Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
3513-)
Bize Muhammed b. Ebî Bekr El-Mukaddemî rivâyet etti. etti. ki): Bize Hammad b. Zeyd, Eyyûb'dan, o da Nafi'den naklen rivâyet eyledi. (Nafi' Şöyle dedi): Bana Nûbeyh b. Vehb rivâyet etti. ki): Beni Ömer b. Ubeydillah b. Ma'mer gönderdi. Kendisi Şeybe-tü'bnû Osman'ın kızını oğluna istiyordu. Bu sebeble beni hacc emiri bulunan Ebân b. Osman'a yolladı. Ebân: «Beri bak. Ben bu adamı bedevi sanıyorum. Çünkü ihrâmlı bir kimse ne nikâh edebilir, ne de nikâh olunur. Bunu bize Osman, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: İhramlının Nikahlanmasının Haram Kılınması, Dünür Yollamasının Mekruh Olması Bâbı
3514-)
Bana Ebû Gassân El-Mismaî rivâyet etti, ki): Bize Abdülâ'lâ rivâyet etti. H. Ebû'l-Hattâb, Ziyâd b. Yahya dahi rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Sevâ' rivâyet etti. Her iki râvi demişler ki: Bize Saîd, Matar ile Ya'lâ b. Hakim'den, onlar da Nafi'den, o da Nûbeyh b. Vehb’den, o da Eben b. Osman'dan, o da Osman b. Affan'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir kimse ne nikâh edebilir; ne nikah olunur, ne dünür gönderir» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: İhramlının Nikahlanmasının Haram Kılınması, Dünür Yollamasının Mekruh Olması Bâbı
3515-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amrû'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb toptan İbn Uyeyne'den rivâyet etliler. Zûheyr ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Eyyûb b. Mûsa'dan, o da Nûbeyb b. Vehb'den, o da Eban b. Osman'dan, o da Osman'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vardırmak suretiyle rivâyet etti. Efendimiz: bir kimse nikâh yapamaz; dünür de gönderemez» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: İhramlının Nikahlanmasının Haram Kılınması, Dünür Yollamasının Mekruh Olması Bâbı
3516-)
Bize Abdül Melik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. ki): Bana Hâlid b. Yezîd rivâyet etti. ki): Bana Saîd b. Ebî Hilâl, Nûfaeyh b. Vehb'den naklen rivâyet eyledi ki, Ömer b. Ubeydillah b. Ma'mer oğlu Talha'ya, Şeybetü'bnû Cübeyr'in kızını hacda nikahlamak istemiş. Ebân b. Osman da o gün hacc emiri bulunuyormuş. Ebân'a: Ben Talhatû'bnû Ömer'i evlendirmeye niyet ettim; senin de bu cemiyette bulunmanı dilerim, diye haber göndermiş. Ebân ona şu cevâbı vermiş: Beri bak! Seni kof bir Iraklı sanıyorum. Ben Osman b. Affân'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir kimse nikâh yapamaz» buyurdular. rivâyetlerin birinde Ömer b. Ubeydillah’ın oğlu Talhaya şeybetü'bnü Osman’ın kızını istediği, diğerinde ise Şeybetü'bnü Osman yerine Şeybetü'bnü Cübeyr denildiği göze çarpmaktadır. Ebû Davûd Sünen'in-de doğrusunun Şeybetü'bnü Osman olduğunu söylemiş ve Şeybetü'bnü diye rivâyet eden İmâmı Mâlik'e vehim isnâd etmiştir. Cumhûru ulemâ ise İmâmı Mâlik'in kavlinin doğru olduğuna kaildirler. Çünkü istenilen kız Şeybetü'bnü Cübeyr b. Osman El-Haccbî'nin kızıdır. Dârekutnî hadîsi ekseriyetle ravilerden bu şekilde nakletmiştir. Kâdî Iyâz: «İhtimal Şeybetü'bnü Osman diyenler onu dedesine nisbet etmişlerdir. Binâenaleyh orta hata diye bir şey yok. Rivâyetlerin biri hakikat, diğeri mecaz olmak üzere ikisi de şahindir.» diyor. Ebân'in: «Beri bak! Ben seni kof bir Iraklı sanıyorum» cümlesi Müslim'in birçok- nüshalarında bu şekilde kaydedilmiştir. , Kâdî Iyâz «Iraklı» kelimesinin yerine bazı nüshalarda «A'râbî» şeklinde rivâyet edildiğini, doğrusunun da bu olduğunu; söylemiştir.. A'râbî: Çölde yaşayan ve sünneti bilmeyen bedevidir. Kâdî «Iraklı» kelimesinin burada hatâ olduğunu söylemiş: «Meğer ki Kûfeli'lerin o zamanki mezhebinin ihrâmlıya nikâhlanmayı caiz görmek olduğunu bilmiş, ola. Bu takdirde Iraklı diye rivâyette sahih olur... demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: İhramlının Nikahlanmasının Haram Kılınması, Dünür Yollamasının Mekruh Olması Bâbı
3517-)
Bize Ebû b. Ebî Şeybe ile İbn Nûmeyr. ve İshâk-i Hanzalî hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. İbn Nûmeyr ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan, o da Ebû'ş-Şah'sâ'dan naklen rivâyet etti. Ebû'ş-Şah'sâ'ya da İbn Abbâs haber vermiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisi ihrâmlı olduğu halde Meymûne ile evlenmiş. Nûmeyr şunu da ziyade etti: «Ben bu hadîsi Zûhri'ye söyledim de: (Bana Yezîd b. Eşam haber yerdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu kendisi ihrâmsızken nikâh etmiş) dedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: İhramlının Nikahlanmasının Haram Kılınması, Dünür Yollamasının Mekruh Olması Bâbı
3518-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Dâvud b. Abdirrahman, Amr b. Dinar'dan, o da Ebû'ş-Şah'sa Câbir b. Zeyd’den, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisi ihrâmlı olduğu halde Meymûne ile evlendi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: İhramlının Nikahlanmasının Haram Kılınması, Dünür Yollamasının Mekruh Olması Bâbı
3519-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. ki): Bize Cerîr b. Hâzim rivâyet etti. ki): Bize Ebû Fezâre, Yezid b. Esam'dan naklen rivâyet eyledi. ki) ; Bana Meymûne binti Haris anlattı ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisi ihrâmsızken onunla evlenmiş. «Meymûne benim ve İbnî Abbâs'ın teyzemizdi.» demiş. hadîsi muhtelif râvilerden bütün Kütübü Sitte sahibleri tahric etmişlerdir. Tirmizî: «Bu hadîs Hasen şahindir.» demiştir. Bu babda İbn Hibbân Sahih'inde, Beyhakî Sünen'inde Hazret-i Âişe'den Tahavî dahi Hazret-i Ebû Hüreyre’den hadîs rivâyet etmişlerdir. Abbâs (radıyallahü anh) hadîsiyle İbrahim Nehaî, Sevrî, Ata' b. Ebî Rabâh, Hâkim b. Uteybe, Hammâd b. Ebî Süleyman, İkrime, Mesrûk, Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve İmâmı Muhammed istidlal etmiş: «İhrâmlı bir kimsenin nikâh yapmasında beis yoktur. Lâkin ihramdan çıkmadıkça cinsî münasebette bulunamaz» demişlerdir. Sahabe-i kirâmdan İbn Abbâs ile İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) Hazerâtının kavilleri de budur. b. El-Müseyyeb, Salim, Kâsım, Süleyman b. Yesâr, Leys, Evzaî, İmâmı Mâlik, İmâmı Şafiî, İmâmı Ahmed ve İshâk ihrâmlı bir kimsenin nikâhlanamıyacağma, başkalarım da nikâh edemeyeceğine kaail olmuşlardır. Onlara göre ihrâmlının nikâhı batıldır. Sahabeden Hazret-i Ömer ile Alî (radıyallahü anh)'nın kavilleri de budur. nikâhına cevaz vermeyenler Bâbımızın Ebân b. Osman hadîsiyle istidlal ederler. Mezkûr hadîsi Ebû Dâvud dâhi tahric etmiştir. Hadîs-i şerîf ihrâmlı bir kimsenin kendisine veya başkasına nikâh yapamayacağını, dünür bile gönderemeyeceğini ifâde etmektedir. Zira dünür göndermekte nikâha arzu ve niyet vardır. Sahabeden Ebû Rafi' ile Ümmül Mü'minin Meymûne (radıyallahü anha) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ihrâmsız olduğu halde evlendiğini söylemişler. Râfi' hadîsini Tirmizî rivâyet etmiştir. Hadîs şudur: Kuteybe rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Matar El-Varrâk'dan, o da Rabîatû'bnû Ebi Abdirrahman'dan, o da Süleyman b. Yesâr'dan, o da Ebü Rafi'den naklen rivâyet etti. Ebû Kafi' Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Meymûne ile ihrâmsız olduğu halde evlendi. Aralarında elçilik eden ben idim.» hadîsi Bâbımızın sonundaki hadîsdir. Bunu Tirmizîde tahric etmiş, sonunda: ihramla çıktıktan sonra zîfâfa