Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
3765-)
Bize Hârûn b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Süleyman yani İbn Bilâl haber verdi. ki): Bana Yahya haber verdi. ki): Bana Ubeyd b. Huneyn haber verdi. O da Abdullah b. Abbâs'i rivâyet ederken dinlemiş. İbn Abbâs şunları söylemiş .: Bir âyetin mânâsını Ömer b. Hattab'a sormak niyetiyle bir sene bekledim. Heybetinden dolayı kendisine bir türlü soramıyordum. Nihayet hacc için (yola) çıktı. Onunla beraber ben de yola çıktım. Dönüşte biraz yol alınca bir haceti için misvak ağaçlarına doğru saptı. Ben de kazay-ı hacet edinceye kadar onu bekledim. Sonra onunla birlikte yola revân oldum. Ve: Yâ Emîrelmü'minîn, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aleyhine zevcelerinden biri ile anlaşan iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer (radıyallahü anh) ? Onlar Hafsa ile Âişe'dir; cevâbını verdi. Bunun üzerine: Vallahi bu meseleyi bir seneden beri sana sormak isterdim; ama heybetinden dolayı soramıyordum; dedim. Bunu yapma! Benim bildiğimi zannettiğin bir şeyi hemen bana sor: eğer ben onu bîlirsem sana haber veririm; dedi ve sözüne şöyle devam etti: Vallahi cahüiyyet devrinde biz kadınları insan yerine saymazdık. Nihayet Allahü teâlâ onlar hakkında indirdiklerini indirdi ve kendilerne yaptığı taksimi yaptı. Bir defa ben kendi kendime bir şeyi istişare ederken zevcem bana: Şöyle şöyle yapsan olmaz mı? deyiverdi. Ben de ona: Sana ne oluyor da bu işe karışıyorsun; benim yapmak istediğim bir şeye neden burnunu sokuyorsun? dedim. Kadın: Şaşarım sana ey Hattâb oğlu! Sen kendine kafa tutulmasını istemiyorsun; halbuki kızın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kafa tutup duruyor. O derecede ki, bütün gün efkârlı kalıyor; dedi. Bunun üzerine cübbemi alarak evimden çıktım ve Hafsa'nın yanına girdim. Ona dedim ki: Kızcağızım! Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e kafa tutarmışsın, hattâ bütün gün efkârlı kalırmış! Hafsa: Vallahi biz ona çok müracaatta bulunuyoruz; dedi. Bilirsin ki, ben seni Allah'ın azabından ve Resûlünün gazabından sakındırırım kızcağızım! Sakm seni o kendi güzelliğini beğenen, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine olan sevgisine güvenen aldatmasın! dedim. Sonra (oradan) çıkarak karabetim olduğu için Ümmü Seleme'nin yanına girdim; ve onunla konuştum. Ümmü Seleme bana şunu söyledi: Şaşarım sana ey Hattâb oğlu! Her şeye karışırsın; hattâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile zevcelerinin arasına bile girmek istiyorsun! Seleme (nin bu sözü) bana öyle te'sîr etti ki, efkârımı bir parça yatıştırdı. Müteakiben onun yanından çıktım, Ensârdan bir dostum vardı. (Mecliste) bulunamazsam bana haber getirir; o bulunamazsa ben ona haber getirirdim. O tarihde biz Gassân hükümdarlarından bir kıraldan korkuyorduk. Üzerimize hücum etmek istediğini haber almıştık. Ondandan gözümüz korkmuştu. Derken dostum Ensârî gelerek kapıyı çaldı; ve: Aç, aç! dedi. Ben: Gassanh mı geldi? diye sordum. Ondan daha kötü! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zevcelerinden ayrılmış: cevâbını verdi. Ben de: Patlasın Hafsa ile Âişe; dedim. Sonra elbisemi alarak çıktım, geldim. Bir de baktım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yatak odasında: Odaya merdivenle çıkılıyor. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in siyah bir kölesi de merdiven başında!.. Ben Ömer'im; dedim. Müteakiben bana izin verildi. Ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bu hâdiseyi anlattım. Ümmü Seleme kıssasına gelince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gülümsedi. Kendisi (kuru) bir hasır üzerinde idi. Vücûdu ile hasır arasında hiç bir şey yoktu. Başının altında içi lif dolu deriden bir yastık; ayaklarının yanında bir karaz yığını; başının ucunda asılı birkaç deri bulunuyordu. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yan tarafında hasırın izini görünce ağladım. Niçin ağlıyorsun? diye sordu. Yâ Resûlallah, Kisrâ ile Kayser neler içinde yaşıyorlar neler!.. Halbuki sen Allah'ın Resûlüsün!., dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): onların; âhiret de senin olmasına razı değil misin?» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Îla, Kadınlardan Uzaklaşma, Onları Muhayyer Bırakma Ve Eğer Onun Aleyhinde Birbirleri İle Anlaşırlarsa Âyeti Hakkında Bir Bab
3766-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Affân rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti. ki): Bana. Yahya b. Saîd, Ubeyd b. Huneyn'den, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: birlikte dönüyordum. Merru'z-Zahrân denilen yere geldiğimiz vakit...» Râvi bu hadîsi Süleyman b. Bilâl hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Yalnız o Şöyle deditir: «Ben: O iki kadının hâlü şanı nedir? diye sordum. Hafsa ile Ümmü Seleme'dir; buyurdular.» Bir de bu rivâyette râvi: «Hücrelere geldim. Bir de baktım her evde yas (ediliyor) ibaresi ile: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay kadınlarının semtine uğramıyacağına yemin etmişti. Ay yirmi dokuz olunca yanlarına indi.» cümlesini ziyâde etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Îla, Kadınlardan Uzaklaşma, Onları Muhayyer Bırakma Ve Eğer Onun Aleyhinde Birbirleri İle Anlaşırlarsa Âyeti Hakkında Bir Bab
3767-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. Dediler ki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Yahya b. Saîd'den rivâyet etti. O da Abbâs'ın âzâdlısı Ubeyd b. Huneyn'den dinlemiş. Ubeyd ki: Ben İbn Abbâs'ı şunları söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında birbirleri ile anlaşan iki kadının kimler olduğunu sormak istiyordum. Fakat bir sene beklediğim halde bir türlü yerini bulup soramıyordum. Nihayet Mekke'ye müteveccihen kendisine arkadaş oldum. Merru'z-Zahrân'a vardığında kazayı hacete gitti. Ve: Bana tulumla su yetiştir, dedi. Ben de kendisine tulumla su götürdüm. Hacetini görüp döndüğü vakit ben ellerine su dökmeye gittim ve bu meseleyi kendisine anarak: Yâ Emîrelmü'minîn! O iki kadın kimlerdir? dedim. Sözümü bitirir bitirmez: Âişe İle Hafsa'dir, cevâbını verdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Îla, Kadınlardan Uzaklaşma, Onları Muhayyer Bırakma Ve Eğer Onun Aleyhinde Birbirleri İle Anlaşırlarsa Âyeti Hakkında Bir Bab
3768-)
Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ile Muhammed b. Ebî Ömer rivâyet ettiler. Hadîsin lâfzını ikisi de birbirine yakın ifâde ettiler. İbn Ebî Ömer: (Bize rivâyet etti) la'bîrinı kullandı. İshâk ise: (Bize Abdürrezzâk haber verdi) dedi. Abdürrezzâk: Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ubeydullah b. Abdillâh b. Ebî Sevr'den, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi, demiş. İbn Abbâs şunları söylemiş: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerinden, haklarında Allahü teâlâ'nın: tevbe ederseniz kalpleriniz söz dinledi demektir." Sure-i Tahrîm; âyet 4 buyurduğu iki kadının kimler olduğunu Ömer'e sormağa arzu eder dururdum. Nihayet Örner hacc etti. Onunla birlikte ben de hacc ettim. Biraz yol aldıktan sonra Ömer saptı. Elimde su tulumu olduğu halde onunla birlikte ben de saptım. Kazay-i hacet etti; sonra yanıma geldi. Ellerine su döktüm; abdest aldı. (O zaman): Yâ Emîrelmü'minîn: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerinden kendilerine Allah (azze ve celle)'nin: tevbe ederseniz kalpleriniz söz dinledi demektir) buyurduğu iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer: Şaşarım sana ey İbn Abbâsî Onları Hafsa ile Âişe'dir; cevabını verdi. (Zührî ki: Vallahi Ömer, İbn Abbâs'ın sorduğu suâlden hoşlanmamış, fakat gizlememiştir.) sonra Ömer, hadîsi rivâyete başladı, dedi ki: Biz, Kureyş cemaati kadınlara tahakküm eden bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine tahakküm eden bir kavim bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapmağa başladılar. Benim evim Avâlî'deki Benî Ümeyye b. Zeyd kabilesinde idi. Bir gün karıma kızdım. Bir de baktım bana kafa tutuyor!.. Bana karşı söz söylemesini men'etüm. Kadın: Benim sana karşılık vermemi neden men' ediyorsun? Vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) biri bütün gün akşama kadar kendisini terkediyor, dedi. Bunun üzerine oradan giderek Hafsa'nın yanına girdim. Ve: Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kafa mı tutuyorsun? dedim. Hafsa: Evet, cevâbını verdi. Sizden biriniz onu bütün gün akşama kadar terk ediyor mu? diye sordum. (Yine): Evet, cevâbını verdi. Dedim ki: Sizden bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir. Biriniz Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gazabından dolayı Allah'ın kendisine gazâb etmeyeceğinden emîn olabiliyor mu? Şu halde böylesi helâk olmuş demektir. Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kafa tutma, ondan bir şey isteme! Aklına geleni benden iste! Sakın ortağının Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın!» (Ömer burada Âişe'yi kasdetmiştir. Sözüne devamla) demiştir ki: Benim Ensardan bir komşum vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanıma inmek hususunda onunla nevbetleşirdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Bu suretle bâzan vahi haberini ve saireyi o bana getirir; bâzan da bunların mislini ben ona getirirdim. Aramızda: Gassânlılar bizimle harb etmek için atlarını nallatıyor; diye konuşurduk. Derken dostum Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına indi. Sonra yatsı zamanında bana gelerek kapımı çaldı; ve bana seslendi. Yanına çıktım. Büyük bir hâdise olmuş; dedi. Ben: Ne o? Yoksa Gassânlılar mı gelmiş? diye sordum. Hayır; ondan daha büyük ve uzun!.. