Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
7638-)
Bize Ebû Kûreyb rivâyet etti. ki): Bize Veki', Mis'ar'dan, o da Hilâl b. Humeyd'den, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) iki gün buğday ekmeğinden doya doya yememiştir. İki günün biri mutlaka kuru hurma olmuştur.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7639-)
Bize Amru'n-Nâkid rivâyet etti. ki): Bize Abde Süleyman rivâyet etti. Amr dedi ki: Bize Yahya b. Yeman da Hişam Urve'den, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle iemiş): biz Âli Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) (bazen) bir ay ateş yakmadan dururduk. Nafakamız ancak kuru hurma ile su idi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7640-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme ile İbn Nümeyr, Hişâm b. Urve'den bu isnadla: «Hakikaten biz dururduk...» diye rivâyet ettiler. O Âli Muhammedi anmamıştır. Küreyb İbn Nümeyr'den rivâyet ettiği hadîsinde: «Meğer ki, bize bir parçacık et gelmiş ola...» cümlesini ziyâde etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7641-)
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ b. Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme, Hişam'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat etti. Halbuki benim rafımda canlının yiyeceği bir şey yok. Yalnız bir rafımda bir parçacık arpa vardı. Ondan uzun zaman yedim. Nihayet onu ölçtüm de tükendi.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7642-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l- Aziz b. Ebî Hazım babasından, o da Yezid b. Ruman'dan, o da Urve'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki, şöyle dermiş: ey kız kardeşim oğlu! Biz hilâli görüyorduk, sonra (başka) hilâli, sonra (başka) hilâli, iki ayda üç hilâl görüyorduk da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in evlerinde ateş yakılmazdı.» . Urve Dedi ki, ben: Ey teyze, o hâlde sizin maişetiniz neydi? diye sordum. İki siyah (yani) kuru hurma ile su! Şu kadar var ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ensardan bir takım komşuları vardı. Onların da sağmalları vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sütlerinden gönderirler; o da bize içirirdi.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7643-)
Bana Ebû't-Tâhir Ahmed rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Ebû Sahr, Yezid b. Abdillah b. Kusayt'dan naklen haber verdi. H. Harun b. Saîd de rivâyet etti, ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Ebû Sahr, İbn Kusayt'dan, o da Urve b. Zübeyr'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den, naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir günde iki defâ doya doya ekmek ve zeytinyağı yemeden vefat etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7644-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Dâvud b. Abdirrahman El-Mekkî El-Attâr, Mansûr'dan, o da annesinden, o da Âişe'den naklen haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7645-)
Bize Saîd b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Dâvûd b. Abdirrahman El-Attâr rivâyet etti. ki): Bana Mansûr b. Abdirrahman El-Harcbî, an ümmü Safiyye'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlar iki siyaha (yani) kuru hurma ile suya doydukları vakit vefat etti.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7646-)
Bana Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Mansûr b. Safiyye'den, o da annesinden, o da Âişe'den naklen rivâyet etti (Şöyle dedi): (sallallahü aleyhi ve sellem), vefat etti. Biz iki siyaha (yani) su ile kuru hurmaya doymuştuk.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7647-)
Bize bu hadîsi Ebû Küreyb de rivâyet etti, ki): Bize Eşcaî rivâyet etti. H. Nasr b. Alî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Ahmed rivâyet etti. Her iki râvi Süfyan'dan bu isnadla rivâyet etmişlerdir. Şu kadar var ki, bunların Süfyan'dan rivâyet ettikleri hadîsinde: iki siyandan doya doya yememişîik.» cümlesi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7648-)
Bize Muhammed b. Abbâd ve İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mervan (yani; El-Fezârî) Yezid'den (bu zât İbn Keysan'dır), o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): yedi kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, (İbn Abbâd Ebû Hüreyre'nin nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, demiştir.) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyadan ayrılıncaya kadar ailesini üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle doyurmamıştır.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7649-)
Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Yezid b. Keysan'dan rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hâzim rivâyet etti. ki): Ben Ebû Hüreyre'yi parmağıyle tekrar tekrar işaret ederek: Hüreyre'nin nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyadan ayrılıncaya kadar kendisi ve ailesi bir bir arkasına üç gün buğday ekmeği yememişlerdir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7650-)
Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize Ebû’l-Ahvas, Simâk'den rivâyet etti. ki): Ben Nu'man b. Beşîr'i şunu söylerken işittim: dilediğiniz müddetçe yiyecek ve içecek içinde değil misiniz? Gerçekten ben Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in karnını doyuracak kadar kötü hurma bulamadığını gördüm.» derken işittim. «bîhî» kelimesini anmamıştır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7651-)
Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti, ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. H. İshak b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Mülâî haber verdi. ki): Bize İsrail rivâyet etti. Her iki râvi Simâk'den bu is-nadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Züheyr'in hadîsinde: siz kuru hurma ile kaymağın çeşitlerinden başkasına razı olmuyorsunuz.» ziyâdesi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7652-)
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki) ; Bize Şu'be, Simâk b. Harb'den rivâyet etti. ki): Nu'man'ı hutbe okurken dinledim. Şunu söyledi. Ömer insanların dünyadan pide ettiklerini andı da, şöyle dedi: ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı bütün gün kıvranıyor, karnını doyuracak kötü hurma bulamiyorken gördüm.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7653-)
Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Ebû Hani haber verdi, o da Ebû Abdirrahman El-Hubuliy'i şöyle derken işitmiş. Ben Abdullah b. Amr b. Âs'dan dinledim. Ondan bir adam dilen»., muhacirlerin fakirlerinden değil mîyi»? demiş,. Bunun üzerine Abdullah ona Senin kendisine sığınacak karın var mı? diye sordu. Adam: Evet! cevâbını verdi. Oturacak evin var mı? dedi. (Yine): Evet! cevâbını verdi. Abdullah: Öyle ise sen zenginlerdensin, dedi. Adam: Benim bir hizmetçim de var! dedi. Abdullah: O halde sen kırallardansın, dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7654-)
Ebû Abdurrahman dedi ki: Ben yanında bulunduğum halde Abdullah b. Amr b. Âs'a üç kişi geldiler. Ve: Yâ Ebâ Muhammed! Vallahi biz hiç bir şeye kâdir değiliz. Ne nafakaya, ne hayvana, ne de eşyaya! dediler. Abdullah onlara: Ne istiyorsunuz? İşitirseniz bize müracaat edersiniz. Biz de size Allah'ın başınızı çözeceği şeyleri veririz. İsterseniz hâlinizi Sultana anlatırız. Dilerseniz sabredersiniz. Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: ki, muhacirlerin fakirleri kıyâmet gününde cennete zenginlerden kırk yıl önce gireceklerdir.» buyururken işittim, dedi. Üç zât: — Öyleyse sabrederiz; hiç bir şey istemeyiz, dediler. Bu hadîsin Ebû Hureyre rivâyetlerini Buhârî «Kitâ-bu'r-Rikâk» ve «Kitâbul-Et'ime»'de; Hazret-i Âişe rivâyetlerini dahi «Kitâbu’l-Hibe», «Kitâbu'r-Rikâk» ve «Kitâbu'l-Et'ime»'rîe tahric etmiştir. ve kefâf aynı mânâya gelen kelimelerdir. İkisi de israf yapmadan yetecek mikdar yiyecek demektir. Resûlillah'dan murad; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleridir. Bu kelimeden bazan bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de kastedilir. Görülüyor ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ailesi efradı üç günden fazla arka arkaya buğday veya arpa ekmeği bulamadan geçirir, hiç bir zaman tıkabasa karınlarını doyurmaz. Aylarca bacalarının tütmediği olur, yani; evlerinde yemek pişirmezmiş. Tabiî ki, bu onların yoksulluklarından değil, hudutsuz cömertliklerinden idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi malından zevcelerinin senelik nafakasını ayırır, fakat cömertliğinden bu nafaka senenin yarısı gelmeden biterdi. En ucuz ve kolay bulunan nafaka kuru hurma olduğu için günde iki öğün yemek yerlerse, bunun biri mutlaka kuru hurma olurdu. Kuru hurmaya siyah denilmesi, ekseriyetle Medine'nin hurmaları siyah renkli olduğundandır. Suya da tağlîb tarikiyle siyah denilmiştir. Aksi takdirde suyun rengi yoktur. Âişe'nin: kuru hurma ile sudan karnımızı doyurmaya başladığımız vakit ilâh...» sözünden murad: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de karnını doyurmaya başladı, demektir. Karınlarını doyurdukları gıda kuru hurma idi... Bu hal Hayber’in fethinden itibaren başlamıştı ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra ancak üç sene yaşamıştır. Karınlarını doyuran gıda ancak kuru hurma ise de, tokluğun tamamı su ile olduğundan Âişe (radıyallahü anhâ) gıda namına kuru hurma ile suyu zikretmiştir. Bu hadîsler Ümmehâtı mü'minin ile diğer sahâbe-i kirâmın da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte dünya metâma kıymet vermediklerine ve başkalarım kendilerine tercih ettiklerine delildirler. Rivâyetlerin Bazıları bir kimsenin fakru hâlini zenginledikten sonra zikrederek Allah'ın nimetlerini başkalarına da hatırlatmanın caiz olduğuna işaret etmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bab
7655-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Alî b. Hucur, toptan İsmail'den rivâyet ettiler. İbn Eyyûb ki): Bize İsmail b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Dinar haber verdi. Ki, Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hıcrlılar hakkında ; azab gören kavmin üzerine girmeyin. Ancak ağlayarak girerseniz o başka! Eğer ağlar halde değilseniz, onların basına gelen sizin başınıza da gelmemesi İçin yanlarına girmeyin!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: «kendilerine Zulmedenlerin Meskenlerine Girmeyin Ağlayarak Girerseniz O Başka!»
