Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

2999-) Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Züheyir rivâyet etti. ki): Bize Ebû'z-Zübeyir, Câbir (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet etti. H. . Yahya b. Yahya da rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Ebû Hayşeme, Ebû'z-Zübeyir'den, o da Câbir (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacca niyet ederek yola çıktık. Yanımızda kadınlarla çocuklar da vardı. Mekke'ye varınca beyti ve Safa ile Merve'yi tavaf ettik. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bize: «Yanında hedy olmayan ihramdan çıksın.» buyurdu. Biz: «Bize hangi şey helâldir?» diye sorduk; «Her şey helaldir.» buyurdu. üzerine kadınlarla cima’ ettik, elbisemin giydik ve koku süründük. Terviye günü gelince hacca niyet ettik. Bize Safa ile Merve arasında yaptığımız ilk tavaf kâfi geldi. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) deve ile sığırda müşterek olmamızı emir buyurdu. Bizden her yedi kişi bir devede müşterek olacaktı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhram Vecihlerini Beyan, Yalnız Hacc Yapmakla Temettü Ve Kıranın Ve Haccı Ömre İle Birlikde Yapmanın Cevazı, Kıran Haccı Yapanın Ne Zaman İhramdan Çıkacağı Bâbı
3000-) Bana Muhammed b. Hâtîm rivâyet etti. ki): Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. ki): Bana Ebû'z-Zübeyir, Câbir K. Abdüllâh (radıyallahü anhüma)'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: çıktığınız vakit Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'ya müteveccihen hareket ettiğimizde (tekrar) ihrama girmemizi «mir buyurdu. Biz de Ebtah'da ihrama girdik.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhram Vecihlerini Beyan, Yalnız Hacc Yapmakla Temettü Ve Kıranın Ve Haccı Ömre İle Birlikde Yapmanın Cevazı, Kıran Haccı Yapanın Ne Zaman İhramdan Çıkacağı Bâbı
3001-) Bana (yine) Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Yahyâ b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekr haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Ebû'z-Zübeyir haber verdi. Kendisi, Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anh)'ı: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gerekse ashabı Safa Ne Merve arasında bir tavaf dan başka tavaf yapmadılar.» derken işitmiş. h, Bekr, kendi rivâyetinde: «İlk tavafından başka» kaydını ziyâde etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhram Vecihlerini Beyan, Yalnız Hacc Yapmakla Temettü Ve Kıranın Ve Haccı Ömre İle Birlikde Yapmanın Cevazı, Kıran Haccı Yapanın Ne Zaman İhramdan Çıkacağı Bâbı
3002-) Bana (yine) Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. ki): Bana Ata' haber verdi. ki): Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'yi yânımda bulunan bâzı kimseler içinde şunu söylerken işittim: Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı yalnız hacca niyet ettik.» ki: Câbir şunu söyledi: (sallallahü aleyhi ve sellem), Zi’l-Hicce'nin dördüncü sabahı gelerek ihramdan çıkmamızı bize emir buyurdu.» Atâ' Şöyle dedi: «Câbir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): çıkın da kadınlarınızla cima' edin ! buyurdular; dedi.» şunu da söylemiş: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına (kadınlarla cima' etmeyi) kat'î olarak emir buyurma mı ş, lâkin kadınları, onlara helâl kılmıştır.» Câbir sözüne şöyle devam etmiş): «Biz: Arafe ile aramızda ancak beş gece kalinisken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarımızla cima' etmeyi, sonra zekerlerimizden meni damlayarak Arafat'a gelmemizi bize emir buyurdu? dedik.» Câbir (bunu söylerken) eliyle işaret ederek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda ayağa kalktı, diye işaret etti. Elini hareket ettirerek yaptığı işareti hâlâ görür gibiyim. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: Bilirsiniz ki ben, sizin Allah'dan en ziyâde korkanınız, en doğru söyleyeniniz ve en iyinizi m. Yanımda neciyim olmasaydı mutlaka ben de sizin çıktığınız gibi ihramdan çıkardım. Arkamda bıraktığım şu is bir daha önüme çıksaydı yanımda hedy getirmezdim. Öyle ise ihramdan çıkın! dedi ki): «Bunun üzerine hemen ihramdan çıktık (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’in emrini dinledik ve itaat ettik.» diyor ki: Câbir şunları söyledi. sonra Ali vergi toplamaktan geldi, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: Neye niyet ettin? diye sordu. Ali: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) neye niyetlendiyse ben de ona niyet ettim; cevâbını verdi. (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: Hedy gönder ve İhrâmlı olarak beklet buyurdu. Alî, ona bir hedy kurbanı verdi. Bunun üzerine Sürâkatü'bnü Mâlik b. Cü'şum: Ya Resûlallah! Bu iş, yalnız bu seneye mi mahsûs, yoksa ebediyen devam edecek mi? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ebediyen devam edecek! buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhram Vecihlerini Beyan, Yalnız Hacc Yapmakla Temettü Ve Kıranın Ve Haccı Ömre İle Birlikde Yapmanın Cevazı, Kıran Haccı Yapanın Ne Zaman İhramdan Çıkacağı Bâbı
3003-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bana, babam rivâyet etti. ki): Bize Abdülmelik b. Ebî Süleyman, Atâ'dan, o da Cabir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacca niyet ettik. Medine'ye varınca ihramdan çıkmamızı ve haccımızi ömreye tebdîl etmemizi emir buyurdu. Bu bize ağır geldi. Bu sebeple içimiz sıkıldı. Oysa ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duymuş. Bu hususta semâdan bir şey mi nâzil oldu yoksa insanlar tarafından mı haber verildi? bilmiyoruz. Bunun Üzerine: «Ey cemâat! İhramdan çıkın! Yanımdaki hedy olmasaydı, ben de sizin yaptığınız gibi yapacaktım.» buyurdular. ihramdan çıktık. Hattâ kadınlarla cima bile ettik. Ve ihrâm-sız bir kimsenin yaptığı her şeyi yaptık. Terviye günü gelip de Mekke'yi arkada bıraktığımız vakit hacca niyet ettik.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhram Vecihlerini Beyan, Yalnız Hacc Yapmakla Temettü Ve Kıranın Ve Haccı Ömre İle Birlikde Yapmanın Cevazı, Kıran Haccı Yapanın Ne Zaman İhramdan Çıkacağı Bâbı
3004-) Bize İbn Nümeyir rivâyet etti. ki): Bize Ebû Nu-aym rivâyet etti. ki): Bize Mûsâ b. Nâfİ' rivâyet etti. ki): Terviyeden dört gün evvel ömreye niyet ederek Mekke'ye geldim. Hacılar bana: «Şimdi senin haccın Mekke usûlü oluyor.» dediler. üzerine Atâ' b. Ebî Rabâh'ın yanına girerek, ondan fetva istedim. Atâ' şunları söyledi: Câbir b. Abdillâh El-Ensârî (radıyallahü anhüma) rivâyet etti ki, kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde hedy götürdüğü sene onunla birlikte haccetmiş. Hacc-ı ifrâda niyet etmişler, sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; Bu ihrâmımzadn çıkın da beyti ve Safa ile Merveyi tavaf edin! Saçınızı kestirin! (Böylece) ihram sn olarak durun, Terviye günü geldimİ hacce niyet edin! (Evvelce) niyet ettiğinizi müt'a yapın! buyurdular. Ashâb: Biz, hacca niyet etmişken, onu nasıl müt'a yapabiliriz? dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Size emrettiğimi yapın! Eğer ben hedy getirmemiş olsaydım mutlaka size emrettiğim gibi yapardım. Lâkin hedy yerini buluncaya kadar haram olan bir şeyi yapmak, bana helâl değildir; buyurdular. üzerine ashâb da emrolundukları şeyi yaptılar.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhram Vecihlerini Beyan, Yalnız Hacc Yapmakla Temettü Ve Kıranın Ve Haccı Ömre İle Birlikde Yapmanın Cevazı, Kıran Haccı Yapanın Ne Zaman İhramdan Çıkacağı Bâbı
3005-) Bize Muhammed b. Ma'mer b. Rib'î El-Kaysî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hişâm, Muğiratü'bnü Selemete'l-Mahzûmî'den, o da Ebû Avâne'den, o da Ebû Bişr'den, o da Atâ' b. Ebî Rabâh'dan, o da Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet eyledi. Câbir şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacca niyet ederek (Mekke'ye) geldik de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu haccı ömre yapmamızı ve ihramdan çıkmamızı bize emir buyurdu. yanında hedy kurbanı vardı. Bu sebeple haccını, Ömreye tebdil edemedi.» Câbir rivâyetlerini Buhârî «Kitâbü'l-Î'tisâm», “Kitâbü'l-Meğazî» ve «Kitâbü’l-Ömre»de; Ebû Dâvûd «Kİtâbü'l-Hacc»da. tahrîc etmişlerdir. rivâyetler dahi Hazret-i Âişe rivâyetlerinin delâlet ettiği ahkâmı bildirmektedir. bunların da sırasıyla bâzı cümlelerini îzâh edelim: günti»nden murâd: Zi’l- Hicce'nin 8. günüdür. Gassân rivâyetindeki «Âişe bir şey arzu etti mi, onun arzusunu yerine getirirdi.» cümlesinden murâd: Dînen nakîsa sayılmayan bir şey istediği zaman istediğini yerine getirirdi, demektir. Mü-teâkib hadîsdeki «Bizden her yedi kişi, bir devede müşterek olacaktı.» ifâdesinde sığır da dâhildir. Çünkü «Bedene»: deve ve sığır, mânâlarında kullanılır. Yalnız deve hakkındaki istimali daha çoktur. El-Muhassab'a bitişen Mekke vâdisidir. b. Hatim rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: obaydı, mutlaka ben de sizin gibi ihramdan çıkardım.» buyurması, hedy kurbanı götürenler için haccı bozarak Ömreye niyetlenmenin caiz olmadığını anlatmak içindir. Hedy kurbanı götüren hacılar, onu kesmedikçe ihramdan çıkamazlar. Kurban ise ancak bayram günü kesilir. Esir diyor ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözüyle ashabının gönüllerini almak istemiştir. Çünkü kendisi ihrâmlı olduğu hâlde ashabının ihramdan çıkmaları, onlara girân gelmişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gücenmemelerini tavsiye etmiş ve emrettiğini yapmaları, onlar için daha faziletli olacağını bildirmiştir.» Alî, Yemen'de zekât me'mûru bulunuyordu. Hacca oradan geldiği anlaşılıyor. Sürâka'nın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bu şekildeki haccin yalnız o seneye mi mahsûs yoksa ebediyen böyle mi devam edeceğini sorması, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de ebediyen böyle devam edeceğini bildirmesi hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Cumhûr-u