Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

3714-) Bize Muhammedu'bnü'l-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdülvehhâb yani İbn Abdilmecîd es-Sekafî rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Vehb b. Keysân'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir gazaya çıktım. beni geri bıraktı. Derken yanıma Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek bana: Câbir!» diye seslendi. Efendim, dedim. hâldesin?» dedi. Devem beni geri bıraktı ve bîtâb düştü de arkada kaldım; cevâbını verdim. Bunun üzerine hayvanından inerek bastonu ile devemi çekti. Sonra (bana): dedi. Ben de bindim, Yemin olsun hayvanım Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in devesini geçmesin diye onu durdurmağa çalıştığımı bilirim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; mi?» diye sordu. Evet, cevâbını verdim. mi aldın, dul mu?» dedi. Bu! aldıran, dedim. olsaydın ya! Sen onunla, o seninle oynaşırdınız!» buyurdular. Benim kız kardeşlerim vardır. Bu sebeple onları toplayıp başlarını tarayacak, kendilerine bakacak bir kadınla evlenmek istedim; dedim. et! işte geliyorsun! Evine vardığında cima' etmeye bak, cima' etmeye!» buyurdu. Sonra: satıyor musun?» diye sordu. Evet, dedim. Onu bir okıyye mukabilinde benden satın aldı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Medine'ye) geldi. Ben ertesi gün geldim. Az sonra mescide geldim; ve onu mescidin kapısında buldum. mİ geldin?» diye sordu. Evet, dedim. ise deveni bırak da gir iki rek'at namaz kıl!» buyurdular. Hemen içeri girerek namaz kıldım. Sonra döndüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bilâl'a benim için bir okıyye tartmasını emir buyurdu. Bilâl de dolu dolu tarttı. Ben oradan çekildim. Uzaklaştığım vakit: Câbir'i çağır!» emrini vermiş. Beni çağırdılar. (İçimden) şimdi deveyi bana iade edecek, dedim. Bu hayvan kadar kendisinden hoşlanmadığım hiç bir şey yoktu. deveni! Parası da senîn olsun!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Bakire İle Evlenmenin Müstehab Oluşu Bâbı
3715-) Bize Muhammed b. Abdilâ'lâ rivâyet etti. (Dedi ki.): Bize Mu'temir rivâyet etti. ki): Ben babamdan işittim. ki): Bize Ebû Nadra, Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir seferde idik. Ben su taşıyan bir devenin üzerinde idim, O da ordunun gerisinde bulunuyordu... diyor ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine çarptığını yahud dürttüğünü söyledi. Zannederim: elindeki fok şeyle dedi. (Ve sözüne devamla) şunları anlattı: Bundan sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) herkesi geçmeğe başladı. Beni çekiştiriyor hatta kendisine mâni' oluyordum. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): deveyi bana şu kadara satar mısın? Allah da seni mağfiret buyursun!» diye sordu. O senindir yâ Nebiyyallah! dedim. (Tekrar): deveyi bana şu kadara satar mısın? Allah da seni mağfiret buyursun!» dedi. O senindir yâ Nebiyyallah! dedim. Bana: «Baban öldükten sonra evlendin mi?» diye sordu. Evet, dedim. mu «Eden, bakire mi?» buyurdu. alsaydın ya! Birbirinizi güldürür; o seninle sen onunla oynaşırdınız!» buyurdular. Nadra ki: Artık bu söz müslümanların diline teşbih oldu: Şöyle şöyle yap! Allah da seni mağfiret buyursun! demeye başladılar. rivâyeti Buhârî «Nikâh», «Büyü'» ve «Şurût» bahislerinde; Ebû Dâvud «Cihâd»da, Nesâî «İşretü'n-Nisâ'»da muhtelif lâfız ve isnadlarla tahrîc etmişlerdir. bâzı rivâyetlerinden Hazret-i Câbir kıssasının Tebûk seferinde geçtiği anlaşılıyor. Râvilerin birçokları bu ciheti mübhem bırakmış; İbn İshâk ise Vehb b. Keysân rivâyetine kat'iyetle kail olmuştur. Bu rivâyete göre vak'a Zâtü'r-Rikaa' gazasında geçmiştir. Aynı rivâyeti Vâkıdi dahi tahrîc etmiştir. Tahâvî'nin rivâyeti de bunu te'yîd etmektedir. Zîrâ vak'anın Mekke yolundan Medine'ye dönerken cereyan ettiğini gösterir. Halbuki Tebûk yolu Mekke yolu ile birleşmez. Onunla birleşen yol Zâtü'r-Rikaa' yoludur. Sühey lî de buna kaildir. Cima' ve akıl mânâlarına gelir. Kelime iki defa tekrar edilerek mansûb okunduğuna göre burada ondan murâd: Yâ igrâ' yahudu tahzîrdir. İgrâ olunca mânâsı: «Cima' etmelisin!» tahzîr kabul edilirse: «Sakın cimâ'dan aciz gösterme!» demek olur; ve her iki veçhe göre çocuk istemeye teşvik sayılır. akıl mânâsı verenlerce bu cümleden murâd: Çocuk doğurmak için akıllı davranmaktır. Câbir'in devesi kızıl renkli bir hayvanmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onu hakîkaten mi yoksa yalnız şeklen mi satın aldığı ihtilaflı olduğu gibi, kıymeti hakkındaki rivâyetler de pek muhteliftir. Müslim'in rivâyetinde bir okıyye mukabilinde denilmiş; Buhârî'nin muhtelif rivâyetlerinde: Bir okıyye, dört dînâr, bir okıyye altın, dört okıyye, beş okıyye, iki yüz dirhem, on dînâr gibi çeşitli kıymetler zikredilmiştir. Ahmed'le Bezzâr’ın rivâyetlerinde ise on üç dinara satın aldığı bildiriliyor. Halbuki nefselemirde fiyat bir olduğu gibi, hadîsin bütün râvileri de sika ve mu'temed zevattır. ihtilâfların sebebi hadîsin mânâ itibariyle rivâyet edilmiş olmasıdır. Mânâ hep birdir. diyor ki: «Râvilerin fiyat mikdârı hususundaki ihtilâfları zarar etmez. Çünkü hadîsin siyakından murâd, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kerem ve tevâzu'unu, ashabına karşı gösterdiği şefkati ve duasının bereketini beyândır. Binâenaleyh bâzı râvilerin fiyat hakkındaki vehminden hadîsin asîmi çürütmek lâzım gelmez.» muhtelif rivâyetlerin arasını şöyle bulmuştur: Hadîste okıyye mutlak olarak zikredilmiş, fakat bir rivâyette «bir okıyye altın» denilerek bundan, murâd ne olduğu bildirilmiştir. Başka bir rivâyette beş okıyye gümüşe sattım denilmiştir. Şu halde satış altınla olmuş; ödeme gümüşle yapılmış demektir. Râvi de hadîsi bir defa satış anındaki fiyatla, başka defa Ödeme zamanındaki fiyatla rivâyet etmiştir. İki yüz dirhem rivâyeti beş okıyyeye uygundur. Çünkü bir okıyye kırk dirhem gümüştür. Dört dînâr da okıyyeye uygundur. O zamanın dirhem ve dinarları muhtelif idi. İhtimal bir okıyye altın dört dînâr ederdi. İki okıyye rivâyetine gelince: Bunların biri hayvanın kıymeti, diğeri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sonradan ihsan ettiği okıyye olabilir. Nitekim bâzı rivâyetlerde: «Bana bir okiyye de fazla verdi» denilmiştir. Bu hadîs «Büyü'» bahsinde görülecektir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Bakire İle Evlenmenin Müstehab Oluşu Bâbı
3716-) Bana Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr el-Hemdânî rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Yezîd rivâyet etti. ki): Bize Hayve rivâyet etti. ki): Bana şurahbîl b. Şerîk haber verdi; o da Ebû Abdirrahmân el-Hubulî'yi, Abdullah b. Amr'dan naklen rivâyette bulunurken işitmiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); bir meta'dir; dünya metâ'ının en hayırlısı ise sâliha kadındır.» buyurmuşlar. hadîsle ondan sonra gelen Bâbın birinci hadîsi «Sahîh-i Müslim»'in bâzı nüshalarında yoktur. Altınla gümüşten maada dünya malı, giyilen ve yere yayılan eşya, kendisiyle biraz faydalanıldıktan sonra çabucak bitip tükenen şey mânâlarına gelir. Burada ondan bu son mânâ kasdedilmiştir. Nitekim bir âyet-i kerîme'de: Sure-i Âl-i îmrân. âyet: 185 hayatı bir aldatma metâından başka bir şey değildir." buyurularak onun değersizliğine işaret olunmuştur. bir metâ'dir» cümlesi bir teşbîh-i beliğdir. Bu vecize ile Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, hayâtı dünyâya mahsus zanneden düşüncesiz materyalistlere ihtarda bulunmakta ve ebedî hüsranlarına işaret buyurmaktadır. Bittabi dünyâlarını âhiretin ebedî hayâtını kazanmak için vesile ittihâz eden bahtiyarlar bundan müstesnadır. Çünkü dünya onlar için aldatıcı değil, bilâkis doğrudan doğruya hedefe götüren bir metâ-ı belâğdır. Nitekim bir hadîs-i şerif de: bir kimse için sâlih mal ne güzel şeydir.» buyuruîmuştur. Sâ-liha kadından murâd: Namuslu, dindar ve terbiyeli olan kadınlardır. bir kadının, hayatı müddetince kocasını ne derece mes'ûd edeceği îzâha muhtaç olmayan bir hakikattir. Evinde huzur ve dirlik bulunmayan bir erkek ne kadar zengin olursa olsun bedbahttır. İşte «dünya metâ'mın en hayırlısı sâliha kadındır» cümlesi bu hakikati nâtıktır. (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerif'de: «Uç şey vardır kir bunlar Âdem oğlunun seâdetinden ma'dûttur: Sâliha kadın, elverişli mesken ve iyi hayvan. Yine üç şey vardır ki, bunlar da Âdem oğlunun şekaaveti cümlesindendir: KÖtü kadın, kötü mesken ve kötü hayvan!» buyurmuşlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: «dünya Metaının En Hayırlısı Salih Kadındır» Hadisi Bâbı
