Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

7137-) Bize Heddâb b. Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Hemmâm rivâyet etti. ki): Bize Katâde, Enes b. Mâlik'den rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kulunun tevbesine sevinmesi, sizden birinizin çorak bir yerde kaybettiği devesini, uyandığı vakit bulduğundaki sevincinden daha çoktur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Tevbeye Teşvik Ve Ondan Dolayı Ferahlanma Bâbı
7138-) Bu hadîsi bana Ahmed Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Habban rivâyet etti. ki): Bize Hemmam rivâyet etti. ki): Bize Katâde rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’âcn bu hadîsin mislini rivâyet etti. rivâyetleri Buhârî «Kitâbu'd-Dcavât»'da; Tirmizî «Kitâbu'z-Zühd»'de; Nesâî «Kitâbu'n-Nuût»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Lügatte dönmek manasınadır. Burada ondan murad; günah-dan dönmektir. İman bahsinde de görüldüğü vecihle tevbenin üç rüknü vardır: Günahdan vazgeçmek, yaptığına pişman olmak, bir daha işleme-meye azmetmek. Ve işlediği suç kul hakkına dâirse helâllaşmak. Tevbenin en büyük rüknü pişmanlıktır. İşlenen günah büyük olsun, küçük olsun hemen Arkacığından tevbe etmenin vâcib olduğunda ulemanın ittifakı vardır. Ehl-i sünnete göre tevbenin vucûbu şeriatla sâbitdir. Tevbenin kabulü Allah'a vâcib değildir. Delâlet fırkalarından Mutezile'ye göre tevbenin vucûbu akılla sâbitdir. Ve aklen şartları bulunduğu vakit, onu kabul etmek Allah'a vâcib olur. Ehl-i sünnet'e göre tevbe eden bir kimse aynı günâhı tekrarlarsa, ikinci günâhı yazılır. Fakat evvelce yaptığı tevbesi bâtıl olmaz. yahut Dîıviye: Çorak yer, sahra mânâsına gelir. Mchlekc: Korkulacak yerdir. Müslim, Hazret-i Abdullah'ın kendine ait olan hadîsini kitabına almamıştır. Buhârî ile Tirmizî ve diğer sahih sahipleri onu da rivâyet etmişlerdir. Hadîs şudur: «Mü'min günahlarını sanki bir dağın altındaymış da üzerine düşeceğinden korkuytormuş gibi görür. Fâcir ise günahlarım burnuna konan bir sinek gibi görür de şöyle yapıverir (yani kovalar).» son rivâyetindeki «isteygaza» kelimesi Sahih-i Müslim'in bütün nüshalarında bu şekilde rivâyet edilmişse de, bazıları bunun vehim olduğunu söylemiş, doğrusu «sekata»'dır, demişlerdir. Bunun mânâsı devesine rastladı, onu tesadüfen buldu, demektir. İsteykaza, uyandı manasınadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Tevbeye Teşvik Ve Ondan Dolayı Ferahlanma Bâbı
7139-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys Ömer b. Abdil-Aziz'den rivâyet eden Muhammed b. Kays'dan, Ömer de Ebû Sırme'den, o da Ebû Eyyûb'dan naklen rivâyet etti. Ebû Eyyûb vefatı ânında şunu söylemiş: Size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den dinlediğim bir şeyi söylemeyi gizlemiştim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): günah işlemeseniz, Allah günah işleyecek bir halk yaratır; onları affederdi.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Tevbe-i İstiğrafla Günahların Sukütu Bâbı
7140-) Bize Harun b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. ki): Bize bunû Vehb rivâyet etti. ki): Bana Iyâz (bu zat İbn Abdillah El-Tıhrî'dir) rivâyet etti. ki): Bana İbrahim b. Ubeyd b. Ilıfaâ, Muhammed b. Ka'b El-Kurazî'den, o da Ebû Sırme'den, o da Ebû Eyyûb El-Ensârî'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: Şöyle buyurmuşlar: Allah'ın size affedeceği hiç günahlarınız olmasa; Allah günahları olan bir kavm getirir; günahlarını kendilerine affederdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Tevbe-i İstiğrafla Günahların Sukütu Bâbı
7141-) Bana Muhammed b. Rafı' rivâyet etti. ki): Bize Abdûrrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Cafer El-Cezeli'den, o da Yezîd b. Esam'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki: Siz günah işlememiş olsanız, Allah sizi giderir de, günah işleyen bir kavm getirir. Onlar Allah'a istiğfar ederler, o da kendilerini affederdi.» buyurdular. Ebû Eyyûb'un bu hadîsi gizlemesi müslümanlar ona it riad ederler de, ibâdetlerden gevşerler ve günahlara dalarlar diye kork-tıağundandır. Vefatından önce söylemesi ise, ilmi gizlemiş olmamak içindir. İhtimal ki, bu hadîsi ondan başka bilen yoktur. Bu takdirde edası Jârz-ı ayn olur. Hadîsin şerhi iman bahsinde geçmişti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Tevbe-i İstiğrafla Günahların Sukütu Bâbı
7142-) Bize Yahya b. Yahya Et-Teymî ile Katan b. Nüseyr rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Dediler ki): Bize Ca'fer b. Süleyman, Saîd b. İyâz El-Cüreyrî'den, o da Ebû Osman En-Nehdî'den, o da Hanzalate'l-Üseyyidî'den naklen haber verdi. —Bu zât Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kâtiplerindendi.— ki: Bana Ebû Bekr tesâdüf etti de: Nasılsın yâ Hanzale! dedi. Ben: Hanzale münafık oldu! dedim. Sübhânellah! Sen ne söylüyorsun? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında bulunuyoruz. Bize cenneti, cehennemi hatırlatıyor, hattâ onu gözle görmüş gibi oluyoruz. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından çıktıktan sonra ise zevcelerle, çocuklarla, geçim dalgalarıyle meşgul oluyoruz. Bu sebeple çok şey unuttuk, dedim. Ebû Bekr: Vallahi biz böyle şeylere raslıyoruz, dedi. Ebû Bekr ve ben yürüdük ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girdik. Ben: Hanzale münafık oldu ya Resûlallah! dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): o?» diye sordu. Ya Resûlallah! Senin yanında bulunuyoruz. Bize cenneti ve cehennemi hatırlatıyorsun. O derecede ki, gözümüzle görmüş gibi oluyoruz. Senin yanından çıktığımız vakit zevcelerle, çocuklarla ve geçim dalgalarıyle meşgul oluyoruz. Çok şey unuttuk, dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz benim yanımda bulunduğunuz hal üzere ve zikretmeye devam ederseniz, sizinle melekler döşeklerinizin üzerinde ve yollarınızda musafaha ederler. Ve lâkin ya Hanzale! Bazı zaman şöyle, bazı zaman böyle.» buyurdu. Bunu üç defa tekrarladı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Âhiret Umuru Hakkında, Zikir; Fikir Ve Murakabeye Devamın Fazileti Bazı Vakitlerde Bunu Terkedip Dünya İle Meşgul Olmanın Cevazı Bâbı