ulemâ'ya göre bundan murâd: Ömrenin kıyâmete kadar hacc aylarında yapılabileceğini anlatmaktır. Bununla Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) câhiliyet devrinden kalma bir âdeti yıkmak istemiştir. Câhiliyet devrinde Araplar hacc aylarında ömre yapılamıyacağına inanırlardı. bir kavle göre bu cümlenin mânâsı: Kıran haccının caiz olduğunu bildirmektir. Bu haccda ömre fiilleri de dâhildir ve kıyâmete kadar böyle devam edecektir. diyor ki: «Bu feshin sahabeye mahsûs olmak üzere yalnız o sene mi yapıldığı yoksa kıyâmete kadar hükmünün bakî mi kalacağı ve bu suretle hacca niyet edip de beraberinde hedy kurbanı götürmeyenlerin hacclarını ömreye tebdil, edebilecekleri hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Mâlik, İmâm Şafiî, İmâm Ebû Hanîfe ile Selef ve Halef'in cumhûruna göre bu mes'ele o seneye mahsûstur. Sonraki yıllarda hacci, ömreye tebdil etmek caiz değildir. O sene Ashâb-ı kirâm'a tebdil emri verilmesi, câhiliyet devrindeki îtikaada muhalefette bulunmaları içindir. istidlal ettikleri bir hadîs de Hazret-i Ebû Zerr'den rivâyet olunmuştur. Mezkûr hadîsde: feshederek Ömre yapmak, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabına mahsus idi.» denilmektedir. Haris b. Bilâl vasıtasıyla babası Bilâl’den rivâyet ettiği bir hadîsde şöyle deniliyor: Resûlallah! Hacci feshetmek bize mi mahsûstur, yoksa bütün insanlara ânım ve şâmil midir? diye sordum; Resûlüllah Hayır, yalnız bize mahsûstur; buyurdular.» Şerîf, tenıettu'un caiz olduğuna, bir kimsenin ihramını, başkasının ihramına tâ'lîk edebileceğine delildir. ahkâmı, Hazret-i Âişe rivâyetlerindeki gibidir. Şafiî ile ona muvafakat eden ulemâ bu hadîslerle istidlal ederek hacc-ı kıran için bir tavafla bir sa'yin kâfi geleceğini söylemişlerdir. Ömer, Câbir b. Abdillâh ve Âişe (radıyallahü anha) hazerâtı ile Tâvûs, Atâ' , Hasan-ı Bas-rî, Mücâhid, İmâm Mâlik, İbn Mâcişûn, İmâm Ahmed, İshâk, Dâvûd-u Zahirî ve İbn Münzîr'in mezhepleri budur. İbrahim Nehaî, Câbir b. Zeyd, Abdurrahman b. Esved, Sevrî, Hasan b. Salih ve İmâm A'zam'a göre hacc-ı kıran için iki tavaf ve iki sa'y lâzımdır. kavil Hazret-i Ali ile İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: İhram Vecihlerini Beyan, Yalnız Hacc Yapmakla Temettü Ve Kıranın Ve Haccı Ömre İle Birlikde Yapmanın Cevazı, Kıran Haccı Yapanın Ne Zaman İhramdan Çıkacağı Bâbı
3006-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn'l-Müsennâ ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Katâde'yi, Ebû Nadra'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Ebû Nadra şöyle dedi: İbn Abbâs, müt'ayi emir; İbn'z-Zübeyir ise nehyederdi. Ben, bunu Câbir b. Abdillâh'a anlattım da Câbir: hadîs, benim huzurumda deveran etti. Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte müt'a yaptık. Ömer hilâfete geçince: «Şüphesiz ki Allah, Resûlüne dileğini helâl kılar ve şüphesiz ki Kur'ân yerli yerince nâzil olmuştur. Siz, Allah için hacc ve ömreyi Allah'ın emrettiği vecihle tamamlayın! Bu kadınlarla müt'a yapmayı kesini Şayet bana bir müddet için bir kadını nikâh eden bir adam getirirlerse, onu mutlaka taşlarla recmederim! dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrede Muta Yapmak Bâbı
3007-) Bana, bu hadîsi Züheyir b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Affân rivâyet, etti. ki): Bize Hemmâm rivâyet etti. ki): Bize Katâde bu isnâdla rivâyette bulundu. Bu hadîsde o, şunu da söyledi ; hocanızı örn ren izden ayırın! Çünkü (bu şekilde hareket) ha canız için daha mükemmel, ömreniz İçin daha tamam olur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrede Muta Yapmak Bâbı
3008-) Bize Halef b. Hİşâm ile Ebû'r-Rabî' ve Kuteybe hep birden Hammâd'dan rivâyet ettiler. Halef ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan rivâyet etti. ki): Ben, Mücâhid'i, Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Câbir şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacc için: «Lebbeyk: diyerek (Mekke'ye) geldik de bize, bu haccı ömreye çevirmemizi emir buyurdular.» haccının nasıl yapıldığını yukarda görmüştük, Hadîs-i Şerîfde de işaret olunduğu vecihle temettü' haccı evvelâ ömre için tavaf ve sa'y yaparak ihramdan çıkmak, sonra terviye günü hacca niyet ederek tekrar ihrama girmek suretiyle yapılan haccdır. Hazret-i Ebû Mûse'l-Eş'arî haccı temettu'a fetva verir; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu bâbdaki emri ve Ömer (radıyallahü anh)’ın sözleriyle istidlal edermiş. nazaran Hazret-i Osman (radıyallahü anh) temettu'dan nehyedermiş. Hazret-i Alî ona muhalefet ederek temettü' haccı yapmış. diyor ki: «Haccda Hazret-i Ömer'in yasak ettiği müt'a-nın ne olduğu ihtilaflıdır. Bazıları bunun haccı bozup, Ömre yapmak olduğunu; bir takımları da ömreyi hacc aylarında yapıp da arkasından haccı ifâ etmekden ibaret bulunduğunu söylemişlerdir. Bu taktirde Ömer (radıyallahü anh)'in nehyi efdal olan hacc-ı ifrâda tergîp ve teşvik içindir. Yoksa ömrenin bâtıl veya haram olduğunu îtikaad etmemiştir.» îyâz: «Câbir, İmrân ve Ebû Müsâ hadîslerinin zahirine bakılırsa ihtilâf olunan müt'a: haccı, ömreye bozmaktan ibarettir. Onun içindir ki, Ömer (radıyallahü anh) Ömre yapanları döver, fakat hacc aylarında mücered temettü' yapanları dövmez-miş. Dövmesinin sebebi gerek kendisinin gerekse diğer sahabenin haccı, ömreye bozma işinin o seneye mahsûs olduğunu îtikaad etmeleridir.» diyor. Abdilberr dahi hacc âyetindeki Temettü'dan evvelâ Ömre, sonra hacc kastedildiği hususunda ulemâ arasında ihtilâf olmadığını söylemiş: dahi temettu'dan sayılır.» demiştir. göre Hazret-i Ömer ile Hazret-i Osman'in ve sâiç-ashâbın müt'ayı nehyetmeleri evleviyete hamlolunur. Onlar hacc-ı ifrâdı efdal gördükleri için ona teşvik olmak üzere müt'ayı yasak etmişlerdir. «Bundan sonra hacc-ı ifrâd, temettü' ve kıranın kerâ-hetsiz olarak cevazına icmâ mün'akid olmuştur. Bu zevat ancak hangisi efdal olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir.» diyor. müt'asına gelince: Bundan murâd: Bir kadını muayyen bir müddet için müt'a Lâfzıyla nikâhı altına almaktır. ilk devirlerinde nikâh-ı müt'a mubah idi, sonra hayber vak'asında neshedildi. Bilâhara Mekke'nin fethinde tekrar mubah kılındıysa da az sonra bu da neshedilmiş ve ilelebet haram kılınmıştır. zamanlarda nikâh müt'anın caiz olup olmadığı ihtilaflıydı. Sonra bu ihtilâf kalkmış; bütün ulemâ müt'anın ilelebet haram olduğuna ittifak etmişlerdir. gelince müt'a hakkında daha fazla izahat verilecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrede Muta Yapmak Bâbı
3009-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrâhîm hep birden Hâtîm'den rivâyet ettiler. Ebû Bekir dedi ki: Bize Hârûn b. İsmail El-Medenî, Ca'fer b. Muhammed'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Câbir b. Abdillâb'ın yanına girdik. Girenlerin kimler olduğunu sordu. Sıra bana gelince: «Ben: Muhammed b. Alî b. Hüseyin'im» dedim. Bunun üzerine eliyle başıma uzanarak üst düğmemi çıkardı. Sonra alt düğmemi de çıkardı. Sonra avucunu memelerimin arasına toydu. Ben, o uman genç bir çocuktum. (Bana): «Hoş geldin kardeşim oğlu! Dilediğini sor.» dedi. Bern de sordum. âmâ idi. Namaz vakti gelince bir dokumaya sarınarak (namaza) kalktı. Dokuma küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki tarafı geriye dönüyordu. Cübbesi de yanıbaşında askıda duruyordu. Bize namazı kıldırdı. Müteakiben (kendisine): «Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haccını haber ver.» dedim; Câbir eliyle dokuz işareti yaparak: ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) haccetmeden dokuz sene durdu, sonra onuncu sene kendisinin haccedeceğini halka bildirdi. Bunun üzerine Medine'ye birçok insan geldi. Bunların hepsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e uymanın çâresini arıyor, onun ameli gibi amelde bulunmak istiyorlardı. Derken onunla birlikte yola çıktık. Zü’l-Huleyfeye varınca Esma binti Umeys, Muhammed b. Ebî Bekri doğurdu da, ben ne yapacağım diye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e haber gönderdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ona: Yıkan da bir elbise ile kuşak sarın ve ihrama gir! cevâbını verdi. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (oradaki) mescidde namaz kıldı, sonra Kasvâ'ya bindi, devesi kendisini Beydâ düzüne çıkardığı vakit onun önünde gözümün görebildiği kadar binekli ve yayalı gördüm. Bir o kadar sağında, bir o kadar solunda; bir o kadar da arkasında vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda bulunuyordu. Kur'ân ona iniyor; te'vîlini de o biliyordu. O ne yaparsa biz de onu yapıyorduk. Derken tevhidle gürledi: Tekrar tekrar icabet sana yâ Rabbî! Tekrar icabet sanal. Tekrar icabet sana, senin şerikin yoktur, tekrar icabet sana!.. Hiç şüphe yoktur ki hamd ve nîmet sana mahsûstur; mölk de senindir; senin şerikin yoktur!.. hâlen getirmekte olduğu telbiyeyi getirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. O, kendi telbiyesine devam etti. (O sıralarda) biz ancak hacca niyet ediyor; ömreyi bilmiyorduk. Onunla birlikte Kabe'ye varınca rüknü istilâm buyurdu ve Uç tur hızlı, dört de (âdi) yürüyüşle tavaf yaptı. Sonra İbrahim (aleyhisselâm)’ın makaanuna ulaşarak: "İbrahim'in makaamından namazgah ittihaz edin!.." Sûre-i Bakara âyet 125 âyetini okudu. kendisiyle Beyt-i şerif arasına aldı. —Babam, onun kıldığı iki rek'at namazda İhlâs ile Kâfirûn sûrelerini okurduğunu söylerdi. Bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmeden söyleyeceğini hiç zannetmem. yine rükne dönerek onu istilâm buyurdu. Sonra (Safa) kapı (sın) dan Safâ'ya çıktı. Safâ'ya yaklaşınca:' ki Safa ile Merve, Allah'ın şeâirindendirler." Sûre-i Bakara âyet 158 âyet-i kerîmesini okudu ve: Allah'ın başladığından başlıyorum; diyerek Safa'dan başladı, onun üzerine çıktı; Beyt-i şerifi görünce kıbleye döndü Allah'ı tevhid eyledi ve ona tekbîr getirdi; Bir tek Allahdan başka hiç bir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsûstur. Hem o, her şey'e kaadirdır! Bir tek Allah'dan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi; kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı; dedi. arada dua okudu ve söylediklerinin mislini üç defa tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden çıkınca mûtâd yürüyüşüne devam etti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de dahi Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde son tavafını yaparken: Arkamda bıraktığım iş tekrar karşıma çıksaydı hedyi getirmez bu haca, ömre yapardım. İmdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccıni ömreye çevirsin! buyurdu. üzerine Sürâkatü'bnü Mâlik b. Cü'şum ayağa kalkarak: Ya Resûlallah! Bu iş, bizim bu senemize mi mahsûs, yoksa ilelebet devam edecek mi? