Sahîh-i Müslim Hadis Kitabı

3412-) Bize Muhammed b. Rafî' rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebi Füdeyk rivâyet etti. ki): Bize Dahhâk, Katan el-Huzâî'den, o da Mus'ab'ın azadlısı Yuhannes'den, o da Abdullah b. Ömer'den naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Ben Resûlüllah'ı Medine’yi kasdederek: kimse onun şiddet ve sıkıntısına katlanırsa kıyâmet gününde o kimseye ben şâhid ya da şefaatçı olurum» buyururken işittim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3413-) Bize Yahya b. Eyyüb ve Kuteybe ve İbn Hucr hep bîrden ismail b. Ca'fer'den; o da Ala' b. Abdirrahmân'dan, da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiler ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ümmetimden biri Medine'nin şiddet ve sıkıntısına katlanırsa kıyâmet gününde o kimseye ben şefaatçi yâhut şahit olurum» buyurmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3414-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Eke Süfyân, Ebû Harun Müsâ b. Ebî Îsâ'dan rivâyet etti. O da Ebû Abdullah El-Karrâz'i şöyle söylerken işitmiş: «Ben Ebû Hüreyre'yi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu diyerek bu hadîsin mislini rivâyet ederken dinledim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3415-) Bize Yûsuf b. İsa rivâyet etti. ki): Bize Fadl b. Mûsâ rivâyet etti. ki): Bize Hişâm b. Urve. Salih b. Ebî Sâlîh'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den nakien haber verdi. Ebû Hüreyre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kimse Medine'nin sıkıntısına sabrederse...» buyurdu diyerek yukarıki hadîsin mislini rivâyet etmiş. Abdirrahmân, Hazret-i Abdullah b. Ömer'in künyesidir. senedindeki Yuhannes, bir yerde Zübeyr'in âzadlısı, ikinci rivâyette Mus'ab’ın âzadlısı diye zikrolunmuştur. Mus'ab , Hazret-i Zübeyr'in oğlu olduğuna göre baba-oğul ikisine de nisbet edilmiş demektir. Birine nisbet olunması hakikat, diğerine nisbeti mecazdır. Alçak, köle, başkasının sözünü anlamayan ahmak ve küçük mânâlarına gelir. Kelimenin müzekkeri (Lûkâ: şeklinde kullanılır. Hazret-i İbn Ömer bu sözü cariyenin niyetini beğenmediği için söylemiştir. Yoksa cariyenin kendi azadlılarından olduğu mânâsını kasdetmemiş-tir. Onu Medine'de oturmaya teşvik etmiştir. Çünkü Medine'de oturmakta fazilet vardır. diyor ki: «Ulemâ bu Bâbın hadisleriyle ondan önce ve sonra zikri geçen hadîslerde, Mekke'de yaşamanın ve oranın sıkıntısına, maişet darlığına katlanmanın faziletine açık delâletler bulunduğunu, bu faziletin kıyâmet gününe kadar devam edeceğini söylemişlerdir. Ulemâ Mekke ile Medîne'de mücavir kalmanın caiz olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Ebû Hanîfe ve bir taife Mekke'de mücavir kalmanın mekruh olduğunu söylemiş; İmâm Ahmed b. Hanbel ile bir taife ise: Mekruh değil hattâ müstehabdır. Bunu mekruh görenler bıkma, alışkanlık dol ay isiyle hürmetsizlik gösterme ve günâha girme gibi birtakım sebepler dolayısiyle mekruh saymışlardır. Çünkü orada işlenen günah başka yerlerde işlenen günahtan daha çirkindir. Nitekim orada işlenen hayrın sevabı da başka yerlerde işlenen hayırdan daha çoktur; demişlerdir. mücâveretin müstehab olduğunu söyleyenler orada yapılan ibâdetlere, kılman namazlara ve işlenen hayırlara kat kat sevâb verilmesiyle istidlal ederler. Muhtar olan kavle göre Mekke ile Medine'nin her ikisinde mücavir kalmak müstehabdır. Ancak orada günah işlemek ihtimâli fazla ise mücavir kalmak doğru değildir. Ümmetin halef ve selefinden birçok İmâmları her ikisinde mücavir kalmışlardır. Mücavirin haram olan şeylerden ve bunların sebeplerinden sakınması îcab eder.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinede Yaşamağa Ve Çilesine Katlanmağa Teşvik Bâbı
3416-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti, ki): Mâlik'e. Nuaym b. Abdüllâh'dan dinlediğim, onun da Eliû Hüreyre'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum. Ebû Hüreyre ki: Resûlüllah yol ağızlarında bir takım melekler vardır. Ona tâûn ve Deccâl giremez» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Taün İle Deccalin Girmelerinden Medinenin Korunması Bâbı
3417-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbn Hucr hep birden İsmail b. Ca'fer'den rivâyet ettiler. ki): Bana Ala' babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Resûlüllah şark tarafından gelecektir. Maksadı Medine olup Uhud dağının arkasına inecektir. Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirecek; ve orada helâk olacakdır,» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Hacc» ve «Fiten» bahislerinde; Nesâî «Tıbb» ve «Hacc» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Nakb'in cem-i kılîetidir. Cem-i kesveli «Nikaab» gelir. Bundan murâd, Medine'nin giriş yerleridir. Bazıları yolları ve yol ağızları olduğunu söylemişlerdir. Aslında nakb, dağ yolu demektir. murâd Deccâl'dır. şerifin her iki rivâyeti Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in duâsı bereketiyle Medine’i Münevvere'nin Tâûn ve Deccâl şerlerinden masûn kalacağına ve Medine ile orada oturanların faziletine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Taün İle Deccalin Girmelerinden Medinenin Korunması Bâbı
3418-) Bize Kuteybetü'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdülaziz yani Derâverdî, Ala'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet etti ki. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: üzerine öyle bir zaman gelecek ki, bir edam amcar! oolunu ve yakınm; refaha buyur! Refaha buyur! diye çağıracaktır. (Ama) bilmiş olsalar Medine kendileri için daha hayırlıdır. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, şâyeî onlardan bîri Medine’yi beğenmeyerek oradan çıkarsa Allah, yerine ondan daha hayırlısını getirir. Dikkat edin. Medîne pisliği çıkarası körük gibidir. Körük, demirîn pasını nasıl atarsa Medine de köHHensıi (öylece) atmadan Kıyâmet kopmayacaktır.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Kötü İnsanları Atması Bâbı
3419-) Bize Kuteybetu'bnu Saîd, Mâlik b. Enes'den, ona da Yahya b. Saîd tarafından okunan hadîsler meyânında şunu rivâyet etti. Yahya ki: Ben Ebû:l-Hıibâb Saîd b. Yesâr'ı şöyle derken işittim. Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken dinledim: (sallallahü aleyhi ve sellem): Yesrib denilen ve bütün bedenleri yiyen bir beldeye (hicrete) me’mûr oldum. 8u belde körüğün demirin pasını atması gibi, insanicm atan Medîne'dir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Kötü İnsanları Atması Bâbı
