Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı
1556-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Mutarrif, Zeyd b. Eslem'den, o da Atâ' b. Yesâr'dan, o da Ebû Hureyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim sabahleyin yahut akşamleyin mescide giderse; her akşam, sabah gittikçe Allah, ona cennette bir misafir ikramı hazırlar.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Ezan» bahsinde tahrîc etmişdir. «Gadâ» ve «Râha» kelimelerinin mânası üzerinde ihtilâf etmişlerdir. Bu ihtilâflardan anlaşıldığına göre sabandan, güneşin zevaline kadar olan yürüyüşe araplar «Güdüv»; güneşin zevalinden, gecenin evveline kadar devam eden yürüyüşe de «Ravâh» derler. Bu iki kelime mecazen «Gidip geldi» mânâsında da kullanılırlar. Burada onlardan murâd muayyen olan iki vakit yani akşamla sabah değil bütün namazlara devamdır. gelecek misafire yapılan hazırlık ve onu ağırlamak için hazırlamak için hazırlanan eşyadır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Namaza Gitmekle Günahların Yokedilmesi Ve Derecelerin Yükseltilmesi Bâbı
1557-)
Bize Ahmed b. Abdillâh b. Yûnus rivâyet etti. ki) Bize Zütieyr rivâyet etti. ki): Bize Simâk rivâyet etti. H. Yahya b. Yahya dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki: Bize Ebû Hay seme, Simâk b. Harb'dan naklen haber verdi. Simâk Şöyle dedi: Câbir b. Semura'ya: Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber otururmuydun? diye sordum. Câbir: Evet (Hem de) çok!.. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah yahut gadât namazını kıldığı namazgahından, güneş doğuncaya kadar kalkmazdı. Güneş doğduğu zaman kalkardı (Bu müddet zarfında) ashabı ile konuşurlardı. Bazen câhiliyet devri işlerine dalarlar da ashâb güler; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de tebessüm buyururdu.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sabah Namazından Sonra Namazgahında Oturmanın Ve Mescidlerin Faziletleri Bâbı
1558-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti, ki): Bize Vekî', Süîyân’dan rivâyet etti. Bekir dedi ki: Bize Muhammed b. Bişr de, Zekerıyyâ'dan rivâyet etti. Bunların ikisi de Simâk'dan, o da Câbir b. Semura'dan naklen rivâyet etmişlerdir ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazım kıldığı vakit güneş iyice doğuncaya kadar namazgahında otururmuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sabah Namazından Sonra Namazgahında Oturmanın Ve Mescidlerin Faziletleri Bâbı
1559-)
Bize Kuteybe ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebü'l Ahvas rivâyet etti. H. İbnüi - Müsennâ ile İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. BBualann ikisi de Simâk'dan bu isnâdla rivâyet etmişler; fakat «iyice» kelimesini söylememişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sabah Namazından Sonra Namazgahında Oturmanın Ve Mescidlerin Faziletleri Bâbı
1560-)
Bize Harun b. Mâ'rûf ile İshâk b. Mûsâ el - Ensârî rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Enes b. Iyâz (Harun'un rivâyetinde: bana İbn Ebî Zübâb rivâyet etti; Ensârî'nin rivâyetinde ise: Bana El - Haris rivâyet etti; denilmişdir.) Ebû Hüreyre'nin âzâdlisı Abdurrahmân b. Mihrân'dau, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): en makbul beldeler, o beldelerin mescidleridir. En sevimsiz beldeler de, o beldelerin çarşılarıdır.» buyurmuşlar. kirâm'ın câhiliyet umuruna ait, mahabbete dalmaları eski milletlerin târihine âid şeyler konuşmakdan ibaretti. Güneş doğuncaya kadar sabah namazı kılman yerde oturmak ve iyice yükselip nafile ibâdet zamanı gelince, o ibâdete başlamak müstehabdır. Ashâb-ı kirâm’ın konuşmaları nafile ibâdet zamanından öncedir. Çünkü o zaman mahabbete dâl-mâk mekrûhdur. hadîs gülmekle, tebessüm etmenin caiz olduklarına delildir. îkin-ci hadîsde, Allah ındinde en'makbul yerlerin mescidler olduğu bildiriliyor. Kâdî İyâz'a göre, onların makbul olmasına sebep ihlâs ve takva üzere bina edilmeleridir. En sevimsiz yerlerin ise çarşı ve pazarlar olması, o yerlerde sırf dünyâ için çalışıldığı Allahü teâlâ zikredilmediği, yalan yere yemîn etmek suretiyle insan aldatıldığı içindir. muhabbet ve buğzu', hayır ve şerrin irâdesi yahut bunlara yaratmasıdır. Yânî mahabbetinden murâd, bâzı kimseleri mes'ûd halk etmesi; buğzundan murâd da bir takımlarını şakı yaratmasıdır, Mescidler, Allahü teâlâ’nın rahmetinin indiği yerlerdir. Çarşı ve pazarlar ise bunun aksinedir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Sabah Namazından Sonra Namazgahında Oturmanın Ve Mescidlerin Faziletleri Bâbı
1561-)
Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ebü Avane, Katâde'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kılacak kimseler, üç kişi olursa, biri kendilerine İmâm olsun! Onların İmâmlığa en layık olanı, en iyi okuyanıdır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1562-)
Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid-i Ahmer, Saîd b. Ebî Arûbe'den rivâyet etti. H. Ebû Gassân El-Mismaî dahi rivâyet etti. ki): Bize Muâz — ki İbn Hişâm'dır.— rivâyet etti. ki): Bana, babam rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi Katâde'den bu isnâdla, bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1563-)
Bize Muhammed b. El - Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Salim b. Nûh rivâyet etti. H. Hasen b. Îsâ da rivâyet etti. ki): Bize İbn Mübarek rivâyet etti. Bunlar hep birden, Cüreyrî'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1564-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Saîd-i Eşecc, ikisi birden Ebû Hâlid'den rivâyet ettiler. Ebû Bekir dedi ki: Bize Ebû Hâlid-i Ahmer, A'meş'den, o da İsmail b. Recâ'dan, o da Evs. b. Dam'ac'dan, o da Ebû Mes'ûd-u Ensârî'den naklen rivâyet etti, Ebû Mes'ûd Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; Allah'ın kitabını en iyi okuyanları İmâm olur. Eğer okuma hususunda müsâvî iseler, sünneti en iyi bilenleri; sünnet hususunda da müsâvî iseler hicret itibârı ile en kıdemlileri; hicret hususunda da müsâvî iseler, islâmiyet'i kabulde en kıdemlileri İmâm olur. Sakın birinin hâkim olduğu yerde, başka biri ona İmâm olmasın! Ve hiç bir kimse başkasının evinde onun izni olmaksızın yaygısının üzerine oturmasın!» buyurdular. Saîd-i Eşecc, kendi rivâyetinde «silmen» (İslama giriş) yerine «sinnen» (yaşça) demişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1565-)
Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. İshâk da rivâyet etti. ki): Bize Cerîr ile Ebû Muâviye haber verdiler, H. Eşecc dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Fudayl rivâyet etti. H. İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi A'meş'den, bu isnâdla; bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1566-)
Bize Muhammed b. El - Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbnül - Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer, Şu'be'den, o da İsmail b. Recâ'dan naklen rivâyet etti. ki: Ben, Evs b. Dam'ac'ı şöyle derken işitdim: Ben Ebû Mes'ûd'u şunu söylerken dinledim: Bize (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah'ın kitabını en iyi okuyanları ve okuma hususunda en kıdemlileri İmâm olur. Eğer okumaları müsavi ise, onlara hicret hususunda en kıdemlileri, İmâm olsun! Hicret hususunda da müsavi iseler yaş'ça en büyükleri İmâm olsun! Sakın bir kimseye evinde ve idaresi altında bulunan yerde İmâmlık yapma! Onun evinde yaygısı üzerine de oturma! Ancak sana izin verirse yahut onun izni ile oturursan, o başka!»buyurdular. hadîsi Buhârî'den mâda bütün Kütüb-i Sitte sahihleri «İmâmet» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Onu İbn Hıbban ile Hâlemim dahi rivâyet etmişlerdir. Yalnız Hâkim «Sünneti en iyî bilenleri» yerine «En fakîh olanları.» demişdir, Fakîh tâbiri lâfız itibârı ile ga-rîb ise de isnadı sahihdir., göre, bir cemâatin içinde İmâmlığa en lâyık olanlar, sünneti en iyi bilenleridir. Eğer bu husûsda müsavi olurlarsa Allah'ın kitâ-Dinı en iyi okuyanları; bunda da müsâvî olurlarsa en ziyâde vera've takva sahibi olanları; bunda da müsâvî olurlarsa en yaşlı olanları İmâm olur. hadîsde ilk aranacak vasfın en iyi okumak olduğuna işaret buyurulmuşsa da ashâb-ı kirâm zamanında en iyi Kur'ân okuyanlar ayni zamanda dînin ahkâmını en iyi bilenlerdi. Sonraları hâl değişmişdir. Onun için Hanefîyye ulemâsı sünneti yânı ahkâmı en iyi bilenin İmâmlığa en lâyık olduğunu söylemişlerdir. Bununla beraber İmâm. Ebû Yûsuf-cîan bir rivâyete göre en iyi Kur'ân okuyan İmâmlığa en lâyık olan. kimsedir. Mâlîkîler'e göre hükümdar veya onun naibi olan vâlî vb. gibi kimselerin onlardan daha erbâbı bulunduğu hâlde İmâm olmaları mendûbdur. Ondan sonra sıra maaşlı İmâma gelir; o da yoksa ev sahibine gelir; o da lâyık değilse cemâat aralarından en fakîh olanını seçerler. Çünkü namazda lâzım olan kıraat mikdârı ma'lûm ve mazbûtdur. Onu herkes bilir. Fıkıh mes'eleleri ise her kesin bileceği şekilde mazbut değildir. Bazen namazda Öyle hâl arız olur ki, o hâl karşısında doğru yolu ancak şer'î mesaili iyi bilen kimse bulabilir. Bundan dolayıdır ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda İmâm olmak üzere ashabı arasından Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ı seçmişdir. Hâlbuki ashâb içersinde Hazret-i Ebû Bekir'den daha. güzel Kur'ân-ı Kerîm okuyanlar bulunduğunu bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beyân etmişti. beyânına göre Şâfiiler'den Bazıları veya' sahibini fakih ile en iyi Kur'ân okuyana tercih etmişlerdir. Çünkü İmâmlıkdan. maksad, herkesden ziyâde vera' ve takva sahibi kimselerle hâsıl olur. ile takva arasında fark vardır. Takva: Haram olan şeylerden sakınmakdır. Vera' ise, haramdan mâda şüpheli olan şeylerden bile sakınmakdır. göre İmâmlığa en lâyık olan, fıkhı en iyi bilen ve Kur'ân'ı en iyi okuyandır. Bu husûsda müsâvî olurlarsa Kur'ân'ı en iyi okuyan tercih edilir. (sallallahü aleyhi ve sellem) İmâm seçilecek kimselerin, sünnet ilmi hususunda da müsâvî olurlarsa hicret hususunda kıdemli olanı geçirileceğini beyân etmişdir. ulemâya göre hicret kıyâmete kadar devam edecekdir. Gerçi bir hadîs-i şerifde: «Mekke'nin fethinden sonra hicret yokdur.» buyurulmuşdur. Fakat bundan nıurâd bilumum her yer'den hicret değil «Mekke'den hicret yokdur.» demekdir. Çünkü fetihden sonra Mekke de-islâm diyarı arasına katılmışdır. Yahut bu hadîsdea murâd: «Mekke'nin fethinden önceki hicret gibi faziletli hiç bir hicret yokdur.» demekdir. îş-te İmâm seçilecek kimseler hicret hususunda da müsavi olurlar meselâ biri eski muhacirlerin oğullarından, diğeri yani muhacirlerden olursa, eski muhacirlerin oğlu tercih edilir. husûsda da müsâvî iseler, hadîsin bir rivâyetine göre islamıyeti kabulde en kıdemli; diğer rivâyetine göre yaş'ça en büyük olan tercih edilir. bir rivâyetinde: birinin hâkim olduğu yerde, başka biri ona İmâm olmasın!..», rivâyetinde: bir kimseye evinde ve idaresi altında bulunan yerde İmâmlık etme!..» buyurulmuşdur. Ulemâ bu husûsda şunları söylemişlerdir: «Ev sahibi, bir meclîsin hâkimi ve mescidin İmâmı, İmâmlık hususunda başkalarından evlâdırlar. Velev ki başkaları fıkıh, kıraat, vera' vb. hususunda onlardan evlâ olsun. sahibi isterse İmâm olur; dilerse İmâmete başkasını geçirir. Bu husûsda söz onundur. Bazıları: «Hükümdar veya onun yerini tutan vali vb. gibi biri geldiği zaman ev sahibine ve mahalle İmâmı gibi kimselere tercih edilir. Çünkü onun vilâyeti umûmidir. Ev sahibinin kendinden daha faziletli birine izin vererek onu İmâmete geçirmesi müstehâbdır.» demişlerdir. döşekT minder, posteki ve emsali yaygılardan ev sahibine tahsis edilenidir. kimin tercih edileceği hususunda her mezhebin, kendine göre tafsilâtı vardır. Bunlar fıkıh kitaplarından öğrenilebilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1567-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmâîl b. İbrahim rivâyet etti. ki) Bize Eyyûb, Ebû Kılâbe'den, o da Mâlik b. Huveyris'den naklen rivâyet etti. ki: Biz delikanlı, yaşça biribirimize yakın bir takını gençler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldik de onun yanında yirmi gece kaldık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) pek merhametli ve nâzik idi. Ailelerimizi özlediğimizi anlayınca bize ailelerimizden kimleri bıraktığımızı sordu. Biz de kendisine haber verdik. Bunun üzerine: nezdine dönün de, onların arasenda kaim! Hem onlara öğretin! kendilerine emir verin! namaz vakti gelince İçinizden biriniz size ezan okusun; sonra en büyüğünüz size İmâm olsun!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1568-)
Bize Ebü'r-Rabî' Ez-Zehrânî ile Halef b. Hişâm rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Hammâd, Eyyûb'dan bu isnâdla rivâyet etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1569-)
Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Abdülvahhâb, Eyyûb'dan rivâyet etti. ki: Bana Ebû Kılâha söyledi. ki): Bize Mâlik b. Huveyris Ebû Süleyman rivâyet etti. ki: Ben bir takım kimseler arasında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Yaşça hepimiz birbirimize yakın gençlerdik... buradaki râvîlerin ikisi de hadisi İbn Uleyye hadîsi tarzında rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1570-)
Bize İshâk b. İbrâhîm El - Hanzalî rivâyet etti. ki): Bize Abdülvahhâb Es - Sekafî, Hâlid-i Hazzâ'dan, o da Ebû Kilâbe'den, o da Mâlik b. Huveyris'den naklen habr verdi. Mâlik Şöyle dedi: Ben ve bir arkadaşım, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldik. Onun yanından dönmek istediğimiz vakit, bize şunu buyurdular: vakti geldimi ezanı okuyun! sonra ilcaamet geririnİ ve yaşça daha büyük olanınız, size İmâmlık yapsın!»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1571-)
Bu hadîsi bize, Ebû Saîd-i Eşecc dahi rivâyet etti. ki): Bize Hafs (yânı İbn Gıyâs) rivâyet etti. ki): Bize Hâlid-i Hazza' bu isnâdla rivâyet etti. O: «Hazza' dedi ki: Bu iki genç kıraat hususunda da birbirine yakın idiler.» cümlesini ziyâde etmişdir. hadîsi Buhârî «Namaz» bahsinin müteaddid yerlerinde, «Kitâbü’l - Edeb» ve «Kitâbü'l - Cihâd» da; Ebû Dâvûd, Tirimizi, Nesâî ve İbn Mâce «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. b. Huveyris (radıyallahü anh) ile birlikde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelen gençler Benû Leys b. Bekr kabilesine mensûbdurlar. hadîsin muhtelif rivâyetleri vardır. Bunların bâzısında: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sefere çıkmak isteyen iki kimse geldi.» deniliyor; diğer bâzılarında: nezdine dönün de, onların arasında kalın! Hem onlara öğretin ve emredin;» buyurdu. Bellediğim yahut belleyemediğim bir çok şeyler daha söyledi ve: nasıl kıldığımı gördünüzse, siz de öyle kılın!» buyurdu.» denilmektedir. Daha başka ibare değişiklikleri de vardır. Onun için Kurtubi: «Bu müteaddid lâfızların ayrı ayrı iki hey'ete söylenmiş olması yahut bir hey'ete söylenmiş de nakil tekrarlanmış olması muhtemeldir.» demişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: İmâmete En Layık Olan Kimse Bâbı
1572-)
Bana Ebû't - Tâhir ile Harmeletü'bnü Yahya rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Yezîd'den, o da İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki: Bana Saîd b. El - Müseyyeb ile Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân b. Avf haber verdiler ki onlar da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmişler;: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazının kıraatini bitirip; tekbîr aldığı ve başını kaldırdığı zaman: «Semiallahu limen hamideh. Rabbena ve leke'l-hamd.» (Allah, kendisine hamd edenin hamdını kabul eder. Ey Rabbimiz! Hamd de sana mahsûsdur.) der: sonra ayakta iken şunları okurdu: Velid b. Velid'i, Setemetü'bnü Hisâm'ı, Ayyaş, b. Ebî Rabia'yı ve mü'minlerin zayıf olanlarını kurtar! Yâ Rabbî, Mudar kabilesine olan şiddet ve baskını arttır! Bunu onlara Yûsuf'un kıtlık yılları gibi yap! Allah'ım, Lihyân, Ri'l ve Zekvân ile Allah ve Resûlüne isyan eden Usayye kabilelerine lanet eyle!» "sana bu işde hiç bir vazife düşmez. Yâ Allahü teâlâ onların tevbesini kabul edecek yahut kendilerini azâb eyleyecekdir. Çünkü hakkı ile zâlimler ancak onlardır." Âli İmrân sûresi, âyet: 128. âyet-i kerimesi indirilince bu kunûtdan vazgeçtiğini duyduk.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1573-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Amrü'n - Nâkıd da rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize İbn Uyeyne, Zûhrî'den, o da Saîd b. El -Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen: yılları onlara Yûsuf'un yılları gibi yap!» cümlesine kadar rivâyet etti. Sonunu söylemedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1574-)
Bize Muhammed b. Mihrân Er - Râzî rivâyet etti. ki) ; Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti. ki): Bize Evzâi, Yahya b. Ebî Kesîr'den, o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet etti. Ebû Seleme ile arkadaşlarına da Ebû Hüreyre rivâyet etmiş ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay müddetle, bir namazda rükû'dan sonra kunût yapmış: hu limen hamideh» dediği vakit (yaptığı) kunût'un da: Velîd b. Velîd-i kurtar! Allah'ım, Selemetü'bnü Hişâm'ı kurtar! Allah'ım, Ayyaş b. Ebî Rabîa'yı kurtar! Allah'ım, mü'minlerin zayıf o-lanlarını kurtar! Allah'ım, Mudar kabilesi üzerine olan şiddet ve baskını arttır! Allah'ım, bunu onların üzerine Yûsuf'un kıtlık yılları gibi yap!» derdi. Hüreyre ki: Bir müddet sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu duayı bıraktığını gördüm. Ve: «Zannederim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunların lehine duayı da bıraktı.» dedim. Onları görmüyormusun hep gittiler... denildi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1575-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Hüseyin b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize Şeybân, Yahya'dan, o da Ebû Seleme'den naklen rivâyet etti. Ebû Seleme'ye de, Ebû Hüreyre haber vermiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yatsı namazını kılarken «semia'llâhu Hmen hamîdeh» dediği zaman arkasından, secdeye gitmezden önce: Ayyaş b. Ebî Rabîa'yı kurtar!..» dermiş. Sonra râvî, Evzâî'-nin hadîsi gibi rivâyetdev bulunarak: «Yusuf'un kıtlık yılları gibi.» irâdesine kadar varmış; ondan sonrasını zikretmemiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1576-)
Bize Muhammed b. El - Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. ki): Bana babam, Yahya b. Ebî Kesîr'den rivâyet etti. ki: Bize Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân rivâyet etti. O da Ebû Hüreyreyi şöyle derken işitmiş: «Vallahi ben sizi behemehal Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in namazına yaklaştıracağım!» Hüreyre öğle, yatsı ve sabah namazlarında kunût okur; mü'minlere duâ, kâfirlere lanet edermiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1577-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki: Mâlik'e, İshak b. Abdillâh b. Ebî Tâlha'dan dinlediğim, onun da Enes b. Mâlik'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Enes ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bi'r-i Maûne ricalini öldürenler aleyhine otuz sabah beddua etti. (Bu meyânda) Ri'l, Zekvân ve Lihyân ile Allah ve Resûlüne isyan eden Usayye kabilelerine bedduada bulunuyordu. ki: «Bi'r-i Maûne'de öldürülen zevat hakkında Allah azze ve celle, Kur'ân indirdi. Biz, onu bilâhare nesh edilinceye kadar (kavmi-. mize haber verin ki, Biz Rabbimize kavuştuk. O bizden razı oldu; biz de ondan razı olduk.) diye okuduk durduk.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1578-)