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) parmaklarını birbirine kenetledi ve Üç defâ: ömre, hacca dâhil olmuştur, hayır, ebedî olarak devam edecektir! buyurdu. (radıyallahü anh) , Yemen'den Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in develerini getirdi, Fâtıme (radıyallahü anh)'yi da ihramdan çıkanlar meyânında buldu. Fâtıme boyalı esvâb giymiş ve sürme çekinmişti. Alî, onun bu yaptığını beğenmediyse de Fâtıme: Bunu, bana babam emretti! dedi. tiz. Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fâtıme'yi bu yaptığından dolayı, azarlatmak ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nâmına söylediklerini sormak için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gittim; Fâtıme'nin yaptıklarını beğenmediğimi ona haber verdim de: söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, haçça niyetlenirken ne dedin?) buyurdu. Ben: Rabbî! Resûlün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim.) cevâbını verdim. yanımda hedy'ım var. Sen ihramdan çıkma!) buyurdular. Alî'nin Yemert'den getirdikleri ile Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’vı beraberinde getirdikleri hedy kurbanlar yüz adettiler. Derken cemâatin hepsi ihramdan çıkıp, saçlarını kısalttılar. Yalnız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile yanlarında hedy bulunanlar müstesna idi. Terviye günü gelince Mina'ya müteveccihen hareket ettiler ve hacca niyetlendiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanına binmişti. Mi-na'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz durdu. Ve kendisine Nemira denilen yere kıldan bir çadır kurulmasını emir buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yola revân oldu. Kureyş kendilerinin câhiliyet devrinde yaptıkları gibi onun da Meş'ari Haram'da duracağında şüphe etmiyorlardı. Hâlbuki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o yeri geçerek Arafat'a Vardı. Ve Nemira denilen yerde Çadırının kurulduğunu görerek, oraya indi. Güneş zevale inince Kasvâ'-uın hazırlanmasını emir buyurdu ve hayvana semer vuruldu. Urane vârisine geldi ve cemaata hutbe okuyarak şöyle buyurdu: Şüphesiz ki sizin kanlarınız ve mallarınız şu beldenizde, şu ayınızda, su gününüzün hürmeti gibi birbirinize haramdır. Dikkat edin! Câhiliyet umuruna âit her şey ayaklarımın altına konmuştur. Câhiliyet devrinin kan dâvâlan sakıttır. Bize âit olan kan dâvalarından ilk Iskaat ettiğim dâva İbn Rabîate'bnİ'l-Hâris'in kan davasıdır. İbn Rabîa, Benî Sa'd kabîlesînde süt anadaydı. Onu Hüzeyil kabilesi öldürdü. Câhiliyet devrinin ribâsı da sakıttır. İlk ıskaat ettiğim ribâ bizim (yani) Abbâs b. Abdilmuttalib'in ribâsıdır. Bu ribânın hepsi muhakkak sakıttır. Kadınlar hakkında Allah'dan korkun. Çünkü siz, onları Allah'ın emânıyla aldınız ve onları Allah'ın kelimesiyle kendinize helâl kıldınız. Döşeklerinize, sevmediğiniz bir kimseye ayak bastırmamaları sizin, onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa, onları zarar vermemek şartıyla dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakkı da, yiyeceklerini ve giyeceklerini mâruf şekilde vermenizdir. Sîze öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız. Size Kitâ-bullah'ı bıraktım. Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz? Risâletini tebliğ, vazifeni edâ ve nasîhatta bulunduğuna şehâdet ederiz; dediler. üzerine şehâdet parmağını semâya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek: Üç defa: Yâ Rab! Şahid ol! Ya Rab! Şâhid ol! buyurdular. ezan okuyup ikaamet getirerek öğle namazını kıldı. Sonra ikaamet getirerek ikindiyi de kıldı. Bunların arasında başka namaz kılmadı. Bundan sonra hayvanına binerek vakfe yerine geldi. Devesi Kasvâ'nın göğsünü kayalara çevirdi. Ya yalıların toplandığı yeri Önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık güneş kavuşuncaya kadar vakfe hâlinde kaldı. Güneşin sarılığı biraz gitmişti. Nihayet bütün cirmi kayboldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Üsâme'yi arkasına aldı ve yola revân oldu. Kasva'nın yularını o kadar kasınıştı ki, nerdeyse başı, semerinin altındaki deriye çarpıyordu. Sağ eliyle de: Ey cemâat! Sükûneti muhafaza edin, sükûneti! diye İşaret buyu-ruyordu. tepeciklerinden birine geldikçe hayvanın dizginini, düze çıkıncaya kadar biraz gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı ve orada akşamla yatsıyı bir ezan iki kaametle kıldı. Aralarında hiç bir nafile namaz kılmadı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fecir doğuncaya kadar uzandı. Sabah aydınlanınca bir ezan ve bir kaametle sabah namazını kıldı. Sonra Kasva'ya binerek Meş'ar-i Harâm'a geldi. karşı dönerek Allah'a duâ etti, tekbîr getirdi, tehlîl ve tevhidde bulundu. Ve ortalık cidden aydınla yıncaya kadar vakfeye devam etti, güneş doğmadan yola revân oldu. Terkisine de Fadl b. Abbâs'ı aldı. Fadl saçı güzel, beyaz ve yakışıklı bir zâtdı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yola çıkınca yanından koşarak, bir takım ka dınlar geçtiler. Fadl onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elini Fadl'ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü öbür tarafa çevirerek bakmağa başladı. Bu sefer Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de elini öbür tarafa çevirerek Fadl’ın yüzüne kapadı, Fadl yüzünü öbür tarafa çevirerek bakıyordu. Nihayet batni muhassire vardı ve hayvanı biraz sürdü. Sonra büyük cemreye çıkan orta yolu tuttu. Nihayet ağacın yanındaki cemreye vardı. Oraya, yedi ufak taş attı. Bunlar, atılan ufak taşlar gibiydi. Onları vadinin içinden attı. Her birini atarken tekbir getiriyordu. Bilâhara kurban yerine giderek kendi eliyle altmışüç deve boğazladı. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. Geri kalanını da o boğazladı. Ve Atî'yi hedyine müşterek yaptı. Sonra her deveden bir parça alınmasını emir buyurdu. Bunlar bir çömleğe konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yeyip, çorbasından içtiler. Ondan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oradan sökün ederek Beyti Şerife gitti. (Ta-vâfi müteakip) Mekke'de Öğle namazını kıldı. Arkasından zemzem sâ-kiliği yapan Benî Abdilmuttalib'e gitti. Ve onlara: «Ey Abdilmuttalib oğulları! Suyu çıkarın! Su çıkarmanız hususunda başkalarının size galebe çalacağından endîşe etmesem, ben de sizinle beraber çıkarırdım; buyurdu. Onlar da kendisine bir koya su takdim ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sudan içti.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Haccı Bâbı
3010-) Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ca'fer b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): «Câbir b. Abdillâh'a giderek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haccını sordum...» hadisi Hatim b. İsmail'in hadisi gibi rivâyet etmiş, şunu da ziyâde eylemiştir: «Câhiliyet devrinde Arapları Ebû Seyyare çıplak bir merkep üzerinde sevk ederdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müzdelife'den Meşar'i Harâm'a geçince Kureyş orada kalacağında ve menzilinin orası olacağında şüphe etmediler. Hâlbuki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oraya sapmadan geçti. Taa Arafat'a vardığı vakit hayvanından indi.» hadîsi Ebû Dâvûd, Müslim gibi rivâyet etmiş; Buhârî rivâyet etmemiştir. bâzı cümlelerini izah edelim: Câbir'in, Muhammed b. Alî'ye husûsî bir muamele yaparak düğmelerini çözmesi, ona iltifat içindir. Çünkü nefş-i ha-dîsde de beyân edildiği vecîhle Muhammed b. Alî küçüktü. Aynî muameleyi büyüklere yaparak elini onların elbisesine sokmak doğru değildi. . (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Esma'ya: «Kuşak sarın!» buyurmasından murâd: Beline kuşak gibi bir şey dolayarak, kan gelen yerin üzerine genişçe bir bez koyduktan sonra bezin iki ucunu ön ve arka taraflarından o kuşağa bağlamaktır. Buna husûsî tabiriyle istisfâr derler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in devesidir. Esâs itibariyle bu kelime: genişliğine kulağı kesilmiş, mânâsına gelir. diğer rivâyetlerinde bunun yerine «Harmâ'»; diğer bâzılarında «Adbâ»; bir rivâyette «Muhadrame» denilmiştir. Kulağı yirilmiş; Kulağının dörtte birinden fazlası kesilmiş; Kulakları kesilmiş, mânâlarına gelir. Muhammed b. îbrâhîm Et-Teymî ile diğer bâzılarına göre: Adbâ'; kasvâ' ve ced'â: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin devesinin ismidir. Fakat bâzı rivâyetlerden anlaşıldığına göre Kasvâ' ile Adbâ': ayrı ayrı iki devenin ismidirler.: istilâmdan murâd: Hacer-i Es'ved'i tekbir ve teh-lîl ile öpmek yahut buna imkân yoksa eliyle veya sopa gibi bir şeyle dokunarak, dokunduğu şey'i öpmektir. İstilâm kelimesi: Seleamdan alınmadır. Binâenaleyh lügat itibariyle istilâm: Hacer-i Esved'i selâmlamak mânâsına gelir. Sık sık adım atmak suretiyle hızlı yürümektir. ile Merve: Kabe civarında bulunan iki küçük dağdır. denilen hacc ibâdeti bunların arasında yapılır. Safa'dan başlayarak Merve'ye gitmek bir sayılmak şartıyla bu iki dağın arasında yedi defa gidip gelmeye sa'y derler. Arafat civarında bir yerdir; Arafat'dan sayılmaz. Haram: Müzdelife denilen yerde bulunan bir dağdır. Ulemâdan bâzılarına göre Müzdelife'nin her yeri meş'ar-i