Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
4616-)
Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize Süleym b. Ahdar, İbn Avn'dan naklen rivâyet etti. ki): Râfi'a mektup yazarak harpten evvel (dine) nasıl davet edileceğini sordum. O da bana: «Bu ancak İslâm'ın ilk zamanlarında idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Mustalik kabilesine gafil bulundukları, hayvanlarının suya götürüldüğü bir sırada baskın yapmış; savaşa yarayanlarını öldürmüş; geri kalanlarını da esir almıştır. Yahya ki: Zannederim Süleym, Hâris'in kızı Cüveyriye'yi o gün aldı, dedi. (Yahut yüzde yüz Hâris'in kızı Cüveyriye'yi o gün aldı, dedi.) bu hadîsi Abdullah b. Ömer de rivâyet etti. Kendisi o orduda imiş» diye cevâp yazdı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kendilerine İslama Davet Ulaşan Kafirlere Habersiz Baskın Yapmanın Cevazı Bâbı
4617-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adiy, İbn Avn'dan bu isnadla bu hadisin mislini rivâyet etti. Ve: «Hâris'in kızı Cüveyriye'yi» dedi. Şekk etmedi. hadîsi Bu'hâri «Kitabül-Itk»da; Ebû Dâvûd «Kita-bü'l-Cihâd»da; Nesâî «Siyer»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Mustalik, Huzâ'a kabilesinin bir koludur. Hicretin beşinci yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu kabilenin müslümanlar üzerine hücuma hazırlandığını haber almış; ve tahkik neticesinde haberin doğru olduğu anlaşılmıştı. Kabilenin başında Hazret-i Cüveyriye (radıyallahü anhâ)'nın babası Haris b. Ebî Dırâr bulunuyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mücâhidlerini toplayarak Medîne'den dokuz konak mesafede bulunan Milreysi' suyunun başında düşmanla karşılaştı. Aralarında harb oldu. Benî Mustalik bozguna uğratıldı. On ölü ve 600 esir verdiler. Düşmanın 2.000 devesi ile 5.000 davarı da ganimet olarak müslümanlarm eline geçti. Bu gazaya «Müreysi' gazvesi» de denilir. tâhirâttan Hazret-i Cüveyriye de alınan esirler meyanında idi. Hazret-i Âişe (radıyallahü anha)'nın rivâyetine göre Cüveyriye (radıyallahü anh) ganimet taksiminde Sabit b. Kays'a veya onun amcası oğluna verilmiş. O da kendisini fidye mukabilinde serbest bırakmış. Resûlü Ekrem onun fidyesini ödeyerek kendisi ile evlenmiş. bir rivâyete göre: Hazret-i Cüveyriye'nin fidyesini babası ödemiş. Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu babasından isteyerek kendisi ile evlenmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kendilerine İslama Davet Ulaşan Kafirlere Habersiz Baskın Yapmanın Cevazı Bâbı
4618-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Vekî' b. Cerrah, Süfyân'dan naklen rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem haber verdi. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. ki): Bize bu hadîsi imlâ sureti ile yazdırdı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Hükümdarın Ordulara Kumandan Tayin Etmesi Ve Kendilerine Harb Ve Sairenin Âdabını Tavsiyesi Bâbı
4619-)
H. Bana Abdullah b. Hâşim dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bana Abdurrahmân (yani İbn Mehdî) rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Alkame b. Mersed'den, o da Süleyman b. Büreyde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir orduya veya müfrezeye kumandan tayın ettiği zaman kendisine hassaten Allah'ın takvasını beraberindeki müslümanlara da hayır tavsiye eder; sonra şöyle buyururdu: «Allah yolunda besmele ile gaza edinl Allah'a küfredenlerle çarpışın! Gaza edin! Ama ganimete hıyanette bulunmayın! Gadir etmeyin! ölülerin burnunu, kulağını kesmeyin! Çocuk Öldürmeyin! olan düşmanınla karşılaştığın zaman onları üç haslete (veya güzel huya) da'vet et! Bunların hangisinde sana icabet ederlerse onu kabul et; ve kendilerini bırak! Sonra: İslâm'a davet et! Şayet sana icabet ederlerse onu kabul et; ve kendilerini (serbest) bırak! kendilerini yurdlarından muhacirler diyarına göçmeye davet et! Ve onlara haber ver ki (bunu yaparlarsa muhacirlerin lehine olan onlann da lehine, aleyhine olan onların da aleyhine olacaktır. Yurdlarından göçmeyi kabul etmezlerse onlara haber ver ki, müslümanların bedevileri gibi olacaklar; kendilerine Allah'ın, mü'minler üzerine cereyan eden hükmü uygulanacak; ganimet ve harada hiç bir hakları olmayacaktır. Meğer ki, müslümanlarla birlikte mücâhede edeleri.. Eğer bunu kabul etmezlerse onlardan cizyeyi iste! Şayet sana icabet ederlerse onu kabul et; ve kendilerini (serbest) bırak! Kabul etmezlerse artık Allah'dan yardım dileyerek onlarla harb et! kal'a ahâlisini muhasara eder de senden Allah'ın ahdini ve Peygamberinin ahdini kendilerine bahşetmeni dilerlerse onlara ne Allah'ın ahdini ver; ne de Peygamberinin ahdini!.. Lâkin onlara kendi ahdini ve arkadaşlarının ahdini ver! Çünkü sizin kendi ahidlerinizi ve arkadaşlarınızın ahidlerini bozmanız, Allah'ın ve Resûlünün ahdini bozmaktan ehvendir. kal'a ahalisini muhasara eder de, senden kendilerine Allah'ın hükmünü tatbik etmeni isterlerse onlara Allah'ın hükmünü tatbik etme! Lâkin onlara kendi hükmünü tatbik et! Zîrâ Allah'ın onlar hakkındaki hükmüne isabet edip etmiyeceğinİ bilmezsin!» bunu yahut benzerini söylemiştir. İshâk ise Yahya b. Âdem'den rivâyet ettiği hadîsinin sonunda şunları ziyâde etmiştir: «Dedi ki: Ben bu hadisi Mukaatil b. Hayyan'a andım da: Bana Müslim b. Heysam, Numân b. Mukarrin'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti; dedi. (Yahya: Yani hadîsi Alkame, İbnî Hayyan'a söylüyor, demiştir.)
