Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

2849-) Bize Yahya b. Yahya ile Amru'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Yahya ki): Bize Süfyân b. Uyeyne Zührî'den, o da Sâlim'den, o da babası (radıyallahü anh) dan naklen haber verdi. Babası Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: «İhramlı ne giyecek?» diye soruldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «İhramlı: Gömlek, kavuk, bornoz, don, alaçehre yahut safranla boyanmış elbise ve mest giyemez. Ancak ayakkabı bulamazsa, o başka. O zaman mestleri topuklarından aşağı düşecek şekilde kessin.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2850-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e Abdullah b. Dinar'dan dinlediğim, onun da İbn'Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklettiği şu hadîsi okudum: İbn Ömer Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramlının safran veya alaçehre çiçeği ile boyanmış elbise giymesini yasak etti ve Kim ayakkabı bulamazsa mest giysin. Ama onları topuklardan aşağı kessin,» buyurdular. hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde bir-iki yerinde ve -Kitâbul-Libâs» ile «Kitâbu's-Salât-da, Ebû Davû'd, Nesâî ve İbn Mâce «Hacc» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. beyânına göre Hadîs-i Şerif, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bedi' ve vecîz sözlerinden biridir. Çünkü kendisine hacca niyet eden bir kimsenin neler giyebileceği sorulmuş, cevaben filân ve filân şeyleri giymeyiniz, buyurmuştur. Bu suretle cevâptan, hadîsde zikri geçen şeylerin giyilmiyeceği, onlardan maada her şeyin giyilebileceği anlaşılmıştır. şeylerin tasrih buyurulması evlâdır. Çünkü bunlar mahduttur. Giyilecek şeyler ise çok olup, münhazır değildir. diyor ki: «Ulemâ bu hadîsde zikri geçen şeylerin ihram halinde giyilemiyeceğine ittifak etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gömlek ve don ile o mânâda olan dikişli ve bedeni sımsıkı saran her şeyin giyilemiyeceğine işaret buyurduğu gibi kavuk ve bornoz ile dikişli veya dikişsiz başı örten her şeye hattâ sargıya tenbih buyurmuştur. Sargıya ihtiyâcı olan hacı, onu sarar, fakat fidye vermesi îcab eder. ayaklan örten her şeyin ihram halinde giyilmesi yasak olduğunu ifade buyurmuştur. Bütün bunlar erkeklere mahsûstur. gelince: Dikişli veya dikişsiz her şeyle, yüzünden maada bütün bedenini örtmesi mubahdır. Fakat ne ile olursa olsun yüzünü örtmesi haramdır. eldivenle örtmesi ulemâ arasında ihtilaflıdır. Şafiî'nin bu hususta iki kavli vardır. Esah kavline göre ihrâmlı bir kadının eldiven giymesi haramdır. (sallallahü aleyhi ve sellem) alaçehre ve safranı zikretmekle bu mânâdaki şeylere yani güzel koku sürünmeye işaret buyurmuştur. İhram hâlinde erkek ve kadın bütün hacılara her nev'i koku sürünmek haramdır. Lâkin meyve ve çiçek gibi şeyleri koklamak haram değildir. Zira bu gibi'şeyler kokulanmak maksadıyla kullanılmazlar. beyânına göre hacca niyet eden kimseye zikri geçen şeylerin haram kılınması onu refah halinden uzaklaştırmak huşu' ve mezellet sıfatıyla vasıflandırmak içindir. bütün hacc müddetince ihramlı olduğunu hatırlayacak, bu suretle daha ziyâde zikir ve ibâdetle meşgul olacak, kendini murakabe edecek, ibâdetini koruyacak, haram olan şeylerden sakınacak, ihram elbisesiyle ölümü, kefeni ve kıyâmet gününde insanların yalınayak baş açık huzûr-u ilâhiye çıkacaklarını hatırlayacaktır. sürünmenin ve kadınlara yaklaşmanın haram kılınmasındaki hikmet, dünya ziynetleriyle, dünya lezzetlerinden ve refahtan uzak kalarak bütün düşüncesini uhrevî maksatlara tahsis etmektir.» Yalnız Yemen'de yetişen sarı bir çiçektir. Elbise boyamakta kullanılır. dahi sarı bir çiçektir. Arap memleketlerinde yetişmez cümlesindeki «lâ» kelimesi nâfiye ve nahiye olabilir. Nâfiye olduğu takdirde dâhil olduğu fi'li muzâri' merfû, nahiye olduğuna göre meczûm okunur. son cümlesinde «giymeyiniz» fiilinin muhataplarında kadınlar da dâhildir. Bu cümleden önce giyilmesi yasak edilen şeyler erkeklere mahsûstur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2851-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrâni ve Ku-teybetü'bnü Said hep birden Hammad'dan rivâyet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd, Amr'dan, o da Câbir b. Zeyd'den, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, hutbe okurken, ihramlıyı kastederek: giymek, gömlek bulamıyana, mest giymek de ayakkabı bulamı-yana, caizdir.» buyuruyordu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2852-) Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Muhammedi yani İbn Ca'fer rivâyet etti. H. Ebû Gassân Er-Râzi de rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. Bu râvilerin ikisi de dediler ki: Bize, Şu'be, Amr b. Dinar'dan bu isnadla rivâyet etti ki Amr, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Arafat'da hutbe okurken dinlemiş ve bu hadîsi anlatmış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2853-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H. Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin haber verdi. H. Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize Veki', Süfyân’dan rivâyet etti. H. Aliyyü'bnü Haşrem de rivâyet etti. ki): Bize İsa b. Yûnus, İbn Cüreyc'den rivâyet etti. H. Aliyyü'bnü Hucr dahi rivâyet etti. ki): Bize İsmail, Eyyûb'dan rivâyet etti. hepsi Amr b. Dinar'dan bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Şu'be'den maada hiç biri «Arafât'da hutbe okurken» kaydını zikretmemişlerdir. hadîsi Buhârî «Kİtâbu’l-Hacc- ile «Kitâbu'l-Libâs«da, Tirmizl, Nesâî ve İbn Mâce «Kitâbu'l-Hac»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. bulamayan için mest giymenin caiz olduğu burada mutlak olarak zikredilmişse de bu mutlak yukardaki mukayyed hadîse ham-ledilmiştir. Yani «Ayakkabı bulamayan kesik konçlu mest giysin.» demektir. diyor ki: «Ulemâ bu iki hadîs hakkında ihtilâf etmişlerdir, İmâm Ahmed'e göre mestleri konçlarını kesmeden giymek caizdir. Delili bu hadîsle bundan sonra gelen Câbir hadîsidir. ulemâsı İbn Abbâs hadîsinin — yukardaki— İbn Ömer hadîsini neshettiğini söyler ve mestleri kesmenin mal israfı olacağını iddia ederlermiş. Mâlik, Ebû Hanîfe, Şafiî ve Cumhûru ulemâ'ya göre konçlarını kesmeden mest giymek caiz değildir. bundan evvelki İbn Ömer (radıyallahü anh) hadîsidir. Onlara göre İbn Abbâs ile Câbir hadisleri mutlaktırlar. Binâenaleyh onlan koncu kesik mest mânâsına hamletmek îcab eder. Zira mutlak mukayyede hamledilir. olan râvinin ziyâdesi makbuldür. . ulemâsının (Mal israfıdır.) iddiaları doğru değildir. Çünkü mal israfı memnu husûsatta olur. Şerîatın emrettiği şey, israf olamaz. bulamadığı için mest giyen hacıya fidye lâzım gelip gel-miyeceği mes'elesi de ihtilaflıdır. Mâlik, İmâm Şafiî ve onlara muvafakat eden diğer ulemâya göre fidye lâzım değildir. Zira lâzım olsa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu bildirirdi. A'zam ile diğer Hanefîiyye ulemâsına göre fidye lâzımdır. Nitekim başını traş ettirmeye muztar kalan hacı traş olur, fidye de verir. ulemâ'ya göre ihramlı bir kimse gömlek bulamadığı zaman yalnız don giyebilir. Mâlik bunu tecviz etmemiştir. Çünkü İbn Ömer hadîsinde bu mes'ele zikredilmemiştir. diyor ki: «Doğrusu mubah olmasıdır. İbn Ömer hadîsinde buna dair hüccet yoktur. Çünkü o hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gömleğin bulunduğu hali zikretmiş, İbn Abbâs ile Câbir (radıyallahü anh). hadîslerinde ise bulunmadığı hâli beyân buyurmuştur. hadîsi şudur:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2854-) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Ebû’l-Zübeyr, Câbir (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim ayakkabı bulamazsa iki mest giyiversin. Gömlek bulamayan da don giysin.