Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

5720-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd, Züheyr b. Harb ve İbn Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Eyyûb'dan, o da Muhammed b. Sîrîn'den naklen rivâyet etti. ki): Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken dinledim. Ebû'l-Kâasım (sallallahü aleyhi ve sellem): ismimi koyun ama künyemi takmayın!» buyurdular. Amr Ebû Hiireyre'den, dedi, «semi'tû» demedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5721-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. AbdİIlah b. Nünıeyr, Ebû Said El-Eşecc ve Muhammed b. Müsennâ El-Anezî rivâyet ettiler. Lâfız İbn Nümeyr'indir. (Dediler ki): Bize İbn İdris babasından, o da Simâk b. Harb'den, o da Alkame b. Vâil'den, o da Muğîre b. Şu'be'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Necrâna geldiğim vakit bana sordular, dediler ki: Siz Ebû Harun'un kız kardeşi diye okuyorsunuz. Halbuki Mûsa, İsa'dan şu ve şu kadar sene öncedir! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelince bunu kendisine sordum da: kendilerinden önceki Peygamberlerinin ve sulehanın adlarını koyarlardı.» diye cevâb verdi. rivâyetlerden Enes hadîsini Buhârî «Kîtâbu’l-Buyû'»'-da, Câbir hadîslerini «Fartu'l-Humus» ve «Edeb» bahislerinde; Ebû Hüreyre hadîsini «Kitâbu'l-Menâkıb»'de tahrîc etmiştir. Bu babda Sünen sahipleriyle diğer hadîs uleması birçok hadîsler rivâyet etmişlerdir. Bunların mecmuu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ümmetine kendi ismini koymalarına izin verdiğini, fakat künyesini takmalarına izin vermediğini bildirmektedirler. Hazret-i Ali’ye ise doğacak çocuğuna isim ve künyesini takmasına ruhsat vermiştir. Bu sebeple ulemâ bu meselede birçok mezheblere ayrılmışlardır. Kâdî Iyâz'la başkaları bu mez-hebleri toplamış, mecmuu altıyı bulmuştur. Şöyle ki:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Ebü Kasım Künyesini Takınmaktan Nehiy Ve Müstehab Olan İsimlerin Beyanı Bâbı
5722-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Efaî Şeybe rivâyet ettiler. (Ebû Bekir dedi ki: Bize Mu't emir b. Süleyman, Rukeyn'den, o da babasından, o da Semura'dan naklen rivâyet etti. Yahya ise: Bize Mu'te-mir b. Süleyman haber verdi, dedi. ki): Rukeyni babasından, o da Semûra b. Cündeb'den naklen rivâyet ederken dinledim.) Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kölelerimize dört isim vermemizi bize yasak etti. Eflah, Kabâh, Yesâr ve Nâfi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsimler Koymanın, Nafi Ve Benzeri İsimlerin Keraheti Bâbı
5723-) Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Cerîr Rukeyn b. Rabi'den, o da babasından, o da Sem ura b. Cündeb'ten naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Rabâh, Yesâr, Eflah ve Nâfi' adı koyma!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsimler Koymanın, Nafi Ve Benzeri İsimlerin Keraheti Bâbı
5724-) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivâyet etti- ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Mansûr Hilâl b. Yesâf'dan, o da Rabi' b. Umeyle'den, o da Semûra b. Cündeb'den naklen rivâyet etti. Semûra şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ındinde sözün en makbulü dörtdür: Allah'ı tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'dan başka ilâh yoktur ve Allah en büyüktür (sözleri). Bunların hangisinden başlasan sana zarar etmez. Ama sakın çocuğuna Yesâr, Rabâh, Necîh ve Eflah adlarını koymayasın! Çünkü sen orada mı o dersin, orada olmaz da! hayır! der.» buyurdular. (Râvi Dedi ki, bunlar dört sözdür. Benim üzerimden fazlalaştırmayın!)

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsimler Koymanın, Nafi Ve Benzeri İsimlerin Keraheti Bâbı
5725-) Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bana Cerîr haber verdi. H. Ümeyye b. Bîstâm dahi rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. ki): Bize Ravh (Bu zât İbn Kâasım'dır) rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ ile İbn Bessâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. râvilerin hepsi Mansûr’dan Züheyr'in isnadı ile rivâyette bulunmuşlardır. Cerîrle Ravh'ın hadîsi kıssasiyle Züheyr'in hadîsi gibidir. Şu'-be'nin hadîsine gelince, onda yalnız çocuğa isim koyma zikredilmiş, dört söz zikredilmemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsimler Koymanın, Nafi Ve Benzeri İsimlerin Keraheti Bâbı
5726-) Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef rivâyet etti. ki): Bize Ravh rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir b. Abdillâh'ı şöyle derken işitmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ya'lâ, Bereket, Eflah, Yesâr, Nâfi' ve buna benzer isimleri koymaktan nehyet-mek istedi. Sonradan bunlardan sükût buyurduğunu gördüm. Artık hiç bir şey söylemedi. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan nehy etmeden dünyadan gitti. Bilâhare Ömer bunları yasak etmek istedi. Sonra o da bıraktı. Iyâz bu hadîsin ekser nüshalarında Ya'lâ yerine Mukbi1 zikredildiğini, Ya'lâ'nın hata olacağını söylemişse de Nevevî bunu reddetmiş: «Kâdî'nin inkâr ettiği münker değil, bilâkis hem rivâyetçe, hem mânâca sahîh ve meşhur olan odur.» demiştir. «Benim üzerimden fazlalaştirmayın...» sözünden murad; dörtten başka benden bir şey nakletmeyin. Meselâ: Beş veya altı isim söylemişim gibi göstermeyin, demektir. «Bunda dört isme kıyas ve onlara kendi mânâlarındaki bazı isimleri katmak men edilmiş değildir. Ulemâmız diyor ki: Eu hadîste zikredilen isimleri ve o mânâdaki başka isimleri koymak mekruhtur. Kerahet yalnız bu dört isme mahsus değildir. Hem bu kerahet; kerahet-i tahrimiyye değil, kerâhet-i tenzîhiyyedir. Kerahetin illetini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Çünkü sen orada mı? dersin; o da hayır! der) kavîiyle beyan buyurmuş, bu cevaptaki çirkinliği kerih görmüştür. Çok defa bu cevap bazı insanları teşe'üme sevkeder» diyor. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu isimleri koymaktan men etmek isteyip, sonra vaz geçmesinin mânâsı: Haram kılmak istemiş sonra bundan vaz geçmiş demektir. Kerahet-i Tenzîhiyye ifâde eden nehiy başka hadîslerde de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsimler Koymanın, Nafi Ve Benzeri İsimlerin Keraheti Bâbı