haramdır. Câhiliyet devrinde Araplar hacc esnasında Müzdelife'-ye iner, orada vakfe yaparlarmış. İbadet yapmak için durmaktır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında bulunan Kureyş kabilesi mensupları eski âdetleri mucibince orada mutlaka vakfe yapacağını zannetmişlerse de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) orada durmayarak doğruca Arafât'a gitmiştir. Çünkü Teâlâ Hazretlerinden aldığı emir buydu. devrinde Kureyş'in Müzdelife'de vakfe yapmaları, Müzdelife Harem-i Şerîf'ten sayıldığı içindir. Kureyşliler: «Biz, Haremullah ahâlîsiyiz; ondan dışarı çıkamayız!» derlerdi. Vâdî: Urane vâdîsidir. Bu yer Arafat'tan değildir. Ulemâdan onu yalnız İmâm Mâlik, Arafat'dan saymıştır. Allah'ın kelimesinden muradın ne olduğu ihtilaflıdır. «Bundan murâd: Kelime-i tevhîddir. Çünkü bir müslüman kadım gayr-i müslim erkeğe nikâh edilemez.» demişlerdir. takımlarına göre bundan murâd: «Gize helâl olan kadınları nikâh edin!» âyet-i kerîmesidir. Sahîh olan da bu kavildir. murâd: Cebelü'r-Rahme, denilen dağın eteklerindeki taşlardır. Arafât'in ortasında bulunan bir dağdır. burada yapmak müstehabdır. Arafat'dan dönen hacıların geceleyip vakfe yaptıkları yerdir. Muhassir: Vaktiyle fil ordusunun münhezim olduğu vadidir. Kübrâ: Şeytan taşlanan üç yerden birinin ismidir. Vaktiyle burada bir ağaç varmış. îyâz diyor ki; «Müslim'in bâzı râvileri İbn Rabiâ’nın kan dâvası yerine Rabîa'nın kan dâvası demişlerdir. Ebû Dâvûd'un rivâyeti de bu şekildeyse de bunun vehim olduğu söylenir. Doğrusu İbn Rabîa'dır. Çünkü Rabîa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra Hazret-i Ömer devrine kadar yaşamıştır...» Rabîa küçük çocukken evlerin arasında emekleyip gezdiği bir sırada başına bir-taş isabet ederek ölmüştür. Bu taş, Benî Sa'd ile Benî Leys kabileleri birbirleriyle harp ederken çocuğa isabet etmiştir. Alış verişteki karşılıksız ziyâdedir. Bugün «faiz» dediğimiz şey budur. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Hoşlanmadığınız bir kimseyi döşeklerinize ayak bastırmamaları kadınlar üzerinde sizin hakkınızdır.» ifâdesi hakkında Mâzirî şunları söylemiştir: «Bâzılarına göre bundan murâd: Kadınların erkeklerle başbaşa kalmamalarıdır. Zinaları maksût değildir. Çünkü zina hadd-i şer'î îcâb eder. Ve erkek hoşlansın hoşlanmasın karısının her adamla zina etmesi haramdır.» Iyâz'ın beyânına göre İslâmiyetten önce Arapların âdeti erkeklerle kadınların beraberce oturup sohbette bulunmalarıymış. Bu, onlarca ayıp sayılmadığı gibi, hiç bir şüpheye de sebep olmazmış. Tesettür âyetî nâzil olunca kendilerine bu gûnâ sohbetler yasak edilmiş. bu cümlenin şâyân-ı tercih olan mânâsı: Kadınların, kocatan izin vermedikçe evlerine erkek kabul etmemeleridir. Bu hususta gelen kimsenin ecnebî bir erkek olmasıyla kadının veya kocasının yakın akrabasından olması arasında hiç bir fark yoktur. İyâz diyor ki: «Ulemâ bu hadîsdeki fıkıh mes'elelerî hakkında pek çok sözler söylemiştir. Bekir, İbn'-Münzir bu hususta büyük bir cüz kitap telif etmiş ve 150 küsur mes'ele tahrîc eylemiştir. Daha da tetkik etse tahrîc ettiğine yakın bir miktar ziyâde edebilirdi.» bâzı ahkâmı geçen rivâyetlerde görülmüştür.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Haccı Bâbı
3011-) Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. ki): Bize babam, Ca'fer'den rivâyet etti. ki) Bana, babam, Câbir’den bu husustaki hadîsinden naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şurada kurban kestim. Mina'nın her tarafı, kurban yeridir. Binâenaleyh siz konakladığınız yerlerde kurban kesin! şurada vakfe yaptım. Arafat'ın her tarafı vakfe yendir. Ben, şurada da vakfe yaptım. Müzdelife'nin her tarafı vakfe yeridir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Arafatın Her Tarafı Vakfe Yeri Olduğunu Bildiren Hadisler Bâbı
3012-) Bize İshale b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem haber verdi. ki): Bize Süfyân, Cafer b. Muhammenden, o da babasından, o da Câbir b. Abdillâh (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke'ye vardığında Hacer-i Esved'e giderek onu öpmüş sonra sağından yürüyerek üç defâ ramel ile dört turda da adî yürüyüşle yürüyerek tavaf yapmış. (sallallahü aleyhi ve sellem) mina'ya işaretle, onun her tarafının kurban yeri; Arafat'a işaretle, onun her tarafının vakfe yeri; Müzdelife'ye işaretle, onun da her tarafının vakfe yeri olduğunu beyân buyurmuştur. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin bu sözleri ümmetine karşı beslediği muhabbet ve şevkatin sonsuzluğuna delildir. Fabr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz dînî,-dünyevî hiç bir maslahat hususunda ümmetine lâzım gelen tenbihât ve nasâyıhdan bit an geri kalmazlardı. . da ümmetine kurban ve vakfenin en mükemmel şekliyle caiz olan miktârını beyân buyurmaktadır. mükenimel kurban ve yakfe yerleri şüphesiz ki, onun" bizzat kurban kestîgî ve vakfe yaptığı yerlerdir. Geri kalan yerlerde dahi bu ibâdetleri yapmak caizdir. hududu Irane vadisinden başlayarak karşıki dağlara doğru uzanan şâhadir. Hazret-i İbn Abbâs'dan rivâyetine göre Arafât’ın hududu Urâne vadisine bakan dağdan, başlayarak Arafat dağlarına ve Vasîk denilen yere kadar uzanan sahadır. Başka tahdîdler yapanlar da olmuştur. Bunlar hep birbirine yakındır. vadisi Arafat'dan mâdût değildir. müfessirîn ile siyer ve hadîs ulemâsına göre Müzdelîfe'nin her tarafı Meş'ar-i Haram'dır. Fukahâya göre ise Meş'ar-i Haram Kuzeh dağıdır. Vakfe yeri de burasıdır. rivâyet. Mekke'ye varan hacıların her şeyden evvel tavâf-ı kudûmu yapmalarının ve bu tavafa Haceri Esved'i öpmekle başlamalarının sünnet olduğuna delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Arafatın Her Tarafı Vakfe Yeri Olduğunu Bildiren Hadisler Bâbı
3013-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye, Hişâm b. Urve'den, o da babasın dan, o da Âişe (radıyallahü anha)’âtm naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: İle onlann dîninde bulunanlar Müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kendilerine Hums denilirdi. Sâir arap kabileleri ise Arafât'fa vakfe yaparlardı. İslâm gelice Allah (azze ve celle), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Arafâta giderek orada vakfe yapmasını, sonra oradan akın etmesini emîr buyurdu. Bu da Teâlâ Hazretlerinin: sîz de başka insanların akın ettiği yerden âkın edin" Sûre-i Bakara âyet 199 âyet-i kerimesidir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Vakfe İle Teâlâ Hazretlerinin: Sonra Siz De Başkalarının Akın Ettiği Yerden Akın Edin; Âyet-i Kerimesi Hakkında Bir Bab
3014-) Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâ-me rivâyet etti. ki): Bize Hişâm, babasından rivâyet etti. ki): Humus müstesna, bütün Araplar Beyti çıplak olarak tavaf ederlerdi. Humus, Kureyş kabilesiyle unların çocuklarıdır. Arap kabileleri çıplak tavaf ederlerdi. Meğer ki, Humus onlara elbise vermiş olsun. Er-kekler, erkeklere; kadınlar da kadınlara elbise verirlerdi. Humus kabilesi Müzdelife'den çıkmazlardı. Şâir insanların hepsi Arafat'a ulaşırlardı. ki: Baha, babam, Âişe (radıyallahü anha)'dan rivâyet etti ki, şunu söylemiş: kabilesi, haklarında Allah (azze ve celle)’nin sonra sîz de başka İnsanların akın ettiği yerden akın edin!» âyet-i kerîmesini indirdiği kimselerdir. Başka insanlar Arafat'tan, Humus ise Müzdelife'den akın ederler: Biz ancak Harem'den akın ederiz! derlerdi, (siz de başka insanların akın ettiği yerden akın edin!) âyet-i kerîmesi inince Arafat'a döndüler.» . hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir. Suyu taşa taşa dökmek, mânâsına gelir. Arafat'tan sökülerek, yolları doldurmaları: Dereleri doldurup taşıran sellere benzediği için Kur'ân-ı Kerîm'de bu bâbda ifâza tâbiri nâzil olmuştur. ismi marifetle ilgilidir. Bir ihtimâle göre bu yer İbrahim (aleyhisselâm)’a tarif edilmiş ve gördüğü vakit orayı tanımış olduğu için verilmiş; başka bir ihtimâle göre de Hazret-i Âdem ile Havva (aleyhisselâm) orada buluşup tanıştıkları için verilmiştir. Muhtelif hacıların orada tanıştıkları yahut Hazret-i İbrâhîm'in gördüğü rüyanın hakikat olduğunu orada bildiği için verilmiş olması da. muhtemeldir. başka ihtimâller ortaya atanlar da vardır. Şerîf'de zikredilen âyet-i kerîme'nin. tefsirinde ihtilâf edilmiştir. Dahhâk'e göre âyet-i kerîme'deki «başka insanlar» dan murâd: İbrahim (aleyhisselâm)'dır. rivâyet ettiği bir hadîs de bu mânâyı te'yid etmektedir. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in.; bulunun! Çünkü siz İbrahim (aleyhisselâm)'dan kalma bir miras üzerindesiniz.» buyurduğu nakledilmiştir. , bu hadîsin hasen sahîh olduğunu söylemiştir. murâd: Hacc ibâdetlerinin yapıldığı yerlerdir. Yine Dahhâk'den bir rivâyete göre âyet-i kerîme'deki insanlardan murâd: İmâm yani haccın emîridir. Bazıları bundan muradın Âdem (aleyhisselâm) olduğunu söylemişlerdir. takımlarına göre de zahiri mânâ murâddır.. Yani «Siz de başka insanların akın ettiği yerden yola çekilin» demektir. İbn Tîn: «Sahîh olan budur.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Vakfe İle Teâlâ Hazretlerinin: Sonra Siz De Başkalarının Akın Ettiği Yerden Akın Edin; Âyet-i Kerimesi Hakkında Bir Bab