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2855-) Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Hemmâm rivâyet etti. ki): Bize Ata' b. Ebî Rabah, Safvân b. Ya'la b. Ümeyye'den, o da babası (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ci'râme'deyken yanına cübbe giymiş bir adam geldi. Cübbenin Üzerinde halûk denilen esans kokusu yahut sarılık eseri vardı. Bu zât: «ömremi yaparken ne şekilde hareket etmemi emredersin?» diye sordu. (O sırada) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahiy indirildi de üzerine bir elbise örttüler. «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kendisine vahiy nâzil olduğu vakit görmeyi pek arzu ederdim.» dedi. Bunun üzerine (Hazret-i Ömer) «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i vahiy indirildiği zaman görmek mi arzu ediyorsun?» diyerek elbisenin kenarım kaldırdı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i gördüm, bir horultusu vardı. —Râvi diyor ki: Zannederim Yâ'lâ — genç deve horultusu gibi dedi. ki: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) açıldığı zaman: ömreyi soran zât nerede kaldı ? diye sordu. Ve ona: Elbisenden sarılığın eserini - Yahut halûkun eserini - yıka. Cübbemî çıkar, haccında ne yaptınsa ömren de de onu yap, buyurdular.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2856-) Bize İbn Ebi Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Amr'dan, o da Atâ'dan, o da Safvân b. Ya'la'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ci'râme'deyken yanına bir adam geldi, ben de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında bulunuyordum. Adamın üzerinde mukattaat denilen biçilmiş bir cübbe vardı. Adam halûka bulanmış idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: «Ben ömreye niyet ettim, üzerimde bu cübbe var. Halûka bulanmış haldeyim.» dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: «Haccetmiş olsan ne yapardın ?» diye sordu, o zât: «Üzerimden bu elbiseyi çıkarır ve bu halûku bedenimden yıkardım.» dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Haccetmiş olsan ne yaparsan. Ömrende de onu yap.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2857-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekir haber verdi, İsmâil ile Muhammed: Bize İbn Cüreyc haber verdi, demişlerdir. H. Aliyyu'bnü Haşrem dahi rivâyet etti. Bu lâfız onundur. ki): Bize îsa, İbn Cüreyc'den naklen haber verdi. ki): Bana Ata' haber verdi, ona da Safvan b. Yâ'lâ b. Ümeyye haber vermiş k: Yâ'lâ, Ömerübnü Hattâb (radıyallahü anh)'a: «Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kendisine vahiy indirilirken bir görsem.» diyormuş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ci'râne'de bulunduğu sırada üzerine bir elbise ile gölge yapılmış. Yanında ashabından bazı kimseler bulunuyormuş. İçlerinde Ömer de varmış. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına yünden bir cübbe giymiş ve kokuya bulanmış bir adam gelerek: «Ya Resûlallah, kokuya bulandiktan sonra bir cübbe içinde Ömreye niyet eden bir adam hakkında ne buyurursun?» demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müddet ona baktıktan sonra sükût etmiş. Müteakiben kendisine vahiy gelmiş. Ömer eliyle Yâ'lâ b. Ümeyye'ye: diye işaret etmiş. Yâ'lâ gelmiş. Başını örtünün altına sokmuş. Bir de bakmış ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (mübarek) yüzü kıpkırmızı olmuş. Bir müddettir horluyor, sonra açılmış ve: «Demin bana ömreyi soran zât nerede kaldı ?» demiş. O zât aranarak getirilmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Üzerindeki kokuyu üç defa yıka, cübbeye gelince onu çıkar, sonra haccederken ne yaparsan, ömrende de onu yap.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2858-) Bize Ukbetü'bnü Mükrem El-Ammi ile Muhammed b. Râfi' rivâyet ettiler. Lâfız İbn Râfi'indir. (Dediler ki): Bize Vehb b. Cerir b. Hâlim rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Saf-Hâzim rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti, ki): Kays, Atâ'dan, o da Safvân b. Yâ'lâ b. Ümeyye'den, o da babası (radıyallahü anh) dan naklen rivâyet ederken dinledim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ci'rane'deyken yanına bir adam geldi, bu zât ömreye niyet etmişti. Saçını sakalını sarıya boyamış ve bir cübbe giymişti. «Ya Resûlallah! Ben, ömreye niyet ettim. Hâlim gördüğün gibidir.» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dir.» dedi. Bunun Üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Üzerinden cübbeyi çıkar, sarı boyayı da yıka. Haccetmiş olsan ne yapacaksaydın, Ömrende de onu yap.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2859-) Bana İshak b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ali Ubeydullah b. Abdilmecîd haber verdi. ki): Bize Rabâh b. Ebî Maruf rivâyet etti. ki): Atâ'yı şunu söylerken işittim: Bana Safvân b. Yâ'lâ, babası (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Babası Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in maiyyetinde bulunuyorduk, yanına cübbe giymiş bir adam geldi, Cübbenin üzerinde halûk (denilen esans) eseri vardı. Bu zât: «Ya Resûlüllah! Ben, ömreye niyet ettim. Ne yapmalıyım?» diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût buyurdu, ona cevap vermedi. Kendisine vahiy indirildiği zaman Ömer onu örter, gölgelendirirdi. Ömer (radıyallahü anh)'a dedim ki: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e vahiy indirildiği vakit başımı onunla beraber elbisenin altına sokmak isterim.» (sallallahü aleyhi ve sellem)’e vahiy nâzil olunca Ömer (radıyallahü anh) onu elbiseyle örttü. Ben de yanına gelerek başını onunla birlikte elbisenin altına soktum. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e baktım. Açıldığı vakit: «Demin ömreyi soran zât nerede kaldı?» diye sordu. O zât kalkarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sırtından cübbeni çıkar, özerinde bulunan halûk eserini de yıka, Haccetmiş olsan ne yapacaksan ömrende de onu yap. buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Hacc» ile «Kitâbu Fedâiü’l-Kur'ân»ın bir-iki yerinde ve «Kitâbü'l-Meğazi»de, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî «Kitâbu’l-Hacc »da ayrıca Nesâî «Kitâbu Fedâili'l-Kur'ân»da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Tâif'le Mekke arasında bir yerdir. Mekke'ye daha yakındır. Bu kelimeyi «Ciirrane» şeklinde okuyanlar da olmuştur. birinci kiraatı daha fasih ve meşhurdur. (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen zatın ismi malum değildir. Buhârî'nin bir rivâyetinde bir bedevi olduğu kaydedilmiştir. Tartuşi tefsirinden bu zâtın Atâ' b. Ümeyye olduğunu nakletmişlerdir. Bu takdirde hadîsi rivâyet eden Hazret-i Yâ'lâ b. Ümeyye'nin kardeşi demek olur. sahibi: «Bu zâtın Amr b. Sevvâd olması caizdir. Çünkü Kâdı îyâz'ın (Kitâbu'ş-Şifâ) adlı eserinde Hazret-i Amr 'dan rivâyet ettiği bir hadîste Amr (radıyallahü anh): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına halûk sürünerek geldim de: «Alaçehre alaçehre, kokuyorsun, at bunu at, buyurdu. Elindeki bir kamışla karnımı dürttü. Canımı acıttı... ilâh...» demektedir. Lâkin bu Amr mezkûr kıssaya yetişmiş olamaz. Çünkü kendisi İbn Vehb'in arkadaşıdır.» diyor. «Tevdîh» sahibinin bu tahmininin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Zîra şifâ hadîsindeki râvînin ismi Amr b. Sevvâd değil, Sevvâd b. Amr'dır. Safran vb. den mürekkep bir nev'i esansdır. Küçük hacc demektir ki, tavafla saiden ibarettir. Senenin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız Arafe ile onu takib eden dört gün zarfında ömre yapmak mekruhtur. Çünkü o günler hacc günleridir. Biçilmiş kaftan ve cübbe demektir. Bedene göre biçilmiş olması kelimenin mânâsında dâhildir. zâtın kokuya bulanmış olması, elbisesiyle bedenine şâmildir. Bulanmak tâbirinden de anlaşılıyor'ki, süründüğü koku çokmuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: olsan ne yapacaksan, örn rende de onu yap.» buyurması, ashâb-ı kirâm'in hacc fiillerini daha evvelden bildiklerini gösterir. diyor ki: «Galiba Araplar câhîliyet devrinde haccettikleri vakit elbiselerini çıkarır, ihram halinde koku sürünmekten kaçınırlar, fakat ömre yaparken bu hususta daha müsamahalı davramr-larmış. (sallallahü aleyhi ve sellem) hacc'la ömrenin bu babda bir olduklarını haber vermiştir. Battal'e göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Haccederken ne gibi dualar okur, zikirler yaparsan, Umrede de ayni şekilde hareket et. Zîra bu hususta hacc ile ömre müşterektir.» demek istemiştir. Nevevî'nin kanaati da budur. Ya’lâ'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i vahiy halinde görmek isteyerek başını onun örtüsünün altına sokması ve Hazret-i Ömer'in buna müsaade etmesi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu gibi şeylere müsaade buyurduğunu bildiklerine hamlolunur. Zira vahiy halini müşahade eden kimsenin imanı artar. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vahiy halinde kızarması ve horuldaması, vahiyin şiddet ve sıkletinden dir. Hattâ vahyin şiddetinden bazen avazının çıktığı kadar seslendiği rivâyet olunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc Veya Ömre İçin İhrama Giren Kimseye Mubah Olup Olmayan Şeylerle Koku Sürünmesinin Haram Kılındığı Beyan Bâbı