girdi. Meymûne Şerifte vefat etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Şerifte yaptığı türbeye defnetti.» demiştir. nikâhma cevaz verenler muhaliflerinin delillerini zayıf bulmuşlardır. Çünkü Ebû Rafi' hadîsinin râvilerinden Matar El-Marrak zayıftır. Hadîsiyle ihticâc edilemez. Bu sebeble aynı hadîsi rivâyet eden İmâmdı Mâlik onu hadîsin senedinden düşürmüş, hadîsi, mürsel olarak rivâyet etmiştir. Aynı hadîs Süleyman b. Bilâl’in rivâyetinde dahi mürseldir. Abdilberr diyor ki: «Bu babda İmâm-ı Rabî'a'dan rivâyet ettiği hadîs muttasıl değildir. Onu muttasıl olarak Matar rivâyet etmiştir. Hadîsi Hammad b. Zeyd, Matar El-Varrâk'dan, o da Rabiatû'bnü Ebî Abdirrahman'dan; o da Süleyman b. Yesâr'dan, o da Ebû Rafi'den naklen rivâyet etmiştir ki, bence Matar hakkında bu sened yanlıştır. Çünkü Süleyman b. Yesâr otuzdört. tarihinde doğmuştur. Yirmi dokuz tarihinde doğduğunu söyliyenler de vardır. Ebû Rafi' ise Hazret-i Osman’ın şehâdetinden az sonra Medine'de vefat etmiştir. Osman (radıyallahü anh)'ın şehâdeti otuzbeş tarihindedir. Binâenaleyh Süleyman’ın Ebû Rafi'den hadîs dinlemiş olması caiz ve mümkün değildir. Şu haîde Matar’ın rivâyetinin bir mânâsı yoktur. İmâm-ı Mâlik rivâyeti daha şayanı kabuldür. Beyhâki'ye şaşarım. Bu hadîs hakkındaki şu malûmatı bildiği halde ses çıkarmıyor da üstelik: Matar b. Ta'man El-Verrâk ile Müslim, ihticac etmiştir, diyor.» ki, Matar, Hazret-i İbn Abbâs'dan rivâyet edenler derecesinde bir râvi değildir. Onun hakkında Nesâî: «Matar kavi değildir» demiş, İmâm-ı Ahmed'in dahi belleyişinde noksan olduğunu söylediği rivâyet olunmuştur. Meymûne hadîsine gelince: Amr b. Dinar bu hadîsin senedindeki Yezîd b. Esam'mı zayıf bulmuş. Bu hususta Zührî ile aralarında geçen bir konuşmada, Zührî bu iddiayı red edememiştir. Halbuki Hazret-i Meymûnenin ihram hâlinde nikahlandı ğmı rivâyet eden Saîd b. Cübeyr, Ata', Tavus, Mücâhid , İkrime ve Câbir b. Zeyd hazerâtı bunun aksini rivâyet edenlerden daha mûtemed ve makbuldürler. Onun ihram dışında nikâhlandığmı rivâyet eden Meymûn b. Mihrân, Habîb b. Şehir ve emsali bunların yanından bile geçemez Üstelik İbn Ebî Şeybe'nin, İsâ b. Yûnus’dan, onun da İbn Cüreyc'den, onun da Ata'dan naklen rivâyet ettiği bir hadîsde dahi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Meymûne ile ihram halinde evlendi» denildiği gibi, İbn Sa'd’ın Tabakât'ında Ebû Nuaym'den, onun da Cafer b. Burkan'dan, onun da Meymun b. Mihram'dan naklen rivâyet ettiği bir hadîste Meymûn şöyle demektedir ; «Ata'nın yanında oturuyordum. Bir adam ona ihrâmlının nikâh edip edemeyeceğini sordu. Ata' ona şu cevabı verdi: Allah nikâhı helâl kıldıktan sonra bir daha haram etmemiştir. Ben kendisine Yezîd b. Esam’ın hadisini yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'nin Hazret-i Meymûne ile ihrâmsızken evlendiğini söyledim. Atâ: bunu ancak Meymûne'den almışızdır. Ve keza Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ihram halinde evlendiğini işitmîşizdir. dedi.» (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Meymûne ile ihram halinde iken evlendiğini bildiren başka rivâyetler de vardır. İbn Hazm ihram halinde nikâhın caiz olmadığım iltizam etmiş; bu babdaki müddeasını isbat için sözü bir hayli uzatmış ise de Buhârî sarihi Aynî bütün iddialarına birer birer cevap vererek hepsini çürütmüştür, bazıları ihram halinde evlenmenin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e mahsus olduğunu söylemişlerdir. Fakat Aynî bunlara da cevap vermiş ve: «Tahsis iddiası delile muhtaçtır.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: İhramlının Nikahlanmasının Haram Kılınması, Dünür Yollamasının Mekruh Olması Bâbı
3520-)
Bize Kutaybetü'bnû Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. İbn Rumh dahi rivâyet etti. ki): Bize Leys, Nafi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi: diğerinin satışı üzerine satış yapmasın. Ve biriniz diğerinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesin.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3521-)
Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ hep bîrden Yahya El-Kattân'dan rivâyet ettiler. Züheyr ki): Bize Yahya, Ubeydûllah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nâfi, İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) 'den naklen haber verdi. Efendimiz: kimse din kardeşinin satış; üzerine satış yapmasın; din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür de göndermesin. Ancak kendisine izin verirse o başka» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3522-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Aliyyi'bnû Müshir, Ubeydûllah'dan bu isnadla rivâyette bulundu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3523-)
Bana bu hadîsi Ebû Kâmil El-Cahderî dahi rivâyet etti. ki): Bize Hammâd rivâyet etyi. ki): Eyyûb, Nâfi'den bu isnadla rivâyette bulundu. hadîsi Buhârî «Nikâh» ve «Büyuu'» bahislerinde tahric etmiştir. Dünür göndermek, evlenmek için bir kimsenin kızını istemektir. Cuma, bayram ve haceda. keza nikâh akdinden önce yapılan hamdüsenâ, salâtü selâm-ı mütezammm konuşmalara hutbe denilir. şerif de zikredilen kardeşten murâd umumîdir. Neseben kardeşe olduğu gibi, süt kardeşe ve din kardeşine de şâmildir. Hadîs-i şerif din kardeşinin satışı üzerine satış yapmanın; dünürlüğü üzerine dünür göndermenin memnu' olduğuna delildir. Satış üzerine satış yapmak, muhayyerlik şartı ile bir şey satın alan kimseye: «Bu alış verişi boz, bu malı ben sana daha ucuza satacağım» gibi sözlerle olur. bazıları dünür üzerine dünür gönderme hususundaki nehyin bizzat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından nesh edildiğini söylemişlerdir. Filvaki' Muâviye ile Ebû Cehm (radıyallahü anh) Fâtıma binti Kays ile evlenmek istemişler; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona Hazret-i Usâme ile evlenmesini teklif etmişti. Fakat cumhûru fukahâ'ya göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu dünürlüğü nehiden önceye aittir. Binâenaleyh bu babdaki nehi mensûh değildir. diyor ki: «Bu hadîsler, dîn kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermenin haram kılındığını beyân hususunda açık delillerdir. Eğer kız tarafı sarahaten kabul etmiş ve kızı isteyen bundan vaz geçmemiş; başkasına da onu istemek için izin vermemişse, başkasının o kıza dünür göndermesi bütün ulemâya göre haramdır. Bu takdirde o kızı İsteyip evlenirse âsî olur. Fakat nikâh sahihtir; fesh edilmez. Bizim mezhebimiz ve cumhûru ulemânın mezhepleri budur. Zahirî bu nikâhın feshine kaaildir. İmâm Mâlik'den her iki mezhebe uyan iki kavl rivâyet olunmuştur. Mâlikîler'den bir cemâate göre zifâfdan Önce ise bu nikâh fesh edilir; zifâfdan sonra feshedilmez. tarafı evlenme teklifini sarahaten değil de ta'riz suretiyle kabul ederse ikinci dünürlüğün haram olup olmayacağı hususunda İmâm Şafiî'den iki kavl rivâyet olunmuştur. Bunların esâh olanına göre ikinci dünürlük haram değildir.» suretiyle kabul: «Senden geçilmez», «Sen ayın atacak adam değilsin» gibi sözlerle olur. Bu hususta Hanefîler'le Mâlikîler'de Şâfiîler'le beraberdir. Kız tarafından kabul veya red yoksa ikinci dünürlük caizdir. hadîsdeki nehyi, kadının birinci talibi ile evlenmeye rızâ göstermesi hâline atfetmişlerdir. İmâm Mâlik'in «El-Muvattâ»ın-da dahi nehî bu şekilde tefsir edilmiştir. Şu halde iki taraf rızâ gösterip mehir üzerinde anlaşmaya varmadıkça, başkasının o kadını istemesinde beis yoktur. Medîneliler'le Iraklılar’ın mezhepleri de budur. hadîsdeki nehiyden dâmad namzedinin fâ-sik olmasını istisna etmiştir. Ona göre birinci namzed fâsik olursa, o ka-dını başkası isteyebilir, Evzâî'nin mezhebi de budur. Fakat bu kavil cumhûrun mezhebine muhaliftir. Bu babdaki hadislerin muklezasına göre damad namzedinin salih veya fâsık olması hükmen müsavidir. «Sahih olan da budur» diyor. tarafından birinci namzede sarahaten red cevabı verildiği takdirde ikinci namzed bunu bilmese bile dünür göndermesi haram değildir. istemek için birkaç yerden aynı zamanda taleb vaki olması da caizdir. Hanbeliler'den bu hususta iki rivâvet vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3524-)
