Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

4969-) Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. ki): Bize Muğîrc b. Abdirrahmân El-Hizâmî, Ebû'z- Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi: kendî yolunda cihâd eden, evinden kendisini onun yolunda cihâdla onun kelimesini tasdıkde başka hiç bir şey çıkaramayan, kimseyi cennete koyacağına yahud İçinden çıktığı evine, kazandığı ecir veya ganimetle beraber döndüreceğine kefîl olmuştur!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihadın Ve Allah Yolunda Gazaya Çıkmanın Fazileti Bâbı
4970-) Bize Amru'n - Nâkid ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebû'z - Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: bir kimse Allah yolunda yaralanırsa —ki Allah kendi yolunda yaralananı pekâlâ bilir— kıyâmet gününde yarası fışkırarak gelir. Honk kan rengi, koku da misk kokusu!..» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihadın Ve Allah Yolunda Gazaya Çıkmanın Fazileti Bâbı
4971-) Bize Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Mimeb-bih'den naklen rivâyet etti. Hemmâm: Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri şudur: diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir ki, onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): aldığı her yara Allah yolundadır. Sonra Kıyâmet gününda bu yara, vurulduğu günkü kılığında olacak, kan fışkıracaktır. Renk kan rengi, koku misk kokusu!» buyurdu. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sözüne devamla): nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki, mü'minlere meşakkat vermiş olmasam Allah yolunda gaza eden hiç bir se-riyyenîn ardında oturmazdım! Ve lâkin varlık bulamıyorum ki, onları (hayvan üzerinde) taşıyayım! Onlar da varlık bulamıyorlar ki, benim arkamdan gelebilsinler. Benim ardımdan olurup kalmaya da gönülleri razı olmuyor.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihadın Ve Allah Yolunda Gazaya Çıkmanın Fazileti Bâbı
4972-) Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: meşakkat vermiş olmasam hiç bir seriyyenin arkasında oturmazdım!...» buyururken işittim. Râvî hadîsi yukarıkilerin hadîsi gibi ve bu isnâdîa: «Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki Allah yolunda öldürülüp sonra diriltümeyi pek arzu ederdim...» şeklinde Ebû Zür'a'nın, Ebû Hüreyre'den naklettiği hadîs gibi rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihadın Ve Allah Yolunda Gazaya Çıkmanın Fazileti Bâbı
4973-) Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Ab-dülvehhâb (yânı Sekafî) rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Mervân b. Muâviye rivâyet etti. Bu râvîlerin hepsi Yahya b. Saîd'den, o da Ebû Sâlih’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): meşakkat vermiş olmasam hiçbir seriyyeden geri kalmamak isterdim...» buyurdular. yukarıkilerin hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihadın Ve Allah Yolunda Gazaya Çıkmanın Fazileti Bâbı
4974-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kendi yolunda (gazaya) çıkan kimseye kefîl olmuştur...» buyurdu. Râvî hadîsi «Allah feâlâ yolunda gaza eden hiç bir seriyyeden geri kalmazdım!» ifâdesine kadar rivâyet etmiştir. hadîsin muhtelif rivâyetlerini Buhârî: «İmân», «Vudû'» ve «Fardu'l-Humüs» bahislerinde tahrîc etmiştir. yolunda gazaya çıkan kimseye Allah'ın kefil olması: lütf-u kereminden ona cennetini nasib etmesidir. Bu kefalet, Teâlâ hazretlerinin: ki Allah mü'minlerden cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın almıştır." Sûre-i Tevbe âyet: 112 âyet-i kerîmesine uygundur. rivâyetteki «Onun kelimesini tasdik» den murâd: Kelime-i şehâdettir. Bazıları: «Bundan murâd: mücahide va'dedilen büyük sevabı haber veren Allah kelâmını tasdik etmektir.» demişlerdir. yolunda can veren mücâhidin cennete konması hususunda Kâdi Iyâz şunları söylemiştir «İhtimâl Allah o kimseyi öldüğü anda cennetine koyar. Nitekim Teâlâ Hazretleri şehîdler hakkında: Onlar diridirler; Rableri katında onlar rızık verilir. Buyurmuştur. Hadisde de: şehîdlerîn ruhları cennettedir. denilmiştir. Bir ihtimâl de cennete hesabsiz, azâbsız, soruşuz sualsiz giren ilk bahtiyarlar ve mukarrebîn gurubu ile birlikte girmesidir. Ve sahih hadîsde de açıklandığı vecihle şehîdlik günahlarına keffâret olur.» alabildiği kadar ecir veya ganimet alarak evine döndürmemi...» cümlesinin mânâsı şudur: Henüz ganimet alınmamışsa mücâhid sadece kazandığı sevabı alarak evine döner. Düşmandan ganimet alınmışsa ecirle beraber ganimetten hissesini de alır. Bu cümledeki «ev» edatı «yahud» mânâsına değil mecazen «ve» mânâsında kullanılmıştır. Nitekim hadîsin bâzı rivâyetlerinde buradaki «ev» yerinde «vav» edatı bulunmaktadır. Hadîsden murâd: cihâda çıkan bir kimseye Allahü teâlâ her hâl-ü kârda hayır vereceğini tekeffül etmiştir. Bu hayır ya şehîd olarak cennete girmekle, ya ecir kazanarak evine dönmekle, yahud hem ecir hem de ganimet alarak dönmekle tahakkuk edecektir; demektir. Iyâz: «Bu hadîsde geçen yed gelimesi kudret ve mülk manasınadır.» diyor. Yerinde de görüldüğü vecihle yed: el demektir. Ancak Allahü teâlâ'ya nisbet edildi mi bu keilme müteşabihâttan olur. (Mânâsını Allah bilir. Ümmet bu dünyada bilemez. Selefin ulemâsı bu gibi kelime ve cümlelere mânâ vermeye kalkışmamış. Hak olduğuna inanır; mânâsını Allah'a havale eyleriz; demişlerdir. Onlardan sonra gelen bâzı âlimler müteşâbihleri yerine göre te'vîl etmişlerdir. İşte yed kelimesini kudret ve mülk diye te'vîl etmişlerdir. îşte yed kelimesini kudret ve mülk diye te'vîl bu kabildendir.) hadîsin üçüncü rivâyetindeki: kendi yolunda yaralananı pekâlâ bilir!» cümlesi harb ve gazada ihlâs ve samimiyet gerektiğine tenbihtir. Gazada verilecek sevâb bu ihlâs ve samimiyete göre olacaktır. Şu halde Allah için, dîni için harbedenler ölseler de kalsalar da kazanacak, ganimet veya şan kazanmak yahud düşman milletten öc almak gibi maksadlarla gazaya çıkanlar sevabtan mahrum kalacaklardır. Bu cihet Mecelle'de «Bir işten maksad ne ise hüküm ona göredir.» kaidesi ile hulâsa edilmiştir. zahiri, bu hükmün kâfirlerle yapılan harblere mahsus olduğunu gösteriyorsa da âsî ve bâgîler, yol kesenler ve benzerleri ile yapılan çarpışmalar da ayni hükümde dahildir. kıyâmet gününde yarasından kan fışkırarak gelmesinin hikmeti, faziletine ve canını feda ettiğine şahidi bulunmaktır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihadın Ve Allah Yolunda Gazaya Çıkmanın Fazileti Bâbı
