Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

6824-) Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme, Hişam'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. ki): Hişâm b. Hakim b. Hizanı Şam'da Acem fellahlarından bazı kimselerinin yanına uğradı, bunlar güneşe karşı dikilmişlerdi. Bunlara ne olmuş? dedi. Vergi için hapsedildiler! dediler. Bunun ürerine Hişâm şunu söyledi: Şehâdet ederim ki, ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki Allah dünyada insanları azab edenleri azab edecektir.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İnsanlara Haksız Yere Azab Eden Kimseye Şiddetli Tehdid Bâbı
6825-) Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Veki' ile Ebû Muâviye rivâyet ettiler. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Cerîr haber verdi. râvilerin hepsi Hişâm'dan bu isnadla rivâyet etmişlerdir. Cerîr'in hadîsinde şu ziyâde vardır: « ki: O gün onların Filistin'deki emîri Umeyr b. Sa'd idi. Hişâm onun yanına girerek (hali) kendisine anlattı. O da emir verdi ve fellahlar serbest bırakıldılar.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İnsanlara Haksız Yere Azab Eden Kimseye Şiddetli Tehdid Bâbı
6826-) Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus İbn Şihâb'dan, o da Urve b. Zübeyr’den naklen haber verdi ki, Hişâm b. Hakîm Hıms'da iken Acem fellahla-rindan bir takım insanları cizyeyi ödemek için güneş altında tutan bir adam bulmuş ve: Bu ne? Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'iı Allah dünyada insanları azab eden kimseyi azab edecektir.» buyururken işittim, demiş. hadîs insanları haksız yere azab edenler hakkındadır. Binâenaleyh kısas hudud ve ta'zir gibi haklı olarak yapılan tazibler hükümde dâhil değildir. bâzı nüshalarında Umeyr b. Sa'd yerine Umeyr b. Saîd denilmiştir. Kâdî Iyâz ekseri nüshalarda bu zâtın ismi Umeyr, b. Sa'd şeklinde zikredildiğini söylemiş, «Doğrusu da budur...» demiştir. Kendisini Hazret-i Ömer Hıms‘a vali tayin etmişti. Hazret-i Umeyr, Kur'ân-ı Kerîm'i bir araya toplayanlardan biridir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İnsanlara Haksız Yere Azab Eden Kimseye Şiddetli Tehdid Bâbı
6827-) Bize Ebi Bekr b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler İshâk: Ahberanâ; Ebû Bekr ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Amr'dan rivâyet etti. O da Câfair'i şunu söylerken işitmiş: Bir adam oklarla mescide uğradı da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: demirlerinden tut!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Silahla Mescid, Pazar Yeri Vesaire Gibi İnsanları Bir Araya Toplatan Yerlerden Geçen Kimsenin Silahı Demirinden Tutmasını Emir Bâbı
6828-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû'r-Rabi' rivâyet ettiler. Ebû'r-Rabi1 ; Haddesenâ; Yahya: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. Lâfız Yahya'nındır. ki): Bize Hammad b. Zeyd, Amr b. Dinar'dan, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen haber verdi. Ki bir adam bir takım oklarla mescide uğramış. Okların demirlerini meydana çıkarmış imiş. Bunun üzerine bir müslümanı yaralamasın diye okların demirlerinden tutması emir duyurulmuş. Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys Bize Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: Mescidde ok tasadduk eden bir adama onları demirlerinden tutmadan mescide sokmamasını emir buyurmuş. Rumh yerine demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Silahla Mescid, Pazar Yeri Vesaire Gibi İnsanları Bir Araya Toplatan Yerlerden Geçen Kimsenin Silahı Demirinden Tutmasını Emir Bâbı
6830-) Bize Heddâb b. Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme, Sâbit'ten, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): elinde ok olduğu halde bir meclisden veya pazar yerinden geçerse, onları demirlerinden tutsun! Sonra onları demirlerinden tutsun! Sonra onları demirlerinden tutsun!» buyurmuşlar. diyor ki: Ebû Mûsa: Vallahi biz onları birbirimizin yüzüne doğrultmadan ölmedik, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Silahla Mescid, Pazar Yeri Vesaire Gibi İnsanları Bir Araya Toplatan Yerlerden Geçen Kimsenin Silahı Demirinden Tutmasını Emir Bâbı
6831-) Bize Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ile Muhammed b. Alâ rivâyet ettiler. Lâfız Abdullah'ındır. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Büreyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: yanında ok olduğu halde bizim mescidimize veya pazar yerimize uğrarsa, müslümanlardan birine onlardan bir şey isabet etmemesi için ovucuyla demirlerinden tutuversin!» Yahut «Demirlerinden tutsun.» buyurmuşlar. hadîsin Câbir -rivâyetini Buhârî «Kitâbu's-Salât»'da; Ebû Muisa rivâyetini de «Kitâbu'l-Fiten»'de tahric etmiştir. hadîsler mescid, çarşı ve pazar gibi yerlerden geçerken âdaba riâyeti tâlim başkalarının Peygamber Bilmektedir. Müslüman kimseye zarar vermemeye çalışacak; zararından da korunacaktır. Hazret-i Ebû Mûsa'nın sözü (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sonra İslâm fırkaları arasında zuhur eden fitnelere işarettir. Übbî diyor ki: «Bence Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buradaki emri ümmetine acıdığı içindir. Ebû Mûsâ söylediklerini bunun için söylemiş: Biz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrini tutup birbirimize acımadık demek istemiştir.'