7143-) Bize İshâk b. Mansur rivâyet etti. ki): Bize Abdûssamed haber verdi. ki): Babamı rivâyet ederken dinledim. ki): Bize Saîd El-Cüreyrî, Ebû Osman En-Nehdî'den, o da Hanzale'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında idik. Bize nasihat etti. Ve cehennemi hatırlattı. Sonra eve geldim. Çocuklarla gülüp söyleştim ve kadınla oynaştım. Müteakiben (evden) çıktım ve Ebû Bekr'e rasladım, bunu kendisine anlattım. Ebû Bekr: Senin anlattığının mislini ben de yaptım, dedi. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e rasladık. Ben: Ya Resûlallah! Hanzale münafık oldu, dedim «Ne söylüyorsun?» dedi. Ve kendisine hikâyeyi anlattım. Ebû Beler Onun yaptığının mislini ben de yaptım! dedi. Bunun üzerine: «Yâ Hanzale! Bazı zaman öyle, bazı zaman böyle! Sizin kalbleriniz zikir anındaki hal üzere devam etse, melekler sizinle musâfaha ederler, hatta yollarda size ielâm verirlerdi.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Âhiret Umuru Hakkında, Zikir; Fikir Ve Murakabeye Devamın Fazileti Bazı Vakitlerde Bunu Terkedip Dünya İle Meşgul Olmanın Cevazı Bâbı
7144-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Fadl b. Dü-keyn rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Said El-Cüreyrî'den, o da Ebû Osman En-Nehdî'den, o da Kâtib Hanzaletü't-Teymî El-Üseyyidî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında idik. Bize cennet ve cehennemi hatırlattı... râvi yukarkilerin hadîsleri rivâyette bulunmuştur. münafık oldu.» cümlesinin mânâsı; münafık olmaktan korktu, demektir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in meclisinde bulunduğu zaman kendisini âhiret korkusu kaplar, bu hal murakabe ve fikre dalmasından belli olurdu. Oradan ayrıldıktan sonra ise zevcesiyle, çocuklarıyla ve dünya maişeti ile meşgul olurdu. Nifakın aslı içinde gizlediği kötülüğün aksini meydana çıkarmaktır. Hazret-i Hanzale bu yaptığının nifak olmasından korkmuştu. Ebû Bekr (radıyallahü anh) da aynı şeyi yaptığını söyleyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu yaptıklarının nifak olmadığını dâimi şekilde fikir ve murakabede bulunmaları lâzım gelmediğini kendilerine haber vererek onları teselli buyurmuştur. kelimesinin mânâsı; suâldir. Yani; ne söylüyorsun? demektir. Sonundaki (h), sekte (h) sidir. Maamafih bu işi büyük görerek ondan vazgeçirmek ve men etmek için söylenmiş olması da muhtemeldir. Taberî diyor ki: Allahü teâlâ’nın insanlık alemindeki âdeti, insanı meleklerle şeytanlar âleminin arasında orta halde yaratmak olmuştur. Melekleri sırf hayır işlemek için yaratmış. Onlar emrolunduklarmı yaparlar. Gece gündüz Allah'ı tenzih ederler ve bıkmazlar. Şeytanlara da şer ve iğva kabiliyeti vermiştir. Onlar hiç ibâdet etmezler. İnsanlık âlemini renkli yaratmıştır. İşte Rcsûlülhıh (sallallahü aleyhi ve sellem): Hanzale! Bazı zaman şöyle, bazı zaman böyle.» buyurmakla buna işaret etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Âhiret Umuru Hakkında, Zikir; Fikir Ve Murakabeye Devamın Fazileti Bazı Vakitlerde Bunu Terkedip Dünya İle Meşgul Olmanın Cevazı Bâbı
7145-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Muğîra (yani; El-Hızâmî) Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'ıac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): mahlûkatı yarattığı vakit; kendi nezdinde arşın üstünde bulunan kitabına muhakkak benim rahmetim, gadabınıa galebe çalar (diye) yazmıştır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7146-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti: (azze ve celle): Benim rahmetim, gadabınıı geçmiştir, buyurdu.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7147-) Bize Ali b. Haşrem rivâyet etti. ki): Bize Ebû Damra, Hâris b. Abdirrahman'dan, o da Atâ' b. Mînâ'dan, o da Ata’ b. Mina’dan, o da Ebû Hüreyre‘den naklen haber verdi. Süvle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mahlûkatı yaradığı vakit: Kitabına — kitap kendi. muş olduğu halde— kendisi için: Benim rahmetim, gadabınıa galabe çalar (diye) yazmıştır.» buyurdular. yazmaktan murâd; kaleme emir buyurarak levh-i mahfuza yazdırmasıdır. Kitabın Allahü teâlâ’nın nezdinde olması — haşa- mekan bildirmek için değil, mahlûkatından tamamiyle gizli, onların ricinde olduğuna işaret içindir. murad; rahmetinin taalluku, gadabının taalaku öncedir, demektir. Çünkü rahmet Teâlâ Hazretlerinin zâtının gadab ise, kulun bir sabıkasına mütevakkıfdır. Bazıları rahh. zatî sıfatlardan olmayıp fiilî sıfatlardan olduğunu söylemiş

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7148-) Bize Harmele b. Yahya Et-Tûcîbî rivâyet Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, naklen haber verdi. Ona da Saîd b. Müseyyeb haber vermiş. Hureyre şunu söylemiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Allah rahmeti yüz parça yaratmış, doksan dokuzunu kendi nezdinde tutmuş; yeryüzüne bir cuz indirmiştir. İste mahlukat bu cuz’den dolay, birbirlerine acırlar. Hatta hayvan, üzerine basarım endişesiyle rusundan kaldırır.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7149-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucur rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail (yani; İbn Ca'fer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yüz rahmet yaratmış; bir tanesini mahlûkatı arasına indirmiştir. Kendi nezdinde biri müstesna olmak üzere yüz tanesini gizlemiştir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7150-) Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Abdû'l-Melik, Atâ'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: Allah'ın yüz rahmeti vardır. Onlardan bir rahmeti ins, cin, hayvanlar ve böcekler arasına indirmiştir, işte onlar bu sebeple birbirine şefkat eder; bu sebeple birbirlerine acırlar. Vahşî, yavrusuna bu sebeple merhamet eder. Allah doksan dokuz rahmeti geriye bırakmıştır. Onlarla kıyâmet gününde kullarına rahmet edecektir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7151-) Bana Hakem b. Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Muâz b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize Süleyman Et-Teymî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Osman En-Nehdî, Selmânı Fârisî'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'ın yüz rahmeti vardır. İşte onlardan bir rahmet vardır ki: Mahlûkat kendi aralarında birbirlerine onunla acırlar. Doksan dokuzu kıyâmet günü içindir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7152-) Bize bu hadîsi Muhammed b. Abdi’l-A'lâ da rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir, babasından bu isnâdla rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7153-) Bize İbnû Nûmeyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye, Dâvud b. Ebî Hind'den, o da Ebû Osman'dan, o da Selman'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah göklerle yeri yarattığı gün yüz rahmet yaratmıştır. Her rahmet göklerle yer arasını dolduracak kadardır. Ondan yeryüzüne bir rahmet indirmiştir. İşte anne yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşî hayvanlarla kuşlar birbirlerine bununla acırlar. Kıyâmet günü geldiği yüz rahmeti bu rahmetle tamamlayacaktır.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Edeb»'de tahric etmiştir. diyor ki: «Bu hadîsler müslümanlar için ümid ve müjde hadîslerdendir. Ulemâ: însana bu, bir rahmetten şu keder dünyasında Kur'ân, namaz, kalbine rahmet ve saire gibi nimetler verilirse, karar ve mükâfat diyarı olan âhiretteki yüz rahmeti bir düşünmeli, demişlerdir.» sarihlerinden Übbî: «Bu taksim Allah'ın rahmetinin çokluğundan kinayedir. Maamafih rahmet nevilerinin hakikî taksimi olması da muhtemeldir. Bu taksime göre rahmetin diğer nevilerini Allah bilir.» demiştir. hadîsler bir temsilden ibarettir. Yoksa Allahü teâlâ'nın rahmeti sınırlı değildir ki taksimi kabil olsun. bize verilen rahmetin azlığını Allah nezdinde olanın çokluğunu anlatmaktır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7154-) Bana Hasen b. Ali El-Hulvâni ile Muhammed b. Sehl Et-Temîmî rivâyet ettiler. Lâfız Hasan'ındır. (Dediler ki): Bize İbn Ebî Meryem rivâyet etti. ki): Bize Ebû Gassan rivâyet etti. ki): Bana Zeyd b. Eşlem, babasından, o da Ömer b. Hattâb'dan naklen rivâyet etti ki, Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e esirler geldi. Bir de baktık ki, esirlerden bir kadın aranıyor. Esirler arasında bir çocuk bulduğu vakit onu alıyor, göğsüne yapıştırıyor ve emziriyor. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: kadının çocuğunu ateşe atacağını sanır mısınız?» buyurdu. Biz: — Hayır, vallahi! Onu atmamak elinden gelirse (atmaz) dedik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah kullarına bu kadının çocuğuna acımasından daha çok acır.» buyurdular. bu hadîsi dahi «Kitâbuıl-Edeb»'de tahric etmiştir. İbn Hacer diyor ki: «Hadîsden bir kısmı hazfedümiş-tir. Bunu Ismâîlî'nin rivâyeti beyân ediyor. İsmâîlî'nin lâfzı şöyledir: Bir çocuk bulduğu vakit onu alıp emzirîyordu. Derken bir çocuk buldu ve onu alarak göğsüne yapıştırdı. siyakından da anlaşılıyor ki, kadın çocuğunu kaybetmiş, memesinde süt toplanarak bundan zarar görmeye başlamıştı. Onun için bir çocuk buldu mu onu emziriyor, hafiflemeye çalışıyordu. Kendi çocuğunu bulunca, onu alarak bağrına bastı. şerif mü'minin bütün umurunda yalnız Allah'a teveccüh ve tevekkül etmesi gerektiğine işaret etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7155-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr toptan bmâil b. Ca'fer'den rivâyet ettiler. İbn Eyyûb ki): Bize İsmail rivâyet etti. ki): Bana Ala', babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah nezdindeki azabı bilse, cennetine kimse tama' etmezdi. Kâfir de, Allah indindeki rahmeti bilse, cennetinden kimse ümidini kesmezdi.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7156-) Bana Muhammed b. Merzûk b. Binti Mehdi b. Meymun rivâyet etti. ki): Bize Ravlı rivâyet etti. ki): Bize Mâlik, Ebû'z-Zİnâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: iyilik yapmamış bir adam ailesine: Ben öidüğüm vakit beni yakın, sonra yarımı karaya, yarımı da denize saçın! Vallahi Allah bana kâ-dîrse, elbette beni alemlerden hiç birini azâb etmediği azaba çekecektir, dedi. O adam Ölünce, onun emrettiğini yaptılar. Allah da karaya emir buyurdu, o içindekini topladı. Denize emir buyurdu, o da içindekini topladı. Sonra (o adama): Bunu niçin yaptın? diye sordu. Adam: Senin haşyetinden Yarabbi! Sen daha iyi bilirsin, dedi. Bunun üzerine Allah onu affetti.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7157-) Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Abd: Ahberana, İbn Râfi' ise: Haddesena tâbirlerini kullandılar. Lâfız İbn Râfi'indir. Dedi ki): Bize Abdûrrezzak rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer haber verdi. ki): Bana Zührî şunu söyledi: Sana iki acaib hadîs rivâyet edeyim mi? Zührî dedi ki: Bana Humeyd b. Abdîrrahman, Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi. Şöyle buyurmuşlar: adam kendine israf etti. Ölüm zamanı gelince çocuklarına vasiyette bulundu ve: Ben öldüğüm vakit beni yakın. Sonra beni ezin, sonra beni rüzgâra ve denize saçın! Vallahi Rabbim bana kâdirse, beni hiç bir kimseyi azab etmediği bir azaba çeker, dedi. Onlar da kendisine bunu yaptılar. Bunun üzerine (Allah) yere: Aldığını ver, dedi. Bir de ne göresin, adam kalkmış. Ona: Seni bu yaptığına sevkeden nedir? dedi. Adam: Senin haşyetin Yarab! cevabını verdi. Yahut: Senden korkum, dedi. Allah da bu sebeple onu