Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
4919-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Amr b. Miirra'dan, o da Salim b. Ebil-Ca'd'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: b. Abdillâh'a ağaç ashabını sordum da: Yüz bin kişi olsak yine bize yeterdi. Biz bin beş yüz kişi idik; cevâbını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4920-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbnü Nümeyr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah b. İdrîs rivâyet etti. H. Kifâ'a b. Heysem de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yani Tahhân) rivâyet etti. Her iki râvî Husayn'dan, o da Salim b. Ebi'l - Ca'd’dan, o da Câbir'den naklen demişlerdir. Câbir: Yüz bin kişi olsaydık yine bize yeterdi. Biz bin beş yüz kişi idik! Demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4921-)
Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim de rivâyet ettiler. (İshâk: Bize haber verdi, tâbirini kullandı. Osman ise: Bize Cerîr, A'meş'den rivâyet etti; dedi.) ki): Bana Sâürn b. Ebi’l-Ca'd rivâyet etti. ki): Câbire: O gün kaç kişi idiniz? Diye sordum. Bin dört yüz! Cevâbını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4922-)
Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etfi. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu’be, Amr'dan (yani İbn Mürra’dan) rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Ebî Evfâ rivâyet etti. ki): esBâbı bin iiçyüz kişi idi. Eşlem Kabilesi, muhacirlerin sekizde biri idi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4923-)
Bize İbnü'l-Müsennâ da rivâyet etti ki): Bize Ebû Dâvûd rivâyet etti. H. bu hadîsi İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. Bunlar hep bir den Şu’be'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4924-)
Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey' Hâlid'den, o da Hakem b. Abdillâh b. Arac'dan, o da Ma'kıl b. Yesâr'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: kendimi ağaç gününde görmüşümdür. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlardan bey'at alıyor; ben de ağacın dallarından bir dalı başından kaldırıyordum. Biz bin dört yüz kişi idik. Ona ölüm ürerine bey'at etmedik. Lâkin kaçmayacağımıza dair bey'ai ettik.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4925-)
Bize bu hadîsi yine Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillah, Yûnus'dan bu isnâdla haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4926-)
Bize bu hadîsi Ilânıid b. Ömer'de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Tarık'dan, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ağaç yanında bey'-at edenlerdendi. Ertesi sene hacca gittik. Ama ağacın yeri bize gizli kaldı. Şayet sizin için belli ise sîz daha iyi bilirsiniz!
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4927-)
Bana bu hadisi Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ahmed rivâyet etti. İbn Râfi': Ben onu Ebû Ahmed’den naklen Nasr b. Alî'ye de okudum dedi. (Ebû Ahmed Dedi ki,): Bize Süfyân, Târik b. Abdirrahmân'dan, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den, o da babasından naklen rivâyet etti, İti kendileri ağaç yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında İmişler. Ama gelecek yıl o ağacı unutmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4928-)
Bana Haccâc b. Şâir ile Muhammed b. Râfi' de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den. o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: o ağacı gördüm. Sonra ona geldim; ama onu bilemedim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4929-)
Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Hatim (yânî İbn İsmail) Seleme b. Ekva'ın âzâdlısı Yezîd b. Ebî Ubeyd’den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Hudeybiye günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hangi şey üzerine bey'at ettiniz? Dİyc sordum. — Ölüm üzerine! Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4930-)
Bu hadîsi bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Mes'ade rivâyet etti. ki): Bize Yezîd, Seleme'den bu hadîsin mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4931-)
