Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
1098-)
Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. ki: Bana da Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. Bunların ikisi de Şu'be'den bu isnâdla rivâyet etmişlerdir. Muâz'ın rivâyetinde: elbisenin kirden paklandığı;» Yezidin rivâyetinde ise: «kirden paklandığı gibi»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1099-)
Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivâyet etti. ki): Bize Mervân b. Muhammed Ed-Dimeşkî haber verdi, ki): Bize Saîd b. Abdilâziz, AtiyyettiTraü Kays'den, o da KazVdan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başını rükûdan kaldırdığı vakit: Rabbimiz! Göklerle, Yer ve onlardan mâda dilediğin her şey dolusu hamd ancak sana mahsustur. Ey Mecdü senaya lâyık olan Allâhım! kulun —ki hepimiz sana kuluz— söyliyeceği en lâyık söz şudur: Allah'ım senin verdiğine mâni olacak yoktur. Senin vermediğini verecekde yoktur. Senin katında hiç bir varlık sahibine varlığı fayda verecek değildir.» derdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1100-)
Bize Ebû Bekir b. Ebû Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym b. Beşîr rivâyet etti. ki): Bize Hişâm b. Hassan, Kays b. Sa'd'dan, o da Atâ'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) başını rükûdan kaldırdığı vakit: Ey Rabbimiz, göklerle yer ve onların arasındaki her sey, onlardan sonra dilediğin her sey dolusu hamd ancak sana mahsustur. Ey Mecdüsenâya lâyık olan Allah'ım! Senin verdiğine mânı' olacak yoktur. Vermediğini verecek de yoktur. Senin katında hiç bir varlık sahibine varlığı fayda verecek değildir.» dermiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1101-)
Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Hafs rivâyet etti. ki): Bize Hişâm b. Hassan rivâyet etti. ki): Bize Kays b. Sa'd, Atâ'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadisi: mâda dilediğin her şey dolusu» cümlesine kadar rivâyet etti. Sonrasını zikretmedi. şerif bütün rivâyetleriyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rükûdan doğrulduktan sonra okuduğu duaları göstermektedir. beyânına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin: yer ve ondan sonra vûcûd bulmasını dilediğin her şey dolusu hamd ancak sana mahsustur.» demesi; hamdin çokluğunu temsil suretiyle ifâdedir. Yani Allah'a yapılan hamdler cisim olsalar göklerle yeri doldururdu, demektir. Bazıları: «Bu cümleden murâd hamdın sevabıdır.» demişlerdir. Bununla mezkûr kelimenin büyüklüğü de murâd edilmiş olabilir. ondan sonra vücûd bulmasını dilediğin herşey dolusu hamd sana mahsustur.» cümlesi bazılarına göre kulun bütün gücünü sarf ettikten sonra yine hakkıyle hamd etmekten âciz kaldığını itiraftır. Zira gökler dolusu hamd bir insanın yapabileceği mikdârın en sonudur. Fakat Allah'a hamd hakîkatta bununla da sona ermediği için ondan Ötesini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'ın meşîetine hâvâle ve bu sebeple kendisine Ahmed isminin verilmesine hak kazanmıştır. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz: «Allah'ım beni kar, dolu ve soğuk suyla temizle!» buyurması, kendisinin günah ve hatalardan temizlenmesi hususunda mübalağa için yapılmış bir istiaredir. geçen «Zünûb» ve «Hatâya» kelimeleri birbirinin atfı tefsiri de olabilirler. Hatâyâdan kulun Allah'a karşı, zünûbdan da kulun kula karşı işlediği suçlar kastedilmiş olmak ihtimâli de vardır. deren, denes» tâbirleri aynı mânâya gelirler. Bunlardan murâd kir ve pastır. Hadîsin bu cümlesi: Rabbî beni kirden ve pastan dolayı dikkatle yıkanan beyaz elbise temizler gibi itinalı ve tam bir taharetle temiz kıl!» demektir. elbisenin hassaten zikredilmesi, beyaz renkte temizlik daha çok belli olduğu içindir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in günahlardan temizlenmesi hususunda kar, dolu ve soğuk su diye üç şey zikretmesi mağfiretin nevilerini temsil içindir. Bu söz: «Yârabbî, günahları mahveden bütün mağfiret nevileri ile şu saydığım üç temizlik vasıtası kir ve pasları nasıl temizlerse beni Öyle temizle!» mânâsına gelir. Suyu en son zikretmesi mağfiretten sonra rahmetin şümulüne işaret içindir. Çünkü temizlik hususunda en şümullü vâsıta sudur. su kiri ve pası daha iyi temizlediği halde, burada soğuk suyun zikredilmesi, kelimelerde mücânesete riâyet içindir. Bir de azap hararetini söndürmek için en münâsip vâsıta soğuk sudur. Mecdüsenâya lâyık olan Allah'ım!» ifadesi meşhur kavle göre bir nida cümlesidir. Bazıları: «Sen Mecdüsenâya ehilsin» mânâsına müptedâ ve haber cümlesi olabileceğini söylemişlerdir. Medih ve güzel tavsif demektir. Mecd: A'zamet ve son derece büyük şeref mânâsına gelir. Kadı Iyâz'ın beyânına göre bâzı rivâyetlerde mecd kelimesinin yerine hamd denilmiştir. Mânâ itibariyle bu da doğru olmakla beraber meşhur olan rivâyet birincisidir. hepimiz sana kuluz.» ifâdesi, ehemmiyetinden dolayı araya sıkıştırılmış bir itiraz cümlesidir. Bu kaldırılınca mânâ şöyle olur: söyliyeceği en lâyık söz: Allah'ım senin verdiğine mâni olacak yoktur. Vermediğimde verecek yoktur.» kul için söylenecek en lâyık sözün bu olması, bütün umurunu Allah'a tefviz etmesi, Allah'ın varlığını ve birliğini itirafı, hayrın, şerrin ondan geldiğini, kuvvet ve kudreti o halk ettiğini, dünyâya ehemmiyet vermeyip sâlih ameller peşinde koşmanın lüzumunu tazammun ettiği i-çindir. son cümlesinde zikri geçen «Cedd» kelimesi «Cidd» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Bu rivâyet zayıf olmakla beraber mânâ itibariyle doğrudur. Bazıları: «Bu takdirde hadîsin mânâsı: Çalışkanın çalışması senin ındinde kendisine bir fayda temin etmez. Ona ancak senin rahmetin fayda verir; kendisini o kurtarır.» demektir, şeklinde tefsirde bulunmuş, bir takımları «Cidd» in acele etmek mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Bu takdirde mânâ: «Senden kaçmak için acele davranan kimsenin kaçışı kendisine bir fayda vermez. Çünkü dâima senin kabzayı kudretindedir.» demek olur. sahîh ve meşhur olan kıraati «Cedd» dir. Cedd: Baht, zenginlik, azamet ve sultan mânâlarına gelir. Buna göre hadîsin mânâsı: «Dünyâda mal, evlât, azamet ve saltanatla bahtiyar olan bir kimseyi bu bahtiyarlığı senin azabından kurtaramaz. Onu kurtaracak olan ancak sa-lih amelleridir.» demek olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Rüküdan Başını Kaldırdığı Vakit Ne Okuyacağı Bâbı