3717-) Bana Harmeletü'bnü Yahya rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki): Bana İbn'l-Müseyyeb, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kadın kaburga kemiği gibidir. Onu doğrultmağa kalkarsan kırarsın. Hâli üzere bırakırsan kendisinden, eğrilik bulunduğu halde istifâde edersin.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Kadınlar Hakkında Vasiyyet Bâbı
3718-) Bana Züheyr b. Harb ile Abd b. Humeyd ikisi birden Ya'kub b. İbrâhîm b. Sa'd'dan, o da Zührî'nin kardeşi oğlundan, o da amcasından bu isnâdla bu hadîsin tamamiyle mislini rivâyet ettiler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Kadınlar Hakkında Vasiyyet Bâbı
3719-) Bize Amru'n-Nâkıd ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Ömer'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rec'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki, kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Senin İçin yek-nasak bir şekilde doğrulmaz. Ondan istifade etmek İstersen kendisinde eğrilik olduğu halde istifâde edersin; doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kadının kırılması boşanmasıdır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Kadınlar Hakkında Vasiyyet Bâbı
3720-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hüseyn b. Alî, Zâide'den, o da Meysera'dan, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyette bulundu; kim Allah'a ve âhiret gününe îmân ederse bir şey gördüğü zaman yâ hayır söylesin; yahud sussun! Kadınlar hakkındaki vasiyyeti (mi) tutun! Çünkü kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburganın en eğri yeri de üst kısmıdır; doğrultmağa kalkarsan kırarsın; (hâli üzere) bırakırsan eğri kalmakta devam eder. Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye edin!» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Bed'üi-Halk» ve «Nikâh» bahislerinde tah-rîc etmiştir. Kaburga kemiği demektir; cem'i: adla' gelir. Bu kelimeyi dil' şeklinde okuyanlar da vardır. Küennes bir kelimedir. veya Ivec: Eğrilik mânâsına gelir. Bu kelimeyi bâzı râviler ivec, birçokları da avec şeklinde zaptetmişlerdir. Hafız Ebû'l-Kasim b. Asâkir ile diğer bir takım ulemâ «Ivec» okumuşlardır. Burada müreccah olan da budur. Çünkü lisân âlimleri iki okunuş arasında fark görmüş, avec'in duvar ve ağaç gibi dik duran şeyler hakkında, ivec'in ise yaygı, yer, maaş, borç ve sâirede kullanıldığını söylemişlerdir. Bir takımları avec'in görünen şeylerde, ivec'in ise fikir ve söz gibi görünmeyen şeyler hakkında kullanıldığını bildirmişlerdir. beyanına göre bu hadîste kadının kaburga kemiğine benzetilmesi Hazret-i Havva kaburgadan yaratıldığı içindir. Sultânü'l-müfessirîn İbn Abbâs (radıyallahü anh) Hazret-i Havva'nın, Âdem (aleyhisselâm) uyurken onun sağ kaburgalarının en kısasından yaratıldığını rivâyet etmiştir. Âdem (aleyhisselâm) uyandığı zaman Hazret-i Havvâ'yi yanında otururken görmüş ve kucaklamış. Teâlâ Hazretleri de: bir nefisden yaratan, zevcesini de ondan halk eden Allah'dan sakının." Sûre-i Nİsâ, âyet: 1. buyurarak buna işaret etmiştir. Kâdî Beyzâvî: «Kadınlar hakkında size vasiyyette bulunuyorum; bu vasıyyetimi tutun!» şeklinde tefsir etmiştir. Bu tefsire göre kaburga eğrilik mânâsına İstiare edilmiştir. Yani kadınlar eğri bir asıldan yaratılmışlardır. Binâenaleyh onlardan istifâde ancak kendilerini idare etmek ve eğriliklerine sabru tehammül göstermekle mümkün olur. göre bu cümle: «Kadınlar hakkında nefislerinizden hayır tavsiyesi isteyin!» manasınadır ve mübalağa ifâde eder. Mezkûr cümle ile umûmî hitâb kabilinden: «Birbirlerinize kadınlar hakkında hayır tavsiye edin!» mânâsı kasdedilroiş de olabilir. Kadınların hassaten tavsiye edilmesi zayıf ve işlerine bakacak bir kimseye muhtâc oldukları içindir. Bekr b. Ebî Şeybe rivâyetinde: «Her kim Allah'a ve âhir et gününe îmân ederse bir şey gördüğü zaman yâ hayır söylesin yâhud sussun!» buyuruluyor. Bu cümlenin mefhumu muhalifine bakılırsa hayır söylemeyen yâhud susmayan bir kimsenin mü'min olamayacağı anlaşılırsa da hadîsden kasdedilen mânâ bu değil, böyle bir kimsenin kâmil mü'min sayılamayacağını beyândır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Kadınlar Hakkında Vasiyyet Bâbı
3721-) Bana İbrahim b. Mûsa er-Râzî rivâyet etti. ki): Bize Îsâ yani İbn Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Abdülhamid b. Ca'fer, İmrân b. Ebî Enes'den, o da, Ömer b. Hakem'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyette bulundu. Ebû Hüreyre şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): mü'min bir mü'mineye buğzetmesin; (çünkü) onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.» Yahut «Başkasını beğenir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Kadınlar Hakkında Vasiyyet Bâbı
3722-) Bize Muhammed b. el-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Ebû Âsim rivâyet etti. ki): Bize Abdülhamid b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize İmrân b. Ebî Enes, Ömer b. Hakem'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet eyledi. hadîs hakkında Kâdî Iyâz şunları söylemiştir: «Bu hadîs nehî değil, haberdir. Yani mü'min mü'mineye tamamen küsmez demektir. Erkeklerin kadınlara dargınlığı, kadınların erkeklere buğzetmesi gibi değildir. Bundan dolayıdır ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu freğenir» buyurmuştur. Nevevî, Kâdî’nın bu sözünü kabul etmemiş; onur, zaif hattâ hatâ olduğunu söyledikten sonra sözüne şöyle devam etmiştir: «Doğrusu hadîs nehîdir. Yani erkek kadına buğzetmesin; çünkü kadında beğenmediği bir huy bulsa bile-beğenilecek başka huy da bulur demektir. Meselâ kadın hırçın ahlâklı olur fakat dindardır; yâhud güzel veya namusludur. Benim söylediğim nehi olması hususu iki vecihle teayyün eder.' Birinci vecih: Hadisin rna'ruf ve meşhur rivâyetlerinin (lâ yefrek) şeklinde meczûm nakledilmesidir. Bu şekil nehyin kendisidir. Merfû' olarak rivâyet edilse bile mânâ haber lâfziyle nehî olur. vecih bu beyanın aksinin vâki' olmasıdır; zira bazı kimseler kanlarına şiddetle buğz etmektedirler. Eğer hadis haber olsaydı bu haberin aksi zuhur edemezdi. Halbuki buğz vâkidir. Kâdî'nin bu şekildeki tefsirine sebep nedir bilmiyorum.» Buğzetmek, küsmek demektir. şerif bundan önceki rivâyetlerde olduğu gibi erkekleri sabr-u tahammüle teşvik etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: Kadınlar Hakkında Vasiyyet Bâbı
3723-) Bize Hârûn b. Ma'ruf rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr b. Hâris haber verdi. Ona da Ebû Hüreyre'nin âzâdlısı Ebû Yûnus, Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etmiş ki. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz: Havva' olmasa idi, hiç bir kadın ebediyyen kocasına hıyânet etmezdi.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: «eğer Havva Olmasa İdi Hiç Bir Kadın Ebediyyen Kocasına Hıyanet Etmezdi»hadisi Bâbı