Bize yine İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Mahzunu haber verdi. ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. ki): Bize Amr b. Yahya, Abbâd b. Temîm'den, o da Abdullah b. Zeyd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: biri gelerek: İşte bu İbn Hanzale'dir; insanlardan bey'at alıyor! Demiş. O da: Ne üzerine? Diye sormuş. ölüm üzerine! cevâbını vermiş. Hayır! Ben bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra hiçbir kimseye bey'at etmem! Demiş. hadîsin Hazret-i Câbir , Müseyyeb ve Seleme rivâyetlerini Buhârî «Kitâbü’l-Megâzb de; Abdullah b. Zeyd rivâyetini «Kitâbül-Cihâd» da; Câbir rivâyetini Nesâî ile Buhârî «Kitâbü’l-Tefsîr» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. - Ridvân demlen Hudeybiye bey'atında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanındaki sahabenin sayısını bildiren rivâyetler muhteliftir. Bunların bazısında 1400, bâzısında 1500, bir rivâyette 1300 kişi olduğu bildirilmektedir. Beyhakî ekseri rivâyetlerin 1400 olduğunu söylemiştir. Rivâyetlerin arası şöyle bulunur: Bu bey'atta bulunan ashâb bin dört yüz küsurdur. Ancak hadisi 1400 kişi idiler, diye rivâyet edenler, küsuru dikkate almamış; 1500 olduğunu söyleyenler onu da hesaba katmışlardır. 1300 kişi olduğunu söyleyenler ise kaç olduklarım iyi bilmedikleri için bir kısmını söylememişlerdir. gün ashabın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize ne üzerine föz verip bey'at ettikleri de muhtelif şekillerde rivâyet olunmuştur. Câbir rivâyetinde ölüm için değil harbten kaçmayacaklarına, Seleme rivâyetinde ölüm üzerine bey'at ettikleri bildiriliyor. Mamafih bu İki rivâyet arasında zıddiyet yoktur. Çünkü ölüm üzerine yapılan bey'attan murâd: ölseler bile harbten kaçmayacaklarına söz vermektir. Bir rivâyette ashab burada hicret ve cihâd için; başka bir rivâyete göre dinleyip itaat için; Hazret-i Abdullah b. Ömer'in bir rivâyetinde ise sabır için bey'at etmişlerdir. sabır rivâyetinin bütün mânâları bir araya toplayıp maksadı tam olarak ifade ettiğini söylemişlerdir. Şöyle ki: Kaçmayacaklarına dair yaptıkları bey'aün mânâsı ya zafer kazanıncaya yahut ölünceye kadar sabretmektir, ölüm ve cihâd üzerine yapılan bey'aün mânâları da sabırdır. ilk devirlerinde on müslümanın yüz kâfir karşısında sabredip kaçmamaları vâcib idi. Yüz müslüman bin kâfire karşı durmakla mükellef idiler. Sonraları bu hüküm lafteshedilerek iki misli düşmana karşı sabıretmek vâcib olmuştur. Malikîlerle Şâfiîlerin ve cumhûrun mezhebi budur. Bu kavil İbn Abbâs (radıyallahü anh)'nın da mezhebidir. A'zam'la diğer bir kısım ulemaya göre âyet neshedilmemiştir. Câbir'in: «Yüz bin kişi olsak yine bize yeterdi.,.» sözü, Hudeybiye kuyusu hakkındaki sahih hadîsin kısaltılmış şeklidir. O şunu demek İstemiştir: Ashâb Hudeybiye denilen yere varınca orada bir kuyu buldular. Suyu çok azdı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o kuyuya tükürerek bereketlenmesi için duâ etti. Arkacığından kuyu coştu. Bütün ashab abdest aldılar; hayvanlarını suladılar. Gerçi ashab 1500 kişi idiler; fakat 100.000 kişi -olsalar kuyunun suyu yine hepsine yeterdi. Bu hâdise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mu'cizelerinden biridir. Öyle anlaşılıyor ki Hazret-i Câbir'e suâl soran zât, hadîsin asimi ve mu'cize olduğunu biliyor; sadece ashabın sayısını bilmiyormuş. beyanına göre altında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bey'at yapılan ağacın yeri bulunmaması Allah'ın bir rahmetidir. Çünkü ağaç olduğu gibi kalsa câhil halkın ona tapmalarından korkulurdu. Bu ağacın altında bey'at gibi büyük bir hayır vaki' oldu; oraya ridvân ve sekînet İnmiştir., diyerek nice kimseler fitneye düşebilirlerdi. (radıyallahü anh) hadîsinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Bu gün siz yer yüzü halkının en hayırlısısınız!» buyurması ile istidlal eden bâzı şüler Hazret-i Alî'yi Osman (radıyallahü anh) üzerine tercih ve tafdil ederler. Çünkü o gün Ali (radıyallahü anh) mevcud fakat Hazret-i Osman orada yoktu. Şîanın iddiası doğru değildir. Zîra Osman (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin emri ile Mekke'de kalmış; onun namına bey'atım bizzat Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) yapmıştır. Binaenaleyh hükümde Hazret-i Osman da dâhildir. Zâten hadîsde sahabenin bir birlerine üstünlükleri kasdedilmemiştir. bu hadîsle Bazıları Hızır (Hadır) (aleyhisselâm)'ın peygamber olmadığına istidlal etmiş ve: «Peygamber olarak sağ bulunsa idi, ashabın bir peygamberden üstün olmaları lâzım gelirdi; bu gösterir ki o zaman Hızır (aleyhisselâm) sağ değildi.» demişlerse de sağ ve peygamber olduğunu söyleyenler buna cevap vermiş; onun peygamberliğine delâlet eden âyetleri hatırlattıktan sonra o gün ashabla birlikte Hızır (aleyhisselâm)'mda arada bulunduğunu söylemişlerdir: bu hadîsle bazıları Hızır (Hadır) (aleyhisselâm)'ın peygamber olmadığına istidlal etmiş ve: «Peygamber olarak sağ bulunsa idi, ashâbm bir peygamberden üstün olmaları lâzım gelirdi; bu gösterir ki o zaman Hızır (aleyhisselâm) sağ değildi.» demişlerse de sağ ve peygamber olduğunu söyleyenler buna cevap vermiş; onun peygamberliğine delâlet eden âyetleri hatırlattıktan sonra o gün ashabla birlikte Hızır (aleyhisselâm)'ın da orada bulunduğunu söylemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Beyat Olmasının Müstehab Oluşu Ve Ağacın Altında Yapılan Beyat-ı Ridvanın Beyanı Bâbı
