Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

6371-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Gunder Şu'be'den rivâyet etti. H. Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr d,âhi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Hakem'den, o da Mus'ab b. Sa'd b. Ebî Vakkas'dan, o da Sa'd b. Ebî Vakkas'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Tebûk gazasında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ali b. Ebî Tâlib'i halife bıraktı. Ali: Ya Resûlallah! Beni kadınlarla çocukların içinde halife mi bırakıyorsun? dedi. Bunun üzerine: Mûsa'ya nisbetle Harun yerinde olmana razı değil misin? Şu kadar var ki, benden sonra Peygamber yoktur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6372-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize balam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be bu isnadda rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6373-) Bize Kuteybe b. Saîd ile Muhammed b. Abbâd rivâyet ettiler. Lâfız da birbirlerine yakındırlar. (Dediler ki): Bize Hatim (bu zat İbn İsmail'dir) Bükeyr b. Mismar'dan, o da Âmir b. Sa'd b. Ebî Vakkas'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Muâviye b. Ebî Süfyân Sa'd'a emir verdi ve: Ebû't-Türab'a sövmekten seni ne menetti? dedi. O da: Benim söyleyeceğim üç şey var ki; bunları onun için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) söylemiştir. Binâenaleyh ben ona asla sövemem. üç şeyden birinin benim olması bence kızıl develerden daha makbuldür. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gazalarından birinde onu yerine bıraktığı, Ali de ona: Ya Resûlallah! Beni kadın ve çocuklarla beraber mi bıraktın? dediği zaman; Mûsa'ya nisbetle Harun yerinde olmana razı değil misin? Şu kadar var ki, benden sonra Peygamberlik yoktur.» buyururken işittim. Hayber gününde de: sancağı mutlaka Allah ve Resûlünü seven, Allah ve Resûlü de kendisini seven bir zata vereceğim.» buyururken işittim. Biz sancak için hepimiz uzandık. Fakat o: Ali'yi çağırın!» buyurdu. Ali gözlerinden rahatsız olduğu halde getirildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun gözüne tükürdü ve sancağı kendisine verdi. Allah da ona fethi müyesser kıldı. Şu âyet: ki: Gelin, bizim ve sizin çocuklarınızı çağıralım..." Sûre-i Âl-i İmrân, Âyet: 61 inince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ali'yi, Fatıme'yi ve Hasan'la Hüseyin'i çağırarak: Benim ailem bunlardır.» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6374-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Gunder Şu'be'den rivâyet etti. H, Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Sa'd b. İbrahim'den rivâyet etti. ki): Ben İbrahim b. Sa'd b. Sa'ddan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den nakletmiş olmak üzere dinledim ki, Ali'ye: Mûsa'ya nîsbetle Harun yerinde olmana razı değil misin?» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Meğazî» bahsinde; Nesâî «Kitâbu'l-Menakıb»'de tahric etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ali’yi Medîne'de kendi yerine bırakarak Tebûk gazasına gitmiş. Bunu gören münafıklar: «Muhammed Alî'yi istiskal için Medine'de bıraktı, bunu hiçe saydı.» demişlerdi. Hazret-i Ali bunu işitince silâhına sarılarak yolda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetişti ve münafıkların söylediğini ona nakletti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): söylemişler, ben seni ancak arkamda bıraktıklarıma halife tayin ettim. Hemen dön. Gerek benim ailem, gerekse kendi ailen hususunda benim halifem ol! Yâ Ali, bana Mûsa'ya nisbetle Harun yerinde olmaya razı değil misin?» buyurmuştu. Iyâz diyor ki: «Rafizîler'den bazıları ile İmâmiye vesair Şîa fırkaları hilâfetin Hazret-i Ali’nin hakkı olduğunu ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hilâfeti ona vasiyet ettiğini iddiada bulunmuş ve bu hadîsle istidlal etmişlerdir. Sonra kendi aralarında ihtilâfa düşmüşler. Rafizîler Hazret-i Ali'den başkasını hilâfete geçirdiler diye ashâb-ı kirâmı tekfir etmiş; bazıları daha ileri giderek Hazret-i Ali’ye kâfir demek ietisarında bulunmuşlardır. Çünkü onlarca Ali (radıyallahü anh) hakkını aramamıştır. Bunların mezhebleri hepsinden bozuk, akılları da hepsinden fâsitdir. Kavilleri redde veya münazaraya değmez. Bunu söyleyenin küfründe şüphe yoktur. Çünkü bütün İmâmların ve ilk müslümanların küfrüne kail olan kimse şeriatın naklini iptal etmiş ve İslâm'ı yıkmış demektir. Bunlardan geri kalan taşkınlara gelince: Onlar bu mesleği tutmamışlardır. traami'ye taifesi ile Mutezileden bazıları ilk müslümanların Hazret-i Ali meselesinde yanıldıklarını söylerler. Onlara kâfir demezler. Hattâ Mutezile'den bazıları onları hataya bile nisbet etmezler. Çünkü onlara göre ehli varken daha aşağı dereceli bir kimseyi halife tayin etmek caizdir. bu hadîsde onların hiç birine delil yoktur. Hadîsde yalnız Hazret-i Ali’nin fazileti isbat edilmekte, onun başkasından efdal yahut başkasının misli olduğuna dair söz yoktur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra onun halife olacağına delâlet de yoktur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ali’ye bu sözü kendisini Tebûk gazasında Medine'de kendi yerine bıraktığı zaman söylemiştir. Hadîsi şerif de müşebbehinbih olan Harun (aleyhisselâm)’ın Hazret-i Mûsa'dan sonra halife olmayıp, onun hayatında hattâ Mûsa (aleyhisselâm)'ın vefatından kırk sene kadar önce dünyadan gitmesi de bunu te'yid eder.» beyânına göre zahir mânâsı itibariyle bir sahabiye müda-hele sayılan hadîslerin te'vili icab eder. Burada Hazret-i Muâviye'nin sözü Hazret-i Ali’ye sövmesi için açık bir emir değildir. O yalnız sövmesine ne mâni olduğunu sormuştur. Ve herhalde: «Vera' ve takvadan dolayı mı, yoksa korku gibi bir şey sebebiyle mi bundan vaz geçtin. Eğer takva ve ihtiram için söğmedinse isabet etmişsin, iyi yapmışsın, başka bir sebeple vazgeçtinse onun da cevâbı başkadır.» demek istemiştir, ihtimal Hazret-i Sa'd, Hazret-i Ali’ye söğen taife ile berabermişdir. Fakat bu sefer onlarla beraber söğmemiştir. Muâviye (radıyallahü anh) bunu sormuştur. Bu sözün başka te'vile de ihtimali vardır. O bununla: «Hazret-i Ali’nin rey ve içtihadında hata ettiğini söylemekten seni ne men etti. Bu meselede bizim rey ve içtihadımızın güzel, ofıunsa hatalı olduğunu halka açıklasaydın ya!» demek istemiş de olabilir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6375-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Yakub (İbn Abdirrahman El-Kââri) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Hayber günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sancağı mutlaka Allah ve Resûlünü seven bir adama vereceğim. Alloh onun elinde fethi müyesser kılacaktır.» buyurmuşlar. Ömer b. Hattâb: Kumandan olmayı ancak o gün diledim, demiş. Sözüne şöyle devam etmiştir: Sancak için çağrılırım ümidiyle ona uzandım. Fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ali b. Ebî Tâlib'i çağırdı, sancağı ona verdi ve: Allah sana fethi müyesser, kılıncaya kadar bakınma!» buyurdu. Derken Ali biraz yürüdü, sonra durdu ama bakınmadı. Ve: Ya Resûlallah! İnsanlarla ne Üzerine harbedeceğim? diye haykırdı: Allah'dan başka ilâh yoktur ve Muhammed Resûlüllahdir, diye şehadet getirinceye kadar harbet! Bunu yaptılar mı, kanlarını ve mallarını senden korudular demektir. Ancak hakkıyle olursa o başka! Hesaplan da Allah'a kalmıştır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6376-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdu'l-Aziz (yani İbn Ebî Hâzini) Ebû Hâzim'den, o da Sehl'den naklen rivâyet etti. H. yine Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Yâkub (yani İbn Abdirrahman) Ebû Hâzim'den rivâyet etti. ki): Bana Sehl b. Sa'd haber verdi ki, Hayber günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sancağı Öyle bir adama vereceğim ki, Allah onun elinde fethi müyesser kılacak. Allah'ı ve Resûlünü sever, Allah ve Resûlü de onu sever.» buyurmuşlar. Sehl ki: Artık insanlar o gece sancağı kime verecek diye konuşarak gecelediler. Sabahlayınca erken erken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına vardılar. Her biri sancağın kendine verilmesini umuyordu. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): b. Ebî Tâlib nerede?» diye sordu. Ashab: Ya Resûlallah! O gözlerinden rahatsızdır, dediler. ona haber gönderin!» buyurdu. Arka çığından Ali'yi getirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun gözlerine tükürdü ve kendisine dua etti. Ali derhal düzeldi. Hattâ hiç ağrısı yokmuş gibi oldu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sancağı ona yerdi. Ali: Ya Resûlallah! Onlarla tâ bizim gibi oluncaya kadar mı harbedeceğim? diye sordu. Şöyle buyurdular: gir. Tâ onların sahasına İn, sonra kendilerini İslâm'a davet et! İslâm'da kendilerine vâcib olan Allah hakkını onlara haber ver. Vallahi senin sayende Allah'ın bir adama hidâyet vermesi, senin için kırmızı develerin senin olmasından daha hayırlıdır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6377-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Hatim (yani İbn İsmail), Yezîd b. Ebi Ubeyd'den, o da Seleme b. Ekva' dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Hayber'de Ali, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den geri kalmıştı. Gözleri ağırıyordu. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den geri mi kalacağım, dedi. Ve Ali hemen yola çıkarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetişti. Sabahında Allah'ın fethi müyesser kıldığı gecenin akşamı olunca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sancağı mutlaka vereceğim yahut bu sancağı yarın mutlaka Allah'ın ve Resûlünün sevdiği bir adam alacaktır. Veya Allah'ı ve Resûlünü seven bir adam alacaktır. Allah ona fethi müyesser kılacaktır.» buyurdu de ne görelim, bu zât Ali imiş. Halbuki biz onu ummuyorduk. Ashab r İşte Ali! dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de sancağı ona verdi. Ve Allah fethi ona müyesser kıldı. hadîsi Buhârî «Cihâd» bahsinde tahric etmiştir. gazası hicretin yedinci senesinde vuku bulmuştur. İbn İshâk'ın Hazret-i Amr b. Ekvâ'dan rivâyet ettiği bir hadîse göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ebû Bekr'i Hayber karalarından birine göndermiş: Ebû Bekir (radıyallahü anh) yahu-dileri hayli sıkıştırmış ise de kal'a fethedilemeden dönmüş. Ertesi gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ömer'i göndermiş, Yahûdi-lerle o da harbetmiş, fakat kal'a yine alınamamış. Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bu sancağı Allah'ın ve Resûlünün sevdiği bir adama vereceğim... ilâh» buyurarak sancağı Hazret-i Ali’ye vermiş ve fetih onun eliyle müyesser olmuştur. İbn İshâk'ın beyânına göre Hayber'in ilk fethedilen kal'ası Nâim'dir. Mahmud b. Seleme orada şehid edilmiş, kal'adan üzerine bir değirmen taşı atılmıştır. Ömer'in kumandan olmayı ancak o gün diledim, demesi bu kumandanlık Allah'ın ve Resûlünün muhabbetlerine delâlet ettiği ve kal'a o kumandanın eliyle fethedileceği içindir. göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Ali’ye: emrini vermesinin iki veçhe ihtimâli vardır. Birinci veçhe göre bu sözden zahiri mânâsı kastedilmiştir. Yani sağa sola bakınmadan dosdoğru git, demektir. İkinci ihtimale göre bu sözden murad harbe atılmak ve koşmaktır. Hazret-i Ali onu birinci mânâya hamletmiş; icab ettiği halde gözüyle bakınmamıştır. Bazılarına göre ihtimal buradaki emirden murad: «Düşmanınla karşılaştıktan sonra kal'ayı fethedineeye kadar oradan ayrılma» demektir. renkli develer Arablann en kıymetli malları idi. Bir şeyin nefasetini bildirmek için bunları misal gösterirlerdi. Yerinde de görüldüğü vecihle âhiret umurunu dünya işlerine benzetmek sadece zihinlere mânâyı yerleştirmek içindir. Yoksa baki olan âhiret nimetlerinin zerresi dünyalardan daha hayırlıdır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6378-) Bana Züheyr b. Harb ile Şûca' b. Mabled hep birden İbnı Jleyye'den rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hayyan rivâyet etti. ki): Bana Ye- Hayyân rivâyet etti. ki): Ben Husayn b. Sebrâ ve Ömer b. Vlüslim Zeyd b. Erkam'e gittik. Yanına oturduğumuz vakit Husayn ona: Gerçekten ya Zeyd sen çok hayırla karşılaştın. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördün; hadîsini dinledin; onunla beraber gaza ettin; ve arkasında namaz kıldın. Gerçekten yâ Zeyd, sen çok hayırla karşılaştın. Bize yâ Zeyd! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiklerini rivâyet et! dedi. Zeyd: kardeşim oğlu! Vallahi yaşım geçti; vaktim ilerledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan bellediklerımin bazısını unuttum. Binâenaleyh size ne rivâyet etmişsem kabul edin, neyi rivâyet etmemişsem onu bana teklif etmeyin! dedi. Sonra şunu söyledi: Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke ile Medine arasında Hum denilen bir suyun başında aramızda hutbe okumak üzere ayağa kalktı ve Allah'a hamdü-sena etti. Va'z eyledi. Ve hatırlatma yaptı. Sonra şöyle buyurdu: sonra, dikkat edin ey cemaat! Ben ancak bir insanım. Rabbimin resulü gelip de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki ağır yük bırakıyorum. Bunların birincisi içinde doğru yol ve nur bulunan Kitâbutlah'dır. Imdİ Kitâbullah'ı alın ve ona sarılın!» Müteakiben Kitabullah'a terğîb ve teşbîhde bulundu. Sonra: de ehl-i beytimi (bırakıyorum)... Ehl-i beytim hakkında size Allah'ı hatırlatırım!.. Ehl-i beytim hakkında size Allah'ı hatırlatırım!.. Ehl-i beytim hakkında size Allah'ı hatırlatırım!..» buyurdu. Husayn ona: Onun ehl-i beyti kimlerdir yâ Zeyd? Kadınları ehl-i beytinden değil midir? diye sordu. Zeyd: Kadınları ehl-i beytindendir. Lâkin onun ehl-i beyti ondan sonra sadakadan mahrum olanlardır, cevâbını verdi. Husayn: Kimdir onlar? diye sordu. Onlar Âli Ali, Âli Akîl, Âli Ca'fer ve Âli Abbâs'dır, dedi. Husayn: Bunların hepsi sadakadan mahrum mudurlar? dedi. Zeyd: Evet! cevâbını verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6379-) Bize Muhammed b. Bekkâr b. Reyyân da rivâyet etti. ki): Bize Hassan (yani İbn İbrahim) Saîd b. Mesrûk'dan, o da Yezid b. Hayyan'dan, o da Zeyd b. Erkam'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Ve hadîsi yukarki hadîs gibi Zuheyr'nı hadîsi mânâsında nakletti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6380-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Fudayl rivâyet etti. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Cerir haber verdi. iki râvi Ebû Hayyan'dan bu isnadla İsmail'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Cerir'in hadîsinde şu ziyade vardır: kitabı ki, onda doğru yol ve nur vardır. Her kim ona tutulur ve onunla amel ederse doğru yolda olur. Ve her kim ondan yanılırsa sapar.