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Silahla Mescid, Pazar Yeri Vesaire Gibi İnsanları Bir Araya Toplatan Yerlerden Geçen Kimsenin Silahı Demirinden Tutmasını Emir Bâbı
6832-) Bana Amru'n-Nâkıd ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler.- ki): Bize Süiyân b. Uyeyne Eyyûb'dan, o da İbn Sîrîn'den naklen rivâyet etti. ki) ; Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işittim: (sallallahü aleyhi ve sellem): kimse kardeşine bir demirle işaret ederse, muhakkak melekler ona lanet eder. Tâ (bırakıncaya) kadar. İsterse anne, baba bir kardeşine olsun.» buyurdular, Harun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Yczid İbn Avn'den, o da Muhammed'den, o da Ebû Hüreyre'den, o

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Bir Müslümana Silahla İşaret Etmekten Nehyolunması Bâbı
6834-) Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki).: Bize Ma'mer, Hemmâm b. ÎMuneb-bih'den naklen haber verdi. ki): Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettiği şudur. Hemmâm bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kardeşine silâhla işaret edemez. Çünkü bilmez olabilir ki, şeytan elinden çıkarır da, bu sebeple ateşten bir çukura düşer.» buyurdular. hadîsin Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu’l-Fiten»'de tahric etmiştir. hadîsler müslümanm hürmetini te'kîd etmekte; onu korkutmak, telâşlandırmak ve eza etmek gibi şeyleri şiddetle yasaklamaktadır. anne baba bir kardeşine olsun...» cümlesi nehyin herkese âm ve şâmil olduğunu mübalâğalı bir şekilde göstermektedir. Binâenaleyh akrabası olsun, yabancı olsun şaka veya oyun için yapılsın, bir müslümanı korkutmak herhalde haramdır. Zira ikinci rivâyette tasrih buyurulduğu vecihle silâhı kaçırır da şaka yapayım derken karşısındakini vurabilir. Silâhla din kardeşini korkutan kimseye meleklerin lanet etmesi, bu işin haram olduğuna delildir. hadîste hattâ kelimesinden sonra mahzuf vardır. Bu mahzuf «Bırakıncaya kadar...» diye takdir olunur. hadîs nehiy mânâsında bir haberdir. Evvelce de işaret ettiğimiz gibi bu şekil cümleler nehy lâfzından da beliğdirler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Bir Müslümana Silahla İşaret Etmekten Nehyolunması Bâbı
6835-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Ebû Bekr'ın azatlısı Sümeyden dinlediğim, onun da Ebû Sâlih'den, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): defa bir adam yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı bularak onu çeldirdi. Allah da ona teşekkür etti ve onu af eyledi.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Yoldan Eziyet Veren Şeyleri Gidermenin Fazileti Bâbı
6836-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti, ki): Bize Cerîr Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): adam yol üzerinde bir diken dalına rastladı da: Vallahi bunu müslümanlardan uzaklaştıracağım, onlara ezâ vermesin, dedi. Bu sebeple cennete konuldu.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Yoldan Eziyet Veren Şeyleri Gidermenin Fazileti Bâbı
6837-) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti. ki): Bize Şeyban, A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: bir adam gördüm ki, yol üzerinden insanlara eziyet veren bir ağacı kestiği için cennette nimetpezir oluyordu.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Yoldan Eziyet Veren Şeyleri Gidermenin Fazileti Bâbı
6838-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme Sâbit'ten, o da Ebû Râfi'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ağaç müslümanlara eziyet veriyordu. Bir adam gelerek onu kesti ve cennete girdi.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Yoldan Eziyet Veren Şeyleri Gidermenin Fazileti Bâbı
6839-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Eban b. Sam'a'dan rivâyet etti. ki): Bana Ebû’l-Vâzı' rivâyet etti. ki): Bana Ebû Berze rivâyet etti. ki): Yâ Nebiyyallah! Bana faydalanacağım bir şey öğret, dedim. yolundan ezâ (veren şeyi) gider!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Yoldan Eziyet Veren Şeyleri Gidermenin Fazileti Bâbı
6840-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ebû Bekr b. Şuayb b. Habhâb, Ebû’l-Vâzı' Er-Râsibî'den, o da Ebû Berzete'l-Eslemî'den naklen haber verdi ki: Ebû Berze şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ya Resûlallah! Ben bilmiyorum. Olur da sen (dünyadan) gidersin, ben senden sonraya kalırım. İmdi bana bir şey lütfet ki, onunla Allah bana fayda versin! dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'. şöyle yap! (Ebû Bekr bunu unutmuştur.) Bir de yoldan ezâ (veren şeyi) gider!» buyurdular. hadîsin Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbul-Ezan» ile «Kitâbu's-Salât»'da; Nesâî «Kitâbu's-Salât»'da; Tirmizî «Kitâbu'l-Birr»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. şükür veya, teşekkür etmesinden murâd verdiği ihsanını meleklerine bildirmesi yahut sevab vermesidir. hadîsler yol üzerinden gelip geçenlere eziyet veren diken, ağaç, ag, pislik ve İaşe gibi şeyleri giderip temizlemenin faziletine delildirler. İziyet veren şeyleri yoldan gidermenin imanın dallarından biri olduğunu vvelce görmüştük.; Übbî diyor ki: bu ağaç o zatın miîki değilmiş. Birinin milki olup dalları da sarkan ve gelip geçenlere eziyet veren ağacm dallarını yolcular kesebilir. Yahut sahibini davaya verebilirler.» hadîslerde Müslümanlara fayda veren her işin faziletine ve onlara zarar veren her şeyin giderilmesine tenbih vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Yoldan Eziyet Veren Şeyleri Gidermenin Fazileti Bâbı