3420-) Bize Amru'n-Nâkid ile İbm Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. İbn'l-Müsemaâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdu'l-Vahhâb rîvâyet etti. Bunlar hep bîrden Yahya b. Said'den bu isnâdla rivâyette bulunmuş ve: «Körüğün pası atması gibi» demiş, demiri aikretme-mişlerdir. hadîsi Buhârî «Hace» bahsinde; Nesâî «H?or» ile «Tefsir» bahislerinde tahrîc etmişlerdir. şerîf Mekke'de İken vârid olmuşsa «Medîne'ye hicrete me'mûr oldum» mânâsına gelir. Medine'de iken söyîenmişse «Medîne'de ikâmete me'mûr oldum» demektir. şâir beldeleri yemesinden murâd, kinaye tankıyla Medîneliler'ino beldelere galebe çalmasıdır. Çünkü bir şeyi yiyen ona galebe çalar. beyânına göre: Buradaki yemeden murâd Medîne'nin İslâm ordularına merkez olmasıdır. Şâir memleketler oradan fethedilmiş, malları da ganimet olarak alınmıştır. Yahut bu cümleden murâd, Medîneliler'in fethettikleri yerlerin zahire ve ganimetlerini yemeleridir. İbn Vehb, İmâm Mâlik'e bu cümlenin mânâsım sormuş, Hazret-i İmâm bunu bagka beldeleri fethetmek mânâsına geldiğini söylemiştir. Yesrib diyenler bâzı münafıklardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona lâyık olan ismin Medine olduğunu bildirmiştir. Bu sebeple ulemâdan Bazıları Medîne'ye Yesrib demeyi kerîh görmüşlerdir. Gerçi Kur'ân-ı Kerîm'de de Medîne için Yesrib denilmişse de onlara göre bu gayr-i müslim-lerin sözünü nakilden ibarettir. İmâm Ahmed'in tahrîc ettiği Berâ' b. Âzib hadîsinde: kim Medine'ye Yesrîb derse hemen Allah'a istiğfar etsin...» buyrulmuştur. Bundan dolayıdır ki Mâlikîler'den İsâ b. Dinâr: «Medine'ye Yesrib diyenin günahı yazılır» demiştir. Ulemâ bu kerahetin sebebini şöyle îzah ederler: Yesrib , tesrîb'den alınmadır. Başa kakmak, azarlamak ve zemmetmek mânalarına gelir. kelimenin fesâd mânâsına gelen «serb»den alınmış olması da muhtemeldir. Bunların ikisi de mânâ itibarıyla çirkindir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güzel ismi sever; çirkininden hoşlanmazdı. demirin küf ve pasını nasıl atarsa Medine'nin de kötü insanları öyle atması Ebû Ömer İbn Abdilberr'e göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin zamanına mahsûstu, Onun vefatından sonra birçok âlim. fâzıl ve sâlih zevat Medine’den çıkmışlardır. Kâdi Iyâz dahi buna kaaildir. Fakat Nevevî bu kavli zahir bulmamaktadır. Çünkü hadîsin birinci rivâyetinde, Medine'nin kıyâmete kadar kötüleri atmaya devam edeceği bildirilmektedir. Ona göre bu iş Deceâl zamanında olacağa benzemektedir. kalplerinde kötülük olanlar Medine'de oturamazlar. Böy-lelenni, Medine-i Münevvere dışarı atar. (- 83) diyor ki: «Bu hadîs Medine'nin fazileti Mekke'den çoktur diyenlere delildir. Zira Mekke ile şâir beldelerin müslümanlar tarafından fethine o sebep olmuştur." İmâm Malik’le Medineliler'in mezhebleri de budur. Bu kavil İmâm Ahmed'den de rivâyet olunmuştur. A'zam la İmâm Şafiî. Mekke'nin Medîne'den daha faziletli olduğuna kaaildirler. Zahirîler'den İbn Hazm'in beyânına göre ashâb-ı kirâmdan Câbir , Ebû Hüreyre İbn Ömer , Abdullah b. Zübeyr ve Ubey dullab b. Adiyy (radıyallahü anh) hazerâtı Mekke'nin Medine'den daha faziletli olduğunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizden son derece sahîh senetlerle kafi suretle rivâyet etmişlerdir. Bütün sahâbe-i kirâm ile cumhûr-u ulemâ'nin kavilleri de budur. İmâm Mâlik ile onun mezhebinde olanlar Medine'nin daha faziletli olduğuna Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Medine hakkındaki duâsmı bildiren sahîh hadîslerle istidlal etmişlerse de İbn Hazm bu hadislerde onlara delil olacak cihet olmadığını söylemekte ve:«Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefatından sonra Muâz , Ebû Ubeyde , İbn Mes'ûdi ve daha birçok ashâb-ı kirâm ile daha sonra Ali, Talha, Zübeyr , Ammâr (radıyallahü anh) Knzeratı ve başkalar i; Medine'den çıkmışlardır. Halbuki bu zevat en iyi insanlardandır. Bu. da gösterir ki, bu hadîsten murâd. zaman zaman bâzı insanların Medîne'den atılmasıdır.» demektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Kötü İnsanları Atması Bâbı
3421-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Muhammed b. Münkedirden dinlediğim, onun da Câbir b. Abdillâh'tan naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: Bir bedevi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e beyât etti, müteakiben bedeviye Medine'de şiddetli bir sıtma arız oldu. Bu sebeple Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Yâ Muhammed! Benim bey'atımı kaldır! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu kabul etmedi. Sonra tekrar gelerek: Benim bey'atımı kaldır! dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yine kabul etmedi. Bilâhare bedevi yine gelerek: Benim bey'atımı kaldır! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine kaldırmadı. Bunun üzerine bedevi çıkıp gitti. Arkasından Resûlüllah ancak bir körük gibidir. Kötüsünü atar, iyisinin hâlisi kalır.» buyurdular. hadîsi Buhârî «Hacc», «Ahkâm» ve «İ'tisâm» bahislerinde; Tirmizî «Menâkib»da, Nesâî «Hacc», «Bey'at» ve «Siyer»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Bedevi üç defa beyatmın. kaldırılmasını istediği halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kaldırmaması beyat bütün müslümanlara farz olduğu içindir. Onun bu isteğini yerine getirmek masiyet işlemesine yardım sayılır. beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelen bedevî Gayb b. Ebî Hâzini'dir, Bazıları bu Gays’ın tabiinden meşhur bir zat olduğunu ve Medîne'ye hicret ettiğinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i dünyadan gitmiş bulduğunu soyliyerek bu meseleyi müşkil addetmişlerse de Ebû Mûsa' nın beyânına göre Ashâb-ı kirâm içinde Gays b. Ebî Hâzim isminde bir zat vardır. murâd müslüman olduğuna dair verilen ahdü peyman ve muahededir. Bedevî bu muahedeyi kaldırarak vatanına dönmek istemiştir. Iyâz; «Bedevi'nin bey'atı muhtemelen fetihten ve Medîneye hicretin farziyyeti kaldırıldıktan sonradır. O yalnız İslâmiyet için bey'at etmiş, sonra bu bey'atın -kaldırılmasını-istemiş, fakat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buna razı olmamıştır.» diyor. İbn Battâl'a göre bedevi1 bu sözüyle" İslâmiyetten irtidâd kasd1 etmemiştir.. Buna delil yaptığı ahdi ancak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muvafakatiyle' bozmak istemesidir. Eğer Medine'den mürted olarak çıkmak isteseydi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o anda kendisini Öldürürdü. Halbuki bedevi sıtmaya yakalandığı için kendini mazur görerek Medine'den ayrılmak istemişti. Bu ise irtidâd değil masiyettir. İhtimal bedevi hicretin kendine farz olduğunu da bilmezdi. şöyle bir sual hatıra gelebilir: Medine'de münafıklar da vardı. Bunlar orada yaşamış ve orada Ölmüş; Medine kendilerini dışarı atmamıştır? suâlin cevâbı şudur: Medine münafıkların asli yurtları idi. Münafıklar oraya İslâmiyet sebebi ile veya İslâm'ı sevdikleri'için başka yerlerden gelmiş değillerdi: Orada doğmuş, orada büyümüşlerdi. Hadîs-i şeriften mûrad' ise yerli Halk değil, İslâmiyet namına- oraya hicret edip sonradan kalblerine fesat girenlerdir. hadîs-i şeriften murad imanı halis olmayanların Medine'de duramayıp oradan çıkmaları, nalis imanlıların orada kalmalarıdır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Kötü İnsanları Atması Bâbı