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarını boşamış!.. dedi. Yazık! Hafsa mahvoldu, dedim: Ben bunun olacağını biliyordum. Onun için sabah namazını kıldığım gibi elbisemi kuşandım; sonra aşağı inerek Hafsa'nın yanına girdim. Hafsa ağlıyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizi boşadı mı? diye sordum. Bilmiyorum; işte kendisi! Şu yatak odasına çekilmiştir, dedi. Bunun Üzerine onun siyah bir kölesinin yanına gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle hemen içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim, ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine oradan çekilerek minberin yanına gittim; oturdum. Bir de ne göreyim! Onda bir cemaat oturuyorlar; Bazıları da ağlıyor!.. Biraz oturdum Sonra efkârım bana galebe çaldı; ve (tekrar) köleye gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim; ama ses çıkarmadı; dedi. Bunun Üzerine geri döndüm. Az sonra baktım köle beni çağırıyor!.. İçeri gir; sana izin verdiler! dedi. Artık içeri girdim. Ve Resûlüllah selâm verdim. Baktım, dokuma bir hasır üzerine yaslanmış: hasır yan tarafında iz bırakmış. Yâ Resûlallah. kadınlarını boşadın mı? dedim. Başını bana doğru kaldırarak: cevâbını verdi. Bunun üzerine ben şunları söyledim: -s- Allah her şeyden büyüktür! Bizi bir görse idin yâ Resûlallah! Biz Kureyş cemaati kadınlara tahakküm eden bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine tahakküm eden bir kavim bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapmağa başladılar. Derken bir gün karıma kızdım. Bir de baktım, bana kafa tutuyor!.. Bana karşı söz söylemesini men' ettim. Kadın: Benim sana karşılık vermemi neden men' ediyorsun? Vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) birisi bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor; dedi. Onlardan bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir; hiç biri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gazabından dolayı Allah'ın kendisine gazab etmeyeceğinden emin olabiliyor mu? O halde muhakkak helâk olmuştur; dedim. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gülümsedi. Ben (sözüme devamla) dedim ki: Yâ Resûlallah, Hafsa'nın yanına girdim de (ona) şunları söyledim: Sakın ortağının Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha gülümsedi. (Bu arada): Seninle sohbet edebilir miyim yâ Resûlallah? dedim. cevâbını verdi. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldırarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim. Ve: Yâ Resûlallah, Allah'a duâ et de ümmetine bol rızk ihsan eylesin. İranlılarla Romalılar Allah'a tapmadıkları halde onlara bol rızklar ihsan eylemiştir; dedim. Bunun üzerine doğrularak oturdu; ve: şüphede misin ey Hattâb oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında peşin verilen bir kavimdirler.» buyurdu. Benim için mağfiret dile yâ Resûlallah, dedim. (sallallahü aleyhi ve sellem) zevcelerine pek ziyade gücendiğinden bir ay yanlarına girmemeye yemîn etmişti. Nihayet Allah (azze ve cellem) kendisini tekdir eyledi,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Îla, Kadınlardan Uzaklaşma, Onları Muhayyer Bırakma Ve Eğer Onun Aleyhinde Birbirleri İle Anlaşırlarsa Âyeti Hakkında Bir Bab
3769-)
Zührî ki: Bana Urve, Âişe'den naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: dokuz gece geçince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benden başlıyarak yanıma girdi. Ben: Yâ Resûlallah, sen bizim yanımıza bû ay girmemeğe yemîn ettin; fakat yirmi dokuz gecede pirdin. Ben sayıyorum; dedim. üzerine: ay (bâzan) yirmi dokuz çeker.» buyurdu. Sonra: Âişe! Ben sana bir şey söyleyeceğim, ama annenle babana danışmadan bu hususta cevap vermeğe acele etmeyebilirsin» dedi; ve bana: Peygamber, zevcelerine söyle!..) âyetini (büyük ecir hazırladı.) kavl-i kerîmine kadar okudu. ki: «Vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ebeveyninin bana ondan ayrılmamı emretmeyeceklerini pek âlâ biliyordu. Ben de: Ebeveynime bu hususta mı danışacakmışım? Ben Allah ile Resûlünü ve dâr-i âhireti murâd ediyorum; dedim.» ki: Bana Eyyûb haber verdi ki, Âişe: «Benim seni ihtiyar ettiğimi kadınlarına haber verme; demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona: Allah beni tebliğe! olarak göndermiştir. Şaşırtıcı olarak göndermemiştir.» buyurmuşlar. de: «Kalpleriniz meyi etmiştir.» manasınadır; demiş. hadîsi Buhârî: «İlm», «Nikâh», «Tefsir», «Mezâlim», «Libâs» ve «Metâim» bahislerinde; Tirmizî: «Tefsîr»de; Nesâî de: «Savm» ve «Işretü'n-Nisâ'»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hazret-i Ömer'in: «Nihayet Allahü teâlâ onlar hakkında indirdiklerini indirdi...» sözünden murâd: «Kadınlarla iyi geçinin.» «Onları zarara sokmak için nikâhınızda tutmayın!» «Size itaat ederlerse onların aleyhine çıkar yol aramayın.» gibi âyetlerdir. Nitekim: «Kendilerine yaptığı taksimi yaptı.» ifadesiyle de dörtte bir gibi mîrâs hisselerini ve kadınların nafakalarını kasdetmiştir. (radıyallahü anh)’ın komşusu Itbân b. Mâlik El-Hazreci'dir. Bu zâtı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ömer'e kardeş yapmıştı. Bazıları komşusunun Evs nâmında biri olduğunu söylerler. Aslında şam taraflarında bir suyun ismidir. Bu suyun civarında yaşayıp ondan içenlere Gassân iler denilmiştir. Gassânîler'in bir rivâyette dört yüz, diğer rivâyette altı yüz sene hüküm sürdükleri ve kendilerinden otuz yedi hükümdar geçtiği rivâyet olunur. veya meşrabe: «Su içilen yerdir. Bazıları bunun gurfe denilen yüksek oda mânâsına geldiğini söylerler. İbn Kuteybe'ye göre meşrube: Yüksek odanın önündeki sofa gibi yerdir. İbn Battal yiyecek ve içecek saklanan oda yani kiler mânâsına kullanıldığını söyler ki, burada münasib olan da budur. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin kapısını bekleyen siyah kölenin ismi Rabâh'tır. Mekke yakınlarında bir vâdîdir. Medîne-i Münevvere sırtlarındaki köylerdir. Bunların Medîne'ye uzaklıkları iki ile sekiz mil arasındadır. Medîne'nin şarkına düşen bu yerlerde Evs kabilesi yaşardı. râvilerinden Ubeyd b. Humeyd için bütün nüshalarda «Abbâs’ın âzâdlısıdır» denümişse de hadîs ulemâsı bunu doğru bulmamış; mezkûr zâtın Zeyd b. Hattâb oğullarının âzâdlısı olduğunu söylemişlerdir. Abbâs (radıyallahü anh) fnın suâline Hazret-i Ömer'in şaşması, tefsir ilminde bu kadar şöhreti olmakla beraber bu meseleyi bil-memesindendir. Zemahşerî: «Galiba Ömer (radıyallahü anh) onun sorduğu şeyden hoşlanmamış.» diyor. Nitekim bu cihete nefsi hadîste de İşaret olunmuştur. rivâyetlerde tevbe etmelerine işaret buyurulan kadınlar Hazret-i Âişe ile Hafsa binti Ömer'dir. Yalnız Hammâd b. Seleme rivâyetinde bunların Hafsa ile Ümmü Seleme (radıyallahü anhûma) oldukları bildirilmiştir. Lügatte mutlak surette yemîn mânâsına gelir. Fukahanın ıstılahlarına göre ise bir kimsenin karısı ile bir müddet cinsî münasebette bulunmayacağına yemîn etmesidir. Bu hususta ulemâ ittifak halindedirler. Yalnız İbn Sîrîh'in: «Şer'î îlâ zevce ile cinsî münasebeti, konuşmayı ve nafaka vermek gibi şeyleri terk etmeye hamlolunur.» dediği söylenir. Iyâz (476-544): «Mücerred ilânın derhal talâk, keffâret ve mutâlebe îcâb etmeyeceği hususunda ulemâ arasında ihtilâf yoktur.» diyor. ilânın müddeti ihtilaflıdır. Sahabe ve tabiînin ekserisi ile Hicaz ulemâsına göre îlâ. dört aydan fazla bir müddet karısına yaklaşmayacağına yemîn etmekle olur; onlara göre dört ay yaklaşmamaya yemîn etmek îlâ değildir. îlâ: Bir kimsenin karışma dört ay veya daha fazla müddet yaklaşmayacağına yemîn etmesidir. bâbda İbn Ebî Leylâ ile İbn Şubrume şü-zuz göstererek: «Karısına bir gün yaklaşmayacağına yemîn edip de sonra dört ay onun semtine uğramayan kimse îlâ yapmış sayılır.» demişlerdir. Ömer (radıyallahü anh)'dan bir rivâyete göre yemininde vakit tayîn eden kimse îlâ yapmış sayılmaz; velev ki tâyin ettiği müddet uzun olsun. îlâ ancak ebediyyen yaklaşmamaya niyet etmekle olur. yemîn müddeti geçmeden cinsî münasebette bulunmakla hüküm sakıt olduğu gibi, dört aydan evvel talâk da vuku' bulmaz. Fakat cinsî münasebette bulunmadan dört ay geçerse Kûfeliler'e göre bir talâk vâki' olur. Bu talâkın bâyin mi ric'î mi olacağı ihtilaflıdır. ve Mısır uleması yle muhaddislere ve Zahirîler'e göre'bu surette yemîn sahibine: «Ya cinsî münasebette bulun; yahud karını boşa!» denilir. Boşamazsa kadını onun namına hâkim boşar. Şâfiîler'in mezhebi budur. Meşhur olan kavline göre bu meselede İmâm Mâlik de Şâfiîler'le beraberdir. Diğer kavlinde ise Kûfeliler'le beraberdir. Vâki' olan talâk ric'îdir. Şafiî bir rivâyette hâkimin boşama hakkı olmadığını, fakat ya cima' yahud talâk için icbara hakkı olduğunu söylemiştir. ilâ için yeminin Öfke hâlinde ve zarar vermek maksadı ile yapılmasını şart koşmuşlarsa da cumhûra göre böyle bir şart mu'teber değildir. İlânın teferruatı için fıkıh kitaplarına müracaat etmelidir. Zâten az yukarıda da işaret ettiğimiz vecihle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in îlâsı bu kabilden değil, sırf bir ay kadınlarından uzaklaşmaktan İbaretti. Ömer'in Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: «Benim için mağfiret dile!..» diye ricada bulunması, onun huzurunda dünya ni'met-lerini büyük görerek bu hususta söz etmek cüretinde bulunmasındandır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Îla, Kadınlardan Uzaklaşma, Onları Muhayyer Bırakma Ve Eğer Onun Aleyhinde Birbirleri İle Anlaşırlarsa Âyeti Hakkında Bir Bab
