5238-) Bana Harmele b. Yahya ile İbn-i Vehb'in kardeşi Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Hayve haber verdi. ki): Bana Hâlid b. Yezid, Saîd b. Ebi Hilâl'den, o da Ömer b. Müslim El-Cündeî den naklen haber verdi, ona da İbn-i Müseyyeb haber vermiş. Ona da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem);'in zevcesi Ümmü Seleme haber vermiş. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i yukarkilerin hadîsi mânâsında anmış. Zülhicce ayının 10'u girdikten sonra, kurban kesmek İsteyen kimsenin saç ve tırnaklarını kesip kesemiyeceği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Saîd b. Müseyyeb, Rabîa, İmâm Ah-med, İshak, Dâvûd-u Zahirî ile Şâfiîler'den bazılarına göre kuşluk vakti o hayvanı kurban edinceye kadar kıl ve tırnaklarından bir şey almak haramdır. İmâm Şafiî’ye göre haram değil, keraheti tenzihiyye ile mekruhtur. İmâm A'zam mekruh olmadığına kaildir. İmâm Mâlik bir rivâyette mekruh değildir, demiş. Diğer bir rivâyette mekruh olduğunu söylemiş. Üçüncü bir rivâyette vâcib olmayan kurbanda bunun haram olduğunu söylemiştir. Haramdır diyenler Bâbımızın hadîsleriyle istidlal etmişlerdir.. Şafiî'nin delili Hazret-i Âişe hadîsidir. Mezkûr hadîste Âişe (radıyallahü anha), «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Mekke'ye göndereceği kurbanların gerdanlık iplerini bükerdim. Sonra kendisi gerdanlığı takar, o hayvanı hareme gönderirdi...» demektedir. İmâm Şafiî: «Harem-i Şerife kurban göndermek, kurban kesmek istemekten daha büyük iştir. Binâenaleyh hadîs bu gibi şeylerin haram olmadığına delâlet eder,» demiş. Nehy hadîslerini keraheti tenzihiyyeye hamletmiştir. almaktan murad; tıraş olmak, saç kısaltmak veya yolmak suretiyle vücudun baş, sakal, bıyık, kasık ve koltuk gibi yerlerindeki kılları temizlemektir. hikmet: Cehennemden âzad olmak için vücudun bütün uzuvlarının kemal üzere kalmasıdır. Bazıları ihrama giren hacıya benzemek için nehyedildiğini söylemişlerdir. b. Müseyyeb'in kıl temizlemeyi kerih görmesi, kurban kesecek olan kimselere mahsustur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Kurban Kesmek İsteyerek Zilhicce Ayının Onuns Varan Kimsenin Hayvanın Kılından Veya Tırnaklarından Bir Şey Almasını Yasaklanması Bâbı
5239-) Bize Züheyr b. Harb ile Süreye b. Yûnus ikisi birden Mervân'dan rivâyet ettiler. Züheyr ki): Size Mervân b. Muâviye El-Fezârî rivâyet etti, ki): Bize Mansûr b. Hayyan rivâyet etti. ki): Bize Ebû't-Tufeyl, Âmir b. Vasile rivâyet etti. ki): Alî b. Ebî Tâlib'in yanında idim. Ona bir adam gelerek: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sana ne sır veriyordu? dedi. Bunun üzerine Ali kızdı ve: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) haîkın yazdığı bir şeyi sır veriyordu. Yalnız o bana dört sö'z söylemiştir, dedi. (Adam): Ne onlar ya Emîrelmii'minin? diye sordu. Ali: Babasına lanet edene Allah lânet etsin! Allah'tan başkası için hayvan kesene Allah lanet etsin! Bid'atçı barındırana Allah lanet etsin! Ve yeryüzünün alâmetlerini değiştirene Allah Iânet etsin! buyurdular, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Allahü Teâlâdan Başkası Namına Hayvan Kesmenin Haram Kılınması Ve Bunu Yapana Lanet Olunması Bâbı
5240-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Biz. Ebû Hâlid El-Ahmar Süleyman b. Hayyan, Mansûr b. Hayyan'dan, o d; Ebû't-Tufeyl'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ali b. Ebî Tâlib'e: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sı olarak sana bildirdiği bir şey haber ver! dedik. Ali: O bana insanlardan gizlediği hiç bir şeyi sır olarak söylemedi. Lâ kin ben onu: başkası namına hayvan kesene Allah lanet etsin! Bid'aîç barındırana Allah lanet etsin! Annesine babasına lanet edene Aifah İane etsin! Ve alâmeti değiştirene Allah lanet efsîn!» buyururken işittim, dedi

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Allahü Teâlâdan Başkası Namına Hayvan Kesmenin Haram Kılınması Ve Bunu Yapana Lanet Olunması Bâbı