4975-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Ebû Hâlid El-Ahmar, Şu'be'den, o da Katâde ile Humeyd'den, onlar da Enes b. Mâlik'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti: hiç bir nefis yoktur ki, Allah indînde bir hayrı olsun da dünyaya dönmeyi ve dünya İle onun içinde bulunan büfün varlıkların kendisinin olmasını arzu etsin. Yafnız şehîd müstesna! Çünkü o, şehîdliğin faziletini gördüğü için dönmeyi ve dünyâda tekrar Öldürülmeyi temenni eder. buyurmuşlar,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Yolunda Şehid Olmanın Fazileti Bâbı
4976-) Bize Muhammed b. Müsennâ île İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. ki): Bize Şu'be, Katâde'den naklen rivâyet etti. ki): Ben Enes b. Mâlik'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ederken dinledim. başka cennete giren hiç bir kimse yoktur ki, dünyaya dönmeyi ve yer yüzündeki her şeyin kendinin olmasını dilesin. Şehîd ise gördüğü ikramdan dolayı dönmeyi ve on defa Öldürülmeyi temenni eder.» buyurmuş. hadîsi Buhârî ile Tİrmizî «Cihâd» bahsinde tahrîc etmişlerdir. hakkında Ebû Alî El-Gassânî şunları söylemiştin «Bu isnadın zahirine göre Şu'be bu hadîsi Katâde ile Humeyd'in ikisinden, onlar da Enes'den rivâyet etmiştir. Doğrusu Ebû Hâlid onu Humeyd'den, o da Enes'den naklen rivâyette bulunmuştur. Bunu Abdülgani b. Said de böyle söylemiştir.» Iyâz: «Şu halde Humeyd, Katâde üzerine değil, Şu'be üzerine atfolunmuştur...» diyor. Şerif şehîdliğin faziletini gösteren en açık delillerden biridir. İbn Battal: «Bu hadîs, şehîdliğin fazileti hakkında vârid olan delillerin en büyüğüdür.» demiştir. niçin şehîd denildiği ihtilaflıdır. Nadr b. Şümeyl'e göre şehîd diri olduğu için ona bu isim verilmiştir. Çünkü şehîdlerin ruhları islâm darına (cennete) varır ve görürler. Başkalarının ruhları ise onu ancak kıyâmette görür. İbn Enbârî'ye göre ise şehidin cennete gireceğine Allah ve Melekleri şâhid oldukları için bu isim verilmiştir. Ulemâdan bazıları şehîd ruhunu teslim ederken kendisine verîlecek sevâb ve kerameti gördüğü için ona bu ismin verildiğini söylemiş; bir takımları ruhunu rahmet melekleri aldığı ve imanına şâhid oldukları için şehîd denildiğine kail olmuşlardır. Hattâ: «Şehidin şehîd olduğuna şahidi vardır, ki o da kanıdır!» diyenler olmuştur. misk gibi güzel kokusu onun fazilet ve şerefini mahşer halkına duyurmak için yayılacaktır. Kanının ve cenazesinin yıkanmaması da bundandır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Yolunda Şehid Olmanın Fazileti Bâbı
4977-) Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Abdillâh El-Vasitî, Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’e: Allah azze ve cellenin yolunda cîhâd etmeye ne muâdil olabilir? Dediler. ona gücünüz yetmez!» buyurdu. Bu sözü kendisine ikî veya üç defa tekrarladılar. Hepsinde: «Sizin ona gücünüz yetmez!» buyurdu. Üçüncüde: yolunda mücâhede eden kimsenin misâli, oruç tutan, namaz kılan, Allah'ın âyetlerine muti' bir kişi gibidir ki tâ Allahü teâlâ'nın yolundaki mücâhid donünceye kadar ne oruçtan gevşer ne namazdan! buyurdular:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Yolunda Şehid Olmanın Fazileti Bâbı
4978-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bize Ebû Avâne rivâyet etti. H. Züheyr b. Harb da rivâvet etti, ki): Bize rivâyet etti. H. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. Bunların hepsi Süheyl'den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Cihad» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Hadîs-i Şerif Hazret-i Ebû Hüreyre'den ayni mânâda muhtelif lâfızlarla rivâyet olunmuştur. dahi cihâdın pek büyük fazileti olduğuna delildir. Zira namaz, oruç ve Allah'ın âyetlerine itaat en faziletli amellerdir. Mücâhid , bu amellerden bir lâhza gevşeklik göstermeyen kimse ile bir tutulmuştur. Halbuki bu amelleri bir an gevşeklik göstermeden yapacak kimse yoktur. Onun içindir ki cihada denk bir amelin ne olacağı sorulunca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): ona gücünüz yetmez!» buyurmuştur. her hususta dâimi oruç tutan, namaz küan bir kimseye benzer. Meselâ: bu ibâdetlere devam eden kimse yiyip içmeden ve sair lezzetlerden kendini nasıl tutarsa mücahid de nefsini düşmanla çarpışmak için tahsis eder. O nasıl bir ân bıkmadan ibâdetine devam ederse, bu da bir ân ecir kazanmaktan hâli kalmaz. Sahih bir hadîsde mücahidin şahlanan atı için bile sevaplar yazılacağı bildirilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Yolunda Şehid Olmanın Fazileti Bâbı
4979-) Bana Hasan b. Aliy El-Hulvânî rivâyet etti. ki): Bize Ebû Tevbe rivâyet etti. ki): Bize Muâviye b. Sellâm, Zeyd b. Sellâm'dan naklen rivâyet etti ki, kendisi Ebû Sellâm'ı şöyle derken işitmiş: Bana Nu’mân b. Beşîr rivâyet etti. ki: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in minberinin yanında idim Bir adam: Ben müslüman olduktan sonra hiç bir amel işlememiş olmama aldırış etmem. Yalnız hacıları sulamam müstesna! Dedi. Bir başkası: Ben müslüman olduktan sonra hiç bir amel işlememiş olmama aldırış etmem. Yalnız Mecid-i Haramı ta'mîr etmem müstesna! Dedi. biri: Allah yolunda cîhâd etmek sizin söylediğinizden efdaldiı; dedi. Bunun Üzerine Ömer kendilerini menefti. Ve Bu gün cuma günüdür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in minberinin yanında seslerinizi yükseltmeyin! Lâkin ben cumayı kıldığını zaman içeriye girer; sizin ihtilâf ettiğiniz hususu ona sorarım! Dedi. Arkacığından Allah (azze ve celle): hacıları sulamakla Mescid-i Haramı tâmîr etmeyi Allah'a ve son güne îmân edip Allah yolunda cihâd eden kimse ile bir mi tutuyorsunuz?" Sûre-i Tevbe âyet: 18 âyetini sonuna kadar indirdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Yolunda Şehid Olmanın Fazileti Bâbı