Bana Amrü'n - Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler, ki: Bize İsmâil, Eyyûb'dan, o da Muhammed'den naklen rivâyet etti. Muhammed Şöyle dedi: «Enes'e: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazında hiç kunut okudumu?» dedim, Enes': Evet, rükû’dan sonra bir kaç zaman!..» cevâbını verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1579-)
Bana Ubeydullah b. Muâz El - Anberi ile Ebû Küreyb, İshâk b. İbrahim ve Muhammed b. Abdil'a'lâ rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müâz'ındır. ki): Bize Mu'temir b. Süleyman, babasından, o da Ebû Miclez'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. (Enes şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay sabah namazında rükû'dan sonra kunût yaptı. Ri'l, ve Zekvân kabileleri aleyhine beddua ediyor ve: Allah ve Resûlüne isyan etti.» diyordu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1580-)
Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Behz b. Esed rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti. ki): Bize, Ene,s b. Şîrîn, Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay müddetle sabah namazında rükû'dan sonra kunût yapmış; Benî Usayye'ye beddua etmişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1581-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû Muâviye, Âsım'dan, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Dedi ki TEnes'e, Kunût'un rükû'dan öncemi, sonra mı olduğunu sordum; Enes: Rükû'dan önce idi... cevâbını verdi. Ben: Bâzı insanlar -Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rükû'dan sonra kunût yaptığını söylüyorlar da...» dedim. Bunun üzerine Enes: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak bir ay kunût yapmışdır. Ashabından Kurrâ' denilen bir takım zevatı Öldüren bâzı kimseler aleyhine beddua ediyordu.» dedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1582-)
Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyâa, Âsım'dan rivâyet etti. ki:-Ben, Enes'i şöyle derken işittim: «Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fin Bi'r-i Maûne vak'asının olduğu gün vurulan yetmiş sahâbîye yandığı kadar hiç bir seriyyeye yanıp yakıldığını görmedim. Onlara Kurrâ' derlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay onların kaatillerine beddua etti durdu.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1583-)
Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Hafs ile İbn Fu-dayl rivâyet ettiler. H. İbn Ebî Ömer de rivâyet etti, ki): Bize Mervân rivâyet etti. Bunlar hep birden Âsım'dan, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadisi biribirinden ziyâdeli olarak rivâyet etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1584-)
Bize Amrü'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Esved b. Amir rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ay kunût yapmış Allah ve Resûlüne isyan eden Ri'l, Zekvân ve Usayye kabilelerine bedduada bulunmuşdur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1585-)
Bize Amrü'n-Nâkıd rivâyet etti. ki): Bize Esved b. Amir rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Mûsâ b. Enes'den, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin benzerini haber verdi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1586-)
Bize Muhammed b. El - Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân rivâyet etti. (Dt-di ki): Bize Hişâm, Katâde'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) arap kabilelerinden Bazıları aleyhine bir ay kunûtda bulunmuş, sonra bunu terketmiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1587-)
Bize Muhammed b. El - Müsennâ ile İbn' Beşşâr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Amr b. Murra'dan rivâyet etti. ki: Ben İbn Ebî Leylâ'dan dinledim. ki: Bize Berâ' b. Âzib rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah ve akşam namazlarında kunût yaparmış.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1588-)
Bize İbn NÜmeyr rivâyet etti. ki) ; Bize, babam rivâyet etti. ki): Bize Sü'fyân, Amr b. Murra'dan, o da Abdurrahmân b. Ebî Leylâ'dan, o da Berâ'dan, naklen rivâyet etti. Berâ': «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah ve akşam namazlarında kunût yaptı.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1589-)
Bana Ebû't - Tâhir Ahmed b. Amr b. Şerh El. Mısrî rivâyet etti. ki: Bize İbn Vehb, Leys'den, o da İmrân b. Ebî Enes'den, o da Hanzaletü'bnü Alî'den, o da Hufâf b. îmâ' El - Gifârî'den naklen rivâyet etti. Hufâf Şöyle dedi: Bir namazda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Rabbî! Benû Lihyân, Ri'l, Zekvân ile Allah ve Resûlüne isyan eden Usayye'ye lanet et. Gıffâr'a Allah mağfiret eylesin! Eslem'e de Allah selâmet versin!» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1590-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. İbn Eyyûb dedi ki: Bize İsmail rivâyet etti. ki: Bana, Muhammed —ki İbn Amr'dır.— Hâlid b. Abdillâh b. Harmele’den, o da Haris b. Hufâf'dan naklen haber verdi ki; Haris şöyle dedi: Hufâf b. îmâ' dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) rükû' etti, sonra başını kaldırarak: Allah mağfiret eylesin! Eslem'e de Allah selâmet versin! Usayye ise Allah ve Resûlüne isyan etmişdır. Yâ Rabbî! Benû Lihyân'a lanet eyle! Ri'l ile Zekvân'a da lanet eyle!» dedi. Sonra secdeye kapandı. «Kâfirlere lanet işte bu yüzden meşru' kılındı.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1591-)
Bize Yahya b. Eyyûb rivâyet etti. ki): Bize İsmail rivâyet etti. ki: Bana, bu hadîsi Abdurrahmân b. Harmele, Hanzaletü'bnü b. Eska'dan, o da Hufâf b. îmâ'dan naklen yukarıki hadîs gibi habeı verdi. Yalnız o: «Kâfirlere lanet işte bu yüzden meşru' kılındı.» demedi.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Müslümanların Başına Bir Musibet Geldiği Zaman Bütün Namazlarda Kunut Yapmanın Müstehab Oluşu Bâbı
1592-)
Bana Harmeletü'bnü Yahya Et - Tücîbî rivâyet etti. ki): Bize İbna Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb’dan. o da Saîd b. El-Müseyyeb’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber gazasından döri; düğü vakit bir gece yürümüş. Nihayet uyku basarak istirahat için mola. vermiş ve Bilâl'e: bizim İçin geceyi gözet» buyurmuşlar. Bilâl, kendisine takdir edildiği kadar nafile namaz kılmış, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashabı uyumuşlar. Sabah yaklaşınca Bilâl fecr'in doğacağı tarafa doğru dönerek hayvanına dayanmış ve hayvanına dayalı olduğu hâlde uyuya kalmış. Tâ güneş yüzlerine vuruncaya kadar ne Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne Bilâl, ne de Sahâbe'den hiçbiri uyanmamışlar. Neticede ilk uyanan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olmuş. telâşa kapılarak: Bilâl!» diye seslenmiş. Bilâl: Annem babam sana feda olsun Yâ Resûlallah! Senin nefsini tutan Allah; benim nefsimi de tuttu.» demiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): çekin!» emrini vermiş. Ashâb, biraz develerini çekerek ilerlemişler. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) abdest almış ve Bilâl'a emrederek namaz için ikaamet getirtmiş. Müteakiben ashabına sabah namazını kıldırmış. Namazı kaza edince şöyle buyurmuşlar: kim namazını unutursa, onu hatırladığı zaman kılıversin! Çünkü Allah, "beni anman için namaz kıl"» Sûre-î Tâhâ, âyet 14. buyurdu. Yûnus: «İbn Şihâb, bu âyeti syi şeklinde okurdu.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1593-)
Bana Muhammed b. Hatim ile Ya'kûb b. İbrahim' Ed-Devrakî; ikisi birden Yahya'dan rivâyet ettiler. İbn Hatim dedi ki: Bize Yahya b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize yezîd b. Keysân rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâzim, Ebû Hüreyre'den rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: «Nebiyyullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber mola verdik. Fakat güneş doğuncaya kadar uyanamadık. Uyandığımızda Peygamber hayvanının başını tutarak yürüsün! Çünkü burası öyle bir yer ki yanımıza burada şeytan geldi.» buyurdular. Hüreyre diyor ki: Bİz hemen dediğini yaptık, sonra su isteyerek abdest aldı. Sonra iki rek'ât namaz kıldı.» Ya'kûb: «İki secde namaz kıldı; sonra namaz için îkaamet getirildi. Ve sabah namazını kıldırdı.» demiş. şerif uyku hâdisesinin Hayber gazasından dönerken vukûbulduğunu beyân etmektedir. Bazıları döndükleri gazanın Hayber değil Huneyn olduğunu iddia etmişlerse de gerek Ebû Amr İbn Abdil-Berr ile Bâcî'nin, gerekse Kâdi İyâz ve diğer hadîs ulemâsının beyânlarına' göre doğrusu Hayber'dir. Huneyn rivâyeti garîp ve zayıfdır. Kâdi İyâz, Siyer ulemâsının kavli de bu olduğunu kaydettikden sonra: «Doğrusu da budur.» demişdir. hadîsde zikri geçen uykunun bir veya iki defa vukûbulduğu hususunda ihtilâf etmişlerdir. Hadîslerin zahirine bakılırsa ayrı ayrı iki defa vâki olmuşdur. Uyuklamak; demekdir. Bâzılarına göre uykudur. Mola verdi; demekdir. Yolcuların sabaha karşı uyku ve istirahat için bir yere inmelerine araplar «ta'ris» derler. Cumhûr'un kavli budur. Ebû Zeyd'e göre ise, gece olsun, gündüz olsun istirahat için bir yerde mola vermeye ta'rîs denilir. hadîsi Buhârî »Mevâkîtu's - Salât» bahsinde tahrîc etmişdir. Onun rivâyetinde istirahatı ashâb-ı kirâm'ın istedikleri, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: namaza kalkarmyacağınızdan korkarım!» buyurduğu; Hazret-i Bilâl’in: «Ben, sizi uyandırırım.» dediği zikredilmektedir. Demek ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) evvelâ ihtiyatla hareket etmek istemiş fakat ashabının istirahata son derece muhtaç olduklarını görünce Hazret-i Bilâl’in sözüne îtimâd ederek; orada istirahata razı olmuşdur. Bu hadîsi Ebû Dâvûd «Namaz» bahsinde; Neşâî «Namaz» ve «Tefsir» bahislerinde tahrîc etmişlerdir. Korktu demekdir. Burada ondan murâd Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in endişesini beyândır. Bâzılarına göre düşmanın takibinden endîşe etmişdir. Diğer Bazıları: «namaz vaktinin geçmesi ile günâha girmiş olmakdan endîşe etmişdir. Çünkü musibet ânında ne şekilde hareket edeceklerine dâir henüz bir hüküm nâzil olmamışdı.» demişlerdir. Bir takımları buradaki telâşın, namaza şitâb etmekden ibaret olduğunu söylemişlerdir. buradaki rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Yâ'Bilâl!» dediği bildiriliyor. Kâdi İyâz’ın rivâyetine göre ulemâdan Bazıları kelimeyi yani «Bilâl nerede?» şeklinde rivâyet etmişlerdir. Buhârî'nin rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-iBilâl’a: «Söylediğin söz nerede kaldı. Yâ Bilâl?» demişdir. Bundan murâd: «Hani sizi uyandırırım diye söz vermişdin. Sözünü niye yerine getirmedin?» demekdir. Buhârî'nin rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu suâline Bilâl (radıyallahü anh) «Bu derece uykum geldiğini hiç görmüş değilim.» diye cevap vermişdir. Kitabımızın rivâyetinde Hazret-i Bilâl'in: «Annem babam sana feda olsun Ya Resûlallah! Senin nefsini tutan Allah, benim nefsimi de tuttu.» dediği bildiriliyor. Hazret-i Bilâl bu sözle Özür dilemek istemişdir. Buhârî'nin rivâyetinde ise Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): . ki Allah dilediği vakit sizin ruhlarınızı kabzeder; dilediği vakit de ruhlarınızı, size iade eyler.» buyurmuşdur. Ulemâ, bu rivâyet-lerdeki rûh ve nefis'den ne murâd edildiğini tâyin Bâbında ihtilâf etmişlerdir. göre ikisi bir mânâya delâlet eder. Bunlardan murâd ha-yatdır. Bazıları da: «Cisme tevdî edilen lâtif bir cisimdir. Bu cisim cesette bulundukça Allahü teâlâ, o cesette hayatı halk edegelmişdir; insan, hayâtla dirilir. Ve cesetle rûh'dan mürekkepdir. Nefis ise bir şey'in kendisi ve vücûdu demekdir.» mutâleasında bulunmuşlardır. «Nefiş'den murâd; kandır.» diyenler de vardır. Yalnız hadîsi bu mânâya hamletmeye imkân yokdur. takımları: «Ruh, hakikati bilinmeyen bir meçhuldür.» derler. Bu husûsda ulemâdan üçyüz kavil nakledildiği söylenir. göre ruhu, hayât mânâsına almak da doğru değildir. Ona göre «Ruh hakikati bilinmiyen bir meçhuldür.» demek, en doğru bir ha-reketdir. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Rûh çıkınca insan ölür; burada ise, rûh'un alınması tâbiri uyuyanlar hakkında söylenilmişdir? Burada rûh'un kabzedilmesinden murâd: bedenin, dışından alâkasını kesmesidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sözü Teâlâ Hazretlerinin ânında rûh'ları kabzeden; uyku hâlinde ölmemiş olanları da kabzeden hep Allah'dir.» âyet-i kerîmesi gibidir. Ölüm: Rûh'un hem zahiren; hem de bâtmen beden'le alâkasını kesmesidir. da hatıra gelebilir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): gözlerim uyur, ama kalbim uyumaz.» buyurduğu hâlde acaba o sabah namazında neden uyuyup kalmışdır? Nevevî bu suâle iki vecîhle cevap verildiğini söylüyor. Meşhur olan veçhe göre o hadîs ile, buradaki hâdise arasında münâfât yokdur. Zîra kalp ancak elem gibi kendisine teallûk eden hissî şey'leri anlar. Göze teallûk eden fecr'in doğması gibi şey'leri anlamaz; onlar, ancak gözle anlaşılır. Hâlbuki bu vak'ada kalp uyanık bile olsa, göz uyumuşdur. veçhe göre cevap şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in iki hâli vardır. Bu hâllerin birinde kalp uyur, diğerinde uyumaz. O geceki uyku vak'ası, kalbin uyuduğu zamana tesadüf etmişdir. bu ikinci vecih zayıfdır; Mu'temed olan birinci vecihdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1594-)