2860-) Bize Yahya b. Yahya ile Halef b. Hişâm, Ebû'r-Rabî' ve Kuteybe hep birden Hammad'dan rivâyet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd, Amr b. Dinar'dan, o da Tâvus'dan, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîneliler için Zü’l-Hulefie'yi, Şam'lılar için Cuhfe'yi, Necidliler için Karnü'l-Memazili Yemenliler için Yelemlem'i mikaad tayin etti ve: Bunlar, o yerler halkı İle oradan geçen ve hacc ile ömre yapmak isteyen başka yerler halkı için mikaaddırlar. Bu yerlerden daha yakın olanlar, bulundukları yerlerden ihrama girerler. Daha yakın olanların hükmü de böyledir. Hattâ Mekkeliler Mekke'den ihrama girerler, buyurdu.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrenin Mikaadları Bâbı
2861-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Tavus, babasından, o da İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medîneliler için Zu’l-Huleyfe'yi, Şamlılar için Cuhfe'yi, Necidliler için Karhü'l-Menâzili, Yemenliler için de Yelemlem'i mikaat tayin etmiş ve: «Bu mikaadlar, o yerler halkı ile hacc ve ömreyi niyet edip, buralardan geçen bütün başka yerler halkı İçin mi itaattir. Bundan daha yakın, olanlar bulundukları yerden, hattâ Mekkeliler Mekkeden ihrama girerler.» buyurmuştur. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Hacc»ın bir-iki yerinde, Nesâî dahi «Kitâbü'l-Hacc»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Mikaat'ın cem'idir. Muayyen vakit demektir. Fakat burada mekân için istiare edilmiştir. Binâenaleyh hacca niyet edilmek için durulan yer mânâsına gelir. Hakikatta hörmete girmek, demektir. Burada ondan murad: hürmetleri iltizâm etmektir. Bu hürmetleri iltizâm haccın şartıdır. Ancak şartın sübûtu, niyetle sabit olduğundan hacca niyet ederek telbiye getirmeye ve dikişsiz elbise giymeye ihrama girmek, denilir. (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyanın dört taralından hacca gelenlerin nerede ihrama gireceklerini bu hadîs-i şerîfde tâyin buyurmuştur. Mikaatı Zü'Huleyfe'dir. Bu yer Mekke ile Medine arasında olup Medîne'ye dört mil, Mekke'ye ise ikiyüz mile yakın mesafededir. Vaktiyle burada bir ağaç varmış» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oraya iki mescid bina etmişdir. Medîneliler'in mikaatı olduğu gibi başka memleketlerden olup da oradan geçen hacıların dahi mikaatıdır. mikaatı Cuhfe'dir. Cuhfe denize altı mil mesafede bir köy olup, Mısırlılarla Mağripliler'in de mikadıdır. Mekke'ye üç konak, Medine-i Münevvereye sekiz konak mesafede bulunmaktadır. mikaatı Karnü’l-Menazil'dir. Bu yer Mekke'ye iki konak mesafededir. Mikaatlar içinde Mekke'ye en yakın bu olduğu söylenir. İç Arap yarımadasının şimal ve garp taraflarını kaplayan geniş bir yerdir. Üç taraftan çölle sarılı, yalnız bir taraftan Hicaz ve Yemen'e açıktır. bazı rivâyetlerde yalnız «Kara» denilmiştir. Burada «Karnü'l-Menâzil» diye tasrîh edilmesi, aynı ismi taşıyan iki yer bulunduğu içindir. Bunlardan biri bir yokuşun aşağısında, diğeri yukarısında bulunmaktadır. Aşağıdakine Karn-ı Menâzil , yukardakine Karn-ı Seâlim , derler. Tilkiler, demektir. Mezkûr ismin bu yere verilmesi, orada çok tilki bulunduğu içindir, derler. umumiyetle Karn-ı Menâzil'den bahsedilir. mikaatı Yelemlem'dir. Yelemlem, Mekke'ye iki konak mesafede bir dağdır. Bu dağ Tihâme dağlarından maduttur. neresinden olursa olsun hacca gelenler hangi mikaattan geçerse orada ihrama girerler. edilen mikaatların içinde yani Mekke tarafından yaşayanlar, bulundukları yerden ihrama girerler. Mıkaatlara gitmeleri şart değildir. Fakat ihrama girmeden evlerinden çıkamazlar. ihram yeri Mekke-i Mükerreme ise de ömre yapmak isterlerse hille yani şer'an beyân edilen hududa çıkmaları îcab eder.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrenin Mikaadları Bâbı
2862-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e Nâfi'den dinlediğim, onun da, İbn Ömer (radıyallahu anhüma)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Zü’l-Huleyfe'den Şamlılar Cuhfe'den, Necidliler Karnu'dan ihram girerler.» buyurmuşlar. Dedi ki; Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Yemenlilerde Yelemlem'den ihrama girenler.» buyurduğunu dahi duydum.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrenin Mikaadları Bâbı
2863-) Bana Züheyr b. Harb ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. İbn Ebî Ömer dedi ki: Bize Süfyân, Zührî'den, o da Salim'den, o da babası (radıyallahü anh)'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); Zü’l-Huleyfe'den Şamlılar Cuhfe'den, Necidliler Kant’dan ihrama girerler.» Ömer (radıyallahü anhüma), ki: Ben işitmedim ama ban» anlatıldığına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): de Yelemlem'den ihrama girerler.» buyurmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrenin Mikaadları Bâbı
2864-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab’dan, o da Salim b. Abdillah. Ömer b. Hattâb (radıyallahü anh), Man, o da babasından naklen haber verdi. Babası Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: ihram yeri Zü'l-Huleyfe, Şamlıların ihram yeri Mahyca yani Cuhfe, Necidlilerin ihram yeri de Karn'dur» buyururken işittim. b. Ömer (radıyallahü anhüma) ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: ihram yeri de Yelemlem'dir.» buyurduğunu söylüyorlar. Ama bunu ben kendisinden işitmedim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrenin Mikaadları Bâbı
2865-) Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybetü'bnü Saîd ve Aliyyü'bnü Hucr rivâyet ettiler. Yahya (Bize haber verdi.) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize, İsmail b. Ca'fer, Abdullah b. Dinar'dan naklen rivâyet etti. O da İbn Ömer (radıyallahü anhüma)’yı şunu söylerken işitmiş, dediler: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Medînelilere Zü’l-Huleyfe'den, Şamlılara Cuhfe'den, Necîdlilere Karn'dan ihrama girmelerini emir buyurdu.» b. Ömer (radıyallahü anhüma) ki: Haber aldığıma göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): de Yelemlem'den ihrama girerler.» buyurmuş. hadîsi Buhârî -Hacc» bahsinde tahrîc etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin Yemenlilerin mi-kaatı hakkındaki beyanatını Abdullah İbn Ömer (radıyallahü anh) bizzat işitmemekle beraber bu cümle de hadîs olarak sahih ve sabittir. Nitekim bundan önceki İbn Abbâs (radıyallahü anh) hadîsinde zikri geçtiği gibi Câbir, Âişe ve Haris b. Amr (radıyallahü anh) hadîslerinde de beyân olunmuştur. (radıyallahü anh) hadîsi, bu hadîsden sonra görülecektir. Âişe hadîsini Nesâî rivâyet etmiştir. Mezkûr hadîsde: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medineliler için Zu'l-Huleyfe'den, Şamlılarla Mısırlılar için Cuhfe'den, Iraklılar için Zat-ı Irak'dan, Yemenliler için de Yelemlem'den ihrama girmeyi mikaat tayin buyurdu.» denilmektedir. b. Amr (radıyallahü anh) hadîsini Ebû Dâvud rivâyet etmiştir. Bu hadîsde Hazret-i Amr (sallallahü aleyhi ve sellem) Mîna'da yahut Arafat'da iken, yanına geldim...» demektedir. hadîsde: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zâtı