Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

4516-) İbn Şihâb ki): Bana Câbir b. Abdillâh'ı dinleyen biri haber verdi. Câbir: «Onu recmedenler arasında ben de vardım. Onu namazgâhda recmettik. Taşlar kendisini yaraladığı zaman kaçtı. Fakat biz ona Harra'da yetişerek kendisini recmettik.» diyormuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4517-) Bu hadîsi Leys dahi Abdurrahmân b. Hâlid b. Müsâfir'den, o da İbn Şihâb'dan bu isnadla bunun gibi rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4518-) Bana bu hadisi Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû'l-Yemân rivâyet etti. ki): Bize Şuayb, Zührî'den yine bu isnâdla haber verdi. ikisinin hadîsinde Ukayl'in zikrettiği gibi: «İbn Şihâb ki): Bana Câbir b. Abdillâh'ı dinleyen biri haber verdi.» ibaresi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4519-) Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele b. Yahya da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer ile İbn Cüreyc haber verdi. râvilerin hepsi Zührî'den, o da Ebû Seleme'den, o da Câbir b. Abdillâh'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Ukayl'in, Zührî'den, onun da Saîd ile Ebû Seleme'den, onların da Ebû Hüreyre'den naklettikleri gibi rivâyet etmişlerdir. hadîsi Buhârî «Hudûd» bahsinde; Nesâî Recim»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4520-) Bana Ebû Kâmil Fudayl b. Huseyn El-Cahderî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne, Simâk b. Harb'dan, o da Câbir b. Seni ura'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: b. Mâlik'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirildiği vakit gördüm. Kısa» tıknaz bir adam! Üzerinde cübbe yok! Zina ettiğine nefsi aleyhine dört defa şâhidlik etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ki sen...» buyurdu. Mâiz: Hayır vallahi! Bu alçak gerçekten zina etti... dedi. Bunun üzerine onu recmetti (rdi). Sonra hutbe okuyarak: Biz Allah yolunda her gazaya gidişimizde bunlardan biri kalır; onun teke melemesi gibi bir meleyisi vardır. Bunlardan biri (karıya) bir şeyler veriri.. bakın! Vallahi, Allah bunlardan bîri hakkında bana imkân verse bu işten dolayı onu mutlaka İbretlik ederdim!..» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4521-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. Lafız İbn'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Stmâk b. Harb'dan rivâyet etti. ki): Câbir b. Semura'yı şunları söylerken işittim: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kısa, dağınık saçlı, adaleli bir adam getirdiler. Üzerinde bir gömlek vardı; zina etmişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu iki defa reddetti. Sonra emir verdi de recm-olundu. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyur-dular: Allah yolunda her gazaya gittiğimizde biriniz kalır; teke meleyişi gibi meler; o karılardan birine bir şeyler verir! Allah bunlardan biri hakkında bana imkân vermez ki!.. Yoksa onu ibret yapardım! Yahut: Onu tenkil ederdim!» ki: Ben bu hadîsi Saîd b. Cübeyr'e rivâyet ettim de: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu dört defa reddetti... dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4522-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Şe-bâbe rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âmir El-Akadî haber verdi. Bunların ikisi de Şu'be'den, o da Simâk'den, o da Câbir b. Semûra'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den İbn Ca'fer'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. «Onu iki defa reddetti.» cümlesinde İbn Ca'fer'e muvafakat etmiştir. Ebû Âmir'in hadîsinde: «Onu iki yahut üç defa reddetti.» ibaresi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4523-) Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dediler ki): Bize Ebû Avâne, Simâk'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mâiz b. Mâlik'e: hakkında kulağıma gelen doğru mudur?»diye sormuş. Mâiz: Benim hakkımda duyduğun nedir? demiş. ki filân oğullarının cariyesi ile cinsî münasebette bulunmuşsun!» buyurmuşlar. Mâiz: Evet! demiş. Bunun üzerine kendisi dört defa şehâdette bulunmuş. Sonra emir buyurarak recmolunmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4524-) Bana Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bana Abdüla'lâ rivâyet etti. ki): Bize Dâvûd, Ebû Nadra'dan, o da Ebû Sad'den naklen rivâyet etti ki, Eşlem kabilesinden Mâiz b. Mâlik denilen bir'adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ben bir kötülük işledim; onun haddini bana vur! demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini birkaç defa reddetmiş. diyor ki: Sonra kavmine sordu. Onlar: Biz onu zararsız biliriz; yalnız başına bir iş geldi ki, ondan kendisini badd vurulmaktan başka bir şey kurtaramayacağını sanıyor! dediler. Müteakiben (Mâiz) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: döndü. O da bize kendisini recmetmemizi emir buyurdu. Bakî-i Garkad'e götürdük. Kendisini ne bağladık, ne de kuyu kazdık. Ona kemik, topaç ve tuğla parçaları attık. Koşmaya başladı. Biz de arkasından koştuk. Nihayet Harra kenarına geldi ve karşımıza dikil-di. Biz de kendisine Harra'nın kayalarını (yani taşları) attık; nihayet sustu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) akşamlayın hutbe okumak üzere ayağa kalktı ve: biz Allah yolunda her gazaya gittikçe çoluk çocuğumuz arasında, teke meleyişi gibi melemesi olan bir adam kalacak mı! Şu boynuma borç olsun ki, Bunu yapan bir adam bana getirilmeye görsün! Yoksa onu (âleme) ibret yaparım!» buyurdular. Artık onun için ne istiğfar etti, ne de söğdü!

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4525-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. ki): Bize Dâvûd bu isnâdla bu hadîsin mânâsı gibi rivâyette bulundu. Bu hadîste şunu da söyledi: aksamsı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalkarak Allah'a hamdü sena etti. Sonra şöyle buyurdular: sonra! Acep bâzı kavimlere ne oluyor ki, biz gazaya gittiğimiz vakit bunlardan, teke melemesi gibi meleyişi olan birisi arkamızda kalıyor!..» çocuğumuz arasında» demedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4526-) Bize Süreye b. Yûnus da rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Zekeriyyâ b. Ebî Zaide rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebi Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Muâviye b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. râvilerin ikisi de Dâvûd'dan bu isnâdla bu hadîsin bir kısmını rivâyet etmişlerdir. Yalnız Süfyân'ın hadîsinde: «Ve zinayı üç defa i'tîrâf etti.» ibaresi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4527-) Bize Muhammed b. El-Alâ’ El-Hemdânî rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ya'lâ —ki İbn'l-Hâris El-Muhâribî'dir—Gaylân'dan (bu zât Câmiu'l-Muhâribî'nin oğludur.), o da Alkame b. Mersed'den, o da Süleyman b. Büreyde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: b. Mâlik Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Ya Resûlallah ! Beni temizle! dedi. Bunun üzerine: sana! Dön de Allah'tan mağfiret dîlel Ona tevbe et!» buyurdu. (Mâiz) uzağa gitmemek üzere geri döndü. Sonra gelerek: Yâ Resûlallah! Beni temizle! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tekrar: sana! Dön de Allah'tan mağfiret dile! Ona tevbe et!» buyurdu. Mâiz yine uzağa gitmemek üzere geri döndü. Sonra gelerek: Yâ Resûlallah! Beni temizle! dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: ne hususta temizliyeyim?» diye sordu. Mâiz: Zinadan! dedi. Bunu müteâkib Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): delilik var mı?» diye sordu. Kendilerine onun deli olmadığı haber verildi. içmiş mi?» diye sordu. Hemen bir zât kalkarak onun ağzını kokladı; fakat şarap kokusu bulamadı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tekrar: zina mı ettin?» diye sordu. Mâiz: Evet! cevâbını verdi. Artık emir buyurdular ve Mâiz recmedildi. Onun hakkında cemaat iki fırka olmuştu. Kimisi: Helâk oldu! Onu günahı kuşattı!., diyor; bazısı da: Mâiz'in tevbesinden efdal tevbe olmaz.!.. Zira o Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek elini onun eline koydu. Sonra: Benî taşlarla öldür! dedi... diyordu. Bu minval üzere iki veya üç gün durdular. Bilâhare onlar otururken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek selâm verdi ve oturdu. Arkacığından: «Mâiz b. Mâlik için istiğfar edin!» buyurdular. Ashâb: Allah Mâiz b. Mâlik'e mağfiret eylesin! dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe bir ümmet arasında taksim edilse onlara yeterdi.» buyurdu. Ezd kabilesinin Gâmid kolundan bir kadın geldi; ve: Ya Resûlallah! Beni temizle! dedi. sana!.. Dön de Allah'tan mağfiret dile! Ona tevbe et!» buyurdular,. Kadın: Görüyorum beni, Mâiz'i çevirdiğim gibi geri çevirmek istiyorsun, dedi. oldu sana?» diye sordu. Kadın kendisinin zinadan gebe olduğunu söyledi. Bunun üzerine: mi?» buyurdu. Kadın: Evet! cevâbını verdi. Ona: doğuruncaya kadar...» buyurdular. Derken kadın doğuruncaya kadar geçimini Ensârdan bir zât üzerine aldı. Bilâhare Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Gâmidli kadın doğurdu; dedi. Efendimiz: halde onu recmedip de çocuğunu küçük olduğu halde emzirecek kimsesiz bırakamayız!» buyurdu. Bunun üzerine Ensâr'dan bir zât ayağa kalkarak: Çocuğun bakımı bana âid olsun ya Nebiyyaîlah! dedi. O da kadını recmetti (rdi).