7656-)
Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. Kendisi Hicrî (yani) Semûd kavminin meskenlerini anlatıyormuş. Salim b. Abdillah ki: Gerçekten Abdullah b. Ömer şunları söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Hıcra uğradık. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: zulmedenlerin başına gelenler, sizin başınıza da gelmesinden korunmak için onların meskenlerine girmeyin! Ancak ağlayarak girerseniz o başka!» buyurdu. Sonra hayvanını sürdü ve sür'atle giderek o yeri arkasında bıraktı.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: «kendilerine Zulmedenlerin Meskenlerine Girmeyin Ağlayarak Girerseniz O Başka!»
7657-)
Bana Hakem b. Mûsa Ebû Salih rivâyet etti. ki): Bize Şuayb b. İshak rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den naklen haber verdi. Ona da Abdullah b. Ömer haber vermiş ki: Cemaat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte Hıcra (yani; Semûd) kavminin toprağına inmişler de, oranın kuyularından su çekmişler. Ve o su ile hamur karmışlar. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çektikleri suyu dökmelerini, hamuru da develere yem yapmalarını emir buyurmuş. Onlara dişi devenin gittiği kuyudan su çekmelerini emretmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: «kendilerine Zulmedenlerin Meskenlerine Girmeyin Ağlayarak Girerseniz O Başka!»
7658-)
Bize İshak b. Mûsa El-Ensârî de rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Iyâz rivâyet etti. ki): Bana Ubeydullah bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Şu kadar var ki o: «Kuyularından su çektiler de onunla hamur kardılar.» demiştir. rivâyetleri Buhârî «Kitâbu's-Salât» ile «Kitâbu'l-Enbiya»'da tahric etmiştir. Semûd kavminin yaşadığı yerlerdir. Ki Şam'la Medine arasına düşer. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ordusuyla Tebûk gazasına giderken buradan geçmiş ve Allah'ın hışmına uğrayarak helâk olan bu kavmin memleketine uğramayı ashabına yasak etmiş, oraya girerlerse ağlayarak girmelerine müsaade buyurmuştu. Semûd kavmi Salih (aleyhisselâm)’ın ümmetidir. Bunlar Hazret-i Sâlih'e isyanları sebebiyle Allah'ın gazabına uğrayarak helâk olmuşlardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ümmetinin de bu yere girerlerse bir musibete duçar olurlar endişesiyle oraya girmelerini yasak etmiş, mutlaka girmek icab ediyorsa ağlamalarını emir buyurmuştu. Bunun sebebi ağlamanın düşünüp ibret almaya müncer olmas;dır. Ağlamayı emir âdeta ibret almayı emir gibidir. Böyle bir kavmin yurtlarından geçerken onların hallerini düşünmemek ve ibret almamak ihmalkârlık hususunda onlara benzemek olur. Ve bilmelice kalb katılaşır, onların amellerini işleyerek akıbetlerine uğramak mümkündür. hadîsler murakabeye zâlimler diyarından geçerken, onlardan ibret almaya teşvik etmektedirler. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Müzdelife'den Mîna'ya dönen hacıların Muhassir vadisinden geçerken sür'atle yürümelerini emir buyurmuştu. Çünkü Astı abı Fil denilen Ebrehe ordusu burada helâk edilmişti. Binâenaleyh böyle yerlerden geçerken murakabeye ve tefekküre dalarak, Allah'ın hışmından korkmak, ağlamak ve orada helâk olanlardan ibret alarak Allah'a sığınmak icab eder. Hadîs-i şerifte bundan maada şu fâideler vardır:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: «kendilerine Zulmedenlerin Meskenlerine Girmeyin Ağlayarak Girerseniz O Başka!»