Bana Amrû'n-Nâkıd ile Zûheyr b. Harb ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Zübeyr ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Zühri’den, o da Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şehirlinin köylü nâmına mal satmasını, satıcıların müşteriyi aldatmak için fiat yükseltmelerini, bir kimsenin din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesini veya onun satışı üzerine satış yapmasını nehyetmiş ve: Kadın, kız kardeşinin kabindakini yahut tabağındakini boşaltmak için onun boşanmasını istemesin, buyurmuşlar. kendî rivâyetinde: «Bir kimse kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık da yapmasın» cümlesini ziyâde etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3525-)
Bana Harmaletü'bnû Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki): Bana Saîd b. El-Müseyyeb rivâyet etti ki, Ebû Hüreyre şunu söylemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yükseltmeyin! Bir kimse kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın. Şehirli köylü namına mal satmasın! Bir kimse kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesin! Kadın da başka bir kadının kabındakini boşaltmak için onun boşanmasını istemesin!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3526-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdulâ'lâ rivâyet etti. H. Muhammed b. Rafi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet eyledi. Her iki râvi Ma'mer'den, o da Zûhri'den bu isnâdla yukarki hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Ancak Mâmer'in hadîsinde: kimse kardeşinin satışı üzerine arttırma yapmasın» cümlesi de vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3527-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr hep birden İsmail b. Ca'fer'den rivâyet ettiler. İbn Eyyûb ki): Bize İsmail rivâyet etti. ki): Bana Alâ', babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müslüman, kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın, onun dünürlüğü üzerine dünür de göndermesin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3528-)
Bana Ahmed b. İbrahim Ed-Devrakî rivâyet etti. ki): Bize Abdûssamed rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Alâ' ile Süheyl'den babalarından, onlar da Ebû Hüreyre'den. o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet eyledi. H, bu hadisi Muhammed b. El-Müsenna da rivâyet etti. ki): Bize Abdûssamed rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, A'meş’den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulundu. kadar var ki, bu râviler: «Kardeşinin pazarlığı ve kardeşinin dünürlüğü üzerine» tâbirlerini kullanmışlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3529-)
Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb, Leys ile başkasından, onlar da Ebû Habib'den. o da Abdurrahman b. Şumâse'den naklen haber verdi ki, Abdurrahman Ukbetü'bnû Âmir'i minber üzerinde şunları söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mü'minin kardeşidir. Binâenaleyh bir mü'min için kardeşinin satışı üzerine satış yapması ve o vazgeçmedikçe dünürlüğü üzerine dünür göndermesi helâl değildir.» buyurdular. köylü nâmına mal satması, köylünün geçer fiatla satmak için getirdiği malı ona vekâlet etmek şartiyle elinden alarak yüksek fiatla tedricen satmasıdır, Taleb olmadığı halde sırf müşteriyi aldatmak ve onu satın almaya teşvik için malın fiatmı yükseltmektir. üzerine pazarlığın memnu' olan şekli satıcı ile alıcının fiat üzerinde anlaşmaya vararak tam akd yapacakları sırada araya başkasının girmesi ve o malın fiatıni yükseltmesidir. tâbiri bütün nüshalarda bu şekilde rivâyet olunmuştur. her ikisinin'babası mânâsına gelir. Halbuki Alâ' ile Sühey' bir babanın oğulları değildir. Binâenaleyh bu tâbir yanlış ar. Doğrusu olacaktır. Fakat Kâdi Iyâz ile başkaları şeklinde okumak şartiyle bunun da doğru olacağını söylemişlerdir. Çünkü Araplardan kelimesinni tesniyesini «Ebânî» şeklinde okuyanlar da olmuştur. müslüman, kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın»cümlesînden «Ama kâfirin pazarlığı üzerine pazarlık yapabilir" mânâsı çıkarılmamalıdır. Çünkü mefhumu muhalife itibar yoktur. Hadisde müslüman in zikredilmesi ekseri ahvalde müslüman. müslümandan ahş-veriş yaptığı içindir. Yoksa bu hükümde müslümania kâfir müsavidir. Ve kâfirin pazarlığı üzerine pazarlık da caiz değildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Din Kardeşi İzin Vermedikçe Yahut Vaz Geçmedikçe Onun Dünürlüğü Üzerine Dünür Göndermenin Haram Kılınması Bâbı
3530-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den naklen rivâyet ettiği bu hadîsi okudum: (sallallahü aleyhi ve sellem) nikâhı sigardan neîny buyurdular.» Aralarında nıehîr olmamak üzere bir kimsenin kızını başkasına, o da kızını kendisine vermek şartıyla nikâh etmesidir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahı Şiğarın Haram Kılınması Ve Batıl Olması Bâbı
3531-)
Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ ve Ubeydullah b. Said rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya, Ubeydul lah'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yukarki hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız Ubeydullah'ın hadîsinde: ki: Ben Nafi'e şîğar nedir? diye sordum» cümlesi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahı Şiğarın Haram Kılınması Ve Batıl Olması Bâbı
3532-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd, Abdurrahman Es-Serrâc'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Şiğar’dan nehiy buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahı Şiğarın Haram Kılınması Ve Batıl Olması Bâbı
3533-)
Bana Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Eyyûb'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): şiğar yoktur.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahı Şiğarın Haram Kılınması Ve Batıl Olması Bâbı
3534-)
Bize Ebû Bekir b. Etrî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İbn Nümeyr ile Ebû Usame, Ubeydûllah'dan, o da Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rec’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet eyledi. Ebû Hüreyre: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Şiğar'dan nehiy buyurdu.» -demiş. Nümeyr şunu da ziyâde etmiş: «Şiğar, bir kimsenin diğerine: Sen bana kızını tezvic et; ben de sana kızımı tezvic edeyim, yahut tana kız kardeşini ver, ben de sana kız kardeşimi vereyim demesidir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahı Şiğarın Haram Kılınması Ve Batıl Olması Bâbı
3535-)