3770-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Esved b. Süfyan’ın âzadlısı Abdullah b. Yezîd'den dinlediğim, onun da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, o da Fâtime binti Kays'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Amr b. Hafs Fatıme'yi gıyaben talâkı hâinle boşamış da vekili ona arpa göndermiş. Fâtıme buna razı olmamış. Fakat Ebû Amr'ın vekili; Vallahi seni bizde bir hakkın yoktur; demiş. Bunun üzerine Fâtıme, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek bu meseleyi ona anlatmış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): onda nafaka hakkın yoktur.» buyurmuş ve iddetini Ümmü Şerîk'in evinde geçirmesini emretmiş. Sonra: Şerik ashabının daima ziyaretine gittikleri bir kadındır. Sen İbn Ummi Mektûm'un yanında iddet bekle, çünkü o a'mâ bir adamdır. (Yanında) çarşafını atabilirsin! (Nikâh için) helâl olduğun zaman bana bildir!» buyurmuşlar. Fâtıme şunları söylemiş: (Nikâha) helâl olduğum vakit kendilerine, Muâviye b. Ebî Süfyân ile Ebû Cehm'in beni istediklerini söyledim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Cehm sopasını boynundan bırakmaz; Muâviye'ye gelince; o da yoksuldur; hiç malı yoktur. Sen Üsâme b. Zeyd İle evlen!» Ben buna razı olmadım. Sonra (tekrar): Usame b. Zeyd ile evlen!» buyurdular. Bunun üzerine onunla evlendim. Allah onda hayır halketti; ben de gıbta ettim! hadîsin bazı rivâyetlerini Buhârî, Ebû Dâvûd ve Nesâî «Talâk» bahsinde tahrîc etmişlerdir. diyor ki: «Kocasının Fâtime'yi üç talâkla mı yoksa talâk-ı bâinle veya üç talâkın sonuncusu ile mi boşadığı hususunda lâfızları muhtelif olmakla beraber hafızların rivâyet ettiği ve mu'temed râvilerin ittifak halinde bulundukları sahih ve meşhur olan hadîs budur.» binti Kays hadîsini Tahâvî on altı sahih tarîkten rivâyet etmiştir. Fâtıme (radıyallahü anh) Dahhâk b. Kays’ın kız kardeşidir. Ondan on yaş büyük olduğu söylenir. Kendisi ilk muhacirlerdendir. Güzelliği, aklı, kemali ve asaleti meşhurdur. Hazret-i Ömer şehîd edildiği zaman ashâb-ı şûra onun evinde toplanmıştı. (radıyallahü anh) Ebû Amr b. Hafs ile evlenmişti. Bu zâtın ismi ihtilaflıdır. Ekser-i ulemâya göre Abdülhamid'dir. Nesâî, Ahmed olduğunu söylemiş; Bazıları isminin künyesinden ibaret olduğunu iddia etmişlerdir. bâzısında Hazret-i Fâtıme'nin üç talâkla, bâzılarında talâk-i bâinle boşandığı bildirildiği gibi, bir rivâyette üç talâkın sonuncusu, başka bir rivâyette: Kalan bir talâk ile boşandığı ifade olunmaktadır. Hattâ mutlak olarak: «boşadı» şeklinde dahi rivâyet olunmuştur. rivâyetlerin arası şöyle bulunmuştur ; Kocası Hazret-i Fâtıme'yi daha evvel iki defa boşamıştır. Son defa boşamakla talâk adedi üç olmuştur. İşte üç talâkla boşadığını söyleyenlerle «bir talâk», «üç talâkın sonuncusu» gibi tâbirler kullananların ve keza mutlak olarak: «boşadı» diyenlerin muradları budur. «Talâk-ı bâinle boşadı» ifâdesinden de aynı mânâ kasdedilmiştir. Çünkü üç defa boşamak talâkı bâindir. Fâtıme (radıyallahü anha)’ya vekili vasıtasiyle bir mikdar nafaka göndermişse de, Fâtıme bunu ya arpa olduğu için yahud az bulduğundan kabul etmeyerek hâlini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e arzeylemiş; fakat o da nafaka hakkı olmadığını söylemiş; ve iddetini Ümmü Şerik'in evinde geçirmesini emir buyurmuştur. Şerik bir rivâyette Kureyşden, diğer rivâyete göre Ensârdan salâh ve takvası ile meşhur bir kadındı. İsmi Guzeyye yâhud Güzeyle binti Dâvûd’dur. Bâzı ulemâya göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kendini hibe eden kadın budur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının bu kadını anneleri gibi hürmet göstererek "sık sık ziyaret ettiklerini, bunun ise kaç-göç işlerinde müşkilât doğuracağını düşünerek sonradan bu tavsiyeden vaz geçmiş; ve Fâtime (radıyallahü anha)’ya Abdullah b. Ümmü Mektum'un evinde iddet beklemesini emir buyurmuştur. Çünkü Abdullah (radıyallahü anh) âmâ idi. Kendisini göremeyeceği gibi, evine de fazla gelen giden yoktu. Bu sebeple erkeklerden tesettür meşakkati de olmayacaktı. talâkla boşanan bir kadına nafaka ve mesken verilip verilmeyeceği hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Abbâ's (radıyallahü anh) ile Hasan-ı Basrî, Amr b. Dinar, Tâvûs, Ata' b. Ebî Rabâh. İkrime, Şa'bî, İmâm Ahmed, İshâk, bir rivâyette İbrahim Nehaî ve Zahirîler bu hadîslerle istidlal ederek: «Üç talâkla boşanan kadın hâmile değilse kendisine nafaka ve mesken vermek vâcib değildir.» demişlerdir. Kâdî Şureyh, İbrahim Nehaî, Sevrî, İbn Ebî Leylâ, İbn Şubrume, Hasan b. Salih, Ebû Hanîfe, İmâm Ebû Yûsuf ve îmam Muhammed'e göre böyle bir kadına hâmile olsun olmasın nafaka ve mesken verilir. Bu kavil ashâb-ı kirâmdan Ömer b. Hattâb ile İbn Mes'ud (radıyallahü anh) hazeratının mezhebleridir. Delilleri; evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar; ancak aşikâr bir kötülük işlerlerse o başka..." Sûre-i Talâk, âyet: 1, âyet-i kerîmesi ile Hazret-i Ömer'in Fâtıme binti Kays hadîsi için söylediği şu sözdür: «Biz bellediğini veya unuttuğunu bilmediğimiz bir kadının sözü ile ne Rabbimizin kitabını bırakırız, ne de Peygamberimizin sünnetini!..» binti Kays hadîsini Hazret-i Ömer'den maada Âişe ile Üsâme b. Zeyd (radıyallahü anh) ve başkaları da kabul etmemişlerdir. Mâlik, İmâm Şafiî, Abdurrahman b. Mehdî ve Ebû Ubeyde'ye göre bu kadına herhalde mesken verilirse de nafaka yalnız hâmile olduğu takdirde verilir. Bunlar mesken hususunda: « kendi oturduğunuz evlerde iskân edin!" Sûre-i Talâk, âyet: 6. âyet-i kerimesi ile; nafaka îcâb etmediğine de Fâtıme hadîsinin zahiri ile istidlal etmişlerdir. ric'î ile boşanan kadına bilittifâk nafaka ve mesken verilir. Kocası ölen kadına bilittifâk nafaka yoktur. bâinle boşanan kadın Âişe ile İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'a göre iddeti içinde evinden çıkamaz. Saîd b. Müseyyeb, Kaasım, Salim, Ebû Bekr b. Abdirrahmân, Hârice b. Zeyd ve Süleyman b. Yesârin kavilleri de budur! Onlara göre kadın iddetini boşandığı evde bekler. Ebû Ubeyd bu kavli İmâm Mâlik ile Sevrî'den ve Küfe ulemâsından da rivâyet etmiştir. Abbâs, Câbir (radıyallahü anh), Ata', Tâvûs, Hasan-ı Basrî ve İkrime'den bir rivâyete göre talâk-ı bâinle boşanan kadın iddetini dilediği yerde geçirebilir. Mâlik: «O kocası ölen kadın yatsıdan sonra insanlar uykuya yatıncaya kadar ziyaret için dışarıda kalabilir. Sonra evine döner.» dermiş. Leys, Şafiî ve İmâm Ahmed'in kavilleri de budur. A'zam'a göre kocası ölen kadın gündüzleri dışarı çıkar; fakat geceyi mutlaka evinde geçirmesi îcâb eder. Boşanan kadın ise gece gündüz evinden çıkamaz. İmâm Muhammed boşanan ve kocası ölen kadınların gece gündüz evlerinden çıkamayacaklarına kail olmuştur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Fâtıma'ya iddetini beklemek için İbn Ümmi Mektûm (radıyallahü anh)'un evine göndermesi ile istidlal ederek: «Kadın ecnebi erkeğe bakabilir; fakat erkek kadına bakamaz.» demişlerse de bu kavil doğru değildir. Sahîh olan kavle göre kadının da yabancı bir erkeğe bakması haramdır. Ekser-i sahabe ile cumhûru ulemanın mezhepleri budur. Çünkü Teâlâ Hazretleri erkekler için söyle gözlerine sahip olsunlar." Sûre-i Nûr, âyet: 30. kadınlar hakkında dahi de söyle; onlar da gözlerine sahip olsunlar!.." Sûre-i Nûr, âyet: 31. buyurmuştur. Bir de fitne erkekle kadın arasında müşterektir. Erkekten geleceğinden ne kadar endişe edilirse, kadından gelmesinden de o kadar korkulur. Nitekim Ebû Dâvud ile Tirmizî'nin rivâyet ettikleri bir hadîste beyân olunduğuna göre Ümmü Seleme ile Meymûne (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında bulundukları bir sırada İbn Ümmi Mektûm gelmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ; yanında örtünün!» buyurmuş. Kadınlar: «O âmâdır, görmez.» demişler. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine: de mi âmâsınız, onu görmüyor musunuz?» mukabelesinde bulunmuştur. Tirmizî bu hadîsin hasen olduğunu söylemiştir. binti Kays hadîsinde onun İbn Ümmi Mektûm'a bakabileceğine dair söz yoktur. O yalnız Fâtıme (radıyallahü anh)’nın başkalarının kendisini görmesinden emîn olacağını bildirmektedir. Kendisi erkeklere bakmamakla me'murdur. Cehm'in sopasını boynundan bırakmaması iki suretle te'vîl olunur: Birinci te'vîle göre bu cümlenin, mânâsı, çok sefer eder demektir. İkinci te'vîle göre maksat kadınları çok döğmesidir. Bu te'vîl daha sahih görülmüştür; çünkü hadîsin bir rivâyetinde Ebû Cehm'in kadınları çok döğdüğü bildirilmiştir. Ebî Cehm, Encâbiyye hadîsinde ismi geçen Ebû Cehm b. Huzeyfete'l Kuraşî'dir. Teyemmüm bahsinde ve namaz kılan kimsenin Önünden geçme Bâbında bir de Ebû’l -Cüheym'den bahsedilmektedir ki, o başka bir zâttır. Hazret-i Ebû Cehm'in sopasını boynundan bırakmaması gerekse Muâviye (radıyallahü anh)’ın hiç bir malı olmayan yoksul olması birer mecazdır. Zira Ebû Cehm uyku ve yemek gibi hallerde elbette sopasını boynundan bırakırdı. Hazret-i Muâviye'nin de giyecek elbisesi, yiyecek ekmeği vardı. Fakat ekseriyetle hâlleri hadis-i şerîfde beyan buyurulduğu şekilde birinin sopa taşıması, diğerinin pek az mala sahip olması idi. şerîf Fâtıme (radıyallahü anh)'yı isteyen Muâviye'nin Muâviye b. Ebî Süfyân olduğunu tasrîh etmekle onun başka bir Muâviye olduğunu iddia edenlere de cevâbı vermektedir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Fâtıme'ye Üsâme b. Zeyd'le evlenmesini ısrarla tavsiye buyurması onun dînen ve ahlâkan pek büyük bir fazilete sahip olduğunu bildiği içindir. Fâtıme (radıyallahü anh) ise Hazret-i Üsâme'nin âzadlı köle ve bir de cildinin pek siyah olmasına bakarak evvelâ bu işe razı olmamış; fakat onunla evlenerek ne derece hayırlı bir zât olduğunu görünce ona gıbta etmiştir. Gıbta etmek: İmrenmek demektir. Bunu hasedle karıştırmamalıdır. Zira hased: Bir kimsenin elinden bir şeyin gitmesini istemek, gıbta ise kendisinin de o kimse gibi olmasını dilemektir. Hüküm itibariyle de birbirlerinden ayrılırlar; hased haram, gıbta caizdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3771-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdül-azîz yani İbn Ebî Hâzim rivâyet etti. Kuteybe şunu da söyledi: Bize Ya'kûb yani İbn Abdirrahmân el-Kaariy rivâyet etti. Bu râvilerin ikisi de Ebû Hazim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivâyet etmişler ki: kocası, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında boşamış. Ve kendisine düşük bir nafaka vermiş. Fâtıme bunu görünce: Vallâhi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bildireceğim!» Şayet benim için nafaka varsa işime yarayanı alırım; bana nafaka yoksa ondan hiç bir şey almam!» demiş. Fâtıme şunu söylemiş: Müteakiben bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söyledim de: ne nafaka vardır, ne de mesken!