Bize Şeybân b. Ferrûh rivâyet etti. ki): Bize Süleyman (yani İbn'l-Mugîra) rivâyet etti. ki): Bize Sabit, Abdullah b. Rabâh'dan, o da Ebû Katâde'den naklen rivâyet etti. Ebû Katâde şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize hutbe okuyarak şöyle buyurdular: ki sizler bu gün öğleden sonra ve bu gece yürüyecek ve inşallah yârın suya varacaksınız.» üzerine halk, kimse kimseye bakmadan yola revân oldular. Katâde ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ben yanıbaşında olduğum hâlde yoluna devam ederken gece yarısı oldu. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyukladı. Ve hayvanının üzerinden yanladı. Ben derhâl yetişerek, kendisini uyandırmadan hayvanının üzerinde dimdik oturuncaya kadar doğrulttum. Sonra yine yoluna devam etti. Gecenin çoğu gidince hayvanının üzerinden bir daha yanladı. Ben yine kendisini hiç uyandırmadan, hayvanının üzerinde iyice i'tidâl kesbedinceye kadar doğrulttum. Sonra tekrar yürüdü. Seher vaktinin sonu gelince öyle bir yanladı ki bu evvelkilerden daha şiddetli oldu. Hattâ nerdeyse düşüyordu. Ben, hemen yanına vararak, kendisini doğrulttum. Bunun üzerine başını kaldırarak: o?» dedi. Ben: Ebû Katâde,.. dedim. benimle beraber yürüyüşün ne zamandan beridir?» diye sordu. Bu geceden beri yürüyüşüm bu şekilde devam etmektedir... cevâbını verdim. koruduğundan dolayı Allah da seni korusun!» buyurdular. Sonra şunu ilâve ettiler: gözünden kaybolduk mu dersin? Hiçbir kimse görebiliyormusun?» Ben: İşte bir süvari!., dedim. Sonra: İşte bir daha!., dedim. Nihayet toplanarak yedi kişilik bir kâfile olduk. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yoldan saparak uyumak için başını (yastığa) koydu. Sonra: namazımızı geciktirmeyin!» buyurdu. Ama ilk uyanan da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oldu. Güneş, sırtına vurmuşdu. Biz, telâşla kalktık, sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): emrini verdi. Derhâl hayvanlarımıza binerek yola revân olduk. Güneş iyice yükselince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Hayvanından) indi ve yanımda bulunan, içinde de biraz su olan bir su kabını istedi. Ve ondan hafif bir abdest aldı. Kap'da bir parça su da kaldı. Sonra Ebû Katâde'ye: kabını bizim için muhafaza et! Az sonra onun için bir haber çıkacak!» buyurdular. Sonra Bilâl namaz için ezan okudu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki rek'ât namaz kıldı. Daha sonra sabah namazını kıldırdı, (yani) hergün yaptığı gibi yaptı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (hayvanına) bindi, onunla beraber biz de (hayvanlarımıza) bindik. Ve: Acaba namazımızda yaptığımız bu kusurumuzun keffâreti ne olacak? diye birbirimize fısıldaşmaya başladık. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): edin! Sizin için, bende bir Örnek vardır.» buyurdu. Daha sonra: edin! ki uyku (sebebi ile namaz kaçırmak) da bir taksir yoktur. Taksir ancak başka namazın vakti gelinceye kadar namazını kılmayan kimsede vardır. Binaenaleyh bu uyuyup kalma işini kim yaparsa uyandığı zaman, o namazı kılıversin! Ertesi gün ise, o namazı vaktinde kılsın!» buyurdu; şunu da ilâve etti: ne yaptıklarını zannedersiniz? Cemâat, Peygamberlerini kaybederek sabahladılar Ebû Bekir'le, Ömer: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizden sonra gelmektedir, o sizi arkada bırakamaz... demişlerdir. Başkaları ise: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizin önünüzdedir... demişlerdir. Eğer Ebû Bekir ile Ömer'e itaat ederlerse doğru yolu bulurlar.» suretle cemâatin yanına gündüz ilerlediği, ve her şey kızıştığı zaman vardık. Cemâat: Ya Resûlallah! Helâk olduk; susadık! diyorlardı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): helâk yokdur!» buyurdu. Sonra: küçük bardağımı getirin!» . dedi. Su kabını da istedi. Artık Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) döküyor, Ebû Katâde de cemaata su veriyordu. Halk kabın içinde su olduğunu görür görmez kabın üzerine yığıldılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): takının! Hepiniz suya kanacaksınız!» dedi. Ashâb hemen onun dediğini yaptılar. Katâde diyor ki) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dökmeye, ben de cemaata su vermeye devam ettik. Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ikimizden başka kimse kalmayınca suyu dökerek bana dedi. Ben: Sen içmedikçe, ben içemem Ya Resûlallah!.. dedim. ki bir kavmin sakisi suyu en son içendir.» buyurdu. Bunun üzerine, ben içtim; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de içti. Artık cemâat, kanmış ve müsterih olarak suya geldiler. b. Rabâh Şöyle dedi: «Ben, bu hadîsi (Küfedeki) mescid-i cami'de rivâyet ediyordum, birden Imrân b. Huseyn (ileriye atılarak): «Ey delikanlı! Nasıl rivâyet ettiğine dikkat et! Çünkü o geceki kâfileden biri de ben'im.» dedi. Ben: O hâlde bu hadîsi, sen daha iyi bilirsin!., dedim. Imrân: Sen kimlerdensin? dedi. Ensâr'damm... cevâbını verdim. Imrân: Anlat! Çünkü siz hadîsinizi daha iyi bilirsiniz, dedi. Artık ben de cemaata hadîsi rivâyet ettim. Bunun üzerine Imrân: Vallahi ben, o gece oradaydım. Amma bu hadîsi, senin gibi belleyen hiç bir kimse duymadım.» dedi. uyukladı demekdir. Uyuklamaya araplar «Nuâs» derler ki: «Beyin tarafından inip; gözleri örten, kalbe vâsıl olamıyan lâtîf bir yel'dir.» diye tarif olunur. Yine ayni şekilde beyinden gelip; kalbe vâsıl olursa, ona «Nevm» yani uyku derler. Uyuklamak abdesti bozmaz. Abdesti bozan, uykudur. bâbda, ulemânın neler söylediklerini yerinde görmüşdük. Abdest almaya mahsûs, küçük kap'dır. Hadîs-i şerifde bu kelimeden az sonra denilmektedir. Mezkûr cümlenin; hakîki mânâsı: «Ondan abdest derecesine varmayan bir abdest aldı.» demekdir. Ancak cümleden mecaz mânâsı ile hafiflik kasdedilmiş yani abdest uzuvlarını tertemiz yıkamakla beraber hafif bir abdest aldı; denilmek istenilmişdir. Kâdi İyâz bâzı üstadlarının: «Bu, cümleden murâd: Abdest aldı amma suyla taharetlenmedi. Tahareti taşlarla yaptı; demekdir.» mutâleasında bulunduklarını nakleder. Fakat Nevevî bu mutâleanın yalnış olduğunu söylemişdir. Doğrusu birinci kavildir. Bir kişiyi kandıramıyacak kadar az su alan küçük kadehdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1595-)