3724-) Bize Muhammet) b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmam: Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyeti budur, diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biri de şudur: (sallallahü aleyhi ve sellem): Benî İsrail olmasa idi yemek bozulmayacak, et de kokmayacaktı. Havva olmasa hiç bir kadın ebediyyen kocasına hıyanet etmezdi.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Ehâdîsü'l-Enbiyâ» bahsinde tahrîc etmiştir. beyânına göre Hazret-i Havva' hadîsinden murâd: Cennette Âdem (aleyhisselâm)'ı memnu' olan ağaçtan yemeğe da'vet etmesidir. Bu suretle Havva' (aleyhisselâm) kocasının hatasına sebep olmuş; sair kadınların kocalarına hıyanetleri de ondan kalmıştır. Hazret-i Havvâ'ya neden bu isim verildiği ve nerede yaratıldığı ulemâ arasında ihtilaflıdır. İbn Abbâs (radıyallahü anh)'ya göre Hazret-i Havvâ' her canlının anası olduğu için kendisine bu isim verilmiştir. Bazıları canlı olan Hazret-i Âdem'den yaratıldığı için kendisine Havva' denildiğini söylerler. Her iki kavle göre de kelimenin dirilik mânâsına gelen (hayât) dan alındığına işaret vardır. (aleyhisselâm) bâzılarına göre Hazret-i Âdem cennete girmezden evvel yaratılmıştır. Cennette yaratıldığını söyleyenler de vardır. cennetteki memnu' ağacın buğday olduğunu söylemiştir. Bir takımları bunun incir, daha başkaları kâfur hattâ üzüm olduğunu bildirmişlerdir. «Bu ağaç huld ağacı idi; meyvesinden melekler yerdi.» diyenler bile olmuştur. İsrail meselesine gelince: Onlara her gün sabahtan akşama kadar gökten bıldırcın kuşu ve kudret helvası yağardı. Kendilerine verilen emir mucibince bunlardan yalnız günlük ihtiyaçlarını alır, cuma ile cumartesi günlerinin nafakasını da biriktirirlerdi; fazla bir şey biriktirirlerse bozulur, kokardı. İşte yiyeceklerin bozulup kokması bundan kalmıştır. Bu rivâyet Katâde'den nakledilmiştir. Nuaym «El-Hılye» nâm eserinde Vehb b. Münebbih'den şunları nakleder: «Bâzı kitaplarda Allahü teâlâ'nın şöyle buyurduğunu gördüm: Eğer ölenin çürüyüp bitmesine hüküm etmese idim onu ailesi evlerinde hapsederler; yiyeceğe bozulmayı takdir etmesem onu da zenginler fakirlerden gizlerlerdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Ebvabu Taksîri's-salât
Konu: «eğer Havva Olmasa İdi Hiç Bir Kadın Ebediyyen Kocasına Hıyanet Etmezdi»hadisi Bâbı
3725-) Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî rivâyet etti. ki: Mâlik b. Enes'e, Nâfİ'den dinlediğim, onun da İbn Ömer'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Ömer Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında hayız hâlinde karısını boşamış. Müteakiben Ömer b. Hattâb bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine şunları söylemiş: emret de karısına dönsün! Sonra kadın temizlenip ba'dehu hay-zını görünceye ve tekrar temizleninceye kadar onu terk etsin! Ondan sonra artık isterse nikâhında tutar; dilerse yakınlık etmeden boşar. İşte kadınların kendisi için boşanmasını Allah (azze ve celle)'nin emrettiği iddet budur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3726-) Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybetü ve İbn Rumh rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. Kuteybe (Bize Leys rivâyet etti) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Leys b. Sa'd, Nâfİ'den, o da Abdullah'dan naklen haber verdi, dediler. Abdullah karılarından birini hayız hâlinde bir talâkla boşamış da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) karısına ric'at etmesini, sonra kadını temizlenip onun yanında ikinci bir hayız görünceye kadar alıkoymasını ve kadına o hayızdan temizleninceye kadar da mühlet vermesini kendisine emir buyurmuş; şayet kadını boşamak isterse kadın temizlendiği vakit onunla cima' etmeden boşamasını, işte kadınların kendisi için boşanmasını Allah'ın emrettiği iddetin bu olduğunu bildirmiş. Rumh kendi rivâyetinde şunu da ziyâde etti: «Abdullah bu mesele sorulduğu vakit soranlara: Eğer karını bir veya iki defa boşadı isen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana işte bunu emretti. Üç defa boşadı isen başka kocaya varmadıkça kadın sana haram olmuştur. Hem karını boşaman hususunda sana verdiği emirde Allah'a âsî oldum; derdi.» der ki: Leys «bir talâk» sözünde belleyişli davranmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3727-) Bize Muhammed b. Abdüllâh b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında karımı hayız halinde boşadım. Müteakiben (babam) Ömer bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e anlatmış da şöyle buyurmuşlar: emret de karısına dönsün! Sonra onu temizlenip başka bir hayız görünceye kadar terk etsin. Kadın temizlendiği vakit ya onu cima' etmeden boşasın yahud nikâhında tutsun! Çünkü kadınların kendisi için boşanmasını Allah'ın emrettiği iddet budur.» ki: «Nafi'a: Boşama ne oldu? dedim. Bir talâktır; onu saydı, dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3728-) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn'l-Müsennâ'da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah b. İdris, Ubeydullah'dan bu isnadla bunun benzerini rivâyet etti. Ebû Bekr, Ubeydullah'ın Nâfi'a söylediği sözü zikretmedi. kendi rivâyetinde: «Ona dönsün» dedi; Ebû Bekr ise: «Ona müracaat etsin» tâbirini kullandı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3729-) Bana ZÜheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İsmail, Eyyûb'dan, o da Nafi'den naklen rivâyet etti ki, İbn Ömer karısını hayız hâlinde boşamiş. Müteakiben Ömer (bunu) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sormuş da kadına dönmesini, sonra ona başka bir hayız görünceye kadar mühlet vermesini, sonra temizleninceye kadar (yine) mühlet vermesini emir buyurmuş. Ondan sonra kadına yakınlık etmeden boşamasını, kadınların içerisinde boşanmasını Allah'ın emrettiği müddetin bu olduğunu söylemiş. İbn Ömer kendisine hayız halinde karısını boşayan bir adam (in hali) sorulunca şu cevabı verirdi: «Eğer onu bir veya iki defa boşadı isen gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana karıma dönmemi, sonra diğer bir hayız görünceye kadar ona mühlet vermemi, sonra temizleninceye kadar (yine) mühlet vermemi, daha sonra ona yakınlık etmeden boşamamı emretti. Şayet üç defa boşadı isen karını boşaman hususunda sana verdiği emirde Rabbine muhakkak isyan etmişsin demektir. Karım da senden bâin olmuştur.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3730-) Bana Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bana Yâkub b. İbrahim haber verdi. ki): Bize Muhammed yani Zührî'nin kardeşi oğlu, amcasından naklen rivâyet etti. ki): Bize Sâlim b. Abdillâh haber verdi ki, Abdullah b. Ömer şunları söylemiş: hayız halinde boşadım. (Babam) Ömer bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anmış da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızmış. Sonra şöyle buyurmuş: emret de kadına dönsün! Tâ ki kadın, içerisinde boşodığı hayızdan başka yeni bir hayız görsün; ondan sonra boşamak isterse onu hayzmdan temiz iken ve cima' etmeden boşasın! İşte Allah'ın emrettiği vecîhle iddet için talâk budur.» karısını bir defa boşamış; bu da kadının talâklarından (biri) hesab edilmişti. Abdullah Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fin kendisine emrettiği vecihle karısına dönmüştü.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3731-) Bana bu hadîsi İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Yezîd b. Abdi Kabbih haber verdi. ki): Bize Muhammed b. Harb rivâyet etti. ki): Bana Züheydî, Zührî'den bu isnadla rivâyette bulundu. Yalnız o şöyle dedi: «İbn Ömer ki: Bunun üzerine ben karıma ric'at ettim. Yapmış olduğum talâk da kadın için talâk sayıldı.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3732-) Bize Ebû Bekr b. Ebı Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İbn Nümeyr rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Vekî' Süfyân'dan, o da Âl-i Talha'nın âzâdlısı Muhammed b. Abdirrahmân'dan, o da Sâlim'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, İbn Ömer karısını hayız halinde boşamış. Müteakiben (babası) Ömer bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anmış da: emret, karısına ric'at etsin! Sonra onu ya temizken yahud hâmile olduğu halde boşasın!» buyurmuşlar. Bana Ahmecf b. Osman b. Hakîm el-Evdî rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Mahled rivâyet etti. ki): Bana Süleyman yani İbn Bilâl rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Dînâr, İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, İbn Ömer karısını hayız hâlinde boşamış. emret, kadın temizlenip diğer bir hayız görünceye ve (ondan da) temizleninceye kadar ona ric'at etsin! Bilâhare boşasın, yahud nikâhı Müteakiben Ömer bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sormuş da: altında tutsun!