3422-) Bize Ubeydullah b. Muâz yani Anberî rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Şû'be, Adiyy'e yani İbn Sâbit'ten rivâyet etti. O da Abdullah b. Yezîd’den, o da Zeyd b. Sâbit’den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmiş. Şöyle buyurmuşlar: yani Medine Teybedir. Ateş gümüşün pasını nasıl atarsa Medine de hayırsızları Öyie atar.» «Hacc» bahsinde Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh)'dan rivâyet ettiği bir hadîsde: (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud gazasına çıktığı vakit ashabından bazı kimseler geri döndüler. Bunun üzerine ashabtan bir fırka: Bunları öldürelim; diğer bir fırka Hayır! öldürmeyelim, dediler. Müteakiben: «Size ne oluyor ki, münafıklar hakkında İki fırkaya ayrılıyorsunuz.» âyet-i kerîmesi): nâzil oldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: kötü adamları ateşin demir pasını attığı gibi atar, buyurdular.» denilmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Kötü İnsanları Atması Bâbı
3423-) Bize Kuteybetû'bnü Saîd ile Hennâd b. Seriyy ve Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû'l-Ahvâs, Simak’den, o da Câbir b. Semure'den naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: ki, Allahü teâlâ Medine'ye Tâbe ismini vermiştir.» buyururken işittim. bâzı nüshalarında bu hadîsin senedinde Hennâd b. Seriyy'den sonra Ebû Küreyb dahi zikreclilmişse de ekseri nüshalarda bu isim hazf olunmuştur. şerif Medîne-i Münevvere'ye Tabe ismi verilmesinin müstehab olduğuna delildir. Ancak başka isim verüemiye-ceğine delâlet etmez. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de muhtelif isimleriyle zikrolunmuştur. Medine'nin Tâbe'den mâada Taybe, Dâr ve Yesrib gibi isimleri vardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medinenin Kötü İnsanları Atması Bâbı
3424-) Bana Muhammed b. Hatim ile İbrahim b. Dînâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti. H. Muhammed b. Râfi dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. Bu râvilerin İkisi de İbn Cüreyc'den rivâyet etmişlerdir. (İbn Cüreyc Dedi ki): Bana Abdullah b. Abdurrahman bin Yu-hannes, Ebû Abdillah El Karrâz'dan naklen haber verdi ki, Şöyle dedi: Ebû Hüreyre aleyhine şehâdet ederim ki, şunu söylemiştir: Ebûl-Kaasım Medine'yi kasdederek: kim şu belde halkına bir kötülük etmek İsterce Allah onu tuzun suda eridiği gibi eritir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Allahın Medinelilere Kötülük Etmek İsteyenleri Eritmesi Bâbı
3425-) Bana Muhammed b. Hâkim ile İbrahim b. Dinar rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccac rivâyet etti. H. bu hadîsi Muhammed b. Râfi de rivâyet etti. ki) ; Bize Abdürrezzat rivâyet etti. Bu râviler hep birden İbn Cüreyc'den rivâyet etmişlerdir. İbn Cüreyc Dedi ki, bana Amr b. Yahya b. Umara haber verdi. Kendisi Ebû Hüreyre'nin ashabından biri olan Garraz'dan dinlemiş. Karraz Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işittiğini söylüyormuş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'yi kasd ederek: kim bunun halkına bir kötülük eîmek isterse Allah onu tuzun suda eridiği gibi eritir.» buyurdular. Hatim, İbn Yuhannes hadîsinde kötülük kelimesinin yerine şer kelimesini kullanmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Allahın Medinelilere Kötülük Etmek İsteyenleri Eritmesi Bâbı
3426-) Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Süfyan, Ebû Harun Mûsa bin Ebî İsa'dan rivâyet etti. H. yine İbn Ebî Ömer rivâyet etti. ki): Bize Derâverdi, Muhammed b. Amr'dan naklen rivâyet etti. İki râvi hep birden Ebû Abdillah El-Karraz'dan dinlemişler. O da Ebû Hüreyre'yi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadîsin mislini rivâyet ederken dinlemiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Allahın Medinelilere Kötülük Etmek İsteyenleri Eritmesi Bâbı
3427-) Bize Kutaybetübnü Sâid rivâyet etti. ki): Bize Hatim yani İbn İsmail, Ömer b. Nübeyh'den rivâyet etti. (Demiş ki): Bana Dinar El-Karraz haber verdi. ki): Sa'd b. Ebî Vakkâs'ı şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; kim Medine halkına bir kötülük etmek isterse, Allah onu tuzun suda eridiği gibi eritir.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Allahın Medinelilere Kötülük Etmek İsteyenleri Eritmesi Bâbı
3428-) Bize Kutaybetû'bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize İsmâîl yani İbn Câ'fer, Ömer b. Nübeyh El-Kâ'bi'den, o da Ebû Abdillah El-Karrâz'dan naklen rivâyet etti. Karrâz, Sa'd b. Mâlikî şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yukarki hadîsin mislini buyurdular. Sa'd: «Her kim Medine halkına bir gaile çıkarmak yahud kötülük etmek isterse...» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Allahın Medinelilere Kötülük Etmek İsteyenleri Eritmesi Bâbı
