Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

6672-) Bize Şeyban b. Ferruh rivâyet etti. ki) ; Bize Süleyman b. Muğîra rivâyet etti. ki): Bize Humeyd b. Hilâl, Ebû Râfi'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Şöyle dedi: Cüreyc bir manastırda ibâdet ediyordu. Derken annesi geldi. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in annesi onu çağırdığı vakit, elini nasıl kaşının üstüne koyduğunu, sonra başını ona kaldırarak çağırdığını tavsif buyurmasını Ebû Hüreyre'nin nasıl gösterdiğini bize Ebû Râfi' tavsif etti. Annesi Şöyle dedi: Yâ Cüreyc! Ben senin annenim, tenimle konuş! Annesi ona namaz kılarken tesadüf etmiş. Cüreyc: Allahım! Biri annem, biri namazım! demiş ve namazını tercih etmiş. Bunun üzerine annesi dö'nmüş. Sonra ikinci defa tekrar gelerek: Yâ Cüreyc! Ben senin annenim. Binâenaleyh benimle konuş! demiş. Cüreyc: Allahım! Biri annem, biri namazım! demiş ve (yine) namazını tercih etmiş. Annesi de: Allahım! Şüphesiz bu Cüreyc'dir. O benim oğlumdur. Kendisiyle konuştum, fakat o benimle konuşmayı kabul etmedi. Allahım! Ona fahişeleri göstermedikçe canını alma! demiş. Annesi onun fahişe fitnesine düşmesi için duâ etseydi, bu fitneye düşerdi, demiş. (Ve sözüne devamla...) Şunları söylemiş: Bir koyun çobanı onun manastırına sığınırmış. Derken köyden bir kadın çıkmış ve onunla çoban zina etmiş. Kadın hâmile kalmış. Ve bir oğlan doğurmuş. Kendisine: Bu ne? demişler. Şu manastırın sâhibindendir, demiş. Bunun üzerine köylüler baltalarıyle, bel kürekleriyle gelmişler ve Cüreyc'e seslenmişler. Fakat onu namaz kılarken bulmuşlar. Bu sebeple onlarla konuşmamış. Manastırını yıkmağa başlamışlar. Bunu görünce yanlarına inmiş. Kendisine: Şu kadına sor! demişler. O da gülümsemiş. Sonra bebeğin başını sıvazlayarak: Senin baban kim? demiş. Bebek: Benim babam koyun çobanıdır!., demiş. Köylüler çocuktan bunu işitince (Cüreyc'e): Senin manastırından yıktığımız yeri altın ve gümüşle bina edelim, demişler. O: Hayır! Lâkin siz onu eskisi gibi toprakla yapın! demiş. Sonra manastıra çıkmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye-babaya Taatın Nafile Namaz Vesaireden İleri Tutulması Bâbı
6673-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Harun rivâyet etti. ki) ; Bize Cerîr b. Hâzim haber verdi. ki): Bize Muhammed b. Şîrîn, Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuş: yalnız üç kişi konuşmuştur: Biri Meryem'in oğlu dâ, diğeri Cüreyc'in arkadaşı. Cüreyc âbid bir adamdı. Bir manastır yaptırdı. Onun içinde yaşıyordu. Derken annesi geldi, Cüreyc namaz kılıyordu. Ve: Yâ Cüreyc! dedi. Cüreyc: Yâ Rabbi! Annem ve namazım! Dedi. Ve namazına yöneldi. Annesi gitti. Ertesi gün olunca ona tekrar geldi. Cüreyc namaz kılıyordu: Yâ Cüreyc! diye seslendi. Cüreyc: Yâ Rabbi! Annem ve namazım! dedi. Ve yine namazına yöneldi. Annesi gitti. Ertesi gün olunca tekrar geldi. Cüreyc namaz kihyordu. Yâ Cüreyc! diye seslendi. Cüreyc: Ey Rabbîm! Annem ve namazım! dedi. Ve yine namazına yöneldi. Annesi: Allâhım! Fahişelerin yüzünü görmedikçe, bunun canını alma! diye dua etti. Derken Benî israil Cüreyc'i ve ibâdetini müzâkere ettiler. Fahişe bir kadın vardı. Ki güzelliği dillere destan olmuştu. (Bu kadın): İsterseniz sizin için onu fitneye düşürüvereyim, dedi. Ve ona sataştı. Fakat Cüreyc kendisine iltifat göstermedi. Müteakiben kadın Cüreyc'in manastırında mekân tutan bir çobana geldi. Ve ona kendisiyle zina imkânını verdi. O da onunla zina etti. Kadın hâmile kaldı. Doğurduğu vakit: Bu çocuk Cüreyc'dendir! dedi. (Köylüler) Cüreyc'e gelerek onu aşağı indirdiler. Ve manastırını yıktılar. Kendisini de dövmeye başladılar. Bunun üzerine Cüreyc: Size ne oluyor? dedi. Bu fahişe ile zina ettin ve senden çocuk doğurdu, dediler. Cüreyc: Çocuk nerede? diye sordu. Hemen onu getirdiler. Cüreyc: Beni bırakın da namaz kılayım! dedi. Ve namaz kıldı. Namazdan çıktıktan sonra çocuğa gelerek onun karnına dokundu ve: Ey çocuk! Senin baban kimdir? dedi. Çocuk: Filân çobandır, cevâbını verdi. Bunun üzerine köylüler Cüreyc'e yöneldiler. Onu öpüyor ve sıvazlıyorlardı. Sana manastırını altından yapalım, dediler. O: Hayır! Onu eskisi gibi çamurdan yapın, dedi. Onlar da yaptılar. Üçüncüsü: Bir zamanlar bir çocuk annesini emiyordu. (Oradan) Şahlanmış bir ata binmiş, kılık kıyafeti güzel bir adam geçti. Çocuğun annesi: Allah'ım! Oğlumu bunun gibi yap! diye duâ etti. Çocuk hemen memeyi bıraktı. Ve adama doğru dönerek ona baktı da: Allahım! Beni bunun gibi yapma! dedi. Sonra memesine dönerek emmeye başladı. Hüreyre: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şehadet parmağı ağzında ve onu emmeye başlayarak çocuğun nasıl emdiğini anlatmasını hâlâ görür gibiyim, demiş. ki: (Sonra) Oradan bir câriye geçirdiler. Sahipleri onu dövüyor ve: Sen zina ettin! Çaldın! diyorlardı. Câriye ise: Bana Allah yeter! O ne güzel vekildir, diyordu. Çocuğun annesi: Allah'ım! Oğlumu bu câriye gibi yapma! diye duâ ettî. Çocuk hemen emmeyi bıraktı ve cariyeye bakarak: Allah'ım! Beni bu câriye gibi yap! dedi. burada konuşmaya başladılar. Anne dedi ki: Boğazı tıkanasi! Güzel kıyafeti! bir adam geçti. Ben: Allah'ım! Oğlumu bunun gibi yap! dedim. Sen: Allah'ım! Beni bunun gibi yapma! dedin. Bu cariyeyi döverek ve: Sen zina ettin! Çaldın! diyerek yanımızdan geçirdiler. Ben: Allah'ım! Oğlumu bunun gibi yapma! diye duâ ettim. Sen: Allah'ım! Beni bunun gibi yap! dedin. şu karşılığı verdi: O adam bir zâlim idi. Bundan dolayı: Allah'ım! Beni onun gibi yapma! dedim. Bu cariyeye ise: Sen zina ettin! diyorlar. Halbuki zina ermemiştir. Çaluın! diyorlar. Halbuki çalmamıştır. Bu sebeple: Allah'ım! Bern bunun gibi yap! dedim. hadîsi Buhârî «Ehâdîsül-Enbiya» bahsinde tahric etmiştir. «Beşikte konuşanların üçe inhisar ettirilmesinde nazar ve teemmül vardır.» demişse de Aynî , Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hadîsine karşı bu süzün edebe aykırı düştüğünü belirterek