4980-) Bu hadîsi bana Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Hassan rivâyet etti. ki): Bize Muâviye rivâyet etti. ki): Bana Zeyd haber verdi ki, kendisi Ebû Sellâm'i şeyle derken işitmiş: Bana Nu'mân b. Beşîr rivâyet etti. ki): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in minberi yanında idim... bu hadîsi, Ebû Tevbe'nin hadîsi gibi rivâyet etmiştir. ki ashabdan Bazıları islâmda en makbul amelin ne olduğunda ihtilâf etmişler, içlerinden birisi bunun hacılara su vermek olduğunu, diğeri Kâ'be'yi ta'mîr etmenin daha makbul sayılacağını söylemiş; üçüncü biri cihâdın ikisinden de hayırlı olduğunu ileri sürmüştür. İnen âyet-i kerîme üçüncü zâtın haklı olduğunu meydana çıkarmıştır. Şerîf. cumada ve diğer günlerde mescidlerde yüksek sesle konuşmanın mekruh olduğuna, keza insanların toplu bulunduğu yerlerde bilir bilmez, bağırıp çağırmanın doğru olmadığına delildir. Bunun sebebi, gürültünün namaz kılanlarla zikredenleri yanıltmasıdır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Yolunda Şehid Olmanın Fazileti Bâbı
4981-) Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme, Sâbit’den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yolunda bir sabah veya akşam seferi dünyâdan ve bütün dünya varlıklarından daha hayırlıdır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Sabah Ve Akşam Seferlerinin Fazileti Bâbı
4982-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdülâziz b. Ebî Hâzim, babasından, o da Sehl b. Sa'd Es-Sâıdî'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi! Allah yolunda yürüdüğü sabah yürüyüşü dünyâdan ve bütün dünya varlıklarından daha hayırlıdır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Sabah Ve Akşam Seferlerinin Fazileti Bâbı
4983-) Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Veki', Süfyân'dan, o da Ebû Hâzim'den, o da Sehl b. Sa'd Es-Sâidî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. yolunda bir sabah veya akşam yürüyüşü dünyadan ve bütün dünya varlıklarından daha hayırlıdır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Sabah Ve Akşam Seferlerinin Fazileti Bâbı
4984-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Mervân b. Muâviye, Yahya b. Said'den, o da Zekvân b. Ebî Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den, naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): bir takım adamlar olmasa...» buyurdular. Ve râvî hadîsi rivâyet etmiştir. Bu hadîsde şu cümle de vardır: yolunda bir akşam veya sabah yürüyüşü dünyadan ve bütün dünya varlıklarından daha hayırlıdır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Sabah Ve Akşam Seferlerinin Fazileti Bâbı
4985-) Bize Ebû Bekir b. Efeî Şeybe ile İshâk b. İbrahim ve Züheyr b. Harb da rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekir'le İshâk'ın'dır, (İshak: Bize haber verdi tâbirini kullandı. Ötekileri: Bize El-Mukri' Abdullah b. Yezîd rivâyet etti; dediler.) O Saîd b. Ebî Eyyûb’dan naklen rivâyet etmiş: ki): Bana şurahbîl b. Şerîk El-Maâfirî, Ebû Abdirrahmân El-Hubulî'den rivâyet etti. Şöyle dedi: Ben Ebû Eyyûb'u şöyle derken işittim; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): yolunda bir sabah veya akşam yürüyüşü, üzerine güneş doğmuş batmış her şeyden daha hayırlıdır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Sabah Ve Akşam Seferlerinin Fazileti Bâbı
4986-) Bana Muhammed b. Abdillâh b. Kuhzâz rivâyet etti. ki): Bize Aliy b. Hasan, Abdullah b. Mübârek'den rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Ebî Eyyûb ile Hayve b. Şureyh haber verdiler. Bunlardan her biri dedi ki: Bana Şurahbîl b. Şerîk, Ebû Abdirrahmân El-Hubuli'den naklen rivâyet etti ki, kendisi Ebû Eyyûb El-Ensârî'yi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu...» derken işitmiş. Hadîs yukarıki-nin tamamîle mislidir. rivâyetleri Buhârî «Cihâd» bahsinde tahric ettiği gibi bâzılarını Nesâî ve İbn Mace de tahrîc etmişlerdir. Tirmizî bu mânâda Hazret-i İbn Abbâs'dan rivâyet olunan bir hadîsi nakletmiş ve: «Bu hadis hasen garîbtir.» demiştir. Gündüzün evvelinden zeval vaktine kadar, ravha da zevalden geceye kadar yürüyüş demektir. Bu isim verilmek için yürüyüşün mutlaka yürüyenin köyünden veya kasabasından baş'aması şart değildir. Gaza yolunda bulunan kimsenin akşamda sabanda yaptığı her yürüyüş ve gezinti gadve ve ravhadır. mânâsı şudur: Allah yolunda yapılan sabah ve akşam yürüyüşlerinin fazilet ve sevabı bütün dünya nimetlerinden daha hayırlıdır. Yani bütün dünya nimetleri bir kişinin olsa Allah yolunda yapılan bir tek sabah veya akşam yürüyüşüne denk olamaz. Çünkü dünya nimetleri geçici âhiret nimetleri ise ebedîdir. Iyâz Şöyle deditir: «Bu hadîs ile o mânâda âhiret işlerini ve sevabını dünya işleri ile temsil eden diğer hadîsler için şöyle denilmiştir: Bir insan bütün dünya varlıklarına sahib olsa da onları âhiret umuruna sarf etse yine âhiret işlerinin sevabı dünya varlıklarından hayırlıdır. Yoksa bu hadîs mutlak surette fânîyi bakîye kıyas değildir.» göre hadîsden murâd: «Cennette bir sabah yürüyüşü kadar az bir zamanın sevabı bütün dünya zamanlarından daha hayırlıdır.» demektir. Yânı âhîretin kısa zamanı dünyanın uzun zamanından daha hayırlıdır. Hâsılı maksad, cihâdın büyüklüğünü anlatarak ona teşvîkde bulunmaktır. Binaenaleyh bir insan dünyalara Mâlik olan zengine değil, Allah yolunda sabah veya akşam yürüyüş yapan gaziye im-renmelidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Sabah Ve Akşam Seferlerinin Fazileti Bâbı