4932-)
Bize Kuteyfae b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Hatim (yani İbnİ İsmail) Yezîd b. Ebî Ubeyd'den, o da Seleme b. Ekva'dan naklen rivâyet etti, kendisi Haccâc'ın yanına girmiş de (Haccâc): Ey EkvaJ oğlu! Gerisin geriye döndün mü? Bedevîleştin mi? diye Hayır! Ve lâkin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana çöle gitmeye izin verdi. Demiş. hadîsi Buhâri «Kitâb'l-Fiten» de; Nesâî «Bey'at» da lahrîc etmişlerdir. Konuşma Haccâc b. Yûsuf Es-Sekafî'-nin Hicaz valisi bulunduğu sıralarda 74 târihinde olmuştur. Haccâc «gerisin geriye döndün mü » suâli ile Nesâî'nin tahrîc ettiği İbn Mes'ûd hadîsine işaret etmiş olacaktır, Mezkûr hadisde ri-bâyı yiyene ve müvekkiline lanet okunduktan sonra: «Hicretinden sonra gerisi geriye donene de Allah iânet eylesin!» denilmektedir. Iyâz diyor ki: «Muhacirin hicretim terk ederek tekrar vatanına dönmesinin haram kılındığına ve muhacirin çöl hayatına dönmesinin büyük günahlardan olduğuna ümmet icmâ' etmiştir. İşte Haccâc — Seleme kendisinin çöle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in izni ile çıktığını bildirinceye kadar— buna işaret etmiştir. Ama ihtimâl Seleme vatanından başka bir yere gitmiştir. Yahut hicretten maksad, muhacirin vardığı yerde kalmasıdır. Bunun farz kılınması Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yardım etmek veya onunla beraber olmak için, onun zamanına mahsustur. Yahut bu mesele Mekke'nin fethinden önce olmuştur. Mekke fethedilip Allah isîâmı bütün dinlerden üstün, küfrü zelil ve müslümanları aziz kılınca artık hicretin farziyeti sakıt olmuş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): sonra hicret yoktur! Buyurmuştur...» Kâdî'nin beyânına göre Mekke'nin fethinden önce hicretin Mekke'lilere farz olduğuna ulema ittifak etmişlerdir. Başkaları hakkında ihtilâf edilmiş; bir takımları onlara vâcib değil mendûb olduğunu söylemişlerdir. Bazlarına göre hicret, bütün halkı müslümanlığı kabul etmeyen yerler müslümanlarına farzdı. Bunun sebebi, müslümanı küffann hükmünden kurtarmaktı. bir rivâyetinde: «Hazret-i Osman şehid edildikten sonra Seleme b. Ekva' Rabeze'ye çekildi. Ve orada bir kadınla evlendi. Bu kadın ona birkaç çocuk doğurdu. Seleme ölümünün birkaç gün öncesine kadar orada kaldı. Nihayet Medîne'ye indi.» deniliyor. Rabeze Medîne'ye ^ konak mesafede bir yerdir. Hazret-i Seleme 74 târihinde Medine'de vefat etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Muhacirin Vatan Edinmek İçin Yurduna Dönmesinin Haram Kılınması Bâbı
4933-)
Bize Ebû Ca'fer Muhammed b. Sabbâh rivâyet etti. ki): Bize İsmâîl b. Zekeriyyâ, Âsim El-Ahvel'den, o da Ebû Osman En-Nehdî'den naklen rivâyet etti. ki): Bana Mücâşi' b. Mes'ûd Es-Sülemî rivâyet etti ki): üzeri-e bey'at etmek için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim de: «Hicret, ehli için geçmiştir. Ve lâkin islâm, cihâd ve hayır üzerine (bey'at bakîdir) buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4934-)
Bana Süveyd b. Saîd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Alî b. Müshir, Asım'dan, o da Ebû Osman'dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Mücâşi' b. Mes'ûd Es-Sülemî haber verdi. ki): Kardeşim Ebû Ma'bed'le Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Ve: Yâ Resûlallah! Bundan hicret üzerine bey'at al! Dedim. «Hicret, ehli için geçmiştir!» buyurdu. cihâd ve hayır üzerine!» buyurdular. Osman ki: Az sonra Ebû Ma'bed'e rastladım. Ve kendisine Mücâşi'in sözünü haber verdim. Doğru söylemiş! Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4935-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Fudayl, Asım'dan bu isnâdla rivâyet etti. ki): Bunun üzerine kardeşine rastladım: Mücâşi' doğru söylemiş dedi. Ama Ebû Ma'-bed'i anmadı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4936-)