şunları söylemiştir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu beşikte konuşanların üçten ziyâde olduğunu bilmezden önce söylemiştir. O kendisine gelen vahye istinad ederek üç kişinin beşikte konuştuğunu haber vermiştir. Yoksa beşikte konuşan çocukların sayısı yedidir.» Yûsuf (aleyhisselâm)'a şâhidlik eden çocuk, Fir'avn’ın ateşe atmak istediği kadının çocuğu, Yahya (aleyhisselâm) vb. bunlar meyânındadır. ve Deyr: Şehirlerden uzakta hıristiyan papazlarının ibâdet için çekildikleri manastır ve kiliselerdir. şöyle bir sual hatıra gelebilir. Namazda konuşmak namazı bozduğu halde Cüreyc neden namazda konuşmuştur? Hâdise Benî İsrail zamanında geçmiştir. Onların şeriatında namazda konuşmak mubah idi. Nitekim İslâmiyetin ilk zamanlarında müslümanlara da mubahtı. Sonra bu hüküm neshedilmiştir. Maamafih Cüreyc'in konuşmasını kelâmı nefsiye hamledenler de olmuştur. Yani; hakîkaten konuşmuş değil, içinden geçirmiştir. ki: Cüreyc iki şeyden birini tercih etmek mecburiyetinde kalmıştır. Yâ annesine cevab verecek, ya namazına devam edecektir. O namaza devamı tercih etmiş, fakat Allahü teâlâ annesinin duasını kabul buyurarak Cüreyc'i bir fahişe ile karşı karşıya getirmiştir. Ulemâ diyorlar ki: «Bu hal Cüreyc'in annesine cevâb vermesinin daha doğru olduğuna delildir. Çünkü kıldığı namaz nafile idi. Annesine itaat ederek cevab vermesi ise vâcib idi. Anneye âsî olmak haramdır. Namazını hafif tutarak çabuk bitirmesi annesine cevab verdikten sonra tekrar kılması da mümkündü. İhtimal ki, annesinin kendisini ibâdethanesinden ayrıhp dünyaya müteallik işlere davet edeceğinden çekinmiştir.» «Senin baban kimdir?» denilmesi iki vecihle izah olunur:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anneye-babaya Taatın Nafile Namaz Vesaireden İleri Tutulması Bâbı
6674-) Bize Şeybân b. Ferruh rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti: yere sürünsün! Sonra burnu yere sürünsün! Sonra burnu yere sürünsün!» buyurmuşlar. Kimin ya Resûlallah? diye sorulmuş. anında annesi ile babasından birine yahut her ikisine yetişip de, onlar sebebiyle cennete giremeyenini» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anne Ve Babasına Yahut Onlardan Birine İhtiyarlığı Anında Yetişip De Cennete Giremeyen Kimsenin Zelil Olacağı Bâbı
6675-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yere sürünsün! Sonra burnu yere sürünsün! Sonra burnu yere sürünsün!» buyurdular. Kimin ya Resûlallah? denildi. anında annesi ile babasından birine yahuî her ikisine ye-tişîp de, sonra cennete giremeyenin!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anne Ve Babasına Yahut Onlardan Birine İhtiyarlığı Anında Yetişip De Cennete Giremeyen Kimsenin Zelil Olacağı Bâbı
6676-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Mahled, Süleyman b. Bilâl'den naklen rivâyet etti. ki): Bana Süheyl, babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa: yere sürünsün!» buyurdular. râvi yukarki hadîsin mislini rivâyet etmiştir. eııfü» tâbiri asıl itibariyle burnu toprağa sürtündü mânâsına gelirse de, burada ondan murad zelil ve hakîr oldu, demektir. Bazıları kötü ve kepaze oldu mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Hadîs-i şerif anaya, babaya itâata teşvik etmekte ve bunun sevabının büyük olduğunu bildirmektedir. Anneye, babaya bilhassa ihtiyarladıkları zaman nafakalarını vermek ve hizmetlerinde bulunmak gibi İtâatlar cennete girmeye sebepdîr. Bu hususda kusur eden, o nimete nail olamıyacaktır. İşte burnu yere sürünsün tâbirinin mânâsı budur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Anne Ve Babasına Yahut Onlardan Birine İhtiyarlığı Anında Yetişip De Cennete Giremeyen Kimsenin Zelil Olacağı Bâbı
6677-) Bana Ebû't-Tahîr Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehh haber verdi. ki): Hana Saîd b. Ebî Eyyûb, Velid b. Ebû'l-Velid'den, o da Abdullah b. Dinar'dan, o da Abdullah b. Ömer'den naklen haber verdi ki, Bedevilerden bir adam, kendisine Mekke yolunda rastlamış. Abdullah ona selam vermiş ve kendisini binmekte olduğu bir eşeğe bindirmiş. Basında bulunan bir sarığı da ona vermiş, İbn Dinar ki: Biz kendisine: Allah hay fim versin! Bunlar bedevilerdir; bunlar aza da razı olurlar, dedik. Bunun üzerine Abdullah sunu söyledi: Bunun bahası Ömer b. Hattab'ın dostu idi. Hakikaten ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: ki, iyiliğin en iyisi, evlâdın baba dostlarını sılede bulunmasıdır.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Baba, Anne Ve Benzerlerinin Dostlarına Sile Yapmanın Fazileti Bâbı
6678-) Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Hayve b. Şureyh, İhnü'l-Hâd'dan, o da Abdullah b. Dinar'dan, o da Abdullah b. Ömer'den naklen haber verdi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): en iyisi, kişinin baba dostuna sılede bulunmasıdır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Baba, Anne Ve Benzerlerinin Dostlarına Sile Yapmanın Fazileti Bâbı
6679-) Bize Hasen b. Ali El-Hulvânî rivâyet etti. ki): Bize Ya'kub b. ibrahim b. Sa'd rivâyet etti. ki): Bize babamla Leys b. Sa’d hep birden Yezid b. Abdillah b. Usame b. Hâd'dan, o da Abdullah b. Dinar'dan, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, kendisinin bir eşeği varmış. Mekke'ye çıktığında deveye binmekten bıktığı zaman onun üzerinde rahatlanırımış. Bir de başına sardığı sarığı varmış. Bir gün bu eşeğin üzerinde iken aniden yanından bir bedevi geçmiş. Abdullah (ona): Sen filân oğlu filânın oğlu değil misin? diye sormuş. Bedevi: Evet! cevâbını vermiş. Abdullah hemen eşeği ona vermiş. Ve: Buna bin! demiş. Sarığı dahi vererek: Bunu başına sar! demiş. Bunun üzerine arkadaşlarından biri Abdullah'a: Allah sana mağfiret buyursun. Bu bedeviye üzerinde rahatlandığın bir eşek verdin. Bİr de sarık verdin ki, onu kendi başına sarıyordun, demiş. Abdullah ; Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: babası öldükten sonra baba dostlarına silede bulunması, iyiliğin en iyisindendir.» buyururken işittim. Bunun babası da Ömer'in dostu idi, demiş. hadîs-i şerif baba dostlarına şilede bulunmanın faziletine delildir. bulunmaktan murad; onların ziyaretlerine gitmek, kendilerine ikram ve ihsanda bulunmak, gerekirse yardımlarına koşmaktır. Buna sebep baba olduğu için, dostuna yapılan her nevi ihsan ve ikram babaya da yapılmış gibi olur. Annelerle dedelerin, hocaların, karı ve kocaların dostlarına yapılan ikram da aynı hükümdedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Hatice'nin dostlarına yaptığı İkramı evvelce görmüştük. şerif baba hakkının pek büyük olduğuna da işaret etmektedir. Çünkü babanın dostlarına yapılan ikram ve ihsan, iyiliğin en faziletlisi olunca bizzat babaya yapılan ikramın faziletini dille ta'rife imkân kalmaz.