5727-) Bize Ahmed b. Hanbel ile Züheyr b. Harb, Muhammed b. Müsennâ, Ubeydullah b. Saîd ve Muhammed b. Beşşar rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya b. Saîd, Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Asiye ismini değiştirmiş ve: Cemîle'sin!» buyurmuştur. «Ahberanî» yerine -an» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsmi Güzele Çevirmenin, Berra İsminin Zeynep, Cübveriye Ve Benzerleriyle Değiştirmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5728-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme Ubeydullah'dan, o da Nâfı'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki: Ömer'in bir kızına Âsiye denilirnıiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona Cemile adını takmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsmi Güzele Çevirmenin, Berra İsminin Zeynep, Cübveriye Ve Benzerleriyle Değiştirmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5729-) Bize Amru'n-Nâkıd ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız Amr'ındır. (Dediler ki): Bize Süfyân, Talha oğullarının azatlısı Muhammed b. Abdirrahman'dan, o da Küreyb'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Cüveyriye'nin ismi Berra idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Cüveyriye'ye çevirdi. (Birisi için) Ber-ra'nın yanından çıktı, denilmesini kerih görüyordu. İbn Ebî Ömer'in Küreyb'den rivâyet ettiği hadîste (râvi) İbn Abbâs'dan işittim, demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsmi Güzele Çevirmenin, Berra İsminin Zeynep, Cübveriye Ve Benzerleriyle Değiştirmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5730-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Atâ' b. Ebî Meymûne'den rivâyet etti. ki): Ben Ebû Râfi'i, Ebû Hüreyre'den rivâyet ederken dinledim. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsmi Güzele Çevirmenin, Berra İsminin Zeynep, Cübveriye Ve Benzerleriyle Değiştirmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5731-) Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ata' b. Ebî Meymûne'den, o da Ebû Râfi'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Zeyneb'in ismi Berra imiş. O kendisini temize çıkarıyor, demişler. Onun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona Zeyneb ismini vermiş. Hadîsin lâfzı İbn Beşşâr'dan geri kalanlarıdır. İbn Ebî Şeybe: Bize Muhammed b. Ca'fer, Şu'be'den rivâyet etti, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsmi Güzele Çevirmenin, Berra İsminin Zeynep, Cübveriye Ve Benzerleriyle Değiştirmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5732-) Bana İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize îsa b. Yûnus haber verdi. H. Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. iki râvi demişler ki: Bize Velid b. Kesir rivâyet etti. ki): Bana Muhammed b. Amr b. Atâ’ rivâyet etti. ki): Bana Zeyneb binti Ümmü Seleme rivâyet etti. ki): Benim ismim Berrâ idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana Zeyneb ismini verdi. ki: Resûlüllah'ın yanına Zeyneb binti Cahş girdi. Onun ismi de Berrâ îdi. Ona da Zeyneb ismini verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsmi Güzele Çevirmenin, Berra İsminin Zeynep, Cübveriye Ve Benzerleriyle Değiştirmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5733-) Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Hâşim b. Kâasım rivâyet etti. ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Muhammed b. Amr b. Atâ'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Ben kızıma Berra ismini verdim. Müteakiben Zeyneb binti Ebî Seleme bana şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu isimden nehiy buyurdu. Benim adım da Berra idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): temize çekmeyin! Allah sizin iyi olanlarınızı pek âlâ bilir.» dedi. (Oradakiler): Ona ne isim verelim? diye sordular. «Zeyneb İsmini verin.» buyurdu. hadîsi Buhârî ile İbn Mâce -Kitâbu'l-Edeb-'de tahrîc etmişlerdir. hadîslerden çirkin ismin güzel bir isimle değiştirilmesi gerektiği anlaşılıyor. Birr'den müştaktır. Birr tâat mânâsına gelir. Şu halde Berrâ: îyi olan kişi mânâsına gelir ki, bazılarının Hazret-i Zeyneb hakkında temize çekiyor.» demelerinin sebebi budur. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: temize çekmeyin!» sözü ile işaret ettiği de budur. Yani: Kendinize iyi mânâsına gelen Berrâ adını takıp da bununla iyi olduk sanmayın, Allah kimin iyi olduğunu herkesten âla bilir, demek istemiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı kirâmdan birçoklanm adlarını değiştirdiği sahîh hadîslerle sabit olmuştur. Bu değiştirmenin illeti kendini temize çekmek yahut teşe'ümdür.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çirkin İsmi Güzele Çevirmenin, Berra İsminin Zeynep, Cübveriye Ve Benzerleriyle Değiştirmenin Müstehab Oluşu Bâbı
5734-) Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî ile Ahmed b. Hanbel ve Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Lâfız Ahmed'indir. (Eş'asî: Ahberana, ötekiler: Haddesena tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: ındinde en kötü isim Meliküt-Emlâk ismi alan kişi (nin ismi) dir.» buyurmuşlar. Ebî Şeybe kendi rivâyetinde: «Allah (azze ve celle)’den başka Mâlik yoktur.» cümlesini ziyâde etti. dedi ki: «Süfyân Şâhîn Şah gibi, dedi.» b. Hanbel de dedi ki: «Ebû Amr'a, anha' ne demektir? diye sordum. En alçaktır, cevâbını verdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Melikül Emlak Ve Melikül Mülük Adlarını Takınmanın Haram Kılınması Bâbı