4987-) Bize Saîd b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Ebû Hânî El-Havlânî, Ebû Abdirrahmân El-Hubulî'den, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ebâ Saîd! Her kim Rabb olarak Allah'a, dîn olarak İslama, Peygamber olarak da Muhammed'e razı olursa o kimseye cennet vâcibtir.» buyurmuş. Ebû Saîd buna şaşmış ve: Bunları bana tekrarla yâ Resûlallah! Demiş. O da tekrarlamış. Sonra: bir şey var kif onunla cennete bir kul yüz derece yükseltilir. Her iki derecenin arası yerle gök arası gibidir.» buyurmuş. Ebû Saîd: Nedir o yâ Resûlallah? Diye sormuş. yolunda cihâddır; Allah yolunda cihâddir!» buyurmuşlar. hadîs hakkında Kâdi Iyâz şunları söylemiştir; «Bundan zahirî mânâsı kasdedilmîş olması muhtemeldir. Bu takdirde buradaki derecelerden murâd, görünürde bir birinden yüksek olan menzillerdir Bu da cennet menzillerinin sıfatıdır. Nitekim cennet köşklerinin sahihleri hakkında: onlar birbirlerine parlak yıldız gibi görünürler, buyurul-muştur. manevî yükseklik kasdedilmiş olması da muhtemeldir, ki bu yükseklik insanın hâtır-u hayâline gelmeyen ve mahlûk sıfatında olmayan büyük ihsanlar ve bol nimetlerdir. Allah'ın cennet ehline lütul buyurduğu nimet ve kerametlerin nevî'leri bir birinden çok farklıdır. Fa-zîlet hususunda bunların bir bîrinden uzaklığı yerle gök arası gibi olur. Ama birinci ihtimâl daha açıktır.» Nevevî, Kâdînin sözlerini tasdik etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allahü Teâlânın Cennette Mücahid İçin Hazırladığı Derecelerin Beyanı Bâbı
4988-) Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. ki): Bizt Leys, Saîd b. Saîd'den, o da Abdullah b. Ebî Katâde'den, o da Ebû Katade'den, naklen rivâyet etti ki, Abdullah, Ebû Katâde'yi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ederken dinlemiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) aralarında ayağa kalkarak onlara: yolunda cihâdla îmânın amellerin en faziletlisi olduğunu söylemiş Bunun üzerine bir adam kalkarak: Ya Resûlallahî Ne buyurursun, ben Allah yolunda öldürülsenı günahlarım affolunur mu? Demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona: ihlâsla sabrettiğin halde ileri gidip gerî dönmeyerek Allah yolunda Öldürülürsen!» buyurmuş. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): dedin?» diye sormuş. Adam: Ne buyurursun, ben Allah yolunda öldürülürsem günahlarım affolunur mu? demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İhlâsla sabrettiğin halde, ileri gidip geri dönmeyerek Allah yolunda öîdürülürsen!.. Yalnız borç müstesna! Gerçekten bunu bana Cibrîl aleyhisselâm söyledi.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Öldürülen Kimsenin —borç Haric-bütün Günahlarının Affedilmesi Bâbı
4989-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. El-Mösennâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti. ki): Bize Yahya (yânî İbn Saîd), Saîd b. Ebî Saîd El-Makburî’den, o da Abdullah b. Ebî Katâde'den, o da babasından naklen haber verdi. Şöyle dedi: adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: Ne buyurursun, ben Allah yolunda ödlürülürsem... dedi. Leys'in hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Öldürülen Kimsenin —borç Haric-bütün Günahlarının Affedilmesi Bâbı
4990-) Bize Saîd b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Amr b. Dinar'dan, o da Muhammed b. Kays'dan naklen rivâyet etti. H. ki: Bize Muhammed b. Aclân da, Muharamed b. Kays’dan, o da Abdullah b. Ebî Katâde'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen —biri diğerinden fazla ederek— rivâyette bulundu ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) minberde iken bir adam gelerek: Ne buyurursun, ben kılıcımla vurursam..,» demiş. Râvî hadîsi, Makburî'nin hadîsi gibi rivâyet etmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Öldürülen Kimsenin —borç Haric-bütün Günahlarının Affedilmesi Bâbı
4991-) Bize Zekeriyyâ b. Yahya b. Salih el-Misrî rivâyet etti. ki): Bize Mufaddal (yânî İbn Fadâle) Ayyaş'dan —Bu zât İbn Abbâs El-Kıtbânî'dir— o da Abdullah b. Yezîd Ebû Abdirrahmân El-Hubulî'den, o da Abdullah b. Amr b. Âs'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): her günahı affolunur. Yalnız borç müstesna!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Öldürülen Kimsenin —borç Haric-bütün Günahlarının Affedilmesi Bâbı
4992-) Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Yezîd El-Mukrî' rivâyet etti. ki): Bize Saîd b. Ebî Eyyûb rivâyet etti. ki): Bana Ayyaş b. Abbâs El-Kıtbânî, Ebû Abdirrahmân El-Hubulî'den, o da Abdullah b. Amr b. Âs'dan naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): yolunda ölüm her şeye keffâret olur; yalnız borç müstesna!» buyurmuşlar. rivâyetler dahi cihâdın faziletine delildirler Görülüyor ki, cihâd kul hakkından maada bütün günahlara keffârettir. Ancak keffâret olması hadîsde beyân buyurulan şartlara riâyetledir. Bu şartlar, harbde sırf Allah rizâsı için sebat etmek, ilerlemek, geri dönmemektir. ilerleyip geri dönmemek kaydı, bir gazada ilerleyip başka gazada gerilemekten ihtiraz için olsa gerektir. borç müstesna!» ifâdesi insan haklarına tenbîh içindir. Cihâd ve sair hayırlı ameller yalnız Allah hakları için keffaret olurlar. Kul haklarına keffaret olamazlar. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in «Evet» cevâbını verdikten sonra «Yalnız borç müstesna!» demesi, o anda bunu vahiy yolu ile anladığına hamledilmiştir. «bunu bana Cibrîl ('Aleyhisselâm) söyledi.» ifadesi de bunu gösterir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Öldürülen Kimsenin —borç Haric-bütün Günahlarının Affedilmesi Bâbı
