Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

1255-) Bize Kuteybetü'bnü Saîd, Mâlik b. Enes'den kendisine okunanlar meyanında olmak üzere duyduğu» onun da Hişâm b. Urve'den, onun da babasından, onun da Âişe'den naklen rivâyet ettiği şu hadîs'i tahdîs eyledi ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (mescidin) kıble duvarında bir sümük veya tükürük görerek, onu kazımış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1256-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Uleyye'den rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize İbn Uleyye, Kâsım b. Mihrân'dan, oda Ebû Râfi'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidin kıblesinde bir balgam görmüş ve cemaata dönerek: birinize ne oluyor ki Rabbinin kıblesine dönüyor da önüne tükürüyor?!.. Hiç sizden biriniz kendisine doğru dönülüpde yüzüne tükûrülmesini ister mi? O hâlde biriniz tüküreceği zaman sol tarafına, ayağının altına tükürsün! Buna imkân bulamazsa şöyle yapsın!» buyurmuşlar. Kâsım elbisesine tükürmüş, sonra elbisenin iki tarafına birbiri üzerine oğuşturmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1257-) Bize Şeybân b. Ferrûh da rivâyet etti. ki) Bize Abdülvâris rivâyet etti. H. ki: Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki) Bize Hüseyni haber verdi. H. ki: Bize Muhammed b. El-Müsennâ dahi rivâyet etti. ki) Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki) Bize Şu'be rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Kâsım b. Mlırân'dan, o da Ebû Râfi'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den İbn Uleyye hadîs'i gibi rivâyetde bulunmuşlardır. hadîsinde: «Ebû Hüreyre: Sanki ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i elbisesini birbiri üzerine katlarken görür gibiyim dedi. cümlesini ziyade etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1258-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn'l - Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. ki) Bize Şube rivâyet etti. ki) Katâde'yi, Enes b. Mâlik'den rivâyet ederken dinledim. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): namazda bulunursa muhakkak Rabbi ile münâ'cât eder. O hâlde sakın önüne ve sağ tarafına tükürmesin! Lâkin sol tarafına ayağının altına tükürsün!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1259-) Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet ettiler. Yahya (Bize haber verdi.) tâbirini kullandı. Kuteybe ise: Bize Ebû Avâne, Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti; dedi. Enefl Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): tükürmek günahdır. Keffâreti'de onu gömmekdir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1260-) Bize Yahya b. Habîb El - Hârisî rivâyet etti. ki) Bize Hâlid (yani İbnu'l - Haris) rivâyet etti. ki) Bize Şu'be rivâyet etti. Dedi ki; Katâde'ye mescidde tükürmenin hükmünü sordum, şu cevâbı verdi: Ben Enes b. Mâlik'i şöyle derken işittim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): tükürmek günahdır. Keffâreti'de onu gömmekdir.» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1261-) Bize Abdullah b. Muhammed b. Esma' Ed-Dubaî ile Şeybân b. Ferrûh rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Mehdi b. Meymûn rivâyet etti. ki) Bize Ebû Uyeyne'nin azatlısı Vâsıl, Yahya b. Ukayl'den o da Yahya b. Ya'mer'den, o da Ebû'l - Esved Ed - Dili'den, o da Ebû Zerr'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Efendimiz butun âmelleri — iyisi, kötüsü — bana arzolundu. İyi amellerinin içinde yoldan atılan eziyet verici şeyleri gördüm. Kotu amellerinin içinde ise mescidde tükürülüp de gömülmeyen balgamı gördüm.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1262-) Bize Ubeydullâh b. Muâz El - Anberi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Kehmes, Yezîd b. Abdillâh b. Şıhhîr'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde namaz kıldım. Sonra tükürdüğünü, arkasından tükürdüğünü de ayakkabı ile ovaladığını gördüm.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1263-) Bana Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Yezid b. Zürey', Cüreyrî'den o da Ebû'l - Ala' Yezîd b. Abdillâh b. Sıhhîmden, o da babasından naklen haber verdi ki; babası Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikde namaz kılmış; «Tükürdü ve arkasından onu sol ayakkabı ile ovaladı.» demiş. hadîs'in muhtelif rivâyetlerini Buhârî «Namaz» bahsinin müteaddid yerlerinde tahrîc ettiği gibi Kütüb-i Sitte sahihlerinden Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî dahi muhtelif râvilerden «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Bu husûsda daha başka rivâyetler de vardır. Hatta Nesâî'nin, Hazret-i Enes'den rivâyetinde şöyle denilmektedir: (sallallahü aleyhi ve sellem) mescid'in kıblesinde bir balgam gördü bunun üzerine gadablandı. O derecede ki mübarek yüzü kıpkırmızı kesildi. Derken Ensâr'dan bir kadın kalkarak o balgamı kazıdı ve yerine koku sürdü. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ne güzel sey» buyurdular. bir rivâyetinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mihrâbda balgamı görünce: mescid'in imâmı kim?» diye sorduğu; Kim olduğunu Öğrenince onu İmâmlıktan azlettiği, imanım zevcesi bunu haber alınca derhâl mihrabı temizleyerek koku serptiği, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu görünce memnun kaldığı ve kadının İmâmın zevcesi olduğunu anlayınca kocasının dikkatsizliğini affederek yine İmâm bıraktığı kaydedilmektedir. Göğüsden çıkan, balgamdır. Muhat: burundan akan şeydir. Ağızdan akana da busâk veya büzâk derler. bu hadîs'in bir rivâyetinde Resûl-ü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): namazına durdu mu, artık o Rabbi ile münâcaat'da bulunur. Yahut Rabbi onunla kıble arasındadır. Binaenaleyh sakın kıble tarafına tükürmesin! Lâkin sol tarafına, yahut ayağının altına tükürsün...» buyurmuşdur. Nevevî'nin beyânına göre kalbin huzur ve ihlâsına, Zikrullâh için hazırlığına işâretdir. Asıl münâcaat iki kişinin aralarında gizlice konuşmalarıdır. Allah'a münâcaatda bulunmak mecazdır. Çünkü hissî söz ancak kul tarafından söylenir. Şu hâlde buradaki münâcaat'dan murâd onun lâzımı olan hayırdır. Bu söz bir teşbih'de olabilir. Yânî namazda olan kimse Rabbi ile münâcaatda gibidir. hadîsin bir rivâyetinden anlaşıldığına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) duvardaki balgamı hutbe okurken görmüş ve minberden inerek onu silmişdir. Hatta bir rîvâyetde za'ferân isteyerek yerine zâ'ferân sürmüşdür. bir rivâyetindeki: «Çünkü Allah yüzünün olduğu taraftadır.» buyurulması mecazdır. Bundan, murâd: Kıble tarafının ta'zîm edilen bir yer olduğunu