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3734-) Bana Aliyyü'bnü Hucr Es-Sa'di rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. İbrahim, Eyyûb’dan, o da İbn Sîrîn'den naklen rivâyette bulundu. İbn Şîrîn Şöyle dedi: Kendisini itham etmediğim bir zât bana yirmi senedir şu hadîsi rivâyet eder durur: Ömer karısını hayız halinde iken boşamış da kendisine karısına dönmesi emir buyurulmuş. râviyi itham etmiyor, fakat hadîsi de bilmiyordum. Nihayet Ebû Gallâb yûnus b. Cübeyr el-Bâhilî'ye rastladım. Bu zât Özü sözü sağlam biri idi. Bana anlattığına göre kendisi İbn Ömer'e sormuş; o da karısını hayız hâlinde bir defa boşadığım, sonra rîc'ata me'mur olduğunu rivâyet etmiş. Ebû Gallâb dedi ki, ben: Bu talâk senin aleyhine hesab edildi mi? diye sordum. İbn Ömer: Ne demek, (insan) aciz gösterip ahmaklık etse de (hiç vuku' bulan talâk gider) mi? cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3735-) Bize bu hadîsi Ebû'r-Rabî ile Kuteybe dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize Hammâd, Eyyûb'dan bu isnâdla bunun benzerini rivâyet etti. Yalnız o: «Bunun üzerine Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) re sormuş; o da kendisine emir buyurmuş.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3736-) Bize Abdülvâris b. Abdissamed rivâyet etti. ki): Bana babam, dedemden, o da Eyyûb'dan bu isnadla rivâyette bulundu. O bu hadîste şunu da söyledi: «Müteakiben bu meseleyi Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'z sormuş da ona oğlunun karısına dönmesini, tâ ki onu cima' etmeksizin temiz olduğu halde boşamasını emretmiş ve: iddetinîn önünde boşar.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3737-) Bana Ya'kub b. İbrahim ed-Devrakî, İbn Uleyye'den, o da Yûnus'dan, o da Muhammed b. Sirîn'den, o da Yûnus b.- Cübeyr'den naklen rivâyet etti. Yûnus b. Cübeyr şunu söylemiş: İbn Ömer'e: Bir adam hayız halinde olan karısını boşayabilir mi? dedim. (Bana) şu cevabı verdi: Abdullah b. Ömer'i tanır mısın? İşte o karısını hayız hâlinde boşadı. Bunun üzerine Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e giderek meseleyi ona sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: (temizlik) müddetini yenileyinceye kadar kendisine ric'at etsin!» emrini vermiş. İbn Ömer'e (tekrar): «Bir adam karısını hayız halinde iken boşarsa bu talâk sayılır mı?» diye sordum. Ne demek, (insan) âciz gösterip ahmaklık etse de (hiç vuku' bulan talâk gider) mi? cevabını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3738-) Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn'l-Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den rivâyet etti. ki: Ben Yûnus b. Cübeyr'den dinledim. ki): İbn Ömeri şunu söylerken işittim: hayız hâlinde iken boşadım. Bunun üzerine (babam) Ömer, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e giderek meseleyi ona anlattı. Pey-gamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: ric'at etsin, kadın temizlendiği vakit isterse onu boşasın!» Yûnus ki: Ben İbn Ömer'e: Sen bu talâkı hesaba kattın mı? diye sordum. Ona ne mâni var, (insan) âciz gösterip ahmaklık etse de (hiç vuku' bulan talâk gider) mi; ne dersin? cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3739-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillâh, Abdülmelik'den; o da Enes b. Sîrîn'den naklen haber verdi. ki: İbn Ömer'e boşadığı karısı meselesini sordum da şunu söyledi: Onu hayız halinde boşadım. Müteakiben hâdiseyi (babam) Ömer'e söylediler; o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); emret de kadına ric'at etsin! Kadın temizlendiği zaman onu temizlik devresinde boşasın!» buyurmuşlar. üzerine karıma döndüm; sonra onu temizlik devresinde boşadım. Ben: Kadın hayızlı iken yaptığın talâkı saydın mı? diye sordum. Ömer: Onu neden saymayacakmışım; aciz gösterip ahmaklık etsem de (hiç vuku' bulan gider) mi? dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3740-) Bize Muhammed b. el-Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. İbn Müsennâ dedi ki: Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Enes b. Sîrîn'den rivâyet eti. Enes, İbhi Ömer'i şunu söylerken işitmiş: haj'iz hâlinde iken boşadım. Bunun üzerine (babam) Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e giderek haber vermiş de: emret, karısına dönsün! Sonra kadın temizlendiği vakit bocasın.'» buyurmuşlar, İbn Ömer'e: O talâkı hesaba kattın mı? diye sordum. Ne demek! (Elbette) dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3741-) Bana bu hadîsi Yahya b. Habîb de rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. H. bana Abdurrahman b. Bişr dahi rivâyet etti. ki): Bize Behz rivâyet etti. Her iki râvi: Bize Şu'be bu isnâdla rivâyette bulundu, demişlerdir. Yalnız onların rivâyetinde: "Kadına ric'at etsin.» Yine onların rivâyetinde «Ona: Bu talâkı hesaba katıyor musun? dedim. İbn Ömer: Ne demek (elbette) cevâbını verdi.» ibareleri vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3742-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ab-durrezzak haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana İbn Tâvûs, babasından naklen haber verdi ki, babası İbn Ömer'e hayız halinde karısını boşayan bir adamın hâli sorulurken işitmiş. İbn Ömer (sorana): Sen İbn Ömer'i tanır mısın? demiş. Soran zât: Evet, cevâbını vermiş. İbn Ömer: işte karısını hayızlı iken o boşadı; müteakiben Ömer, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bu meseleyi haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona oğlunun karısına dönmesini emir buyurmuş. Tâvûs babasını kasdederek: «Onun bundan fazla bir şey söylediğini işitmedim.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3743-) Bana Hârûn b. Abdillâh rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, Azze'nin âzâdlisı Abdurrahmân b. Eymen'i İbn Ömer'e sorarken işitmiş. Abdurrahmân: Karısını hayız hâlinde iken boşa yan bir adam hakkında ne dersin? diye sormuş; bu konuşmayı Ebû'z-Zübeyr de işitiyormuş. İbn Ömer şu cevâbı vermiş: Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında İbn Ömer hayız halindeki karısını boşadı. Ömer (bu meseleyi) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sorarak: Hakîkaten Abdullah b. Ömer kansın?, hayızlı olduğu hade boşadı; demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: karısına dönsün!» diyerek kadını (bana) iade etmiş ve: temizlendiği vakit onu boşasın yahud (nikâhında) tutsun!» buyurmuşlar. İbn Ömer: (sallallahü aleyhi ve sellem): Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman iddetlerinin önünde boşayın!" Sure-i Talâk; âyet: 1 âyetini de okumuş.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3744-) Bana (yine) Hârûn b. Abdillâh rivâyet etti. ki): Bize Ezû Âsim, İbn Cüreyc'den, o da Ebû'z-Zübeyr'den, o da İbnü Ömer'den bu kıssanın benzerini rivâyet eyledi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3745-) Bu hadîsi bana Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, Urve'nin âzâdlısı Abdurrahmân b. Eymen'i, İbn Ömer'e sorarken Ebû'z-Zübeyr dinliyormuş. Hadîs Haccâc’ın rivâyeti gibidir. Yalnız bunda biraz ziyâde vardır. der ki: «Urve diyen râvi hatâ etmiştir. Bu zât ancak Azze'nin âzâdlısıdır.» hadîsi Buhârî «Talâk» bahsinin bir-iki yerinde, Ebû Dâvud ile Nesâî dahi «Talâk» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Tahâvî onu sekiz tarîkten rivâyet eder, Görülüyor ki, hadîsin bütün rivâyetleri Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) Kıssasına âiddir. Hazret-i Abdullah'in boşadığı karısının ismi Âmine binti Gifâr'dır. Bazıları Âmine binti Ammâr olduğunu söylemişlerdir. İmâm Ahmed b. Hanbel'in «Müsned»inde bu kadının ismi Nevâr diye zikredilmiştir. İsminin Âmine, lâkabının da Nevâr olması muhtemeldir. diyor ki: «İbn Ömer'in bu hadîsinde kendisine ricat emri verilmiş; karısını o hayızdan sonra gelen temizlik devresinde değil de daha sonra gelen temizlik devresinde boşaması tenbih edilmiştir. Acaba bu geciktirmenin faydası nedir? denilirse dört vecihle cevap verilir:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Hayızlı Kadını Rızası Olmadan Boşamanın Haram Kılınması, Kocası Buna Muhalefet Ederse Talak Vaki Olup Karısına Ricat Etmesi Kendisine Emrolunacağı Bâbı