ırkı Iraklılar için mikaat tayin etti.» cümlesi de vardır. ki, İbn Ömer (radıyallahü anh) rivâyetlerin birinde «Kulağıma geldi.» mânâsını ifade eden «Beleğani» fiilini kullanmıştır. Bu sözle rivâyet olunan bir hadîsin hüccet olarak kabul edilip edile-miyeceği ihtilaflı ise de hadîs ulemâsınca mezkûr kelimeyle yapılan rivâyette beis yoktur. Çünkü zahire göre bununla hadîs rivâyet, eden sa-habi, o hadîsi ancak başka bir sahâbiden nakleder. hepsi âdildirler. Gerçi bazıları: «Zât-ı ırkı Iraklılar için mikaat tayin eden Hazret-i Ömer'dir. Çünkü Irak onun zamanında fetholunmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında müslümanların elinde değildir.» demirlerse de Aynî bunlara cevap vermiş ve: bir şaşkınlıktan ibarettir. Iraklılara Zat-ı ırkı mikaat tayin eden bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir. Nitekim Ebû Dâvûd'un rivâyetinde tasrih buyurulmuştur. Şamlılar'la Mısırlılar için Cuhfe'yi mikaat tâyin eden dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir. Halbuki onun zamanında bu ülkeler de fethedilmemişlerdi. Bu tayinlerin sebebi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ümmetine Allahü teâlâ hazretlerinin Şam, Mısır , Irak vesair beldeleri fethedeceğini bilmesidir. Hadîs-i Şerîfde: «Irak dinarını ve dirhemini, Şamda kilesini vermediler.» buyurmuş olması da bunu te'yid eder. hadîsten murâd: Iraklılar'la şamlılar'in ilerde bunları vermeyeceklerini beyandır. ırk: Bir dağ eteği yahut tepedir. Onunla Mekke arasında ikibuçuk günlük mesafe vardır.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrenin Mikaadları Bâbı
2866-) Bize İshak b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. O da Câbir b. Abdillah (radıyallahü anhüma)'ya ihram yeri sorulurken işitmiş, Ebü'z-Zübeyr, «Câbir'den işittim.» demiş, sonra durarak «Yani hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ref ettiğini zannediyorum.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrenin Mikaadları Bâbı
2867-) Bana Muhammed b. Hatim ile Abd b. Humeyd, ikisi birden Muhammed b. Bekir'den rivâyet ettiler. Abd ki): Bize, Muhammed haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi, ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. O da Câbir b. Abdillah (radıyallahü anhüma)'ya ihram yeri sorulurken işitmiş. Ebû'z-Zübeyr: demiş, zannederim hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ref etti de: ihram yeri Zü'l-Huleyfe'dir, öteki yol Cuhfe'dir; Iraklıların ihram yeri Zat-ı ırk, Necidlilerin ihram yeri Karn, Yemenlilerin ihram yeri de Yelemlem'den muteberdir.» demiştir. diyor ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tâyin etmiştir.» diyenlerin delili bu hadîstir. Ancak Câbir (radıyallahü anh) hadîsi (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kati surette ref etmediği için sabit değildir. Darakutnî'nin (Bu hadîs zayıftır. Çünkü Irak, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında henüz fethedilmemişti.) demesine gelince, hadîsi zayıf addetmekte sözü haklıdır. Fakat onun zayıf olduğuna Irak’ın fethedilmemesiyle istidlalde bulunması fasittir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ilerde fethedileceğini bilerek onu haber vermesi ve bunun Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mucizelerinden biri olması imkânsız değildir...» bundan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in istikbâle ait birçok şeyleri haber verdiğini beyân etmiş, bu babda zikretmediği birçok hajdîsler bulunduğunu söylemiştir. Cuhfe'nin eski adıdır. Nevevî'nin beyânına göre haccın mekân itibarı ile mikaatları olduğu gibi, zaman itibariyle de mikaatları vardır. Zaman itibariyle mikaatları (yani haccın vakti) Şevval, Zi'l-Ka'de ve Zi'l-Hicce'nin on günüdür. vakitler dışında hacc için ihramlanmak caiz değildir. Yalnız ömre yapılabilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Hacc İle Ömrenin Mikaadları Bâbı
2868-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmİ rivâyet etti. ki): Mâlik'e Nâfi'den dinlediğim, onun da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadisi okudum: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in telbiyesi şundan ibaretti: tekrar icabet tona ya Rabbi, tekrar icabet sana., tekrar icabet sana... Senin şerikin yoktur. Tekrar icabet sana... Hiç şüphe yok ki hamd ve nimet sana mahsustur. Mülk de senindir, senin şerikin yoktur.» ki: «Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma) bu telbiyeye şunları da ziyâde ederdi: Tekrar icabet sana, tekrar icabet sana. Tâatına tekrar tekrar müsaade, hayır senin yed-i kudrerindedir. Tekrar icabet sana, dilek sana ma'ruz, amel de sanadır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiye Sıfatı Ve Vakti Bâbı
2869-) Bize Muhammed b. Abbâd rivâyet etti. ki): Bize Hatim yani İbn İsmail, Mûsa b. Ukbe'den, o da Salim b. Abdillah b. Ömer ile Abdullah'ın azatlısı Nâfi'den ve Hamratü'bnü Abdillah'dan, onlar da Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zül-Huleyfe mescidinin yanında hayvanı kendisini kaldırarak doğrulttuğu vakit telbiye yapar ve: tekrar icabet sana yâ Rabbi, Tekrar icabet sana., tekrar icabet sana... Hiç şüphe yoktur ki hamd ve nimet sana mahsustur. Mülk de senindir. Senin şerikin yoktur, buyururmuş. ki: Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma): «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in telbiyesi işte budur.» dermiş. ki: «Abdullah (radıyallahü anh) bu telbiye ile birlikte şunu da ziyâde ederdi: Tekrar tekrar icabet sana, tekrar icabet sana, taatına tekrar müsaade. Hayır senin yed-i kudrerindedir. Tekrar İcabet sana, dilek sana ma1-ruz amel de sanadır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiye Sıfatı Ve Vakti Bâbı
2870-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Yahya yani İbn Saîd, Ubeydullah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nafi', İbn Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen haber verdi. İbn Ömer: telbiyeyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in (mübarek) ağzından kaptım.» demiş ve râvi hadîsi yukarkilerin hadîsi gibi rivâyet etmişdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiye Sıfatı Ve Vakti Bâbı
2871-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yunus, İbnu Şihab'dan naklen haber verdi. ki): Gerçekten bana Salim b. Abdillah b. Ömer, babası (radıyallahü anh)'dan naklen haber verdi. Babası Şöyle dedi: Bana, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i başını yapışkan maddeyle taramış olarak telbîye ederken dinledim, şöyle diyordu: tekrar İcabet sana yâ Rabbİ, tekrar icabet sana, tekrar icabet sana, Senin şerikin yoktur. Tekrar icabet sana, Hiç şüphe yoktur ki, hamd ve nimet sana mahsustur. Mülk de senindir, senin şerikin yoktur.» kelimelerden fazla bir şey söylemiyordu. b. Ömer (radıyallahü anhüma) şöyle dermiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) Zü'l-Huleyfe'de iki rak'at namaz kılar, sonra Huteyfe mescidinin yanında hayvanı kendisini kaldırarak doğrulttu mu bu kelimelerle telbiye yapardı.» Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma) şunu söylermiş: «ömeru'bnül-Hattâb (radıyallahü anh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şu kelimelerden ibaret olan telbiyesini yapar ve: tekrar icabet sana yâ Rabbi, tekrar icabet sana, tekrar icabet sana. Tâahna tekrar müsaade, hayır senin, yed-i kudrerindedir. Tekrar icabet sana, dilek sana maTuz amel de sanadır, derdi.» hadîsi Buhârî, Ebû Dâvudve Nesâî «Hacc» bahsinde tahrîc etmişlerdir. ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in telbiyesi bu şekilde imiş: telbiye lâfzı üzerinde ihtilâf etmişlerdir. göre bu lâfız tesniyedir. Yalnız onunla çokluk ve sayıda tekrar kastedilir. tesniyenin hakikati ikiye şâmil olmaktır. Yûnus'a göre müfreddir. hususunda dahi ihtilâf vardır. Bazıları «tekrar tekrar icabet ederim. » mânâsına geldiğini söylemişlerdir. takımlarına göre «Sana tekrar tekrar itaat ederim.» daha başkalarına göre: «Teveccühüm sanadır.» mânâsına gelir. sanadır.» mânâsına geldiğini söyleyenler de bulunduğu gibi, «Samimiyetim sanadır.», «Yakınlığım sanadır.» mânâlarında kul-lanıldığını iddia edenler de olmuştur. Bunların en meşhuru birinci mânâdır. Çünkü ihrama giren bir kimse Allah'ın dâvetine icabet etmiş demektir. Iyâz'a göre bu icabet Hazret-i îbrâhim (aleyhisselâm) dan kalmıştır. Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîsde: «İbrahim (aleyhisselâm), Kâbeyi bina edip tamamladıktan sonra kendisine: . Hacc İçin insanları davet et, emri verildi, İbrahim (aleyhisselâm): Benim sesim onlara ulaşmaz, dedi. Teâlâ hazretleri: Sen davet et, Sesini duyurmak bana aittir, buyurdu. Bunun üzerine İbrahim (aleyhisselâm): Ey insanlar, Beyt-i Arîki haccetmeniz size farz kılınmıştır, diye nida etti. Bu sözü yerle gök arasında bulunanların hepsi İşitti. Görmüyor musunuz ? İnsanlar en uzak yerlerden icabet edip geliyorlar.» denilmiştir. hadîsi İbn Ebî Hatim rivâyet etmiştir. Hadîsin diğer bir rivâyetinde: «Bu davete insanlar babalarının sulplerinde ve annelerinin rahimlerinde telbiye ile icabet ettiler. icabet edenler Yemenliler oldu. O günden kıyâmete kadar haccedecek olanlar yalnız İbrâhim (aleyhisselâm)’in o günkü dâvetine icabet edenlerdir.» ifâdesi de vardır. İbrahim, Cebel-i Ebî Kubeys'in üzerine çıkarak insanları davet etmişdir. İbn Hazm'e göre telbiye Allah'ın emrettiği bir şeriattır. Onun sebep ve illeti ancak kulları imtihandır. «İnne» edatı «Enne» şeklinde de rivâyet olunmuştur. rivâyeti söz başı olmasına nazarandır. diyen hacı bu edatla başka bir cümleye başlamış gibi olur. b. Hasen ile Kisâi bu mânâyı ihtiyar etmişlerdir. «Enne» okunduğuna göre ta'lil murâd olunur. Ve: «Sana icabet ederim, çünkü hamd ve nimet sana mahsustur.» denilmiş gibi olur. ulemâya göre mezkûr edatı «Inne» okumak daha güzeldir. Lugât ulemâsından Sa'leb: «Çünkü (înne) okuyan bu sözü: Her hâl-ü kârda hamd sana mahsûstur, Enne okuyan ise Sana bu sebepten dolayı icabet ederim, mânâsına almış olur.» diyor. ve mülk kelimeleri meşhur kırâete göre mef'ui olmak üzere mansûb okunurlar. Iyâz bunların mahzûf bir habere müptedâ olmak üzere merfû dahi okunabileceğini söylemiştir. Bu takdirde cümlenin mânâsı: ki hamdnin için karar kılmıştır.» demek olur. hikmeti Allahü teâla'nın kullarına olafcı ihramına tembihdir. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Telbiyede hamdle nimet beraber, mülk ayrıca zikredilmiştir. Bunun sebebi nedir? Çünkü hamd, nimete müteallikdir. Bundan dolayıdır ki: «Bütün nimetleri için Allah'a hamd olsun.» denilir. Beraber zikredilmelerinin sebebi budur. Ve telbiye eden sanki: «Hamd ancak sana mahsûstur, çünkü nimet ancak senden gelir.» demiş gibi olur. mânâsı ise müstakildir. Bu kelime bütün nimetlerin Allah'a âit olduğunu tahkik için zikredilmiştir. Zira mülkün sahibi Allah'dır. hükmü hususunda dört kavil vardır. İmâm Şafiî ile Hasan b. Hayy'a göre telbiye sünnettir. Malikiler'e göre telbiye vâcibdir. Terk edilir» hayvan kesmek icab eder. Telbiye ihramın şartlarındandır. Telbiyesiz ihram sahîh olamaz. Sevrî ile Ebû Hanîfe'nin mezhepleri budur. Onlara göre namaz için tekbîr ne ise ihram için telbiye de odur. Abdullah İbn Ömer'in telbiyesine gelince: İbn Abdilberr , ulemânın bu hususta ihtilâf ettiklerini söylüyor. tmara Mâlik: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in telbiyesinden fazla telbiye yapılmasını kerih görürüm.» demiştir. ziyade hakkında «Beis yoktur.» dediği de rivâyet olunur. Seyrî, Evzai ve Muhammed b. Hasen'e göre telbiyeye istenildiği kadar sözler ziyade edilebilir. A’zam ile İmâm Ahmed ve Ebû Sevr dahi ziyâde hususunda bir beis görmemişlerdir. rivâyetine göre İmâm Şafiî: «Telbiyeye Allahü teâlâ'yı ta'zim ifâde eden sözler ziyade etmekte inşaallah beis yoktur. Ama ben telbiyede Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözleriyle iktifa olunmasını daha makbul sayarım.» demiştir. İmâm Ebû Yûsuf ile bir rivâyete göre İmâm Şafiî , Hestâvillah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in telbi-yesine bir şey katmayı tecviz etmemişlerdir. bu kavli tercih etmiştir. kirâm'dan Hazret-i Ömer, oğlu Abdullah, İbn Mes'ud, Esved b. Yezîd (radıyallahü anh) ve başkaları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in telbiyesinden fazla sözlerle telbiye yapmışlardır. «Tavih-i Mekke» adlı eserinde bazı Peygamberlerin telbiyeleri rivâyet olunmuştur. Ezcümle: Yûnus (Aleyhisselâtri): icabet sana ey belâları gideren Allah, tekrar icabet sana., Mûsa (aleyhisselâm): «Tekrar icabet sana, Ben, emrine amade kulunum. Tekrar icabet sana.» İsa (aleyhisselâm): «Ben, senin kulun ve kulunun kızı cariyenin oğluyum. Tekrar icabet sana.» şeklinde telbiye yaparlarmış. mânâsı: «Tâatın için tekrar müsaade.» demektir. telbiye ihrama girilirken başlar. ihrâmdan murâd: Yukarda da işaret ettiğimiz vecihle hacca niyet etmek, dikişsiz elbise giyerek hacı olmayanlara mubah kılınan birçok şeylerin kendisine haram olduğunu iltizâm eylemektir. Telbiye şeâir-i islâmiyedendir. göre telfoiyeyi yüksek sesle yapmak müstehabdır. Bu hususta birçok hadîsler vârid olmuştur. Ezcümle: Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mace'nin tahric ettikleri Hallâd b. Sâib'in babasından naklettiği bir hadîste Resûlüllah Cebrail (aleyhisselâm) gelerek, ashabınıa telbiye ve ihlâli yüksek sesle yapmalarını emretmemi tâlim buyurdu.» demiştir. Mâce'nin rivâyet ettiği Zeyd b. Halid (radıyallahü anh) hadîsinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Cibrîl geldi ve: Ya Muhammed, Ashabına telbiyeyi yüksek sesle yapmalarını emret. Çünkü telbiye haccın searîndendir, dedi.» buyurmuş. Ahmed dahi «Müsned»inde Hazret-i Ebû Hüreyre'den bu mânâda bir hadîs rivâyet etmiştir. İmâm Ahmed, Hazret-i İbn Abbâs'dan, Saîd b. Mansûr, Câbir (radıyallahu anh)'dan, Beyhakî, Hazret-i Âişe'den, Tirmizî, Ebû Bekr-i Sıddık (radıyallahü anh)'dan, Hâkim, Sehl b. Sa'd (radıyallahü anh)'dan bu mânâda hadîsler rivâyet etmişlerdir. (radıyallahü anh) hadîsinde: bir telbiye eden yoktur ki onunla birlikte sağındaki ve solundaki ağaçlar taçlar hatta sağındaki solundaki yerler de tel biye etmesin.» buyurulmuştur. «Bu hadîs Buhârî ile Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Fakat onu tahric etmemişlerdir.» diyor. kirâm alabildiklerine yüksek sesle telbiyede bulunurlarmış. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'nın: yüksek sesle yapın.» dediği rivâyet olunur. Battal: «Telbiyeyi yüksek sesle yapmak müstehabdır.» demiştir. Ebû Hanîfe, Sevrî ve Şafiî'nin kavilleri de budur. babda İmâm Mâlik'den muhtelif kaviller rivâyet olmuştur. İbn Kâsım'in rivâyetine göre İmâm Mâlik «Yüksek sesle telbiye ancak Mescicl-i haram ile Mina mescidinde yapılır.» demiştir. kadının yalnız kendi işiteceği kadar telbiye getireceğine ittifak etmişlerdir. Zira İbn Ebî Şeybe İnin rivâyetine göre Hazret-i İbn Abbâs: «Kadın yüksek sesle telbiye getiremez.» demiştir. Hazret-i Âişe İle Meymûne (radıyallahü anhüma)'nın yüksek sesle telbiye ettiklerini gösteren rivâyetlerle istidlal ederek kadının da yüksek sesle telbiyede bulunabileceğini söylemişlerdir. Şerif, ihramdan önce yapışkan bir maddeyle saç taramanın müstehab olduğuna da delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiye Sıfatı Ve Vakti Bâbı