Bize Ahmed b. Saîd b. Sahr Ed-Dârimî rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Abdilmecîd rivâyet etti. ki): Bize Selm b. Zerîr El-Urâridî rivâyet etti. ki: Ben Ebû Raca' El-Utâ-ridî'yi, Imrân b. Husayn'dan naklen rivâyet ederken dinledim. Imrân, Şöyle dedi: yolculuğunda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber idim. Bütün gece yürüdük. Sabah yaklaşınca biraz mola verdik. Derken tâ güneş doğuncaya kadar uyuya kalmışız. İçimizden ilk uyanan, Ebû Bekir oldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) uyuduğu vakit, kendiliğinden uyanmadıkça, biz kendisini uyandırmazdık. Sonra Ömer uyandı ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında durarak yüksek sesle tekbîr almaya başladı. Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandı. Başını kaldırarak, güneşin doğmuş olduğunu görünce: revân olun!» buyurdu. Ve bizi hareket ettirdi. Güneş, beyazlaşınca, konakladı ve bize sabah namazını kıldırdı. Bu sırada cemâatdan, bir adam ayrılarak bizimle beraber namaz kılmadı. Namazdan çıkınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: Fülan! Bizimle beraber namaz kılmakdan seni ne men etti?» diye sordu. O zât: Yâ Nebîyyallah! Cünub olmuşum, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona (teyemmümü) emretti, o da toprakla teyemmüm ederek namazını kıldı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni yanındaki birkaç kişilik kâfileyle beraber acele su aramaya gönderdi. Adamakıllı susamişdık. Yolda giderken birdenbire, (devesi üzerinde) ayaklarını iki su tulumu arasına salarak oturmuş bir kadına rastladık. Ve ona: su nerede? diye sorduk. Kadın: Heyhat!.. Heykât!.. Size, su yok!., dedi. Senin ailen ile suyun arasında ne kadar mesafe var? dedik. Bir gün bir gecelik yol!..» cevâbını verdi. Biz: Yürü takalım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna!., dedik. Kadın: Resûlüllah, kim oluyor? dedi. Biz, kadını kendi hâline bırakmıya-rak götürdük ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna çıkardık. Efendimiz, ona sordu. Kadın bize haber verdiği gibi ona da haber verdi. Kendisinin yetim sahibi olduğunu; birkaç yetim çocuğu bulunduğunu da söyledi. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun devesinin çöktürülmesini emir buyurdu. Hemen deveyi çökerttiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tulumların üst kısımlarındaki ağızlarına su püskürdü; sonra kadının devesini kaldırdı. Biz kanıncaya kadar su içtik. Topumuz, kırk susamış adamdık. Yanımızdaki bütün tulum ve su kaplarını doldurduk; (cünup olan) arkadaşımızı da yıkadık. Ancak hiç bir deveye su vermedik. Halbuki onlar (yani kadının su tulumları) patlayacak derecede su ile doluydular. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına: ne varsa getirin!» buyurdular. Artık kadına kimi (ekmek) parça (sı) kimi kuru hurma (olmak üzere bir hayli yiyecek) topladık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadına verlimek üzere bunları, bir bohçaya sardı. Ve ona: git de bunları çotuğuna çocuğuna yedir! Bilmiş ol ki biz, senin suyundan hiçbir şey eksiltmedik.» dedi. Kadın ailesi nezdine varınca şunları söylemiş: Vallahi ben insanların en sihirbazına rastladım. Yahut da o zât hakîkaten dediği gibi Peygamberedir. Şöyle ve şöyle işler yaptı...» bu kadın sebebi ile Allah onun obasına hidâyet vermiş. Hem kadın hem de kabilesi Müslüman olmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1596-)
Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzali rivâyet etti. ki): Biz. Nadr b. Şümeyl haber verdi. ki): Bize Bedevi Avf b. Ebî Cemile Ebû Raca' El-Utâridi'den, o da Imrân b. Husayn'dan naklen rivâyet etti. Imrân şunları söylemiş: bir seferde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber bulunduk. Bir gece yürüdük; gecenin sonu gelnice tan yerinden az önce Öyle bir uykuya daldık ki; yolcu için ondan daha tatlı uyku olamaz. Bizi ancak güneşin sıcağı uyandırdı...» Râvî hadîsi Selnı b. Zerîr hadîsi gibi rivâyet etmiş (tabiî biraz) ziyâde ve noksan yapmış. (Meselâ) bu hadîsde râvî: b. Hattâb, uyandığında cemâatin başına geleni görünce hemen tekbîr aldı. Tekbîr alırken sesini de yükseltti. Ömer, gür sesli ve celâ-detli bir zât idi. Nihayet onun tekhir sesinin şiddetinden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyandı, o uyanınca ashâb başlarına geleni kendisine şikâyet ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yok. Yola revân olun!» buyurdular.» diyerek hadîsi hikâye etmişdir. hadîsi Buhârî «Teyemmüm» ve «Kitâbü'l - Menâkıb» de; Ebû Dâvûd dahi ayni bahisde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. muhtelif rivâyetlerindeki lâfızları biribirinden farklıdır. Meselâ kitabımızın rivâyetinde Hazret-i Imrân: «Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beni yanındaki kâfile ile birlikde acele su aramaya gönderdi...» demektedir. Buhârî'nin rivâyetinde ise: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) konakladı ve Fülân ile Alî'yi çağırarak: Gidin su arayın! buyurdu.» demişdir. seferin, hangi sefer olduğunu tâyin hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Müslim'de Hayber gazası olduğu bildirilmektedir. Fakat Ebû Dâvûd'un rivâyet ettiği İbn Mes'ûd hadîsinde, seferin Hudeybiye vak'asına âid olduğu; Abdürrazzâk'ın rivâyet ettiği Atâ b. Yesâr hadîsinde Tebûk; İmâm Mâlik'in «El-Muvat-ta'» da Zeyd b. Eşlem'den mürsel olarak rivâyet ettiği bir ha-disde, geceleyin Mekke yolunda; yine Ebû Dâvûd'un bir rivâyetinde «Ceyşü'l-Ümerâ» gazasına âid olduğu bildirilmektedir. Bu sebeple kıssanın birkaç defa vâki olduğunu söyliyenler bulunmuşdur. uykudan ilk uyanan zâtın Hazret-i Ebû Bekir olduğu, sonra Ömer (radıyallahü anh)’ın uyandığı bildiriliyor. Başka rivâyetlerde