bildirmekdir. Bundan Allah'ın azametinin kasdedilmiş olması da mümkündür. Yani namaz kılan kimse Allah'ın azametini düşünerek kıble tarafına tükürmemelidir. Sağ tarafa tükürmenin menedilraesi ise onun sol üzerine bir meziyet ve fazileti olduğundandır. Mescid içine tükürmek veya sümkürmek mutlak sûretde mem-nû'dur ve günahdır. Buna ihtiyâcı olanlar yanlarında mendil bulundurmalı ve ona tükürmeli, burnunu da onunla temizlemelidir. Mescidde süm-kürmenin kefareti o pisliği defnetmekdir. Buradaki defin sözünden ne kastedildiği ulemâ arasında ihtilaflıdır. Cumhûr'a göre murâd; pisliği mescid'in yerdeki toprağına veya kumuna gömmekdir. Mescid'in yerinde böyle bir şey bulunmaz da halı ve emsali şeylerle döşeli olursa o zaman defin'den murâd pisliği dışarıya çıkarıp atmak olur. Zâten ulemâ'dan bazıları: «Defin'den murâd onu mescid'den çıkartmakdır.» demişlerdir. Sonra ağız ve burundan çıkan iğrendirici şeylerin temizlenmesi yalnız mescide mahsûs değildir. Bu her yerde lâzımdır. İmâm Mâlik'den bir rivâyet'e göre, namaz hâricinde bu gibi şeylerin zararı yokdur. Fakat İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dan rivâyet edildiğine göre yalnız namazda değil, her zaman sağ tarafa tükürmek mekrûhdur. Hazret-i Muâz b. Cebel: «Müslüman olahdan beri sağ tarafıma tükürmedim.» demişdir.-Hazret-i Ömer b. Abdülâziz'in oğlunu bu gibi şeylerden mutlak sûretde nehyederdiği rivâyet olunur. Bütün bunlar tükürmenin ve burun atmanın mutlak sûretde yani namazda olsun olmasın usûlüne riâyetle yapılmasına delâlet ederler. Ebû Übeydetü'bnü-Cerrah (radıyallahü anh) dan rivâyet olunduğuna göre; «Kendisi bir akşam mescidde tükürmüş, tükürdüğü şeyi gömmeyi de unutmuş. Evine geldiği zaman bunu hatırlayınca hemen bir ışık bularak gecelikle tükürüğünü bularak gömmüş ve: «Allah'a hamd olsun ki bu gecenin günahını bana yazmadı.» demiş. ki, bütün bu rivâyetler insanları iğrendirecek balgam ve sümük gibi şeylerin görülecek yerlere atılmasını menetmekde, bunlar için mendil gibi şeyler kullanmaya ve binnetice temizliğe teşvik buyurmaktadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Ve Namaz Dışında Mescide Tükürmekden Nehy Bâbı
1264-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki) Bize Bişr b. El-Mufaddal, Ebû Mesleme Saîd b. Yezîd'den naklen haber verdi. ki: Enes b. Mâlik'e: (sallallahü aleyhi ve sellem) ayakkabıları İle namaz kılar mıydı?» dedim. Evet! cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Ayak Kablarıyla Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1265-) Bize Ebû'r - Rabî' Ez-Zehrânî rivâyet etti. ki) Bize Abbad b. Avvâm rivâyet etti. ki) Bize Saîd b. Yezîd Ebû Mesleme rivâyet etti: «Ben Enes'e sordum» dedi ve yukarki hadis gibi rivâyetde bulundu. hadîs'i Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. İbn Battal (— 444) diyorki: «Ulemâya göre bu hadîs'in ma'nâsı şudur: Ayakkabılarında pislik yoksa» onlarla namaz kılmakda da bir beis yokdur. Pislik varsa ayakkabılarını siler ve yine onlarla namazını kılabilir. pisliklerden nasıl temizleneceği ihtilaflıdır., Ulem dan bir taife: Bir kimse yaş pisliğin üzerine bastımı ayakkablarını toprağa silmesi kâfidir. Onlarla namaz kılabilir; demişlerdir. Mâlik ile Ebû Hanîfe yaş necasetin ancak su ile temizleneceğine kâil olmuşlardır. Necaset kuru olursa onlara görede ovalamak kâfidir. Şâfiî'ye göre gerek ayakkabına, gerekse mestlere bulaşan bütün pislikler mutlak sûrede »u ile temizlenirler. Dakiki Saîd (625 - 702): «Ayakkabı ile namaz kü-mak müstehâb olan şeylerden değil ruhsatlardandır. Çünkü bu, namazdan matlûb olan ma'nâya dâhil değildir.» diyorsa da Allâme Aynî bu mutâleâyı kabul etmemekde ve ayakkabı ile namaz kılmanın müstehab, hattâ sünnet olması gerektiğini söylemektedir. Aynî'nin delili Ebû Dâvûd'un «Sünen» inde rivâyet ettiği Kuteybetü'bnü Saîd hadîsidir. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): muhalefet edin! Çünkü onlar ayakkabları ile ve mestleri ile namaz kılmazlar.» buyurmuşdur. Ayni hadîs'i Hâkim de rivâyet etmişdir. Binaenaleyh Yahûdilere muhalefet maksadı ile ayakkabını çıkarmadan namaz kılmak müstehab olur. Ama ayakkabı ile namaz kılmak sünnetdir, denilemez; çünkü ayakkabı ile namaz kılmak maksûd bizzat değildir. Yine Ebû Dâvûd'un tahrîc ettiği bir hadisde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hem ayakkabları ile hem de yalınayak namaz kıldığı bildirilmektedir. Bu, her iki vechinde caiz olduğuna delildir. Gazali «İhyau'l - Ulûm» nâm eserinde bâzı ulemâ'dan ayakkabı ile namaz kılmanın efdal olduğunu nakletmişdir. Übbî: «Ayakkabı ile namaz kılmak caiz ise de bunu yapmamalı, bilhassa büyük camilerde bundan kaçınmalıdır; çünkü daha büyük mefsedetlere yol açar,» diyor. hadîs temiz olmak şartı ile ayakkabı ile mescide girilebileceğine de delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Ayak Kablarıyla Namaz Kılmanın Cevazı Bâbı
1266-) Bana Amru'n - Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. H. ki: Bana Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. Lâfız Züheyr'indir. (Bunların hepsi) dediler ki: Bize Sûfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çizgili bir elbise içinde namaz kılmış ve: çizgileri beni meşgul etti. Siz bunu Ebû Cehm'e götürün de bana onun enbicânîsini getirin!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Çizgili Elbise İçinde Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1267-) Bize Hanneletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki) Bize İbn Vehb haber verdi. ki) Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki: Bana Urvetübnü'z - Zübeyr, Âişe'den naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çizgili bir elbisenin içinde namaz kılmaya kalktı ve onun çizgilerine baktı. Namannı bitirince: hamisayı Ebû Cehm b. Huzeyfe'ye götürün de bana onun enbîcâ-nîsini getirin 1 Çünkü bu hamîsa demin beni namazımdan alıkoydu.