7659-)
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Mâlik, Sevr b. Zeyd'den, o da Ebû'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): ve yoksul için çalışan kimse, Allah yolunda cihad eden gibidir. — Zannederim şöyle de buyurdu— Ve fütur getirmeden nemez kılan, bırakmadan oruç tutan gibidir.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Dul Kadına Yoksul Ve Yetime İyilik Bâbı
7660-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İshak b. İsa rivâyet etti. ki): Bize Mâlik, Sevr b. Zeyd Ed-Dîlî'den rivâyet etti, ki): Ben Ebû'l-Gays'i, Ebû Hureyre'den naklen rivâyet ederken dinledim. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem). veya başkasının olsun yetime bakan kimse ile ben, cennette şunlar gibiyiz.» buyurdular. Ve Mâlik şehâdet parmağı ile orta parmağa işaret etmiştir. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Edeb» ve «Kitâ"bu'n-Nafakâi»'da; Tirmizî «Kitâbu'l-Bir»'de; Nesâî «Kitâbu'z-Zekât»'da; İbn Mâce «Kitâbu't-Ticârat»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. kocasız kadın demektir. Evvelce evlenmiş veya evlenmemiş olması müsavidir. Bazıları kocasından ayrılan dul kadın mânâsına geldiğini söylemişlerdir. İbnû Kuteybe bu kelimenin İrmalden alındığmı söyler. İrmal, kocası olmadığı için fakir düşmek, yiyeceği bitmek mânâsına gelir. Tekeffül eden, yiyecek giyecek ve terbiyesine bakan dernektir. Yetime bakan kimse ister kendi malından, ister şer'î bir vilâyet dolayı-siyl yetimin malından harcasın hadîs-i şerifte va'dedilen fazilete nail olacaktır. yetiminden murad; yetimin dedesi, annesi, ninesi, kardeşi, kız kardeşi, halası, teyzesi, amcası ve dayısı gibi yakınlarıdır. Başkasının yetimi ile akraba olmayanlar kastedilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Dul Kadına Yoksul Ve Yetime İyilik Bâbı
7661-)
Bana Harun b. Saîd El-Eylî ile Ahmed b. îsa rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ibnû Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr (Bu zât İbn Hâris'dir) haber verdi. Ona da Bükeyr rivâyet etmiş, ona da Âsim b. Ömer b. Katâde rivâyet etmiş ki, kendisi Ubeydullah El-Havlânî'yi rivâyet ederken dinlemiş. Ubeydullah Osman b. Affân'ı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mescidini yaptığı sırada hakkında halkın dedikoducu ânında dinlemiş. Osman Şöyle dedi: Siz gerçekten çok konuştunuz. Halbuki ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: kim bir mescid bina ederse — Bükeyr demîş ki: Zannederim onunla Allah'ın rızâsını taleb ederek dedi— Allah ona cennette bu mescidin mislini bina eder.» buyururken işittim. rivâyetinde: ona cennette bir ev bina eder.» cümlesi vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Mescid Yapmanın Fazileti Bâbı
7662-)
Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ ikisi birden Dahhâk'den rivâyet ettiler, İbn Müsennâ dedi ki: Bize Dahhâk b. Mahled rivâyet etti, ki): Bize Abdu'l-Hamîd b. Ca'fer haber verdi. ki): Bana babam, Mahmud b. Lebid'den rivâyet etti ki, Osman b. Affan mescidi bina etmek istemiş de, halk bunu hoş görmemiş, onu olduğu gibi bırakmasını istemişler. Bunun üzerine Osman: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: kîm Allah için bir mescid bina ederse, Allah ona cennette bu mescidin mislini bina eder.» buyururken işittim, demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Mescid Yapmanın Fazileti Bâbı
7663-)
Bize bu hadîsi îsbak b. İbrahim El-Hanzalî de rivâyet etti. ki);'Bize Ebû Bekr El-Hafî ile Abdu'l-Melik b. Sabbâh ikisi birden Abdu'l-Hamid b. Ca'fer'den bu isnadla rivâyet ettiler. Yalnız onların hadîsinde: ona cennette bir ev bîna eder.» cümlesi vardır. hadîsi Buhârî Kitâbu's-Salat»'da tahric etmiştir. şerif kitabımızın rnescidler bahsinde geçmişti. diyor ki: «İhtimal mescidin cennetteki misli mikdâr ve mesaha itibariyledir. Lâkin birçok ziyâdeler ilâvesiyle dünya evinden daha nefis olacaktır. Maamafih dünya evinden mesaha itibariyle daha büyük ve daha şerefli olması ve sâdece isim itibariyle misli denilmesi de muhtemeldir.' «Hazret-i Osman'ın mescide sadece ilâve yaptığı halde bu hadîsle istidlal etmesi ilâvenin de mescid yapmak hükmünde olmasındandır.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Mescid Yapmanın Fazileti Bâbı