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Baba, Anne Ve Benzerlerinin Dostlarına Sile Yapmanın Fazileti Bâbı
6680-) Bana Muhammed b. Katim b. Meymûn rivâyet etti. ki): Bize İbn Mehdî, Muâviye b. Sâlih'den, o da Ahdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr'den, o da tabasından, o da Nevvâs b. Sem'ân El-Ensârî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e iyilik ve günahı sordum da şöyle buyurdular: ahlâkın güzelliğidir. Günah ise, kalbinde gıcık yapan ve başkalarının muttali olmasından hoşlanmadığın şeydir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İyilik Ve Günahın Tefsiri Bâbı
6681-) Bana Harun b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Muâviye (yani İbn Salih) Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr'den, o da babasından, o da Nevvâs b. Sem'an'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e birlikte Medine'de bir sene kaldım. Suâl sormaktan başka beni hicretten men eden bir şey yoktu. Bizden bîrimiz hicret etti mi,' Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir şey sormazdı. Ben kendisine iyilik ve günahı sordum. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); ahlâk güzelliğidir. Günah ise, kalbinde gıcık yapan ve başkalarının muttali olmasını istemediğin şeydir.» buyurdular. metnindeki ensârî tâbiri hakkında Ebû Ali El -Ceyyânî: «Bu vehmdir. Doğrusu Kilâb'î olacaktır. Çünkü Nevvâz meşhur bir Kilâbîdir.» demiştir. Kâdî Iyâz ile Ma'zirî dahi onun Kilâbî ismiyle meşhur olduğunu söylemişlerdir. İhtimal ensârın müttefiki imişdir. beyânına göre birr: Sile, lütuf, iyilik, güzel geçinmek ve tâat mânâlarına gelir. Hadisdeki «Ahlâk güzelliği» ifadesi bu mânâların hepsine şâmildir. gıcık yapmaktan murad; şüphe hâsıl etmek ve günah olacağına korku vermektir. Kâdî Iyâz ile başkalarına göre «Suâl sormaktan başka, beni hicretten inen eden bir şey yoktu.» cümlesinden murad Medîne'de ziyaretçi gibi kalmasıdır. Oraya hicretine mâni olan şey Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e din hususunda suâl sormaktır. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ziyaretçilerin suâl sormasına müsaade eder, muhacirlere etmezdi. Muhacirler gelen ziyaretçilerin suâl sormalarından memnun kalırlardı. Çünkü kendileri de bundan istifâde ederlerdi. Bu husûsda bedevi vesâir ziyaretçiler ma'zur görülürlerdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: İyilik Ve Günahın Tefsiri Bâbı
6682-) Bize Kuteybe b. Saîd b. Cemil b. Tarif b. Abdillah Es-Sekafî ile Muhammed b. Ahbâd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Katim (bu zât İbn İsmail'dir), Muâviye'den rivâyet etti. Bu zât Benî Hâşim'in azatlısı İbn Ebî Müzerrid'dir. ki): Bana amcam Ebû'l-Hubab Saîd b. Yesâr, Ebû Hüreyre'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: Allah mahlûkatı yaratmıştır. Onlardan fariğ olduğu vakit rahm ayağa kalkmış: Bu, kat'edilmekten sığınanın makamıdır, demiş. Teâlâ Hazretleri: Evet! Sana sile yapana, benim sile yapmama; senden alâkayı kesene, benim de alâkayı kesmeme razı değil misîn? buyurmuş. Rahm: Evet, razıyım, demiş. Teâla Hazretleri de: Bu sana verilmiştir.» buyurmuştur. sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Siz döner de yeryüzünde fesad çıkarır ve akrabalık alâkasını keser misiniz? Bunlar öyle kimselerdir ki, Allah kendilerine lânet etmiş; kulaklarmı sağır, gözlerini kor eylemiştir. Acaba bunlar Kur'ân'ı te-! debbür mü etmiyorlar. Yoksa kalblerin üzerinde kilitleri mi var!" Sûre-i Muhammed, Âyet: 22-24. âyet-i karîmesini okuyuverin!» buyurdular. hadîsi Buhârî «Tevhîd», «Edeb» ve «Tefsir» bahislerinde; Nesâî «Tefsîr»de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir; Iyâz diyor ki: «Sile yapılan, kendisinden alâka kesilen ve iyilik edilen rahim ancak ve ancak mânâlardan bir mânâdır; cisim değildir. O hısımlık ve nesebten ibaret olup, bunları ana rahmi bir araya toplar ve birbirlerine eklenirler. İşte bu eklenmeye rahim denilmiştir. Rahimden ayağa kalkmak ve konuşmak beklenemez. Binâenaleyh burada onun ayağa kalkması ve Arş'a asılması, Arapların âdetine göre bir darb-ı mesel ve güzel bir istiare olur. Maksad: Sılâ-i rahim yapanların şanını ve faziletini yükseltmek, yapmayıp alâkayı kesenlerin bu isyanları sebebi ile işledikleri günahın büyük olduğunu anlatmaktır. Bundan dolayıdır ki, isyana «kesmek» denilmiştir. Sanki bu isyan, ekleyen vasıtayı kesmiştir.» hakikati: Atıyye, şefkat ve merhamet mânâlarına gelir, ki Allah'ın kullarına bir lütf-u ihsanı ve bir rahmetidir. Daha açık tâbirle sılâ-i rahim: Akrabayı ziyaret ederek hallerini sormak, gerekirse yardımlarına koşmak, uzakta iseler mektuplaşmak, selâm göndermek sureti ile aradaki manevî bağın kopmamasına dikkat etmektir. Bağın kopmasına «kat-i rahim» denir ki, büyük günahtır. Mamafih sılâ-i rahimin dereceleri vardır. En yüksek derecesi farzdır, bunu terk eden günahkâr olur. En aşağı derecesi de selâmı-kelâmı kesmektir. Silenin kimlere farz olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bazıları biri erkek, diğeri kadın olsa birbirlerine nikâh düşmeyecek derecede yakın akrabaya farz olduğunu söylenmişlerdir. Bu takdirde amca oğulları ile dayı oğullarına larz değildir. Bir takımlarına göre miras Bâbında zevil erhâm denilen bütün akrabaya farzdır. Nevevî bu ikinci kavlin daha doğru olduğunu söylüyor. zikri geçen âyet-i kerime Benî Ümeyye ile Benî Hâşim kabileleri hakkında nâzil olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