3429-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): BUe Ubeydûllah bin Mûsa rivâyet etti. ki): Bize Usâmetû'bnü Zeyd, Ebû Abdillah El-Karraz'dan naklen rivâyet etti. ki): Ben Karrâz'i şöyle derken işittim: Ben Ebû Hüreyre ile Sa'd'ı şunu söylerlerken dinledim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Rabbi! Medînelilere Ölçeklerinde bereket ihsan eyle...» buyurdular. Râvi hadîsin tamamını rivâyet eyledi. Bu hadîsde: kim Medine halkına bir kötülük yapmak isterse, Allah onu tuzun suda eridiği gibi eritir» cümlesi de vardır. hadîsin Sa'd b. Ebî Vakkas (radıyallahü anh) rivâyetini Buhârî «Fedâilû'l-Medîne» bahsinde biraz lâfız farkı ile tahric etmiştir. bütün rivâyetleri Medine halkına kötülük etmek istiyenlerin tuzun suda eridiği gibi, muzmahil ve perişan olacaklarını bildirmektedir. Mütecasirlerin böyle bir azaba duçar olmaları pek büyük bir günah ir-tikab ettikleri içindir. Sâib b. Kallâd'dan merfû olarak rivâyet ettiği bir hadîste: kim Medine halkını zulmederek korkutursa, Allah da onu korkutur ve Allah'ın laneti üzerine olur...» buyrulmuştur. Buna benzer başka bir hadîsi İbn Hıbbân, Hazret-i Câbir (radıyallahü anh)'dan rivâyet etmiştir. beyanına göre Medine halkına kötülük etmek isteyenlere Allahü teâlâ hiç bir zaman imkân vermemiştir. Nitekim Benî Ümeyye zamanında Müslim bin Ukbe böyle bir maceraya atılmış, fakat Medine'den dönerken helâk olmuştur. Arkasından onu gönderen Yezîd b. Muâviye dahi aynı akıbete uğramıştır. bazılarına göre bu hadîsten murad: Medîne halkının gafil bulunduğu bir sırada onlara hile ve kötülük yapmak isteyenlere Allahü teâlâ bunu yaptırmaz demektir. Hadîs-i şerîf'den Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin hayatında Medineliler'e kötülük etmek isteyenler kasdedilmekte muhtemeldir. vechine gelince: İlimleri çok ve kalbleri temiz olan Medine halkı suya; onlara kötülük yapmak isteyenler de tuza benzetilmişlerdir. Zira tuz suyu ifsat edeyim derken nasıl kendisi eriyip biterse, kötülük yapmak isteyenlerin hileleri de kendilerine racidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Allahın Medinelilere Kötülük Etmek İsteyenleri Eritmesi Bâbı
3430-) Bize. Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki)..: Bize Vekî', Hişam b. Urve'den, o da babasından, o da Abdullah ta Zübeyr'den, o da Süfyan b. Ebî Zûheyr’den naklen rivâyet, etti. Sübyan Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): feth edilecek ve Medine'den bir kavim çıkarak aileleriyle (oraya) sökün edeceklerdir. Halbuki bilmiş olsalar Medine kendileri için daha hayırlıdır. Sonra Yemen feth. edilecek, yine Medine'den bir ,kavim çıkarak aileleriyle (oraya) sökün edeceklerdir. Halbuki bilmiş olsalar Medine kendileri için daha hayırlıdır. Sonra Irak feth edilecek Medine'den yine bir kaym çıkarak aileleriyle (oraya) sökün edeceklerdir. Halbuki bilmiş olsalar Medîne kendileri için daha hayırlıdır.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Şehirler Fethedildiği Zaman Medine’de Yaşamaya Teşvik Bâbı
3431-) Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. ki): Bize Abdürrazzak rivâyet etti. (Dedi'ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. ki): Bana Hişam b. Urve, babasından, o da Abdullah b. Zübeyr'den. o da Süfyan b. Ebî Züheyr'den naklen haber verdi. Süfyan Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim: feth edilecek ve bir kavim sökün ederek gelecekler; aileleri ve kendilerini dinleyenlerle (oraya) taşınacaklardır. Halbuki bilmiş olsalar Medine onlar İçin daha hayırlıdır. Sonra şam feth edilecek, yine bir kavm sökün ederek gelecekler, aileleri ve kendilerini dinleyenlerle (oraya) taşınacaklardır. Halbuki bilmiş olsalar Medine onlar için daha hayırlıdır. Sonra Irak feth edilecek ve yine bir kavim sökün ederek gelecekler; aileleri ve kendilerini dinleyenlerle (oraya) taşınacaklardır. Halbuki bilmiş olsalar Medine onlar için daha hayırlıdır.» hadîsi Buhârî ile Nesâî dahi «Hacc» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. kelimesi şekillerinde de okunmuştur. Mânâsı dahi ihtilaflıdır. Bâzılarına göre aileleriyle taşınırlar demektir. İbrahim Harbi'ye göre bu kelime başkalarını bolluk memleketlere çağırırlar mânâsına gelir. Ebû Ubeyd sevk ederler mânâsına geldiğini söylemiştir. memleketleri zinetli gösterip sevdirmek ve oraya göç etmeğe davet etmek mânâsına geldiğini söyleyenler de vardır. Nitekim bu mânâyı teyid eden hadîsler de vardır. «Doğrusu bu kelimenin mânâsı Medine'den ailesiyle çıkarak süratle bolluk yerlere ve yeni feth edilen şehirlere gitmektir» diyor. İmâmı Ahmed'in Müsned'inde Hazret-i Câbir (radıyallahü anh)'dan tâhric ettiği bir hadîs de bu mânâyı teyid etmektedir. Mezkûr hadîste: halkına öyle bir zaman gelecek ki, o zaman insanlar bolluk aramak için etraf köylere dağılarak bolluk bulacaklar, sonra gelerek aileleriyle oralara taşınacaklardır. Halbuki bilmiş olsalar Medîne kendileri İçin daha hayırlıdır» buyrulmuştur. Mezkûr hadîsin isnadında Abdullah b. Lehîa vardır. Bu zat hakkında söz edenler olmuşsa da İmara-ı Ahmed onun hadîsini kabul etmiştir. Bu gibi hadîsler mutebeatta zararsız sayılır. hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin bir mûcizesidir. Çünkü Şam, Yemen ve Irak'ın feth edileceklerini ve halkın Medîne'yi bırakıp oralara gideceklerini haber vermiş. Mezkûr memleketler hadîsdeki tertip üzere feth edilmişler, halk da oralara göçmüşlerdir. Halbuki Medîne'de yaşamanın faziletini bilseler bunu yapmazlardı. Çünkü Medîne Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in haremi, vahyin mahalli ve bereketlerin bol olduğu bir yerdir. Dünyanın üç mescidinden biri olan Mescid-i Nebevî oradadır. Medine'de yaşayanlar bu sevabı başka yerde bulamazlar. kadar var ki, ticaret ve cihad gibi bir sebeple Medine'den çıkanlar bu hadîsin mânâsında dahil değildirler. Hadîs-i şerif Medîne'yi beğenmeyerek terk edenler hakkındadır. hadîs Medîne'de yaşamanın ve orada maişet sıkıntılarına katlanmanın faziletine delildir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Şehirler Fethedildiği Zaman Medine’de Yaşamaya Teşvik Bâbı
3432-) Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ebû Safvân, Yûnus b. Yezid'den rivâyet etti. H. Harmeletû'bnû Yahya dahi rivâyet etti. Bu lâfız onundur. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus, İbn Şihab’dan, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den naklen haber verdi. Saîd, Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine için: halkı olanca hayriyle rızk arayanlara yani kurtlara, kuşlara güzergâh olarak mutlaka terk edeceklerdir.» buyurdular. der ki: Buradaki Ebû Safvân, Abdullah b. Abdil Melik'dir. Bu zât İbn Cûreyc'in on sene terbiyesi altında bulundurduğu yetimidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medine Halkının Onu Terkedecekleri Zaman Medine Hakkında Bir Bab