Bize bu hadîsi Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize Abde, Ubeydûllah'dan —ki İbn Ömer'dir.— Bu isnadla rivâyette bulundu. Ama İbn Nümeyr'in ziyadesini zikretmedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahı Şiğarın Haram Kılınması Ve Batıl Olması Bâbı
3536-)
Bana Harun b. Abdillah rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. Haccâc, İbn Cüreyc ki) tâbirini kullandı. H. bu hadîsi İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Kafi' de, Abdürrezzâk'dan rivâyet ettiler. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, Câbir b. Abdillâh'i şunu söylerken işitmiş: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Şiğar'dan nehiy buyurdular. İbn Ömer rivâyetini bütün Kütübü Sitte sahipleri nikâh bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. beyânına göre Şiğarm tefsiri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin değil İmâm-ı Mâlik’in sözüdür. İmâmı Şafiî: «Bu hadîsdeki Şiğar’ın tefsiri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den midir yoksa İbn Ömer veya Nâfi' yahut Mâlik'in sözü müdür bilmiyorum.» demiştir. Bazıları bunun Nâfi'in sözü olduğunu bildirmişlerdir. Lügatte kaldırmak mânâsına gelir. Bir nevi trampa nikâhıdır. Galiba bu nikâhı yapanlar aralarından mehri kaldırdıkları için trampa nikâhına «Şiğar» denilmiştir. Bu hususta başka sözler de söylenmiştir. Yasak edilen bu nikâh araya mehir koymaksızm iki kimsenin kızlarını veya kız kardeşlerini trampa etmeleridir. Bu surette kadınlardan her birinin bud'u yani kendişinden istifade edilen cinsî münâsebet hakkı diğerine mehir olmuş olur. Gazali (450-505)'nin «El-Vasît» nâm eserinde nikâhı Şiğar'in kâmil şekli şöyle tarif edilmiştir: «Şiğar; bir kimsenin başkasına: Sen de bana kızını vermen şartı ile kızım sana verdim demesi ve kadınlardan her birinin bud'u diğerine mehir olmasıdır.» câhiliyet devri nîkâhlarındandır. Dinimizde hükmü ihtilaflıdır. Hanefîler'e göre bu akd sahihtir; kadınlara mehr-i misi vermek îcâbeder. Ata, Amr b. Dinar, Zühri, Mekhûl, Sevrî ile Küfe ulemâsının mezhepleri de budur. bir taifeye göre nikâh-ı şiğâr bâtıldır; ve bütün hükümleri hususunda nikâh-ı fâsid gibidir. İmâm Şafiî, İshâk ve Ebû Sevr'in kavilleri de budur. İmâm Mâlik ile Ebû Ubeyd nikâhı Şiğar’ın herhalde mensuh olduğuna kaaildirler. «Zifaf yapılmamışsa nikâh fesh edilir. Ve yeniden mehir tayin edilerek şahitler huzurunda nikâh kıyılır; zifaf yapılmışsa kadınlar mehri misil alırlar.» demişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahı Şiğarın Haram Kılınması Ve Batıl Olması Bâbı
3537-)
Bize Yahya b. Eyyûb rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti, ki): Bize Ve rivâyet etti. H. Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid El-Ahmer rivâyet etti. H. Muhammed b. El-Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Yahya yani El-Kattân, Abdûlhamid b. Ca'fer'den, o da Yezid b. Ebî Habib'den, o da Mersed b. Abdillah El-Yezeni'den, o da Ukbetü'bnû Âmir’den naklen rivâyet eyledi. Ukbe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, en ziyade ifâsı gereken şart, kendisi ile kadınları helâl yaptığınız nıehirdiı» buyurdular. Bekir ve İbn'l-Müsennâ hadîsinin lâfzı budur. Yalnız İbn'J.-Müsennâ (şart yerine) şurut dedi. hadîsi Buhârî «Nikâh» ve «Şurût» bahislerinde; diğer Kü-tübü Sitte sahiblerİ «Nikâh» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. ulemâ: «En ziyade ifası gereken» tâbirim' ilzam, değil evlâ mânâsına almışlardır. Bu takdirde mânâ şöyle olur: «İfası evlâ olan şartlar kendileri ile kadınları helâl yaptığınız mehirlerdir.» bu tâbiri ilzam ve vücût mânâsına almışlardır. gereken şartlar umûmî midir yoksa mubah olan şartlar mıdır. Yahut nikâha tealluk eden mehir ve iddet gibi şeyler midir yahut sadece mehrin vücûbu mudur? Bu hususta ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Şübhesiz ki caiz olmıyan şartlarla akd'în mucebine zıd olan kadını boşamak veya nafakasını vermemek gibi şartlar bu bahsin haricindedir. Onların ifâsı gerekmez. Ebî Şeybe «El-Mûsannef» adlı eserinde Şa'bi'nin: «Bir adam karışma ev temin edeceğini şart koşarsa bu şart o kadını helâl eden şartlardandır.» dediğini rivâyet etmiştir. İmâmı Şafiî ile ekseri ulemânın buradaki şartları nikâhın mekasıt ve muktezâsına uygun olan iyi geçinmek, nafaka, elbise ve meskenini mâruf vecihîe vermek gibi şartlar mânâsına hamlettiklerini söylüyor. Nikâhın müktezasına muhalif düşen nafaka vermemek, adalete riâyet etmemek, sefere götürmemek gibi şartları ifâ gerekmez. Bunlar lâğvdır. göre kızın velisi kendisi için mehirden maada irşâd der-meyan ederse damadın bu şartı ifâsı gerekir. Tavus, Atâ' ve Zührî şart koşulan şeyin kadına verileceğine kaail olmuşlardır. Ömer b. Abdilazîz dahi bu şekilde hüküm vermiştir. Sevrî ile Ebû Ubeyd'in kavilleri de budur. b. Hüseyin ile Mesrûka göre velinin şart koştuğu şey onun hakkıdır. İkrime: «Nikâhı yapan bizzat veli ise şart koştuğu şey onundur.» demiş bir takımları bu hakkın veliler arasında yalnız babaya mahsus olduğunu söylemişlerdir. b. El-Müseyyeb ile Urvetü'bnû Zübeyr şartın nikâh kıyılmadan önce yapıîmasiyle nikâhtan sonraya bırakılması arasında fark görmüş ve: «Eğer kadın nikâh edilmezden önce mehir veya ailesi için başka bir şey şart koşulmuşsa bunlar kadına verilir. Nikâhtan sonra ailesi için şart koşulan şeyler ailesinin olur.» demişlerdir. İmâm Mâlik'in dahi: «Eğer bu şart akd halinde yapılmışsa meşrut olan şey kadının; akd'den sonra yapılmışsa şartta bildirilen kimsenin olur.» dediği rivâyet edilir. İmâm Şafiî'nin eski mezhebi de budur. Kitâbus'sadâk'da ise «Bu mehir fâsitdir. Kadına mehri misil vermek icâb eder.» demişdir. Şâfiîyye ulemâsının sahîh olarak kabul ettikleri kavl budur. «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'nin ashabından bazı ulemâ Hazret-i Ukbe hadîsi ile amel etmişlerdir. Ömerü'bnûl-Hattâb bunlardandır.» dedikden sonra sözüne şöyle devam etmiştir: «-Bir adam bir kadınla evlenir de onu bulunduğu şehirden çıkarmamayı şart koşarsa kadını şehirden çıkaramaz.» Ulemâdan bazılarının kavilleri budur. İmâm Şafiî. İmâm Ahmed ve İshâk dahi buna kâail olmuşlardır. Hazret-i Ali (radıyallahü anh): «Allah'ın şartı kadının şartından öncedir.» demiştir ki, bununla her nekadar şart bulunsa da kocası karısını yine bulunduğu şehirden çıkarabilir. Demek istediği sanılmaktadır. Süfyân-ı Sevrî ile bazı Küfe ulemâsının kavilleri de budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahtaki Şartları İfa Bâbı
3538-)
Bana Ubeydullah b. Ömer b. Meyserete’l-Navârîri rivâyet etti ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. ki): Bize Hi-şânı. Yahya b. Ebî Kesir'den rivâyet etti. ki): Bize Ebû Seleme rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hüreyre rivâyet eyledi ki. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kadın kendisiyle istişare edilmedikçe nikâh edilemez. Kız da kendisinden izin alınmadıkça nikâh olunamaz.» buyurmuşlar. Ashâb: Ya Resûlallah! Onun izni nasıl olur? demişler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahda Dul Kadından İzin Almanın Sözle, Kızdan İse Susmak Suretiyle Olacağı Bâbı