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6381-) Bize Muhammed b. Bekkâr b. Reyyân rivâyet etti. ki): Bize Hassan (yani İbn İbrahim) Saîd'den (bu zat İbn Mesruk'dur), o da Yezid b. Hayyan'dan, o da Zeyd b. Erkam'dan naklen rivâyet etti. Zeyd Şöyle dedi ; Onun yanına girdik ve kendisine: Gerçekten sen çok hayır gördün. Gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sohbetinde bulundun ve arkasında namaz kıldın... dedik. râvi hadîsi, Ebû Hayyan’ın hadîsi gibi nakletmiştir. Yalnız o Şöyle demiştir: «Dikkat edin, ben sizin aranızda iki ağır yük bırakıyorum. Bunların biri Allah (azze ve celle)’nin kitabıdır. O Allah'ın ipidir. Her kim ona tâbi olursa doğru yolda ve kim terkederse delâlette olur.» Bu hadîsde şu ibare de vardır: «Bunun üzerine biz: Onun ehl-i beyti kimlerdir? Kadınları mı? dedik. Zeyd: Hayır! Allah'a yemin olsun! Hakikaten kadın zamanın bir kısmında erkekle beraber olur. Sonra onu boşar da, kadın babasına ve kavmine döner. Onun ehl-i beyti, aslı ve ondan sonra sadakadan mahrum olan asabesidir.» dedi.» (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Kitabullah ile ehl-i beyti hakkında iki ağır yük tâbirini kullanması bunların sânı ve ehemmiyeti büyük olduğu içindir, Bazı ulemâya göre bu hususdaki amel ağır olduğu için bu tâbiri kullanmıştır. murad zekâttır. Hanedan yani şerefli bir sülâlenin fertleri, demektir. Ulemâ Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sülâlesinden kimlerin zekât alamı-yacakları hususunda ihtilâf etmişlerdir. Hanefîler'le Şafiîler'e göre bu hadîsde zikri geçen Benî Hâşim'e yani Hazret-i Ali, Akîl, Ca'fer ve Abbâs (radıyallahü anh) sülâlelerine ve onların azatlılarına zekât-verilemez. Mâlik yalnız Benî Hâşim'e zekât verilemiyeceğine kail olmuş, bir takımları da bütün Kureyş‘e zekât verîlemiyeceğini söylemişlerdir. Bu hadîsde Hazret-iZeyd'in Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınlarını ehl-i beytinden saymaması bütün Kureyş kabilesini ehl-i beyt kabul edenlerin sözünü iptal İçindir. Filhakika ezvâcı tahirat arasında Âişe, Hafsa, Ümmü Seleme, Sevde ve Ümmü Habîbe (radıyallahü anh) gibi Kureyş'e mensub kadınlar vardı. Zeyd'in buradaki iki rivâyeti zahiren birbirine zıt görünmektedir. Çünkü birinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcelerini ehl-i beytinden saymış, diğerinde saymamıştır. Müslim'den başkalarının rivâyetlerinde Hazret-i Zeyd ekseriyetle ezvâcı tahiratın ehl-i beytten olmadıklarını söylemiştir. Şu halde birinci rivâyetin te'vili gerekir ve: «Burada kadınlarının ehl-i beyti sayılması onunla beraber yaşayıp nafakalarım verdiği, onlara hürmet ve ikramda bulunmayı emir buyruduğu içindir. Yoksa onlar sadaka almak, kendilerine haram olan ehl-i beytte dâhil değildirler» denir. Nitekim birinci rivâyette Hazret-i Zeyd: «Kadınları ehl-i beytindendîr. Lâkin onun ehl-i beyti kendilerine zekât almak haram olanlardır.» diyerek buna işaret etmiştir. Allah'ın ipi demektir. Burada ondan murad Allah'a verilen ahd ve sözdür. Bir takımları Allah'ın rızası ile rahmetine götüren sebepdir demiş; daha başkaları bunun hidayet nuru olduğunu söylemişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6382-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdü’l-Azîz (yani İbn Ebi Hâzim) Ebû Hâzim'den, o da Sehl b. Sa'd'dan naklen rivâyet etti. Sehl Şöyle dedi: Medine'ye Mervan hanedanından bir zât vali tâyin edildi. (Bu zat) Sehl b. Sa'd'i çağırarak Âli'ye sövmesini emretti, Sehl buna razı olmadı. Vali ona: Madem ki, buna razı olmuyorsun (hiç olmazsa) Allah Ebû't-Türab'a lanet etsin de! dedi. Bunun üzerine Sehl şunu söyledi: Ali'nin kendince Ebû't-Türab'dan daha sevimli bir ismi yoktu. Bu isimle çağrıldığı vakit gerçekten sevinirdi. Bu sefer vali: Bize onun kıssasını haber ver! Ona niçin Ebû Türab ismi verildi, dedi. Sehl şunu söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fâtıme'nin evine geldi de Ali'yi evde bulamadı. Ve (Fâtıme'ye) oğlu nerede?» diye sordu- Fâtıma: Aramızda bir şey oldu. Beni kızdırdı da çıktı (gitti). Yanımda kaylule yapmadı, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir insana: şu nerede!» dedi. (Adam gitti.) Geldi ve: Ya Resûlallah, o mescidde uyuyor, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de onun yanına geldi. Ali uzanmış; örtüsü bir tarafından düşmüş, kendisi topraklanmıştı: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) toprağı ondan silmeye başladı, hem..: Eba't-Türab! Kalk Eba't-Türab!» diyordu. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu's-Salâtda tahric etmiştir. Ebû Türab: Toprak babası demektir. Bu hadîsde beyan edildiği ve-cihle kendisine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Türab diye hitab ederek latife yaptığı için Hazret-i Ali bunu künye ittihaz etmiş ve sevmiştir. Yerinde de görüldüğü vecihle günün ortasında uykuya yatmaktır. Bazıları uyku olsun olmasın günün ortasında yapılan istirahata kaylule denildiğini söylemişlerdir şerif mescidde fakirlerle yabancılardan başkalarının da uyuyup kaylule yapabileceklerine ve kızmamak şartıyle dargın bir kimseye kendi künyesinden başka bir künye ile hitab ederek şakalaşmanın caiz olduğuna delildir. meselesi hakkındaki te'vili Bâbımızın Muâviye hadîsinde görmüştür.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ali B. Ebi Talib Radıyallahü Anh’ın Faziletlerine Dair Bir Bab
6383-) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Bilâl, Yahya b. Saîd'den, o da Abdullah b. Amir b. Rabia'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: Bİr gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uykusuz kaldı da: benim ashabınıdan yararlı bir zat bu gece beni korusa.» dedi. Ve silâh sesi işittik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kİm o?» dedi. (Gelen zat) ; Sa'd b. Ebî Vakkâs ya Resûlallah! Seni korumağa geldim, dedi. Âişe ki: «Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uyudu. Hattâ horultusunu işittim.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6384-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys rivâyet etti. H. Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. ki): Bize Leys, Yahya b. Saîd'den, o da Abdullah b. Âmir b. Rabia'dan naklen haber verdi ki: Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye gelişinde bir gece uyuyamadı. Ve: ashabınıdan yararlı bir zat bu akşam beni korusa!» dedi. Biz bu halde iken bir silâh hışırtısı işittik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): o?» dedi. (Gelen zât): Sa'd b. Ebî Vakkas'ım! cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: getiren nedir?» diye sordu. Sa'd: İçime Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında bir korku düştü de onu korumaya geldim, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah, (sallallahü aleyhi ve sellem) ona dua etti. Sonra uyudu.