3433-) Bana AbdulMelik b. Şuayb b. Leys rivâyet etti. ki) Bana babam, dedemden rivâyet etti, ki): Bana Ukayl b. Hâlid, İbni Şihab'dan rivâyet eti. İbn Şihab Şöyle dedi: Bana Saîd El-Müseyyeb SuıIkt verdi ki, Ebû Hüreyre şunu söylemiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: olanca hayrıyla terk edecekler. Onu rızk arayanlardan yani kurtlarla kuşlardan başka dolaşan olmıyacak, sonra Müzeyne'den iki çoban çıkarak Medine'ye gitmek isteyecekler; Koyunlarına seslenecekler. Fakat Medine'yi bomboş bulacaklar. Nihayet Seniyyetûl veda denilen yere vardıklarında (onlar da) yüzleri üstü düşe (rek öle) cekler» buyururken işittim. hadîsi Buhârî Medine'nin faziletleri bahsinde tahric etmiştir. İkinci rivâyetteki kelimesi şeklinde de okunmuştur. Hatta rivâyetlerin ekserisi bu şekildedir. Ancak «sîz bırakırsınız» mânâsına gelen bu sığadan murâd muhatablar değildir. Medine'yi terk edecek olanlar hemşehrileri ve kendi nesillerinden gelecekleri için bu suretle hitab buyrulmuştur. Kurtubî gaib sığasını yani öyle şeklini tercih etmiştir. Afinin cemidir. Âfî, bir iyilik istemeğe gelen demektir. Hadîs-i şerifte Avâfi kurtlar ve kuşlarla tefsir edilmiştir. İbn Cevzî'ye avâfî kelimesinde iki mânâ vardır. Birinci mânâ yiyecek istemek, ikincisi ıssız yerdir. Zira kurtlar kuşlar ıssız yeri tercih ederler. Iyâz'in beyanına göre bir mucize" olan bu hadîs-i şerifin haber verdiği şeyler daha o zaman vuku bulmuştur. Medine-i Münevvere hilâfet merkezi olmuş, bu suretle herkes oraya can atmış ve dünyanın en mamur yerlerinden biri haline gelmiştir Sonra hilâfet Şam'a daha sonra Irak'a intikal edince Medîne‘yi bedeviler istilâ etmiş, fitnelerle şehir harab olmuştur. ,. Neticede orada vahşî hayvanlarla yırtıcı kuşlar gezmişlerdir. Bazı tarihçiler dahi fitneler dolayısiyle Medine'nin boşaltıldığını ve mahsulâtının kurtlara kuşlara kaldığını kaydederler. Sonraları halk yine Medine'ye, dönmüştür. Medine'nin halı kaldığı sıralarda Mes'cid-i Nebevî'de köpeklerin dolaştığı rivâyet olunur. Kâdî Iyâz: «Bütün bunlar birinci asırda olup bitmiştir; bu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mucizelerin dendir» diyor. Fakat Nevevî'ye göre- Medine'nin terk edilmesi âhır zanında kıyâmete yakın vuku bulacaktır. Nitekim Müzeyne kabilesinden iki çobanın Medine'yi vahşî hayvanlar istilâ ettiğini görmeleri vak'ası da bunu teyid eder. «Bu hadîsde; Medine'nin kıyâmete kadar mesken olarak kalacağına delil var diyor. kabilesinden çıkan iki çoban -Medinede ölecek son insanlardır. Bunu Hazret-i Ebû Hüreyre'nin rivâyet ettipi şu hadîs izah etmektedir: «En son hasredilecek iki adam vardır. Bunların biri Müzeyne'den. diğeri Cüheyne kabîlesindendîr. -Bu iki şahıs acaba İnsanlar nereye, gitti diye arayarak Medine'ye gelecekler. Fakat orada tilkilerden başka bir şey göremiyecekler. Sonra iki melek inerek onları yüzleri üstü yere yatırmak suretiyle canlarını alacak, böylece onları da sair insanlara katacaklardır.» Anlaşılıyor ki çobanlar ruhları kabzedildikten sonra haşrolunacaklardır. .. şeklinde de rivâyet olunmuştur. Ve-hûş insandan hâli bomboş yer demektir. Binâenaleyh çobanlar Medine'yi bomboş insandan hali ıpıssız bulacaklar demektir. Bazıları bu cümleyi: «Çobanlar koyunlarını vahşî bulacaklar. Bu da ya hayvanlar vahşi hayvana inkılâb etmek yahut çobanların sesinden ürkerek kaçmak suretiyle olacaktır.» deraişlerse de Kâdi Iyâz bu'mânâyı beğenmemiş cümledeki zamirin Medine'ye ait olduğunu söylemiştir. Bu takdirde mânâ: "Çobanlar Medîne'yi bomboş bulacaklar» demek olur. veda: Medine'nin haremi yanında bulunan bir tepedir. Buna Veda1 tepesi denilmesi Medine'den çıkanlar oraya kadar teşyi' edildikleri içindir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Medine Halkının Onu Terkedecekleri Zaman Medine Hakkında Bir Bab
3434-) Bize Kuteybetû'bnû Saîd Mâlik b. Enes’den, ona Abdullah b. Ebî Bekir tarafından okunan, onun da Abbâd b. Temîm'den, onun da Abdullah b. Zeyd El-Mâzinî'den rivâyet ettiği hadîsler meyanında rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabirle Minber Arasının Cennet Bahçelerinden Bir Bahçe Olması Bâbı
3435-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Bize Abdülaziz b. Muhammed El-Medenî, Yezîd b. Haad'dan, o da Ebû Bekir'den, o da Abbaad b. Tenîm'den, o da Abdullah b. Zeyd El-Ensarî'den naklen haber verdi ki. Abdullah Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i: evimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.» buyururken işitmiş. hadîsi Buhârî «Namaz» bahsinde; Nesâî «namaz» ve «Hacc» bahislerinde tahric etmişlerdir. nüshalarda «Evim» yerine «Kabrim» denilmışse de Aynî sahih rivâyetin «Evim» olduğunu söylemiştir. Zeyd b. Eşlem kabir kelimesinin evin tefsiri olduğuna kaildir. Bu hadîs: minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir» şeklinde de rivâyet olunmuştur. hadîs-i şerife iki türlü mânâ vermişlerdir. Birinci kavle göre tayin buyrulan bu yer olduğu gibi cennete nakledilecektir. İkinci kavle göre, o yerde yapılan ibâdet sahibini cennete götürecektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabri şerifi hücresinde olduğu için bu babdaki rivâyetler mânâ itibariyle birdirler. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin tahdîd buyurduğu mübarek yere bahçe denilmesi kabri şerifini ziyarete gelen ins, cin ve meleklerin orada ibâdet ve zikirde bulunmalarındandır. Bu yerden maada aynen cennetten olduğu bildirilen hiç bir yer yoktur. Bundan dolayıdır ki, Hattâbî: «Bu hadîsin mânâsı Medine'nin en faziletli yer olduğunu bildirmektir» demiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabirle Minber Arasının Cennet Bahçelerinden Bir Bahçe Olması Bâbı
3436-) Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya b. Saîd, Ubeydüllah'dan rivâyet etti. H. İbn Nümeyr de rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah, Hubeyb b. Abdırrahman'dan, o da Hafs b. Âsım'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet eyledi ki, Resûlüllah minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberimle havzımın üzerindedir.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî «Namaz», «Hacc», «Havz» ve «İ'tisam» bahislerinde tahric etmiştir. Ömer İbn Abdilberr'in beyânına göre bu bafada münker bir hadîs de vardır. Mezkûr hadîsi Abdul Melik b. Zeyd Et-Tâî, Saîd b. El-Müseyy eb'in azatlısı Atâ b. Zeyd'den, o da Saîd b. El- Müseyyeb'den. o da Hazret-i Ömer b. Hattâb'dan naklen rivâyet etmiştir. Hadîs'şudur: (sallallahü aleyhi ve sellem): minberimin arası ve kabrin direği, cennet bahçelerinden bir bahçedir» buyurdular. İbn Abdilberr: hadîs uydurmadır; onu Abdül Melik uydurmuştur» diyor. bu babda Nesai, Süheyl b. Sâ'd'dan, Taberânî, Sa'd b. Ebî Vakkas'dan, Ziyâ-i Makdisî, Ebû Bekrisıddık (radıyallahü anh)'dan Heysem-i Şâşî, Câbir ile İbn Ömer hazerâtından hadîsler rivâyet etmişlerdir. havzırnın üzerindedir» cümlesi Hazret-i Ebû Zerr'in rivâyetinde yoktur. murâd Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin Havzı Kevser'dir. Ekser Ulemâya göre Allahü teâlâ Hazret-ileri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dünyadaki minberini Havzı Kevser'inin üzerine kuracaktır. Kâdî Iyâz: «Bu hadîsten anlaşılan en açık mânâ budur» demiştir. Mamafih «Havzı kevserin üzerinde başka bir minber bulunacaktır.» diyenler de vardır. Havz Bâbında İbn Abdilberr'in mütalâası şudur: Havzı Kevser'e îman etmek ulemâya göre farzdır. Bid'at ve dalâlet fırkalarından haricîlerle Mutezile havz, şefaat ve Deccâl'a inanmazlar. Biz onların bid'atlarından Allah'a sığınırız. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kabriyle minberinin arası bazılarına göre elliüç arşın, bazılarına göre elüdört arşından biraz ziyadedir. Elli arşından biraz noksandır diyenler de vardır. şerîf Medine'de yaşamayı teşvik etmektedir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kabirle Minber Arasının Cennet Bahçelerinden Bir Bahçe Olması Bâbı