3539-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Ebî Osman rivâyet eyledi. H. İbrahim b. Mûsa da rivâyet etti. ki): Bize İsâ yani İbn Yûnus, Evzâî'den naklen haber verdi. H. Züheyr b. Harb dahi rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize Şeybân rivâyet eyledi. H. Amr'u-Nâkıd ile Muhammed b. Rafi’ dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdûrrezzâk, Ma'mer'den rivâyet etti. H. Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimİ de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Hassan haber verdi. ki): Bize Muâviye rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Yahya b. Ebî Kesîr'den Hişâm hadîsi mânâsında ve onun isnadı ile rivâyette bulunmuşlardır. hadîsde Hişâm, Şeybân ve Muâviyetû'bnû Sellâm'ın lâfızları birbirinin aynıdır. hadîsi Buhârî «Nikâh» ve «Terkü’l-Hiyel» bahislerinde; Nesâî «Nikâh» bahsinde tahric etmişlerdir. Lügatte bekar maniasına gelir. Ve erkeğe de, kadına da ey-yim itlak olunur. Burada dul mânâsına kullanılmıştır. Nitekim bakire mukabilinde zikredilmiş olması da bunu gösterir. Kâdî Iyâz’ın beyanına göre ulemâ burada ondan murâd ne olduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir. Hicaz uleması ile bütün fukahaya göre dul kadındır. büyük veya küçük, bakire veya dul olsun kocasız kadın demektir Fakat ekseriyetle dul kadın mânâsında kullanılır. uleması ile İmâm Zûfer: «Burada Eyyim'den rnu-rad dul olsun, bakire olsun kocasız kadındır.» demişlerdir. Emr istemektir. Bazıları bunun müşavere mânâsına geldiğini söylerler. emr ve izin isteme nikâh hususundadır. Yani dul bir kadın nikâh edileceği vakit bizzat nikâh meclisinde bulunamıyacaksa ondan vekâlet alınır. Ve bu vekâleti sözle vermesi meselâ: «Beni filâna nikâh et» yahut «Beni filâna nikahlamak için seni tevkil ettim» demesi icab eder. Nikâh edilecek kızdan ise izin istenir. Hadîs-i şerifin beyanına göre kızın susması da sözle beyan gibi izin sayılır. Meselâ; bir baba kızma: «Seni filâna nikahlamak için beni tevkil ettin mi?» diye sorsa da kız hiç bir şey söylemeyib sükût etse. bu hal izin sayılır. A'zam bu hadîsle istidlal ederek velinin dul kadınla âkil baliğ olmuş bakireyi nikâha icbar edemeyeceğine kaail olmuştur. Ona göre akıl baliğ bir kız velisinin izni olmaksızın kocaya varsa nikâhı sahih ve nafizdir. Hanefîler'den İmâm Ebû Yûsuf ile İmâm Muhammed'e göre bu nikâh velinin kabulüne mütevakkıfdır, Şafiî, İmâm Mâlik ve İmâm Ahmed'e göre kadınların ibaresiyle asla nikâh nafiz olamaz. Delilleri: «Velisiz nikâh olamaz» mealindeki hadîstir. Ancak mezkûr hadîs müttefekun aleyh değildir. Binâenaleyh müttefekun aleyh olan Bâbımız hadîsine mu-âraza edemez. Onun içindir ki, Buhârî ile Yahya b. Maîn: «Yani velinin şart olması hususunda sahih bir hadis yoktur.» demişlerdir. Gerçi Tirmizî'nin rivâyet ettiği Hazret-i Âişe hadîsinde: «Herhangi bir kadın velisinin izni olmaksızın evlenirse onun nikâhı bâtıldır» buyrulmuşsa da Tirmizî bu hadîs üzerinde ulemadan bazılarının söz ettiklerini ve onun zaif saydıklarını bildirmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahda Dul Kadından İzin Almanın Sözle, Kızdan İse Susmak Suretiyle Olacağı Bâbı
3540-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. İdris, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Rafi' dahi hep birden Abdurrezzak'dan rivâyet ettiler. Lâfız İbn Rafi'indir. (Dediler ki): Bize Abdurrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): İbn Ebî Müleyke'yi şunu söylerken işittim. Âişe'nin âzatlısı Zekvân dedi ki, ben Âişe'yi şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e, ailesinin evlendirdiği bir kızdan nikâh hususunda enir alınacak mı alınmıyacak mı? diye sordum.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'ye: ondan emîr alınacak.» cevâbını vermiş. Âişe dedi ki: Bunun üzerine ben kendisine: Ama kız utanır, dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sustu mu işte bu onun iznidir.» buyurdular. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Nikâh» bahsinde tahric etmişlerdir. kızın susması nikâh için izin sayılınca gülmesi de delâleten izin sayılmıştır. Çünkü gülmek işittiği şeye sevindiğine alâmettir. Bazıları istihzaya benzeyen gülüşü rıza saymamışlardır. rıza göstermemeye delil sayıldığı için izin sayılmamışsa da sessizce ağlamak yine de izinden ma'duddur. kızın utanması seran özür kabul edilerek susması izin sayıldığı halde dul kadına bu hakkın tanınmaması onun evvelce kocaya vararak erkekle mümâresede bulunmasındandır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahda Dul Kadından İzin Almanın Sözle, Kızdan İse Susmak Suretiyle Olacağı Bâbı
3541-)
Bize Saîd b. Mensur ile Kutaybe'tübnü Saîd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mâlik rivâyet etti. H. Yahya b. Yahya dahi rivâyet etti. Bu lâfız onundur. ki): Mâlik'e: Sana Abdullah b. Fadl, Nafi' b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs’dan naklen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: kadın kendisi için velisinden daha ziyade hak sahibidir. Kızdan ise nefsi hakkında izin istenir; onun izni de susmasıdır.» buyurduğunu rivâyet etti mi? diye sordum. Mâlik, evet, cevâbını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahda Dul Kadından İzin Almanın Sözle, Kızdan İse Susmak Suretiyle Olacağı Bâbı
3542-)
Bize Kutaybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Ziyâd b. Sad'dan, o da Abdullah b. Fadl'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Nafi' b. Cübeyr'i, İbn Abbâs'dan naklen haber verirken dinlemiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): kadın kendisi için velisinden daha ziyade hak sahibidir. Kızdan ise emir istenir; onun izni susmasıdır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahda Dul Kadından İzin Almanın Sözle, Kızdan İse Susmak Suretiyle Olacağı Bâbı
3543-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân bu isnâdla rivâyette bulundu ve: kadın kendisi İçin velisinden daha ziyade hak sahibidir. Kızdan nefsi hakkında babası izin ister. Onun izni de susmasdır.» Dedi. Galiba: «Susması ikrardır.» da dedi. kadının nefsi için velisinden daha haklı olması İmâm A'zam'la Dâvûd-ı Zâhiri'ye göre her hususa şâmildir. Akd'-lar ve şâir hukuk bunda dahildir. Fakat bu ibarenin rızaya mahsus olması da muhtemeldir. Bu takdirde cümlenin mânâsı: «Nikâha rıza göstermek hususunda dul kadın velisinden daha ziyâde hak sahibidir. İznini söylemek suretiyle ifade eder.» demek olur. nikâh hususunda emir alınır» cümlesinin mânâsı hakkında ulema ihtilâf etmişlerdir. İbn Ebî Leylâ, İmâm Şafiî, İmâm Ahmed, İshâk ve başkalarına göre kızdan izin istemek lâzımdır. Yalnız veli babası veya dedesi ise İzin istemek mendûp, bunlardan başka biri ise vâcibdir. Baba ile dede kızdan izin almadan nikâhını kıyabilirler. Çünkü onlar bu hususta kemali şefkat sahibidir. Şâir velilerin izin almadan nikâh kıymaları sahîh değildir. İmâm A'zam ve diğer Küfe ulemâsına göre âkil baliğ olan har kızdan nikâh için izin istemek vâcibdir. bazıları: «Nikâh teklifi karşısında susmanın izin sayılacağını kıza önceden bildirmek şarttır» demişlerdir. Fakat ekseriyetle Mâlikî ulemâsı bunun müstehab olduğuna ittifak etmişlerdir. Nikâhda velinin şart olup olmama meselesi dahi ihtilaflıdır. İmâm Mâlik ile Şafiî bunun şart olduğuna kaaildirler. Onlara göre velisiz nikâh sahih değildir. İmâm A'zam ile İmâm Ebû Yûsuf'a göre âkîl baliğ ve hür olan bir kadının nikâhı için veli şart değildir. Kadının rızası kâfidir. Bu babda kadının dul veya bakire olması hükmen müsavidir. Mamafih İmâm Ebû Yûsuf'dan bir rivâyete göre veli şarttır. İmâm Muhammad