4993-) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ikisi birden Ebû Muâviye’den rivâyet ettiler. H. İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize Cerîr ile İsâ b. Yûnus hep birden A'meş'den naklen haber verdiler. H. Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr dahi rivâyet etti. Lâfız onundur. ki): Bize Esbât ile Ebû Muâviye rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize A'meş, Abdullah b. Mürra'dan, o da Mesrûk'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: —ki İbn Mes'ûd'dur— şu âyeti (n hükmünü) sorduk: yolunda öldürülenleri asla ölü sanma! Bilâkis onlar Rabbleri katında diri olup rızıklanmaktadırlar." Sûre-i Âl-i İmrân, âyet: 169 şu cevabı verdi: Bakın buraya! Biz bunu vakti ile Peygamber efendimize sorduk da: ruhları yeşil bir takım kuşların karnındadır. Onların Arş'a asılı kandilleri vardır. Cennette istedikleri yerde dolaşır; sonra bu kandillere inerler. Rabbleri onlardan öyle bir haberdâr olur ki!.. Ve kendilerine: Bir şey arzu eder misiniz? diye sorar. (Onlar): (Daha) ne isteyelim, işte cennette dilediğimiz yerde dolaşıyoruz! Derler. Bunu kendilerine üç defa tekrarlar. Sorulmaktan âzâde bırakılmayacaklarını görünce: Rabb! Ruhlarımızı bedenlerimize iade buyurmanı dileriz! Tâ ki senin yolunda bir defa daha Öldürülelim! Derler. Ve bir hacetleri olmadığını görünce bırakılırlar.» buyurdular. Şerif muhtelif lâfızlarla rivâyet olunmuştur. Bâzı rivâyetlerde «onların ruhları kuşların kursaklarındadır.» denilmiş; imâm Mâlik «El-Muvatta'» adlı eserinde «Mü'minin ruhu bir kuştur.» şeklinde rivâyet etmiş; Kata'de'den nakledilen bir rviâyette «beyaz kuş suretin-dedir» denilmiştir. Kelâm ulemâsından Bazıları «Kuştur» veya «kuş suretindedir.» rivâyetlerini daha doğru bulmuştur. Zâten ekserî rivâyetler de bu şekildedir. Iyâz diyor ki: «Bunu Bazıları baîd görmüş; bir takımları ise red ve inkâr etmemişlerdir. Zâten burada inkâr edilecek bir şey yoktur. İki şey arasında fark da yoktur. Belki «Kuştur» yahud «Kuşun karnındadır.» rivâyeti mânâ itibarı ile daha sahihtir. Burada kıyas ve akılların hüküm salâhiyeti yoktur. Bunların hepsi caiz görülen şeylerdendir. Allah bu ruhu mü'minden yahut şehîdden çıktıktan sonra kandillere veya kuşların karınlarına yahud dilediği her hangi bir yere koymak isterse bu olur; koyar; baîd de görülmez; hele de ruhların cisim olduğu kabul edilirse!.. ki: îkrâm veya azâb gören ruhlar, bedenin bir cüz'üdur. Onda rûh kalır. Elem ve azabı yahut lezzet ve nimeti duyan odur. Yâ Rabbî beni dünyaya döndür diyecek de odur. Cennet ağaçları arasında dolaşacak dahi odur. O halde bu parçanın kuş şekline sokulması yahud kuş karnına konulması; Arş altında kandillere asılması ve sair Allah'ın dilediği şeyler imkânsız değildir. ruhla nefsin aynı mânâya gelip gelmediğinde de ihtilâf etlerdir. Birçok meânî ulemâsı ile bâtın ilmi ve kelâm uleması: Ruhun hakikati bilinmez; onu tavsif etmek de doğru değildir; o kulların bilmediği şeylerdendir; demişler: (De ki: Rûh Rabbınıin işidir..,) âyeti ile istidlal etmişlerdir. taşkınlık ederek ruhun yokluğuna kail olmuşlardır. Doktorların ekseriyeti ruhun bedene dağılan latif bir buhar olduğunu söylerler Üstadlarımızdan birçoğu: rûh hayattır, demişlerdir. Diğerleri: Rûh latîf bir takım cisimler olup cismi sarmıştır. Cisim onunla yaşar; onun ayrıldığı an cismi öldürmek Allah Teâlâ'nın âdetidir; demişlerdir...» Iyâz'in sözü burada sona erdi. «Bizim ulemâmıza göre rûh, bedene girmiş lâtif bir takım cisimlerdir; bu cisimler bedenden ayrıldı mı insan ölür.» diyor. ruhla nefsin aynı mânâya gelip gelmediğinde de ihtilâf etmişlerdir. Bâzılarına göre ikisi bir mânâyadır. Bir takımları nefis kandır demiş; Bazıları da nefsin hayât demek olduğunu söylemişlerdir. İyâz’ın beyanına göre tenasüh yani ruhların bir bedenden başka bir bedene geçebileceğine, güzel suretlere girerlerse nîmet ve ikram, çirkin suretlere girerlerse azâb göreceklerine kaail olan bazı mülhidler, bu ve benzeri hadîslerle istidlal etmiş ve: «sevap, ikab bundan ibarettir.» demişlerse de bu kavil açık bir dalâlet ve şeriatın isbât ettiği haşır, neşir, cennet ve cehennem gibi hakikatleri inkârdır. teâlâ'nın cennete girenlere: şey arzu eder misiniz?» diye sorması onlara yapılan ikram ve ihsanda mubâlega içindir. Yoksa kendilerine bir insanın hatırından bile geçmeyen nimetler ihsan etmiştir. Bundan sonra daha ziyadesini istemeye teşvik buyuracak fakat onlar bu verilenden daha fazlasını bulamayarak ruhlarını bedenlerine döndürmesini zîrâ Allah yolunda can vererek bundan lezzet almak istediklerini söyleyeceklerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Şehid Ruhlarının Cennette Olduğunu Ve Şehidlerin Rableri Katında Diri Olup Rızıklandıklarını Beyan Bâbı
4994-) Bize Mansûr b. Ebî Müzâhim rivâyet etti. (Dedi ki-: Bize Yahya b. Hamza, Muhammed b. Velîd Ez-Ziibeydî'den, o da Zührîden, o da Atâ' b. Yezîd El-Leysî'den, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki, bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: İnsanların hangisi efdaldir? diye sormuş da: yolunda mah ile canı ile mücâhede eden kimsedir.» buyurmuş. Ondan sonra kim? demiş. bir kuytuda Rabbi olan Allah'a ibâdet eden ve insanları kendi şerrinden âzâde bırakan mü'mindir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihad Ve Serhad Bekçiliğinin Fazileti Bâbı
4995-) Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk haber verdi. ki): Bize Na'mer, Ziihrî'den, o da Atâ' b. Yezîd El-Leysî'den, o da Ebû Saîd'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: adam: İnsanların en faziletlisi kimdir yâ Resûlallah? Dedi. yolunda malı ile canı ile mücâhade eden mü'mindir.» buyurdu. — Ondan sonra kim? Diye sordu. kuytulardan bir kuytuya çekilmiş; Rabbine ibâdet eden ve insanları kendi şerrinden âzâde bırakan adamdır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihad Ve Serhad Bekçiliğinin Fazileti Bâbı