3437-) Bize Abdullah b. Meslemete'l-Ka'nebî rivâyet etti. ki): Bize Süleyman b. Bilâl, Amr b. Yahya'dan, o da Abhas b. Sehl es-Sâidî'den, Ebû Humeyd'den naklen rivâyet etti. Ebû Humeyd: «Tebûk gazasında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yola çıktık» diyerek hadisi rivâyet etmiştir. Bu hadısde şu cümleler de vardır: -Sonra yola revan olduk. Vâdil-Kura'ya geldiğimiz vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): acele ediyorum. İmdi sizden kim isterse benimle birlikte acele gelsin; dileyen kalsın» buyurdular. Bunun üzerine yola çıktık. Medine'ye yaklaşınca Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Medîne! ve işte Uhud!.. Uhud bizi seven bir dağdır. Biz de onu severiz.» buyurdular. Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Kurretû'bnu Hâlid, Katade'den, rivâyet etti. ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti. ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Uhud bizi seven bir dağdır; biz de onu severiz» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: «uhud Bizi Seven Bir Dağdır Biz De Onu Severiz.» Hadisi Bâbı
3439-) Bu hadîsi bana Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî de rivâyet etti. ki): Bana Haremi, b. Umara rivâyet etti. ki),; Bize Kuru-. Katade'den, o da Enes'den naklen rivâyet eyledi. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud’a bakarak: ki Uhud bizi seven bir dağdır; biz de onu severiz», buyurdular. hadîsi Buhârî, «Meğazi», «Cihad», «Hac», «Ehadîsül Enfiye.» ve «iti'sam» bahislerinde, Tirmizî «Menâkibi»de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. rivâyetine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu'Hayber gazasından dönerken Uhud dağını gördükte söylemiştir. Kirmânî'ye göre Uhud dağının sevmesinden murâd orada yaşayanların yani Medîneliler'in sevmeğidir.1 Maamâfih sevgiyi hakikaten Uhud dağına isnad etmek de caizdir. Çünkü Allahü teâlâ her şeye kadirdir. Dağda Resûlü Zîşân'ına.- sevgi halk edebilir. ise sevgi ve nefret gibi şeylerin dağa hakikat olarak değil, ancak orada yaşayanlardan kinaye olmak üzere isnâd. edilebileceğine kail olmuş ve hadîsten murâd Ensârı kirâm'ı medhû se,nâ olduğunu-bildirmiştir. Bu takdirde hadîs mahalli zikir hâili murâd kabilinden mecaz-! mürsel olmuş olur. göre sahih olan mânâ Uhud dağının Peygamber. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizi sevmesidır. Çünkü Allahü teâlâ ona idrak ve temyiz halk etmiştir. Kura' Medine ile Şam arasında bulunan bir vadidir. Medine'nin mülhakatındandır. Buna Vâdil Kura "yani köyler vadisi denilmesi vaktiyle baştan başa köylerle dolu bulunduğu içindir. Fakat bugün bunların hepsi harab olmuştur. Vadiden akan bütün sular boş yere zayi olup gitmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu vâdîyi Hayber'den dönüşte feth etmişti.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: «uhud Bizi Seven Bir Dağdır Biz De Onu Severiz.» Hadisi Bâbı
3440-) Bana Amrû'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Amr'mdir. (Dediler ki): Bize Süfyan bin Uyeyne, Zührî'den, o da Saîd b. El-Mû'seyyeb'den. o da Ebû Hüreyre’den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): şu mescidimde kılınan bir namaz, sair mescidlerde kılınan bin namazdan efdaldır. Yalnız Mescid-i Haram müstesna.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3441-) Bana Muhammed b. Rafi' ile Abd b. Hameyn rivâyet ettiler. Abd (Ehberanâ) İbn Rafi' ise (Haddesenâ Abdürrezzâk) tâbirlerini kullandılar. (Abdürrezzâk Dedi ki): Bize Ma'mer, Zühri'den, o da Saîd b. El-Müseyyeb’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şu mescidimde kılınan bir namaz, başka mescidlerde kılınan bin namazdan daha hayırlıdır; yalnız Mescid-i Haram müstesna.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3442-) Bana İshak b. Mensur rivâyet etti. ki): Bize İsâ b. Münzir El-Hımsî rivâyet etti. ki): Bize Muhammed b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Zübeydî, Zühri'den, o da Ebû Selemete'bnü Abdirrahman ile Cüheynilerîn azatlısı Ebû Abdillah El-Eğarr'dan naklen rivâyet eyledi, Ebû Abdillah Hazret-i Ebû Hüreyre'nin ashabındanmiş. Bu iki zat Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmişler: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mescidinde kılınan bir namaz başka mescidlerde kılınan bin namazdan daha faziletlidir; yalnız Mescid-i Haram müstesna! Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) peygamberlerin sonuncusudur. Onun mescidi de mescidlerin sonuncusudur.» Seleme ile Ebû Abdillah (Demişler ki): «Biz Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hadîsini söylediğinde şüphe etmedik. Bu da hadîs hakkında Ebû Hüreyre'den isbat istememize mâni oldu. Ebû Hüreyre dünyadan gidince bunu aramızda müzakere ettik. Şayet hadîsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiyse bu hususta Ebû Hüreyre'ye söz edip niçin hadîsi ona isnad ettirmedik diye birbirimizi müâhaze eyledik. Biz bu halde iken yanımıza Abdullah b. İbrahim b. Kaarız oturdu. Kendisine bu hadîsi ve hadîs hakkında Ebû Hüreyre'nin nassan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyeti hususunda yaptığımız kusuru anlattık. Bunun üzerine Abdullah b. İbrahim bize şunu söyledi: Şehadet ederim ki, ben Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işittim: (sallallahü aleyhi ve sellem): ben Peygamberlerin sonuncusuyum; Mescidim de mescidlerin sonuncusudur.» buyurdular.