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Çizgili Elbise İçinde Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1268-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki) Bize Vekî', Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in çizgili bir hamîsası varmış. Namazda bununla meşgul oluyormuş. Bu sebeple onu Ebû Cehm'e vererek onun bir enbicânî elbisesini almış. hadîs'i Buhârî «Ezan», «Namaz» ve «Libâs» bahislerinde; Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce dahi «Libâs bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Evvelce de gördüğümüz vecihle dört köşeli ve çizgili kumaş demekdir. îpekden veya yünden yapılabilir. Yalnız bu isim verîlebilmesi için siyah ve çizgili olması şarttır. Bu kumaş yumuşak, ince ve hacmi ufak olduğu için ona hamîsa denilmişdir. Cehm (radıyallahü anh)'ın ismi: Âmir b. Huzeyfe'dir. Bazıları isminin Ubeyd olduğunu söylerler. Mekke'nin fet-hedildiği gün müslüman olmuşdur. Ebû Cehm Hazretleri, Ku-reyş kabilesine mensûb olup nesep ilmini bilir ve kabilesi arasında sevilir, sayılır bir zât idi. Kabe'nin iki defâ bina edildiğini görmüş ve Hazret-i Muâviye'nin hilâfeti sonlarında vefat etmişdir. Ashâb-ı Kiramdan bir de Ebû Cüheym vardır. Onu bununla karıştırmamalıdır. Enbîcân denilen yerde yapılan kumaşdır. «Bazıları Menbic kumaşıdır. Menbic, Şam'da ma'ruf bir şehirdir. İsmi mensubu (bâ) nın fethile Menbecânî gelir. Hemzesi de mime çevirilir.» demişlerse de birinci ihtimal daha kuvvetlidir. Bu kumaş hamîsadan daha kalındır. Erişi kaim pamuk veya kalın keten, argacı da yünden dokunur. Ekseriyetle battaniye yerine kullanılır. Çizgileri yoktur. hamîsayı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hediyye eden de Ebû Cehra (radıyallahü anh) idi. Hediyem kabul edilmedi diye kalbi kırılır endîşesi ile hamîsayı kendisine iade etmiş, fakat enbîcâ-nîsini istemek sureti ile hatırını yine hoş etmişdir. Zâten Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muradı onun hediyesini kabul etmemek değil, hamîsanın çizgili bulunması ve bu sebeple huşû' ve huzûuna ma'nî olmasıydı. Fakat nede olsa hasbelbeşerîyye Ebû Cehm (radıyallahü anh) hediyyesinin kabul edilmemesinden dolayı gücenebilirdi. Bu ciheti nazar-ı itibâra alan Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, hediyenin kabul edilmemesi mevzubahis olmadığını, ilk hediyeyi değiştirmesinin başka bir sebebi bulunduğunu göstermek için hamîsayı iade etmiş, yerine onun enbîcânîsini istemiş ve bu suretle Hazret-i Ebû Cehm'in gönlünü almışdır. mezkûr hamîsanın Hazret-i Ebû Cehm'ide meşgul edeceği hatıra gelebilirse de Ebû Cehm (radıyallahü anh)'ın âmâ olduğu söylenir. Olmasa bile Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun hamîsa üzerinde namaz kılmadığını bildiği için iade etmiş olabilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Çizgili Elbise İçinde Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1269-) Bana Amrü'n - Nâkıd ve Züheyr b. Harb ye b. Ebî Şeybe haber verdiler. Dediler ki: Bize Sûfyân b. Uyeyne (o da Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Efendimiz şöyle buyurmuşlar: yemeği hazır olur da namaza da ikaamet getirilirse eyvelâ yemeği yiyiniz!»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Halen Yemek İstediği Yiyecek Hazırlanmışken Birde Büyük Ve Küçük Abdesti Sıkıştırırken Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1270-) Bize Hârûn b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana: Amr, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi ki: Bana Enes b. Mâlik rivâyet etti ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yemeği takdim edilir de namaz vakti de gelirse aksam namazını kılmazdan önce (işe) o yemekden başlayın. Aöjle edip yemeğinizi terketmeyin!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Halen Yemek İstediği Yiyecek Hazırlanmışken Birde Büyük Ve Küçük Abdesti Sıkıştırırken Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1271-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İbn Nûmeyr ile Hafs ve Vekî', Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den İbn Uyeyne'nin, Zührî’den, onun da Enes'den rivâyet ettiği hadis gibi de rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Halen Yemek İstediği Yiyecek Hazırlanmışken Birde Büyük Ve Küçük Abdesti Sıkıştırırken Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1272-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Babam rivâyet etti. H- ki: Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe'de rivâyet etti. Lâfız onundur ki): Bize Üsâme rivâyet etti. İkisi de dediler ki: Bize Ubeydu'lab Nafi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): akşam yemeği konduğu vakit namaza da ikaamet olunursa akşam yemeğinden işe başlayın! Onu bitirmedikçe sakın acele etmesin!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Halen Yemek İstediği Yiyecek Hazırlanmışken Birde Büyük Ve Küçük Abdesti Sıkıştırırken Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1273-) Bize Muhammed b. İshâk El - Müseyyebî rivâye etti. ki) Bana Enes (yani İbn İyâz), Mûsâ b. Ukbe'den naklen rivâyet etti. H. Hârûn b. Abdillâh da rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Mes'ade, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H. ki: Bize Salt b. Mes'ûd dahi rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Mûsâ Eyyûb'dan rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîs'in benzerini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Halen Yemek İstediği Yiyecek Hazırlanmışken Birde Büyük Ve Küçük Abdesti Sıkıştırırken Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1274-) Bize Muhammed b. Abbâd rivâyet etti. ki): Bize Hatim — ki İbn İsmail'dir — Ya'kûb b. Mücâhid'den, o da İbn Ebî Atik'den naklen rivâyet etti. İbn Ebî Atik Şöyle dedi: Ben ve Kâsım, Âişe (radıyallahü anha)’nın yanında bir şeyler konuşduk. Kâsım konuşmalarında çok hatâ eden bir kimseydi. Kendisi bir ümmüveled'in çocuğu idi. Âişe ona: «Sana ne oluyor ki şu kardeşim oğlu gibi konuşmuyorsun? Ama bu konuşmanın sana nereden geldiğini ben bilirim. Bunu annesi terbiye etti, seni de annen terbiye etti.» dedi. Bunun üzerine Kâsım kızdı ve Âişe'ye kin bağladı. Âişe'nin sofrası getirildiğini görünce ayağa Âişe: Nereye? dedi. Kâsım: Namaz kılacağım. Cevâbını verdi. Âişe: . Otur (Oraya) dedi. Kâsım: Ben hakîkaten namaz kılacağım!., dedi. Âişe: Otur (Oraya!) serseri! Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: «Yemek hazır oldukda bir de büyük ve küçük abdest bozacağı geldiğinde namaz kılınmaz.» buyururken işitdim; dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Halen Yemek İstediği Yiyecek Hazırlanmışken Birde Büyük Ve Küçük Abdesti Sıkıştırırken Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1275-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybetü'bnü Saîd ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İsmail —ki İbn Ca'fer'dir— rivâyet etti. ki) Bana Ebû Hazrete'l - Kaass Abdullah b. Ebî Atîk'den, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu ha-dis'in mislini haber verdi. Yalnız bu hadîsde Kâsım kıssasını zikretmedi. hadîsin muhtelif rivâyetlerini Buhârî «Et'ime» ve «Ezan» bahsinin muhtelif yerlerinde tahrîc etmişdir. bütün rivâyetleri sofra hazır olduğu zaman, birde büyük ve küçük abdest sıkıştırdığında namaz kılmanın mekruh olduğunu göstermektedir. ekserisinde akşam namazının ve akşam yemeğinin zikredilmiş olması hükmün o namaza