bunların dört kişi olduğu. Hazret-i Ebû Raca'nin bunları isimleri ile saydığı fakat râvî Avf b. Cemile'nin adlarını unuttuğu bildiriliyor. Ulemâdan Bazıları ikinci ve üçüncü olarak uyananı ihtimâl İle tâyin etmişler ve; «ikinci olarak uyanan Imrân b. Husayn (radıyallahü anh) üçüncü de onunla birlikde su aramaya gönderilen Zû Mahber olsa gerekdir.» demişlerdir. Bekir İbn’l-Arabî'ye göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in seferde uyuması üç defa vukûubulmuşdur. Bunların birinde Ebû Bekir, ile Ömer (radıyallahü anhûma) bulunmamışlardır. İkincisinde her ikisi beraber bulunmuş; üçüncüsünde yalnız Ebû Bekir bulunmuşdur. Âdî tulumdan daha büyük olan su tulumudur. beyânına göre ashâb-ı kirâm'ın, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i uyandırmakdan çekinmeleri, uyurken, kendisine Vahy gelmesi ihtimâline mebnîdir. Bu gün herhangi bir müslüman namazın vaktini geçirmek derecede uyuyup kalsa, uyandırılır. bir takım suâller hatıra gelebilir. Şöyle ki:
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1597-)
Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Harb haber verdi. ki): Bize Hammâd b. Seleme, Humeyd'den, o da Bekr b. Abdillâh'dan o da Abdullah b. Rabâh'dan, o da Ebû Katâde'den naklen rivâyet etti. Ebû Katâde şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seferde olur da geceleyin istirahat molası verirse sağ yanına yatardı. Sabahdan az önce mola verirse kollarını diker, başını avucunım üstüne koyardı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1598-)
Bize Heddâb b. Hâlid rivâyet etti. ki): Bize Hemmâm rivâyet etti. ki): Bize Katâde, Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim, bir namazı unutursa, onu hatırladığı zaman kilıversin. O namazın bundan başka keffâreti yoktur.» buyurmuşlar. «Beni anmak İçin namazı ikaamet et!» âyetini okumuş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1599-)
Bize bu hadîsi Yahyâ b. Yahya ile Saîd b. Mansûr ve Kuteybe-tü'bnü Saîd dahi topdan Ebû Avâne'den, o da Katâde'den, o da Enes’den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ettiler. Amma râvî (burada): «O namazın bundan başka keffâretı yokdur.» cümlesini zikretmemişdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1600-)
Bize Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdülâ'lâ rivâyet etti. ki): Bize Saîd, Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim bir namazı unutur yahut (onu kılmadan) uyur kalırsa, o namazın keffâreri, hatırladığı zaman onu kılmakdır.» buyurdular.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1601-)
Bize Nasr b. Aliy El-Cehdamî dahi rivâyet etti. ki): Bana, babam rivâyet etti. ki) ; Bana el-Müsennâ, Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: namazını kılmadan uyur yahut gaflete dalar da unutursa, onu hatırladığı vakit kılıversin! Zîra Allah (namazı, beni hatırlamak için kıl)» buyuruyor. hadîsini Buhârî «Mevâkîtu's-Salât» bahsinde Ebû Dâvûd ile Nesâî dahi «Kitâbu's-Salât» da tahrîc etmişlerdir. Rivâyetler arasında az çok lâfız değişiklikleri vardır. hadîsde: kim bir namazı unutursa; onu hatırladığı vakit kılıversin!» göre kazanın namaz hâtıra geldiği an yapılması iktizâ eder. Hâlbuki kaza mes'elesi bilittifâk rtıüvessa' farzlardandır. Yani kaza için vakit genişdir. Ne zaman istenirse, o zaman yapılır; denilirse; bu suâle şöyle cevap verilir: Mezkûr cümlenin mânâsı: kazaya namazı olduğunu hatırlar da, bu hatırlama bir müddet devam eder; o esnada kaza namazını kılarsa, o kimse için «Hatırladığı anda, namazını kıldı,» denilebilir. Hatırına geldiği an, hemen kılması lâzım değildir. suâle şöyle de cevâp verilmişıir: «İzâ» kelimesi, şart mânâsı ifâde eder. Şart'ın cezası derhâl lâzım gelmez. Yalnız ceza filcümle şart üzerine terettüp eder. (sallallahü aleyhi ve sellem): namazın, bundan başka kefareti yokdur.» buyurmakla, namazın kazasına işaret etmişdir. Çünkü hatırlandığı zaman kılınacak namaz, kaza namazıdır. Keffâret de günâhı örten şey'den ibâretdir. diyor ki: «Bu sözün iki veçhe ihtimâli vardır. Birinci veçhe göre namazın kazadan başka keffâreti yokdur. İkinci veçhe göre, namazı unutmakdan dolayı bir ceza veya sadaka yahut namazın iki kat kılınması gibi bir şey lâzım gelmez. Unutan yalnız terk ettiği namazı kılar.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Mescidler Ve Namaz Kılınan...
Konu: Geçmiş Namazların Kazası Ve Alelacele Kazanın Müstehab Oluşu Bâbı
1602-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Salih b. Keysan'dan dinlediğim, onun da Urvetü'hnü Zübeyr'den, onun da. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Âişe: hazarda ve seferde ikişer rek'ât olarak farz kılındı. Sonra sefer namazı olduğu gibi bırakıldı; hazar namazına ziyâde yapıldı.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Yolcuların Namazı Ve Bu Namazın Kısaltılması Bâbı
1602-)
Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Salih b. Keysan'dan dinlediğim, onun da Urvetü'hnü Zübeyr'den, onun da. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişe'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Âişe: hazarda ve seferde ikişer rek'ât olarak farz kılındı. Sonra sefer namazı olduğu gibi bırakıldı; hazar namazına ziyâde yapıldı.» demiş.
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Minada Namazı Kasretme Bâbı
1603-)
Bana Ebû't-Tâhir ile Harmeletü'bnü Yahya da rivâyet ettiler. (Dediler ki):,Bize İbn Vehb, Yûnus'dan, o da İbn Şîhâb'dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Urvetü'bnü Zübeyr, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişeden naklen rivâyet etti ki, Âişe şöyle dedi: namazı farz kıldığı zaman ikişer rek'ât farz kıldı. Sonra hazarda, onu tamamladı. Sefer namazı İse ilk defa farz kılındığı şekilde bırakıldı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Yolcuların Namazı Ve Bu Namazın Kısaltılması Bâbı
1603-)
Bana Ebû't-Tâhir ile Harmeletü'bnü Yahya da rivâyet ettiler. (Dediler ki):,Bize İbn Vehb, Yûnus'dan, o da İbn Şîhâb'dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Urvetü'bnü Zübeyr, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Âişeden naklen rivâyet etti ki, Âişe şöyle dedi: namazı farz kıldığı zaman ikişer rek'ât farz kıldı. Sonra hazarda, onu tamamladı. Sefer namazı İse ilk defa farz kılındığı şekilde bırakıldı.»
Kaynak: Sahîh-i Müslim, Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Minada Namazı Kasretme Bâbı