6683-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Vekî', Muâviye b. Ebî Müzerrid'den, o da Yezid b. Rûmân'dan, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Arş'a asılıdır. Beni sile edeni, Allah sile eylesin! Beni (mle alâkayı) keseni Allah da kat' etsin! der.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
6684-) Bana Züheyr b. Harb ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân, Zührî'den, o da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti: terk eden cennete giremez!» buyurmuşlar. Ebî Ömer şunu söyledi: «Süfyân: Sıle-i rabınıi terkedenİ kas-dediyor; dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
6685-) Bana Abdullah b. Muhammed b. Esma' Ed-Dubaî rivâyet etti. ki): Bize Cüveyriye, Mâlik'den, o da Zührî'den naklen rivâyet etti. Ona da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'inı haber vermiş. Ona da babası haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): rahimi kesen cennete giremez!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
6686-) Bize Muhammed b. Râfİ' ile Abd b. Humeyd, Abdürrazzâk'dan, o da Ma'mer'den, o da Zührî'den naklen bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmiş ve: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den dinledim.» demiştir. b. Mut'im rivâyetini Buhârî «Kitâbü'l- Edeb»'de; Ebû Dâvûd «Zekât» bahsinde; Tirmizî «Kitâbü'l-Birr»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. bahsinde de görüldüğü vecihle bu gibi hadîsler iki suretle te’vil olunurlar. Bunlardan biri: Hiç bir sebep ve şüphe yokken haram olduğunu bile bile kat'ı rahimi helâl i'tikad etmesidir. Böylesi kâfirdir; ebediyyen cehennemde kalacak, cennet yüzü görmeyecektir. te'vîl: Cennete ilk girenlerle beraber giremez; cehennemde cezasına kadar azâb gördükten sonra girer. Çünkü sıla-i rahmi inkâr etmemiş; yalnız îcâbmı yapmamakla günahkâr olmuştur. îmânını kurtaran bir kimse er geç mutlaka cennete girecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
6687-) Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn ŞihâV-dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. Enes şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: kim rızkının bollaştırılmasını yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse sıla-i rahimini yapıversin!» 1. uy ürürken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
6688-) Bana Abdülmelik b. Şuayb b. Leys de rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Ukayl b. Hâlid rivâyet etti, ki): İbn Şihâb şunu söyledi: Bana Enes b. Mâlik haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim rızkının bollaştırılmasını ve ecelinin geciktirilmesini arzu ederse islam rahimini yapıversin!» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Kitâbü'l-Buyû'»'da; Ebû Dâvûd «Zekât» bahsinde; Nesâî «Tefsîr»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. şerif sıla-i rahimin rızkı arttıracağına, eceli geciktireceğine delâlet etmektedir. Burada hemen meşhur sual karşımıza çıkar: Ecellerle rızıklar takdir edilmiştir. Onlar ne artar, ne eksilir. Cenâb-i Hak: geldiği vakit ne bir an geri bırakılırlar, ne de bir an evvele alınırlar!» buyurmuştur. Ulemâ bu suâle birkaç vecihle cevap vermişlerdir:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
6689-) Bana Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Alâ' b. Abdirrahman'ı, babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ederken dinledim ki, bir adam: Ya Resûlallah! Benim hısımlarım var! Ben onlara sıla yapıyorum; onlar benimle alâkayı kesiyorlar! Ben onlara iyilik ediyorum; onlar bana kötülük! Ben onlara yumuşak davranıyorum; onlar bana karşı cahillik ediyorlar! Demiş. Bunun üzerine: dediğin gibi isen, sanki onlara sıcak kül yediriyor gibisin! Sen bu minval üzere devam ettikçe Allah tarafından onlara karşı seninle daima bir yardımcı bulunacaktır!» buyurmuşlar. Sıcak kül demektir. Zahir: Arka dayak, yardımcı mânâsına gelir. cahillikten murad: Kötü sözdür. şerif bir teşbihtir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu zâtın örnek davranışı karşısında akrabasının gösterdikleri küstahlıktan dolayı başlarına gelecek elem ve ıztırâbı, sıcak kül yiyenin ıztırabina benzetmiştir. Yani onunla akrabalık alâkasını kesip kendisine ezâ ettikleri için büyük vebal altında kalmışlardır. göre hadîsin mânâsı: «Sen onlara iyilik etmekle kendilerini tahkir ve rezil ediyorsun! Yaptıkları aşağılıktan sıcak kül yemiş gibi elem duyuyorlar!» demektir. Bir takımları da: «Bu hadîsten murad: Senin yedirdiğin ni'metler, sıcak kül gibi onların mi'de ve bağırsaklarını yakacaktır!» demek olduğunu söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sıle-i Rahmin Lüzumu, Kati Rahimin Haram Kılınması Bâbı
6690-) Bana Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Enes b. Malik'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): buğz etmeyin! Birbirinize hasedük çekmeyin! Ve birbirinize sırt çevirmeyin! Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun! Bir müslümana kardeşini üç geceden fazla terk etmesi helâl olamaz!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Birbirine Hasedlik Çekmenin, Düşmanlık Etmenin Ve Sırt Çevirmenin Haram Kılınması Bâbı
6691-) Bize Hâcib b. Velîd rivâyet etti, ki): Bize Muhammed b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Velîd Ez-Zübeydî, Zührî'den rivâyet etti. ki): Bana Enes b. Mâlik haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar, H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Birbirine Hasedlik Çekmenin, Düşmanlık Etmenin Ve Sırt Çevirmenin Haram Kılınması Bâbı