5735-) Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih’den naklen haber verdi. Hemmâm: Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettikleri şunlardır, diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biri de şudur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gününde Allahü teâlâ’nın en fazla gadab edeceği en pis ve en kindar adam Melikül-Emlak adını takınan kimsedir. Allah'tan başka Melik yoktur.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Edeb»'de tahrîc etmiştir. şerifte ahna', ağyaz ve ahbes tâbirleri kullanılmıştır. Ahna'ı Ebû Amr en alçak diye tefsir etmiştir. Bu Ebû Amr, İshâk b. Mirar'dır ki, meşhur lügat ve nahv âlimidir. Onu Ebû Amr Eşşeybânî ile karıştırmamalıdır. Şeybânî tabiinden olup İmâm Ahmed b. Hanbel doğmazdan evvel vefat etmiştir. Ebû Amr'dan başkalarına göre hadîsin mânâsı kıyâmet gününde en hakîr, en zelil adam Melikül Emlâk adını taşıyan kimsedir. Maksat isim değil, ismin sahibidir. Kâdi Iyâz: «Bu hadîsle isimle müsemmânm bir şey olduğuna istidlal edilir. Bu husustaki hilaf meşhurdur.» diyor. Bâzılarına göre Ahna' en fâcir mânâsına gelir. Ahbes en pis mânâsına olup, burada Ahna' ile aynı mânâya gelir. En çirkin, en yalan demektir. Ahna'a daha başka mânâlar veren de olmuştur. «Ağyaz» Gayz'dan alınmıştır. Gayz intikam almaktan âciz kalan kimsenin gzab ve hiddetidir. Ki Allahü teâlâ hakkında müstehil yani imkânsızdır. Binâenaleyh ya onun şiddete kerih görmesinden kinaye yahut da vereceği cezadan mecaz olur. Ağyaz kelimesinin aynı cümlede iki defa kullanılması Kâdi Iyâz'a göre bazı râvilerin vehminden ileri gelmiştir. Maamafih bu kelimenin «ağnat» olması ihtimâlinden bahsedenler de vardır. Yani bu iki kelimeden biri «ağyaz», diğeri «ağnat»'dır. Ağnat, en şiddetli sıkıntı gören manasınadır. Melik ül-Emlâk bütün mülklerin sahibi mânâsına gelir. Bütün mülklerin sahibi ise Allah'dır. Onun için rivâyetlerin birinde Allah'dan başka Mâlik yoktur, buyurulmuştur. Binâenaleyh doğan çocuğa bu ismi takmak haram olduğu gibi, Allah'a mahsus Rahman, Kuddûs, Müheymin, Halik ve emsali isimleri Şahin Şah, Şahân Şah, Şahântıl-Mülük gibi acem mübalâğası sayılan unvanları takmak da haramdır. Çünkü onların hepsinde kula yakışmayan bir büyüklük vardır. Ebû Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh)’den merfû olarak rivâyet edilen bir hadîste: Hakîm ve Ebû'l-Hakem adlarını koymayın; çünkü hakim alîm olan yalnız Allah'dır.» buyurulmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Melikül Emlak Ve Melikül Mülük Adlarını Takınmanın Haram Kılınması Bâbı
5736-) Bize Abdü’l-A'lâ b. Haramâd rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme, Sabit El-Bûnânî'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Abdullah b. Ebî Talhate'l-Ensâri doğduğu vakit onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürdüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir aba içinde devesini katranlıyordu. (Bana): kuru hurma var mı?» diye sordu. Evet! dedim. Ve kendilerine birkaç hurma verdim. Onları ağzına atarak çiğnedi. Sonra çocuğun ağzını açtı ve hurmayı içine püskürdü. Çocuk onu yalamaya başladı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sevgilisi hurmadır.» buyurdu. Ve çocuğa Abdullah adını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5737-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. ki): Bize İbn Avn İbn Sîrîn'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. Enes şöyle dedi: Ebû Talha'nın hasta bir oğlu vardı. Ebû Talha (bir haceti için) dışarı çıktı ve çocuk öldü. Ebû Talha döndüğü vakit: Oğlum ne yapıyor? diye sordu. Ümmü Süleym: O eskisinden daha sakindir, dedi. Ve ona akşam yemeğini yedi. Sonra Ümmü Süleym'e yakınlık etti. Bundan fariğ olunca Ümmü Süleym: Çocuğu defnedin! dedi. Sabaha çıkınca Ebû Talha Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek (olanı) ona haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gece gelin güveyi oldunuz mu?» diye sordu. Evet! cevâbını verdi. Bunlara bereket ver!» diye dua etti. Sonra Ümmü Süleym bir oğlan doğurdu. Ebû Talha bana: Bunu yüklen de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götür, dedi. çocuğu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e götürmüş. Ümmü Süleym onunla birkaç kuru hurma göndermişmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuğu almış ve: yanında bir şey var mı?» diye sormuş. Evet! Birkaç hurma var, demişler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hurmaları alarak çiğnemiş. Sonra onları ağzından alarak çocuğun ağzına koymuş. Sonra tahnik yapmış ve çocuğa Abdullah ismini vermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5738-) Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Haramâd b. Mes'ade rivâyet etti. ki): Bize İbn Avn, Muhammed'den, o da Enes'den naklen bu kıssa ile Yezid'in hadîsi gibi rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5739-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Bû-reyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. Ebû Mûsâ Şöyle dedi: Bir oğlum dünyaya geldi de, onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdim. Ona İbrahim adım verdi. Ve bir kuru hurma ile tahnik yaptı. rivâyetleri Buhârî «Kitâbül-Akîka»'da tahrîc etmiştir. Talha (radıyallahu anh) Hazret-i Enes'in üvey babası olduğunu evvelce görmüştük. Şu halde yeni doğan Abdullah b. Ebî Talha, Enes (radıyallahü anh)’in anne bir kardeşi demektir. sevgilisi kuru hurmadır.» diye terceme ettiğimiz cümlesi ha'nın zamme ve kesresiyle okunmuştur. Kesre ile