1102-)
Bize Saîd b. Mansûr ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. ki): Bana Süleyman b. Sühaym, İbrahim b. Abdillâh b. Ma'bed'den, o da babasından, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) perdeyi açtı. Halk Ebû Bekir'in arkasında saff olmuşlardı. (Bunu görünce): nâs! Şu muhakkak ki müslümanın göreceği yahut ona gösterilecek salih rüyadan başka peygamberliğin müjdecilerinden hiç bir şey kalmamıştır. Dikkat edin kil Ben rükû veya secde halinde Kur'ân okumaktan nehy olundum. Rükû da Allahü teâlâ'yı ta'zim edinl secdede ise duâ etmeye çalışın! Zİra secde halinde duanızın müstecâb olması pek me'mûldür.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücudda Kurân Okumaktan Nehi Bâbı
1103-)
Ebû Bekir dedi ki: Bize Süfyân, Süleyman'dan rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Eyyûb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Câ'fer rivâyet etti. ki): Bana Süleyman b. Sühaym, İbrahim b. Abdillâh b. Ma'bed b. Abbâs'dan, o da babasından, o da Abdullah b. Abbâs'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) perdeyi açtı. Vefatına müncer olan bu hastalığında başı sarılı idi. Ve üç defa: tebliğ ettim mi?» dedi (sonra şunları ilâve etti): şüphe yok ki sâlih bir kulun göreceği yahut kendisine gösterileceği rüyadan başka Peygamberliğin müjdecilerinden hiç bir şey kalmamıştır.» sonra râvî Süfyân hadîsi gibi rivâyette bulunmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücudda Kurân Okumaktan Nehi Bâbı
1105-)
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. El-Alâ' rivâyet etti. ki): Ebû Üsâme, Velid (yani İbn Kesir)’den rivâyet etti. ki): Bana İbrahim b. Abdillâh b. Huneyn, babasından rivâyet etti, o da Alî b. Ebî Tâlib'i şöyle derken işitmiş: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni rükû veya secde halinde Kur'ân dkumaktan nehyettİ.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücudda Kurân Okumaktan Nehi Bâbı
1106-)
Bana Ebû Bekir b. İshâk da rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Meryem haber verdi. ki): Bize Muhammed b. Câ'fer haber verdi. ki): Bana Zeyd b. Eşlem, İbrahim b. Abdillâh b. Huneyn'den, o da babasından, o da Alî b. Ebî Tâlib'den naklen haber verdi ki, Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükû ve sücûdda Kur'ân okumaktan beni nehyetti. Sizi nebyetti demiyorum.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücudda Kurân Okumaktan Nehi Bâbı
1107-)
Bize Züheyr b. Harb ile İshâk rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Âmir El-Akadî haber verdi. ki): Bize Dâvûd b. Kays rivâyet etti. ki): Bana İbrahim b. Abdillâh b. Huneyn, babasından, o da İbn Abbâs'dan, o da Ali'den naklen rivâyet etti. Ali: «Habibim (sallallahü aleyhi ve sellem) beni rükû veya secde halinde Kur'ân okumaktan nehyetti.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücudda Kurân Okumaktan Nehi Bâbı
1108-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Nafi'den dinlediğim şu hadîsi okudum. H. İsa b. Hammâd El-Mısrî de rivâyet etti. ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den naklen haber verdi. H. ki: Bana da Harun b. Abdillâh rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk b. Osman rivâyet etti. H. ki: Bize de El-Mukaddemî rivâyet etti. ki): Bize Yahya (yani El-Kattân), İbn Aclân'dan naklen rivâyet etti. H. Harun b. Saîd El-Eylî dahi rivâyet etti. ki): Bize Jbni Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâmetü'bnü Zeyd rivâyet etti. H. ki: Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hücr de rivâyet ettiler. (Bunlar) İbn Câ'fer'i kastederek: Bize İsmail rivâyet etti, dediler, (İsmâil Dedi ki): Bana Muhammed -ki İbn Amr'dır- haber verdi. H. ki: Bana da Hennâd b. Seriy rivâyet etti. ki): Bize Abde, Muhammed b. İshâk'dan rivâyet etti. râvîlerin hepsi İbrahim b. Abdillâh b. Huneyn'den, o da babasından, o da Alî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etmişlerdir. Ancak Dahhâk ile İbn Aclân, Alî'den İbn Abbâs'ın da rivâyet ettiğini ziyâde eylemişler ve hepsi: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) rükûda bulunduğu halde Kur'ân okumaktan beni nehyetti.» demişler. Fakat rivâyetlerinde Zührî, Zeyd b. Eşlem, Velîd b. Kesîr ve Dâvûd b. Kays'ın dedikleri gibi: «Secde hâlinde kıraatten nehyettiğini söylememişlerdir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücudda Kurân Okumaktan Nehi Bâbı
1109-)
Bize bu hadîsi Kuteybe dahi Hatim b. İsmail'den, o da Câ'-fer b. Muhammed'den, o da Muhammed b. El-Münkedir'den, o da Abdullah b. Huneyn'den, o da Alî'den naklen rivâyet etti. Ama secde hâlinde Kur'ân meselesini zikretmedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücudda Kurân Okumaktan Nehi Bâbı
1110-)
Bana Amr b. Ali de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Ebû Bekir b. Hafs’dan, o da Abdullah b. Huneyn'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki: İbn Abbâs: «Rükû halinde bulunduğum zaman Kur'ân okumaktan nehyolundum.» demiş. isnâtda Alî'yi zikretmemişdir. rivâyetlerin mecmuu rükû ve secdelerde Kur'ân okumanın memnu olduğunu bildirmektedirler. Ulemâya göre bundaki hikmet şudur: Rükû ve sücûd halleri kulun tevâzûunu ifade eder. Onun için bu haller zikre tahsîs edilmişlerdir. Binâenaleyh aynı halde Kelâmullah ile mahlûkun sözleri müsavi tutularak beraberce zikredilmeleri mekruh görülmüştür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): müjdecilerinden muslumanın göreceği sâlih ru'yâdan başka bir şey kalmamıştır.» buyurarak kendilerinin vefatıyla nübüvvet alâmetlerinin sona ereceğine işaret etmiştir. Sâlih rü'yâdan muradı mutlaka gerçek rü'yâ değil, mülayim ve muvafık olan rü'yâdır. Çünkü sâdık rü'yâ bazen elem verici olabilir. Halbuki müjde arzu edilen bir şey vücut bulduğu zaman yapılır. Böyle bir rü'yânın müslümana taksîs edilmesi müslümanın sadık rü'yâ görmesi hususundaki