2872-) Bana Abbâs b. Abdilaziz El-Anberl rivâyet etti. ki): Bize Nadr b. Muhammed El-Yemâmi rivâyet etti. ki): Bize İkrime yani İbn Ammar rivâyet etti. ki): Bize Ebû Zümeyl, İbn Abbâs (radıyallahü anhüma)'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Müşrikler «Tekrar icabet sana. Senin şerikin yoktur.» derlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: size, «Yeter yeter.» buyurur, bunun üzerine müşrikler: «Yalnız bir şerik müstesna, o senin şerikindir, sen, ona ve onun Mâlik olduğu her şey'e Mâliksin.» derlerdi. Onlar, bunu Kabe'yi tavaf ederken söylerlerdi. Iyâz'ın beyânına göre «Sadd, kadd» kelimeleri «kadın, kadın» şeklinde de rivâyet olunmuştur. Bunun mânâsı: «Bu söz size yeter. Fazla konuşmayın.» demektir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sözü de burada sona erer. Hadîsin geri kalan sözleri râvinin naklidir. Anlaşılıyor ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerin sonunda şirk koşacaklarını bildiği için sözlerini oraya vardırmadan kesmek istemiştir. Yani: «Sadece, tekrar icabet sana. Senin şerikin yoktur.» sözüyle iktifa etmelerini emir buyurmakla kendilerini tevhide davet buyurmuştur. değiştikçe telbiyeyi tazelemek müstehabdır. Meselâ sabah ve akşam olurken, yokuş çıkarken, aşağı inerken, oturup kalkarken, va'sı-taya binip inerken, namaz sonlarında ve arkadaşlarla bir yere geldikte fazla telbiyede bulunmalıdır. bir defada en az üç kere söylemek, araya insan sözü katmamak dahi müstehabdır. (631-676) diyor ki: «Telbiyeden sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e salâvat getirmeli ve Allah'dan gerek kendisi gerekse dilediği müslümanlar için istekte bulunmalıdır. Dileğin efdalı ridvânı ve cenneti istemek, cehennemden Allah'a sığınmaktır. Hoşa giden bir şey görüldüğü zaman: Lebbeyk, hakîki hayat, âhiret hayâtıdır, demelidir...»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiye Sıfatı Ve Vakti Bâbı
2873-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlike, Mûsa b. Ukbe'den dinlediğim, onun da Salim b. Abdillah'dan, onun da babası (radıyallahü anh)'dan işitmek suretiyle naklettiği şu hadîsi okudun: (Abdullah) şöyle diyormuş: Sizin Beydanız, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e iftira ettiğiniz şu yerdir. Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak mescid yanında yani Zü’l-Huleyfe'de ihrama girmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinelilere Zül-huleyfe Mescidi Yanında Îhrama Girmelerinin Emir Buyurulması Bâbı
2874-) Bize, bu hadîsi Kuteybetü'bnü Saîd dahi rivâyet etti. ki): Bize Hatim yani İbn İsmail, Mûsa b. Ukbe'den, o da Salim'd en naklen rivâyet etti. Salim Şöyle dedi: İbn Ömer (radıyallahü anhüma) ya: «İhram denildiği vakit, Beyda: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e iftira ettiğiniz yerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak ağacın yanında hayvanı kendisini kaldırdığı vakit telbiye etmiştir.» derdi. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvud , Tirmizî ve Nesâî «Hacc» bahsinde tahric etmişlerdir. «Bu bâbda İbn Ömer, Enes ve Misver b. Mahrame (radıyallahü anh)'dan da rivâyetler vardır.» demiştir. bunların yanında Sa'd b. Ebî Vakkas ile İbn Abbâs (radıyallahü anh) hazeratmın isimlerini de zikretmiş ve ve hadîslerini şöyle sıralamıştır: hadîsini İbn Mâce'den maada bütün Kütübi Sitte sahipleri tahric etmişlerdir. Mezkûr hadîste Hazret-i Enes: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanına binerek, hayvanı kendisini doğrulttuğu vakit telbiye getirdi.» demiştir. İbn Mâce'nin, Hazret-i Enes'den bir rivâyetinde: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kaldırarak doğrulttuğu vakit: hacc ile beraber ömre için lebbeyk, buyurdular.» denilmektedir. b. Mahrame hadîsini Buhârî ile Ebû Dâvud tahric etmişlerdir. Bu hadîste: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Zü’l-Huleyfe'ye vardığı vakit hediyy kurbanını nişanladı ve orada ihrama girdi.» denilmiştir. b. Ebî Vakkaas (radıyallahü anh) hadîsini Ebû Dâvud tahric etmiştir. Hazret-i Sa'd: «Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fur' yolunu tutarsa hayvanı kendisim kaldırdığı vakit telbiye eder. Unut yolunu tutarsa Cebel-i Beydâ'ya tırmandığında telbiyede bulunurdu.» demiştir. Abbâs hadîsini Dârakutni rivâyet etmiştir. Bu hadîste Hazret-i İbn Abbâs: «Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayvanı üzerine oturdu, hayvanı Beydâ'ya çıkıp düzledikten sonra hacca niyet ederek telbiye getirdi.» demektedir. Sahra ve çöl demektir. Fakat burada ondan murâd: Zü'l-Huleyfe'nin Mekke tarafına düşen ve oraya yakın bulunan bir tepedir. Orada bina falan bulunmadığı için Beydâ nâmı verilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nerede ihrama girdiğinde ihtilâf etmişlerdir. Bâzılarına göre Zü'l Huleyie mescidinde iken ihrama girmiş, birtakımları mescidden çıktıktan sonra Beydâ denilen tepede telbiye getirdiğini, söylemişlerdir. diyor ki: «Ulemâdan bir cemâat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Beydâ'da ihrama girdiği rivâyetini kabul etmemişlerdir. Zîra İbn Ömer rivâyetinde: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak Zü’l-Huleyfe'de ihrama girmiştir, denilmektedir. Bu zevata göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) , Zü'l-Hujeyfe mescidinin yanında hayvanına bindikten sonra telbiye getirmiştir...» bir cemâatdan maksadı: Zührî ile Abdül-melik b. Cüreyc ve Abdullah b. Vehb'dir. sözüne devamla: «Ulemâ bu hususta ihtilâf edince biz de ihtilâflarının nereden geldiğini göstermek istedik. Rivâyet olunur ki, Saîd b. Cübeyr şunları söylemiş: İbn Abbâs'a dedim ki, bu zevat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a ihrama girdiği yer hususunda nasıl ihtilâf ettiler de bir taife: diğer taife: (Hayvanı kendisi kaldırdığı vakit), başka bir taife (Beydâ düzüne çıktığı vakit telbiye getirdi) dedi.» şeklinde izahatta bulunarak Hazret-i İbn Abbâs'ın: bu hususu herkesten iyi bilirim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sâdır olan hüccet birdir. Halk o hüccet hakkında ihtilâf etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacca niyet ederek yola çıkmıştı, Zü’l-Huleyfe mescidinde iki rek'at namaz kıldığı vakit orada hacca niyet ederek telbiye getirdi. Bazıları bunu işiterek bellemişlerdir. Sonra hayvanına bindi, hayvanı yola çekilince yine telbiye getirdi. Birtakımları da bunu görmüşlerdir. Çünkü halk dağınık bir şekilde geliyorlardı. yollandığı vakit telbiye getirdiğini işitenler: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak hayvanı yola çekildiği vakit telbiye getirdi, demişlerdir. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yoluna devam etti, Beydâ düzüne çıktığı vakit tekrar telbiye getirdi. Birtakımları da bunu görerek: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak Beydâ düzüne çıktığında telbiye getirdi, demişlerdir. yemin ederim ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacca, namazgahında iken niyetlenmiş ve hem hayvanına bindiği vakit, hem de Beydâ düzüne çıktığında telbiye getirmiştir.» sözlerini nakletmiş ve ihtilâfı Hazret-i İbn Abbâs'ın beyân ettiğini söylemiştir. sonra Tahavî: «Biz de buna kaâiliz. Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf, Muhammed, Mâlik, Şafiî ve Ahmed ile bu mezheplerinin şâir ulemâsının kavilleri de budur.» demiştir. Ata'. ve Katâde'ye göre Beydâ'da ihrama girmek müstehabdır. Ömer hazretlerinin buradaki ifritadan maksadı: Ashâb-ı kirâm'in hatâ ettiklerini beyândır. başında da işaret olunduğu vecihle ehl-i sünnet ulemâsına göre yalan: Vakiin zıddım haber vermektir. Bunda hem kasıt hem de hatâ dâhildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinelilere Zül-huleyfe Mescidi Yanında Îhrama Girmelerinin Emir Buyurulması Bâbı
2875-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Malik'e, Saîd b. Ebû Saîd El-Makbûri'den dinlediğim, onun da Ubeyd b. Cürey'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Ubey Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma)'ya: «Ya Eba Abdirrahman! Görüyorum ki, sen arkadaşlarının yapmadığı dört şeyi yapıyorsun.» demiş, İbn Ömer (radıyallahü anhüma): «Ne onlar ya İbn Cüreyc?» demiş. Übeyd: «Senin Kabe rükünlerinden yalnız iki rüknü yemâniye dokunduğunu gördüm ve gördüm ki, septiyye denilen ayakkabıları giyiyorsun. Ve yine gördüm ki, sarıya boyam yorsun. Bir de Mekke'ye vardığında başkaları hilâli gördükleri vakit telbiyede bulunurken senin terviye gününe kadar telbiye getirmediğini gördüm.» cevâbını vermiş. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) şunları söylemiş: gelince; Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i iki rüknü yemâniden başkasına dokunurken görmedim, denilen ayakkabılarını giymemin sebebi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i kılsız ayakkabı giyerken görmüş olmamdır. Onlarla ab dest alırdı. Binaenaleyh ben de öyle ayakkabı giymek isterim. boyaya gelince: Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i sarı boyalı elbise giyerken gördüm. Bu sebeple ben de sarı boyalı elbiseyi giymeyi severim. mes'elesinde dahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hayvan, kendisini kaldırıp doğrultuncaya kadar telbiye ederken görmedim.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiyeye Hayvanın Kalktığı Yerden Başlamanın Lüzumu Bâbı