5241-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn-i Müsennâ'nındır, dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki) ; Bize Şu'be rivâyet etti, ki): Kasım b. Ebî Bezze'yi, Ebû't-Tufeyl'den naklen rivâyet ederken dinledim. Şöyle dedi: Ali'ye soruldu: Size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hususî bir şey söyledi mi? denildi. Ali: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün insanlara ta'mim etmediği bir şey tahsis etmedi. Yalnız şu kılıcımın kılıfında bulunan müstesna, dedi ve içinde: başkası namına hayvan kesen Allah lanet etsin! Yerin alâmetlerini çalana Allah lanet etsin! Babasına lânet edene Allah lanet etsin! Bidatçı barındırana Allah lanet etsin!» cümleleri yazılı bir sahife çıkardı. babaya lanetten muradın ne olduğunu ve bunun büyük günahlardan sayıldığını İman bahsinde görmüştük. Alâmet diye terceme ettiğimiz «Menâr-ul-Arz» yerin hudududur. Bu alâmetleri değiştirmek, hududunu nakledip kendi milkine katmakla olur. Muhdis, bid'atçı, yeryüzünde fesad çıkaran kimsedir. Allah'tan başkası namına hayvan kesmek besmeleyi bırakıp da onun yerine bir. putun veya haçın yahut Mûsa ve îsa (aleyhisselâm)’ın veya Kabe'nin ismini anmaktır. Bunların hepsi haramdır. ,Ve bunlarla kesilen hayvan yenmez. Velev ki kesen şahıs müslüman olsun. Besmele yerine bu sözlerden biriyle hayvan kesen ve ismini andığı şeyi ta'zim İle onaabadet kasdeden kimse kâfir olur. Ali’nin kızması dalâlet fırkalarından Râfîzîler'le Şiîler'in ve îmâmiyye taifesinin iddialarını iptal etmektedir. Evvelce de görüldüğü vecihle onlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yerine Hazret-i Ali’yi halife tayin ettiğine dair vasıyyeti bulunduğunu iddia ederler. şerif ilmin yazılabileceğine de delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Kurbanlar
Konu: Allahü Teâlâdan Başkası Namına Hayvan Kesmenin Haram Kılınması Ve Bunu Yapana Lanet Olunması Bâbı
5242-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temimî rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Muhammed, İbn-i Cüreyc'den naklen haber verdi. ki): Bana İbn-i Şihâb, Ali b. Hüseyn b. Ali'den, o da babası Hüseyin b. o da Alî b. Ebî Tâlib'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (Harbi) günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte ganimetden bana yaşlı bir deve isabet etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana bir yaşlı deve daha verdi. Bir gün ben bunları ensardan bir zâtın kapısı önünde çöktürdüm. Satmak için üzerlerine boya otu yüklemek istiyordum. Yanımda Benî Kaynûkaa' kabilesinden bir kuyumcu vardı. Ondan Fâtime'nin düğün daveti hususunda yardım görüyordum. Hamza b. Abdil Muttalip de bu evde içki içiyordu. Yanında şarkı söyleyen bir cariye vardı. Câriye: Yâ Hamza, semiz yaşlı develere dikkat!., dedi. Hamza hemen kılıcıyle onlara sıçrayarak hörgüçlerinî kesti, böğürtlerini yardı. Sonra karaciğerlerinden (birer parça) aldı. Cüreyc diyor ki): Ben İbn-i Şihâb'a: Hörgüçten de mi? diye sordum. Her ikisinin hörgüçlerini kesti ve götürdü, dedi. ibn-i Şihâb ki: Ali şunu söyledi: Beni çileden çıkaran bir manzara görmüştüm. Bunun üzerine Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim. Yanında Zeyd b. Harise vardı. Kendisine haberi ilettim. O da beraberinde Zeyd olduğu halde (dışarı) çıktı. Onunla ben de gittim. Derken Hamza’nın yanına girerek ona öfkelendiğini belli etti. Hamza başını kaldırdı ve: Siz benim babalarımın kölelerinden başka bir şey misiniz? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de gerisin geriye giderek yanlarından çıktı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5243-) Bize Abd b. Humeyde rivâyet etti. ki): Bana Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bana İbn-i Cüreyc bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5244-) Bana Ebû Bekr b. İshâk da rivâyet etti. ki): Bize Said b. Kesir b. Ufeyr Ebû Osman El-Misrî haber verdi. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Yûnus b. Yezid, İbn-i Şihab'dan rivâyet etti. ki): Bana Ali b. Hüseyn b. Ali haber verdi. Ona Hüseyn b. Ali haber vermiş ki: Ali Şöyle dedi: Benim Bedir günü alınan ganimetten hisseme düşen yaşlı bir devem vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o gün ganimetin beşte birinden bir yaşlı deve (daha vermişti. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı Fâtime ile evlenmek isteyince Benî Kaynukaâ kabilesinden kuyumcu bir adamdan benimle beraber geleceğine söz aldım. Boya otu getirecektik. Onu kuyumculara satarak zifaf davetimde menfaatlanmak istiyordum. Ben develerim için ip çuval ve semerlerden müteşekkil eşyayı toplarken, develerim ensardan bir adamın evinin yanı basına çökmüşlerdi. Toplayacağımı topladım, bir de baktım develerimin hörgüçleri kesilmiş; böğürleri delinmiş ve ciğerlerinden bir şeyler alınmış. Onların bu manzarasını görünce göz yaşlarımı tutamadım. Bunu kim yaptı? dedim. Onu Hamza b. Abdilmuttalip yaptı. Hamza şu evde ensardan içkiciler arasında bulunmaktadır. Ona ve arkadaşlarına bir cariye şarkı okudu ve şarkısı esnasında: Yâ Hamza, semiz yaşlı develere dikkat! dedi. Hamza hemen kılıçla kalkarak onların hörgünlerini kesti ve böğürlerini delerek, ciğerlerinden (birer parça) aldı, dediler. Ali ki: Bunun üzerine hen gittim hattâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girdim. Yanında Zeyd b. Harise vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzümden ne ile karşılaştığımı anladı. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ne oldu?» dedi. Ya Resûlallah! Vallahi bugünkü gibi (şimdiye kadar) hiç görmedim. Hamza benim iki deveme tecavüz ederek hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini de delmiş. İşte kendisi bir evde bulunuyor. Yanında içkiciler var, dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kaftanını isteyerek onu örtündü. Sonra yürümeye koyuldu. Kendisini Zeyd b. Harise ile ben takib ettik. Nihayet Hamza'nın bulunduğu evin kapışma geldi. Ve izin istedi. Kendisine izin verdiler. Bir de ne görsün hep îçkiciler. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığından dolayı azarlamaya başladı. Birden Hamza'nın gözleri kızarmıştı. Hamza. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e baktı. Sonra gözünü onun dizlerine kaldırdı. Sonra gözünü daha kaldırarak göbeğine baktı. Sonra daha kaldırarak yüzüne baktı. Arkacığından Hamza şunu söyledi: Siz benim babamın kölelerinden başka bir şey misiniz? (sallallahü aleyhi ve sellem) onun sarhoş olduğunu anladı artık, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) döndü, gerisin geriye giderek dışarı çıktı. Biz de onunla beraber çıktık.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5245-) Bu hadîsi bana Muhammed b. Abdillah b. Kuhzâz da rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Osman, Abdullah b. Mübârek'den, o da Yûnus'dan, o da Zührî'den naklen bu isnadîa bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Humus»'da tahrîc etmiştir. Hadîsin zahirine bakılırsa Hazret-i Ali’ye verilen yaslı develer Bedir'den alınan ganimetlerin beşte birindendir. Fakat İbn-i Battâl'ın beyanına göre siyer ulemâsı Bedir Harbinde ganimetin beşte birinin Peygamberimize tahsisi henüz meşru olmadığına ittifak etmişlerdir. Bu takdirde Hazret-i Ali'nin sözü te'vile muhtaç olur. Ve: «Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdullah b. Cahş'in seriyyesinden bir yaşlı deve verdi» mânâsına alınır. Çünkü Abdullah b. Cahg seriyyesi Bedr'den önce hicretin ikinci senesinde Mekke ile Tâif arasındaki Nahle'ye gönderilmiş, orada bir Kureyş kervanı ile harbederek küffarı tepelemiş, kervanı ganimet almışlardı. Hazret-i Abdullah arkadaşlarına: «Aldığımız ganimetin beşte biri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'nin olacak» demişti. Halbuki o zaman henüz ganimetlerin beşte biri meselesi hakkında âyet inmemişti. Abdullah (radıyallahü anh) ganimetin