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Hükümdarın Ordulara Kumandan Tayin Etmesi Ve Kendilerine Harb Ve Sairenin Âdabını Tavsiyesi Bâbı
4620-)
Bana Haccâc b. Eş-Şâir de rivâyet etti. ki): Bana Abdüssamed b. Abdilvâris rivâyet etti. ki): Bize Şute rivâyet etti. ki): Bana Alkame b. Mersed rivâyet etti. Ona da Süleyman b. Büreyde, babasından naklen rivâyet etmiş. Babası Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kumandan veya müfreze gönderdiği zaman onu çağırır da kendisine tavsiyede bulunurdu...» Râvi hadîsi, Süfyân'ın hadîsi mânâsında nakletmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Hükümdarın Ordulara Kumandan Tayin Etmesi Ve Kendilerine Harb Ve Sairenin Âdabını Tavsiyesi Bâbı
4621-)
Bize İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Abdüvehhâb El-Ferrâ’ Hüseyn b. Velîd'den, o da şu'be'den bu isnadla rivâyette bulundu. Ordudan seçilen bir kıt'a askerdir. Bunların vazifesi düşmana baskın yaparak tekrar yerlerine dönmektir. îbrâhîm Harta î'nin beyanına göre: Seriyye, dört yüz kadar suvâri demektir. Bunlara seriyye denilmesi, geceleyin gittikleri ve gidişlerinden kimsenin haberi olmadığı içindir. Zîra geceleyin yürüdü mânâsında Araplar: «sera» ve «esrâ» kelimelerini kullanırlar. (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerin üç haslete davet olunacağını bildirdikten sonra, bunların neler olduğunu beyân hususunda: onları İslâm'a davet et!» buyurmuştur. Nevevî bu cümlenin bütün Sahîh-i Müslim nüshalarında burada olduğu gibi «sonra» mânâsına gelen «sunime» edatı ile rivâyet -edildiğini söylüyor. Kâdî Iyâz: «Bu rivâyetin doğru şekli sümme edatım düşürerek (onları İslâm'a davet et!) şeklinde okumaktır. Filhakika Ebû Ubeyd'in kitabında, Ebû Dâvûd'un -Sünen»itxle ve başka yerlerde sümme iskat edilerek doğrusu rivâyet olunmuştur. Çünkü bu cümle üç hasletin tefsirinden başka bir şey değildir.» diyor. Mâzirî ise «sümme» edatının burada lüzumsuz değil, istiftâh yani söze başlamak için getirilmiş olduğunu söylemiştir, kendilerini yurtlarından muhacirler diyarına göçmeye davet et!» ilâh... cümlelerinden murâd: Medîne'ye hicretlerinin müstehab oluşudur. Medîne'ye hicret ederlerse fey' ve ganimet gibi malların kendilerine verilmesini hak edecekler; aksi takdirde çölde yaşayıp hicret ve gazalara iştirak etmeyen bedevi müslümanlar gibi fey' ve ganimette bir haklan olmayacak, kendilerine yalnız istihkaklarına göre zekât verilecektir. Şafiî bu hadîsle istidlal ederek: «Sadakalar, fey'de hakkı olmayan fakirlere verilir; fey' yalnız askerin hakkıdır. Sadaka alanlara fey', fey' alanlara da sadaka verilmez.» demiştir. İmâm A'zam'la Mâlik'e göre iki nevi' mal arasında bir fark yoktur; ve her iki Arkaya verilebilirler. Ubeyd bu hadîsin mensûh olduğunu iddia etmişse de Nevevî bunun kabul edilmediğini söylüyor. şerifteki zimmetten murâd: Ahd yani verilen sözdür. Buradaki nehîleri ulemâ tenzîhen mekruh mânâsına almışlardır,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Hükümdarın Ordulara Kumandan Tayin Etmesi Ve Kendilerine Harb Ve Sairenin Âdabını Tavsiyesi Bâbı
4622-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Kûreyb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Büreyd b. Abdillâh'dan, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından birini bir hangi işi hususuna gönderdiği vakit: nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın; güçleştirmeyin!» buyururdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kolaylığı Emir; Ve Nefret Ettirmeyi Terk Hususunda Bir Bab
4623-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Vekî', Şu'be'den, o da Saîd b. Ebî Bürde'den, o da babasından, o da dedesinden naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Muâz'la birlikte Yemen'e göndermiş; ve: Güçleştirmeyin! Sevindirin! Nefret ettirmeyin! Uyuşun! İhtilâf etmeyin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kolaylığı Emir; Ve Nefret Ettirmeyi Terk Hususunda Bir Bab
4624-)
Bize Muhammed b. Abbâd da rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Amr'dan naklen rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim ile İbn Ebî Halef de Zekeriyyâ b. Adiy'den rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ubeydullah, Zeyd b. Ebî Üneyse'den naklen haber verdi iki râvi Saîd b. Ebî Bürde'den, o da babasından, o da dedesinden, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Şu'be'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız Zeyd b. Ebî Üroeyse'nin hadîsinde: «Uyuşun! İhtilâf etmeyin!» cümlesi yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kolaylığı Emir; Ve Nefret Ettirmeyi Terk Hususunda Bir Bab
4625-)
Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû't-Teyyâh'dan, o da Enes'den naklen rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kolaylığı Emir; Ve Nefret Ettirmeyi Terk Hususunda Bir Bab
4626-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Saîd rivâyet etti. H. Muhammed b. Velîd de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. Her iki râvi Şu'be'den, o da Ebû't-Teyyâh'dan naklen rivâyette bulunmuşlardır. Ebû't-Teyyâh Şöyle dedi: Ben Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Güçleştirmeyin! Teskin edin! Nefret ettirmeyin!» buyurdu. Mûsâ rivâyetini Buhari «Kitâbû’l-Megâzî»de; Enes rivâyetini de «Kitâbü’l-ilm» ile «Kitâbül-Edeb»de tahrîc etmiştir. şerif cevâmiu'l-kelimdendir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözü az, mânâsı çok olan hadîslerine «cevâmiu'l-kelim» denildiğini evvelce görmüştük. Bu hal ona mahsus bir lütfü İlâhîdir. hadîsin cevâmiu'l-kelimden sayılması bütün dünyâ ve âhîret hayırlarına şâmil olduğundandır. Zîra dünya amel yeri, âhiret de ceza diyarıdır. İşte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) burada dünyaya ait işlerde insanlara kolaylık gösterilmesini, âhiret umuru huyunda da hayırlı va'dler; sevindirici müjdeler verilmesini emir buyurmuş; bu suretle âlemlere rahmet olarak gönderildiğini isbât eylemiştir. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Bir şeyin emredilmesi o şeyin addının haram olduğunu gösterir. Şu halde kolaylık gösterilmesi emredildikten sonra bir de «Gtiçl eştirmeyin!» buyurulmasının faydası nedir? suâle allâme Aynî şu cevâbı veriyor: «Biz bu kaideyi teslim etmiyoruz. Etsek bile burada maksat, zimmen lâzım gelen mânânın te'-kîd için sarahatle irâde edilmesidir. Zîra yalnız «Kolaylaştırın» buyursa idi, nekire olan bu emir, bir defa kolaylık gösterip ekseri hallerde güçlük çıkaran kimseye de uygun düşerdi. Fakat «Güçleştirmeyin!» buyurunca artık bütün hâllerde güçleştirmenin her yönü ile kaldırıldığı anlaşılmıştır. «Nefret ettirmeyin!» ifadesinde de hal böyledir.» nefîde gelen nekireler umûm ifade ederler. Binâenaleyh burada sadece «Güçleştirmeyin!», «Nefret ettirmeyin!» buyurmak yeterdi.» denilirse şöyle cevap verilir: Güçleştirmenin kaldırılmasından kolaylaştırmanın sübût bulması lâzım gelmediği gibi, nefret ettirmemekten de kolaylaştırmak lâzım gelmez. İşte bu zıd manâlı sözler bunun için bir araya getirilmişlerdir. Makam da îzâh îcab eder; zîra va'z ve irşada benzemektedir. Mânâ şudur: yahut mÜ'minlere Allah'ın fadlu keremini, sevabını, ihsanının çokluğunu, rahmetinin genişliğini müjdeleyin!..» ettirmeyin!» cümlesinin mânâsı da öyledir. Yani muhtelif vaîd ve korkutucu emir ve nehîleri söyleyip şiddet göstermeyin ki, yeni müslüman olanlar, bulûğ çağma yaklaşan çocuklar ve günahlarından tevbe etmiş bulunan âsîler İslâm'a yatışsınlar. Bunları lütfü mülâyemetle yavaş yavaş ibâdetlere alıştırın! Nitekim İslâmiyetin ilk zamanlarında bu tedrîce riâyet olunuyordu. Çünkü yeni müslüman olan bir kimseye gösterilen kolaylık, onun dîne ısınmasına ve neşatının artmasına sebep oluyordu. Şiddet gösterilmiş olsa ya dîni kabuî etmez yahut dînde sebat göstermeyip dönebilirdi. Muhammed b. Abbâd rivâyetindeki Süfyân tarîki hakkında Dârekutnî söz etmiş; bu hadîsi Buhârî‘nin, Süfyân tarîki ile tahrîc etmediğini söylemişse de Nevevî kendisine cevap vermiş; burada İmâm Müslim'e karşı söylenecek bir söz olmadığım kaydettikten sonra şunları ilâve etmiştir: «Çünkü Muhammed b. Abbâd mevsuk bir râvîdir. Hadîsi Süfyân’dan, onun da Amr b. Saîd'den naklen rivâyet ettiğini kat'iyetle bildirmiştir. Hadîs sabit olmasa bile Müslim'e yine zarar vermez; zîra metni başka yollardan sabit olmuştur.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kolaylığı Emir; Ve Nefret Ettirmeyi Terk Hususunda Bir Bab