3746-) Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Râfi' rivâyet ettiler. Lâfız İbn Rafi'indir. İshâk (bize haber verdi) tâbirini kullandı. İbn Râfi' ise: Bize Abdurrezzâk rivâyet etti, dedi. ki): Bize Ma'mer, İbn Tâvûs'dan, o da babasından, o da İbn Abbâs’dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şunları söylemiş: (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr devirlerinde ve Ömer'in hilâfetinin iki yılında üç talâk bir sayılırdı. Bilâhare Ömer b. Hattâb: İnsanlar kendilerine mühlet verilmiş olan bir işde acele gösterdiler. Keşke şunu onlara infaz etse idik! dedi ve onu kendilerine infaz etti.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talak Bâbı
3747-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde haber verdi. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. H. İbn Râfi' de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana İbn Tâvûs, babasından naklen haber verdi ki, Ebû's-Sahbâ' İbn Abbâs'a:' misin hani Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr devirlerinde ve Ömer'in hilâfetinin üç yılında üç talâk bir sayılırdı? de miş. İbn Abbâs: Evet, cevâbını vermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talak Bâbı
3748-) Bize yine İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Sise Süleyman b. Harb, Hammâd b. Zeyd'den, o da Eyyûb-ı Sahtiyanî'den, o da İbrahim b. Meysera'dan, o da Tâvûs'dan naklen haber verdi ki, Ebû's-Sahbâ' İbn Abbâs'a: bir şeyler anlat bakalım; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr devirlerinde üç talâk bir sayılmaz mı idi? demiş, İlmi Abbâs: (Evet) öyle idi. Fakai Ömer zamanıda insanlar talâka düşkünlük gösterince o da üç talâkı Aleyhlerine infaz etti; cevâbını vermiş. hadîsin bir benzerini Ebû Dâvûd «Sünen»inde Ebû's -Sahbâ' tarikiyle Hazret-i İbn Abbâs’dan rivâyet etmiştir. Yalnız onun rivâyetinde: adam karısını cimâ'dan önce boşa esa o talâkı bir sayarlardı» denilmektedir. son rivâyetindeki (tetâyea) fiili cumhûrun rivâyetidir. Bazıları bu kelimeyi (tetâbea) şeklinde zapdetmişlerdir. Bunların ikisi de (çok yaptı, ona koştu) mânâlarına gelirlerse de aralarında az çok fark vardır. (Tetâyea) yalnız kötü işleri irtikâbda, (tetâbea) ise hayır veya şerr bütün işlerde kullanılır. Binâenaleyh burada mezkûr kelimeyi (tetâyea) okumak daha münasibtir. cümlesi: şunu onlara infaz ve tatbik etseydik» mânâsına temenni olabileceği gibi: «Bunu onlara tatbik etseydik acele etmezlerdi» mânâsına da alınabilir. beyânına göre, İbn Abbâs (radıyallahü anh) dan birçok yollarla sabit olan bu hadîs müşkilâttan sayılmıştır. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Hazret-i Ebû Bekr devirlerinde bir sayılan üç talâkı Ömer (radıyallahü anh) üç saymıştır. Halbuki aynı fiil kendi hilâfetinin iki veya üç yılında da bir talâk sayılmıştı. işgale altı suretle cevap verilmiştir. Şöyle ki:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Üç Talak Bâbı
3749-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize îsmâîl b. İbrahim, Hişâm yani Destevâî'den rivâyet etti. Hişâm Şöyle dedi: Bana Yahya b. Ebî Kesîr, Ya'lâ b. Hakîm'den, o da Saîd b. Cübeyrden, o da İbn Abbâs'dan rivâyeten İbn Abbâs’ın haram hakkında: bir yemindir; onun keffâretini verir.» dediğini yazdı. Abbâs: "Şüphesiz ki sîzin için Resûlüllah'da güzel bir nümûne-î imtisal vardır." Sure-i Ahzâb; âyet: 2 âyet-i kerîmesini de okumuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Karısını Kendine Haram Edip De Boşamayı Niyet Etmeyan Kimseye Keffaret Vacib Olması Bâbı
3750-) Bize Yahya b. Bişr el-Harîrî rivâyet etti. ki): Bize Muâviye yani İbn Sellâm, Yahya b. Ebî Kesîr'den naklen rivâyet etti. Ona da Ya'lâ b. Hakîm, ona da Saîd b. Cübeyr haber vermiş. Saîd, İbn Abbâs'ı şunu söylerken işitmiş: adam karısını kendine haram ederse bu bir yemindir; keffâretinİ verir.» İbn Abbâs: ki sizin için Resûlüllah'da güzel bir nümune-i imtisal vardır.» âyetini de okumuş. hadîsi Buhârî Tahrîm Sûresî'nin tefsiri ile «Talâk» bahislerinde, İbn Mâce de «Talâk»da tahrîc etmişlerdir. Abbâs (radıyallahü anh)'nın: «Bir kimsenin karısını kendine haram etmesi bir şey icâb etmez.» dediği dahi rivâyet olunmuştur. Nesâî'nin tahrîc ettiği bir hadîste: «İbn Abbâs'a bu mesele soruldu da şu cevabı verdi: Karın sana haram değildir; sana keffâret olarak bir köle âzâd lâzımdır» deniliyor. adamın karısını kendine haram etmesi: «Sen bana haramsın» yâhud «Bu kadın bana haramdır» gibi sözlerle olur. Böyle bir söze ne hüküm terettüb edeceği ulemâ arasında ihtilaflıdır. Kâdî Iy âz bu meselede on dört kavil olduğunu söylemiş; ve bunları şöyle sıralamıştır ;

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Karısını Kendine Haram Edip De Boşamayı Niyet Etmeyan Kimseye Keffaret Vacib Olması Bâbı
3751-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Atâ' haber verdi. O da Ubeyd b. Umeyr'i haber verirken işitmiş. O da Âişe haber verirken işitmiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyneb binti Cahş’ın yanında eğlenir de bal şerbeti içermiş. Âişe (radıyallahü anha) ki: üzerine ben Hafsa ile anlaştım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hangimizin yanına girerse: Ben sende megâfir kokusu duyuyorum; megâfîr mi yedin? diyecekti.» birinin yanına girmiş. O da bu sözü kendisine söylemiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben Zeyneb binti Cahş'ın yanında bal şerbeti içtim; ama bir daha bunu yapmayacağım» buyurmuş. Bunun üzerine: sana helâl kıldığı bir şeyi niçin kendine haram ediyorsun?» âyet-i kerîmesi Âişe ile Hafsa'ya hitaben: ikiniz de tevbe ederseniz. .» kavline kadar; Peygamber zevcelerinden bâzısına gizli bir söz söylemişti...» âyeti de «Hayır, bal şerbefİ içtim...» sözü için nâzil olmuş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Karısını Kendine Haram Edip De Boşamayı Niyet Etmeyan Kimseye Keffaret Vacib Olması Bâbı
3752-) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' ile Hârûn b. Abdillâh rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Hişâm'dan, o da babasından, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) tatlıyı ve balı severdi. İkindiyi kıldı mı kadınlarını dolaşır; onlara yakınlık gösterirdi. Bir defa Hafsa'nin yanına girdi; ve orada mu'tadından fazla kaldı. Ben bunun sebebini sordum. Hafsa'ya kavminden bir kadın bir kap bal hediyye etmiş, o da bundan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e şerbet takdim etmiş; dediler. Bunun üzerine ben: Vallahi ona mutlaka bir hile yapacağız; dedim. Ve bunu Sevde'ye anarak dedim ki: Senin yanına girdiği vakit şüphesiz sana yaklaşacaktır. O zaman kendisine: Yâ Resûlallah! Sen megâfir mi yedin? diyeceksin! O sana: Hayır (yemedim) diyecek. Sen: Ya bu koku ne? dersin. Urve) ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üstünün başının nahoş kokmasından hoşlanmazdı.) O: Hafsa bana bal şerbeti ikram etti, diyecek. Kendisine: Bu balın arısı urfut yemiş (gâlibâ) diyeceksin! Bunu ona ben de söyliyeceğim. Sen de söyle yâ Safiyye! ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Sevde'nin yanına girmiş. Sevde diyor ki: Kendinden başka ilâh olmayan Allah'a yemîn olsun, senden korkuma az kaldı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) henüz kapıda iken söze ben başlayarak senin bana öğrettiklerini ona söyleyecektim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yaklaşınca Sevde: Yâ Resûlallah, sen megâfîr mi yedin? demiş. O: Hayır! cevâbını vermiş. Sevde: O halde bu koku ne? demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Hafsa bana bal şerbeti sundu; buyurmuşlar. Sevde: Onun arısı urfut yemiş (galiba) demiş. (sallallahü aleyhi ve sellem) benim yanıma girdiği vakit bunları ona ben de söyledim. Sonra Safiyye'nin yanına girdi. Bunları o da söylemiş. Müteakiben (tekrar) Hafsa'nın yanına girdiği vakit Hafsa: Yâ Resûlallah, sana o şerbetten ikramedeyim mi? diye sormuş. Ona ihtiyacım yokl buyurmuşlar. Sevde: Sübhânallah! Vallahi onu mahrum ettik, dedi. Ben ona: Sus! dedim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Karısını Kendine Haram Edip De Boşamayı Niyet Etmeyan Kimseye Keffaret Vacib Olması Bâbı