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3443-) Bize Muhammed b. El-Müsenna ile İbn em Ömer hep birden Sekafî'den rivâyet ettiler. İbn't-Müsennâ ki): Bize Ahdûl-Vehhâb rivâyet etti. ki): Yahya b. Saîd'i şunu söylerken işittim: Sâlih’e sordum. Sen Ebû Hüreyre'yi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mescidinde kılınan namazın faziletinden bahsederken duydun mu? dedim. Ebû Salih şu cevabı verdi: Lâkin bana Abdullah b. İbrahim b. Kaarız haber verdi ki, kendisi Ebû Hüreyre'yi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): şu mescidimde kılınan bir namaz başka mescidi erde kılınan bin namazdan daha hayırlıdır, Yahut başka mescidlerde kılınan bin namaz gibidir. Meğer ki o başka mescid, Mescid-i Haram ola» buyurdular, diye rivâyet ederken işitmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3444-) Bana bu hadîsi Züheyr b. Harb ile Ubeydûllah b. Saîd ve Muhammed b. Hatim dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya El-Kattân, Yahya b. Saîd'den bu isnadla rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3445-) Bana Züheyr b. Harb ile Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet ettiler, (Dediler ki): Bize Yahya yani El-Kattan, Ubeydûllah'dan rivâyet etti. ki): Bana Nafi', İlmi Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi ki: şu mescidimde kılınan bir namaz başka mescidde kılınan bin namazdan daha faziletlidir. Yalnız Mescidi Haram müstesna.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3446-) Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize İîhnû Nümeyr ile Ebû Usâme rivâyet ettiler. H. btı hadîsi İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. H. bıu hadîsi Muhammed b. El-Müsennâ dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdûl Nehhab rivâyet etti. Bıu râvilerin hepsi bu ignadla Ubeydûllah'dan rivâyette bulunmuşlardır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3447-) Bana İbrahim b. Mûsa rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Zaide, Mûsa El-Cüheni'den, Nafi'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi. Ömer: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu hadîsin mislini söylerken işittim.» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3448-) Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Abdûrrezzâk rivâyet etti. ki): Bize Ma’mer, Eyyûb'dan, o da Nafi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini haber verdi. Ebû Hüreyre rivâyetini Buhari, Tirmizî ve İbn Mâce «Namaz» bahsinde; Nesâî de «Kitabû’l-Hacc» da tahric etmişlerdir. İbn Abdilberr: hadîs Ebû Hüreyre'den hepsi sahîh ve sabit olan mü-tevâtır tarîklerle rivâyet olunmuştur.» diyor. Tirmizî onu tahric ettikten sonra: babda Ali, Meymûne, Ebû Saîd, Cübeyr b. Mut'ım, Abdullah b. Zübeyr, İbn Ömer ve Ebû Zer hazerâtından da rivâyetler vardır. şârihi Aynî bunları şöyle sıralamıştır:

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3449-) Bize Kutaybetü'bnû Saîd ile Muhammed b. Rumh hep birden Leys b. Sad'dan rivâyet ettiler. Kutaybe ki): Bize Leys, Nafi'den, o da İbrahim b. Abdillah b. Ma'bed'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet eyledi. İbn Abbâs şöyle dedi: Bir kadın bir hastalığa tutulmuş da: Eğer Allah bana şifa verirse mutlaka gidip Beyt-i Makdis'de namaz kılacağım, demiş. Müteakiben kadın iyileşti, sonra gitmeğe niyet ederek hazırlandı. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Meymüne gelerek ona selâm verdi. Kadın da o meseleyi ona haber verdi. Meymûne (ona): Otur da yaptığın yemeği ye! ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mescidinde namaz kıl. Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) î: mescidde kılınan bir namaz, başka mescidlerde kılınan bin namazdan daha faziletlidir; yalnız Kabe'nin mescidi müstesna!»buyururken işittim, dedi. uleması bu hadîsin isnadı sebebiyle İmâmı Müslim'e itirazda bulunmuşlardır. Çünkü onlara göre hadîsin isnadında İbn Abbâs Hazretleri yoktur. Onu burada zikretmek bir vehimden ibarettir. Buhârî dahi onun senedinde İbn Abbâs'ı zikretme-miş, bilâkis senedde onun zikredilmesinin doğru olmadığını söylemiştir. Mamafih Nevevî bu rivâyetinde doğru olmasını da muhtemel görmüş: «Hadîsin metni ise bil-ittifak sahîhdir» demiştir. şerîf hüküm itibariyle ondan evvelki rivâyetler gibidir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Mekke Ve Medinenin İki Mescidinde Namaz Kılmanın Fazileti Bâbı
3450-) Bana Amru'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Amr ki): Bize Süfyân, Zührî'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ulaştırmak suretiyle rivâyet etti. mescidden maada hiç bir mescidi ziyaret için yola çıkılmaz, bunlar: Benim şu mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ'dır.» buyurmuşlar.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Üç Mescidden Maada Hiç Bir Mescidi Ziyaret İçin Yola Çıkılmayacağı Bâbı
3451-) Bu hadîsi bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Abdüla'lâ, Ma'mer'den, o da Zührî'den bu isnâd ile rivâyette bulundu. Şu kadar var ki o: «Sefer üç mescide yapılır.» dedi.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Üç Mescidden Maada Hiç Bir Mescidi Ziyaret İçin Yola Çıkılmayacağı Bâbı
3452-) Bize Hârûn b. Saîd el-Eylî rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Abdülhamîd b. Ca'fer rivâyet etti. Ona da Imrân b. Ebî Enes, ona da Selmân-ı Egarr rivâyet etmiş, Selmân da Ebû Hüreyre'yi haber verirken dinlemiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): ancak üç mescide yapılır: Mescid-i Kâ'be'ye, benim mescidime ve Mescid-i lliyâ'ya.» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî ile Nesâî «Namaz» bahsinde; Ebû Dâvûd «Hacc» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. babda Hazret-i Ebû Hüreyre'den mâada Busrâ, Ebû-busra ve Abdullah b. Amr (radıyallahü anh) Hazerâtından da hadîsler rivâyet olunmuştur. Hazret-i Ebû Hüreyre'den rivâyet ettiği bir hadîste: «Sefer ancak üç mescide yapılır. Bunlar Mescid-i Hayf, Mescid-i Haram ve benim şu mescidimdir.» buyrulmuştur. Taberânî, Mescid-i Hayf’ın yalnız bu hadîste zikredildiğini söyler. Haram'dan murâd; Kâbe-i Şerif'edir. Mescid-i Aksa Kudüs'deki mesciddir. Bu mescid Kabe’den ya mesafe yâhud zaman itibariyle uzak olduğu için ona en uzak mânâsına gelen Aksa ismi verilmiştir. Bir hadîste Kâbe'yi de Mescid-i Aksa'nın kuruluşları arasında kırk yıllık zaman bulunduğu bildirilmiştir. Hazret-i Âdem ile Dâvûd (Aleyhisselarn) arasında bundan kat kat fazla zaman geçmiş olmasına bakarak bazıları bu hadîsi müşkil görmüşlerse de kendilerine şöyle cevap verilmiştir: Her iki mescidin temellerini melekler atmıştır. İki temel atma arasında kırk yıllık zaman vardır. Sonra Hazret-i Dâvûd ile Süleyman (aleyhisselâm) Mescid-i Aksa'nın binasını yapmışlardır. Nitekim İbrahim (aleyhisselâm) da Kâbe'yi bina etmiştir. Bazıları bu mescide, Mescid-i Aksa denilmesi Medîne mescidine uzak olduğu içindir demişlerdir. Zira Medîne-Mekke'ye uzaktır. Kudüs ise daha da uzakta bulunmaktadır. İşte Aksa isminin verilmesinin vech: budur. Yerinin yüksekliğine bakarak bu ismin verildiğini de söyli-yenler vardır. Hayf , Mina'dadır. Cümlesinin asıl mânâsı; semerler bağlanmaz, demektir. Bu söz yola çıkmaktan kinayedir. Çünkü sefere çıkmak için binilecek hayvana semer vurmak lâzım gelir. Maksad herhalde sefer olduğu için muhtelif vâsıtalara binmekle yürüyerek gitmek arasında mânâca fark yoktur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Üç Mescidden Maada Hiç Bir Mescidi Ziyaret İçin Yola Çıkılmayacağı Bâbı