4996-) Bize Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Yûsuf, Evzâî'den, o da İbn Şihâb'dan bu isnadla haber verdi. O: «Bir kuytuda bir adam..» demiş; «sonra bir adam..» dememiştir. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî «Cihâd» bahsinde; İbn Mâce «Kitâbü’l-Fiten» de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Şerif âmm-ı mahsustur. Ve: «Allah yolunda malr İle canı ile mücâhede eden kimse insanların en iyilerindendir » manasınadır. Yoksa ulema ve sıddîklar daha faziletlidirler. Nitekim bu hususta hadisler vârid olmuştur. Nesâî'nin bir rivâyetinde: en hayırlılarından bir adam...» denilmiştir. İki dağ arasındaki aralıktır. Ancak burada hassaten bu mânâ kasdedilmemiştir. Murâd tenha ve insanlardan uzak yerdir. Vadiler ekseriyetle insandan hâli olduğu için (şi'b) kelimesi misâl olarak zikredilmiştir. hadîs tenhada yalnız yaşamayı insanlar arasına karışmaktan evlâ görenlere delildir. Mesele ihtilaflıdır. Ekseri ulemâya göre fitneden emin olmak şartı ile insanlarla ihtilâl etmek efdaîdir. Bâzı taifeler uzletin yani tenhada ayrı yaşamanın daha faziletli olduğuna kaildirler. Cumhûr bunlara cevap vermiş: «Bu hadîs fitne ve harb zamanlarına hamlediîmiştir. Yahut'insanlarla iyi geçinemeyen kimse hakkındadır.» demişlerdir. Tirraizi'nin «Zühd» Bâbında rivâyet ettiği bir hadîs de cumhûra delildir. Mezkûr hadîsde: İhtilât edip eziyetlerine katlanan mü'minin ecri, insanlarla ihfilât etmeyen ve eziyetlerine sabır göstermeyen mü'minin ecrinden daha büyüktür.» buyurulmaktadır. hadîsi İbn Mâce dahi rivâyet etmiştir. geçmiş bütün peygamberler, sahabe, tabiîn, ulemâ ve sulehâ hep insanlarla ihtuat etmiş; bundan cuma ve cenazelere iştirak, hastaları dolaşmak ilim ve zikir meclisleri gibi faydalar istihsal etmişlerdir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihad Ve Serhad Bekçiliğinin Fazileti Bâbı
4997-) Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivâyet etti. ki): Bize Abdülâzîz b. Ebî Hâzim, babasından, o da Ba'ce'den, o da Ebû Hiireyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den onun şöyle buyurduğunu rivâyet etti: en hayırlı yaşayanlarından biri: Allah yolunda atının dizginîn tutup onun sırtında uçan, düşman sesi veya düşmana hücum feryadı İşittikçe o at üzerinde uçan, Öldürmeyi ve Ölümü, ümîd edilen yerlerinde arayan adamdır. Yahut şu tepelerden bir tepenin üstünde veya şu vadilerden bir vâdînin içinde bir koyun sürücüğünün İçinde bulunup namazını kılan, zekatını veren ve eceli gelinceye kadar Rabbına ibâdet eden, insanlara hayırdan başka bir şey yapmayan kimsedir.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihad Ve Serhad Bekçiliğinin Fazileti Bâbı
4998-) Bize bu hadisi Kuteybe b. Saîd de, Abdülâzîz b. Ebî Hâ-zim ile Ya'kûb (yânî İbn Abdirrahmân El-Kaarî)’den naklen rivâyet etti. Her ikisi Ebû Hâzim’den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. O Yahya'nın rivâyeti hilâfına: «Ba'ce b. Abdillâh b. Bedr'den» bir de: «Şu vadilerden bir vâdîde..» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihad Ve Serhad Bekçiliğinin Fazileti Bâbı
4999-) Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ziiheyr b. Harb ve Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' Üsâme b. Zeyd’den, o da Ba'ce b. Abdillâh El Cühenî'den, o da Ebû Hüreyre’den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Ebû Hâ-zim'in Ba'ce'den rivâyet ettiği hadîs mânâsında rivâyette bulunmuş ve: «Vadilerden bir vâdîde..» demiştir. dizginini tutup onun sırtında uçan..» ifadesinin mânâsı: cihâd için hazır vaziyette bulunup gerektiğinde atının sırtında uçar gibi sür'atle harbe koşan kimsedir..'demektir. İbarede teşbîh-i belîg vardır. Düşman geldiği zaman yükselen ses; fezea ise: düşmana hücum için davranmakta. ümîd edilen yerlerinde arayan adamdır.» cümlesinden: şehid olmayı son derece arzu ettiği için ölerek şehîd olacağı yeri adetâ arayan adamdır, manası kasdedilmiştir. Şerif cihâd ile serhad bekçiliğinin ve şehîd olmaya hırs göstermenin faziletine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Cihad Ve Serhad Bekçiliğinin Fazileti Bâbı
5000-) Bize Muhammed b. Ebî Ömer El Mekkî rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac’dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ki kimseye güler (muamelesi yapar.) Biri diğerini Öldürür; ikisi de cennete girer.» buyurmuş. Ashâb: Nasıl ya Resûlallah? Demişler. Allah azze ve cellenin yolunda çarpışarak şehîd edilir; sonra Al-îah kaatilin tevbesini kabul eder de müslüman olur. Ve Allah azze ve cellenin yolunda çarpışarak şehîd düşer.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Birbirlerini Öldüren İki Adamın Cennete Gireceklerini Beyan Bâbı
5001-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî', Süfyân'dan, o da Ebû'z-Zinâd'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etti.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Birbirlerini Öldüren İki Adamın Cennete Gireceklerini Beyan Bâbı
5002-) Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den naklen haber verdi. Hemmâm: Bize Ebû Hiireyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettikleri budur: diyerek bir takım hadisler zikretmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): İki kimseye güler (muamelesi yapar.) Bîri diğerini Öldürür; ikisi de cennete girer!» buyurdu. Ashâb: Nasıl yâ Resûlâîlah: Dediler. öldürülür de cennete girer; sonra Allah Ötekinin tevbesinî kabul ederek onu İslama hidâyet eyler. Sonra (o da) Allah yolunda mücâhede ederek şehîd düşer!» buyurdular. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Cihâd» bahsinde tahrîc etmişlerdir. güler demektir. Gülmek, ağlamak gibi şeyler Allahü teâlâ hakkında caiz değildir. Binaenaleyh bunlardan biri zikredüdiği zaman onun lâzımî mânâsı kasdedilir. Gülmenin lâzımı rızâdır, Iyâz şöyle diyor: «Burada gülmek Allahü teâlâ hakkında istiaredir. Çünkü bizim hakkımızda ma'rûf olan gülmek ona caiz değildir. Gülmek cisimlere ve halleri değişebilen şeylere mahsustur. Allahü teâlâ ise bundan münezzehdir. Gülmekten murad: bu iki kimsenin fiillerine râzî olmak yaptıklarına sevap yazmak, onu Öğmek ve sevmek, Allah'ın meleklerinin de bunu böyle telâkki etmeleridir. Zîra bizden birimizin gülmesi ancak râzî olduğu şeye rastladığı ve rastladığına sevindiği zaman olur. Ama buradaki gülmekten murâd: Allahü teâlâ’nın o kimsenin canını almak ve kendisini cennete koymak İçin gönderdiği meleklerinin gülmesi de olabilir. Nitekim sultan birinin öldürülmesini emrettiği zaman sultan filânı öldürdü., derler.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Birbirlerini Öldüren İki Adamın Cennete Gireceklerini Beyan Bâbı