7664-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Yezid b. Harun rivâyet etti. ki): Bize. Abdü'l-Aziz b. Ebî Seleme, Vehb b. Keysan'dan, o da Ubeyd b. Ümeyr El-Leysi'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: adam sahra bir yerde iken bulut içinde: Filânın bahçesini sula! diye bir ses işitmiş. Derken o bulut giderek suyunu bir taşlığa boşaltmış. Bir de ne görsün, o sel yollarından biri bu suyun hepsini almış. Adam suyu takib etmiş. Bakmış ki, bir adam kalkmış, bahçesinde suyu bel küreğiyle çeviriyor. Ona: Ey Allah'ın kulu, senin adın nedir? diye sormuş. O da: Filândır, diyerek bulut içinden işittiği ismi söylemiş. O da buna: Ey Allah’ın kulu, benim adımı niçin soruyorsun? demiş. Beriki: Ben şu suyu indiren bulutta bir ses işittim: Filânın bahçesini sula! diye senin İsmini söylüyordu. Bu bahçe hususunda ne yapıyorsun? demiş. Bahça sahibi: Madem ki, böyle diyorsun (söyleyeyim). Ben bu bahçeden çıkana bakar da onun üçîe birini tasadduk eder, üçte birini çoluk çocuğumla kendim yerim, üçte birini de bahçeye iade ederim, demiş.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Yoksullara Sadaka Vermek Bâbı
7665-)
Bize bu hadîsi Ahmed b. Abdete'd-Dabbî de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvud haber verdi. ki): Bize Abdül-Aziz b. Ebî Seleme rivâyet etti. ki): Bize Vehb b. Keysan bu isnadla rivâyet etti. Yalnız o: birini de yoksullara, dilencilere ve yolcuya ayırırıma, demiştir. kasdetti demektir. Harra siyah taşlı yerdir. Şerce taşlık-lardaki sel yoludur. Hadîs-i şerif sadaka vermenîn yoksullara ve yolculara ihsanda bulunmanın ve İnsanîn kendi elinin emeğinden yiyip çoluğuna çocuğuna da ondan yedirmenin faziletine delildir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Yoksullara Sadaka Vermek Bâbı
7666-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Kavh b. Kaâsım, Alâ' b. Abdirrahman b. Ya'kub'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Tebâreke ve Teâlâ: Ben ortakların şirkten en gânisiyîm. Her kim bir ame! işler, onda benimle birlikte başkasını ortak eylerse, onu şirkiyle başbaşa bırakırım, buyurdu.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Ameline Allahdan Başkasını Ortak Eden Kimse Bâbı Bir Nüshada Riyanın Haram Kılınması Bâbı Denilmiştir
7667-)
Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. ki): Bana babam, İsmail b. Sümey'den, o da Müslim El-Batîn'den, o da Saîd b. Cübeyr'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim amelini işittirirse; Allah onu işittirir. Ve her kim riyâ yaparsa, Allah onun iç yüzünü meydana çıkarır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Ameline Allahdan Başkasını Ortak Eden Kimse Bâbı Bir Nüshada Riyanın Haram Kılınması Bâbı Denilmiştir
7668-)
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da Seleme b. Küheyl'den naklen rivâyet etti. ki): Ben Cündeb El-Alakî'den dinledim. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim (yaptığını) işittirirse, Allah o kimseyi işittirir. Ve her kim riya yaparsa, Allah da onun içyüzünü meydana çıkarır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Ameline Allahdan Başkasını Ortak Eden Kimse Bâbı Bir Nüshada Riyanın Haram Kılınması Bâbı Denilmiştir
7669-)
Bize İshak b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Mülâî rivâyet etti. ki): Bize Süfyân bu isnadla rivâyet etti ve: «Ondan başka hiç bir kimseyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu derken, işitmedim...» cümlesini ziyâde etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Ameline Allahdan Başkasını Ortak Eden Kimse Bâbı Bir Nüshada Riyanın Haram Kılınması Bâbı Denilmiştir
7670-)
Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Velid b. Harb'dan naklen haber verdi. (Saîd dedi ki: Zannederim İbnû Haris b. Ebî Mûsa dedi.) ki: Ben Seleme b. Küheyl'den dinledim. ki): Ben Cündeb'den dinledim. (Ondan başka hiç bir kimseyi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dinledim derken işitmedim.) Ben (sallallahü aleyhi ve sellem) Ji şöyle buyururken işittim diyordu. Sevr'in hadîsi gibi rivâyet etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Ameline Allahdan Başkasını Ortak Eden Kimse Bâbı Bir Nüshada Riyanın Haram Kılınması Bâbı Denilmiştir
7671-)
Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyan rivâyet etti. ki): Bize doğru söyleyen emniyetli Velid b. Harb bu isnadla rivâyette bulundu. hadîsi Buhârî «Kitâbu'r-Rikâk»'da tahric etmiştir. ilk rivâyetinden murad: «Benim şerik vesâireye ihtiyacım yoktur. Bir kimse bir şeyi hem benim için, hem başkası için yaparsa, ben onu kabul etmem. Benimle birlikte o işe kimi ortak yaptıysa, ona bırakırım,» demektir. Yani: Riya için yapılan amel bâtıldır. Sevabı yoktur. Sahibi günahkâr olur. rivâyetlerden murad: -Bir kimse bir işi başkaları işitsinler de onu takdir etsinler diye yaparsa Allahü teâlâ da kıyâmet gününde onun bu hâlini mahşer halkına işittirir ve kendisini rezil rüsvay eder, demektir. Süm'a ile riya aynı mânâya gelirler. Dinen ikisi de yasak edilmiştir. Bu rivâyetlere muhtelif mânâlar verilmiştir. Bazıları: «Bir kimse başkalarının kusurlarını duyarak onları etrafa yayarsa Allah da onun kusurlarını meydana çıkarır.» demiş. Bir takımları: «Allah ona sevablarmı gösterir. Fakat kendisine hasret ve üzüntü olsun diye vermez.» mütalâasında bulunmuş. Daha başkaları: «Bir kimse yaptığı işle onu insanların işitmesini kastederse, Allah insanlara işittirir. Ve o işten kazancı da yalnız bu olur.» demişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Ameline Allahdan Başkasını Ortak Eden Kimse Bâbı Bir Nüshada Riyanın Haram Kılınması Bâbı Denilmiştir