6841-) Bana Abdullah b. Muhammed b. Esma' b. Ubeyd Ed-Dubaî rivâyet etti. ki): Bize Cüveyriye (yani İbn Esma) Nâfi'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'. kadın, bir kedi sebebiyle azab olundu. Onu ölünceye kadar hapsetti. Ve bundan dolayı cehenneme girdi. Onu hapsettiğinde ne doyurdu, suladı; ne de yerin haşeratından yemesine müsaade etti buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kedi Ve Emsali Eziyet Vermeyen Hayvanların Tazib Edilmesinin Haram Kılınması Bâbı
6842-) Bana Harun b. Abdullah ile Abdullah b. Ca'fer b. Yahya b. Hâlid hep birden Ma'n b. İsa'dan, o da Mâlik b. Enes'den, o da Nâfi'den, o da İbnü Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Cüyeyriye'nin hadîsi mânâsında rivâyette bulundular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kedi Ve Emsali Eziyet Vermeyen Hayvanların Tazib Edilmesinin Haram Kılınması Bâbı
6843-) Bana bu hadîsi Nasr b. Alî El-Cehdamî de rivâyet etti. ki): Bize Abdu’l-A'lâ, Ubeydullah b.. Ömer'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şeyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kadın, bir kedi sebebiyle azab olundu. Onu bağlamış; doyurup sulamamiş; yerin haşeratından yemesine de müsaade etmemişti.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kedi Ve Emsali Eziyet Vermeyen Hayvanların Tazib Edilmesinin Haram Kılınması Bâbı
6844-) Bize Nasr b. Alî El-Cehdamî rivâyet etti, ki): Bize Abdü'l-A'lâ, Ubeydullah'dan, o da Saîd El-Makburî'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kedi Ve Emsali Eziyet Vermeyen Hayvanların Tazib Edilmesinin Haram Kılınması Bâbı
6845-) Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi iri): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet ettikleri budur. Hemmâm bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biri de sudur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kadın kendisinin bir dişi veya erkek kedisi sebebiyle cehenneme girdi. Onu bağlamış; ne doyurmuş, ne de yerin haşeratından yemeye bırakmıştı. Nihayet hayvan zayıflıktan öldü.» buyurmuşlar. hadîsin Abdullah b. Ömer rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya»'da tahric etmiştir. Böcek ve fare gibi hâşerattır. Bu kelime huşaş ve hışaş şekillerinde de okunabilir. sebebiyle azab olunan kadının Hımyer kabilesine mensub olduğu söylenir. Benî İsrail'den bir kadın olduğunu söyleyenler de vardır. şerîf «Selâm» bahsinde geçmişti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kedi Ve Emsali Eziyet Vermeyen Hayvanların Tazib Edilmesinin Haram Kılınması Bâbı
6846-) Bize Ahmed b. Yûsuf El-Ezdî rivâyet etti. ki): Bize Ömer b. Hars b. Giyas rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki) ; Bize A'meş rivâyet etti. ki): Bize Ebû İshâk, Ebû Müslim El-Egar'dan rivâyet etti. Ona da Ebû Saîd-i Hudrî ile Ebû'Hüreyre rivâyet etmişler. Demişler ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): onun gömleği, kibriya da kaftanıdır. Benimle kim münazaa ederse, onu azab ederim.» buyurdular. hadîsdeki zamirler Allab'a râcidir. Malûm olduğu için Teâlâ Hazretleri tamirle ifade olunmuştur. mahzuf vardır. Takdiri şudur: «Allahü teâla buyurdu ki: Bu husûsda benimle kim münazaa ederse, ben onu azabederim.» Buradaki münazaadan murad; Allah'a mahsus olan Izz yani şeref ve kudret ile kibriya ve azameti ahlâk edinip, bu hususlarda âdeta ona ortak olmaktır. Hadîs-i şerîf kibri şiddetle haram kılmaktadır. Izz ve kibriyaya gömlek ve kaftan denilmesi güzel bir istiaredir. Buradaki istiarenin mânâsı gömlekle kaftanın insanın vücuduna sarılması ve ona güzellik vermesidir. Izz ve kibriya Allahü teâlâ'ya en lâyık ve elzem sıfatlar olduğu için bu istiareyle temsil edilmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kibirlenmenin Haram Kılınması Bâbı
6847-) Bize Süveyd b. Saîd, Mu'temir b. Süleyman'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. ki): Bize Ebû Imran El-Cevnî, Cündeb'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: adam: Vallahi fülânı Allah affetmez, dedi. Halbuki Allahü teâlâ: Kimdir o? Benim filânı affetmeyeceğime yemin eden! Ben gerçekten filânı affettim; senin amelini de mahvettim, buyurdu.» Yahut Resûlüllah'ın buyurduğu gibidir. diyor ki: «Bu adamın Allah hakkındaki hükmü kesin vermesi bu hususdaki ahkâmı bilmemekten ileri gelir.» şerîf ehl-i sünnetin delillerindendir, Onlara göre Allahü teâlâ dilerse günahları tevbesiz de affeder. Mu'tezile taifesi bu hadîsle istidlal ederek: «Büyük günahlar amelleri mahveder» demişlerdir. Ehl-i Sünnet'e göre amelleri yalnız küfür mahveder. Bu hadîsdeki amelin mah-vedilmesi kötülüklerinin mukabilinde sevabları kalmamıştır diye te'vil olunur. îhtimal ki, bu adam küfrü mucib olacak başka bir amelde de bulunmuştur. Bahsedilen adamm bizim şeriatımızdan önce yaşamış olması da ihtimal dahilindedir. Bu takdirde onların şeriatına göre büyük günahlar amelleri mahvedermiş denilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İnsana Allahü Teâlânın Rahmetinden Ümid Kestirmenin Yasaklanması Bâbı