4627-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr ile Ebû Üsâme rivâyet ettiler. H. Züheyr b. Harb ile Ubeydullah b. Saîd (yani Ebû Kudâmete's-Serahsî) de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya —ki Kattân'dir— rivâyet etti. Bunların hepsi Ubeydullah'dan rivâyet etmişlerdir. H. Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kıyâmet gününde gelmiş geçmiş bütün İnsanları bir araya topladığı vakit her vefasız için bir sancak çekilecek; ve: işte fülân oğlu fülânın vefasızlığı budur! denilecektir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4628-)
Bize Ebû'r-Rabi' El-Ateki rivâyet etti. ki): Bize Hammâd rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb rivâyet etti. H. Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Affân rivâyet etti. ki): Bize Sahr b. Cüveyriye rivâyet etti. Bu râvilerin ikisi ek Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsi rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4629-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr da İsmâîl b. Ca'fer'den, o da Abdullah b. Dinar'dan naklen rivâyet ettiler ki, İbn Dinar, Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki vefasız için kıyâmet gününde Allah bir sancak dikecek ve: Dikkati.. Bu fülânın vefasızlığıdır! denilecektir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4630-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. Dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da Abdullah'ın iki oğlu Hamza ile Sâlim'den' naklen haber verdi ki, Abdullah b. Ömer Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: gününde her vefasız için bir sancak olacaktır.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4631-)
Bize Mufaammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Ebî Adiy rivâyet etti. H. Bişr b. Halid dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yani İbn Ca'ferJ haber verdi. Bunların ikisi de Şu'be'den, o da Süleyman'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etmişlerdir. gününde her vefasız için bir sancak olacak: Bu fülânın vefasızlığıdır; denilecektir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4632-)
Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. H. Ubeydullah b. Saîd dahi rivâ et etti. ki): Bize Abdurrahmân rivâyet etti. Bunların hepsi Şu'be'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız Abdurrahmân’ın hadîsinde: «Bu fülânın vefasızlığıdır; denilecektir.» cümlesi yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4633-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki) ; Bize Yahya b. Âdem, Yezîd b. Abdilâzîz'den, o da A'meş'den, o da Şakîk'dan, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gününde her vefasız için bir sancak olacak; onunla tanınacak: Bu fülânın vefasızlığıdır; denilecektir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4634-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Ubeydullah b. Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman b. Mehdi, Şu'be'den, o da Sabit'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gönünde her vefasız için bir sancak olacak; onunla bilinecektir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4635-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Ubeydullah b. Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahmân rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Huleyd'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. gününde her vefasız için arkasında bir sancak olacaktır.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4636-)
Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ab-düssamed b. Abdilvâris rivâyet etti. ki): Bize Müstemir b. Keyyân rivâyet etti. ki) ; Bize Ebû Nadra, Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gününde her vefasız için bir sancak olacak; kendisi için vefasızlığı mikdarı dikilecektir. Dikkat edin ki, gadir i'tibarı ile âmmeyi idare edenden daha büyük vefasız yoktur.» buyurdular. hadîslerden Abdullah b. Ömer rivâyetini Buhârî «Kitabu’l-Edeb» ile «Kitâbu'l-Fiten»de; Abdullah b. Mes'ûd rivâyetini «Kitâbu'l-Cizye»de tahrîc etmiştir. Bir şeyi yapacağına söz verip de yapmayan vefasız demektir. Her vefasız için bir sancak dikilmekten murâd: Onu halk huzurunda teşhîr edecek bir alâmet dikilmesi dir. Eskiden bir kimse verdiği sözü yerine getirmezse Araplar pazar yerlerine sancaklar dikerek onun vefasızlığını teşhir ederlermiş. filânın vefasızlığıdır.» cümlesinin manâsı: Bu onu rezîl eden vefasızlığının alâmetidir, demektir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Gadrin Haram Kılınması Bâbı
4637-)
Bize Aliyyü'bnü Hucr Es-Sa'dî ile Amru'n-Nâkıd ve Züheyr D. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Alî ile Züheyr'indir. (Alî: Ahberanâ tabirini kullandı, ötekiler: Haddesena dediler.) Süfyân Şöyle dedi: Amr, Câbir'i şunları söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hileden ibarettir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Harbte Hilenin Cevazı Bâbı
4638-)
Bize Muhammed b. Abdirrahmân b. Sehm de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Mübarek haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hileden ibarettir.» buyurdular. hadîsleri Buhârî «Kitabü'l-Cihâd»da; Câbir rivâyetini Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Kitâbü’l-Cihâd»da; Nesâî «Kitabü's-Siyer»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Bu bâbta Nesâî, Hazret-i Alî (radıyallahü anh)'dan, İbn Mâce , Hazret-i İbn Abbâs ile Hazret-i Âişe'den; Ebû Dâvûd, Kâ'b b. Mâlik (radıyallahü anh)'dan; İmâm Ahmed Hazret-i Enes'den; Bezzâr, İbn Ömer'le Hüseyin b. Alî'den Ebû Ya'lâ El-Mavsılî, Hasan b. Aliy (radıyallahü anh)'dan Ebû Yâlâ ile Taberâni Abdullah b. Selâm'dan; Taberânî Zeyd b. Sabit'le Nevvâs b. Sem'ân, Avf b. Mâlik, Nuaym b. Mes'ûd ve Nebît b. Şerît'dan hadîsler tahrîc etmişlerdir. Aldatmak, hile yapmak, niyetinin aksini göstermektir. Bu kelime «hud'a» ve «hudea» şekillerinde de okunabilirse de en meşhur kıraati «had'a»dır. Sa'leb ve diğer lisan âlimleri: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in lügati budur.» demişlerdir. küffara hîle yapmak bütün ulemânın ittifakı ile caizdir; ve nasıl imkân bulunursa öyle yapılır. Yalnız küffara verilen söz ve emânı bozmak caiz değildir. Bu hususta İbn'l-Arabi şunları söylemiştir: aldatma: Gizlemek, örtmek ve sözden dönmek gibi şeylerle olur. Bu haramdan istisna ve tahsis edilen câizattandır. Yalan bilittifak haram; fakat bazı yerlerde bilittifak caizdir. Bunların başında harp gelir. Kulların za'fından dolayı harp ve emsalinde Allah yalan söylemeye bir lütuf olarak izin vermiştir. Onun helâl kılınmasında aklın hiç bir te'-sîri yoktur. Bu iş sadece şeriata aittir. Şayet bid'atçnarın dediği gibi yalanın haram kılınması aklî ve haram kılma işi nefsi bir sıfat olsaydı yalan söylemek ebediyyen helâl olamazdı. Bu mesele aklî meselelerden değildir ki cevap vermeye değsin! Bu cihet ulemâmıza gizli kalmış; Taberî (yalan ancak ta'rîz yolları ile caiz olur, hakikî yalara söylemek helâl değildir.) demiş; Nevevî; (Zahire bakılırsa hakikî yalanı söylemek mubahtır, lâkin yâlnız ta'rîzle yetinmek efdaldir.) mütaleasında bulunmuştur...»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Harbte Hilenin Cevazı Bâbı
4639-)
Bize Hasen b. Aliy El-Hulvanî ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Âmir El-Akadî, Muğîre'den —ki İbn Abdirrahman El-Hizâmî'dir— o da Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ; karşılaşmayı temenni etmeyin; ama onlarla karşılaştığınız vakit sabredin!» buyurmuşlar. .