ve o yemeğe inhisarını iktizâ etmez. Akşam namazının zikredilmesi oruçlunun iftarı münâsebeti ile olsa gerektir. Yoksa bâzan oruçlu olmayan bir kimse öyle acıkmış bulunur ki oruçludan daha iştihâlı ve daha çok yer. Binaenaleyh maksad Hazret-i Âişe hadîsinde işaret buyurulduğu vecîhle hangi namaz vaktinde olursa olsun aç bir kimsenin önüne sofra getirilirse hemen yemesi lâzım geldiğini, o anda namaz için ikaamet getirilmiş olsa bile kârnını doyurmadıkça namaza kalkmaması gerektiğini anlatmakdır. Bundan murâd namazın huşu' ve huzurunu sağlamakdır. Çünkü karnı aç olan bir kimse sofranın geldiğini de görürse hasbelbeşeriyye aklı fikri yemekde kalır. Bunun böyle olduğu Hazret-i İbn Abbâs'dan dahi rivâyet edilmişdir. Bir de kul muhtâcdir. Allahü Zülcelâl ise bütün âlemlerden müstağnidir. Binaenaleyh muhtacın hâli tercih olunur. «Namaz için ikaamet getirilirken sofra da gelirse açlığının şiddetini giderecek kadarcık bir veya iki lokma yer; karnını namazı kıl-dıkdan sonra doyurur» demişlerse de hadîsin bâzı rivâyetlerinde yemekte acele edilmemesinin hassaten tenbîh buyurulması bu tevite mahal bı-rakmamışdır. buradaki yeme emri hususunda ihtilâf etmişlerdir. Cumhûr'a göre buradaki emir nedib içindir. Binaenaleyh karnı aç olan bir kimsenin sofra hazır bulunduğu takdirde evvelâ yemek yemesi mendûpdur. Bâzılan buradaki emrin vücûb ifâde ettiğini söylerler. Nitekim Zahirîler mezhebi de budur. Onlara göre önüne sofra konmuş bir kimse ikaam işiterek yemek yemeden namaz kılarsa namazı bâtıl olur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Halen Yemek İstediği Yiyecek Hazırlanmışken Birde Büyük Ve Küçük Abdesti Sıkıştırırken Namaz Kılmanın Keraheti Bâbı
1276-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yahya (yani El - Kattan), Ubeydullah'dan naklen rivâyet etti. ki: Bana Nâfi', İbn Ömer'den naklen haber verdi ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber gazasında: kim şu nebâtdan yani sarımsakdan yerse sakın mescidlere gelmesin!» buyurmuşlar. «Bir gazâ'da- dedi. Hayber'i zikretmedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1277-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. H. ki: Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize babam rivâyet etti. ki: Bize Ubeydul-lah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bu sebzeden yerse kokusu gidinceye kadar sakın bizim mescidirimize yaklaşmasın!» buyurmuşlar. Ve bununla sarımsağı kasdetmişler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1278-) Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize İsmail (yani İbn Uleyye) Abdûlâzîz'den— ki İbn Sühayb'dır — naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Enes'e sarımsağın hükmünü sordular da şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim su sebzeden yerse bize yaklaşmasın ve bizimle namaz kılmasın!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1279-) Bana Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Abd (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. İbn Râfi' ise: Bize Abdürrezzâk rivâyet etti, dedi. Abdürrezzâk: Bize Ma'mer, Zührî'den, o da İbn'l . Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi; demiş. Ebû Hüreyre: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şu sebzeden yerse sakın bizim mescidimize yaklaşmasın ve sarımsak kokusu ile bize eziyyet vermesin!» buyurdular; demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1280-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Kesir b. Hîşâm, Hişâm-ı Destevâî'den, o da Ebü'z - Zübeyr'den, o da Câ-bir'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) soğan ve pırasa yemeyi nehy etti. (Bir defa) Bize ihtiyâç galebe çalarak, bundan yedik. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim bu pis kokulu sebzeden yerse sakın bizim mescidimize yaklaşmasın! Zîrâ insanların ezâ gördüğü şeyden melekler de eziyet görür.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1281-) Bana Ebü't - Tâhir ile Harmele rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki: Bana Ata' b. Ebî Rebâh rivâyet etti ki Câbir b. Abdillâh Şöyle dedi: (Harmele'nin rivâyetinde: Zü'metti.) tâbiri vardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim sarımsak veya soğan yediyse bizden yahut bizim mescidimizden ırak olsun! Evinde otursun!» buyurdular. da varki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e içinde bakla nev'inden sebzeler bulunan bir tabak getirildi. Efendimiz sebzelerin kokusunu duyarak (Bunların ne olduğunu) sordu. Müteakiben sebzelerin içinde bakla nevileri olduğunu kendisine haber verdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları ashabından birine, yaklaştırmalarını söyledi. Fakat o da tabağı görünce sebzeleri yemek istemedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ye! Çünkü ben senin münâcaat etmediğinle munâcaatda bulunurum.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1282-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. ki: Bana Atâ', Câbir b. Abdillâh'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: kim şu bakladan, sarımsakdan yerse (Bir defasında: Herkim soğanı, sarımsağı ve pırasayı yerse buyurmuş) sakın bizim mescidimize yaklaşmasın! Çünkü melekler Benî Âdem'in müte'ezzî olduğu şeyden ezâ duyarlar.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1283-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Mu-lianınıed b. Bekr haber verdi. H. ki: Bana Muhammed b. Râfi'de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. Muhammed b. Bekir'le Abdürrezzak hep birden demişler ki: Bize İbn Güreye şu isnâdla haber verdi: şu sebzeden -yani sarımsakdan- yerse mescidimizde bizim yanımıza gelmesini» Cüreyc soğanla pırasayı zikretmemişdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1284-) Bana Amrü'n - Nâkıd rivâyet etti. ki): Bj b. Uleyye, Cüreyrî'den, o da Ebû Nadre'den, o da Ebû Said' rivâyet etti. Ebû Said Şöyle dedi: Hayber'in fethinden henüz döndük. Bizler, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı, bu sebzenin — sarımsağın — tarlalarına rastladık. Halk açdı. Bu sebeple sarımsağı patlayasıya yedik; sonra mescide gittik. Resûlüllah kokuyu duyarak: kim bu pis sebzeden bırşey yerse sakın mescidde bize yaklaşmasın!» buyurdular. üzerine halk: «Sarımsak haram kılındı..., sarımsak haram kılındı...» dediler. Bu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kulağına vardı da: cemaat! Allah'ın bana helâl kıldığı bir şey'i haram etmek benim elimde değildir. Şu var ki ben bu sebzenin kokusundan hoşlanmıyorum.