hâli Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haline uyduğu içindir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin: secde veya rükû hallerinde Kur'ân okumaktan nehyolundum» zahirde hitabın kendisine mahsus olduğunu gösteriyorsa da, hakîkatta bu hitâb bütün ümmete şâmildir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak kendisine tâbi olunmak için gönderilmiştir. Nehyin ona mahsus olmadığına, rükû hâlinde Allah'ı tazîm, secdede ise duâ etmelerini ashabına emretmesi de göstermektedir. Bu hallerdeki ta'zîra ve duaların ne şekilde yapılacağı ve ulemânın bu bâbdaki sözleri inşaallah bundan sonraki bâbda görülecektir. Ali (radıyallahü anh)’ın: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükû ve sücûd hâlinde Kur'ân okuraakdan beni nehyetti. Sizi nehyetti demiyorum.» şeklindeki ifâdesi nehyin ona mahsus olduğunu anlatmak için değil, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiği gibi naklettiğini göstermek içindir. Binâenaleyh hüküm bütün ümmete şâmildir. bir rivâyetinde senedden İbn Abbâs Hazretleri iskât edilmiştir. Bu rivâyet daha mahfuzdur. Bâzı rivâyetlerde İbn Abbâs hazretlerinin zikredilmesi, bazılarında edilmemesi hadîsin sıhhatına tesîr etmez. Çünkü râvînin hadîsi bir defa İbn Abbâs vasıtasıyla Hazret-i Alî'den, başka bir defa da bizzat Ali (radıyallahü anh)’dan işitmiş olması mümkündür. Şerif, rükû ve sücûd hallerinde Kur'ân okumanın memnu olduğuna delildir. Rükûda yapılacak vazîfe teşbih, sücûdda ise tesbih ve duadır. göre namazın bir rüknünde namaz fiilleri cinsinden bir şey ziyâde etmek secde-i sehiv îcâbeder. göre rükû ve sücûdda fatihadan başka bir sûre veya âyet okumak mekrûhdur. Fakat namaz bozulmaz. Fatiha okumaya gelince, bu hususta şâfîîlerden iki kavil rivâyet olunur. Birinci kavle göre fatiha ile başka sûre arasında fark yoktur. Binâenaleyh fatiha okumak da mekruh-dur. Yalnız namazı bozmaz. îkinci kavle göre fatihayı kasden okumak haramdır, namazı bozar. Sehven okumak mekruh değildir. Fakat, gerek kasden, gerekse sehven okunduğu takdirde İmâm Şâfiîye göre secde-i sehiv lâzım gelir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücudda Kurân Okumaktan Nehi Bâbı
1111-)
Bize Hârûn b. Mâ'ruf İle Amr b. Sevvâd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdullah b. Vehb, Amr b. Harîs'den, o da Umâratü'bnü Gaziyye'den, o da Ebû Bekir'in azatlısı Sümey'den naklen rivâyet etti. Sümey, Ebû Salih Zekvân'ı, Ebû Hüreyre'den rivâyet ederken dinlemiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): rabbine eh yakın olduğu hâl secdede bulunduğu hâldir. Binaenaleyh sız (secdede) duayı çok edin!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1112-)
Bana Ebü't-Tâhir ile Yûnus b. Abdü Âlâ rivâyet ettiler. Dediler ki; Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yahya b. Eyyûb, Umâratü'bnü Gaziyye'den, o da Ebû Bekir'in azatlısı Sümey'den, o da Ebû Sâtih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sücûdunda: günahımın hepsini, küçüğünü büyüğünü, evvelini âhirini, aşikârını ve gizlisini bana bağışla» dermiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1113-)
Bize Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da Ebû'd-Duha'dan, o da MesrûVdan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükû ve sücûdunda: seni tesbîh ederim. Ey Rabbimiz! Seni hamdinle tahmîd eyleriz. Allah'ım beni mağfiret eyle!» Teşbihini çok söylerdi. Bununla Kur'ân'a imtisal buyururdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1114-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından önce: hamdinle tesbih eylerim. Mağfiretini diler, sana tevbe ederim.» duasını çok okurdu. «Ya Resûlallah! Yeni ihdas edip söylemekte olduğunu gördüğüm bu kelimeler nedir?» dedim. hakkında bana bir alâmet verildi. Onu gördüm mü ben bu kelimeleri söylerim. (O alâmet) sonuna kadar nasr süresidir.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1115-)
Bana Muhammed b. Râfi’ rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. ki): Bize Muladdâl, A'meş'den, o da Müslim b. Subeyh'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Kendisine nasr sûresi indikten sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir namaz kılıp ta duâ etmediğini, yahut o namazda: hamdine bürünerek tesbih eylerim yâ Rabbî! Beni affeyle Allah'ım!» demediğini görmedim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1116-)
Bana Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bana Abdül Âlâ rivâyet etti. ki): Bize Dâvûd, AnûVden, o da Mesrûk'dan, o da Aîşe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): hamdine bürünerek tesbih eylerim; Allah'tan mağfiret diler, O'na tevbe ederimi» sözlerini çok söylüyordu. Ya Resûlallahî Görüyorum ki: «Allâhı hamdine bürünerek tesbih eylerim; Allah'dan mağfiret diler, O'na tevbe ederim.» sözlerini çok söylüyorsun... dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bana ümmetim hakkında bir alâmet göreceğimi haber verdi. Ben onu gördümmü: Allah'a hamdine bürünerek tesbîh eylerim; Allah'dan mağfiret diler, ona tevbe ederim; sözlerini çok söyleyeceğim. İşte o alâmeti gördüm: (Alâmet şudur) Allah'ın yardımı ile fetih yani Mekke'nin fethi geldiğinde, sende insanların takım takım Allah'ın dinine girdiklerini gördüğünde hemen habîbinin hamdine bürünerek tesbih et; ve ondan mağfiret dile! Çünkü Allah tevbeleri çok kabul edicidir.» buyurdular.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1117-)
Bana Hasen b. Alî El-Hulvânî İle Muhammed b. Bâfî' rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki: Atâ'ya: «Sen rükûda ne okursun?» diye sordum, dedi ki: «Seni hamdine bürünerek tesbih eylerim; senden başka ilâh yoktur; sözlerini bana İbn Ebî Müleyke, Âişe'den naklen haber verdi. Âişe ki: Bir gece Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i kaybettim. Kadınlarından birinin yanına gittiğini zannederek onu araştırdım, sonra döndüm. Bir de baktım ki, o rükû'a yahut secdeye varmış: hamdine bürünerek tesbih eylerim, senden başka hiç bir ilâh yoktur.» diyor. Bunun üzerine: «Annem babam sana feda olsun: Ben ne hâl peşindeyim, sen ne hâldesin!» dedim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1118-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bana Ubeydullah b. Ömer, Muhammed b. Yahya b. Habbân'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Bir gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i yataktan kaybettim de kendisini araştırdım. Derken elim, secdegâhında iken onun ayaklarının altına dokunuverdi. Ayakları dikilmiş; kendisi: «Allah'ım senin gadabından senin rızana; Azabındanda affına sığınırım! Hem senden sana sığınırım!» Sana karsı senayı bitiremem! Sen kendini nasıl sena ettinse öylecesin!» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1119-)