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Düşmanla Karşılaşmayı İstemenin Keraheti Ve Karşılaşıldığı Zaman Sabrın Emredilmesi Bâbı
4640-)
Bana Muhammed b. RâfV de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Mûsâ b. Ukbe, Ebû'n-Nadr'dan, o da Eşlem (kabilesinden Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından Abdullah b. Ebî Evfâ denilen bir zatın kitabından naklen haber verdi. Ömer b. Ubeydillâh Harûrüer üzerine yürüdüğü vakit Abdullah kendisine mektup yazarak, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in düşmanla karşılaştığı bir gününde beklediğini, tâ güneş (batıya) meylettiği zaman aralarında ayağa kalkarak: nâs! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin! Allah'dan afiyeti isteyin! Onlarla karşılaştığınız zaman da sabredin! Bilin ki, cennet kılıçların gölgeleri altındadır.» buyurduğunu; sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (tekrar) kalkarak: Ey kitabı indiren, bulutu hareket ettiren ve hizibleri bozguna uğratan! Bunları perişan et! Ve bizi onlar üzerine muzaffer kıl!» diye duâ ettiğini ona haber vermiş. hadîsleri Buhârî «Kitâbu'l-Cihâd»ın birkaç yerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi aynı bahiste tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in düşmanla karşılaşmayı istemekten men' etmesi bu temenni böbürlenmeyi ve nefse, kuvvete güvenmeyi tezammun ettiği içindir. Bu bir nevi' zulümdür. Allahü teâlâ ise mazluma yardımı tekeffül buyurmuştur. Bir de bu hareket düşmanı hiçe Sayıp onunla alay etmek olur ki, ihtiyat ve tedbire muhaliftir. Huneyn harbinde müslümanlara ucub gelmiş, bu sebeple harbin başında bozulmuşlardı. Sonradan kendilerine gelince Allah'ın nusratı da yetişti. Müslüman —bugünkü telâkkinin aksine olarak— kendine ve kuvvetine değil, daima Allah'a güvenecektir. belâya sabır hususunda herkes bir değildir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte harbeden bir adam, aldığı yaraların acısına dayanamayarak intihar etmişti. Onun içindir ki, Hazret-i Ebû Bekir: «Bence afiyette olup şükretmem, ibtilâ edilip sabretmemden daha makbuldür.» demiştir. Ali (radıyallahü anh)'ın dahi oğluna: «Yavrucuğum, sakın bir kimseyi mübârezeye davet etme! Ama seni birisi ona davet ederse hemen karşısına çık! Zîra o zâlimdir; Allahü teâlâ zulüm gören kimseye yardımı tekeffül buyurmuştur.» dediği rivâyet olunur. Harpten önce iki taraftan birer kişi çıkarak yekeyek harbetmeleridir. Bunun hükmü hususunda İbn'l-Münzir şunları söylemektedir: «Kendilerinden ilim alınan bütün ulemâ bir kimsenin mübârezeye çıkabileceğine ve kumandanın izni ile mübârezeye davet de edebileceğine ittifak etmişlerdir. Yalnız Hasan-ı Basrî müstesna! Çünkü o bunu mekruh saymıştır...» kumandanın izninden bahsetmeksizin mübârezeyi mubah görmüşlerdir, İmâm Mâlik ile Şâ'fiî’nin kavilleri budur. Mübârezeyi kâfir isterse karşısına çıkmak müstehab olur. Çıkacak kimsenin tecrübeli olması ve kumandanın izni ile çıkması da müslehaetır. Ahab-ı kirâmdan müşriklerle mübâreze edip boyunlarını vuranlar olmuştur. şerîf düşman karşısında sabırla harbetmeye teşvik ediyor. Filhakika harbin en kuvvetli rüknü sabırdır. Teâlâ Hazretleri harp âdabını şu âyet-i kerîmede toplamıştır imân edenler! Bir bölükle karşılaşırsanız derhal sebat edin! Allah'ı da çok anın ki felah bulaşınız! Hem Allah'a ve Resûlüne itaat edin! Çekişmeyin! Yoksa başarısızlığa uğrarsınız; kuvvetiniz gider. Sabredin! Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir. Yurdlarından şımararak, insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan men'edeni er gibi olmayın!" Enfâl sûresi, âyet: 46-47 afiyet dileği hususunda birçok hadîsler vârid olmuştur. Bundan murâd: Bedene ait bütün iç ve dış hastalıkları ile dünya ve âhi-rete ait bütün kötülüklerin defini istemektir. ki cennet kılıçların gölgeleri altındadır.» cümlesi: Allah'ın sevabı ve Cennete götürecek sebebi Hak yolunda harbetmekte ve harbe gitmektedir. O halde hemen sadakatla harbe koşun ve sebat edin! manasınadır. beyanına göre Resûlü Ekrem'in harbi öğleden sonraya bırakması o zaman hava bir parça serinleyip harbe daha elverişli olduğu İçindir. Buhârî'nin rivâyet ettiği bir hadîste: (sallallahü aleyhi ve sellem) harbi rüzgârlar esip, namaz vakti gelinceye kadar te'hir ederdi.» denilmiştir ki, bunun bir sebebi de namaz vaktinin ve o vakitte yapılan duaların faziletidir. ikinci rivâyeti düşmanla karşılaşıldığı vakit duâ ederek Allah'tan zafer niyazında bulunmanın müstehab olduğuna; keza hadîs rivâyetinde yazışma ve icazetle amel edilebileceğine delildir. Nitekim usul, fıkıh ve hadîs ulemâsının cumhûru da buna kail olmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Düşmanla Karşılaşmayı İstemenin Keraheti Ve Karşılaşıldığı Zaman Sabrın Emredilmesi Bâbı
4641-)
Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillâh, İsmâîl b. Ebî Hâlid'den, o da Abdullah b. Ebî Evfâ'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) biziblerin aleyhine dua etti ve: Ey kitabı indiren! Hesabı sür'atli olan! Bu hizibleri bozguna uğrat! Allahım! Bunları bozguna uğrat ve târu mâr e?!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Düşmanla Karşılaşıldığı Zaman Zafer İçin Dua Etmenin Müstehab Oluşu Bâbı
4642-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Veki' b. Cerrah, İsmâîl b. Ebî Hâlid'den naklen rivâyet etti. ki): Ben İbn Ebî Evfâ'ya şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hâlid'üı hadîsi gibi dua etti. Yalnız o: «Hizibleri bozguna uğratan» demiş; «Allahım» sözünü zikretmemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Düşmanla Karşılaşıldığı Zaman Zafer İçin Dua Etmenin Müstehab Oluşu Bâbı
4643-)
Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim ile İbn Ebî Ömer de hep beraber İbn Uyeyne'den, o da İsmail'den bu isnâdla rivâyet ettiler, İbn Ebî Ömer kendi rivâyetinde «Rüzgârı hareket ettiren!» ifadesini ziyade etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Düşmanla Karşılaşıldığı Zaman Zafer İçin Dua Etmenin Müstehab Oluşu Bâbı
4644-)