beşte birini Resûlillah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a ayırmış, geri kalanını arkadaşlarına taksim etmişti. Beşte bir meselesinin Benî Kureyza gazasında meşru' olduğu söylenir. Daha sonra meşru olduğunu söyleyenler de vardır. hâlini görünce Hazret-i Ali'nin ağlaması Nevevî'ye göre. Hazret-i Fâtıma'ya karşı kusur edip çehizini tamamîayamıyacağın-dan korktuğu içindir. Bizce develerin hâline acıdığı için ağlamış olması daha vârid-i hatırdır. Hamza iyice sarhoş olmuş. Câriye oynatıyordu. Çünkü o zaman henüz içki ve şarkı gibi şeyler haram edilmemişti. Müslümanlar içki içiyor, şarkı dinliyorlardı. İçki ancak Uhud gazasında haram kılınmıştır. Hazret-i Hamza'nin: «Siz benim babamın kölelerinden başka bir şey misiniz?» sözünün mânâsı teşbihtir. Yani siz benim babamın köleleri gibisiniz demek istemiştir. Maksadı da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'n babası Abdullah ile Hazret-i Ali'nin babası Ebû Tâlib'dir. Bunlar Abdulmuttalib'e itaat ve hürmet hususunda onun köleleriymiş gibi davranırmış. Ben Abdulmuttalib'e onlardan daha yakınım» demek istemiştir. Hamza'nin yaraladığı develerin kıymetini ödemesi icabeder. Bu babda bir rivâyet yoksa da Hazret-i Hamza'nin onları ödemiş olması, yahut onun namına Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vermiş olması yahut Hazret-i Ali'nin bedel istemekten vaz geçmiş olması muhtemeldir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5246-) Bana Ebû'r-Rabî Süleyman b. Dâvud El-Alekî rivâyet etti. ki): Bize Hammad yani İbn Zeyd rivâyet etti. ki): Bize Sabit, Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. Enes şöyle dedi: haram kılındığı gün ben Ebû Talha'nın evinde cemaatin sâkisi idim. İçkileri yalnız koruk ve kuru hurma şarabı idi. Bir de baktım bir dellâl sesleniyor. Ebû Talha bana: Çık da bak, dedi. Ben de çıktım. Ne göreyim! Bir dellâl bağırıyor: Dikkat!.. Şarap haram kılınmıştır. Artık (şarap) Medine'nin sokaklarında aktı. Ebû Talha bana: «Çık da onu dök!» dedi. Ben de döktüm. Bunun üzerine: Şarap kârınlarında olduğu halde filân öldürüldü. Filân öldürüldü, dediler. Yahut bunu bâzısı dedi. (Râvi bu cümle Enes'in hadîsinden midir bilmiyorum, demiştir.) Onun üzerine Allah (azze ve celle): edip, yararlı İşler yapanlara; korundukları, iman ettikleri ve yararlı işler yaptıkları taktirde içtikleri şey hususunda bir günah yoktur." âyetini indirdi Sûre-i Mâide, Âyet-: 93.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5247-) Bize Yahya b. Eyyûb da rivâyet etti, ki): Bize İbn Uleyye rivâyet etti. ki): Bize Abdulaziz b. Suhayb haber verdi. ki): Enes b. Mâlik'e Fadîh'i sordular da şu cevâbı verdi: Sizin Fadıh ismini verdiğiniz şu Fadıh'ımızdan başka bizim bir şarabımız yoktu. Ben ayakta olduğum halde Ebû Talha ile Ebû Eyyüb'a ve evimizde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir takım adamlara onu sunuyordum. Aniden bir adam gelerek: Haber size ulaştı mı? dedî. Hayır! dedik. Gerçekten şarab haram kılınmış, dedi. Bunun üzerine (Ebû Talha): Yâ Enes! Bu küpleri akıt, dedi. Bu adamın haberinden sonra artık ne ona döndüler, ne de Sordular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5248-) Bize yine Yahya b. Eyyûb rivâyet etti. ki): Bize İbn Uleyye rivâyet etti! ki): Bize Süleyman Et-Teymî de haber verdi. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti. ki): Ben cemaata, amcalarıma hizmet ediyordum. Kendilerinin fadıhm-dan onlara sunuyordum. Yaşça en küçükleriydim. Derken bir adam gelerek: Hiç şüphesiz şarap haram kılınmıştır, dedi. Bunun üzerine cemâat: Onu dök yâ Enes! dediler. Ben de onu döktüm. (Süleyman Dedi ki): Enes'e: O nedir? dedim. Koruk ve yaş hurmadır! dedi. Bunun üzerine Ebû Bekr b. Enes: Bu o gün onların şarabıydı, dedi. Süleyman ki: Bana bir adam dahi Enes b. Mâlik'ten rivâyet etti ki, Enes bunu söylemiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5249-) Bize Muhammed b. Abdi’l-a'iâ rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir babasından rivâyet etti. ki): Enes şunu söyledi: Ben cemâatin hizmetinde idim, onlara sunuyordum... İbn Uleyye hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Yalnız o Şöyle deditir: «Ebû Bekr b. Enes: Bu o gün onların şarabıydı, dedi. Enes de mevcuttu. Ama Enes bunu inkâr etmedi.» Abdi’la'lâ dedi ki: «Bize Mu'temir babasından rivâyet etti. ki): Bana benimle birlikte bulunanlardan bîri anlattı ki, kendisi Enes'i: Bu o gün onların şarabıydı, derken işitmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5250-) Bize Yahya b. Eyyûb da rivâyet etti. ki): Bize İbn Uleyye rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Ebi Arûbe dahi Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Ben Ebû Talha ile Ebû Dücâne'ye ve Muâz b. Cebel'e ensardan Birkaç kişi içinde bade sunuyordum. Bizim yanımıza giren, girip de: Yeni bir haber çıktı» deyince şarabın tahrimi indi. Biz de o gün şarablan devirdik. Bunlar, koruk ile kuru hurmanın karışımı idiler. ki: Enes b. Mâlik şunu söyledi. Gerçekten şarab haram kılındı. O gün ashabın umumiyetle şarapları koruk ve kuru hurma karışımı idi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5251-) Bize Ebû Gassân El-Misniaî ile Muhammed b. Mügennâ ve İbn Beşşar da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muâz b. Hişâm haber verdi. ki): Bana babam, Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes (Şöyle dedi): Ben Ebû Talha ile Ebû Dücâne'ye ve Süheyl b. Beydâ'a içinde koruk ve kuru burma karışımı bulunan bir kabdan hâde sunuyordum... Saîd hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5252-) Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Amr b. Hâris haber verdi. Ona da Katâde b. Diâme rivâyet etmiş ki, kendisi Enes b. Mâlik'i şöyle derken işitmiş: Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuru hurma ile renkti koruğu karıştırıp içmekten nehy buyurdu. Şarap haram kılındığı giin umumiyetle Arapların şarabı buydu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5253-) Bana yine EbÛ't-Tahir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Mâlik b. Enes, İshâk b. Abdillah b. Ebî Talhâ'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi ki (Şöyle dedi): Ben Ebû Ubeyde b. Cerrah ile Ebû Talha'ya ve Übeyy b. Ka'b'a fadıh ile kuru hurmadan şerbet sunuyordum. Derken onlara gelen gelerek: Gerçekten şarab haram kılındı, dedi. Bunun üzerine Ebû Talha: Yâ Enes! Kalk şu küpü kınver, dedi. Ben de taştan oyma küpümüze vararak onu dibi ile yere vurdum. Nihayet kırıldı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5254-) Bize Muhammed b. Müseanâ rivâyet etti. ki): Bize Ebû Bekr (yani Hanefi) rivâyet etti. ki): Abdu'l-Hamid b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti ki; kendisi Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işitmiş: Allah içerisinde şarabı haram kıldığı âyeti indirdi. Medine'de kuru hurmadan başka içilen bir içki yoktu. hadîsi Buhârî «Mezâlim», «Tefsir» ve «Eşribe» bahislerinde, Ebû Dâvud «Eşribe»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Vak'a Ebû Talha'nın evinde geçmiştir. Ebû Talha Hazret-i Enes'in üvey babasıdır. İsmi Zeyd b. Sehl El-Ensâri'dir. Akabe, Bedir, Uhud vesâir bütün gazalarda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bulunmuştur. Onun vefatından sonra kırk yıl daha yaşayarak Şam'da vefat etmiştir. Denizde vefat ettiğini söyleyen de vardır. Esas itibariyle kızarmaya veya sararmaya başlayan koruk hurma demektir. Fakat sonradan korukla olgun hurmanın karışımına, korukla kuru hurmanın, karışımına, sadece koruk hurmaya ve sadece kuru hurmaya fâdıh denilmiştir. Anlaşılıyor ki, şarab haram kılınınca evinde şarabı bulunan müslümanlar peyderpey onu sokaklara dökmüşler hattâ şarab sokaklarda sel gibi akmıştır. «Şarabın yollara dökülmesi, haram kılınıp terk edildiği şâyî olsun diyedir.» diyor. Şarab demektir. Bu kelime muhamere'den alınmıştır ki: Karıştırmak mânâsına