7672-)
Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Bekr (yani; İbn Mudar) İbn Hâddan, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da îsa b. Talha'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiş: kul bir söz söyler, onun sebebiyle cehenneme, doğuyla batı arasından daha uzağa iner.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bir Söz Konuşarak Onun Sebebiyle Cehenneme Düşmek Bâbı
7673-)
Bize bu hadîsi Muhammed b. Ebi Ömer El-Mekkî de rivâyet etti. ki): Bize Abdu’l-Aziz Ed-Derâverdî, Yezid b. Hâd'dan, o da Muhammed b. İbrahim'den, o da İsa b. Tallıa'dan, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kul mânâsını düşünmeden bir söz söyler. Onun sebebiyle cehenneme, doğu ile batı arasından daha uzağa düşer.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Kitâbu'r-Rikâk»'da; Tirmizî «Kitâ-bu'z-Zuhd»'de; Nesâî «Kitabu'r-Rakâık»'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. ikinci rivâyetinden de anlaşılıyor ki, bir kimse nereye varacağını düşünmeden söylediği bir söz sebebiyle çok defa cehennemi boylayacaktır. Söylenen sö?:ün uzun veya kısa olması mühim değildir. Nevevî buna sultan ve kumandan gibi büyüklerin huzurunda kaçırılan sözü, zina iftirasını ve müslümana zarar verecek şekilde konuşmayı misâl vermiştir. Hadis-i serîf dili korumaya teşvik etmektedir. İnsan konuşacağı zaman evvelâ düşünüp taşınmalı, konuşmasından bir fayda hâsıl olacaksa söylemeli, aksi takdirde susmalıdır. biri: «Allahü teâlâ insanda iki kulak, bir dil yaratmıştır. Tâ ki. işitmesi, konuşmasının iki misli olsun.» demiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Bir Söz Konuşarak Onun Sebebiyle Cehenneme Düşmek Bâbı
7674-)
Bize Yahya b. Yahya ile Ebi Bekr b. Ebî Şeybe, Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr, İshak b. İbrahim ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler, lâfız Ebû Küreyb'indir. (Yahya ile İshâk: Ahberanâ; Ötekiler: Haddesenâ tâbirlerim kullandılar. Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. ki): Bize A'meş, Şakık'dan, o da Üsâme b. Zeyd'den naklen rivâyet etti. ki): Bana: Osman'ın yanına girsen de, onunla ko-nuşsan a! dediler. Ben de: Siz zannediyor musunuz ki, ben onunla yalnız size işittirdiklerimi konuşuyorum. Vallahi onunla ikimiz arasında ilk defa ben açmış olmayı istemediğim bir şey açmaksızın konuşmuşumdur. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: gününde bir adam getirilerek cehenneme atılacak ve karnının barsaklan çıkacak. Onları eşeğin değirmen taşını döndürdüğü gibi döndürecek. Derken yanına cehennemlikler toplanacak ve: Ey füân, sana ne oldu? Sen iyiliği emir, kötülüğü men etmez miydin? diyecekler. O da: Evet! iyiliği emrederdim. Ama yapmazdım. Kötülükten nehyederdım. Ama yapmazdım, diyecektir.» buyururken işittikten sonra, hana âmir olacak hiç bir kimse için, bu insanların en hayirlısıdır, demiyorum.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: İyiliği Emredip Kendisi Yapmıyanın, Kötülükten Nehyehip Kendisi Yapanın Azabı Bâbı
7675-)
Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ccrir, A'meş'den, o da Ebû Vâil'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Üsâme b. Zeyd'in yanında idik. Bir adam: Osman'ın yanına girip onunla yaptığı şeyler hususunda konuşmaktan seni ne men'ediyor? dedi. râvi hadîsi yukarki gibi nakletmıştir. hadîsi Buhârî «Kitabu Bed'il-Halk» ve «Kitabu’l-Fiten»'de tahric etmiştir. Üsâme'den istenilen şey Osman b. Affan (radıyallahü anh)'ın yanına girerek halk arasında yayılan fitne ve bu fitneyi söndürmenin çâreleri hakkında onunla konuşmasaydı. Hazret-i Üsâme ashabın au isteklerine karşı siz benim Osman'la yalnız sizin huzurunuzda konuştuğumu sanıyorsunuz. Ben onunla bu hususu alenen konuşup yeni pir fitne kapısı açmaktan sa, ikimiz arasında gizlice konuştum, cevâbını vermiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettiği hadîsle de kötülükten men ederken, fitneyi körüklememek lâzım geldiği hususuna işaret etmiştir. Çünkü bir kimsenin âmirine karşı aşikâre itirazda bulunması cemaatın dağılmasına ve fitnenin daha çok büyümesine sebep olur. Hadîs-i şerif âmirlere karşı terbiye ve nezaketli davranmanın lüzumuna kendilerine yapılacak nasihatin nezâket dairesinde gizlice yapılması gerektiğine delildir. Fakat gizli nasihat kâr etmediği zaman hak zayi olmamak için aşikâre söylemek de caizdir. Ulemadan bazıları buna kail olmuş, bir takımları kötülükten nehyin kalble olacağını söylemişlerdir. Hadîs-i şerîf cehennemin şiddetine de işaret etmektedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: İyiliği Emredip Kendisi Yapmıyanın, Kötülükten Nehyehip Kendisi Yapanın Azabı Bâbı