Bana Haccâc b. Eş-Şâir de rivâyet etti. ki): Bize Abdüssamed rivâyet etti. ki): Bize Hammâd, Sâbit'ten, o da Enes’den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud (harbi) gününde: Sen dilersen yeryüzünde sana ibâdet edecek kimse kalmaz!» diye duâ ediyormuş. Sarsıntı, yer sarsıntısı; korku ve dehşet saçan şey mânâlarına gelir. Burada insanları sarsıp korkutan dehşet ve şiddet mânâsında kullanılmıştır. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: Sen dilersen yeryüzünde sana ibâdet edecek kimse kalmaz!» şeklindeki duası, Allah'ın kaderine tam teslimiyet halinde bulunduğunu gösterir. Bu söz: «Şerri Allah murad etmez; o mukadder değildir.» diyen kaderiyye taifesinin şaşkınlarına bir red cevabı mahiyetindedir. Aynı zamanda zafer niyazıdır. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu duayı Bedir gazasında yaptığı da rivâyet olunmuştur. Nitekim ileride gelecektir. Hattâ orada yaptığı siyer ve megâzî kitaplarında daha meşhurdur. Fakat bu iki rivâyet arasında çatışma yoktur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o duayı iki yerde de yapmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Düşmanla Karşılaşıldığı Zaman Zafer İçin Dua Etmenin Müstehab Oluşu Bâbı
4645-)
Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Leys, Nâfi'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gazalarından birinde bir kadın öldürülmüş olarak bulunmuş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarla çocukların öldürülmesini yasak etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Harbde Kadınlarla Çocukları Öldürmenin Haram Kılınması Bâbı
4646-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bişr ile Ebû Üsâme rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ubeydullah b. Ömer, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: gazalardan birinde bir kadın Öldürülmüş olarak bulundu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarla çocukları öldürmeyi yasak etti. hadîsi Buhârî ile Ebû Dâvûd «Kitâbu'l-Cihad»da tahrîc etmişlerdir. bu hadîsle amel hususunda ittifak etmişlerdir. Harbe iştirak etmeyen kadın ve çocukları Öldürmek haramdır. Harbe iştirak ederlerse cumhûr-u ulemaya göre öldürülürler. Küffann ihtiyarlarına gelince: harp hakkında fikirlerinden istifade edilirse onlar da öldürülür. Aksi takdirde ihtiyarlarla rahipler hakkında ihtilâf olunmuştur. İmâm A'zam'la, İmâm Mâlik öldürülmeyeceklerine kail olmuşlardır. İmâm Şafiî'nin esah olan kavline göre öldürülürler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Harbde Kadınlarla Çocukları Öldürmenin Haram Kılınması Bâbı
4647-)
Bize Yahya b. Yahya ile Saîd b. Mansur ve Amru'n-Nâkıd, toptan İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Yahya ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Ubeydullah'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Sa'b b. Cessâme'den naklen haber verdi. Sa'b Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e müşriklerden gece baskınına uğrayan zürriyetlerin hükmü soruldu. Bu suretle müslümanlar onların kadınlarına ve çocuklarına isabet ediyorlardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): onlardandır.: buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kadınlarla Çocukların Gece Baskınlarında Kasıdsız Olarak Öldürülmelerinin Cevazı Bâbı
4648-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe'den, o da İbn Abbâs'dan, o da Sa'b b. Cessâme'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Yâ Resûlallah! Biz gece baskınında müşriklerin zürriyetlerine isabet ediyoruz! dedim, onlardandır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kadınlarla Çocukların Gece Baskınlarında Kasıdsız Olarak Öldürülmelerinin Cevazı Bâbı
4649-)
Bana Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Amr b. Dînâr haber verdi. Ona da İbn Şihâb, Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe'den, o da İbn Abbâs'dan, o da Sa'b b. Cessâme'den naklen haber vermiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: Bir su-vâri gurubu geceleyin baskın yapsa da müşriklerin çocuklarından bazılarına isabet etse ne buyurursun? demişler. bobalarındandır!» buyurmuş. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce «Kitâbü'l-Cihâd»da; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbü's-Siyer»de olmak üzere bütün «Sünen» sahipleri tahrîc etmişlerdir. diyor ki: «Bu hadîs memleketimizin ekseri nüshalarında burada olduğu gibi (Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e müşriklerin zürriyetleri soruldu) şeklindedir. Bir rivâyette harp edilen beldenin yerli müşrikleri sorulmuştur. Kâdî Iyâz bu rivâyeti Sahîh-i Müslim râvilerinin cumhûrundan nakletmiş: Doğrusu da budur; birinci rivâyet bir şey değildir: Belki tasniftir, hadîsin sonu, ondaki hatâyı açıklamaktadır, diyor. derim ki: Birinci rivâyet Kâdî'nin iddia ettiği gibi bâtıl değildir. Bilâkis onun bir vechi vardır. Takdiri şudur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gece baskınında vurulup öldürülen müşrik kadınları ile çocuklarının hükmü sorulmuş; o da: Onlar babalarındandır; yani bunda bir beis yoktur; çünkü babalarının hükümleri mîras, nikâh, kısas, diyet ve saire onlar hakkında da carîdir, demek istemiştir. Maksat: Zaruret yokken bunu kasden yapmadıkları zaman verilen hükümdür. Yukarıda kadın ve çocukların öldürülmemesine dair geçen hadîsten murat ise onları seçebildikleri zamandır. ve çocukların gece baskınında öldürülebileceğini gösteren bu hadîs hem bizim mezhebimiz hem de Mâlik, Ebû Hanîfe ve cumhûrun mezhebidir. mânâsı: Düşmana geceleyin erkek, kadın ve çocuk birbirinden fark edilemeyecek bir şekilde baskın yapmaktır. (Yânın teşdîd ve tahfifi ile) iki şekilde okunur. Teşdîdle okunması daha fasîh ve meşhurdur. Burada zerârîden murat: Kadın ve çocuklardır...» Fakat Nevevî’nin son cümlesine allâme Aynî i'tiraz etmiş: «Zerârî kelimesinden kadınlar nasıl murat edilebilir? Buhârî'nin rivâyetinde gördüğün gibi zerârî kelimesi kadınlar üzerine atfedilmiştir?» demiştir. Aynî bu sözü ile şunu demek istemiştir: Zürriyyetin cem'idir. Zürriyyet: Bir kimsenin çocukları ve nesli demektir. Hadîste de bu kelime kadınlar üzerine atfedildiğine göre ondan kadınları kasdetmeye imkân yoktur; çünkü atıf, iki şeyin birbirine mugayir olduğunu gösterir. Hâsılı, harbde bîçâre ihtiyarları, kadın ve çocukları, rûhânî şahısları —kimseye bir zararları olmamak şartı ile— göz baka baka kasden öldürmek bütün ulemânın ittifakı ile haramdır. Bu hususta birçok hadîsler vardır. Gece baskınlarında seçemeden, kasıd-sız olarak öldürülmelerinde ise beis yoktur. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Yâ kâfirlerin arasında müslümanlar da bulunur veya kâfirler müslümanları kendilerine siper ederlerse? Bu mesele ihtilaflıdır. İmâm Mâlik'e göre içinde müslüman esirler bulunan bir kafir karasına veya gemisine ateş açılmaz. Evzâî dahi: «Küffâr müslüman çocuklarını kendilerine siper ederlerse onlara silâh atılmaz; içinde müslüman esirler bulunan gemi yakılmaz.» demiştir. Ebü Hanîfe, Ebû Yûsuf, Muhammed, İshâk, İmâm Ahmed ve sahîh olan kavle göre İmâm Şafiî: «Küffârın katline çocuklarla kadınların öldürülmesinden başka bir çâre yoksa bunda bir beis yoktur.» demişlerdir. Hattâ Hanefîler'le Sevrî'ye göre İçerisinde müslüman esirleri veya çocukları yahut müşriklerin çocukları bulunan kal'alara ve gemilere ateş açmakta da beis yoktur. Böyle bir harpte müslümanlardan ölen olursa diyeti ödenmez;" Hanefîler'e göre keffâret de lâzım gelmez. Sevrî keffâretin lüzumuna kail olmuştur. şerif, düşmana gece baskını yapılmasının caiz olduğuna, evvelce dine davet edilen kâfirlere bilâhare habersiz baskın yapılabileceğine ve küffann çocuklarına dünyada babalarının hükmü verileceğine delildir. Âhiret hakkındaki hükümleri Bâbında ise üç kavil vardır: Küffann çocukları bulûğa ermeden ölürlerse cennetlik olurlar. Cehennemlik olurlar. Bu hususta bir şey söylenemez; tevakkuf olunur. Allahu a'lem
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kadınlarla Çocukların Gece Baskınlarında Kasıdsız Olarak Öldürülmelerinin Cevazı Bâbı
4650-)
Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybetü'bnü Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Leys, Nâfi’den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Nadîr'in hurmalarını yakmış ve kesmiş. Bu yer Bü-veyre'dir. ile İbn Rumh kendi hadîslerinde şunu ziyade ettiler: «Bunun üzerine Allah (azze ve celle): "Yaş ağaç nâmına her neyi keser veya kökleri üstünde ayakta bırakırsanız (bu) Allah'ın izniyledir: Hem de yoldan çıkanları rezîl etsin diye!" Haşr sûresi, âyet: 5. âyet-i kerîmesini indirdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kafirlerin Ağaçlarını Kesme Ve Yakmanın Cevazı Bâbı
4651-)
Bize Saîd b. Mansûr ile Hennâd b. Seriy rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn'l-Mübârek, Mûsâ b. Ukbe'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Nadîr'in hurmalarını kesmiş ve yakmıştır, Hassân şu beyti bu hâdise için söylemiştir: «Büveyre'de uçuşan yangın, Benî Lüey eşrafına ehemmiyetsiz geldi.» ağaç nâmına her neyi keser veya kökleri üstünde ayakta bırakırsanız...» âyet-i kerîmesi de bu hususta indi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kafirlerin Ağaçlarını Kesme Ve Yakmanın Cevazı Bâbı
4652-)
Bize Sehl b. Osman da rivâyet etti. ki): Bana Ukbetü'bnü Hâlid Es-Sükûnî, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) Benî Nadîr'in hurmalarını yaktı. hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Megâzî» ile «Kitabü't-Tefsîr»de; Ebû Dâvûd ile İbn Mâce «Kitâbu'l-Cihâd»da; Tirmizî ile Nesâî de «Kitabü's-Siyer» ve «Kitâbu't-Tefsîr»de tahrîc etmişlerdir. Nadîr, Medine yahudîlerinden bir kabiledir. Bunlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile sulh muahedesi yapmışlardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir diyet meselesinde kendilerine müracaat ederek hisselerine düşen diyeti vermelerini teklif edince buna razı olur güründüler, fakat kendi aralarında gizlice anlaşarak onu öldürmeye karar verdiler. O anda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ya-hudi evinin duvarı gölgesinde birkaç arkadaşı ile oturuyordu. Yahûdiler'den Amr b. Cihâş isminde biri gizlice evin çatısına çıkarak oradan üzerine büyük bir taş atmak sureti ile onu öldürmek istedi. Ancak Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine kurulan tuzağı vahî sureti ile haber aldığı için derhal oradan kalkarak Medîne'ye döndü; sû-i kasıd da böylece akim kaldı. Bu vak'a hicretten 37 ay sonra olmuştur. sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) on gün zarfında Medîne'yi terk edip gitmeleri için Yahûdilere Muhammed b. Mesleme (radıyallahü anh)'ı göndermiş; fakat Yahûdiler birkaç gün hazırlık yaptıktan sonra: «Biz yerimizden çıkmıyoruz, sen ne istersen yap!» diye direniş göstermişlerdi. İşte bu hâdise o zaman cereyan etmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdileri 15-20 gün muhasara etmiş, sonra onları sürgün etmiştir. Yahûdilerin hurmalıkları Medine civarındaki Biiv'eyre denilen yerde idi. Altı yüz develik bir kafile halinde Medine'den kalkan Yahûdilerin bir kısmı Hayber'e, bir kısmı da şâm'a göç etmişlerdi. tefsirinde ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Bazılarına göre lîne: Acvadan mâda bütün hurma nevi'leridir. Bir takımları: «Lîne: İyi cins hurmalardır.» demiş; başkaları bütün hurma cinslerine lîne denildiğini, daha başkaları bütün ağaçlara bu ismin verildiğini söylemişlerdir. Medîne'nin 120 çeşit hurması olduğu söylenir. şerîf harpte küffâra ait ağaçların kesilip yakıla bileceğine delâlet etmektedir ki, dört mezhebin İmâmları ile Abdurrahman b. Kâsım'in, Nâf'i , İshâk ve cumhûrun mezhepleri de budur. Bir rivâyete göre Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü. anh) Leys , Sa'd, Ebû Sevr ve Evzâî buna cevaz vermemişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Kafirlerin Ağaçlarını Kesme Ve Yakmanın Cevazı Bâbı
4653-)