- Rumh'un rivâyetinde: «Biz: Kim o? dedik...» ifadesi vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6385-) Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Abdu'l-Vehhab rivâyet etti. ki): Ben Yahya b. Saîd'i şunu söylerken işittim. Abdullah b. Âmir b. Rabia'yi dinledim. Şöyle diyordu: Âişe dedi ki: Bir gece Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) uykusuz kaldı... Süleyman b. Bilâl'ın hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Cihad» ile «Kitâbu't-Temenni»'de; Tirmizî «Menâkıb»'de; Nesâî «Menâkib» ile «Siyer» bahislerin muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uykusuz kalması hicrette Medine'ye ilk geldiği zaman değildir. Çünkü Hazret-i Âişe o zaman yanında değildi. Hazret-i Sa'd dahi daha önceden müslüman olmuş değildi. Ulemanın beyânına göre bu hadîs: seni insanlardan korur» âyet-i kerîmesi inmezden önce vârid olmuştur. Âyet indikten sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) korunmaz olmuş. Ashabına da kendisini korumaktan vaz geçmelerini emir buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6386-) Bize Mansûr b. Ebî Müzâhim rivâyet etti. ki): Bize İbrahim (yani İbn Sa'd) babasından, o da Abdullah b. Şeddâd'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Ben Ali'yi şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Sa'd b. Mâlik'den başka hiç bir kimse için annesiyle babasının isimlerini bir araya getirmemiştir. Çünkü Uhud gününde ona:, Babam ve annem sana feda olsun!..» demeye başlamıştı.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6387-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H. Ebî Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Vekî' rivâyet etti. H. Ebû Küreyb ile İshâk El-Hanzalî dahi Muhammed b. Bişr'den, o da Mis'ar'dan naklen rivâyet ettiler. H. İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân Mis'ar'dan rivâyet etti. Bu râvilerin hepsi Sa'd b. İbrahim'den, o da Abdullah b. Şeddat'dan, o da Ali'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6388-) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Süleyman (yani İbn Bilâl) Yahya'dan (bu zât İbn Saîd'dir.) O da Saîd'den, o da Sa'd b. Ebî Vakkâs'dan naklen rivâyet etti. Sa'd Şöyle dedi: Gerçekten benim için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud gününde annesiyle babasını bir arada zikretti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6389-) Bize Kuteybe b. Saîd ile İbni Rumh, Leys b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. H. İbn Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdü'l-Vehhab rivâyet etti. İki râvi Yahya b. Saîd'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6390-) Bize Muhammed b. Abbâd rivâyet etti. ki): Bize Hatim (yani İbn ismail) Bükeyr b. MUmar'dan, o da Âmir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud gününde onun için annesi ile babasını bir arada zikretmiş, Sa'd Şöyle dedi: Müşriklerden bir adam Müslümanları (n canlarını) yakmıştı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Sa'd'a: Babam ve annem sana feda olsun!» buyurmuştu. Sa'd ki: müşrik için uçsuz bir ok attım ve yan tarafına vurdum. Derhal düştü. Ve avreti açıldı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü. Hattâ yan dişlerini gördüm. rivâyetleri Buhârî «Cihâd», «Fadâilü Ashab», «Edeb» ve «Meğazi» bahislerinde; Tirmizî «Menâkıb»'de; Nesâî «Elyevm vel-ieyle»'de; İbn Mâce «Sünnet» bahsihde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Sa'd b. Ebî Vakkâs sağlıklarında Cennetle müjdelenen on zattan biridir. Hattâbî: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: Annem babam sana feda olsun! demesi bir duadır. Onun duaları ise kabule şayestedir.» diyor. Mühelleb Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in annesi ile babasını beraberce zikrederek feda etmesinin yalnız Hazret-i Sa'd'a mahsus olduğunu iddia etmişse de; doğru değildir. Çünkü sahıheynde rivâyet olunan bir hadîsde Hazret-i Zübeyr'e de bu şekilde söylediği bildirilmektedir. İhtimal ki Hazret-i Ali bunu işitmemiştir. başkalarına da bu şekilde tefdiye yaptığını söylemiştir. (Tefdiye feda olsun cümlesini söylemektir.) yere düşünce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gülmesi avret mahallinin açılmasından dolayı değil, amansız düşmanının tepelendiğine sevindiği içindir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6391-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ktiler. (Dediler ki): Bize Hasen b. Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Züheyr rivâyet etti. ki): Bize Simâk b. Harb rivâyet etti. ki): Bana Mus'ab b. Sa'd babasından rivâyet etti ki, Kur'ân'dan bazı âyet iter onun hakkında inmiş. Sa'd Şöyle dedi: Sa'd’ın annesi dininden dönmedikçe ebediyyen onunla konuşmayacağına ve yiyip içmeyeceğine yemin etti. ki: Sen Allah'ın annenle babanı sana vasiyyet ettiğini söylüyorsun. Ben senin annenim, sana. bunu ben emrediyorum. (devamla) şunu söylemiş: Annem üç gece bekledi hattâ bîtab-lıktan bayıldı. Bunun üzerine Umare denilen bir oğlu kalkarak ona su verdi. Annem Sa'd'a beddua etmeye başladı. Az sonra Allah (azze ve celle) Kur'ân'da şu âyeti indirdi: İnsana annesiyle babasına güzel muamelede bulunmasını vasiyet ettik. Şayet bana şirk koşman için seninle mücahede ederlerse Sûre-i Lokman, Âyet: 15. ilah..." Bu âyette şu da vardır: «Ama onlarla dünyada iyi geçin.» ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) büyük bir ganimet almışdi. Bir de baktım ganimetin içinde bir kılıç var! Hemen onu alarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirdim ve: Bu kılıcı bana bahşet! Ben hâlini bildiğin bir kimseyim, dedim: aldığın yere iade et!» buyurdular. Ben de gittim tam onu ganimet yerine koymak istediğim sırada nefsim beni ayıpladı ve tekrar ona dönerek: Bunu bana ver! dedim. Bana sesini şiddetlendirerek: aldığın yere koy!» buyurdu. Bunun üzerine Allah (azze ve celle): ganimetleri soruyorlar..."! Sûre-i Enfal, Âyet: 1. âyetini indirdi. ki: Ben hastalandım da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e haber gönderdim. Hemen geldi. Bana müsaade buyur, malımı dilediğim yere taksim edeyim, dedim. Razı olmadı. Yarısını! dedim. Yine razı olmadı. Öyle ise üçte birini! dedim. Ses çıkarmadı. Artık ondan sonra üçte bir (i vasiyet) caiz oldu. ki: Ensar ve muhacirlerden müteşekkil birkaç kişinin yanına geldim de: Gel seni doyuralım ve sana şarab sunalım, dediler. Bu mesele şa-rab haram kılınmazdan Önce idi. Onların yanına bir haş içinde iken vardım, —Haş, bahçe demektir.— Bir de baktım yanlarında kızartılmış hir deve kellesi, bir testi de şarab var! Onlarla beraber yedim, içtim. Derken onların yanında ensarla muhacirlerin lâfı oldu. Ben: Muhacirler ensardan daha hayırlıdır, dedim. Bunun üzerine bir adam başımın iki çenesini yakaladı ve bana o kelle ile vurarak burnumu yaraladı. Hemen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek ona haber verdim. Müteakiben Allah (azze ve celle) benim hakkımda — kendisini kasdediyor — şarabın hükmünü indirdi: kumar, dikili taşlar ve oklar şeytan işi pis şeylerdir." Sûre-i Mâide, Âyet: 9.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6392-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Sımak b. Harb'dan, o da Mus'ab b. Sa'd'dan, o da babar sından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Benim hakkımda dört âyet indirildi... râvi hadîsi Züheyr'in Simak'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında nakletmiştir. Şu'be'nin hadîsinde şu ziyâde de vardır: «Yemek vermek istediler mi testinin ağzını sopa İle açarlar, sonra yiyeceği içine dönerlerdi.» Şu'be'nin hadîsinde: «O kelle ile Sa'd'ın burnuna vurdu ve onu yardı. Sa'd'ın burnu yarık idi.» cümlesi de vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6393-) Bize Züheyr'b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahman, Süfyân'dan, o da Mıkdam b. Şureyh'den, o da babasından, o da Sa'd'dan naklen rivâyet etti: akşam Rablerine dua eden kimseleri kovma!" Süre-i En'am, Âyet: 52. Benim hakkımda indi, demiş. da söylemiş: Bu âyet altı kişi hakkında inmiştir. Ben ve İbn Mes'ûd onlardanız. Müşrikler ona: «Sen bunları kendine yaklaştırıyorsun.» demişlerdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6394-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Abdillah El-Esedî İsrail'den, o da Mikdam b. Şureyh'den, o da babasından, o da Sa'd'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte altı nefer idik. Müşrikler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Bunları kov! Bize karşı cüretkârlıkta bulunmasınlar, dediler. (Bu altı kişi), Ben, İbn Mes'ud, Hüzeyl kabilesinden bir zat, Bilâl ve isimlerini veremiyeceğim iki adam idi. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kalbine Allah ne diledi ise o geldi. Ve içinden bir şeyler geçirdi. Bunun üzerine Allah (azze ve celle): rızasını dileyerek akşam sabah ona dua eden kimseleri kovma.» âyet-i kerîmesini indirdi. Sa'd kıssası hakkında «Cihâd» bahsinde «Enfal» Bâbında izahat verilmişti. rivâyetlerde onun faziletini ve hakkında muhtelif âyetler indiğini bildirmektedir. Hazret-i Sa'd'in künyesi Ebû İshâk idi. Kendisine İslâm'ın süvarisi denir. Ve Allah yolunda ilk ok atanın o olduğu rivâyet edilir. Duası müstecab bir zât idi. Acem memleketlerinin birçok yerleri onun kumandasında fethedilmiştir. Seksen üç veya yetmiçüç yaşlarında ellîbeş tarihinde Medine'ye on mil mesafede bulunan Akîk'de vefat etmiş, cenazesi eller üzerinde Medîne'ye götürülerek «El-Bâki» namındaki meşhur kabristana defnedilmiştir. Cenaze namazını Mervân b. Hakem kaldırmıştır. Cennetle müjdelenen on zattan en son vefat eden odur. Hazret-i Sa'd ilk müslüman olan yedi kişinin yedincisidir. Annesi onun müslüman oluşuna pek üzülmüş, eski dinine dönmedikçe yiyip içmeyeceğine yemin etmiştir. Fakat annesinin bütün ısrarlarına rağmen Hazret-i Sa'd İslâm dininden dönmemiş ve annesine hitaben: «Anne, senin yüz tane canın olsa ve gözümün önünde bunlar birer birer alınsa, ben yine dinimden vaz geçemem. Boşuna üzülme.» demişti. Bunun üzerine âyet inmiş ve: babam bilmediğin bir şeyi bana şerik koşman hususunda seninle münakaşa ederlerse, onlara itaat etme! Ama dünyada onlarla iyi geçini» buyurulmuştur. şerîf'de görüldüğü vecihle kılıç, şarab ve tard meseleleri hakkında da âyet inmesine Hazret-i Sa'd sebep olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Sad B. Ebi Vakkas Radıyallahü Anhın Fazileti Hakkında Bir Bab
6395-) Bize Muhammed b. Ebi Bekr El-Mukaddemî ile Hâmîd b. Ömer El-Bekrâvî ve Muhammed b. Abdi’l-A'la rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mu'temir (bu zât İbn Süleyman'dır) rivâyet etti. ki): Babamdan, o da Ebû Osman'dan naklen dinledim. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile onun harbetüği günlerin bazısında beraber bulunanlardan Talha ile Sa'd'dan başka kimse kalmadı. Bu söz onların hadîslerinden alınmadır. hadîsi Buhârî «Kitâbu Fadâili-Ashabi'n-Nebİ»'de tahric etmiştir, Talha cennetle müjdelenen o zattan biri, İslâm'a ilk giren sekiz kişinin biri, Hazret-i Ebû Bekr'in te'siriyle müslüman olan beş kişinin biri ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendilerinden razı olarak dünyadan gittiği altı kişilik şûra heyetinin biridir. Künyesi Ebû Muh'ammed'dr. Otuzaltı tarihinde Cemel vak'asında okla vurularak şehid edilmiştir. Birçok rivâyetlerden anlaşıldığına göre kendisini vuran Meryân b. Hakem'dir. Kaç yaşında vefat ettiği ihtilaflı ise de ekser ulemânın kavline göre yetmiş beş yaşında şehid edilmiştir. Cemel vak'asında ilk vurulan odur. hadîsdeki «günlerin bâzısında» ifadesinden murad Uhud harbidir. Hazret-i Talha ordu kaçmaya başladığı zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında kalmıştır. harbde onun büyük bir menkabesi vardır. söz onların hadîslerinden alınmadır.» ifadesinden murad: Râvi bû Osman bu hadisi Talha ile Sa'd'dan dinlemiştir, demektir,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6396-) Bize Amru'n-Nakıd rivâyet etti. ki): Bize Süfyân . Uyeyne Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. İbn Münkedir ki: Ben Câbir'i şunu söylerken işittim: Hendek günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanları (Cihada) çağırdı. Ve Zübeyr buna icabet etti. Sonra tekrar çağırdı (yine) Zübeyr icabet etti. Sonra tekrar çağırdı (yine) Zübeyr icabet etti. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Peygamberin havarileri vardır. Benim havarim de Zübeyr'dir.» buyurdul

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6397-) Bize Ebû-Küreyb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsame Hi-şam b. Urve'den rivâyet etti. H. Ebû Küreyb ile İshâk b. İbrahim hep birden Vekî'den rivâyet ettiler. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. iki râvi Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen İbn Uyeyne'nin hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. hadîsi Buhârî «Cihâd» ve «Meğazî» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Menâkıb»'de; İbn Mâce «Sünnet» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in harbe teşvik ettiği ashabı Yahûdilerden Benî Kureyze kabilesiyle cenk edeceklerdi. Bir rivâyette çağırdığı zevat bu kabileden haber almağa gideceklerdi. Muhtelif rivâyetlerden anlaşıldığına göre bu işi yalnız başına Zübeyr (radıyallahu anh) görmüş, Yahûdilerin haberini getirmiş. Sonra harb şiddetlenmiştir. Yardımcı demektir. Bundan dolayı Hazret-i Îsâ'nın samimî arkadaşlarına ve yardımcılarına Havariyyûn denilmiştir. kelimenin elbiseyi beyazlatmak mânâsına geldiğini, Hazret-i İsâ'nın havarilerinin de çamaşırcılar olduğunu söylemişlerdir. Ezherî: «Havariyyûn Peygamberlerin hâlis yakınlarıdır» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6398-) Bize İsmail b. Halil ile Süveyd b. Saîd ikisi birden İbn Müsbir'den rivâyet ettiler. İsmail dedi ki: Bize Âli b. Müshir, Hişam b. Urve'den, o da babasından, o da Abdullah b. Zübeyr'den naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Hendek günü ben ve Ömer b. Ebî Seleme kadınlarla birlikte Hassan’ın kal'asında idik. Bâzan o bana belini eğiltir ben bakardım, Bazan da ben ona belimi eğiltir, o bakardı. Babamı atı üzerinde silâh içinde Benî Kureyza'ya geçtiği vakit tanırdım. diyor ki: Bana Abdullah b. Tirve dahi Abdullah b. Zübeyr'den naklen haber verdi. Abdullah ki: Ben bunu babama andım da. Beni gördün mü oğulcuğum? dedi. - Evet! cevâbını verdim. Beri bak! Vallahi o gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim için anne ve babasını cem ederek: ve annem sana feda olsun...» buyurdular, dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6399-) Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme, Hişam'dan, o da bahasından, o da Abdullah b. Züheyr'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Hendek (harbi) günü gelince ben ve Ömer b. Ebü Seleme kadınların yani Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınlarının bulunduğu kal'ada idik... hadîsi İbn Müshir'in bu isnaddaki hadîsi mânâsında nakletmiş. O "bu hadîsde Abdullah b. Tirve'yi anmamıştır. Lâkin kıssayı Hîşâm'ın babasından, onun da İbn Zübeyr'den naklettiği hadîse dere etmiştir. kal'a içerisinde kimi Abdullah b. Zübeyr belini eğittir arkadaşı sırtına basarak dışarda olup biteni seyreder, kimi de arkadaşı eğilir Hazret-i Abdullah onun sırtına basarak dışarı bakarmış. Hazret-i Abdullah b. Zübeyr hicret senesi Medine'de doğmuştur. Hendek harbi ise sahîh rivâyete göre hicretin dördüncü yılında olmuştur. Şu halde bu vak'ayı gören Hazret-i Abdullah o zaman tam dört yaşında bile değildir. Bu da gösteriyor ki, cumhûr-u muhaddisi-nin: «Beş yaşma varmadıkça bir çocuğun hadîs dinlemesi sahîh olmaz» sözleri doğru değildir. «Doğrusu çocuk temyize kadir olduğu zaman dört yaşında, yahut daha küçük de olsa hadîs dinlemesinin sahîh olmasıdır.» diyor. şerîf Hazret-i Abdullah b. Zübeyr'in bu yaşta bu vak'ayı güzelce zabdetmiş olmasiyle menkabesine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6400-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdu’l-Aziz (yani İbn Muhammed) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali, Talha ve Zübeyr Hira dağının üzerinde bulunuyorlarmış. Derken kaya sarsılmış. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ol! Senin üzerinde ancak bir peygamber yahut sıddık, yahut şehid bulunmaktadır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6401-) Bize Ubeydullah b. Muhammed b. Yezîd b. Huneys ile Ahmed b. Yûsuf El-Ezdî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail b. Ebî Üveys rivâyet etti. ki): Bana Süleyman b. Bilâl, Yahya b. Saîd'den, o da Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hira dağının üzerinde bulunuyormuş. Derken dağ sallanmış. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ol Hira! Senin üzerinde ancak bir Peygamber yahut sıddık yahut şehid bulunmaktadır.» buyurmuşlar. Dağın üzerinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübey ve Sa'd b. Ebi Vakkâs (radıyallahü anhûm) bulunuyorlarmış. hadîs-i şerîf Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mucizelerini haber vermektedir. Bunlardan biri Hira dağına: «Sakin ol!» demesi demesi ve dağın sallanmaz olmasıdır. İkincisi yanındaki zevatın şehid olacaklarını bildirmesidir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Hazret-i Ebû Bekr'den maadası şehid edilmişlerdir. Bunlardan Ömer, Osman, Âlî, Talha ve Zübeyr (radıyallahü anh) zulmen şehid edilmişlerdir. Üç halifenin kıssaları meşhurdur. Hazret-i Zübeyr harbi terk ederek dönerken Basra'ya yakın «Vad’l-s-Sıba'» denilen yerde şehid edilmiş, Talha (radıyallahü anh) dahi harbi terk ederek ordudan uzaklaşırken kendisine bir ok isabet etmiş ve ölümüne sebep olmuştur. Sahih hadîsin haber verdiğine göre zulmen öldürülen bir müslüman şehiddir. Bundan murad âhiret hükümleri hakkında şehid sayılıp, şehidler sevabına nail olmasıdır. Yoksa böyleler! dünyada yıkanarak üzerlerine namazları kılınır. İkinci rivâyette bunlarla beraber Sa'd b. Ebi Vakkas Hazretleri de zikredilmiştir. Kâdî Iyâz:' Cennetle müjdelendiği için ona da şehid denildiğini söylemiştir. hadîsde sıddîk ve şehid «ev» edâtıyla atfedilmişlerse de burada ondan ya nevi kastedilmiştir yahut (vav) mânâsında kullanılmıştır. şerîf bu zevatın faziletlerine, cemâdatta temyiz bulunduğuna, şımarmıyacağı bilinmek şartıyle bir insanın yüzüne karşı tezkiye ve med-hetmenin caiz olduğuna delildir. dağı Mekke'nin şimalinde dört, beş kilometre mesafede bir dağdır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Kur'ân-ı Kerîm'in ük âyetleri burada nâzil olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6402-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İbn Nümeyr ile Abde rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hişam, babasından rivâyet etti. ki): Bana Âişe: «Vallahi senin iki baban kendilerine yara isabet etmişken, Allah ve Resûlüne icabet edenlerdendir.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6403-) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. ki): Bize Hişâm bu isnadla rivâyet etti. «Âişe bununla Ebû Bekr ve Zübeyr'i kasdediyor» cümlesini de ziyâde etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6404-) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' rivâyet etti. ki): Bize Veki rivâyet etti. ki): Bize İsmail, Behiy'den, o da Urve’den naklen rivâyet etti. Urve (Şöyle dedi): Bana Âişe: «Senin iki baban kendilerine yara isabet etmişken, Allah ve Resûlüne icabet eyleyen kimselerdendir.» dedi. Âişe'nin Urve'ye: «Senin iki baban...» diye hitab etmesi, Urve, kız kardeşi Esma'nin oğlu olduğundandır. İki babadan biri Urve'nin kendi babası Zübeyr, diğeri de dedesi Ebû Bekr'dir. Bu da icabında dedeye baba demenin caiz olduğunu gösterir. sarihlerinden Übbî'nin beyânına göre Hazret-i Âişe bu hadîsi ile «Hamraü’l-Esed» vak'asına işaret etmiştir. Vak'a şudur: Uhud harbinden dönüşde müslümanlar aldıkları yaralardan pek bîtâb düşmüşlerdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ebû Süfyân’ın müslümanları mağlûb ve perişan göstererek onlara tekrar hücum etmesinden endişelenerek müslümanlara: düşmanı takibe çıkacak bir kimse yok mu?» diye seslenmiş. Hemen Hazret-i Ebû Bekr'le Hazret-i Zübeyr ortaya çıkmış ve yetmiş kişi hazırlayarak düşmanı takip etmişlerdi. Ebû Süfyân, Uhud’dan ayrıldıktan sonra Ravha'ya gitmiş, orada yapmak istediği işi neden yarıda bıraktığına pişman olmuş, düşünmeğe başlamıştı. Düşmanı ta-kib eden müslümanlar Mekke'den sekiz mil uzakta bulunan «Ham-raü'l-Eseds'e kadar gitmişlerdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) burada Huzâa'um reisi Ma'bed ile karşılaştı. Huzâalılar alenen müslüman olmamakla beraber kalben müslümanlara meyyaldiler. Ma'bed, Ebû Süfyân'a giderek Peygamberimizin ashabı ile birlikte gelmekte olduklarını söylemiş, Ebû Süfyân da hücumdan vaz geçerek Mekke'ye doğru yürümüştü. Müverrihler bu hâdiseye «Hamraü’l-Esad» vak'a'sı derler. Ve onu müstakil bir gaza gibi kaydederler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Talha İle Zübeyr Radıyallahü Anhnın Faziletlerine Dair Bir Bab
6405-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Uleyye, Halid'den rivâyet etti. H. Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Uleyye rivâyet etti. ki): Bize Hâlid, Ebû Kılâbe'den naklen haber verdi. ki): Enes şunları söyledi: (sallallahü aleyhi ve sellem): ümmetin bir emini vardır, bizim eminimiz de ey Ümmeti Ebû Ubeyde b. Cerrâh'dir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebü Ubeyde B. Cerrah Radıyallahü Anhnın Faziletleri Bâbı
6406-) Bana Amru'n-Nâkid rivâyet etti. ki): Bize Affân rivâyet etti. ki): Bize Hammad (bu zât İbn Seleme'dir.) Sâbit’den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki: Yemenliler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a gelerek; Bizimle birlikte bizlere sünneti ve İslâm'ı öğretecek bir zât gönder, demişler. Enes ki: Hemen Ebû Ubeyde'nin elinden tuttu ve: ümmetin emini budur.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Fedâili Eshab» ve «Meğazi» bahislerinde; Nesâî «Menâkıb»'de tahric etmişlerdir. Güvenilir kimse demektir. Emânet meselesinde diğer Ashab-i kirâm da Ebû Ubeyde'ye ortak ise de, burada maksad onda bu hasletin diğerlerinden daha fazla olduğunu anlatmaktır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabının büyüklerinden her birini bir faziletle vasfeder. Bu faziletin o zatta diğerlerinden fazla olduğuna işaret buyururdu. Tirmizî'nin Katâde tarikiyle Hazret-i Enes'den rivâyet ettiği bir hadîs bunu izah eder. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ümmetime en merhametlisi Ebû Bekr; Allah'ın emri hususunda en şiddetlisi Ömer, haya itibariyle en sadıkı Osman, helâl ve haramı en iyi bileni Muâz b. Cebel; en İyi ferâiz bileni Zeyd b. Sabit; en güzel Kur'ân okuyanı da, Ubeyy b. Ka'b'dır. Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini iste Ebû Ubeyde b. Cerrah'dir.» buyurmuştur. Hadîsi İbn Hıbbân dahi rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebü Ubeyde B. Cerrah Radıyallahü Anhnın Faziletleri Bâbı