3015-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Amr ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan rivâyet etti. O da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'i babası Cübeyr b. Mut'im'den naklen rivâyet ederken dinlemiş. Cübeyr Şöyle dedi: Bir devemi kaybettim de Arafe günü onu aramağa gittim ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i halkla birlikte Arafat'ta vakfe hâlinde gördüm. Bunun üzerine; «Vallahi bu, Hums'tandır; onun burada ne işi var?» dedim. Kureyş, Hums'tan sayılırdı. hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir. Cübeyr'in: «Vallahi bu, Hums'tandır. Onun burada ne işi var?» diye işaret ettiği zât Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’dir. Ahmes'in cem'idir. Sert yer mânâsına gelir. Kinâne ve onlara tâbi olan bâzı kabileler dînlerinde salâbet'gösterdikleri yahut «Hamsâ»ya (yani Kabe'ye) sığındıkları için kendilerine Hums lâkabı verilmiştir. Her şeyde şiddet göstermektir. devrinde Kureyş, Kinâne ve Cedîle gibi kabileler bir yabancıya kız verirlerse doğacak çocuğun kendi dînlerinde olmasını şart koşarlarmış. İshâk diyor ki: «Bilemiyorum! Fil vak'asından önce mi, sonra mı Kureyş kabilesi Hums mes'elesini kendi fikirleriyle ortaya atmış ve Arafat'ta vakfeyle oradan ifâzayı terketmişlerdir. Hâlbuki bunun meşâirden ve haccdan olduğunu bilir, ikrar ederlerdi. beraber: Biz, harem ehliyiz; Hums biziz. Hums, Harem halkıdır. Hums'a ihram halindeyken kurutulmuş Süt ve yağ yemek, kıldan yapma çadırlara girmek, deriden başka çadırların gölgesinde gölgelenmek gibi şeyler memnudur. dışında yaşıyanların, hacc veya Ömre için Hareme getirdikleri yiyecekleri yemeleri caiz değildir. Beyt-i Şçrîfe geldikleri vakit ilk tavafı da ancak Hums elbisesi içinde yaparlar... derlermiş.» bunların Rahbâniyyet mezhebini tuttuklarını, kadınlarının yün ve yapağı gibi şeyleri dokumadıklarını söylüyor. Harbî dahi: «Kureyş hacc veya ömreye niyet ettiler mi et yemezler; Mekke'ye geldikleri vakit üzerlerindeki elbiseyi çıkarırlardı.» diyor. «Hamsa» adını vermeleri: Taşlarının siyaha çalar beyaz olmasındandır. Cübeyr'in: «Onun burada ne işi var?» sözü, teaccüb ve inkârının ifadesidir. İyâz'in beyânına göre Cübeyr (radıyallahü anh)’ın devesini kaybetmesi hicretten önceki haccındadır. O zaman henüz müslüman olmamıştı. Müslümanlığı kabulü ya Mekke'nin fethinde yahut Hayber gazâsındadır. bu hususta şunları söylemiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Arafat'taki vakfesi hicretin 10 uncu yılındaydı. Cübeyr b. Mutim o zaman müslümanlığı kabul etmiş bulunuyordu. Çünkü Cübeyr, Mekke'nin fethinde hattâ daha evvel Hayber vak'asında müslüman olmuştu. Şu hâlde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i görünce inkâr ve taaccüb yoluyla sorduğu bu suâlin hikmeti nedir?» suâle yine kendisi cevap vermiş ve: «İhtimâl ki o zaman Hazret-i Cübeyr, Teâlâ Hazretlerinin: sizde başkalarının akın ettiği yerden akın edinl) âyet-i kerîmesini henüz duymamıştır. Yahut suâli inkâr ve teaccüb için değil, Kureyş'e gösterdiği muhalefetin hikmetini anlamak içindir. ihtimâl ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Arafat'taki vakfesi hicretten öncedir.»' demiştir.' Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nübüvvetten evvel ve sonra birçok defalar haccettiğini, hicretten sonra ise yalnız bir defa hacca gittiğini kaydettikten sonra . İbn Huzeyme ile İshâk b. Râhuye'nin rivâyet ettikleri Cübeyr hadîsini naklediyor. Bu hadîste: Kureyş yalnız Müzdelife'den dönerler ve: Biz, Humsuz. Binâenaleyh Haremden çıkamayız! derlerdi. vakfeyi terk etmişlerdi. Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i câhiliyet devrinde halkla birlikte Arafatta devesinin üzerinde vakfe yaparken görmüşümdür. Sonra kavmi ile birlik Müzdelife'de sabahlar, onlarla beraber vakfe yapar, onlar döndüğü vakit o da dönerdi.» denilmektedir, rivâyetinde Hazret-i Cübeyr'in: câhiliyet devrinde eşeğimi kaybettim de Arafat'ta buldum. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı Arafât'ta şâir insanlarla birlikte vakfe yaparken gördüm. Müslüman olduğum zaman anladım ki Allah, onu, bu işe tevfik buyurmuş.» dediği bildiriliyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Vakfe İle Teâlâ Hazretlerinin: Sonra Siz De Başkalarının Akın Ettiği Yerden Akın Edin; Âyet-i Kerimesi Hakkında Bir Bab
3016-) Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbnül-Müsennâ ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Kays b. Müslim'den, o da Târik b. Şihâb'dan, o da Ebû Mûsa'dan naklen haber verdi. Ebû Mûsâ Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bathâ'da mola verdiği bir sırada yanına vardım. Bana: «Hacc ediyor musun?» diye sordu. Ben: «Evet!» cevâbını verdim. «Neye niyetlendin?» buyurdu. Ben: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in niyeti gibi niyetlenerek: Lebbeyk dedim;» cevâbını verdim. «İyi etmişsin. Beyt-i şerif İle Safa ve Merve'yi tavaf et de ihramdan çık!» buyurdular. üzerine ben, Beyt-i Şerifi ve Safa ile Merve'yi tavaf ettim. Sonra Beni Kays'dan bir kadının yanına vardım da başım bitlendi. Bİ-lâhara hacca niyet ettim. Başkalarına da böyle fetva verirdim. (radıyallahü anh) hilâfete geçince bir adam: Yâ Ebâ Mûsâ! — yahut yâ Abdallah b. Kays! — Bir fetvan hususunda biraz ağır ol! Çünkü sen, Emîrü'l-Mümininin hacc ibâdetleri hakkında senin gıyabında ne ihdas ettiğini bilmiyorsun! dedi. Bunun üzerine ben: Ey cemâat! Biz, kime bir fetva verdikse, o kimse teenî ile hareket etsin! Çünkü Emîri'l-Mü'minîn yanınıza gelmektedir. Siz, ancak ona uyun! dedim. Ömer (radıyallahü anh) geldi. Ben, bunu ona anlattım da: Eğer Allah'ın kitabı ile amel edeceksek Kîtâbullah tamamlamayı emrediyor. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetiyle amel edersek o da hedy kurbanı yerini buluncaya kadar ihramdan çıkmamıştır; dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Îhramdan Çıkmanın Nesih Ve Haccı Tamamlamanın Emir Buyurulması Hakkında Bir Bab
3017-) Bize, bu hadisi Ubeydullab b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize babam, rivâyet: etti. ki): Bize, Şu'be bu isnâdda bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Îhramdan Çıkmanın Nesih Ve Haccı Tamamlamanın Emir Buyurulması Hakkında Bir Bab
3018-) Bize Muhammedü'bnu’l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bire, Abdurrahmân yani İbn Mehdi rivâyet etti. ki): Bize, Süf-yâa. Kays'dan, o da Târik b. Şihâb'dan, o da Ebû Mûsâ (radıyallahü anh) dan naklen ıivâyet etti. Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bathâ'da mola verirken yanına vardım: Neye niyetlendin? diye sordu. Ben ; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in niyetlendiğine niyet ettim! dedim. Kurban gönderdin mi? diye sordu. Hayır! dedim. Öyle ise Beyti ve Safa ile Merveyi tavaf et de sonra ihramdan çık! buyurdular. üçerine ben, Beyti ve Safa ile Merve'yi tavaf ettim. Sonra kavmimden bir kadının yanına vardım. Kadın benim saçımı taradı ve başımı yıkadı. Artık Ebû Bekir ile Ömer'in hilâfetleri zamânında halka bu şekilde fetva veriyordum. . defa hacc mevsiminde ayakta bulunduğum bir sırada anîden baha bir adam gelerek: «Sen, Emîri'l-Mü'minîn'in hacc ibâdetleri hakkında ne ihdas ettiğini biimcisin.» dedi. üzerine ben de: «Ey halk! Biz, kime bir fetva vermişsek teenî ile hareket etsin! İşte Emîri’l-Müminin yanınıza geliyor. Siz, ancak ona uyun!» dedim. Ömer (radıyallahü anh) geldiği vakit (kendisine): «Yâ Emîre'l-Mü'minîn! Hacc ibâdetleri hakkında ihdas ettiğin nedir?» diye sordum, Ömer (radıyallahü anh): "Eğer Kitâbullah ile amel edersek Allah (azze ve celle): "Allah için hacc ile Ömreyi tamamlayın!" Sûre-î Bakara âyet 196 buyuruyor. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetiyle amel edersek şüphesiz ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kurban kesmedikçe ihramdan çıkmamıştır.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Îhramdan Çıkmanın Nesih Ve Haccı Tamamlamanın Emir Buyurulması Hakkında Bir Bab
3019-) Bana İshâk b. Mansûr ile Abr b. Humeyd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ca'fer b. Avn haber verdi. ki): Bize Ebû Umeys, Kays b. Müslim'den, o da Târik b. Şihâb'dan, o da Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Ebû Mûsâ Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , beni Yemen'e göndermişti. Kendisiyle, haccettiği yıl buluştum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bana: «Yâ Ebâ Mûsâ! İhrama girerken nasıl dedin?» diye sordu. Ben: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in niyeti gibi niyet ederek: Lebbeyk, dedim.» cevâbını verdim. «Kurban gönderdin mi?» diye sordu. «Hayır!» dedim. «öyle îse git. Beyti ve Safa ile Merve orasını tavaf et de sonra ihramdan çık!» buyurdular. bu hadîsi Şu'be ile Süfyân hadîsi gibi nakletmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Îhramdan Çıkmanın Nesih Ve Haccı Tamamlamanın Emir Buyurulması Hakkında Bir Bab
3020-) Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn'l-Müsennâ ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Hakem'den, o da Umâratü'bnu Umeyir'den, o da İbrahim b. Ebî Mûsa'dan, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti ki Ebû Mûsâ müt'a yapılması için fetva verirmiş. Bir adam, ona: Bir fetvan hakkında biraz ağır ol! Çünkü sen, Emîri'l-Mü'minînin hacc fiilleri hakkında ne ihdas ettiğini henüz bilmiyorsun; demiş. Sonra Ebû Mûsâ, Hazret-i Ömer'e tesadüf edince mes'eleyi ona sormuş. Ömer (radıyallahü anh) ; Biliyorum ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashabı bunu yapmıştır. Lâkin halkın Erâk denilen yerde kadınlarla cima ederek, sonra başlarından su damlar bir hâlde hacca gitmeye devam etmelerini iyi görmedim, demiş. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Hacc» bahsinde tahrîc. et-mislerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ebû Mûsâ'yi Yemen'e hicretin onuncu yılında veda haccından evvel göndermişti. Bürde (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunduğuna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Mûsâ ile Muâz, b. Cebel (radıyallahü anh)'yi Yemen'in birer vilâyetine göndermişti. Zâten o zaman Yemen iki vilâyetten ibaretti. murâd: El-Muhassab denilen yerdir. Esâs itibariyle bu kelime: Sel vâdîsi, mânâsına gelir. Hazret-i Ebû Müsâ'nın yanına uğradığı kadının, kardeşlerinden birinin zevcesi olduğunu söylemişlerse de doğru değildir. Çünkü kardeş kana mahrem değildir. Onun için Kirmanı: söz, kadının Ebû Mûsâ'ya mahrem olduğuna hamledilir.» demiştir. da budur. Ve kardeşlerinden birinin kızı olduğuna hamledilir. ki, Hazret-i Ebû Mûsâ temettü' haccına fetva vermiş, Ömer (radıyallahü anh) ise âyet-i kerîmeyle istidlal ederek, haccın ömreye tebdil edilmesini kabul etmemiştir. için hacc ile Ömreyi tamamlayın!» âyet-i kerîmesinin mânâsı: «Bunlara niyet ederseniz, bütün fiillerini tamamlayın!» demektir. Alî ile İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan ve keza Saîd b. Gütheyir ile Tâvâs'dan rivâyet edildiğine göre bu âyetten murâd: Bir kimsenin evindeyken niyet etmesidir. Ömer'in: «Tamamdan murâd: Hacc ile ömreyi ayrı ayrı yapmak ve ömreyi hacc aylarından başka zamana bırakmaktır.» dediği rivâyet olunur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Îhramdan Çıkmanın Nesih Ve Haccı Tamamlamanın Emir Buyurulması Hakkında Bir Bab