5003-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve Alî b. Hucr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İsmail Cyânî İbn Ca'fer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kâfirle onun kaatili ebedîyyen cehennemde bir araya gelmez!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Bir Kafir Öldürüp Sonra Doğru Yolu Tutan Kimse Bâbı
5004-) Bize Abdullah b. Avn El-Hilâlî rivâyet etti. ki): Bize Ebû İshâk El-Fezâri ibrahim b. Muhammed, Süheyl b. Ebî Sâlih’den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ikisi bir bîrine zarar verecek şekilde bir araya gelmezler.» buyurdu. Kim onlar yâ Resûlüllah? Denildi. kâfiri öldürüp sonra doğru yolu tutan mü'mini» cevâbını verdi. Şerifin birinci rivâyeti hakkında Kâdî İyâz şunları söylemiştir: bu hal, cihâdda bir kâfir Öldüren kimseye mahsustur. Ve kâfiri öldürmesi günahlarına keffâret olur; hattâ onlardan dolayı hiç azâb görmez. Yahut hususî bir niyete veya hususî bir hâle göredir. Bir de o kimsenin A'râf da (cennetin dışında) evvelâ habsedilmek gibi ateş-den başka bir şeyle cezalandırılması, fakat cehenneme girmemesi dahi ihtimâl dahilindedir. Yahut ateşle cezalendınlır da kâfirlerin olmadığı bir yerde cezalandırıldığı için ikisi bir yere gelmez.» rivâyetindeki «ikisi bir birine zarar verecek şekilde bir araya gelmezler.» ifadesini Kâdi Iyâz mânâ i'tibârı ile müşkil görmek-de ve: «Bu hususta en güsel açıklama işaret ettiğimiz gibi şayet cezayı hak etti ise ikisinin ayni zamanda bir araya gelmemeleridir. Çünkü kâfirle beraber cehenneme girmek onun için ayıptır. îmânı ve o kâfiri Öldürmesi kendisine bir fayda vermemiş demektir...» mutâleasını İleri sürmektedir. Kâdı'ye göre bu rivâyet mânâ itibarı île yukarıdaki «Allah iki kimseye güler «muamelesi yapar.» hadîsi gibidir. Yani kâfir müslümanı öldürür; müslüman cennetlik olur. Sonra kâfir de müslüman olup harbde şehîd düşer. Böylece ikisi de cennete giderler. bu rivâyetin bir hangi râvî tarafından değiştirilmiş olduğuna kaaildirler. Onlara göre hadîsin doğru rivâyeti «Bir mü'minİ kâfir öldürür de sonra o kâfir doğru yolu tutarsa..» şeklindedir. takdirde: «Cehennemde İkisi bir birine zarar verecek şekilde bir araya gelmezler.» cümlesi: azâb için cehenneme girmezler., mânâsına gelir...

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Bir Kafir Öldürüp Sonra Doğru Yolu Tutan Kimse Bâbı
5005-) Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet etti. ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da Ebû Amr Eş-Şeybânî'den, o da Ebû Mes'-ûd El-Ensârî'den naklen haber verdi. Şöyle dedi: adam yularh bir dişi deve ile gelerek: Bu deve Allah yolunda (sadaka) dır., dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): sebebi İle kıyâmet gününde, hepsi yularlı yedi yüz deve verilecek!» buyurdu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Sadakanın Fazileti Ve Katlandırılması Bâbı
5006-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dadi ki): Bize Ebû Üsâme, Zâide'den rivâyet etti. H. Bişr b. Hâlid de rivâyet etti. ki): Bize Muhammed (yânı İbn Ca'fer) rivâyet etti. ki): Bize Şu'be rivâyet etti. iki râvî A'meş'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. bâzılarına göze bu hadîsden murâd: yedi yüz deve sevabıdır. Mâmâfîh zahirî mânâsı kasdedilmiş de olabilir. Bu takdirde o zâta cennette, her biri yularlı yedi yüz deve verilecek, onlar binerek istediği yerde gezecektir. Nitekim cennet atları hakkında da bu mânâda hadîs vardır. Nevevî bu ihtimâli daha kuvvetli görmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Sadakanın Fazileti Ve Katlandırılması Bâbı
5007-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb ve İbnİ Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye, A'meş’den, o da Ebû Amr Eş-Şeybânî'den, o da Ebû Mes'ûd El-Ensârî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Benim hayvanım helâk oldu; bana bir binek hayvanı ver! Dedi. Efendimiz: yok!» buyurdu. Bunun üzerine bir adam: Yâ Resûlallah! Ben ona binek hayvanı verecek kimseyi gösteririm! Dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kim bir hayra delâlet ederse ona da hayrı yapanın ecri kadar ecir verilir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5008-) Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. ki): Bize,İsa b. Yûnus haber verdi. H. Bişr b. Hâlid dahi rivâyet etti, ki): Bize Muhammed b. Ca'fer, Şu'be'den naklen haber verdi. H. Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzâk rivâyet etti. ki): Bize Süfyân haber verdi. râvîlerin hepsi A'meş'den bu isnâdla rivâyette bulunmuşlardır. hadîsi Ebû Dâvûd'la başkaları da burada olduğu gibi şeklinde rivâyet etmişlerdir. Bâzı müshalarda bunun yerine: denilmiştir. Doğrusu «Übdia bb dir. Mânâsı: «bindiğim hayvan helâk oldu» demektir. Hadîs-i Şerîf hayra delâlet etmenin ve hayır yapana yardımda bulunmanın, ilim öğretmenin faziletine delildir. da hayrı yapanın ecri gibi ecîr verilir.» cümlesinden murâd: hayrı yapana nasıl ecir verilirse o hayrın yolunu gösterene de ecir verilir demektir. Bundan mikdârca her ikisinin sevaplarının müsâvî olması lâzım gelmez.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5009-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki) Bize Affân rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti ki): Bize Sabit, Enes b. Mâlik'den rivâyet etti. H.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5010-) Bana Ebû Bekir b. Nâfi' de rivâyet etti. Lâfız onundur. ki) Bize Beliz rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti ki): Bize Sabit, Enes b. Mâlik'den rivâyet etti ki, Eşlem (Kabile sin)’den bir genç: Yâ Resûlüllah! Ben gaza etmek istiyorum ama yanımda hazırlık tutacak bir şeyim yok Demiş. (Efendimiz): gît! Çünkü o hazırlık tutmuş da hastalanmıştı.» buyurmuş. O da giderek: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sana selâm ediyor; ve yaptığın hazırlığı bana vermeni söylüyor! Demiş. zât: filân hanım! Benim yaptığım hazırlığı buna ver! Ondan hiç bir şey saklama! Allah aşkına ondan bir şey saklama ki, sana onun hakkında bereket verilsin! Demiş. hadîs dahi hayıra delâlet etmenin faziletine delildir. Ayrıca bir insan hayır cihetlerinden birine mal sarfetmek ister de imkân bulamazsa o malı başka bir hayır cihetine sarfetmesinin mütehab olduğuna delâlet ediyor. Nezir etmedikçe mutlaka o niyet ettiği hayıra sarf etmesi îâzım gelmez.