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1285-) Bize Hârûn b. Saîd El-Eylî ile Ahmed b. Isâ rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr, Bü-keyr b. Eşecc'den, o da İbn Habbab'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı ile bir-likde bir soğan tarlasına uğranuşlar. içlerinden Bazıları inerek soğandan yemişler. Diğerleri yememişler. (Râvî diyor ki): Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gittik. O, soğan yemeyenleri çağırdı; diğerlerini ise soğanm kokusu gidinceye kadar yıkına yaklaştırmadı. rivâyetlerin bâzılarını Buhârî «Ezan» bahsinde; bâzılarını Ebû Dâvûd ile Tirmizî-«Et'ime» de; Nesâî «Namaz» ve «Velime» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hazret-i Câbir hadîsini rivâyet ettikden sonra: «Bu bâbda Ömer, Ebû Eyyûb, Ebû Hüreyre, Ebû Saîd, Câbir b. Semura, Kurra ve İbn Ömer (radıyallahü anhûm) hazerâtindan da rivâyetler olduğunu kaydetmişdir. Aynî bunlardan mâda bu bâbda Huzeyfe, Ebü Sâ'lebe, Mugîre b. Şu'be, Alî, Enes ve Abdullah b. Zeyd (radıyallahü anhûm)'dan da rivâyetler bulunduğunu kaydetmiş ve bunların yerlerini birer birer göstermişdir. Şöyle ki: Ömer hadîsini İmâm Müslim ile başkaları, Ebû Eyyûb hadîsini Tirmizî; Ebû Hüreyre hadîs'ini Müslim, Ebû Saîd hadîs'ini yine Müslim, Câbir b. Semura hadîs'ini Tirmizî; Kurra hadîs'ini Bey-hakî; İbn Ömer hadîs'ini Buhârî ile Müslim; Huzeyfe hadîs'ini İbn Hibbân; Ebû Salebe hadîs'ini Taberânî «El-Evsat» da; Mugîra hadîs'ini Tirmizî; Hazret-i Alî hadîs'ini Ebû Nuaym «El- Hılye»'de; hadîs'ini Buhârî ve başkaları; Abdullah b. Zeyd hadîs'ini de Taberânî tahrîc etmişlerdir. ki bu hadîslerde sarımsağa «şecere» nâmı verilmişdir. Şecerenin türkçe karşılığı ağaçdır. Fakat araplar sakı bulunan her ne-bât'a şecere; kökeni bulunan nebât'a da «necim» derler. Bazıları yere kök salan ve üzeri kesildiği hâlde yeniden filiz süren şeye şecer denildiğini; böyle olmayan nebatata ise necim adı verildiğini söylerler. Sebzevatın umûmuna araplar «baki» ve «bukûl» derler. umûmundan anlaşılıyor ki sarımsak ve soğan gibi kerih kokusu olan sebzelerden birini yedikden sonra mescide ve o hükümde olan başka bir yere gitmek mekrûhdur. Bazıları pırasanın hadîsde zikre-dilmediğini, onu yemenin soğana kıyâs suretiyle mekruh olduğunu söy-lemişlersede bu iddia doğru değildir. Bâbımız hadîslerinin bâzı rivâyetlerinde pırasa da zikredilmişdir. Zâten zikredilmese bile maksad insanlara ve meleklere eziyet veren bütün kerîh kokulu sebzelerdir. Binaenaleyh zikredilmediği hâlde turp dahi hükümde dâhildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1286-) Bize Muhammed b. El- Müsennâ rivâyet etti. ki): Yahya b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Hişâm rivâyet etti. ki): Bize Katâde, Salim b. Ebî'l-Ca'd'dan, o da Ma'dân b. EbS Talha'dan naklen rivâyet etti ki Ömerü'bnü'l - Hattâb cum'â günü hutbe okuyarak Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir'i anmış. (Sonra) Şöyle dedi; Ben rü'yâmda bir horozun bana üç gaga vurduğunu gördüm. Ben bunu ancak ecelimin gelmesiyle te'vîl ediyorum. Bâzı kimseler bana halîfe bırakmamı emrediyorlar. Ama hiç şüphe yoktur ki Allah ne dînini, ne hilâfetini, ne de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı ile gönderdiğini zayi' edecek değildir. Şayet bana acele bir hâl vâki olursa hilâfet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendilerinden razı olarak dtin-yâ'dan gittiği şu altı zât arasında şûra olacakdir. Ben pek âlâ biliyorum ki bâzı kimseler bu işe dil uzatacaklardır. Bunlar benim şu elimle islâm'a kattığım kimselerdir. Eğer bunu yaparlarsa bunlar ancak Allah'ın düşmanlarıdır; kâfirlerdir; sapıklardır. Sonra (şunu bilmiş olun ki) Ben öldükden sonra kendimce kelâle mes'elesînden daha mühim birşey bırakmıyorum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kelâle mes'elesinde olduğu kadar hiç bir şey'de müracaat etmemişimdir. O da bana bu bâbda, olduğu kadar hiçbir şeyde haşîn davranmamışdır. Hattâ parmağı ile göğsüme dokunarak: Ömer, sana Nisa sûresinin sonundaki sayf âyeti yetmiyor mu?»: buyurdu gerçekden eğer yaşarsam kelâle hususunda Öyle bir hüküm vereceğim ki o hükmü Kur'ân'ı okuyanlar da, okumayanlar da verecek!.. Ömer sonra şunları söylemiş: seni şehirlerin valileri üzerine şahit kılıyorum. Ben onlan o yerler halkı Üzerine ancak adalet göstersinler, nalk'a dinlerini ve Peygamberleri (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sünnetini öğretsinler: aralarında ganimetlerini taksim etsinler; müşkil işlerini bana arzetsinler diye gön-dermîşimdir! siz ey cemaat! Benim ancak habis gördüğüm iki sebzeyi yiyorsunuz. Şu soğanla sarımsağı... Vallahi ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i mescidde bir kimsede bunların kokusunu duyduğu vakit emrederek o kimseyi bakîa çıkarttığını görmüşümdür. Binaenaleyh eğer bir kimse bunları yiyecekse (hiç olmazsa) pişirmek suretiyle onların (kokularını) öldürsün!»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1287-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Üleyye, Saîd b. Ebî Arûbe'den naklen rivâyet etti. H. ki: Bize Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim de ikisi birden Şebâbe'tü'bnü Sevvâr'dan rivâyet ettiler. ki: Bize Şu'be rivâyet etti. râvîlerin hepsi Katâde'den bu isnâdla bu hadîs'in mislini rivâyet etmişlerdir. hadîs Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)’ın bir hutbesine âiddir. Fakat sonunda sarımsakla soğan yemenin hükümlerini de beyân ettiği için Müslim onu buraya almışdır. senedi üzerinde Dâre Kutnî söz etmiş ve Katâde'-nin bu hadîsde üç tane hafıza yani Mansûr b. Mu'temir, Husayn b. Abdirrahmân ve Ömer b. Murraya muhalefet ettiğini söylemişdir. Filhakika bu üç râvî hadîsin senedinde Ma'dân'ı zikretmeden rivâyet etmişlerdir. Katide'nin rivâyetinde ise Ma'dân'da vardır. Kutnî, Katâde'nin müdellis olmasına bakarak bu hadîs üzerine Müslim'e karşı istidrâkde bulunmuşsa da İstidrâü Nevevî tarafından reddedilmişdir. Çünkü müdellis olan râvînin rivâyeti hangi şartlar dâhilinde kabul edileceğini İmâm Müslim en iyi bilenlerden biridir. Bu husûsda yukarılarda münâsebet düştükçe söz geçmişdi. Ömer'in cum'â günü okuduğu bu hutbenin namaz hutbesi olduğu anlaşılıyor. Böyle bir hutbede sarımsak ve soğan yemenin vb.'nin hükmünden bahsetmesi dînî bir takım maslahatlara şâmil olduğu için lağıv yânî lüzumsuz addedilemez. (radıyallahü anh) rüyâ'sında bir horozun kendisine üç gaga vurduğunu görmüş ve bunu ecelinin yaklaştığına yormuşdu. Hakîkatda da öyle oldu. Hazret-i Mugîratü'bnü Şu'be'nin Ebû Lü'lü' isminde mecûsî bir kölesi vardı. îşte Hazret-i ömer'e üç hançer vurarak şehid eden bu köledir. sarihlerinden Übbî'nin beyânına göre Ömer (radıyallahü anh) bir gün sırtüstü yatarak ellerini kaldırmış ve: «Allah'ım, artık yaşım