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4528-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. H. Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr dahi rivâyet etti. Hadîsin lâfzı hususunda birbirlerine yakındırlar. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Büşeyr b. El-Muhâcîr rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Büreyde, babasından naklen rivâyet etti ki: b. Mâlik El-Eslemî, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ye gelerek: Yâ Resûlallah! Ben nefsime zulmettim; zina ettim. Beni temizlemeni dilerim! demiş. "Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu geri çevirmiş. Ertesi gün olunca (tekrar) gelerek: Ya Resûlallah! Ben gerçekten zina ettim! demiş. O da kendisini ikinci defa geri çevirmiş. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun kavmine haber göndererek: aklında yadırgadığınız bir'kusur biliyor musunuz?» diye sormuş. Biz onu ancak aklı başında, kendi görüşümüze göre sulehâmızdan biliriz! cevabını vermişler. Mâiz üçüncü defa (tekrar) gelmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine kavmine haber göndererek onu soruşturmuş. Onlar da: Ne kendinde bir kusur vardır, ne aklında! diye haber vermişler gün gelince onun için bir çukur kaz(dır)mış: Sonra emir buyurarak recmedilmiş. Gâmid'li kadın gelmiş; ve: Yâ Resûlallah! Ben zina ettim, imdi beni temizle! demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu da geri çevirmiş. Ertesi gün gelince kadın: Yâ Resûlallah! Beni neye geri çeviriyorsun? Galiba beni, Mâiz'i Çevirdiğin gibi geri çevireceksin! Vallahi ben gebeyim! demiş. Efendimiz: haydi doğuruncaya kadar git (buradan!) » buyurmuşlar. Kadın doğurduğu zaman çocuğu bir bez parçası içinde getirmiş; ve: İşte! Onu doğurdum; demiş. (Yine): de bu çocuğu sütten kesilinceye kadar emzîr!» buyurmuş. Kadın onu memeden ayırdıktan sonra çocuğu, elinde bir parça ekmek olduğu halde getirmiş ve: İşte yâ Nebiyyâllah! Onu memeden ayırdım. Yemek yemeğe de başladı... demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuğu müslümanlardan birine vermiş. Sonra emir buyurarak kadın için göğsüne kadar bir çukur kazılmış. Cemaate de emir vermiş ve kadını recmetmişler. Hâlid b. Velîd bir taşla gelerek basına atmış da kan Hâlid'in yüzüne sıçramış; Hâlid de ona söğmüş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun kadına söğdüğünü İşiterek: ol yâ Hâlid! Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim! Bu kadın öyle bir tevbe etti ki, onu bir baççı yapsaydı mutlaka mağfiret olunurdu!» buyurmuşlar. Sonra kadın (in ihzarın)ı emrederek cenazesini kılmış ve kadın defnedilmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4529-) Bana Ebû Gassân Mâlik b. Abdilvâhid El-Mismaî rivâyet etti. ki): Bize Muâz (yani İbn Hişâm) rivâyet etti. ki): Bana babam, Yahya b. Ebî Kesirden rivâyet etti. ki): Bana Ebû Kılâbe rivâyet etti. Ona da Ebû'l-Mühelleb, Imrân b. Husaym'dan naklen rivâyet etmiş ki, Cüheyne (kabilesin)’den bir kadın zinadan gebe olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelmiş ve: Yâ Nebiyyâllah! Ben haddi hak ettim. Onu bana tatbik ediver! demiş. Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de velîsini çağırarak: iyi bak, doğurduğu zaman onu bana getir!» buyurmuş. Velisi de öyle yapmış. Bunun üzerine Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadın hakkında emir vererek üzerine elbisesi bağlanmış. Sonra emir buyurarak recmedilmiş; ve cenazesini kılmış. Ömer kendisine: Bunun cenazesini kılacak mısın yâ Nebiyyâllah? Halbuki zina etmiştir; demiş. Efendimiz: o öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe Medinelilerden yetmiş kişi arasında taksim edilse onlara yeterdi. Sen Allah İçin canını vermekten daha faziletli bir tevbe gördün mü?» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4530-) Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Affân b. Müslim rivâyet etti. ki): Bize Ebân El-Attâr rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebî Kesir bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsi Buhari «Hudûd» bahsinde; Nesâî «Recim»de tahrîc etmişlerdir. Bâbımızın birinci rivâyetinde ismi zikredilmeyen zatın da Mâiz (radıyallahü anh) olması muhtemeldir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: ki sen...» buyurmaktan maksadı: «öpmüşsündür veya sıkmışsın dır. Nitekim bir rivâyette tasrîh de edilmiştir. Bu sözle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona zinayı i'tirâftan vaz geçmesini işaret sureti ile telkin etmek istemiştir. Çiftleşme ânında tekenin çıkardığı sestir. Süt ve emsâlinden verilen az miktardır. birinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mâiz'e: hakkında kulağıma gelen doğru mudur?» diye, sorduğu; diğer rivâyetlerde meşhur olduğuna göre ise Mâiz (radıyallahü anh)'m: «Yâ Resûlallah! Beni temizle!» dediği bildiriliyor. Ulemâ bu iki rivâyet arasında tezâd olmadığını söylemişlerdir. Zira Müslim'den başkalarının rivâyetinde, kavminin Mâiz'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çağırmadan gönderdikleri, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onu gönderen zâta: elbisenle Örf sen senin İçin daha hayırlı olurdu.» dediği bildiriliyor. Şu halde macerayı evvelâ başkasından duymuş; sonra Mâiz (radıyallahü anh): Beni temizle! deyince: hakkında kulağıma gelen doğru mudur?» diye sormuştur. bir rivâyette Hazret-i Mâiz için mezar kazılmadiğı, diğer rivâyette ise kazıldığı bildiriliyor. Recim esnasında kaçtığı tasrîh edildiğine bakarak Bazıları bu rivâyetlerin arasını bulmuş ve: «Mezar kazılmadığını bildiren rivâyetten murâd: Büyük çukur kazılmadı yahut mezar tahsis edilmedi; demektir.» mütâleasında bulunmuşlardır. (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Mâiz'e sitemde bulunmaması hadd-i şer'i günahına keffâret olduğu içindir. Mağfiret dilememesi de başkası onun istiğfarına güvenerek aldanmasın; zina etmesin diyedir. dahi bir rivâyete göre çocuk doğar doğmaz recmedilmiş; diğer rivâyete göre çocuk sütten kesilinceye kadar kendisine mühlet verilmiştir. Hâdise bir olduğu için bu rivâyetlerin birincisi ikincisine muvafık olarak te'vîl edilmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının velîsine: iyî bak!» diye tavsiyede bulunmuştur. da akrabası gayrete gelip kadına eziyet' etmesinler diyedir. Bir de böyle kötülük işleyen bir kimseye karşı nefret duymak insanların tabiatında mevcut bir haslet olduğu için kadına acımış ve ona İyi muamele edilmesini istemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4531-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. bu hadîsi Muhammed b. Rumh dahi rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Şihâb'dan, o da Ubeydullah b. Abdillâh b. Utbe b. Mes'ûd'dan, o da Ebû Hüreyre ile Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'den naklen haber verdi ki, Şöyle dediler: bir zât Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Yâ Resûlallah! Senden Allah aşkına benim için ancak kitâbullah ile hüküm vermeni dilerim! dedi.' Öteki hasım —ondan daha anlayışlı olduğu halde—: Evet, aramızda Allah'ın kitabı ile hükmet! Bana da müsâde buyur! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dedi. (O zât): Benim oğlum bu adamda çırak idi. Derken karısı ile zina etti. Ben haber aldım ki oğluma recim lazımmış; hemen onun nâmına yüz koyunla bir câriye fidye verdim. Bir de ulemâya sordum: Bana oğluma ancak yüz dayakla bir yıl sürgün cezası lâzım geldiğini; bunun karısına da recim îcâbettiğini haber verdiler; dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim Ici, aranızda Allah'ın kitabı ile hükmedeceğim!.. Câriye ile koyunlar geri verilecek! Oğluna yüz değnekle bir yıl sürgün gerek! Haydi yâ Uneys! Bunun karısına git! Şayet i'tiraf ederse onu recmediver!» buyurdular. kadına gitti. Suçunu itiraf etmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de emir buyurdular ve kadın recmedildi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4532-) Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus Jıaber verdi. H. Amru'n-Nâkıd dahi rivâyet etti. ki): Bize Ya'kûb b. İbrahim b. Sa'd rivâyet etti. ki): Bize babam, Salih'den naklen rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk, Ma'mer'den rivâyet etti. râvilerin hepsi Zührî'den bu isnâdla bu hadisin benzerini rivâyet etmişlerdir. hadîsi Buhârî «Vekâlet», «Şurût», «Nüzûr» ve diğer birçok bahislerde muhtelif râvilerden tahrîc ettiği gibi sair «Sünen» sahipleri de rivâyet etmişlerdir. muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre vak'a Mescid-i Nebevi'de geçmiştir. Gelen zât bedevî olup söze: «Enşü-dükellahe...» diye başlamıştır. Sesini kaldırarak sordu mânâsına gelir. Burada ondan murâd: «Senden olanca sesimle haykırarak Allah için isterim!» demektir, ki Nevevî'nin beyanına göre bu hareket bedevilerin kabalıklarından ma'dûdtur. Nitekim arkadaşı ondan daha anlayışlı ve terbiyeli olduğu için müsaade isteyerek söze başlamış ve konuşurken bağırmamıştır. Bu zâtın daha anlayışlı olması ya şer'i meseleleri ötekinden daha çok bilmesinden,' yahut bu meseleyi ondan daha iyi kavramasındandır. şöyle bir sual hatıra gelebilir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak Allah'ın kitabı ile hüküm verdiğine göre gelen zâtın: «Benim için ancak Kitabullah ile hüküm vermeni isterim!» demesinde ne gibi bir fayda vardır? Bu zât ulemanın kendisine verdikleri hükmün ne suretle verildiğini anlayamamıştır. Allah'ın kitabı ile hüküm istemesi bundandır. Onun bu isteği Meleklerin Dâvûd (aleyhisselâm)'a: hak ile hüküm ver!» demelerine benzer. Bundan dolayıdır ki ulemâ, davacının âdil bir hâkime: hak ile hükmet!» demesinin caiz olduğunu söylemişlerdir. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve Sekeni) de o zâta bu sözü için bir şey dememiştir. mecmuundan anlaşılıyor ki, zina eden çırağın babası, oğluna recim lâzım geldiğini duyunca kadının kocasına yüz koyunla bir câriye vermiş. O bunu herhalde recim kocanın hakkıdır zannı ile yapmış, fakat ulemaya sorunca iş değişmiş. Onlar hükmü tamamı ile Kita-bullaha uygun şekilde vermişler. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da aynı hükmü vermiş; ve koyunlarla cariyeyi kendisine iade etmiştir. Allah'ın kitabından murâd: Allah'ın hükmüdür. Bâzı ulemâ bunun ; o kadınlara çıkar bir yol halk edinceye kadar...» âyet-i kerîmesine işaret olduğunu söylemişlerdir. Bu âyetteki çıkar yolu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evliler hakkında «recim» diye tefsir etmiştir. Bâzılarına göre Kİtabullahdan murâd: Koyunlarla câriye mukabilinde yapılan anlaşmanın bozulmasıdır; zîra bu anlaşma bâtıldır. oğlunun zinasını i'tirâf ederken oğlunun da orada olduğu anlaşılıyor. Çünkü hadîsin bir rivâyetinde babanın oğluna işaretle: «Şu oğlum bu adamın karısı ile zina etti.» dediği tasrîh edilmiştir. Gerçi babanın oğlu nâmına ikrarı kabul edilmezse de hadîs evvelâ oğlunun i'tiraf ettiğine hamlolunmuştur. Orada bulunduğu halde ses çıkarmaması itirafına karinedir. Yahut bu bir fetvadır; yani: «Oğlun bekâr olduğu halde zina etti ise kendisine yüz değnek vurulacak, bir yıl da sürgün edilecek.» demektir. Zina eden çırağın bekâr olduğu dahi bir rivâyette tasrîh edilmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem) çırağın hükmünü bildirdikten sonra: yâ Uneys! Bunun karısına git! Şayet i'tiraf ederse onu recme-diver!» buyurmuştur. Bu Üneys'in kim olduğunda ihtilâf edilmiştir. Meşhur kavle göre Üneys b. Dahhâk El-Eslemî'dir. Zîna eden kadın da Benî Eşlem kabîlesindenmiş. haddi tecessüsle sabit olmaz; o halde Hazret-i Üneys'in gonde-rilmesindeki hikmet nedir? Bu sualin cevabını ulemâ şöyle vermişlerdir: Bundan maksat, bu adamın kadına zina isnadında bulunduğunu ona haber vermektir. Zira haksızsa, kadın ona hadd-i kazif denilen cezanın verilmesini isteyebilir; yahut affeder. Haklı olarak isnadda bulundu ise zinasını itiraV eyler; ve recmolunur. Filhakika Hazret-i Üneys kadına giderek haber vermiş; o da zinasını i'tîrafla recmolunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Kendi Aleyhine Zinayı İtiraf Eden Kimse Bâbı
4533-) Bana Hakem b. Mûsâ Ebû Salih rivâyet etti. ki): Bize Şuayb b. İshak rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den naklen haber verdi. Ona da Abdullah b. Ömer haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e zina etmiş bir Yahûdi erkekle bir Yahûdi kadın getirmişler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkarak Yahûdilere gelmiş ve: eden bir kimseye siz Tevrat'ta ne (ceza) buluyorsunuz?» diye sormuş. Yahûdiler: Yüzlerini karaya boyar; kendilerini yük üzerine bindirir; yüzlerini birbirlerine ters döndürürüz ve (sokaklarda) dolaştırılırlar! demişler. söylüyorsanız o halde Tevrat'ı getirin!» buyurmuş. Yahûdiler hemen Tevrat'ı getirerek okumuşlar. Recim âyetine gelince, okuyan genç elini recim âyetinin üzerine koymuş ve onun evvelindekini ve sonunda-kini okumuş. Abdullah b. Selâm —ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) le birlikte bulunuyormuş. (Efendimize): Buna emir buyur da elini kaldırsın! demiş. Yahûdi elini kaldırınca bakmışlar ki altında recm âyeti var! Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) her ikisi için de emir vererek recmedilmişler. Abdullah b. Ömer: Ben de onları recmedenler arasında idim. Yemin olsun yahûdînin kadını kendi vücudu ile koruduğunu gördüm! demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4534-) Bize Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize İsmail (yani İbn Uleyye), Eyyûb'dan rivâyet etti. H. Ebû't-Tâhir dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana ehl-i ilimden bâzı zevat haber verdi ki, Mâlik b. Enes de onlardan biridir. Onlara da Nâfi', İbn Ömer'den naklen haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zina sebebi ile iki Yahûdiyi recmetmiş. Zina eden bir erkekle bir kadını! Yahûdiler onları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirmişler... hadîsi yukarı ki hadîs gibi nakletmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4535-) Bize Ahmed b. Yûnus da rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Mûsâ b. Ukbe, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Yahûdiler içlerinden zina eden bir erkekle bir kadını Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirmişler... hadîsi, Ubeydullah'ın Nâfi'den rivâyeti tarzında nakletnıiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4536-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, ikisi birden Ebû Muâviye'den rivâyet ettiler. Yahya ki): Bize Ebû Muâviye A'meş'den, o da Abdullah b. Mürra'dan, o da Berâ' b. Âzib'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına yüzü kömürle karartılmış, dayak vurulmuş bir Yahûdi getirdiler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdileri çağırarak: zina eden kimsenin haddini (cezasını) kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?» diye sordu. Evet! dediler. Müteakiben onların âlimlerinden birini çağırdı; ve: «Sana, Tevrat'ı Mûsa'ya İndiren Allah aşkına soruyorum! Zina edenin haddini kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?» dedi. O: Hayır! Eğer bana bu sözle sormasa idin sana haber vermezdim! Biz onu recim buluyoruz; lâkin bu iş eşrafımız arasında çoğaldı. Artık o hale geldik ki, şerefli birini yakalarsak onu bırakıyoruz; zayıfı yakalarsak ona haddi vuruyoruz. Dedik ki: Geliniz soyluya da, soysuza da tatbik edeceğimiz bir şey üzerine ittifak edelim! Ve kömüre boyamakla dayak vurmayı recmin yerine koyduk. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Senin emrini onlar öldürdükte ilk ihya eden benim!» buyurdu; ve emir vererek Yahûdi recmolundu. Derken Allah (azze ve celle) Peygamber! Küfre şitâb edenler seni mahzun etmesin!.." Sûre-i Mâide, âyet: 41. âyet-i kerîmesini: «Size bu getirilirse onu hemen alın!» kavline kadar indirdi. ki: Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gidin! Şayet size kömürlemekle dayağı emrederse onu alın! Ama recimle fetva verirse sakının!.. Az sonra Allahü teâlâ: kim Allah'ın indirdiği (kitab) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." "Her kim Allah'ın indirdiği (kitab) ile hükmetmezse işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir." Sûre-i Mâide, âyet: 44-45. . "Her kim Allah'ın indirdiği (kitab) ile hükmetmezse iste onlar fâsiklerin tâ kendileridir." Sûre-i Mâide, âyet: 47. âyetlerini indirdi. Bunların hepsi kâfirler hakkındadır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4537-) Bize İbn Nümeyr ile Ebû Saîd El-Eşecc rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti. ki): Bize A'meş bu isnâdla bu hadisin mislini: -Ve emir vererek Yahûdi recmolundu.» cümlesine kadar rivâyet etti. Ama ondan sonra âyetin inmesi kısmını anmadı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4538-) Bana Hârûn b. Abdillâh da rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir b. Abdillâh'ı şöyle derken işitmiş: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Eşlem (kabilesin)’den bir adamla, yahudîlerden bir erkek ve kadınını recmetti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4539-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. o: «Bir de kadın» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4540-) Bize Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâhid rivâyet etti. ki): Bize Süleyman Eş-Şeybânî rivâyet etti. ki): Ben Abdullah b. Ebî Evfa'ya sordum. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4541-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Aliy b. Mtishir, Ebû İshâk Eş-Şeybânî'den rivâyet etti. ki): Abdullah b. Ebî Evfa'ya: (sallallahü aleyhi ve sellem) hiç recim yaptı mı? diye sordum. Evet! cevabını verdi. Nûr sûresi indirildikten sonra mı, ondan önce mi? dedim. Bilmiyorum! dedi. b. Ömer hadîsim Buhârî «Menâlub» ve «Muharibin» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Hudüd»da; Nesâî «Recin» bahsinde; Abdullah b. Ebî Evfa hadîsini Buhârî «Hudûd»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Yahûdilere: eden bir kimseye siz Tevrat'ta ne (ceza) buluyorsunuz?» dîve sorması onların yolundan gitmek yahut bu hükmü onlardan öğrenmek için değil, onları kendi inançları ile ilzam içindir. îhtimâl Yahûdilerin Tevrat'taki recim âyetini değiştirmediklerini ya vahiyi sureti ile yahut yeni müslüman olan Yahûdilerden işitmekle haber almıştı. Âyeti gizledikleri vakit de tunu Uliyordu. diyor ki: «Bu iki Yahûdi nasıl recmedildi; beyyine ile mi yoksa ikrarla mı? denilirse biz de deriz ki; zahire göre ikrarla recme-dilmişlerdir. Filhakika Ebû Dâvûd'un «Sünen»inde ve daha başka eserlerde vârid olduğuna göre dört şâhid bunların aleyhine şehadet etmiş; erkeğin zekerini kadının fercinde gördüklerini söylemişlerdir. Şayet bu doğru ise şahidler müslüman oldukları takdirde mesele açıktır. Fakat şahidler kâfir iseler onların şehadetine i'tibar yoktur. O halde zinayı i'tiraf ettikleri teayyün eder.» zikri geçen Abdullah b. Selâm (Ead aslen Yahûdi olup Benî Kaynuka' kabilesine mensuptur. Müslümanlığı kabul etmiş ve Ensara yardımcı olmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından cennetle müjdelenmiş; ve Hazret-i Muâviye zamanında kırk üç târihinde Medine'de vefat etmiştir. Tevrat'taki recm âyetinin üzerine koyarak onu gizlemeğe çalışan Yahûdinin adı Abdullah b. Sûryâ (yahut Sıvriyâ) dır. Son hadîsteki Nur sûresinden murâd: eden erkekle kadından her birine yüz dayak vurun!" âyet-i kerîmesidir. Recim bu âyetin inmesinden sonra yapılmıştır. Nûr sûresi îfk hâdisesinden sonra dördüncü, beşinci veya altıncı yılda inmiştir. Recimde Hazret-i Ebû Hüreyre de bulunmuştur. Onun müslümanlığı kabulü yedinci yılda olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4542-) Bana Îsâ b. Hammâd El-Mısri rivâyet etti. ki): Bize Leys, Saîd b. Ebî Saîd'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi, ki onu şöyle derken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): cariyesi zina eder de zinası sübut bulursa ona (lâyık olan) haddi vursun! Ama (suçunu) başına kakmasın! Sonra yine zina ederse ona (lâyık olan) haddi vursun! Fakat (suçunu) başına kakmasın! Sonra üçüncü defa tekrar zina eder de zinası sübût bulursa artık onu velev kıldan bir İp mukabilinde olsun salıversin!» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4543-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim hep bîrden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Bekr El-Bursânî haber verdi. ki): Bize Hişâm b. Hassan haber verdi. Bunların ikisi de Eyyûb b. Mûsa'dan rivâyet etmişlerdir. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme ile İbn Nümeyr, Ubeydullah b. Ömer'den rivâyet ettiler. H. Hârûn b. Saîd El-Eylî de rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Üsâme b. Zeyd rivâyet etti. H. Hennâd b. Seriy ile Ebû Küreyb ve İshâk b. İbrahim de Abde b. Süleyman'dan, o da Muhammed b. İshâk'dan naklen rivâyet ettiler. Bu râvilerin hepsi Said El-Makburî'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyette bulunmuşlardır. kadar var ki İbn İshâk kendi hadîsinde: «Saîd'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen üç defa zina ettiği vakit cariyeye dayak atılması hususun, da: «Sonra dördüncüde onu satsın!» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4544-) Bize Abdullah b. Meslemete'l-Ka'nebî rivâyet etti. ki): Bize Mâlik rivâyet etti. H. Yahya b. Yahya da rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Mâlik'e, İbn Şihâb'dan dinlediğim, onun da Ubeydullah b. Abdillâh'dan, onun da Ebû Hüreyre'den naklettiği şu hadîsi okudum: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e muhsan olmayan câriye zina ederse hükmü ne olacağı sorulmuş. ederse ona dayak vurun! Sonra yine zina ederse dayak vurun! Sonra tekrar zina ederse dayak vurun! Sonra onu velev bir dafir mukabilinde olsun satın!» buyurmuşlar. Şihâb: «Üçüncüden sonra mı, dördüncüden sonra mı bilmiyorum.» demiş. Ka'nebî kendi rivâyetinde şöyle deditir: «İbn Şihâb: Dafır iptir, dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4545-) Bize Ebû't-Tâhir de rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Mâlik'i sonlan söylerken işittim: Bana İbn Şihâb, Uİbeydullah b. Abdillâh b. Utbe'den, o da Ebû Hüreyre ile Zeyd b. Hâlid El-Cüheni'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e cariyenin hükmü sorulmuş... yukarıki iki râvinin hadîsi gibi rivâyette bulunmuş; fakat İbn Şihâb'ın: «Dafîr iptir.» sözünü anmamıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4546-) Bana Amru'h-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Ya'kûb b. İbrahim b. Sa'd rivâyet etti. ki): Bana babam, Salih'den rivâyet etti. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer haber verdi. Bu râvilerin ikisi de Zührî'den, o da Ubeydullah'dan, o da Ebû Hüreyre ile Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'den, onlar da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Mâlik'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Her ikisinin hadisinde şek, cariyenin üçüncüde mi yoksa dördüncüde mi satılacağı hususundadır. rivâyetleri Buhârî «Büyü» ve «Muharibin» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile İbn Mâce «Hudûd»da; Nesâî «Recm» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. yâ itirafla yahut görerek şehâdet etmekle sübût bulur. Bazıları şer'î cezalarda hâkimin —kendisi biliyorsa— hüküm verebileceğini söylemişlerdir. kakmak, cariyenin aybını yüzüne vurarak onun bütün kusurlarını sayıp dökmekle olur. Bu da ona sözle eziyyet olacağı için menedilmistir. Hattâbî'ye göre hadîsten murâd: Sâdece suçunu başına kakmakla iktifa etmeyip dayak da vurmaktır. yapma bir ip mukabilinde bile olsa satılmasının tavsiye buyurulması zâniye cariyeyi elden çıkarmaya mübâlega sureti ile teşvik içindir. Yani ne kadar az paraya satılırsa satılsın, elden çıkarıp ondan uzaklaşmaya çalışmalıdır. Zira zina câriye hakkında büyük bir kusurdur. Köle hakkında ise Hanefîler'e göre âdet edinmemek şartı ile kusur sayılmaz. İmâm Mâlik (rahimehüllah) zinayı câriye ve kölenin her ikisi hakkında da kusur saymıştır. İmâm Ahmed'le, İshâk’ın ve Ebû Sevr'in mezhepleri de budur. İmâm Şâfiî'ye göre fiyatı düşüren her şey kusurdur. şöyle bir sual hatıra gelebilir: Madem ki zina eden cariyeyi satarak elden çıkarmak, ondan uzaklaşmak lâzımdır; o halde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun satılmasını neden emir buyurmuştur. Satın alan Müslümanın da ondan arınması gerekmez mi? İkinci sahibinin heybeti ile yahut iyilikle onu yola getirmesi me'muldür. İhtimâl onu evlendirir de câriye bu suretle namuslanır. Yahut bizzat onu iffet sahibi yapmaya çalışır. ki, İbn Şihab (Zührî) cariyenin üçüncü zinadan mı yoksa dördüncüden mi sonra satılacağında tereddüt etmiştir. Fakat Ebû Saîd-i Makburî üçüncüde satılacağını kat'iyetle söylemiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Zimi Olan Yahûdilerin Zina Sebebi İle Recmedilmesi Bâbı
4547-) Bize Muhammed b. Ebi Bekir El-Mukaddemi rivâyet etti. ki): Bize Süleyman Ebû Dâvûd rivâyet etti. ki): Bize Zaide, Süddî'den, o da Sa'd b. Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahmân'dan naklen rivâyet etti. ki): hutbe okuyarak şunları söyledi: Ey nâs! Memlüklerinize, muhsan olsunlar olmasınlar, haddi tatbik edin! Zîra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir cariyesi zina etti de, ona dayak vurmamı bana emretti. Bir de baktık yeni nifâs olmuş. Ben ona dayak vurursam Öldürürüm diye korktum; ve keyfiyeti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e andım. Bunun üzerine: ettin!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Nifaslıdan Haddin Tehiri Bâbı
4548-) Bu hadîsi bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem haber verdi. ki): Bize İsrail, Süddî'den bu isnâd-la rivâyet etti. Yalnız «Memlüklerden muhsan olanı da olmayanı da» cümlesini zikretmedi. O hadîste: «İyileşinceye kadar onu bırak!» cümlesini ziyade etti. önceki bâbda gördük ki İmâm Mâlik'in İbn Şihâb-ı Zührî'den rivâyet ettiği Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) hadîsinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e muhsan olmayan câriye zina ederse hükmünün ne olacağı sorulmuş; o da dayak vurulacağını bildirmiş. Bu hadîste ise zina eden câriye ve kölelere —muhsan olsun olmasın— dayak vurulacağı beyan ediliyor. Zahiren iki rivâyet arasında bir çelişme var gibi görünüyorsa da hakikatte aralarında hiç bir münâfât yoktur. Şöyle ki: İmâm Mâlik'in rivâyet ettiği Ebû Hüreyre hadîsi muhsan olmayan cariyenin hükmünü bildiriyor. Bu hüküm dayaktır. Muhsan olan cariyenin hükmünü de muhsan olurlar da bir fahişelik ederlerse, onlara muhsan olan hür kadınlara verilecek azabın yarısı vardır." Âyet-i Kerîme âyet-i kerîmesi beyân ediyor; bu hüküm de dayaktır. Şu halde evlenerek muhsan olan câriye ile evlenmemiş, muhsan olmayan cariyenin ikisine de dayak cezası verilecek demektir ki Hazret-i Alî'nin hutbesinde beyan ettiği de budur. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Zina cezası hususunda evli câriye ile bekâr câriye arasında bir fark olmadığına göre âyet-i kerîmede: muhsan (evli) olurlarsa...»diye takyîd buyurulmasının hikmeti nedir? Âyet-i kerime cariyeye —evli de olsa— hür kadına vurulacak dayak cezasının yarısı vurulacağını tenbîh etmektedir. Çünkü yarıya bölünmek ancak dayak cezasında mümkündür: Recmin yarısı olmaz. Binâenaleyh âyetten recim kasdedilmediğinde şüphe yoktur. İşte âyetten murâd evli cariyeye yarım recim cezası olacağı vehmine düşülmemesi için «Evli cariyeler» kaydı ile hüküm beyan edilmiştir. Evli câriye zina ederse kendisine dayak cezası verileceğinde bütün ulemâ müttefiktirler. hadîs-i şerif nifâsh ve hasta kadınların cezası, iyileşinceye kadar tehir edileceğine delîldir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Nifaslıdan Haddin Tehiri Bâbı
4549-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Katâde'yi, Enes b. Mâlik’den naklen rivâyet ederken dinledim ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şarap içmiş bir adam getirmişler de ona iki hurma dalı ile kırk kadar dayak vur (dur) muş. Enes: Bunu Ebû Bekir de yaptı. Ömer halife olunca insanlarla istişare etti de Abdurrahmân: Hududun en hafifini seksen (değnek)'i vur! dedi. Bunun üzerine Ömer de onu emretti; demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Şarabın Haddi Bâbı
4550-) Bize Yahya b. Habîb El-Hârisî de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid (yani İbn'l-Hâris) rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Bize Katâde rivâyet etti. (Dedi k): Enes'i: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam getirdiler... derken işittim. Râvi hadisi yukanki gibi zikretmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Şarabın Haddi Bâbı
4551-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bana babam, Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti ki, Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şarap hakkında hurma dalları ve ayakkaplan ile had vurmuş. Sonra Ebû Bekir 40 değnek hadd vurmuş. Ömer halîfe olup insanlar verimli yerlere ve köylere sarkınca: Şarabın haddi hususunda ne diyorsunuz? diye sormuş. Abdurrah-mân b. Avf: Onu cezaların en hafifi gibi yapman fikrindeyim; demiş. Enes: Ömer de 80 değnek hadd vurdu; demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Şarabın Haddi Bâbı
4552-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Hişâm bu isnâdla bu hadisin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Şarabın Haddi Bâbı
4553-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Vckî' Hişâm'dan, o da Katâde'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şarap için ayak kapları ve hurma dalları ile 40 değnek (hadd) vururmuş... sonra râvi yukarıdakilerin hadisi gibi rivâyette bulunmuş yalnız «verimli yerlerle köylere» cümlesini anmamıştır. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce «Hudûd» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. bâbtaki hadîslerin mecmuundan anlaşılıyor ki, şarap içen kimsenin cezası Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Hazret-i Ebû Bekir devirlerinde kırk kadar sopa imiş. Buna Ömer (radıyallahü anh) zamanında da bir müddet devam edilmiş. Fakat fütuhat genişleyip Şam ve Irak gibi zengin beldeler müslümanların eline geçince halk su boylarına, mahsuldar topraklara yerleşmiş, bağ ve bahçeler çoğalmış; şarap içenlerin sayısı da artmış. Bunun üzerine Hazret-i Ömer onları ellişer sopa vurmak sureti ile cezalandırmağa başlamış. Bunun da te'sîri görülmeyince dayak adedini altmışa, nihayet seksene çıkarmış. Buhârî şârihi Aynî: «Eğer Ömer (radıyallahü anh) bu zamana yetişse idi onlara bunun kat kat fazlasını vururdu!» diyor! Abdurrahman'in içki cezasının şer'î haddlerin en hafifi gibi verilmesini istemesi, bu hususta henüz tekarrur etmiş bir dayak sayısı bulunmadığındandır. Ömer (radıyallahü anh) bu hususta ashâb-ı kirâmla istişare etmiş: Hazret-i Abdurrahmân b. Avf bu cezanın hudûdi şer'iyyenin en hafifi gibi olmasını teklif etmiştir. Kurân-ı Kerîm'de bildirilen şer'i cezalar: Hırsızın eli kesilmesi, zina eden (gayri muhsan) bir kimseye yüz değnek vurulması, zina iftirasında bulunanlara seksen değnek vurulmasıdır. Bunların içinde en hafifi seksen değnek vurmaktır. makamda Hazret-i Ali (radıyallahü anh) da fikrini beyan etmiş ve; «Bir kimse şarap içerse sarhoş olur; sarhoşladı mı saçmalar; saçmaladı mı iftira eder. Müfterinin cezası ise 80 değnektir.» demiştir. Böylece içki cezasının 80 değnek olacağı hususunda Hazret-i Ömer zamanında saha-be-i kirâm icmâ' etmişlerdir. ile cumhûr-u fukaha da aynı yoldan yürümüşlerdir. Gerçi bu hususta bazı muhaliiler bulunmuşsa da cumhûrun karşısında bunların görüşü şâzz bir fikir gibi kalmıştır. İbn Mes'ûd (radıyallahü anh) bu bâbda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: şeyi müslümanlar iyi görürse o Allah ındinde de iyidir.» hadîsini hatırlatmıştır. Bir de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sünnetime ve benden sonra hulefâyı râşidînin sünnetine sanlın!» buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Şarabın Haddi Bâbı
4554-) Bize, Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve Aliy b. Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail (yani İbn Uley-ye), İbn Ebî Arûbe'den, o da Abdullah Ed-Dânâc'dan naklen rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim El-Han zait de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Yahya b. Hammâd haber verdi. ki): Bize Abdül-aziz b. Muhtar rivâyet etti. ki): Bize İbn Âmir Ed-Dânâc'ın âzâd-hsı Abdullah b. Feyrûz rivâyet etti. ki): Bize Hudayn b. Münzir Ebû Sâsân rivâyet etti. ki): b. Affân'a şâhid oldum. Kendisine Velid getirilmişti. Velîd sabah namazını iki rek'at kıldırmış; sonra: Size daha ziyâde edeyim mî? demişti. Onun aleyhine iki zât şehâdet etti. Biri Humran olup şarap içtiğine; diğeri de onu kusarken gördüğüne şehadette bulundu. Bunun üzerine Osman: Bu adam şarabı içmese kusmazdı! dedi. Ve: Yâ Ali! Kalk da şuna dayak vur! emrini verdi. Alî de: Kalk yâ Hasan şuna dayak vur! dedi. Hasan: Sen onun cefâsını, sefasını sürene yükle! dedi. Galiba Osman'a dargındı. Nihayet Alî: Yâ Abdullah b. Ca'fer! Kalk da şuna dayak vur! dedi. O, dayağı vurdu. Alî de sayıyordu. Kırka varınca: Kes! dedi. Sonra şunları söyledi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kırk değnek (hadd) vurdu. Ebû Bekir de kırk değnek vurdu, Ömer