6848-) Bana Süveyd b. Saîd rivâyet etti. ki): Bana Hafs b. Meysera, Alâ' b. Abdirrahman'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kapılardım kokulmuş pejmürde İnsan vardır ki, Allah'a yemin etse Allah onu yemininde'sadik çıkarır.» buyurmuşlar. Saçı keçeleşmiş. taranmamış, kır ve paslı mânâsına gelir. Böyle bir kimsenin kapılardan konulması insanlar nazarında kıymetsiz ve hakir görüldüğü içindir. Halbuki o zatın Allah ındinde mertebesi çok yüksek olabilir. Hattâ bir şeyin-vukuuna yemin etse Allahü teâlâ onu yemininden döndürmemek için dileğini kabul eder. Bu suretle kendisine ikramda bulunur. Ve olacağına yemin ettiği şey olur. Bazıları buradakf'ye-minin dua; yeminde sâdık kalmanın da duanın kabulü mânâsına geldiğini söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Zayıflarla Düşkünlerin Fazileti Bâbı
6849-) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İnsanlar Helâk Oldu, Demenin Yasaklanması Bâbı
6850-) Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Mâlik'e Süheyl b. Ebî Sâlih'den dinlediğim, onun da babasından, onun da Ebû Hüreyre'den naklettiği şu hadîsi okudum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimse İnsanlar helâk oldu derse, kendisi onların en ziyâde helâk olanıdır.» buyurmuşlar. İshak: «Ehlelte kelimesi mansub mu okunacak, merfu mu bilmiyorum...» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İnsanlar Helâk Oldu, Demenin Yasaklanması Bâbı
6851-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zü-rey' Ravh b. Kaâsim'den naklen haber verdi, H. Ahmed b. Osman b. Hakim de rivâyet etti. ki) ; Bize Hâlid b. Mahled, Süleyman b. Bilâl'den rivâyet etti. Her iki râvi Süheyl'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. hadîsdeki «Ehleke» kelimesi kâfin üstün ve ötresîyle iki şekilde rivâyet olunmuştur. Ötreyle yani «Ehlekü» şeklindeki rivâyeti daha meşhurdur. Biz hadîsin mânâsını buna göre verdik. Kâf üstün okunduğuna göre cümlenin mânâsı: «Onları bu sözü söyleyen kimse helâk etmiştir.» demek olur. helâk oldu diyen kimse bu sözüyle başkalarını tahkir, kendisini üstün görmeyi kastediyorsa, hadîs-i şerif onun hakkında bilittifak zemdir. Çünkü kimin kimden üstün olduğunu ancak Allah bilir. Fakat kendi hatalarını ve din hususunda başkalarının noksanlıklarını görerek buna üzüldüğü için söylerse zararı yoktur. Hattabî diyor ki: «Hadîsin mânâsı şudur: Bir kimse başkalarını ayıplar durur, daima kötülüklerini anar ve insanlar bozuldu, battı gibi sözler söylerse; kendisi onlardan daha ziyâde batmış, yani onları ayıplamakla girdiği günah sebebiyle kendi hâli onlarınkinden berbâd olmuştur. Bu hal onu çok defa kendini beğenmeye, kendini başkalarından daha hayırlı görmeye sevkeder.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İnsanlar Helâk Oldu, Demenin Yasaklanması Bâbı
6852-) Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den rivâyet etti. H. Bize Kuteybe ile Muhammed b. Rumh dahi Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abde İle Yezid b. Harun rivâyet ettiler. râvilerin hepsi Yahya b. Saîd'den rivâyet etmişlerdir, H. Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti: Lâfız onundur. ki): Bize Abdü'l-Vahhab (yani Sekâfî) rivâyet etti. ki): Ben Yahya b. Saîd'den dinledim. ki): Bana Ebû Bekr (bu zât İbn Muhammed b. Amr b. Hazm'dir) haber verdi. Ona da Amra rivâyet etmiş ki: Kendisi Âişe'yi şöyle derken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: bana komşuyu o derece tavsiyede bulundu ki, onu mutlaka bana mirasçı yapacak sandım.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Komşuyu Ve Ona İyilik Yapmayı Vasiyet Bâbı
6853-) Bana Amru'n-Nâkıd rivayev etti. ki): Bize Abdü’l-Aziz b. Ebî Hâzim rivâyet etti. ki) ; Bana Hişâm b. Urve, babasından, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Komşuyu Ve Ona İyilik Yapmayı Vasiyet Bâbı
6854-) Bana Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Zürey', Ömer b. Muhammed'den, o da babasından naklen rivâyet etti. ki): Ben İbn Ömer'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bana komşuyu o derece tavsiyede bulundu ki, onu bana mirasçı yapacak sandım.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Komşuyu Ve Ona İyilik Yapmayı Vasiyet Bâbı
6855-) Bize ELû Kamil El-Cahderî ile İshâk b. İbrâhim rivâyet ettiler. Lâfız İshâk'ındır. Ebû Kamil: Haddesenâ; İshâk ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Abdü’l-Aziz b. Abdî's-Samed El-Ammî haber verdi. ki): Bize Ebû Imrân El-Cevnî, Abdullah b. Sâmit'den, o da Ebû Zer'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ebâ Zer! Çorba pişirdiğin vakit suyunu çok koy ve komşularını gözet!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Komşuyu Ve Ona İyilik Yapmayı Vasiyet Bâbı