affetti.» hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tevhid», «Kitâbu'r-Rikâk» ve «Kitâtu-Benî İsrâil»'de tahric etmiştir. beyânına göre: Ulemâ bu hadîsin te'vilinde ihtilâf etmişlerdir. Bir taife: Bunu adamın Allah'ın kudretini inkârına hamletmek doğru değildir. Çünkü Allah'ın kudretinden şüphe eden kâfir olur. Halbuki hadîsin sonunda adam bunu Allah korkusundan yaptığını söylemiştir. Kâfir Allah'dan korkmaz. Allah da onu affetmez, demişlerdir. Onlara göre hadîsin iki te'vili vardır. Birinci tevili: Allah bana azabı takdir ettiyse, beni görülmemiş surette azab eder, manasınadır. Çünkü (kadera) ve (kaddera) fiilleri aynı mânâyadırlar. İkisi de takdir etti, demektir. İkinci te'vili: Burada (kadera) fiili, beni tazyik ederse, manasınadır. Diğer bir taife lâfzın zahiri mânâsında olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre bu adam ne söylediğini bilememiş; sözünün hakikatim kastetmemiştir. O bu sözü korku, dehşet ve şiddet şâikasıyle söylemiş, söylerken aklı başından gitmiş ve unutan gafil hükmüne girmiştir. Bu halde ise muaheze yoktur. Bazıları bu sözün Arabların mecazlarından ve bedİ'Jerinden olduğunu söylemişlerdir. Buna edebiyatta şekle yakını karıştırmak derler. Sözün şekli şüphe bildirir. Halbuki maksat şüphe değil, yakînen ilimdir. Ulemâdan bir takımları da bu adamın Allahü teâlâ’nın sıfatlarından bir sıfatı bilmediğine kail olmuşlardır. Sıfatı bilmeyen bir kimsenin kâfir olup olmadığı ihtilaflıdır. Bu adamın fetret devrinde yaşadığını söyleyenler de vardır. Bunlar o devirde mücerred tevhid kâfidir. Başka teklif yoktur, derler. Onların şeriatına göre kâfirin affı caiz olabilir, bizim şeriatımızda bu yoktur diyenler de olmuştur. kendine israf etmesinden murâd; fazla günah işlemesidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7158-) Zührî ki: Bana Humeyd dahi Ebû Küreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuş: kadın bir kedi sebebiyle cehenneme girdi. Onu bağlamış, ne doyurmuş, ne de yerin haşeratından yemesine müsaade etmişti. Nihayet kedi zayıflıktan öldü.» ki: Bunun böyle olman, bir kimse (Allah'ın rahmetine) îtimad etmesin ve başka biri Allah'ın rahmetinden ümidini kesmesin diyedir. hadîs, kedinin azâb edilmesinin haram kılınması Bâbında geçmişti. Şihab’ın onu burada zikretmesi Allah'ın nihayetsiz rahmetini duyan bir kimsenin, ona itimad ederek amelden kalmasından korktuğu içindir. Bu Bâbın ümid hadîsinin peşinden bir kadının kedi sebebiyle cehenneme girdiğini bildiren hadîsi getirmiştir M, iki zıt yani; korku ile ümid bir araya gelsin. İşte Zühri'nin: «Bir kimse Allah'ın rahmetine itimad edip kalmasın; başka bir kimse de Allah'ın rahmetinden ümidini kesmesin...» sözünün mânâsı budur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7159-) Bana Ebû'r-Rabî' Süleyman b. Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Harb rivâyet etti. ki): Bana Zübeydî rivâyet etti. Zührî ki: Bana Humeyd b. Abdirrahman b. Avf, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı: kul kendine israf etti...» buyururken işittim. «Allah da onu affetti...» cümlesine kadar Ma'mer'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuş. Kedi kissasındaki kadının hadîsini anmamıştır. hadîsinde: «Dedi ki, bunun üzerine Allah (azze ve celle) ondan bir şey alan her nesneye: Ondan aldığını ver! buyurdu...» cümlesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7160-) Bana Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'he, Katâde'den rivâyet etti. O da Ukbe b. Abdil-Câfiri şöyle derken işitmiş: Ben Ebû Saîdi Hûdri'yi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet ederken dinledim: «Sizden öncekilerden bir adama Allah mal ve çoluk-çocuk vermişti. O adam çocuklarına: Ya benim emrettiğimi yaparsınız, yahut mirasımı sizden başkasına vaisyet ederim! Ben öldüğüm vakit beni yakın (zannederim şöyle dedi). Sonra beni ezin ve rüzgâra savurun. Çünkü ben Allah nez-dınde hiç bir hayır biriktirmedim. Şüphesiz ki, Allah beni azab etmeye kadirdir, demiş, onlardan söz almıştı. Onlar da, Rabbını hakkı için kendisine bunu yaptılar. Bunun üzerine Allah Seni bu yaptığına sevkeden nedir? diye sordu. O da: korkum! cevabını verdi. Onu bu sözden başka telaf olmadı.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7161-) Bize bu hadîsi Yahya b. Habîb El-Harîsî de rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir b. Süleyman rivâyet etti. ki): Bana babam şunu söyledi. Bize Katâde rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Hasen b. Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Şeyban b. Abdirrahman Rivâyet etti. H. İbn Mûsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Velid rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. iki râvi Katâde'den rivâyette bulunmuş ve râvilerin hepsi Şu'-be'nin isnadiyle onun hadîsi gibi rivâyet etmişlerdir. Şeyban ile Ebû Avâ-ne'nin hadîsinde: «Halkdan bir adama Allah mal ve çoluk çocuk ihsan etmişti.» cümlesi: Teymî'nin hadîsinde de: «Çünkü o Allah nezdine hir hayr takdim etmemişti.» cümlesi vardır. Bu cümleyi Katâde: «Allah ındinde bir hayır biriktirmedi...» diye tefsir etmiştir. Seyhan'ın hadîsinde: «Çünkü o vallahi Allah ındinde bir hayır biriktirmemiştir...» cümlesi vardır. Ebû Avâne'nin hadîsinde ise (ibteera) kelimesi mimle (imteera) şeklinde rivâyet olunmuştur. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya»'da tahric etmiştir. Bu hadîs dahi az önceki rivâyet mânâsındadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Rahmetinin Genişliği Ve Bu Rahmetin Gadabını Geçtiğini Beyan Hakkında Bir Bab