gelir. Şarab da aklı karıştırdığı için ona hamr denilmiştir. Bir de tahmir'den alınmıştır. örtmek demektir. Şarab aklı örttüğü için ona hamr denilmiştir. Bu kelime Arabcada hem müzekker, hem müennes olarak kullanılır. Şarab üzümden yapılır. Ve İmâm-ı A'zam'a göre üzümün kaynatılmamış şırası kükreyip şiddetlendiği zaman şarab olur. Şarabın Arabcada iki yüz kadar ismi vardır. Fâdıh bunlardan biridir. Ancak üzümden değil, hurmadan yapılır. İbn-i Seyyide fadîh'ın yarılmış, koruk hurmadan yapılan içki olduğunu söyler. Demek oluyor ki, fadîh hurmanın gerek tazesinden, gerek kurusundan, gerekse bunları karıştırmak suretiyle mecmuundan ezilerek ve yarılarak kaynatılmamış suya atmak suretiyle yapılan şarabdır. diyor ki: «Müslim'in naklettiği bu hadîsler de sarhoşluk veren bütün içkilerin haram kılındığına ve bunların hepsine hamr yani şarab denileceğine sarahat vardır. Bu hususta fadîh, hurma şıraları; üzüm şırası; arpa, mısır ve darı suyundan, bal şerbetinden yapılan içkiler müsavidir. Bunların hepsi haram, hepsi hamrdır. Bizim mezhebimiz budur. Mâlik ve Ahmed'le Selef ve Halefin cumhûrlarının kavli de budur. Basralılardan bir cemaat haram olan yalnız üzüm şırasıyle pişmemiş kuru üzüm şerbetidir. Bunlar pişirilirse helâl olduğu gibi, bunlardan başka şeylerden yapılan içkiler pişirilsin pişirilmesin sarhoşluk vermedikçe helâldir, demişlerdir. Ebû Hanîfe: Haram olan yalnız hurma ve üzüm meyvelerinin sırasıdır. Üzüm şırasından yapılan içkinin azı-çoğu haramdır. Meğer ki, pişirilip de üçte ikisi gitmiş ola. Kuru hurma ile kuru üzüm şıralarının kaynatılmışları helâldir, Velevki azıcık kaynatılmış olsun demiş, burada bir smır tayin etmemiştir. Hurma ile üzümden yapılan şarabın kaynatılmayanı haramdır. Fakat içene had vurulmaz, demiştir. bunlar içilip de sarhoşluk vermediğine göredir: Sarhoş ederse bütün müslümanlarm icmai ile haramdır...» Dâvud-ı Tayâlisî'nin Hazret-i Berâ'b. Âzib'den tahrîc ettiği bir hadîste şöyle deniliyor: «Şarabın haram kılındığını bildiren âyet inice ashab: Ya haram kılınmadan evvel içenlerin hali ne olacak? dediler. Bunun üzerine: İman edip yararlı işler yapanlara, korundukları, iman ettikleri ve yararlı işler yaptıkları takdirde içtikleri şey hususunda bir günah yoktur âyeti indi.» Bu hadîsi Tirmizî de rivâyet etmiş ve onun hakkında: «Hasen sahihtir» demiştir. Âyetteki korunmaktan murad şarabı yeniden içmekten korunmaktır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabın Haram Kılındığını, Üzüm Suyundan Kuru Ve Koruk Hurmadan, Kuru Üzümden Ve Daha Başka Sarhoşluk Veren Şeylerden Yapıldığını Beyan Bâbı
5255-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman b. Mehdî haber verdi. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Süddî'den, o da Yahya b. Abbâd'dan, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e şarabdan sirke yapılır mı? diye sorulmuş da: diye cevap vermiş. hadis şarabdan sirke yapmayı caiz görmeyen İmâm Şafiî, İmâm Ahmed ve ekser ulemânın delilidir. Onlara göre şarabın içine ekmek, soğan, maya veya başka bir şey atmak suretiyle sirke yapılan şarab temiz olmaz. Necaseti bakidir. İçine atılan şey de pis olur. Artık bu sirke ebediyen temiz olmaz. Fakat şarab güneşten gölgeye yahut gölgeden güneşe nakletmek suretiyle sirke olursa temiz sayılıp sayılmayacağı hususunda şâfiîler'den iki kavil rivâyet olmuştur. Esah kavle göre temiz olur. İmâm A'zam ile Evzâi ve Leys sirke yapmakla şarabın temiz olacağına kaildirler., İmâm Mâlik’den üç rivâyet vardır. Bunların esah olanına göre şarabdan sirke yapmak haramdır. Sirkeyi yapan Allah'a âsî olur. Fakat yapılan sirke temizdir. İkinci kavle göre haramdır. Sirke yapmakla temiz olmaz. Üçüncüye göre helâldir, temiz olur. kendi kendine sirke olan şarabın temiz sayılacağına icma etmişlerdir. Mâlikîler'den Suhnûn'un; «Temizlenmez» dediği rivâyet olmuştur. -Eğer bu doğru ise kendinden evvel mun'akıd olan icma'la merduddur.» diyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabdan Sirke Yapmanın Haram Kılınması Bâbı