Bize Yahya b. Yahya ile İshâk b. İbrâhîm rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerir, Mansûr'dan, o da Mücâhid'den, o da Tâvûs’dan, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih (yânî) Mekke'nin fethi günü: yok! Ve lâkin cihâd ve niyet (var!) Sefere çağırıldığınız zaman hemen gıdın!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4937-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî', Süfyân’dan rivâyet etti. H. İshâk b. Mansur ile İbn Râfi' dahi Yahya b. Âdem'den rivâyet ettiler. ki): Bize Mufaddal (yânı İbn Müheihil) rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ, İsrail'den naklen haber verdi. râvîlerin hepsi Mansûr'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4938-)
Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Habîb b. Ebî Sabit, Abdullah b. Abdirrahmân b. Ebî Hüseyn'den, o da Atâ'dan, o da Âişe'den, naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hicret (in hükmü) soruldu, da: sonra hicret yoktur. Ve lâkin cihâd ve niyet (vardır). Sefere çağırıldığınız zaman hemen gidin!» buyurdular. hadîsin Mücâşi' rivâyetini Buhârî «Cihâd» ve «Megâzî» bahislerinde; İbn Abbâs rivâyetini «Hacc» ve «Cihâd» da tahrîc etmiştir. ehli İçin geçmiştir.» cümlesinden murâd: sahiplerine meziy-yet kazandıran faziletli hicret Mekke'nin fethiden önce idi. O kimlere nasîb oldu ise oldu ve zaman geçti; demektir. lâkin islâm, cihâd ve hayır üzerine (bey'at bakîdir.)» yani siz hayrı, islâmiyet, cihad, ve iyi niyet gibi şeylerde arayın! Hicret sebebi île hayır kazanmak Mekke'nin fethi ile sona ermiştir; ama bunlarla onu pek âlâ tahsil edebilirsiniz; demektir. bir rivâyetinde: yok» diğerinde «fetihden sonra hicret yoktur!» buyuruluyor. bunu iki suretle te'vîl etmişlerdir. Birinci te'vîle göre mânâ şudur: Mekke fethedildikten sonra artık oradan hicret yoktur. Çünkü orası isîâm beldesi olmuştur; ondan hicret tasavvur edilemez. te'vîl: Sahiplerine meziyyet kazandıran faziletli hicret yoktur. O Mekke'nin fethinden Önce Medine'ye göç edenlere mahsustur. Ve geçmiştir; zîra islâmiyet artık kuvvet bulmuştur. Bu te'vîl daha sahihtir. Ulemâ hicreti beş kısma ayırmışlardır:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4939-)
Bize Ebû Bekir b. Hallâd El-Bâhilî de rivâyet etti. ki): Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Amr El-Evzâî rivâyet etti. ki): Bana İbn Şihâb E-Zührî rivâyet etti. ki): Bana Atâ' b. Yezîd El-Leysî rivâyet etti, ki kendilerine rivâyette bulunmuş. ki): Bana Ebû Saîd El-Hudrî rivâyet etti ki, bedevinin biri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hicreti (in hükmünü) sormuş da: sana! Hicretin hâli pek şiddetlidir! Senin develerin var mı?» buyurmuş. Bedevi: Evet! Demiş. zekâtını veriyor musun?» diye sormuş. Bedevi (yine) Evet! Cevâbını vermiş. hâlde köylerin ötesinden iş gor! Şüphesiz Allah senin amelinden hiç bir şeyi eksiltecek değildir!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4940-)
Bize bu hadîsi Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Yûsuf, Evzâî'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Şu kadar ki o: Allah senin amelinden hiç bir şeyi eksiltecek değildir.» dedi; ve hadîsde: «Suya geldikleri gün onları sağıyor musun? Diye sordu. Bedevi: Evet! Dedi.» ibaresini ziyâde eyledi. hadîsi Buhârî: «Zekât, Hicret, Edeb» ve «Hibe» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Cihâd» da; Nesâî «Beyat» ve «Siyer» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. ve Bedevi'. Çölde yaşayan demektir. Bedevi'nin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sual sorması El-Mühelleb'e göre Mekke'nin fethinden sonradır. Zira önce olsa ona cevaben: «Fetihden sonra hicret yoktur!» buyururdu. Nitekim başkalarına böyle cevap vermişti. Mamafih Bedevi'lerin sabırsız insanlar olduğunu, bu zâtın da Medine'nin o gün için ağır sayılan havasına sabrı tahammül gösteremiyeceğini bildiği için hicretine izin vermemiş olması da mümkündür. Kurtubi: «İhtimal bu cevap o Bedeviye mahsustur. Çünkü onun hâlini ve Medine'de kalmaya tehammül edemiyeceğini anlamıştır.» diyor. Bazıları Mekke'lilerden başkalarına bu hicretin farz değil müstehab olduğunu söylemişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedeviye hicret için bey'ata İzin vermemiş; ona develeri olup olmadığını; onların zekâtını verip vermediğini sormuştur. Diğer mallarının zekâtını sormamıştır. Çünkü o zâî deve sahibi idi. Develerinin zekâtı bahis mevzuu olunca sair mallarmın zekâtı da buna kıyasla anlaşılır. Denizler demektir. Fakat burada ondan murâd: Köylerdir. Araplar köylere bihâr, köye de buhayre derler. halde köylerin Ötesinde iş gör!» cümlesinin mânâsı: Üzerine farz olan zekâtı verdin mi nerede bulunursan bulun aldırma! Evin köylerin ötesinde bile olsa ondan otur; hicret etme! Demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mekkenin Fethinden Sonra İslam, Cihad Ve Hayır Üzerine Beyat Edilmesini Ve: «fetihden Sonra Hicret Yoktur!»