Bize Ebû Bekir b. Ebû Şeybe rivâyet etti. ki):Bize Muhammed b. Bİşr El-Abdî rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Ebi Arûbe Katâde'den, o da Mutarrif b. Abdillâh b. Şıhhîr'dan, naklen rivâyet etti. Mutarrife de Âişe haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükû' ve sücûdunda: Mukaddessin! Meleklerle Ruh’un Rabbisin!” Söylüyordu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1120-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Ebû Dâvûd rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bana Katâde haber verdi. ki: Mutarrif b. Abdillâfa b. Şıhhîr'den dinledim. Dâvûd: «Bana da Hişâm, Katâdeden, o da Mutarrif den, o Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadisi rivâyet etti.» demiş. rivâyetler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rükû m sücûdda okuduğu tesbih ve duaları göstermektedirler. Âişe hadîsini Buhârî «Kitâbü'l-Ezân», «Kitâbül-Megazî», «Kitâbü's-Salât» ve «Kitâbü't-Tefsîr» de, Ebû Dâvûd, Nesâî ve İbn Mâce dahi «Kitâbü's-Salât» da tahrîc etmişlerdir. Bu bâbda daha başka rivâyetler de vardır. Allahü teâlâ'ya yakınlığından murad, onun rahmetine yaku olmasıdır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in duaya teşvik buyurması da bundandır. Fahri Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin hiç bir günâhı olmadığı halde bütün günahlarının azını çoğunu, evvelini âhirini, aşikârını ve sırrım tasrih buyurmak suretiyle affını istemesi onun kemâli ubudiyetinden ve dâima Allahü teâlâ'ya muhtaç olduğunu îtiraf kabüindendendir. Nitekim: karşı senayı bitiremem, sen kendini nasıl sena ettinse öylecesin» buyurması da onun tarafından bir i'tirafı aczdir. Yani: «Yârabbi ben sana ne kadar sena etsem lâyık olduğun senayı yapmaya kudretim yetmez,» diyerek senanın adet ve mikdârını tâyine gücü yetmiyeceğini itiraf ile tafsilâtını ilmi her şeyi muhit olan Allâhu zülcelâle havale etmiştir. Zira Teâlâ hazretlerinin sıfatlarına nihayet olmadığı gibi, ona yapılacak senanın da sonu yoktur. Çünkü sena Allah'ın sıfatlarına tâbidir. Kul hamdü sena hususunda ne kadar takat sarfederek mübalâğa gösterse de Allah'ın azamet ve şanı, sıfatları, fadlü ihsanı onun senasından yine daha vâsi' ve çoktur. İmâm Mâlik'e göre; bunun manâsı: Yâ Rabb ben ne kadar çalışsam yine senin nimetlerini ve ihsanlarını sayıp bitiremem; demektir. mânâsı: Allahü teâlâ'yı her türlü noksanlıklardan tenzih demek olduğunu yukarıda görmüştük. hamdine bürünerek fesbîh eylerim» cümlesinin mânâsı: Yârab seni kendi gücüm ve kudretimle değil, ancak bana ihsan buyurduğun hidâyet ve fazlınla tenzih ederim; demektir. Sâlihînden Bazıları: «Senden mağfiret diler, sana tevbe ederim» gibi sözlerin caiz olmadığını, çünkü bunları söyliyen kulun icaplarını yapamıyarak yalancı çıkmak ihtimâli karşısında bulunduğunu, binâenaleyh kulun: «Yârabbi beni affet; tevbemi kabul buyur!» demesi îcâ-bettiğini söylemişlerse de hadîsin bütün rivâyetleri bunların aleyhine de-lîl olup «Senden mağfiret diler; sana tevbe ederim» demenin caiz hattâ müstehab olduğunu göstermektedir. sana sığınırım» cümlesinin mânâsı hakkında Hattâbî şunları söylemiştir: «Bu sözde lâtif bir mânâ vardır, şöyle ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Allahü teâlâ’nın gadabından yine onun rızâsına, azabından afvü keremine sığınmıştır. Rızâ ile gazap ve keza azapla af birbirine tekabül eden zıt kelimelerdir. Mesele zıddı olmıyan Allahü teâlâ'ya varınca aynı mukabeleyi şeklen devam ettirerek Allah'dan Allah'a sığınmıştır. Bunun mânâsı ona karşı yaptığı ibâdet ve senalarda vâkî olan kusurlarından dolayı Allah'dan af dilemektir. ve Kuddüs kelimeleri Sebbûh ve kaddûs şeklinde de okuna-bilirse de birinci şekilde okunuşları daha fasîh ve bu şekilde rivâyetleri daha çoktur. Ulemâdan bâzılarına göre bunlar Allah'ın birer sıfatıdır. Bir takımları Allah'ın ismi olduklarını söylemişlerdir. Sübbûhun mânâsı: her türlü noksanlıklardan ve Allahü teâlâ'ya lâyık olmayan şeylerle şerik ve nazîrden münezzeh demektir. Kuddûs dahi: Allah'a lâyık olmayan her şeyden temizlenmiş mânasına gelir. Bâzılarına göre Kuddûs mübarek demektir. murâd: bâzılarına göre büyük bir melektir. Bir takımları bundan muradın Cibrîl (aleyhisselâm) olmasını muhtemel görmüşlerdir. «Ruh: Meleklerin de göremedikleri bir takım mahlûkattır.» diyenler de olmuştur. (radıyallahü anhâ) «Annem babam sana feda olsun! Ben ne hal peşindeyim, sen ne hâldesin.» demekle «Ben kıskançlık peşindeyim; sen ise dünya umurunu arkaya atmış; Allahü teâlâ'ya yönelmiş bir hâldesin.» demek istemiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ümmeti hakkında göreceği alâmetten muradı, Sultânül müfessirîn İbn Abbâs hazretlerine göre ecelinin yaklaşmasıdır. Hattâ Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) «Nasr» sûresinin son âyetlerini tefsir etmesini istediği zaman, bunların Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in eceli yaklaştığına işaret ettik-lerini söylemişti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Rükü Ve Sücüdda Okunacak Dualar Bâbı