2876-) Bana Harun b. Saîd El-Eylî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Ebû Sahr, İbn Kuseyt’den, o da Ubeyd b. Cüreyc'den naklen rivâyet etti. Ubeyd Şöyle dedi: b. Ömer b. Hattâb (radıyallahü anhüma) ile birlikte bâzısı hacc, bâzısı Ömre olmak üzere oniki defa haccettim. (Kendisine) dedim ki: Yâ Ebâ Abdirrahman! Gerçekten sende dört haslet müşâhade ettim...» hadîsi bu mânâda rivâyet etmiş, yalnız telbiye rivâyetinde Makbûri'ye muhalefette - bulunmuş ve telbiyeyi zikretmeksizin hadîsi yukarki hadîs mânâsında rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiyeye Hayvanın Kalktığı Yerden Başlamanın Lüzumu Bâbı
2877-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Aliyyü'bnü Müshir, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhüma) dan naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağını üzengiye koyup, hayvanı kendisini kaldırdığı,vakit Zü’l-Huleyfe'de telbiye getirirdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiyeye Hayvanın Kalktığı Yerden Başlamanın Lüzumu Bâbı
2878-) Bana Hârun b. Abdüllâh rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Salih b. Keysân, Nâfi'den, o da İbn Ömer (radıyallahü anhüma)’dan naklen haber verdi, İbn Ömer ona Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hayvanı, kendisini kaldırarak doğrulttuğu vakit telbiye ederdiğini haber vermiş. ,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiyeye Hayvanın Kalktığı Yerden Başlamanın Lüzumu Bâbı
2879-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. Ona da Salim b. Abdillah, Salim'e de Abdullah b. Ömer (radıyallahu anhüma) haber vermiş. ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Zü’l-Huleyfe'de hayvanına binerken gördüm. S«nr« hayvanı kendisini kaldırarak doğrulttuğu vakit telbiye getirdi.» Hadisi Buhârî «Kitâbul-Vudu'» ve « Kitâbu’l-Libas »da, Ebû Dâvud «Kitabu'l-Hacc»da, Tirmizî «Şemail» de, Nesâî «Kitâbul-Tahâra»da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Rüknü Yemâni:Kabe'nin köşelerinden Hacer-i Esvea'in bulunduğu köşedir. Bu köşe Irak tarafına baktığı için ona «RÜkn-ü Irâki» dahi derler. göre Rüknü Yemânı, Hacer-i Esved'in bulunduğu köşeden evvelki köşedir. Yemen tarafına baktığı için ona «Rükn-ü Yemâni» denilmiştir. Bu iki köşeye Yemâniyyan» derler. kalan iki köşeye de «Şamiyyan» denilmiştir. Ulemânın beyanına göre «Yemâni» denilen köşeler Hazret-i İbrâhim (aleyhisselâm)’ın attığı temel üzerinde kalmışlardır. Sami denilenlerin yeri değiştirilmiştir. Bundan dolayıdır ki, «Rükn-ü Şâmi» denilen iki köşeye- istilâm yapılmaz. İstilâm Yemâni denilen köşelere yapılır. Hacer-i Esved'e elle dokunmak yahut öpmekdir. yapamayanlar sopa gibi bir şeyle dokunarak, dokundukları şeyi öperler. denilen ayakkabılarından murâd: Tabanlanmış sığır derisinden yapılan ayakkabıdır. göre septiyye: Derisi üzerinde kıl bulunmayan ayakkabıdır. Arapların âdeti deriyi tabaklamadan kılları ile ayakkabı yapmakmış. Tabaklanmış deriler Tâif gibi yerlerde yapılır, bunlardan yapılan ayakkabıları zenginler giyermiş. Şerîf'deki sarıya boyanma tâbiri ile elbisenin boyanması ifâde olunmuştur. abdest almakdan murâd: Abdest aldıktan sonra onları yaş ayakla giymektir. Zi’l- Hicce'nin 8. günüdür. Bu güne ne için «Terviye» denildiği ihtilaflıdır. Bâzılarına göre Mina ile Araf at'da su bulunmadığından o gün insanlar zemzemden kana kana su içtikleri ve su tedarik ettikleri için bu isim verilmiştir. bir kavle göre: Âdem (aleyhisselâm), Hazret-i Havva'yı o gün gördüğü için, başka bir kavle göre Cibrîl (aleyhisselâm) hacc ibâdetlerinin nasıl yapılacağını Hazret-i İbrahim'eo gün gösterdiği için terbiye denilmiştir. Abbâs (radıyallahü anh)'dan rivâyet olunan bir hadîse göre İbrahim (aleyhisselâm)'a oğlunu kesmesi iğin uyku hâlinde iken vahy gelmiş, ertesi gün bu rüyanın şeytânı mi, yoksa rahmanı mi olduğunu düşündüğü için o güne terviye denilmiştir. İbrahim ertesi akşam rûyâyı tekrar görünce rahmânî olduğunu anlamış, bu sebeple ertesi güne de «Arafe» denilmiştir. Abbâs (radıyallahü anh) hadîsini Beyhakî «Fedail-i Evkaat» bahsinde rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Telbiyeye Hayvanın Kalktığı Yerden Başlamanın Lüzumu Bâbı
2880-) Bana Harmeletü'bnü Yahya ile Ahmed b. Isa rivâyet ettiler. Ahmed: (Haddesenâ), Harmele: (Ahberanâ) tâbirlerini kullandılar. Harmele ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus İbn Şihab'dan naklen haber verdi, ona da Ubeydullah b. Abdillah b. Ömer, Abdullah b. Ömer (radıyallahü anhüma)'dan naklen haber vermiş. Abdullah Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Haccının iptidasında Zül-Huleyfe'de geceledi. Ve oranın mescidinde namaz kıldı. diyor ki: «Geceyi Zü'l-Huleyfe'de geçirmek haccın farzlarından veya sünnetlerinden değildir. Yalnız Kâdı îyâz bunu, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in fiiline uymak için yapmanın iyi olduğunu söylemiştir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Zül-huleyfe Mescidinde Kılınacak Namaz Bâbı
2881-) Bize Muhammed b. Abbâd rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Zührî'den, o da Urve'den, o da, Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i ihrama gireceği vakit ihramı için, beyti tavaf etmezden önce dahi mili için kokulamışımdır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2882-) Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Eflâh b. Humeyd, Kâsım b. Muhammed'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ihrama girerken ihramı için hille çıkarken beyti tavaf etmezden önce dahi hilli için ellerimle kokulamışımdır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2883-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Malik'e, Abdurrahman b. Kâsım'den dinlediğim, onun da babasından, onun da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Âişe (radıyallahü anha): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ihrama girmezden önce ihramı için, beyti tavaf etmezden önce dahi hılli için kokulardım.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2884-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Ömer rivâyet etti. ki): Ben, Kâsım'i Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Âişe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i hem hılli için hem ihramı için kokuladim.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2885-) Bana Muhammed b. Hatim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Abd: (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. İbn Hatim ise: Bize Muhammed b. Bekir rivâyet etti, dedi. (Muhammed Dedi ki): Bize İbn CÜreyc haber verdi. ki): Bana Ömer b. Abdillah b. Urve haber verdi. O da Urve ile Kâsım'i Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber verirlerken dinlemiş. Âişe (radıyallahü anha): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Haccetti'.edada gerek hılli gerek ihrama için Zerîre denilen koku ile kendi elimle kokuladım.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2886-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Züheyr ki): Bize Süfyan rivâyet etti. ki): Bize Osman b. Urve, babasından naklen rivâyet etti. ki: Âişe (radiyallahüanha)'ya: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ihrama gireceği zaman ne ile kokuladın?» diye sordum. Âişe: «Kokunun en güzeliyle» cevabini: verdi