4941-)
Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus b. Yezîd haber verdi. ki): İbn Şihâb şunu söyledi: Bana Urve b. Zübeyr haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe şunları söylemiş: kadınlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hicret ettikleri vakit Allah (azze ve celle)'nin: Peygamber! Sana mü'min kadınlar Allah'a hiç bir şeyi şerîk koşmayacaklarına, çalmayacaklarına ve zina etmeyeceklerine dâir bey'at etmeye gelirlerse" Sûre-i Müntehine âyet: 12... Kavli ile —âyetin sonuna kadar— imtihan olunurlardı. Âişe (sözüne devamla) Şöyle dedi: kadınlardan bu şartı kim ikrar «derse mihneti ikrar etmiş, olurdu. Kadınlar bunu sözle ikrar ettikleri vakit Resûlülah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara: gidin! Sizin bey'atınızı kabul ettim!» derdi. Hayır! Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in eli hiç bir kadının eline dokunmamıştır. O kadınlardan yalnız sözle bey'at alırdı. Âişe ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlardan, Allahü teâlâ'nın emrettiğinden başka hiç bir şey almamış; ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in avucu asla bir kadının avucuna dokunmamıştır. Onlardan bey'at aldığı zaman kendilerine sözle: kabul ettim!» derdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Kadınların Nasıl Beyat Edecekleri Bâbı
4942-)
Bana Hârûn b. Saîd El-Eylî Ebû't-Tâhir de rivâyet ettiler. (Ebû't-Tâhir: Bize haber verdi tâbirini kullandı. Hârûn ise: Bize İbn Vehb rivâyet etti. Dedi.) ki): Bana Mâlik, İbn Şihâb'dan, o da Urve'den naklen rivâyet etti ki. ona da Âişe. kadınların bey'atını haber vermiş; ve: (sallallahü aleyhi ve sellem) eli ile hiç bir kadına dokun-mamıştir. Lâkin kadından bey'atı sözle alırdı. Onu sözle aldı da kadın da söz verdi mi «Git! Senin bey'atını aldım!» derdi. hadîsi Buhari «Şurût» ve «Talâk» bahislerinde tahrîc etmiştir. «İmtihan olunurlardı.» sözünden'fnurâd: Kendilerinden bey'-at ve söz alınırdı demektir. Nitekim: «Bu şartı kim ikrar ederse mihneti ikrar etmiş olurdu.» cümlesi de: «Âyetteki: şirk koşmamak, çalmamak ve zina etmemek şartını ikrar eden şer'î bey'atı yapmış olur» manasınadır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Kadınların Nasıl Beyat Edecekleri Bâbı
4943-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Eyyûb'undur. (Dediler ki): Bize İsmâîl —bu zât İbn Ca'fer’dir— rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Dînâr haber verdi, ki kendisi; Abdullah b. Ömer'i: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e dinleyip itaat şartı ile bey'at ediyorduk. Bize: «Gücünün yettiği hususta» buyururdu; derken işitmiş. hadîsi Buhârî «Ahkâm» bahsinde tahrîc etmiştir. yettiği hususta» mânâsına gelen kelimesi yalnız ile Serahsî’nin rivâyetlerinde burada olduğu gibi müfred zikredilmiştir. Başkalarının rivâyetlerinde «Gücünüzün yettiği hususta» şeklinde cemi' olarak nakledilmiştir. bu kelimeyi müfred mütekellim yânî «gücümün yettiği hususta» mânâsına almış ve şöyle deditir: «Bu, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ümmetine olan sonsuz şefekat ve merhametin dendir. Ümmetinden biri takat getiremiyeceği bir bey'atın umûmuna girmesin diye onlara (gücümün yettiği hususta) demeyi öğrenmiştir. Şerîf, gücünün yetmeyeceği bir işe özenen kimseye: yapamayacağın işe özenme! demenin caiz olduğuna delildir. Ve mânâ itibarı ile «gücünüzün yeteceği işleri iltizâm edin!» hadîsi gibidir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Gücünün Yettiği Hususta Dini Eyip Îtaat Şartı Île Beyat Bâbı
4944-)
Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi: harbi günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni harb-te teftiş etti. (O zaman) on dört yaşında idim. Bana müsaade etmedi. Beni Hendek günü de teftiş etti. (O zaman) onbeş yaşında idim. Ve bana müsâade etti. Nâfi' ki: Bunun üzerine Ömer b. Abdilâzîz’in yanına gittim. O gün halîfe idi. Ve kendine bu hadîsi söyledim. Ömer: Gerçekten bu, küçüklükle büyüklük arasında bir sınırdır. Dedi; ve me'murlarma: onbeş yaşında olan kimseye asker aylığı bağlamalarını yazdı. Bu yaştan aşağı olanı çocuklara katın! Dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Bülüğ Yaşını Beyan Bâbı
4945-)
Bize bu hadîsi Ebü Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. İdrîs ile Abdurrahîm b. Süleyman rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Müsennâ dalıi rivâyet etti. ki): Bize Abdülvehlıâb (yani Sekafi) rivâyet etti. Bunlar hep birden Ubeydullah'dan bu İsnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız onların hadîsinde: «Ben on dört yaşında idim, de beni küçük gördü.» ifadesi vardı. hadîsi Buhârî «Kitâbifş - Şehâdât» da; İbn Mâce «Hudûd» bahsinde tahrîc etmişlerdir. yaşından murâd: Harbde ve diğer iğlerde sahibine erkek hükmü verilen yaştır. Erkeklerin ihtilâm olmakla, kadınların hays görmekle bulûğa erdiğinde ulemâ müttefiktir. îhtilâmı geciken erkeklerle hayz görmesi geciken kadınlar hakkında ihtilâf edilmiştir. Bazıları erkeklerin onyedi veya onsekiz yaşında baliğ sayılacağını, kadınlarda ise gebe kalmak gibi şeylerin, bulûğa alâmet olacağını söylemişlerdir. Şafiî, imâm Ahmed , Evzaî, İbn Vehb ve Hanefîler'den îmâm Ebû Yûsuf'la îmâm Muhammed bulûğ yaşını onbeş sene olmakla sınırlandırmış; ve: «Erkek, kadın onbeş yaşını tamamlayınca mükellef olurlar. Artık ihtilâm olmasalar bile ibâdetlerin farz olması ve saire gibi hükümler onlar hakkında da câridir. Bu yaşta bir oğlana ganimetten erkek hissesi verilir. Küffardan onbeş yaşında olanları öldürmek caiz olur.» demişlerdir. A'zam bulûğ yaşının kadınlarda onyedi, erkeklerde on dokuz, bir rivâyette onsekiz olduğunu söylemiştir, ki Sevrî'nin kavli de budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Bülüğ Yaşını Beyan Bâbı