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5011-) Bize Saîd b. Mansûr ile Ebû't-Tâhir rivâyet ettiler. (Ebû't-Tâhir: Bize İbn Vehb haber verdi., dedi. Sa’d ise: Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti., dedi.) ki): Bana Amr b. Haris, Bükeyr b. Eşecc'den, o da Biisr b. Saîd"den; o da Zeyd b. Hâlid El-Cühenî’den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: kim Allah yolunda bir gâzîye hazırlık verirse o da gaza etti demektir. Ve her kîm gâzînin ailesi hakkında hayırla onun yerini tutarsa mu hakkak gaza etti demektir!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5012-) Bize Ebû'r-Rabî' Ez-Zehrânî rivâyet etti. ki): Bize Yezîd (yânî İbn Zürey') rivâyet etti. ki): Bize Hüseyn El-Muallim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebî Kesîr, Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, o da Büsr b. Saîd'den, o da Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim bir gâzîye hazırlık verirse o da gaza etti demektir; ve her kim bir gâzînin ailesi hakkında onun yerini tufarsa muhakkak gaza efti demektir!» buyurdular. hadîsi Buhârî, Ebû Dâvûd,Tirmizî ve Nesâî «Cihâd» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. mânâda Hazret-i Ömer b. Hattâb, Muâz b. Cebel, Ebû Hüreyre, Zeyd b. Sabit, Sehl b. Ebî Huneyf, Cebele b. Harise ve Ebû Ümâme (radıyallahü anhûm) hazerâtından da hadîsler rivâyet olunmuştur. Ömer hadîsini İbn Mâce; Muâz ile Ebû Hüreyre ve Zeyd b. Sabit hadislerini Taberanî «El-Evsat» mda; Sehl hadîsini İmâm Ahmed «Müsned» inde ve Taberanî «El-Kebîr» inde; Cebele hadîsini Taberânî «El-Kebîr» ile «El-Evsat» nâm eserlerinde; Ebû Ümâme hadîsini Ebû Dâvûd ile İbn Mâce tahrîc etmişlerdir. da gaza etti demektir.» cümlesinin mânâsı: bu gaza sebebi ile o da ecir kazanır demektir. Bu ecir az veya çok her cihadla kazanıldığı gibi gâzînin ailesine yiyecek, giyecek ve saiir ihtiyaçları hususunda yardımda bulunmakla da elde edilir. Yalnız yardımın az veya çokluğuna göre sevabın mikdârı da değişir. hadîs ve emsali, müslümanlann yararına çalışan bir kimseye iyilikte bulunmaya teşvîk etmektedirler,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5013-) Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize İs-mâil b. Uleyye, Aliy b. Mübârek’den rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Ebi Kesîr rivâyet etti. ki): Bana Mehrî'nin âzâdlısı Ebû Saîd, Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hüzeyl'in Benî Lahyân kabilesine bir müfreze göndermiş de: iki kişiden biri ilerî atılsın! Sevabı aralarındadır!» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5014-) Bu hadîsi bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Abdüssamed (yânı İbn Abdilvâris) haber verdi. ki): Babamı rivâyet ederken dinledim. ki): Bize El-Hüseyn, Yahya'dan rivtiyet etti. ki): Bana Mehrî'nin âzâdlısı Ebû Saîd rivâyet etti. ki): Bana Ebû Saîd El-Hudrî rivâyet etti ki, Resûlüllah bir müfreze göndermiş... yukarıki hadîs mânâsında rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5015-) Bana yine İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah (yânî İbn Mûsâ) Şeybân'dan, o da Yahya'dan naklen bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5016-) Bize Saîd b. Mansûr da rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr b. Haris, Yezîd b. Ebî Habîb’den o da Mehrî'nin âzâdlısı Yezîd b. Ebi Saîd'den, o da baba sından, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Beni Lâhyân'a müfreze göndermiş: iki adamdan biri çıksın!» buyurmuş. Sonra oturana: ailesi ve malı hakkında hanginiz hayırla yerini tutarsa çıkanın yarı ecri kadar ona verilir.» buyurmuşlar. Lahyân veya Benî Lihyân; Hüzeyl kabilesinin bir koludur. O zaman henüz müsliiman olmamışlardı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunların üzerine gaza için asker göndermiş; ve giden gazilere: «Her kabileden yarısı cenge çıksın!» diye ta'limât vermişti. Hadîsdeki «Her iki adamdan biri çıksın!» cümlesinden murâd budur. aralarında paylaştırılması gazaya gidenin yerine kalan kimsenin onun ailesine hayırla muamele edip yardımda bulunduğuna göredir. Nitekim diğer rivâyetlerde bu cihet tasrîh olunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Allah Yolunda Gaza Edene Binecek Ve Saire Île Yardımda Bulunmanın Ve Ailesi Hakkında Hayırla Onun Yerini Tutmanın Fazileti Bâbı
5017-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Yekî' Süfyân'dan, o da Alkame b. Mersed'den, o da Süleyman b. Bürde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kadınlarının (evlerinde) oturan erkeklere hörmeti, annelerinin hörmetİ gibidir. (Evinde) oturanlardan bir erkek, mücahidlerden bir adama ailesi hususunda halef olur da onlar hakkında kendisine hıyanet ederse kıyâmet gününde durdurulur da onun amelînden dilediğini alır. Ne zannediyorsunuz!» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mücahidlerin Kadınlarının Hörmeti Ve Kadınları Hakkında Onlara Hıtanet Edenlerin Günahı Bâbı
5018-) Bana Muhammed b. Râfi' de rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. ki): Bize Mis'ar, Alkame b. Mersed'den, o da İbn Büreyde'den, o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Buyurdular ki... (yânı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Râvî, Sevrî'nin hadîsi manâsında rivâyette bulunmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Emirlik
Konu: Mücahidlerin Kadınlarının Hörmeti Ve Kadınları Hakkında Onlara Hıtanet Edenlerin Günahı Bâbı