6692-) Bana bu hadîsi Harmele b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bana İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbnü Şihâb'dan, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Mâlik'in hadîsi gibi rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Birbirine Hasedlik Çekmenin, Düşmanlık Etmenin Ve Sırt Çevirmenin Haram Kılınması Bâbı
6693-) Bize Züheyr b. Harb ile İbn Ebi Ömer ve Amru'n-Nâkid, hep birden İbn Uyeyne'den, o da Zührî'den naklen bu isnâdla rivâyette tu-lundular. İbn Uyeyne: «Birbirinizle alâkayı kesmeyin!» cümlesini ziyâde etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Birbirine Hasedlik Çekmenin, Düşmanlık Etmenin Ve Sırt Çevirmenin Haram Kılınması Bâbı
6694-) Bize Ebû Kâmil rivâyet etti. ki): Bize Yezîd (yani İbn Zürey') rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd de ikisi birden Abdürrazzâk'dan rivâyet ettiler. Bu râvilerin hepsi Ma'mer'den, o da Zührî'den bu İsnadla rivâyette bulunmuşlardır. Ma'mer'den rivâyeti, Süfyân'ın Zührî'den rivâyeti gihidir; dört hasleti birden zikreder. Abdürrazzâk'ın rivâyetinde ise: «Birbirinize hasedlik çekmeyin! Birbirinizle alâkayı kesmeyn! Ve birbirinize sırt çevirmeyin!» şeklindedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Birbirine Hasedlik Çekmenin, Düşmanlık Etmenin Ve Sırt Çevirmenin Haram Kılınması Bâbı
6695-) Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvûd rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): hasedlik çekmeyin! Birbirinize buğz etmeyin. Ve birbiri-ı'izle alâkayı kesmeyin! Kardeş olun ey Allah'ın kulları!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Birbirine Hasedlik Çekmenin, Düşmanlık Etmenin Ve Sırt Çevirmenin Haram Kılınması Bâbı
6696-) Bu hadîsi bana Aliy b. Nasr El-Cehdamî rivâyet etti. ki): Bize Vehb b. Cerîr rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, bu isnâdla bu hadîsin mislim rivâyet etti. Ve: «Allah'ın size emrettiği gibi- ifadesini de ziyâde eyledi. hadîsi Buhârî «Kitâbü’l-Edeb»’in bir iki yerinde Ebû Hüreyre ve Enes (radıyallahü anh)'dan tahrîc etmiştir. Hased: Bir ni'metin dîn kardeşinden alınıp kendisine verilmesini istemektir, ki pek çirkin bir şeydir.: Buğz: Sevginin zıddıdır. Birbirlerine sırt çevirmek demektir. Kâdî Iyâz'a göre bundan murad: Birbirinize düşmanlık etmeyin! demektir. «Birbirinizi terk etmeyin!» mânâsına geldiğini söyleyenler de vardır. diyor ki: «Bu gibi şeyler kazanmakla elde edilmez. Binâenaleyh onları teklif de doğru değildir. Buradaki nehiy onların sebeplerine hamledilir. Yani buğzu, hasedliği ve küsüşmeyi îcabeden işleri yapmayın! demektir.» rivâyetindeki dört hasletten murad: Buğzetmemek, hasedlik çekmemek, birbirine sırt çevirmemek ve kardeş olmaktır. Şafiîler'e göre bu hadîs bir müslümanın dîn kardeşi ile üç günden fazla dargın kalmasının haram; üç gün dargınlığın ise mubah olduğuna delildir. Üç günden fazla süren dargınlığın haram olduğuna nassı ile, üç günlük dargınlığın mubah olduğuna ise mefhûm-ı muhalifi ile delâlet etmektedir. Üç günlük dargınlığın affedilmesi, insanın yaradılışında gadab ve kötü huyluluk bulunduğundandır. göre mefhum-ı muhalefet sahih delîl değildir. Onlarca üç günden fazla dargınlığm haram olduğunu beyân, üç gün dargın durmanın helâl olmasını iktizâ etmez. bu dargınlığın dünyaya aid bir iş için üç gün olduğunu, âhiret için olursa üç günden fazla dargın durmanın meşru' kılındığını söylemiş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Tebûk gazasına iştirak etmeyen üç kişi ile elli gün konuşmadığını, ashabına da onlarla konuşmamalarını emrettiğini buna misal göstermişlerdir. Bilâhare bu zevatın tevbeleri kabul buyurulduğuna dair âyet inmiş ve müslümanlar kendileri ile konuşmaya başlamışlardır. sırf bir selâmla sona erip ermiyeceği ulemâ arasında ihtilaflıdır. Cumhûra göre mücerred bir selâm vermek veya almakla dargınlık sona erer. Bu rivâyette İmâm Mâlik'in kavli de budur. İmâm Ahmed'e göre dostluk eski haline dönmedikçe dargınlık geçmiş sayılmaz. Mâlikîler'den İbn Kâsım'in kavli de budur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Birbirine Hasedlik Çekmenin, Düşmanlık Etmenin Ve Sırt Çevirmenin Haram Kılınması Bâbı
6697-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, İbnİ Şihâb'dan dinlediğim, onun da Ata' b. Yezîd El-Leysî'den, onun da Ebû Eyyûb El-Ensârî'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müslümana kardeşini üç geceden fazla terk etmesi helâl değildir. Birbirlerine karşı gelirler; o yüz çevirir; bu da yüz çevirir. Bunların hayırlısı, baştan selâm verendir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Şeri Bir Özür Yokken Üç Geceden Fazla Dargınlığın Haram Kılınması Bâbı
6698-) Bize Kuteyhe b. Saîd İle Ebû Bekir b. Ebî Şeyle ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Harmele b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Hâcib b. Velîd dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed karb, Zübeydî'den rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim El-Hanzalî ile Muhammed b. Râfi' ve Abd b. Jrmeyd, Abdürrazzâk'dan, o da Ma'mer'den naklen rivâyet ettiler. Bunların hepsi Zührî'den Mâlik'in isnadı ile onun hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız: «O yüz çevirir; bu da yüz çevirir.» cümlesi müsihâî Çünkü bu râvilerin Mâlik'den mâda hepsi hadîslerinde: «O yan döner; bu da yan döner.» demişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Şeri Bir Özür Yokken Üç Geceden Fazla Dargınlığın Haram Kılınması Bâbı
6699-) Bize Muhammed b. Râfi’ rivâyet etti. ki): Bize jammed b. Ebî Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk (Bu zât Ebû Osman'dır) Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den naklen haber verdi (sallallahü aleyhi ve sellem): kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.» Buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Şeri Bir Özür Yokken Üç Geceden Fazla Dargınlığın Haram Kılınması Bâbı