okunduğu takdirde mahbub mânâsına gelir. Ve kelimenin son merfu' okunarak bir mübteda haber cümlesi meydana gelir ki, bizim verdiğimiz mâriâ buna göredir. Bu kelime ha'nın zammı ile Hub okunursa masdardır. Bu takdirde sonunu mansûb ve merfu okumak caizdir. Mansûb kıraati daha meşhurdur. Mansûb okunduğu takdirde cümle: «Ensann sevdikleri kuru hurmaya bakın!» diye takdir olunur. Temr kelimesi dahi mansûb okunur. Hub kelimesini merfu okuyan, onu mübtedâ yapmış olur. Haberi mahzufdur. «Lâzımdır yahut âdettir...» gibi bir haber takdir olunur. Süleym'in: «O eskisinden daha sakindir...» sözü icabında tevriyeli konuşmanın caiz olduğuna delildir. Bu sözden çocuğun sağ olduğu ve hastalığının hafiflediği anlaşılır. Hakikatte ise ölmüştür. Fakat annesi kocasına karşı vazifesinde kusur etmemek için böyle kapalı konuşmuştur. Nitekim ortada hiç bir şey yokmuş gibi kocasına akşam yemeği getirerek onu doyurmuş, sonra onun cima isteğini de reddetmeyerek itaatta bulunmuştur. Hersey bittikten sonra da çocuğun öldüğünü söylemiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ümmü Süleym'in bu eşsiz sabır ve metanetine hayret etmiştir. bu gece gelin güveyi oldunuz mu?» diye sorması bundandır. "Tahnikin kuru hurma gibi tatlı bir şeyi çiğneyerek yeni doğan bir çocuğun ağzına sürmek mânâsına geldiğini de evvelce görmüştük.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5740-) Bize Hakem b. Mûsa Ebû Salih rivâyet etti. ki): Bize Şuayb (yani İbn İshâk) rivâyet etti. ki): Bana Hişâm b. Urve haber verdi. ki): Bana Urve b. Zübeyr ile Fatıme binti Münzir b. Zübeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Esma binti Ebû Bekr Abdullah b. Zübeyr'e gebe olarak hicret ettiği vakit çıktı da Küba'ya geldi. Ve Küba'da Abdullah'ı doğurdu. Doğurduktan sonra ona çiğnem yaptırmak üzere Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına çıktı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuğu ondan alarak kendi kucağına koymuş. Sonra bir kuru hurma istemiş. Âişe ki: Biz onu buluncaya kadar bir müddet aradık durduk. Onu çiğnedi. Sonra çocuğun ağzına tükürdü. Ve karnına ilk giren şey Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in tükruğü oldu. Sonra Esma şunu söylemiş: Sonra çocuğu sıvazladı, üzerine dua etti. Ve ona Abdullah ismini verdi. Bilâhare bu çocuk yedi veya sekiz yaşlarında iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bey'at etmeye geldi. Bunu ona Zübeyr emretmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun kendine doğru geldiğini görünce gülümsedi. Sonra çocuk ona bey'at etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5741-) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme Hişâm'dan, o da babasından, o da Esmâ'dan naklen rivâyet etti ki: Esma Abdullah b. Zübeyr'e Mekke'de iken gebe kalmış. Esma şöyle dedi: Müddetimi tamamladığım halde çıktım Medine'ye geldim. Ve Küba'ya müsafir oldum. Onu Küba'da doğurdum. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim. Onu kucağına koydu. Sonra bir kuru hurma isteyerek onu çiğnedi. Sonra çocuğun ağzına tükürdü. Böylece çocuğun karnına giren ilk şey Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in tükrüğü oldu. Sonra onu hurma ile tahnik etti. Sonra ona dua etti. Bereket diledi. Bu çocuk İslâmiyette doğan ilk çocuktur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5742-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki) . Bize Hâlid b. Mâhled, Alî b. Müshir'den, o da Hişam b. Urve'den, o da babasından, o da Esma binti Ebî Bekr'den naklen rivâyet etti ki, Esma Abdullah b. Zübeyr'e gebe olduğu halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına hicret etmiş. Ebû Üsâme'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5743-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Numeyr rivâyet etti. ki): Bize Hişam (yani İbn Urve) babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e çocuklar getirilir de onlara bereket duasında bulunur. Ve hurma çiğnermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5744-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti, ki): Bize Ebû Halid El-Ahmar, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah b. Zübeyr'i tahnik ettirmek için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirdik. Bir hurma aradık ama bulması bize hayli güç oldu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5745-) Bana Muhammed b. Sehl Et-Temîmî Ve Ebû Bekr b. İshâk rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Ebî Meryem rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (Bu zat Ebû öassan İbn Mutarrîfdir) rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hazım, Sehl b. Sa'd'dan rivâyet etti. ki): Münzir b. Ebî Üseyd doğduğu zaman onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de onu uyluğunun üzerine koydu. Ebû Üseyd oturuyordu. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) önünde bir şey'e meşgul oldu. Ebû Üseyd de emir verdi. Ve oğlu Resûlillah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in uyluğu üzerinden kaldırıldı. Onu geri çevirdiler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendine gelerek: nerede?» diye sordu. Ebû Üseyd: Biz onu geri çevirdik, ya Resûlallah! dedi. «Onun ismi ne?» diye sordu. Ebû Üseyd: Fülân ya Resûlallah! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hayır! Velâkin onun ismi Münzir'dir.» buyurdu. Ve ona o gün Münzir adını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5746-) Bize Ebû Rabi' Süleyman b. Dâvud El-Atekî rivâyet etti. ki): Bize Abdû'l-Varis rivâyet etti. ki): Bize Ebû't-Teyyah rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5747-) Bize Şeyban b. Ferrûh da rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Abdü'l-Vâris, Ebû't-Teyyah'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ahlâkça insanların en güzeli idi. Benim bir kardeşim vardı ki, ona Ebû Umeyr denilirdi. (Râvi Dedi ki: zannederim memeden ayrılmıştı, dedi.) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (bize) gelip de onu gördüğü zaman: Umeyr! Ne yaptı Nugayr!» derdi. Ebû Umeyr bu kuşla oynardı. hadîsini Buhârî «Menâkıb-ı Ensâr»'da, Sehl ve Enes rivâyetlerini «Kitâbu'l-Edeb»'de tahrîc etmiştir. Esma'nın: «Müddetimi tamamladığım halde Medine'ye geldim» sözünden muradı: Ekseriyetle doğum müddeti olan dokuz ayı tamamladım, demektir. Abdullah'in İslâm'da doğan ilk çocuk olması mutlak değildir. O Medîne'ye hicretten sonra orada doğan ilk muhacir çocuğudur. Yoksa Ensâr'dan Nu'man b. Beşîr Medine'de ondan önce doğmuştur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Abdullah için hurma çiğneyerek ağzına çalmış, mübarek eliyle onu meshet-miş, onun hakkında hayır ve bereket niyazında bulunmuştur. Filhakika Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in duası kabul buyurulmüş, bereketi Abdullah'in üzerinde zuhur etmiş, Abdullah insanların en faziletli, en cesur ve hilâfet hususunda en âdillerinden biri olmuştu. Nihayet şehid edilmiştir. Hazret-i Abdullah yedi sekiz yaşlarına gelince babası tarafından Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bey'at etmeye gönderilmiş, o da gitmişti. Onun geldiğini görünce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gülümsemesi; ya sevindiğinden yahut istikbalde Abdullah'in başına geleceğinden dolayıdır. Hazret-i Abdullah'in bu bey'atı teberrük ve teşerrüf içindi. Çünkü henüz bulûğa ermemişti. Mükellef değildi. Üseyd'in ismi Mâlik b. Ebî Rabîa'dır. Fakat oğluna verdiği ismin ne olduğu malûm değildir. Yalnız çirkin bir isim olduğu söylenmiştir. Bundan dolayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) o ismi değiştirerek çocuğa Münzir ismini vermiştir. Bâzılarına göre buna sebep babasının amcası oğlunun Münzir adını taşımasıydı. Bu zâta Münzir b. Amr denilirdi. Ve kabilesinin reisiydi. Bi'ri Maûne vak'asında şehid düşmüştü. Enes'in bahsettiği kardeşi Ebû Ümeyr onun anne bir kardeşidir. Bu çocuk sütten yeni kesilmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ziyaretlerine geldikçe ona şaka yapar: . Ebâ Umeyr! Ne yaptı Nuğayr?» derdi. Nuğayr mi tasgiridir. Nogar serçe büyüklüğünde kırmızı gagalı bir kuştur. Ümeyr'in bu cinsden bir kuşu vardı. Bir gün kuş ölmüş; Ebû Ümeyr buna çok üzülmüştü. Resûli Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şakalaşması bundandı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Çocuk Doğduğu Zaman Çiğnem Yapılmasının Ve Çiğnem Yapacak Salih Bir Zata Götürülmesinin Müstehab Oluşu, Doğduğu Gün Adının Konabilmesi Ve Abdullah, İbrahim Vesair Peygamberlerin Aleyhimüsselâm İsimlerini Koymanın Müstehab Oluşu Bâbı
5748-) Bize Muhammed b. Uheyb El-Guberî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Ebû Osman'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): oğulcuğum!» diye hitab etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Oğlundan Başkasına: Ey Oğulcuğum, Demenin Cevazı Ve Bunu Latife İçin Söylemenin Müstehab Oluşu Bâbı
5749-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Ömer'indir. (Dediler ki): Bize Yezid b. Harun, İsmail b. Ebî Hâlid'den, o da Kays b. Ebî Hâzım'dan, o da Muğîre b. Şu'be'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi); Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Deccal'i benden çok kimse sormamıştır. Bana şöyle buyurdular: oğulcuğum! Sen onun için niye yoruluyorsun. O sana asla zarar verecek değildir.» Ben dedim ki: Onun beraberinde su nehirleri, ekme dağları olacağını söylüyorlar. Allah'a bundan daha ehvendir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Oğlundan Başkasına: Ey Oğulcuğum, Demenin Cevazı Ve Bunu Latife İçin Söylemenin Müstehab Oluşu Bâbı
5750-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler (Dediler ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. Süreye b. Yûnus da rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize Cerîr haber verdi. H. Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi İshıâil'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız Yezid'in hadîsinden başka hiç birinin hadisinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Muğîre'ye ; oğulcuğum!..» sözü yoktur. Allah'a bundan daha ehvendir.» cümlesinden murad onun Allah ındinde bir kıymeti yoktur ki, elinde böyle acaib garaib halketsin demektir. sonuna doğru görüleceği vecihle Deccal'ın bu gibi hârikalar gösteremiyeceğini bildiren hadîsler rivâyet olunmuştur. Bu hadîsler bir kimsenin yaşça kendinden küçük olan birine oğlum, oğulcuğum, yavrucuğum gibi sözleri söyleyebileceğine delildir. Bu gibi sözlerden murad lütuf ve şefkatdir. Başkasına oğlum diyen kimse şefkat ve merhamet hususunda sen benim oğlum yerindesin, demek ister. Nitekim ekseriya muhataba, kardeşim! diye hitab edilir. Bundan maksad da aynen öteki gibi şefkat ve merhamettir. Bu maksatla bu gibi kelimeleri söylemek müste-hab olur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Muğîre'ye: sana asla zarar verecek değildir» şeklinde verdiği cevâp mucizelerinden biridir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Oğlundan Başkasına: Ey Oğulcuğum, Demenin Cevazı Ve Bunu Latife İçin Söylemenin Müstehab Oluşu Bâbı