ilerledi; kuvvetim zayıfladı. Bana tâbi' olan uzaklara dağıldı. Binaenaleyh kazandıklarımı zayi etmeden biran benim ruhumu kabzet!» diye dua etmiş. Birkaç gün sonra da horot sini görmüş ve bunu şehâdete yorarak; «Beni arap olmıyan bir adam öldürecek...» demiş. Ömer arap olmayan bir kimsenin Medine'ye girmesine mü-sâde etmiyordu. O sıralarda Kufe'de vali bulunan Mugîra (radıyallahü anh) kendisine mektup yazarak elinde Medine halkına hizmeti dokunacak demirci ve doğramacı bir köle bulunduğunu, şayet tensîb buyurura onu hemen kendisine göndereceğini yazmışdı. Ömer (radıyallahü anh) kölenin gönderilmesine izin verdi; ve köle Medine'ye geldi. Ancak Hazret-i Mugîra bu köleye yüz yahut yüzyirmi dirhem haraç bağladığı için köle hâlini Hazret-i Ömer'e şikâyet etmiş fakat Ömer (radıyallahü anh) san'âtına karşı bu haraç çok değildir.» diyerek şikâyetini kabul etmemişdi. Köle buna içerlemişdi. Bir gün Hazret-i Ömer'e tesadüf etti. Ömer (radıyallahü anh) kendisine: istersen rüzgârla un öğüten değirmen yaparım; dediğini işitmedim mi sanıyorsun?» demiş. Bu söz üzerine köle Hazret-i ömer'e kızgın kızgın bakarak: hakîkaten öyle bir değirmen yapacağımla şarkla garbın diline destan olacak!» demiş. Hazret-i Ömer bu menhus kölenin kötü niyetini sezerek: «Bu köle beni tehdîd etti» demişdir. Filhakika bir kaç gece sonra köle hançerini ve okunu alarak onu öldürmeye hazırlandı. Hazret-i Ömer sabahleyin erkenden kalkmış; âdeti vecîhle halkı sabah namazına uyandırıyordu. Köleye yaklaştığı sırada alçak herif üzerine atlayarak onu üç yerinden yaraladı. Bunlardan biri göbeğine tesadüf etmişdi ki vefâtmada bu sebep oldu. Cânî köle kaçarken onüç kişi yaralamış ve bunlardan yedisi şehîd olmuşdu. Nihayet mel'ûn köle, üzerine aba atılmak suretiyle yakalarianuş o anda da kendi hançeri ile intihar etmişdir. Hazret-i Ömer, Abdurrahman b. Avf (radıyallahü anh)’in elinden tutarak onu namaza geçirmiş. Hazret-i Abdurrahman o gün sabah namazını en kısa sûrelerden Asır ve Kevser ile kıldırmışdır. Hazret-i Ömer'in yaralarını tedavi için bir iki hekim getirildiyse de tedavisine imkân bulunamadı. Bu bâbdaki tafsilât siyer ve târih kitaplarındadır. Ömer'in: «Bir takım kimseler benden halife tâyin etmemi istiyorlar...» sözünün mânâsı halîfe tâyin edersen iyi olur ama etmezsen de fena olmaz; çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) halîfe tâyin et-memişdir. Ve çünkü Allahü teâlâ dînini zayi etmeyecekdir; demekdir. Meşveret meclisi demekdir. Bu meclis altı kişiden mürekkep idi. İsimleri şunlardır: Osman, Alî, Tâlha, Zübeyr, Sa'd b. Ebî Vakkâs ve Abdurrahman b. Avf. (radıyallahü anhûm) Saîd b. Zeyd cennetle müjdelenenlerden olmakla beraber şûraya girememişdi. Çünkü Hazret-i ömer'in akrabâsın-dandı. Oğlu Abdullah b. Ömer'in dahi şûraya girememesi ayni sebeptendir. Ömer'in: «Bâzı kimselerin bu hilâfet işine dil uzatacaklarını pek âlâ bilirim.» sözü ile kimleri kasdettiği malûm değildir. İlk devirlerde hilâfet mes'elesi hakkında müslümanlar arasında muhalefet eden bulunmamışdır. «İmâm lâzım değildir.» sözü çok sonra bâzı mu'tezile tarafından söylenmişdir. âyetinden murâd: Nisa' sûresinin son âyetidir. Mezkûr âyet yazın nâzil olduğu için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona sayf âyeti demişdir. Sayf: yaz demekdir. Bu âyet-i kerîme Hazret-i Ömer'in son derece ehemmiyetle üzerinde durduğu kelâle mes'elesinden bahseder. ölen bir kimsenin babası ve çocuğu bulunmamakdır. Sûre-i Nisâ'nın son âyetinde böyle bir kimsenin hükmünden bahis ile: fetva istiyorlar. De ki; Kelâle hakkında size fetvayı Allah verir (Şöyle ki) Eğer bir kimse ölür de çocuğu olmaz, yalnız bir kız kardeşi bulunursa bıraktığı mîrasdan o'na yan verilir... ilâh...» buyurulmaktadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sarımsak, Soğan, Pırasa Veya Bunlara Benzer Birşey Yiyenin Mescide Gelmekden Nehy Edilmesi Bâbı
1288-) Bize Ebû't - Tâhir Ahmed b. Amr rivâyet etti. ki) Bize İbn Vehb, Hayve'den, o da Muhammed b. Abdirrahmân'dan. o da şeddâd b. Hâd’ın azatlısı Ebû Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Ebû Abdillâh, Ebû Hüreyre'yî şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim bir kimseyi mescidde kayıp ararken işitirse, Allah onu sana geri vermesin; desin! Çünkü mescidler bu gibi işler için bina edilmemişlerdir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidde Kayıp Aramakdan Nehy Ve Kayıp Arayanın Sesini Duyunca Söylenilecek Söz Bâbı,
1289-) Bu hadîsi bana Züheyr b. Harb'da rivâyet etti. ki): Bize Mukrî rivâyet etti. ki): Bize Hayve rivâyet etti. ki): Ben Ebû'l - Esved'i şöyle derken işitdim. Bana şeddâd'ın azatlısı Ebû Abdillâh rivâyet etti ki kendisi Ebû Hüreyre'yî: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitdim.» diyerek hadisin mislini rivâyet ederken dinlemiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidde Kayıp Aramakdan Nehy Ve Kayıp Arayanın Sesini Duyunca Söylenilecek Söz Bâbı,
1290-) Bana Haccâc b. Şâir rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Sevrî, Alkametü'bnü Mersed'den, o da Süleyman b. Bûreyde'den, o da babasından naklen haber verdi ki: Bir adam mescidde kayıp aramış ve: «Kırmızı deveyi gören yok mu?» demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Çünkü bu mescidler neye yarayacaksa ancak onun için yapılmışlardır!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidde Kayıp Aramakdan Nehy Ve Kayıp Arayanın Sesini Duyunca Söylenilecek Söz Bâbı,
1291-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Veki', Ebû Sinan'dan, o da Alkametü'bnü Mersed'den, o da Süleyman b. Büreyde'den, o da babasından naklen rivâyet etti ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırdığı vakit bir adam ayağa kalkarak: «Kırmızı deveyi bulan yok mu?» demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Çünkü bu mescidler neye yarayacaksa ancak onun için yapılmışlardır.» buyurmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidde Kayıp Aramakdan Nehy Ve Kayıp Arayanın Sesini Duyunca Söylenilecek Söz Bâbı,
1292-) Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Muhammed b. Şeybe'den, o da Alkametü'bnü Mersed'den, o da İbn Büreyde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını kıldıkdan sonra bir bedevi gelerek başını mescidin kapısından içeri soktu...» Ravi hadisin bundan sonraki kısmını yukarkilerin hadîs'i gibi rivâyet etti. der ki; O zât Ebû Netime Şebîbetü'bnü Neâme'dir. Ondan Mis'ar, HÜseym, Cüreyr ve diğer Küfeliler rivâyet etmişlerdir. hadîsler camilerde mescidlerde kayıp eşya aramanın mekruh olduğunu göstermektedirler. Mesele ihtilaflıdır. Bâzılarına göre camilerde kayıp eşya veya hayvan soruşturmak mekruhdur. Haramdır deyenler de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Mescidde Kayıp Aramakdan Nehy Ve Kayıp Arayanın Sesini Duyunca Söylenilecek Söz Bâbı,