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet etti. ki): Bize İbn’l-Mubârek, Ma'merden naklen rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Abdürrazzâk, rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet ettiği budur, diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir; ezcümle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir peygamber gazaya çıktı da kavmine şunları söyledi: Nikâhla bir kadına Mâlik olup da onunla gerdeğe girmeye istediği halde henüz girememiş bir adam benim arkamdan gelmesin! Başka biri ev yapmış, fakat tavanını çekememişse (o da gelmesin!) Bir başkası koyun veya gebe develer satın almış da doğurmalarını bekliyorsa (o da gelmesini). müteakib gazaya çıktı; ve o yere ikindi namazı vakti yahut ona yakın bir zamanda yaklaştı; ve güneşe: Sen me'mursun ama ben de memurum! Allahım, bunu benim üzerimde biraz durdur! dedi. Bunu müteâ-kıb güneş onun üzerinde Allah o yeri kendisine fethedinceye kadar durduruldu. Derken aldıkları ganimetleri topladılar. Arkacığından onları yemek için ateş geldi: Fakat onları tatmaktan çekindi. Peygamber: Sizin içinizde ganimete hiyanet var; o halde bana her kabileden bir adam bey'at etsin! dedi. Bu surette ona bey'at ettiler. Derken bir adamın eli onun eline yapıştı. Peygamber: Ganimete hıyanet sizin içinizdedir, bana senin kabilen bey'at etsin! dedi. Bu sefer ona kabilesi bey'at etti. Fakat eli iki veya üç kişinin eline yapıştı; ve (yine): Ganimete hıyanet sizdedir; sizler hıyanet ettiniz! dedi. Nihayet ona inek başı kadar altın çıkardılar; ve onu yerde duran malın içine koydular. Arkasından ateş gelerek o malı yedi. ganimetler bizden önce hiç bir kimseye helâl olmamıştır. Bunun sebebi: Çünkü Allah Tebârekc ve Teâlâ bizim za'fımızı ve aczimizi bildi de onu bize tertemiz helâl kıldı.» buyurmuşlardır. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Humüs» ve «Kitâbü'n-Nikâh»da tahrîc etmiştir. Kadının ferci demekse de bu gibi yerlerde nikâhla almak mânâsında kullanılır. Hâmile develer demektir. Ednâ: Fi'li rubaidir. Bu kelime ya «askerlerini yaklaştırdı» mânâsına müteaddidir; yahut «fethi yaklaştı» mânâsına lâzım olarak kullanılmıştır. Iyâz'in beyânına göre duası kabul edilerek güneş durdurulan bu Peygamber Yûşa' (aleyhisselâm)'dır. Muhasara ederek aldığı şehir de Filistin'deki Erîhâ'dır. Güneşin durdurulması mu'cizesi bizim Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’e de iki defa nasîb olmuştur. Bunların biri Hendek harbinde vaki' olmuş; müslümanlar güneş batıncaya kadar ikindi namazını kılamamışlar; sonra Allah'ın izni ile güneş geri dönmüş ve namazı kılmışlardı. Bu hâdiseyi bildiren hadîsi Tahâvi nakletmiş; ve: «Râvileri mevsuktur.- demiştir. îsrâ gecesinin sabahında olmuştur. Allâme Aynî bu hârikanın Hazret-i Mûsâ ve Süleyman (aleyhisselam)'la Hazret-i Alî'ye de vâki' olduğunu söyler. Yûşa' (aleyhisselâm)'ın güneşe: «Sen me'mursun ama ben de me'murum!» şeklindeki hitabı: «Sen batmaya me'mursun ama hen de namaz kılmaya veya güneş batmadan gaza etmeye me'murum!» manasınadır. Ganimet meselesine gelince: Geçmiş Peygamberlerin âdeti, alınan ganimeti bir yere toplamaktı. Sonra gökyüzünden bir ateş inerek o ganimeti yer; bu da onun kabulüne alâmet olurdu. Bu seferde ateş yine inmiş; fakat ganimeti yemek şöyle dursun atmamıştır bile! Bunun sebebi ganimete hıyanet karışması yani ondan bir şeyler aşırılmasıdır. Nitekim araştırılınca inek başı kadar bir altın parçasının aşırılmış olduğu meydana çıkmış; bilâhare gelen ateş ganimeti yakmıştır. ümmetlerin kurbanlarını da böyle bir ateş inerek yer; kurbanın kabulü bu suretle anlaşılırdı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Ganimetlerin Hassaten Bu Ümmete Helal Kılınması Bâbı
4654-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Şimâk'dan, o da Muş'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Babam (ganimetin) beşte bir (in)’den bir kılıç aldı; ve odu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirerek: Bunu bana hibe et; dedi. Fakat o razı olmadı. Bunun üzerine Allah (azze ve celle); enfâlin hükmünü soruyorlar. De ki: Enfâl Allah ve Resûlüne aiddir..." Enfâl sûresi, âyet: 1 âyet-i kerimesini indirdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4655-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Simâk b. Harb'den, o da Muş'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): hakkımda dört âyet inmiştir. Bir kılıç ele geçirdim... (Sa'd) bu kılıcı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirerek: Yâ Resûlallah, bu kılıcı bana nefel olarak ver! demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): onu!» buyurmuş. Sonra ayağa kalkmış. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: aldığın yere koy!» buyurmuş. Sonra (tekrar) ayağa kalkarak: Bunu bana nefel olarak ver yâ Resûlallah! demiş. (Yine): onu!» buyurmuşlar. (Sa'd tekrar) ayağa kalkarak: Yâ Resûlallah! Bunu bana nefel olarak ver! Ben (harbde) yeteri olmayanlar gibi mi tutulacağım? demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine (yine): aldığın yere koy!» buyurmuşlar. Ar kaçığın dan şu âyet inmiş: Sana enfâlin hükmünü soruyorlar! De ki: Enfal, Allah ve Resûlüne aittir!..» Nefelin cem'idir. Ordu kumandanı tarafından bazı askerlere verilen ganimet malıdır. Bununla o askerin iaşesi te'mîn edilmiş ve harbe karşı şevki arttırılmış olur. şerîî ganimet malından kimseye bir şey verilmesi helâl olmayacağına delâlet ediyorsa da Kâdî Iyâz: «İhtimal bu hadîs ganimet âyeti inmezden ve ganimet helâl kılınmazdan evvel vârid olmuştur. Doğrusu da budur. Hadîs de buna delâlet ediyor. Zîra hadîsin tamamında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in âyet indikten sonra Sa'd'a: kılıcını! Sen onu istediğin vakit o ne benimdİ, ne senin! Şimdi Allah onu bana verdi; ben de sana veriyorum! buyurduğu rivâyet olunmuştur.» diyor. buradaki âyetin mensuh olup olmadığı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bazılarına göre olun ki, ganimet olarak aldığınız bir şeyin beşte birî Allah'a ve Resûlüne aiddir..." Enfâl sûresi, âyet: 41. âyet-i kerîmesi ile neshedilmiştir. Enfâl âyetinin muktezâsınca ganimetlerin hepsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mahsustu. Bilâhare Cenâb-i Hak diğer âyetle onların beşte dördünü ganimeti düşmandan alan gazilere tahsis buyurdu. Bu kavil Hazret-i İbn Abbâs ile bir cemaattan nakledilmiştir. takımları âyetin muhkem olduğunu, nefelin beşte birden verileceğini söylemiş; Bazıları da: «Âyet muhkemdir; kumandan ganimet malından münasib