ise 80 değnek vurdu. Bunların hepsi sünnettir. Ama bence bu daha makbuldür. b. Hucr kendi rivâyetinde şunu ziyâde etti: «İsmail ki): Ben ondan Dânâc'ın hadîsini de dinledim ama onu bellemedim.» hadîste bahsi geçen Velîd , Velîd b. Ukbe b. Ebî Muayt'tır. Küfe'de vâlî bulunuyordu. İçki içer, kötü ahlâklı bir adamdı. Küfe'de sabah namazını dört rek'at kıldırmış; sonra cemaate dönerek: ziyade edeyim mi?» demiş. İlk saftaki cemaat: Sen bize vali olalı ziyâdeye devam ediyoruz! Bize daha neyi ziyâde edeceksin? Allah hayrını vermesini demişler ve cemaat kendisini mescidin çakılları ile taşlamıştı. Bu mesele Kûfe'ye yayılmış; nihayet Hazret-i Osman Velid'i huzuruna getirtmeye mecbur olmuştu: mü'minler! Size bir fâsik bir haber getirirse (hakikatini) soruşturun!" Süre-i Hucurat, âyet: 6. âyet-i kerimesi bu zât hakkında nâzil olmuştur. şerifin mânâsı şudur: Velîd'e hadd-i şer'î lâzım gelince, o gün halife bulunan Hazret-i Osman bu işi Hazret-i Alî'ye havale ederek ona ikramda bulunmuş. «Haddi sana bırakıyorum; kime istersen emret de vursun!» demek istemişti. Alî (radıyallahü anh) bunu kabul ederek dayak vurmayı Hasan'a teklif etmiş; fakat o Hazret-i Osmân'a dargın olduğu için dayak vurmaya yanaşmamış: «Sen onun cefâsını, sefasını sürene yükle!» demişti. cümle Arapların bir ata sözüdür. Esmaî'nin beyânına göre mânâsı: «Onun pisliklerini, lezzetlerinden istifâde edene havale et!» demektir, ki zamir hilâfet ve vilâyete âiddir. Yani Osman (radıyallahü anh) ve yakınları hilâfetin ni'metlerinden nasıl istifâde ediyorlarsa dayak vurmayı da kendileri yapsın! demek istemiştir. Kötü ve şiddetli; Kaar da: Soğuk güzel ve afiyetti mânâlarına gelirler- Nihayet Abdullah b. Ca'fer dayak vurmayı kabul etmiş; Hazret-i Alî de başında bulunarak dayak adedini saymıştır. Sayı kırka baliğ olunca «Kes!» diyerek durdurmuş; ve: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kırk sopa hadd vurdu; Ebû Bekir de kırk sopa vurdu; Ömer seksen dayak vurdu. Bunların hepsi sünnettir; ama bence bu daha makbuldür.» demiştir. ki. Hazret-i Alî burada Velîd'e kırk sopa vurdunnuş-tur. Halbuki «Sahîh-i Buhârî-de Abdullah b. Adiy'den rivâyet olunduğuna göre Alî (radıyallahü anh) aynı kaziyyede seksen dayak vurdurmuştur. Bu bâbta Kâdî Iyâz şunları söylüyor: «Alî'nin mâruf olan mezhebi, şarap hakkında seksen değnek vurmaktır. Meşhur rivâyete göre Hazret-i Ömer'e seksen dayak hadd vurmasını da işaret etmiştir. Nitekim «El-Muvatta'» ve başkalarının rivâyetinden naklen yukarıda geçmişti. Bütün bunlar onun seksen dayak vurduğunu bildiren rivâyeti tercih ettirmektedir.» sonra Kâdî Iyâz iki rivâyetin arasını bulmuş: «Kırk dayağı iki başlı bir kamçı ile vurmuştur; mecmu yine seksen olur.» demiştir. Ona göre Hazret-i Alî 'nin: «Bence bu daha makbuldür.» sözündeki ismi işaretin, Hazret-i Ömer'in vurduğu seksen dayağa râci' olması ihtimâli de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Şarabın Haddi Bâbı
4555-) Bana Muhammed b. Minhâl Ed-Darîr rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti. ki): Bize Süfyân-ı Sevrî, Ebû Hasîn'den, o da Umeyr b. Saîd'den, o da Alî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): bir kimseye hadd vurur da bu sebeple ölürse ona acımâm! Yalnız sarhoş müstesna! O Ölürse diyetini veririm. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu (n hakkında mazbut bir) sünnet bırakmadı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Şarabın Haddi Bâbı
4556-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân rivâyet etti. ki): Bize Sütyân bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce «Hudûd» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. murâd: «Bu hususta mazbut bir miktar tayîn etmedi.» demektir. Alînin bu hadîsi «hadd vurulurken ölen kimsenin diyeti ödenmez.» diyenlerin delilidir. Nevevî'nin beyanına göre bu hususta ulemânın ittifakı vardır. Yalnız ta'zîr edilirken ölen hakkında ihtilâf edilmiştir. Şâfiîler'e göre böylesinin diyeti hâkimin âkılesine ödettirilir. Hâkime de keffâret îcâb eder! Bazıları diyetin Beytülmâlden verileceğini söylemişlerdir. Cumhûr-u ulemaya göre kimsenin bir şey ödemesi lâzım gelmez. hadîsteki cümlesinin doğrusu şeklinde olacağını söylemişlerdir. Nitekim Sahîh-i Buhârî'de öyledir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Şarabın Haddi Bâbı
4557-) Bize Ahmed b. Îsâ rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr, Bükeyr b. El-Eşecc'den naklen haber verdi. ki): Bir defa biz Süleyman b. Yesâr'ın yanında otururken aniden Abdurrahmân b. Câbir gelerek onunla konuştu. Derken Süleyman bize dönerek şunları söyledi: Bana Abdurrahmân b. Câbir, babasından, o da Ebî Bürdete'l-Ensârî'den naklen rivâyet etti ki Ebû Bürde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı: bir kimseye on kamçıdan fazla vurulmaz. Meğer ki Allah'ın haddlerinden bir hadd hakkında ola!» buyururken işitmiş. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce «Hudûd» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Kabahat işleyen bir kimseyi —bir daha yapmaması için— yerine göre sözle veya fi'len te'dîp ve terbiye etmektir. mânâsı hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Zahir mânâya göre burada zikri geçen hadden murâd: Şeriatın tâyîn ettiği dayak veya cezadır. Bazıları: «Hadden murâd: Allah'ın hakkıdır.» demiş; bir takımları burada ondan Allah'ın emir ve' nehîlerinden müteşekkil haklar kas-dedildiğini söylemişlerdir. Hadîsin mânâsı: Evlâd terbiyesi gibi günah olmayan te'dîplerde on sopadan fazla vurulmayacağını beyândır. Bazılarına göre bu hadîs suçların dereceleri arasında'fark gözetmeye ihtimâllidir. Meselâ: Haklarında şer'an dayak sayısı belli olan suçlarda, muayyen dayaktan fazla vurulamaz; fakat muayyen cezası olmayanlarda eğer suç büyükse ser'î sayıdan fazla vurulabilir. İmâm Mâlik cezanın suça göre verilmesini, bu hususta takdirin hâkimin içtihadına bırakılmasını tensip edermiş. Fakat Dâvûdî: «Bu Bâbın hadîsi Mâlik'e ulaşmamıştır.» diyor. Kassâr da şunları söylemiştir: «Ta'zîrin ne suretle yapılacağı hâkimin içtihadına bırakılıp zannı galibine göre hüküm vermesi tenşîb, edilmiştir. İnsanlar arasında bir sözle suçundan vaz geçenler olduğu gibi, yüz kamçı yese yine vaz geçmeyenleri de bulunduğuna göre bu hususta tahdidin bir'mânâsı kalmamış; ta'zîr hâkimin içtihadına bırakılmıştır, içtihadı o şahsın ne ile suçtan vazgeçeceğini kestirirse onunla terbiye eder.» ta'zîrin kaç sopa veya kırbaca kadar vurulabileceği hususunda da ihtilâf etmişlerdir. Aynî bu bâbta on kavil saymıştır ki, şunlardır:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Tazir Kırbaçlarının Mikdarı Bâbı