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3772-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys, Imrân b. Ebî Enes'den. o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet etti. Ebû Seleme şunu söylemiş: Fâtıme binti Kays'a sordum da bana haber verdi ki: Mahzûmî kendisini boşamış; fakat nafaka vermeğe yanaşmamış. Bunun üzerine Fâtıme, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek (meseleyi) haber vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): nafaka yoktur. Hemen taşın da İbn Ümmi Mektûm'a git; onun yanında kat! Çünkü o âmâ bir adamdır; yanında çarşafını atabilirsin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3773-)
Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Hüseyn b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize Şeybân, Yahya'dan yani İbn Ebî Kesîr'den, rivâyet etti. ki): Bana Ebû Seleme haber verdi. Ona da Dahhâk b. Kays’ın kız kardeşi Fâtime binti Kays haber vermiş ki: Hafs b. Muğîrete'l-Mahzumî kendisini üç talâkla boşamış. Sonra Yemen'e gitmiş. Ailesi efradı Fâtime'ye: Senin bizde nafaka hakkın yoktur; demişler. Bunun üzerine Hâlid b. Velîd birkaç kişi ile kalkarak Meymûne'nin evinde bulunan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmişler ve: Gerçekten Ebû Hafs, karısını üç talâkla boşamiştır. Acaba bu kadına nafaka var mıdır? diye sormuşlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem). nafaka yoktur ama iddet vardır.» buyurmuş. Fâtıme'ye de: «Nefsin hakkında benden önce bir iş yapma!» diye haber göndermiş; ve Ümmü Şerîk'in evine taşınmasını emir buyurmuş. Sonra tekrar haber göndererek: Şerîk'e ilk muhacirler ziyarete gelirler; sen âmâ İbn Ummi Mektûm'un yanına git! Çünkü baş örtünü attığın vakit seni görmez.» buyurmuşlar. Bunun üzerine Fâtime onun yasına gitmiş. îddetî geçince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Üsâme b. Zeyd b. Hârise'-ye nikâh etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3774-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve İbn Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmâîl yani İbn Ca'fer, Muhammed b. Amr'dan, o da Ebû Seleme'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivâyet etti. H. bu hadisi Ebû Beler b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki) ; Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Amr rivâyet etti. ki): Bize Ebü Seleme, Fâtıme bînti Kays'dan naklen rivâyet eyledi. Ebû Seleme şöyle dedi: bunu Fâtıme'nin ağzından yazı ile tesbît ettim. ki): — Ben Benî Mahzûm'dan bir adamla evli îdim. Sonra beni talâk-ı bâinle boşadı. Ben de nafaka istiyorum diye ailesine haber gönderdim... Râviler bu hadîsi Yahya b. Ebî Kesîr'in, Ebû Seleme'den naklettiği hadîs mânâsında hikâye ettiler. Yalnız Muhammed b. Amr rivâyetinde: «Beni geçip de kendi kendine bir iş yapma!» ibaresi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3775-)
Bize Hasen b. Aliy el-Hulvânî ile Abd b. Humeyd hep birden Ya'kûb b. İbrâhîm b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. ki): Bize babam, Sâlih'den, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyet etti. İbn Şihab'a da Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf, ona da Fâtıme binti Kays haber vermiş ki, kendisi Ebû Amr b. Hars b. Muğîre'nin nikâhı altında bulunuyormuş. Derken Ebû Amr onu üç talâkın sonuncusu ile boşamış. Fâtıme evinden çıkıp çıkmamak hususunda fetva istemek için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldiğini, o da kendisine âmâ İbn Ümmi Mektûm'un evine taşınmasını emir buyurduğunu söylemiş. boşanan kadının evinden çıkması hususunda bunu tasdik etmekten çekinmiştir. de: «Âişe Fâtıme'nin bu hadîsini kabul etmedi» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3776-)
Bana bu hadîsi Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Huceyn rivâyet etti. ki): Bize Leys, Ukayl'den, o da İbn Şihâb'dan bu îsnâdia bu hadîsin mislini Urve'nin: «Âişe Fâtıme'nin bu hadîsini kabul etmedi.» sözü ile birlikte rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3777-)
Bize İshâk b. İbrâhîm ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfız Abd'indir. (Dediler ki): Bize Abdürrezzak haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe'den naklen haber verdi ki, Ebû Amr b. Hafs b. Muğîre, Aliy b. Ebî Tâlib ile birlikte Yemen'e gitmiş, de karısı Fâtıme binti Kays'a talâkı cinsinden kalan bir talâkla boşadığı haberini göndermiş. Haris b. Hişâm ile Ayyaş b. Rabîa'ya da Fâtıme'ye nafaka vermelerini emretmiş. Bunlar Fâtıme'ye: Vallahi senin için nafaka yoktur; meğer ki, hâmile olasın! demişler. Bunun üzerine Fâtıme Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e gelerek bunların söylediklerini ona anmış da: nafaka yoktur.» buyurmuşlar. Fâtıme kendisinden evden taşınmak için izin istemiş. O da izîn vermiş. Fâtıme: Nereye (taşmayım) yâ Resûlallah? diye sormuş. Ümmİ Mektûm'un evine!» buyurmuşlar. Bu zât âmâ imiş. Fâtıme onun yanında çarşafını atabilir; kendisini göremezmiş. Fatîme'nin iddeti bitince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Üsâme b. Zeyd'e nikahlamış. Sonra Mervân bu hadîsi sormak için Fâtıme'ye Kabîsa b. Züeyb'i göndermiş; o da hadîsi kendisine nakletmiş. Mervân: Biz bu hadîsi bir kadından başka kimseden işitmedik; insanları üzerinde bulduğumuz mu'temed ve sahîh hususla amel edeceğiz; demiş. Fâtıme Mervân'ın duyduğu vakit: ise sizinle aramızda (hakem) Kur'ân vardır. Allah (azze ve celle): Onları evlerinden çıkarmayın.» buyurmuştur. (Ama) bu kendisine ric'at hakkı olana âiddir. Üç talâktan sonra ne gibi bir iş olabilir? Kadın hâmile olmadığı zaman nasıl ona nafaka yoktur, diyorsunuz? Onu neye hapsediyorsunuz? demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3778-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. ki): Bize Seyyar ile Husayn, Muğîre, Eş'as, Mücâlid, İsmâîl b. Ebî Hâlid ve Dâvûd hep birden Şâ'bî'den naklen haber verdiler. Şa'bî Şöyle dedi: binti Kays'ın yanına girdim de ona Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine verdiği hükmü sordum. Şu cevâbı verdi: Kocam beni talâk-ı bâinie boşadı. Ben de onu mesken ve nafaka hususunda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e da'va ettim. Ama bana ne mesken verdi, ne nafaka. (Yalnız) İtini Ümmi Mektûm'un evinde id-det beklememi emir buyurdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3779-)
Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin, Husayn ile Dâvûd, Muğîre, İsmâîl ve Eş'as'dan, onlar da Şa'bî'den naklen onun: Fâtıme binti Kays'ın yanına girdim... dediğini Züheyr'in Hüşeym’den rivâyet ettiği gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3780-)
Bize Yahya b. Habîb rivâyet etti. ki) ; Bize Hâlid b. Haris el-Hüceymî rivâyet etti. ki): Bize Kurre rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Hakem Seyyar rivâyet etti. ki): Bize Şa'bî rivâyet etti. ki): Fâtıme binti Kays'ın yanına girdik. Bize İbn Tâb hurması ikram etti; süit karıştırması sundu. Ben kendisine, üç talâkla boşanan kadının nerede iddet bekleyeceğini sordum: Kocam beni üç defa boşadı da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bana ailem nezdinde iddet beklemeye izin verdi; dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3781-)
Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdî rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Seleme b. Küheyl'den, o da Şa'bî'den, o da Fâtıme binti Kays'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ den naklen üç talâkla boşanan kadın hakkında: mesken ve nafaka yoktur.» buyurduğunu rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3782-)
Bana İshâk b. îbrâhîm el-Hanzatf de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Aden haber verdi. ki): Bize Ammâr b. Ruzeyk, Ebû İshâk'dan, o da Şa'bî'den, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Kocam benî üç defa boşadı. Bunun üzerine ben (evinden) taşınmak isteyerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmiş. (Bana): oğlu Amr b. Ummi Mektûm'un evine git de onun yanında iddet bekle!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3783-)