5256-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn-i Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki) ; Bize Şu'be, Simak b. Harb'den, o da Alkame b. Vâil'den, o da babası Vâil El-Hadramînden naklen rivâyet etti ki, Târik b. Süveyd El-Cu'fî, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şarabın hükmünü sormuş; o da kendisini men etmiş. Yahut onu yapmasını kerih görmüş. Bunun üzerine Târik: Ben onu ancak ilâç için yapıyorum, demiş. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem): O ilâç değildir. Lâkin derddir,: buyurmuşlar. hadîs-i şerif şarabın deva olmadığım sarahaten ifâde ediyor. Binâenaleyh şarabla tedavi haramdır. diyor ki: «Ulemâmıza göre sahih olan budur. Şarabla tedavi haram olduğu gibi, susuzluktan dolayı içilmesi de haramdır. Ama bir kimsenin lokma boğazında kahr da şarabdan başka onu geçirecek bir şey bulamazsa şarabîa geçirmesi lâzım gelir. Çünkü bu takdirde şarabla şifa yüzde yüzdür. Tedavi meselesinde böyle değildir." îmam-î A'zam'a göre şarabla tedavi caiz değildir. Zira Cenâb-ı Hak haram olan bir şeyde şifâ halketmez. İmâ-meyne göre ise caizdir. Çünkü bu bir zarurettir. Zaruretlerse haram olan şeyleri mubah kılar. şerîf dolayısıyîe şarabdan sirke yapmanın caiz olmadığına da delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Şarabla Tedavinin Haram Kılınması Bâbı
5257-) Bana Züheyr b. Hafb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Ebî Osman haber verdi. ki): Bana Yahya b. Ebî Kesir rivâyet etti. Ona da Ebû Kesir, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmiş. Ebû Hüreyre şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şu iki ağaçtandır ; Hurma ve üzüm!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Hurma Île Üzümden Yapılan Bütün İçkilere Şarab İsmi Verileceğini Beyan Bâbı
5258-) Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Evzâî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Kesir rivâyet etti. ki): Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işittim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: şu iki ağaçtandır- Hurma ve üzüm!» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Hurma Île Üzümden Yapılan Bütün İçkilere Şarab İsmi Verileceğini Beyan Bâbı
5259-) Bize Züheyr b. Harb ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki', Evzâî ile İkrime b. Ammar ve Ukbe b. Tev'em'den, onlar da Ebû Kesir'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şu iki ağaçtandır: Bağ ve hurma!» buyurdular. Ebû Küreyb'in rivâyetinde (Bu iki kelime müennes değil de) şeklinde (müzekker)'dir. hadîsin şerhinde Nevevî şunları söylemiştir: «Bu gösterir ki, kuru hurmadan, renkleşmeye başlamış koruktan, kuru üzümden ve başkalarından yapılan içkilere şarab denilir. Bu içkiler sarhoşluk veriyorsa haramdırlar. Yukarda da geçtiği gibi cumhûrun mezhebi budur. Hadîste mısırdan, baldan, arpadan ve daha başka şeylerden yapılan içkinin şarab olduğunu nefiy yoktur. Bu lâfızlarla bu içkilerin hepsinin şarab ve haram olduğunu bildiren sahih hadîsler sabit olmuştur. hadîste üzüme bağ denilmiştir. Sahih rivâyette ise bundan'nehiy buyurulmuştur. Binâenaleyh bu mânâda kullanılışı içki yasak edilmezden Önce olması ihtimali vardır. Bir ihtimal de onu cevazı bildirmek için kullanılmış olmasıdır. Şu halde ondan nehiy buyurması haram kılmak için değil, keraheti tenzihiye içindir. İhtimal bununla muhâtab olmaları ta'rif içindir. Çünkü onların dilinde ekseriyetle kullanılan malûm söz budur.» karşı Hanefîler'den Aynî Şöyle deditir: «Ebû Hanife'nin mezhebi şudur: Üzüm şırası kükreyip şiddetlenir de köpüğünü atarsa şarab olur. Üzümden başkalarından yapılan içki hakikî şarap değildir.» Filhakika Hanefîler'e göre rakı, bira, likör gibi içkilerin haram kılındığı nassı kitapla değil, kıyâs yoluyla anlaşıldığından hükümlerinde de az çok değişiklikler vardır. Meselâ: Şarâbın bir damlası had vurmayı icab ederken rakı ve emsalinin damlası değil, ancak sarhoş edecek miktarı had vurmayı gerektirir. Bunların hepsine birden hamr yani şarab hükmü vermeye imkân yoktur. Çünkü isimlerde kıyas cereyan etmez. Muhalifleri ise bu içkilere kıyas yoluyla şarab ismini vermişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Hurma Île Üzümden Yapılan Bütün İçkilere Şarab İsmi Verileceğini Beyan Bâbı