1121-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ve-lîd b. Müslim rivâyet etti. ki: Evzâî'yi şöyle derken işittim: Bana Velîd b. Hişâm El-Muâytî rivâyet etti. ki): Bana Ma'dân b. Ebî Talhate'l-Ya'merî rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) azatlısı Sevbân'a tesadüf ettim de: Bana bir amel haber ver ki, onu yaparsam Allah beni onun sebebiyle cennete koysun; dedim. Yahut Şöyle dedi: Allah ındinde en makbul ameli haber ver! defim. Sev-bân sükût etti. Sonra kendisinden (Ayni şeyi) tekrar istedim, yine sükût etti. Sonra üçüncü defa istedim. Bunun üzerine şunları söyledi: Ben bu meseleyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordum da: çok çok secde etmeye bak: Çünkü; eğer sen Allah için bir secde yaparsan onun sayesinde Allah senin bir dereceni yükseltir; ve onun sayesinde bir günâhını indirir.» buyurdular. «Sonra Ebû'd-Derda'ya rastladım. Ona da sordum. Bana Sevbân'ın dediği gibi söyledi.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secdenin Faziletleri Secdeye Teşvik Bâbı
1122-)
Bize Hakem b. Mûsâ Ebû Salih rivâyet etti. ki): Bize Hikil b. Ziyâd rivâyet etti. Dedi ki; Evzâfden dinledim, dedi ki; Bana Yahya b. Ebî Kesir rivâyet etti. ki): Bana Ebû Seleme rivâyet etti. ki): Bana Rabîatü'bnü Kâ'b El-Eslemî rivâyet etti. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte gecelemekteydim. Kendisine abdest suyunu ve ihtiyacı olan şeyleri getirdim. Bunun üzerine bana: dedi. Ben: Cennette senin refikin olmayı dilerim... dedim. «Yahut bundan başka bir şeyi...» buyurdular. Ben: Dileğim budur! dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): halde çok secde etmek suretiyle nefsin için bana yardımcı ol» buyurdular. Sevbân'in birinci ve ikinci defada susmayı tercih ederek birşey söylememesi yâ vereceği cevap hakkında düşündüğü, yahut söyleneni iyi anlaması için muhatabının merakını celbetmek istediği içindir. Hadîsin zahirinden anlaşılan mânâya göre çok secdeden murâd: secdeyi uzatmak değil, sayısını çoğaltmakdır. Rabîa'nın cennette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile refîk olmayı istemesi ona çok görülemez. Çünkü onun bu isteği Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile her cihetten müsavi olmayı iktizâ etmez. Yalnız elde edilmesi pek müşkil olan bir mümkini istemiştir. O-nun bu dileğine karşı Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin: bundan başka bir şey!..» buyurması, ulemâdan bâzılarına göre derecede müsâvî olmayı istediğini anladığı içindir. Yânı: Bu imkânsızdır. Sen başka bir şey dile! demek istemiştir. Fakat Bazıları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sözü bu mânâya almadığını, çünkü Peygamberlerle ümmetlerinin biribirlerine müsâvî olmaları imkânsız bulunduğunu söylemişler ve: -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun pek güç elde edilebilecek bir şeyi istediğim anlayarak: daha başka birşey iste: yânı elde edilmesi pek göç olmayan bir şey dile! buyurmuştur.» demişlerdir. bu mânâlar hadîsdeki «ev» harfinin sakin okunduğuna göredir. Bu kelimenin «eve» şeklinde okunması da caizdir. Bu takdirde «hemze» suâl, «vav» da atıf edatı olmuş olur. Ve cümle: «Sen kolayı bırakıp da elde edilmesi müşkil olan bir şeyi mi istiyorsun?» mânâsına gelir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Rabîa'nın dileğinde ısrar ettiğini görünce: halde çok secde etmek suretiyle nefsin için bana yardımcı ol!» ki; dilek pek büyük olduğu için bu hususta sadece istemenin kâfî gelmediğine işarettir. Hadîs-i, şerîf çok secde etmeğe teşvik etmektedir. Buradaki secdeden murâd namaz secdesidir. «Çok secde etmek kıyamı uzun tutmak-dan efdâldir» diyenler bununla istidlal ederler. secdeye teşvik buyurulmasının sebebi bundan evvelki bâbda görüldüğü vecihle secde," kulun Allah'ına en yakın bulunduğu hâl olmasındandır. Bir de secde Allahü teâlâ'ya karşı son derece kulluk ve tevâzû' arzeden bir haldir. Bu hâlde insanın en şerefli âzası olan yüzü toprağa sürülür ve bu suretle Allah'a tevazu' ve ubudiyet kemâliyle arz olunur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secdenin Faziletleri Secdeye Teşvik Bâbı
1123-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebü'r-Rabî'ez-Zehrânî rivâyet ettiler. Yahya (Bize haber verdi) ta'birini kullandı. Ebü'r-Rabî': Bize Hammâd b. Zeyd, Amr b. Dinar'dan, o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs’dan naklen rivâyet etti: Dedi ki; İbn Abbâs şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yedi şey üzerine secde etmek emrolundu. Saçlarını ve elbisesini toplamakdan da nebyedildL Bu hadîs Yahya'nındır. Bâbı': «Yedi kemik üzerine yani avuçların, dizlerin» ayakların ve alının üzerine secde etmesi emrolundu. Saçlarını ve elbisesini toplamakdan nehyedildi.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secde Uzuvları Ve Namazda Saçı, Elbiseyi Toplamaktan, Başa Hotoz Yapmaktan Nahi Bâbı
1124-)
Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Muhammed -ki İbn Câ'fer'dir rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Amr b. Dinar'dan» o da Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki, şöyle buyurmuşlar: yedi kemik üzerine secde etmem, elbise ve saçımı toplamamam emrolundu.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secde Uzuvları Ve Namazda Saçı, Elbiseyi Toplamaktan, Başa Hotoz Yapmaktan Nahi Bâbı
1125-)
Bize AmrÜ'n-Nâkıd rivfiyet etti. ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, İbn Tâvûs'dan, o da babasından, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yedi şey filerine secde etmeye me'mûr olmuş. Saçlarıyla elbisesini toplamakdan da nehy buyurmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secde Uzuvları Ve Namazda Saçı, Elbiseyi Toplamaktan, Başa Hotoz Yapmaktan Nahi Bâbı
1126-)
Bize Muhammed b. Hâtîm rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Tâvûs, Tâvûs'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yedi kemik üzerine: (Eliyle burnuna işaret ederek) yüz, eller, ayaklar ve ayakların uçları üzerine secde etmeye: elbiseyi ve saçları toplamamaya me'mûr oldum.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secde Uzuvları Ve Namazda Saçı, Elbiseyi Toplamaktan, Başa Hotoz Yapmaktan Nahi Bâbı
1127-)
Bize Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki):Bana İbn Cüreyc, Abdullah b. o da babasından, o da Abdullah b. Abbâs'dan naklen rivâyet etti Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yedi kemik (yani) alın, burun, eller, dizler ve ayakların üzerine secde etmeye; saç ve elbisemi toplamamaya me'mûr oldum» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secde Uzuvları Ve Namazda Saçı, Elbiseyi Toplamaktan, Başa Hotoz Yapmaktan Nahi Bâbı