Bize bu hadîsi Muhammed b. Amr b. Cebele de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ahmed rivâyet etti. ki): Bize Ammâr b. Ruzeyk, Ebû İshâk'dan rivâyet etti. (Şöyle dedi): Esved b. Yezîd'le ulu câmi'de oturuyorduk. Şa'bî de yanımızda idi. Derken Şa'bî, Fâtıme binti Kays hadîsini, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ona mesken ve nafaka vermediğini rivâyet etti. Bundan sonra Esved bir avuç çakıl taşı alarak onun üzerine attı. Ve şunları söyledi: Yazık sana! Böyle bir şeyi rivâyet ediyorsun! Ömer: Biz Allah'ın kitabını ve Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetini, belledi mi unuttu mu bilmediğimiz bir kadının sözü île terk edemeyiz; ona mesken de vardır, nafaka da. Allah (azze ve celle): evlerinden çıkarmayın; kendileri de akmasınlar. Meğer ki, aşikâr bir kötülük işlemiş olsunlar." Sure-i Talâk; âyet: 1 buyurmuştur; dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3784-)
Bize Ahmed b. Abdete'd-Dabbî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvûd rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Muâz, Ebû İshâk'dan bu isnadla Ebû Ahmed'in Ammâr b. Ruzeyk'dan rivâyet ettiği hadîsin mislini kıssası ile rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3785-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Vekî' rivâyet etti. ki): Bize Süleyman, Ebû Bekr b. Ebî’l-Cehm b. Suhayr el-Adevî'den rivâyet etti. ki): Fatıme binti Kays'i konuşurken işittim: kendisini üç talâkla boşamış da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona mesken ve nafaka vermemiş. (Fâtıme dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: için helâl olduğun vakit bana bildir!» buyurdular. Ben de kendilerine bildirdim. Fâtime'yi Muâviye ile Ebû Cehm ve Üsâme b. Zeyd istemişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yoksul bir adamdır; hiç bir malı yoktur. Ebû Cehm'e gelince kadınları çok döğen bir adamdır. Lâkin Üsame b. Zeyd!..» buyurdular. Fâtıme eliyle şöyle işaret ederek: Üsâme! Üsâme!.. dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: ve Resûlüne itaat senin için daha hayırlıdır.» demiş, Fâtıme: Ben de onunla evlendim ve gıbta ettim, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3786-)
Bana İshâk b. Mansur da rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân, Süfyân'dan, o da Ebû Bekr b. Ebû'l-Cehm'den naklen rivâyet etti. ki): Fâtıme binti Kays'i şunu söylerken işittim: Ebû Amr b. Hafs b. Mugîre, beni boşadığım haber vermek için Ayyaş b. Ebî Kabîa'y bana gönderdi. Onunla beş Ölçek kuru hurma, beş ölçek de arpa yollamış. Ben: Nafakam yalnız bundan ibaret mi? iddetimi sizin evinizde geçîrmeyecek miyim? dedim. Ayyaş: Hayır, cevâbını verdi. Bunun üzerine hemen elbisemi kuşanarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim. (Bana): seni kaç defa boşadı?» diye sordu. Üç defa! dedim. söylemiş; sana nafaka yoktur! İddetini amcan oğlu İbn Ummî Mektûm'un evinde bekle; çünkü onun gözü görmez; yanında çarşafını atabilirsin. îddetîn bittiği vakit hemen bana haber ver!» buyurdular. beni bâzı kimseler kocaya istediler. Muâviye ile Ebû Cehm de bunlar meyanında idi. Fakat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): yoksuldur: Vakîî hâli yerinde değildir. Ebû Cehm'den ise kadınlara karşı şiddet sâaV olmaktadır. (Yâhud: Kadınları döğer dedi veya buna benzer bir şey söyledi.) Lâkin sen Üsâme b. Zeyd'i iltizâm etmelisin!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3787-)
Bana İshâk b. Mansur da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âsim haber verdi. ki): Bize Süfyân-ı Sevrî rivâyet etti. (Dedİ ki): Bana Ebû Bekr b. Ebî’l-Cehm rivâyet etti. ki: Ben ve Ebû Seleme b. Abdirrahmân, Fâtıme binti Kays'in yanına girerek kendisine sorduk. Fâtıme: Ben Ebû Amr b. Hafs b. Muğîre'nin karısı idim. Bir ara kendisi Necrân gazasına gitti... dedi. hadîsi, İbn Mehdi hadîsi gibi rivâyet etti. Şunu da ziyâde eyledi: ki): Ben de Üsâme ile evlendim. Allah foeni Ebû Zeyd ile şerefyâb etti. Allah beni Ebû Zeyd ile mükerrem kıldı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3788-)
Bize Ubeydullah b. Muâz el-Anberî de rivâyet etti, ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bana Ebû Bekr rivâyet etti. ki): Zübeyr zamanında ben de Ebû Seleme, Fâtıme binti Kays'in yanına girdik. Bize kocasının kendisini talâk-ı bâinle boşadiğm Süfyân hadîsinde olduğu gibi anlattı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3789-)
Bana Hasan b. Aliy el-Hulvânî de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. ki): Bize Hasan b. Salih, Süddî'den, o da Behiy'den, o da Fâtıme bînti Kays'dan naklen rivâyette bulundu. Fâtıme: beni üç defa boşadı ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana mesken ve nafaka vermedi.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3790-)
Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme, Hişâm'dan rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): Yahya b. Saîd b. Âs, Abdurrahman b. Hakem'in kızı ile evlendi. Bilâhare onu boşayarak evinden çıkardı. Bundan dolayı Urve kendilerini ayıpladı. Onlar: Ama Fâtıme de (kocasının evinden) çıkmıştı; dediler. Urve şurlan söylemiş: Bunun üzerine ben Âişe'ye gelerek meseleyi kendisine haber verdimde: Fâtıme binti Kays için bu hadîsi anmakta bir hayır yoktur; dedi
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3791-)
Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki) ; Bize Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. ki): Bize Hişâm, babasından, o da Fâtıme binti Kays'dan naklen rivâyette bulundu. Fâtıme şöyle dedi: Ya Resûlallah, kocam beni üç defa boşadı; zorla yanıma girerler diye de korkuyorum; dedim. Râvi diyor ki: üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) emir buyurmuş; o da (oradan) taşınmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3792-)
Bize (Yine) Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Abdurrahmân b. Kâsim'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, Âişe, Fâtıme'nin (mesken ve nafaka vermedi) sözünü kasdederek: Bunu anmakla Fâtıme'ye bir hayır yoktur; demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3793-)
Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman, Süfyân'dan, o da Abdurrahmân b. Kâsım'dan, o da babasından naklen haber verdi. Babası şunları söylemiş: Zübeyr Âişe'ye: Hakemin kızı filânı görmedin mi? Kocası talâk-ı bâinle boşadı da (evinden) çıktı; demiş. Âişe (buna): Ne çirkin iş yapmış! mukabelesinde bulunmuş. Urve: Sen Fâtıme'nin söylediklerini işitmedin mi? demiş. Âişe: Bana bak! Bunu anmakta ona hiç bir hayır yoktur; cevâbını vermiş. ki hadîsin bütün rivâyetleri Fâtıme binti Kays (radıyallahü anh) kıssasına aid olup birbirini az çok lefsîr etmektedirler, Şimdi bu rivâyetlerden bâzı cümleleri îzâh edelim: (sallallahü aleyhi ve sellem):in Hazret-i Fâtıme'ye: hakkında benden Önce bir şey yapma!» buyurmasından murâd: Benim haberim olmadan kendi kararınla kocaya gitme, demektir. Gerek vefat iddeti içinde gerekse üç talâkla boşandıktan sonra bir kadının ta'rîz yolu İle kocaya istenebileceğine delil bu cümledir. bâzı rivâyetlerinde zikri geçen Mervân meselesine gelince: Bu zât o târîhde Medine valisi bulunan Mervân b. Hakem'dir. Kardeşi Abdurrahmân b. Hakem'in kızı Amra, Yahya b. Saîd b. Âs evlenmiş, fakat geçinemeyip boşanmış; kocasının evinde iddet beklemesine de müsâde edilmemişti. Bu sebeple babası Abdurrahmân onu boşandığı evden alarak kendi evine nakletmişti. Buhârî'nin rivâyetinden anlaşıldığına göre Hazret-i Âişe bunu haber alınca Mervan'a haber göndererek Amra'y1 boşandığı eve iade etmesini, iddetini orada geçirmesini istemiş. Mervân, kardeşi Abdurrahmân'in bu hususta kendisine galebe çaldığım bildirerek iade edemediği için özür dilemiş; hattâ bir rivâyette Âişe (radıyallahü anha)'ya: Fâtıme binti Kays hadîsim duymadın mı?» demiş; o da kendisine: hadîsini ağzına almamak sana zarar vermez.» diye cevap vermiştir. Âişe bu sözü ile Fitime binti Kays hadîsinin mtı boşandığı evde iddet beklememesi bir sebebe müstenid idi. Bu se-huccet olamayacağına işaret etmiştir. Çünkü Fâtıme (radıyallahü anka) bep boşandığı evin tenha ve korkulacak bir yer olması idi. Bazıları buna Hazret-i Fâtıme'nin sert tabiatlı bir kadın oluşunu, kayın validesi ile kayın pederine haşîn sözler söylemesini de ilâve ederler. Bu izahattan da anlaşılır ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);'in Hazret-i Fâtıme'ye evinden taşınmak için izin vermesi arzettiğimiz Özürden dolayıdır. Hazret-i Âişe , Fâtıme binti Kays hadîsi İle amel etmemiştir. Onun hadîsini yalnız Âişe değil, Ömer, Üsâme b. Zeyd , Câbir ve Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh) hazerâtı ile tabiînden Saîd b. Müseyyeb ve diğer birçok ulemâ da reddetmişlerdir. Hazret-i Ömer onu birçok ashâb-ı kirâm huzurunda reddetmiş; kendisine i'tirâz eden olmamıştır. Bu hâl onların da aynı mezhebde olduklarını gösterir. «El-Hidâye» sahibi şöyle demektedir; «Fâtime hadîsini Ömer (radıyallahü anh.) reddetmiş; ve: Doğru mu yoksa yalan mı söylediğini; belleyip bellemediğini bilmediğimiz bir kadının sözü ile biz Rabbimizin Kitabını ve Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetini terk edemeyiz. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i: Üç talakta boşanan kadına nafaka ve mesken vardır; buyururken işittim; demiştir.» Züheyr b. Harb rivâyetinde râviler arasında Mücâlid de vardır. Bu zât zaif bir râvi ise de Müslim onun rivâyetini burada mütâbaat için zikretmiştir. Böyle hadîslerde bâzı zaif kâviler bulunabilir. Tâb Hurması Medîne-i Münevvere'nin yüz yirmi çeşit hurmasından biridir. Arpa ile buğday arasında bir nevi ekindir. Bazıları bunun kabuksuz arpa olduğunu söylerler. diyor ki: «Ulemâmız bunun hükmünde üç meşhur vecihle ihtilâf etmişlerdir. Sahîh kavle göre put hububat cinsindendir; fakat buğday veya arpa değildir. İkinci kavle göre buğday, üçüncüye göre arpadır...» bir rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Fâtıme'ye oğlu Amr b. Ümmi Mektûm'un evine taşın!» buyurduğu görülüyor. İmâm Müslim kitabının sonunda: «Bu zât Benî Fihr kabîlesindendir; Fâtıme ile ikisi bir soydandır.» demektedir. Kâdi Iyâz bunu kabul etmemiş: «Meşhur olan bunun hilafıdır; Onlar bir sülaleden değillerdir; Fâtıme, Benî Muhârib b. Fihr'den, İbn Ümmi Mektûm ise Benî Âmir b. Lüeyy'dendir.» demişse de Nevevî ; Ümmi Mektûm, Fatime'nin mecazen amcası oğludur. Nesebleri Fihr'de birleşir.» diyor. Ümmi Mektûm'un ismi ihtilaflıdır. Bazıları Amr'dır, demiş; bir takımları Abdullah' olduğunu söylemişlerdir. Daha başka olduğunu iddia edenler de vardır. câmi'den murâd: Küfe'nin mescididir. bâzı rivâyetlerinde Hazret-i Üsâme için Ebû Zeyd denilmiş; Kâdî Iyâz'ın iddiasına göre ekseri rivâyetlerde: İbn Zeyd ıtlak olunmuştur. Bunların ikisi de doğrudur. Çünkü Hazret-i Üsâme İbn Zeyd'dir; Ebû Zeyd künyesini taşır. Künyesinin Ebû Muhammed olduğunu söyleyenler de vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talakla Boşanan Kadına Nafaka Verilmemesi Bâbı