5751-) Bana Amr b. Muhammed b. Bükeyr En-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. ki): Bize Vallahi Yezid b. Husayfe, Büsr b. Said'den rivâyet etti. ki): Ben Ebû Saîd-i Hudri'yİ dinledim. Şöyle diyordu: Medine'de ensârın meclisinde oturuyordum. Derken yanımıza ürkerek yahut korkutulmuş olarak Ebû Mûsa geldi: Sana ne oldu? dedik. Ömer ona gelmem için bana haber göndermiş. Ben de kapısına geldim, üç defa selâm verdim, fakat bana cevap vermedi. Ve döndüm. Sonra bana: Bize gelmekten seni ne men etti? dedi. Ben de: Ben sana geldim, kapma üç defa selâm verdim. Ama bana cevap vermediler. Onun için döndüm. Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): üç defa izin ister de kendisine izin verilmezse geri dönü versin!» buyurdular, dedim. Bunun üzerine Ömer: Bu söylediğin üzerine şahit getir. Yoksa canını yakarım! dedi, b. Ka’b: Onunla beraber kavmin en küçüğünden başkası kalkmaz, dedi. Ebû Saîd ki: Ben kavmin en küçüğüyüm, dedim. Ömer: O halde onu götür, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5752-) Bize Kuteybe b. Saîd ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Yezîd b. Husayfe'den bu isnadla rivâyet etti. İbn Ebî Ömer kendi rivâyetinde şunu ziyade etmiştir: «Ebû Saîd ki): Ben de Ebû Mûsa ile beraber kalktım ve Ömer'e giderek şahitlik ettim.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5753-) Bana Ebû't-Tahir rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Amr b. Haris, Bükeyr b. Eşecc'deo naklen rivâyet etti. Ona da Büsr b. Saîd rivâyet etmiş ki, kendisi Ehâ Saîd-i Hudri'yi şunu söylerken işitmiş: Ubeyy b. Ka'b'ın yanında bir meclisde idik. Derken Ebû Musel-Eş'arî kızgın olarak geldi ve durarak: Sizden Allah aşkına soruyorum! Hiç biriniz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: istemek üç keredir. Sana izin verilirse ne âla! Yoksa dönüver!» buyururken işitti mi? dedi. Übeyy: Ne o? diye sordu. ki: Ben dün Ömer b. Hattâb'ın yanına girmek için üç defa izin istedim. Fakat bana izin verilmedi. Ben de döndüm. Sonra bugün ona gelerek yanına girdim. Ve: Dün ben geldim, Üç defa selâm verdim. Sonra çekildim gittim diye kendisine haber verdim. Ömer: Seni işittik ama biz o anda meşgul idik. Sana izin verilinceye kadar izin İstemeye devam etseydin ya! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim gibi izin istedim, dedim. Ömer: Vallahi ya bana bu hususta kendine şâhidlik edecek birini getirirsin yahut sırtını ve karnını haşlarım! dedi. üzerine Übeyy b. Kâ'b. Vallahi seninle beraber yaşça en küçüğümüzden başka kimse kalkmaz. Kalk ya Ebâ Said! dedi. Ben de kalkarak Ömer'e geldim ve hakikaten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu söylerken işittim, dedim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5754-) Bize Nasr b. Alî El Cehdamî rivâyet etti. ki): Bize Bişr (yani İbn Mufaddal) rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Yezid, Ebû Nadrâ'dan, o da Ebû Said'den naklen rivâyet etti ki: Ebû Mûsa Ömer'in kapısına gelerek izin istemiş. Ömer: Bir, demiş. Sonra ikinci defa izin istemiş. Ömer: İki, demiş. Sonra üçüncü defa izin istemiş. Ömer: Üç, demiş. Sonra çekilmiş gitmiş. Ama Ömer arkasından giderek onu geri çevirmiş. Ve: Eğer bu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bellediğin bir şeyse şahid getir. Yoksa seni mutlaka (âleme) ibret yaparım, demiş. Ebû Said ki: Bunun Üzerine Ebû Mûsa bize geldi ve: Bilmiyor musunuz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İzin istemek üç keredir.» buyurdular, dedi. Cemâat gülmeye başladılar. Ben de dedim ki: Size müslüman bir kardeşiniz korkutulmuş olarak gelmiş, (daha) gülüyor musunuz? Haydi yürü, bu cezada ben senin şerikinim. Ebû Mûsa, Ömer'e geldi. Ve: İşte Ebû Saîd, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5755-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbnİ Beşşar rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Ebû Mesleme'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5756-) Bize Ahmed b. Hasen b. Hıraş da rivâyet etti. ki): Bize Şe-bâbe rivâyet etti. ki): Bize Şube, Cüreyri ile Saîd b. Yezid'den rivâyet etti. Bunların ikisi de Ebû Nadıa'dan rivâyet etmişlerdir. (Demişler ki): Biz bu hadîsi Ebû Saîd-î Hudrî rivâyet ederken dinledik. Ve hadîsi Bişr b. Mufaddal'ın Ebû Mesleme'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında nakletmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5757-) Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Ipze Yahya b. Saîd El-Kattân, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. ki): Bize Atâ', Ubeyd b. Umeyr'den rivâyet etti ki: Ebû Mûsa, Ömer'den üç defa izin istemi;. Ve galiba onu meşgul bularak geri dönmüş. Onun üzerine Ömer: Sen Abdullah b. Kays'ın sesini işitmedin mi? Ona izin verin! dedi. Ve Ebû Mûsa'yı çağırdılar. Ömer: Seni bu yaptığına sevkeden nedir? diye sordu. Ebû Mûsa: Biz bununla emrolunuyorduk, dedi. Ömer: Yâ bunun üzerine beyyine getirirsin yahut ben yapacağımı yaparım, dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsa çıkarak ensârın meclisine gitti. Onlar: Sana bu hususta ancak en küçüğümüz şâhidlik eder, dediler. Ve Ebû Saîd kalktı. (Ömer'e): Biz bununla emrolunuyorduk, dedi. Artık Ömer: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ia işlerinden bana bu gizli kalmış. Beni ondan pazarlarda ticaret alıkoymuş, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5758-) Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âsim rivâyet etti. H. Hüseyin b. Hureys de rivâyet etti. ki): Bize Nadr (yani İbn Sümeyl) rivâyet etti. Hep birden dediler ki: Bize İbn Cüreyc bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. Nadr'ın hadisinde: «Beni ondan pazarlarda ticaret alıkoymuş» cümlesini anmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5759-) Bize Hüseyin b. Hureys Ebû Ammâr rivâyet etti. ki): Bize Fadl b. Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Talha b. Yafaya, Ebû Bürde'den, o da Ebû Musâ'l-Eş'arî'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Ebû Mûsa, Ömer b. Hattâb'a gelerek: Esselâmüaleyküm! Ben Abdullah b. Kays'ım, dedi. Fakat Ömer ona izin vermedi. Yine: Esselâmü aleyküm! Ben Ebû Mûsa'yım. Esselâmü aleyküm! Ben Eş'ari'yim, dedi. Sonra çekildi, gitti. Ve: Bana cevap verin! Bana cevap verin! dedi. Arkacığından Ömer gelerek: Yâ Ebû Mûsa, seni ne reddetti? Biz işteydik, dedi. Ebû Mûsa: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı: istemek üç keredir. Sana İzin verilirse ne âlâ, yoksa dönuver.» buyururken işittim. Ömer: Bunun üzerine bana mutlaka şahit getirmelisin. Yoksa şöyle yaparım, şöyle ederim, dedi. Ebû Mûsa da gitti. ki: Eğer şahit bulursa, onu akşama minberin yanında bulursunuz. Şahit bulamazsa, onu bulamazsınız. Akşam olunca onu bulmuşlar. Ömer: Yâ Ebâ Mûsa ne diyorsun, şahit buldun mu? diye sormuş. Ebû Mûsa: Evet! Übeyy b. Kâ'b'ı! demiş. Ömer: Âdildir diyerek yâ Eba't-Tufeyl! Ne diyor bu? demiş. Übeyy: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i bunu söylerken işittim. Ey Hattaboğlu! Binâenaleyh sakın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı üzerine azab olma! demiş. Ömer: Sübhânallah! Ben ancak bir şey işittim. Ve onun aslı olup olmadığın anlamak istedim! cevâbını vermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5760-) Bize bu hadîsi Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Et ân da rİ-vâyet etti. ki): Bize Alî b. Hâşim, Talha b. Yahya'dan bu isnâdla rivâyette bulundu. Yalnız o şöyle dedi: Bunun üzerine yâ Eba'l-Münzir! Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sen mi işittin? diye sordu. O da: Evet! Ey Hattaboğlu! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabı üzerine azab olma! dedi. Ömer'in Sühhanallah dediğini ve ondan sonraki sözünü anmadı.» hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-İsti'zan»'da; Ebû Dâvud «Kİtâbu'l-Edeb»'de tahrîc etmişlerdir. Übeyy'in: «Onunla beraber kavmin en küçüğünden başkası kalkmaz» demesi Hazret-i Ömer'in sözünü red içindir. Bu sözün mânâsı şudur: Hazret-i Ebû Mûsa'nın söylediği bu söz meşhur bir hadîstir. Bunu biz büyüğümüz küçüğümüz biliriz. En küçüğümüz bile onu bellemiştir. Ebû Mûsa korku ve telâş içinde gelerek: «îzin istemek üç keredir!» dediği vakit ashabın gülmeleri, onun telâşına şaştıkları içindir. Çünkü bu hadîsi hepsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitip belledikleri için bu babda ona veya başkasına bir ceza verilmeyeceğinden emin idiler. Ömer'in Ebû Mûsa'ya karşı bu kadar sert ve titiz davranması, onun yalan söylediğinden şüphe ettiği için değildir. Haber-i vahidi kabul etmediği için de değildir. Hazret-i Ömer ikide birde her mes'e-lede hadîs rivâyet etmek moda olur da, bunu münafıklarla yalancılar hatta bâzı bid'atçılar fırsat bilerek her mes'elede yalandan bir hadîs uydururlar diye korktuğu için yapmıştır. Daha doğrusu Ebû Mûsa'nın rivâyetinden şüpheye düştüğü için değil, başkalarının cür'et ve nifakından korkarak rivâyet kapısını kapamak istemiştir. Yoksa Ebû Mûsa'nın hadîs uyduracak kimselerden olmadığını kendisi pek âlâ bilirdi. O bu davramşıyle Hazret-i Ebû Mûsa'yi vasıta yaparak başkalarını menetmek istemiştir. Artık Ebû Mûsa kaziyyesini gören bir münafık veya yalancı, hadîs uydurmak niyetinde olsa bile korkusundan bundan vaz geçerdi. son rivâyetinde görüldüğü vecihle Hazret-i Übeyy: «Ey Hattâb oğlu! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabına azâb olma!» dediği vakit Ömer (radıyallahü anh)’in: «Sübhanellah! Ben ancak bir şey işittim. Ve onun aslı olup olmadığını anlamak istedim» demesi de söylediklerimizi te'yid. eder. diyor ki: «Ulema İzin istemenin meşru' olduğuna icma' etmişlerdir. Bu hususta Kur'ân , sünnet ve icma-ı ümmetden birçok deliller vardır. Bu işin sünnet vechi selâm verip üç defa izin istemektir. Böylece selâmla izin isteme bir araya getirilmiş olur. Nitekim bu cihet Kur'ân-ı Kerîm'de tasrih buyurulmuştur. Ulemâ selâmın mı önce verileceği yoksa iznin mi Önce isteneceği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Sünnetin ifâde ettiği muhakkik ulemanın da kail olduğu sahîh kavle göre evvelâ selâm verilir. Sonra, gireyim mi? diye sorulur. İkinci kavle göre evvelâ izin istenir. Üçüncü kavle göre —ki bu kavl ulemamızdan Marûdî'nin mezhebidir— izin isteyen kimse içeriye girmezden önce ev sahibini görürse evvelâ selâm verir. Aksi takdirde evvelâ izin ister. Selâmın önce verileceği hususunda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den iki sahîh hadîs rivâyet olunmuştur. defa izin ister de kendisine izin verilmez ve hâne sahibinin işitmediğini zannederse, bu hususta üç mezheb vardır. Bunların en meşhur olanına göre, oradan dönüp gider, izin istemeyi tekrarlamaz. İkinci kavle göre izin istemeye devam eder. Üçüncü kavle göre izin kelimesiyle söze başlamışsa onu tekrarlamaz, başka bir sözle izin istemişse tekrarlar. Bu hususta en açık delille amel etmek isteyenin hücceti Resû'üllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu hadîste bildirilen (Kendisine izin verilmezse, geri dönüversin) sözüdür. îzin istemeye devam eder diyenler izin istemeyi ,ev sahibinin işittiğine hamle derler.» rivâyetler kapıya gelen bir müslümanın sâde selâm vermekle yetinmeyip, kendisini ev sahibine bildirmenin lüzumuna ashâb-ı kirâmın hak uğrunda kimseden korkmadıklarına delildirler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: İzin İsteme Bâbı
5761-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. İdris, Şu'be’den, o da Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim de çağırdım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): o?» dedi. Ben! dedim. Arkacığından: Ben!.. Ben!., diyerek çıktı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Kim O! Denildiği Vakit İzin İsteyenin: Ben! Demesinin Keraheti Bâbı