6856-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İbn İdris rivâyet etti. ki): Bize Şu'be haber verdi. H. Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize İbn İdris rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû Imran El-Cevnî'den, o da Abdullah b. Sâmit'den, o da Ebû Zer'den naklen haber verdi. Ebû Zer Şöyle dedi: Gerçekten dostum (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: pişirdiğin vakit suyunu çok koy, sonra komşularından bir ev halkına bak ve kendilerine ondan ma'ruf üzere ver!» diye vasiyette bulundu. rivâyetleri Buhârî, Ebû Dâvud ve İbn Mâce «Kitâbu’l-Edeb»'de; Tirmizî «Kitâbu'l-Birr»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. mirasçı yapacak sandım...» cümlesinden murad: Bana bu husûsda yakında Allah'dan bir emir getirecek sandım, demektir. Bu cümle komşu hakkının şiddetle riâyet ve muhafazasını ifade için mübalâğa mevkiine çıkarılmıştır.-Komşu ismi müslüman, kâfir, âbid, fâsık, dost, düşman, yabancı, hemşeri, faydalı, zararlı, akraba ve ecnebi bütün civar halkına şâmildir. Bunların hukuku en yakından başlamak üzere sırayla uzaklara doğru gider. Komşuluğun hududu hakkında ihtilâf vardır. Hazret-i Alî'den bir rivâyete göre birbirinin seslerini duyanlar komşudurlar. Bazıları sabah namazını mescidde birlikte kılanlar komşudur, demişlerdir. Hazret-i Âişe'den bir rivâyete göre komşuluk hakkı evin her tarafından kırk haneye kadar devam eder. Evzâî'den de böyle bir kavil rivâyet olunmuştur. Komşuların hakkı herbirine hâline göre muamele yapmak, hayır dilemek, zarar vermemek lâka irşad ve , nasihat etmek gibi şeylerdir. Buradaki emir güzel ah-içindir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Komşuyu Ve Ona İyilik Yapmayı Vasiyet Bâbı
6857-) Bana Ebû Gassan El-Mismaî rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Ömer rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âmir (yani El-Hazzâz) Ebû İmran El-Cevm'den, o da Abdullah b. Samü'den, o da Ebû Zer'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bana Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): maruftan hiç bir şeyi hakir görme! Velev din kardeşini güler yüzle karşılaman olsun!» buyurdular. Güleryüz göstermek demektir. Bu kelime talik ve talîk şekillerinde de rivâyet olunmuştur. Örfen bilinen iyilik ve ihsandır. Hadîs-i şerif güler yüz göstermek gibi az bir şeyle de olsa ma'rufda bulunmanın faziletine delildir..

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Karşılaşma Anında Güleryüz Göstermenin Müstehab Oluşu Bâbı
6858-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.' ki): Bize Ali b. Müshir ile Hafs b. Gıyâs, Büreyd b. Abdillah'dan, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet ettiler. Ebû Mûsa şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine bir hacet isteyen geldiği vakit yanında oturanlara döner ve: edin! Ecir kazanın! Allah Peygamberinin dilinden dilediğini hükmetsin!» buyururdu. hadîsi Buhârî «Zekât», «Edeb» ve «Tevhid- bahislerinde; Ebû Dâvud «Kİtâbu'l-Edeb»'de; Tirmizî «İlim» bahsinde; Nesâî de «Zekât»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. mânâsı şudur: Birbirinize şefaatçi olun. Benden bir şey istemeye gelen olur da, siz de ona şefaatçilik yaparsanız Allahü teâlâ onun hacetini benim vasıtamla görür. Bu suretle hem isteyen muradına erer, hem de siz sevab kazanırsınız. istekler hususunda aracılık yapmak, gerek hükümdar, kumandan, vali gibi büyükler huzurunda, gerekse halkın birbirleri nezdinde şe-faatta bulunmaları müstehabdır. Fakat hudud-u şeriyye hakkında şefaat haramdır. Bâtılı tamamlamak, bir hakkı iptal etmek gibi şeylerde dahi şefaat caiz değildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Haram Olmayan Hususda Şefaatin Müstehab Kılınması Bâbı
6859-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Büreyd b. Abdillah'dan, o da dedesinden, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İyi Kimselerle Düşüp Kalmanın Ve Kötü Arkadaşlardan Kaçınmanın Müstehab Oluşu Bâbı
6860-) Bize Muhammed b. Ala' El-Hemdânî de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Ebû Üsâme Büreyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: arkadaşla kötü arkadaşın misâli miîk yaşiyanla, körük üfüren gibidir. Mİsk taşıyan ya sana (ondan) verir yahut satın alırsın yahut da o miskden güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren ise: Ya senin elbiseni yakar; yahut ondan pis bir koku duyarsın!» hadîsde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) iyi arkadaşı misk taşıyana; kötü arkadaşı da körük üfürene benzetmek suretiyle her ikisinden sirayet edecek halleri beyân buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İyi Kimselerle Düşüp Kalmanın Ve Kötü Arkadaşlardan Kaçınmanın Müstehab Oluşu Bâbı
6861-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Kuhzâz rivâyet etti. ki): Bize Seleme b. Süleyman rivâyet etti. ki): Bize Abdullah haber verdi. ki): Bize Mamer İbn Şihab'dan naklen haber verdi. ki): Bana Abdullah b. Ebî Bekr b. Hazm, Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kızlara İyi Muamelede Bulunmanın Fazileti Bâbı