3794-)
Bana Muhammed b. Hatim b. Meymün rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdurrez-zâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. H. Hfvûn b. Abdillâh dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): İbn Cüreyc şunu söyledi. Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, Câbir b. Abdillâh'ı şöyle der ken işitmiş: boşandı. Bilâhare hurmasının yemcini devşirmek istedi. Fakat bir adam onu dışarı çıkmaktan men'etti. bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi de: hay, sen hurmanın yemişini devşir; zira belki tesadduk edeı yahud bir hayır yaparsın!» buyurdular. hadîs talâk-ı hâinle boşanan bir kadının ihtiyacını görmesi içfîı evinden çıkabileceğine delildir. İmâm Mâlik ile Sevrî , Leys , İmâm Şâfiî, İmâm Ahmed b. Hanbel Ve diğer bâzı ulemânın mezhepleri budur.. Onlara göre talâk-ı bâinle boşanan ve keza vefat iddeti bekleyen kadınlar gündüzün ihtiyaçları için evlerinden çıkabilirler. göre talâk-ı bâinle boşanan kadın gece gündüz evinden çıkmaz. Delilleri: "Onları evlerinden çıkarmayın; kendileri de çıkmasınlar; ancak aşikâr bir kötülük yaparlarsa o başka!" Sure-i Talâk; âyet: 1 âyet-i kerimesidir. Bu âyetteki kötülükten murâd: Bâzılarına göre zinadır. Zina eden kadın hâdd-i şer'i edilmesi için evinden çıkarılır. Bir takımları: «Kötülükten murad, Kadının itaatsizliğidir, İtaatsizlik kadının mesken hakkını ıskat eder; binâenaleyh evinden çıkarılır.» demişlerdir. Bundan murâd: Kadının pis olması ve kötü lâflar söylemesidir; diyenler de vardır. Hâsılı kötülük hâli müstesna olmak üzere kadın gece gündüz evinden çıkamaz. Çünkü onun nafakası kocasına âiddir; evinden çıkmağa ihtiyacı yoktur.. vefat iddeti bekleyen kadın gündüzleri evinden çıkabilir; zîra ona nafaka, yoktur. Nafakasını te'mîn için gündüzün dışarı çıkar. Bu iş bâzan geceye kadar devam edebilir. Onun için gecenin ilk saatlerine kadar dışarıda kalması caiz görülmüştür. Yalnız geceyi iddetini beklediği yerde geçirmesi şarttır. şerif, hurma devşirirken ondan sadaka ve hediyye vermenin ve koza hurma sahibine bunu yapması için ta'rizde bulunmanın müstehap olduğuna da delildir. Şâir meyveler de buna kıyas olunabilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Talak-ı Bain İddeti Bekleyen İle Kocası Ölen Kadınların İhtiyaçları İçin Gündüzün Dışarı Çıkmalarının Cevazı Bâbı
3795-)
Bana Ebû't-Tâhir île Harmele b. Yahya rivâyet ottilc Lâfızları birbirine yakındır. Harmele (Bize rivâyet etti) tâbirini kullandı. Ebû't-Tâhir ise: Bize İbni Vehb haber verdi, dedi. (İbn Vehb dedi ki): Bana Yûnus b. Yezîd, İbn Şihâb'dan naklen rivâyette bulundu ki): Bana Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe b. Mes'ûd rivâyı etti ki, bahası, Ömer b. Abdillâh b. Erkam ez-Zührî'ye mektup yazarak Sübey'a binti Haris el-Esicmiyye'nin yanına girmesini, ona kendi had sini ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e fetva sorduğu vakit ket dişine ne söylediğini sormuşun emretmiş. Ömer b. Abdillâh da Abdullah b. Utbe'ye mektup yazarak Sübey'anın kendisine şunları haber verdiğir bildirmiş: Benî Âmir b. Lüey kabilesinden Sa'd b. Havle ile evlîymiş. Bu zât Bedir gazasına iştirak edenlerdenmiş. Bilâhare karısı hâmile ike Veda' haccında (Sa'd) vefat etmiş. Onun vefatından sonra çok geçmeden karısı doğurmuş. Nifasından temizlendiği vakit kendisini isteyecekler için giyinip kuşanmış. Derken yanına Benî Abdiddâr kabilesinde Ebû's-Senâbil b. Ba'kek isminde bir adam girerek: Acep seni neden giyinmiş kuşanmış görüyorum! Galiba evlenme istiyorsun. Vallahi üzerinden dört ay on gün geçmedikçe sen evlenemezsin! demiş. diyor ki: O zât bana bunu söyleyince geceleyin üzerimden elbiseyi çıkardım. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek bu meseleyi ona sordum. Bana doğurduğum anda helâl olduğum fetvasını verdi ve istersen evlenmemi emir buyurdu. Şihâb: «Doğurduğu vakit evlenmesinde bir beis görmüyorum velevki nifası içinde olsun. Ancak temizlenmedikçe kocası ona yakınlık edemez.» demiş. hadîsi Buhârî «Meğâzî» ve «Talâk» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce «Talâk»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Sübey'a'nın kocası Sa'd b. Havle (radıyallahü anh) bâzılarına göre Beni Âmir b. Lüey kabilesindendir. İbn Hişâm onun Yemenli olduğunu, Benî Âmir'in müttefiki bulunduğunu söylemiştir. Aslen İranlı olduğunu söyleyenler de vardır. Vâkıdî'nin beyanına göre kendisi Habeşistan'a hicret eden ikinci kafiledendir. İbn Cerir Taber Sa'd (radıyallahü tınh)’in yedinci hicrî yılda vefat ettiğini bildiriyorsa da doğrusu bu hadîste beyan edildiği vecihle Veda' haccında vefat etmiştir. Ebû Ömer İbn Abdilberr, karısının birkaç gece sonra doğurduğunu söyler. Bazıları Sübey'a'nın kocasının vefâtından bir ay; bir takmaları yirmi beş gün sonra doğurduğunu söylemişlerdir. Bu müddetten daha azda doğurduğunu iddia edenler de vardır. Hazret-i Sübeyra'nın, Hudeybiye anlaşmasından sonra müslümanlığı kabul eden ilk kadın olduğu söylenir. ismi Amr'dır. İbn Abdilberr bu-zâtın künyesi ile meşhur olduğunu, isminin Habbe b. Bakekel-Kuraşi El- Amiri olduğunu kaydetmektedir. Rivâyete göre, şâir bir zât imiş. şerif: Hâmile kadının iddeti doğurmakla biteceğine delildir. ve halef ulemânın- cumhûru buna kaildirler. Onlara göre kocası ölen bir kadın bir lâhza sonra doğursa iddeti biter; ve derhal başkası ile evlenebilir. Bütün" mezhep İmâmlarının kavilleri'de budur. Yalnız Abbâs (radıyallahü anhüma) ve Mâlikîler'den İbn Suhnün: «Kocası ölen kadın vefat müddeti ile doğum; müddetinin hangisi daha uzun sürerse onu bekler.» demişlerdir. Abbâs (radıyallahü anhüma)'nın bu sözünden döndüğü derivâyet olunmuştur. Şa'bî ile Hasan-ı Basrî, İbrahim Nehaî ve .«Hammâd'a göre böyle bir kadın nifâsından temizlenmedikçe evlenemez. bâbımız hadîsi ile istidlal etmiş; bu hadîsin: vefat edip de (geride) karılarını bırakanlar yok mu, o kadınlar bizzat dört ay on gün iddet beklerler." Âyet-i Kerîme âyet-i kerîmesinin umumunu tahsis: iddeti de doğurmalarıdır." Âyet-i Kerîme âyetinin boşanan ve kocası ölen bütün kadınlara âmm ve şamil olduğunu beyân ettiğini söylemişlerdir, geçen iki âyetin umumları birbirine muarızdır. Usûl-i fıkıh kaidelerine göre iki umûm tearuz ederse birini tahsis edecek bir müreccih aranır. Burada müreccih vardır. Sübey'a hadîsi dört ay on gün âyetini tâhsîs etmektedir. Binâenaleyh dört ay pn gün iddet, hâmile olmayan kadınlara mahsustur. hadîsi' Şa'bi ve arkadaşlarının aleyhine delildir. Çünkü bu hadîs iddetin. doğurmakla biteceğini tasrîh etmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kocası Ölen Kadınla Diğer Kadınların İddetlerinin Doğurmakla Bitmesi Bâbı
3796-)
Bize Muhammed b. Müsennâ el-Anezî rivâyet etti. ki): Bize Abdülvehhâb rivâyet etti. ki): Ben Yahya b. Saîd’den dinledim. ki): Bana Süleyman b. Yesâr haber verdi ki, Ebû Seleme b. Abdirrahmân ile İbn Abbâs, Ebû Hüreyre'nin yanında birleşmişler de, kocasının vefatından birkaç gün sonra nifâs gören kadını gö-rüşüyorlarmış. İbn Abbâs: Bu kadının iddeti iki müddetin uzun olanıdır; demiş. Ebû Seleme ise (doğurmakla) kadının helâl olduğunu söylemiş. Derken bu hususta münakaşaya başlamışlar. Râvi diyor ki: Bunun üzerine Ebû Hüreyre, Ebû Seleme'y kasdederek: Ben kardeşim oğlu ile beraberim; dedi. Sonra İbn Abbâs’ın âzâdlısı Küreyb'i bu meseleyi sormak için Ümmü Seleme'ye gönderdiler. Küreyb (gitti) geldi. Ve onlara Ümmü Seleme'nin şöyle dediğini haber verdi: kocasının vefatından birkaç gece sonra nifâs gördü. Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söyledi de ona evlenmesini emir buyurdular. ;
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kocası Ölen Kadınla Diğer Kadınların İddetlerinin Doğurmakla Bitmesi Bâbı
3797-)
Bize bu hadîsi Muhammed b. Bumlı da rivâyet etti. ki) Bize Leys haber verdi. H. bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd dahi rivâ yet ettiler. (Dediler ki): Bize Yezîd b. Harun rivâyet etti. Bu râvilerir ikisi birden Yahya b. Saîd'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Yal kendi rivâyetinde: «Ümmü Seleme'yc gönderdiler.» demiş; Kürc adını söylememiştir. rivâyeti Buhârî «Tefsir» bahsinde; Tirmizî «Tal'ık-l'i; Nesâî «Talâk» ile «Tefsir» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. İbn Abbâs'in «iki müddetin uzun olanı» sözünden mu-râılf: Vefat iddeti ile doğum müddetidir. Ona göre bu iki müddetin hangisi uzun sürerse kadın İddet olarak onu bekler. Ebû Hüreyre'nin: «Ben kardeşim oğlu ile beraberim.» Arapların âdetine göre söylenmiştir. Yoksa hakikatte Ebû Sellem onun kardeşi oğlu değildir. şerif hüküm itibariyle bundan evvelkinin aynıdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kocası Ölen Kadınla Diğer Kadınların İddetlerinin Doğurmakla Bitmesi Bâbı