6407-) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. ki): Ebû İshâk'i Sile b. Züfer'den, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet ederken dinledim, Huzeyfe şöyle dedi: Necranlılar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ya Resûlallah! Bize emin bir zât gönder! dediler. Bunun üzerine: hakkıyle emin, hakkıyte emin bir zât göndereceğim!» buyurdular. Halk bu vilâyete ermek için hemen ileri atıldılar. Fakat o Ebû Ubeyde b. Cerrâh'ı gönderdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebü Ubeyde B. Cerrah Radıyallahü Anhnın Faziletleri Bâbı
6408-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ebû Dâvud El-Haferî haber verdi. ki): Bize Süfyân, Ebu İshâk'dan bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. hadîsi Buhârî «Fadâili Ashab», «Haberi Vâhid» ve «Meğazi» bahislerinde Tirmizî ile Nesâî «Menâkib»'de; İbnü Mâce «Kitâbu's-Sünne»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Yemen'de bir yerdir. Necranlılar'dan murad Âkıb Seyyid, Ebû'l-Haris b. Alkame, kardeşi Kurs, Evs, Zeyd b. Kays, Şeybe, Huveylid, Amr ve Ubeydullah namlarındaki zevattır. İbn Sa'd’ın beyânına göre bunlar Hicretin dokuzuncu senesinde on dört kişilik bir hey'et olarak gelmişlerdir. Hepsi eşrafdan imişler. O zaman henüz hıristiyan bulunuyorlarmış. Çok geçmeden içlerinden Seyyid ile Âkıb Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek müslüman olmuşlardır. Bu zevat Mescidi Nebevî'ye zinetler ve güzel elbiseler içinde girmişler, ikindi olmuş kalkarak şarka doğru ibâdete başlamışlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına bunlara bir şey dememelerini tembih buyurmuş. Onunla Ebû'l-Hâris, Seyyid ve Âkıb konuşmuşlar ve kendilerine emin bir zatın gönderilmesini istemişler. O da Ebû Ubeyde b. Cerrah'ı göndermiş. kirâmın ileriye atılmaları, her biri va'd edilen eminin kendisi olmasını dilediği içindir. Yoksa Vali olmakta gözleri olduğu için değildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Ebü Ubeyde B. Cerrah Radıyallahü Anhnın Faziletleri Bâbı
6409-) Bana Ahmed b. Hanbel rivâyet etti. ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. ki): Bana Ubeydullah b. Ebî Yezid, Nâfi’ b. Cübeyr'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: Hasan için: Ben bunu seviyorum, onu sen de sev! Onu seveni de sev!» diye duâ buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Hasanla Hüseyin Radıyallahü Anhûmanın Faziletleri Bâbı
6410-) Bize İbn Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Ubeydullah b. Ebî Yezid'den, o da Nâfi' b. Cübeyr b. Mut'im'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte günün bir kısmında sokağa çıktım. O benimlen konuşmuyor. Ben de onunla konuşmuyordum. Nihayet Benî Kaynuka Pazarına geldi. Sonra ayrıldı gitti. Ve Fâtıme'nin evine gelerek: burada mı? Ufaklık burada mı?» diye sordu. Hasan'ı kastediyordu. Anladık ki, annesi onu tertemiz yıkayıp giydirmek ve boynuna güzel kokulu gerdanlık takmak için alıkoymuş. Çok geçmeden koşarak geldi. Ve birbirlerine sarmaştılar. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ben bunu seviyorum. Onu sen de sev! Onu seveni de sev!» diye dua buyurdular. hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Büyu'» ile «Kitâbu'l-Libas»'da; Nesâî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de; İbn Mâce «Sünnet» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yolda Ebû Hüreyre ile konuşmaması ihtimal vahy veya başka bir hususa dair düşündüğünden, Ebû Hüreyre'nin konuşmaması ise hürmet ve tevkîrindendir. Ashâb-ı kirâmın âdetleri bu idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de konuşmak için neşat görmezlerse hürmeten onlar da susarlardı. Lügatte alçak, köle, pisT ahmak ve sıpa gibi birçok mânâlara gelirse de, burada bu mânâların hiç biri murad değildir. Burada ondan küçük kastedilmiştir. Zâten Benî Temîm'in lehçesinde lükâ' küçük demektir. Bilâl b. Cerîre bu kelimenin mânâsı soruldukta: «Bizim lehçemizde lükâ' küçük demektir.» cevâbını vermiştir. Karanfil, misk ve öd ağacı gibi şeylerden yapılan ve çocukların boynuna takılan gerdanlıktır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Hasanla Hüseyin Radıyallahü Anhûmanın Faziletleri Bâbı
6411-) Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şu'be Adiy'den rivâyet etti. (Bu zât İbn Sâbit'tir, Dedi ki): Bize Bera’ b. Âzib rivâyet etti. ki): Hasan b. Ali'yi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in omuzunda gördüm. Kendisi: Ben bunu seviyorum; onu sen de sev!» diye duâ ediyordu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Hasanla Hüseyin Radıyallahü Anhûmanın Faziletleri Bâbı
6412-) Bize Muhammed b. Beşşâr ile Ebû Bekr b. Nâfi' rivâyet ettiler. İbn Nâfi' dedi ki: Bize Gunder rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Adiy'den (bu zat İbn Sabit'dir.) O da Bera'dan naklen rivâyet etti. Bera' Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hasan b. Alî'yi omuzuna koyduğunu gördüm: Ben bunu seviyorum; onu sen de sev!» diyordu. hadîsi Buhârî «Kİtâbu-Fedâili Ashab»'da; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de tahric etmişlerdir. şerîf çocukları okşayıp sevmenin müstehab olduğuna, yüzie-rindeki rutubet ve benzeri şeylerin temizliğine delildir. «Bu gibi şeylerden korunulacağı selefden nakledilmemiştir. Halbuki çocuklar ekseriyetle bunlardan hâli kalmazlar.» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Hasanla Hüseyin Radıyallahü Anhûmanın Faziletleri Bâbı
6413-) Bana Abdullah b. Rûmi El-Yemâmî ile Abbâs b. AbdîV-Azîm El-Anberî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Nadr b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bize İkrime (bu zât İbn Ammâr'dır.) rivâyet etti. ki): Bize Iyâz babasından rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Hasan ve Hüseyn'le birlikte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in alaca katırım yettim. Kendilerini ta Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hücresine götürdüm. Biri önünde, birr arkasında idi. hadîs de Hazret-i Hasan'la Hüseyn'in faziletlerine delildir. Onların faziletlerini gösteren daha nice hadîsler vardır. Hüseyin (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kızı Hazret-i Fâtıme'nin oğullarıdır. Hasan (radıyallahü anh) hilâfeti Allah rızası için terketmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir mucizesi bu suretle tahakkuk eylemişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah iki taifenin arasını yatıştıracaktır.» buyurmuştu, Nitekim öyle de oldu. Bu taifelerden biri Hazret-i Hasan'ın, diğeri Muâviye'nin idi. Hasan (radıyallahü anh) kırk dokuz tarihinde Medîne'de zehirlenerek vefat etmiştir. Kardeşi Hüseyn (radıyallahü anh)'ı ise altmış bir tarihinde Kerbelâ'da Âşûre günü Sinan b. Enes namında biri şehid etmiştir. şerîf, hayvan takat getirebildiği takdirde üzerine üç kişinin binebileceğine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Hasanla Hüseyin Radıyallahü Anhûmanın Faziletleri Bâbı