6700-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdilazîz (yani İbnü Muhammed) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): geceden fazla terk etmek yoktur.» buyurmuşlar. Eyyûb hadîsini Buhârî «Kitâbü’l-Edeb» ve «Kitâbu’l-İstîzan»'da; Ebû Dâvud «Kitâbu’l-istîzan»'da; Tirmizî Kitâbu'l-Birr»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Hüküm itibariyle Hadîs-i şerif bundan önceki rivâyetler gibidir, mam Şafiî, İmâm Mâlik ve diğer bir takım ulemâ selâ-n dargınlığa son verdiğine bununla istidlal etmişlerdir. Mektubla veya Slâm göndermekle dargınlığın sona erip ermeyeceği hususunda iki kavil vardır. Birinci kavle göre sona ermez; çünkü konuşmamalardır. Esah olan ikinci kavle göre ise selâm göndermekle dargınlık ortadan kalkar. imanla muhatabdır; namaz, oruç gibi fer'i amellere muha-tjab değillerdir.» diyen Hanefîler bu hadîsle istidlal etmişlerdir. göre küffâr hem iman, hem de amellerle muhatabdırlar. Onlarca bu hadîsdeki müslüman kaydışeriatın teklifini müslüman kabul ettiği içindir. şerif dargınlardan ilk söze başlayanın daha hayırlı olduğuna delildir. Çünkü selâm vermek veya hal-hatır sormak gibi sözlerle ilk konuşan taraf hayr işlemiş, karşıdakini de hayr işlemeye yani cevab vermeye teşvik etmiş olur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Şeri Bir Özür Yokken Üç Geceden Fazla Dargınlığın Haram Kılınması Bâbı
6701-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'c, Ebû'z-Zinâd'dan dinlediğim, onun da A'rac'dan, onun da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sakının! Çünkü zan sözün en yalanıdır. Başkalarının konuştuğunu dinlemeyin! Tecessüs ve münâfese yapmayın! Birbirinize hasedlik çekmeyin! Birbirinize buğz etmeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin! Kardeş olun ey Allah'ın kulları!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sü-i Zan, Tecessüs, Münafese, Müşteri Kızıştırma Ve Benzerlerinin Haram Kılınması Bâbı
6702-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdül-âzîz (yani İbn Muhammed) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Ucsulüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) t konuşmayın! Birbirinize sırt çevirmeyin! Başkalarının konuştuğunu dinlemeyin! Biriniz diğerinin satışı üzerine satış yapmasın! Kardeş olun ey Allah'ın kullan!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sü-i Zan, Tecessüs, Münafese, Müşteri Kızıştırma Ve Benzerlerinin Haram Kılınması Bâbı
6703-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Â'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hasedlik çekmeyin! Birbirinize buğz etmeyin! Tecessüsde ulunmayın! Başkalarının konuştuğunu dinlemeyin! Müşteri kızıştırması da yapmayın! Kardeş olun ey Allah'ın kulları!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sü-i Zan, Tecessüs, Münafese, Müşteri Kızıştırma Ve Benzerlerinin Haram Kılınması Bâbı
6704-) Bize Hasen b. Aliy El-Hulvânî ile Aliy b. Nasr El-Cehdamî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vehb b. Cerîr rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Â'meş'den bu isnâdla: şileyi kesmeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin! Birbirinize buğz etmeyin! Birbirinize hasedlik çekmeyin! Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun!» şeklinde rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sü-i Zan, Tecessüs, Münafese, Müşteri Kızıştırma Ve Benzerlerinin Haram Kılınması Bâbı
6705-) Bana Ahmed b. Saîd Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Habbân rivâyet etti. ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. ki): Bize Süheyl, babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti: buğz etmeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin! Birbirinize münâfese yapmayın! Kardeş olun ey Allah'ın kulları!» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Edeb»'de tahrîc etmiştir. Buradaki zandan murad başkalarına sû-i zanda bulunmaktır. Hattabî diyor ki: «Sû-i zan hatırdan gelip geçen şeyler değil, zannı hakikat kabul edip tasdikde bulunmaktır. Zira hatırdan gelip geçen şeylerin önünü almak elde değildir. Iyâz, Süfyân'mşu sözünü nakleder: «Kulu günaha sokan zan, kabul edip konuştuğu zandır. Hatırından geçeni soyle-mezse günaha girmez.» Bu hususta evvelce izahat vermiştik. Casusluk etmek, başkalarının gizli şeylerini araştırmaktır. Bu kelime ekseriyetle şer hususunda kullanılır. Gizli şerrin sahibine casus derler. Nitekim hayrı gizleyene de namus denilir. Başkalarının sözünü dinlemektir. Bazıları; tecessüs bir sırrı başkası için dinlemektir; tahassüs ise kendisi için dinlemektir, demiş. Bir takımları her ikisinin aynı mânâya geldiğini ve ikisinin de bilinmeyen hal ve haberleri Öğrenmek istemek mânâsına geldiğini söylemişlerdir. ve münafese; bir şeyin yalnız kendisinde olmasını istemektir. Çirkin söz mânâsına gelir. kızıştırmak, başkalarının pazarlığı üzerine pazarlık yapmak meseleleri alış-veriş bahsinde görülmüştü. zan; tecessüs hasedlik ve emsali şeyler Kur'ân âyetleriyle de haram kılınmışlardır. zannın mukabili hüsn-ü zan'dır Sisn-ü zan yani bir kimsenin hal-ü tavrını iyiye yorarak ondan hayır beklemek müslümana yaraşan bir harekettir. Hüsn-ü zan'nın vâcib olduğu yerler bile vardır. Meselâ; Teâlâ Hazretleri hakkında hüsn-ü zan'da bulunmak vâcibdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Sü-i Zan, Tecessüs, Münafese, Müşteri Kızıştırma Ve Benzerlerinin Haram Kılınması Bâbı