1128-)
Bize Kuteybetü'bnü Said rivâyet etti. ki): Bize Bekr - ki İbn Mudar'dır - İbn’l-Hâd'dan, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da Âmir b. Sa'd'dan, o da Abbâs b. Abdülmuttalip'den naklen rivâyet etti. Abbâs, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): secde ettimi onunla birlikte yedi taraf (Yani) yüzü, elleri, dizleri ve ayaklan secde eder.» buyururken işitmiş. hadîsi Buhârî «Kitâbû’l-Ezan- da: Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâc'e «Kitâbü's-Salât» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i şerifin bütün rivâyetleri secde azasının neler olduğunu, namazda saç ye elbise düzeltmenin menedildiğini bildirmektedir. Hadîsin ekseri rivâyetlerinde meçhul sîgasiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e emrolundu: denildiği için Kâdî Beyzâvî: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Allah'ın emrettiği Örfen malûmdur. Bu ise vücûbu iktizâ eder.» demiştir. Hattâ rivâyetlerin bâzısında bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yedi kemik üzerine secde etmeye me'mûr oldum» buyurmuştur. Onun bu emri Allahü teâlâ'dan aldığında şüphe yoktur. Binaenaleyh Ha-dîsde sayılan uzuvlar üzerine secde etmesi lâzım gelir. Ulemâ bu hükümde ümmetin de dâhil olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Bâzılarına göre hadîsde sayılan yedi âzâ üzerine secde etmek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e olduğu gibi ümmetine de farzdır. Fakat esah olan kavle göre; farz değildir. Ona farz olan bir şeyin ümmetine de farz olduğunu gösteren bir delîl bulunursa ümmetine ancak o zaman farz olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secde Uzuvları Ve Namazda Saçı, Elbiseyi Toplamaktan, Başa Hotoz Yapmaktan Nahi Bâbı
1129-)
Bize Amr b. Sevvâd El-Amirî rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi, ki): Bize Amr b. Haris haber verdi. «Ona da Btikeyr rivâyet etmiş: Ona da İbn Abbâs’ın azatlısı Küreyb, Abdullah b. Abbâs'dan rivâyet etmiş ki; İbn Abbâs, Abdullah b. Hâris'i başının saçı arkaya topuz yapılmış olduğu halde namaz kılarken görmüş de, onu çözmeye kalkışmış. Abdullah namazdan çıkınca İbn Abbâs'ın yanına gelerek: «Benim başım senin ne işine giriyor?» demiş. İbn Abbâs: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: misâli kotları arkasına bağlı olarak namaz kılan kimse gîbidir.» buyururken işittim, cevâbını vermiş. hadîs, saçı arkadan topuz şeklinde bağlı olarak namaz kılmanın mekruh olduğuna delildir. Kolları sıvalı, saçı topuz şeklinde tepesinde bağlı, yahut serpuşunun altına kıvrılmış şekillerde namaz kılmak bütün ulemâya göre keraheti tenzîhiyye ile mekruhtur. Saçını namazda iken bağlamak namazı bozar. namaz için, isterse başka bir maksatla saçını bir yere toplayarak bağlamak, yahut saçı keçeleştirecek bir ilâç kullanmak suretiyle dağılmasına mâni olmak Cumhûr-u Ulemânın ittifakiyle mekrûhdur. İmâm Mâlik bunu yalnız namaz için yapmanın mekruh olduğunu söylemişse de, sahih olan kavil birincisidir. Çünkü bu husustaki hadîsim: mutlaktırlar. husustaki nehyin hikmeti: Saçların da secde etmesidir. Bağlı saç secde edemiyeceği için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) böyle bir kimsenin hâlini kolları arkaya bağlı olarak namaz kılanın hâline benzet-mişdir. Zîrâ kollan bağlı kimsenin de kolları, secdeden mahrum kalır. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) saclarını tepesine bağlayarak namaz kılan bir adamı görmüş de: «Saçım «al ki; seninle beraber secde etsin» demiştir. Şerif: Münkerin derhal menedilmesi gerektiğine ve bu hususta mekruhun da haram gibi olduğuna delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secde Uzuvları Ve Namazda Saçı, Elbiseyi Toplamaktan, Başa Hotoz Yapmaktan Nahi Bâbı
1130-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Vekî’ Şu'be'den, o da Katade'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); i'tidal üzere bulunun; hiç biriniz kollarını köpeğin yayıldığı gibi yaymasın!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secdede Îtidal, Avuçları Yere Koyma, Yanlardan Kaldırma Ve Secdede Karnı Uyluklardan Kaldırma Bâbı
1131-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler, Dediler ki: Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti. H. ki: Bu hadîsi bana Yahya b. Habib de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (Yani İbni Haris) rivâyet etti. Bunların ikisi de: Bize Şu'be bu isnâdla rivâyet etti, demişlerdir. İbn Câ'fer hadisinde: kollarını köpeğin yayılması gibi yaygı yapmasın I» ibaresi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secdede Îtidal, Avuçları Yere Koyma, Yanlardan Kaldırma Ve Secdede Karnı Uyluklardan Kaldırma Bâbı
1132-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki: Bize Ubeydullah b. tyâd, İyâd'dan, o da Berâ'dan naklen haber verdi. Berâ' Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ettiğin vakit avuçlarını yere koy ve dirseklerini kaldır.» buyurdular. Bâbın hadîsleri namaz kılan kimsenin secde hâlinde ellerini yere koyarak dirseklerini kaldırması ve iki taraftan kanat gibi açması gerektiğini bildirmektedirler. Dirsekleri yerden kaldırarak koltukların altı görünecek derecede açmak, bütün ulemâya göre müstehabdır. Bunu terk eden namaza karşı isâet etmiş olur. Binaenaleyh, namaz sahih fakat kerâhat-i tenzîhiyye ile mekrûhdur. buradaki hikmeti şöyle beyân ederler: «Bu şekilde namaz kılmak tevâzua daha muvafık, alınla burnun yere secde etmelerine daha müsâid ve tenbellerin hâline benzemekden daha uzaktır. Çünkü kollarını yere sererek secde eden kimse, hadîsi şerîfde de bildirildiği vecihle, köpeğin yere serilerek yatmasına benzer. Böyle bir kimsenin hâli namaza ehemmiyet vermediğini gösterir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Secdede Îtidal, Avuçları Yere Koyma, Yanlardan Kaldırma Ve Secdede Karnı Uyluklardan Kaldırma Bâbı
1139-)
Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybetü'bnü Saîd ve Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kollandı. Ötekiler: Bize Ebûl-Ahvas, Simâk'dan, o da Mûsâ b. Talha'dan, o da babasından naklen rivâyet etti; dediler. (Talha) Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): önüne semerin arka kaşı gibi bir şey koyduğu vakit (ona doğru) namazını kılsın; öte yanından geçenlere aldırış etmesini» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1140-)
Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr ile İshâk b. İbrâhim rivâyet ettiler. İshâk (Bize haber verdi) tâbirini kullandı, İbn Nümeyr: Bize Ömer b. Ubeyd Et-Tanâfisî, Simâk b. Harb'dan, o da Mûsâ b. Talha'dan, o da babasından naklen rivâyet etti; dedi. Talha şöyle dedi: «Vaktiyle biz namaz kılar; hayvanlar da önümüzden gelip geçerdi. Sonra bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e anlattık; da: önünde semerin arka kaşı gibi bir şey bulunursa artık önünden geçen şey ona zarar vermez.» buyurdular. Nümeyr: «Artık önünden geçen kimse ona zarar vermez.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1141-)
Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Yezid rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Ebî Eyyûb, Ebû'l-Esved'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen haber verdi, ki Âişe şoy-le demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e namaz kılanın sütre-si soruldu da: arka kaşı gibi bir şey!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1142-)
Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Yezid rivâyet etti. ki): Bize Hay ve, Ebû’l-Esved Muhammed b. Abdirrahmân'dan, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen haber verdi, ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Tebük gazasında namaz kılanın sütresi sorulmuş da: arka kaşı gibidir.» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1143-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki):Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfî'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bayram günü (Namaza) çıktı mı harbenin getirilmesini emredermiş. Bu harbe onun önüne dikilir, kendisi ona doğru namaz kılar, cemâat ta arkasında dururlarmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu seferde de yaparmış. Ümerâ'nın harbe taşıması buradan kalmıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1144-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfî'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti, ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) anezeyi yere diker (Ebû Bekir saplar dedi.) ve ona doğru namaz kılarmış. Ebi Şeybe: «Ubeydullah: Aneze harbedir dedi.» ifâdesini ziyâde etti. Bâbın hadîsleri namaz kılan kimsenin önüne bir sütre dikmesi gerektiğini, namaz kılanın önünden geçme, hayvana karşı namaz kılma, sütreye yakın durma, sütrenin mikdârı ve sâireden bahsetmektedirler. mecmuundan anlaşılıyor ki, sütreden murâd bir arşın kadar uzunluğunda bir sopadır. Mihrâb olmayan ova ve tarla gibi yerlerde uğuruna duracak ağaç, taş vb. gibi birşey bulunmadığı zaman önünden geçilmesine mâni olmak için namaz kılan kimse sütre denilen «dJStij' yi önüne dikerek namazını ona doğru kılacaktır. İmâm Mâlîk dikilen sopanın mızrak kalınlığında olmasını şart koşmuştur. Sütre dikmenin hikmeti; sütrenin arkasında kalan şeylere bakmamak ve önünden geçenlere manî olmakdır. Ömer hadîsini Buhârî ile Ebû Dâvûd «Kîtâbu's-Salât» da tahrîc etmişlerdir. ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bayram namazlarında ve seferlerde sütre yapmak için dâima yanında bir süngü veya ona benzer ucu demirli bir değnek bulundururmuş. Süngüyü bu maksatla yanında taşıdığı İbn Mâce, İbn Huzeyme ve îsmâilî'nin rivâyetlerinde teşrih edilmiş: «Çünkü namazgah boşluktu; içinde kendisine sütre olacak bir şey yoktu.» denilmiştir. harbe taşıtması buradan kalmışdır» cümlesi râvîlerden Nâfî'in sözüdür. Nitekim İbn Mâce'nin rivâyetinde bu cümle yoktur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1145-)
Bize Ahmed b. Hanbel rivâyet etti. ki): Bize Mu'temir b. Süleyman, Ubeydullah'dan, o da Nâfı'den, o da İbni Ömer'den naklen rivâyet etti, ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanını önüne aykırı olarak çeker ve ona doğru namaz kılarmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1146-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Hâlid El-Ahmar, Ubeydullah'dan, o da Nâfi’den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanına doğru namaz kılarmış. Nümeyr: «Gerçekten Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir deveye doğru namaz kılmıştır.» dedi. hadîsi Buhârî ile Ebû Dâvûd «Kitâbu's-Satlat»da; Nesâî «Tebûk Gazvesi» bahsinde tahric etmişlerdir. Binmek ve yük taşımak için seçilen cins ve güzel ve dişi devedir. Bair ise alelitlak erkek ve dişi devedir. Hadîs-i Şerîf binek veya yük hayvanına karşı namaz kılınabileceğini göstermektedir. Bu bâbda rivayet edilen hadîslerden Ebû Dâvûd'un rivâyeti Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in devesine karşı, Nesâî'nin rivâyeti de bir ağaca namaz kıldığını göstermektedir. Serîf: Hayvandan sütre yapılabileceğine delildir. Gerçi deve ireklerinde namaz kılmak yasak edilmiştir. Fakat bunun keraheti o yerlerin pis koktuğu yahut oralara kazayı hacet için oturulduğu içindir. Yoksa deveye karşı namaza durmak mekruh olduğundan değildir. Battal (?-444): «Bunun gibi temiz olan herşeye karşı namaz kılmak caizdir» diyor.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1147-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb hep birden Vekî'den rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Vekî' rivâyet etti. ki):Bize Süfyân rivâyet etti. ki): Bize Avn b. Ebî Cuhayfe, babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de Ebtah denilen yerde kızıl sahtiyandan yapılmış kendisine mahsus bir kubbenin içinde iken yanına geldim derken Bilâl, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in abdest suyunu çıkardı, (cemâat onu hemen kapıştılar) kimisi bir mikdâr ele geçirmiş, kimisi de ele geçirenlerin serpintisine nail olabilmişti. Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üzerinde kırmızı bir Hülle olduğu halde çıktı. Bacaklarının beyazlığını hâlâ görür gibiyim. Abdest aldı, Bilâl da ezan okudu. Ben onun ağzını şuraya ve şuraya (yânî sağa sola) dönerken takibe koyuldum: «Haydin namaza; haydin felaha!» diyordu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için bir harbe dikildi. O da ileri geçip öğle namazını iki rek'ât olarak kıldırdı. Önünden eşek ve köpek geçiyor, fakat men edilmiyorlardı. Sonra ikindiyi de iki rek'ât olarak kıldırdı. Artık Medine'ye dönünce ye kadar hep namazları ikişer rek'ât kıldırmaya devam etti.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1148-)
Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti ki): Bize Ömer b. Ebî Zaide rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Avn b. Ebi Cuhayfe rivâyet etti ki, babası (sallallahü aleyhi ve sellem)’i kızıl sahtiyandan yapma kubbe görmüş, (ve şöyle anlatmış): Bilâl'i abdest suyu çıkarırken gördüm. Baktım ki; halk bu suyu kapışıyorlar. Kim ondan bir şey kapabilirse (Teberrüken) yüzüne gözüne sürüyor, kapamayanlar ise arkadaşlarının ellerindeki ıslaklıktan bir şeyler almağa çalışıyorlardı. Sonra Bilâl'ın bir harbe çıkarıp diktiğini gördüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de kırmızı bir hülle içinde (kolları) sıvanmış olarak çıktı. Sonra cemaaata harbeye doğru iki rek'aât namaz kıldırdı. Harbenin önünden insanlarla hayvanların gelip geçtiğini de gördüm.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1149-)
Bana İshak b. Mansûr ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ca'fer b. Avn haber verdi. ki): Bize Ebû Ümeys haber verdi. H. ki: Bana Kâsım b. Zekeriyyâ da rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin b. Ali, Zâide'den rivâyet etti. ki: Bize Mâlik b. Miğvel rivâyet etti. Bunların ikisi de Avn b. Ebî Cuhayfe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Süfyan ile Ömer b. Ebî Zâide'nin hadisi gibi rivâyette bulundu, yalnız bâzısının rivâyetleri diğerterininkinden ûyâdelidir. Mâlik b. Miğvel hadîsinde: «Öğle olunca Bilâl çıkarak namaz için ezan okudu.» cümlesi de vardır
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1150-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. İbn'l-Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Câ'fer rivâyet etti. ki): Bize Şube, Hakem'den rivâyet etti. ki: Ben Ebû Cuhayfe'yi şöyle derken işittim: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Öğle vakti Batha'ya Çıktı ve abdest alarak öğleyi iki rek'ât, ikindiyi de iki rek'ât üzerinden kıldı, önünde (dikili) bir harbe vardı. şöyle dedi: «Avn babası Ebû Cuheyfe'den naklen bu hadîse (Harbenin arkasından kadın ve eşekler geçiyordu) cümlesini ziyâde etti.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1151-)
Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Hatim rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn Mehdî rivâyet etti. ki): Bize Şû'be bize iki isn adla birden bu hadisin mislini rivâyet etti. Yalnız Hakem'in hadisinde: «Cemâat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in abdestin den artan suyu almağa başladılar.» cümlesini ziyâde eyledi. hadîsi Buhârî «Kitfibti's-Salât» ve «Kitâbü'l-Libâs» da Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Kitâ-bü's-Salat» da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. beyânına göre kubbe; binada olur. Filhakika tepesi yuvarlak olan binaya kubbe ve kümbet denir. Fakat aslında kubbe Arapların kurdukları yuvarlak ve küçük çadırdır. Burada kubbeden murâd da budur. Nesâî'nin rivâyetinde mezkûr kırmızı çadırın içinde kırk kişi kadar cemaat bulunduğu tasrîh edilmiştir. Mina'ya yakın bir yerin ismidir. Buna «Bathâ» da derler. kirâmın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e aid abdest suyunu kapışmaları onun eserleri ile teberrük etmek içindir. Hattâ hadîsin bir rivâyetinde: «Ashâb Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ellerinden tutarak onlarla yüzlerini silmeğe başladılar. Bunun üzerine bende onun bir elini tutarak yüzüme sürdüm. Bir de ne göreyim! Mübarek kardan soğuk misk'den daha güzel kokulu imiş.» denilmiştir. Gömlekle cübbeden ibaret iki elbisedir. Bazıları bir cinsden iki elbisedir, demişler; bir takımları da iki yeni elbise mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Hüllenin Yemen kumaşlarından yapıldığı söylenir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in paçalarını sıvamasından murâd: Elbisesini baldırlarının yarısına kadar kaldırmış olmasıdır. Nitekim hadîsin bir rivâyetinde: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bacaklarının beyazlığını hâlâ görür gibiyim» denilmesi de bunu gösterir. Abdest suyundan murâd: abdestte kullandığı sudur. Mâamafih o sudan artan kullanılmamış su da olabilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1152-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki: Mâlik'e, İbn Şihâb'dan duyduğum, onun da Ubeydullah b. Abdillâh'dan, onun da İbn Abbâs dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: İbn Abbâs şöyle dedi: «Dişi bir merkebe binerek geldim. Ben o zaman buluğa yaklaşmıştım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mina'da cemaata namaz kıldırıyordu. Saftın önünden geçtim. Merkepten inerek onu otlamağa salıverdim. Kendim de safia girdim. Bu hususta bana hiçbir kimse bir şey demedi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1153-)
Bize Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki): Bana Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe haber verdi.- Ona da İbn Abbâs haber vermiş ki; kendisi bir merkeb üzerinde seyredip gelmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de Haccettil-Vedâ'da Mina'da kalkmış cemaata namaz kıldıriyormuş. Merkeb saflardan birinin arasına yürümüş; sonra İbn Abbâs ondan inerek cemaatla birlikte saff olmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı
1154-)
Bize Yahya b. Yahya ile Amru'n-Nâlud ve İshâk b. İbrâhım, İbn Uyeyne'den, o da Zührî'den naklen bu isnâdla rivâyet ettiler. (Yalnız): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafât'da namaz kılıyordu» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Namaz
Konu: Namaz Kılanın Sütresi Bâbı