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2887-) Bize, bu hadisi Ebû Küreyb dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Usâme Hişâm'dan, o da Osman b. Urve'den naklen rivâyet etti. ki): Ben, Urve'yİ Âişe (radıyallahü anha)'dınn naklen rivâyet ederken dinledim. Âişe şöyle demi;: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ihrama girmezden evvel bulabildiğim en güzel koku ile kokulardım, sonra ihrama girerdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2888-) Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize İbn. Ebî Füdeyk rivâyet-etti. ki): Bize Dahhak, Ebur-Ricâl'dan, o im annesinden, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber verdi. Âişe şöyle demis: . Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ihrama gireceği vakit ihramı için, tavâf-ı ifaza yi yapmazdan önce dahi hdli için bulabildiğim en güzel kokuyla kokulardım. hadîsi Buhârî «Hacc» bahsinde tahric etmiştir. Şerîf Hazret-i Âişe (radıyallahü anha)'dan muhtelif tariklerle rivâyet olunmuştur. Tahavî onü on sekiz tarikden rivâyet etmiştir. Ebû Ömer İbn Abdilberr (368-463): hadîsi sahîh ve sabittir, ulemâ onun sıhhat ve sübûtu hususunda ihtilâf etmemişlerdir.» diyor. yahut «Hirm» hacc için ihrama girmektir. Yukarıda da işaret ettiğimiz yecihle hacca niyet eden bir kimse kadınla cima', dikişli elbise, kara avcılığı, koku sürünme, tırnak kesme ve şâire gibi şeyleri kendisine memnu'. olduğunu iltizâm ettiğinden niyete «İhram» denilmiştir. mânası: Harama girmektir. ihramdan çıkmaktır. Hacc fiilleri sona erince, hacc esnasında memnu olan şeyler hacılara tekrar mubah kılınmıştır, zira mani' za'il olunca memnu' avdet eder. îşte ibâdet sebebiyle memnu' olan şeylerin hacılara tekrar mubah kılınmasına «Hıll» yani helâle çıkmak ta'bir olunmuştur. . tavafdan murâd: Tavaf-ı ziyarettir. Buna «Tavâf-ı ifâza» denilir. Hadîsin bâzı rivâyetlerinde Hazret-i Âişe'nin: «Kokulardım» demiş olmasına bakarak yardımcı fiil «Kâne»nîn devam ve tekrar iktiza etmediğini söyleyenler olmuştur. Çünkü Hazret-i Âişe'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e koku sürmesi bir defaya mahsus olmak üzere veda' haccında vuku' bulmuştur. Nitekim Urve rivâyetinde bu cihet tasrih olunmuştur. Bazıları buna î'tiraz etmiş ve: «İddia edilen şey ihram değil, koku sürmektir. Bir ihram için birkaç defa koku sürünmeye mani' yoktur» demişlerdir. İmâm Fahruddin-i Razi (544-606) «Kâne» fi'linin tekrar ve devam iktiza etmediğini söylemiş, buna mukabil İbn Ha-cib tekrar iktizâ ettiğine katiyetle kaail olmuştur. tahkik ulemadan bâzılarına göre «Kâne» tekrar iktizâ eder, lâkin bazan tekrar îcab etmediğine karine bulunur. Aynî de bu kavli tercih etmiştir. Hazret-i Âişe'nin yalnız bu rivâyette: «kokulardım» dediğini, sair rivâyetlerde «kokuladım» ta'birini kullandığım iddia etmişse de bu iddia doğru değildir, çünkü hadîsin birçok rivâyetlerinde «Kokulardım», «Kokulardım» ta'birleri kullanılmıştır. Nitekim Bâbımız rivâyetlerinin birkaçı da bu şekildedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2889-) Bize Yahya b. Yahya ile Saîd b. Mansûr, Ebur-Rabî, Halef b. Hişâm ve Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet ettiler. Yahya «bize haber verdi» tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Hammâd b. Zeyd, Mansûr’dan, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe (radıyallahü anha)’dan naklen rivâyet etti, dediler. Âişe (radıyallahü anha) Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlı iken başının saç ayırımındaki kokunun, pırıl pırıl yandığını hâlâ görür gibiyim.» «ihrâmlı iken» demedi. Lâkin «Onun ihramının kokusu bu idi,» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2890-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Yahya «ahberana» ta'birim kullandı. Ötekiler: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da İbrahim'den, o da Esved'den, o da Âişe (radıyallahü anha) 'dan naklen rivâyet etti, dediler. Âişe ; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tehlil getirirken saç ayrıntılarındaki kokunun pırıltısını hâlâ görür gibiyim,» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2891-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve Ebû Saîd-i Eşecc rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Ebû'd-Duha'dan, o da Mesruk'dan, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Âişe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) telbiye getirirken saç ayrıntılarındaki kokunun pırıltısını halâ görür gibiyim.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2892-) Bize Ahmed b. Yunus rivâyet etti. ki): Bize Zübeyr rivâyet etti. ki): Bize A'meş, İbrahim'den, o da Esved'den, o da Müslim'den, o da Mesruk'dan, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet etti. Âişe: gibiyim...» diyerek konuşmuş. Râvi, Veki' hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2893-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettler, (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Hakem'den rivâyet etti. ki): Ben İbrahim'i, Esved'den, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Aişe: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramlı iken, ve ayrıntılarındaki kokunun pırıltısını hatâ görür gibiyim» demiş,.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2894-) Bize İbn Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Mâlik b. Miğvel, Abdurrahman b. Esved'den, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet eyledi. Âişe: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrâmlı iken, saç ayrıntılarındaki kokunun parıltısını görürdüm,» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2895-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bana İshâk b. Mansûr yani es-Selûli rivâyet etti. ki): Bize İbrahim b. Yusuf —ki İbn İshâk b. Ebî İshâk es-Sebil'dir— babasından, o da Ebû İshak’dan naklen rivâyet etti. O da İbn Esved'i, babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen rivâyet ederken dinlemiş. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ihrama girmek istediği vakit bulabildiği en güzel kokuyu sürünür; sonra yağın pırıltısını başında ve sakalında görürdüm.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2896-) Bize Kuteybetü'bnü Said rivâyet etti. ki): Bize Abdulvâhid, Hasen b. Ubeydillah'dan rivâyet etti. ki): Bize İbrahim, Esved'den naklen rivâyet eyledi. ki): Âişe (radıyallahü anha): (sallallahü aleyhi ve sellem) ihramlı iken, onun saç ayrımındaki misk pırıltısını hâlâ görür gibiyim.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2897-) Bize bu hadîsi İshak b. İbrahim de rivâyet eti. ki): Bize Dahhâk b. Mahled Ebû Âsim haber verdi. ki): Bize Süfyân, Hasen b. Ubeydillah'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet eyledi. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Gusl»ün bir-iki yerinde ve «Kitâbu’l-Hacc-da, Ebû Davûd, Tirmizî ve Nesai “Kitâbu’l-Hacc-da muhtelif râvilerden tahriç etmişlerdir. Şerîf yukarki hadîsin başka bir rivâyetidir. Bir rivâyeti de bundan sonra gelecektir. Âişe'nin «Kokunun parıltısını hâlâ görür gibiyim.» sözü vakanın kuvvetle tahakkuk ettiğine delildir. Onu tamamiyle hatırladığını anlatmak için «Hâlâ görür gibiyim.» demiştir.. Parlaklık, demektir. Maksat kokunun cirmi değil, eseridir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı
2898-) Bana Ahmed b. Meni' ile Yâkub-u Devraki rivâyet etti. Dediler ki: Bize Hüseyin rivâyet etti. ki): Bize Mansûr, Abdurrahman b. Kâsım'den, o da babasından, o da Âişe (radıyallahü anha)'dan naklen haber verdi, Âişe: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in İhrama girmezden, bir de kurban bayramı günü Kabe'yi tavaf etmezden önce içinde misk bulunan bir kokuyla kokulardım.» demiş. rivâyet, hille Kurban Bayramı günü Kabe'yi tavaf etmezden önce çıkıldığına delildir. da işaret olunduğu vecihle hille bayram günü Cerare-i Akabe'de taş atmakla çıkılır. İmâm Mâlik'e göre taşlan attıktan sonra hacılara cima', av ve kokudan mâada her şey helâl olur. Ancak koku sürünmek yine mekruh ise de fidye lâzım gelmez. Ekseri ulemâya göre taşları atmakla av ve koku sürünmek mubah olur. Delilleri bu rivâyettir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Muhrimin İhrama Girerken Koku Sürünmesi Bâbı