velisiz kıyılan nikâhın velinin rızasına mevkufen caiz olduğuna kaaildir. Sevr'e göre kadın velisinin izni ile kendini nikâh edebilir. Fakat velinin izni yoksa nikâh caiz değildir. Zahirî: «Bakirenin nikâhında veli şart. dul kadının nikâhında şart değildir.» demiştir. Fakat ulemâ Dâvud'un bu sözde tenakuza düştüğünü söylerler. Çünkü onun sözü ihtilaflı bir meselede yeni bir kavl sayılır. Halbuki Dâvud'un mezhebine göre ihtilaflı meselede ortaya yeni bir kavl çıkarmak caiz değildir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bakire hakkında: «Onun izni susmasıdır» buyurması Nevevî'ye göre her bakire ile her veliye amin ve şâmildir. Bakirenin mutlak surette susması kâfidir. Nevevî «Sahîh olan budur» diyor. Şâfiîler'den bazılarına göre bakireden izin isteyen veya baba veya dede olursa sükût kâfi, başkaları izin isterse rızasını behâmehal sözle ifade etmesi gerekir. Çünkü kız babası ile dedesinden daha ziyade utanır. kadının sözle izin vermesi icab eder. Bu babta ulemâ müttefiktir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Nikahda Dul Kadından İzin Almanın Sözle, Kızdan İse Susmak Suretiyle Olacağı Bâbı
3544-)
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. El-Alâ rivâyet etti. ki): Ebû Üsâme rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Kitabınıda Ebû Usâme'den naklettiğini, onun da Hişâm'dan, onun da babasından, onun da Âişe'den rivâyet eylediği şu hadîsi buldum. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) beni altı yaşımda iken nikâh etti; dokuz yaşımda iken de benimle zifafa girdi. Müteakiben Medîne’ye geldik. Ben bir ay sıtmaya tutuldum. (Bu sebeble saçlarım döküldü) nihayet saçlarım (tekrar büyüyerek) omuzlarıma indi. Derken bana Ümmü Rumân geldi. Ben kız arkadaşlarımla birlikte tahtaravalli oynuyordum. Bana seslendi. Hemen yanına vardım. Beni ne yapacağını bilmiyordum. Elimden tutarak beni kapıda durdurdu. Nefesim kesilmiş, heh heh diye soluyordum. Nihayet hızlı solumam zail oldu. Ümmü Ruman beni bir odaya aldı. Bir de ne göreyim Ensardan bir takım kadınların huzurundayım. Kadınlar: Hayırlı, uğurlu ve mübarek olsun, dediler. Ümmü Rumân da beni onlara teslim etti. Kadınlar başımı yıkadılar. Beni çekip çevirdiler. Bir de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk zamanı ansızın çıka geldi. Kadınlar beni ona teslim ettiler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Babanın Küçük Bakireyi Evlendirmesi Bâbı
3545-)
Muâviye, Hişâm b. Urve'den naklen haber verdi. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. Bu lâfız onundur. ki): Bize Abde yani İbn Süleyman, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet eyledi. Âişe şöyle dedi: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beni altı yaşımda iken nikâh etti. Dokuz yaşımda iken de zifafa girdi."
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Babanın Küçük Bakireyi Evlendirmesi Bâbı
3546-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Ma'mer, Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen haber verdi ki, Peygamfoer (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini yedi yaşında iken nikâh etmiş dokuz yaşında iken de zifaf yapılmış (oyuncak) bebekleri beraberinde imiş. On sekiz yaşında iken de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Babanın Küçük Bakireyi Evlendirmesi Bâbı
3547-)
Bize Yahya b. Yahya ile İshak b. İbrahim, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Ebû Kureyb rivâyet ettiler. Yahya ile İshak (Bize haber verdi) tâbirini kullandılar. Ötekiler: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti; dediler. Âişe Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile altı yaşında iken evlendiğini; dokuz yaşında iken zifaf edildiğini, onsekiz yaşında iken de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefat ettiğini söylemiş. hadîsi Buhârî «Menâkıb-ı Ensâr» bahsinde; İbn Mâce «Nîkâh»da tahric etmişlerdir. Ebî Şeybe'nin: «Kitabınıda buldum» diyerek rivâyet etmesi hadîsi Ebû. Usâme'den işitmediğine işarettir, Sahih olan kavle göre bu şekilde hadîs rivâyeti caizdir. Cumhûru ulemânın kavilleri de budur. Mamafih İmâmı Müslim yalnız bu rivâyetle iktifa etmemiş, hadîsin diğer rivâyetlerini birer birer sıralamıştır. O rivâyetlerde râvilerin hadîsi birbirlerinden işittikleri tasrih olunmuştur. «sıtmaya tutuldum» cümlesinden sonra gelen (Bu sebeble saçlarım döküldü) cümlesi mahzûf olup zımnen anlaşılmaktadır. Rumân: Hazret-i Âişe'nin annesidir. İsmi: Zeyneb binti Âmir'dir. Ümmü Rumân hicretin altıncı yılında vefat etmiş, kabrine bizzat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) inerek onun için istiğfarda bulunmuş: Ummü Rumân'ın senin ve Resûlünün yolunda neler çektiği sana meçhul değildir.» demiştir. Taifden murad baht'dır. Bununla ensar kadınları Hazret-i Âişe'nin nikahım tebrik etmişlerdir. Âişe'nin nikâh ve zifaf edildiği zaman kaç yaşında olduğu ihtilaflı ise de esah olan kavle göre altı yaşında iken nikahlanmış; dokuz yaşında zifaf edilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatında Hazret-i Âişe on sekiz yaşında bulunuyordu. hangi ayda yapıldığında dahi ihtilâf vardır. Esah olan kavle göre Şevval'dedir. Çünkü İmâm Müslim ile, İmâm Ahmed, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin rivâyet ettikleri bir hadîsde Âişe (radıyallahü anha): «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni Şevval'de nikahladı ve Şevval'de zifafa girdi...» demiştir. İshâk’ın beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evvelâ Hazret-i Hatice, ondan sonra Hazret-i Sevde, daha sonra Hazret-i Âişe ile evlenmiştir. Bazıları, Hazret-i Âişe'yi Sevde (radıyallahü anha) dan önce aldığını söylemişlerse de Dimyatı İbn İshâk kavlinin doğru olduğunu bildirmiştir,
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Babanın Küçük Bakireyi Evlendirmesi Bâbı
3548-)
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. ki) ; Bize Süfyân, İsmail b. Ümeyye'den. ö da Abdullah b. Urve'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet eyledi. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) benimle Şevvâl'de nikahlandı ve (yine) Şevvâl’de zifaf oldu. Binâenaleyh Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınlarından hangisi onun ındinde benden daha bahtlı olabilirdi?» . ki: «Âişe akrabası kadınları Şevvâl'de zifaf etmeyi severdi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Şevval Ayında Evlenmenin, Evlendirmenin; Ve O Ayda Zifafa Girmenin Müstehab Oluşu Bâbı
3549-)
Bize bu hadîsi İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki):Bize Süfyân bu isnatla rivâyette bulundu. Ama Âişe'nin fiilini söylemedi. Âişe bu hadîsiyle bir câhiliyet devri âdetini yıkmak istemiştir. Filvaki' câhiliyet devrinde Araplar Şevval ayında evlenmeyi kerih görürlerdi. Bugün dahi bazı câhiller: «İki bayram arasında nikâh caiz olmazmış» diyerek bu âdeti terviç etmektedir. Halbuki dinen böyle bir şeyin aslı esası yoktur. Bilâkis bu hadîs-i şerif Şevval'de evlenmenin ve Şevval'de zifafa girmenin müstehab olduğuna delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Şevval Ayında Evlenmenin, Evlendirmenin; Ve O Ayda Zifafa Girmenin Müstehab Oluşu Bâbı