6706-) Bize Abdullah b. Mesîeme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Dâvud (yani İbn Kays) Âmir b. Küreyz'in azatlısı Ebû Saîcden, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hasedlik çekmeyin! Müşteri kızıştırmayın! Birbirinize buğz-etmeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin! Biriniz diğerinin pazarlığı üzerine satış yapmasın! Kardeş olun ey Allah'ın kulları! Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez; onu yardımsız bırakmaz; onu tahkir etmez. —Uç defa kalbine işaret ederek—Takva şuradadır. Kişiye kötülük namına müslüman kardeşini tahkir etmesi kâfidir. Müslümanın her şeyi, kanı, malı ve İrzı müslümana haramdır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Müslümana Zulüm Ve Tahkir Terzil Etmenin, Kanının, Irzının Ve Malının Haram Kılınması Bâbı
6707-) Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. (Dedi d): Bize İbn Vehb Üsâme'den (bu zat İbn Zeyd'dir) rivâyet etti. O da Abdullah b. Amir b. Küreyz'in azatlısı Ebû Saîd'i şöyle derken işitmiş: Ben Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken dinledim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki... Râvi Dâvûd'un hadîsi gibi nakletmiş, biraz ziyâde ve noksan yapmıştır. Yaptığı ziyâdeden biri şudur: ki, Allah sizin bedenlerinize ve suretlerinize bakmaz, lâkin kalblerinize bakar.» Ve parmaklarıyle göğsüne işaret etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Müslümana Zulüm Ve Tahkir Terzil Etmenin, Kanının, Irzının Ve Malının Haram Kılınması Bâbı
6708-) Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Kesîr b. Hişâm rivâyet etti, ki): Bize Ca'fer b. Burkan, Yezîd b. Esam'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; lâkin kalblerinize ve amellerinize bakar.» buyurdular. müslümanla kardeş olduğunu evvelce izah etmiştik, Yardımsız bırakmak, rezil etmek mânâlarına gelir. Burada maksad dinde olduğu halde, bir müslüman din kardeşini zâlime karşı müdafaadan ve ona yardımdan geri kalmaz, demektir. şuradadır...» sözünden murad: Zahirî amellerle takva hâsıl olmaz. Takva ancak kalbde yer eden Allah'ın azameti Allah korkusu ve murakabesi ile olur, demektir. Allah'ın bakması müzacat ve muhasebesinden kinayedir. Bu muhasebe zahire bakarak değil, kalbdeki inanca göredir. «Allah'ın bakması her şeyi ihatalı bir şekilde görmesidir.» diyor. Ulemâdan Bazıları bu hadîsle istidlal ederek: «Akıl başta değil, kalbdedir.» demişlerdir. Bu mes'ele: «Dikkat edin ki, cesedde bir parça et vardır...» hadîsinde izah edilmişti. şerif bir müslümanın din kardeşini tahkir, rezil rüsvay etmesinin ve müslümanın müslümana canının, ırzının, malının haram olduğuna delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Müslümana Zulüm Ve Tahkir Terzil Etmenin, Kanının, Irzının Ve Malının Haram Kılınması Bâbı
6709-) Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes’den, ona okunanlar meyanında Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır. Ve Allah'a hiç bir şeyi şerik koşmayan her kula (günahları) mağfiret buyurulur. Yalnız din kardeşi İle aralarında düşmanlık bulunan kimse müstesna! (Onlar hakkında) şu iki kişiye barışıncaya kadar mühlet verin! Şu iki kişiye barışıncaya kadar mühlet verin! Şu iki kişiye barışıncaya kadar mühlet verin! denilir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Düşmanlığın Ve Birbirini Terketmenin Nehyi Bâbı
6710-) Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Kuteybe b. Saîd ile Ahmed b. Abdeted Dabbî de Abdü'l-Aziz Ed Derâverdî'den rivâyet ettiler. Her iki râvi Süheyl'den o da babasından naklen Mâlik'in isnadıyle onun hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlar, yani Derâverdî'nin hadîsinde İbn Abde'nin rivâyetinden olmak üzere: «Yalnız birbirini terk eden iki kişi...» denilmiş, Kuteybe ise: «Yalnız birbirlerine çirkin söz söyleyen iki kişi müstesna!» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Düşmanlığın Ve Birbirini Terketmenin Nehyi Bâbı
6711-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Müslim b. Ebî Meryem'den, o da Ebû Sâlih'den naklen rivâyet etti. Ebû Salih, Ebû Hüreyre'yi bir defa merfu olarak şunu söylerken işitmiş: her perşembe ve pazartesi günleri Allah'a arz olunur. Ve o gün Allah (Azzeve Celle) Allah'a hîç bir şeyi şerik koşmayan herkesi af buyurur. Yalnız din kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kimse müstesna! (Bunlar hakkında) Bu iki kişiye barışıncaya kadar mühlet verin! Bu iki kişiye barışıncaya kadar mühlet verin! denilir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Düşmanlığın Ve Birbirini Terketmenin Nehyi Bâbı
6712-) Bize Ebû't-Tâhir ile Amr b. Sevvâd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bize Mâlik b. Enes, Müslim b. Ebî Meryem'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi. Şöyle buyurmuşlar: amelleri pazartesi ve perşembe günleri olmak üzere her hafta İki defa arzolunur ve her mü'min kula mağfiret buyurulur. Yalnız dîn kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kul müstesna! (Onlar hakkında) Bu iki kişiyi (barışa) dönünceye kadar bırakın! Yahut mühlet verin! denilir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Düşmanlığın Ve Birbirini Terketmenin Nehyi Bâbı
6714-) Bana Abdü’l-A'lâ b. Hammad rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme Sâbit'ten, o da Ebû Râfi'den, o da Ebû Hüreyre’den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: adam başka bir köydeki kardeşini ziyaret etmiş. Bunun üzerine Allah onun için yoluna bir gözcü melek oturtmuş. Adam meleğin yanına gelince (ona): Nereye gitmek istiyorsun? diye sormuş. Adam: Şu köydeki kardeşime gitmek istiyorum! cevâbını vermiş. Melek: Onun üzerinde ıslâhına çalıştığın bir nimetin var mı? diye sormuş. Adam: Hayır! Şu kadar var ki, ben onu Allah (azze ve celle) için sevdim, cevabını vermiş. Melek: O halde ben senin o kardeşini Allah için sevdiğin gibi, Allah da seni sevdiğini bildirmek üzere Allah'ın sana gönderdiği elçiyim.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Allah İçin Sevmenin Fazileti Hakkında Bir Bab