1293-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e İbn Şihâb'dan duyduğum, onun da Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân'dan, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki biriniz namaz kılmağa kalktığı zaman şeytan ona gelir de zihnini karıştırır, hattâ kaç rek'ât kıldığını bilemez. Bu hâl birinizin başına gelirse oturduğu yerden iki secde ediversin.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1294-) Bana Amrü'n - Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân (yani Ibhi Uyeyne) rivâyet ettî. H. ki: Bize Kuteybetu'bnü Said ile Muhammed b. Rumh dahi Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. Süfyânla, Leys'in ikisi birden Zührî'den bu isnâdla bu hadîs'in benzerini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1295-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bana, babam, Yahya b. Ebi Kesîr'den rivâyet etti. ki): Bize Ebû Selemete'bnü Abdirrahman rivâyet etti ki, kendilerine Ebû Hüreyre şunu rivâyet etmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): okunduğu vakit şeytan geri geri gider. Ezan'ı işitmemek için bir de zarta atması vardır. Ezan bittîmi dönüp gelir. Namaz İçin İkaamet getirilince yine geriler ikaamet bittimi dönüp gelir; kişi ile nefsinin arasına girer; filan şey'i hatırla, filân şey'ı hatırla diyerek hatırına gelmeyecek şeyleri hatırlatır. Tâ'ki insan kaç rek'ât kıldığını bilmez oluncaya kadar (onunla uğraşır.) biriniz kaç rek'ât kıldığım bilemediği vakit oturduğu yerden iki secde yapıversin!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1296-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. (Dedi kj): İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr, Abdürabbih b. Saîd'den, o da Abdürratımân El - A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; namaz için tesvîb yapıldığı zaman şeytan geri kaçar. Onun bir zarflatması da vardır.» buyurmuşlar. Müteakiben râvî hadîsi yukarıki hadîs gibi rivâyet etmiş; bir de: onu hayâl ve kuruntulara daldırır; hatırına gelmeyecek ihtiyâçlarını da hatırına getirir.» ibaresini ziyâde Sylemişdir. hadîs'i Buhârî «Ezan» ve «Namaz» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hadîsin şeytana âit olan kısımlarım yani ezan okununca onun sesini işitmemek için şeytanın kaçması ve sesle yellenmesi, ezan bittikden sonra tekrar dönerek insanla nefsinin arasına girmesi husûsâtını evvelce bilmûnâsebe îzâh etmişdik. Burada da namazını kaç rek'ât kıldığında şüphe edenlerin hâli ile secde-i sehiv meselelerini görelim: buradaki hadîsden muradın ne olduğunu tâyin hususunda ihtilâf etmişlerdir. Hasan-ı Basrî ile selefden Bazıları hadîsin zâr biri ile amel ederek: «Namaz kılan şüpheye düşer de ziyâdemi kıldı noksanını bilemezse onun namazı oturduğu yerden iki secde ile tamam olur.» demişlerdir. Evzâî ve Selefden birçoklarına göre bir kimse kaç rek'ât kıldığını bilemezse namazını iade etmesi lâzım gelir. Bu hâl her ne zaman başına gelirse onlara göre namazı yeniden kılması îcâb eder. Bazıları: namazı kaç rek'ât kıldığını üç def'â bilemiyen kimse namazını yeniden kılar. Dördüncüde de şüphe ederse artık iadeye lüzum yokdur; demişlerdir. Mâlik, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed ve diğer bir takım ulemâya göre bir kimse namazını dört rek'ât mı, yoksa üç mü kıldığında şüphe ederse yüzde yüz bildiği rek'âtlara göre amel etmesi icâb eder. Binaenaleyh böyle bir şüphe ânında dördüncü bir rek'ât daha kılarak secde-i sehiv yapması îcâb eder. Onların bu bâbdaki delilleri Müslim ile Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce'nin tahrîc ettikleri Ebû Saîd-i Hudri hadîsidir. Hadîsin Müslim'deki lâfzı şöyledir: Hazret-i Ebû Saîd ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): namazında şüphe eder de üçmü kıldı dört mü bilemezse şüpheyi bir tarafa atarak yüzde yüz bildiğine göre amel etsin; sonra selam vermezden önce iki secde etsin. Şayet namazı beş rek'ât almışsa bu secdeler onun namazını çift rekâtlı yaparlar. Dördü tamamlamışsa secdeler şeytanı çatlatmaya yararlar.» buyurdular. göre namazda kaç rek'ât kıldığını bilememek hâli ilk defa başına gelen kimse namazını yeniden kılar. Bu hâl birçok defalar başına gelirse galebe-i zannına yani aklının kestiği tarafa göre hareket eder. Buhârî ile Müslim'in müttefikan rivâyet ettikleri bir hadîsde: namazda şüphe ederse doğruyu araştırsın ve namazını ona göre tamamlasın!» buyurulmuşdur. Şayet kaç rek'ât kıldığına dâir bir re'yi yoksa o zaman kesîn olarak kıldığını bildiği rek'âtlar üzerine bina eder. Çünkü bu bâbda şöyle bir hadîs vardır: namazında yanılır da bir mi kıldı iki mi bilemezse namazını bir rek'ât üzerine bina etsin! İkimi kıldı üçmü bilemezse iki rek'ât üzerine bina etsin; üçmü kıldı dört mü bilemezse üç rek'ât üzerine bina etsin ve selam vermezden önce iki secde yapsın!» bu hadîsi Tirmizî, İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet etmiş ve: «Hasen sahîh bir hadîsdir.» demişdir. Ayni hadîsi İbn Mâce dahi tahrîc etmişdir. bâzılarına göre Bâbımızın Ebû Hüreyre hadîs'i namazda her yanüana âiddir. Yaralanın hükmü de secde-i sehiv yapmakdır. Namaz kılan nerede şüphe ettiği ve secde-i sehvi ne zaman yapacağı hususunda bu hadîs-i tefsir eden diğer hadîslere müracaat etmelidir. Enes, Ebû Hüreyre (radıyallahü anhûma) ile Hasan-ı Basrî, Rabîa, İmâm Mâlik, Sevrî, İmâm Şâfiî, Ebû Sevr ve İshâk'ın kavilleri budur. kaç rek'ât kıldığını bilmeyen kimse kaç kıldığım belleyin-ceye kadar namazını iade eder durur.» diyenler İbn Abbâs ve İbn Ömer (radıyallahü anhûma) ile Şâbî, Kâdı Şüreyh, Atâ, Meymûn b. Mihrân ve Saîd b. Cübeyr hazerâtıdır. diyor ki: Ebû Hanife (rahimehüllah) «Namaz» kılan kimseye şüphe ilk defâ arız oluyorsa namazı bâtıl olur. Âdet hâline gelmişse içtihâd eder ve zann-ı galibine göre kılar. Hiçbir zan hâsıl edemezse en az mikdârla amel eder» demişdir. Ebû Hami d'in beyânına göre: Eski mezhebinde iken İmâm Şafiî: «Ben, Ebû Hanîfe'nin bu sözünden daha çirkin ve sünnetden uzak bir söz görmedim!» demiş... Buhârî şârihi, Aynî bu söze şu cevâbı vermektedir: derim ki: Bir İmâmın söylemediği bir sözü, söyledi diye iddia ederek ondan nakletmek ve hiç bir münâsebeti yokken ona teşnî'de bulunmak bundan daha çirkindir. Acaba Nevevî böyle bâtıl bir teşnî'i son derece taassuba meyli bulunan bir kimse vasıtası ile İmâm Şafiî gibi bütün ulemâ’nın fıkıhda Ebû Hanîfe'ye çömez olduklarına şehâdet eden bir zâtdan nasıl rivâyet edebilmişdir?! Onun Ebû Hanîfe‘den naklettiği bu sözü İbn Kudame