3021-) Bize Muhammedü'bnu'l-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler, İbn Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den rivâyet etti. ki): Abdullah b. Şakîk şunları söyledi: Hazret-i Osman müt'ayı yasak eder, Alî ise yapılmasına, emir verirdi. Bunun üzerine Osman, Alî'ye bir söz söyledi. Sonra Alî: — «Vallahi bilirsin ki, biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte hacc-ı temettü' yapmışızdır.» dedi. Osman: «Evet ama biz korkuyorduk.» mukaabelesinde bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3022-) Bana, bu hadîsi Yahya b. Habîb El-Hârisi de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid, yani İbni Haris rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu İsnâdla bu hadîsin mislini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3023-) Bize Muhammedü'bnul-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize. Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan, o da Saîd b. Müseyyeb’den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Alî ile Osman (radıyallahü anhüma) Usfân-ri:i bir yere geldiler, Osman müt'adan yahut umreden nehyedîyordu. Alî: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığı bir işe karşı ne demek istiyorsun? Onu neden yasak ediyorsun? dedi. Osman: Bunu, bize sormaktan vazgeç, dedi. Alî: Ben, seni bırakamam! mukaabelesinde bulundu. Alî bunu caiz gördüğü için müt'a ile ömrenin ikisine birden niyetlendi. diyor ki: «Muhtar olan kavle göre Hazret-i Osman’ın yasak ettiği müt'a haccda mâruf olan temettu'dur. Hazret-i Ömer ile Osman. (radıyallahü anh)’ın ikisi de bundan tenzîhen nehyetmişlerdir. onlarca hacc-ı ifrâd daha faziletlidir.» Osman’ın «lâkin biz korkuyorduk.» sözünden muradı: Mekke'nin fethinden Önce hicretin 7. yılında yapılan ömreye ait olacaktır. . Şerif, ilmin yayılması lâzım geldiğine, bu hususta Ülü'l-Emir ve saire ile münazara yapılabileceğine ve müslümana nasihat gerektiğine delildir. kıranı efdal görenler Hazret-i Alî'nin bu fiili ile istidlal ederler. Bize Said b. Mansûr, Ebû Bekir b. Ebî Şey be ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize, Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrâhîm-i Teynî'den, o da babasından, o da Ebû Zerr (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Ebû Zerr: müt'a yapmak Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabına mahsûstu.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3025-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Mehdi, Süfyân'dan, o da Ayyâş-ı Âmirî'den, o da İbrâhim-i ayınî'den, o da babasından, o da Ebû Zerr (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet etti. Ebû Zerr haccda müt'ayı kastederek: bize bir nıhsatdi.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3026-) Bize, Kuteybetü'bnü Said rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Fudayl'dan, o da Zübeyd'den, o da İbrahîm-i Teymî'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Zerr (radıyallahü anh) kadınlar mutası ile taaec Tniit'asraı kasdederek: İki intifa vardır ki, bunlar yalnız bize mahsûs olmak üzere caizdir, dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3027-) Brae Kuteybe rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Beyândan, o da Abdurrabmân b. Ebû’ş-Şa'sâ'dan naklen rivâyet etti. ki) İbrahim Nehaî ile İbrâhim-i Teymi'ye giftCTöic: Ben, bu sene ömre ile haccı bir arada yapmak istiyorum; Sedraı. Banım üzerine İbrahim Nebaî: Lâkin babam böyle niyet etmedi, dedi. dedi ki: -Bize Cerir, Beyân'dan, o da İbrâhim-i Teymi-den, o da babasından naklen rivâyet etti ki babası, Ebû -Zerr (radıyallahü anh) Rabeze'deyken unun yanına uğramış da bu mes'eteyi anlataış. Zerr: Bu iş, yalnız bize mahsustu; size değil! cevâbını vermiş.» Ulemânın beyânına göre bu rivâyetlerin mânâsı, haccı bozarak ömre yapmaktır. bu'mes'ele yalnız o seneye mahsûs olmak üzere Ashâb-ı kirâm'a caizdi. As hâb-i kiranı, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte veda haccına gidiyorlardı. O seneden sonra böyle bir şey caiz değildir. Ebû Zerr'in muradı: Müt'ayı tamâmiyle iptal değil, haccın feshedildiğini anlatmaktır. Bunun hikmeti evvelce de beyân olunduğu vecîhle câhiliyye devrinden kalma bir âdeti yıkmaktır. Araplar, hacc aylarında ömre yapmanın caiz olmadığına inanırlardı. Ebû Zerr'in: «İki müt'a vardır ki bunlar yalnız bize mahsûs olmak üzere caizdir.» sözünden muradı: «Yalnız o zaman câizdi, sonra haram kılındılar.» demektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3028-) Size, Saîd b. Mansûr ile İbn mî -Ömer bep birden Fezârî'den rivâyet ettiler. Saîd ki): Bize Mervân b. Muâviye rivâyet etti. ki): Bire Süleymân-i Teymî, Gnaeym b. Kays'dan naklen baber verdi. Guneym Şöyle dedi: Ebî Vakkas (radıyallahü anh)'a müt'ayı sordum da: Biz, ona yaptık; dedi. Ve "Mekke'nin evlerini kastederek: Bu, o gün Urnş'ta fcaİîr olarak bulunuyordu! dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3029-) Bize, bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Tabya b. Saîd, Süleymân-ı Teymî'den bu isnâdla rivâyette bulundu. rivâyetinde «yani Muâviye .» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3030-) Sana Amru'n-Nâkid rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ahmed Ez-Zübeyr rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet. Muhammed b. Ebî Halef de rivâyet etti. ki): Bana Ravh b. Ubâde rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet eyledi. Bu râvîler hep birden Süleymân-ı Teymî'den bu isnâdla yukarkilerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. hadisinde: «Haccda müt'a...» kaydı da vardır. evlerine «Uruş» denilmesi: Dikili ağaçlardan yapıldığı ve iğlerinde gölgelenildiği İçindir. Bu kelime «Urûş» Şeklinde de rivâyet edilmiştir. itibariyle ikisi de bir olmakla beraber «Uruş»un müfredi «Arış»; «Urûş»un müfredi ise «Arş» gelir. Sa'd'in «Bu, o gün kâfirdi.» diye işaret ettiği zât: Muâviyetü'bnu Ebî Süfyan (radıyallahü anh)'dır. buradaki küfürü iki vecihle îzâh etmişlerdir. ile diğer bâzılarına göre küfürden inurâd: Sakin olmaktır. bunun köyde yaşamak, mânâsına geldiğim söylemiştir. taktirde cümlenin mânâsı: Hazret-i Muâviye o zaman Mekke'de yaşardı.» demek olur. veçhe göre: Küfürden murâd: Kelimenin zahirî mânâsı yani Allah'a inanmamaktır. Sa'd, bu cümle ile: «Biz, Hacc-ı müt'a yaptık, hâlbuki Muâviye henüz müslüman olmamış Mekke'de yaşayan bir kâfirdi.» demek istemiştir. İyâz ile diğer hadîs ulemâsının ihtiyar ettikleri vecih budur. «Sahîh ve muhtar olan da budur.» diyor. müt'adan murâd: Hicretin 7. senesinde îfâ edilen ömre-i kazadır. Filhakika Hazret-i Muâviye o zaman henüz müslüman olmamıştı. Onun aynı sene ömreden sonra müslümanlığı kabul ettiği söylenirse de sahîh olan kavle göre bir sene sonra yani hicretin 8. yılında müslüman olmuştur. (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in îfâ buyurduğu diğer ömrelerin hiç birinde kâfir olarak bulunmadığı gibi Mekke'de değil, dâima Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bulunmuştur. Iyâz'in beyânına göre ulemâdan Bazıları bu hadisdeki «Kâfir» sözünü «Allah'ın arş-ı âlâsına inanmazdı.» mânâsına almışlarsa da bu söz, bir hatâ ve tashîften ibarettir. Şerif, haccda müt'anın caiz olduğuna delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3031-) Bsze Züheyir b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Cüreyrî, Ebû’l-Alâ'dan, o da Mutarrifden naklen rivâyet etti. Mutarrif Şöyle dedi: Bana, Inırâ-nu-bnü Husayn şunları söyledi: bugün öyle bir hadîs rivâyet edeceğim ki Allah, seni, onunla bundan sonra faydalandıracak. Bilmiş ol ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarından bir taifeye Zi'l-Hicce'nin bu günü zarfında ömre yapmayı mubah kılmış; bunu nesneden bir âyet de inmemiştir. Kendisi de vefatına kadar bundan nehy etmem iştir. Ondan sonra herkes istediği kadar kendi re'yi ile söz söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3032-) Bize, bu hadîsi İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Hatim hep birden Vekî'den rivâyet ettiler, (Dediler ki): Bize Süfyân, Cüreyrî'den bu isnâdda rivâyet etti. Hatim, kendi rivâyetinde Hazret-i Ömer'i kastederek: «Bir adam, kendi re'yi ile dilediği kadar söz söyledi.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3033-) Bana Ubeydullah b.. Muâz rivâyet etti; ki),: Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Humeyd b. Hüâl'den, o da Mufurrifden naklen rivâyet eyledi. ki): Bana, îmrânu'bnü Husayn şunu söyledi: Öyle bir hadîs rivâyet edeceğim ki Allah'ın, onunla seni faydalandırması ümid olunur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) haccla ömrenin arasını cem etmiştir. Sonra vefatına kadar bundan nehy buyurmamış, bunu haram kılan bir Kur'ân ayeti dahî inmemiştir. (Bir zamanlar) bana selam verenler olurdu. Nihayet ben dağlan (mak suretiyle tedaviye kalkış) ınca selâm kesildi. Sonra dağlanmayı bıraktım, selam verme işi yine avdet etti.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3034-) Bize, bu hadîsi Muhammedü'bnin-Müsenna İle İbn Beşşâr rivâyet etiller. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti, ki): Bize Şu'be, Humeyd b. Hilâl'den rivâyet etti. ki: Ben, Mutarrîfi: «Bana, İmrânu'bnü Husayn anlattı...» derken işittim. fan badî^- Muâz hadîsi tamuda rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3035-) Bize Muhammedü'bnin-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn Müsennâ ki): Bize Muhammed b. Ca'fer, Şu’be'den, o da Katade’den, o da Mütarrif’den naklen rivâyet etti. ki): İmrânu'bnü Husayn vefatına annrerr »lan hastalığnda bana haber gönderdi de ki): «Sana bir takım hadîsler söyleyeceğim! Umulur ki benden sonra Allah sem miat dan mösteüd 4afat! Şayet yaşarsan bunları benim namıma gizli tut. Ölürsem dilediğin takdirde (başkalarına) anlat! gerçekten selâm veriMi. Bir de Resûlüllah, (sallallahü aleyhi ve sellem) hacc ve ömreyi cem etmiştir. Sonra bu babta ne Kitâbullah indi, ne de Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) menetti buyurdu. (Yalnız) bir adam bu husûsta kendi re'yi İle dilediğini söyledi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3036-) Bize İshâk b. İbrâhîm rivâyet etti. ki): Bize İsa b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Said b. Ebî Arûbe, Katâde'den, o da Mütarrif b. Abdillah b. Şihhîr'den, o da İmrân b. Husayn (radıyallahü anh)'den naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi: ol ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacc ve ömreyi cemetmiştir. Sonra bu babda ne kitab indi, ne de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan nehî buyurdu. (Yalnız) bu husûsta bir adam Inın- m'yi te düecbğid