6862-) Bana Abdullah b. Abdirrahman b. Behram ile Ebû Bekr b. İshâk da rivâyet etkiler. Lâfız her ikisinindir. (Dediler ki) ; Bize Ebûl-Yeman haber verdi. ki): Bize Şuayb Zührî'den naklen haber verdi. ki): Bana Abdullah b. Ebî Bekr rivâyet etti. Ona da Urve b. Zübeyr haber vermiş ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe şunu söylemiş: Bana bir kadın geldi. Beraberinde de iki kızı vardı. Benden bir şeyler istedi. Ama yanımda bir tek kuru hurmadan başka bir şey bulamadı. Onu kendisine verdim. Kadın onu alarak iki kızma taksim etti. Kendisi ondan bir şey yemedi. Sonra kızlarıyle birlikte kalktı, gitti. Ar-kacığından yanıma Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) girdi. Kadının hikâyesini ona anlattım. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'. kimse kız evlâdından bir şeyle ipîilâ olunur da, onlara iyi bakarsa kızlar kendisine cehenneme perde olur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kızlara İyi Muamelede Bulunmanın Fazileti Bâbı
6863-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Bekr (yani İbn Mudarj İbn Had'dan rivâyet etti. Ona da İbn Ayyaş'ın azatlısı Ziyad b. Ebî Ziyad, Irak b. Mâlik'ten naklen rivâyet etmiş. (Irak Dedi ki): Ben bu hadîsi Âişe'den naklen Ömer b. Abdi’l-Aziz rivâyet ederken dinledim. Âişe (Şöyle dedi): Fakir bir kadın, iki kızını yüklenmiş hana geldi. Ben de kendisine üç kuru hurma verdim. Kızların her birine birer hurma verdi. Yemek için bir hurma da ağzına attı. Derken kızları onu da yemek istediler. Kadın yemek istediği hurmayı hemen ikisinin arasında pay etti. Onun bu hâli tenim hoşuma gitti. Yaptığını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlattım da: bu hurma sebebiyle Allah ona cenneti vâcib kılmıştır. Yahut bu hurma sebebiyle onu cehennemden azad etmiştir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kızlara İyi Muamelede Bulunmanın Fazileti Bâbı
6864-) Bana Amru'n-Nakıd rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ahmed Es-Zübeyı-î rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ahdi'l-Aziz Ubeydullah b. Ebî Bekr b. Enes'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimse iki kiza bulûğa erinceye kadar bakarsa, kıyâmet günündo benimle beraber (şöyle) gelir.» buyurdu. Ve parmaklarım bir araya getirdi. Âişe rivâyetini Buhârî «Zekât» ve «Edeb» bahislerinde; Tirmizî «Kitâbu'l-Birr»'de tahric etmişlerdir. Tirmizî: «Bu hadîs hasen sahihtir.» demiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kızlar hakkında ibtilâ kelime-sini kullanması; âdetleri icâbı insanlar kız evlâdından hoşlanmadıkları içindir. Eski Arabların kızlardan hoşlanmadıklarını, birinin kızı doğduğu haber verilince efkârından yüzünün simsiyah karardığını Teâlâ Hazretleri' Kur'ân-ı Kerîm'de haber vermiştir. Bu hadîsler kız evlâdına iyi muamelede bulunmanın nafakalarını vererek terbiyelerine dikkat etmenin, faziletine delildir. Mûnâvî'nin beyânına göre: üzerinde kız çocuklarının hakkı erkeklerinkinden daha çoktur. Çünkü erkekler hem daha kuvvetli, hem de tasarrufa muktedirdirler. parmaklarını diyor ki ; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) - araya getirmekle iki kız büyüten kimsenin cennette kendisiyle beraber olacağını, yahut cennete beraber gireceğini anlatmak istemiştir ki, fazilet namına bu kâfidir. Bu fazilet kendinin olsun, başkasının olsun kız evlâdını büyütüp terbiye edene mahsustur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Kızlara İyi Muamelede Bulunmanın Fazileti Bâbı
6865-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Malik'e İbn Şihab'dan dinlediğim. Onun da Saîd b. Müseyyeb'derr, onun da Ebû Hüreyre'den, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bîrinin üç çocuğu ölsün de, kendisine (cehennem) ateş (İ) dokunsun olamaz. Yalnız yemini bozmayacak kadarı müstesna!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Çocuğu Ölüp De Bundan Sevab Bekleyenin Fazileti Bâbı
6866-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Amru'n-Nâkid ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H. Abd b. Hunıeyd ile İbn Râfi' dahi Abdürrezzâk'dan rivâyet ettiler. ki): Bize Ma'mer haber verdi. Her iki râvi Zührî'den Mâlik'in isnadı ile onun hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki, Süfyân’ın hadîsinde: girsin olamaz. Yalnız yemini bozmayacak kadarı müstesna!» ibaresi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Çocuğu Ölüp De Bundan Sevab Bekleyenin Fazileti Bâbı
6867-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Aziz (yani İbn Muhammed) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ensardan bazı kadınlara: birinizin üç tane oğlu ölür de, onların sevabını dilerse mutlaka cennet'e girer.» buyurmuşlar. Bunun üzerine kadınlardan bîri: — Yahut iki ya Resûlallah! demiş. (O da): «Yahut iki!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Çocuğu Ölüp De Bundan Sevab Bekleyenin Fazileti Bâbı
6868-) Bize Ebû Kâmil El-Cahderî Fudayl b. Hüseyn rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Abdurrahman b. Esbahânî'den, o da Ebû Salih Zekvan'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Ya Resûlallah! Erkekler senin hadîsini götürdü. Sen bize kendinden bir gün ayır da, enda sana gelelim. Bize Allah'ın sana öğrettiğinden öğretirsin, dedi. (O da): ve filân gün toplanın!» buyurdu. Ve kadınlar toplandılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de yanlarına gelerek Allah'ın kendisine bildirdiğinden onlara (bir şeyler) Öğretti. Sonra şöyle buyurdu: hiç bir kadın yoktur ki: (Gözü) önünde çocuklarından üç tanesini (âhirete) göndersin de, bu çocuklar ona cehennemden bir perde olmasınlar.» buyurdu. Bunun üzerine bir kadın: İkiyi de, ikiyi de, ikiyi de! dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) dahi: «ikiyi de, ikiyi de, ikiyi de!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Çocuğu Ölüp De Bundan Sevab Bekleyenin Fazileti Bâbı