6715-) Şeyh Ebû Ahmed ki: Bana Ebû Bekr Muhammed b. Zencûyete'l-Kuşeyrî haber verdi, ki): Bize Abdü’l-A'lâ b. Hammad rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. Yol demektir. Ulemânın beyânlarına göre Allah'ın kulunu sevmesinden murad; ona rahmet etmesi, ondan razı olması ve ona hayrı irâde buyurmasıdır. Kullar hakkında muhabbet kalbin meylidir. Fakat Teâlâ Hazretleri bundan münezzehdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Allah İçin Sevmenin Fazileti Hakkında Bir Bab
6716-) Bize Saîd b. Mensur ile Ebû'r-Rabi'a Zehrânî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammad (yani İbn Zeyd) Eyyûb'dan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû Esmâ'dan, o da Sevtan'dan naklen rivâyet etti. Ebû'r-Râbi': Onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ref etti, dedi. Saîd'in hadîsinde ise: ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dolaşan, geri donünceye kadar cennetin hurmalık yolundadır.» buyurdular, denilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Hasta Dolaşmanın Fazileti Bâbı
6717-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym Hâlid'den, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû Esmâ'dan, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in azatlısı Sevban'dan naklen haber verdi. Sevhan Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim bir hastayı dolaşırsa, donünceye kadar cennetin hurmalarındadır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Hasta Dolaşmanın Fazileti Bâbı
6718-) Bize Yahya b. Habib El-Hârisî rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Zürey' rivâyet etti. ki): Bize Hâlid, Ebû Kilâbe'den, o da Ebû Esma' Er-Rahabî'den, o da Sevban'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): müslüman kardeşi müslümam dolaştığı vakit, dönünceye kadar cennetin hurmalarındadır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Hasta Dolaşmanın Fazileti Bâbı
6719-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb hep birden Yezid'ded rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Yezid b. Hârûn rivâyet etti. ki): Bize Âsim El-Ahvel, Abdullah b. Zeyd'den (bu zat Ebû Kılâbe'dir), o da Ebû'l-Eş'as Es-San'ânî'den, o da Ebû Esma Er-Rahabî'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in azatlısı Sevban'dan, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. (Şöyle buyurmuşlar): kimse bir hastayı dolaşırsa, cennetin hurfesinde olur.» — Ya Resûlallah! Cennetin hurfesi nedir? diye sorulmuş. «Onun devşirilmiş yemişidir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Hasta Dolaşmanın Fazileti Bâbı
6720-) Bana Süveyd b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Mervân b. Muâviye, Âsim El-Ahvel'den bu isnadla rivâyette tulündü. İki sıra hurma arasındaki yoldur. O yoldan yürüyen hangi sıradan dilerse hurma toplayabilir. Bazıları mahrefenin sadece yol demek olduğunu söylemişlerdir. Kâdî Iyâz: «Mahrefe, içinde devşiri-lecek yemiş bulunan bahçedir» demiştir. murâd: Hasta bir müslümam dolaşmaya giden, onun yanından dönünceye kadar içinden yemiş topladığı bir bahçe gibidir, demektir. Yani; hasta dolaşmaya giden kimsenin kazandığı sevab, yemiş toplayan kimsenin devşirdiği meyveye benzetilmiştir. Kâdî Iyâz diyor ki: «Hasta dolaşmanın ecri pek büyüktür. Hasta dolaşmak farz-ı kifâyedir. Çünkü dolaşılmazsa hâli perişan olur. Ölebilir. Bilhassa gurbette olanlarla zayıflar buna muhtaçtırlar.» sarihlerinden Übbiye göre hasta dolaşmak hususunda örf ve âdete bakılır. Ziyaretten memnun kalan hasta dolaşılır. Ziyaretten hoşlanmayan hasta dolaşılmaz. Hastanın yanında kendisini rencide edecek hastalık hâli konuşulmaz. hasta dolaşmanın faziletine ittifak etmişlerdir. Bu husûsda evvelce gördüğümüz hasta ziyareti Bâbında izahat geçmişti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Hasta Dolaşmanın Fazileti Bâbı
6721-) Bana Muhammed b. Hatim b. Meymun rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Hammad b. Seleme, Sâbit’den, o da Ebû Râfi'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: Allah (azze ve celle) kıyâmet gününde: Ey âdemoğlu! Ben hasta oldum da, sen beni dolaşmadın! diyecek. Âdemoğlu: Yâ Rabbi! Ben seni nasıl dolaşabilirim. Sen âlemlerin Rabbisin! cevabını verecek. Teâlâ Hazretleri: Bilmez miydin ki, filân kulum hasta oldu. Sen onu dolaşmadın. Bilmez miydin ki, onu dolaşmış olsan, beni onun yanında bulurdun, buyuracak. Ey âdemoğlu! Senden yiyecek istedim; beni doyurmadın! diyecek. Âdemoğlu: Yârabbi! Seni nasıl doyurabilirim ki! Sen âlemlerin Rabbisin! diyecek. Teâlâ Hazretleri: Bilmez misin ki, filân kulum senden yiyecek istedi, sen onu doyurmadın. Bilmez miydin ki, onu doyurmuş olsan; bunu benim nezdimde bulacaktın! buyuracak. Ey Âdemoğlu! Senden su istedim; beni sulamadın! diyecek. Âdemoğlu: Yâ Rabbİ! Ben seni nasıl sularım! Sen âlemlerin Rabbisin! cevâbını ecek. Teâlâ Hazretleri: kulum senden su istedi; ona su vermedin! Onu sulamış olsaydın bunu (n karşılığını) benim nezdimde bulurdun! buyuracaktır.» beyânına göre Teâlâ Hazretlerinin hastalığı kendisine izafe etmesi kulunu şereflendirmek ve kendisine yakınlığını bildirmek içindir. Maksat kulun hastalığıdır. onun yanında bulurdun...» cümlesinin mânâsı: Benim sevab ve ikramımı bulurdun, demektir. Hastalık hakkında: «Beni onun yanında bulurdun.» Yiyecek ve İçecek hakkında ise: mükâfatını benim nezdimde bulurdun...» buyurulması hasta dolaşmanın sevabı daha çok olduğuna işaret içindir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Hasta Dolaşmanın Fazileti Bâbı
6722-) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. İshâk: Ahberunâ: Osman ise: Haddesenâ tabirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Cerîr A'meş'den, o da Ebû Vâil'den, o da Mesrûk'dan naklen rivâyet etti. ki): Âişe şunu söyledi: «Ben hastalığı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hastalığından daha şiddetli bir kimse görmedim.» Osman'ın rivâyetinde: «El-Veceu» yerine «Veccan» denilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, İyilik, Sile Ve Âdâb
Konu: Müminin Başına Gelen Hastalık, Üzüntü Ve Buna Benzer Şeylerden Hatta Batan Dikenden Kazanacağı Sevab Bâbı