3799-)
Zeyneb ki): Sonra kardeşi vefat ettiği zaman Zeyneb bin ti Cahş'ıtı yanına girdim. O da koku getirterek ondan süründü. Ve şunu söyledi: Vallahi kokuya hiç bir ihtiyacım yok; ancak ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i minber üzerinde:' ve âhiret gününe îmân eden bir kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl değildir. Yalnız koca için dört ay on gün yas tutmak müstesna!» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3800-)
Zeyneb ki): Annem Ümmü Suleme'yi şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bir kadın gelerek: Ya Resûlallah ! Kızımın kocası vefat etti. Kızım da gözünden rahatsızdır. Ona sürme çekebilir miyim? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i veya üç defa hep: cevâbını verdi. Sonra şöyle buyurdular: «Bu iddet ancak dört ay on gündür. Halbuki sizden biriniz câhiliyyet devrinde tezeği senenin sonunda atardı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3801-)
Humeyd ki): Zeyneb'e: Tezeği senenin sonunda atardı ne demektir? diye sordum, Zeyneb şu cevâbı verdi: Kadın, kocası öldüğü zaman küçük bir eve girer; en kötü elbisesini giyer; bir sene geçinceye kadar koku ve hiç bir şey sürünmezdi. Sonra kendisine bir hayvan, eşek veya koyun yahut kuş getirilir de onunla silinirdi. Silindiği şey ekseriya ölürdü. Sonra dışarı çıkar; kendisine bir hayvan tezeği verilerek onu atardı. Ondan sonra dilediği koku ve saireye avdet ederdi. Zeyneb'in üç hadîsinden ikisini yani Ümmü Habîbe ile Zeyneb bin ti Cahş kıssalarını Buhârî «Cenaze» bahsinde; Ümmü Seleme kıssasını «Tıb»da tahrîc ettiği gibi üçünü birden «Talâk»da; Ebü Dâvûd ile İbn Mâce «Ta-tâk»da; Tirmizî «Nikâh»da; Nesâî «Talâk» ve «Tefsir» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. binti Seleme (radıyallahü anh) ümmehât-ı mü'mi-ninden Hazret-i Ümmü Seleme'nin kızı yani Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in üvey kerîmesidir. İbn Tîn onun Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den hadîs rivâyet etmediğini söylemişse de doğru değildir. Hazret-i Zeyneb'in Buhârî ve Müslim'de rivâyetleri vardır. İbn Abdilberr'in beyanına göre Zeyneb (radıyallahü anh) Habeşistan'da doğmuştur. Abdullah b. Zem'a ile evlenmişti. Zamanının en âlim kadınlarından biri idi. Karışık maddelerden yapılan sarı renkli bir nevi' esanstır. Ümmü Habîbe (radıyallahü anh) bundan ellerine sürmüş; çok olduğunu görünce bir kısmıtu yanındaki bir cariyeye sürmüş; kalanını da kendisi sürünmüştür. Bunu kokuyu sevdiği için değil, yasçı kılığında görünmemek maksadı ile yapmıştır. veya Hidâd: Men' etmek mânâsına gelen (hadd)'den alınmıştır. Zînetlenip kokulanmayı terketmek, matem, tutmak demektir. Bu hususta fıkıh kitaplarında tafsilât vardır. göre ihdâd: Kocası ölen yâhud talâk-i bâinle boşanan âkil, baliğ, müslüman, hür veya câriye bir kadına ihdâd vaciptir. Nikâh ni'meti elden gitmekle kadının başına gelen musibete üzüldüğünü ifâde için iddeti içinde zîneti, kokuyu terk etmesidir. İhdâd halinde kadın koku sürünemez; sürme çekinemez; kına yakınamaz. Bunlara ancak özür hâlinde ruhsat verilir. Usfur ve safran gibi kokulu şeylerle boyanmış elbise dahi giyemez. İhdâd bir ibâdet olduğu için âkil baliğ ve müslüman olmayan kadınlara vâcib değildir. İmâm A'zam evli cariyeye de ihdâd lâzım gelmediğine kail olmuştur. veya babası yahut evlâdı vefat eden kadın bunlara kocasını kaybetmekten daha çok üzüldüğü halde üç günden fazla yas tutamaz. Çünkü hadîs-i şerif sarihtir. Hattâ İmâm Muhammed «En-Nevâdir»de: «Kadının babası, oğlu, amcası veya kardeşi ölürse yas tutması helâl değildir. Bu iş hassaten koca hakkında meşru' olmuştur.» demiştir. Hazret-i İmâm bu sözü ile üç günden fazlayı kasdetmiştir deniliyor. diğer birçok ulema: «Vefat iddeti bekleyen büyük, küçük, bakire, seyyibe, hurre, câriye, müslime veya kâfire her kadına ihdâd vaciptir; bu hususta cimâın vâki' olup olmaması da müsavidir.» demişlerdir. Sevr ile bâzı Mâli kîler'e göre müslüman olma-' yan zevceye ihdâd vacip değildir. İmâm Mâlik, Şafiî, Leys , Atâv Rabîa ve İbn Münzir, üç talâkla boyanan kadına ihdâd vâcib olmadığına kaildirler. ulemâsı ile Ebû Sevr ve Ebû Ubeyd böyle bir kadına ihdâd vâcib olduğunu söylemişlerdir. Bu kavil İmâm Şafiî'den de rivâyet olunmuşsa da zaif görülmüştür. Kâdî Iyâz , Hasan-ı Basrî'den şâzz ve garîb bir kavl nakletmiştir. Mezkûr kavle göre kocası ölen kadınlara olsun boşananlara olsun İhdâd vâcib değildir. ölen ümmü veled ve cariyelere ve keza talâk-ı ric'î ile boşanan kadınlara bilittifâk ihdâd yoktur. Iyâz diyor ki: «Kocası ölen kadına ihdâdın vâcib olması, ulemânın ittifakan bu hadîsi vücûb mânâsına hamletmelerinden çıkarılmıştır. Hadîsin lâfzında vücûba delâlet eden bir şey yoktur; ama ulema bilittifâk onu vücûba hamletmişlerdir...» ay on gün» ifâdesi hadîste «Dört ay on gece» şeklindedir. Ancak bütün ulemâ bunda gündüzlerin de dâhil olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre kadın on birinci gece girmeden iddetten çıkamaz. b. Ebî Kesîr ile Evzâî, hadîsten yalnız gecelerin murâd edildiğine kail olmuşlardır. Araplarca gece gündüzden evvel geldiği için onlar kadının onuncu gün iddetten çıkacağını söylemişlerdir. Dört ay on gün beklemenin hikmeti: Ana'karnındaki çocukun ancak 120 günde tekâmül etmesi ve kendisine ondan sonra ruh verilmesidir. Hilâl hesabı ile dört ay tam 120 gün olamadığı için aradaki nok-. sanlık ihtiyatan on gün İlâvesiyle kapatılmıştır; muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre kızının göz ağrısını şikâyet için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e. gelen kadının ismi Âtike binti Nuaym b. Abdillâh olup Kureyş kabilesine mensuptur. Âtike (radıyallahü anh) vefat iddeti bekleyen kızının gözüne sürme çekip çekemeyeceğıni sormuş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki veya üç defa «Hayır; çekemezsin!» buyurmuşlardır. bu nehyin tahram için, Vârid olmadığını söyleyenler bulunduğuna işaret ettikten sonra: «Tahrîm için vârid olduğunu kabul etsek bile zaruret bulundu mu Allah'ın dini kolaylıktır.» diyerek sürme çekmenin haram, fakat zarurette caiz olduğunu anlatmak istemiştir. Ona göre hadîsin: olacak şekilde sürme; çekinmesin!» mâllarına gelmek de ihtimâl dahilindedir. «Bu hadîste yas tutan bir kadına ihtiyacı olur olmasın sürme çekinmek haram olduğuna delîl vardır.» demişse de onun bu mutlak sözü kabul edilmemiş; şeriatta zaruret hâlinin müstesna olduğu hatırlatılmıştır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in geceleyin çek, gündüzün sil” buyurduğu rivâyet edilmiştir. Bu iki rivâyetin arası şöyle bulunur: Kadının ihtiyacı yoksa sürme çekinmesi helâl değildir. İhtiyâcı olduğu zaman da ancak geceleyin çekinebilir. Bu bâbta bir hayli sözler söylenmiş; ezcümle Bazıları sürmenin içnde koku bile bulunsa çekinebileceğine kail olmuş; hadîsdeki nehyi kerâhet-i tenzîhiyyeye hamletmişlerdir. Bir takımları heiıyin süs için kullanılan sürmeye mahsus olduğunu söylemişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) iddet ancak dört ay on gündür. Halbuki sizden biriniz câhiliyyet devrinde tezeği senenin sonunda atardı.» Buyurmakla: «Siz bu iddeti çok görmeyin; çünkü bu müddet azdır; eskiden bir sene beklerdiniz; Allah sîze rahmet olmak üzere onu dört ay on güne indirdi.» demek istemiştir. kocası ölen kadının bir sene iddet bekleyeceğini bildiren Sûre-i Bakara âyetinin bu hadîsle sarahaten, nesh edildiğini söylüyor. sonunda tezek atmaktan murâd ne olduğunu Hazret-i Zeyneb izah etmiştir. Maamâfih ulema bu izahatın üzerinde durmuş; onu muhtelif şekillerde mânalandırmışlardır. Hıfş kelimesini Ebû Dâvûd «küçük ev» diye tefsir etmiş; Nesâî'nin rivâyetinde bu kelimenin «kamış veya ağaçtan yapılan ev» mânâsına geldiği bildirilmiştir. Bu hususta birçok sözler soylenmişse de netice i'tibâriyle bunların hepsi «kütük ve dar ev» mânâsında birleşirler. tâbiri,. Hattâbî'ye göre: içinde bulunduğu matem hâlini bu hayvanla kırardı.» demektir; zira kelimenin adı olan «fadd» kırmak, dağıtmak mânâsına gelir. Ahfeş bunun: «O hayvanla temizlenirdi.» mânâsına kullanıldığını söylemiştir. Ona göre kelime «gümüş» demek olan «fidda»dan alınmış; temizlik, beyaz renk ve safiyet hususunda gümüşe benzetilmiştir. Kuteybe diyor ki: «Ben bu meseleyi Hicazlılar'a sordum da şu cevâbı verdiler: Câhiliyyet devrinde iddet bekleyen kadın yıkanmaz; su yüzü görmez; tırnak kesmez; bir sene sonra olanca çirkinliği ile meydâna çıkar; sonra içinde bulunduğu iddet hâlini bir kuş ile kırar; onunla önünü silerek atardı. Bir daha o hayvan hemen hemen yaşamazdı.» İmâm Mâlik mezkûr tâbiri: «O hayvanla cildini silerdi.» mânâsına tefsir etmiş; İbn Vehb ise: «Kadın eliyle hayvana ve onun sırtına dokunurdu.» şeklinde izah etmiştir. Aynı tâbir bâzılarına göre: «Kadın hayvana dokunur; sonra tatlı su ile gümüş gibi bembeyaz oluncaya kadar yıkanırdı.» mânâsını ifâde eder. Bu hususta daha başka sözler de vardır. ile İbni Mâceşûn'un İmâm Mâlik’den naklettikleri rivâyette: «Kadın bir koyun veya deve tezeği atardı. Tezeği önüne atar; bti onun iddetten çıkışı olurdu.» deniliyor. İbn Vehb'in rivâyetinde ise: «Bir koyun tezeğini arkasına atardı» denilmiştir. göre bunun mânâsı: îddeti hayvan tezeği atar gibi attığına işarettir. Bir tak'tm ulema: «Bundan murâd: Kadının bunca zaman beklemesi ve çektiği belâya karşı gösterdiği sabru tahammülü sona erinde Üu çileleri tahkir;, kocasının hakkını ta'zîm için: Bu çektikleri kendi nazarında o attığı tezek mesabesinde ehemmiyetsiz şeyler olduğunu göstermektir.» demelerdir. Kadının tezeği tefe'ül için yani başımdan ırak olsun; bir daha böyle hâl görmeyeyim; maksadiyle atardığını söyleyenler de olmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3802-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki.): Bize Şu'be, Humeyd b. Nâfi'den rivâyet etti. ki): Zeyneb binti Ümmi Seleme'yi şunu söylerken işittim: Habîbe'nin bir yakını vefat etti. Müteakiben Ümmü Habîbe sarı bir esans getirterek onu kollarına sürdü ve: Ben bunu ancak ve ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: ve âhiret gününe îmân eden bir kadına üç günden fazla yas tutmak helâl değildir. Yalnız koca (sı) için dört ay on gün (yas tutmak) müstesna I» buyururken işittiğim için yapıyorum; dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3803-)