4558-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, Amru'n-Nâkıd, İshâk b. İbrahim ve İbn Nümeyr hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Lâfız Amr'ındır. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Ebû İdrîs'den, o da Ubâde b. Sâmit'den naklen rivâyet etti. Ubâde şöyle dedi: mecliste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le beraberdik. Şöyle buyurdular: hiç bir şeyi şerik koşmayacağınıza, zina yapmayacağınıza hırsızlık ehniyeceğinize, Allah'ın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmeyeceğinize dair bana bey'at ediyorsunuz. İmdi sizden her kim sözünde durursa onun ecri Allah'a âiddir. Kim bunlardan birini yapar da o sebeple cezalanırsa bu da onun için keffârettir. Ve kim bunlardan bir şey yapar da Allah onu ört bas ederse onun işi de Allah'a kalmıştır. Dilerse kendisini affeder; dilerse azâb eyler!»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Hududun Sahiplerine Keffaret Oluşu Bâbı
4559-) Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdur-razzâk haber verdi. ki): Bize Ma'mer, Zührî'den bu isnâdla haber verdi. O bu hadiste şunu da ziyade etti: bize kadınlar ayetini okudu: Mü'min kadınlar Allah'a hiç bir şeyi şerik koşmayacaklarına dâir sana bey'ata gelirlerse..." Süre-i Mümtehine, âyet: 12.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Hududun Sahiplerine Keffaret Oluşu Bâbı
4560-) Bana İsmail b. Salim de rivâyet etti. ki): Bize Hüşeym haber verdi. ki): Bize Hâlid, Ebû Kilâbe'den, o da Ebû'l-Eş'as Es-San'ânî'den, o da Ubâde b. Sâmit'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlardan aldığı gibi: Allah'a hiç bir şeyi şerik koşmayacağınıza, çalmıyacağınıza, zina etmiyeceğinize, çocuklarınızı öldürmeyeceğinize, birbirimize bühtanda bulunmıyacağımiza dair söz aldı. Ve: her kim sözünde durursa onun ecri Allah'a âiddir. Her kim haddi mucip bir şey yapar da kendisine hadd vurulursa bu onun keffâ-retidir. Kimi Allah örtbas ederse onun işi de Allah'a kalmıştır. Dilerse kendisini azâb eder; dilerse mağfiret eyler.» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Hududun Sahiplerine Keffaret Oluşu Bâbı
4561-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, Yezîd b. Ebû Habîb'den, o da Ebûl-Hayr'dan, o da Sunâbihî'den, o da Ubâde b. Sâmit'den naklen onun şöyle dediğini haber verdi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bey'at eden nakîblerde-nimî Ona: Allah'a hiç bir şeyi şerik koşmayacağımıza, zina etmiyeceğimize, çalmayacağımıza, Allah'ın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmiyeceğimize, yağmacılık yapmayacağımıza ve isyan etmiyeceğimize (dair) bey'at ettik. Bunu yaparsak cennet!.. Bunlardan birinde bozuk çalarsak onun hükmü Allah kalmıştır. Rumh: «Onun hükmü Allah'a kalır.» dedi. hadîsi Buhârî «İmân» bahsinin beş yerinde «Megâzî», «Ahkâm», «Vufûdü'l-Ensâr» ve «Hudûd» bahislerinde tahrîc ettiği gibi, Tirmizî ile Nesâî dahi rivâyet etmişlerdir. ve mubâyea: Muâhade yapmak demektir. Bu kelimeler alışveriş» mânâsına gelen «bey'at»dan alınmıştır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bey'at edenlere sevâb va'dinde bulunması, onların da itaat edeceklerine söz vermeleri alış-verişe benzetilerek aralarındaki sözleşmeye bu isim verilmiştir. Bir kavmin önderi, kefili mânâsına gelir. Resûlü llah (sallallahü aleyhi ve sellem) Akabe denilen yerde kendisine bey'at eden cemaatin her ferdini kendi kavim ve kabilesine nakîb ta'yûı etmişti. Bu zevat on iki kişi olup hepsi Ensârdandılar. Hazret-i Ubâde de onlardan biri idi. Vazifeleri, kavimlerini İslâm'a da'vet ve şartlarını onlara öğretmekti. (radıyallahü anh) birinci ve ikinci Akabe bey'atlarında ve Bey'atü'r-Ridvân’da, Bedir, Uhud gazalarında bulunmuş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bütün muharebelere iştirak etmiş bir sahâbi-i celîldir. Filistin'e ilk defa kadı tayîn edilen odur. 34 tarihinde orada vefat etmiştir. Kabri Kudüs'tedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den 181 hadîs rivâyet etmiştir. birinci rivâyetinde: bunlardan birini yapar da o sebeple cezalanırsa bu da onun için keffârettir.» buyuruluyor. İşaret Duyurulan yasakların başında şirk zikredilmiştir. Acaba şirkten dolayı verilen ceza —ki ölümdür— sahibine keffâret olacak mıdır? Bu sualin" cevabını Nevevî'den dinleyelim. Nevevî şöyle diyor: hadîs âmm-i mahsustur. Tahsisin yeri de: «Kim bunlardan birini yapar da... ilâh, cümlesidir. Bu cümleden murâd: Şirkten maadasıdır. Yoksa şirk affedilecek değildir ki, ona verilecek ceza sahibine keffâret olsun!» Evet! Şirkin affedilmiyeceği ki Allah, kendisine sirk koşulmasını affetmez !" Sûre-i Nisâ, âyet: 116. âyet-i kerîmesi ile bildirilmiştir. Binâenaleyh mürteddin öldürülmesi asla ona keffâret olamaz. Aynî bu hadîsin icma'la tahsis edilmiş olabileceğini de söylüyor. Yahut ona göre hadîsteki ismi işaret şirkten geri kalan günahlara râci'dir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Hududun Sahiplerine Keffaret Oluşu Bâbı
4562-) Bize Yahya b. Yahya ile Muhammed b. Rumh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Leys haber verdi. H. Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Leys, İbn Şi-hâb'dan, o da Saîd b. El-Müseyyeb ile Ebû Seleme'den, onlar da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen onun şöyle buyurduğunu rivâyet etti: yaralaması hederdir. Kuyu da hederdir; ma'den de hederdir. Rilcâzda ise beşte bir vardır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Hayvanın, Maden Ve Kuyunun Yaralamasının Heder Olması Bâbı
4563-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, Züheyr b. Harb ve Abdülâ'lâ b. Hanunad dahi hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize İshâk (yani İbn Îsâ) rivâyet etti. ki): Bize Mâlik rivâyet etti. iki râvi Zührî'den, Leys'in isnadı ile onun hadîsinin mislini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Hayvanın, Maden Ve Kuyunun Yaralamasının Heder Olması Bâbı
4564-) Bana Ebû't-Tâhir ile Harmele de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan, o da İbni-Müseyyeb ile Ubeydullah b. Abdillâh'dan, onlar da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadisin mislini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Hayvanın, Maden Ve Kuyunun Yaralamasının Heder Olması Bâbı
4565-) Bize Muhammed b. Rumh b. El-Muhâcir rivâyet etti. ki): Bize Leys, Eyyûb b. Mûsa'dan, o da Esved b. El-Alâ'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen onun şöyle buyurduğunu haber verdi: yaralaması hederdir; ma'denin yaralaması da hederdir; hayvanın yaralaması da hederdir. Rikâzda ise beşte bir vardır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hudûd
Konu: Hayvanın, Maden Ve Kuyunun Yaralamasının Heder Olması Bâbı