3753-) Ebû İshâk İbrahim dedi ki: Bize Hasan b. Bişr b. Kâsım rivâyet etti. ki) ; Bize Ebû Üsâme tamamen bu isnadla rivâyette bulundu. Bana bu hadîsi Süveyd b. Saîd de rivâyet etti. ki): Bize Alî b. Müshir, Hişam b. Urve'den bu isnadla bunun benzerini rivâyet'eyledi. iki hadîsi Buhârî «Talâk» bahsinde tahrîc ettiği gibi birinci rivâyeti Sûrt:-i Tahrim'in tefsiri ile «Eymân ve Nüzûr» de; aynı rivâyeti Ebû Dâvûd «Eşrihe» bahsinde; Nesâî «Eymân ve Nüzûr», «Işretü'n-Nisâ'», «Talâk» ve «Tefsir» bahislerinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Muğfûrun cem'idir. Muğfûr, urfut denilen geniş yapraklı ve dikenli bir nebâtdan çıkan fena kokulu yapışkan ve tatlı bir maddedir. Kirmanı: «Meğâfîr bir ağaçtan çıkarılan bir nevi' zamktır; su ile karıştırılarak içilir; fena bir kokusu vardır.» diyor. hadîsi okuyunca hâtıra şöyle bir suâl geliyor: Acaba Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ezâ veren bir hileye ümmehat-ı mü'minîn Hazret-i Âişe ile Hafsa (radıyallahü anha) nasıl buyurmuşlardır? Bu caiz midir? Bunu Hazret-i Âişe tertîb etmişti; fakat o zaman henüz yaşı küçük idi. Bir de bumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize eziyyet maksadiyle değil, kadınlar arasında daima görülegelen kıskançlık saikasiyle yapmıştır. Nitekim hadîsin Buhârî'deki bir rivâyetinde Âişe (radıyallahü anha): kıskandım da Hafsa’nın yanında neden fazla kaldığını sordum.» demektedir. ki, birinci rivâyette Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Zeyneb (radıyallahü anh)'nin evinde, ikinci rivâyette ise Hazret-i Hafsa binti Ömer'in yanında fazlaca kaldığı bildiriliyor. Hattâ Abd b. Humeyd'in tefsirinde Hazret-i Sevde'nin yanında kaldığı zikredilmiş: «Sevde'nin akrabası vardı. Ona Yemen'den bal hediyye etmişlerdi.» denilmiştir. Bu hal karşısında ulemâdan, Bazıları Hazret-i Zeyneb'in yanında fazlaca kaldığını tercih etmiş ve: «Hazret-i Âişe'nin beyânına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevceleri iki grup olup birincide Âişe. Sevde, Hafsa ve Safiyye; ikincide Zeyneb, Ümmü Seleme ve diğerleri bulunuyordu.» demişlerdir. bir takım ulemâ ise vak'anm müteaddit olduğuna kaildirler. Zîra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in aynı sebeple bir defa Hazret-i Zeyneb'in, beş defa da Hazret-i Hafsa'nin yanında biraz gecikmesi imkânsız değildir. hediyye eden kadının ismi malûm değildir. İbn Abbâs (radıyallahü anh)’ın rivâyetinde balın Tâif'den gönderildiği zikredilmiştir. rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Hafsa'ya cevaben: Meğâfîr yemedim; lâkin Zeyneb binti Cahş'ın yanında bal şerbeti içmiştim. Artık yemin ettim; bir daha bunu yapmayacağım; sen bunu kimseye söyleme!» buyurmuşlardır. Hazret-i Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz bu suretle zevcelerini razı etmek istemişti. Bunun üzerine: Peygamber! Allah'ın sana helâl kıldığı bir şeyi niçîn kendine haram ediyorsun?» âyet-i kerîmesi nâzil olmuştur. Gerçi ulema bu hususta İhtilâf etmiş; Bazıları bu âyetin Mâriye-i Kıbtıyye hakkında indirildiğini söylemişlerse de sahih olan kavle göre âyet bu hadîste zikredilen bal meselesi hakkında nâzil olmuştur. «Mâriye kıssası hakkındaki rivâyet sahîh değildir.» diyor. İmâm Nesâî ise: «Bal hakkındaki Âişe hadîsi son derece sahihtir.» demiştir. Şu halde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerinden birine tev-dî' ettiği sır Mâriye hakkında değil, bal meselesi hususundadır. Maa-mafîh mesele yine de ihtilaflıdır. ikinci rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ikindi namazından sonra zevcelerin yanlarına girerek her birine yakınlık gösterirdiği bildiriliyor. Rivâyetlerin ekserisi bu şekilde ise de Hammâd b. Seleme rivâyetinde ikindi yerine (sabah) denilmiştir. Yezîd b. Rûmân’ın Hazret-i İbn Abbâs'dan rivâyet ettiği bir hadîs dahî bunu te'yîd ediyor. Zîrâ o hadisde de: (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazını kıldığı vakit namazgahında oturur; cemaat dahi güneş doğuncaya kadar otururlardı. Sonra birer birer zevcelerinin yanına girer; onlara selâm verir ve kendilerine dua ederdi...» denilmektedir. iki rivâyetin arası şöyle bulunur: Hazret-i Âişe rivâyeti mahfuzdur. Hammâd rivâyeti ise şâzzdır. Sahih olduğunu teslîm etsek bile Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ln sabah namazından sonraki ziyareti mücerred selam vermek ve duada bulunmak için, ikindiden sonraki ziyareti ise "konuşup muhabbette bulunmak maksadiyîe olurdu, şeklinde aralan bulunabilir; yahud: bâzan günün evvelinde, bâzan da sonunda ziyaret ederdi denilir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in burada zevcelerine yaklaşmasından murâd cima' değildir. Âişe'nin Sevde (radıyallahü anh)'ya. «Sus!» demesi hilesi meydana çıkacağından çekindiği içindir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Karısını Kendine Haram Edip De Boşamayı Niyet Etmeyan Kimseye Keffaret Vacib Olması Bâbı
3754-) Bana Ebû't-Tâhir rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. H. Harmele b. Yahya Et-Tücîbî de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus b. Yezîd, İbn Şihâb'dan naklen haber verdi. ki): Bana Ebû Seleme b. Abdirrahman b. Avf haber verdi ki, Âişe şunu söylemiş: (sallallahü aleyhi ve sellem)'e kadınlarını muhayyer bırakması emrolununca benden başladı ve buyurdu ki: sana bir şey söyleyeceğim; ama ebeveyninden emir almadan (cevap vermeye) acele etmeyebilirsin.» (sallallahü aleyhi ve sellem) annemle babamın ondan ayrılmamı emretmeyeceklerini pek âlâ biliyordu. Sonra (sözüne devamla) şöyle buyurdu: Allah (azze ve celle): Ey Peygamber! Zevcelerine şunu söyle: Eğer dünya hayatını ve zînetini istiyorsanız gelin size müfa vereyim ve sizî tatlılıkla boşayayım! Yok Allah ile Resûlünü ve dar-ı âhireti dilerseniz şüphesiz ki, Allah sîzin iyi hareket edenlerinize büyük ecir hazırlamıştır." Sure-i Ahzâb; âyet: 28 - 29 hemen: Bunun nesi için annemle babamdan izin isteyecekmişim! Ben Allah île Resûlünü ve dar-ı âhireti dilerim; dedim. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in diğer zevceleri de benim yaptığım gibi yaptılar. hadîsi Buhârî Sûre-i Ahzâb'ın tefsiri ile «Talâk» bahislerinde, Tirmizî «Tefsîr»de; Nesâî «Nikâh»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. beyanına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevceleri ondan dünyalık ve bol nafaka istemişlerdi. Birbirlerini çekememeleri de ona girân geliyordu. Bu sebeple bir ay onları terketmiş; ilâ yapmıştı. Bu müddet zarfında ashâb-ı kirâmının yanlarına da çıkmamıştı. Hadîste zikredilen âyetler bunun üzerine nâzil oldu. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerini ne hususta muhayyer bıraktığı ihtilaflıdır. Hasan-ı Basrî ile Katâde'ye göre bu muhayyerlik boşanma hususunda değil, dünya ile âhiretten birini tercih içndi. Dünyayı tercîh ederlerse Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerinden ayrılacak, âhireti dilerlerse ayrılmayacaktı. Bazıları muhayyerliğin boşaımakla boşanmamak arasında olduğunu söylemişlerdir. Hazret-i Âişe ile Mücâhîd, Şa'bî ve Mukaatil buna kaildirler. zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nikâhı altında, beşi Kureyş kabilesinden olmak üzere dokuz zevcesi vardı. Bunlar: Âişe binti Ebî Bekr, Hafsa binti Ömer, Ümmü Habîbe binti Ebî Süfyân, Sevde binti Zem'a, Ümmü Seleme binti Ebî Üıneyye, Safiyye binti Huyey, Meymûne binti Haris, Zeyneb binti Cahş ve Cüveyriye binti Haris (radıyallahü anhûma) hazerâtı idiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in tahyîr işine Hazret-i Âişe'den başlaması onun faziletinden dolayıdır. diyor ki: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Âişe'ye: Annenle babandan emir almadan cevap vermeye acele etmeyebilirsin; demesi, ona ve ebeveynine karşı beslediği şefkatten ve Âişe (radıyallahü anha)’nın kendisinden ayrılmaması için onlara nasihat murâd etmesindendir. Çünkü Hazret-i Âişenin yaşça küçük ve tecrübesiz olması do-layisiyle ayrılmayı ihtiyar etmesinden çekiniyordu. O bunu ihtiyar ederse kendisini