Bu hadîsi Zeyneb, annesi île Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Zeyneb'den, yahut Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerinden birinden naklen rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3804-)
Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti; ki): Bize Şu'be, Humeyd b. Nâfi'den naklen rivâyet etti. ki): Zeyneb binti Seleme'yi annesinden naklen rivâyet ederken dinledim. Bir kadının kocası Ölmüş. Kadinin gözüne bir şey olacağından korkmuşlar da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek sürme çekmek için ondan izin istemişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): . sizden biriniz evin en kötüsünde pırtıları içinde (yahut evinde en kötü pırtıları İçinde) bir sene beklerdi. Nihayet bir köpek geçerse bir tezek atar da çıkardı. (Şimdi) dört ay on gün çok mu geliyor?» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3805-)
Bize Ubeydullab: b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Humeyd b. Nâfi'den iki hadîsi birden (yani) sürme hakkındaki Ümmü Seleme hadîsi ile Ümmü Seleme ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcelerinden diğer birinin hadîsini Muhammed b. Ca'fer hadîsi tarzında rivâyet etti. Yalnız o zevcenin Zeyneb olduğunu söylemedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3806-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkid rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Humeyd b. Nâfi'den naklen haber verdi. O da Zeyneb binti Ebî Seleme'yi, Ümmü Seleme ile Ümmü Habîbe'den naklen rivâyet ederken dinlemiş. Bunlar: Bir kadının Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek kızının kocası öldüğünü, bunun üzerine kızının gözleri hastalandığını, kendisi kızına sürme çekmek istediğini anlattığını; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: sizden biriniz tezeği senenin sonunda atardı; bu İddet ancak ve ancak dört ay on gündür.» buyurduğunu konuşuyorlarmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3807-)
Bize Amru'n-Nâkıd ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız Amr'mdir. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Eyyûb b. Mûsa'dan, o da Humeyd b. Nâfi'den, o da Zeyneb binti Ebî Seleme'den naklen rivâyette bulundu. Zeyneb (Şöyle dedi): Habîbe'ye Ebû Süfyân'nı Ölüm haberi gelince (haberin) üçüncü günü sarı bir esans getirterek onu kollarına ve yüzünün yanlarına sürdü de şunları söyledi: Benim buna ihtiyâcım yoktu. (Ama) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: ve âhiret gününe îmân eden bir kadına üç günden fazla yas tutmak helâl değildir; yalnız koca müstesna! Çünkü kocasına dört ay on gün yas tutar.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3808-)
Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybe ve İbn Rumh, Leys b. Sa'd'dan, o da Nâfi'den naklen rivâyet ettiler. Nâfi'e de Safîyye binti Ebî Ubeyd, Hafsa'dan yahud Âişe'den veya her ikisinden naklen "rivâyette bulunmuş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) . ve âhiret gününe (yahut Allah'a ve Resûlüne) îmân eden bir kadına bir ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl değildir. Yalnız kocasına (tutması) müstesna!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3809-)
Bize bu hadîsi Şeybân b. Ferrûh da rivâyet etti. ki): Bize Abdülâzîz yani İbn Müslim rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Dînâr, Nâfi'den Leys hadîsinin isnâdiyle onun rivâyeti gibi rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3810-)
Bize bu hadîsi Ebû Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdülvehhâb rivâyet etti. ki): Yahya b. Saîd'i şunu söylerken işittim: Ben Nâfi'i, Safiyye Binti Ebî Ubeyd'den naklen rivâyet ederken dinledim. Safiyye, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Hafsa binti Ömer'i Nebî (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Leys ile İbn Dînâr hadîsi gibi rivâyette bulunurken işitmiş. Râvî: «Çünkü kocasına dört ay on gün yas tutar.» cümlesini de ziyâde etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3811-)
Bize Ebû'r-Rabî' rivâyet etti. ki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan naklen rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah rivâyet etti. Bu râvîler hep birden Nâfi’den, o da Safiyye binti Ebî Ubeyd'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcelerinden birinden, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarikilerin hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3812-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amru'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti; dediler. Fahr-i Kâinat Efendimiz: ve âhiret gününe îmân eden bir kadına Ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl değildir; ancak kocasına (yas tutması) müstesna!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3813-)
Bize Hasan b. Rabî' rivâyet etti. ki): Bize İbn İdris, Hişâm'dan, o da Hafsa'dan, o da Ümmü Atıyye'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir kadın ölüye üç günden fazla yas tutamaz; ancak koca için dört ay on gün yas tutmak müstesna! Yemen kumaşı müstesna olmak üzere boyalı elbise giyemez; sürme çekinemez; koku da sürünemez. Yalnız temizlendiği vakit bir parçacık kust veya ezfâr sürünebilir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3814-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. H. Amru'n-Nâkıd da rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. Bu râvilerin ikisi de Hişâm'dan bu isnâdla rivâyette bulunmuş; ve: «Temizlik devresinde kust ve ezfâr dan bir parçacık...» demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı
3815-)
Bana Ebû'r-Rabî'ez-Zehrânî de rivâyet etti. ki): Bize Hammâd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb, Hafsa'dan, o da Ümmü Atiyye'den naklen rivâyet eyledi. (Şöyle dedi): Ölüye üç günden fazla yas tutmaktan nehyolunuyorduk; yalnız koca için dört ay on gün müstesna idi. O esnada sürme çekinmez; koku sürünmez; boyalı elbise giymezdik. Ama bir hangimiz hayzından yıkandı mı temizliği müddetinde kust ve ezfârdau bir parçacık kullanmasına ruhsat verilmişti. ki, bu rivâyetlerin hepsi aynı mânâda olup birbirlerini az çok tefsir etmektedirler. Hazret-i Ümmü Atıyye rivâyetini Buhârî «Hayz», «Talâk» ve «İddet» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce «Talâk» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir, Hılsın cem'idir. Hıls: Lügatte hah ve diğer kıymetli yaygıların altına döşenen ve hayvanın semeri altına konan kıl veya yünden yapma palastır. Burada ondan murâd: Kötü elbisedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerinden Ümmü Habîbe (radıyallahü anhâ) Ebû Süfyân'ın kızı ve Muâviye'nin kız kardeşidir. İsmi Ramle'dir. ezvâc-ı tâhirattan Ümmü Atıyye (radıyallahü anha)’nın ismi Nüseybe binti Kâ'b'dır. Nüseybe binti Haris el-Ensâriyye olduğunu söyleyenler de vardır. Bir nevi' Yemen kumaşıdır. Bu kumaşın ipliği toplanarak sımsıkı bağlanır, ondan sonra boyanırmış. Bu suretle bâzı yerlerine boya işlemeyen iplikten alaca bir kumaş meydana gelirmiş. Kazzâz: «Hükümdarlara elbise bu kumaştan yapılırdı.» demiştir. Bazıları asbın, çizgili kumaş olduğunu söylemişlerdir. veya Küst yahud Küşt: Bedevilerin kullandığı bir nevi' buhurdur. İbn Baytar buna isin dahi denildiğini söyler. dahi bir nevi' siyah buhurdur. Parçası tırnağa benzermiş. Nevevî'nin beyânına göre kust ile ezfâr koku sürünmek maksadı ile değil de hayzdan sonra kanın eseri olan pis kokuyu gidermek için kadınların kullanmasına ruhsat verilen birer nevi' mâruf buhurdur. Battal: «Hayızlı kadına gerek iddet içinde gerekse iddet dışında hayzından yıkandığı zaman kanın kokusunu gidermek için kust ile buhurlanmağa ruhsat verilmiştir. Bunu namaza durmak ve kanın pis kokusu ile meleklere ezâ etmemek için yapar.» diyor. bu Bâbın rivâyetleri: İddet hâlinde olmayan kadınların ölü İçin üç günden fazla yas tutamayacaklarına, yas tutan kadına zaruret yokken sürme, koku ve zînetli elbise gibi şeyler haram kılındığına, buhurların bunlarda dahil olmadığına delildirler. bir hadîste: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadına kocası için iddeti geçinceye kadar; babası için yedi gün; başkaları için üç gün matem tutmağa ruhsat verildi.» denilmişse de Buhârî sârini Aynî bu hadîsin sahîh olmadığını bildirmiş; Hazret-i Ümmü Habibe'nin, babası vefat ettikten üç gün sonra koku sürünmesini ve diğer hadîslerin umumunu müddeâsına de! il göstermiştir. Hadîsi Ebû Dâvûd «Kitâbü'l-MerâsiNinde mu'dal olarak rivâyet etmiştir; binâenaleyh onunla ihticâc edilemez.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Vefat Iddetinde Yas Tutmanın Vücubu, Bundan Başka Yerlerde Üç Günden Maada Yas Tutmanın Haram Kılınması Bâbı