4946-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nâü'den dinlediğim, onun da Abdullah b. Ömer'den naklettiği şu hadîsi okudum: Abdullah Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Kur'ânla düşman toprağına gid ibnesini yasak etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Ellerine Geçeceğinden Korkulduğu Zaman Mushafla Küffar Diyarına Gitmekten Nehi Bâbı
4947-)
Bize Kuteybe de rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. İbni Rumh dahi rivâyet etti. ki): Bize Leys, Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki, düşmanın eline geçer endîşesi ile düşman toprağına Kur'ân-ı Kerimle gidilmesini yasak edermiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Ellerine Geçeceğinden Korkulduğu Zaman Mushafla Küffar Diyarına Gitmekten Nehi Bâbı
4948-)
Bize Ebû'r-Rabî' El-Atekî ile Ebû Kâmil de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sefer etmeyin! Çünkü ben onun düşman eline geçmeyeceğinden emin değilim.» buyurdular. «Gerçekten düşman onu ele geçirdi; ve onunla size münâzea ettiler.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Ellerine Geçeceğinden Korkulduğu Zaman Mushafla Küffar Diyarına Gitmekten Nehi Bâbı
4949-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail (yani İbn Uleyye) rivâyet etti. H. İbn Ebi Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân ile Sekafî rivâyet ettiler. Bunların hepsi Eyyûb'dan rivâyet etmişlerdir. H. İbn Râfî' dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk (yani İbn Osman) haber verdi. Bu râvîlerin hepsi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulunmuşlardır. Uleyye ile Sakafi’nin hadîsinde: «Çünkü ben korkarım.» cümlesi, Süfyân’la Dahhâk b. Osman'ın hadîslerinde ise: elîne geçer korkusu ile..» ifâdesi vardır. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce «Cihâd» bahsinde tahrîc etmişlerdir. ki, Küffâr memleketine mushafla gitmek, onun ellerine geçirirler de hürmetini ayaklar altına alırlar korkusundan yasak edilmiştir. Şayet İslâm ordusu muzaffer olarak küfür diyarına girer de Kur'ânı Kerim'i tahkir korkusu olmazsa mushafı oraya götürmekte kerahet kalmaz. İmâm A'zam, Buhârî ve diğer bazı ulemânın kavilleri budur. «sahih olan da budur.» diyor. Mâlik'le Şâfiâler'den bir cemaata göre küfür diyarına mushaf götürmek mutlak surette menınû'dur. Şerîf'de beyan edilen illet (yani düşmanın tahkir etmesi korkusu) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e efendimizin sözüdür. Mâlikîler'den bazısı onu İmâm Mâlik'in sözü zannederek hataya düşmüştür. içinde âyet bulunan mektup yazmak bilittifâk caizdir. Bu bâbta delil, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hirakl'e yazdığı nâmedir. Kâdî Iyâz’ın beyanına göre İmâm Mâlik'le diğer bâzı ulemâ, üzerinde besmele yazılı veya Allahü teâlâ zikredilen altı ve gümüş paralan küffara vermek suretile ile muamelede bulunmayı kerih görmüşlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Ellerine Geçeceğinden Korkulduğu Zaman Mushafla Küffar Diyarına Gitmekten Nehi Bâbı
4950-)
Eize Yahya b. Yahya Et-Temimî rivâyet etti. ki) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) idınanlı atlarla HafyâMaı koşu yaptı. Müsabakanın sonu seniyyetü’l-Vedâ' idi. İdınan görmeyen atlar arasında da Seniyye'den Benî Züreyk mescidine kadar koşu yaptı. İbn Ömer, burada müsabaka yapanlar arasında idi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atlar Arasında Koşu Ve Onları İdınana Çekme Bâbı
4951-)
Bize yine Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh ve Kuteybe b. Saîd, Leys b. Sa'd’dan rivâyet ettiler. H. Halef b. Hİşâm ile Ebû'r-Rabî' ve Ebû Kâmil de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd —bu zât İbn Zeyd'dir— Eyyûb'dan rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize İsmail, Eyyûb’dan rivâyet etti. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H- Ebû Bekir b. Ebi Şeybe de rivâyet etti, ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atlar Arasında Koşu Ve Onları İdınana Çekme Bâbı