bırakmak vâcib olacak, bu suretle hem Âişe, hem ebeveyni ve ona uyan diğer zevceleri zarar görecekti.» şerîf Hazret-i Âişe ile diğer ezvâc-ı tâhirâtın menkıbelerine, hayırlı işlere şitâba, âhiret umurunu dünya işlerine tercihe, insanın arkadaş veya dostuna nasîhatta bulunmasına ve bu babta âhireti için daha faydalı gördüğü hususu Ön plâna alması lüzumuna delâlet etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3755-) Bize Süreye b. Yûnus rivâyet etti. ki): Bize Abbâd b. Abbâd, Âsım'dan, o da Muâzetü'l-Adeviyye'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: dilediğini geri bırakır; İstediğini de yanında barındırırsın." Sureli Abzâb; âyet51 âyet-i kerîmesi indikten sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) birimizin nevbeti günü gelirse ondan izin isterdi. ona: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) senden izin istediği vakit ne derdin?» diye sormuş. Âişe (radıyallahü anha): Bu iş bana kaldı ise ben kimseyi kendime tercih edemem, derdim; cevâbını vermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3756-) Bu hadîsi bize Hasen b. Îsâ da rivâyet etti. ki): Bize İbn'l-Mubârek haber verdi. ki): Bize Âsim bu isnâdla bu hadîsin benzerini haber verdi. hadîsi Buhârî Sûre-i Ahzâb’ın tefsirinde; Ebû Dâvûd «Nikâh» bahsinde; Nesâî de «İşretü'n-Nisâ»da. muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. müfessirlerden rivâyetine göre hadis-i şerifte zikri geçen âyet, tahyîr âyetinden sonra nâzil olmuştur. Tahyîr âyeti inip de ümmehat-ı mü'minîn dünya ile âhiretten birini seçmeleri hususunda muhayyer bırakılınca ezvâc-ı tâhirâttan Bazıları boşanacaklarından endîşe ederek nevbet işini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'inre'yine bırakmışlardı. Bunun üzerine mezkûr âyet nâzil oldu. Âyet-i kerîme indikten sonra hadîste beyân olunduğu vecihle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zevcelerinden birinin nevbeti gününde diğer birinin yanına gitmek isterse nevbet sahibinden izin istermiş. şunları söylüyor: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında kadınları tarafından gösterilen bu rağbet ve yarışma bâzı insanlarda olduğu gibi, sırf cima', muhabbet ve nefsânî şehvetlerden dolayı değil; bilâkis âhiret umuruna, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yakır. bulunup onun hizmet ve sohbetinde bulunmaya, ondan istifadeye, hukuk ve ihtiyaçlarını edaya, evinde iken vahî gelmesi ümidine ve sair buna benzer busûsata ma'tuf idi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3757-) Bize Yahya b. Yahya et-Temimî rivâyet etti ki): Bize Abser, İsmâîl b. Ebî Hâlid'den, o da Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan naklen haber verdi. Mesrûk şunu söylemiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi muhayyer bıraktı; ama bunu talâk saymadık, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3758-) Bu hadîsi bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Aliy b. Müshir, İsmâîl b. Ebî Hâlid'den, o da Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan naklen rivâyette bulundu. Mesruk şöyle denıiş: beni iltizâm ettikten sonra onu bir veya yüz yahud bin defa muhayyer bırakmış olmama aldırış etmem. Ben Âişe'ye sordum da: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bizi muhayyer bıraktı; bu da talâk mı idi? dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3759-) Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Âsim, Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarını muhayyer bırakmış; fakat bu, talâk sayılmamış.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3760-) Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân, Süfyân'dan, o da Âsim-i Ahvel ile İsmail b. Ebî Hâlid'den, onlar da, Şa'bî'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen haber verdi. Âişe: (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi muhayyer bıraktı. Biz de onu ihtiyar ettik; ama bunu talâk saymadı.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3761-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebü Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Yahya (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti; dediler. Âişe: (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi muhayyer bıraktı. Biz de onu ihtiyar ettik; ama bunu bizim aleyhimize bir şey saymadı.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3762-) Bana Ebû'r-Rabî Ez-Zehrânî rivâyet etti. ki): Bize İs-mâîl b. Zekeriyyâ rivâyet etti. ki): Bize A'meş, İbrahim'den, o da Esverî'den, o da Âişe'den, bir de (yine İsmâîl b. Zekeriyyâ) A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen bu hadisin mislini rivâyet eyledi. hadîsi Buhârî «Tefsir» ve «Talâk» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Nikâh» ve «Talâk»da; Tirmizî «Nikâh»da; Nesâî «Işretü'n-Nisâ», «Nikâh» ve «Talâk» bahislerinde; İbn Mâce de «Talâk» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Boşama işini kadına vermek, kendini boşayıp boşamamakta onu serbest bırakmaktır. Tahyîr ekseriyetle «umurun elindedir» ve «ihtiyar et» gibi sözlerle yapılır. bir rivâyetinde Hazret-i Âişe'nin: «Bu da talâk mı idi?» sözü bir istifhâm-i inkârîdir; yani talâk değildi demektir. Çünkü ezvâc-ı ta-hirât Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizi ihtiyar etmişlerdi. sözü Buhârîde Hazret-i Âişe'nin cevabından sonra zikredilmiştir. Bu kavil ashâb-ı kirâmdan: Ömer, Alî, İbn Mes'ûd, Zeyd b. Sabit, İbn Abbâs ve Âişe (radıyallahü anh) hazerâtı ile tabiînden: Atâ, Süleyman b. Yesâr , Rabîa ve Zühri'den rivâyet olunmuştur. Bu zevata göre muhayyer bırakılan kadın kocasını İhtiyar ederse bir şey lâzım gelmez. Dört mezheb İmâmlarının kavilleri de budur. kendini ihtiyar ederse: Hanefîler'e göre kadına muhayyerlik veren kocası bu sözü ile talâk niyet ettiği takdirde kadının meclisini (yani bulunduğu vaziyeti) değiştirmeden kendi nefsini ihtiyar etmesi şar tiyle talâk vâki1 olur. Kadın muhayyer bırakıldığı anda kendini ihtiyar etmez de meclisini değiştirirse bir daha kocasının o sözüne istinaden başka meclisde kendini ihtiyar edemez; meğer ki kocası «ihtiyar et» sözüne: «her ne zaman istersen» cümlesini eklemiş ola! O takdirde ne zaman isterse kendini ihtiyar edebilir. de muhayyer bırakıldığını kadının bilmesi lâzımdır. Kadının haberi yokken kocası onu muhayyer bıraksa da tesadüfen kadın kendini ihtiyar etse boş olmaz. Yalnız İmâm Züfer bu surette dahi boş düşeceğine kail olmuştur. rivâyetine nazaran ulemâdan Bazıları: «Kadın kendini ihtiyar ederse bir talâk-ı bâin; kocasını ihtiyar ederse bir talâk-ı ric'î vâki' o3ur.» demişlerdir. Hazret-i Zeyd b. Sâbi'in: «Kadın kendini ihtiyar ederse üç; kocasını iltizâm ederse bir talâk-ı bâin olur.» dediği; Hazret-i Ömer'le İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'nin kadın kendini ihtiyar ettiği takdirde bir talâk-ı bâin, diğer bir rivâyete göre ric'î; kocasını iltizâm ettikte ise bir şey lâzım gelmiyeceğine kail oldukları rivâyet edilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3763-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ravh b. Ubâde rivâyet etti. ki): Bize Zekeriyyâ b. İshâk rivâyet etti. ki): Bize Ebû'z-Zübeyr, Câbir b. Abdillâh'dan naklen rivâyette bulundu. Câbir Şöyle dedi: Bekr, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girmek için izin istemeye girdi; fakat birçok kimseleri kapıda otururlarken buldu. Bunların hiç birine izin verilmemişti. Müteakiben Ebû Bekr'e izin verilerek içeri girdi. Sonra Ömer gelerek izin istedi. Ona da izin verildi. Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i, etrafında kadınları olduğu halde kederli kederli susmuş otururken bulmuş. Bunun üzerine (kendi kendine): Mutlaka bir şey söyleyip Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i güldürmeliyim; diyerek şunu söylemiş: Yâ Resûlallah! Hârice'nin kızmı bir görseydin! Benden nafaka istedi, Ben de kalktım onun boğazını sıktım. üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gülmüş; ve: da etrafımda gördüğün gibi, benden nafaka istiyorlar.» buyurmuş. Ebû Bekr Âişe'nin boğazını, Ömer de Hafsa'nın boğazmı sıkmağa kalkmışlar. İkisi de: Siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den onda olmayan bir şeyi istiyorsunuz ha? diyorlarmış. Âişe ile Hafsa: Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'âe olmayan bir şeyi ebediyyen istemiyeceğiz; demişler. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlardan bir ay yahud yirmi dokuz gün uzaklaştı. Bilâhare kendisine şu âyet indi: Peygamber! Zevcelerine söyle...» âyet tâ: sizlerin İyi hareketlerde bulunanlarınıza pek büyük ecir hazırladı...» kavl-i kerîmine kadar varıyordu. üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'den başlıyarak: Âişe, ben sana bir şey arzetmek isterim; (ama) ebeveyninle istişare etmeden cevap hususunda acele etmemeni dilerim.» demiş. Âişe: Nedir o yâ Resûlallah? diye sormuş. O da kendisine bu âyeti okumuş. Âişe: Ebeveynimle senin hakkında mı istişare edecekmişim yâ Resûlallah! Hayır, ben Allah ile Resûlünü ve dar-ı âhireti iltizâm ederim. Ama benim bu söylediğimi kadınlarından hiç birine haber vermemeni isterim; demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): biri bana sormaya görsün; hemen kendisine haber veririm. Çünkü Allah beni zorlaştırıcı ve şaşırtıcı değil, lâkin öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi.» buyurmuşlar. Konuşamayacak derecede kederli demektir. Zorlaştırıcı; insanlara meşakkatli işleri yaptıran; mütean-nit de, hatâ etmelerim isteyendir. şerîf mânâ itibariyle Bâbımızın ilk rivâyeti gibidir. Fazla olarak bu rivâyet insanın arkadaş veya dostunu kederli gördüğü zaman onun gönlünü alacak, güldürüp meşgul edecek sözler söylemesinin müstehab olduğuna, Hazret-i Ebû Bekr'le Ömer (radıyallahü anh)'ın faziletlerine delildir,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Kadının Muhayyer Bırakmanın Ancak Niyetle Talak Olacağı Bâbı
3764-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ömer b. Yûnus el-Hanefî rivâyet etti. ki): Bize Ikrime b. Ammâr, Ebû Zümeyl Simak'den rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Abbâs rivâyet etti. ki): Bana Ömer b. el-Hattâb rivâyet etti. ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından uzaklaştığı vakit mescide girdim. Bir de baktım cemaat (üzüntüden) çakıl taşlariyle yeri eşeliyor ve: Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarını boşamış; diyorlar... Bu mesele kadınlara tesettür emrolunmazdan önce idi. Ben: Bu işi bugün mutlaka öğrenirim; dedim. Ve Âişe'nin yanına girerek: Ey Ebû Bekr'in kızı! İşi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ezîyyet verecek dereceye vardırdın öyle mi? dedim. Âişe: Benim seninle ne alâkam var ey Hattâb oğlu? Sen kendi kabına bak! dedi. üzerine Hafsa binti Ömer'in yanına girerek ona: Yâ Hafsa! İşi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e eziyyet verecek dereceye vardırdın mı? Vallahi pek âlâ bilirsin ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seni sevmiyor. Ben olmasam seni mutlaka bo-şardı; dedim. Hafsa çok ağladı. Ona: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nerede? diye sordum. O yatak odasındaki kilerindedir; cevâbını verdi. Hemen (oraya) girdim Karşıma Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kölesi Rabâh çıkmaz mı! alt eşiğine oturmuş; ayaklarını ağaçtan oyulma (merdiven gibi) bir şeyin üzerine sarkıtmış... Bu (merdiven gibi şey) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, üzerine basarak inip bindiği bir kütük idi. Yâ Babâhl Yanında bulunan Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna girmek için bana izin iste! diye seslendim. Rabâh bir odaya baktı; sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Ben sesimi yükselterek tekrar: Yâ Rabâh! Yanında bulunan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna girmek için bana izin iste! Zannederim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim Hafsa için geldiğimi sanıyor. Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana onun boynunu vurmamı emrederse mutlaka boynunu vururum; dedim. Sesimi de yükselttim. Bunun üzerine Rabâh bana: Çık diye işaret etti. Derhal Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girdim. Bir hasırın üzerine yaslanmıştı. Ben de oturdum. Örtüsünü araladı. Üzerinde bundan başka bir şey yoktu. Baktım, hasır yan tarafına iz bırakmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kilerini gözden geçirdim. Baktım ki, bir sâ' mikdarı bir avuç arpa... odanın bir köşesinde bir o kadar da karaz yaprağı var; bir de asılı deri... Bunu görünce göz yaşlarımı tutamadım, Bana: ağlıyorsun ey Hattâb oğiu?» diye sordu. Yâ Nebiyyâllah, niçin ağlamayayım! Baksana hasır yan tarafına iz bırakmış. İşte kilerin! İçinde şu gördüklerimden başka bir şey görmüyorum! Öte yanda Kayserle Kisrâ meyveler ve ırmaklar içinde... Sen ise Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ve güzidesi olduğun halde işte kilerin!., dedim. Bunun üzerine: Hattâb oğlu! Âhiret bizim, dünya onların olmasına razı değil misin?» buyurdular. Hay hay; dedim. yanına girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet: Yâ Resûlallah, kadınlarının halinden gücüne giden şey nedir? Şayet onları boşadı isen hiç şüphe yok ki, Allah seninle beraberdir. Melekler de Cibrîl ile Mîkâîl de, ben, Ebû Bekr ve bütün mü'minler de seninleyiz, dedim. Allah'a hamdeylerim ki, söylediğim sözü Allah'ın tasdik buyuracağını ummadığım konuşmalarım azdır. Ve şu âyet (yani) tahyîr âyeti indi: sizi boşarsa olur ki, Rabbi kendisine sizden daha hayırlı zevceler verir." Sure-i Tahrîm: âyet: 5 onun aleyhine birbirlerine yardım ederlerse, onun yardımcısı da Allah, Cibrîl ve mü'minlerin sâlihleridir. Bütün bunlardan sonra melekler de (ona) yardımcıdır." Sure-i Tahrîm; âyet: 4 binti Ebî Bekr ile Hafsa, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sair zevcelerine karşı birbirlerini tutuyorlardı. Ben: Ya Resûlallah, sen onları boşadın mı? diye sordum. «Hayır!» cevâbını verdi. Yâ Resûlallah, ben mescide girdini de müslümanlar (yeri) çakıl taşları ile eşeliyor; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarını boşamış; diyorlardı. İnerek onlara senin kadınlarını boşamadığım haber vereyim mi? dedim. istersen (haber ver)» buyurdular. Kendileriyle konuşmağa devam ettim. Tâ ki öfkesi geçti; ve dişlerini göstererek gülümsedi. O insanların ağrı en güzellerindendi. Sonra Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (aşağı) indi. Ben de indim. Ama ben kütüğe tutunarak indim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise yerde yürür gibi ona eliyle dokunmadan indi. Yâ Resûlallah, odada ancak yirmi dokuz gün kaldın? dedim. yîrmi dokuz gece olur.» buyurdu. Bunun üzerine ben mescidin kapısına durarak olanca sesimle: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarını boşamamıştir; diye nida ettim; ve şu âyet indi: emniyete veya korkuya dâir bir şey gelirse onu yayarlar. Halbuki onu Resule ve kendilerinden ülülemir olanlara arz etseler mânâ çıkaranlar onu bilirdi." Sure-i Nisa; âyet: 83 işi ben anlayıp çıkarmıştım; Allah (azze ve celle) de tahyîr âyetini indirdi. Bâbın rrivâyetleri îlâ vak'ası hakkındadır. Bundan murâd: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, bir ay kadınlarından uzaklaşmasıdır, îlâ hakkında az ileride ma'lûmat verilecektir. Burada yalnız hadîsin bâzı cümlelerini îzâh edeceğiz. yeri eşelemek: Üzüntünün ifadesidir. Çünkü düşünceli ve üzüntülü bir insan ekseriya elindeki taş veya sopa ile yeri eşeler. İçine kıymetli eşya konulan kaptır. Hazret-i Âişe Ömer (radıyallahü anh): «Sen kendi kabına bak!» sözü ile; Sen kendi kızın Hafsa'ya nasihat et, demek istemiştir. Cümlede teşbih vardır. Hazret-i Hafsa kıymetli eşya muhafazasına benzetilmiştir. Selem denilen ağacın yapraklarıdır. Bu yapraklar tabaklıkta kullanılırmış. Henüz tabaklanması bitmemiş deri demektir. İstinbât: Kuyudan su çıkarmaktır. Müctehid ulemânın bir delilden hüküm çıkarmalarına da istiare yolu ile istinbât denilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Boşama
Konu: Îla, Kadınlardan Uzaklaşma, Onları Muhayyer Bırakma Ve Eğer Onun Aleyhinde Birbirleri İle Anlaşırlarsa Âyeti Hakkında Bir Bab