5260-) Bize Şeyban b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Cerir b. Hâzini rivâyet etti. ki): Ata' b. Ebî Keban'dan dinledim. ki): Bize Câbir b. Abdillah El-Ensârî rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kuru üzümle kuru hurmanın ve korukla kuru huımanm karıştırılmasını yasak etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı
5261-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys Ata' b. Ebî Rebah'tan, o da Câbir b. Abdillah El-Ensârî’den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki kuru hurma ile kuru üzümden beraberce nebiz yapılmasını ve olgun hurma ile koruk hurmanın beraberce nebiz yapılmasını yasak etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı
5262-) Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd İbn-ü Cüreyc'den rivâyet etti, H. İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Râfi' dâhi rivâyet ettiler. Lâfız İbn-i Râfiî'ndir. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn-i Cüreyc haber verdi. ki): Ala' bana şunu söyledi; Ben Câbir b. Abdillâh'i şöyle derken işittim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yapmak için olgun hurma İle koruk hurmayı ve bunu üzümie kuru hurmayı bir yere toplarnayın buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı
5263-) Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh dahi rivâyet etti. ki): Bize Leys, Hakim b. Hizâm'in azatlısı Ebû'z-Zübeyr El-Mekkî'den, o da Câbir b. Abdillâh El-Ensârî'den, o da'Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: Kuru üzümle kuru hurmanın beraberce nebiz yapılmasını ve koruk hurma ile olgun hurmanın beraberce nebiz yapılmasını yasak etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı
5264-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Zürey', Teymî'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den, naklen haber verdi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kuru hurma ile kuru üzümün bir araya karıştırılmasını ve kuru hurma ile koruk hurmanın bir araya karıştırılmasını yasak etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı
5265-) Bize Yahya b. Eyyûb rivâyet etti. ki): Bize İbn-i Uleyye rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Yezîd Ebû Mesleme, Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize kuru üzümle kuru hurmayı ve koruk hurma ile kuru hurmayı karıştırmamızı yasak etti, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı
5266-) Bize Nasr b. Alî El-Cehdamı de rivâyet etti. ki): Bize Bişr (yani İbn-i Mufaddal) Ebû Mesleme'den bu isnadla bu hadîsin mis-lini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı
5267-) Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Veki', İsmail b. Müslim El-Abdî'den, o da Ebû’l-Mütevekkil En-Nâci'den, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): her kim nebîz içecekse, onu tek başına kuru üzüm olarak yahut tek başına kuru hurma veya tek başına koruk olarak içsin!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı
5268-) Bu hadîsi hana Ebû Bekr b. Ishak dahi rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubade rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Müslim El-Abdî, bu isnadla rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) korukla kuru hurmayı yahut kuru üzümle kuru hurmayı veya kuru üzümle koruk hurmayı karıştırmayı bize yasak etti. Bu hadîste: onu kim içerse...» buyurmuş, Râvi hadîsi Vekî'in hadisi gibi rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İçkiler
Konu: Kuru Hurma İle Kuru Üzümden Karışık Olarak Nebiz Yapmanın Keraheti Bâbı