4952-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile Ubeydullah b. Saîd dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya —ki El-Kattân'dır— rivâyet etti. Bunların hepsi Ubeydullah'dan rivâyet etmişlerdir. H. Alî b. Hucr ile Ahmed b. Abde ve İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, İsmâîl b. Ümeyye'den rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Mûsâ b. Ukbe haber verdi. H. Hârûn b. Saîd El-Eylî dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâme (yânı İbn Zeyd) haber verdi. râvilerin hepsi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, naklen Mâlik'in Nâfi'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Hammad'la İbn Uleyye tarafından rivâyet olunan hadîsinde şuna ziyade etmiştir: «Abdullah dedi ki: Ben geçmiş olarak geldim. At beni mescidden atlattı.» hadîsi Buhâ'rî «Kitabü's-Salât» ile «Kitâbü'l-Megâzî» de; Ebû Dâvûd Cihâd» da; Nesâî «HayI» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) bu müsabakaya «Sekb» nâmındaki atı ile iştirak etmiştir. Yürük yânî hızlı koşan mânâsına gelir. Bu hayvanın alnı sakar, üç bacağı sekirdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Benî Fezâre kabilesine mensûb bir bedeviden satın almıştı. Üzerinde ilk gaza ettiği at budur. îlk koşuya da bununla iştirak etmiş ve herkezi geçerek müslümanları sevindirmiştir. idmanı, evvelâ semizleyinceye kadar beslemek, sonra çeşitli vesilelerle onu terleterek yağını eritmek ve zayıflatmakla olur. Böylece hayvan hafifler; et ve sinirleri kuvvetlenir. yâhud Hayfâ': Seniyyetü’l-Vedâ' denilen yere 5-6 veya 7 mil uzaklıkta bir mevki'dir. Veda yolu demektir. Bu yer Medine'hin kenarındadır. Medine'den çıkan yolcular buraya kadar uğurlandıklan için ona bu İsim verilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atlar Arasında Koşu Ve Onları İdınana Çekme Bâbı
4953-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kıyâmet gününe kadar hayır atların alınlarındadır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4954-)
Bize Kuteybe ile Rumh da Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. H. Ebû Bekir b. Ebi Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ahy b. Müshirle Abdullah b. Numeyr rivâyet ettiler. H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Ubeydullah b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Yahya rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi Ubeydullah'dan rivâyet etmişlerdir. H. Hârûn b. Saîd El-Eylî dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâme rivâyet etti. Bunların hepsi Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Mâlikîn Nâfiden rivâyet ettiği hadîs gibi rivâyette bulunmuşlardır. ,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4955-)
Bize Nasr b. Aliy El-Cehdamî ile Salih b. Hatim b. Ver-dân hepsi birden Yezîd'den rivâyet ettiler. Cehdamî dedi ki: Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. ki): Bize Yûnus b. Ubeyd, Amr b. Saîd'den, o da Ebû Zür'a b. Amr b. Cerîr'den, o da Cerîr b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)'i parmağı ile bir atın alnını örüyor ve: alınlarına kıyâmet gününe kadar hayır düğümlenmiştir. Ecir ve ganîmet!» buyuruyorken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4956-)
Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize İsmâîl b. İbrahim rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Vekî', Süfyân'dan rivâyet etti. Her iki râvî Yûnus'dan bu isnâdfa bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4957-)
Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Zekeriyyâ, Âmir'den, o da Urvetü'l-Bârikî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem): alınlarına kıyâmet gününe hayır düğümlenmiştir. Ecir vey ganimeti» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4958-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize İbn Fudayl ile İbnİ İdrîs, Husayn'dan, o da Şa'bî’den, o da Urvetü'l-Bârıkî'den naklen rivâyet ettiler. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem): atların alınlarına düğümlenmiştir.» buyurdu. Kendilerine; Ya Resûlallah! Bu ne iledir? Denildi. gününe kadar ecir ve ganimet!» buyurdular.,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4959-)
Bize bu hadisi Ishâk b. İbralıîm de rivâyet etti. ki): Bize Cerîr Husayn'dan bu isnâdla haber verdi . Şu kadar var ki O: «Urve b. Ca'd» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4960-)
Bize Yahya b. Yahya ile Halef b. Hişam ve Ebû Bekir b. Ebi Şeybe toptan Ebû’l-Ahvas'dan rivâyet ettiler. H. İshâk b. İbrahim ile İbn Ebî Ömer, ikisi birden Süfyân'dan rivâyet ettiler. Bunların hepsi Şebîb b. Garkade'den, o da Urvetü’l-Bânkî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etmişlerdir. Ama «Ecir ve ganimet!» cümlesini anmamıştır. Süfyân’ın hadîsinde: «Urvetü'l - Bârıkîden işitmiş; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmiş..» cümlesi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4961-)
Bize Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. İbnİ'l - Müsennâ Üe İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. Her iki râvî Şu'be'den, o da Ebû İshâk'dan, o da Ayzâr b. Hureys'den, o da Urvetü'bnül - Ca'd'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu isnâdla rivâyet etti. Ama: «Ecri ve ganimeti!» ifâdesini anmadı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4962-)
Bize yine Ubeydullah b. Muâz rivâyet et i. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. Her iki râvî Şube'den, o da Ebû'l-Teyyâh'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etmişlerdir. Enes şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem): atların alınlarındadır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4963-)