gördüğü askere dilediği kadar verebilir.» demişlerdir. «Âyet muhkemdir ama tahsis edilmiştir. Ondan murad: Seriyyelerin ganîmetidir.» diyenler de olmuştur. Sa'd: «Benim hakkımda dört âyet inmiştir.» demiş, fakat burada onlardan yalnız birini yani Enfâ1 âyetini zikretmiştir. Diğer üçünü İmâm Müslim «Kitabü'l-Fedâil»de beyân eder ki, bunlar: Anne babaya iyilik, şarabın haram kılınması ve «Rablerine duâ edenleri koğma!» mealindeki âyetlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4656-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nâfî'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den naklettiği şu hadîsi okudum!., İbn Ömer Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem), tenim de içinde bulunduğum bir seriyyeyi Necid tarafına gönderdi. Asker birçok develeri ganimet olarak aldılar. (Bu ganimetten) hisseleri on ikişer yahut on birer deve idi; kendilerine birer deve de nefel olarak verildi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4657-)
Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. ki) ; Bize Leys rivâyet etti, H. Muhammed b. Kumlı dahi rivâyet etti. ki): Bize Ley s, Nâfî'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), içlerinde İbn Ömer de olduğu halde Necd tarafına bir seriyye göndermiş; ve bunların hisseleri onikişer deveye baliğ olmuş; İrandan maada kendilerine birer deve de nefel olarak verilmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu değiştirmemiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4658-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Aliy b. Müshir ile Abdürrahîm b. Süleyman, Ubeydullah b. Ömer'den, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle demi;: (sallallahü aleyhi ve sellem) Necd'e bir seriyye gönderdi. Ben de o seriyye de (gazaya) çıktım. Binnetîce birçok deve ve koyun ele geçirdik; ve hisselerimiz onikişer deveye baliğ oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize birer deve de nefel olarak verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4659-)
Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet ettüer. (Dediler ki): Bize Yahya —ki El-Kattân'dır— Ubey dulla h'dan bu isnâdla rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4660-)
Bize bu hadîsi Ebû'r-Rabî' ile Ebû Kâmil de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammâd, Eyyûb'dan rivâyet etti. H. İbn'l-Müsenna dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Adiy, İbn Avn'dan rivâyet etti. ki): Nâfi'e mektub yazarak nefelin ne olduğunu sordum. O da bana cevap yazdı ki, İbn Ömer bir seriyyede imiş. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4661-)
Bize İbn Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Mûsâ haber verdi. H. Hârûn b. Saîd El-Eylî dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâme b. Zeyd haber verdi. râvilerin hepsi flâfi'den bu isnâdla yukankilerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4662-)
Bize Süreye b. Yûnus ile Amru'n-Nâkıd da rivâyet ettiler. Lâfız Süreyc'indir. (Dediler ki): Bize Abdullah b. Recâ', Yûnus'dan, o da Zührî'den, o da Sâlim'den, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beşte birdeki nasibimizden maada nefel verdi de bana bir şârif isabet etti. (Şârif yaşlı, büyük devedir.)
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4663-)
Bize Hennâd b. Seriy de rivâyet etti. ki): Bize İbn'l-Mübârek rivâyet etti. H. Harmeletü'bnü Yahya dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. Her iki râvi Yûnus'dan, o da İbn Şihâb'dan naklen rivâyette bulunmuşlardır. İbn Şihâb Şöyle dedi: Bana İbn Ömer'den naklen ulaştı; Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir se-riyyeye nefel verdi...» İbn Recâ' hadîsi gibi rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4664-)
Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys de rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Halid, İbn Şihâb'dan, o da Salim'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdiği bâzı seriyyelere, hassaten kendilerinin olmak üzere, umum ordunun hissesinden başka ne-fel verirmiş. Beşte bir de bütün bunda vâcibmiş. hadîsi Buhârî «Kitâbu fardi'l-humüs»de; Ebû Dâvûd «Kitâbu'l-Cihâd»da tahrîc etmişlerdir. de görüldüğü vecihle seriyye, ordudan bir bölük demektir. Sayıları en çok dörtyüz kişi olur; ve düşman karşısına gönderilirler. Hicaz'in Irak tarafına düşen kısmıdır. Rivâyete göre Hazret-i Abdullah b. ömer'in de iştirak ettiği bu seriyye on kişiden ibaretmiş. Ganimet olarak 150 deve almışlar. Bunlardan, otuz tanesini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) almış. Kalan 120 deveyi on kişi aralarında taksim etmişler. Kendilerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından birer deve de nefel olarak verilmiş. Ulemâdan bazıları oniki devenin bütün gazilere verilen yekûn olduğunu söylemişlerse de Nevevî bunun hatâ olduğunu bildirmiştir. Çünkü Ebû Dâvûd'un bâzı rivâyetlerinde oniki devenin bir gâzîye. isabet ettiği tasrîh. edilmiştir. birinde, «oniki yahut onbir» denilerek şek edilmiştir, İbn Abdilberr'in beyanına göre «El-Muvatta'» râvilerinden Velîd b. Müslim'den maadası onu şekle rivâyet etmişlerdir. Nâfi'in diğer râvileri ise «onikişer» diye seksiz söylemişlerdir. rivâyetlerde: «Nefel verildi», «Nefel olarak verilmiş; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu değiştirmemiş», bir rivâyette de: «Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nefel olarak verdi.» deniliyor. Bunların arası şöyle bulunur: Seriyye kumandanı arkadaşlarına nefeli tak-sîm etmiş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de buna cevaz ve izin vermiştir. Bu suretle bu işin ikisine de nisbeti sahîh olmuştur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Enfal Bâbı
4665-)
Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym, Yahya b. Saîd'den, o da Ömer b. Kesir b. Eflah'dan, o da Ebû Muhammed El-Ensârî'den —ki bu zât Ebû Katâde'nin arkadaşı imiş— naklen haber verdi. ki): Ebû Katâde şunu söyledi... Ve hadîsi hikâye etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Cihâd Ve Siyer
Konu: Öldüren Kimsenin Ölünün Üzerindeki Eşyayı Hak Etmesi Bâbı