5762-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şey be rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. Yahya: Ahberana; Ebû Bekir: Haddesena tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Veki', Şu’be'den, o da Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girmek için izin istedim. o?» dedi. Ben! dedim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben!..» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Kim O! Denildiği Vakit İzin İsteyenin: Ben! Demesinin Keraheti Bâbı
5763-) Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Nadr b. Şümeyl ile Ebû Âmir El-Akedî rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Müsenna dahi rivâyet etti. ki): Bana Vehb b. Cerir rivâyet etti. H. Abdurrahman b. Bişr de rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Şu'be'den bu İsnadla rivâyette bulunmuşlardır. Onların hadisinde: bundan hoşlanmadı...» cümlesi vardır. hadîsi Buhârî ile Tirmizî «İsti'zan- bahsinde; Ebû Dâvud ile İbn Mâce «Kitâbu'l-Edeb»'de; Nesâî «Kitâ-bu’l-Yevm ve'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Buhârî'nin rivâyetinde Hazret-i Câbir: «Babamın bir borcu hakkında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim de kapıyı çaldım. «Kim o?» dedi. Ben!., diye cevap verdim. Bunun üzerine: «Ben!.. Ben!..» buyurdu. Galiba bundan hoşlanmadı.» demektedir. Ev sahibi: Kim o? dediği vakit, kapıdakinin kendisini bildirmeden sadece, ben!, demesini ulema kerih göçmüşlerdir. Delilleri bu hadîstir. Çünkü sadece ben!., demekten hiç bir fayda hasıl olmaz. Müphemlik devam eder. Bunu gidermek için kapıdakinin ismini ve tanınacak şekilde babasının, icab ederse dedesinin adlarını söylemesi gerekir. Ben filancayım! demekte de bir beis yoktur. Nitekim Ümmü Hâni, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girmek istediği zaman: «Kim o?» denildikte: «Ben Ümmü Hâni'yim!» cevabını vermiştir. Sırf adını söylemekle kim olduğu anlaşılmazsa, ben filan hocayım, yahut filân hâkimim gibi kendisini tanıtacak unvanını söylemek de caizdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Kim O! Denildiği Vakit İzin İsteyenin: Ben! Demesinin Keraheti Bâbı
5764-) Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. Lâfız Yahya'nındır. H. Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Leys İbn Şihab'dan rivâyet etti. Ona da Sehl b. Sa'd E's-Sâidî haber vermiş ki, bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kapısındaki bir delikten bakmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in elinde başını kaşıdığı bir demir varmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu görünce: gözettiğini bilsem şu demirle senin gözünü oyardım.» buyurmuş. Ve (bir de) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ancak ve ancak gözden dolayı icad edilmiştir» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Başkasının Evine Bakmanın Haram Kılınması Bâbı
5765-) Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. Ona da Sehl b. Sa'd El-Ensârî haber vermiş ki: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kapısındaki bir delikten bakmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in elinde başını taradığı bir demir varmış. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o adama: baktığını bilmiş olsam, bununla iki gözünü oyardım. Allah izni ancak gözden dolayı icad etmiştir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Başkasının Evine Bakmanın Haram Kılınması Bâbı
5766-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Amru'n-Nâkıd, Züheyr b. Harb ve İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H. Ebû Kâmil El-Cahderî dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdül-Vâhid b. Ziyad rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer rivâyet etti. Her iki râvi Zührî'den, o da Sehl b. Sa'd'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Leys ile Yûnus'un hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Başkasının Evine Bakmanın Haram Kılınması Bâbı
5767-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyn ve Kuteybe b. Saîd rivâyet ettiler. Lâfz Yahya ile Ebû Kâmîl'indir. Yahya ahteranâ, ötekiler haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Haramad b. Zeyd, Ubeydullah b. Ebî Bekr'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hücrelerinden birine laktı, o da yayla yahut yaylarla ona doğru ayağa kalktı. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaralamak İçin onu kolladığım hâlâ görür gibiyim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Başkasının Evine Bakmanın Haram Kılınması Bâbı
5768-) Bana Züheyf b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ce-rir, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: kimse izinleri olmaksızın bir kavmin evine bakarsa, gözünü çıkarmaları onlara helâl olur.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Başkasının Evine Bakmanın Haram Kılınması Bâbı
5769-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Sülyân, Ebû’z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): adam izinsiz senin evine baksa da, ona ufak bir taş alarak gözünü çıkarsan, sana bir günah olmaz.» buyurmuşlar. hadîsleri Buhârî «Diyâd» ve «İsti'zan» bahislerinde; E^frS rivâyetini Ebû Dâvud «Kitâbu'l-Edeb»'de tahrîc etmişlerdir." Kendisiyle saç düzeltilen bir demirdir. Bazıları tarak gibi bir şeydir, demiş. Bir takımları da kadının saçını düzelttiği bir çubuktur, demişlerdir. Buna rnidrât ve midraye de denir. Evvelce de görüldüğü vecihle okun ucundaki üç köşeli demirdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: ancak ve ancak gözden dolayı icad edilmiştir.» sözünden murad izin istemek, göz harama bakmasın diye meşru' kılınmıştır, demektir. Binâenaleyh bir kimsenin dolu dizgin başkasının hâline bakması, kapısına yanaşıp delikten içerisini gözetlemesi haramdır. Çünkü orada kendisine ecnebi olan kadın veya kadınlar görecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Âdâb
Konu: Başkasının Evine Bakmanın Haram Kılınması Bâbı