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3037-) Bize Muhammedübnü'l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdüssamed rivâyet etti,. ki): Bize Hemmâm rivâyet etti. ki): Bize Katade Mutarrif'den, o da İmrân b. Husayn (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eyledi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) H« birJiktk temettü' hk. Bu bâbda Kur'an nâzil olmadı. (Yalnız) bir adam kendi re'yi ile dilediğini söyledi»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3038-) Bana bu hadîsi Haccâc b. Şair de rivâyet etti. ki): Ubeydullah b. Abdilmecid rivâyet etti. . ki): Bize İsmail b. Müslim rivâyet etti. ki): Bana Muhammed b. Vâsi', Mutarrif b. Abdüllâh b. Şihhîr'den, o da Imrân b. Husayn (radıyallahü anh)'dan bu hadisi rivâyet eyledi. (Yalnız bu rivâyette): (sallallahü aleyhi ve sellem) temettü' yaptı; onunla birlikde biz de temettü' yaptık.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3039-) Bize Hâmid b. Ömer el-Bekrâvî ile Muhammed b. Ebi Bekr el-Mukaddemî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Bişr b. Mufaddal rivâyet etti. ki): Bize Imrân b. Müslim, Ebû Recâ'dan naklen rivâyet eyledi. ki): Imrân b. Husayn şunu söyledi: ki müt'a (yanı hacc mutası) âyeti nâzil oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dahi onu bize emir buyurdu. Sonra hacc müt'asını nesheden bir âyet inmediği gibi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de vefatına kadar ondan nehî buyurmadı. (Yalnız) bir adam ondan sonra kendi reyi ile dilediğini söyledi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3040-) Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Imrân-ı Kasîr'den rivâyet etti. ki): Bize Ebû Recâ’ Imrân b. Husaynîdan bu hadîsin mislini rivâyet eyledi. Şu kadar var ki, O: «Biz bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde yapmışızdır.» dedi; «Onu bize emir buyurdu» demedi. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Kitabü't-Tefsîr»de tahrîc etmişlerdir. metninde, biri sahâbî olmak üzere üç İmrân'in bir araya gelmesi garîb tesadüflerdendir. Imrân: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hacc ile öm-reyi cem'etti» sözünden «bu husûsda emir verdi» mânâsını kasdetmiştir. «Bana selâm verenler olurdu.,.» cümlesinden murâd: meleklerin selâmıdır. Hazret-i Imrân bâsûr illetine mübtelâ imiş. Onun verdiği elem ve ıstıraba sabreder; melekler kendisine selâm verirlermiş. Bilâhare bâsûru dağlamak sureti ile tedâvîye tevessül edince melekler selâmı kesmişler. Tedaviden vaz geçince tekrar selâm vermeye başlamışlar. Bu husûsda bizim söz söylemeye hakkımız yoktur. Cenabı Hak dilediği kulunu dilediği şekilde imtihan ettiği gibi, kulun sabrına da dilediği şekilde mükâfat verebilir. Hazret-i Irhiân'ı da dünyâda meleklerine selâm verdirmek sûretîle taltîf buyurmuştur. Imrân'ın gizli tutulmasını istediği cihet meleklerin selâmıdır. Fitneye sebeb olur endîşesi ile sağlığında bunu kimsenin duymamasını istemiştir. adam»dan muradı: Ulemâdan bâzılarına göre Hazret-i Osman, diğer bâzılarına göre ömer. (radıyallahü anh)'dır.'Çünkü bunların ikisi de temettu'a razı değildiler. Maksadlarının bunu haram i'tikad etmek değil, halkı hacc ile ömreye teşvik olduğunu yukarıda görmüştük. âyeti»nden murâd: Bakare süresindeki: «Mahsur kalmaktan emin olduğunuz vakit, kim hacc zamanına kadar ömreden istifâde etmek isterse kolayına gelen hedy kurbanını kesmesi îcâbeder.» âyet-i kerîmesidir. Ömreden istifâde, hacc zamanına kadar ömre yapmak sûretîle ibâdette bulunmakla olur. Bu da ya hacc-ı kıran veya hacc-ı temettu'da mütesavverdir. Ve her iki takdirde de iki ibâdet ni'metini birden nasîb eden Allah'a şükür için kurbân kesmek îcâbeder. (radıyallahü anh)’ın: «Sana bir takım hadîsler söyleyeceğim» sözünden en az üç hadîs söyleyeceği anlaşılırsa da o bunlardan yalnız birini yânı hacc ile ömrenin beraberce yapılabileceğini bildiren hadîsi rivâyet etmiş: Ötekilerini söylememiştir. Meleklerin selâmı hadîs değildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettuun Cevazı Bâbı
3041-) Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Hâlid, İbn Şihâb'dan, o da Salim b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti ki, Abdullah b. Ömer Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Veda' haccında ömre ile hacca temettü’ yaptı ve hedy kurbanı kestik Hedyi Zülhuleyfe'den beraberinde götürdü. İşe Umreden başlayarak (evvelâ) ömreye, sonra da hacca tel-biye getirdi. Halk da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde ömre ile hacca temettü' yaptılar. Halkdan banları hedy kurbanı almış; ve göndermiş; bâzdan da almamıştı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye varınca halka (hitaben): her kim hedy kurbanı getirdi ise o kimse haccını edâ edinceye kadar kendisine haram olan hiç bir şeyden hılle çıkamaz. Sizden kim hedy getirmedi ise hemen Beyti ve Safa ve Merve'yi tavaf etsin? ve saçını kısaltarak ihramdan çıksın! Bilâhare» hacca telbiye getirerek kurban kessin! Hedy kurbanı bulamayan, hacc esnasında üç, ailesi nezdine döndüğü zaman da yedi gün oruç tutsun» buyurdu . (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'ye vardığında tavaf yaptı; ve ilk işi rüknü istilam oldu. Sonra yedi tavafın üçünde ramel ile, dördünü ise (âdi yürüyüşle) yürüdü. Badehu Beyti tavafını bitirince Makaam-ı İbrahim (aleyhisselâm)’in yanında iki rek'at namaz kıldı. Sonra selâm vererek namazdan çıktı ve Safâ'ya giderek Safa ile Merve arasında yedi tavaf yaptı. Sonra kendisine haram olan hiç bir şeyden haccını bitirinceye kadar hılle çıkmadı. Bayram günü hedyini boğazladı; ve ifânisini yaptı. Beyti iavâf etti. Ondan sonra, kendisine haram olan her şeyden hılle çıktı. Halkdan hedy götürenler de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yaptığı gibi yaptılar.» hadîsi Buhârî, Ebû Davut ve Nesâî hacc bahsinde tahric etmişlerdir el Muhellebin beyanına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in temettuundan murâd onu emir buyurmasıdır. Ömreden başlaması dahi aynî mânâyadır. Yani ashabına evvelâ ömre yapmalarını sonra hacca niyetletmelerini emir buyurmuştur. El Mühelleb bu te'vil'in lâbud olduğunu söylemiştir. Bazıları mezkûr te'vili pek uzak görmüşlerdir. Kâdı îyâz temettü kelimesinin lügat mânâsına hamledildiğini söylemişdir. Bu takdirde temettuğ netice itibarı ile kıran olur yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evvelâ hacc-ı ifrada niyet etmiş, sonra ömre için ihrama girerek hacc-ı kıran yapmıştır. Kıran ile temettuğ lügat itibarı ile aynı mânâya gelirler. Fakat Ayni bu te'villeri beğenmemiş, en güzel te'vili Nevevî'nin yaptığını söylemişdir. Onun te'viline göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in temettuunun mânâsı evvelâ hacc-ı ifrada niyet edip, sonra Ömre için ihrama girmesinden ibarettir. murâd ihrama girerken telbiye getirmektir. Bunu evvelâ ömre, sonra da hacc için ayrı ayrı ihrama girdi mânâsına almamalıdır. Zira sair rivâyetlere muhalif düşer. da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte temettü' yaptılar.» cümlesi bu te'vîli te'yîd eder. Çünkü Ashâb-ı kirâm evvelâ hacc-ı ifrada niyet etmişlerdi. Sonra bu haccı, Ömreye tebdil ettiler. Ve bu suretle temettü' yapmış oldular. Beyhakî, bu hadîsi «Sünen-i Kübrâ»sında tahric etmiş, sonra: «Bize Âişe ile İbn Ömer (radıyallahü anh)'dan buna muânc bir hadîs rivâyet olundu. O hadîsde hacc-ı ifrâd yapıldığı bildiriliyor. Bu da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in temettü' yapmadığını gösterir.» demişse de bu söz Küfe fukahâsının kavlini reddedemez. Çünkü onlara göre temettü' yapan bir kimse kurban götürürse haccını bitirmedikçe ihramdan çıkamaz. bulunduğumuz hadîs dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hacc-ı ifrâd yapmadığını göstermektedir. Çünkü kurban götürmek, hacc-ı ifrâd yapanın İhramdan çıkmasına mâni değildir. hadîs, Beyhakî'nin aleyhine hüccettir. diyor ki: «Bizce Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kıran temettu'undan başka suretle haccetmiş olması doğru değildir. Zîrâ Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in umresinden, hille çıkmayıp; kurbanı sebebiyle ihramda kaldığı hususunda ulemâ arasında hilaf yoktur. kıran yapanın hükmü de budur.» El-îşbîlî «Muvatta'» şerhinde şunları söyleniniştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in temettu'u, Temettu'-u kırandan başka bir şey olamaz. Çünkü ömresinden, hılle çıkmadığında hilaf yoktur. ashabına hille çıkmalarım ve hacclarını, Ömreye tebdil etmelerini emir buyurmuştur. feshedip ömre yapmak ashâb-ı Resûlüllah'a mahsûstur. Sahâbe ile