Bize Yahya b. Habîb de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yani İbn'l-Harîs) rivâyet etti. H. Muhammed b. Velîd de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca’fer rivâyet etti. Her iki râvî demişler ki: Bize Şu'be, Ebû't-Teyyâh'dan rivâyet etti. O da Enes'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadîsin mislini rivâyet ederken dinlemiş. hadîsin İbn Ömer ve Urve rivâyetlerini Buhârî" «Cihâd» bahsinde; Urve rivâyetini Tirmi zi ile İbn Mâce «Cihâd» da; Nesâî «Hayl» bahsinde; Enes rivâyetini Buhârî «Kitâbü’l-Cihâd» ile «Alâmâtü'n-Nübüvve» de; Nesâî «Hayl» de tahric etmişlerdir. alnından murad: Alnına sarkan yelesidir. Hattâbî ve diğer bâzı âlimler alın kelimesinin atın bütününden kinaye olduğunu söylemişlerdir. «Hayır düğümlenmiştir.» cümlesinden murâd: hayır onlardan, düğümlenmiş gibi ayrılmaz demektir. Burada bir istiâre-i mek-niyye vardır. Çünkü hayır mahsûs şeylerden değildir ki, alının üzerine düğümlensin. Lâkin burada aklî olan şey, hissinin cinsine katılmış ve mubâlega yolu ile hissiye verilen hüküm ona da verilmiştir. Alını zikretmek istiareyi tecrîd içindir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: «kıyâmet Gününe Kadar Hayır Atların Alınlarındadır.» Hadisi Bâbı
4964-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, Züheyr b. Harb ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Yahya: bize haber verdi tâbirini kullandı, ötekiler: Bize Vekî' rivâyet etti dediler.) ki); Bize Süfyân, Selm b. Abdirrahmân'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti: (sallallahü aleyhi ve sellem) atların üç ayağı sekir olanını sevmezdi. Demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atın Sıfatlarından Hoşa Gitmeyeni Bâbı
4965-)
Bize Muhammed b. Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. Abdurrahmân b. Bişr dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk rivâyet etti. Bunlar hep birden Süfyân'dan bu îsnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Abdürrazzâk’ın hadîsinde: «Sekirlik, atın sağ arka ayağında ve sol Ön ayağında yahud sağ ön ayağında ve sol oijka ayağında beyazlık olmaktır.» ifâdesini ziyâde etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atın Sıfatlarından Hoşa Gitmeyeni Bâbı
4966-)
Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yânî İbn Ca'fer) rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bana Vehb b. Cerîr rivâyet etti. Bunlar toptan Şu'be'den, o da Abdullah b. Yezîd En-Nehaî'den, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Vekî'in hadisi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Vehb'in rivâyetinde: «Abdullah b. Yezîd'den..» ifâdesi vardır. Nehaî’yi anmamıştır. burada sağ ard ayağı İle sol Ön ayağında yahud sağ ön ayağı ile sol arka ayağında beyazlık olan attır diye ta'rif olunmuştur, ki bu bir kavildir. Ebû Ubeyd ile lügat ulemasının cumhûruna göre şikâl: üç ayağı sekir, bir ayağı sâde renkle olan attır. Bu isim atın bir ayağını kasarak üç ayağının üzerinde durmasından alınmıştır. Ebû Ubeyd üç ayağı sâde, bir ayağı sekir olan ata da şikâl denildiğini söylemiştir. İbn Düreyd: «şikâl: atın bir yandaki ayaklarının sekir olmasıdır; eğer sekirlik çapraz ayaklarda olursa ona muhalif şikâl denir.» demiştir. Şikâli: atın ön ayaklarının sekriliği diye ta'rif edenler olduğu gibi, arka ayaklarının sekirliğidir diye ta'rif edenler hattâ ön ayakları ile bir arka ayağının sekirliğidir; arka ayakları île bir ön ayağının sekirliğidir diyenler de olmuştur. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu şekil atı sevmemesi bâzı âlimlere göre at köstekli İmiş gibi durduğundandır. Bir takımları: «îhtimâl Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu cinsi denemiş de onda aradığı necâbeti bulamamıştır.» demişlerdir. Mamafih yine ulemâdan bazılarına göre at sekir olmakla beraber alnı da sakar olursa sevimsizliği gider. Çünkü bu suretle köstekli imiş gibi gösteren hâli kalmaz.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Atın Sıfatlarından Hoşa Gitmeyeni Bâbı
4967-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerîr Umâre'den (ki bu zât İbn'l-Ka'kaa'dır.) o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kendi yolunda (gazaya) çıkan kimseye kefil olmuştur: (Buyurur ki): Onu (çıkaran) ancak benim yolumda cihâd etmek, bana inanmak ve Peygamberlerimi tasdîk eylemek için çıkarmıştır. Şu halde o, kendisini cennete koymamı yahud alabildiği kadar ecir veya ganimet olarak içinden çıktığı evine döndürmemi benim üzerime garantilemiştir. nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki, şayet bir yara Allah yolunda acıtırsa kıyâmet gününde açıldığı zamanki kılığında gelecek, rengi kan rengi, kokusu misk olacaktır. Muhammed'in nefsi yed-î kudretinde olan Allah'a yemîn olsun ki eğer müslümanlara zor gelmese, Allah yolunda gaza eden bir seriyyenin ardından ebediyyen oturmazdım! Lâkin varlık bulamıyorum ki, onları (hayvan üzerinde) taşıyayım! Onlar da varlık bulamıyorlar. Kendilerine benden geri kalmak zor geliyor! Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, ben Allah yolunda gaza ederek Öldürülmeyi, sonra yine gaza ederek Öldürülmeyi, sonra yine gaza ederek öldürülmeyi pek arzu ederim!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihadın Ve Allah Yolunda Gazaya Çıkmanın Fazileti Bâbı
4968-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl, Umâre'den bu isnâdla rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihadın Ve Allah Yolunda Gazaya Çıkmanın Fazileti Bâbı