3550-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Yezîd b. Keysan'dan, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanındaydım. Ona bir adam gelerek kendisinin Ensar'dan bir kadınla evlenmek istediğini haber verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: «O kadına baktın mı?» diye sordu. Gelen zkt: «Hayır!» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «öyle ise git de ona bir bak! Çünkü Ensarın gözlerinde bir şey vardır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Bir Kadınla Evlenmek İsteyenin Onun Yüzüne Ve Ellerine Bakmasının Mendüp Olması Bâbı
3551-)
Bana Yahya b. Mam rivâyet etti. ki): Bize Mervân b. Muâviyete'l-Fezârî rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Keysân, Ebû Hâzim'den. o da Eb» Hüreyre'den naklen rivâyet eyledi. (Şöyle dedi): Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ben ensardan bir kadınla evlendim; dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: «O kadına baktın mı? Zira ensârın gözlerinde bir şey vardır.» diye sordu. O zât: Kadına baktım; dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Onu kaça nikahladın?» dedi. Adam: DÖrt okiyye'ye; cevabını verdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Dört okiyye'ye mî? Sİz galiba gümüşü şu dağın cephesinden yontuyorsunuz. Bizde sana verecek bir şey yok. Lâkin belki seni bir ordu ile göndeririz de ondan ganimet alırsın.» buyurdu. Az sonra Benî Abs kabilesine bir ordu gönderdi, Ordu ile beraber bu adamı da yolladı. gözlerinde bir şey vardır» cümlesinden murâd bâzılarına göre gözlerinin küçüklüğüdür. Bazıları: «Bundan murâd ensârın mavi gözlü olmalarıdır.» demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Bir Kadınla Evlenmek İsteyenin Onun Yüzüne Ve Ellerine Bakmasının Mendüp Olması Bâbı
3552-)
Bize Kuteybetü'bnû Saîd Es-Sakafî rivâyet etti. ki): Bize Yakub yani İbn Abdirrahman El-Kaarî; Ebû Hâzim'den, o da Sehl b. Sa'd'dan naklen rivâyet eyledi. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3553-)
Bize bu hadîsi yine Kuteybe rivâyet etti. ki): Bize Abdûlaziz b. Ebî Hâzim babasından, o da Sehl b. Sa'd Es-Sâidî'den naklen rivâyet etti. Sehl Şöyle dedi: Bir kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Yâ Resûlellah! Kendimi sana hibe etmeye geldim; dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadına bakarak onu tepeden tırnağa süzdü. Sonra başını eğdi. Kadın kendi hakkında bir hüküm vermediğini görünce oturdu. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir zât kalkarak: Ya Resûlallah! Eğer senin bu kadına bir ihtiyacın yoksa, onu benimle evlendiriver! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sende (verecek) bir şey var mı?» diye sordu. O zât: Yok vallahi ya Resûlüllah! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sen evine git de bir şey bulabilecek misin bak!» buyurdu. Bunun üzerine o zât gitti. Sonra dönerek: Yok vallahi! Hiç bir şey bulamadım, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Demirden bir yüzük olsun (bulmaya) bak!» dedi. O zât yine gitti. Sonra dönerek; yok vallahi ya Resûlallah! Demirden bir yüzük de bulamadım. Lâkin işte kaftanım (Râvi Sehl malı bir kaftandan ibaretti, demiş). Bunun yarısı kadının olsun, dedi. (sallallahü aleyhi ve sellem): «Senin kaftanını ne yapsın? Onu sen giymiş olsan, kadının üzerinde bir şey kaimıyacak; kadın giyse senin üzerinde ondan bir şey kalmıyacak!» buyurdular. Bunun üzerine o zat oturdu. Bir hayli oturduktan sonra kalktı. Dönüp giderken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu görerek çağrılmasını emir buyurdu. Adamı çağırdılar. Geldiği vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ezberinde Kur'ân’dan neler var?» diye sordu. O zât: Filân ve filân sûreler ezberimdedir; diyerek (bildiği) sûreleri saydı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Onları ezberden okuyabilir misin?» dedi. O zât: Evet! cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Haydi git! Kadın sana ezber bildiğin Kur'ân ile temlik olundu.» buyurdular. hadîs İbn Ebî Hâzim'indir. Lâfız itibariyle Yâkub'un rivâyeti dahi buna yakındır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3554-)
Bize bu hadîsi Halef b. Hişam dahi rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet eyledi. H. bu hadîsi Zûheyr b. Harb de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de, Derâverdî'den rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki) ; Bize Hüseyin b. Aliyy, Zâide'den rivâyet eyledi. Bu râvilerin, hepsi Ebû Hâzim’den, o da Sehl b. Ebî Sa'd'dan naklen birbirlerinden fazla olmak üzere rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki, Zâide hadîsinde: «Haydi git! Onu sana tezvic ettim. Ona Kur'ân öğret! buyurdu.» ifâdesi vardır. hadîsi Buhârî «Fedâilül-Kur'ân» ve «Nikâh» bahislerinde kimi muhtasar, kimi mufassal olmak üzere muhtelif yerlerde tahric ettiği gibi, diğer Kütüb-ü Sitte sahihleri dahi nikâh bahsinde; ayrıca Nesâî «Fedâili'l-Kur'ân»da muhtelif râvilerden tahric eylemişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize kendini bağışlamaya gelen kadının kim olduğu ihtilaflıdır. Bazıları Havle binti Hâkim olduğunu söylemiş, bir takımları: Ümmü Şüreyk'dir» mütalâasında bulunmuşlardır. Meymûne olduğunu söyliyenler de vardır. Fakat Ayni'nin üstadı Şeyh Zeyneddîn'e göre bunların üçü de doğru değildir. Çünkü Havle ile Ümmü Şüreyk evlenmemişlerdir. Hazret-i Meymûnele Ümmehâtı mü'minindendir. Binâenaleyh başkasına nikâh edilmesi imkânsızdır. Dâvûd'un rivâyetinde evlenecek zâtın: «Ederimde Bakara ile ondan sonraki sûre vardır» dediği bildirilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3555-)
Bize İshâk b. İbrâhîm rivâyet etti. Dedi ki: Bize Abdülâzîz b. Muhammed haber verdi. ki): Bana Yezîd b. Abdillâh b. Üsâmete'bni'l-Hâd rivâyet etti. H. Muhammed b. Ebî Ömer el-Mekkî de rivâyet etti. Bu lâfız onundur. ki): Bize Abdülâzîz, Yezîd’den, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân'dan naklen rivâyet eyledi, ki Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)'în zevcesi Âişe'ye: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mehri ne kadardı? diye sordum. Âişe: Onun zevcelerine (verdiği) mehri on iki okiyye ile bir neşş idi. Neşş nedir bilir misin? dedi. Ben: Hayır, cevâbını verdim. Yarın okiyyedir. Bunların mecmû'u beşyüz dirhem eder; işte Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerine (verdiği) mehri bundan ibaretti; dedi. hadîsdeki okiyyeden murâd Hicaz okiyyesidir ki, kırk dirhem eder. Bir okiyye kırk dirhem olduğuna göre, oniki buçuk okiyye tam beşyüz dirhem eder. Bazıları bu hadîsle istidlal ederek mehrin beşyüz dirhem olmafmı müstehab görmüşlerdir. Bittabi bu mikdâr, vakti hâli yerinde olanlara göredir. Ümmülmü'minin Hazret-i Ümmü Habibe (radıyallahü anh) nın mehri dörtbin dirhem gümüşle, dortyüz dînâr altın idi. Fakat bu parayı Habeş hükümdarı Necâşî , Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir ikram olmak üzere kendi malından teberru' etmişti. Ömer (radıyallahü anh) mehir hususunda bahacılığı mekruh görür: «Bu bir ikram olsa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yapması icâbederdi... dermiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3556-)