diğer ulemânın ekserisine göre bugün bu caiz değildir. Çünkü Teâlâ Hazretleri hacca niyet edenlerin, onu tamamlamalarını emir buyurmuştur. Sahâbe'den İbn Abbâs'dan başka buna cevaz veren bilmiyorum.» Ahmed ile Dâvûd-u Zahirî bu bâbda İşbîlî'ye tabî olmuşlardır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in üç gün oruçtan muradı Zi’l-Hicce'nin 7., 8. ve 9. günleridir. Bu orucu tutanlar memleketlerine döndükleri vakit yedi gün oruç daha tutarak on günü tamamlayacaklardır. Şafiî, hadîsin zahirî ile amel ederek, orucun hakikaten memlekete döndükten sonra tutulacağına kaail olmuştur. Hanefiîler'e göre dönmekten murâd: Hacc fiillerini bitirmektir. Zîrâ onları bitirmek memlekete dönmeye sebeptir. müsebbibi zikir, sebebi irâde kabilinden mecaz vardır. Binâenaleyh yedi gün orucu Mekke'de tutmak dahi caizdir. İmâm Şâfiî'ye göre Mekke'de ikaamete niyet etmedikçe, bu caiz değildir. Üç gün orucu bayram gününe kadar tutmayanların mutlaka kurban kesmeleri îcâb eder, zîrâ bayramdan sonra bu orucu tutamazlar. Şafiî'ye göre bayrama kadar üç gün orucu tutamayanlar onu teşrîk günlerinden sonra tutarlar. İmâm Mâlik teşrîk günlerinde tutulabileceğine kaail olmuştur. hususta başka kaviller de vardır. istilâmdan murâd: Hacer-i Esved'ı öpmek veya ona dokunarak, dokunduğu şeyi öpmektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettü’ Yapan- Kimseye Kurban Vacib Olması, Bulamayana Üç Gün Haccda, Yadi Gün De Âilesi Nezdine Döndüğü Vakit Oruç Tutmak Lazım Geleceği Bâbı
3042-) Bana, bu hadîsi Abdülmelik b. Şuayb da rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl, İbn Şihâb'dan, o da Urvetü'bnü Zübeyir'den naklen rivâyet etti. Urve'ye de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen, onun hacc ile ömreye temettü yaptığını, onunla birlikte halkın da temettü' yaptıklarını bana Salim b. Abdillâh'ın, Abdullah (radıyallahü anh)'dan, onun da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdiği şekilde ihbarda bulunmuş. hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir. - «Bana, Salim b. Abdi İlâh'in... haber verdiği şekilde ihbarda bulunmuş.» sözü İbn Şihâb'indir. rivâyette Urve'nin Hazret-i Âişe'den nakli fahiş bir hatâ sayıl-'mıştır. Hatânın, hadîsi yazan nâsıh tarafından yapıldığı anlaşılıyor. Nuaym dahi «El-Müstahrec»inde bu şekilde rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Temettü’ Yapan- Kimseye Kurban Vacib Olması, Bulamayana Üç Gün Haccda, Yadi Gün De Âilesi Nezdine Döndüğü Vakit Oruç Tutmak Lazım Geleceği Bâbı
3043-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e Nâfi'den dinlediğim, onun da Abdullah b". Ömer'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Hafsa' (radıyallahü anh): Resûlallah! Bu insanlara ne oluyor ki, sen ömrenden hille çıkmadığın hâlde ihramdan çıktılar?» demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): başımı keçelerim, kurbanıma nişan da taktım. Binâenaleyh kurban kesmeden hille çıkamam.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc-ı Kıran Yapan Bir Kimsenin-ihramdan, Ancak Hacc-ı İfrad Yapanın Çıktığı Vakit Çıkabileceğini Beyan Bâbı
3044-) Bize, bu hadîsi İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Mahled, Mâlik'den, o da Nâfİ'den, da İbn Ömer'den, o da Hafsa (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet eti. Şöyle dedi: Resûlallah! Sen, neden hille çatmıyorsun? dedim.» ve yukarki hadîs gibi rivâyette bulunmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc-ı Kıran Yapan Bir Kimsenin-ihramdan, Ancak Hacc-ı İfrad Yapanın Çıktığı Vakit Çıkabileceğini Beyan Bâbı
3045-) Bize Muhammedü'bnu’l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîdt Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den, o da Hafsa (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Bu insanlara ne oluyor ki, sen ömreden hille çıkmadığın hâlde İhramdan çıktılar? dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Çünkü ben kurbanımı nişanladım, başımı da keçeledim. Binâenaleyh haccdan hille çıkıncaya kadar ihramdan çıkamam, buyurdular.» Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Hafsa (radıyallahü anha): Resûlallah!..» demiş. hadîsi, Mâlik hadîsinde olduğu gibi: «Kurban kesmedikçe ihramdan çıkamam.» şeklinde rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc-ı Kıran Yapan Bir Kimsenin-ihramdan, Ancak Hacc-ı İfrad Yapanın Çıktığı Vakit Çıkabileceğini Beyan Bâbı
3047-) Bize; İbn Ebî Ömer rivâyet etti. (Dedî ki): Bize Hişâm b. Süleyman El-Mahzûra ile Abdülmecîd, İbn Cüreyc'den, o da Nâfi’den o da İbn Ömer'den naklen rivâyet ettiler. İbn Ömer Şöyle dedi: Bana, Hafsa (radıyallahü anhâ) rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) , Veda haccı yılında zevcelerine ihramdan çıkmalarını emir buyurmuş. dedi ki: «Ben: Senin ihramdan çıkmana mâni nedir? diye sordum; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Çünkü ben başımı keçeledim, kurbanımı da nişanladım. Binâenaleyh kurbanımı kesmedikçe ihramdan çıkamam, buyurdular.» hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinin birkaç yerinde «Kitâbü'l-Libâs» ve «Kitâbi'l-Meğazî»de; Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce «Hacc» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc otmişlerdir. Ömer İbn Abdilberr diyor ki: «Ulemâdan Bazıları Nâfi'den rivâyet edilen bu hadîsde Mâlik'den başka hiç bir kimsenin ömreden bahsetmediğini söylemişlerdir. Fakat bu sözü Nâfi'den bir cemaat rivâyet etmiştir. Ubeydullah b. Ömer ile Eyyûb b. Ebi Temime de bunlar meyârunriadır. Bu iki zâtla İmâm Mâlik, Nâfi’nin râvileri olan hafızlardır. bâbda birbirini muarız olarak rivâyet edilen est-rlerle hiç bir âlimin amel etmesine imkân olmadığı, bunlardan birim tercîhder: başka da çâre bulunmadığı için her âlim kendince sahih olan rivâyeti, içtihadı derecesinde tercih etmiştir. kısi. Uz.Hadis .)an (Bu insanlara ne oluyor ki, sen ömrend".;:;. hilîe çıkmadığın hfürie onlar ihramdan çıktılar?) sözü hakkında ihtimâl, bundan haccı kaydetmiştir. Çünkü ömre ile haccın mânâları birbirine yakındır..- demiş, bi: takımları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Şerif de haccı f esnedi iv k ömre yapmayı emredince Hazret-i Hafsa’nın hacc tamamıyla feshedildiği zannettiğini, Bazıları da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’n-. ömreye niyetlendiği kanaatinde olduğunu söylemelerdir. göre gerek Hazret-i Hafsa gerekse İbn Abbâs (radıyallahü anh) (ömreye ihram) tâbirinden hacc-ı kıranı kasdet-mişlerdir.» keçelemek» tâbirinden murâd: Saçları dağılmamak ve bitlenmemek için başa yapışkan bir madde sürmektir. nişanlamak: hayvanın boynuna bir şey asmakla olur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc-ı Kıran Yapan Bir Kimsenin-ihramdan, Ancak Hacc-ı İfrad Yapanın Çıktığı Vakit Çıkabileceğini Beyan Bâbı
3048-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki) Mâlike Nâfi'den dinlediğim şu hadîsi okudum: Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma) fitne (senesin) de Ömreye niyet ederek yola çıkmış. Ve (içinden) Şöyle dedi: «Eğer beyti tavâfdan menedilirsem, ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber olduğumuz zaman yaptığımız gibi yaparım.» yola çıkmış ve ömreye telbiye getirerek yürümüş. Beydâ düzüne çıktığı vakit arkadaşlarına bakmış da «Bunların ikisinin hükmü ile bîrdir. Sizi şahit kılarım ki ben hacca, ömre ile birlikte niyet ettim.» demiş. yoluna revân olmuş. Beyt-i şerife varınca onu yedi defa tavaf etmiş, Safa ile Merve arasında da yedi defa sa'y yapmış, yediden fazlaya uzanmamış. Bunun, kendisine kâfi geleceğine kaanî olmuş ve kur-

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhasara Sebebiyle İhramdan Çıkmanın Ve Hacc-ı Kıranın Cevazını Beyan Bâbı
3049-) Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Yahya yani El-Kattân, Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nâfi' rivâyet etti ki, Abdullah b. Abdillâh ile Salim b. Abdillâh, Haccâc İbn Zübeyir île harbe geldiği vakit Abdullah (İbn Ömer) ile konuşmuşlar. Kendisine: Bu sene haccetmemen, sana zarar vermez. Çünkü halk arasında Çarpışma olup da seninle beyt-i şerif arasına girileceğinden korkarız! demişler. Abdullah: «Eğer benimle beyt-i şerîf araşma girilirse ben de beraberinde olduğum hâlde Kureyş kâfirleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beyt-i şerifin arasına girdikleri vakit, o ne yaptıysa ben dahi onu yaparım. Sizi şahit kılarım ki ben ömreye niyet etmişimdir.» demiş ve yoluna devam etmiş. Zü’l-Huleyfe'ye varınca Ömre için telbiye getirmiş. Sonra şunu söylemiş: yol verilirse ömremi ifâ ederim. Mâni olunursa beraberimde bulunduğum zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne yaptıysa ben de onu yaparım.» şu âyet-i kerime'yi okumuş: sizin için Resûlüllah'da güzel bir örnek vardır. Sonra yolun» devam etmiş. Beydâ düzüne varınca: «Bunların ikisinin hükmü de birdir. Ömreme mâni olunursa, baççıma da manî olunur. Sizi şahit kılarım ki ben, bir haccla bir Ömreye niyet ettim» demiş, yine yoluna devam etmiş Kudeyd denilen yerde bir kurban Katın almış, sonra haccia Ömre İçin beyt-i şerîfde ve Safa ile Merve arasında biı- defa tavaf yapmış. hîlle çıkmamış, taa her iki ibâdeti haccla' tamamladıktan sonra bayram günü ihramdan çıkmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhasara Sebebiyle İhramdan Çıkmanın Ve Hacc-ı Kıranın Cevazını Beyan Bâbı
3050-) Bize, bu hadîsi İbn Nümeyir de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti, ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'der rivâyet etti. NâfT: «İbn Ömer, Haccâc İbn Zübeyr'in ürerine hücum ettiği zaman haccetmek istedi.» diyerek, hadîsi yi; kar ki kıssada olduğu gibi hikâye etmiş., sonunda da: şunu söylemiş: Ömer: Haccla Ömreyi beraber yapana bir tavaf kâfidir, hille çıkmaz, sonunda her ikisi için birlikte ihramdan çıkar; derdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhasara Sebebiyle İhramdan Çıkmanın Ve Hacc-ı Kıranın Cevazını Beyan Bâbı