7162-) Bana Abdû’l-A'lâ b. Hammad rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme, İshak b. Abdillah b. Ebî Talha'dan, o da Ahdurrahman b. Ebî Amra'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Rabbi (azze ve celle)’den hikâye ettikleri meyanında rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: kul bir günah işlese de: Allahım, bana günahımı bağışla! dese. Allah Tebareke ve Teâla: Kulum bir günah işledi ve bildi ki, kendisinin günahı affeden ve günahdan dolayı muaheze buyuran bir Rabbi vardır, buyurdu. Sonra kul dönse de, tekrar günah İşlese. Ve: Ey Rabbim! Bana günahımı bağışla! dese. Tebareke ve Teâla Hazretleri yine: Kulum bir günah işledi ve bildi ki, kendisinin günahı affeden ve günahdan dolayı muaheze buyuran bir Rabbi vardır, der. Sonra kul dönerek tekrar günah İşlese ve: Ey Rabbîm! Bana günahımı bağışla, dese. Tebareke ve Teâla Hazretleri (tekrar): Kulum bir günah işledi ve bildi ki, kendisinin günahı affeden ve günahdan dolayı muaheze buyuran bir Rabbi vardır. Dilediğini yap, sana günahını bağışladım, buyurur.» dedi ki: Bilmiyorum, üçünde mi, yoksa dördüncüde mi dilediğini yap! dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Günahlar Ve Tevbe Tekerrür Etse Bile Günahlardan Dolayı Edilen Tevbenin Kabulu Bâbı
7163-) Ebû Ahmed dedi ki: Bana Muhammed b. Zencûyete'l-Kuraşî El-Kuşeyrî rivâyet etti. ki): Bize Abdû’l-A'la b. Hammad En-Nersî bu isnadîa rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Günahlar Ve Tevbe Tekerrür Etse Bile Günahlardan Dolayı Edilen Tevbenin Kabulu Bâbı
7164-) Bana Abd b. Humeyd rivâyet etti, ki): Bana Ebû'l-Velid rivâyet etti. ki): Bize Hemmâm rivâyet etti. ki): Bize İshak b. Abdillah b. Ebî Talha rivâyet etti. ki): Medine'de Abdurrahman b. Ebî Amra denilen bir râvi vardı. Onu şöyle derken işittim. Ben Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken dinledim; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: Hammad b. Seleme'nin hadîsi mânâsında rivâyet etmiş; günah işlerse tâbirini üç defa zikretmiş, üçüncüde: «Ben kulumu affettim, istediğini yapsın.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Günahlar Ve Tevbe Tekerrür Etse Bile Günahlardan Dolayı Edilen Tevbenin Kabulu Bâbı
7165-) Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki) Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki) Bize Şu'be, Amr b. Mür ra'dan rivâyet etti. ki): Ebû Ubeyde'yi, Ebû Mûsa'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ederken dinledim (Şöyle buyurmuşlar): kul, bir günah işlerse...» buyururken işittim. ki: Allah (azze ve celle) gündüzün günah işleyenin şubesini kabul etmek için, geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tevbesini kabul etmek İçin de, gündüzün elini açar. (Bu) Tâ güneş baîtığı yerden doğuncaya kadar (devam eder).»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Günahlar Ve Tevbe Tekerrür Etse Bile Günahlardan Dolayı Edilen Tevbenin Kabulu Bâbı
7166-) Bize Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. ki): Bize E;,û Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Şu'be tu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Hüreyre rivâyetini Buhârî'de; Nesâî «Kitâbu’l-Yevm ve'l-Leyle»'de tahric etmişlerdir. hadîsler kulun günahı defalarca tekerrür etse bile tevbesinin kabul edileceğine delildirler. Bütün günahlarına birden tevbe etmek dahi caizdir. Kurtubî diyor ki: «Bu hadîs istiğfarın faydası büyük olduğuna ve Allah'ın rahmet ve ihsanının genişliğine delildir. Lâkin bu istiğfarın dille birlikte mânâsı da kalbde yer etmelidir. Tâ ki, ısrar ukdeleri bununla çözülsün ve pişmanlık hâsıl olsun. Yoksa maksat dili ile es-tağfirullah deyip, kalbiyle o günaha İsrar etmek değildir. Böyle bir istiğfar da istiğfara muhtaçtır.» yap...» cümlesinin mânâsı; mademki günah işlediğin vakit tevbe ediyorsun, "ben seni affederim, demektir. elini açması, tevbenin kabulü hakkında istiaredir. Burada el açmak tâbirinin kullanılması Arabların âdetine nazarandır. Onlar bir şeyden razı oldukları vakit elini açar. Razı olmazlarsa yumarlar. Yoksa el evvelce de görüldüğü vecihle Allahü teâlâ hakkında tasavvuru imkânsız olan bir şeydir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Günahlar Ve Tevbe Tekerrür Etse Bile Günahlardan Dolayı Edilen Tevbenin Kabulu Bâbı
7167-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler, (İshâk: Ahberana; Osman ise: Haddesena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Cerir, A’meş'den, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'dan daha ziyade seven kimse yoktur. Bundan dolayı kendini medhetmiştir. Allah'dan daha kıskanç kimse de yoktur. Sundan dolayı kötülükleri haram kılmıştır,» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7168-) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr ile Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Şakîk’dan, o da Abdullah’dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): daha kıskanç kimse yoktur. Bundan dolayı kötülüklerin açığını kapalısını haram kılmıştır. Allah'dan daha ziyade medhi seven kimse de yoktur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7169-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet etti' ler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan rivâyet etti. ki): Ebû Vâü'i şunu soy lerken işittim: Ben Abdullah b. Mes'ud'u şöyle derken dinledim. (Amı ona bu hadîsi Abdullah'dan sen mi işittin? diye sordum. Evet, cevâbını verdi ve hadîsi merfu olarak rivâyet etti, demiş.) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: daha kıskanç kimse yoktur. Bundan dolayı kötülüklerin açığını kapalısın de yoktur. O haram kılmıştır. Allah'dan daha ziyade medhi seven kimse un için kendini medhetmîstir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7170-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim rivâyet ettiler. (İshak: Ahberana; ötekiler: Haddesena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Mâlik b. Hâris'den, o da Abdurrahman b. Yezîd'den, o da Abdullah b. Mcs'ud'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah (azze ve celle)’den daha çok kimseye makbul değildir. Bundan dolabı kendini methetmiştir. Allah'dan daha kıskanç da kimse yoktur. Bundan dolayı kötülükleri haram kılmıştır. Ve hiç bir kimseye özür Allah'dan daha makbul değildir. Bundan dolayı kitabı indirmiş ve Peygamberlere göndermiştir» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7171-) Bize Amru'n-Nakid rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. ibrahim b. Uleyye, Haccâc b. Ebî Osman'dan rivâyet etti. ki): Yahya şunu söyledi: Bana da Ebû Seleme, Ebû Hüreyre'den rivâyet ettî. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; ki, Allah kıskanır. Mü'min de kıskanır. Allah'ın kıskanması, mü'mine haram kıldığı şeyi getirmesidir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7172-) Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti. ki) ; Bize Ebân b. Yezîd ile Harb b. Şeddâd, Yahya b. Ebî Kesir'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Haccac’ın hassaten Ebû Hüreyre'nin hadîsini rivâyet ettiği gibi rivâyette bulundu. Ama JEsma hadîsini anmadı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7173-) Yahya dedi ki: Bana da Ebû Seleme rivâyet etti. Ona da Urve b. Zübeyr rivâyet etmiş, ona da Esma binti Ebî Bekr rivâyet etmiş ki: Kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken işitmiş: (azze ve celle)’den daha kıskanç hiç bir şey yoktur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7174-) Bize Muhammed b. Ebî Bekr El-Mukaddemî rivâyet etti. ki): Bize Bişr b. Mufaddal, Hişam'dan, o da Yahya b. Ebî Kesîr’den, o da Ebû Seleme'den, o da Urve'den, o da Esma'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti ki: (azze ve celle)’den daha kıskanç hiç bir şey yoktur.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7175-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdû’l-Aziz (yani; İbn Muhammed) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Mü'min kıskanır. Ama Allah'ın kıskançlığı daha şiddetlidir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7176-) Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet ettî;. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ("Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Ben Alâ'yi bu isnadla rivâyet ederken işittim. rivâyetleri Buhârî «Kitâbu'n-Nİkâh», «Küâbu't-Tevhid» ve «Kitâbu't-Tefsir»'de; Tirmizî «Kitâbu'd-Deavât»'da; Nesâî «Kitâbu't-Tefsîr»'de tahric etmişlerdir. Kıskançlık demektir. Allahü teâlâ'ya nisbetle gayret ise: Bir şeyi mü'min kuluna menetmesi ve haram kılmasıdır. diyor ki: «Bunun hakikati kullar için maslahattır. Çünkü kullar Allah'a sena ederler. O da onlara sevab verir. Bu suretle kullar faydalanırlar. Teâlâ Hazretleri ise bütün âlemlerden ganîdir. Ona kulların medhü senası fayda vermediği gibi, onu terketmeleri de bir zarar vermez.» Fahişenin cem'idir. Fahişe kavil olsun, fiil olsun her kötü haslet demektir. İbn'l-Esîr'in beyânına göre, hadîsdeki fevâhişden murad; günahların şiddetle çirkin olanlarıdır. Fahişe çok defa zina mânâsına kullanılır. şerîf Allah'a hamdü senada bulunmanın ve ona teşbih, tehlil ve tahmid gibi zikirleri dilden bırakmamanın faziletine delildir. bir kimseye özür, Allah'dan daha makbul değildir.» cümlesi hakkında Kaadİ Iyâz: «İhtimal buradaki özürden murad; kulların yaptıkları hatalardan dolayı Allah'dan özür dilemeleri, günahlarından tevbe etmeleri, Allah'ın da onları af buyurnınsıdır.» diyor.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Allahü Teâlânın Gayreti Ve Kötülüklerin Haram Kılınması Bâbı
7177-) Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyn El-Cahderî, ikisi birden Yezid b. Zürey'den rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Kâmil'indir. ki) ; Bize Yezid rivâyet etti. ki): Bize Teymî, Ebû Osman'dan, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivâyet etti ki: Bir adam tir kadından öpücük almış. Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bunu kendisine anlatmış. Bunun üzerine: gündüzün iki tarafında ve gecenin bazı saatlerinde dosdoğru kıl! Şüphesiz ki, iyilikler kötülükleri giderir. Bu hatırlayanlara bir hatırlatmadır." Sûre-i Hûd, âyet: 114. âyet-i kerîmesi inmiş. Adam: Bu bana mı mahsus ya Resûlallah! diye sormuş. onunla amel edenlere!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Teâlâ Hazretlerinin: «şüphesiz Ki, İyilikler Kötülükleri Giderir...» Âyet-i Kerimesi Bâbı
7178-) Bize Muhammed b. Abdi’l-A'lâ rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir, babasından rivâyet etti. ki): Bize Ebû Osman İbn Mes'ud'dan rivâyet etti ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek, kendisinin bir kadına ya öpmek, ya elle dokunmak veya başka bir şeyle İsabet ettiğini söylemiş. Galiba bunun keffaretini soru-yormuş. İbn Mes'ud ki: Bunun üzerine Allah (azze ve celle) şu âyeti indirdi... Yezid'in hadîsi gibi anlatmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Teâlâ Hazretlerinin: «şüphesiz Ki, İyilikler Kötülükleri Giderir...» Âyet-i Kerimesi Bâbı
7179-) Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Cerir, Süleyman Et-Teymî'den bu isnadla rivâyet etti. ki): Bir adam bir kadına zinadan başka bir şeyle temasda bulundu. Arkacığından Ömer übnû Hattab'a geldi. O bunu ona büyülttü. Sonra Ebû Bekr'e geldi. O da bunu ona büyülttü. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi... Ve râvi Yezîd'le Mu'temir'in hadîsi gibi anlatmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Teâlâ Hazretlerinin: «şüphesiz Ki, İyilikler Kötülükleri Giderir...» Âyet-i Kerimesi Bâbı