Bize Yahya b. Yahya el-Temîmî ile Ebûr-Rabî' Süleyman b. Dâvûd el-Atekî ve Kuteybetû'bnû Saîd rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Yahya (bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Hammâd b. Zeyd Sâbit'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti; dediler. (sallallahü aleyhi ve sellem) Abdurrahmân b. Avf'in üzerinde sarı renk eseri görerek: «Bu ne?» diye sormuş. Abdurrahmân: Ya Resûlallah! Ben bir nevât altın mikdarı mehir vererek bir kadınla evlendim; demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Öyle ise Allah sana mübarek eylesin! Bİr koyunla bile olsa da'vet yap!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3557-)
Bize Muhammed b. Ubeyd el-Guberî rivâyet etti. ki) Bize Ebû Avâne, Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet eyledi ki, Abdurrahmân b. Avf, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde bir nevât ağırlığı altın mehir vererek evlenmiş de, Resûlüllah ona: «Bir koyunla bile olsa da'vet yap!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3558-)
Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Vekî' haber verdi, ki): Bize Şu’be, Katâde ile Humey'den, onlar da Enes'den nakletmiş olmak üzere rivâyet etti ki, Abdurrahmân b. Avf bir nevât ağırlığı altın mehir vererek bir kadınla evlenmiş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: — «Bir koyunla bile olsa da'vet yap!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3559-)
Bize bu hadîsi Muhammed b. el-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvûd rivâyet eyledi. H. Muhammed b. Râfi' ile Hârûn b. Abdillâh da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vehb b. Cerir rivâyet eyledi. H. Ahmed b. Hirâş dahi rivâyet etti. ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. Bunların hepsi Şu'be'den, o da Humeyd'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız Vehb hadisinde râvi Şöyle deditir: Bir kadınla evlendim; dedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3560-)
Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Kudâme rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Nadr b. Şümeyi haber verdi. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bize Abdülâzîz b. Suheyb rivâyet eyledi. ki): Enes'i şunu söylerken işittim. Ahdurrahman b. Avf ki): Beni Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gördü. Üzerimde dâmadlık sevinci vardı. Bunun üzerine: Ben Ensâr'dan bir kadınla evlendim; dedim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ona ne kadar mehir verdin.» diye sordu. «Bir nevât,» cevâbını verdim. hadîsinde: «Altından» kaydı vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3561-)
Bize İbn'l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû Hamza'dan rivâyet eyledi. (Şubırb: Ebû Hamza'nin ismi Abdurrahmân b. Ebî Abdillâh'dır; demiş.) Ebû Hamza da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etmiş ki, Abdurrahmân (b. Avf) bir nevât ağırlığı altın mehir vererek bir kadınla evlenmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı
3562-)
Bana bu hadîsi Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Vehb rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu isnadia haber verdi. Ancak o şöyle dedi: «Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf'ın torunlarından bir zât: Altından dedi.» hadîsi Buhârî ile Nesâî «Nikâh» bahsinde tahric etmişlerdir. bâzı rivâyetlerinde Hazret-i Abdurrahman'in elbisesine safran, bulaştığı kaydedilmektedir. Bu takdirde safranlı elbiseyi gelinin giydiği anlaşılır. Fakat ulemâdan bazıları ferah alâmeti olduğunu ve görenlerin damada düğün daveti hususunda yardımlarını celb etmek için giyildiğini söylemişlerdir. Abbâs (radıyallahü anh): «-Bütün renklerin en güzeli sarı renkdir» demiş, kendisine niçin sakalını sarıya boyadığı sorulduğu zaman: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sarıya boyanırdı. Onun için ben de sarıya boyanır ve onu severim» cevabini vermiştir. Süfyân: «Sarıya boyamak bizim ulemâmıza göre elbisede caiz, fakat vücûd hakkında caiz değildir. Şâfiîler'e göre erkeğin elbisesini veya sakalını safranla boyaması mekrûhdur. Delilleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin erkeği safranla boyanmaktan men ettiğini bildiren Enes (radıyallahü anh) hadîsidir. Abdurrahman'ın Ensardan aldığı kadın Ebû'l-Hasen b. Rafi'in kızıdır. Hattâbinin beyânına göre: Araplarca maruf olan bir miktar ismidir. Bunu altından beş dirhemdir diye tefsir ederler. Düğün yemeği demektir. Bazıları alelumum her yemek davetine velime denildiğini söylemişlerdir. muhtelif sebeplerle yapılan yemek davetlerine ayrı ayrı isim verirler. Meselâ; çocuk doğduğu zaman yapılan davete akika umumî davetlere me'dube, bir çocuk Kurân-ı Kerîm hatmettiği vakit yapılan davete Hazâk derlerdi. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Abdûrrahmana: «Bir koyunla olsun davet yap" buyurması Zahirîler'e göre farziyyet ifade eder. bir emirdir. Onlar her evlenen erkeğin az veya çok bir yemek daveti yapmasını farz saymışlardır. İmâm Malik’in meşhur olan kavli ve İmâm-ı Şafiî’nin iki kavlinden biri budur, İbn Tin: «İmâm Ahmed'in mezhebi de budur.» demişse de bu iddia söz götürür. Çünkü Hanbeliler ;den İbn Kudâme «El-Mugnî» nâm eserinde şöyle demektedir. «Evlenen bir kimsenin velev bir koyun kesmek suretiyle olsun davet yapması müste-habdir. Düğün davetinin meşru' bir sünnet olduğunda ulema arasında ihtilâf yoktur. Yalnız ekseri ulemanın kavline göre vacib değildir. Şâfiîler'den bazıları bunun vâcib olduğunu söylemişlerdir. Delilleri: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Abdûrrahman'a bu daveti emir duyurmasıdır.» Kudâme velime'nin yeni hadîs olan bir sevinçten dolayı verilen yemek daveti olduğunu, binâenaleyh sair davetlere benzediğini söylemiş, Bâbımız hadîsindeki emrin istihbab mânâsına hamlediî-diğini bildirmiştir. Çünkü hadîs-i şerifte: «Velevki bir koyun kesmek suretiyle olsun» buyruimuştur. Koyun kesmenin vacib olmadığı ise ittifakı bir meseledir. Iyâz’ın beyanına göre düğün yemeğinin azı ve çoğu için had hudûd yoktur. davetinin ne zaman verileceği hususunda selef ihtilâf etmişlerdir Bazıları nikâh akd edilirken, diğer Bazıları akd yapıldıktan sonra; bir takımları zifaf yapılacağı sırada verileceğini söylemişlerdir. Zifaftan sonra verileceğini iddia edenler olduğu gibi, akd'in ihtidasından zifaf oluncaya kadar ne zaman istenirse verilebileceğini söyliyenler de olmuştur. Kâdî Iyâz: «Malikiler'ce esah olan kavle göre davet zifaftan sonra müstehabdır» demiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin Hazret-i Abdûrrahman'a: «Öyle ise Âîlah sana mübarek eylesin!» buyurması Arapların bu husustaki âdetlerim red içindir. Araplar yeni evlileri yani «Güle güle geçinin, çoluğa çocuğa karışın» sözleri ile tebrik ederlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cahiliyet devrinden kalan bu âdeti kaldırmıştır. Tebrikin hadis-i şerifte beyân buyrulduğu şekilde yapılması müşteri ab dır. hadîs vakti hâli olanların düğün daveti için en az bir koyun kesmelerinin müstehab olduğuna delildir. Iyâz'in beyânına göre düğün yemeğinin iki günden fazla tekrar edilip edilemeyeceğinde selef ihtilâf etmişler; bir kısmı mekruh olduğuna, diğerleri bunda bir kerahet bulunmadığına kail olmuşlardır. Ma Makiyye ulemasına güre zengin olan bir kimsenin bir hafta düğün yemeği vermesi müstehabdır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvâbu Sucûdi'l-kur'ân
Konu: Mehir Bâbı, Mehrin Kurân Öğretmek, Demir Yüzük Vesaire Gibi Şeylerin Azından Ve Çoğundan Caiz Olabileceği; Kendisine Ağır Gelmeyen Kimsenin Beşyüz Dirhem Mehir Vermesinin Müstehab Oluşu Bâbı