7676-)
Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Hatim ve Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Abd bana rivâyet etti, ötekiler bize rivâyet etti tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Ya'kub b. İbrahim rivâyet etti. ki): Salim şunu söyledi. Ben Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işittim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: hepsi affedilmiştir. Yalnız açıktan açığa günah işleyenler müstesna! Açık günahlardan biri de kulun geceleyin bir amel işlemesi, sonra Allah onu örtbas ettiği halde sabahlamasıdır. Fakat kul: Ey filân! Ben dün şöyle şöyle yaptım, der. Halbuki kendisi Allah onu örtbas ettiği halde gecelemişti. İşte Rabbİ örtbas etliği halde geceler sabahladığı vakit Allah'ın Örtbas ettiğini meydana çıkarır.» buyururken işittim. ichâr yerine cihar demiştir. hadîsi Buhârî «Kİtâ'bu'l-Edeb»'de tahric etmiştir. hadisdeki ichâr kelimesinin yanlış olduğunu iddia etmiş, «Doğrusu hicârdır...» demişlerse de Nevevî bunu kabul etmemiş. Her iki kelimenin doğru olduğunu ve ikisinin de kötü söz, ağza alınmayacak çirkin lâkırdı mânâsına geldiğini söylemiştir. İşlediği günahları bir marifetmiş gibi başkalarına anlatan kimsedir. Zamanımızda maalesef bu da moda olmuştur. Birçok edebsiz-Uklerin vasıtalarda, toplantı yerlerinde zerre kadar hicab duymadan yaptıkları zina, içki vesâir rezalet âlemlerini yüksek sesle anlattıkları her gün tesadüf edilen olaylardandır. İnşaallah hadîsdeki istisnayı yani; bu ümmetin içerisinden yalnız kendilerinin affedilmeyeceklerini duyarlar da — imanlarından eser kaldıysa— yaptıklarına pişman olup, tevbe ederler.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: İnsanın Kendi Perdesini Yırtmaktan Nehyolunması Bâbı
7677-)
Bana Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Hars (bu zât İbn Gıyas'dır), Süleyman Et-Teymî'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında iki adam aksırdılar da birine teşmit yaptı, diğerine yapmadı. Teşmit yapmadığı adam: Filân aksırdi ona teşmitde bulundun, ben aksırdım bana teşmit yapmadın, dedi. Allah'a hamdetti, fakat sen Allah'a hamdetmedîn!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7678-)
Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid (yani; El-Ahmer) Süleyman Et-Teymî'den, o da Enes'den, o da Peygamber’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7679-)
Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr rivâyet ettiler. Lâfz Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Kaâsım b. Mâlik, Âsim b. KüleyVden, o da Ebû Bürde'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ebû Mûsa'nın yanına girdim. Kendisi Fadl b. Abbâs’ın kızının evinde idi. Aksırdım, fakat bana teşmilde bulunmadı. Fadl'ın kızı aksırdı, ona teşmil yaptı. Derken anneme dönerek kendisine haber verdim. Ebû Mûsa annemin yanına gelince (annem ona): Senin yanında oğlum aksırmış, ona teşmitte bulunmamışsın. Fadl'ın kızı aksırmış, ona teşmit yapmışsın, dedi. Bunun Üzerine Ebû Mûsâ şunları söyledi: Gerçekten oğlun aksırdı. Ama Allah'a hamdetmedi. Ben de kendisine teşmit yapmadım. Fadl'ın kızı aksırdı, arkacığından Allah'a hamdetti. Ben de ona teşmitte bulundum. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: aksırdığı vakit Allah'a hamdederse, ona teşmit yapın. Allah'a hamdetmezse, ona teşmitte bulunmayın.» buyururken işittim.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7680-)
Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize Veki' rivâyet etti. ki): Bize Ikrime b. Ammâr, Iyâs b. Seleme b. Ekvâ'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. H.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7681-)