6869-) Bize Müsennâ ve İbn Beşşâr rivâyet ettiler (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti H. Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti ki): Bize Şu'be, Abdurrahman b. Esbahânî'den bu ısnadda yukarıdaki hadîsin mânâsı gibi rivâyette bulundu. İki râvi hep birden Şu'be'den, o da Abdurrahman b. Esbahânî'den naklen şunu ziyade ettiler. ki Ben Ebû Hâzimi, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ederker dinledim. O bulûğa ermemiş üç çocuğunu, dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Çocuğu Ölüp De Bundan Sevab Bekleyenin Fazileti Bâbı
6870-) Bize Süveyd b. Saîd ile Muhammed b. Abdi’l-A'lâ rivâyet ettiler. Lâfızları birbirine yakındır, (Dediler ki): Bize Mu'temir babasından, o da Ebû's-Se'lil'den, o da Ebû Hassân'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ebû Hüreyre'ye; Gerçekten benim iki oğlum öldü. Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den nasıl bir hadîs rivâyet edeceksin ki, onunla ölenlerimizden dolayı kalblerimizi ferahlandırasın! dedim, Ebû Hüreyre: Evet (söyleyeyim) dedi, (Ve şu hadîsi rivâyet etti): (vefat eden) küçükleri cennetin kurtlarıdır. Birisi babasına — yahut annesine, babasına demiş, rastlar da, benim şu senin elbisenin kenarından tuttuğum gibi elbisesinden tutar— yahut elinden, demiş.. Bir daha kendisini Allah babasiyle birlikte cennete koyuncuya kadar bırakmaz.» rivâyetinde hadîs şöyledir: ki: Bize Ebû's-Selil rivâyet etti. ki): Bana bu hadîsi tîbeydullah b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Yahya (yani İbn Saîd) Teymî'den bu isnadla rivâyet etti. Ve şöyle dedi: Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den ölenlerimizden dolayı bizim kalblerimizi ferahlandıracak bir şey işittin mi? Ebû Hüreyre: Evet! cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Çocuğu Ölüp De Bundan Sevab Bekleyenin Fazileti Bâbı
6871-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Abdillab, ve Ebû Saîd E!-Eşec rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir.: Bize Hafs (yani İbn Gıyas) rivâyet etti. H. Ömer b. Hafs b. Giyâs da rivâyet etti. ki): Bize babam dedesi Talk b. Muâviye'den, o da Ebû Zûr'a b. Amr b. Cerîr'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bir kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'c bir çocuğunu getirerek: Yâ Nebiyyallah! Bunun için Allah'a dua et! Gerçekten üç tanesini (toprağa) gömdüm, dedi. çocuk mu gömdün?» Evet! cehennemden kuvvetli bir mâni ile korundun!» buyurdular. arasından Ömer: «Dedesinden" dedi. Geri kalanlar «Talk’dan» dediler. Dede lâfzını anmadılar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Çocuğu Ölüp De Bundan Sevab Bekleyenin Fazileti Bâbı
6872-) Bize Kuteybe b. Saîd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. ki): Bize Cerîr Ebû Gıyas Talk b. Muâviye En-Nehaî'den, o da Ebû Zûr'a b. Amr b. Cerîr'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi) ; Bir kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir oğlunu getirerek: Ya Resûlallah! Bu çocuk rahatsızdır. Ben ondan korkuyorum. Gerçekten (toprağa) üç tane gömdüm, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): cehennemden kuvvetli bir mâni ile kovundun!» buyurdular. Talk'dan, dedi. Künyeyi anmadı. hadîsleri Buhârî «Cenaze» bahsinde; Ebû Hüreyre rivâyetini Nesâî «Tefsîr»'de; İbnü Mâce «Cenâiz» bahsinde; Ebû Said rivâyetini Nesâî «Tefsir» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. babda muhtelif hadîs İmâmları otuz dokuz sahabeden hadîsler rivâyet etmişlerdir. bozmayacak...» tâbirinden murad; az bir zamandır. Bir adam bir yere ineceğine yemin etse, yemininde durmuş olmak için bir an oraya inmesi kâfidir. Arablar buna «Tahilletü’l-Kasem» derler. Ki yeminini he-îâl kılmak mânâsına gelir. Bu tâbiri azlıktan kinaye olarak kullanırlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsde: birinin üç çocuğu ölürse, o cehenneme girmez. Girse de orada pek ar kal;r.» demek istemiştir. Ebû Saîd rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiği bildirilen kadın Hazret-i Enes'in annesi Ümmü Süleym Mir. Bazı rivâyetlerde bu kadının Ümmü Hânı, bazılarında da Ümmü Eymen. olduğu bildiriliyor. Şu halde hâdise birkaç defa tekerrür etmiş ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e muhtelif kadınlar müracaatta bulunmuş demektir. Hazret-i Ümmü Süleym'in: «Erkekler senin hadîsini götürdü...» sözünden muradı: Onlar dâima senin yanında bulunuyor, din hususunda bilgi alıyorlar. Biz kadınlar bunu yapamıyoruz. Bize de bir gün ayır da senden dinimize ait bilgi alalım, demektir. (sallallahü aleyhi ve sellem), Ümmü Süleym'in ricasını kabul etmiş ve kadınlara bir gün tahsis ederek kendilerine Allah'ın emir ve nehiylerini bildirmiş; bu arada üç çocuğu'ölen kadının cehenneme girmeyeceğini de müjdelemiştir. Ümmü Süleym iki çocuğu ölenin de bu hükümde dâhil olup olmadığını anlamak istemiş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o anda kendisine gelen bir vahy ile yahut daha önceden telâkki ettiği bir vahye istinad ederek: çocuğu ölen de öyle!» sözünü üç defa tekrarlamıştır. başkalarının rivâyetinde: çocuğu ölen de öyle!» cümlesi de vardır. Nesâî'nin rivâyetinde: çocuğu ölen bir kimse bunlardan sevab beklerse cennete girer.» buyurdu. Bunun üzerine bir kadın kalkarak: Yahut iki çocuğu ölen! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İki çocuğu ölen de öyle!» buyurdular. Kadın: Keşke bir çocuğu ölen de deseydim! dedi.» buyurulmaktadır. Ulemâ ölen çocukların bulûğa ermemiş olmaları meselesinde hayli söz etmişlerdir. Bâzılarına göre bu annelerin küçük çocuklarına karşı daha fazla muhabbet, şefkat ve sevgi gösterdiklerindendir. Bu sebepten ölen küçük yavrularına daha çok acır ve buna katlanmaları nisbetinde daha çok sevab kazanırlar. Zira âkil baliğ olan çocukları rahmet ve şefkate münafi harekette bulunarak anne ve babalarına isyan etmiş olabilirler. Küçüklerden böyle bir şey tasavvur olunamaz. Onlar muhatab değillerdir. takımları küçük çocukların evleviyetle bu hükümde dâhil olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre henüz anne ve babasına hiç bir yardımı olmayan bir küçük hakkında hüküm bu olunca yardımı dokunmaya başlamış çocuk hakkında evleviyetle aynı hüküm sabit olur. Hadîs-i şerifin muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre torunlar bu hükümde dahil değildir. Dü'mûsun cem'idir. Dü'mûs esasen suda yaşayan küçük bir kurttur. Sudan hiç ayrılmaz. Burada ondan murad; küçükken Ölen çocuklardır. Onlar cennetin küçükleridir. Cennetten ayrılmazlar. Kıyâmette anne ve babalarına şefaat ederek, cennete girmelerine sebep olurlar,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Çocuğu Ölüp De Bundan Sevab Bekleyenin Fazileti Bâbı
6873-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerîr Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, Allah bir kulu sevdiği vakit, Cibrîl'i çağırır da: Ben filânı seviyorum, onu sen de sev! der. Ve onu Cibrîl de sever. Sonra semâda seslenerek: Gerçekten Allah filânı seviyor; onu sîz de sevin! der. Artık onu semâ ehli de severler. Sonra onun için yeryüzüne kabul konur. Bir kuta da buğzetti mi Cibrîl'i çağırarak: Ben filâna buğzediyorum, ona sen de buğzet! der. Ve Cibrîl ona buğzeder. Sonra semâ ehli arasında: Allah filâna buğzediyor, ona sîz de buğzedin! diye seslenir. Onlar da kendisine buğzederler. Sonra o kul için yeryüzüne buğz konur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Allah Bir Kulu Sevdiği Vakit, Onu Kullarına Da Sevdirmesi Bâbı
6874-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ya'kub (yani İbni Abdirrahman El-Kaâri) rivâyet etti. Yine Kuteybe dedi ki: Bize Ahdu’l-Aziz (yani Ed-Derâverdî) rivâyet etti. H. bu hadîsi Saîd b. Amr El-Eş'asî de rivâyet etti. ki): Bize Abser, Alâ' b. Müseyyeb’den naklen haber verdi. H. Harun b. Saîd El-Eylî dahi rivâyet etti. ki): Bize îbm Vehl) rivâyet etti. ki): Bana Mâlik (bu zat İbn Enes'dir) rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Süheyl'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki: Alâ' b. Müseyyeb'in hadîsinde buğz zikredilmemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Allah Bir Kulu Sevdiği Vakit, Onu Kullarına Da Sevdirmesi Bâbı
6875-) Bana Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Harun rivâyet etti. ki): Bize Abdu’l-Aziz b. Abdillah b. Ebi Selemete’l-Mâcişun, Süheyl b. Ebî Sâlih'den naklen haber verdi. Süheyl Şöyle dedi: Arafat'da idik. Derken Ömer b. Abdi’l-Aziz geçti. Kendisi hac emîri İdi. İnsanlar ona bakmaya kalktılar. Ben babama: Babacığım! Görüyorum ki, Allah Ömer b. Abdi'l-Aziz'i seviyor, dedim. (Babam): Ne o? diye sordu. Çünkü insanların kalblerinde onun sevgisi ver, dedim. Bunun üzerine babam ; Baban hakkı için yemin ederim ki, ben Ebû Hüreyre'yi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dan rivâyet ederken dinledim, dedi. Sonra Cerîr'in Süheyl'den rivâyet ettiği hadîs gibi anlattı. hadîsin Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l- . Edeb» ile «Kitâbu't-Tevhid»'de tahric etmiştir. kulunu sevmesinden murad; onun için hayr irâde buyurması, kendisine hidayet ve nimet vermesidir. Buğzu da azabını veya şekavetini irâde buyurmasıdır. Semâ ehlinden maksad meleklerdir. Cebrail (aleyhisselâm) ile diğer meleklerin bir kulu sevmeleri, ya onun için istiğfar ve duada bulunmaları yahut sair insanlar gibi sevmeleridir. Ki bu sevgi kalbin meylinden biriyle mülakat için şevk duymasından ibarettir. Meleklerin bir kulu sevmeleri Allahü teâlâ'ya itaat ettiği ve onun rızasını kazandığı içindir. Kabulün yeryüzüne konmasından murad; insanların o kulu sevmeleri ve ondan razı olmalarıdır. Bunun zıddı da buğz etmeleridir. (aleyhisselâm)'ın meleklere seslenmesi, o kul hakkında istiğfar ve niyazda bulunsunlar diyedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Allah Bir Kulu Sevdiği Vakit, Onu Kullarına Da Sevdirmesi Bâbı