6414-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe Üe Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Bişr Zekeriyya'dan, o da Mus'ab b. Şeybe'den, o da Safıyye binti Şeybe'den naklen rivâyet etti. ki): Âişe şunları söyledi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), üzerinde siyah yünden ma'mul nakışlı bir örtü olduğu halde sabahlayın (evden) çıktı. Derken Hasan b. Ali geldi. Onu örtünün içine aldı, sonra Hüseyn geldi, o da beraberinde girdi. Sonra Fâtime geldi. Onula içeri aldı. Sonra Ali geldi. Onu da içeri aldı. Sonra: Ehl-i Beyt! Allah ancak ve ancak sizden ricsİ gidermek ve sizi tertemiz paklamak istiyor." Sûre-i Ahzâb, Âyet: 33. âyetini okudu. Kisâ' yani kilim demektir. Mirt-i Murahhal: Üzerine deve semerleri resmedilen kilim veya Örtü demektir. Bazılarına göre şek, diğer bazılarına göre azab demektir. Günah mânâsına geldiğini söyleyenler de vardır. Ezherî: «Rics, her iğrenç amelin ismidir.» demiştir. şerif Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kadınlarının da ehl-i beytinden sayıldığına ve ehl-i beytinin faziletlerine delildir. Çünkü âyetin üst tarafında Peygamber'in kadınlarına hitab edilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Ehl-i Beytinin Faziletleri Bâbı
6415-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ya’kub b. Abdirrahman El-Kaâri, Mûsa b. Ukbe'den, o da Salim b. Abdillah’dan, o da babasından naklen rivâyet etti. Ki; babası şöyle diyormuş: Biz Zeyd b. Hârise'yi, Zeyd b. Muhammed'den başka bir isimle çağırmıyorduk. Nihayet Kur'ân'da: babalarınm adları ile çağırın. Allah ındinde bu daha âdilâne bir harekettir." Süre-i Ahzâb, Âyet: 5. âyeti indi. Ebû Ahmed Muhammed b. İsa ki): Bize Ebû'l-Abbâs Es-Serrâc ile Muhammed b. Abdillah b. Yûsuf Ed-Düveyrî haber verdiler. (Dediler ki): Bize Kuteybe b. Saîd bu hadîsi rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Zeyd B. Harise İle Üsame B. Zeyd Radıyallahü Anhümanın Faziletleri Bâbı
6416-) Bana Ahmed b. Saîd Ed-Bârimî rivâyet etti. ki): Bize Habbân rivâyet etti. ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. ki): Bize Mûsa b. Ukbe rivâyet etti. ki): Bana Salim. Abdullah'dan bu hadîsin mislini rivâyet etti. hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tefsir-'de; Tirmizî «Tefsir» île «Menâkıb»de'; Nesâî dahi «TefsûVde tahric etmişlerdir. Zeyd b. Harise cahiliyyet devrinde esir edilmişti. Kendisini Hâkim b. Hızâm halası Hatice için satın almıştı. Ondan da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hibe olarak aldı. Bu haber babasının kulağına erişince fidyesini vererek onu geri almak için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ıe geldi. (sallallahü aleyhi ve sellem) Zeyd'i muhayyer bıraktı. İsterse onun yanında kalacak, dilerse babasıyle beraber gidecekti. Zeyd (radıyallahü anh) onun yanında kalmayı tercih etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de kendisini evlâtlık edindi. Ve ona Ümmü Eymen'i nikahladı. Artık herkes Hazret-i Zeyd'e, Zeyd b. Muhammed diyordu. Hazret-i Zeyd'in Ümmü Eymen'den Üsâme namındaki oğlu dünyaya geldi. başkasının çocuğunu evlât edinmek âdeti vardı. Birisini evlât edindiler mi, artık o çocuk o hanenin öz evlâdı sayılır, mirasa da iştirak ederdi. Nihayet bu husûsda âyet inerek bu âdet yıkılmış, evlât edinmekle kimse kimsenin oğlu veya kızı sayılamıyacağı bildirilmiş, evlâtlıkları babalarının adlarıyie çağırmaları emrolunmuştur. Bunun üzerine Zeyd azatlı kölelerden ilk müslüman olandır. Bir rivâyette Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'! ilk gördüğü gün müslüman olmuş, diğer bir rivâyete göre babasının kendisini almak için geldiği gün îslâ-miyeti kabul etmiştir. Hadîs-i şerîf Zeyd (radıyallahü anh)'ın faziletine delildir. Onun faziletlerinden biri de Kur'ân-i Kerîm'de isminin zikredilmesidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Zeyd B. Harise İle Üsame B. Zeyd Radıyallahü Anhümanın Faziletleri Bâbı
6417-) Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, Kuteybe ve İbn Hucr rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya: Ahberanâ, Ötekiler: Hadde-senâ tâbirini kullandılar. (Dediler ki): Bize İsmail (yani İbn Ca'fer) Abdullah b. Dinar'dan naklen rivâyet etti ki: Kendisi İbn Ömer'i şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ordu gönderdi de üzerlerine Üsame b. Zeyd'i kumandan tayin etti. Halk onun kumandanlığına ta'n ettiler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağa kalkarak şöyle buyurdu: bunun kumandanlığına dü uzatıyorsanız, bundan önce onun babasının kumandanlığına da dil uzatıyordunuz. Allah'a yemin olsun ki, o kumandanlığa lâyık idi. Ve gerçekten benim için insanların en sevimlile-rindendi. Hiç şüphe yok ki, ondan sonra bu da benim için insanların en sevimlilerindendîr.»'

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Zeyd B. Harise İle Üsame B. Zeyd Radıyallahü Anhümanın Faziletleri Bâbı
6418-) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme, Ömer'den (yani İbn Hamza'dan), o da Sâlim'den, o da babasından naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Minber üzerinde olduğu halde Üsame b. Zeyd'i kasdederek şöyle buyurmuşlar: onun kumandanlığına dîl uzatıyorsanız, ondan evvel babasının kumandanlığına da dil uzatmıştınız. Allah'a yemin olsun ki: O bu işe lâyıktı. Allah'a yemin olsun ki, benim için insanların en sevimlisi İdi. Allah'a yemin olsun ki: Bu da kumandanlığa layıktır. — Usame b. Zeyd'i kasde-diyor,— Allah'a yemin olsun ki: Ondan sonra gerçekten benim İçin insanların en sevimlisi olmuştur: İmdi onu size tavsiye ederim. Çünkü o sizin yararlılarınızdandır.» hadîsi Buhârî «Kitâbu Fadâili Ashabî-n-Nebi»'de tahric etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Zeyd'i birkaç seriyye üzerine kumandan tayin etmişti. Bunların en büyüğü Mûte ordusudur. Halk onun hakkında dedikodu yapmış sonunda; Hazret-i Zeyd'in bu işe lâyık olduğunu anlamışlardı. Bilâhere ölüm döşeğinde iken Şam taraflarındaki Belka’ya gönderilmek üzere bir ordu teçhiz etti ve bu orduya Hazret-i Zeyd'in oğlu Üsâme'yi kumandan tayin buyurdu. Bu orduda Ebû Bekr, Ömer ve Ebû "U beyde gibi ashabın büyükleri de bulunuyordu. Hazret-i Üsâme'nin yaşı henüz on sekiz veya yirmi idi. Bu sefer onun hakkında da dedikodular başladı. Aynî, Ayyaş b. Ebî Rebîa'nın dedikoducular arasında olduğunu kaydetmiştir. Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem) orduyu teşyi ettikten sonra dünyadan gitti. Onun yerine halife olan Hazret-i Ebû Bekr bu orduyu Hazret-i Üsâme'nin kumandasında harbe gönderdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Zeyd B. Harise İle Üsame B. Zeyd Radıyallahü Anhümanın Faziletleri Bâbı
6419-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. Uleyye, Habib b. Şehîd'den, o da Abdullah b. Ebî Müleyke'den naklen rivâyet etti. Abdullah b. Ca'fer İbn Zübeyr'e: Hatırlar mısın hani ben, sen ve İbn Abbâs, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i karşılamıştık, demiş. O da: Evet! cevâbını vermiş. (Abdullah): Bizi hayvanına bindirdi de, seni bıraktı idi, demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Cafer Radıyallahü Anhüma’in Faziletleri Bâbı
6420-) Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Ebû Üsâme Habîb b. Şehîd'den naklen İbn Uleyye'nin hadîsi gibi ve onun isnadıyla haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Sahabe'nin Faziletleri
Konu: Abdullah B. Cafer Radıyallahü Anhüma’in Faziletleri Bâbı