3453-) Bana Muhammed b. Hatim rivâyet etti. ki): Bize Yahya b. Saîd, Humeyd-i Kaarrât'dan rivâyet etti, ki): Ben Ebû Selemete'bnü Abdirrahmân'dan dinledim. (Şöyle dedi): Yanıma Abdûr-rahman b. Ebî Saîd-i Hudrî uğradı. Kendisine babandan takva üzere kurulan mescid hakkında neler dinledin? diye sordum. Şu cevabı verdi: Babam ki): — Zevcelerinden birinin evinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girdim de; Ya Resûlüllah! Takva üzere kurulan mescid, iki mescidden hangisidir? diye sordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): avuç çakıl taşı alarak onları yere vurdu. Sonra Medine mescidini kasdederek: sizin şu mescidinizdir.» buyurdu. (Abdûrrahman'a): Şehadet ederim ki, bunu baban anlatırken ben de işittim, dedim.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Takva Üzere Kurulan Mescid Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Medinedeki Mescidi Olduğunu Beyan Bâbı
3454-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Saîd b. Amr El-Eş'arî rivâyet ettiler. Saîd (Bize haber verdi) tâbirini kullandı. Ebû Bekir ise: Bize Hatim b. İsmail, Humeyd'den, o da Ebû Seleme'den, o da Ebû Saîd'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadîsin mislini rivâyet etti, dedi. Abdûrrahman b. Ebî Saîd'i isnadda zikretmedi. hadîs-i şerif Kur'ân-ı Kerîm'de takva üzere kurulduğu bildirilen mescidin Mescid-i Nebevi olduğuna nassan delildir. Müfessirlerden bazıları bunun Kubâ Mescidi olduğunu söy-lemişlerse de hadîs-i şerîf onların kavlini red etmektedir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir avuç çakıl alarak yere vurması maksadı îzah hususunda mübalağa göstermek içindir. diyor ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'nin avucu ile taş alıp yere vurmasında beyânı geciktirme vardır, denilemez. Çünkü sorana nisbetle bunda hiç bir gecikme yoktur. Bir de takva üzere tesisatta bulunmak yalnız Medine mescidine mahsus değildir. Bu suâl âyetteki mescidden hangi mescid kasdediîdiğini anlamak maksadı ile sorulmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Takva Üzere Kurulan Mescid Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Medinedeki Mescidi Olduğunu Beyan Bâbı
3455-) Bize Ebû Ca'fer Ahmed b. Meni1 rivâyet etti. ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Eyyûb, Nâfi’den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Küba'yı kimi binek, kimi yaya ziyaret edermiş,

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kuba Mescidinin Ve Bu Mescidde Kılınan Namazla Onu Ziyaretin Fazileti Bâbı
3456-) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Abdullah b. Nûmeyr ile Ebû Usâme, Ubeydûllah'dan rivâyet ettiler. H. Muhammed b. Abdillah b. Nûmeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedİ ki): Bize Ubeydûllah, Nafi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. İbn Ömer Şöyle dedi: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Kubâ mescidine kimi binek, kimi yaya olarak gelir, orada iki rekât namaz kılardı.» Bekir kendi rivâyetinde şöyle dedi: «İbn Nûmeyr: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ovada iki rekât namaz kılardı, dedi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kuba Mescidinin Ve Bu Mescidde Kılınan Namazla Onu Ziyaretin Fazileti Bâbı
3457-) Bize Muhammed b. El-Müsennâ rivâyet etti. ki): Bize Yahya rivâyet etti. ki): Bize Ubeydûllah rivâyet etti. ki): Bana Nâfi' İbn Ömer'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Küba'ya kimi binek, kimi yaya gelirmiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kuba Mescidinin Ve Bu Mescidde Kılınan Namazla Onu Ziyaretin Fazileti Bâbı
3458-) Bana Ebû Ma'n Er-Rakâşî Zeyd b. Yezîd Es-Sekafî —ki Basrah Mevsuk bir râvidir.— rivâyet etti. ki) Bize Halid yani İbni Haris, İbn Aclâan'dan, o da Nafi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Yahya El-Kattan hadîsi gibi rivâyette bulundu.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kuba Mescidinin Ve Bu Mescidde Kılınan Namazla Onu Ziyaretin Fazileti Bâbı
3459-) Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. ki): Mâlik'e, Abdullah b. Dinar'dan dinlediğim, onun da Abdullah b. Ömer'den rivâyet ettiği şu hadîsi okudum: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Küba'ya kimi binek, kimi yaya olarak gelirmiş.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kuba Mescidinin Ve Bu Mescidde Kılınan Namazla Onu Ziyaretin Fazileti Bâbı
3460-) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İlmi Hucr rivâyet ettiler. İbn Eyyûb ki): Bize İsmail b. Câ'fer rivâyet etti. ki): Bana Abdûllah b. Dînâr haber verdi. Kendisi Abdullah b. Ömer'i şöyle derken işittim: (sallallahü aleyhi ve sellem) Kubâ;'ya kimi binek, kimi yaya olarak gelirdi.»

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kuba Mescidinin Ve Bu Mescidde Kılınan Namazla Onu Ziyaretin Fazileti Bâbı
3461-) Bana Züheyr b. Harb ribâyet etti. ki) ; Bize Süfyân bin Uyeyne, Abdullah b. Dinar'dan naklen rivâyet etti ki, İbn Ömer her Cumartesi Küba'ya gelir ve: «Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i her Cumartesi buraya gelirken gördüm» dermiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kuba Mescidinin Ve Bu Mescidde Kılınan Namazla Onu Ziyaretin Fazileti Bâbı
3462-) Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer de rivâyet etti. ki): Bize Süfyân, Abdullah b. Dinar'dan, o da Abdullah b. Ömer'den, naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Küba'ya gelirmiş. Y'âni her Cumartesi kimi binek, kimi yaya olarak gelirmiş. Dînâr: «Bunu İbni Ömer de yapardı» demiş.

Kaynak: Sahîh-i Müslim, Hacc
Konu: Kuba Mescidinin Ve Bu Mescidde Kılınan Namazla Onu Ziyaretin Fazileti Bâbı