7180-) Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybe b. Saîd ve Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Yahya: Ahberanâ; ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar, dediler ki): Bize Ebû'l-Ahvas, Simâk'den, o da İbrahim'den, o da Alkame ile Esved'den, onlar da Abdul-lah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam gelerek: Ben Medine'nin kenarında bir kadını elledim. Ama ona cima etmeksizin dokundum. İşte ben buyum. Benim hakkımda dilediğini hüküm buyur! dedi. Bunun üzerine Ömer ona: Sen kendini örtbas etmiş olsan, Allah muhakkak seni örtbas ederdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey söylemedi. Ve adam kalkıp gitti. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasından bir adam göndererek onu çağırdı ve kendisine şu âyeti okudu: gündüzün iki tarafında ve gecenin bazı saatlarında dosdoğru kıl! Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri giderir. Bu hatırlayanlara bir hatırlatmadır." Bunun üzerine cemaattan bir adam: Yâ Nebiyyallah! Bu ona mı mahsus? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bütün insanlara.» cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Teâlâ Hazretlerinin: «şüphesiz Ki, İyilikler Kötülükleri Giderir...» Âyet-i Kerimesi Bâbı
7181-) Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki) Ebû'n-Nu'man Hakem b. Abdillah El-Iclî rivâyet etti. ki) Şu'be, Simâk b. Harb'den rivâyet etti. ki): Ben İbrahim'i!: Bize: Bize dayısı o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Ebû'l-Ahvas’ın hadîsi mânâsında rivâyet ederken dinledim. O hadîsinde şunu da söyledi: «Muâz: Ya Resûlallah! Bu (hüküm) yalnız buna mı mahsus, yoksa hepimize umumî mi? dedi. «Bİlâkis hepinize umûmîdir!» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu Mevakîtü's-Salat» ve «Kitâbu't-Tefsir-'de; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu't-Tefsira'de; İbn Kîtâbu's-Salat»'da muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir!. (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelen zât Ebû’l-Yüsr'dur. Bazıları onun Amr b. Aziyye, diğer bazıları ensardan İbnû Muattip olduğunu, bir takımları ensardan Ebû Mukbil Âmir b. Kays, daha başkaları Nebhan Et-Temmâr olduğunu söylemişlerdir. Altıncı bir kavl olmak üzere Kurtubî tefsirinde onun Abhâd isminde biri olduğunu söylemiştir. Bu kavillerin en doğrusu Ebû’l-Yûsr olmasıdır. Âyet-i kerîme onun hakkında inmiştir. Bu âyette iyiliklerin kötülüklere keffâret olacağı açıkça bildirilmektedir. Yalnız hasenattan ne kastedildiği hususunda ihtilâf vardır. Sa'lebî ekser, müfessirine göre bundan murad; beş vakit namaz olduğunu söylemiş. İbnû Cerir ile diğer bazı zevat da bu kavli benimsemişlerdir. Mücâhid'e göre hasenatdan murad: tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur. Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden bir yüktür... teşbihini okumaktır. Hasenattan mutlak surette işlenen her hayı kastedilmiş olması da ihtimal dahilindedir. iki tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin saatlarındaki namazlar da: akşam ve yatsı namazlarıdır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Teâlâ Hazretlerinin: «şüphesiz Ki, İyilikler Kötülükleri Giderir...» Âyet-i Kerimesi Bâbı
7182-) Bize Hasen b. Ali El-Hulvânî rivâyet etti. ki): Bize Amr b. Âsim rivâyet etti. ki): Bize Hemmam, İshak b. Abdillah b. Ebî Talha'dan, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Ya Resûlallah! Ben hadd (-i şer'îy)'e isabet ettim. Onu bana tatbik ediver, dedi. Namaz vakti de gelmişti. Adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte namazı kıldı. Namazı eda ettikten sonra: Ya Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Hakkımda Allah'ın kitabını tatbik ediver! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizimle beraber namazda bulundun mu?» diye sordu. Adam: Evet! dedi, affolundun!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Teâlâ Hazretlerinin: «şüphesiz Ki, İyilikler Kötülükleri Giderir...» Âyet-i Kerimesi Bâbı
7183-) Bize Nasr b. Ali El-Cahdamî ile Zûheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Ömer b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize İkrime b. Ammar rivâyet etti. ki): Bize Şeddâd rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ümâme rivâyet etti. ki): Bir defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde bizde beraberinde oturmakta iken anîden bir adam gelerek: Ya Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu bana tatbik ediver! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona cevap vermeden sükût buyurdu. Sonra adam sözünü tekrarlayarak: Ya Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu tana tatbik ediver! dedi. Yine sükût buyurdular. Namaz kılındı. Ebû Ümâme ki: Ne-biyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) oradan ayrılınca bu zat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çekildiği anda peşine takıldı. Ben de bu adama ne cevap vereceğini göreyim diye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in peşine takıldım. Derken adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetişerek: Ya Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu hana tatbik ediver! dedi. Ebû Ümâme şunu söylemiş: Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: dersin, evinden çıktığın vakit güzelce abdest aldın değil mi?» diye sordu. Adam: Hay hay ya Resûlüllah! dedi. bizimle beraber namazda bulundun değil mİ?» dedi. Adam: Evet ya Resûlallah! cevabını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: Allah haddini sana bağışladı. —Yahut günahını sana bağışladı.—» buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Hudud»'da tahric etmiştir. Buradaki hadden murad; recm ve dayak gibi şer'an muayyen olan cezalar değil, ta'zirdir. Gelen zat: Ben ta'ziri icabeden bir günah işledim. Bu hususta bana ne ceza münasib görürsen ver! demek istemiştir. Evvelce de beyân ettiğimiz gibi, şer'an mikdârı belli olmayıp, hâkimin re'yirıe bırakılan cezadır. En hafif şekli, sert bakmak ve azarlamaktır. Bu ceza suçuna göre yüksele yüksele tâ idama kadar varabilir. Gelen zâtın küçük günah işlediği namazının günahına keffâret olmasından bellidir. Büyük günah işlemiş olsa, namazla sakıt olmazdı. Ulemâ şer'î haddi icâb edecek bir günahın cezası namazla sakıt olmayacağına ittifak etmişlerdir. Bazıları bu zatın ikrar ettiği haddin, şer'i had olduğunu söylemiş ; «Adam suçunu tafsilatıyla anlatmadığı için kendisine had vurulmamış Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de setr cihetini tercih ederek soruşturmamış, bilâkis haddin tatbikini gerektiren ikrar ve itirafından dönmesini telkin buyurmayı müstehab saymıştır.» demişlerdir. sonunda râvi şekketmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haddini mi yoksa günahını mı bağışladı dediğini kestirememiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Teâlâ Hazretlerinin: «şüphesiz Ki, İyilikler Kötülükleri Giderir...» Âyet-i Kerimesi Bâbı