Bize İshak b. İbrahim de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Ebû'n-Nadr Hâşim b. Kaâsım rivâyet etti. ki): Bize İkrime b. Ammâr rivâyet etti. ki): Bana Iyâs b. Seleme b. Ekva' rivâyet etti, ona da babası rivâyet etmiş ki, kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den dinlemiş. Bir adam onun yanında aksırmış da, ona yerhamü-kellah demiş. Sonra bir daha aksırmış, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): adam zükkamlıdır.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Kuâbu'l-Edeb»'de tahric etmiştir. «Yerhamükellah» demektir. Kelimenin aslı düşmanların şema-tasını gidermektir. Ve hayr duası mânâsında kullanılır. Teşmit yapan kimse karşındakine düşmanlarının şamatasından kurtulması için dua etmiş gibidir. Yahut aksıran kimse Allah'a, hamdederse bizzat şeytanın şamatasını defettiği için bu isim verilmiştir. Teşmitin hükümlerini Kitâbu's-Selâm'da görmüştük. Onun meşru olduğu hususunda İcma'ı ümmet vardır. Zâhirîlerle Mâlikîler'den İbn Meryem'e göre her işitene teşmit vâcibdir. Kâdî Iy âz, İmâm Mâlik'in meşhur olan mezhebine göre, teşmit farzdır, demiştir. Diğer ulemaya göre, teşmit vâcib değil, sünnet ve menduptur. Aksırdıktan sonra Elhamdülillah demeyen kimseye teşmit yapılmaz. ikinci rivâyetindeki Fadl b. Abbâs’ın kızından murad;Ümmü Gülsüm'dür. Vaktiyle Hazret-i Hasan'la evli idi. Ondan ayrıldıktan sonra Hazret-i Ebû Mûsa’l - Eş'arî ile evlendi. O vefat edince İmran b. Talha’ya vardı. Bilâhare ondan da boşandı ve Küfe'de vefat etti. üçüncü rivâyeti nezle gibi bir hastalıktan dolayı aksıran kimseye yerhamükeilah denilmeyeceğine işarettir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7682-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe b. Saîd ve Ali b. Hucut Es-Saîdî rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize İsmail (yani; İbn Ca'fer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şeytandandır. Biriniz esnediği vakit, mümkün olduğu kadar kendini tutsun!» buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7683-)
Bana Ebû Gassan El-Mismaî Mâlik b. Abdi’l-Vâhid rivâyet etti. ki): Bize Bişr b. Mufaddal rivâyet etti. ki): Bize Süheyl b. Ebî Salih rivâyet etti. ki): Ben Ebû Saîdî Hudrî'nin bir oğlundan dinledim. ki): Babam, babasından rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): esnediği vakit, eliyle ağzını tutsun. Çünkü şeytan girer.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7684-)
Bizd Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Aziz Süheyl'den, o da Abdurrahman b. Ebî Saîd'den, o da babasından naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): esnediği vakit, eliyle tutsun! Çünkü şeytan girer.»buyurmuşlar.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7685-)
Bana Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da İbn Ebî Saîdî Hudrî'den, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): namazda esnediği vakit, mümkün olduğu kadar kendini tutsun. ünkü şeytan girer.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7686-)
Bize bu hadîsi Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Cerir, Süheyl'den, o da balıasıyle İbn Ebî Saîd'den, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular... Bişr ile Abdû'l-Aziz’in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu Bed-il-Halk»'-da tahric etmiştir. Esnemektir. Bunun şeytandan olması çene adalelerine dolan buharlardan neş'et ettiği ve nefse ağırlık, gaflet ve tenbellik verdiği içindir. Bütün bunlar şeytan vasıtasıyle olur. Zira nefse şehvetlerini zinetli gösteren odur. Bundan dolayı esnemek şeytana izafe edilmiştir. Esnemenin mümkün olduğu kadar önüne geçmek, ona sebep olan şeylerden sakınmakla olur. Esnemeye sebep yenilen, içilen şeylerle mideyi fazla doldurmaktır. Esnemeye tamamiyle mâni olmak elde değilse de, esnerken elle ağzı kapamak mümkündür. Onun için de emir buyurulmuştur. Bundan murad; şeytanın arzusuna manî olmaktır. Çünkü şeytan esneyen insanın suratını çirkinleştirmeye ve ağzından içeriye girmeye çalışır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Aksırana Teşmit, Esnemenin Keraheti Bâbı
7687-)
Bize Muhammed b. Râfi' ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Abd Ahberanâ dedi, İbn Râü' ise Haddesenâ tâbirini kullandı. ki): Bize Abdûrrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer Zührî'den, o da Urve'den, o da Âişe’den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): nurdan yaratıldı. Cinler dumanlı alevden, ateşden yaratıldılar. Âdem ise size anlatılandan yaratıldı.» buyurdular. Ateşin siyahiyle karışmış alev demektir. Müslim sarihlerinden Übbî bunu dumanla karışık alev diye tarif etmiştir. Meleklerle cinlerin birbirlerinden farkları tâ hilkatlerinden başlar. Görülüyor ki, biri nurdan, diğeri dumanlı alevden yaratılmıştır. Bunlar insana-görünmemek hususunda birleşirlerse de, meleklerin masum cinlerin mükellef olması meleklerde yiyip içmek, evlenmek ve doğup ölmek gibi şeyler olmadığı halde, cinlerde bunların bulunması, cinlerin yerde yaşamaları gibi, birçok hususatta aralarında büyük farklar vardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): de size anlatılan şeyden yaratılmıştır.» buyurmakla, onun topraktan halkedildiğine işaret etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Zühd Ve Rakâik
Konu: Çeşitli Hadisler Hakkında Bir Bab