ve daha başka muhalifler de nakletmişlerdir ki bu söz ne sahîh, ne de mezhebimizin meşhur olan ana kitaplarında meycûtdur. Bu kitaplarda meşhur olan şudur: Ulemâmız: «Namazında iki defa şekkeden kimse namazı yüzde yüz sahih olsun diye orıu yeniden kılar.» demişlerdir. Hattâ Ebû Nasır El-Bağdâdî 'nin beyânına göre meşhur kavil yeniden kılmanın evlâ olmasıdır. Çünkü böyle hareket edilirse şekk yüzde yüz sakıt olur. Bununla beraber Ebû Hanîfe hadislere bakarak üç hâlin üçüyle de amel etmişdir. Yani kaç kıldığın: bilemediği zaman namazın yeniden kılınacağına; Cübeyr hadîsine göre kaç rek'ât kıldığını belleyinceye kadar namazı iade lâzım geldiğine; Cerir hadîsine göre de farz namazda şüphe ederse iade lâzım geleceğine kail olmuşdur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1297-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, İbn Şihâb'dan duyduğum, onun da Abdurrahman El - A'rac'dan, onun da Abdullah b. Buhayne'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Abdullah demi) İd: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazlardan birinde iki rek'at kıldırdı. Sonra oturmadan ayağa kalktı. Onunla beraber cemaat da kalktılar. Namazım bitirince, biz selâm vermesini gözlerken tekbîr aldı ve selâm vermezden önce oturduğu yerden iki secde yaptı sonra selâm verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1298-) Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. ki: Bize İbn Rumh dahi rivâyet etti. ki):Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da A'rac'dan, o da Benî Abdilmuttalib'in müttefiki Abdullah b. Buhaynete'l-Esdî'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğlen namazında birinci oturuşu îfâ etmeden ayağa kalkmış. Sonra namazını tamamlayınca her secdede tekbir almak sureti ile selâm vermezden önce unuttuğu oturuşun yerine oturduğu yerden iki secde yapmış. Bu secdeleri onunla birlikde cemaat da yapmışlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1299-) Bize Ebû'r - Rabî Ez - Zehrânî rivâyet etti. ki): Bİ-ze Hammâd rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Abdumbaafta El - A'râc'dan, o da Abdullah b. Mâlik İbn Buhaynete'l - EzdS'den naklen rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kılarken oturmak istediği çift rek'âtda ayağa kalkmış ve namazına devam etmiş. Namazın «o-nu gelince selâm vermeden secde etmiş: sonra selâm vermiş. hadîsi bütün Kütüb-i Sitte sahipleri «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Buhârî onu bir iki yerde rivâyet eder. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ilk oturuşu unutarak kıldığı bu namaz bâzılarına göre öğle bir takımlarına göre ise ikindi idi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1300-) Bana Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef rivâyet etti. ki): Bize Mûsâ b. Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Bilâl, Zeyd b. Eslem'den, o da Âtâ' b. Yesâr'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): namazında şek keder de üç mü, dört mü kaç rek'ât kıldığını bilemezse şekk'i atıversin de yakînen bildiğinin Üzerine bina etsin. Sonra selam vermezden önce iki secde etsin! Şayet beş rek'ât almışsa bu iki secde onun namazını çift yapar. Eğer dördü tamamlamak için kıldıysa bu iki secde şeytanı çatlatmak için yapılmış olurlar.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1301-) Bana Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana amcam Abdullah rivâyet etti. ki): Bana Dâvûd b. Kays, Zeyd b. Eslem'den bu isnâdla rivâyet etti. Bu hadîsin mânâsında olmak üzere Süleyman b. Bilâl'ın dediği gibi: «Selam vermezden önce iki secde eder.» dedi. hadîs ulemâya göre Ebû Hüreyre hadîsini tefsir etmektedir. Binaenaleyh Ebû Hüreyre hadîsini de bu mânâya almak îcâb eder. Yani namazda şüphe eden kimse yakînen bildiği rek'âtlar üzerine bina edecekdir. Sonra bu hadîs hades, mefkûtdan mîras vîs.'de şekk hususunda şeriatın kaidelerine uygundur. Şafiî ziyâde için secde mes'elesinde bu hadîsle istidlal etmişdir. Çünkü mukadder olan bir şey mevcûd. gibidir. Fakat sair Şâ-fiîyye ulemâsı: «Bu hadîs-i İmâm Mâlik mürsel olarak rivâyet etmişdir. Mâlik'in arkadaşları ise mürsel olup olmadığında ihtilâfa düşmüşlerdir. Onu müsned olarak yalnız Atâ' rivâyet etmişdir. Hâlbuki mürsel olarak rivâyet edenler Ata'dan daha, kuvvetli hafızlardır, Bunlar başka hadîsleri bu hadîs'e tercih ettirmeye kâfî gelecek bir ıztı-raptır» demişlerse de Nevevî bu sözleri bâtıl bulmuşdur. Çünkü mevsuk hafızların ekserisi hadîsi muttasıl olarak rivâyet etmişlerdir. Binaenaleyh bir tanesinin mürsel rivâyeti zarar etmez. Sonra-imâm Mâlik'e göre huccetdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1302-) Bize Ebû Şeybe'nin iki oğlu Osman ile Ebû Bekir ve bir de İshâk b. İbrahim hep beraber Cerîr'den rivâyet ettiler. Osman dedi ki: Bize Cerir, Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Alkame'den naklen rivâyet etti. Alkame şöyle dedi: Abdullah dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldırdı... (Râvî İbrahim: Yâ ziyâde etti yâ noksan, dedi) Selam verdiği vakit kendisine: Ya Resûlallah namaz hakkında yeni bir şey mi var? deyenler oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): o?» buyurdular. Soranlar: Namazı şöyle şöyle kıldın da!., dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen bacaklarını bükerek kıbleye karşı oturdu ve iki secde yaptı. Sonra selâm verdi, sonra yüzünü bize çevirerek: namaz hakkında yeni bir şey olsaydı ben onu size haber verirdim. Lâkin ben de ancak ve ancak bir insanım. Sizin gibi unuturum. Binaenaleyh bir şey'i unuttum mu hemen bana hatırlatın! Biriniz namazında şekk ederse doğruyu araştırsın da namazını onun üzerine tamamlasın, Sonra iki secde yapsın!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1303-) Bize bu hadisi Ebû Küreyb de rivâyet «tti. ki) Bi» İbn Bişr rivâyet etti. H. ki: Bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti. ki): Bize Vekî' rivâyet etti. İbn Bişr ile Vekî'in ikisi birden Mis'ar'dan, o da Mansûr'dan bu isnâdla rivâyet etmişlerdir. Bişr'in rivâyetinde: «Doğruyu bulmak için bunların hangisi daha lâyık olduğuna bir baksın!»; Vekî'in rivâyetinde ise: «Doğruyu araştırsın I» ibareleri vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı
1304-) Bize bu hadîsi Abdullah b. Abdirrahmân Ed - Dârimî de rivâyet etti. ki): Biçe Yahya b. Hassan haber verdi. ki): Bize Vüheyb b. Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Mansûr bu isnâdla rivâyet» etti. Mansûr: «Doğruyu bulmak için bunların hangisi daha lâyık olduğuna bir baksın!» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namazda Yanılma Ve Bundan Dolayı Secde Bâbı