7184-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bana babam, Katâde'den, o da Ebû's-Sıddık'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: öncekiler içinde bir adam vardı ki, doksan dokuz insan öldürmüştü. Bu sebeple dünya insanlarının en âlimi kim olduğunu sordu. Ona bir râhib gösterdiler. O da rahibe gelerek kendisinin doksan dokuz kişi öldürdüğünü söyledi, tevbesi kabul edilip edilmeyeceğini sordu. Râhib: Hayır! cevabını verdi. Adam onu da öldürdü ve bununla yüzü tamamladı. Sonra yeryüzü halkının en âlimini sordu. Ona âlim bir zat gösterdiler. Adam ona (da giderek) kendisinin yüz kişi öldürdüğünü, tevbesinin kabul edilip edilmeyeceğini arzetti. O: Evet! (Kabul edilir.) Seninle tevben arasına kim girebilir? Filân yere git. Orada Allah'a ibâdet eden insanlar vardır. Onlarla birlikte Allah'a ibâdet et! Memleketine dönme! Çünkü orası kötü yerdir, dedi. Adam gitti. Yolun yarısına varınca eceli geldi. Bu sefer onun hakkında rahmet melekleriyle azab melekleri münakaşa ettiler. Rahmet melekleri: Bu adam tevbe ederek kalbiyle Allah'a yönelerek geldi, dediler. Azab melekleri ise: O hiç bir hayır işlemedi, dediler. Bunun üzerine yanlarına insan suretinde bir melek geldi. Onu aralarında hakem yaptılar. O da: İki yerin arasını Ölçün, hangi yere daha yakınsa bu adam oralıdır, dedi. O yeri ölçtüler ve adamın gitmek İstediği yere daha yakın buldular. Bunun üzerine ruhunu rahmet melekleri kabzetti.» ki: «Hasen şunu söyledi: Bize anlatıldığına göre, bu adam ölüm kendisine gelince göğsüyle (o tarafa doğru) ilerlemiş.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Katilin Katli Çok Bile Olsa Tevbesinin Kabulü Babu
7185-) Bana Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den rivâyet etti. O da Ebû's-Sıddîk En-Nâcî'yi, Ebû Saîd-i Hudrî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ederken dinlemiş ki: adam doksan dokuz kişi öldürmüş de, tevbesi kabul edilip edilmeyeceğini sormaya başlamış. Derken bir rahibe gelerek ona da sormuş. Râhib: Senin için tevbe yoktur, demiş. Adam rahibi de öldürmüş. Sonra sormağa başlamış. Sonra bir köyden çıkarak içerisinde iyi insanlar bulunan bir köye gitmek üzere yola çıkmış. Yolun bir kısmını aldıktan sonra eceli gelmiş. Adam göğsüyle ilerlemeye çatışmış, sonra ölmüş. sefer onun hakkında rahmet melekleriyle azab melekleri münakaşa etmişler. Neticede iyi yere Ötekinden bir karış daha yakın bulunmuş ve o yer halkından sayılmış.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Katilin Katli Çok Bile Olsa Tevbesinin Kabulü Babu
7186-) Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti, ki): Bize İbn Ebî Adiy rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den bu isnadla Muâz b. Muâz’ın hadîsi gibi rivâyette bulundu. O bu hadîse şunu da ziyâde etmiştir: üzerine Allah beriki meleklere: Uzaklasın! Ötekilere de: Yaklaşın! diye vahy buyurdu.» hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya» ile «Kitâhu't-Tevbe»'de; İbn Mace «Kuabu'd-Diyât»'da tahric etmişlerdir. Korkan ve ibâdet eden, demektir. Bu kelime Hıristiyanların papazlarına ıtlak olunur. Bazıları hadîs-i şerif deki bu vak'anm Hazret-i İsa göğe çekildikten sonra vuku bulduğuna işaret görmüş: «Çünkü râhibliği Hazret-iÎsâ'dan sonra ona tâbi olanlar icâd etmiştir, demişlerdir. şerîf, kasden insan öldüren bir kimsenin tevbesi kabul edileceğini bildirmektedir. diyor ki: «Ehl-i ilmin mezhebi budur. Ulema kasden insan öldüren katilin tevbesi sahih olduğuna icma etmişlerdir. Bu hususta onlara yalnız İbn Abbâs muhalefet etmiştir. Gerçi selefden bazılarının bu mes'elede ihtilâfa düştükleri nakledilmişse de katilin tevbesi sahih değildir diyenin muradı, onu tevbeye sebep olan katiden men etmektir. Yoksa tevbesinin bâtıl olduğunu itikad etmemiştir.» önce geçmiş milletlere âid olan bu hadîsin bizim için delil teşkil etmesi büyük bir kaideye mebnîdir. Kaide şudur: Bizden öncekilerin şeriatı bizim için de şeriatdır. Elverir ki, onu bize Atfah veya Resûlü hikâye etmiş ve reddetmemiş bulunsun! Burada da Benî İsrail'den bir katilin tevbesi kabul edildiğini bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hikâye etmiş, red ve inkârda da bulunmamış, yani; bu size caiz değildir, dememiştir. Binâenaleyh katilin tevbesi hakkında bize delil olur. Vakıa kasden bir mü'min öldüren şahsın cezası ebedî cehennem olduğu nass-ı Kur'ân'la bildirilmiştir. Fakat bundan murad; bu cezayı hak etmesidir. Hanefî'lere göre bu âyetteki ebediyetten murad; uzun müddet cehennemde kalmaktır. Bazıları âyet-i kerîme'nin katli helâl itikad edenler hakkında olduğunu, bir takımları da muayyen bir adam hakkında indiğini söylerler. göre âyet-i kerîme'den murad; katilin cehennemi haket-mesidir. Bu cezayı infaz edip etmemek Allahü teâlâ'ya kalmış bir işdir. Dilerse ceza verir, dilerse affeder. Fakat katil bir müslümam haksız yere Öldürür de, bunu helâl itikad ederse, kâfir ve mürted olur. şerîf, günah isleyen kimsenin o yerden ayrılıp başka yere gitmesinin ve iyi insanlarla düşüp kalkmasının müstehab olduğuna delildir. iki şehir arasındaki mesafeyi ölçmeleri ve insan kıyafe-tindeki meleği hakem tayin etmeleri Allah'ın emriyle olduğuna hamledilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Tevbe
Konu: Katilin Katli Çok Bile Olsa Tevbesinin Kabulü Babu